SELF ORYANTALİZM BAĞLAMINDA TÜRK MEDYASININ ARAP AKTİVİZMİNE YAKLAŞIMI -TAM METİN

34
SELF ORYANTALİZM BAĞLAMINDA TÜRK MEDYASI’NIN ARAP AKTİVİZMİNE YAKLAŞIMI Merve Zeynep Doğan 1 Özet Batı, Doğu’yu konumlandırırken kendi gelişme çizgisine göre sınıflandırma gayretine girmiştir. Bu sınıflandırmada Edward Said’in geliştirdiği oryantalizm kavramı anahtar bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Oryantalizm kavramı bugün Doğu’nun içinde bulunduğu durumu daha ayrıntılı açıklayabilmek için çeşitli alt kategorilere de ayrılmaktadır. En etkili biçimi Doğulu toplumların kendilerini Batı gelişme çizgisine göre sınıflandırdıkları self oryantalizm bağlamında ortaya çıkar. Oryantalizm projesinin hammaddesi olan Doğu, Batı’nın kategorizasyonu içerisinde “öteki” rolünü benimsemek durumunda bırakılmıştır. Bu rolün benimsetilmesi için oryantalist bakış açısının Doğu içerisinde de içselleştirilmiş olması önem arz etmektedir. Bu çalışmada öncelikle Edward Said’in ortaya çıkarmış olduğu oryantalizm kavramı derinlemesine incelenecektir. İkinci başlıkta oryantalizmin self oryantalizm biçimine dönüşmesini sağlayan unsurlar ve Batı’nın oryantalizm projesinin Doğu’nun kendisi tarafından da içselleştirilmesini sağlayan self oryantalizm kavramı ele alınacaktır. Self oryantalist paradigmanın Doğulu toplumlarda sürerliliğini sağlayan temas bölgeleri, taşıyıcı elitler gibi unsurlar da bu bağlamda ele alınacaktır. Bu başlık altında ayrıca Türkiye’nin tarihsel süreçte self oryantalist paradigmayı benimsemesini sağlayan temel faktörler de ele alınacaktır. Üçüncü başlıkta ise çalışmanın örneklemini oluşturan Arap Baharı süreci ve Türk Medyası’nın self oryantalizm bağlamında Ortadoğu’daki 1 Araştırma Görevlisi, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü [email protected] 1

Transcript of SELF ORYANTALİZM BAĞLAMINDA TÜRK MEDYASININ ARAP AKTİVİZMİNE YAKLAŞIMI -TAM METİN

SELF ORYANTALİZM BAĞLAMINDA TÜRK MEDYASI’NIN

ARAP AKTİVİZMİNE YAKLAŞIMI

Merve Zeynep Doğan1

Özet

Batı, Doğu’yu konumlandırırken kendi gelişme çizgisine göresınıflandırma gayretine girmiştir. Bu sınıflandırmadaEdward Said’in geliştirdiği oryantalizm kavramı anahtar birkavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Oryantalizm kavramıbugün Doğu’nun içinde bulunduğu durumu daha ayrıntılıaçıklayabilmek için çeşitli alt kategorilere deayrılmaktadır. En etkili biçimi Doğulu toplumlarınkendilerini Batı gelişme çizgisine göre sınıflandırdıklarıself oryantalizm bağlamında ortaya çıkar. Oryantalizmprojesinin hammaddesi olan Doğu, Batı’nın kategorizasyonuiçerisinde “öteki” rolünü benimsemek durumundabırakılmıştır. Bu rolün benimsetilmesi için oryantalistbakış açısının Doğu içerisinde de içselleştirilmiş olmasıönem arz etmektedir. Bu çalışmada öncelikle Edward Said’inortaya çıkarmış olduğu oryantalizm kavramı derinlemesineincelenecektir. İkinci başlıkta oryantalizmin selforyantalizm biçimine dönüşmesini sağlayan unsurlar veBatı’nın oryantalizm projesinin Doğu’nun kendisi tarafındanda içselleştirilmesini sağlayan self oryantalizm kavramıele alınacaktır. Self oryantalist paradigmanın Doğulutoplumlarda sürerliliğini sağlayan temas bölgeleri,taşıyıcı elitler gibi unsurlar da bu bağlamda elealınacaktır. Bu başlık altında ayrıca Türkiye’nin tarihselsüreçte self oryantalist paradigmayı benimsemesini sağlayantemel faktörler de ele alınacaktır. Üçüncü başlıkta iseçalışmanın örneklemini oluşturan Arap Baharı süreci ve TürkMedyası’nın self oryantalizm bağlamında Ortadoğu’daki1 Araştırma Görevlisi, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü [email protected]

1

toplumsal hareketlere bakış açısı incelenecek ve Teun A.VanDijk’in eleştirel söylem analizi bağlamında haberçözümlemeleri yapılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Oryantalizm, Self-oryantalizm, Ortadoğu, Arap Baharı

TURKISH MEDIA’S APPROACH TO ARAB ACTIVISM IN THE CONTEXT OF

SELF ORIENTALISM

Abstract

Modernization theories base on a paradigm that world has anuniversal development process which is derived from West.According to that classification, West classifies East asthe “other.” In this context Edward Said's conception oforientalism will be a key for us. To explain the situationof East today, the concept of orientalism is separated intosub-categories. Among these, the most effective one is theterm of self-orientalism. It means that Eastern societiesclassify theirselves by Western eyes. When easternsocieties consider their social structure they are obligedto refer to the development process of West. According to

2

the classification of East, Eastern societies have toaccept the role of the "other”. In this study the firstsection analyzes the term of orientalism. Said’s concept oforientalism will be considered comprehensively. In thesecond section the elements which transform orientalism toself-orientalism and the project of orientalism of Westwhich is conceptualized as self-orientalism thatinternalized by Easterns will be approached. Instrumentsensuring the permanence of self-orientalist paradigm areanalyzed such as contact locations, intellectualdevelopment. Also main factors that led Turkey to adopt theself-orientalist paradigm in the historical process will beconsidered.In the third section Arab Spring process whichis the sample of the study and Turkish Media’s approach tothe social movements in Middle East will be discussed inthe context of critical discourse analysis of Teun A. VanDijk

Keywords: Modernism, Orientalism, Self-Orientalism, Middle East, Arab Spring

Giriş

Batı, dünyayı konumlandırırken Ortadoğu’yu statik ve şiddetdolu bir tarih anlayışının içerisinde lanse etmekte;demokrasi, hak arayışı, sivil toplum gibi kavramları saltkendi varlığıyla özdeş değerlendirmektedir. Oryantalistyazının sürerliliği içinde kabul edilebilecek bu anlayışbağlamında, Ortadoğu toplumları, şiddete meyilli,diktatoryal yönetimlere mahkûm ve mistik/ dini temelli birdünya algısının tahakkümündeki statik toplumlar olaraklanse edilmiştir. Akademik ve medya metinlerinin yaygın önesürüleriyle beslenen bu yaklaşımla birlikte, Ortadoğu veşiddet birlikte anılır olmuştur. Ortadoğu’yu ifade ederkenkullanılan “kaynayan kazan”, “cadı kazanı”, “kaotik mekân”gibi ifadelerin benimsenmesi, sözü edilen kabulünkanıtlarıdır. Türkiye ise, Ortadoğu’nun bir parçası olan

3

coğrafi konumu ile bütünüyle parçası olmayı reddedenkimliksel tanımı arasındaki sıkışmışlık haliyle,Ortadoğu’ya ilişkin değerlendirmeleri açısından çok özelokumalara muhtaç bir ülkedir. Çünkü, dünya tarihinde Batı-dışı tarihleri belirleyen şeylerin: 1. Batılılaşma ya damodernleşme istenci ile 2.Batılılaşmaya karşı direnç yanigeleneksel kalma istenci olduğu kabulüyle hareket eden Batıdüşünce sistemiyle on yıllardır yoğurulan bir toplumunOrtadoğu’ya ilişkin (medya ya da akademik) tüm yazınsalüretimleri ayrı bir ilgiyi hak etmektedir. Şöyle ki,Türkiye, bulunduğu coğrafi ve dini konum itibariyleOrtadoğu’nun içinde bulunduğu duruma yönelik dahaderinlikli bir algıya ve empatiye sahip olabilecekken,Batı’nın kavramlarıyla Ortadoğu’yu tanımlamayı tercih etmeeğilimi, modernizm ideolojisiyle şekillenen kimliğinin birtezahürü olarak açıkça gözlenmektedir. Sözü edilen gözleminkaçınılmaz biçimde en somut mecrası elbette TürkMedyası’dır. Bugün Ortadoğu halklarının önemli bir kısmınındirekt olarak şiddete başvurmadan sosyal medyadaörgütlenerek haklarını talep ettikleri birçok örgütlüeylem, Ortadoğu’nun karışık ve şiddete meyilli manzarasınınbir parçası olarak konumlandırıldıkları metinleraracılığıyla itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. TürkMedyası, Batı’nın Ortadoğu’ya yönelik şiddet etiketinibenimseyerek, Ortadoğu’daki halk hareketlerinifundemantalist grupların şiddet temelli hareketleri olarakyansıtma eğilimini yaygın ve sürekli biçimdegöstermektedir. Bu yaklaşımın en verimli örnekleme dönemi,Arap Baharı sürecinde yaşanmıştır. Oysaki Tunus veMısır’daki ayaklanmaların temelinde halkın ekonomikalandaki memnuniyetsizlikleri yatmaktadır. Gösterilerinönemli bir kısmı sadece dindar kesimleri değil, siyasi,dini, dini olmayan her türlü toplumsal sınıftan insanı,kadınları ve çocukları içine çekmiştir. Bu toplumsalhareketleri örgütleyen genç kitle, bu ayaklanmalar ortayaçıkmadan çok önce dijital aktivizm alanında önemlieğitimler almış ve sürecin gelişimine katkıda bulunmuştur.

4

Bugün ise Ortadoğu’daki toplumsal hareketlerin gelmişolduğu kaotik durum Türk Medyası’nda “Arap Baharı” sürecineyönelik kısmi olumlu havayı şüpheci bir çizgiye bırakmış veOrtadoğu’da şiddet kavramı her zamankinden daha fazlaanılır olmuştur. Haklı demokratik taleplerle ortaya çıkanOrtadoğu halklarının durumu, şiddet ve kaos kavramlarınınaltında görünmez bir hale bürünmüştür. Özellikle Mısır’datırmanan şiddet olayları “Arap Baharı”nın sonbaharadönüştüğü iddialarıyla pekişmiştir.

Bu çalışmada öncelikle Edward Said’in oryantalizmkavramsallaştırılmasından hareketle Batı’nın dünyayı veOrtadoğu’yu konumlandırma biçimi temel olarak elealınacaktır. Oryantalistik bakış açısı sadece Batı iledeğil Doğu’nun kendini değerlendirme biçimleriyle desürekli hale gelen bir ideoloji olmuştur. İkinci bölümdeself oryantalizm kavramı incelenecektir. Doğulu toplumlarınkendilerini doğululaştırması olarak da anlaşılabilecek olanself oryantalistik ideolojinin geliştirilmesinde,sömürgeleştirilmiş Doğu ülkelerinde sömürgeci batılıdevletler ile toplumun genelinden önce temas kuran yöneticisınıf ve taşıyıcı elitlerin büyük payı vardır.Oryantalizmin en sistematik şekli, self oryantalizmşeklinde içselleştirilmiş ve Doğulu ülkelerin kendileriniBatı karşısında geri kalmış ve düzeltilmesi gereken ülkelerolarak gördükleri düşünce biçimidir. Osmanlı’nın sondönemleri ve Cumhuriyet’in ilanının ardından Türkiye’deyönetici sınıfın ve laik entellektüellerin de self-oryantalist bakış açısıyla toplumu şekillendirme ve başatbir kültürün egemenliğini kurma gayretleri ortayaçıkmaktadır. Tarihsel sürecin bir sonucu olarak TürkMedyası’nda da self oryantalist bir söylem ortayaçıkmıştır. Self oryantalizmin temelinde her zaman bir“öteki” söz konusudur. Ve self oryantalizasyon süreci,devamlı bir ötekileştirme sürecidir.

Üçüncü bölümde, Arap Baharı sürecinin kısaca aktarılmasınınardından, Türk medyasının self oryantalist olarak

5

okunabilecek yaklaşımı, haber dilini kullanım biçimiyledeğerlendirilecektir. Arap Baharı’na ilişkin, Doğu’nunkendisini Batı kalıplarıyla değerlendirmesi olarak dagörebileceğimiz tutumun Türk medyasındaki örnekleri farklımedya mecralarından iradi örneklem metoduyla seçilerek TeunA.van Dijk’in eleştirel söylem analizine göredeğerlendirilecektir.

1.Edward Said’e Göre Oryantalizm

Edward Said, çok incelenmiş kitabının henüz girişindeoryantalizmi olabileceği en geniş şekilde tanımlar.

“Oryantalizm jeopolitik bir duyarlılığın estetik, akademik,ekonomik, sosyolojik, tarihsel ve filolojik metinleredağıtılmasıdır; sadece temel coğrafî bir ayrımın üstündedüşünmek değil, akademik buluşlar, filolojik yenideninşalar, psikolojik çözümlemeler, doğa ve sosyolojitanımlamaları aracılığıyla gerek yarattığı gereksesürdürdüğü tam bir ‘çıkarlar’ dizisi üstünde de durmaktır.İfade ettiğinin ötesinde, zaten oldukça açık olan birfarkı, bazen kontrol etmeye, yönlendirmeye, hatta içermeyeyönelik bir amaçla, anlamaya dönük belli bir istenç (irade)ve yönelimdir. Her şeyin ötesinde, ham politik söylemledoğrudan ve tekabül eden bir ilişki içine girmeyen birsöylemdir. Fakat üretilen ve çeşitli iktidar türleriyleeşit olmayan etkileşimi içinde varolan, siyasal iktidarla(…), entelektüel iktidarla (…), kültürel iktidarla (…),ahlâkî iktidarla (…) karşılıklı etkileşimi içindebiçimlenen bir söylemdir.” (Said’den aktaran Kahraman,2002)

Filistinli bir anne babanın çocuğu olarak Kudüs’te doğanEdward Said’in araştırma alanı olarak seçtiği “öteki”kavramı aslında kendi hayatının özeti niteliği detaşımaktadır. Filistinli kökeni Amerika’da peşinibırakmayan Edward Said bu arada kalmışlığın birikimiyleortaya çıkan “Oryantalizm” adlı eseriyle Batı’nın Doğu’yuokuma biçimini gözler önüne sermiştir.

Oryantalizm, Batı’nın koyduğu ayrım çizgisinin diğertarafında neler bulunduğunu araştırmaya çalışan Batılı

6

yazarların, gezginlerin rüyaları, hayalleri vesözcüklerinin birleşiminden doğan koleksiyonu tanıtmak içinkullanılan bir sözcüktü. Ama sadece bundan ibaret değildi.Oryantalizm ifadesi Doğu’nun sistematik bir araştırma,buluş ve pratik fayda oluşunun bilim disipliniydi.(Çetinkaya, 2009: 14)

Oryantalizm Batı’nın Doğuyu sürekli bir şekilde yorumlamave dünyayı bu yoruma göre konumlandırma biçimidir.Oryantalist bakış açısında Doğu sadece Ortadoğu’dan ibaretdeğildir. Çin’in ve Japonya’nın ana aktör olduğu Uzak Doğuda Doğu tanımlamasının içine girmiştir. Buna göre Batı,dünyayı Occident ve onun uydusu ve ötekisi olan Orientşeklinde biçimlendirmiştir. Fakat oryantalizm sadececoğrafi bir ayrım olarak nitelendirilemez. Burada aynı andakültürel ve dini ayrımlar da etkili olmaktadır. Oryantalizmsömürgeci batının merkezinde yer aldığı bir kavram olarakkarşımıza çıkmaktadır. Sömürgecilik konusunda ciddi birgeçmişi olan İngiltere ve Fransa ise bu noktada başıçekmektedir.

Kısaca tanımlayacak olursak oryantalizm estetik,bilimsel,ekonomik,sosyolojik,tarihe ait ve filolojikmetinler aracılığı ile aktarılmaya çalışılan bir cins jeo-ekonomik görüşler bütünüdür. Oryantalizmin bakış açısıylaDoğu, Batı bilimi ile getirilen, Batı bilinç ve şuurundateşekkül eden ve nihai aşamada Batı’nın imparatorluğu ileortaya çıkarılan bir seri kuvvet ögeleriyle ambalajlanmışbir takdim projesidir. Ham maddesi Doğu uygarlığı olan biryorum mektebidir. (Said’den aktaran Çetinkaya, 2009: 16)

Batı’nın Doğu’yu yorumlama biçimi kendi korkularıyla dadoğru orantıdadır. Doğu, Batı gibi olmayan, değişikkültürlerin, renklerin, dillerin ve dinlerin, gizemlimistik ve korkutucu bileşimidir. Batı bu korkusundanhareketle Doğu kültürlerini her zaman arada bir rehbergörevi gören Batılı oryantalistler aracılığı ile tanımış vealgılamıştır. Sömürgeci devletlerin Batı’ya yönelikyaklaşımı da bundan hareketle Doğu toplumunu tanımayayönelik değil asimile etmek yönünde olmuştur.

Oryantalist bakış açısında korkunun temeli olan “öteki”kavramı İslamiyet ile şekillenmiştir. İslamiyet ve Arap

7

coğrafyası Batı’nın sistematik ötekileştirmesinin başlıcaögeleri olmuştur.

Said’in düşüncesine göre oryantalizm Batı’nın Doğu’yayönelik dönemsel bir tavrı değil hegemonya unsurudur.Batılı ülkelerin sistematik bir şekilde gerçekleştirdikleribu proje aynı zamanda zaman içerisinde Doğu’nun da kendiniBatı karşısında zorunlu olarak konumlandırmasına veBatı’nın çizdiği bu planı kabul etmesine yol açar. Doğuuygarlıkları Uzakdoğu da olmak üzere tek bir Batı’ya tabiolacak olan tek bir uygarlık biçimi olarak algılanmaktadır.

Said hegemonya konusunda Foucault’nun bilgi-söylem-iktidarilişkisine kitabının pek çok yerinde atıfta bulunmaktadır.(Kahraman, 2002: 4) Bu ilişki oryantalizm kavramının dabelkemiğini oluşturmaktadır.

Oryantalizm bu niteliğiyle açık ve gizli iktidarilişkilerini de içeren bir politik süreçtir. Bu açıdanbakıldığında oryantalizm Doğu’ya dair açıktan yazılan,görüş bildirilen her şeyde açıkça ortaya konduğu gibiörtülü ve sistematik bir şekilde de uygulanır. Bu durumSaid’in görüşünde Gizli (Latent) ve Açık (Manifest)oryantalizm olarak ortaya konur. Oryantalizm Batı’nınsiyasi üstünlüğünü sistematik hatta bilinçdışı bir şekildevurgulamasının bir biçimidir.

Oryantalizm sadece Doğu hakkında geliştirilmiş hayalci birBatı fantezisi değildir. Kuşaklar boyunca emek verilerekyaratılmış bir eylem ve kuram bütünüdür. Bu sürekliyatırım, Doğu hakkında bir bilgi sistemi olarak DoğuculuğuBatı bilincine sızabilecek bir ağ haline getirmiştir.(Kahraman, 2002: 3)

1.1. Gizli ve Açık Oryantalizm

Yukarıda da değinildiği gibi Doğu, oryantalizmin hammaddesidir ve Batılı düşünürler aracılığıyla Doğu, Batılıalgıya göre işlenir ve şekillenir. Bu işleme süreci ikibiçimde sürmektedir. Said “Oryantalizm” isimli kitabında buayrımı da ayrıntılı bir şekilde ortaya koymaktadır.

Oryantalizm, hem Batı’da Doğu hakkında sistematikleşmişpozitif bir doktrin hem de etkili bir akademik gelenek veuzmanlık alanıdır. Oryantalist ifadesi akademik bir uzmana

8

gönderme yapmaktadır. Doğu, gezginlerin, girişimcilerin,siyasi ve askeri heyetlerin, roman okurlarının,tarihçilerin, hacıların spesifik bazı bölgelerin,insanların ve uygarlıkların bilgilerine sahip olmasıylaoluşan ve bu insanlar tarafından tanımlanan bir ilgi alanıolmuştur. Batı, Doğu’yu bu insanlar aracılığıyla okumuş vebunun sonucunda siyasi bir doktrin ortaya çıkmıştır. Fakatoryantalist bakış açısı Doğu kültürlerinin, edebiyatınıngörünür diğer biçimlerinin inceleme ve araştırma alanıolmakla kalmamış, bilinçdışı ve sorgulanmaz bir tavırhaline de gelmiştir. Bu durum Doğu’nun da kendini bu tavırüzerinden algılamasına yol açmaktadır. Bu noktada ikiOryantalizm karşımıza çıkmaktadır. Said kitabında bu ayrımıayrıntılı bir şekilde anlatır.(Said,1979: 203) Gizlioryantalizm neredeyse bilinçsizce ve dokunulmaz bir şekildesürdürülen bir tavırdır. Açık oryantalizm ise Doğu toplumu,dilleri, edebiyatı, tarihi, sosyolojisi hakkında ifadeedilen her türlü görüş, yorum, analiz ve araştırmadanmeydana gelir. (Said’den aktaran Çetinkaya, 2009: 21)

Orient, Avrupa dünyasının ötesine geçen bir bölge değil,Avrupa’ya eklenmiş gizli bir alan, bir tiyatro sahnesidir.Said bu yaklaşımıyla post yapısalcı düşünce bağlamında,Althusser, Foucault tarafından sıklıkla kullanılmış amatemellerini Gramsci’de bulan “tiyatrosallık ve ona bağlıolan sahne kavramını kullanmaktadır. (Kahraman, 2002: 5)

Örtülü oryantalizm sorgulanmaz ve bilinçdışı bir şekildeişler hale gelmiştir. Ve bu sebeple karşı konulmaz vetartışılmaz sistematik bir düşünce biçimi olarak Doğumedeniyetlerinin kendisini de bu bakış açısına göredeğerlendirmesine yol açmaktadır. Doğu’nun kendini batı iledeğerlendirmesi de içselleştirilmiş oryantalizm bağlamındadeğerlendirilebilir.

2.Self Oryantalizmin Kavramsallaştırılması

Edward Said oryantalizm biçimlerini ortaya koymuştur fakatyeni oryantalizm biçimleri daha hegemonik ve örtülü birbakış biçimindedir. Self oryantalizm örtülü bir düşünceyapısından hareketle Batı’nın Doğu’ya dair yorumlarınınDoğu tarafından da kabul edilmiş biçimidir.

9

Self oryantalizm kavramı, tarihsel süreçte ilk defa 1927yılında “Antonio Chuffat Latour” tarafından “Apuntehistorico de las chinas en Cuba” isimli çalışmasında Çintopluluğunun temsili konusunda kullanılmıştır.(Lopez’denaktaran Bezci, Çiftçi,2012: 143) Kavram kelime anlamıitibari ile “kendi kendini doğululaştırmak anlamınagelmektedir. (Durna’dan aktaran Bezci,Çiftçi, 2012: 143)

Self oryantalizm veya oto oryantalizm Doğulu toplumlarınkendilerini, kendilerine ait olmayan fikirleri aracılığıile anlamaları ve anlamlandırmalarıdır. Toplumlarınkendilerine ait böyle bir imajın oluşumunda edebiyat,toplumlararası ilişkiler ve medyanın da önemli bir rolübulunmaktadır. Self oryantalizm toplumu kendineyabancılaştırır ve toplumun bir kısmı kendi kendisininötekisi haline gelir. Bu noktada toplumda entelektüellerinbüyük bir işlev gördüğünü söylemek mümkündür.Entelektüeller siyasi irade ile birlikte hegemonik sisteminsürdürücüsü haline gelmekte ve gizli oryantalizmin başaktörü olmaktadır. (Uluç, 2009: 204)

Gramsci ‘Hapishane Defterleri’ adlı eserindeentelektüellerle üretim dünyası arasındaki ilişkiyianlatmaktadır. Bu bağlamda herhangi bir temel toplumsalsınıfla yakın veya uzak bir ilişkisi olan entellektüeltabakalar ‘organik’ olarak nitelendirilebilir. O aradaüstyapının ikiye ayrılabileceğini, ‘özel’ örgütlenmelerinbulunduğu kesimin sivil toplum, buna mukabil, yöneticisınıfların toplum üstünde ‘hegemonya’ kurmasına aracı olan,kendisini devlet ve yasal hükümet aracılığıyla gösteren‘doğrudan yönetim’ örgütlerinin de “siyasal toplum” veya“devlet” olarak tanımlanabileceğini belirtir. Gramsci bubağlamda entelektüelleri yönetici sınıfın memurları olaraktanımlar. (Kahraman,2002: 4)

Edward Said’in düşüncesinde hegemonya kavramı temel birönem taşımaktadır. Bir kültürün diğerinin önüne çıkması vetoplum tarafından egemen bir düşünce ve eylem biçimi halinedönüşmesi, totaliter olmayan toplumlarda başat kültürlerinoluşmasını sağlamaktadır. Batı’nın toplumlara sistematikbir şekilde dayattığı oryantalist bakış açısı yöneticisınıfların egemen kültürü haline gelmekte ve toplumun diğerkesimleri üzerinde ötekileştirici bir etkiye sahip

10

olmaktadır. Oryantalizmin toplum içinde örtülmesi vesorgulanamaz hale gelmesiyle Doğulu toplumlar kendilerinioryantalist bakış açısı üzerinden tanımlamaktadır.

Self oryantalizm modern ulus devletlerin oluşması sürecindeiradi olarak modernleştirici liderler tarafından, post-kolonyal dönemde ise modern kolonyalistler ile temashalindeki entelektüeller tarafından kolonyalizm sonrasısistematik bir şekilde uygulamaya konulan bir politikstrateji olarak göze çarpmaktadır. Sömürgeciliğin etkiliolduğu Doğu ülkelerinde, yönetici sınıf ve taşıyıcı elitlertoplumun genelinden çok önce oryantalist bakış açısı ileyüz yüze gelir ve bunu içselleştirir. Bu yüz yüze gelmedurumu “birincil temas bölgeleri” (Dirlikten aktaranBezci,Çiftçi, 2012: 148) aracılığıyla gerçekleşir. Taşıyıcıelitler temas bölgelerinde kendi toplumlarından bir birimzaman önce modernleşme eksenine girerler. Bu doğrultudasömürgeleştirilmiş Doğu toplumları modernleştiriciliderlerin inşa ettiği örtülü veya açık oryantalizmetkisine maruz kalır ve bu yönde yönlendirilirler. BatıDoğu’yu kurgularken Doğu da Batı’ya yardım etmektedir.Modernleşme dinamikleri sırasında oryantalizminiçselleştirilmesi durumu, bugünkü manasında oryantalizminbir hegemonya-güç ilişkisine dönüşmesine sebebiyetvermiştir. (Bezci,Çiftçi, 2012: 141,143)

Bu hegemonya sadece yönetici sınıf aracılığıyla değil aynızamanda onunla organik bağları olan entelektüelleraracılığıyla da gerçekleşir. Bu bağlamda self oryantalizminözellikle 1839’lardan itibaren Türkiye’de de bir gelişimalanı bulduğunu söylemek mümkündür.

2.1.Türkiye ve İçselleştirilmiş Oryantalizm

Türkiye’de özellikle 1839 sonrası başlayan ve Cumhuriyet’inilan edilmesi ile birlikte keskin bir çizgiyle ortaya konanbatılılaşma serüveni içerisinde Ortadoğu’ya bakış açısıBatılı devletler nazarında olmuştur. Batı gelişmişliğin,Ortadoğu ise ataletin ve kaosun coğrafyası olarakalgılanmıştır. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti’ninkurulmasının ardından Türkiye’nin kendini Avrupa yanındakonumlandırmasıyla birlikte bu algı pekişmiştir.Bu durumda

11

ise Türkiye Osmanlı geçmişi ve İslami bağlarla bağlandığıOrtadoğu coğrafyasına self-oryantalizm’in üstü örtülü veiçselleştirilmiş yorumunu getirmiştir. Hasan BülentKahraman’a göre Kemalizm, 1839’la birlikte başlayan sürecinuzantısı ve aynı zamanda ondan radikal bir kopuşu ifadeetmekteydi. 1908 öncesini hazırlayan sürecin bağlandığıpozitivist ve evrimci dünya görüşü Kemalist kadroları dayoğun bir şekilde etkilemiştir. Bu kadrolar daha sonraCumhuriyet rejiminin taşıyıcı elitleri olarak toplumunbatılı değerler doğrultusunda bir evrim geçirmesini sağlamaamacı gütmüşlerdir.

Evrimci anlayışın temel parametresi modernitedir. AtatürkBatı kelimesi yerine medeniyeti tercih ederek Batıtaklitçiliğinden bağımsız bir batılılaşmayı vurgulamakistemiştir. Burada tercih edilen Dünya medeniyet seviyesineulaşmaktır. Batı ile medeniyet arasında zihinsel birözdeşlik kurulmaktadır. Bu nokta Kemalizm’iniçselleştirdiği oryantalizm olarak kaydedilebilir. Buyaklaşımla birlikte Atatürk ve Kemalist doktrini yayankadrolar Doğu’nun geri kalmışlığına vurgu yaparak, Said’inde Oryantalizm adlı kitabında belirttiği belli bir İslamyorumunun ve pratiğinin bu geri kalmışlığa yol açtığınıdüşünmektedirler. Bu yorum, tekke, şeyh, mürid, tarikatgibi kavramlarla belirlenen İslam’dır. Dinin gerekliliğibelirtilmekle birlikte İslam Alemi’nin İslam’ı bu şekildeyorumlamasının, dünya medeniyet seviyesinden gerikalınmasına yol açtığı düşüncesi ortaya çıkmaktadır.

Bu noktada Türkiye’de özellikle 1923 sonrasındaiçselleştirilen oryantalist bakış açısı İslam’ı bu şekildeyorumlayanları olduğu gibi toplumun bütün kesimini dekapsamaktadır. Burada karşı olunan bir tarihsellik vezihniyettir. Bu bağlamda Batı taklitçiliğinden ayrılmakiçin Batı’nın medeniyeti ve kültürü şeklinde bir ayrım dayapılmıştır. Ziya Gökalp’in kullandığı “hars” kavramı yerlikültürü ifade ederken, “uygarlık” kavramı ise çok dahateknolojik ve evrensel bir içerik barındırmaktadır.

Fakat Atatürk sadece teknolojik anlamda bir medeniyettenbahsetmemektedir. Asıl amaç medeniyet kavramıyla Avrupaözdeşliğini kurmaktır. Bu özdeşlik kurulduğu takdirdereformlar daha kalıcı bir şekilde topluma

12

yerleştirilebilir. Atatürk, medeniyeti hars’tan ayırmanıngüç ve lüzumsuz olduğundan bahsederken Batı Kültürünü demedeniyet içerisinde değerlendirir. (Kahraman, 2002) Bubütüncül bakış açısıyla topluma Batı medeniyeti ve kültürüaşılanabilecektir. Bu noktada Osmanlı’nın 1839 sonrasıBatılı eğitim sistemini alarak Batı kültürü ile toplumdanönce tanışmış taşıyıcı elitleri Kemalist ideolojinintemellerini toplum içine yerleştirmeye başlayacaklardır. Budurumun tezahürü içselleştirilmiş ve açık oryantalizmşeklinde ortaya çıkmaktadır.

Kemalizmin oryantalizmle olan ilişkisini öne çıkaranbaşlıca öge Batı ve batılılaşmayla olan ilişkisidir. Batıyakarşı verilen bir savaşın ardından kültürel, toplumsal vesiyasal düzlemde koşulsuz bir batılılaşmacılık ortayaçıkmıştır. Bu ikili durum Kemalizme özgü bir epistemolojioluştururken toplumda oryantalizmin temelleri örtülü birşekilde işler. Kahraman’a göre Kemalist epistemolojiiçselleştirilmiş oryantalizm boyutuna sahiptir. Buradaönemli olan Kemalizmle oryantalizm arasındaki ilişkininçeşitli katmanlarda devam etmiş olmasıdır. (Kahraman, 2002)

Bu yaklaşımın izleri halen Türk Medyasında da karşımızaçıkmaktadır. Türkiye’nin girmiş olduğu modernleşme süreciBatı gelişme çizgisini benimsemesine yol açarken İslam’ınegemen olduğu Ortadoğu’ya yönelik oryantalist bir bakışaçısının yerleşmesine de sebep olmuştur. Bugün AKP hükümetiile Türkiye’nin Ortadoğu’da lider ülke olma rolünesoyunması da Batı gelişme çizgisine göre kendisini dahaileri demokrasi olarak değerlendirmesinde yatmaktadır. Budurum içselleştirilmiş ve örtülü oryantalizmin bir örneğiolarak gösterilebilir.

3.Türk Medyası’nın Arap Aktivizmine Yaklaşımı

3.1. Arap Baharı Süreci:

Oryantalist Batı, Doğu’yu okuma ve ötekileştirme sürecindetespitlerinin başına İslam’ı ve Arap Coğrafyası’nıkoymuştur. Sömürgeci devletler, İslam dinini ulusları aşanniteliği sebebiyle kontrol edilmesi gereken bir güç olarakgörmüşlerdir. Bu sebeple çeşitli kontrol yollarıaranmıştır. F.Jameson’un da ifade ettiği, bugün

13

“küreselleşmeye karşı direnme enerjisi gösteren tek din yada dini gelenek tahmin edilebileceği gibi İslam’dır”(Erdem, 2012: 168)

Oryantalistlerin İslam üzerine yoğun çalışmaları vearaştırmaları olmuştur. Oryantalizme katkıda bulunanlarsömürgecilere istilalarını meşrulaştırmaları konusundayardımcı oldular. Batı üniversitelerinde İslamiAraştırmalar Kürsüleri açıldı ve bunlar, İslam konusundamüslüman alimlere doktora payeleri dağıttı. Bu türeğitimlerle ortaya konan yorumlamalar bölgedeki İslamianlayışa paralel giden bir oryantalist İslam anlayışıortaya çıkardı. (Hüseyin,1991: 56)

Oryantalist Batı, Doğuyu dünyaya anlatırken Müslümanyönetimlerin halklara yönelik baskıcı imajını parlattı.Müslüman coğrafya sadece geri kalmışlığın, şiddetin,diktanın hakim olduğu kaotik bir coğrafya olarak lanseedildi. Batının bugün de Ortadoğu’ya yaklaşımında buideolojiden vazgeçtiğini söylemek oldukça güçtür.

“.... Ortadoğu, hem ünlü Amerikalı jeopolitika uzmanı AlfredT.Mahan’ın onu Akdeniz Havzasının doğu sınırı olarakyorumlayışının hem de sömürgecilik döneminde İngiliz idaresininkarşılaştığı teknik bir sorunun ürünü olarak ortaya çıkmıştır.Britanya Hindistan yönetimi önceki dönemdeki çatlaklar sayesindetüm Hint Okyanusu üzerinde yetkiye sahip olmuştu; yaniMajesteleri’nin Acemistan’daki elçileri gibi Basra Körfezi’ndekiBritanya himayesi de idari açıdan Indian Office’e, Bombay’dakiİngiliz hükümet bürosuna bağlıydı. Yani Osmanlıimparatorluğu’nun bir bölümü Hindistan’da yönetilmekteyken,İmparatorluk’un geri kalanı Londra’daki Foreign Office’e bağlıydı vebu durum bürokratik sürtüşmelere neden oluyordu. Birinci DünyaSavaşı’nın hemen ertesinde durum daha da karmaşıklaştı. ÇünküYakın Doğudaki (Irak, Filistin, Mavera-i Ürdün) İngiliz mandası1921 yılında o dönemdeki katipleri Winston Churchill tarafındanColonial Office’den ayıran bölgeyi ele geçirmek için Middle EasternDepartment’i kurdu. ‘Ortadoğu’ kavramı da işte bu şekilde doğdu.Öte yandan terimin antik Levant’ı ifade eden ve İslamtopraklarının sömürgeleştirilmemiş haldeki Akdeniz Kıyılarınınneredeyse tümünü kapsayan Near East, yani ‘Yakın Doğu’nun yerinialması, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasındagerçekleşir….”(Bozarslan, 2012: 42)

Ortadoğu, Batı’nın sömürgeci çıkarlarını daha iyi korumakadına isimlendirdiği ve konumlandırdığı bir coğrafyadır.Ortadoğu kavramı Batı’nın oryantalist bakış açısıylakarmaşık, gizemli, şiddete, demokrasi yoksunluğuna ve dikta

14

rejimi altında yönetilmeye alışmış, hakkını aramaktanyoksun kalmış ezilmiş halklar anlamına gelmekteydi. Sonolarak da Batı’nın oryantalist tanımlamalarının,sınıflandırmalarının yeni korku nesnesi olarak “İslamiterör” kavramı vurgulanmaktadır. Özellikle ABD’nin dünyayıkonumlandırmasında meşru bir dayanağı haline gelmektedir.

Oysaki oryantalist Batı en büyük tehlike olarak gördüğüsiyasal İslam’a karşı diktatörlükleri destekleme eğilimi detaşıyordu. Batı’nın bu eğilimi 20.yy’ın ilk yıllarına kadaruzanıyordu. 1930 ve 1940’larda önce Mısır’da Müslümankardeşlere vurgu yapılarak, bağımsızlıklarını kazandıktankısa bir süre sonra da Suriye, Lübnan, Cezayir, Fas veTunus’a dair soru işaretleri ortaya çıktı. İngiliz,Amerikan, Fransız ve Sovyet hükümetleri, Arap dünyası ileTürkiye’den Endonezya ve Malezya’ya kadar Müslümanlarınçoğunlukta olduğu bölgelerde muhalefetin yapısını çok iyibiliyordu. 1979 İran Devrimi’nden önce 1940’larda değişikİslami hareketler bütün çeşitliliğiyle incelenip tespitedilmişti. Batının, tehlike olarak gördüğü siyasi İslamıkontrol altına alması gerekiyordu. 10 yıl içinde İran’dakibaşarılı bir devrimden Cezayir’deki seçim galibiyetinekadar herşey mümkün görünüyordu. İslamcılar bölgelerindeönemli siyasi aktörler olarak ortaya çıktılar. Batınıntehlike olarak gördüğü bu duruma karşı derhal karar vermesigerekmekteydi. Bu sebeple despot yönetimlerin desteklenmesibir çözüm olarak görüldü. Batı jeopolitik ve ekonomikçıkarlarını korumak gerekçeleriyle bütün diktatör rejimleridesteklemeyi tercih etti. (Ramazan, 2013: 26)

Batı’nın Ortadoğu yönetimlerine karşı belirgin bir çizgisiolmadı. Döneme ve çıkarlara bağlı olarak günün şartlarınauygun anlaşmalar yapıldı ve politikalar yürütüldü. ÖrneğinSovyetler Birliği Afganistan’a müdahale ettiğinde Talibanve Usame Bin Ladin desteklendi ama sonra Usame Bin LadinABD’nin en büyük canavarı haline geldi.

Arap Halklarında son dönemde ortaya çıkan ayaklanma vekitle gösterileri hareketleri ise Ortadoğu’da yeni birdönem olarak iyimser bir bakış açısıyla dadeğerlendirilmekteydi. Son dönemde yükselen yeni toplumsalhareketlerin karakteristik özellikleri Arapayaklanmalarında da karşımıza çıktı. Arap ayaklanmaları

15

ister istemez Batılı teknolojilerden etkilenen ve bu alandayetişen genç kitlelerin toplumda biriken muhalefeti ortayakoyma aracını bulabilmelerinin de etkisiyle bu kadar genişbir alana yayılmıştır. Bu süreçle ilgili olarak dünyagenelinde “Bahar” metaforu kullanıldı. Bahar metaforu ilkkez siyasi anlamda 1818’de filozof Ludwig Börne’nin DeWage’deki makalesinde “İnsanlığın İlkbaharı” şeklindekullanılmıştır. Bu metafor daha sonra 2010 yılındaTunus’taki gelişmelerle birlikte kullanılmaya başlandı.“Bahar” metaforu bir geçiş sürecini anlatmaktaydı. Bütüncoğrafya boyunca devam eden koşulları zor, kasvetli kıştansıcak ve özlenen yaza geçiş hedeflenmekteydi.(Erdem,2012,168) Fakat aynı metafor bugün “Sonbahar”a dönüşmeyebaşlamıştır. Dolayısıyla bu değerlendirmelerin oldukçakaygan bir zeminde yapıldığını göz önünde bulundurmakgereklidir.

Her ne kadar bu hareket laiklerle İslamcılar arasında birkutuplaşma olarak yansıtılmaya çalışılsa da ‘ArapUyanışını’ İslamcıların işi olarak değerlendirmek güçtür.İslamcılar ne Tunus’ta, Ne Mısır, Ne Ürdün, ne Libya, ne deSuriye’de hareketlerin başını çekmiştir. Tunus’ta Nahda,Kahire’de Müslüman Kardeşler protestolar’a haftalar sonrakatıldı. Bugün önemli aktörler haline gelmiş olsalar bileArap ayaklanmaları ezilmişlikten,yolsuzluktan,yoksulluktanbıkmış halkların insiyatifi ile ortaya çıktı. Arapayaklanmaları başlangıç itibariyle büyük çaplı, pasif, iyiörgütlenmiş ve Batı karşıtı sloganlardan neredeyse tamamenarınmış bir biçimdeydi. Ve gösteriler her türlü toplumsalsınıftan insanı içine çekmişti. Ayaklanmaların en dikkatçekici yanı ise kadınların ve gençlerin de ön saflarda yeralmasıydı. Amaç ise özgürlük, adalet, eşitlik gibi temeldeğerlerdi. (Ramazan, 2013: 27)

Batı halklarının Batı’da talep ettikleri hakları, diktaaltında ezilmeye mahkûm kalmış Ortadoğu’lu halklarındemokratik bir şekilde talep etmesi pek göz önündebulundurulur bir ihtimal değildi. Batı ve buna bağlı olarakTürk Medyası Ortadoğu’nun halklarını egemen söylembağlamında, dikta rejimi altında, demokratik yönetimdenyoksun bir şekilde güdülen ezilmiş halklar olarak yansıtmaeğilimi taşımaktadır. Bu bakış açısı, haber metinlerinde de

16

ortaya çıkan “kaos”, “şiddet”,”cadı kazanı” gibikelimelerde kendini ortaya koymaktadır.

Arap ayaklanmaları bu anlamda bir nebze ezber bozmaktaydı.17 Aralık 2010 yılında Tunus’un Sidi Bouzid şehrinde,üniversiteyi yarıda bırakıp seyyar satıcılık yapmayabaşlayan Tunuslu Muhammed Bouazizi seyyar satıcılıkyaparken rüşvet vermediği için arabasına el kondu.Bouazizi, bir kadın polis tarafından tokatlanmasınınardından valiliğin karşısında kendisini ateşe verdi.Bardağı taşıracak tek bir damlaya ihtiyaç duyulan Tunus’tabütün bu ayaklanmaların ortaya çıkışında elbette münferitbir olay etkili değildi. 30 yıl süren Burgiba döneminde veardından gelen Zeynel Abidin Bin Ali dönemlerindesosyalist, liberal, İslamcı muhalif gruplar çeşitlişekillerde baskı altına alındı. Protestoları büyük hapis veidam cezaları izledi. Dini sınırlamalar da toplumun büyüktepkisini çekti. Tunus’ta her zaman toplumsal bir muhalefetsöz konusuydu.1970 grevleri, 1984 ekmek isyanı, 2008 Gafsaisyanları toplumsal muhalefetin belirgin bir şekilde ortayakonduğu başlıca toplumsal hareketlerdi. Ayrışma Fransa’nınsömürgeci devlet olarak Tunus’tan ayrılmasının ardındanortaya çıktı. Burgiba önderliğindeki seçkinler ile Arap veİslami unsurlar arasındaki bölünme Tunus’taki temelbölünmeyi açığa çıkardı. Diğer yandan ekonomik zorluklar datoplumdaki muhalefeti ortaya koymuştu. (Ayhan, 2012)

Genç ve eğitimli insan sayısındaki artış, üretiminçeşitliliği ile çalışan sayısındaki artış ve işsizliğinçoğalması Tunus’ta toplumsal muhalefetin artışındakibaşlıca sebeplerdi. Burgiba’dan sonra gelen Bin Alidöneminde de siyasi ve ekonomik hassasiyetler giderilememişve aynı sıkıntılar yaşanmaya devam etmişti.

Tunus’un tek başına küçük bir ülke olması ve belki deBatı’lı çıkarlardan uzakta kalması sebebiyle ayaklanmalarınTunus’ta ortaya çıkması şaşırtıcı olarak değerlendirilemez.Türkiye gibi Tunus da laikler ile İslamcılar arasındakiçatışma ile yoluna devam etti. Genç nüfusun çok fazlaolduğu Tunus bütün Ortadoğu’yu etkisi altına alacak vebugün hala devam eden ayaklanmaların fitilini ateşledi.

Tunus’un ardından 25 Ocak 2011 itibariyle Mısırlılar daTunus’un izinden gitmeye başladı. Tahrir Meydanı’nda

17

toplanarak harekete geçen kitleler 11 Şubat 2011’deCumhurbaşkanı Hüsn-ü Mübarek’i devirdi. “Domino etkisi”ninbütün Ortadoğu’yu içerisine alması ile gösteriler Ürdün,Libya, Bahreyn, Yemen ve Suriye’ye yansıdı. Her ülkeninfarklı dinamikleriyle ilerleyen süreçlerde bugün gelinendurumda eski olumlu havanın yerini karamsar bir duruşabıraktığını söylemek mümkündür. Bugün Arap Baharı’nın birsaman alevi olup olmadığı tartışılmaktadır. Şiddetintırmandığı Ortadoğu, demokratik hak talepleri yerine“şiddet”, “kaos”, “kan” gibi sözcüklerle etiketlenmeyebaşlanmıştır. Mısır’ın içinde bulunduğu durum Arap Baharısürecine katılan halklara yönelik yaklaşımların dahaolumsuz bir havaya girmesine sebep olmuştur. Demokratiksürecin yerini yeniden militarist müdahalelerin aldığıOrtadoğu’da diktatoryal yönetimlerin Ortadoğu’nun kaderiolduğu düşüncesi ağır basmaktadır. Demokrasi kültürününOrtadoğu halkları arasında yerleşmesinin imkânsız olduğunadair görüşler etkin olurken, Türk Medyası Ortadoğu’danhaberleri, pozitivist ideolojinin de etkisiyle büyük orandaself oryantalist bir bakış açısıyla sunma eğilimindedir.

3.2. Haber Metinlerinin Çözümlemesi

Çalışmada Türk Medyası’nın Arap Baharı sürecine yönelikolarak yaptığı haberler arasından iradi örneklem yoluylaseçilen örnekler Teun A.van Dijk’in eleştirel söylemanalizine göre analiz edilmiştir. Haberlerin seçimindeyayınlandıkları gazetenin etki alanı ve popülaritesidikkate alınmıştır. Bu sebeple seçilen basın organlarınınbaşında Zaman, Hürriyet, Milliyet, Sabah, Radikal, YeniŞafak, Akşam gibi tirajları yüksek gazeteler gelmektedir.Bunun dışında Anadolu Ajansı’ndan ve Odatv’den de birerhaber bulunmaktadır. Haberler son 3 yıl içerisindenseçilmiştir. Bunun sebebi Arap Baharı sürecinin ilk ortayaçıktığı andan sonra yarattığı olumlu hava ile bugünulaştığı durum arasında farklılıklar olması ve bu sebeplebu geçiş dönemlerinin birlikte değerlendirilmesigerekliliğidir.

18

Teun A.van Dijk, haber anlatısını sentaktik ve semantikolmak üzere iki dilsel çözümleme türünde ele almaktadır.Sentaktik çözümlemede haber metninde kullanılan cümleleringramatik yapılarına odaklanılırken, semantik çözümlemedeise sözcüklerin, cümlelerin, kısacası bütün söylemin anlamıüzerinde durulması öngörülmektedir. Van Dijk’in eleştirelsöylem çözümlemesi modeli makro yapının ve mikro yapınınayrı ayrı çözümlendiği iki ana bölümden oluşmaktadır.(Özer’den aktaran Doruk, 2013: 115)

3.2.1. Makro Yapı : Tematik ve Şematik Çözümleme

Makro yapı incelemesi haber anlatısında işlenen temayıyansıtan haber üretiminde kullanılan şemanınincelenmesidir. Haber üretimi profesyonel rutinler altındasürekli olarak yapılmakta ve bu üretim bir şema tarafındanorganize edilmektedir. Başlıklar, haber girişleri, anaolay, haber kaynakları, ardalan ve bağlam bilgisi, olayıntaraflarının yorumları, fotoğraflar, vb gibi unsurlar makroyapı içerisinde ele alınmaktadır. (Özer’den aktaran Doruk,2013: 115)

Tematik Yapı İncelemesi

Van Dijk’a göre haber anlatıları makro önermelerden oluşmaktadır. Bunlar temalardır. Temalar söylem içinde yapılandırılmıştır. Yapılar da makro kurallar aracılığıyla söylemden elde edilmektedir. Haberin ana fikrini veren tematik yapı enformasyon eksiltimi, kurgulama, genelleştirme şeklinde sıralanan üç aşamalı bir şekilde oluşturulmaktadır. (Özer, 2011: 87)

Başlıklar

Ortadoğu’nun şiddete ve diktatörlüklere meyilli olduğuna dair hakim görüşün Türk Medyasında da yansımalarını bulabileceğimiz pek çok haberde Arap ülkelerinin demokrasiye ulaşmalarının uzun zaman alacağı ve zor gerçekleşeceği vurgusu yapılmaktadır. Haber başlıklarında da bu yaklaşım dikkat çekici bir şekilde ortaya

19

çıkmaktadır. İncelenen haber başlıklarında genel olarak yerdönem zaman gibi enformasyonlara yer verilmediği ve bir enformasyon eksiltimine gidildiği belirlenmiştir. “Bahar” ve “Sonbahar” gibi ifadeler şemsiye kavramlar olarak kullanılmış ve bunlar etrafında genelleştirmelere gidilmiştir. Haber başlıklarında Türkiye’nin Ortadoğu’ya bir model olarak lanse edilmesinin etkileri de görülmektedir.

1-Arap Baharı Turu'nun ilk durağında sevgi seli (Sabah,13 Eylül 2011)

2-“Yaşananlar Arap Baharı Değil Arap Diktatörlerin Sonbaharı” (Zaman,14 Aralık 2011)

3-Ortadoğu Halkı 'Türkiye' Dedi (Milliyet, 2 Şubat 2012)

4-“Arap Baharı'nda Türkiye lider ülke” (Yeni Şafak, 16 Ekim 2012)

5-Arap Baharı Dolar Olup Türkiye'ye yağdı (Radikal,7 Kasım 2011)

6- “Arap Baharı Hızla Kışa Dönüştü” (Hürriyet, 7 Nisan 2013)

7-“Bu mu devrim, Bu mu Arap Baharı Bu mu Müslümanlık?” (Odatv.com, 11 Nisan 2013)

8-“Arap Baharı' Türk İnşaatçıların Kışı Oldu: 337 Proje Durduruldu” (Akşam, 2 Mayıs 2013)

9-“Hangi Ortadoğu, Hangi Bahar?” (Zaman, 14 Mayıs 2013)

10-“Rusya: Türkiye’de ‘Arap Baharı’ Mümkün Değil” (Habertürk, 7 Haziran 2013)

11-'Ortadoğu'nun En büyüğü Türkiye Olacak' (Habertürk, 19 Haziran 2013)

12- “Yalancı Bahar mı?” (Aksiyon, 08 Temmuz 2013)

13-“Türkiye Devreye Girsin.” (Sabah, 13 Temmuz 2013)

14-“Hayatın Durduğu Tunus'ta Akıllardaki Soru: "Mısır Gibi mi Olacak?"(Hürriyet, 28 Temmuz 2013)

15-“Arap Sonbaharı” (Milliyet, 3 Ağustos 2013)

16-“Arap Baharı Neden Bocalıyor?” (Milliyet, Sami Kohen, 3 Ağustos 2013)

20

17-“Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Financial Times yazısı: Mısır, Toy Demokrasisini Yeniden Tesis etmeli, Hem de Süratle” (Radikal, 8 Ağustos 2013)

18-“Suriyeli İşi Ticarete Döktü” (Milliyet, 17 Ağustos 2013)

19-“Mısır'ın İkinci Bir Türkiye Olmasını İstemiyorlar” (Anadolu Ajansı, 18 Ağustos 2013)

20-“Arap Baharı Coğrafyasında Uzlaşma Kültürü Az; Yıkıcılığa Eğilim Var” (T24 internet gazetesi, 15.08.2013)

Uzman görüşlerine yer verilen yukarıdaki haberlerin büyükbir kısmında Arap Baharı kavramına olumsuz bir bakışaçısıyla yaklaşıldığı görülmektedir. Bahar kelimesininçoğunlukla kullanıldığı haberler ve köşe yazılarında ArapBaharı’nın sonbahara döndüğü ifadesi genel bir olumsuzbakış açısını yansıtmaktadır. Haberlerin büyük bir kısmındaenformasyon eksiltimine gidilmiştir. Başlık olarakkullanılan soru ifadeleri ile sürecin belirsizliğivurgulanmaktadır. “Arap Baharı Neden Bocalıyor?” ifadesindesadece soru sormak amacı güdülmemektedir. İfade kendiiçinde “bocalama” kelimesini taşıması sebebiyle olumsuz biryargı getirmektedir. “Mısır’ın ikinci bir Türkiye olmasınıistemiyorlar” başlığında ise enformasyon eksiltiminegidildiği belirlenmiştir. “istemiyorlar” kelimesi ile birkurgulama yapılmış fakat kimin istemediği hakkında birbilgiye yer verilmemiştir.

Milliyet’in “Suriyeli işi ticarete döktü” başlıklıhaberinde “ticarete döktü” ifadesi olumsuz bir anlamdakullanılmaktadır. Haberin bütününe bakıldığında iç savaştankaçan Suriyeli iş adamlarının işlerini Türkiye’yetaşımasından bahsedilmektedir. Bu başlıkta da enformasyoneksiltimi yapılmıştır. “Suriyeli ifadesi okuyucununzihninde pek çok farklı çağrışıma yol açabilecektir. BuradaSuriyeli mülteciler söz konusu olabileceği gibi Suriye’dekivatandaşlar da akla gelebilir. “İşi ticarete döktü” ifadesiküçültücü ve olumsuz bir yargı içermektedir.

21

Haber başlıklarında büyük oranda genelleştirme yapıldığıtespit edilmiştir. Birbirinden farklı dinamiklerle farklışekillerde ortaya çıkan Ortadoğu’daki toplumsalhareketlerin tek bir başlık altında sınıflandırılması zorgörünmektedir. Haberlerde farklı ülkelerden ve bölgelerdenbahsedilmesine rağmen bütün ülkeleri kapsayan “Arap Baharı”sürecinin başarısızlığı vurgulanmıştır. Farklı etnik, dinigruplar farklı toplumsal hareketlerle ortaya çıksa da bütünbu farklılıklar ortak bir “Arap Baharı” başlığı altındatoplanmakta ve bu durum da Ortadoğu’nun şiddeti ileözdeşleştirilmektedir. Başlıkların büyük bir kısmında “ArapBaharı” kavramının altında bahsedilen bölgenin hangi bölgeveya ülke olduğu belirtilmemiştir.

“Türkiye Devreye Girsin” başlığı ise Ortadoğulu ülkelerindaha gelişmiş demokrasiye sahip Türkiye’nin arabuluculuğunaihtiyaçları olduğu gibi bir bakış açısı sunmaktadır.Türkiye bu bağlamda sürekli “Model ülke” tanımlamaları ileOrtadoğu’da daha gelişmiş bir demokrasi örneği olarak lanseedilmektedir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün FinancialTimes’a yaptığı açıklamayı haber yapan Radikal gazetesi de“Mısır, toy demokrasisini yeniden tesis etmeli, hem desüratle” ifadesini başlığa taşımayı tercih etmiştir.Buradaki “Toy demokrasi” kavramı da Ortadoğu’nun demokratikgelişim çizgisinde geride olduğuna dair bir algıyıpekiştirmektedir.” Türkiye Cumhurbaşkanı Mısır’ındemokrasisini “Toy olarak değerlendirmektedir.” Bu bakışaçısı Ortadoğu’ya yönelik demokratik eksikliğinvurgulanmasına yol açmaktadır.

Haber Girişleri:

Haber şeması içinde başlıklardan sonra gelen haber girişleri haber metnini özetleyen bölümler olarak karşımızaçıkmaktadır.

Çalışma kapsamında incelenen Hürriyet, Milliyet, Sabah,Yenişafak, Zaman, Radikal gibi gazetelerin haberlerininbüyük bir kısmında haber girişinin kullanıldığı

22

görülmektedir. Haber girişlerinde habere dair ayrıntılarada yer verilmiştir. Listede yer alan haberlerin bazılarıröportaj niteliğindedir. Odatv’nin “Bu mu Devrim, Bu muArap Baharı, Bu mu Müslümanlık? “ başlığıyla yaptığıhaberde spot yer almamaktadır. Bunun yerine haber metnininilk cümleleri haber girişi olarak değerlendirilmiştir.

“Mısır’da gerçekleştirilen “Arap Baharı” sonrası yaşananlar insanın kanını donduruyor. Arap Baharı sonrasında artan tecavüz ve taciz olaylarına her gün bir yenisi daha ekleniyor.”

Haber girişi olarak yer alan bu iki cümle konuyla ilgiliayrıntılı bir bilgi vermemekte haberin özetiniyapmamaktadır. Haberin girişinde yer alan “tecavüz ve tacizolaylarına her gün bir yenisi daha ekleniyor” cümlesindeki“her gün” ifadesinin kullanımı Ortadoğu’da her gün birkadına tecavüz ediliyor algısına yol açmaktadır. Bu ifadeyidestekleyebilecek benzer başka olaylar ise sıralanmamıştır.Tek bir olay üzerinden Arap Baharı süreci ile birlikte hergün kadınlara tecavüz edilmeye başlandığı algısıyaratılmıştır. Bu da sürecin şiddet ve tecavüze yol açanolumsuz bir süreç olduğu iddiasını desteklemektedir.

“Türk Müteahhitlerinin Libya bilançosu çok ağır oldu. Libya’da süren iç savaş nedeniyle, askıya alınan 388 proje’den sadece 51’i için, yeni hükümetten devam kararı çıktı. Bakanlık ise politik riskler için devreye girecek.”

Haber girişinde ne, ne zaman, nerede, nasıl, neden ve kimsorularının karşılıklarının olup olmadığınındeğerlendirilmesi gerekmektedir. Akşam gazetesinin haberinebaktığımızda olayla ilgili olarak okuyucuya bazı bilgilerinaktarıldığı görülmektedir. Girişte Libya’daki iç savaştanbahsedilmektedir fakat Libya’ya dair spesifik birdeğerlendirme gerektiren bu durum “Arap Baharı” başlığıaltında değerlendirilmektedir. Bu haberin başlığı ile “ArapBaharı' Türk inşaatçıların kışı oldu: 337 proje durduruldu”girişi arasında bir uyumsuzluk yer almaktadır. Giriştesadece Libya’dan bahsedilirken başlık Ortadoğu’nun genelini

23

kapsayan ve Arap Baharı adı verilen sokak hareketlerinevurgu yapmaktadır.

Senatör, Türkiye’de yaşanan olayların Arap Baharı ile karşılaştırılmasının mümkün olmadığını belirtti.

Bu cümlede bahsedilen Senatör’ün ismi belirtilmemiştir.Burada kullanılan Senatör ifadesi haberin kaynağınıngüvenilirliğine ve haberin girişinde bahsedilen yorumuntescillenmiş bir görüş olduğuna vurgu yapmaktadır. Senatörifadesi, bahsedilen kişinin Amerikalı olduğunu yönelik debir algı yaratmaktadır.

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Mısır’da yapılan darbe ve sonrasındayaşanan gelişmelere ilişkin “Mısır’ın, ikinci bir Türkiye olmasını istemiyorlar” dedi.

Haber’de açıklamayı yapan kişinin ünvanı ve ismiverilmiştir. Haberde verilen “istemiyorlar” ifadesi birkurgulama yapıldığını göstermiştir. “İstemiyorlar” ifadesiile muğlak bir ifade kullanılmıştır fakat istemeyenler ilekimin kastedildiği tam olarak ortaya konulamamıştır.“İkinci Türkiye” ifadesi ile Türkiye’nin konumu yüceltilmişve Mısır’ın da gelişme çizgisinin Türkiye paralelindeolması gerektiğinin altı çizilmiştir.

Sabah’ın sorularını yanıtlayan Müslüman Kardeşler Sözcüsü Abdulmevcud Darderi, Mısır’da yaşanan krizin çözümü için Türkiye’nin devreye girmesi gerektiğini söyledi.

Röportaj girişinde yer alan ifadelerde MüslümanKardeşler’in Türkiye’ye verdiği öneme vurgu yapılmıştır.Türkiye’nin devreye girmesi ifadesi Türkiye’nin bölgesindeönemli bir güç olduğu ve arabuluculuk rolüne soyunduğuanlamına da gelmektedir. Bu durum “karmaşa” ve “kaos”içindeki Ortadoğu’da model ülke olarak savunulan Türkiyetezini de destekler nitelikte bir açıklamadır. MüslümanKardeşler ile AKP arasında benzerlikler kurulması veMısır’daki yeni darbe sürecinin de Türkiye’nin 28 Şubatsürecine benzetilmesi bu düşüncenin ürünüdür. Sabahgazetesinde yayınlanan bu röportajda verilmek istenen

24

görüşü aracılayan söylem seçkini olarak MüslümanKardeşlerin sözcüsünün seçilmesi de dikkat çekicidir.Darderi’nin açıklaması AKP’nin Ortadoğu’daki politikasınıdestekleyen ve Türkiye’yi bölgesinde gelişmiş bir ülkeolarak konumlandıran bir bakış açısına sahiptir.

Şematik Yapı İncelemesi

Şematik yapı durum ve yorum olarak iki bölümde ele alınmaktadır. Durum bölümünde haber ana olayın sunumu, sonuçlar, ardalan ve bağlam bilgisi çerçevesinde değerlendirilmektedir. (Doruk, 2013: 120)

Ana olayın Sunumu ve Sonuçlar:

Ana olayın sunumunda haber girişleri dikkat çekmektedir.Genellikle ana olay haber girişinde sunulmaktadır.Röportajlarda başlıkta ve girişte öne çıkartılan düşüncelerhaberin esas metninde ve uzmana yönlendirilen sorularda daortaya çıkmaktadır. Başlıklarda ve haber girişlerinde ArapBaharı’na yönelik olarak kullanılan dil ana olay sunumundada kullanılmıştır. Arap Baharı’nın Sonbahara dönüşmesi veOrtadoğu’nun içinde bulunduğu kaos ortamı haber değerliliğiölçütü olarak karşımıza çıkmaktadır. Ortadoğu’dakitoplumsal olayların bugün geldiği konum itibariyle “ArapBaharı” sürecine yönelik olumsuz algı giderek artmakta veOrtadoğu’lu ülkelerin demokratik bir çerçevede buluşupbuluşmayacağı giderek büyük bir şüphe konusu olmayabaşlamaktadır. Dijk sonuçlar açısından haber değerliliğiniöne çıkarmakta ve olayların sonucunun öneminin haberolmalarında etkili olduğundan bahsetmektedir. (Özer’denaktaran Doruk, 2013: 120) Yukarıdaki haberlerin ortaknoktası Türkiye’nin demokratik anlamda Ortadoğu’da rolmodel olabileceğine yönelik yaklaşımdır. Bu yaklaşımTürkiye’yi demokratik anlamda gelişimini tamamlamış birülke, Ortadoğu’yu ise Türkiye’yi örnek alması gereken gerikalmış bir bölge olarak sınıflandırma eğilimi taşımaktadır.Ele alınan haberlerin büyük bir kısmında, haberde

25

görüşlerine yer verilen söylem seçkinlerinin seçiminde hepbu tezin desteklenmesi amaçlanmıştır.

Ardalan ve Bağlam Bilgisi

Van Dijk’a göre ardalan bilgisi olayların sosyal ve politikyönüdür, tarihsel ve yapısaldır. (Özer, 2012: 122)İncelenen haberlerde okuyucuya ayrıntılı bilgilerinçoğunlukla verilmediği olayların ardalan ve bağlamına dairayrıntılarının anlatılmadığı ortaya konmuştur. Ortadoğu’yayönelik olarak yapılan haberlerde genellikle “Ortadoğu”“Arap Baharı”, “Arap ülkeleri” gibi kavramlarkullanılmaktadır. Bu kavramlar üzerinden “Arap Baharı”süreci, sonrasında yaşananlar incelenmekte ve genellemeleregidilmektedir. Fakat yukarıda da söylendiği gibi herülkenin kendi dinamiği farklıdır Ortadoğu’ya dair birgenelleme yapmak bu açıdan zor görünmektedir. Tunus, Mısır,Libya, Suriye gibi birbirinden farklı dinamiklere sahipülkelerin sadece “Ortadoğu” kavramı altında ele alınmamasıve “Arap Baharı” sürecindeki gelişimlerinin tek ve benzerbir süreçte incelenmemesi gerekmektedir. İncelenenhaberlerin önemli bir kısmı bu ülkelerin hepsini tek birsüreç altında genelleme eğilimindedir. Libya’da yaşanan içsavaşı “Arap Baharı” olarak nitelendirmek haberde yeterliardalan ve bağlam bilgisine yer verilmediğinigöstermektedir.

Haber Kaynakları ve Olay Taraflarının Değerlendirmeleri

İncelenen haberlerde genel olarak aktarılması istenendüşünceyi aracılayan önemli bir isim söylem seçkini olarakyer almaktadır. Röportajlarda ise genellikle muhabirinsöylem seçkinine sorduğu soruların sunulmak istenendüşünceyle ve alınmak istenen cevapla paralel bir şekildegittiği görülmektedir.

“Rusya parlamentosu üst kanadı Federasyon Konseyi uluslararası ilişkiler komisyonu başkan yardımcısı Valeri Şnyakin, Türkiye’de‘Gezi Parkı’ eylemleri olarak bilinen protestoların zamanla

26

söneceğini, ‘Arap Baharı’ benzeri bir senaryonun mümkün olmadığını söyledi.

Interfax’a özel değerlendirmede bulunan askeri uzman Şnyakin, “Türkiye, Arap dünyasından farklı. Laik ve demokratik bir ülke. Büyük bir ihtimalle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan protestocuların isteklerinin bir kısmını karşılayarak sorunu çözecek.” dedi. Senatör, Türkiye’de yaşanan olayların Arap Baharı ile karşılaştırılmasının imkansız olduğuna dikkat çekti.”(Habertürk 7 Haziran 2013 Cuma)

Cihan Haber Ajansından aktarılan Habertürk’ün haberindenŞnyakin’in sözleri Gezi Parkı eylemlerine yönelik olarakhükümetin yaklaşımına uygun bir yorumu içermesi bakımındandikkat çekicidir. Bu noktada Türkiye ile Arap ülkeleri ikiayrı taraf olarak gösterilmiş ve ikisi arasında birkarşılaştırma yapılmıştır. Türkiye’nin bu noktada Arapülkelerine benzer olamayacağı belirtilirken laik vedemokratik bir ülke olduğu vurgusu yapılmıştır. Gezi Parkıeylemlerinin ise Ortadoğu’daki eylemler gibi olmadığınadikkat çekilmiştir. Eylemler hakkında “zamanla söneceği”ifadesinin kullanılması bu eylemlerin gelip geçici kısmihareketlenmeler olduğu anlamına gelmektedir. Senatörifadesi sunulan tezin onaylatılması açısından güçlü biruzman görüşünden faydalanıldığı imajını vermektedir.Türkiye’de yaşanan olayların Arap Baharı ilekarşılaştırılmasının imkânsız olduğuna dair ifadede yeralan “imkansız” kelimesi Türkiye’yi keskin bir şekilde Arapcoğrafyasından ayrıştırmakta ve Ortadoğu’nun içerisinde yeralmayan demokratik bir ülke algısı vurgulanmayaçalışılmaktadır.

13 Temmuz 2013 tarihli Sabah’ın “Türkiye Devreye Girsin”başlığını taşıyan röportajda Müslüman kardeşler sözcüsüAbdulmevcud Darderi görüşlerini belirtmiştir. Darderi,AKP’nin Mısır konusunda Müslüman kardeşleri destekleyenpolitikası paralelinde seçilmiş bir kaynaktır. MuhabirinDarderi’ye yönelttiği “Darbe sürpriz oldu mu bekliyormuydunuz? “ sorusu da Mısır’da yaşanan gelişmelerin darbeolarak nitelendirildiğine dair bir görüşü sunmaktadır. Bu

27

görüş hükümetin Mısır politikasıyla paralel bir görüşüortaya koyar.

3.2.2.Mikro Yapı

Haber metninin mikro yapısının çözümlenmesinde; sentaktikçözümleme, bölgesel uyum, sözcük seçimleri ve retorikçözümlemeleri yapılmaktadır. Cümlelerin yapılarına,basit/karmaşık, etken/edilgen durumlarına, sözcükseçimlerine, haber metninde ardı ardına gelen cümleler ileoluşturulmaya çalışılan nedensel, işlevsel ve referansalilişkilere, haberin inandırıcılığının sağlanması içinkullanılan sayısal verilere, taraf ve tanık ifadelerine,fotoğraflara, tırnak içinde aktarılan görüşlere vb.unsurlara bakılmaktadır (Özer, 2001: 83,84).

Sentaktik Çözümleme

Başbakan Erdoğan dün gece yarısı vardığı Kahire'de kendisini saatlerce bekleyen Mısırlılar tarafından "İkinci memleketi Mısır'ın kahramanı" pankartlarıyla karşılandı... (Sabah,13 Eylül2011)

Örnek haber metninde Başbakan Erdoğan’a yönelik kullanılancümleler etken yapıyla verilmiştir. Mısırlı halk iseErdoğan’ı saatlerce bekleyen, Erdoğan’a hayran edilgenözneler olarak sunulmuştur.

Bölgesel Uyum

Bölgesel uyumda haber metinlerini oluşturan cümeleler nedensel, referansal ve işlevsel ilişkiler çerçevesinde değerlendirilmektedir.

İncelenen haber metinlerinde daha çok nedensel ve işlevsel ilişkiye dayalı bir anlatımın kurulduğu görülmüştür.

Erdoğan, kritik "Arap Baharı" turunun ilk durağı Mısır'da coşkulu bir kalabalık tarafından karşılandı. Binlerce Mısırlı, Başbakan Erdoğan'ı havaalanında sloganlar, dev afişler, bayraklar ve şarkılarla saatlerce bekledi.

28

Haber metninde Erdoğan’ı coşkulu bir kalabalığınkarşıladığı ifade edilirken, cümlenin açılımı bir sonrakicümlede yer almıştır. Havaalanında atılan sloganlar, devafişler, bayraklar ve şarkılar, saatlerce bekleyen insanlarhalkın “coşkulu” olduğunun göstergeleri olarak sunulmuştur.

Sözcük Seçimleri

Sözcük seçimleri habere konu olan olaylar ve öznelerhakkında ideolojik sınıflandırmalar ve yaygın inançlarıortaya koyması bakımından önem taşımaktadır. Seçilensözcükler haberi yapan kişinin dünya görüşünü, ideolojisiniyansıtmaktadır.

İncelenen haber metinlerinin önemli bir kısmında “ArapSonbaharı”, “Arap Kışı” gibi ifadeler kullanılmaktadır. Busözcükler Arap Baharı sürecinin muğlak ve belirsiz yönünüvurgulamakta ve sürece dair ümitsizliği gözler önünesermektedir. Haberlerde ayrıca Türkiye’nin bölgedeliderliğe soyunduğu anlamına gelen “lider ülke”, “model”,“örnek” ifadeleri de sıkça geçmektedir. Bu ifadelerTürkiye’nin bölgesinde demokratik gelişimini tamamlamış birülke imajını pekiştirerek, Ortadoğu ülkelerini isedemokratik açıdan daha geri bir noktada tanımlamakta veTürkiye’yi bir model olarak benimsetmektedir.

“Türkiye'nin neden model olabileceği konusunda ''demokratik bir rejime sahip olması'' yüzde 32 ile öne çıkarken, onu yüzde 25 ile ekonomisi, yüzde 23 ile Müslüman kimliği, yüzde 17 ile laik bir siyasi yapısı olması ve yüzde 8 ile stratejik önemi izledi.”(Milliyet, 2 Şubat 2012)

“Türkiye yeni özgürleşen bölge ülkeleri için rol model işlevi görebilecek bir İslami demokrasi örneği oluşturuyor.” (Yeni Şafak,16 Kasım 2012)

Türkiye’nin Batı dünyasındaki itibarı çok olumlu. Aynı Batı nasıl daha önce kuvvetli generalleri sevdiyse, şimdi de Tayyip Erdoğan ve onun ılımlı İslam modelini destekliyor. Arap ülkesi için örnek aldıkları model bu. (Hürriyet; 7 Nisan, 2013)

29

“Mısır'ın Türkiye'yi örnek alarak, demokrasiyi güçlendirip diğeralanlarda da önemli adımlar atma seçeneğinin bazı kesimleri rahatsız ettiğini vurgulayan Bozdağ, "Mısır'ın, ikinci bir Türkiye olmasını istemiyorlar dedi” (AA, 18 Ağustos 2013)

Haberlerin Retoriği

Haberin retoriğini kurmak açısından, haberin kendisialınmaktadır. Fotoğraflar da haberde yer verilen temalarakanıt oluşturmaktadır.

Sabah’ın 13 Eylül 2011 tarihli ve “Arap Baharı Turu'nun ilkdurağında sevgi seli” başlıklı haberinde Mısır Halkı’nınErdoğan’a yönelik sevgi ve hayranlığına kanıt niteliğindefotoğraflar kullanılmıştır. “Coşkulu kalabalık” imajınıvurgulayacak şekilde havaalanını doldurmuş kalabalığaErdoğan’ın el salladığı bir fotoğraf kullanılmıştır. AyrıcaErdoğan’ın posterini öpen bir Mısırlı’nın fotoğrafı da gözeçarpmaktadır.

Sabah gazetesinin haber anlatısı ile fotoğraflarınbirbirlerini tamamlayacak şekilde kurgulandıklarıgörülmüştür.

İncelenen bazı haber metinlerinde inandırıcılığı arttırmakiçin sayısal verilere başvurulmuştur.

“Şehirdeki kadınların neredeyse yarısı cinsel tacize maruz kalmış durumda. Yüzde 83’ü ise hayatlarında en az bir kere bu tür bir saldırının hedefi olmuş” (Odatv, 11 Nisan 2013)

“Türkiye'nin neden model olabileceği konusunda ''demokratik bir rejime sahip olması'' yüzde 32 ile öne çıkarken, onu yüzde 25 ile ekonomisi, yüzde 23 ile Müslüman kimliği, yüzde 17 ile laik bir siyasi yapısı olması ve yüzde 8 ile stratejik önemi izledi.”(Milliyet, 2 Şubat 2012)

Sonuç

30

Türkiye’nin Ortadoğu’da lider ülke olma rolüne soyunduğubir dönemde Ortadoğu’da yaşanan sürece ilişkin haberlerinde bu politika doğrultusunda yoğunlaşması dikkat çekicidir.3 senelik süreçte incelenen haberler Arap Baharı’na yönelikolarak kısmi iyimser havanın gittikçe dağıldığını veOrtadoğu’ya barışın ve demokrasinin gelmesinin yakındönemde çok zor olduğuna yönelik bir algı oluşmayabaşladığını ortaya koymaktadır.

Türkiye bölgesinde liderlik rolüne soyunurken Ortadoğu’yayönelik yaklaşımı kültürel ve dini bağların da etkisiylekorumacı bir yapı izlemekte ve sorunların çözümünde hakemrolüyle ortaya çıkmaya çalışmaktadır. Bu yaklaşımın altındada hükümetin laiklik ve İslam formülünü uygulayan bir ülkeolarak Türkiye’nin demokratik gelişmeyi tamamladığına dairinancı yer alırken özellikle Mısır’ın Türkiye’nin 50 yılönceki dönemine benzetilmesi Ortadoğu’ya dair selforyantalist bir yorum olarak değerlendirilebilir. Buminvalde AKP hükümeti ile Müslüman Kardeşler arasındakiilişkilerin gelişmesi, Müslüman kardeşlerin AKP gibi ılımlıİslam anlayışı gözettiği iddiaları Türkiye’nin Ortadoğu’yamüdahil bir ülke haline gelmesine yol açmıştır. Buradaderinlemesine incelenmesi gerçekten Ortadoğu’lu halklarınçıkarlarının mı yoksa Türkiye’nin çıkarlarının mı ön plandatutulduğu konusudur. Arap Baharı sürecini en başındabenimseyen Türkiye’de şimdi yeniden şiddet ve Ortadoğubirlikte anılır olmuş, hatta bazı yorumlarda Türkiye’ninOrtadoğu “bataklığına” çekilmesinin bir hata olduğuvurgulanmıştır. İncelenen haberlerin sonucunda ortaya çıkantablo da olumsuz bir tablo olmuş ve Arap halklarınındemokratik yönetimlere kavuşmasının önündeki engellervurgulanmıştır. Türk Medyası Ortadoğu’nun durumunudeğerlendirirken iyi niyetli bile olsa tartışılmaz birşiddet ve geri kalmışlığı kabullenmiştir. Bu yaklaşımBatı’nın Doğu’yu tanımlama biçiminin örtülü veiçselleştirilmiş halinin Türkiye’deki yansımasıdır.Türkiye bu resimde elini Arap ülkelerine uzatan bir lider

31

pozisyonunda yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu yaklaşım selforyantalizm bağlamında incelendiğinde yine Batı’nın ortayakoyduğu gelişme çizgisinin referans alındığı görülmektedir.Türkiye Avrupa Birliği’ne aday ülke olması ve Avrupa’yakomşu olması sebebiyle de bu çizgide Batı’ya daha yakın birgörüntü izlemektedir. Ortadoğu’ya komşu ve AB’ye aday ülkeolarak Türkiye’nin imajı laik ve demokratik bir ülke olarakpekiştirilmektedir. İslam ve demokrasiyi bir arada yürütenbir örnek olarak lanse edilen Türkiye örneği Ortadoğu’yabir model olarak yansıtılmaya çalışılmaktadır. Ama bunoktada dikkat edilmesi gereken Ortadoğu ile Türkiye’niniçinde bulundukları konumun iç ve dış dinamiklerininbirbirinden ne kadar farklı olduğunun göze alınmamasıdır.Haberlerde de bu durum göz ardı edilmiştir. Ortadoğu’dakiülkelerin pek çoğunda iç savaşa kadar giden temelproblemlerle Türkiye’de yaşananlar birbirinden farklı içdinamiklere sahip olabilir. Ortadoğu ile Türkiye arasındakültürel ve dini benzerlikler bulunsa da henüz şu aşamadaTürkiye’nin Ortadoğu’da model bir ülke olarak algılandığınısöylemek güçtür. Ortadoğu’nun içinde bulunduğu durumitibariyle demokratik gelişimin sağlamasının ne kadar zamanalacağını kestirmemiz henüz bu kaotik ortamda zorgörünmekle birlikte bu konuda Türkiye’nin yardımının etkiliolup olmayacağını ise zaman gösterecektir.

Kaynaklar

Ayhan,V. (2012). Arap Baharı . İsyanlar, Devrimler ve Değişim. Bursa:

MKM

Bozarslan, H.(2012).Ortadoğu’nun Siyasal Sosyolojisi. (M.Işık

Durmaz,Çev.) İstanbul: İletişim, 46

Bezci,B., Çiftçi Y. (2013). Self Oryantalizm: İçimizdeki Modernite ve/veya İçselleştirildiğimiz Modernleşme, Akademik İncelemeler Dergisi, Sayı:1 http://www.aid.sakarya.edu.tr/uploads/Pdf_2012_7_7.pdf

Çetinkaya,B.A.(2009) Batı’daki ‘Sürgün’ Doğulu/Yabancı Edward Said’in Gözüyle Oryantalizm “Öteki”nin Tanımlanması, Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi,

32

Sayı:1 ISSN: 1308-9633, http://www.e-sarkiyat.com/makaleler/bayramcetinkaya.pdf

Doruk,Ö.(2013).Disiplin Toplumu ve Haber söylemi:Gökkuşağı Derneği’nceYapılması Planlanan Yürüyüşün Engellenmesine İlişkin Haberlerin Çözümlenmesi, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi,Sayı:1,114-128. http://www.gumushane.edu.tr/media/uploads/egifder/articles/2.1.6.pdf

Erdem Kaya, B. (2012). Yeni Dünya Düzeninin Rizomları:”Araplar ve Sosyal Medya”. Edibe Sözen,(Ed.), Hepimiz Globaliz Hepimiz Yereliz. Gutenberg Galaksiden Zuckerberg Galaksiye. İstanbul: Metis, 168

Hüseyin, A. (1991).Batının İslamla Kavgası. (M.Karaşahan,Çev.) İstanbul: Pınar,56

Kahraman, H.B. (2002) İçselleştirilmiş, Açık ve Gizli Oryantalizm ve Kemalizm: Doğu Batı Dergisi-Oryantalizm Sayısı-1

Özer, Ömer (2011). Haber Söylem İdeoloji: Eleştirel Haber

Çözümlemeleri, Konya: Literatürk Yayınevi.83,84

Ramazan, T.(2013).İslam ve Arap Uyanışı. İstanbul: Açılım Kitap,26

Said, E. (1979).Orientalism. New York: Vintage BooksA Division of Random House,203

Uluç, G. (2009). Medya ve Oryantalizm: Yabancı, Farklı ve Garip… Öteki, Anahtar Kitaplar,204

Gazeteler:

Bilici, A. (2013, 14 Mayıs). Hangi Ortadoğu, hangi bahar? www.zaman.com.tr

Bilgehan, Z.(2013, 7 Nisan). Arap Baharı hızla kışa dönüştü. www.hurriyet.com.tr

Bostan, A., Ay, H. (2011, 13 Eylül). Arap Baharı Turu'nun ilk durağında sevgi seli. www.sabah.com.tr

Bulut,B. (2012,16 Ekim) Arap Baharı'nda Türkiye lider ülke. www.yenisafak.com.tr

Genç, F. (2013,17 Ağustos). Suriyeli işi ticarete döktü. www.milliyet.com.tr

Işık, A. (2013,2 Mayıs). ‘Arap Baharı' Türk inşaatçıların kışı oldu: 337 proje durduruldu. www.aksam.com.tr

33

Kohen, S. (2013, 3 Ağustos). Arap Baharı neden bocalıyor? www.milliyet.com.tr

Korucu, B. (2013, 8 Temmuz). Yalancı Bahar mı? www.aksiyon.com.tr

Yanatma,S. (2011,14 Aralık). “Yaşananlar Arap baharı değil Arap diktatörlerin sonbaharı” www.zaman.com.tr

(2011,7 Kasım). Arap Baharı Dolar Olup Türkiye'ye yağdı. www.radikal.com.tr

(2012, 2 Şubat ). Ortadoğu Halkı 'Türkiye' dedi. www.milliyet.com.tr

(2013,11 Nisan). Bu mu devrim, Bu mu Arap Baharı Bu mu Müslümanlık? www.odatv.com

(2013, 7 Haziran) Rusya: Türkiye’de ‘Arap Baharı’ mümkün değil. www.haberturk.com.tr

(2013,19 Haziran). Ortadoğu'nun en büyüğü Türkiye olacak. www.haberturk.com.tr

(2013, 13 Temmuz). Türkiye Devreye Girsin. www.sabah.com.tr

(2013, 28 Temmuz). Hayatın durduğu Tunus'ta akıllardaki soru: "Mısır gibi mi olacak?" www.hurriyet.com.tr

(2013, 3 Ağustos). Arap Sonbaharı. www.milliyet.com.tr

(2013, 8 Ağustos).Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Financial Times yazısı: Mısır, toy demokrasisini yeniden tesis etmeli, hem de süratle. www.radikal.com.tr

(2013,15 Ağustos) Arap Baharı coğrafyasında uzlaşma kültürü az; yıkıcılığa eğilim var. www.t24.com.tr

(2013, 18 Ağustos) Mısır'ın ikinci bir Türkiye olmasını istemiyorlar.www.aa.com.tr

34