Kütahya Müzesi 2013 Yıllığı / 2013 Annual of Kütahya Museum

224

Transcript of Kütahya Müzesi 2013 Yıllığı / 2013 Annual of Kütahya Museum

1

KÜTAHYA MÜZESİ

2013 YILLIĞI

TC.KÜTAHYA VALİLİĞİ

İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜKÜTAHYA MÜZESİ MÜDÜRLÜĞÜ

SAYI: 1KÜTAHYA-2014

2

KÜTAHYA MÜZESİ

2013 YILLIĞI

SAYI: 1KÜTAHYA-2014

İç Kapak Fotoğrafı: Pişmiş Toprak Men Figürini Kütahya, Çiledir Höyük Kurtarma Kazısı 2012 Yılı Buluntusu

Bu yıllık, Kütahya Müzesi Müdürlüğü’nce hazırlanmış olup, Kültür Varlıkları ve Müzeler

Genel Müdürlüğü’nün maddi katkılarıyla bastırılmıştır.Her Hakkı Mahfuzdur.

Yayına Hazırlayan: Serdar ÜNAN

Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel MüdürlüğüKütahya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Kütahya Müzesi Müdürlüğü

Tel: 0274 223 69 90 – Belgegeçer: 0274 224 26 38http://www.kulturvarliklari.gov.tr

http://www.360kutahya.gov.tre-posta: [email protected]

BaskıDönmez Ofset

G.M.K.Bulvarı 77/E Maltepe / ANKARATel: 0312 229 79 61 - Belgegeçer: 0312 220 25 69

3

İÇİNDEKİLER

Önsöz ............................................................................................................................ 4-5

Geçmişten Günümüze Kütahya Tarihi .......................................................................... 6-7

Kütahya Müzeleri ve Aızanoı Örenyeri ...................................................................... 8-28

Kütahya Müzeleri Adres ve Telefonları ..........................................................................29

Kütahya Müzesi Müdürlüğü 2013 Yılı Kurtarma Kazısı, Çevre Düzenlemesi,

Temizlik ve Sondaj Çalışmaları ......................................................................................30

Moymul Hamamı, Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması ..................................... 30-46

Tokul Köyü, Kilise Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışmaları ................................. 47-83

Yalakkaya Nekropolü Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması ................................ 84-95

Asarkale Kazı, Sondaj ve Temizlik Çalışması ........................................................ 96-106

Uluyol Höyük Sondaj Kazısı ................................................................................ 107-120

Beşkarış Köyü, Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması ...................................... 121-129

Seyitömer, Çiledir Mevkii Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması .................... 130-138

Dereköy Nekropolü Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması .............................. 139-146

Çiledir Höyük Kurtarma Kazısı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları ........................ 147-185

Bakanlar Kurulu Kararı İle Gerçekleştirilen Üniversite Kazıları ......................... 186-195

Aızanoı Antik Kenti Kazı Çalışmaları ..........................................................................186

Seyitömer Höyük Kazısı ....................................................................................... 196-202

Müze İçi Diğer Faaliyetler .................................................................................... 203-205

Osmanlı Kitabeleri ve Mezar Taşları Çalışmaları ................................................. 206-213

2013 Yılı Restorasyon Çalışmaları ....................................................................... 214-217

Resmi ve Özel Kuruluşlarca Talep Edilen Belgeler .............................................. 218-219

2014 Yılında planlanan projeler ............................................................................ 220-222

4

Bu yıllık, 2013 yılında Kütahya Müzesi Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen, müze

içi ve müze dışı faaliyetleri kapsamaktadır.

Müze Müdürlüğü olarak yaptığımız kurtarma kazısı, sondaj kazısı ve temizlik çalış-

malarının yanı sıra, arazide taşınmaz kültür varlıklarının tespitine yönelik çalışmalar ile

Müze içi, depo, vitrin, eser envanteri, restorasyon v.b. gibi çalışmalar gerçekleştirilmiştir.

Müzelerimiz geçtiğimiz yıllara göre daha iyi imkânlara kavuşmuştur. Ülkemizde ve

ilimizde birçok yeni müze binaları planlanmakta ve hayata geçirilmektedir. Modern anlam-

da müzecilik çalışmalarının yapılabilmesi için bu gün daha iyi koşullara sahip olduğumuz

yadsınamaz bir gerçektir.

Bölgemizdeki arkeolojik alanların daha iyi tanınabilmesi ve korunabilmesi için Em-

niyet ve Jandarma ile koordinasyonlu olarak bu alanların korunması ve gelecek nesillere

aktarılması hedeflenmektedir.

İlimiz sınırları içerisinde yapılan kazı ve araştırmalar bu yıllık içinde anlatılmaktadır.

Bugün, İlimiz sınırları içerisinde resmi ve özel statüde 9 adet Müze bulunmakta ve iki

müze de yakında hazır hale getirilmeye çalışılmaktadır.

İlimize ait Kültür Envanterinin çıkarılması için çalışılmakta, bunların belgelenmesi ve

yayın haline getirilmesi amaçlanmaktadır.

Yine İlimize ait tescilli kültür varlıklarının sanal tur çalışmaları gerçekleştirilmiş olup,

İngilizce ve Türkçe olarak internet ortamında yer almaktadır. (www.360kutahya.gov.tr)

Arkeolojik sit alanlarının kültür envanteri çalışmalarının yayın haline getirilmesi ça-

lışmaları da devam etmektedir.

Kütahya Müzesi Müdürlüğü’nün envantere kayıtlı Arkeolojik taş eserlerinin bir kıs-

mı, Türkçe, İngilizce, Fransızca, Grekçe ve Latince dilde bastırılmıştır. Kalan kısmının

da hazırlık çalışmaları devam etmekte olup, halen taş eserlerden yazıtlı olanların tamamı

okunmuştur. Müze Kataloğunun Türkçe ve İngilizce olarak bastırılması planlanmaktadır.

Kütahya’da yapımı planlanan “Arkeoloji ve Maden Müzesi” tamamlandığında, mo-

dern müzecilik çalışmaları daha iyi koşullarda ve daha sağlıklı bir şekilde yürütülecektir.

Metin TÜRKTÜZÜN

Müze Müdürü

ÖNSÖZ

5

This yearbook is dedicated to the rescue excavations and museum activities realised by

Kütahya Museum Directorate during 2013.

Kütahya Museum Directorate has carried out not only rescue excavations, sounding,

site clearing activities but also organised activities for detection of cultural heritage and

prepared the inventory of exhibited and stored items at the Museum.

The Museums are in better condition compared to previous years. Many new museum

buildings were constructed both in Kütahya and in other provinces of Turkey. It is an un-

deniable fact that now we have better conditions for carrying out contemporary museum

studies and activities.

Joint actions are taken with the police force and the military police in order to further

promote and protect the archaeological sites in our region.

This yearbook also presents information about the excavations and research in our

region.

There is a sum of nine state and private museums in Kütahya and two museums are

going to be opened soon.

A cultural inventory of Kütahya is underway; the results are going to be documented

and published. A cultural inventory of the archaeological sites is also prepared and going

to be published.

A virtual tour of registered cultural artefacts of Kütahya has been prepared and is pre-

sented online both in English and Turkish at www.360kutahya.gov.tr.

Books on some of the archaeological stone artefacts included in the inventory of Kü-

tahya Museum Directorate were published in Turkish, English, French, Greek and Latin.

The inscriptions of the remaining items have been decoded and the reports on these are

going to be published soon. The Museum catalogue is going to be printed both in English

and Turkish.

Modern museum activities will be carried out in better conditions once the Kütahya

Museum of Archaeology and Mining is completed.

Metin TÜRKTÜZÜN

Museum Director

FOREWORD

6

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KÜTAHYA TARİHİ

Ege Bölgesinin İç Batı Anadolu bölümünde, Yukarı Sakarya ve Güney Marmara bö-lümlerinin kavşağında yer alan Kütahya, kuzeyden ve kuzeybatıdan Bursa, kuzeydoğudan Bilecik, doğudan Eskişehir, güneydoğudan Afyonkarahisar, güneyden Uşak, güneybatıdan Manisa, batıdan ise Balıkesir İlleri ile çevrilidir.

Yüzölçümü 11 875 km. 2007 yılı sayımlarına göre 643.117’dir. 603 adet köyü vardır. Deniz seviyesinden yüksekliği 950 m. olan il toprakları, İç Anadolu çanağı ile Ege ovaları arasında, kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu dağ dizileriyle, ortalama 1200 m. yükseltili bir eşik durumundadır.

Türkmen, Murat, Şaphane, Eğrigöz dağları Akdağ ile Örencik, Simav, Tavşanlı ve Al-tıntaş ovaları bölgenin yüzey şekillerini oluşturur.

Enne, Söğüt, Kayaboğazı ve Porsuk baraj gölleri ile Marmara’ya dökülen Adırnaz ve Ege’ye ulaşan Gediz ırmağı ilin topraklarına hayat verir.

Porsuk ırmağının kollarından Felent Çayı’nın suladığı alüvyonlu bir ovanın güneyba-tı kenarıyla, Yellice Dağı’nın yamaçları arasında yerleşen merkez ilçeden başka 12 ilçesi vardır. Bu İlçeler; Altıntaş, Aslanapa, Çavdarhisar, Domaniç, Dumlupınar, Emet, Gediz, Hisarcık, Pazarlar, Simav, Şaphane ve Tavşanlı’dır.

Kentin topraklarında Neolitik, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu, Germiyanoğulları, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar devam eden bir sürecin zengin kültürel izleri vardır. Kütahya topraklarına yerleşe-rek, günümüze önemli kültürel miras izleri bırakan halklardan birisi Frigler’dir. M.Ö.12. yüzyılın sonlarında Anadolu’ya göç eden Frigler, Hititleri yenerek bölgeye hâkim oldular. MÖ.676’da Kimmerler, Frigya kralı III. Midas’ı bozguna uğratarak Kütahya ve çevresine egemen oldular. Alyattes’in Lidya kralı olduğu dönemde Kimmer egemenliğini yıkan Lid-yalılar yönetimi ele aldılar. MÖ. 546’da Anadolu’yu istila eden Persler, Lidya ordusunu yenilgiye uğrattılar. MÖ. 334 yılında Biga Çayı civarında Makedonyalı İskender, Persleri yenerek bölgede üstünlük kurdu. Büyük İskender’in MÖ. 324’de ölümüyle Kütahya ve çevresi, Büyük İskender’in komutanlarından Antigonas’a geçti. MÖ.133’de ise kent Roma egemenliği altına girdi. Doğu Roma Dönemi’nde piskoposluk merkezi olarak önemini ko-ruyan Kütahya, daha sonra Anadolu Selçukluları’nın hâkimiyeti altına girmiştir.

Böylesine uzun bir geçmişe sahip kentin tarihinde, Roma Dönemi’ndeki antik kay-naklar, ünlü masalcı Ezop’un doğduğu yer olarak Kütahya’yı göstermektedir. Kütahya’nın antik dönemdeki adının KOTIAEION olduğu, Roma Dönemi’nde basılan sikke ve yazıt-lardan bilinmektedir.

1078’de Anadolu Selçuklu Devleti’ni kuran Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Kütahya’yı da ele geçirdi. 1097 de Haçlıların saldırısına uğrayan Kütahya, kısa süren bir işgal döne-minden sonra 1233 yılında yeniden Türk hâkimiyetine girdi.

7

Selçuklu Dönemi eserleri arasında, Kütahya merkezde Hıdırlık Mescidi, Yoncalı Ha-mam ve Camii, Balıklı Camii ve Tekkesi olarak sayılabilir.

1277’de Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasıyla birlikte, bu topraklar Germiya-noğlu beylerinin payına düşmüştür. Germiyanoğulları yapıları arasında en tanınanları, II. Yakup Bey döneminde inşa edilen İmaret Külliyesi, Umur bin Savcı Medresesi ile İshak Fakih Camii ve Medresesi’dir.

Son Germiyanoğlu beyi olan II. Yakup’un kız kardeşi Devlet Hatun’un, Osmanlı Pa-dişahı Yıldırım Bayezit ile evlenmesi neticesinde, kurulan akrabalık bağı ile II. Yakup’un 1429’da ölümü sürecindeki vasiyetiyle Osmanlı topraklarına katılan Kütahya, yüz otuz yıl Germiyanoğlu Beyliği’nin başkenti, 400 yıl Anadolu Beylerbeyliği’nin merkezi olmuştur.

1850-1851 yılları arasında Macar bağımsızlık hareketinin önderlerinden Lajos Kos-suth Kütahya’da misafir edilmiştir. 1867’den itibaren Hüdavendigar Vilayetine bağlı bir sancak merkezi olan Kütahya, II. Meşrutiyet’ten sonra bağımsız bir sancak haline gelmiştir.

17 Temmuz 1921’de Yunan işgaline uğrayan Kütahya, Türk Ordusu’nun 26 Ağustos 1922’de başlattığı Büyük Taarruz sürecinde, 30 Ağustos 1922 tarihinde Başkomutan Mey-dan Muharebesi’nin kazanılmasıyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı bir il olmuştur. Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!..” komutunu Dumlupınar İlçesi’nde vermiştir. Başkomutan Meydan Muharebesi’nin sevk ve idare edildiği yer, bugün Altıntaş İlçesi’ne bağlı, Zafertepeçalköy’dedir.

8

KÜTAHYA MÜZELERİ

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na Bağlı Olan Müzeler

Arkeoloji Müzesi

Ulu Cami yanında, Umur-bin Savcı Medresesi olarak bilinen yapıda bulunmaktadır. Medrese, 1314 tarihinde Germiyan beylerinden Umur-bin Savcı tarafından, Alaşehir’deki gayrimüslimlerden alınan cizye vergisi ile yaptırılmıştır. Kesme taştan inşa edilen yapının portali, Selçuklu Dönemi sanatının özelliklerini gösterir. Kapıları, kubbeli orta mekâna açı-lan dokuz küçük ders odası vardır.

Müzede, Geç Miyosen Dönem’den itibaren Paleolitik, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri’ne ait eserler sergilen-mektedir.

1965 yılında ziyarete açılan Müzede envanterli 45.000 adet kültür ve tabiat varlığı bu-lunmaktadır. Müzenin değerli eserlerinden olan “Amazonlar Lahdi” 1990 yılında, Aizanoi Örenyeri antik mezarlığında, Müze Müdürlüğünce yapılan kurtarma kazısında bulunmuş-tur.

İl Merkezine 26 km. uzaklıktaki Türkiye Kömür İşletmeleri Seyitömer Linyit İşlet-meleri Müesesesi kömür rezerv sahasındaki “Seyitömer Höyük” ve “Çiledir Höyük” kazı-larında bulunan, MÖ. 2000’li yıllardan kalma kültür ve tabiat varlıkları görülmeye değer niteliktedir. (Fot. 1-3).

Lajos Kossuth Müzesi

İl Merkezi, Börekçiler Mahallesi, Macar Sokak’ta bulunan 18.yüzyıl’dan kalma Türk evidir. Halk arasında “Macar Evi” olarak da bilinir. Macaristan özgürlük savaşının önderle-rinden Avukat Lajos Kossuth (1802-1894), ailesiyle birlikte 1850-1851 yılları arasında bu evde konuk edilmiş ve Macaristan Anayasası tasarısını yine bu evde hazırlamıştır.

Macaristan’ın bağımsızlığına kavuşması hiç de kolay olmamıştır. 15 Mart tarihi, Ma-car Ulusunun bağımsızlık mücadelesinin en anlamlı günüdür. 1848 tarihinde, L. Kossuth ve onun silah arkadaşları, Avusturya ve Rusya’nın ittifakı sonucu ülkelerini terk etmek zorun-da kaldılar. Yaklaşık yüz elli kişilik mülteci gurubu, 17 Ağustos 1849’da Macaristan’dan ayrılarak Vidin’e, oradan da Şumnu’ya geçtiler. Osmanlı Devleti de kendilerine sığınan bu mültecileri daha güvenli bir yer olarak gördüğü Kütahya’ya göndermeye karar verdi.

Avusturya ve Rusya, L. Kossuth’u Osmanlı Devleti’nden kendilerine geri vermelerini talep etmişlerdir. 1. Abdülmecit Han; “Saçlarının bir teline zarar gelmesini istemeyiz. Tacı-mı ve tahtımı veririm ama Devletime sığınanları asla vermem” demiştir.

Lajos Kossuth ise; “Bugünkü hayatımı ve hürriyetimi Avusturya ve Rusya’nın teh-ditlerine, baskılarına rağmen, beni ve arkadaşlarımı muhafaza eden Türklere borçluyum. O Türkler ki, yüksek hislerle ve insan haklarına saygılı oluşları ile hiçbir tehdide boyun eğmediler. Türk Milleti bu yönüyle üstün bir güce sahiptir. Türkiye’nin bugün ve istikbal-

9

de mevcut olması Avrupa’nın ve insanlık âleminin yararınadır. Ben Türklerden gördüğüm lütuf ve saygının hatıraları ile yaşayacağım” demiştir.

L. Kossuth ve arkadaşları, 16 Şubat 1850’de, bir buçuk yıl boyunca ikamet edecekleri Kütahya’ya gönderildiler. Vali Süleyman Bey kendilerini şimdiki belediye binasının oldu-ğu yerde bulunan askeri Kışla önünde karşıladı ve daha sonra ikamet edeceği bu evi tahsis ettiler.

L. Kossuth, ailesiyle birlikte, 18. yüzyıldan kalma Kütahyalı Hamdi Bey’e ait konağa yerleştirildiler. 1850-51 yıllarında burada misafir edildiler. O’nun ikametgâhı, kısa zaman-da Uluslararası ilginin merkezinde yer aldı. L. Kossuth, bulunduğu şartlara uygun olarak, bir öndere, kral naibine yaraşır biçimde yaşamını düzenledi.

L. Kossuth, Kütahya’dan, Türk devlet adamlarına, Amerika Birleşik Devletleri’ne, İn-giltere ve Fransa Devlet Başkanları’na ve elçilerine, davasını anlatan politik mektuplar ve mesajlar gönderdi. Yine Kütahya’da Macar Anayasa tasarısını hazırlarken, bir yandan da, Şumnu’dan başlayarak yazdığı Türkçe gramer kitabını hazırladı.

Kütahyalılar, onu, ailesini ve arkadaşlarını en güzel şekilde konuk edip, tüm ihtiyaç-larını karşıladılar.

Macaristan bağımsızlık önderinin Kütahya’da kalması sayesinde, Kütahya ile Baranya Eyaleti, Pecs Şehri arasında “kardeş şehir” ilişkileri başlatılmış ve geliştirilmiştir. Bu saye-de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Macaristan Cumhuriyeti Devleti arasındaki ekonomik, siyasi, sosyal ilişkiler yanında, kültürel ilişkiler de olumlu düzeyde sürdürülmektedir.

İki ülke arasındaki zengin ve çok yönlü, ama her zaman duygu dolu ilişkilerden dola-yı, bugünkü Türkiye ve Macaristan arasındaki işbirliği son derece dostane şekilde devam etmektedir.

Bahçeye bakan iki katlı ve yedi odalı ahşap ev, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca restore edilerek, L. Kossuth’un anısına müze olarak düzenlenip, 19 Eylül 1982 tarihinde ziyarete açılmıştır. Müzede, L. Kossuth’a ait kişisel eşyaları arasında yer alan, Kütahya’da kaldığı sürede kendi el yazısı ile yazdığı Türkçe mektupların örnekleri ile bir şiiri de bugün müze-deki çalışma odasında görülebilir. Müzede ayrıca Klasik Kütahya evine ait etnografik eser-ler de sergilenmektedir. Bu Müze, kent halkına ve ülkemiz insanına yalnız L. Kossuth’u ta-nıtmakla kalmayıp, aynı zamanda Türklerin konukseverliğini de göstermektedir (Fot. 4, 5).

Çini Müzesi

Germiyanoğlu II. Yakup Bey (1387-1429) imaretinin önemli bir öğesi olan bu yapı üç bölümlü olup, iki payeli revak biçiminde, içeri alınmış bir giriş yerine sahiptir. Kubbeli ve şadırvanlı orta mekâna, üç yönde kubbeli eyvanlar açılmaktadır.

Giriş yönündeki eyvanın kolları arasında kalan bölümlerde, kubbeli ve ocaklı birer büyük oda bulunur. Güneydeki yan eyvan türbeye açılmakta olup sonradan kapatılmıştır.

1 Kütahya Belediyesi, yeni hizmet binasına taşınmak amacıyla, 2013 yılının ekim ayı içinde yıkılmış ve bu

alan park haline dönüştürülmüştür.

10

Sivri kemerli, üç bölümlü giriş, yanlarda pandandifli, ortada ise mukarnas dolgulu üç basık kubbe ile örtülüdür. Kemerler, ayna ve kare kesitli iki paye, kesme taştan yapılmıştır.

Yapı 20. yüzyıl başlarında esaslı bir onarım geçirmiş olduğundan, duvarlarda ve özel-likle pencerelerde bazı değişiklikler görülmektedir. Bütün Germiyanoğlu mimarisi içinde, en ilgi çekici eserlerden birisi olan bu yapının, yan odalarında birer ocak bulunmaktadır. Güney eyvanının türbe kademesiyle birleştiği yerdeki mermer mihrap 20. yüzyıl başlarında yapılan onarımda yerleştirilmiştir.

Fenerli kubbeli orta mekândaki ünlü “Gök Şadırvan” süsleme açısından esasen pek zengin olmayan yapının, birinci derecedeki süsleme unsurudur. Şadırvan tek parça mer-merden oyularak yapılmış olup, ayaklı kâse formundadır.

Diğer süsleme elemanları ise türbe zeminini ve sandukayı kaplayan çinilerdir. II. Ya-kup Çelebi Külliyesi’nin mermer üzerine kabartma harflerle yazılmış olan vakfiye kitabesi 1935 yılında, daha önce bahçe kesiminde bulunan ve yıktırılan medrese binasındaki eyva-nın içinden alınarak, bu binanın giriş revakının güney duvarındaki, şu anda bulunduğu yere nakil olunmuştur. 39 satırlık kitabe dönemin Osmanlı Türkçesiyle yazılmıştır.

Vakıf kayıtlarından, imaret, medrese ve mescidi içeren bu külliyenin 1411-1412 yılla-rında tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Binanın mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü-ne ait olup, Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsislidir.

Uzun yıllar Vahit Paşa Kütüphanesi olarak hizmet veren ve daha sonra terk edilen ya-pının restorasyonu tamamlanarak 1999 yılında ziyarete açılmıştır.

Müze içinde yer alan vitrinlerde 14. yüzyıldan başlayarak, günümüzde de imal edilen nadir çini örnekleri sergilenmektedir.

Çini sözcüğü, halk arasında, hem sırlı duvar kaplamaları hem de kap-kacak türünden ev eşyalarını tanımlamıştır. Diğer taraftan, bilimsel yayınlarda, zamanla bu tanımlama de-ğişmiş; kâse, tabak, vazo gibi kap kacak türünden eşyalara seramik, duvar kaplamalarına ise çini adı verilmeye başlanmıştır.

Osmanlı Dönemi’nde kap kacak formları için “evani”, duvar kaplamaları için “kâşi” terimi kullanılmaktaydı. Farsça’da Çin’e ait demek olan, daha sonraları yerleşen çini söz-cüğü ise, Osmanlı Sarayının 15. yüzyıl Çin porselenlerine olan hayranlığından kaynaklanır.

Germiyanoğlu Beyliği Dönemi’ne ait Saray Camii’nde ve Umur-bin Savcı Medresesi’nde, Abdülvacid Efendi’nin sandukasında kırmızı hamurlu sıraltı boyama tek-niğinin uygulandığı, altı köşeli yıldız desenli çini örnekleri ile, 1411/12 tarihli İmaretin türbe bölümünde yer alan II. Yakup’un sandukasının zemin döşemesinde yer alan kırmızı hamur, döneminin karakteristik özelliğini yansıtmaktadır. Osmanlı Dönemi’nde İznik’ten daha önce beyaz hamurlu, sır altı bezeme tekniğine sahip çini üretimine başlayan Kütahya, saraydan gerekli desteği göremediğinden, kendi özgün form ve desen zenginliğini yarat-mıştır.

17. yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti’nin yaşadığı siyasi ve ekonomik kriz, İznik çini fırınlarının kapanmasına sebep olmuş, ancak halka yönelik çini üretimi yapan Kütahya çiniciliği bundan fazla etkilenmemiştir. Özellikle 17. yüzyılın ikinci yarısından sonra İs-

11

tanbul ve taşradaki binalar için, ihtiyaç duyulan plaka çiniler Kütahyalı üreticiler tarafından karşılanmıştır. 1671 yılında Kütahya’da bulunan, Kütahyalı Evliya Çelebi, şehirde 34 atöl-yenin üretim yaptığından bahsetmektedir. 18. yüzyılda Çiniciler arasındaki rekabet, 1766 tarihinde “Fincancılar Anlaşması”nın imzalanmasıyla sonuçlanmış ve bu anlaşma “ilk top-lu iş sözleşmesi” olarak tarihteki yerini almıştır. 1708 yılında yapılan Valide Camii, 1763 tarihli Konya Çelik Mehmet Paşa Camii ve 1778 tarihli Beylerbeyi Camii, Kütahya çinileri ile bezenmiş yapılar arasında ilk akla gelenlerdir.

19. yüzyıl ortalarında, başkent İstanbul’a ilaveten, imparatorluğun uzak uçlarına dahi çini sevkiyatı yapan Kütahya, başta Kudüs olmak üzere, birçok Osmanlı kentinin bu konudaki ihtiyacını karşılamıştır. Bu yüzyıl sonlarında Kütahya’da, plaka çini üretimin-de canlanma yaşanmış, çeşitli yapılar Kütahya çinileri ile bezenmiştir. Bunlar arasında; İstanbul’da Hubyar Mescidi, İzmir’de Konak Camii, Üsküdar Mecid Efendi Kasrı, Büyük Postahane Binası, İstanbul ve İzmir’deki şehir hatları vapur iskeleleri, Kütahya Eski Hükü-met Konağı (1907) ve Sultan Reşat Türbesi, bugün dahi çinileri hayranlıkla izlenen yapılar arasındadır.

Çini imalatı 19. yüzyıl sonuna kadar küçük ve orta ölçekli atölyelerde sürdürülmüş, daha sonra talep doğrultusunda fabrika üretimine geçilmiştir. İlk çini fabrikası Hafız Meh-met Emin Efendi tarafından yüzyılın başlarında kurulmuştur. Bu ilk fabrikayı takiben, Azim Çini ve Metin Çini fabrikaları açılmış bu arada çiniciler şirketleşme yoluyla sermaye ve üretimlerini artırmışlardır. Küçük atölyeler genelde günlük kullanıma yönelik ürünlerin yanı sıra, vazo, kâse, sürahi ve hatta sehpa gibi sanatsal ağırlıklı formlar denemişler ve burada da çok başarılı eserler yaratmışlardır.

II. Dünya Savaşı nedeniyle porselen ithalatı durma noktasına gelmiş ve buna bağlı olarak fincan, yemek tabağı, tuzluk, su bardağı, maşrapa, tepsi gibi ürünler bütün ülke ih-tiyacını karşılayacak şekilde, ancak özensiz, basit desenli hatta serigraf baskılı olarak imal edilmiştir. Günümüzde sanat ağırlıklı çini üretimi el dekoruyla elektrikli fırınlarda üretil-mekle birlikte, fabrikasyon olarak plaka çini üretimi sürdürülmektedir.

Kütahya Çini Müzesi, 1999 yılında restore edilen II. Yakup İmareti’nde (1411/12) zi-yarete açılan ülkemizin ilk ve tek çini müzesidir. Halk arasında Gökşadırvan adıyla da bili-nen bu imaret, 600 yıllık bir geçmişe sahiptir. Nefis tuğla işçiliğiyle, Beylikler Dönemi’nin önemli ve sağlam kalmış yapılarındandır.

Toplam beş salonda 1000 civarında çini ve çinicilikte kullanılan malzemeler ser-gilenmektedir. Çininin yapım aşamaları fotoğraf ve çizimlerle sunulmuştur. Beylikler Dönemi’nden başlayarak günümüze kadar imal edilen Kütahya ve İznik çinilerinin görül-meye değer örnekleri yer almaktadır.

Seramik Mühendisliği tahsilini Paris’te yapmış olan iş adamı rahmetli Rıfat Çini, ba-bası Mehmet Çini’ye ait olan ve Azim Çini Fabrikasında üretilmiş aile koleksiyonunu ve çinicilikle ilgili belgelerini Müzeye bağışlamıştır. Bununla birlikte, günümüz çini sanatçı-ları ile atölye ve fabrikaların ürettikleri özgün eserler de müzede sergilenmektedir.

Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu’nun önemli müzelerinde, Kütahya eski çini örnek-leri yanında, günümüz sanatçılarının da eserleri yer almaktadır. Bu sayede ülkemizin ve Kütahya’nın tanıtımına önemli katkı sağlanmaktadır (Fot.6, 7).

12

Aizanoi Antik Kenti

İl Merkezi’ne 50 km. uzaklıkta bulunan Çavdarhisar İlçesi’nde yer almaktadır. Penka-las (Kocaçay) Irmağı’nın yukarı kesiminde, Tanrıça Meter Steunene’nin kutsal mağarası civarında yaşayan Frigyalılar’ın öncülü olarak antik kaynaklarda geçen, “Azan” adlı mito-loji kahramanının, Su Perisi Erato ile efsanevi Kral Arkas’ın birleşmesinden ortaya çıktığı sanılmaktadır. İşte bu mitoloji kahramanından Aizanoi kentinin adı kaynaklanmış olabilir. Aizanoi, antik Frigya’ya bağlı olarak yaşayan Aizanitisler’in ana yerleşmeleriydi.

Kentin yüksek platosu üzerinde bulunan Zeus Tapınağı’nın çevresinde yapılan kazılar-da, MÖ. 3. Bin yıllarından yerleşme tabakaları ortaya çıkarılmıştır. Yakın zamanda ovanın birçok yerinde saptanan yerleşme yerlerinden birisi de, Anadolu’nun erken dönemlerinde bu kutsal ana alanının yerindeydi. Helenistik Dönem’de bu bölge, değişimli olarak Berga-ma ve Bithynia’ya bağlı iken, MÖ. 133’de Roma egemenliğine girmiştir.

MÖ. 2./1. yüzyıldan itibaren kentin adını taşıyan ilk sikkeleri bilinmektedir. Roma Dönemi’nde tahıl ekimi, şarap ve yün üretimi sayesinde zenginleşmiş ve ünü bölge sınırla-rını aşmış olan Aizanoi’de, kesin kentleşme bulgularına ancak MS. 1. yüzyıl sonlarına doğ-ru rastlanmaktadır. Aizanoi, Erken Bizans Dönemi’nde piskoposluk merkezi iken, MS. 7. yüzyıldan itibaren önemini yitirmiştir. Tapınak düzlüğü, Ortaçağ’da bir hisara dönüştürül-müştür. Selçuklu Beyliği Dönemi’nde, Çavdar Tatarları tarafından üs olarak kullanılmıştır. Bu yüzden buraya Çavdarhisar adı verilmiştir.

Aizanoi, 1824 yılında Avrupalı gezginlerce yeniden keşfedilmiş, 1830/40’lı yıllarda incelenmiş ve tanımlanmıştır. 1926 yılında M. Schede ve D. Krencker başkanlığında Al-man Arkeoloji Enstitüsü’nün kısa süreli kazıları başlamıştır. 1970 yılından 2010 yılına ka-dar aynı Enstitü çalışmalara devam etmiş, 2011 yılından itibaren çalışmaları Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümü devralmıştır (Uydu Görüntüsü 1, 2).

Kentte o dönemde yaklaşık seksen bin civarında nüfusun olduğu tahmin edilmektedir. Kalıntılar arasında, dünyada en iyi korunagelmiş Zeus Tapınağı, on beş bin seyirci kapasi-teli tiyatro ve ona bitişik on üç bin beş yüz seyirci kapasiteli Stadyum, iki Hamam, Borsa Yapısı, Sütunlu Cadde, Kocaçay üzerinde ikisi ayakta, 5 adet köprü, Meter Steunene Kutsal Mekânı, kent Mezarlığı, tek kemerli bir su bendi, su yolları, anıtsal kapı yapıları bulunmak-tadır. Aizanoi Antik Kenti, Efes, Bergama, Side gibi antik kentlerle çağdaştır. (Fot. 8-10).

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Denetiminde Olan Müzeler

Tugay Anadolu Kültür-Sanat ve Arkeoloji Müzesi

Kütahya Hava Er Eğitim Tugay Komutanlığı bünyesinde açılan Müze, Kültür ve Tu-rizm Bakanlığı’ndan alınan izinle kurulmuştur. İl merkezinde, çevre yolu kenarında, Siner Mahallesi’ndedir. Yapı tek katlı, üç salonlu, bir odalıdır. Üç yönde de girişi bulunmaktadır. 1937 yılında İngilizler tarafından yapılan binanın ahşap çatısı özgündür. 2004 yılında eski uçak hangar binasının onarım ve düzenlemesi yapılarak, 2005 yılında ziyarete açılmıştır. Tugay ana giriş kapısına 300 m. uzaklıktaki müze binası, “Askeri Yapı” olarak tescil edil-miştir.

13

Tugay Müzesi’nde, Kütahya Müzesi envanterinde olan taş eserler ile müzenin kendi envanterinde bulunan arkeolojik eserler, sikkeler, çiniler ve yağlı boya tablolar sergilen-mektedir. Tugay Müzesi, ülkemizde askeri alan içinde açılan tek arkeoloji müzesi örneğidir (Fot. 11, 12).

Jeoloji Müzesi

İl merkezinde, Börekçiler Mahallesi’nde, üzeri sonradan kapatılmış olan Kapan Çayı kenarındadır. Bugün, aynı adı taşıyan Celal Efendi Mescidi’nin (Şengül Camii) ön cephe-sindedir.

Kütahyalı Seyyah Evliya Çelebi, 1671/1672 tarihlerinde memleketi Kütahya’yı ziya-retinde, hamamlar arasında bu hamamı da saymaktadır. Şengül Hamamı 16. yüzyıldandır. Restorasyondan sonra, bu tarihi mekânda, yerel ve ulusal temelde yeraltı zenginliklerinin tanıtılması ve sergilenmesi amaçlanmış, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınan izinle ziyarete açılmıştır.

Kütahya, maden açısından zengin ve maden üretiminde ülkemizin önemli illerinden birisidir. Dünyada ticareti yapılan 90 farklı maddenin 57 si Türkiye’de, bunun 35’i de böl-gemiz sınırları içinde bulunmaktadır. Maden ruhsat sayısının en çok olduğu il olan

Kütahya, Türkiye Bor rezervlerinin %50’sini, linyit rezervlerinin %7,6’sını ve sera-mik hammaddelerinin (feldispat, kuvars, kaolin gibi) çeşit ve rezerv olarak çok önemli bir miktarını karşılaması; manyezit gibi refrakter hammaddesinin de günümüzde üretildiği yegâne yer olması bakımından, maden sanayinde önemli bir yer almaktadır. Kütahya’nın bu maden kaynaklarına ilave olarak termal ve jeotermal kaynakları da çok zengindir. Bu zengin maden kaynakları örneklerinin tanıtılması ve sergilenmesi açısından Jeoloji Müzesi önemi büyüktür.

Jeoloji Müzesi’nde; Eti Bor, Gümüş, Seyitömer Kömür İşletmesi, Tunçbilek Linyit İşletmeleri, Yıldız Entegre (Azot), Kütahya Manyezit (Kümaş), Kütahya Belediyesi El Sa-natları Üretim Merkezi’nde üretilen ürünler, Kütahya Porseleni’nin üretim safhaları, Şap-hane Dostel A.Ş. Fabrikası’nın ürettiği şap maden örnekleri sergilenmektedir(Fot. 13, 14).

Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Müzesi

İlimiz, Dumlupınar İlçe merkezindedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınan özel müze izniyle kurulmuş, 30 Ağustos 1997 tarihinde ziyarete açılmıştır. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na aittir. Başkomutan Tarihi Milli Parkı sınırları içinde yer almaktadır

İki katlı müzede, Kurtuluş Savaşı’na ait eşyalar ile o dönemi yansıtan fotoğraflar ve belgeler yer almaktadır. 2013 yılı sonu itibarıyla müzede 387 adet eser bulunmaktadır (Fot.15, 16).

Tavşanlı Belediyesi Müzesi

Kütahya İli, Tavşanlı İlçe Merkezi, Ulucami Mahallesi’nde, Belediye Binası ya-nında bulunmaktadır. 1989 yılında Tavşanlı Belediyesi tarafından, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınan “Özel Müze” kurma izni ile ziyarete açılmıştır. Müze binası iki katlı bir Tavşanlı evi olup, zemin katında ticari dükkânlar bulunmaktadır. Üst kata, yandan bir

14

ahşap kapı ile girilmektedir. Burada arkeolojik, etnografik eserler ve sikkeler sergilenmek-tedir.

Müzenin dört yüze yakın eseri bulunmaktadır. Müzedeki arkeolojik eserlerin en eskisi Tunç Çağı’na ait olup, yaklaşık dört bin yıllıktır. Yörede çok sayıda höyük ve tümülüs bu-lunmaktadır. Tavşanlı ve civar köyleri, etnografik bakımdan da oldukça zengin niteliktedir. (Fot. 17, 18).

Kent Tarihi Müzesi

İl Merkezinde, Pirler Mahallesi, Germiyan Sokak’taki, 1912 yılından kaldığı kapı üzerindeki kitabesinde belirtilen, 1920/21 yıllarında Kütahya Belediye Başkanlığı da ya-pan Şapçızade Asım Bey’in babasından kalma konaktır. Kütahya Belediyesi’nce restore edilmiş, bitişiğindeki Karaca Konağı da yeniden inşa edilmiştir. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınan izin ile 2010 yılı Eylül ayında ziyarete açılmıştır. İl genelinde açılan sekizinci müzedir.

Burada hedeflenen, Kütahya’nın değerlerini ortaya koymak, bunları görsel anlamda sunmak, toplumu bilgilendirmek, kaybolan kültürel değerlerimize dikkat çekmektir. Bu amaçla toplanan malzemeler, bazı ustaların elli yıllık çalışma hayatından sonra, meslek hayatına son noktayı koyması ve kullandıkları alet edevatları gelecek nesillere emanet et-mesiyle oluşturulmuştur.

Müzenin;

Giriş Katında; tarih öncesi dönemden başlayarak, Tunç Çağı, Frig, Roma, Bizans, Selçuklu, Germiyan, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’ne ait fotoğraf, bilgi ve belgeler yer almaktadır. Burada fotoğraflarla Kütahya, Kütahya’nın ilkleri, Kütahya’da basılan sikkeler, yapılan arkeolojik kazılar, Aizanoi Antik Kenti, kütüphaneci ve öğretmen Mustafa Yeşil’in öğrencileriyle çekilmiş hatıra fotoğrafı, Kütahya’nın 1930’lu yıllarına ve günümüzdeki de-ğişimlerine ait fotoğraflar yer almaktadır.

1. Katta; Kütahya’da kaybolmaya yüz tutan mesleklerden Demirci, Bakırcı, Kalaycı, Keçeci, Sepetçi, Dülger, Bıçakçı, Semerci, Nalbant, Saraç, Kunduracı gibi meslek gurupla-rı, bölümler halinde mankenlerle ve fotoğraflarla canlandırılmış, kullandıkları alet ve ede-vatlar sembolik dükkânlarda sergilenmiştir.

2. Katta; Kütahya’nın günlük hayatındaki ev yaşamı, kınası, bayanların günlük oturma odası, yatak odası, erkeklerin sohbet ettiği selamlık, mutfak, kadınların uğraşı olan halı do-kumacılığı, orta mekânda giysilerin tanımlandığı panolar, konaktaki odaların iç mekânları ve günlük yaşam canlandırılmıştır. (Gelin, düğün, kına, selamlık, giysiler, yatak odası, mut-fak ve halı dokumacılığı vs.)

Bahçede; Kütahya’nın geleneksel ata sanatı olan Çini’nin üretim aşamaları, hammad-deden kalıplara, çark yapımından, desenleme ve sırlamaya, tahririnden fırınlamasına ve son haline kadar aşamaları yer almaktadır.

Müze bitişiğindeki konakta ise bürolar, küçük bir konferans odası ve kütüphane bu-lunmakta olup, üst kat sergi salonlarında Kütahyalı ressamların yağlı boya tabloları yer almaktadır (Fot. 19-21).

15

Dumlupınar Üniversitesi Özel Müzesi

Kütahya, Merkez, Seyitömer Linyit İşletmeleri kömür sahasında yer alan Seyitömer Höyük’te gerçekleştirilen arkeolojik kazı çalışmalarında bulunan eserlerin topluca sergi-lendiği bir müzedir. Dumlupınar Üniversitesinin müracaatı, Kütahya Müze Müdürlüğü’nün olumlu görüşü ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izni sonucunda, 25.02.2011 tarihinde Rektörlük Binasında ziyarete açıl-mıştır. Kütahya Müzesi Müdürlüğünden geçici sergi amacıyla 1381 adet arkeolojik eser verilmiştir. Müze, Pazartesi hariç, diğer günler saat 10:00-12:00 14:00-16:00 saatlerinde açıktır.

Kazı çalışmalarında bulunan eserler arasında Erken Tunç Çağı, Orta Tunç Çağı, I. Bin ile Hellenistik Dönem’e tarihlenen, antik dönemdeki insanların üretimi olan, pişmiş toprak, taş, kemik ve bronz vb. gibi kültür varlıkları yer almaktadır. Ayrıca, Seyitömer Höyük’te bulunmuş olan bir mekânın yangın sonrası durumunu gösteren canlandırma yapılarak zi-yaretçilerin höyük, kazı ve dönemleri hakkında daha iyi ve görsele dayalı bilgi edinmesi sağlanmıştır.

Yine bu amaç doğrultusunda Erken Tunç ve Orta Tunç Çağı’na ait konut ve dinsel yapı maketleri müzede görülebilmektedir. Görsel malzemenin yan sıra, müze içinde bulunan televizyondan kazı çalışmaları hakkında bilgi edinilmesi mümkün olmaktadır.

Dumlupınar Üniversitesi’nde, Arkeoloji Bölümü öğrencilerinin müzeyi ziyaret etme-leri için teşvik edilmelerinin yanı sıra, kimi dersler müze ortamında gerçekleştirilebilmek-tedir. Böylece öğrenciler de üniversitelerinde mesleki anlamda faydalanabilecekleri bir müzeye kavuşmuşlardır. (Fot. 22, 23).

Milli Mücadele Müzesi

Kütahya İl Merkezi’nde, Cedit Mahallesi, Lala Hüseyin Paşa Caddesi’nde bulunan Özekmekçi Konağı’nda oluşturulan Milli Mücadele Müzesi, Kütahya’nın milli mücadele dönemindeki savaş yıllarını ve bu uğurda verilen mücadeleyi anlatmaktadır.

Milli Mücadele Müzesi’nde, bu toprakları işgal için uzaklardan gelen sömürgeci dev-letlerin tutumunu, onlara karşı verilen yürekli ve onurlu mücadelenin hikâyesi anlatılmak-tadır (Fot. 24, 25).

16

Fot. 1: Arkeoloji Müzesi

Fot. 2: Arkeoloji Müzesi içten.

Fot. 3: Arkeoloji Müzesi Helenistik-Roma ve Doğu Roma dönemi eserleri

17

Fot. 5: Kossuth Müzesi bahçeden

Fot. 4: Kossuth Müzesi.

18

Fot. 7: Çini Müzesi içten.

Fot. 6: Çini Müzesi bahçeden.

19

Uydu Görüntüsü 2: Aizanoi Zeus Tapınağı

Uydu Görüntüsü 1: Aizanoi genel görünümü

20

Fot. 9: Aizanoi- Stadyum

Fot. 8: Aizanoi -Zeus Tapınağı

21

Fot. 11: Tugay Anadolu Kültür Sanat ve Arkeoloji Müzesi.

Fot. 10: Aizanoi- Borsa Yapısı.

22

Fot. 13: Jeoloji Müzesi üstten.

Fot. 12: Tugay Anadolu Kültür Sanat ve Arkeoloji Müzesi içten.

23

Fot. 15: Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Müzesi

Fot. 14: Jeoloji Müzesi içten.

24

Fot. 17: Tavşanlı Belediyesi Müzesi

Fot. 16: Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Müzesi.

25

Fot. 19: Kent Tarihi Müzesi.

Fot. 18: Tavşanlı Belediyesi Müzesi.

26

Fot. 21: Kent Tarihi Müzesi-Demirci

Fot. 20: Kent Tarihi Müzesi-Bıçakçı.

27

Fot. 23: DPÜ Özel Müzesi

Fot. 22: DPÜ Özel Müzesi

28

Fot. 25: Milli Mücadele Müzesi.

Fot. 24: Milli Mücadele Müzesi

29

Müzelerin Adres ve Telefonları:T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na Bağlı Olanlar:1-Arkeoloji MüzesiAdres : Börekçiler Mah. Ulucami yanı. KütahyaTel : 0.274.224 07 85Faks : 0.274.224 26 38

2-Lajoss Kossuth Müzesi Adres : Börekçiler Mahallesi.Macar Sokak. KütahyaTel : 0.274.223 62 14Faks : 0.274.224 26 38

3-Çini Müzesi Paşamsultan Mahallesi. Macar Sokak. KütahyaTel : 0.274.223 69 90Faks : 0.274.224 26 38

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Denetiminde Olan Müzeler:1-Dumlupınar Kurtuluş Savaşı MüzesiAdres : Zafer Mah. Anıt Meydanı- Dumlupınar / Kütahya Tel : 0.274.223 69 90Faks : 0.274.224 26 38

2-Tavşanlı Belediye Müzesi Zafer Meydanı Belediye Yanı- Tavşanlı / KütahyaTel : 0.274.614 15 10Faks : 0.274.614 15 68

3-Tugay Anadolu Kültür Sanat ve Arkeoloji MüzesiHava Er Eğitim Tugay Komutanlığı. KütahyaTel : 0.274. 271 60 50Faks : 0.274. 271 60 51

4-Jeoloji Müzesi Börekçiler Mahallesi. Şengül Hamamı. KütahyaTel : 0.274.223 95 01/234Faks : 0.274.223 64 44

5-Kent Tarihi MüzesiPirler Mahallesi. Germiyan Sokak. KütahyaTel : 0.274.2239501/132Faks : 0.274.223 64 44

6-Dumlupınar Üniversitesi Özel Müzesi Dumlupınar Üniversitesi. Germiyan Kampüsü-Tavşanlı Yolu. KütahyaTel : 0.274.265 20 31Faks : 0.274.265 20 14

7-Milli Mücadele Müzesi Cedit Mahallesi. Özekmekçi Konağı- KütahyaTel : 0.274.223 60 12Faks : 0.274.223 64 44

30

KÜTAHYA MÜZESİ MÜDÜRLÜĞÜ 2013 YILI KURTARMA KAZISI, ÇEVRE DÜZENLEMESİ, TEMİZLİK VE SONDAJ

ÇALIŞMALARI

Moymul Hamamı Kurtarma Kazısı ve Temizlik ÇalışmasıMoymul Bath Rescue Excavation and Site Clearing

Metin TÜRKTÜZÜN Serdar ÜNAN

Anahtar SözcüklerKütahya, Osmanlı Dönemi, Hamamlar, Moymul Hamamı

KeywordsKütahya, Ottoman Period, Public Baths, Moymul Bath

ÖzetKütahya İli’nin Tavşanlı İlçe merkezinde yer alan Moymul Hamamı, 1858 yılında,

Moymul Köyü sakinlerince inşa edilmiştir. Moymul Hamamı, ‘tek hamam’ olarak faaliyet gösterip, gündüz bayanlara, gece ise erkeklere hizmet veren, soyunma yeri ve sıcaklığı kubbeli, dikdörtgen planlı, çift halvetli plan tipinde olan bir mahalle hamamıdır. Hamam; soyunma yeri, ılıklık, sıcaklık ve sıcaklık yeriyle bitişik külhandan oluşmaktadır. 1990’lı yıllara kadar faaliyet gösteren hamam, daha sonra terkedilerek, metruk bir durumda kal-mıştır. Kurtarma kazısı, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu kararı gereği, külhan bölümünün ortaya çıkarılmasına yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Kazı sonucunda, kül-han bölümü ortaya çıkarılmıştır. Hamam, Tavşanlı Belediyesi’nce restore ettirilecektir.

AbstractMoymul Bath, which is located in the town centre of Tavşanlı District of Kütahya

Province, was built by the residents of Moymul Village in 1858. The bath served as the “single bath” of the village and served women during daytime and men in the evening. The dressing room and the hot room are domed, and the baths have a square plan with two private bathing chambers. The bath comprises a dressing room, warm room, hot room and adjacent furnace section. The baths were in use until 1990s yet were abandoned to their present condition. The rescue excavations were undertaken in order to discover the furnace section in accordance with the decisions of The Board for the Protection of the Cultural Heritage of Kütahya. The furnace section was unearthed after the excavations. The baths will be restored by the Municipality of Tavşanlı.

Kütahya İli, Tavşanlı İlçesi, Merkez, Moymul Mahallesi’nde yer alan, Tapu’da 515 ada, 1 parsel numarası ile kayıtlı, tescilli Moymul Hamamı’nda Kurtarma Kazısı çalışması

Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected]

Serdar ÜNAN, Uzman/Arkeolog, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected]

31

yapılması, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 08/02/2013 tarih ve 27903 sayılı ruhsatı ve Valilik Makamı’nın 18/04/2013 tarih ve 1355 sayılı olur’u ile uygun görülmüş olup, Moymul Hamamı Kurtarma Kazısı ve Temizlik Ça-lışmaları 24/04/2013-29/04/2013 tarihleri arasında 6 gün süreyle gerçekleştirilmiştir.

Moymul Hamamı Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışmaları, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Uzman/Arkeolog Serdar ÜNAN ile Tavşanlı Belediyesi’nin temin ettiği on işçilik bir ekiple gerçekleştirilmiştir.

Tavşanlı İlçesi’nin Moymul Mahallesi’nde yer alan, mülkiyeti Tavşanlı Belediyesi’ne ait, Kentsel Sit Koruma Amaçlı İmar kapsamı dışında kalan, Taşınmaz Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 19/07/1985 tarih ve 13030 sayılı kararı ile tescilli, II. Grup korunması gerekli, 51 envanter numaralı Moymul Hamamı’nın, 1275 Hicri-1858 Miladi yılında, o tarihteki Moymul Köyü sakinlerince inşa edildiği bilinmektedir (Harita:1-2).

Hamamın inşasında Hacı Himmet Ağa ve Hacı Hüseyin Ağa’nın yardımları olduğu, kitabesinden anlaşılmaktadır. Bina giriş kapısı üzerinde yer alan 0.51 x 0.47 m. ölçüsünde-ki mermer kitabesinde, Osmanlı Türkçesi ile şunlar yazılıdır;

“Hamdülillahbed’ olundı bu hamam ibda’ına Ehl-i kura gayret itdi cümle inşasına Ehl-i hayratçendakça….sarf… Muhtaç oldı Hacı Himmet Ağa’nın imdadına Hacı Hüseyin Ağa dahietdicehd-i hımmetle Taverince tarih oldu……….taseline 1275” 1

Moymul Hamamı, ‘tek hamam’ olarak faaliyet gösterip, gündüz bayanlara, gece ise erkeklere hizmet veren, soyunma yeri ve sıcaklığı kubbeli, dikdörtgen planlı, çift halvetli plan tipinde olan bir mahalle hamamıdır. Hamam; soyunma yeri, ılıklık, sıcaklık ve sıcak-lık yeriyle bitişik külhandan müteşekkildir (Plan: 1, 2).

Kurtarma kazısı, Koruma Kurulu kararı gereği külhan bölümünün ortaya çıkarılması-na yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Soyunma (camegah) ve sıcaklık bölümleri, çokgen bir kasnak üzerinde yer alan kubbe ile örtülmüş olup, kubbelere kare duvarlardan geçişler

1 Allaha hamd olsun bu hamamın yapımına başlandıBütün köy halkı bu hamamın inşası için gayret gösterdiHayır sahipleri çok para harcadıHacı Himmet Ağa’nın yardımına muhtaç oldularHacı Hüseyin Ağa da bu hizmete katıldı….tas eline verince -ibaresinden- tarih çıkar Hicri 1275 (Miladi 1858-1859) Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç Dr. Cafer ÇİFTÇİ tarafından Osmanlıca okunuşu günümüz diline tercüme edilmiştir.

32

pandantiflerle sağlanmış, kubbe üzerleri alaturka kiremit ile kaplanmıştır. Soyunma bölü-münün kubbesi, sıcaklığın kubbesine göre daha büyüktür. Orta bölümde yer alan ılıklık ve sıcaklıktaki iki halvet yerinin üzerinde ise çatı ile bitişik aydınlatma fenerleri yer almakta-dır. Soğukluk bölümünün kubbe ortasındaki aydınlatma ve havalandırma feneri daire for-munda; ılıklık, sıcaklık ve sıcaklık bölümündeki halvetlerin aydınlatma fenerleri ise iç içe daire formunda olup, fenerlerin ortasındaki fil gözleri beşgen ve yaprak formludur. Ayrıca, yapının köşe yerlerinde ve duvar içlerinde, yapıyı ısıtmaya ve külhandaki dumanı dışarı aktarmaya yönelik, künk sıraları ve baca delikleri (tüfeklik) mevcuttur. (Fot. 1, 2).

Hamamın batısında, sıcaklık ile bitişik olan külhan bölümünün izleri, tonoz şeklinde olduğu anlaşılan üst örtüsünün, sıcaklık duvarındaki kalıntılarından anlaşılmaktadır. Taşı-yıcı sistemi yığma olan yapıda duvarlar, dört sıra taş, en altta dört, üstlerde birer sıra tuğla hatıl olmak üzere, karma duvar tekniği ile inşa edilmiş olup, kireç harcı, taş ve tuğla örgüle-ri arasında bağlayıcı malzeme olarak kullanılmıştır. Duvarlardan üst örtüye, yapının külhan bölümünün bir kısmında kirpi saçak kullanılarak geçiş yapılmıştır. Duvarların üzeri üst üste sıvanarak kapatılmış olup, bu sıvalar büyük oranda dökülmüş durumdadır (Fot. 3-5).

Hamamın ana giriş kıpısı güneybatıda, diğer bir giriş kapısı ise batıdadır. Kapıların lento kısımları tuğla sıralarının yarım daire şeklinde dikine dizilmesi ile oluşturulmuştur. Hamamda güneybatıdaki kapıdan girilerek ulaşılan soyunma yerinin ortasında, mermerden bir çanağı olan fıskiye yer almaktadır. Kuzey, batı ve doğu duvarları bitişiğinde ise, üzeri ahşap kaplama ile örtülen soyunma yerlerini ihtiva eden, zeminden 0.40 m. yükseklikte, 0.80 m. genişlikte olan sekiler yer almaktadır (Fot. 6).

Soğukluğun kuzeybatı duvarında, daha önceleri tuvalete açıldığı belirlenen bir kapı yer alsa da, bu tuvalet günümüze ulaşmamıştır. Soğukluğun doğu duvarından, yalancı bir lento ve sövenin altında yer alan küçük kemerli bir kapı ile ılıklık bölümüne geçilmektedir. Ilıklık bölümün güney kısmında iki hücre şeklinde, sonradan yapılan duvarlarla bölündüğü anlaşılan usturalıklar yer almaktadır. Usturalığın üst kısmı yarım daire tonozla geçilerek tavana ulaşmaktadır. Ilıklığın kuzey bölümü ise daha geniş tutularak, kuzey duvara yerleş-tirilen kurnalar vasıtası ile yıkanma yeri özelliği göstermektedir. Ilıklık bölümünün doğu duvarına açılan yarım kemerli küçük bir kapı vasıtasıyla sıcaklık bölümüne geçilmektedir. Sıcaklık bölümünün giriş kısmı, iki kısa sütun ve bu sütunun üzerindeki mermer başlıklar vasıtasıyla, kapalı mekândaki üç kemerli bir revak düzenlemesi ile bölünmüştür. Bu reva-kın kuzey ve güney köşelerinde birer kurna yer almakta olup, bu bölmeler, uç kısmı köpek başı şeklinde olan levhalar ile bölünmüştür. Kuzey, güney ve doğu köşelerde 6 adet kurna daha yer almaktadır(Fot.7,8).

Sıcaklığı külhan bölümü ile ayıran doğu duvarı içinde açılan yarım kemerli bir pencere yer almakta olup, bu pencere sonradan örülerek kapatılmıştır. Revakın dikdörtgen köşe duvarlarından pandantifler vasıtasıyla kubbeye geçiş sağlanmıştır. Sıcaklıkta ayrı bir bölme olarak yer alan hücrelere geçiş, kuzey duvara açılan yarım kemerli küçük bir kapı vasıtasıy-la sağlanmıştır. Bu kapının her iki tarafında ayrı bölmeler halinde hücreler yer almaktadır. Hücrelerden batıdakinde 1 adet kurna; doğudaki hücrede ise deniz kabuğu biçiminde ikişer

33

kurna yer almaktadır. Hücrelerde kubbeye geçişler, köşelerde yer alan pandantifler vasıta-sıyla sağlanmaktadır (Fot. 9, 10).

Sıcaklık ile bitişik durumdaki külhan bölümünü ortaya çıkarmak amacıyla gerçekleşti-rilen kurtarma kazısı ve temizlik çalışmaları öncesinde, hamamın kullanımına dair yapılan araştırmada, hamam işlevi ile yapının 1990’lı yıllara kadar Yıldırım TOPUZ ve daha ön-cesinde de Halil KAMALI adlı vatandaşlar tarafından işletildiği tespit edilmiştir. Mevcut hamamı ve suyu ısıtmak amacıyla, yakıt olarak, Tavşanlı’ya 15 km. mesafedeki Gürağaç Köyü’nden odun getirildiği ve külhanda bu odunların yakıldığı, hamam yakınında ikamet eden mahalle sakinlerince ifade edilmiştir.

Külhanın ilk yapıldığı özgün şeklinde, üst örtüsünün bir tonoz ile kapatıldığı, tonozun daha sonra çöktüğü, bunun yerine üst örtü olarak basitçe ahşap bir çatı yapıldığı ve bunun da alafranga kiremitle kaplandığı, 1990’lı yıllara ait fotoğraflardan anlaşılmaktadır. Daha sonra bu üst örtünün de çökmesi neticesinde, çevre düzenlemesi ve kaldırım döşenmesi nedeniyle, çirkin bir görüntü arz eden bu yıkıntının ilgili belediyece, alt temellerine zarar vermeden yıkılarak, üzerinin parke taşlarla kaplandığı, yakınına da bir portatif çeşme ek-lendiği tespit edilmiştir. Ayrıca, külhanın iç kısmında, güneybatı köşeye, çevredeki mevcut evlere elektrik dağıtmak amacıyla bir elektrik direği dikildiği ve bunun için beton bir büz yerleştirildiği de anlaşılmıştır (Fot. 11, 12).

Moymul Mahallesi’ndeki hamamda kurtarma kazısı ve temizlik çalışmalarına, külhan bölümünü ihtiva eden 10,50 x 7.00 m. ölçüsündeki bir alanda, açma sınırları belirlenerek başlanılmıştır. Çalışma öncesinde, yapının üst örtüsü üzerindeki bitki örtüsü ile iç kısımda-ki moloz döküntüler temizlenmiştir. Daha sonra alandaki parke taşları sökülmüş ve çevre düzenlemesi için getirilen toprak örtü yüzeyden kaldırılmıştır (Fot. 13).

Açmanın doğu bölümünde yer alan, muhtemelen yıkılan tonozun yaslandığı kuzey-gü-ney doğrultulu duvarın ortaya çıkarılması için derinleşme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Buradaki duvar ortaya çıkarılırken, açmanın kuzeybatısında da derinleşilerek, ortaya çıkan ve açma ortasına kadar gelip, burada sona erdiği anlaşılan diğer bir kuzey-güney doğrultu-lu duvar da tespit edilmiştir. Kuzeybatı bölümde derinleşildikçe, mevcut yapının sıcaklık bölümünün hücrelerine gittiği anlaşılan, ateşlikteki sıcak havanın aktarıldığı cehennemlik girişi ortaya çıkarılmıştır.

Cehennemliğin girişinin karşısına, diklemesine yerleştirilmiş iki kireç taşı bloğun var-lığı tespit edilmiştir. Bu blokların, uzun süre ateşe maruz kaldıklarından, oldukça tahrip olmuş durumda oldukları anlaşılmıştır. Ayrıca, uzun süre yakılan ateşin etkisiyle oluşmuş, ateşliğin duvar ve zeminindeki yoğun yanık tabakası dikkat çekmiştir. Açmanın doğusun-daki kuzey-güney doğrultulu duvar belirginleştirilirken, bu duvar ile ateşliği ayıran duvar arasında kalan kısımda, aşağı doğru eğimli ve açma ortasına doğru devam eden, beton bir döşeme tespit edilmiştir. Bu eğimli beton döşeme, muhtemelen 1980’li yıllarda yapıl-mış olup, külhana getirilen odunların rahatça ateşliklere taşınması amacıyla inşa edilmiştir (Fot. 14).

34

Sıcaklık bölümünün hücrelerine giden, ateşlikten çıkan dumanın sevk edildiği cehen-nemliğin kanalı ortaya çıkarıldıktan sonra, açma ortasında yer alan ve üzerindeki bakır kazan vasıtasıyla hamamda kullanılan suyun ısıtıldığı ocaklık ortaya çıkarılmıştır. Kare formdaki ocaklığın demir ızgarası ve önündeki kapak vazifesi gören eğimli blok taş te-mizlenmiştir. Yoğun ısı nedeniyle, buradaki taş ve tuğla karışımı yapı elemanlarının büyük oranda tahrip olduğu anlaşılmıştır. Açma ortasında derinleşme çalışmalarına devam edilir-ken, bu kısımda, muhtemelen yakın zamanda gerçekleştirilen çevre düzenlemesi esnasın-da, civardaki vatandaşlarca yapı ortasında dökülen çöpler ve üzerindeki çakıl taşlı dolgu temizlenmiştir (Fot. 15).

Buradaki derinleşme ve temizleme çalışmaları güneye doğru devam ettirildikçe, bu bölümde de muhtemelen eğimli beton zemin ile aynı zamanda yapılmış olan ve külhana güneyden girişi sağlayan, altı basamaklı bir merdivenle karşılaşılmıştır. Merdiven tama-men ortaya çıkarıldıktan ve temizlendikten sonra, merdivenin yaslandığı ve tıpkı açma kuzeyinde yer alıp, orta bölüme kadar gelen kuzey-güney doğrultulu duvarın simetrisinde diğer duvar da ortaya çıkarılmış ve temizlenmiştir. Buradaki çalışmalar devam ettirilir-ken, mevcut hali ile çalışmaları engelleyen ve açmanın güneybatısında yer alan elektrik direğinin, mevcut yerinden kaldırılması çalışmalarına girişilmiş, beton direk kaldırılmıştır. Beton elektrik direğinin yerleştirildiği büzün kırılması ve ortadan kaldırılması için yapılan çalışmalar, ateşliğin temellerine ve sıcaklık bölümünün duvarlarına zarar vermeden sökü-lebilmesi amacıyla oldukça zor ve itinalı bir şekilde gerçekleştirilmiştir.

Beton büz ortadan kaldırıldığında, burada da tıpkı açmanın kuzeybatısındaki ateşlik gibi bir mekânla karşılaşılmış, ateşlikteki sıcak havanın aktarıldığı, sıcaklık bölümünün alttan ısıtılmasına yarayan, cehennemliğe giden iki kanalının varlığı ortaya çıkarılmıştır. Ateşliğin zeminindeki ve duvarlardaki yanık tabakalarından da anlaşıldığı üzere, bu kısım-da da yüksek ısı nedeniyle duvarların tahrip olduğu anlaşılmıştır (Fot. 16).

Çalışmalar neticesinde, kuzeybatıda yer alan ateşliğin 3.60 x 2.20 m. ölçüsünde oldu-ğu, burayı sınırlayan kuzey-güney doğrultulu duvar eninin 1.00 m. olduğu ve ateşliğin 1.65 m. derinlikte olduğu saptanmıştır. Bu kısımda, ateşlikten cehennemliğe giden kanalın giriş açıklığı 0.45 x 0.85 m. ölçüsünde ve sıcaklıktaki hücre tabanı ile cehennemlikteki kanalının zemini arasındaki mesafe 0.90 m.dir. Açmanın güneybatısındaki ateşlik ise 2.70 x 2.20 m. ölçüsündedir. Buradaki ateşliğin derinliği 1.65 m. olarak saptanmıştır. Hamamın sıcaklık bölümünün zeminin ısıtılması amacıyla, ateşlikteki cehennemlik kanalının iki giriş açıklı-ğının 0.60 x 0.70 m. ölçüsünde olduğu saptanmıştır (Fot. 17-19).

Buraya yerleştirilen beton elektrik direğinin oturduğu büzün yapılması esnasında, aç-manın kuzeybatısında, ateşlik bölümü ortasında yer alan, dikine yerleştirilmiş iki blok kireç taşlarının benzerlerinden sadece birisi tespit edilebilmiştir. Cehennemliğin kanalı incelen-diğinde, hamamın sıcaklık ve ılıklık bölümlerinin tamamını kapsadığı ve yer yer yığma di-reklerle desteklenerek, hamam duvarlarına oturduğu tespit edilmiştir. Açmanın doğusunda yer alan ve muhtemelen tonoz örtünün oturduğu kuzey-güney doğrultulu duvarın 8.10 m. uzunluğunda ve 0.85 m. eninde olduğu saptanmıştır. Bu duvarın moloz taş ile inşa edildiği

35

ve oldukça kötü bir örgü sistemine sahip olduğu görülmüştür.

Yapılan çalışmalar neticesinde ortaya çıkarılan Moymul Hamamı’nın külhan bölümü-nün, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunca daha önce onaylanan rölöve planlarına dâhil edilmesi ve buna göre ortaya çıkarılan yeni bölmelerin yer aldığı bir resto-rasyon projesinin hazırlanması gerekmektedir. Ayrıca hamamın iç ve dış duvarlarında yer alan kalın sıva tabakalarında sıva raspalarının yapılması, restorasyon öncesinde duvarların kurumasını ve daha sağlıklı ve uzun ömürlü bir restorasyonun gerçekleştirilmesi açısından önem arz etmektedir. (Fot. 20, 21).

36

Harita 2: Moymul Hamamı’nın konumunu gösteren kadastral harita.

Harita 1: Moymul Hamamı’nın konumunu gösteren uydu haritası.

37

Plan 2: Moymul Hamamı zemin kat tavan planı.

Plan 1: Moymul Hamamı zemin kat planı.

38

Fot. 2: Moymul Hamamı kuzeybatı cephe görünümü.

Fot. 1: Moymul Hamamı güney cephe genel görünümü.

39

Fot. 5: Moymul Hamamı girişi üzerindeki duvarda yer alan kitabe.

Fot. 3: Sıcaklık bölümünün duvarı ile bitişik tonozun görünümü.

Fot. 4: Hamamın girişi.

40

Fot. 7: Moymul Hamamı’nın sıcaklık bölümü.

Fot. 6: Moymul Hamamı’nın soyunma bölümü.

41

Fot. 9: Sıcaklık bölümü batı hücre.

Fot. 8: Moymul Hamamı’nın sıcaklık bölümü.

Fot. 10: Sıcaklık bölümü doğu hücre.

42

Fot. 12: Moymul Hamamı’nın 2009 yılında kuzey cephesi.

Fot. 11: Moymul Hamamı’nın 2009 yılındaki doğu cephesi.

43

Fot. 14: Külhan bölümünde kazı çalışmaları.

Fot. 13: Külhan bölümünde kazı çalışmaları.

44

Fot. 16: Külhanın doğu yönlü görünümü.

Fot. 15: Kuzeydeki hücre altlarına giden cehennemlik kanalı ve ateşliği.

45

Fot. 18: Cehennemlik.

Fot. 17: Külhanın güney yönlü görünümü.

Fot. 19: Cehennemlik.

46

Fot. 21: Kazı sonrası güney cepheden panaromik görünüm.

Fot. 20: Kazı sonrası güney cephe.

Fotoğraf Çekim Tarihi: 24-29/04/2013

47

Tokul Köyü Kilise Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışmaları

Tokul Village Chapel Rescue Excavations and Site Clearing

Metin TÜRKTÜZÜN* Recep KARACA Seher AKDUĞAN Savaş GÜRBÜZ

Anahtar SözcüklerKütahya, Doğu Roma Dönemi, Bizans Dönemi, Kiliseler, Şapel

KeywordsKütahya, East Roman Period, Byzantine Period, Churches, Chapel

ÖzetKütahya İli, Aslanapa İlçesi, Tokul Köyü, Dinekçayırı Mevkii’nde, kaçak kazılar ne-

ticesinde bazı mimari kalıntıların ortaya çıkması üzerine, aynı yerde Müdürlüğümüzce bir kurtarma kazısı gerçekleştirilmiştir. Çalışmalar, 2009-2013 yılları arasında sürdürülmüştür. Kazılar sonucunda, iki evreli bir kilise yapısı ortaya çıkarılmıştır. Kilisenin birinci evresin-de MS. 6. 7. yüzyıllarda, ikinci evresinde ise 9. 10. yüzyıllarda kullanım gördüğü saptan-mıştır. Kilise çevresinde, yapı ile ilintisi olan ek yapılar ile çok sayıda sandık mezar ortaya çıkarılmıştır. 2013 yılında tamamlanan kurtarma kazısı ve temizlik çalışmaları sonucunda, yapı tescil edilerek, bir sundurma altına alınıp, korunması planlanmaktadır.

AbstractA rescue excavation was initiated by Kütahya Provincial Directorate of Museums fol-

lowing the discovery of some architectural remains after an illicit excavation at Tokul Vil-lage, Dinekçayırı region in Aslanapa district of Kütahya. The excavations continued from 2009 to 2013. A chapel was discovered as a result of the excavations and it was determined that the chapel was used during two different phases; the first phase was 6th-7th centuries B.C. and the second phase was 9th-10th centuries B.C. Many related architectural structu-res and several inhumation graves were discovered in the close vicinity of the chapel. The rescue excavations were finalised in 2013 and the building was registered and covered for protection.

* Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected] KARACA, Uzman/Arkeolog, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] AKDUĞAN, Uzman/Sanat Tarihçi, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected]ş GÜRBÜZ, Uzman/Sanat Tarihçi, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected]

48

2009 Yılı Kurtarma Kazısı Çalışmaları

Kütahya İli, Aslanapa İlçesi, Tokul Köyü, Dinekçayırı (Asarlık) Mevkii civarında yer alan, Tapu’da J23-c-21-a-3 pafta, 136 ada, 78 parsel numarası ile Yıldırım KURT adına ka-yıtlı tarlada, 23/06/2009 tarihinde, İlçe Jandarma Komutanlığı’nın tespit ettiği kaçak kazı üzerine, Müdürlüğümüz uzmanlarınca belirtilen yerde yapılan incelemede, Doğu Roma (Bizans) Dönemi’ne ait kilise kalıntısı olduğu saptanan alan, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 21/05/2010 tarih ve 441 sayılı kararı gereğince, I. Derece Arke-olojik Sit Alanı olarak tescil edilmiştir. Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden alınan 25/06/2009 tarih ve 121672 sayılı ruhsat ve Valilik Makamı’nın 01/07/2009 tarih ve 908/1951 sayılı Olur’u ile belirtilen yerde kurtarma kazısı çalışmaları-na 2009 yılında başlanılmıştır (Harita: 1, 2). 2010-2011-2012 ve 2013 yıllarında çalışmalar devam etmiştir.

Kaçak kazılarla bir bölümü ortaya çıkan kilisenin, apsidal kısmının içini temizlenmek ve yapı hakkında detaylı bilgi edinmek amacıyla, mahalli imkânlarla kurtarma kazısı yapıl-mak istenmiş ancak, kazı yapılacak yerde kazı sahibine ait nohut tarlasının ekili durumda olması, ayrıca Seyitömer Termik Santrali sahasında acil arkeolojik kurtarma kazısı başla-masından dolayı, bahse konu yerde kurtarma kazısı çalışması iki gün yapılabilmiştir.

Bu iki günlük süre içerisinde, apsidal yapıdan kilisenin bema alanı girişine kadar top-rak ve moloz döküntüsü temizlenmiştir (Fot. 1). İç genişliği 5.20 m. olan üç yapraklı yonca (Threekonchos) planlı yapının duvarlarında kırmızı ve siyah renkli geometrik motiflere rastlanılmıştır. Bu üçgen formların içleri ve dışları spiral motiflerle işlenmiştir (Fot. 2). Yapıya ait mimari parçalardan mermer sütün kaidesi, mermer pencere köşe elemanı, dört satır yazı ve haç motifleri bulunan küfeki taşına oyma roliker bulunmuştur (Foto. 3). Dört satır yazıda “Kutsal Rolikerin Gömüsü” yazmaktadır (Fot. 4 ). Roliker içinde de kurşun kalıp yer almaktadır. İki günlük kısa kurtarma kazısı neticesinde, yapının dış duvarlarından ortalama 1.50 m. yüksekliğindeki kısmının günümüze kadar ulaştığı tespit edilmiştir. 2010 yılında yapılacak kazı çalışmaları öncesinde, alanda kaçak kazıların önlenmesi amacıyla Aslanapa İlçe Jandarma Komutanlığı’na 23/10/2009 tarih ve 3182 sayılı yazı yazılmış ve alanda gerekli güvenlik önlemlerinin alınması istenmiştir.

2010 Yılı Kurtarma Kazısı Çalışmaları

Tokul Köyü Kilise Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışmaları’na Bakanlığımız, Kül-tür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 25/06/2010 tarih ve 135246 sayılı ruhsatı ile Valilik Makamı’nın 29/09/2010 tarih ve 3065 sayılı Olur’u ile, 04/10/2010 tarihinde başlanılmış ve 02/11/2010 tarihinde sona erdirilmiştir. Kazının finansmanı Bakanlığımız, DÖSİMM’den İl Özel İdaresi’ne aktarılan 12.000 TL. ödenek ile sağlanmıştır. 2010 yılı çalışmaları, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Uzman/Arkeolog Recep KARACA, Uzman/Sanat Tarihçi Seher AKDUĞAN ve on işçiden oluşan bir ekipçe ger-çekleştirilmiştir.

49

2010 yılı içerisinde yapılan kurtarma kazısı çalışmasında 7.00 m. genişliğinde 25.00 m. uzunluğunda bir alan kazılmıştır. 2009 yılındaki kısa çalışmada, apsidal yapının doğu duvarının kaçak kazıcılar tarafından tahrip edildiği, toprak ve taşlarla apsidal yapının içinin doldurulduğu tespit edilmişti. Bu nedenle, öncelikle apsidal yapının içindeki moloz dö-küntüsü ve toprak temizlenmiştir. Apsidal yapının güney duvarından payandalı kapı bölü-münden itibaren moloz döküntüsü ve dolgu toprağı temizlenerek, batı yönde duvarın takibi gerçekleştirilmiştir. Duvar, düzgün kesme taşlar ile bazı bölümlerde devşirme malzeme-lerin kullanılarak inşa edildiği, dıştan ve içten payandalı olan ve payandalar arası sekileri olan bir mimari özelliktedir (Foto. 5). Kilisenin dış cephe duvarı kalınlığı 1.10 m. olarak saptanmıştır. Dış cephe duvarının kenarı açılırken, toprak dolgusunda 4,3 cm. çapında cam malzemeli (opalin) 1 adet çocuk bileziği ele geçmiştir.

Batı istikametinde 25.00 m. uzunluğunda devam eden yapıda, apsidal bölümün giriş holü kısmında, zemin altına gömülmüş, üzeri düzgün kayrak taşıyla kapatılmış mezarlar tespit edilmiştir.

Mezar 1: Batı istikametinde uzanan yapı kalıntısı, apsidal bölüme dönerken, kenarları tek sıra yarı işlenmiş taşlar ile çevrilmiş, üzeri kayrak taşları ile kapatılmış olan, sandık tipi bir mezardır. Kafatası batı yöne çevrili vaziyette olup, mezar doğu-batı doğrultuludur. 1.80 m. uzunlukta, 0.50 m. genişlikte, 0.35 m. derinliktedir. Mezarda; dorsal pozisyonlu bir yetişkine ait inhumasyon gömü tespit edilmiştir (Foto. 6). Sandık mezarda, Doğu Roma (Bizans) Dönemi’ne ait kırık pişmiş toprak kap parçaları ve cam göz yaşı şişesi parçaları ele geçmiştir (Fot. 7, 8).

Mezar 2: Batı istikametinde uzanan yapı kalıntısının, kuzey duvarına yakın mesafede tespit edilen bir kiremit mezardır. 0.90 m. uzunluğunda, 0.20 m. genişliğindedir. İnhumas-yon gömü uygulanan ve bir çocuğa ait olduğu tespit edilen mezarda yatış yönü, kemikler ve kafatası dağılmış vaziyette olduğundan tespit edilememiştir. Kiremit mezarda, korozyonlu durumda olan, basitçe halka biçiminde 1 adet bronz küpe ele geçmiştir (Fot. 9).

Mezar 3: Kilisenin apsidal kısmının giriş holünde, güney duvarına yakın yerde tespit edilen sandık tipi bir mezardır. 1.90 m. uzunluğunda ve 0.45 m. genişliğindedir. Doğu-batı doğrultulu konumlanan mezarda, kafatası batı yöne çevrili vaziyettedir. Dorsal yatırılmış yetişkin bir bireye ait olan inhumasyon gömü, kırık pişmiş toprak kap parçaları ve cam koku şişesi parçaları nedeniyle, Doğu Roma (Bizans) Dönemi’ne tarihlendirilmiştir (Fot. 10, 11).

Mezar 4: Mezar 3’ün ayakucunun çaprazında bitişik vaziyette, kayrak taşlarıyla köşe-leri oluşturulmuş sandık tipi bir mezardır. 1.10 m. uzunluğunda ve 0.30 m. genişliğindedir. Bu mezarda az sayıda küçük kemik parçası tespit edilmiştir. Bu nedenle, iskeletin yatış yönü ve gömü şekline ilişkin bir bilgiye ulaşılamamıştır. Mezarda herhangi bir küçük bu-luntu tespit edilememiştir.

50

Yapı kalıntısında, payandalar arasında apsidal yapı holünden koridora girerken ve ko-ridordaki payandalar arasında, geç dönemlerde yapıldığı tahmin edilen, iki payanda arası yapının orijinalinde olmayan taş örgülü bir yapı tespit edilmiştir. Kuyu benzeri bu yapının işlevi tam olarak anlaşılamamıştır. Bu kuyuda bolca hayvan kemiklerine rastlanmıştır. Yapı kalıntısının koridor içerisindeki toprak dolgusu içerisinde; moloz döküntüsü, pişmiş toprak künk parçaları, pişmiş toprak kap parçaları ve aşırı korozyonlu demir çiviler ile hayvan tokası olarak değerlendirebileceğimiz metal objeler ele geçmiştir ( Fot. 12, 13).

Koridorun sol nefi ayıran duvar içerisine sokulmuş yana yatık ve kırılmış vaziyette olan, 1.65 m. uzunluğunda olan bir mermer sütun tespit edilmiştir (Fot. 14). Kırık sütunun hemen yakınında, duvarın içinde devşirme malzeme olarak kullanılmış olan, muhtemelen duvar içindeki sütunun kaidesi olan bir postament saptanmıştır. Kuzey nefte, iki payanda arası düzgün kesme taşlarla örülü, mezar benzeri kuyuya burada da rastlanmıştır. İçeri-sinden kum oranı yüksek dolgu toprağı çıkartılmıştır. Toprak dolgusundan herhangi bir buluntu ve kalıntı ele geçmemiştir (Fot. 15). Yapı kalıntısının koridoru içerisindeki toprak dolguda 1.50 x 1.30 x 0.27 m. ölçülerinde olan, yana yatık vaziyette, ortası oval şekilde iş-lenmiş, mermer malzemeli bir ambon saptanmıştır. Ambon incelendiğinde, oval yuvarlağın etrafına kademeli silme işlendiği görülmüştür (Fot. 16). Koridorun sonlandığı bölümde, birbirine yakın mesafede 0.98 x 0.48 m. ölçülerinde ve 1.12 x 0.66 m. ölçülerinde olan, kö-şeleri kırık mermer mimari parçalara rastlanmıştır Devşirme malzeme olarak kullanılan bu mimari parçaların, mezar yapısında kullanılabileceği tahmin edilmekle birlikte, bu mimari parçaların olduğu yerde kemik ya da pişmiş toprak kap parçalarına rastlanmamıştır.

Ortaya çıkartılan yapı kalıntısının doğu tarafında, koridorla bağlantısı olmayan, köşe-leri payandalarla güçlendirilmiş bir oda tespit edilmiştir. Oda içerisinde pişmiş toprak çatı kiremidi parçalarına ve moloz döküntüsüne rastlanmıştır. Bu oda, yüzeyden, kod olarak ortalama 1.90 m. alttadır. Odanın doğu duvarına, muhtemelen sonraki dönemlerde kul-lananlar tarafından eklenmiş bir duvar kalıntısı mevcuttur. Sonradan eklenen bu duvarda bağlayıcı malzeme olarak kireç kullanılmıştır. Yapılma amacı da tahminen oda girişini da-raltıp, kapı görünümü vermek olmalıdır. Oda girişinin önünde düzgün kayrak taşlarından yapılmış taban döşemesi yer almaktadır. Taban döşemesinin altında beyaz harç tabakası gö-rülmektedir. Harç tabakası ana toprak üzerine dökülmüştür. Taban döşemesi güneye doğru devam etmektedir (Fot. 17).

2010 yılı içerisinde yapılan bir aylık kurtarma kazısı neticesinde, ortaya çıkan yapı kalıntısının, güney istikamete doğru devam eden sütunlu ve payandalı bir yapı olduğu sap-tanmıştır.

2011 Yılı Kurtarma Kazısı Çalışmaları

Tokul Köyü Kilise Kurtarma Kazısı çalışmalarına Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden alınan 16/05/2011 tarih ve 103839 sayılı ruhsat ve Vali-lik Makamı’nın 03/10/2011 tarih ve 3237 sayılı Olur’u ile 04/10/2011 tarihinde başlanıl-mış, 02/11/2011 tarihinde çalışmalar sona erdirilmiştir. Kazının finansmanı Bakanlığımız,

51

DÖSİMM’den gönderilen ve İl Özel İdaresi’ne aktarılan 15.000 TL. ödenekle sağlanmıştır. 2011 yılı çalışmaları, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Uzman/Arkeo-log Recep KARACA ve onbir işçiden oluşan bir ekipçe gerçekleştirilmiştir.

2011 yılı kazı çalışmaları, kilisenin 2010 yılında ortaya çıkartılan 25.00 m. uzunlu-ğunda, 7.00 m. eninde olan kalıntısının koridor, kuzey duvarı kenarı ve güney bölümünde gerçekleştirilmiştir. 2010 yılında ortaya çıkartılan kuzey yan nefteki kuyu benzeri düzensiz taşlarla çevrilmiş yapı ile koridordaki düzensiz taşlar kaldırılmıştır (Fot. 18).

Koridorun sonundaki oda tabanını temizleme çalışmasında, yüzeyden 2.00 m. alt kod-da yer alan odada mezarlar ortaya çıkmıştır.

Mezar 5: Üzeri düzgün kayrak taşlarıyla kapatılmış, köşeleri pişmiş toprak tuğla, taş ve mermer devşirme malzeme ile ölçüleri 1.80 m. uzunluğunda, 0.50 m. genişliğinde 0.35 m. derinliğinde olan, çevresi pişmiş toprak tuğla, taş ve devşirme malzeme ile örülmüş, sandık tipi bir mezardır (Fot. 19). Devşirme malzeme olarak kullanılan, 0.24 x 0.13 m. öl-çüsündeki kırık mermer bir parça üzerine yazıt yer almaktadır (Fot. 20). Dorsal yatırılmış, kafatası batı yöne bakar vaziyette bir yetişkine ait inhumasyon gömüdür.

Mezar 6: Mezar 5’e yakın mesafede, odanın köşesinde, 1 adet basit toprak mezar tes-pit edilmiştir. İnhumasyon gömü uygulanan mezarda, kafatası batı yöne çevrik durumdadır. Dağılmış vaziyetteki diğer iskelet parçalarından hareketle, bu mezarın bir çocuk bireye ait olduğunu söylemek mümkündür. Bu mezarda, ölü hediyesi olarak, çapları ortalama 4,5-5 cm. olan 4 adet, cam bilezik ile 2,2 cm. çapında olan 2 adet bronz küpe ele geçmiştir.

Kilise kalıntısının kuzey duvarında, temel seviyesine inme çalışmaları sürdürülürken, bu bölümde de mezarlarla karşılaşılmıştır.

Mezar 7: Kuzey duvarına yakın mesafede, kenarlarda düzgün kesme taşlarının kulla-nıldığı, üstü kayrak taşları ile kapatılmış, 1.90 m. uzunluğunda, 0.47 m. genişliğinde, 0.33 m. derinliğinde olan, sandık tipi bir mezar ortaya çıkarılmıştır. Kafatası batıya dönük bir biçimde dorsal pozisyonlu inhumasyon gömü, yetişkin bir bireye aittir. Mezarda ölü hedi-yesi olarak herhangi bir buluntu ele geçmemiştir (Fot. 21).

Mezar 8: Mezar 7’nin yanında, köşeleri basitçe taşlarla oluşturulmuş, sandık tipinde bir mezardır. 0.80 m. uzunluğunda, 0.25 m. genişliğinde, 0.28 m. derinliğindedir. Dorsal pozisyonlu olan inhumasyon gömü çocuk bir bireye aittir. Bu mezarda da herhangi bir ölü hediyesine rastlanmamıştır.

Kilise kalıntısının güney bölümünde yapılan kazı çalışmalarında, yüzeyden ortalama 0.50 m. derinliğe inilmiş olup, güney cephe duvarları büyük ölçüde ortaya çıkarılmıştır. Güney cephe duvarına yakın mesafede, düzgün kesme taşlarla örülmüş içi toprak dolgu-lu olan, 2.15 m. uzunluğunda, 0.95 m. genişliğinde, muhtemelen bir mezar yapısı olarak hazırlanmış ancak içinde herhangi bir gömü gerçekleştirilmemiş olan bir mimari kalıntı

52

tespit edilmiştir. Kilisenin orta nefi olarak tanımlanabilecek apsidal çıkıntılı güney bölümü, zamanla tahrip olduğundan, mevcut mimari elemanlar dağınık vaziyette, döküntü toprağı içinde bulunmuştur. Yüzeyden 1.90 m. alt kotta olan, döküntü toprakla dolu orta nef kıs-mının 10.00 x 5.00 m. olan kısmı kazılmış ve ortaya çıkarılmıştır. Orta nef bölümü zemi-ninde, karo şeklinde döşenmiş pişmiş toprak taban kiremitleri kullanıldığı tespit edilmiştir. Zeminde, ortada birbirine yakın ölçüde 1.29 x 0.86 x 0.25 m. ölçülerinde olan iki mimari eleman arasında, 1.54 m. çapında olan diğer mimari parçalara rastlanmıştır. Kilise kalıntısı-nın tahrip olmuş üst mimari yapısının orta nef bölümünde, mimari parçalar olarak, templon payesi, sütunce, haç kabartmalı sütun başlıkları ile bol miktarda çatı kiremidi ve düzensiz taşlar ortaya çıkartılmıştır (Fot. 22).

Orta apsisin dış duvarında, birbirine yakın mesafede, yüzeye yakın olarak, üç tanesi boş olmak üzere, toplam 5 adet mezara rastlanmıştır. Mezarların dört adedi birbirine paralel olup, yani doğu-batı yönünde olup, diğeri kuzeydoğu-güneybatı istikametindedir (Fot. 23).

Mezar 9: Orta apsisin güney kenarda yer alan, üzeri kayrak taşları ile örtülü, köşeleri az işlenmiş taşlarla oluşturulmuş sandık tipi bir mezardır. 1.75 m. uzunluğunda, 0.50 m. genişliğinde, 0.35 m. derinliğe sahiptir. Doğu-batı doğrultu mezarda inhumasyon gömü uygulanmış olup, iskelet dorsal pozisyondadır. Yetişkin bir bireye ait olan mezarda ölü hediyesi olarak herhangi bir buluntu ele geçmemiştir.

Mezar 10: Orta apsisin güney kenarında yer alan mezarlardan, içinde gömü yapılan ikincisidir. 1.10 m. uzunluğunda, 0.40 m. genişliğinde, 0.40 m. derinliğindedir. Üzeri kay-rak taşları ile kapatılmış olan mezarın köşeleri az işlenmiş taşlarla oluşturulmuş sandık tipi bir mezardır. Mezarda sadece kafatası ortaya çıkartılmış olup, iskeletin diğer parçalarına rastlanmamıştır. Kafatası kenarında 5,3 x 3,6 cm. ölçülerinde olan, bronz malzemeli delikli bir haç kolye in-situ olarak ele geçmiştir (Fot. 24).

Sonuç olarak; 2011 yılı içerisinde yapılan bir aylık kazı çalışmasında, şapele (Parekk-lesion) bitişik kilise olarak tanımlayabileceğimiz yapı kalıntısının, orta nefin bir bölümü ile kuzey duvarında seviye inme çalışması yapılmış olup, güney cephesinde de duvarın yüzeyden 0.50 m.lik bölümünün ortaya çıkarılması gerçekleştirilmiştir (Fot. 25).

2012 Yılı Kurtarma Kazısı Çalışmaları

Tokul Köyü Kilise Kurtarma Kazısı Çalışmaları’na Bakanlığımız, Kültür Varlıkla-rı ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 16/03/2012 tarih ve 60348 sayılı ruhsatı ve Valilik Makamı’nın 17/09/2012 tarih ve 3386 sayılı Olur’u ile 17/09/2012 tarihinde başlanılmış, 11/10/2012 tarihinde sona erdirilmiştir. Kazının finansmanı Bakanlığımız, DÖSİMM’den İl Özel İdaresi’ne aktarılan 20.000 TL. ödenekle sağlanmıştır. 2012 yılı çalışmaları, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Uzman/Arkeolog Recep KARACA ve onbeş işçiden oluşan bir ekipçe gerçekleştirilmiştir.

53

2012 yılı içerisinde yapılan kurtarma kazısı çalışmasında; önceki yıllarda 25.00 x 7.00 m. ölçülerinde ortaya çıkarılan kilise kalıntısının, tamamına yakın bölümü kazılmış olup, kilisenin boyutları 25.00 x 12.00 m. ölçülerine ulaşmıştır. Orta nef ve güney nef bölümle-rindeki dolgu toprağı kaldırılmış olup, orta apsis ve güney apsis duvarlarının dışındaki me-zarlar ortaya çıkartılmıştır. Orta nef ve güney nefin tamamı ortaya çıkartılmış, dış narteks bölümünün de güney duvarı hariç olmak üzere, geri kalanı netleştirilmiştir. Kilisenin, taban seviyesine göre yüksekliği yer yer 2.00 m. ila 1.70 m. arasında değişen dolgu toprağı ile dolu olan orta nef ve güney nef temizlenmiştir. Orta nef ve güney nefteki dolgu toprağında bol miktarda çatı kiremidi parçası bulunmuştur. Orta nefin doğu kısmı tamamen ortaya çıkartılmış olup, 1.00 m. yüksekliğinde üst basamakları tahrip olmuş durumdaki apsis te-mizlenmiştir.

Sıva ile kaplı olan basamaklı apsisin üst basamaklarının tahrip olduğu saptanmıştır. Apsisin sol tarafındaki ilk basamakta ise mermer devşirme malzeme (paye) kullanıldığı görülmüştür. Güney nef ile orta nef ara duvarında 1.30 m. aralıklarla sütun kaideleri ortaya çıkarılmıştır. Sütun kaideleri, 2010 yılı kazısında ortaya çıkartılan kuzey nef ile orta nef arası duvardaki sütun kaideleriyle simetrik yapıdadır (Fot. 26, 27). Orta nefte bir ucu kırık, bir tarafında haç işli, mimari taşıyıcı eleman ile sütun kaidesi ve yarım sütun şeklinde ortası oval mimari parça bulunmuştur.

Kilise kalıntısının güney duvarı, 2010 yılı kazısında ortaya çıkartılan kuzey duvarı

gibi payandalı olup, 2010 yılında kuzey duvarda ortaya çıkartılan kuyu benzeri yapı burada da bulunmuştur. Yaklaşık 1.80 m. boyunda olan kuyuda, mermer devşirme malzemelerin kullanıldığı görülmüştür. Kuyu dolgu toprağında herhangi bir buluntuya rastlanmamıştır (Fot. 29). Güney nefte de içten payandalı bir şekilde yapılmış payandalara, muhtemelen geç dönemlerde eklenmiş, örgü tekniği değişik bir duvar eklentisi yapıldığı görülmüştür. Güney nefte apsis önünde 0.80 m. uzunluğunda, yerinde sabit sütun ve ilaç kaşığına benzer bir kaşık ve bol miktarda renkli sıva parçası ele geçmiştir (Fot. 30). Narteksten, naos bölü-müne girişte 2.30 m. uzunluğunda, 1.40 m. genişliğinde mermer giriş eşiği ortaya çıkartıl-mıştır (Fot. 31). Mermer giriş eşiğine yakın bölgede, kenarları kırık sütun kaidesi, sütunce ile mermer paye ve demir kilit parçası bulunmuştur. Paye topuz başlı olup, Erken Bizans döneminde sıklıkla kullanılmıştır (Fot. 32).

Dış narteks bölümünün güneybatı bölümünde 0.76 x 0.87 x 0.76 x 0.87 m. ölçülerinde 0.75 m. derinliğinde, köşesi ve kenarları kırık, mermerden yapılmış bir vaftiz havuzu tespit edilmiştir. Vaftiz havuzu, dıştan dört kollu haç ile içten dört yapraklı yonca (tetrakonchos) kesitlidir (Fot. 33, 34). Vaftiz havuzunun kenarında da burgu kulplu cam bardak parçası ve kenarı yazıtlı mermer kap parçası ele geçmiştir (Fot. 35, 36).

Kilise kalıntısının güney cephesi duvarında temel seviyesine inme çalışması yapılmış-tır. Güney duvarına bitişik vaziyette mezarlar ortaya çıkarılmıştır.

Mezar 11: Güney duvarına bitişik yapılan mezarlardan birisidir. Üzeri kayrak taşları ile kapatılan mezarın, kenarlarında düzgün kesme taşların kullanıldığı sandık tipi bir me-

54

zardır. 0.55 m. uzunlukta, 0.20 m. genişlikte ve 0.25 m. derinliktedir. Mezar, bir bebeğe ait olup, inhumasyon gömü uygulanmıştır. Batı yöne çevrili kafatası dışında diğer kemikler erimiş durumdadır. Mezarda ölü hediyesi olarak herhangi bir buluntuya rastlanılmamıştır (Fot. 37).

Mezar 12: Yine güney duvara bitişik durumda yapılan mezarlardan birisidir. 1.80 m. uzunlukta, 0.40 m. genişlikte ve 0.37 m. derinliktedir. Üst kısmı kayra taşları ile kapatılmış, kenarları yarı işlenmiş taşlarla oluşturulmuş sandık tipi bir mezardır. Mezarın alt kısmı kaçak kazıcılar tarafından tahrip edilmiş durumdadır. Yetişkin bir bireye ait inhumasyon gömü uygulanan bir mezardır (Fot. 38).

Mezar 13: Mezar 12’ye yakın mesafedeki mezarlardan biridir. Üzeri kayra taşları ile kapatılmış, kenarları yarı işlenmiş taşlarla oluşturulmuş sandık tipi bir mezardır. 1.10 m. uzunlukta, 0.30 m. genişlikte ve 0.30 m. derinliktedir. Dorsal pozisyondaki gömü, genç bir bireye ait olup, inhumasyon gömü uygulanmıştır (Fot. 39).

Mezar 14: Mezar 13 ile yan yana olan bir diğer mezardır. Üzeri kayra taşları ile kapatılmış, kenarları yarı işlenmiş taşlarla oluşturulmuş sandık tipi bir mezardır. 1.15 m. uzunlukta, 0.40 m. genişlikte ve 0.30 m. derinliktedir. Dorsal pozisyondaki gömü, genç bir bireye ait olup, inhumasyon gömü uygulanmıştır ancak, Mezar 13’deki gömüye nazaran iskelet daha fazla erimiş durumdadır.

2012 yılı kazı çalışmalarında büyük oranda ortaya çıkarılan büyük apsisin doğu dış duvarı ile şapel giriş holünün doğu dış duvarına bitişik durumda olan 9 adet mezar tespit edilmiştir.

Mezar 15-21: Büyük apsisinin doğu dış duvarına bitişik olarak yapılan mezarlardır. Üst kısımları kayrak taşları ile kapatılmış olup, köşelerde yarı işlenmiş taşlar kullanılarak oluşturulmuş sandık tipi mezarlardır. Mezarlar doğu-batı yönünde, birbirine yakın mesa-fededir. Baş tarafları batı yönlü olan sandık mezarlar ortalama 1.80 m. uzunlukta, 0.50 m. genişlikte ve 0.35 m. derinliktedir. Dorsal posizyonlu inhumasyon gömüler, genel ola-rak yetişkin ve genç bireylere aittir. Bazılarının iskeletlerinde tahribatlar söz konusu olup, bunun nedeni yüzeye çok yakın olmaları ve kaçak kazılardır. Yetişkin bir bireye ait olan Mezar 17’de ölü hediyesi olarak, tamamen korozyona uğramış, kırık durumdaki 2 x 3 cm. ölçüsünde bir haç ele geçmiştir. Diğer mezarlarda ise herhangi bir ölü hediyesine rastlan-mamıştır. Bu mezarların, olasılıkla şapelde görevli olan rahiplere, kiliseyi yaptıran ya da yapımına destek sağlayan kişi ve ailesine ait olabileceği ileri sürülebilir (Fot. 40).

Mezar 22-23: Şapel giriş holünün doğu dış duvarına yakın yapılan 2 adet mezardır. Üst kısımları kayrak taşları ile kapatılmış olup, köşelerde yarı işlenmiş taşlar kullanılarak oluşturulan, doğu batı yönlü, sandık tipi mezarlardır. İskeletlerin baş tarafları batı yönlü olan sandık mezarlar 1.80 m. uzunlukta, 0.50 m. genişlikte ve 0.35 m. derinliktedir. Dorsal pozisyonlu inhumasyon gömüler, genel olarak yetişkin ve genç bireylere aittir.

55

Bu mezarların dışında, büyük apsisin doğu dış duvarı kenarında 1 adet kiremit mezar tipine rastlanmış, ancak bu mezara gömü gerçekleştirilmediği tespit edilmiştir.

Sonuç olarak 2012 yılı içerisinde yapılan yirmibeş günlük kurtarma kazısı kazı çalış-malarında, şapele bitişik, kilise olarak tanımlayabileceğimiz yapı kalıntısının tamamına yakını ortaya çıkartılmıştır. Bazilikal planlı kilisenin doğu ve batı taraflarında karşılaşılan sandık tipi mezarların, Doğu Roma (Bizans) Dönemi gömüleri olduğu anlaşılmıştır. Kili-senin mimarisinin tam olarak saptanabilmesi amacıyla, 2013 yılındaki çalışmalarda, mi-mariyi bütünlüğü eksik bırakan noktalarda kazı ve temizlik çalışmaları gerçekleştirilmesi planlanmıştır.

2013 Yılı Kurtarma Kazısı Çalışmaları

Tokul Köyü Kilise Kurtarma Kazısı Çalışmaları’na Bakanlığımız, Kültür Varlıkla-rı ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden alınan 08/03/2013 tarih ve sayılı ruhsat ve Valilik Makamı’nın 19/08/2013 tarih ve 2763 sayılı Olur’u ile,15/08/2013 tarihinde başlanılmış, 13/09/2013 tarihinde sona erdirilmiştir. Kazının finansmanı, Bakanlığımız, DÖSİMM’den İl Özel İdaresi’ne aktarılan 45.000 TL. ödenek ile sağlanmıştır. 2013 yılı çalışmaları, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Uzman/Arkeolog Recep KARACA, Uzman/Sanat Tarihçi Savaş GÜRBÜZ ve yirmibeş işçiden oluşan bir ekipçe gerçekleştirilmiştir.

Bu dönemde yapılan çalışmalarda; önceki yıllarda 25.00 x 10.00 m. ebatlarında ortaya çıkarılan kilise kalıntısının tamamı ortaya çıkartılmış olup, kilisenin boyutları son haliyle 26.00 x 15.00 m. ölçülerine ulaşmıştır. Kilise kalıntısında; dış narteks güneybatı köşe ve batı duvarı giriş kapısı çalışmaları ile güney açması, doğu açması, kuzeydoğu ve kuzey açmaları olmak üzere, altı bölümde çalışmalar gerçekleştirilmiştir.

2013 yılı çalışmaları öncesi, orta nef (iç narteks) bölümünde, kaçak kazıcılar tarafın-dan bema bölümünün tahrip edildiği görülmüştür. Burada yapılan çalışmada 3.40 x 4.40 m. ölçülerinde mermer bir taban ortaya çıkartılmıştır (Fot. 41). Bema bölümü ile orta nef (iç narteks) bölümünde kot farkına rastlanmamıştır. Bema bölümünde, 2010 yılı kazı çalışma-larında ele geçen bronz döküm haç gibi, üzerinde kazıma tekniği ile Hz. İsa betimlemesi işlenmiş olan, kapaklı bir bronz haç daha bulunmuştur (Fot. 42). Kilisenin taban kodunun, günümüz toprak yüzeyi kodundan, yapı genelinde yer yer 2.00 m. ila 1.70 m. aşağıda ol-duğu saptanmıştır.

Dış narteks güneybatı bölümünde, çalışmalara engel teşkil eden bir ağaç kaldırılmış olup, dolgu toprağı temizleme çalışmasında, yüzeye yakın taş yığınları içinde 1 adet cam malzemeli çocuk bileziği bulunmuştur. Benzer şekildeki cam (opalin) bilezikler, 2012 yılı kazı sezonunda Mezar 6’da da ele geçmiştir (Fot. 43). Güneybatı bölümdeki dolgu topra-ğında, önceki yıllardaki kazı çalışmalarında, diğer bölümlerde (kuzey, orta ve güney nef) rastlandığı gibi bol miktarda çatı kiremidi parçası ve moloz taş kalıntısına rastlanmıştır.

56

Dış narteks bölümünün, kazı çalışmalarında ortaya çıkartılan güneybatı odası, içten payandalı ve sekili olup, 2010 yılı kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan dış narteks kuzey-batı odası ile simetrik olduğu saptanmıştır. Oda, kare şeklinde olup, girişi dış nartekse açılmaktadır. Yine, güneybatı bölümünde 0.80 m. uzunluğunda, 0.10 m. kalınlığında, eski kırıkları olan, tahrip olmuş çelenk içerisinde kazıma haç görülen, bir yüzü sarmal bitki motifli sunak taşı ile taşçı tarağı izleri belli olan 0.85 m. uzunluğunda, 0.40 m. eninde olan, tüm yüzü boş bırakılmış mimari bir eleman bulunmuştur. Dış narteks batı duvarı tamamen ortaya çıkartılmış olup, uzunluğu 14.80 m. olarak ölçülmüştür. Batı duvarında 1.50 m. genişliğinde eşikli, payandalarla güçlendirilmiş kapı girişi ortaya çıkartılmıştır (Fot. 44). Kapı girişinde, İÖ. 62 tarihli Roma Cumhuriyet Dönemi’ne ait gümüş bir sikke (Fot. 45) ve kolları taş kakma tekniğinde süslenmiş, 0.17 x 0.13 m. ölçüsünde olan demir bir haç ele geçmiştir (Fot. 46). Kilise güney cephe duvarına yakın bölgede, büyük bir pithos par-çasının ağız kısmı ele geçmiş olması bakımından, olasılıkla kilise kalıntısının bu bölümü ambarla ilişkilidir.

Kilise güney cephe duvarının güneybatı bölümünde, kilise duvarına paralel olarak ya-pılmış 3 adet mezar tespit edilmiştir.

Mezar 24-27: Birbirine yakın mesafede yapılan 3 adet mezardır. Üzerleri kayra taş-ları ile kapatılmış, kenarları yarı işlenmiş taşlarla oluşturulmuş sandık tipi mezarlardır. Ortalama 1.00 m. uzunlukta, 0.50 m. genişlikte ve 0.30 m. derinliktedir. Mezarlar doğu-batı doğrultulu olup, iskeletlerin baş kısmı batı yönlüdür. Dorsal pozisyonlu inhumasyon gömüler yetişkin bireylere aittir. Mezarlarda ölü hediyesi olarak herhangi bir buluntu ele geçmemiştir.

Güney açmasında 4.00 x 3.00 m. ölçülerinde, 0,50 m. yüksekliğinde ve 1.00 m. kalın-

lığında olan, bazı bölümleri tahrip olmuş durumda duvar kalıntıları da ortaya çıkartılmıştır. Güneyde yer alan açmadaki çalışmalarda, , kilise güney duvarına bitişik vaziyette, birbirine yakın durumda olan 8 adet mezar tespit edilmiştir.

Mezar 28-35: Üzerleri kayra taşları ile örtülü, köşeleri yarı işlenmiş taşlarla oluştu-rulmuş sandık tipi mezarlardır. Günümüz yüzeyinden 0.30 m. ila 0.70 m. derinlikte tespit edilen sandık mezarlar ortalama 1.80 m. uzunlukta, 0.40 m. genişlikte ve 0.35 m. derin-liktedir. Baş kısmı batı yönlü olan mezarlar doğu-batı doğrultuludur. Dorsal pozisyonlu inhumasyon gömüler yetişkin bireylere aittir. Mezarlarda ölü hediyesi olarak herhangi bir buluntu ele geçmemiştir1.

1 Tokul Kilisesi çevresinde 2013 yılı öncesinde ortaya çıkarılan mezarlarda ele geçen iskeletlerin analizleri,Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 26/01/2011 tarih ve 17711 sayılı izinleri ile, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Antropoloji Bölümü, Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ahmet Cem ERKMAN başkanlığındaki uzmanlarca gerçekleştirilmiştir. 2013 yılı kazı sezonunda ele geçen iskeletlerin analizleri Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 24/10/2013 tarih ve 202799 sayılı izinleri ile yine Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Antropoloji

Bölümü’nce gerçekleştirilecektir.

57

Kilise kalıntısının 40.00 m. kuzeyinde yer alan açmada, toprak yüzeyinden 0.30 m. derinliğe inildiğinde, kuzey-güney doğrultulu, 12.70 x 4.00 x 0.40 m. ölçülerinde olan bir duvar tespit edilmiştir. Duvar yüksekliği ortalama 0.50 m.dir. Bu duvarın bazı bölümleri tahrip olmuş olup, olasılıkla Doğu Roma (Bizans) Dönemi’ne ait bir evin taban döşemesi-dir. Odalar birbirine bölünmüş vaziyettedir ancak duvarlar simetrik değildir. Yapının temel kısmı bulunmuş olduğundan, duvarların altında ana toprağa ulaşılmıştır (Fot. 47). Bu duvar kalıntısında yapılan çalışmalarda, Doğu Roma (Bizans) Dönemi’ne ait 1 adet pişmiş toprak kandil ele geçmiştir (Fot. 48). Simetrik olmayan bu duvarların yakınında, birbirine yakın mesafede yer alan 5 adet mezar tespit edilmiştir.

Mezar 36-41: Üzerleri kayra taşları ile örtülü, köşeleri yarı işlenmiş taşlarla oluştu-rulmuş sandık tipi mezarlardır. Günümüz yüzeyinden 0.30 m. ila 0.70 m. derinlikte tespit edilen sandık mezarlar ortalama 1.80 m. uzunlukta, 0.40 m. genişlikte ve 0.35 m. derin-liktedir. Baş kısmı batı yönlü olan mezarlar doğu-batı doğrultuludur. Dorsal pozisyonlu inhumasyon gömüler yetişkin bireylere aittir. Mezarlarda ölü hediyesi olarak herhangi bir buluntu ele geçmemiştir

Mezar 42-43: Mezar 36-41’e yakın mesafede tespit edilen iki mezardır. Üzerleri kay-rak taşları ile örtülü olan mezarların köşeleri yarı işlenmiş taşlarla oluşturulmuş sandık tipi mezarlardır. Ölçüleri açısından diğer mezarlardan biraz farklıdır. 2.00 m. uzunlukta, 0.80 m. genişlikte ve 0.40 m. derinliktedir. Dorsal pozisyonlu inhumasyon gömüler yetişkin bireylere aittir. Mezarlarda ölü hediyesi olarak herhangi bir buluntu ele geçmemiştir2.

2013 yılı kazı çalışmaları sonucunda, mimari olarak kilisenin tamamı ortaya çıkarıl-mıştır.

2 Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Antropoloji Bölümü’nün, 2012 yılı Tokul Kilise Kurtarma Kazısı’nda elegeçen iskeletler üzerinde yaptığı analiz raporlarına göre, iskeletlerde gözlemlenen travmalar ve diğer sağlık lezyonlarının, bireylerin yaşam koşullarının zor ve sağlık sorunlarının fazla olduğunu gösterdiğine işaret edilmektedir. Buna karşın, dişlerle ilgili analizlere bakıldığında, genç bireylerin ağız sağlığının, çağın diğer toplumlarıyla karşılaştırıldığında, daha iyi durumda oldukları ifade edilmektedir. Bu konuda bkz: Ö.SURUL-A.C. ERKMAN-M. TÜRKRÜZÜN- Y. ALKAN- S.SAĞIR- Ö.ŞİMŞEK, 2012, “Çiledir Höyük ve Tokul Şapel Kazısı İskeletlerinin Paleantropolojik Açıdan Değerlendirilmesi”, 27. Arkeometri Sonuçları Toplantısı,

Ankara, s. 179-190.

58

Tokul Kilise Kurtarma Kazısı’nın 2009-2013 Arası Genel Değerlendirmesi

Frigya’nın Doğu Roma (Bizans) Dönemi idari sınırları için, kilise kayıtlarına bakıldı-ğında, Frigya Pakatiana Eyaleti’nin Başpiskoposluğu’nun Laoidikeia’da olduğu bilinmek-tedir (Denizli-Ladik). Efsanevi kurucu Kotys’ın kenti anlamına gelen Kotiaion (Kütahya) ve Aizanoi (Çavdarhisar-Kütahya) ise başpiskoposluğa bağlı piskoposluk merkezleridir. MS. 10. yüzyılda Kotiaion’un, “Opsikion Theması”na bağlı olduğu bilinmektedir3. Asla-napa-Tokul Köyü de bu bölge içinde yer almaktadır.

2013 yılındaki kazı çalışmaları sonucuna göre; iki evreli olarak düşünülen yapının birinci evresindeki mermer sütunlar, kaideler, templon payeleri ve benzeri mimari plastik unsurların, ikinci evredeki yapıda duvar malzemesi olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. İkinci evrenin yöresel volkanik taşlarla örüldüğü anlaşılmıştır.

Birinci evrede; daha sonraki evrelerde yapılmış olan vaftizhane ve odaların yer aldığı

bölümden, mermer döşemeli kapı girişinden yine pişmiş toprak döşemeli zemine, sütunlar-la ayrılan üç nefli yapının naos kısmına geçiş yapılmıştır. Dış narteks bölümünün sonradan eklendiği, duvar örgü sisteminden anlaşılmaktadır.

İkinci evrede; dış narteks bölümü yapıya eklenmiştir. Üç nefli kilisenin batı tarafında-ki giriş kısmının sağında, mermer malzemeli vaftiz havuzu (kolymbethra) yer alır. Vaftiz havuzu dıştan haç, içten dört yonca yaprağı şeklindedir. Sol tarafta ise çeşitli amaçlar için kullanılan küçük odacıkların yer aldığı görülmüştür.

Narteks’ten orta alana geçildiğinde, yani halkın ibadet alanı olan naos zemininin, piş-miş toprak kiremitlerle döşendiği, yan neflerde de aynı sistemin uygulandığı görülmek-tedir. Yan nefler, birinci evrede mermer sütunlarla ayrılmışken, ikinci evrede taş duvarlar örülerek ayrım sağlanmıştır. Burada, birinci evredeki mermer sütun ve kaidelerin, geç dö-nemde duvar içinde devşirme malzeme olarak kullanıldığını görmekteyiz.

Kutsal bölüm olan bemanın 3.40 x 4.40 m. ölçülerinde mermer bloklarla kaplandığı ve burada yer alması gereken ambona ait mimari parçalarına, neflerin çeşitli bölümlerinde rastlanmasının nedeni, arazinin tarım amaçlı kullanımı olsa gerektir. Merdiven ve korkuluk levhalarına rastlanılmasa da, ambon platformu sol nef içinde bulunmuştur.

Kiliselerdeki genellikle bema ile naos arasında olan yükselti farkına burada rastlanma-maktadır. Naosun pişmiş toprak, bemanın ise mermer döşeme ile inşa edilmesi ise, olasılık-la bemanın kutsallığını artırmak içindir. Apsisdeki basamakların üç sırası kurtarılabilmiş ve üzeri kerpiç sıva ile düzenlenmiştir. Bu bölümde templon paye ve sütuncelerine rastlasak da, ikonastasislere ve kiborion mimari öğelerine rastlanmamıştır. Bu durum, kilisenin MS. 11. ve 12. yüzyıl öncesine ait olduğuna işaret etmektedir.

PARMAN, E, 2002, Ortaçağ’da Bizans Dönemi’nde Frigya (Phrgia) ve Bölge Müzelerindeki Bizans Taş Eser-

leri, Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, Eskişehir.

59

Kilisenin kuzeydoğu bölümünde, dört yapraklı yonca şeklindeki mimari düzenlemesi ile şapel-dua odası olarak inşa edildiğini düşündüğümüz bir mimari düzenleme yer almak-tadır. Bu şapel ya da dua odasının duvarlarında çoğunlukla dökük vaziyette de olsa, bordo renkli freskolar görülmektedir (Fot. 50).

Kilisenin kuzey ve güney yönlerinde, çevredeki yıkıntılardan birçok sivil mimari yapının var olduğu anlaşılmaktadır. Kotiaion (Kütahya) piskoposluğuna bağlı olduğunu düşündüğümüz bu kilise, üç nefli bazilikal planı ile bölgede günümüze ulaşan ender ya-pılardan birisidir. Yapının ilk evresinde mermer sütunların, kaidelerin, sütuncelerin Doğu Roma (Bizans) Dönemi mimarisini yansıtmasıyla birlikte, ikinci evresinde düzgün kesme taş kullanımı ile kilisede büyütme çalışmaları dikkat çekmektedir. İkinci evrede dış narteks yapılarak, mermer vaftiz havuzu burada kullanılmış ve nişlerle oluşturulmuş odalar ise olasılıkla, çok amaçlı kullanım görmüştür. Nüfusun arttığına işaret eden bu çalışmalar ile kilisenin bölgede döneminin orta ölçekli bir yapısı olduğu anlaşılmaktadır.

Kilisenin apsisinin doğusuna paralel yapılan kuzey-güney doğrultulu sandık tipi me-zarlar ile güney duvarına paralel şekilde yapılan kuzey-güney ve doğu-batı doğrultulu san-dık tipi mezarlar, olasılıkla burada görevli olan rahiplere, kiliseyi yaptıran kişi ve ailesine, çevrede yaşayan ve kiliseye bağış yapan ailelere aittir. Kilise mimarinin göreceli büyüklü-ğü ve çevresindeki mezarlardan hareketle, yörede güçlü bir köysel yerleşimin ve buna bağlı olarak nüfusun olduğunu ileri sürmek mümkündür (Fot. 51, 52).

İskeletlere İlişkin Paleoantropolojik Bulgular ve Değerlendirme:

a) Demografik Yapı:

Kazıdan ele geçen iskelet serisi 49 bireyden oluşmaktadır. Bunların 2’si fetus, 3’ü bebek, 12’si çocuk, 11’i kadın ve 19’u erkektir (Tablo1). Korunma durumlarının kötü ol-masından dolayı iki bireyin cinsiyet tespiti yapılamamıştır (Tablo 1).

Tablo 1: Demografik Yapı

60    

Kilisenin kuzeydoğu bölümünde, dört yapraklı yonca şeklindeki mimari düzenlemesi ile şapel-dua odası olarak inşa edildiğini düşündüğümüz bir mimari düzenleme yer almaktadır. Bu şapel ya da dua odasının duvarlarında çoğunlukla dökük vaziyette de olsa, bordo renkli freskolar görülmektedir (Fot. 50).

Kilisenin kuzey ve güney yönlerinde, çevredeki yıkıntılardan birçok sivil mimari yapının var olduğu anlaşılmaktadır. Kotiaion (Kütahya) piskoposluğuna bağlı olduğunu düşündüğümüz bu kilise, üç nefli bazilikal planı ile bölgede günümüze ulaşan ender yapılardan birisidir. Yapının ilk evresinde mermer sütunların, kaidelerin, sütuncelerin Doğu Roma (Bizans) Dönemi mimarisini yansıtmasıyla birlikte, ikinci evresinde düzgün kesme taş kullanımı ile kilisede büyütme çalışmaları dikkat çekmektedir. İkinci evrede dış narteks yapılarak, mermer vaftiz havuzu burada kullanılmış ve nişlerle oluşturulmuş odalar ise olasılıkla, çok amaçlı kullanım görmüştür. Nüfusun arttığına işaret eden bu çalışmalar ile kilisenin bölgede döneminin orta ölçekli bir yapısı olduğu anlaşılmaktadır.

Kilisenin apsisinin doğusuna paralel yapılan kuzey-güney doğrultulu sandık tipi mezarlar ile güney duvarına paralel şekilde yapılan kuzey-güney ve doğu-batı doğrultulu sandık tipi mezarlar, olasılıkla burada görevli olan rahiplere, kiliseyi yaptıran kişi ve ailesine, çevrede yaşayan ve kiliseye bağış yapan ailelere aittir. Kilise mimarinin göreceli büyüklüğü ve çevresindeki mezarlardan hareketle, yörede güçlü bir köysel yerleşimin ve buna bağlı olarak nüfusun olduğunu ileri sürmek mümkündür (Fot. 51, 52).

İskeletlere İlişkin Paleoantropolojik Bulgular ve Değerlendirme:

a) Demografik Yapı:

Kazıdan ele geçen iskelet serisi 49 bireyden oluşmaktadır. Bunların 2’si fetus, 3’ü bebek, 12’si çocuk, 11’i kadın ve 19’u erkektir (Tablo1). Korunma durumlarının kötü olmasından dolayı iki bireyin cinsiyet tespiti yapılamamıştır (Tablo 1).

Tablo 1: Demografik Yapı

Cinsiyet Kadın Erkek Belirsiz Toplam %

Fetüs 2 4,08

Bebek (0-2,5) 3 6,12

Çocuk (2,5-18) 12 24,48

Genç Erişkin (18-30) 2 1 3 6,12

Orta Erişkin (30-45) 6 10 2 18 36,73

İleri Erişkin (45- ) 3 8 11 22,44

Toplam 11 19 2 49 100,00

% 22,44 38,77 4,08 100,00

60

Bir toplumdaki en iyi sağlık göstergelerinden biri olan bebek ve çocuk ölümleri, To-kul Köyü Kilisesi çevresindeki mezarlarda tespit edilen bireylerinde oldukça yaygındır. 49 bireyin 17’sini fetüs, bebek ve çocukların oluşturması, beslenme yetersizliği ve sağlıksız çevre koşulları olduğunu düşündürmesi açıdan oldukça dikkat çekicidir. Ancak, diğer eski Anadolu toplumları ile karşılaştırıldığında, bu oranın daha az olması (%34,69), sosyo-eko-nomik yapının daha kuvvetli olduğunu göstermektedir. Toplulukta erişkin bireylerin ölüm yaş ortalaması yaklaşık 41 olarak tespit edilmiştir. Ortalama yaşam uzunluğu, kadınlarda yaklaşık 40, erkeklerde ise yaklaşık 42 yıldır (Tablo 2).

Tablo 2: Ortalama Ölüm Yaşları

b) Genel Sağlık Yapısı:

1-Tokul Köyü Kilise topluluğu travmalar açısından incelendiğinde toplam 11 bireyde (% 22,44) yaralanma olgusuna rastlanmıştır. Kafa yaralanmaları 5 bireyle toplam % 10,20 oranındadır. Bunların 1’i kadın, 3’ü erkek ve 1’i 9 yaşında bir çocukta gözlenmiştir. Gövde yaralanmaları ise toplam 6 bireyde (% 12,24) mevcuttur. 3 erkek bireyde kaburga kırığı ve 1 erkek bireyin el parmaklarında kırık gözlenmiştir. Kaburgası kırılan bireylerin tümünde yalnızca 1 adet kırık saptanmıştır. Ayrıca 1 kadın ve 1 erkek bireyin tibiasında vurma ya da çarpmadan kaynaklı yaralanma mevcuttur. Hem kafatası hem de gövde yaralanmalarının tümünde iyileşme izleri saptanmıştır.

2-Spesifik olmayan hastalıklar arasında bakteriyel enfeksiyondan kaynaklanan perios-titis (kemik zarı iltihabı) toplulukta 14 bireyde, kemik ve kemik iliğine travma ya da açık yaralar gibi sebeplerle bakteri girişi sonucu oluşan osteomyelit (kemik iliği iltihabı) ise 3 bireyde gözlenmiştir. Periostitis’e daha çok uzun kemiklerde ve % 21,42 oranında rastla-nılmıştır.

3-Toplulukta anemi 11 bireyde gözlenmiştir. 6 bireyde cribra orbitalia ve yine 6 birey-de porotic hyperostosis’e rastlanmıştır.

4- Osteofit, Tokul Köyü Kilise topluluğunda % 24,48 oranında, omurların gövdesinde meydana gelen çökme ya da aşınmalar şeklinde kendini gösteren schmorl nodülü ise % 14,28 oranında gözlenmiştir.

5-Toplulukta 4 bireyde (% 8,16) topuk dikenine rastlanmıştır. Topuk dikeni oluşumuna romatoid artritis, reiter sendromu ya da gut gibi hastalıkların sebep olmasının yanı sıra şiş-manlık, diyabet, fazla ayakta kalma ya da ağır iş yükünün de etkili olduğu da bilinmektedir.

6- Kireçlenme, en sık rastlanılan eklem hastalığıdır. Topluluk içerisinde osteoartrit 10 bireyde, % 20,40 oranında gözlenmiştir.

61    

Bir toplumdaki en iyi sağlık göstergelerinden biri olan bebek ve çocuk ölümleri, Tokul Köyü Kilisesi çevresindeki mezarlarda tespit edilen bireylerinde oldukça yaygındır. 49 bireyin 17’sini fetüs, bebek ve çocukların oluşturması, beslenme yetersizliği ve sağlıksız çevre koşulları olduğunu düşündürmesi açıdan oldukça dikkat çekicidir. Ancak, diğer eski Anadolu toplumları ile karşılaştırıldığında, bu oranın daha az olması (%34,69), sosyo-ekonomik yapının daha kuvvetli olduğunu göstermektedir. Toplulukta erişkin bireylerin ölüm yaş ortalaması yaklaşık 41 olarak tespit edilmiştir. Ortalama yaşam uzunluğu, kadınlarda yaklaşık 40, erkeklerde ise yaklaşık 42 yıldır (Tablo 2).

Tablo 2: Ortalama Ölüm Yaşları

N X Kadın 11 39,77 Erkek 19 42,23 Erişkin 30 41,09

b) Genel Sağlık Yapısı:

1-Tokul Köyü Kilise topluluğu travmalar açısından incelendiğinde toplam 11 bireyde (% 22,44) yaralanma olgusuna rastlanmıştır. Kafa yaralanmaları 5 bireyle toplam % 10,20 oranındadır. Bunların 1’i kadın, 3’ü erkek ve 1’i 9 yaşında bir çocukta gözlenmiştir. Gövde yaralanmaları ise toplam 6 bireyde (% 12,24) mevcuttur. 3 erkek bireyde kaburga kırığı ve 1 erkek bireyin el parmaklarında kırık gözlenmiştir. Kaburgası kırılan bireylerin tümünde yalnızca 1 adet kırık saptanmıştır. Ayrıca 1 kadın ve 1 erkek bireyin tibiasında vurma ya da çarpmadan kaynaklı yaralanma mevcuttur. Hem kafatası hem de gövde yaralanmalarının tümünde iyileşme izleri saptanmıştır.

2-Spesifik olmayan hastalıklar arasında bakteriyel enfeksiyondan kaynaklanan periostitis (kemik zarı iltihabı) toplulukta 14 bireyde, kemik ve kemik iliğine travma ya da açık yaralar gibi sebeplerle bakteri girişi sonucu oluşan osteomyelit (kemik iliği iltihabı) ise 3 bireyde gözlenmiştir. Periostitis’e daha çok uzun kemiklerde ve % 21,42 oranında rastlanılmıştır.

3-Toplulukta anemi 11 bireyde gözlenmiştir. 6 bireyde cribra orbitalia ve yine 6 bireyde porotic hyperostosis’e rastlanmıştır.

4- Osteofit, Tokul Köyü Kilise topluluğunda % 24,48 oranında, omurların gövdesinde meydana gelen çökme ya da aşınmalar şeklinde kendini gösteren schmorl nodülü ise % 14,28 oranında gözlenmiştir.

5-Toplulukta 4 bireyde (% 8,16) topuk dikenine rastlanmıştır. Topuk dikeni oluşumuna romatoid artritis, reiter sendromu ya da gut gibi hastalıkların sebep olmasının yanı sıra şişmanlık, diyabet, fazla ayakta kalma ya da ağır iş yükünün de etkili olduğu da bilinmektedir.

6- Kireçlenme, en sık rastlanılan eklem hastalığıdır. Topluluk içerisinde osteoartrit 10 bireyde, % 20,40 oranında gözlenmiştir.

c) Ağız ve Diş Sağlığı:

61

c) Ağız ve Diş Sağlığı:

Tokul Köyü Kilise kazısından ele geçen 49 bireyden 320 adet kalıcı diş ve 95 adet süt dişi tespit edilmiştir. Tokul Köyü Kilise Kazısından ele geçen erişkin bireylere ait toplam 320 diş, 449 alveol ve 50 çene üzerinde yapılan paleopatolojik analiz sonucunda diş çü-rüğü, hypoplasia, diş taşı, apse, ölüm öncesi diş kaybı (AMTL), aşınma ve periyodontal rahatsızlıklar tespit edilmiştir (Tablo 3).

Tablo 3: Çene ve Diş Hastalıklarının Görülme Sıklığı

Bu çalışmada ele alınan paleopatolojik bulgulara bakıldığında, Tokul Köyü Kilise-si çevresinde yaşayanların, temel besin üretim-tüketim ilişkileri hayvancılık ve tarıma, özellikle de tahıl ürünlerine dayandığını ileri sürmek mümkündür. Tarıma dayalı yaşam biçiminin beraberinde getirdiği diğer fizyolojik stresler, dengesiz ve düzensiz beslenme, enfeksiyonel hastalıklara da rastlanılmıştır4.

Sonuç olarak, 2010 yılından itibaren 2013 yılına kadar, bir aylık periyodlar halinde devam eden Tokul Kilisesi Kurtarma ve Temizlik Çalışmalarında bulunan sütun başlıkları, sunak, templon payelerinin stil özellikleri bakımından, kilisenin ilk evresinin MS. 6. yüz-yılda, ikinci evresinin ise şapel kısmında bulunan rölikerin yazı stiline göre MS.10 ve 11. yüzyıllarda inşa edildiğini ileri sürmek olasıdır. Kilise bazilikal planda olup, erken dönem Doğu Roma (Bizans) Dönemi kiliselerinin karakteristik özelliklerini yansıtmaktadır (Fot. 53, 54 / Plan).

2013 yılı kazı çalışmaları sonucunda, kilise ile ilgili son verilere ulaşılmış olup, kurtar-ma kazısı çalışmaları tamamen sonlandırılmıştır. Kilise kalıntısının mimari bütünlüğü orta-ya çıkartılmış ve planı tamamlanmıştır. Ortaya çıkartılan kilise kalıntısının korunması için sundurma tekniği ile kapatılması planlanmış olup, konu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne 16/09/2013 tarih ve 1105 sayılı yazı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne iletilmek üzere bildirilmiştir.

4 Tokul Köyü Kilise Kurtarma Kazısı’nda ele geçen iskeletlerin inceleme sonuçlarına ilişkin detaylı makaleçalışması, Ahi Evran Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü’nden Yrd. Doç Dr. A. Cem ERKMAN ve Uzman Yarenkür ALKAN tarafından hazırlanmış olup, “Tokul Köyü Kilise Kalıntısı İskeletle-rinin Paleoantropolojik Analizi” başlığı ile yayımlanması planlanmaktadır. Yukarıdaki kısa paleoantropolo-jik bilgiler, bu makaleden, yazarlarının izni doğrultusunda yararlanılarak bu bölüme eklenmiştir.

62    

Tokul Köyü Kilise kazısından ele geçen 49 bireyden 320 adet kalıcı diş ve 95 adet süt dişi tespit edilmiştir. Tokul Köyü Kilise Kazısından ele geçen erişkin bireylere ait toplam 320 diş, 449 alveol ve 50 çene üzerinde yapılan paleopatolojik analiz sonucunda diş çürüğü, hypoplasia, diş taşı, apse, ölüm öncesi diş kaybı (AMTL), aşınma ve periyodontal rahatsızlıklar tespit edilmiştir (Tablo 3).

Tablo 3: Çene ve Diş Hastalıklarının Görülme Sıklığı

Paleopatolojik Lezyonlar G/B % Diş Çürüğü 34/320 10,62

Hypoplasia 41/320 12,81

Diş Taşı 9/320 2,81

Apse 5/677 0,73

AMTL 228/677 33,68

Periyodontal Rahatsızlık 26/50 52 G:Gözlenen B:Bakılan

İskeletlere İlişkin Paleoantropolojik Bulgular ve Değerlendirme:

b) Demografik Yapı:

Kazıdan ele geçen iskelet serisi 49 bireyden oluşmaktadır. Bunların 2’si fetus, 3’ü bebek, 12’si çocuk,

11’i kadın ve 19’u erkektir (Tablo1). Korunma durumlarının kötü olmasından dolayı 2 bireyin cinsiyet tespiti

yapılamamıştır (Tablo 1).

Tablo 1: Demografik Yapı

Cinsiyet Kadın Erkek Belirsiz Toplam %

Fetüs 2 4,08

Bebek (0-2,5) 3 6,12

Çocuk (2,5-18) 12 24,48

Genç Erişkin (18-30) 2 1 3 6,12

Orta Erişkin (30-45) 6 10 2 18 36,73

İleri Erişkin (45- ) 3 8 11 22,44

Toplam 11 19 2 49 100,00

% 22,44 38,77 4,08 100,00

Bir toplumdaki en iyi sağlık göstergelerinden biri olan bebek ve çocuk ölümleri, Tokul

Köyü Kilise bireylerinde oldukça yaygındır. 49 bireyin 17’sini fetüs, bebek ve çocukların

oluşturması, beslenme yetersizliği ve sağlıksız çevre koşulları olduğunu düşündürmesi açıdan

62

Harita 2: Tokul Köyü’nün 2,5 km. güneyinde yer alan kilise

Harita 1: Kütahya İli, Aslanapa İlçesi, Tokul Köyü

63

Fot. 1

Fot. 2 Fot. 3

Fot. 4

64

Fot. 5

Fot. 6

65

Fot. 7

Fot. 8 Fot. 9

Fot. 10

Fot. 11

66

Fot. 12

Fot. 13

67

Fot. 15

Fot. 14

68

Fot. 17

Fot. 16

69

Fot. 20

Fot. 18

Fot. 19

70

Fot. 22

Fot. 21

71

Fot. 25

Fot. 23

Fot. 24

72

Fot. 27

Fot. 26

73

Fot. 29

Fot. 28

74

Fot. 33

Fot. 30

Fot. 31 Fot. 32

75

Fot. 37

Fot. 36

Fot. 34 Fot. 35

Fot. 38

76

Fot. 39

77

Fot. 43

Fot. 40

Fot. 41 Fot. 42

78

Fot. 45

Fot. 44

79

Fot. 47

Fot. 46

80

Fot. 49

Fot. 48

81

Fot. 51

Fot. 50

82

Fot. 52

83

Plan: 2013 Yılı İtibariyle

84

Yalakkaya Nekropolü Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması

Yalakkaya Necropolis Rescue Excavation and Site Clearing

Metin TÜRKTÜZÜN* Elif ÖZER Canan OKAL

Anahtar SözcüklerKütahya, Roma Dönemi, Nekropol, Mezarlar, Sandık Mezar

KeywordsKütahya, Roman Period, Necropolis, Graves, Cist Grave

ÖzetKütahya İli’nin, Çavdarhisar İlçesi yakınında yer alan Aizanoi Antik Kenti’nin nek-

ropollerinden biri olan Yalakkaya Nekropolü’nde, kaçak kazı neticesinde kiremit mezar ve sandık mezar tipinde iki mezar ortaya çıkmıştır. Belirtilen yerde Müze Müdürlüğünce, Aizanoi kazı ekibi ile birlikte bir kurtarma kazısı gerçekleştirilmiştir. Sandık tipindeki me-zarda inhumasyon gömüye ilişkin iskelet ortaya çıkarılmıştır. Sandık mezarda inhumasyon gömü yapılmışken, kiremit mezarda kremasyon gömü yapılmıştır. Sandık mezarda, olası-lıkla iskeletin sağ eli hizasında bulunan bronz sikke İmparator Gordianus Pius Dönemi’ne aittir. Mezar çevresinde bulunan bir diğer bronz sikke ise İmparator Domitianus ya da Nero Dönemi’ne aittir. Sandık mezarda ve çevresinde, bir mermer stele ait parçalar da ele geç-miştir. Kazı ve temizlik çalışmaları sonucunda mezar toprak ile kapatılmıştır.

AbstractTwo graves, a tile grave and a cist grave, were unearthed by illicit excavators in the

Yalakkaya Necropolis which is one of the cemeteries of ancient Aizanoi situated near Çav-darhisar district of Kütahya Province. A rescue excavation was initiated at the site with the cooperation of Aizanoi excavation team. A skeleton was discovered inside the cist grave which points to an inhumation burial. The tile grave was used for cremation. A bronze coin dated to the age of Emperor Gordianus Pius was discovered near the right hand of the ske-leton. The other bronze coin discovered inside the grave was dated to the age of Emperor Domitianus or Nero. Fragments of a marble stele were discovered inside the cist grave and its surroundings. The grave was filled with earth after the excavation.

Kütahya İli, Çavdarhisar İlçesi yakınlarında yer alan, Aizanoi Antik Kenti’nin 3 km. doğusunda, Cereller Mahallesi, Çavdarhisar Yolu ile çevre yolunu bağlayan Hacı Mahmut

* Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected]. Dr. Elif ÖZER, Aizanoi Antik Kenti Kazı Başkanı, [email protected]

Canan OKAL, Arkeolog, Diyarbakır Müze Müdürlüğü, [email protected]

85

ve Çamköy’e çıkan yolun kuzey kısmında, Tapu’da 08B Pafta, 2565 Parsel numarası ile Ali KARABULUT adlı vatandaş adına kayıtlı, 7500 m2’lik tarlada, 17/03/2011 tarihinde, saat 10:00 sularında kaçak kazı yapıldığının, Çavdarhisar İlçe Emniyet Amirliği’nin 17/03/2011 tarih ve 159 sayılı, Müdürlüğümüze hitaplı yazısı ile bildirilmesi üzerine, aynı gün belirti-len yer Müze Müdürlüğünce incelenmiştir (Uydu Haritası).

Yalakkaya Mevkii olarak bilinen, 2565 parsel no.lu kaçak kazı yeri incelendiğinde, sandık mezar ve kiremit mezar olmak üzere, iki tip mezarın ortaya çıkarıldığı tespit edil-miştir. Hava şartlarının uygun olmaması nedeniyle, kaçak kazı neticesinde ortaya çıkan mezarların iç kısmı incelenememiştir. Ancak, mezarlarda ve çevresinde yapılan kaçak kazı neticesinde, atılan toprak içerisinde insan iskeletine ait kemik parçaları ile mezar içinde yine iskelete ait kemik parçaları ve yüzeyde pişmiş toprak kap parçalarına rastlanmıştır. Çavdarhisar-Aizanoi Antik Kenti’nde kazı çalışmaları başladığında, Aizanoi kazı başkan-lığından temin edilecek elemanlarla bu mevkide bir kurtarma kazısı yapılması düşünül-müş ve mezarlar bu haliyle kapatılarak 21/03/2011 tarihli rapor düzenlenmiştir. Kütah-ya Valiliği’nin 17/07/2013 tarihli “Olur’u ile, bahse konu yerdeki mezarın olduğu alana 17/07/2013 tarihinde gelinmiş, kazı ve temizlik çalışmalarına başlanmış, aynı gün, kazı çalışmaları sonlandırılmış ve güvenlik açısından mezar yeri toprak ile örtülmüştür.

Yalakkaya Nekropolü’ndeki1 Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışmaları, Müdürü Metin

TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Aizanoi Kazı Başkanı Doç. Dr. Elif ÖZER, Müze Müdür-lüğünden Arkeolog Canan OKAL, Aizanoi kazı heyetinden Uzman Arkeologlar Mustafa ÇİMEN, Hatice Korkmaz, Tarık Türküsever ile Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümü lisans öğrencileri ve 5 işçiden oluşan bir ekip tarafından gerçekleştirilmiştir.

Sandık tipi mezarın ortaya çıkarılma çalışması başlangıcında, alan 5.00 x 5.00 m. öl-çüsünde bir karelajla çevrilmiştir (Fot. 1). Bu karelaj içinde, yüzey toprağının sıyrılması sonucu, sandık mezar ve kiremit mezar olmak üzere iki tip mezar tespit edilmiştir. Sandık mezarın üst örtüsü olarak, orijinalinde mermer malzemeli 3 adet monolit kapama taşı var-ken, bunlardan ortadakinin, kaçak kazıcılarca kırılarak, iki parça halinde tahrip edildiği anlaşılmıştır (Fot. 2, 3). Bu monolit kapama taşlarının ölçüleri; mezar içine düşen birinci taş uzunluk 0.97 m., genişlik 0.50 m., derinlik 0.11 m. ; mezar içine düşen ikinci monolit taş uzunluk 0.75 m., genişlik 0.48 m., derinlik 0.16 m. ; in-situ güney kapama bloğu uzun-luk 1.81 m., genişlik 1.36 m., derinlik 0.13 m. ; in-situ kuzey kapama bloğu uzunluk 1.65 m., genişlik 0.53 m., derinlik 0.13 m. olarak ölçülmüştür. Sandık mezarın; uzun ve kısa cepheleri 0.37 x 0.35,7 m. ölçüsündeki yedi sıra pişmiş toprak kare plakanın, yoğun kireç katkılı bir harçla örülmesi ile oluşturulduğu tespit edilmiştir (Fot. 4). Mezarda seviye inimi gerçekleştirilerek, 0.60 m. derinlikte zemine ulaşılmıştır. Sandık mezar incelendiğinde,

1 Yalakkaya Mevkii’nde gerçekleştirilen kurtarma kazısı neticesinde ortaya çıkan sandık tipi mezarlar nedeniyle,bu mevkiin nekropol alanı olduğu anlaşıldığından, Müdürlüğümüzce hazırlanan 21/01/2014 tarihli rapor ve ekleri ile belirtilen alan “Yalakkaya Nekropolü I. Derece Arkeolojik Sit Alanı” olarak, Kütahya Kültür Var-lıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüne tescile önerilmiştir.

86

kuzey-güney yönünde konumlandırıldığı tespit edilmiştir. İç ölçüleri; uzunluk 1.99 m., ge-nişlik 1.23 m., derinlik 0.60 m. olarak ölçülmüştür (Fot. 5). Mezarın zemini sıkıştırılmış topraktır.

Mezarın kuzeydoğu köşesinden 1.35 m. güneybatıda, kuzeybatı köşesinden 1.20 m güneydoğuda, 0.60 m. derinlikte, yumuşak ve nemli toprağa yapışmış şekilde 1 adet bronz sikke tespit edilmiş, sikkeye A13.Y.M01.S02 numarası verilmiştir. Mezar içinde alınan öl-çülere göre, bireyin eli yakınına konulmuş olması muhtemeldir. Bronz sikke, MS. III. yüz-yıla, İmparator Gordianus Pius (MS. 238-244) dönemine aittir. Ön yüzde İmparator büstü s., defne çelenkli, AVK M A [VT] ΓΟΡΔΙΑΝΟ; arka yüzde, ayakta, çıplak olarak cepheden ve başı sola dönük olarak betimlenmiş Herakles vardır. Sağ elinde gürz tutar vaziyette, ΓΕΡΜΗΝΩΝ, AE, 20 mm., 3,08 gr., Ky. 12 (Fot. 6)2.

Sandık mezarın yüzey toprağı incelendiğinde, A13.Y.S01 numarası verilen, korozyona uğramış durumda, 1 adet bronz sikke tespit edilmiştir. Sikke Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait olup, ön yüzde, sağa dönük olarak İmparator Domitianus ya da Nero büstü betimlen-miştir. Lejant okunamamıştır. Arka yüz ise belirsizdir. AE, 21 mm., 4.28 gr.dır (Fot. 7). Yüzeydeki toprağın atılması sırasında, sandık mezarın kuzey bölümünde 2 adet demir çivi ve at nalı bulunmuş, bu buluntulara A13.Y.M01.KB01 numarası verilmiştir (Fot. 8).

Mezarın kuzeyinde, toprak üstünde, malzemesi mermer olan 1 adet mezar steli par-çası tespit edilmiştir. Daha sonra, mezarın güneyinden 1 adet ve mezarın kuzey iç kıs-mında, zeminde 1 adet olmak üzere, aynı stele ait 3 adet parça ele geçmiş, stel parçalarına A13.Y.M01.MP01a, A13.Y.M01.MP01b, A13.Y.M01.MP01c numaraları verilmiştir. Bu mimari plastik parçalar, olasılıkla mezarın üstünde duran mezar stelinin plaster bölümüne aittir (Fot.9).

A13.Y.M01.MP01a-b, mezar stelinin plaster bölümünün parçasıdır. Plasterin alt kıs-mına üç yatay silme işlenmiştir. A13.Y.M01-MP01b’de plaster içinde alçak kabartma ola-rak sarmal dal motifi işlenmiştir. A13.Y.M01c, stelin alınlık kısmının bir parçasıdır. Plaster üzerinde palmet ve onun ve üstünde, köşede küçük bir yunus figürü betimlenmiştir. Alınlık, Suriye alınlığı biçimindedir. Bu kemer kısmında Grekçe üç harf (EƤ delta ya da A? EPA”) okunabilmektedir.

Sandık mezarda gömü tipi inhumasyon olmakla birlikte, iskelet/iskeletlere ait parça-lar çok dağınık halde tespit edilmiştir. Mezarın güneybatı köşesinden 0.50 m. derinlikte gömüye ait kemikler bulunmuştur. Dağınık olmakla birlikte, gömünün doğu-batı yönünde yapıldığını; burada tespit edilen çene kemiğinden yola çıkarak önerebiliriz. Tespit edilen kemik parçalarına dayanarak, mezara iki bireyin gömüldüğünü ileri sürmek mümkündür ancak, antropologlar tarafından kemikler üzerinde yapılacak incelemeler neticesinde daha somut bilgilere ulaşılabilecektir (Çizim 1).

2 SNG Cop. Lydia, 152.

87

A13Y.M01 no.lu sandık mezardaki kazı ve temizlik çalışmaları tamamlandıktan sonra, bu mezarın 0.68 m. güneydoğusunda, doğu-batı doğrultusunda konumlandırılan, Kiremit Mezar tipinde ikinci bir gömü şekline rastlanmış ve bu mezara A13.Y.M02 numarası veril-miştir (Fot. 10). Pişmiş toprak kiremitlerle oluşturulan mezarın uzunluğu 1.83 m., genişliği 0.47 m., derinliği 0.25 m.dir. Mezarın üzerindeki pişmiş toprak plakalar numaralandırıla-rak, fotoğrafları çekildikten sonra, Aizanoi Kazı Deposu’na götürülmek üzere kaldırılmıştır (Fot.11 / Çizim 2).

Kiremit mezar incelendiğinde, doğu kısa yüzün bulunduğu alanda, 0. 18 m. derinlikte, yoğun olarak yanık izleri tespit edilmiştir. Mezarın derinliğine göre hesaplandığında, yak-laşık 0.07 m. kalınlığında yanık izlerinin mevcut olması, mezarda kremasyonun uygulan-dığını göstermektedir. Ayrıca, doğu kısa kenarındaki yanık izinin altından, önce kireç, ar-dından tekrar yanık izinin devam ettiğinin tespit edilmesi, baş ya da ayak kısmının üstüne, hijyen amaçlı olarak kireç atılmış olabileceği düşüncesini akla getirmektedir. Bu alandan analiz edilmesi için mezar toprağı ile birlikte numune alınmıştır.

Mezarın kuzeybatı köşesinden 0.38 m. güneydoğuda; güneydoğu köşesinden 0.55 m. kuzeybatıda ise, 1 adet demir raptiye çivi tespit edilmiş ve A13.Y.M02.KB01 numarası verilmiştir.

A13Y.M01 no.lu sandık mezarın içi ve çevresi ile A13.YL.M2 no.lu kiremit meza-

rın çevresinde tespit edilen pişmiş toprak kap parçalarından elde edilen verilerin genel bir değerlendirmesi yapıldığında; mezar içine ve olasılıkla mezar üstüne, belki de mezar ziyaretleri nedeniyle kâseler bırakıldığını ileri sürmek mümkündür. Bu pişmiş toprak kap parçaları, genel olarak basit günlük pişirme kaplarına aittir. Bu kapları, kâseler, kaplar ve kadehler olarak üç grupta incelemek mümkündür.

Sığ Kâseler:Sığ kâseleri, kalın ve ince cidarlı olarak iki grupta inceleyebiliriz. 4 adet dışa taşkın du-

daklı, sığ dipli ve kalın cidarlı ağız parçaları; bu parçalar açık ve koyu krem renkli tonlarda hamur özelliği göstermektedir. İnce kumlu, sık dokulu olan bu parçalar, mika ve mineral katkılı, dış ve iç yüzleri mat-pürüzsüzdür. 4 adet düz dudaklı, sığ dipli ve ince cidarlı ağız parçaları; bu parçalar da diğer ağız parçaları ile aynı özelliğe sahiptir. 1 adet düz dipli, ka-lın cidarlı, derin kaide parçası; günlük kullanım kabı olan kâsenin hamuru kiremit renkte, mika, mineral, taşçık ve saman katkılı, orta dokulu, dış ve iç yüzü mat-pürüzlüdür.

Derin Kâseler:Derin kâseleri de, kalın ve ince cidarlı olarak iki grupta inceleyebiliriz. A13Y.M01

no.lu sandık mezarda tespit edilen 1 adet kâse; halka kaideli, hamuru kiremit renkte, mika, mineral, taşçık ve saman katkılı, gevşek dokulu, dış ve iç yüzü mat-pürüzlüdür (Çizim 3). Diğer bir derin kâse; halka kaideli, hamuru açık kiremit renkte, ince kumlu, sık dokulu, mika ve mineral katkılı, dış ve iç yüzü mat-pürüzsüzdür. Dış yüzünde birbirine paralel kazıma tekniği ile yapılmış çizgi bezemeler vardır (Çizim 4). Yine derin bir kâseyi incele-diğimizde, ince cidarlı, halka kaideli, hamuru koyu krem renkli, ince kumlu, sık dokulu, dış

88

ve iç yüzü mat-pürüzsüz olduğunu görmekteyiz (Çizim 5).

Derin Kaplar:A13Y.M01 no.lu sandık mezarda tespit edilen, kalın cidarlı, düz dipli olan kabın ha-

muru kırmızı renkli olup, mika, mineral, taşçık ve saman katkılı, orta dokulu, dış yüzü mat ve pürüzsüz, iç yüzü ise kırmızı hamur rengindedir (Çizim 6). Diğer bir kap; kalın cidarlı ve düz dipli, krem renk hamurlu, mika, mineral, taşçık ve saman katkılı, gevşek dokuludur. Kabın kırılan parçasındaki renk değişiminden dolayı, pişirme hatası olduğu gözlenmiştir (Çizim7).

Kadehler:A13Y.M01 no.lu sandık mezarda tespit edilen 1 adet gövde ve 4 adet kaide parçasını

incelediğimizde, astar özellikleri olarak, dış ve iç yüzeylerinin hamur renginde, mat ve pürüzlü olduğunu görmekteyiz. Bir parçanın hamur özelliğine baktığımızda; kalın cidarlı olan gövde parçasının kiremit renk hamurlu, mika, mineral, saman ve kireç katkılı, ince kumlu, orta dokulu olduğunu saptamaktayız. Parçanın iç dokusunda, pişirilmeye bağlı ola-rak, griden siyaha değişen renkte farklılıklar gözlenmektedir. Kadeh parçasının çanak iç yüzeyinde yanık izleri tespit edilmiştir (Çizim 8).

Sonuç olarak, Yalakkaya Nekropolü’nde, bir günlük kazı ve temizlik çalışması sonu-cunda, Sandık ve Kiremit Mezar tipinde olduğu tespit edilen iki farklı gömü uygulama-sında, kiremit mezarda ayrıca kremasyonun da uygulandığı belirlenmiştir. Mezarlarda ele geçen buluntulardan hareketle, her iki mezarın da MS. III. yüzyıla, Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlendirilmeleri mümkündür. Yalakkaya Nekropolü’nde, kısıtlı sürede ve kısıtlı imkânlarla gerçekleştirilen bu bir günlük kurtarma kazısı ve temizlik çalışmasının, Aizanoi Antik Kenti çevresindeki Roma Dönemi’ne ait mezar tipolojisinin ve ölü gömme adetlerinin netleşmesi bakımından önemli bir katkı sağladığını düşünmekteyiz.

89

Fot. 2: A13.YL.M1 Güneyden.

Uydu Haritası: Çavdarhisar İlçesi, Yalakkaya Nekropolü

Fot. 1: Kazı başlangıcı.

90

Fot. 5: A13.YL.M1 Sandık mezar içi

Fot. 3: A13.YL.M1 Kuzeydoğudan.

Fot. 4: A13.YL.M1 Kuzeydoğudan açılmış olarak.

91

Fot. 8: Mezar üstü buluntusu çivi ve nal parçası.

Fot. 6: Mezar zemininde in-situ bulunan sikke

Fot. 7: Yüzey toprağında bulunan bronz sikke

92

Çizim 1: A13.YL.M1 Planı ve buluntular

Fot. 9: Mezar Steline ait plaster parçası

93

Fot. 11: Kiremit Mezar

Fot. 10: Kiremit mezar

94

Çizim 2

Çizim 5

Çizim 3

Çizim 4

95

Çizim 8

Çizim 6

Çizim 7

96

Asarkale Kazı, Sondaj ve Temizlik Çalışması

Asarkale Souding, Excavation and Site Clearing

Metin TÜRKTÜZÜN* Serdar ÜNAN

Anahtar SözcüklerKütahya, Bizans Dönemi, Orta Çağ Kaleleri, Osmanlı Dönemi

KeywordsKütahya, Byzantine Period, Medieval Castles, Ottoman Period

ÖzetKütahya İli, Simav İlçesi’nde, kent merkezinde yer alan Asarkale’de, Simav

Belediyesi’nce restorasyon ve çevre düzenlemesi çalışmaları yapılması planlanmaktadır. Bu amaçla, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararı gereği, Asarkale’de, sur duvarlarını ortaya çıkarmak amacıyla, Müdürlüğümüzce kazı çalışmaları gerçekleşti-rilmiştir. Bu çalışmalarda, kalenin Osmanlı Dönemi’ne ait duvarlarında temizlik çalışması yapılmış, toprak altında kalan temellerinin ortaya çıkarılması amacıyla sondaj çalışmaları gerçekleştirilmiştir.

AbstractAsarkale is located in the town centre of Simav district in Kütahya Province. The

municipality of Simav has designed restoration and landscape plans for the site. Thus, the Regional Board for the Protection of the Cultural Heritage of Kütahya has decided that ex-cavations at the site would be started to reveal the fortification walls. During the excavati-ons the walls dating back to the Ottoman period were cleared and sounding was undertaken to reach the buried foundations.

Kütahya İli, Simav İlçesi, Merkez, Cuma Mahallesi’nde yer alan, Tapu’da D3ab paf-ta, 177 ada, 38 parsel numarası ile kayıtlı, Simav Belediyesi mülkiyetinde olup, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 14/01/2013 tarih ve 779 sayılı kararıyla “I. Grup Korunması Gerekli Kültür Varlığı” olarak tescil edilen, aynı kurul kararı ile kazı ve temizlik çalışması yapılması talep edilen Asarkale’de Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 15/08/2013 tarih ve 159188 sayılı yazısı ile ruhsat verilen ve Valilik Makamı’nın 20/09/2013 tarih ve 3100 sayılı Olur’u ile, Asarkale Kazı ve Temiz-lik Çalışması 17-23/09/2013 tarihleri arasında, 7 gün süreyle gerçekleştirilmiştir1.

* Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected]

Serdar ÜNAN, Uzman/Arkeolog, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] Kütahya Müze Müdürlüğü’nce gerçekleştirilen Simav Asarkalesi Kazı ve Temizlik Çalışmalarına ilişkin yerel

ve genel basında çıkan haberler için bkz: http://www.haberler.com/simav-da-arkeolojik-kazilar-baslatildi-

97

Kazı çalışmalarında, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Müze Mü-dürlüğünden Uzman/Arkeolog Serdar ÜNAN ile Simav Belediyesi’nde görevli Arkeolog Özkan SULAK ve Simav Belediyesi’nce temin edilen 15 işçi görev almıştır.

Tarihsel kayıtlara baktığımızda, Asarkale’nin Selçuklu-Doğu Roma (Bizans) mücade-lesinde, Timurlenk’in Anadolu seferi sürecinde ve Osmanlı-Germiyanoğlu mücadelesinde, önemli bir noktada yer alan müstahkem bir kale hüviyeti taşıdığı anlaşılmaktadır. Simav, 1113 yılında Edremit-Kırkağaç bölgesinden, Kütahya-Eskişehir’e yardıma dönen Selçuklu Kumandanı Emir Muhammet tarafından Simav Çayı vadisinden gelinerek fethedilmiştir. Bu fetih dönemi uzun sürmemiş, tekrar Doğu Roma’nın (Bizans) eline geçtikten 192 yıl sonra Germiyan Beyliği’nin kurucusu I. Yakup Bey tarafından, 1305 yılında Alaşehir’i fethetmeye giderken Simav’ı da fethetmiştir. 1305 yılındaki bu fetih de, Doğu Roma’nın (Bizans) kiraladığı İspanyol Katalan askerlerinin Erdek’ten gelişi ile son bulmuştur. Doğu Roma, bu süreçte bölgedeki istihkâmları yenilemiştir2. Kütahya’daki bir yazıtta (bu yazıt Simav’daki bir caminin kitabesidir), Katalanlar’ın ele geçirdikleri dağlık yerleşim birim-leri olan Kula ve Simav’ı, Germiyanoğlu Mehmet Bey’in idaresinin sonlarına kadar Doğu Roma (Bizans) idaresine teslim ettiklerine dair bilgiler yer almaktadır3. Germiyanoğlu Mehmet Bey’in 6 Mayıs 1327 tarihinde Simav ve Kula’yı Katalanlar’dan fethetmesiyle Simav’da da Türk hâkimiyeti kesin bir şekilde başlamıştır. Mehmet Bey’in oğlu Süleyman Şah, komşu beylik Osmanlılarla dost geçinmek, Karamanoğulları’nın düşmanlığından da korunmak için kızı Devlet Hatun’u Osmanlı Padişahı I. Murad’ın oğlu Yıldırım Bayezid’e vermiştir. 1381 yılında kızının çeyizi olarak Kütahya, Tavşanlı, Emet ve Simav’ı Osmanlı-lara verip kendisi Kula’ya çekilmiştir4.

Asarkale’deki kazı ve temizlik çalışmaları, Simav Belediyesi’nce sağlanan on beş işçi ile gerçekleştirilmiştir. Daha önce, Müdürlüğümüzün 14/02/2011 tarihli raporunda be-lirtildiği üzere, 15,5 km. uzunluğunda, 9 km. genişliğinde ve 800 m. rakımındaki Simav Ovası’nı sınırlayan güney dağ silsilesi eteklerinde, 35S670974E-4328413N koordinatla-

5100139-haberi/ http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=443722&kn=12&ka=4&kb=12 http://www.sabah.com.tr/Turizm/2013/09/25/simavda-tarih-gun-yuzune-cikiyor http://www.haberbank.com.tr/haber/simav-da-arkeolojik-kazilar-baslatildi-18851 http://spothaber.com/Kutahya/simavda-arkeolojik-kazilar-baslatildi-51389.html http://www.yenikutahya.com/tr/haber/bolge-haber/8050/simav-da-tarih-gun-yuzune-cikiyor http://www.kenthaber.com/ege/kutahya/Haber/Genel/Normal/simavda-kazi-basladi-/116e7734-d157-48aa- a70f-a9a7626c2121 http://arkeolojihaber.net/2013/09/24/tarih-gun-yuzune-cikiyor-4/ http://www.haberfx.net/simav-da-tarih-ortaya-cikacak-haber-1112874/ http://www.sondakikahaberleri.info.tr/haber/990709-simav-da-arkeolojik-kazilar-baslatildi2 M.Ç. Varlık, Germiyanoğulları Tarihi (1300–1429), Ankara, 1974, s. 47; I. Mélikoff, “Germiyanoghullarî”, in Encyclopedia of Islam 2 (12 vols.), ii, ed. B. Lewis, C. Pellat and J. Schacht, Leiden, 1965, s.989.3 Wıktor Ostasz, “Roger de Flors Campaign of 1304 in Western Anatolia: A Reinterpretation, Between Constantines: Representations and Manifestations of an Empire, (unpublished text)”, Oxford Byzantine Society International Graduate Conference 2011, s.5.4 C. Pala-E. Erdoğdu, Doğası, Tarihi ve Folkloruyla Simav, Simav İlçesi Halk Eğitimi Hizmetlerini Geliştirme ve Folklor Araştıma Derneği Yayınları No:1, Ankara, 1991, s.175 vd.

98

rında yer alan Asarkale’nin (Uydu Haritası / Fot. 1), doğu eteklerinde yer alan, günümüze

Asarkale’deki kazı ve temizlik çalışmaları, Simav Belediyesi’nce sağlanan on beş işçi ile gerçekleştirilmiştir. Daha önce, Müdürlüğümüzün 14/02/2011 tarihli raporunda be-lirtildiği üzere, 15,5 km. uzunluğunda, 9 km. genişliğinde ve 800 m. rakımındaki Simav Ovası’nı sınırlayan güney dağ silsilesi eteklerinde, 35S670974E-4328413N koordinatla-rında yer alan Asarkale’nin (Uydu Haritası / Fot. 1), doğu eteklerinde yer alan, günümüze ulaşan ölçüleri ile eni 3.90 m., boyu 2.80 m., kalınlığı 2.00 m. olan, devşirme ve işlenme-miş taş malzeme ile ana kayaya açılmış yataklar üzerine inşa edilen, muhtemelen Doğu Roma (Bizans) Dönemi’ne tarihlendirilebilecek sur kalıntısının devamı yerine (Plan / Fot. 2), bu surun devamı niteliğinde olan, izleri toprak yüzeyinde gözlenen, kalenin batı kıs-mındaki meyilli arazide başlanılması uygun bulunmuştur. Burada gerçekleştirilen çalışma-larda, 12.00 m. uzunluğunda, 0.80 ila 1.80 m. yüksekliğinde olan, kademeli olarak yukarı doğru devam eden, yoğun kireç harç ve işlenmemiş taş malzeme ile araziye göre şevli bir şekilde inşa edilmiş, doğudaki sur kalıntısının devamı niteliğindeki sur kalıntıları ortaya çıkarılmıştır (Fot. 3).

Batı taraftaki sur kalıntılarının takibi devam ederken, bu surların devamı niteliğinde olan ve batı surunun 15 m. kadar kuzeyinde yer alan, toprak yüzeyinde izleri görülebilen sur devamını takip etmek amacıyla 2.00x2.00 m. ölçülerinde bir sondaj açılması uygun bu-lunmuştur. Basamaklı açılan bu sondaj neticesinde, batı taraftaki surun devamı kuzey taraf-ta da tespit edilmiştir. Kuzey taraftaki sur devamında yapılan çalışmalarda, sur temellerine ait, yine kademeli olarak yukarı doğru devam eden, yoğun kireç harç ve işlenmemiş taş malzeme ile araziye göre şevli bir şekilde inşa edilmiş, uzunluğu 15.00 m. yüksekliği 1.00 ila 1.30 m. ölçüsünde olan temel izleri ortaya çıkarılmıştır Bu bölümdeki sur temellerinin 1.20 m.lik ana toprak tabakasının altında olduğu, toprak tabakasının altında da 0.30 m.lik bir yoğun kireç harç tabakasının yer aldığı tespit edilmiştir. Bu kireç tabakası, muhtemelen surun çökmesiyle oluşmuştur. Buradaki sur temellerinde dikkat çeken diğer hususlar ise, sur temellerinin 1.40 m.lik bir bölümünün, Belediye Çay Bahçesi’ne ait olan pis su borusu hattı ile tahrip edilmiş olmasıdır. Ayrıca, temel izlerinde yer yer görülen, ortalama geniş-liği 0.20 m. olan küçük deliklerin, muhtemelen temelde kullanılan, temele yataylamasına yerleştirilmiş ahşap hatıllara ait oldukları ve zamanla bu ahşap hatılların çürüyerek, bu deliklerin oluştuğu; ya da sur temellerine üst kottan bindirecek taban sularını, temellerden dışarı tahliye etmek amaçlı tahliye kanalları olarak inşa edilmiş olmaları olasıdır (Fot. 4, 5).

Doğu ve batı yönlü sur temelleri bu şekilde ortaya çıkarılırken, kuzey tarafta, Belediye Çay Bahçesi’nin girişini teşkil eden yolun altında da izleri görülebilen duvarlar olduğunun ve bu duvarların, surun eteklerinde yer alan bina sahiplerince günümüzden yirmi ila otuz yıl önce bu evlerde inşaat malzemesi olarak kullanıldığının çevre halkınca ifade edilmesi üzerine, yoğun bitki örtüsü ve çöp ile kaplı olan bu alanda da çalışmalar başlatılmıştır (Fot. 6, 7). Buradaki çalışmalar neticesinde, kuzeydeki surun, doğudan batıya doğru ortalama 15.00 m. uzunluğunda olan bir bölümü ortaya çıkarılmıştır. Sur duvarının, eni 4.80 m. olan ve 1.80 m.lik bir çıkıntı yapan bir burcu olduğu diğer tespitler arasında yer almaktadır. Bu-radaki sur duvarının günümüze ulaşan yüksekliği ise yaklaşık 4.00 m. olarak ölçülmüştür (Fot. 8, 9). Burada dikkati çeken husus, tıpkı batı sur temellerinde olduğu gibi, kuzey sur-

99

larında da ortalama genişliği 0.20 m. olarak ölçülen kanalların yer almış olmasıdır. Ayrıca, burcun batı dış kesitinde yer alan, muhtemelen Roma Dönemi’ne ait profilli bir mermer parçasının devşirme malzeme olarak surun inşasında kullanıldığı tespit edilmiştir (Fot. 10).

Mimari anlamda tespit edilen sur kalıntıları dışında, kazılar sırasında bazı pişmiş top-rak kaplara ilişkin, yeşil ve kahverengi renklerde sırlı ve sırsız, ağız, dip ve kulp gibi parça-lara ait örnekler ele geçmiştir. Ayrıca, kırmızı kil malzemeli, eni 0.16x0.34x0.7 m. ölçüle-rindeki yapı malzemesi sağlam bir tuğla parçası da tespit edilmiştir (Fot. 11).

Doğu, batı ve kuzey tarafta gerçekleştirilen bu çalışmalar neticesinde, Asarkale’ye ait günümüze ulaşabilen sur ve temel kalıntılarının büyük bir bölümü ortaya çıkarılmış-tır. Güney tarafta sur kalıntılarının ortaya çıkarılamamış olmasının nedeni, buradaki arazi yapısının oldukça dik olması cihetiyle, olasılıkla bu bölüme sur duvarlarının inşa edilme-miş olması ya da zamana bağlı tahribattan ileri geliyor olmasıdır. Arazi genelinde yapılan gözlemlerde, 1980’li yıllarda yapıldığı anlaşılan, Simav Belediyesi’ne ait çay bahçesi bi-nasının inşa sürecinde, kale çevresinde gelişigüzel şekilde dikilen çam ağaçlarının kökle-rinin, toprak altındaki kale surlarının temel kısımlarına girerek zarar verdiği; buna karşın, arazinin dik bir hüviyette olması cihetiyle, muhtemel erozyonları da önleyerek, surların daha fazla tahrip olmasını da önlediği tespit edilmiştir. Ayrıca, çevre sakinleriyle yapılan görüşmelerde, Belediyeye ait ruhsatsız çay bahçesi yapımı sırasında, bu binanın altında da kaleye ait yapı kalıntılarının üzerinin beton bir örtü ile kapatıldığı ifade edilmiştir.

Asarkale’de gerçekleştirilen kazı ve temizlik çalışmalarına genel olarak bakıldığın-

da; yedi gün süren çalışmalarda, Simav İlçesi’nde günümüze dek ilk defa bir arkeolojik kazı çalışması gerçekleştirilmiştir. Kazı ve temizlik çalışmaları başlangıcında, günümüz kentinin içinde kalan böyle tarihi bir yapının çevresinin oldukça kirli ve çöple dolu olması nedeniyle, öncelikle çevre temizliği yapılmıştır. Arazinin sonradan ağaçlandırılmış olması nedeniyle, sık ağaçlık ve çalılık doku kısmen temizlenmiş ve en azından surların yer aldığı bölümler görünür hale getirilmiştir. Asarkale’den günümüze ulaşabilen doğu, batı ve kuzey yönlü duvar ve temel izleri açığa çıkarılmıştır. Arazi genelinde ölçümler yapılarak, surların da yer aldığı topografik harita hazırlanmıştır.

Asarkale’de, Simav Belediyesi’nce bundan sonra gerçekleştirilmesi planlanan projey-le, çay bahçesinin ve çevresindeki sur kalıntılarının atıl vaziyetten kurtarılarak, surların günümüze ulaşan kısımlarının restore edilmesi, çay bahçesi olarak 1980’li yıllarda inşa edilen yapı günümüz ihtiyaçlarına cevap vermediğinden, en azından su basman kısmına kadar yıkılarak, yerine, hazırlanacak bir proje çerçevesinde günümüz ihtiyaçlarına cevap veren ve tarihi doku ile uyumlu bir hizmet binasının yapılması, tepenin eteklerden itibaren estetik bir duvarla çevrelenerek girişinin tek bir noktadan sağlanması, tepe çevresindeki ağaçlık kısmın yeniden ele alınarak bahçe düzenlemesinin yapılması, surlara ahşap yollarla ulaşılarak hizmet binasına gelen ziyaretçilerin bu surlara zarar vermeden surları görebil-melerinin sağlanması, uygun aydınlatma araçları ile aydınlatılacak surların gece atmosfe-rinde Asarkale’ye ovadan bakacak olanlar açısından da ayrı ve güzel bir hava katacağı, bu şekliyle ortaya konulacak bir projenin hem Simav İlçesi’ne, hem de ülke turizmine katkı sağlayacağı bir gerçektir.

100

Fot. 1: Asarkale’nin yer aldığı tepenin doğu yönlü görünümü.

Harita 1: Asarkale’nin konumunu gösteren uydu haritası.

101

Plan

102

Fot. 3: Asarkale’nin batı sur temelleri.

Fot. 2: Asarkale’nin doğu sur kalıntılarının görünümü.

103

Fot. 5: Asarkale’nin batı sur temellerinin kuzey ve güney yönlü devamı.

Fot. 4: Asarkale’nin batı sur temellerinin devamı.

104

Fot. 7: Kuzeydeki sur kalıntılarının kısmi temizlenmiş görünümü.

Fot. 6: Asarkale’nin kuzeyde kalan bölümünü ortaya çıkarma çalışmaları.

105

Fot. 9: Kuzey sur kalıntılarının batı yönlü görünümü.

Fot. 8: Kuzey yönlü sur kalıntılarına ait burcun batı ve doğu yönlü görünümü.

106

Fot. 11: Kazıda ele geçen sırlı, sırsız pişmiş toprak kap parçası örnekleri ile sur inşasında kullanılan tuğla örneği.

Fot. 10: Kuzey surlarında yer alan kanallar ve mermer devşirme malzeme

107

Uluyol Höyük Sondaj Kazısı

Sounding Excavation At Uluyol Mound

Metin TÜRKTÜZÜN* Recep KARACA Semih ÜNAL

Anahtar SözcüklerKütahya, Tunç Çağı, Höyük, Uluyol Höyük, Arkeolojik Sondaj

KeywordsKütahya, Bronze Age, Mound, Uluyol Mound, Archaeological Sounding

ÖzetKütahya İl merkezinde, Bölcek-Okçu Mahallesi’nde yer alan, I. Derece Arkeolojik Sit

Alanı olan Uluyol Höyük’te, mevcut tepenin höyük olup olmadığını anlamak amacıyla bir dizi sondaj kazısı gerçekleştirilmiştir. Höyük olarak kabul edilen tepenin; merkez, doğu, batı, kuzey ve güney yönlerinde, değişik ölçü ve derinlikte sondajlar açılmıştır. Bu son-dajlar neticesinde höyük olarak kabul edilen tepede, önemli hiçbir kültür varlığına rastlan-mamıştır. Bu nedenle, çalışmalar neticesinde, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu kararı gereğince, Uluyol Höyük, III. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak kabul edilmiştir.

AbstractUluyol Höyük, located in Bölcek-Okçu neighbourhood in Kütahya Province, was re-

gistered as a first degree archaeological site. Sounding excavations were undertaken to identify whether the mound was of archaeological value. Soundings of various sizes and depths were performed at the centre, east, west, north and south of the so-called mound and no significant cultural remains were indentified. As a result of the excavations, the Board for the Protection of the Cultural Heritage of Kütahya has decided that Uluyol Höyük wo-uld be registered as a third degree archaeological site.

Kütahya İli, Merkez, Bölcek-Okçu Mahallesi’nde yer alan, Tapu’da 20 KI-KII pafta, 1044 parsel’de kayıtlı, şahıs mülkiyetindeki Uluyol Höyük, Bursa Kültür Varlıklarını Ko-ruma Bölge Kurulu’nun 06/01/1993 tarih ve 2918 sayılı kararıyla, I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmiştir. Mülk sahiplerince, Uluyol Höyük’ün sit potansiyelinin tekrar gözden geçirilmesine yönelik talep üzerine, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 22/11/2013 tarih ve 774 sayılı kararı ile Uluyol Höyük’te Müdürlüğümüzce

* Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected] KARACA, Uzman/Arkeolog, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] ÜNAL, Arkeolog, [email protected]

108

sondaj kazısı yapılmasına, sondaj raporuna göre sit sınırlarının yeniden değerlendirilmesi-ne karar verilmiştir (Uydu Haritası).

Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 16/08/2013 tarih ve 160795 sayılı ruhsatı ve Kütahya Valiliği’nin 24/09/2013 tarih ve 3166 sayılı “Olur’u ile, Uluyol Höyük’te sondaj kazısı çalışmaları 25/09/2013 tarihinde başlamış ve 09/10/2013 tarihinde çalışmalara sona verilmiştir.

Bölcek-Uluyol Höyük Sondaj Çalışması, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN baş-

kanlığında; Müze Müdürlüğünden Uzman/Arkeolog Recep KARACA ile serbest Arkeolog Semih ÜNAL ve 10 işçiden oluşan bir ekiple gerçekleştirilmiştir. Sondaj çalışmaları Ba-kanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nce gönderilen ödenekle ger-çekleşmiştir.

I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olan Uluyol Höyük üzerinde sondaj kazısı yaparak,

alanın sit özelliği taşıyıp taşımadığını belirlemek amacıyla gerçekleştirilen çalışmalarda1, söz konusu yerde farklı boyutlarda ve farklı derinliklerde sondaj çalışmaları yapılarak, elde edilen verilerin değerlendirilmesi sağlanmıştır (Fot. 1, 2).

Çalışma öncesinde höyük, plankare sisteminde 10.00 x 10.00 m. ölçüsünde karelere bölünmüştür (Plan 1). Çalışma sonrasında incelenen toprak tabakalarına T1-T2-T3-T4-T5 kodlaması verilmiş ve yapısı gözlemlenen tabakaların özellikleri belirlenmiştir. Buna göre;

T1: Höyüğün üst noktasında, muhtemelen kaçak kazılar sonucu açıldığı düşünülen çukurdan çıkan heterojen topraktır. Renk ve fiziki özellikleri incelendiğinde, çalışma gene-linde elde edilen veriler de göz önünde bulundurulduğunda, diğer sondaj çalışmalarında en üst tabakayı oluşturan kahverengi renkli toprak ile sarı renkli heterojen toprağın karışımı-dır. Bu toprak tabakasında herhangi bir kültür varlığı saptanamamıştır.

T2: Muhtevasında bitki kökleri bulunan, içinde herhangi bir kültür varlığı saptanama-yan, siyahımsı kahve renkte toprak tabakasıdır.

T3: Sarı renkte heterojen iri taş parçalarından oluşan mukavemeti yüksek toprak taba-kasıdır. İçinde herhangi bir kültür varlığı saptanamamıştır.

T4: Kırmızımsı kahve renkte heterojen toprak tabakasıdır. İçinde herhangi bir kültür varlığı saptanamamıştır.

1 Uluyol Höyük, yukarıda bahsedildiği şekilde, her ne kadar Bursa Kültür Varlıklarını Koruma BölgeKurulu’nun 06/01/1993 tarih ve 2918 sayılı kararıyla, I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilmiş olsa da, arkeolojik verilerin yetersiz oluşu ve mevcut durumda, höyük kesitinde kültür tabakasının görülememesi nedeniyle, höyük olmadığı ve doğal bir tepe olduğu yolunda düşüncelere neden olmuştur. Bu nedenle, olası-lıkla konumundan hareketle, düz bir noktada yer alan bir tepe olması hüviyetiyle, höyük olarak vasıflandırıl-

mış ve kayıtlara bu şekilde girmiştir.

109

T5: Beyaz renkte heterojen küçük taş parçalarından oluşan mukavemetsiz toprak taba-kasıdır. İçinde herhangi bir kültür varlığı saptanamamıştır.

E 5 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün orta kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondaj-dır. Belirlenen sondajın kuzeyinde, muhtemelen kaçak kazılar sonucu açıldığı düşünülen 2.00 x 5.00 m. ölçülerinde olan bir çukur vardır. Çalışma sonucunda, sondajda 1.40 m. derinliğe ulaşılmıştır. Sondajın hem en alt kotunda, hem de kesitlerinde, herhangi bir kül-tür tabakasına ya da kültür varlığına rastlanmamıştır (Fot. 3). Muhtemelen döküntü ya da atılma gibi bir başka nedenle, tepenin bu noktasına ulaşmış bulunan, çok az sayıda pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 4). E 5 sondajında, alt kotlara inilirken, kesitlerde gözlenen toprak tabakalarının muhtevasını gösteren çizelge aşağıdaki gibidir (Fot. 5).

D 7 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün orta kısmına yakın, kuzey noktada, E 5 sondajına göre gü-neydoğuda 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Seviye inme sonucunda 1.80 m. derinliğe kadar inilmiştir (Fot. 6). Sondajda çok az sayıda pişmiş toprak kap parçasına rastlanmıştır (Fot. 7, 8 ).

C 6 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün kuzeybatı kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılmış bir sondajdır. Seviye inme çalışmaları sonucunda 1.40 m. derinliğe inilmiştir (Fot. 9). C 6 son-dajında çok az sayıda pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 10).

E 4 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün orta kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondaj-

107    

E 5 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün orta kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Belirlenen sondajın kuzeyinde, muhtemelen kaçak kazılar sonucu açıldığı düşünülen 2.00 x 5.00 m. ölçülerinde olan bir çukur vardır. Çalışma sonucunda, sondajda 1.40 m. derinliğe ulaşılmıştır. Sondajın hem en alt kotunda, hem de kesitlerinde, herhangi bir kültür tabakasına ya da kültür varlığına rastlanmamıştır (Fot. 3). Muhtemelen döküntü ya da atılma gibi bir başka nedenle, tepenin bu noktasına ulaşmış bulunan, çok az sayıda pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 4). E 5 sondajında, alt kotlara inilirken, kesitlerde gözlenen toprak tabakalarının muhtevasını gösteren çizelge aşağıdaki gibidir (Fot. 5). E 5 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T1 0.30-0.15 m. 0.12 m. 0.42 m. 0.83 m. T2 0.30 m. 0.20 m. - - T3 0.73 m. 1.03m 0.75 m. -

D 7 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün orta kısmına yakın, kuzey noktada, E 5 sondajına göre güneydoğuda 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Seviye inme sonucunda 1.80 m. derinliğe kadar inilmiştir (Fot. 6). Sondajda çok az sayıda pişmiş toprak kap parçasına rastlanmıştır (Fot. 7, 8 ).

D 7 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T2 0.34 m. 0.34 m. 0.25 m. 0.50 m. T3 0.47 m. - 0.30 m. 0.50 m. T4 0.68 m. 0.77 m. 0.45 m. - T5 0.25 m. 0.30 m. 0.40 m -

C 6 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün kuzeybatı kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılmış bir

sondajdır. Seviye inme çalışmaları sonucunda 1.40 m. derinliğe inilmiştir (Fot. 9). C 6 sondajında çok az sayıda pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 10). C 6 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T2 0.67 m. 0.28 m. 0.20 m. 0.44 m. T3 0.73 m. 0.74 m. 0.23 m. 0.43 m.

E 4 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün orta kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir

sondajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.52 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda herhangi bir kültür varlığına rastlanılmamıştır (Fot. 11).

107    

E 5 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün orta kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Belirlenen sondajın kuzeyinde, muhtemelen kaçak kazılar sonucu açıldığı düşünülen 2.00 x 5.00 m. ölçülerinde olan bir çukur vardır. Çalışma sonucunda, sondajda 1.40 m. derinliğe ulaşılmıştır. Sondajın hem en alt kotunda, hem de kesitlerinde, herhangi bir kültür tabakasına ya da kültür varlığına rastlanmamıştır (Fot. 3). Muhtemelen döküntü ya da atılma gibi bir başka nedenle, tepenin bu noktasına ulaşmış bulunan, çok az sayıda pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 4). E 5 sondajında, alt kotlara inilirken, kesitlerde gözlenen toprak tabakalarının muhtevasını gösteren çizelge aşağıdaki gibidir (Fot. 5). E 5 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T1 0.30-0.15 m. 0.12 m. 0.42 m. 0.83 m. T2 0.30 m. 0.20 m. - - T3 0.73 m. 1.03m 0.75 m. -

D 7 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün orta kısmına yakın, kuzey noktada, E 5 sondajına göre güneydoğuda 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Seviye inme sonucunda 1.80 m. derinliğe kadar inilmiştir (Fot. 6). Sondajda çok az sayıda pişmiş toprak kap parçasına rastlanmıştır (Fot. 7, 8 ).

D 7 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T2 0.34 m. 0.34 m. 0.25 m. 0.50 m. T3 0.47 m. - 0.30 m. 0.50 m. T4 0.68 m. 0.77 m. 0.45 m. - T5 0.25 m. 0.30 m. 0.40 m -

C 6 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün kuzeybatı kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılmış bir

sondajdır. Seviye inme çalışmaları sonucunda 1.40 m. derinliğe inilmiştir (Fot. 9). C 6 sondajında çok az sayıda pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 10). C 6 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T2 0.67 m. 0.28 m. 0.20 m. 0.44 m. T3 0.73 m. 0.74 m. 0.23 m. 0.43 m.

E 4 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün orta kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir

sondajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.52 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda herhangi bir kültür varlığına rastlanılmamıştır (Fot. 11).

107    

E 5 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün orta kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Belirlenen sondajın kuzeyinde, muhtemelen kaçak kazılar sonucu açıldığı düşünülen 2.00 x 5.00 m. ölçülerinde olan bir çukur vardır. Çalışma sonucunda, sondajda 1.40 m. derinliğe ulaşılmıştır. Sondajın hem en alt kotunda, hem de kesitlerinde, herhangi bir kültür tabakasına ya da kültür varlığına rastlanmamıştır (Fot. 3). Muhtemelen döküntü ya da atılma gibi bir başka nedenle, tepenin bu noktasına ulaşmış bulunan, çok az sayıda pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 4). E 5 sondajında, alt kotlara inilirken, kesitlerde gözlenen toprak tabakalarının muhtevasını gösteren çizelge aşağıdaki gibidir (Fot. 5). E 5 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T1 0.30-0.15 m. 0.12 m. 0.42 m. 0.83 m. T2 0.30 m. 0.20 m. - - T3 0.73 m. 1.03m 0.75 m. -

D 7 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün orta kısmına yakın, kuzey noktada, E 5 sondajına göre güneydoğuda 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Seviye inme sonucunda 1.80 m. derinliğe kadar inilmiştir (Fot. 6). Sondajda çok az sayıda pişmiş toprak kap parçasına rastlanmıştır (Fot. 7, 8 ).

D 7 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T2 0.34 m. 0.34 m. 0.25 m. 0.50 m. T3 0.47 m. - 0.30 m. 0.50 m. T4 0.68 m. 0.77 m. 0.45 m. - T5 0.25 m. 0.30 m. 0.40 m -

C 6 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün kuzeybatı kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılmış bir

sondajdır. Seviye inme çalışmaları sonucunda 1.40 m. derinliğe inilmiştir (Fot. 9). C 6 sondajında çok az sayıda pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 10). C 6 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T2 0.67 m. 0.28 m. 0.20 m. 0.44 m. T3 0.73 m. 0.74 m. 0.23 m. 0.43 m.

E 4 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün orta kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir

sondajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.52 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda herhangi bir kültür varlığına rastlanılmamıştır (Fot. 11).

110

dır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.52 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda herhangi bir kültür varlığına rastlanılmamıştır (Fot. 11).

C 5 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün batı kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir son-dajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.80 m. derinliğe inilmiştir. Sondaj sonucunda herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır (Fot. 12).

E 2 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün güneydoğusunda, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir son-dajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.28 m. derinliğe inilmiştir. Sondaj sonucunda herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır.

F 6 Sondajı:

Plankareye gore höyüğün doğusunda, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.65 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır.

D 8 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün kuzeyinde, 11.00 x 5.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Seviye inme çalışmaları neticesinde sondajda 2.00 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda, kuzey-doğu güneybatı doğrultulu olduğu gözlenen, döküntü olduğu anlaşılan, herhangi bir duvar bütünlüğü arz etmeyen, taş sıraları tespit edilmiştir (Fot. 13). Bu döküntü taş sıralarının yanı sıra, çok az sayıda pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 14).

D 8 sondajında tespit edilen, kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu taş sırasının herhangi bir duvar kalıntısının devamı niteliğinde olup olmadığı ve alt kodlarda devam edip etmedi-ğini anlamak maksadıyla, sondaj içinde 1.00 x 2.00 m. ölçülerinde bir derinleşme sondajı açılmıştır. Bu sondajda, seviye inme çalışması sonucu 1.76 m. derinliğe inilmiştir (Fot. 15). Derinleşme sondajının kesitleri incelendiğinde, üst kodda tespit edilen döküntü taş sırası-nın alt kodlara inmediği ve bu şekli ile herhangi bir duvar kalıntısının temeli veya devamı niteliğinde bir özellik taşımadığı kesinleşmiştir. Bu bilgiyi doğrular nitelikte, derinleşme

108    

E 4 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T2 0.30 m. 0.45 m. 0.45m 0.52 m.

C 5 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün batı kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir

sondajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.80 m. derinliğe inilmiştir. Sondaj sonucunda herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır (Fot. 12). C 5 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T2 0.30 m. 0.20 m. - 0.20 m. T3 0.35 m. 0.20 m. - 0.20 m.

E 2 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün güneydoğusunda, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.28 m. derinliğe inilmiştir. Sondaj sonucunda herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır.

E 2 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T2 1.19 m. - 1.15 m. - T3 0.75 m. - 0.45 m. -

F 6 Sondajı:

Plankareye gore höyüğün doğusunda, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır.

Seviye inimi neticesinde sondajda 0.65 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır.

D 8 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün kuzeyinde, 11.00 x 5.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Seviye inme çalışmaları neticesinde sondajda 2.00 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda, kuzeydoğu güneybatı doğrultulu olduğu gözlenen, döküntü olduğu anlaşılan, herhangi bir duvar bütünlüğü arz etmeyen, taş sıraları tespit edilmiştir (Fot. 13). Bu döküntü taş sıralarının yanı sıra, çok az sayıda pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 14).

D 8 sondajında tespit edilen, kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu taş sırasının herhangi

bir duvar kalıntısının devamı niteliğinde olup olmadığı ve alt kodlarda devam edip etmediğini anlamak maksadıyla, sondaj içinde 1.00 x 2.00 m. ölçülerinde bir derinleşme sondajı açılmıştır. Bu sondajda, seviye inme çalışması sonucu 1.76 m. derinliğe inilmiştir (Fot. 15). Derinleşme sondajının kesitleri incelendiğinde, üst kodda tespit edilen döküntü taş sırasının alt kodlara inmediği ve bu şekli ile herhangi bir duvar kalıntısının temeli veya devamı

108    

E 4 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T2 0.30 m. 0.45 m. 0.45m 0.52 m.

C 5 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün batı kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir

sondajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.80 m. derinliğe inilmiştir. Sondaj sonucunda herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır (Fot. 12). C 5 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T2 0.30 m. 0.20 m. - 0.20 m. T3 0.35 m. 0.20 m. - 0.20 m.

E 2 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün güneydoğusunda, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.28 m. derinliğe inilmiştir. Sondaj sonucunda herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır.

E 2 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T2 1.19 m. - 1.15 m. - T3 0.75 m. - 0.45 m. -

F 6 Sondajı:

Plankareye gore höyüğün doğusunda, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır.

Seviye inimi neticesinde sondajda 0.65 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır.

D 8 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün kuzeyinde, 11.00 x 5.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Seviye inme çalışmaları neticesinde sondajda 2.00 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda, kuzeydoğu güneybatı doğrultulu olduğu gözlenen, döküntü olduğu anlaşılan, herhangi bir duvar bütünlüğü arz etmeyen, taş sıraları tespit edilmiştir (Fot. 13). Bu döküntü taş sıralarının yanı sıra, çok az sayıda pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 14).

D 8 sondajında tespit edilen, kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu taş sırasının herhangi

bir duvar kalıntısının devamı niteliğinde olup olmadığı ve alt kodlarda devam edip etmediğini anlamak maksadıyla, sondaj içinde 1.00 x 2.00 m. ölçülerinde bir derinleşme sondajı açılmıştır. Bu sondajda, seviye inme çalışması sonucu 1.76 m. derinliğe inilmiştir (Fot. 15). Derinleşme sondajının kesitleri incelendiğinde, üst kodda tespit edilen döküntü taş sırasının alt kodlara inmediği ve bu şekli ile herhangi bir duvar kalıntısının temeli veya devamı 108    

E 4 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T2 0.30 m. 0.45 m. 0.45m 0.52 m.

C 5 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün batı kısmında, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir

sondajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.80 m. derinliğe inilmiştir. Sondaj sonucunda herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır (Fot. 12). C 5 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T2 0.30 m. 0.20 m. - 0.20 m. T3 0.35 m. 0.20 m. - 0.20 m.

E 2 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün güneydoğusunda, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Seviye inimi neticesinde sondajda 0.28 m. derinliğe inilmiştir. Sondaj sonucunda herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır.

E 2 Güneybatı kesiti Güneydoğu kesiti Kuzeybatı kesiti Kuzeydoğu kesiti T2 1.19 m. - 1.15 m. - T3 0.75 m. - 0.45 m. -

F 6 Sondajı:

Plankareye gore höyüğün doğusunda, 3.00 x 3.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır.

Seviye inimi neticesinde sondajda 0.65 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda herhangi bir kültür varlığına rastlanmamıştır.

D 8 Sondajı:

Plankareye göre höyüğün kuzeyinde, 11.00 x 5.00 m. ölçülerinde açılan bir sondajdır. Seviye inme çalışmaları neticesinde sondajda 2.00 m. derinliğe inilmiştir. Sondajda, kuzeydoğu güneybatı doğrultulu olduğu gözlenen, döküntü olduğu anlaşılan, herhangi bir duvar bütünlüğü arz etmeyen, taş sıraları tespit edilmiştir (Fot. 13). Bu döküntü taş sıralarının yanı sıra, çok az sayıda pişmiş toprak kap parçası ele geçmiştir (Fot. 14).

D 8 sondajında tespit edilen, kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu taş sırasının herhangi

bir duvar kalıntısının devamı niteliğinde olup olmadığı ve alt kodlarda devam edip etmediğini anlamak maksadıyla, sondaj içinde 1.00 x 2.00 m. ölçülerinde bir derinleşme sondajı açılmıştır. Bu sondajda, seviye inme çalışması sonucu 1.76 m. derinliğe inilmiştir (Fot. 15). Derinleşme sondajının kesitleri incelendiğinde, üst kodda tespit edilen döküntü taş sırasının alt kodlara inmediği ve bu şekli ile herhangi bir duvar kalıntısının temeli veya devamı

111

sondajı içerisinde, herhangi bir kültür varlığına rastlanılmazken, alt kodlarda günümüze ait plastik malzemelere rastlanılmıştır.

Bölcek-Uluyol Höyük’te, tamamlanan çalışmalar neticesinde, sondajlarda çok az sa-yıda pişmiş toprak kap parçasına rastlanmıştır. Ele geçen pişmiş toprak kap parçalarının, üst kısımda yer alan bitkisel toprak tabakası içerisinde taşınarak gelme ihtimali yüksektir. Eldeki verilerden hareketle, daha önce I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilen bu tepenin, bilinen anlamda bir höyük olmadığı kesinleşmiştir (Fot. 16, 17). Bu nedenle, sit derecesinin III. Derece Arkeolojik Sit olarak değiştirilmesine, herhangi bir inşaat yapılması durumunda, iş makineleri ile değişik yerlerde yine Müze uzmanları gözetiminde sondaj yapılmasının uygun olacağı kanaati hâsıl olmuştur. Mevcut durum, Kütahya Kültür Var-lıklarını Koruma Bölge Kurulu’na iletilmiş, aynı kurulun 13/12/2013 tarih ve 1453 sayılı kararı gereği, Uluyol Höyük’ün sit durumunda düzenlemeye gidilmiştir.

112

Fot. 1: Uluyol Höyük güneyden

Uydu Haritası

113

Fot. 2: Uluyol Höyük güneyden sondajların görünümü.

Plan 1: Uluyol Höyük sondaj karelaj planı

114

Fot. 4: E 5 Sondajından ele geçen pişmiş toprak kap parçaları

Fot. 3: E 5 Sondajı

115

Fot. 6: D 7 Sondajı

Fot. 5: E 5 Sondaj tabakaları.

116

Fot. 8: D 7 Sondajında tabakalar.

Fot. 7: D 7 Sondajında ele geçen pişmiş toprak kap parçaları.

117

Fot. 10: C 6 Sondajında ele geçen pişmiş toprak kap parçaları.

Fot. 9: C 6 Sondajı

118

Fot. 12: C 5 Sondajı

Fot. 11: E 4 Sondajı

119

Fot. 14: D 8 Sondajında ele geçen pişmiş toprak kap parçaları.

Fot. 13: D 8 Sondajı

120

Fot. 17: Uluyol Höyük güneyden

Fot. 15: D 8 Sondajı 2 no.lu derinleşme çukuru.

Fot. 16: Uluyol Höyük batıdan

121

Beşkarış Köyü Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması

Beşkarış Village Rescue Excavations and Site Clearing

Metin TÜRKTÜZÜN* Recep KARACA Savaş GÜRBÜZ Suzan TEK

Anahtar SözcüklerNekropol, Sandık Mezar, Kiremit Mezar, Ölü Gömme

KeywordsNecropolis, Cist Grave, Tile Grave, Inhumation

ÖzetKütahya İli, Altıntaş İlçesi, Beşkarış Köyü, Çıbandede Mevkii’nde, tarım faaliyeti sı-

rasında bir mezar ortaya çıkmıştır. Müdürlüğümüzce belirtilen yerde gerçekleştirilen kur-tarma kazısında, sandık mezar tipinde olan tek bir mezar ortaya çıkarılmıştır. Mezarda gerçekleştirilen temizlik çalışmasında, baş tarafı batı yönlü olan, dorsal pozisyonlu, tek bir bireye ait gömü ile bu iskeletin ayak ucunda iki kafatası tespit edilmiştir. Mezarda ölü he-diyesi olarak ele geçen gümüş Phalera, restorasyon-konservasyon çalışmaları neticesinde temizlenmiştir. Phalera üzerindeki kabartmada Roma İmparatoru Alexander Severus’un portresi yer almaktadır.

AbstractA grave was encountered in Kütahya Province, Altıntaş District, Beşkarış Village, Çı-

bandede region during agricultural activities. A single cist grave was discovered during the rescue excavations at the site. During the site clearing a single dorsal inhumation heading west was identified inside the grave and two skulls were found at the foot of the skeleton. A silver Phalera, possibly a grave gift, was discovered inside the grave and it was registered after restoration and conservation work. There is an embossed Alexander Severus portrait on the Phalera.

Kütahya İli, Altıntaş İlçesi, Beşkarış Köyü’nün güneydoğusunda, Çıban Dedesi Mevkii’nde yer alan, Tapu’da A.05.a1 pafta, 169 ada, 41 parsel numarası ile Muammer SARI adlı vatandaş adına kayıtlı tarlada, çift sürümü sırasında bir mezarın ortaya çıktığına ilişkin, Müdürlüğümüze ulaşan ihbar üzerine, 21/10/2013 tarihinde bahse konu tarlaya gi-dilerek inceleme yapılmıştır.

* Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected] KARACA, Uzman/Arkeolog, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected]ş GÜRBÜZ, Uzman/Sanat Tarihçi, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected]

Suzan TEK, Restoratör-Konservatör, Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi, [email protected]

122

İnceleme neticesinde, sit alanı özelliği bulunmayan tarlada, münferit olarak bir sandık mezarın, tarım faaliyeti neticesinde ortaya çıktığı anlaşıldığından, belirtilen yerde aynı gün bir kurtarma kazısı gerçekleştirilmiştir. Kütahya Valiliği’nin 21/10/2013 tarihli “Olur’u ile, Beşkarış Köyü, Çıban Dedesi Mevkii’nde kurtarma kazısına 21/10/2013 tarihinde başlan-mış ve aynı gün kazı ve temizlik çalışması sona erdirilmiştir (Uydu Haritası).

Beşkarış Köyü’ndeki kurtarma kazısı ve temizlik çalışması, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Müze Müdürlüğünden Uzman/Arkeolog Recep KARACA ve Uzman/Sanat Tarihçi Savaş GÜRBÜZ’den oluşan bir ekiple gerçekleştirilmiştir. Kur-tarma Kazısı ve Temizlik Çalışması neticesinde ele geçen gümüş Phalera üzerinde, Suzan OKUMUŞ-TEK tarafından restorasyon ve konservasyon çalışması uygulanmıştır.

Mevkide yapılan ilk incelemede, sandık mezarın, tarla sahibinin çift sürme faaliyeti sırasında, iki blok taşının yerinden oynatıldığı tespit edilmiştir (Fot. 1). Kireç taşı malze-meli olan, monolit mezar kapak taşlarından birisi 0,67 x 1.52 x 0,32 m. ölçülerinde, diğeri ise 1.14 x 0,70 x 0,19 m. ölçülerindedir. Mezar üzerinde in-situ konumunu koruyan, kireç taşı malzemeli monolit diğer kapak taşı ise 1.18 x 0,53 x 0,29 m. ölçülerinde olup, mezarın batı ucunda yer almaktadır. Dikdörtgen tasarlı sandık mezarın uzun ve kısa kenarlarında kullanılan kireç taşı malzemeli monolit taşlar 2.36 x 0.80 m. ölçüsünde olup, kalınlıkları 0.21 m. dir. Mezarın iç ölçüleri ise 1.94 x 0.40 m. olarak ölçülmüştür. Toprak zeminli olan mezarın derinliği ise 0.37 m. ila 0.44 m. arasındadır (Fot. 2).

Mezarda gerçekleştirilen temizlik çalışmasında, baş tarafı batı yönlü olan, dorsal po-zisyonlu, erişkin bir erkek bireye ait gömü tespit edilmiştir. Genç yaşta öldüğü tespit edilen erkek bireyin iskelet kalıntıları üzerinde yapılan detaylı çalışmada, bireyin 20 -25 yaşları arasında öldüğü tespit edilmiştir. Kemik ve diş bulgularından hareketle, bireyin ölünceye kadar sağlıklı bir yaşam sürdüğü ve muhtemelen de üst sosyo-ekonomik bir statüye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Dişlerinde herhangi bir patolojik olguya rastlanılmamıştır. Üçüncü molar dişinin çıkmış olması, bireyin 20-25 yaşları arasında bulunduğunu düşündürmekte-dir. Bu iskeletin ayak kısmında, erişkin bir kadın ve bir bebeğe ait iki kafatasının yer aldığı saptanmıştır. Kadın bireyin claviculasından yapılan yaş tayininde, ortalama 20-25 yaşları arasında öldüğü belirlenmiştir. Bu kadın bireyin dişlerinde yapılan analizde de paleopa-tolojik herhangi bir olguya rastlanmamıştır. Bu bireyin de, mezardaki diğer erkek birey gibi, üst sınıf bir sosyo-ekonomik yapıya sahip olduğunu ileri sürmek olasıdır. Mezarda iki yaşında bir bebeğe ait kemik ve diş kalıntılarına da rastlanması, mezarın muhtemelen bir aileye ait olma olasılığı güçlendirmektedir. Ayrıca yaşlı bir bireye ait, oldukça aşınmış izole diş bulunmuştur. Tüm bu verilerden hareketle, sandık mezara daha önce iki gömü yapılmışken, son defa dorsal pozisyonlu gömü ile birlikte, mezarın kapatıldığı ve bir daha gömü yapılmadığı ortaya çıkmaktadır (Fot. 3).

Mezarın iç kısmındaki toprağın temizlenmesi sırasında, 0.36 mm. çapında, 11 mm. kalınlığında, korozyona uğramış durumda olan gümüş bir Phalera1 ele geçmiştir. Mezar

1 Phalera ile ilgili bilgi veren Doç. Dr. A. Tolga TEK’e teşekkür ederiz.

123

içindeki toprağın incelenmesi sırasında ele geçen Phalera’nın in-situ yeri tespit edileme-miş olsa da, muhtemelen son defa yapılan gömüye ait olmalıdır.

Mezarın tam olarak tarihlendirilmesi bakımından, korozyonlu Phalera’nın temizlenme-si gerekmiş, bu nedenle Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 30/12/2013 tarih ve 253059 sayılı yazısına istinaden, Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi res-torator-konservatuarı Suzan OKUMUŞ-TEK’in, Phalera üzerinde restorasyon ve kon-servasyon gerçekleştirmesi uygun bulunmuştur. Belirtilen işlem 21-22/01/2014 tarihinde Müdürlüğümüzde gerçekleştirilmiş ve 22/01/2014 tarihli aşağıdaki rapor tanzim edilmiştir.

Belgeleme: Eserin mevcut durumunun fotoğrafları çekilmiştir. Çalışma alanında mikroskop bu-

lunmadığından, makro objektif ile bozulma tabakaları daha ayrıntılı belgelenmeye çalışıl-mıştır.

Teşhis: Eser üzerinde yapılan makro incelemelerde ( görsel inceleme, basit büyüteçler vs. ile

yapılan inceleme) eser yüzeyinde yoğun bir korozyon tabakası gözlenmiştir. Korozyon tabakalarında yapılan görsel incelemede, eserde farklı metal ve metal alaşımları kullanıl-dığı görülmektedir. Eserin bir yüzünde gümüş oksit tabakaları ve yer yer bronz (bronz içerisinde bulunan yeşil renk tonlarında mineral bozulmaları) korozyonu görülmektedir. Diğer yüzde ise (muhtemelen arka yüz) tamamen bronz minerali bozulmaları gözlenmiştir. Eserin iç kısmında ise bir dolgu malzemesi kullanılmış olma olasılığı mevcuttur. Yapılan görsel incelemelerde eserin et kalınlığı da dikkate alındığında, bir dolgu malzemesi olabi-lecek (muhtemelen kurşun metali bozulması?) bir tabaka mevcuttur. Eser dairesel ince bir bronz halka ile çevrelenmiştir. Halkanın bir bölümü koparak eserden ayrılmıştır (Fot. 4-8 ).

Sağlamlaştırma ve Temizlik: Bu iki aşama eserin hassasiyeti gereği iç içe uygulanmıştır. Eser yüzeyi temizlik ön-

cesi, kondisyon zayıflığı sebebiyle (%3’lük PB72) sağlamlaştırılmıştır. Muhtemel iç dol-gu malzemesi tamamen tozlaşarak dökülme eğiliminde olduğundan işlevini yitirmiştir. Bu sebeple eser içerisine yeni bir dolgu malzemesi ile dayanak oluşturulması gerekmiştir. İç kısımda tamamen tozuyan tabaka uzaklaştırılmıştır. Bu tabakadan ileride yapılabilecek bir analiz için örnek alınmıştır. Eserin bronz yüzeyine (iç ve dış kısımda uygulandı) %3 lük PB72 uygulanmıştır. Daha sonra eserin gümüş olan ön portre kısmında, %3 ’lük EDTA uygulaması (yüzeysel pamuklu çubuklarla lokal uygulama) yapılmıştır. Gümüş ön yüzey pamuklu çubuklar ile temizlenmiştir. Temizlik sonrasında yüzeyde kullanım döneminde oluşmuş olabilecek derin çiziklere rastlanmıştır. Eserde ph nötrleme işlemi için saf su ban-yosu uygulanmıştır. Ph ölçerler yardımıyla değerler kontrol edilmiştir. Sonrasında alkol banyosu yaptırılarak eserin kuruması sağlanmıştır. Eser iç kısmındaki bronz yüzeyine bir-kaç kat %3 lük BTA korozyon pasifizasyonu amacıyla fırça yardımıyla uygulanmıştır. İç kısımda kullanıldığı düşünülen olası dolgu tabakası yerine %50’lik PB72+cam elyaf lifleri ile hazırlanan dolgu malzemesi uygulanmıştır (Fot. 8).

124

Bu uygulama, et kalınlığı orta kısımlarda 0,5 mm civarında olan eserde sağlamlaştırma amaçlıdır. Bu uygulama sonrası eserin bronz olan (arka) yüzeyine daha önce uygulanan Paraloid tabakası, aseton yardımıyla yüzeyden uzaklaştırılmıştır. Korozyonlu arka yüzey bisturi ve cam elyaf kalem yardımıyla yumuşak hareketlerle temizlenmiştir. Eser yüzeyin-deki çatlamalar PB72 ile yan halkada oluşan eksiklikler epoksi dolgu ile doldurulmuş ve yüzeyleri düzeltilerek eserin formuna uygun hale getirilmiştir (Fot. 9).

Söz konusu eserde yapılacak temizlik öncesi, zarar görmemesi için sağlamlaştırma işlemi yapılmıştır ve bu da bir korumadır. Temizlik işlemi sonrası eserin bronz arka yü-zeyinde % 3 Lük BTA çözeltisi fırça ve pamuklu çubuklar yardımıyla yüzeye birkaç kat halinde uygulanmıştır. Uygulanan tüm malzemelerin sağlıklı bir şekilde kuruduğundan emin olduktan sonra eserin tüm yüzeyine %3 lük PB72 solüsyonu önce pamuklu çubuklar yardımıyla bir kat, daha sonra daldırma yöntemiyle birkaç kat uygulanmıştır.

Eser ile birlikte verilen yatay bronz parçada eser temizleme, sağlamlaştırma, koru-ma aşamalarından sonra çap ölçümü yapılarak plastirin ile döküm alanı oluşturularak (epoksi+pigment boya karışımı) halka tümlenmiştir. Bu halkanın eser üzerinde hangi alana yerleştirileceğine dair kesin bir bilgi bulunmadığı için (eser mezarda in-sutu olarak tes-pit edilemediğinden) eserle birleştirilmesinden kaçınılmıştır. Fakat olası yerleşme alanına (çapı göz önünde bulundurulduğunda) konularak fotoğraflanmıştır. Eser müzeye iki parça halinde teslim edilmiştir (Fot. 10-12).

Restorasyon ve konservasyon çalışmaları sonucunda, Phalera üzerinde “AV… CC… AΛEΞ …” lejantı seçilebilir duruma gelmiştir. Lejant altında, sağa dönük, profilden bir im-parator portresi yer almaktadır. Roma İmparatoru Alexsander Severus’un yer aldığı (MS. 222-235) portrede imparator; başında defne çelengi ve askeri kıyafetle betimlenmiştir. Saçlar kıvrımlı olup, yüz hafifçe sakallıdır.

Bu tip madalyonların, Roma İmparatorluğu’nda askeri görevlerde bulunan, başa-

rılı kişilere verildiği bilinmektedir2. Buradan hareketle, gömü yapılan kişinin olasılıkla Kotiaeon’lu ya da Aizanoi’li olup, askeri hiyerarşide önemli görev üstlenen bir Roma yurt-taşı olduğu ileri sürülebilir.

Sandık mezarda ele geçen tek bir bireye ait iskelet parçaları ile 2 adet kafatası parçası, kötü durumda olduğundan, iskelet ve kafatasları üzerinde yapılacak antropolojik inceleme neticesinde, gömü yapılan bireylere ilişkin yaş, cinsiyet, hastalık durumu vs. gibi bilgilere ulaşmak mümkün olacaktır. Bu amaç doğrultusunda, kemikler toplanarak, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Antropoloji Bölümü’ne incelenmesi amacıyla, 20/11/2013 tarihli tutanakla gönderilmiştir.

Sonuç olarak, Beşkarış Köyü’nde gerçekleştirilen kurtarma kazısı ve temizlik çalışma-sında ortaya çıkarılan sandık mezar, Roma İmparatorluk Dönemi süreci bakımından,

2 Phalera ile ilgili olarak bkz. Appels, A.-Laycock, 2007, S., Roman Buckle and Military Fittings, Witham.

125

Altıntaş İlçesi civarında ve Kütahya il sınırlarında münferit olarak karşımıza çıkan bir mezar tipidir. Bu tip mezarlarda çoklu gömü yapılabildiği gibi, bir kez gömü yapılıp kapatılan örnekleri de mevcuttur. Beşkarış Köyü’ndeki sandık mezardaki gömünün ve ayak kısmında tespit edilen kafataslarının, bu tekil örneğin bir aile mezarı olduğunun, tamamen kapatılmadan önce içine iki gömü daha yapıldığının, daha sonrasında kemiklerin olasılıkla bir köşeye istiflenerek, içinde üçüncü ve son kez bir gömü yapıldığının ipuçlarını vermiştir. Bölgede yapılacak diğer nekropol kazılarında elde edilecek veriler, bu tip mezarlardaki ölü gömme biçimi ve adetleri hakkında daha detaylı bilgilere ulaşmamızı sağlayacaktır.

126

Fot. 1: Sandık mezarın ilk görünümü.

Uydu Haritası

127

Fot. 3: Batıdan görünüm.

Fot. 2: Güneyden görünüm.

128

Fot. 8: Yenilenen İç Dolgu(PB72+Cam Elyaf Lif)

Fot. 9: Eserde dış halkanınyerleştirilmesi

Fot. 4: İlk hal ön yüz. Fot. 5: İlk hal arka yüz.

Fot. 6: İlk hal, kesit Fot. 7: Eser iç dolgu malzemesi (Kurşun bozulması?).

129

Fot. 11: Tümlenen halkanın olası yerleşme pozisyonu, ön.

Fot. 12: Tümlenen halkanın olasıyerleşme pozisyonu, arka.

Fot. 10: Temizlik ve tümleme sonrası ön yüzey ve halka

130

Seyitömer-Çiledir Mevkii Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması

Seyitömer-Çiledir Region Rescue Excavations and Site Clearing Metin TÜRKTÜZÜN* Savaş GÜRBÜZ Semih ÜNAL

Anahtar SözcüklerKütahya, Osmanlı Dönemi, Türbe, Mezar, Ölü Gömme

KeywordsKütahya, Ottoman Period, Tomb, Grave, Inhumation

ÖzetKütahya İli, Merkez İlçe, Ağızören Köyü’nde yer alan Çiledir Mevkii’nde, kömür hav-

zası içinde kalan alanda ortaya çıkan mimari parçalar üzerine, belirtilen yerde Müdürlüğü-müzce bir kurtarma kazısı gerçekleştirilmiştir. İşlenmemiş taşlarla oluşturulan bir mekân ile bu mekâna ait bir avlu duvarı açığa çıkarılmıştır. Mekân ve avlu duvarında, devşirme malzeme olarak Bizans Dönemi’ne ait mimari parçalar kullanılmıştır. Mekân içerisinde, iki inhumasyon gömü tespit edilmiştir. Mekân ve avlusu, olasılıkla Osmanlı Dönemi’nde türbe ya da benzeri bir işlevle kullanım görmüştür.

AbstractA rescue excavation was initiated by Kütahya Museums Directorate at Çiledir Regi-

on of Ağızören Village, Kütahya Province after architectural remains were encountered within the coal reserve zone. A building constructed using rough stones and the walls of the courtyard belonging to this building were unearthed. The walls of the building and the courtyard were built with reused architectural fragments dated to the Byzantine period. Two inhumation burials were discovered inside the building. The building and its courtyard were probably used as a tomb during the Ottoman period.

Kütahya İli, Merkez İlçe, Ağızören Köyü’nde yer alan, Çelikler Seyitömer Termik Santrali İşletmesi’nin dekapaj sahasında kalan Çiledir Mevkii’nde, kömür çıkarılması sı-rasında, bazı mimari kalıntıların ortaya çıkması üzerine, belirtilen yerde Müdürlüğümüzce yapılan inceleme neticesinde, 03/10/2013 tarihli rapor tanzim edilerek, bu mevkide bir kurtarma kazısı ve temizlik çalışması yapılmasına karar verilmiştir (Uydu Haritası).

Kütahya Valiliği’nin 07/10/2013 tarihli “Olur’u ile belirtilen yerde kurtarma kazısı ve temizlik çalışmalarına 07/10/2013 tarihinde başlanmış, 30/10/2013 tarihinde sona erdiril-miştir.

* Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected]ş GÜRBÜZ, Uzman/Sanat Tarihçi, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] ÜNAL, Arkeolog, [email protected]

131

Seyitömer-Çiledirdede Türbesi Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması, Müze Müdü-rü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Müze Müdürlüğünden Uzman/Sanat Tarihçi Savaş GÜRBÜZ ile serbest Arkeologlar Semih ÜNAL, Murat NURTEKİN ve Çelikler A.Ş. tara-fından temin edilen 15 işçilik bir ekiple gerçekleştirilmiştir.

Çalışma başlangıcında arazide yapılan incelemede, bahse konu yerde, önceden kaçak

kazılar marifetiyle, bazı mimari parçaların gün yüzüne çıkarıldığı tespit edilmiştir (Fot. 1). Alanda muhtemel kaçak kazıcılar tarafından yüzeye çıkarılmış, işlenmiş mermer par-

çaları ve korunagelmiş kısmı yaklaşık 1.00 m. uzunluğunda, 0.70 m. genişliğinde ve 0.40 m. yüksekliğinde olan, işlenmemiş dere taşlarının örülmesi ile inşa edilmiş bir duvar tespit edilmiştir (Fot. 2).

Çalışmalar, alanda tespit edilen bu duvar çevresinde başlatılmıştır. Yapılan seviye ini-mi ile mevcut duvarın ait olduğu mekanın sınırları belirlenmiş, mekan içerisinde yapılan çalışmalar ile döküntü taşlar kaldırılmıştır. Taşlar arasında, günümüze yakın bir dönemde üretildiğini düşündüğümüz pişmiş toprak kiremit parçalarına yoğun olarak rastlanmıştır. Tespit edilen mekan, doğu batı doğrultulu olup, 3.84 x 7.07 m. iç ölçüler ile 5.30 x 8.37 m.lik dış ölçülere sahiptir. Mekanın doğusunda, 1.60 m. uzunluğunda bir giriş açıklığı yer almaktadır. Bu giriş açıklığı çevresinde, yaklaşık 1.50 m. çapında bir tahribat çukuru tespit edilmiştir. Mekanın kuzeydoğu köşesinde 3.56 x 4.50 m. ölçülerinde ve 0.20 m. yükseklik-te bir seki saptanmıştır. Mekanın kuzeybatı köşesinde 0,80 x 0,40 m. ölçülerinde bir bölme yer almaktadır. Bölme, beyaz renkte silekst taşları ile inşa edilmiştir (Fot. 3).

Mekanın güneybatı köşesinde yer alan tahribat çukuru 1,71 x 2,28 m. ölçülerindedir. Kazı çalışmaları başlamadan önce, yüzeyde bulunan işlenmiş taşların bir kısmı, mekan içe-risindeki tahribat çukurundan ele geçmiştir. Ayrıca, çalışmalar sırasında tahribat çukuruna yakın bir noktada, olasılıkla mekanın duvarlarında devşirme malzeme olarak kullanılmış ve sonrasında mekanın içerisine yuvarlanmış olan bir templon payesi tespit edilmiştir.

Mekan içerisinde yapılan çalışmalarda, döküntü taşlar kaldırıldıktan sonra, homojen bir kil tabakası ile karşılaşılmıştır. Bu kil tabakası, muhtemelen daha öncesinde düz damlı olan mekanın çatı kısmında kullanılmış olmalıdır. Ayrıca, mekan içerisinde ele geçen ve günümüzde de kullanımına halen devam edilen modern çivi ve Roma Dönemi’nden iti-baren kullanılan kabaralı, kare kesitli, uca doğru sivrilen çivilerin bir arada ele geçmesi, mekanın yakın bir tarihte tadilat gördüğünü kanıtlamaktadır (Fot. 4).

Mekanın kuzeybatı köşesindeki bölmenin üzerinde yer alan ve istiflenmiş halde açığa çıkarılan kiremitleri, yakın tarihlerde yapılan tadilat ile ilişkilendirmek de mümkündür. Mekan içerisinde sürdürülen seviye inme çalışmaları, tabanının açığa çıkarılması ile son bulmuştur. Taban, sıkıştırılmış kilden yapılmış olup, homojen bir yapıdadır.

Mekan içerisinde yapılan çalışmalar sırasında iki mezar açığa çıkarılmıştır. Bu mezar-lar 1 ve 2 no.lu olarak numaralandırılmıştır (Fot. 5).

132

1 no.lu mezar 1.70 x 0.90 m. ölçülerindedir. Mezar taşı olarak, Doğu Roma (Bizans) Dönemi kiliselerinde kullanılan templon levhası parçası ve kayrak taşları kullanılmıştır. Burada, kayrak taşları ile mezarların çevrelendiği de tespit edilmiştir. Mezar çevresinde gerçekleştirilen seviye iniminde, yaklaşık 0.70 m. derinliğe ulaşıldığında, büyük mermer bloklarla karşılaşılmıştır. Mermer bloklar iki parça halinde olup, biri diğerine çapraz ge-lecek şekilde, kesme taşlardan yapılmış, 2.07 x 0.60 m. ölçülerinde ve 0.45 m. derinlikte olan, mezarın içerisinde yer almaktadır. 0.90 x 0.90 m. ölçülerinde ve 0.14 m. kalınlıkta olan mermer blok, mevcut yerinden kaldırılarak, mezar dışına taşınmıştır. Mezar içerisin-deki toprak temizlenerek 1 no.lu iskelet açığa çıkarılmıştır. Dorsal pozisyonlu iskelet, bel-geleme çalışmaları tamamlandıktan sonra kaldırılmıştır (Fot. 6).

2 no.lu mezar 1.90 x 0.90 m. ölçülerinde olup, mezar taşı olarak kayrak taşlarından fayladanılmış ve 1 no.lu mezarda olduğu gibi, çevresi yine kayrak taşları ile çevrelenmiş-tir. Yapılan çalışma ile 1.00 m. derinliğe ulaşıldığında, yine 1 no.lu mezarda olduğu gibi, doğu- batı doğrultulu konumlanan ve dorsal poziyonlu gömülmüş 2 no’.u iskelet ortaya çıkarılmıştır. Belgeleme çalışmaları tamalandıktan sonra iskelet kaldırılmıştır (Fot. 7).

Her iki inhumasyon gömüde herhangi bir ölü hediyesine rastlanmamıştır.

Mekan içerisinde yapılan çalışmalar sırasında, ayrıca mekanın dış hatlarını belirlemek ve çevresinde herhangi bir başka yapının olup olmadığının tespiti için, çalışma alanı geniş-letilmiş ve 12.00 x 18.00 m. ölçülerine ulaşılmıştır.

Mekan dışında yapılan çalışmalar ile ortaya çıkarılan mekanın güney kısmında, kayra taşları ike basitçe örülmüş bir avlunun varlığı tespit edilmiştir. Ancak, avlu ve mekan kıs-mının, dekapaj çalışmaları sırasında bir kısmının tahrip edildiği anlaşılmıştır (Fot. 8).

Mekan avlusu, korunagelmiş duvarlar referans alınarak 5.39 x 7.30 m. olarak ölçül-

müştür (Plan).

Mekan ve avlu içinde yapılan çalışmalarda, küçük buluntu olarak 1 adet yüzük, 2 adet metal obje ve 1 adet ağırlık ele geçmiştir (Fot. 9).

Ele geçen pişmiş toprak kap parçaları incelendiğinde; açık deve tüyü renk hamurlu, bol katkılı, mikalı ve üzeri yeşil renk sırlı oldukları görülmektedir. Bu pişmiş toprak kap parçaları Osmanlı Dönemi’ne ait olmakla birlikte, yüzyıl olarak bir tarih vermek güçtür (Fot. 10).

Sonuç olarak; Çiledir Mevkii’nde gerçekleştirilen kurtarma kazısı ve temizlik çalışma-larında, günümüze yakın bir dönemde inşa edildiği saptanan türbe benzeri bir yapı kalıntısı ortaya çıkarılmıştır. Mekânın inşasında, Bizans Dönemi’ne ait mimari parçalar devşirme malzeme olarak kullanılmıştır. Mekân içerisinde iki inhumasyon gömüye rastlanmış ancak herhangi bir ölü hediyesi tespit edilememiştir. Mekan dışında ve çevresinde herhangi bir başka mimari kalıntının olup olmadığının tespiti için yapılan sondaj çalışmaları sonucunda, çevrede herhangi bir yapı kalıntısına rastlanılmadığından, çalışmalar sonlandırılmıştır.

133

Fot. 1: Kaçak kazı tahribatı.

Uydu Haritası

134

Fot. 3: Açığa çıkarılan mekân.

Fot. 2: Kaçak kazıyla ortaya çıkan duvar kalıntısı.

135

Fot. 5: Mekân içinde yer alan mezarlar.

Fot. 4: Mekân içinde ele geçen demir çiviler.

136

Fot. 7: 2 no.lu mezar

Fot. 6: 1 no.lu mezar

137

Plan

Fot. 8: Mekân ve avlusu.

138

Fot. 9: Küçük buluntular.

Fot. 10: Pişmiş toprak kap parçaları.

139

Dereköy Nekropolü Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması

Dereköy Necropolis Rescue Excavations and Site Clearing

Metin TÜRKTÜZÜN* Serdar ÜNAN Recep KARACA Savaş GÜRBÜZ

Anahtar SözcüklerKütahya, Roma Dönemi, Nekropol, Lahitler, Oda Mezar, Ölü Gömme

KeywordsKütahya, Roman Period, Necropolis, Sarcophagi, Chamber Grave, Inhumation

ÖzetKütahya İli, Aslanapa İlçesi, Dere Köyü, Kızlar Yeri Mevkii’nde, tarım faaliyeti sıra-

sında bazı antik taşların çıktığının Müdürlüğümüze bildirilmesi üzerine, belirtilen yerde bir kurtarma kazısı gerçekleştirilmiştir. Çalışmalarda, Roma Dönemi’ne ait mermer lahit kapakları, lahit teknelerinin yanı sıra, daha önce kaçak kazılarla tahrip edilen bir yeraltı oda mezar açığa çıkarılmıştır. Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlenen nekropol sahasında 2014 yılında daha geniş çaplı bir kazı çalışması yapılması planlanmaktadır.

AbstractA rescue excavation was initiated at Kızlar Yeri region, Dere Village of Aslanapa

District, Kütahya Province, as the Directorate was informed of some ancient stones enco-untered during agricultural activities. During the excavations marble sarcophagus covers and sarcophagus receptacles were discovered alongside a defiled chamber grave. A larger excavation is underway in 2014 in the necropolis region which was dated to the Roman Imperial Period.

Kütahya İli, Aslanapa İlçesi, Dere Köyü, Kızlar Yeri Mevkii’nde yer alan, Tapu’da 20 pafta, 132 ada, 20 parsel numarası ile Ethem YILDIRIM adlı vatandaş adına kayıtlı, 35S743543E-4345076N koordinatlarındaki tarlada, Süleyman YILDIRIM adlı vatandaşın tarım faaliyeti sırasında bazı taşların çıktığını Müdürlüğümüze bildirmesi üzerine, aynı gün belirtilen yerde inceleme yapılmış ve bir rapor tanzim edilerek, 01/11/2013 tarih ve 1372 sayılı yazımız ekinde yer alan “Sondaj-Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması Talep Formu” ile birlikte Genel Müdürlüğümüze iletilmiştir.

* Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected] ÜNAN, Uzman/Arkeolog, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] KARACA, Uzman/Arkeolog, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected]ş GÜRBÜZ, Uzman/Sanat Tarihçi, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected]

140

Dereköy Nekropolü Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışması, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Müze Müdürlüğünden Uzman/Arkeologlar Serdar ÜNAN, Recep Karaca, Uzman/Sanat Tarihçi Savaş GÜRBÜZ ile serbest Arkeolog Semih ÜNAL ve Dumlupınar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğrencilerinden oluşan bir ekiple gerçek-leştirilmiştir.

Çalışmaların gerçekleştirildiği söz konusu tarım arazisi, Dere Köyü sınırları içerisin-de, köyün 500 m. doğusunda; Höyüktepe’nin 1 km. batısında yer almaktadır (Uydu Hari-tası 1-2). Daha önce Süleyman YILDIRIM adlı vatandaş tarafından, çift sürerken pullu-ğa takılarak ortaya çıkan, mermer malzemeli, semerdam biçimli lahit kapağında yapılan incelemede, Lahit Kapağı-IV olarak adlandırılan buluntunun eni 0.90 m., boyu 2.02 m., yüksekliği 0.60 m. olarak ölçülmüştür. Fazla işlenmemiş olan kapağın üst kısmının her iki uzun köşesinde akroter yer almaktadır. Alt kısımlarının yer yer kırık olduğu ve üzerinde pulluğun yol açtığı çizikler tespit edilmiştir (Fot. 1, 2).

Arazide yapılan incelemede, toprak yüzeyinde çok küçük bir kısmı görülen lahit ka-paklarının tespitine yönelik, üç ayrı noktada sondajlar açılmıştır. Bu sondajlardan ilkinde, toprağın ortalama 0.40 m. altında, ters çevrilmiş durumda olan, mermer malzemeli, 1 adet lahit kapağı tespit edilmiştir. Lahit Kapağı-I olarak adlandırılan kapağın eni 1.00 m., boyu 2.35 m., yüksekliği 0.80 m. olarak ölçülmüştür. Semerdam biçimli olan lahit kapağının üzerinde pulluk izleri görülmekte olup, kapağın pervaz kısımlarının da tahrip olduğu tespit edilmiştir (Fot. 3, 4).

Lahit Kapağı-1’in 20.00 m. doğusunda, toprak yüzeyinde kısmen görülebilen diğer lahit kapağının ortaya çıkarılmasına yönelik açılan ikinci sondajda, toprak yüzeyinin 1.00 m. altında, ters çevrilmiş durumda, mermer malzemeli bir lahit kapağı daha tespit edilmiş-tir. Lahit Kapağı-III olarak adlandırılan buluntunun eni 1.50 m., boyu 2.83 m., yüksekliği ise 0.55 m. olarak ölçülmüştür. Kırma çatı şeklindeki kapağın kısa kenarının ölçüsü 0.73.5 m.’dir. Lahit teknesine oturan çıkıntı profilin eni 0.14 m. boyu ise 0.10 m.dir. Kırma çatı şeklinde bir formu olan lahit kapağının, dört köşesinde oval akroterler ve üçlü antefixler yer almaktadır. Ancak, bir uzun kenarında antefixler tahrip olmuş durumdadır. Alt kısımlarının yer yer kırık olduğu ve üzerinde pulluğun yol açtığı çizikler tespit edilmiştir (Fot. 5, 6).

Her iki lahit kapağının 50.00 m. güneyinde, Lahit Kapağı-IV’ün çıktığı noktanın ya-nında, üçüncü bir sondaj daha açılması uygun bulunmuştur (Fot. 7). Bu sondaj neticesinde, diğer üç lahit kapağının aksine, mermer malzemeli bir lahit teknesinin alt kısmı tespit edil-miştir. Tekne altının eni 1.60 m., boyu 2.90 m., yüksekliği ise 0.40 m., dışa taşkın profilli alt kaidesinin yüksekli ise 0.20 m. olarak ölçülmüştür. Üzerinde herhangi bir işleme olmayan lahit teknesinin üst kısmının, kaide kısmından sonra tahrip olduğu tespit edilmiştir (Fot. 8, 9).

Tarım arazisindeki sondajlar neticesinde ortaya çıkarılan lahit kapakları ve lahit tek-nesinden sonra, çevredeki vatandaşların verdiği bilgiler doğrultusunda, Lahit Teknesi-I’in 0.28 m. güneyinde, kayalık tepenin eteklerinde, günümüzden otuz-kırk yıl önce kaçak kazı neticesinde ortaya çıktığı ifade edilen, tonozlu bir mezarı tespit etmeye yönelik çalışmalar başlatılmıştır (Fot. 10). Toprak yüzeyinden, tonoz örgüsünün küçük bir kısmı görülebilen mezarın çevresinde gerçekleştirilen sondaj neticesinde, üst kottan 2.00 m. altta yer alan

141

mezarın zeminine ulaşılmış ve içi toprakla dolu olan mezar temizlenmiştir (Fot. 11-13). 1.10 x 2.15 m. ölçüsünde olan dikdörtgen planlı mezar, tepenin eteklerinde açılan bir yuva-ya, kesme taşlarla inşa edilmiştir. İç kısmının tamamı sıvalı olan mezar, tabandan 0.65 m. sonra içe doğru 0.05 m. ölçüsünde bir girinti yapmakta, sonrasında 0.55 m. yüksekliğinde olan, dik semerdam tonoz örtüsü gelmektedir. Giriş kısmı doğu yönüne bakmakta olup, mezara giriş 0.55 x 0.55 m.lik bir kare girişten sağlanmaktadır (Plan). Mezarın içinde yapı-lan temizlik çalışmalarında herhangi bir taşınır kültür varlığına rastlanmamıştır.

Kurtarma kazısı sonucunda ele geçen 3 adet lahit kapağı ve 1 adet lahit teknesinin döneminin belirlenmesi bakımından, lahit kapaklarının fazla işlenmemiş durumları, tek-nelerinin olmaması ve çevrelerinde küçük buluntu ele geçmemesi gibi nedenlerden dolayı, kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Buna karşın, MS. II. yüzyıl sürecinde, Roma İm-paratorluk Dönemi’nin Anadolu’daki en önemli lahit üretim merkezi olan ve bölgeye çok yakın konumdaki Dokimeion’da üretildiklerini ileri sürmek olasıdır1. Bu nedenle, tonozlu mezardan da herhangi bir küçük buluntu ele geçmese de, lahit kapaklarının genel tarih-lendirilmesinden hareketle, bu mezarın da aynı döneme ait olduğunu ileri sürmek olasıdır.

Kurtarma Kazısı, Sondaj ve Temizlik Çalışmalarının gerçekleştirildiği söz konusu ta-rım arazisi, Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 26/12/1996 tarih ve 235 sayılı kararı kararları gereği, I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak ilan edilen Hö-yüktepe yakınlarında yer alan, yine aynı tarih ve sayılı kararla korunması gerekli kültür varlığı olarak kabul edilen, Erken Cumhuriyet Dönemi’ne ait köprünün 1 km. batısında kalmaktadır (Fot. 14). Bu nedenle, Kureyşler Barajı’nın bitmesi ve gövdenin su toplaması ile birlikte, bu bölgede tespit ve tescil edilen Aktepe Nekropolü, Höyüktepe, Almacık Köp-rü ve kurtarma kazısının gerçekleştirildiği nekropol alanı da su altında kalacaktır. Tepelerin arasından akan derelerin getirdiği alüvyonla dolan, günümüzde tarım yapılan vadi içerisin-de, Höyüktepe’deki olası Tunç Çağı yerleşiminin dışında, burada bir Roma Dönemi yer-leşiminin de olabileceği göz önünde bulundurularak, Müdürlüğümüz denetiminde gelecek yıl başlatılması planlanan Höyüktepe Kurtarma Kazısı çerçevesinde, yukarıda belirtilen ve su altında kalacak olan sit alanlarının tümünde daha ayrıntılı bir kazı, sondaj ve temizlik çalışması gerçekleştirilmesi mümkün olacaktır.

1 Bkz: Guntram KOCH, Roma İmparatorluk Dönemi Lahitleri, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2001:13 vd. ; Guntram KOCH, Türkiye’deki İmparatorluk Dönemi Lahitleri, Suna-İnan Kıraç Akdeniz Medeni-yetleri Araştırma Enstitüsü Yayını, Antalya, 2010: 5 vd.

142

Uydu Haritası 2: Höyüktepe’ye göre kazı-sondaj yapılan alanın konumu.

Uydu Haritası 1: Dereköy, Höyüktepe ve kazı-sondaj yapılan alan.

143

Fot. 1: Lahit Kapağı-IV Fot. 2: Lahit Kapağı-IV

Fot. 3: Lahit Kapağı-I Fot. 4: Lahit Kapağı-I

Fot. 5: Lahit Kapağı-III Fot. 6: Lahit Kapağı-III

144

Fot.7: Lahit kapaklarının birbirlerine göre konumları.

Fot. 8: Lahit Teknesi-I Fot. 9: Lahit Teknesi-I

145

Fot. 12: Mezarın sıvalı iç yüzeyi. Fot. 13: Mezar batıdan.

Fot. 10: Mezar genel görünüm. Fot. 11: Mezarın doğudan.

146

Fot. 14: Kazı ve sondaj yapılan alan ve Höyüktepe’nin görünümü.

Plan

147

Çiledir Höyük Kurtarma Kazısı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları

Çiledir Mound Rescue Excavations, Sounding and Site Clearing

Metin TÜRKTÜZÜN* Serdar ÜNAN Semih ÜNAL

Anahtar SözcüklerTunç Çağı, Höyük, İç Batı Anadolu Tunç Çağı Yerleşmeleri, Çiledir Höyük

KeywordsBronze Age, Mound, West Central Anatolia Bronze Age Settlements, Çiledir Mound

ÖzetKütahya İli, Merkez, Aslanlı Köyü (Ağızören Köyü sınırı), Çiledir Mevkii, Çiledir

Deresi yakınında yer alan ve aynı zamanda TKİ. Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessese Müdürlüğü’nün çalışma ve kömür alma sahası içinde yer alan sahada mimari ve küçük buluntu kalıntılarının çıkması üzerine, belirtilen yerde Müdürlüğümüzce kurtarma kazısı çalışmalarına başlanılmıştır. Çalışmalara 2009-2013 yılı sürecinde devam edilmiştir. Çi-ledir Höyük’te yoğunluklu olarak Doğu Roma Dönemi ile Tunç Çağı bulgularına rastlan-mıştır. Doğu Roma Dönemi’nde çiftlik evi olarak kullanım gören mekânların, Tunç Çağı mekânlarını tahrip ederek, mevcut yerine inşa edildiği saptanmıştır. Höyükte çok sayıda küçük buluntu ele geçmiştir. 2014 yılında höyüğün olasılıkla nekropolü olduğu düşünülen sahalarda kazı çalışmaları sürdürülecektir.

AbstractA rescue excavation was initiated by Kütahya Museums Directorate near Çiledir creek,

in Çiledir Region of Aslanlı Village (near Ağızören Village border), Kütahya Province af-ter architectural remains and small finds were encountered within the coal reserve zone of TKİ. Seyitömer Lignite Company. The excavations continued from 2009 to 2013. The finds from Çiledir Mound are generally dated to Eastern Roman Period and the Bronze Age. It was discovered that the buildings which were used as farmhouses during the Eastern Roman Period were constructed over the remains of the Bronze Age buildings. Abundant small finds were discovered at the Mound. The excavations will continue in 2014 at the location which is probably the necropolis of the Mound.

2009 Yılı Kazı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları:Kütahya İli, Merkez, Aslanlı Köyü (Ağızören Köyü sınırı), Çiledir Mevkii, Çiledir De-

resi yakınında yer alan ve aynı zamanda TKİ. Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessese

* Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected] ÜNAN, Uzman/Arkeolog, Kütahya Müzesi Müdürlüğü, [email protected] ÜNAL, Arkeolog, [email protected]

148

Müdürlüğü’nün çalışma ve kömür alma sahası içinde yer alan sahada (Harita: 1-3), kömür çıkarma işlemi sırasında pişmiş toprak kap parçaları yoğun olarak ortaya çıkmıştır (Fot. 1). Dumlupınar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nce kazı ça-lışmaları 2006 yılından bu yana sürdürülen Seyitömer Höyük’ün 2,5 km. kuzeybatısında kalan mevkide, Müze Müdürlüğü uzmanlarınca 24/07/2009 tarihinde yapılan inceleme ne-ticesinde1, belirtilen yerdeki kömür alma çalışmalarının ivedilikle durdurulması ve burada acilen bir kurtarma kazısının gerçekleştirilmesi gerektiği anlaşılmıştır2. Bakanlığımız, Kül-tür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden talep edilen kazı ruhsatı neticesinde3, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve TKİ. Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessesesi Müdürlüğü arasında 21/08/2009 tarihinde imzalanan protokol doğrultusunda, belirtilen yerde kurtar-ma kazısı çalışmalarına Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 25/08/2009 tarih ve 163936 sayılı ruhsatı, Valilik Makamı’nın 02/08/2009 tarih ve 2641 sayılı “Olur’u ile 02/09/2009 tarihinde başlanılmıştır.

Kazı çalışmalarına, TKİ. Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessesesi Müdürlüğü tarafın-dan sağlanan otuz işçi ile başlanılmış, arazi şartlarının durumu ve çalışılan alanın kömür havzası olması sebebiyle, 01/10/2009 tarihinde işçi sayısı yüz otuza çıkarılmıştır. Yetmiş gün sürdürülen çalışmalar, 10/11/2009 tarihinde program ve hava şartları nedeniyle, 2010 yılında devam edilmek üzere sona erdirilmiştir.

Kazı çalışmaları, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlığında; Müze Müdür-lüğünden Arkeologlar Özcan ŞİMŞEK, Canan OKAL, Tuğba B. ŞİMŞEK, Uzman/Arkeo-log Recep KARACA, Sanat Tarihçi Seher A. DUĞAN, Dumlupınar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü lisans öğrencileri ile işçilerden oluşan, yaklaşık yüz otuz kişilik bir ekiple sürdü-rülmüştür.

Belirtilen mevkide gerçekleştirilecek olan kurtarma kazısı öncesinde, alanda uygulana-cak arkeolojik kazı yönteminin belirlenmesine dair etüt sonucunda, kültür varlığı saptanan yerlerin, Çiledir Deresi’nin batı ve doğusundaki yamaçlarda yer aldığı tespit edilmiştir4. Bu nedenle, alanda plankare sistemi ile daha sağlıklı bir sonuca ulaşılabileceği düşünülerek, kültür varlıklarının çıktığı alanın geneli 10.00 x 10.00 m. ölçülerinde karelere ayrılmış ve numaralandırılmıştır (Plan 1). Arkeolojik kazı yönteminin belirlenmesi çalışmalarından sonra, kazı çalışmalarının gerçekleştirileceği alanın boyutlarının belirlenmesi açısından, arazide arkeojeofizik ölçümler yapılmıştır. Bu ölçümlere göre; 3900 m2 (60.00 x 65.00 m.) ölçüsündeki bir alanda, yüksek özdirenç değerlerinin hakim olduğu anomali alanları belirlenmiştir. Bu anomalilerin meydana gelişi, yüksek özdirenç tabakalı marn veya kom-pakt marnlardan ileri gelebileceği gibi, yüksek özdirenç değerlerine sahip gömülü kültür

1 Kütahya Müzesi Müdürlüğü’nün 28/07/2009 tarihli inceleme raporu.2 Kütahya Müzesi Müdürlüğü’nce İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne yazılan 03/08/2009 tarih ve 730 sayılı yazı.3 Kütahya Müzesi Müdürlüğü’nün 17/08/2009 tarihli yazısı ekinde yer alan sondaj-kurtarma kazısı çevre

düzenlemesi ve temizlik çalışması talep formu.Kazı çalışmaları adlandırılırken, her ne kadar “Çiledir Höyük” ibaresi kullanılmış olsa da, burada höyük tipi bir yerleşimden ziyade, ortasından Çiledir Deresi’nin aktığı tepenin, doğu ve batı eteklerinde yapılan kazılar-da ortaya çıkarılan mimari kalıntılar nedeniyle, arazinin topografik eğiminden istifade edilerek oluşturulmuş bir “yamaç tipi yerleşim” olduğunu ifade etmek ve buna göre “Çiledir Yamaç Yerleşimi” ibaresini kullanmak daha doğrudur. Ancak, 2009 yılı kazı çalışmalarında kullanılan “Çiledir Höyük” ibaresi, kazı çalışmalarının devamında da bir adlandırma kargaşasına neden olmaması amacıyla kullanılmaya devam etmiş ve kazı ça-lışmaları literatüre bu adla girmiştir.

149

varlıklarından da ileri gelebileceği sonucuna varılmıştır5. Bu nedenle, kazı çalışmalarına yüksek anomali veren bu noktalarda başlanılmıştır (Fot. 2).

Çiledir Höyük’te henüz kazı çalışmaları başlangıcında ortaya çıkan mimari kalıntılar ile bu mimari kalıntılar içinde ele geçen bazı pişmiş toprak kandil parçaları ve diğer bu-luntulardan hareketle, Çiledir Höyük’te, Roma İmparatorluk Dönemi (MS. 1-4. yüzyıl) sürecini kapsayan, zayıf da olsa bir yerleşimin olduğu saptanmıştır (Fot. 3, 4).

Çiledir Höyük’te, kazı çalışmalarının başlangıcının akabinde, alt kodlara doğru inil-diğinde, karşımıza, güçlü ve yamaca yerleşik vaziyette bir Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) yerleşimi çıkmıştır. Uzun ve kalın duvarlar, odalar, kapı eşikleri, dikdörtgen yapı temelleri, çatı ve döşeme kiremitleri, pişmiş toprak su künkleri ve pişmiş toprak kap par-çaları6, höyükte uzun süren Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) yerleşiminin önemli maddi kanıtlarıdır. Doğu Roma Dönemi yapılarında, bazı mekânlar taş döşemelidir. Hö-yük genelinde bu döneme tarihlenen ve içleri taşla örülmüş su kuyuları açığa çıkarılmıştır. Doğu Roma Dönemi (MS. 5.-6. yüzyıl) bulgularına ulaşılan plankareleri incelediğimizde;

C 3 plankaresinde, bu döneme tarihlendirilen iki mekâna ait temel kalıntıları mevcut-tur. Alanda yapılan çalışmada, mekânlara ait atık su kanaları açığa çıkarılmıştır. Temel se-viyesinden alt kotlarda ise Tunç Çağı’na tarihlenen duvar kalıntılarına rastlanılmıştır (Fot. 5).

C 4, C 5, D 4 ve D 5 plankarelerini kapsayan alanda, açığa çıkarılan yapı kalıntıları da önem arz etmektedir. Bu yapılardan birisi, üç oda ve bir avludan oluşmaktadır. Odaların ve avlunun tabanı taş döşemeli olup, az bir kısmı koruna gelmiştir. Avlunun kuzeydoğu kö-şesinde 0,80 m. çapında bir su kuyusu bulunmaktadır. Ayrıca C 4 plankaresinin kuzeyinde yer alan B 4 plankaresi sınırlarında, Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) yerleşiminin alt ve üst kodlarında7, Tunç Çağı’na tarihlendirebileceğimiz ikinci bir yapı yer almaktadır (Fot. 6).

Yerleşimin güney uç kısmında B 6, B 7, B 8, C 6, C 7 ve C 8 plankarelerini kapsayan, 21.30 x 7.10 m. ölçülerinde olan, üç odalı ve dikdörtgen planlı bir yapı açığa çıkarılmıştır. Yapı içerisindeki odalar, kapı geçitleri ile birbirine bağlıdır. Açığa çıkarılan odalar A, B ve C odaları olarak adlandırılmış olup, çalışma sırasında odaların içerisinde çok sayıda pişmiş toprak çatı kiremidi ve Doğu Roma Dönemi’ne tarihlenen pişmiş toprak kap parçaları ele geçmiştir. B odasında ise 1.87 x 3.10 m. ölçülerinde bir bölme ortaya çıkarılmıştır (Fot.7).

5 Bkz: İ. ERGÜLER-E. BABAYİĞİT, 2009: 6-12.6 Çiledir Höyük’te, üst kodlarda yer alan Doğu Roma Dönemi (MS. 5.-6. yüzyıl) tabakalarında, çok sayıda

pişmiş toprak kap parçalarına rastlansa da, bu kap parçalarının çok az miktarı tümlenebilir özelliktedir. Bu kap parçalarının çoğunluğu, kaliteli kilden üretilmeyip, işçiliği ve malzemesi zayıf olan, yerel üretim özelliği gösteren basit kaplardır.

7 Arazinin topografik yapısının eğimli olmasından dolayı, aynı tabaka içerisinde hem Doğu Roma Dönemi yerleşmesinin hem de Tunç Çağı yerleşmesinin maddi kalıntıları, kısa mesafelerde iç içe geçmiş vaziyette çıkabilmektedir. Doğu Roma Dönemi (MS. 5.-6. yüzyıl) yapılarının, Tunç Çağı yapılarını tahrip ederek inşa edildiğinin saptandığı bu noktalarda, belirtilen dönemleri güçlükle de olsa birbirinden ayırmada kullanılan kıstas, mimari ve küçük buluntulardaki farklılaşmadır.

150

D 0 ve D-1 plankaresini kapsayan mekân ise mevcut hali ile iki oda ve bir avludan oluşmaktadır. Avlunun kuzey kesiminde iki oda yer almaktadır. Avlu taş döşemeli olup, güney kesiminde bir su kuyusu bulunmaktadır. Avlunun batı kesiminde bir alan dikdörtgen sütunlar ile avludan ayrılmıştır (Fot. 8).

D 1 ve D 2 plankarelerini kapsayan yapının, batı kesimi koruna gelmişken, doğu ke-simi tahrip olmuştur. Bu nedenle, yapının oda sayısı belirlenememiştir. Mevcut hali ile bir avlu ve bir odadan oluşan yapının avlu tabanı taş döşemeli olup, avlunun güneyinde su kuyusu yer almaktadır (Fot. 9).

Roma İmparatorluk Dönemi (MS. 1-4. yüzyıl) ve Doğu Roma Dönemi’nin (MS. 5-6. yüzyıl) küçük buluntuları olarak; MS. 4. yüzyıla tarihlenen sikkeler, pişmiş toprak kap parçaları, bronzdan yapılmış bir deve figürini (Fot. 10 / Çizim 1), bronzdan tıbbi aletler, bronz bir ağırlık ve oyun taşları sıralanabilir (Fot. 11). Doğu Roma Dönemi’ne tarihlenen bir diğer ilginç buluntu, pişmiş toprak levha üzerine, beş satır olarak Grekçe ile yazılmış bir büyü yazıtıdır. Levha üzerine “Ey katırın eşi deve, kaç! Solomon seni kovalıyor” ifadesi kazınmıştır (Fot. 12)8.

Çiledir Höyük’te, Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) tabakalarının altında, Hele-nistik Dönem mimari ya da küçük buluntu bulgularına rastlanmamıştır. Bu nedenle, Hele-nistik Dönem’de Çiledir’de herhangi bir yerleşimin olmadığı ileri sürülebilir. Alt kotlara doğru inildiğinde, Klasik Dönem’e (MÖ. 480-330) tarihlendirilebilecek, çok az sayıda piş-miş toprak kap parçasına rastlanmıştır (Fot. 13). Ayrıca, MÖ. 6-5. yüzyıllara tarihlendirile-bilecek, Lydion adı verilen ve Lidya uygarlığına özgü olan, pişmiş toprak bir koku şişesi, höyüğün en azından yine bu dönemde de, az ya da çok kullanıldığını göstermektedir.

Çiledir Höyük’te, güçlü bir şekilde varlığı saptanan Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6.

yüzyıl) yapıları tespit edildikten sonra, bu tabakaların hemen alt kodlarında, Erken Tunç Çağı mimarisi ile karşılaşılmış, hatta bazı noktalarda, her iki dönem iç içe geçmiş vaziyette tespit edilmiştir. Erken Tunç Çağı’na tarihlendirilen mimari kalıntıları incelediğimizde F 1, F 2 ve F 3 plankarelerini kapsayan alan içerisinde, birbiri ardına örülmüş duvarlar ve bu duvarların çevresini, mevcut hali ile yarım yay şeklinde çevreleyen sınır duvarlarından oluşan yapı kalıntıları tespit edilmiştir (Fot. 14). Yine, açığa çıkarılan bir pişirme fırını, Çiledir’de belirtilen dönemde, günlük kullanıma yönelik kap üretiminin de olduğunun bir kanıtıdır. Aynı noktada, Erken Tunç Çağı’na tarihlenen tabakada, bir sabuntaşı işleme atöl-yesinin varlığı tespit edilmiştir. Atölye çevresinde bulunan ve çeşitli safhalarda işlenmiş yüzlerce boncuk ve diğer objeler, bunun maddi kanıtlarıdır (Fot. 15 / Çizim 2).

Erken Tunç Çağı’na tarihlenen tabakalarda ele geçen tanrıça figürinleri, çeşitli biçim-lerdeki taştan idoller, pişmiş toprak hayvan figürinleri, fincanlar, testiler, kâseler, taş balta-lar, çakmaktaşından aletler, sabun taşından boncuklar, kemik aletler, ağırşaklar, bazalttan ezgi taşları, tezgâh ağırlıkları diğer buluntu gruplarını oluşturmaktadır. Höyükte bulunan keman biçimli mermer ve sabuntaşından yapılmış idoller, tanrıça başı ve pişmiş toprak tanrıça heykelcikleri, o dönem insanının inanç şekli hakkında da bize önemli bilgiler ver-mektedir (Fot. 16 / Çizim 3).

8 Yazıtı okuyan Prof. Dr. Thomas Drew Bear’e teşekkür ederiz.

151

2009 yılı çalışmaları tamamlandığında, arazide mimari ve küçük buluntu anlamında, Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) yerleşimine ilişkin bulgular kesinleşmiş olup, hö-yüğün bu zaman dilimi içerisinde yoğunlukla kullanıldığı saptanmıştır. Bu yerleşimden kasıt, dar ve uzun bir ana sokak üzerinde birbirine bağlanan, bağımsız, dikdörtgen planlı ve kendi içinde odalara ayrılan yapılar bütünüdür (Fot. 17, 18). Erken Tunç Çağı mimarisi hakkında kesin bir bilgi ileri sürmek olası değildir, çünkü 2009 yılı kazılarında Erken Tunç Çağı mimarisi henüz basit duvar kalıntıları olarak şekillenmiştir. Buna karşın, bu duvarla-rın çevresinde çok sayıda küçük buluntunun ele geçmiş olması, Çiledir Höyük’te önemli bir Erken Tunç Çağı yerleşimi olduğunun göstergesidir (Plan 2).

2010 Yılı Kazı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları:

Çiledir Höyük’te 2009 yılındaki çalışmalar tamamlandıktan sonra, 2010 yılı kurtar-ma kazısı çalışmaları Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 15/03/2010 tarih ve 53577 sayılı ruhsatı ve Kütahya Valiliği’nin 10/05/2010 tarih ve 1560 sayılı “Olur’u ile, çalışmalara 10/05/2010 tarihinde başlanılmış ve altı aylık bir zaman di-limini kapsayarak, 10/11/2010 tarihinde sona erdirilmiştir. Kazı çalışmalarının finansmanı, TKİ. Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessesesi Müdürlüğü tarafından karşılanmıştır.

2010 yılı kurtarma kazısı çalışmaları, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN başkanlı-ğında; Müze Müdürlüğü’nden Arkeologlar Özcan ŞİMŞEK, Canan OKAL, Tuğba B. ŞİM-ŞEK, Uzman/Arkeolog Recep KARACA, Sanat Tarihçi Seher A. DUĞAN, Dumlupınar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden lisans öğrencileri ile işçilerden oluşan, yaklaşık yüz kişilik bir ekiple sürdürülmüştür.

2010 yılı kurtarma kazısı çalışmalarının başlangıcında, Türkiye Kömür İşletmele-ri Kurumu Genel Müdürlüğü Etüt Proje ve Tesis Dairesi Başkanlığı tarafından sağlanan olanaklarla, arazide arkeojeofizik çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalarda, 2010 yılı içeri-sinde, kazılacak alanların tespitine yönelik ölçümler gerçekleştirilmiştir (Fot. 19). Çiledir Höyük’ün kuzeyindeki 6. parsel9 ve kuzeydoğusundaki 7. parsele ait anomali haritalarında görülen, özdirenç konturlarının şekli ve değerlerinden hareketle, bu parseller içerisinde toprak altında bulunan olası antik duvarlar ile yapıların, oda şeklindeki bölümlerinin kalın-tıları olduğu anlaşılmıştır (Arkeojeofizik Harita: 4)10.

Arkeojeofizik ölçümler temel alınarak, 2010 yılı kazı sezonunda höyüğün kuzeyinde çalışmalar sürdürülmüştür. Erken Tunç Çağı’na ait yapıların açığa çıkarılmasına yönelik kazılara devam edilirken, höyüğün orta kesiminde yer alan ve Erken Tunç Çağı’na tarih-lenen yapıyı çevreleyen duvarların sayısının arttığı ve birbiri ardına devamlılık gösterdiği gözlenmiştir.

9 Etüt Proje ve Tesis Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan ölçümlerde, özdirenç testi uygulanan alanlara parsel numaraları verilmiştir. Yapılan ölçümlerde, Seyitömer Höyük ve çevresindeki beş farklı alanda yapılan çalış-malara ilaveten, Çiledir Höyük için dört farklı alanda da ölçümler gerçekleştirilmiş olup, Çiledir Höyük ve çevresindeki alanlar 6, 7, 8 ve 9 no.lu parseller olarak numaralandırılmıştır.

10 Bkz: İ. ERGÜLER-E. BABAYİĞİT-Ç. Öncü. ARSLAN, 2010: 19

152

Höyüğün kuzey kesiminde yapılan çalışmalarda D-4, D-3, D-2, E-4, E-3, E-2 ve F-2 plankarelerini kaplayan büyük bir mekân açığa çıkarılmıştır. Bu mekânda ele geçen, kur-şun bir levha üzerine, kazıma tekniği ile yazılı olan, ancak okunamayan grafiti önemlidir (Fotoğ. 20). Kazı çalışmalarında bu mekânın tamamı belirlenemediği için, işleviyle ilgili belirgin bir kanıya varmak güçtür. Mekânın doğu kesiminde, bu büyük mekândan ayrı olarak, çeşitli ölçülerde odalardan oluşan ve Doğu Roma Dönemi’ne tarihlenen bir mekân kompleksi açığa çıkarılmıştır (Fot. 21 / Plan 3). 2009 yılında açığa çıkarılan ve Doğu Roma Dönemi’ne tarihlenen mekânlar ise, Erken Tunç Çağı’na ait mekânların sınırlarını ve mi-mari özelliklerini belirlemek amacıyla, belgeleme çalışmaları tamamlandıktan sonra kal-dırılmıştır.

Çiledir Höyük’ün güneybatısında yapılan kazılarda, otuzdan fazla ve çeşitli boyutlarda çukura rastlanmıştır. Çukurların bir kısmı, doğrudan ana toprağın kazılmasıyla oluşturul-muş, bazıları da kültür tabakalarının kazılıp, ana toprağa inilmesiyle elde edilmiştir. Çu-kurların bazıları, Doğu Roma Dönemi mekânlarının alt kısmında yer alırken, bazıları açık alanlarda karşımıza çıkmıştır. Bu çukurların bir kısmı dörtgen formlu olup, oda, kiler ya da depo olarak kullanılmış olmalıdırlar. Söz konusu bu oda – depoların bazılarının tabanı taş döşeme ile kaplanmıştır. Bazıları oval, bazıları yuvarlak, bazıları da yamuk biçimli olan bu çukurların, bazıları da üsten alta doğru genişleyen biçimlerdedir. Eldeki arkeolojik verilerin yeterli olmaması nedeniyle, bu mimari düzenlemenin tam olarak tarihlendiril-mesi mümkün değildir. Olasılıkla, ilk defa Erken Tunç Çağı’nda inşa edilen çukurlardan bazıları, Arkaik, Klasik ve Roma Dönemi’nde de kullanım görmüştür. Çukurların içinden çıkan, yukarıda belirtilen dönemlere ait pişmiş toprak kap parçası, insan ve hayvan iskelet-leri, metal objeler, ağırşaklar, cam parçaları, vb. buluntular, bir tarih birliğinin olmadığını göstererek, yukarıda açıklanan savı desteklemektedir. Bazı çukurların içinde, elenmiş veya süzülmüş toprağın ele geçmesi, bu çukurların belki de kil havuzu olarak kullanılmış oldu-ğunun göstergesidir (Fot. 22).

2010 yılı çalışmaları tamamlandığında, tıpkı 2009 yılı çalışmalarında olduğu gibi, ara-zide mimari anlamda yine Erken Tunç Çağı ve Doğu Roma Dönemi yerleşimine ilişkin bulgular saptanarak, bu mimari tabakalar, Total Station ile ölçülerek, Audocad programıyla bilgisayar ortamına aktarılmıştır (Fot. 23 / Plan 4).

2011 Yılı Kazı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları:

Çiledir Höyük’te 2011 yılı kazı çalışmaları Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 22/04/2011 tarih ve 86814 sayılı ruhsatı ile Kütahya Valiliği’nden alınan 03/04/2011 tarih ve 1819 sayılı “Olur’u ile, çalışmalara 06/06/2011 tarihinde baş-lanmış ve altı ay sürerek 04/12/2011 tarihinde, hava muhalefeti nedeniyle sona ermiştir.

2011 yılında kurtarma kazısı çalışmaları, Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN

11 2009 yılı kazı çalışmaları başlamadan önce, arkeojeofizik ölçümleri temel alınarak yapılan karelaj neticesinde oluşan 10.00 x 10.00 m.lik açma sınırları, 2010 yılında yapılan arkeojeofizik ölçümler neticesinde, höyüğün kuzey kesiminde de mimari kalıntıların varlığının tespiti sonucunda, yeni bir karelaj sistemiyle değerlendi-rilmiş ve doğrusal düzlemde eksi kodlamalar yapılmıştır.

153

başkanlığında; Müze Müdürlüğü’nden Arkeologlar Canan OKAL, Tuğba B. ŞİMŞEK, Uz-man/Arkeolog Recep KARACA, serbest Arkeologlar Semih ÜNAL, Murat NURTEKİN, Dumlupınar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü lisans öğrencileri ile işçilerden oluşan, yaklaşık yüz kişilik bir ekiple sürdürülmüştür. Kazının finansmanı, son iki yılda olduğu gibi, 2011 yılında da, TKİ. Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessesesi Mü-dürlüğü tarafından karşılanmıştır.

2011 yılı kazı sezonunda yapılan çalışmalarda, höyüğün Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) tabakalarının bir kısmı, bilimsel belgeleme çalışmalarının neticesinde, alt kod-larda yer alan Eski Tunç Çağı tabakasına ulaşmak amacıyla kaldırılmıştır.

Çiledir Höyük’teki Erken Tunç Çağı mimarisi incelendiğinde, birbirini takip eden ve birbirini destekler nitelikte inşa edilmiş, yaklaşık 3.00-4.00 m.lik yükseklikte olan ve ka-lıntıları günümüze kadar korunmuş olarak tespit edilen, sur teras duvarlarının varlığını gör-mekteyiz. Sur teras duvarları incelendiğinde, ortada bulunan bir yapının etrafını yay şeklin-de sardığı saptanmıştır. Parçalar halinde inşa edilen sur duvarlarının temel taşları arasında kot farkı bulunmaktadır. Sur teras duvarlarının kısmen çevrelediği yapı incelendiğinde, bu yapının duvarlarını güçlendirmek amacıyla veya bilmediğimiz farklı bir sebepten dolayı, birbiri ardına örülmüş duvarlarla çevrelendiği saptanmıştır. Ayrıca, bu mekânın hemen batı kesiminde, mekâna bitişik olarak inşa edilmiş bir oda bulunmaktadır (Fot. 24).

Erken Tunç Çağı’na tarihlenen yapı ve sur teras duvarlarının bulunduğu alanda ya-pılan çalışmalar sonucunda, çok sayıda pişmiş toprak kap parçası (Fot. 25) ve dönemin özelliklerini yansıtan, ana tanrıça figürinlerine ait parçalar ele geçmiştir (Fot. 26). Ayrıca, Erken Tunç Çağı tabakasında ele geçen çok sayıda sabuntaşı, bu dönemde sadece burada-ki yerleşime yetecek oranda değil, olasılıkla civardaki yerleşimlerin de ihtiyacını karşıla-yacak şekilde, sabuntaşından boncuk, piramidal şekilli objeler ve mühürlerin üretildiğini göstermektedir.

Höyüğün kuzey kesiminde, 2010 yılı kazı sezonunda kısmen açığa çıkarılan, 2011 kazı sezonunda ise tamamen açığa çıkarılmış olan alanda yapılan çalışmalarda, Doğu Roma Dönemi’ne ait ve ikincil kullanım görmüş mimari yapılara rastlanmıştır. Bu mimari yapılar incelendiğinde, birbirine bağlı odalardan oluşan bir mimari kompleks olduğu saptanmıştır. Bu mimari yapılara ait odaların, özellikle C-3/1 no.lu mekânın A odasının, bir yenileme geçirerek kullanıldığı ve bu odaya ek olarak, C-4/1 no.lu mekân ile arasında kalan kesime 1 no.lu mekânı iskân edenler tarafından kullanılacak şekilde, küçük bir oda ve bir de taş dö-şeli bir hol inşa edildiği anlaşılmıştır (Fot. 27). Kuzey kesimde açığa çıkarılan mekânların odaları genel olarak taş döşelidir. Bu taş döşemelerin bir kısmı korunmuştur. Taş döşemele-rin alt kısmında ise yine mekân içinde yer alan ve atık su giderlerinin yapıldığı, bu sistemin farklı yapılar için inşa edilmiş, diğer sistemlerle birleştiği saptanmıştır (Fot. 28).

Höyüğün doğu kesiminde açılan bir sondajda, yine Doğu Roma Dönemi’ne tarihlene-bilecek, birbiri ile aynı düzlem üzerinde yer alan 2 adet pişmiş toprak künk, mekânlar için-den gelen atık suyun, höyüğün doğu kesiminden geçen dere yatağına akıtıldığı düşüncesini destekler niteliktedir. Ayrıca, mekâna ait duvarların iç kısımları, yani oda içine bakan alan-lar, düz taşlar ile belirli bir yüksekliğe kadar kaplanmıştır. Bu mekânlar açığa çıkarılırken,

154

oda içerisinde çok sayıda kiremit parçası ele geçmiştir. Kiremit parçalarından, C-4/1 no.lu mekân ile C-3/1 no.lu mekândan çıkarılanlar arasında, üzerinde kazıma ile grafiti bulunan 2 adet kiremit parçası ele geçmiştir. Bu kiremitlerden birisi üzerinde “Burada Euelpis yatı-yor” ifadesi yer almaktadır (Fotoğ. 29).

Höyüğün en uç kuzey noktasında ise bir sondaj çalışması yapılmış; sondaj sırasında Doğu Roma Dönemi’ne ait, yekpare olarak 3.00 m. uzunluğunda, 0.45 m. çapında bir sütun açığa çıkarılmış, daha sonra bu açma sınırları genişletilerek çalışmalara devam edilmiştir. Bu alanda, farklı sütunlara ait olduğu düşünülen mermer parçalar ve yine mimari yapı ele-manı olduğu düşünülen mermer parçaları ele geçmiştir.

Çiledir Höyük’teki kurtarma kazısı çalışmalarında, 2010 yılından itibaren, yerleşim içerisindeki Doğu Roma Dönemi ve Erken Tunç Çağı zaman dilimi içerisine tarihlendiri-len çukurlardan ele geçen iskelet parçaları, Ahi Evran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü tarafından incelenmiştir. İnsan iskeletlerinin incelenmesi neticesinde; B5/29 no.lu, IV no.lu çukurdan ele geçen I no.lu insan iskeletinin, dişlerinden ve uzun kemik ölçümlerinden yola çıkılarak, on beş yaşında bir genç bireye ait olduğu (Fot. 30); B5/27 no.lu, 4 no.lu çukurdan ele geçen 1 no.lu insan kafatasının alt ve üst çene diş çıkış zamanlarına ve uzun kemik ölçümlerinden yola çıkılarak, dokuz yaşında bir bireye ait ol-duğu; B5/21 no.lu alt çenenin, on yaşında bir bireye ait olduğu; F5/18, F4/32, F4/33, F4/35, F4/42 no.lu iskelet parçalarının ve F4/34 no.lu alt ve üst çene parçalarının, on yaşında bir çocuğa ait olduğu saptanmıştır.

Aynı dönemlere ait tabakalarda ele geçen hayvan iskeletlerinin incelenmesi de ger-çekleştirilmiştir. Çiledir Höyük çevresindeki fauna ile ilgili koleksiyon çoğunlukla Tunç Çağı’na ait kalıntılar olmakla birlikte, kronolojik olarak birbirini takip eden dönemleri de içermektedir. Ağırlığı 19044,4 gram olan, yaklaşık 1132 kemik parçacığını içeren numune, zoo-arkeolojik analiz için seçilmiştir. Koleksiyon oldukça iyi muhafaza edilmiş ve parça-lanma oldukça sınırlıdır. Diğer taraftan, taphonomikal süreç, topluluğun %10’unda belir-lenmiş olan aşınma ve karnivor kemirmesi gibi hayvan kemik dokularının korunmasından etkilenmiştir. Hayvan kalıntılarının analizi, yerleşim yerinde evcil hayvanların tanımlanan türlerin %90’dan fazlasında temsili tür olduğunu kanıtlamaktadır. Çiledir Hüyük’te, tanım-lanan türlerin sayısı ve ağırlığına göre sığır, numunenin yaklaşık %40’lık oranıyla en tem-sili hayvan türüdür. Ekonomik öneme göre sığırı, koyun, keçi ve domuz takip etmektedir. Diğerleri, örneğin alageyik, köpek ve tek tırnaklılar (at ya da eşek) ve tavşan gibi hayvan-lar, daha az sayıda bulunmaktadır. Zoo-arkeolojik analizin ikinci aşaması olan morfolojik ve metrik veri, mevcut ana hayvanların yaş profillerini oluşturmak için birleştirilmiştir. Ay-rıca, Çiledir Höyük’teki hayvan sömürüsünü değerlendirmek için kantitatif analiz sonuç-larını kullanarak, iskelet sisteminin elementlerinin dağılım modelini yeniden oluşturmada ve boyut oranlarını değerlendirmede metrik veri fayda sağlamıştır. Sığır kalıntılarının yaş profillerinin yeniden oluşturulması, postkranial elementlerin füzyon aşamasına dayandırıl-mıştır. Bu, sığır popülasyonunun %49’unun üç yıldan fazla yaşadığını ve %10’un da hatta daha yaşlı aşamaya geldiğini kanıtlamaktadır.

12 Yazıtı okuyan Prof. Dr. Thomas Drew Bear’e teşekkür ederiz.

155

Fauna ile ilgili topluluktan toplanan metrik veriden faydalanarak, hayvanların bo-yutunu değerlendirmek için istatistiksel bir metot kullanılmıştır. Sığır ölçümlerinin LSI (boyut indeksinin logaritması) değerlerinin sonuçları, predominant erişkinleri ya da daha az sayıda genç bireylerle yüksek-boyutlu önerilir. Sığır iskelet sisteminin elementlerinin dağılımı yüksek oranda, örneğin tırnaklar, falanks ve bağlantı kemikleri gibi (düşük-kas iskelet sistemi kalıntıları) kanıtlanmıştır. Fauna ile ilgili analiz sonuçları, Tunç Çağ’ında Çiledir Höyük’teki yerleşimin, geniş ürün çeşitliliğini sağlamak için ana evcil hayvanlar etrafında ekonomilerinin şekillendiğini göstermektedir. Aynı zamanda sığır ürünlerinden et, süt, post; diğer taraftan koyun-keçi ve domuzdan, daha çok onların primer ürünlerini (et tüketimi) sağlamak için faydalanıldığı ortaya çıkmaktadır13.

2011 yılı çalışmaları tamamlandığında, tıpkı 2009-2010 yılı çalışmalarında olduğu gibi, arazide mimari anlamda yine Erken Tunç Çağı ve Doğu Roma Dönemi yerleşimlerine ilişkin bulgular saptanarak, Audocad çizimi ile bilgisayar ortamına aktarılmıştır (Fot. 31, 32 / Plan 5).

2012 Yılı Kazı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları:

2012 yılı kazı çalışmaları Bakanlığımız, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 07/03/2012 tarih ve 138966 sayılı ruhsatı ve Kütahya Valiliği’nden alınan 22/06/2012 tarih ve 138956 sayılı “Olur’u ile, Çiledir Höyük Kurtarma Kazısı 25/06/2012 tarihinde başlamış, yaklaşık dört aylık bir süre zarfında devam ederek, 31/10/2012 tarihin-de sona ermiştir.

2012 kazı çalışmaları; Müze Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN Başkanlığında; Müze Müdürlüğü’nden Arkeologlar Canan OKAL, Tuğba B. ŞİMŞEK, serbest Arkeologlar Se-mih ÜNAL, Murat NURTEKİN, Gökhan GÖKMEN, Ercan KILIÇ, Fadime ARSLAN, Songül KARABIÇAK, Aynur ÇEVİKGİL, Figen YÜKSEK, Ressam Bayram ANYUĞ, Restoratör Saadet ÖZCAN’ın yanı sıra, Dumlupınar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nde lisans öğrencileri ve altmış beş işçiden oluşan, yüz kişilik bir ekiple sürdürülmüştür. Kazının finansmanı, son üç yılda olduğu gibi, 2012 yılında da, TKİ. Seyi-tömer Linyit İşletmeleri Müessesesi Müdürlüğü tarafından karşılanmıştır.

2012 kazı sezonu süresince kazı evinde ve arazide çalışmalara devam edilmiştir. Eser depolarında; daha önceki yıllarda ortaya çıkartılan pişmiş toprak kap parçalarının düzen-lenmesi, tasnifi ve temizliğinin yanı sıra, 2012 kazı sezonu içerisinde ele geçen pişmiş top-rak kap parçalarının temizlik, tasnif ve depolama çalışmaları yapılmıştır. Depolanan pişmiş toprak kap parçası kasalarının fişleri yenilenerek, kazı evindeki depo alanlarına taşınmıştır.

Kazı evi çalışmalarında; 2011-2012 yılı kış çalışmasında restore edilen pişmiş toprak kapların teknik çizimleri ve 2009 yılı kazı sezonu içerisinde ortaya çıkarılan pişmiş toprak kap parçalarının, 2011 yılı kazı sezonunda ortaya çıkarılan etütlük küçük buluntuların çi-zim çalışmaları yapılmıştır. 2012 yılı kazı sezonunda ele geçen envanterlik eserlerin

13 Çiledir Höyük’teki Zoo-Arkeolojik ve faunaya ilişkin analizler için bkz: Ö.SURUL-A.C. ERKMAN-M. TÜRKTÜZÜN-Y.ALKAN-S.SAĞIR-Ö.ŞİMŞEK, 2012: 182-185.

156

çizimleri tamamlanmış ve kontrolü yapılmıştır. 2009 yılına ait eserlerin çizimleri ile 2011 yılında ele geçen pişmiş toprak kap parçalarının çizimleri kısmen tamamlanmıştır.

Mimari çizim çalışmaları sürdürülerek, plankarelerin aplikasyonu yapılmıştır. 2011 yılı kazı sezonunda ortaya çıkarılan mimari kalıntıların, plana bağlı kalarak Total Station yardımı ile Autocad bilgisayar programında kontrolü yapılmıştır. Kazı alanında, önceki yıllarda açığa çıkarılan duvarların kotları alınmış ve genel plan üzerine işlenmiştir. 2012 yı-lında açığa çıkarılan mimari öğelerin kotları ve koordinatları alınmış, gerekli görülenlerin plan ve kesit fotoğraflama çalışmaları yapılmıştır. Elde edilen veriler plan, kesit fotoğrafları ve Total Station ile yapılan ölçümler, Autocad programı ile bilgisayar ortamında yapılması planlanan ofis çalışmaları için arşivlenmiştir.

2010 yılı kazı sezonu içerisinde ortaya çıkarılan pişmiş toprak kap parçaları gözden geçirilmiş ve tümlenebilecek eserlerin ayrımı yapıldıktan sonra, tümleme çalışmalarına başlanmıştır (Fot. 33). 2012 kazı sezonu içerisinde ele geçen pişmiş toprak kap parçaların-dan, içlerinden form verenleri ayrılarak restorasyonla tümlenmiştir.

Arazi çalışmaları başlamadan önce, çalışılacak alanların tümü detaylı bir şekilde fo-toğraflanmıştır. 2012 kazı çalışmasının başlamasıyla beraber, devamlılık gösteren etütlük ve envanterlik eserlerin fotoğraflanması, 2009 kazı sezonunda ele geçen pişmiş toprak kap parçalarının fotoğraflanması ve 2012 kazı sezonu içerisinde, kazı alanında açığa çıkarılan yeni mimari öğelerin fotoğraflanması çalışmaları yapılmış olup, yapılan bu çalışmalar ar-şivlenmiştir. Bunların dışında, kazı alanı haşerelere karşı ilaçlanmıştır. Çalışan personelin genel ihtiyaçlarına yönelik seyyar tuvalet, karavan, su tankı vb. araçlar temin edilmiş ve araziye yerleştirilmiştir. Kazı çalışmalarında kullanılacak ölçüm cihazları, personelin kazı işinde kullanacağı araç ve gereçlerin tamirat, bakım işlemleri yapılarak, kullanıma hazır hale getirilmiştir. 2011 kazı sezonundan sonra, mevsimsel nedenlerden dolayı arazi yü-zeyinde oluşan erozyon ve bitki örtüsünün sebep olduğu tahribatın temizlenmesi ile kazı çalışmaları başlatılmıştır.

Arazi genelinde yapılan çalışmalar, höyüğün kuzey, doğu ve kuzeydoğu bölümlerinde yoğunlaştırılmıştır. Daha önceki kazı sezonlarında açığa çıkarılan ve duvar yükseklikleri ile tehlike yaratan duvarların üst kotlarından, belirli kotlara kadarki bölümleri, belgeleme işlemleri tamamlandıktan sonra kaldırılmıştır.

Höyüğün kuzey kısmında, 2011 yılı kazı sezonunda yapılan çalışmada, F-12 plankare-sinin batı kesiminde, 3.00 m. uzunluğunda olan, yekpare halde bir sütun ve sütunun içeri-sinde yer aldığı yapıya ait olduğu düşünülen, kesme taşlardan yapılmış bir taban döşemesi açığa çıkarılmıştır. Ancak, yapının sınırları tam olarak belirlenememiş olduğundan, planka-renin doğusunda seviye inme çalışmalarına başlanmıştır. Yapılan çalışma sonucunda, plan-karenin doğusunda, taban döşeminin devamlılık göstermediği saptanmıştır. Toplanan piş-miş toprak kap parçaları Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) özellikleri yansıtmaktadır.

Yine, höyüğün kuzey kesiminde C-8, D-8, E-8, E-9, F-7, F-8, F-9, G-7 ve G-8 plan-karelerinin kapladığı yamaç alanda, Doğu Roma Dönemi (MS. 5-6. yüzyıl) ve Geç Roma (Bizans) Dönemi’ne ait pişmiş toprak kap parçaları ele geçmiştir. C-8 plankaresinde ele

157

geçen pişmiş toprak Pan figürini ise 2012 yılının önemli buluntularından birisidir (Fot. 34). Yamaç alandaki ait mimari öğeler, hava muhalefeti ve çalışma süresinin sona ermesi nedeni ile tamamen açığa çıkarılamamıştır.

Höyüğün orta kesiminde 2010 ve 2011 yılı kazı sezonlarında bir kısmı açığa çıkarılan mekân ve çevresinde, sınırların tam olarak belirlenebilmesi amacıyla çalışmalara devam edilmiş olup, alandan çıkarılan döküntü toprağın burada yoğunlaşması ve mekân sınırları-nın, Çiledir Deresi yamaçlarına kadar uzanması sebebiyle, bu mekânın sınırları tam olarak saptanamamıştır.

Höyüğün batı bölümünde de çalışmalar sürdürülerek G-1, H-1, H0 plankarelerinde, ortaya çıkarılan duvarların birbiri ile bağlantılı olduğu ve bir mekân oluşturdukları anlaşıl-mıştır. Mekân duvarlarının genel olarak temizliği yapılıp, duvar örgüsü netleştirilerek, bel-geleme çalışması tamamlanmıştır (Fot. 35). Ayrıca, Doğu Roma Dönemi’ne tarihlenen bu duvarların, Erken Tunç Çağı’na tarihlenen sur teras duvarlarını tahrip ettiği saptanmıştır.

Höyüğün güneydoğu bölümünde ise H3, H4 ve H5 plankareleri boyunca uzanan 1.15 x 26.30 m. ölçülerinde, payandalı bir duvar açığa çıkarılmıştır. Açığa çıkarılan yapı, olası-lıkla Doğu Roma Dönemi’ne ait olup, savunma amaçlı inşa edilmiş olmalıdır.

2012 yılı çalışmaları tamamlandığında, 2009-2010-2011 yılı çalışmalarında olduğu

gibi, arazide mimari anlamda Erken Tunç Çağı, Doğu Roma ve Geç Roma (Bizans) Dö-nemi yerleşimine ilişkin bulgular saptanmış olup, Total Station ile ölçümleri yapılmış ve Autoocad çizimi ile bilgisayar ortamına aktarılmıştır (Fot. 36, 37 / Plan 6).

Çiledir Höyük 2012 yılı kazı, sondaj, temizlik ve restorasyon çalışmaları bu şekil-de tamamlandıktan sonra, 2013 yılında TKİ. Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessesesi Müdürlüğü’nün özelleştirme kapsamında Çelikler Holding A.Ş.ne satışı gerçekleştirildi-ğinden, 2013 yılında herhangi bir kazı çalışması yapılamamıştır. Buna karşın, 2009-2012 yıllarını kapsayan ve bilimsel belgeleme çalışmaları neticesinde arşivlenen bilgilerin, bu ön raporun dışında, 2014 yılı içerisinde kapsamlı bir şekilde yayımlanmasına yönelik çalış-malara ağırlık verilmiştir. Çiledir Höyük’te 2014 yılının mayıs ayı itibariyle, yeniden kazı çalışmalarına başlanması planlanmaktadır .

14 Çiledir Höyük’teki Erken Tunç Çağı bulguları ile ilgili olarak, Dumlupınar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü’nce 19-21 Mart 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilen, “Batı Anadolu’da Er-ken Tunç Çağ” konulu IV. Uluslararası Arkeoloji Sempozyumu’nda “Çiledir Höyük’te Erken Tunç Çağı Bulguları” başlıklı bir bildiri sunulmuştur. Bildiri metni, makale olarak hazırlanmış olup, hakem heyetinden geçtikten sonra sempozyum kitabında yer alacaktır. Ayrıca, Çiledir Höyük’teki Erken Tunç Çağı’na ait bul-gular sınıflandırılarak, her bir konu farklı bilim insanlarınca çalışılarak, ayrı makaleler olarak hazırlanacak bir kitapta yer alacaktır. Aynı şekilde, Çiledir Höyük’teki Geç Roma Dönemi yerleşmesine ait bulgular da bir yayın kapsamında bilim dünyası ile paylaşılacaktır.

158

Kaynakça:

AYDIN N. 1991, “Seyitömer Höyük Kurtarma Kazısı 1989” I. Müze Kurtarma Kazıları Sonuçları Toplantısı, Ankara, s. 191–204.

BİLGEN A. N. 2008, “Seyitömer Höyüğü 2006 Yılı Kazısı”, 29. Kazı Sonuçları Toplantısı, Kocaeli, s. 321-332.

BİLGEN A. N. 2009, “Seyitömer Höyüğü 2007 Yılı Kazısı” , 30. Kazı Sonuçları Toplan-tısı, 2, Ankara, s. 71-83.

BİLGEN A. N. 2011, Seyitömer Höyük Kazısı Ön Raporu (2006-2010), Kütahya.

BİLGEN A. N. 2011 b, “The Excavations at Seyitömer Mound” Archaeological Research in Western Central Anatolia, Kütahya, s. 46-58.

BİLGEN A. N.- COŞKUN G.- BİLGEN Z. 2010, “Seyitömer Höyüğü 2008 Yılı Kazısı’ 31. Kazı Sonuçları Toplantısı, 1, Ankara, s. 341-354.

BİLGEN A. N- COŞKUN G.- BİLGEN Z.- YÜZBAŞIOĞLU N.- KURU A. 2011, “Seyitö-mer Höyüğü 2009 Yılı Kazısı”, 32. Kazı Sonuçları Toplantısı 1, İstanbul, s.367-380.

BİLGEN A. N.- OLGUN A. 2012, “Chemical and Mıneralogıcal Characterızatıon of Arc-haeological Buılding Materıals from Seyıtömer Höyük” Mediterranean Arhaeology and Archaeometry, Vol. 12, s. 1-9.

BİLGEN A. N.- COŞKUN G.- BİLGEN Z.- KURU A. - YÜZBAŞIOĞLU N.- ÖZCAN F.Ç.- ÇIRAKOĞLU S.- SİLEK S. 2013, “Seyitömer Höyük 2010 Yılı Kazısı” 33. Kazı Sonuçları Toplantısı 1, Ankara, s. 233-256.

BİLGEN A. N.- COŞKUN G.- BİLGEN Z.- ÜNAN N.- SİLEK S.- ÇIRAKOĞLU S.- ÖZCAN F.Ç.- KURU A.- KUZU Z. 2013, “Seyitömer Höyük 2011 Yılı Kazısı”, 34. Kazı Sonuçları Toplantısı 1, Çorum, s. 201-216.

BİLGEN A. N. 2013, Seyitömer Höyük Kazısı Ön Raporu (2011-2012), Kütahya.

COŞKUN G. 2011, “Achaemenıd Period Archıtectural Remains at Seyitömer Mound” Arc-haeological Research in Western Central Anatolia, Kütahya, s. 81-93.

DİKMEN D. 2005, Seyitömer Yöresindeki Kömür Bitümlü Marn Geçişinin Organik Fasi-yes Özellikleri, İstanbul Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Li-sans Tezi, İstanbul.

İLASLI A. 1996, “Seyitömer Höyüğü 1993 Yılı Kurtarma Kazısı” VI. Müze Kurtarma Kazıları Sonuçları, Didim, s. 1-20.

159

SİLEK, S., 2013, “Seyitömer Höyük Erken Tunç Çağı’na ait Bir Grup İdol”, Kubaba Arke-oloji-Sanat Tarihi-Tarih Dergisi, Sayı:22, İzmir, s. 21-32.

TOPBAŞ A. 1992, “Seyitömer Höyüğü 1990 Yılı Kurtarma Kazısı”, II. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, Ankara, s. 11-24.

TOPBAŞ A. 1993, “Seyitömer Höyüğü 1991 Yılı Kurtarma Kazısı”, III. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, Efes, s. 1-30.

TOPBAŞ A. 1994, “Seyitömer Höyüğü 1992 Yılı Kurtarma Kazısı”, IV. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, Marmaris, s. 297-310.

YÜZBAŞIOĞLU N. 2011, “Hellenistic Period Architecture in Seyitömer Mound” Archae-ological Research in Western Central Anatolia, Kütahya, s. 73-80.

YÜZBAŞIOĞLU N. 2010, “Seyitömer Sivil Mimarisinin Gelişimi ve Özellikleri”, Dum-lupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Arkeoloji Ana Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

YÜZBAŞIOĞLU N. 2013, “Seyitömer Höyük Mimarisinin Malzeme ve Teknik Açıdan Değerlendirilmesi”, Kubaba Arkeoloji- Sanat Tarihi-Tarih Dergisi, Sayı:13, İzmir, 2013, s. 7-19.

Ö.SURUL-A.C. ERKMAN-M. TÜRKRÜZÜN- Y. ALKAN- S.SAĞIR- Ö.ŞİMŞEK, 2012, “Çiledir Höyük ve Tokul Şapel Kazısı İskeletlerinin Paleantropolojik Açıdan Değerlendi-rilmesi”, 27. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, Ankara, s. 179-190.

160

Uydu Haritası 2

Harita 1

161

Fot. 1

Uydu Haritası 3

162

Plan 1

163

Fot. 3

Fot. 2

164

Fot. 5

Fot. 4

165

Fot. 7

Fot. 6

166

Fot. 9

Fot. 8

167

Çizim 1

Fot. 10

168

Fot 12

Fot. 11

169

Fot. 14

Fot. 13

170

Fot. 16 / Çizim 3

Fot. 15 / Çizim 2

171

Fot. 18

Fot. 17

172

Plan 2

173

Arkeojeofizik Harita 4

Fot. 19

174

Fot. 21

Fot. 20

175

Fot. 22

Plan 3

176

Fot. 24

Fot. 23

177

Plan 4

178

Fot. 26

Fot. 25

179

Fot. 28

Fot. 27

180

Fot. 30

Fot. 29

181

Fot. 32

Fot. 31

182

Plan 5

183

Fot. 34

Fot. 33

184

Fot. 36

Fot. 35

185

Plan 6

Fot. 37

186

BAKANLAR KURULU KARARI İLE GERÇEKLEŞTİRİLENÜNİVERSİTE KAZILARI

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 19/04/2013 gün ve 94949537-160.01.01 (43) -77638 sayı ile Kütahya İli, Çavdarhisar İl-çesi, Aizanoi antik kentinde, Prof. Dr. Elif ÖZER başkanlığında, altmışbeş teknik, yirmi işçi olmak üzere, seksenbeş kişilik kazı ekibi ve Fethiye Müzesi’nden, Bakanlık Temsilci-si Yılmaz YEŞİLYURT’un katılımıyla, 10/06/2013 tarihinde kazı evi ve depo hazırlıkları ile kazı başlamış, 17/05/2013 tarihinde hazırlıkların bitmesinin ardından açmalarda kazı başlatılmış ve 06/09/2013 tarihinde bitirilmiştir. Aizanoi 2013 kazı sezonu 3 ay (89 gün) süresince devam etmiştir.

2013 Sezonu Kazı Çalışmaları

Aizanoi 2013 sezonunda Tiyatro orkestrasında, Kuzey Nekropolis’de D9D ve D9E açmalarında, H3A Açması olmak üzere dört alanda kazı gerçekleştirilmiştir.

Nekropol Genel Raporu

D9D Açması

Aizanoi antik kenti kuzey nekropolünde D9D olarak adlandırılan 5.00 x 5.00 m.lik açma alanı oluşturulmuştur. D9D açması, 2012 yılında kazılan D9A ile D8A açmaları ara-sındaki bağlantıyı anlayabilmek için bu açmalar arasında kazı yapılması uygun görülmüş-tür (Fot. 1 / Çizim 1). Kazıda 5 adet (A13.D9D.M01-05) basit toprak mezar tespit edilmiş-tir. Bu beş mezarda inhumasyon gömü yapılmıştır. Her mezarda 1 adet iskelet bulunmuştur. D9D açmasında tespit edilen 5 adet basit toprak mezarda, 2012 yılında bulunduğu gibi pişmiş toprak plaka kapaklar bulunmamış ve mezarların üstü düz ve sadece toprakla örtül-müştür. Bu mezarlardan sadece M01 no.lu olanının etrafı moloz taşlarla çevrelenerek kist mezar formu oluşturulmuştur.

Bu 5 adet basit toprak mezar içinde buluntu bakımından diğerlerine kıyasla en zengini M01 no.lu mezardır. Mezar zeminine yakın yerde; fusi formlu pişmiş toprak unguentarium tespit edilmiştir. Unguentarium’un mezar zeminine yakın yerde bulunması olasılıkla bire-yin yerleştirilmeden önce unguentarium’un konduğunu düşündürmektedir. Hatta belki de

* Prof. Dr. Elif ÖZER, Aizanoi Kazı Başkanı, Pamukkale Üni. Fen-Ed. Fak. Arkeoloji Bölümü, Kampüs-DENİZLİ. e-mail: [email protected]; [email protected]; Aizanoi Kazısı Web Adresi: http://aizanoi.pau.edu.tr/Üni Tel. 0258 296 37 49, GSM: 0530 458 31 22 Fax: 0258 296 35 35

Aizanoi Antik Kenti Kazısı 2013 Yılı Çalışmaları

Elif ÖZER*

187

unguentarium içindeki sıvı koku, mezarın güzel kokması için mezar içine boşaltıldıktan sonra kap mezara konmuş ve sonra birey yerleştirilmiştir. Bireyin ağzında ise 1 adet bronz sikke in-situ bulunmuştur. Kayıkçı Kharon’a verilen ücret ile ilgili olmalıdır. Mezarın üst toprağında 3 adet demir çivi ve alt zemininde 11 adet demir çivi bulunması ise bireyin ya ahşap bir sedye ya da daha yüksek bir ihtimalle bir sanduka içinde konarak defnedildiğini düşündürmektedir. Son olarak mezarın içinde ve bireyin üzerine atılan toprağın hemen üst kısmından 3 adet pişmiş toprak terrasigillata kâse (A13.D9D.M01.PT01-02-03) ve 1 adet tabak ters konmuş olarak in-situ bulunmuştur. Bireyin hemen üst kısmındaki toprakta bu-lunması ve ters konması; bu terrasigillata kâseler ve tabağa yiyecek konduğunu ve bunların ölüye mezar yiyecekleri ile dolu olarak ters çevrilmiş halde toprağa konarak ölen kişiye sunulduğunu düşündürmektedir.

M03 no.lu basit toprak mezar ise Kuzey Nekropol’ün ilginç buluntularından birini bizlere sunmuştur. Bireyin herhangi bir yatış yönü veya pozisyonu tespit edilememiştir. Ancak altı parça halinde pişmiş toprak mask (A13.D9D.M03.PT01) ele geçmiş ve bir-leştirilmiştir. Saç ve yüzün bir kısmı kırık ve eksiktir. Maskın alın üzerindeki saçları alın açıkta bırakılarak geriye doğru taranmış, saç ve alın arası 2 adet kabartma bant ile ayrılmış, bandın altından alın üzerine kısa dökülen saçların arasında, alından yukarı doğru çıkıntı yapan, kısa bir boynuz işlenmiştir. Bandın altından iki yana bırakılan saçlar dalgalı şeklin-de serbest bırakılmıştır. Gözleri içi boş yuvarlak şekildedir, göz çukurları ve kaş belirgin. Burun hafif kemerli, ucu sivri ve özenli yapılmış, ağız hafif aralık ve dudaklar etli, yanaklar ve çene dolgun, tebessüm eder şekilde gamzeleri işlenmiştir. Alın üzerinde ve sağ yanakta ucunda ip geçme delikleri vardır, sol yanaktaki delik kırıktır.

D9E Açması

Kuzey nekropolde yürütülen bir diğer çalışma ise ve 2012 yılı kazı sezonunda çalışılan alanlardan D9A açmasının 2,15 m. kuzeyinde yer alan ve D9E olarak adlandırılan 5.00 x 5.00 m. ölçülerindeki açmadır. Daha sonraki çalışmalarda, D9E açması güney yönünde 2,20 m., doğu yönünde 2.00 m. genişletilerek 7,20 x 7.00 m. ölçülerine ulaşmıştır (Çizim 2).

Çalışmalarda ele geçen pişmiş toprak buluntular genel olarak kâse, çanak, tabak, un-guentarium, kandil formu veren parçalar yoğunluktadır. Genel olarak taşçık, mika ve kum katkılı hamur yapısına ve kırmızı, gri, devetüyü, açık sarı ve kiremit kırmızısı hamur renk-lerine sahiptirler. Günlük kullanıma ait olan parçalar yoğunlukta olmakla birlikte mezar he-diyesi olarak kullanılan ince cidarlı kâse ve çanaklar ile üzerlerinde kabartma dil ve damla motifleri bulunan kandil parçaları da mevcuttur.

Ayrıca D9E açmasında yapılan çalışmalarda 1 adet mezar bulunmuş ve A13.D9E.M01 olarak numaralandırılmıştır. Kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzanan, 0.74 m. uzunluğunda, 0.47 m. genişliğinde ve 0.03,5 m. kalınlığında tek bir pişmiş toprak plaka ile üstü örtülmüş olan Mezar 1’in etrafında tespit edilen yanık ve kül izlerinden kremasyon bir gömüye ait olduğu anlaşılmıştır. Mezar içinde yürütülen çalışmalarda 11 adet demir çivi tespit edil-miştir. Bu demir çivilerin mezar içindeki konumları dikkate alındığında, mezar kapağı ve mezarın dış konturlarıyla örtüşen bir plan göstermesinden dolayı, bir kutu ve sandık gibi ahşap bir objeye ait oldukları düşünülmektedir. Olasılıkla mezarın sahibi başka bir yerde

188

yakılmış ve külleri bu kutu veya sandığa konularak gömü gerçekleştirilmiştir. Ahşap kısmı-nın çürümesinin ardından bu kutuyu birleştiren çiviler olduğu yere düşmüştür. Ele geçen bu çiviler A13.D9E.M01.KB01 envanter numarası altında toplanmıştır ve 1 adet bronz sikke tespit edilmiş ve A13.D9E.M01.S01 envanter numarası verilmiştir.

D9E açmasında yapılan seviye indirme çalışmalarında 1 adet çömlek (pişirme kabı), 2 adet kâse, 1 adet kandil ve 3 adet unguentarium olmak üzere 7 adet pişmiş toprak eser tespit edilmiş ve A13.D9E.PT01-PT07’ye kadar numaralandırılmıştır. Ayrıca yine çalışmalarda tespit edilen küçük buluntular A13.D9E.KB01’den A13.D9E.KB11’e kadar envanter nu-marası ile 1 adet bronz sikke ise A13.D9E.S01 envanter numarası ile kayıt altına alınmıştır.

H3A Açması

Çavdarhisar İlçesi’nin batısında bulunan Eski Mezarlık alanının içinde tespit edilen yuvarlak planlı yapının ortaya çıkarılması ve işlevinin anlaşılması amacıyla burada bir açma alanı açılarak çalışmalara başlanmıştır. Doğu batı doğrultusunda 9.00 m., kuzey gü-ney doğrultusunda 8.00 m. olmak üzere 9.00 x 8.00 m.lik bir alan belirlenmiş ve açma alanı Aizanoi Antik Kenti haritası üzerinde yapılan karelaja göre H3 karelajı içinde kaldığı için H3A olarak isimlendirilmiştir (Çizim 3). Yapının kuzey ve doğu duvarları açıktayken, batı ve güney duvarları dolgu toprak altındadır.

Tamamen açığa çıkarılan yapı yuvarlak planlı ve 19 adet üzeri tıraşlanarak düzleşti-rilmiş yekpare kireçtaşı bloktan oluşmaktadır. Yuvarlak planlı yapıyı oluşturan bu yekpare kireçtaşı blokların, düzensiz irili ufaklı moloz taşlarla bir temel oluşturularak bu temelin üzerine oturdukları tespit edilmiştir. Bu moloz taşlardan oluşan temel yapının kuzeydoğu-sunda ve doğusunda yapılan tahribat nedeniyle görülemezken, yapının kuzey, güney ve batı bloklarının altında net bir şekilde görülmektedir.

Çalışmaların başlangıcında yapının kullanım amacı bilinmemekle beraber tümülüs, su biriktirme havuzu veya bir kutsal alan kullanılmış olabileceği düşünülmekteydi. Yuvarlak planlı yapının içinde yapılan çalışmalarda elde edilen tüm veri ve buluntular burasının bir mezar olarak tasarlandığı yönündedir. Bu çalışmalarda farklı kotlarda 5 adet mezar açığa çıkartılmıştır. Ayrıca A13.H3A.M04 ve A13.H3A.M05 numaralı mezarlarda yine mezar hediyesi olarak bırakılan pişmiş toprak unguentarium’lar tespit edilmiştir. Fakat bu iki me-zarın bir kısmının yapının temel taşları altında kalması bu mezarların yapıdan daha önce oluşturulduklarını düşündürmektedir.

Tiyatro Kazısı

Aizanoi Tiyatrosu’nda 17/06/2013-29/08/2013 kazı sezonu tarihleri arasında tiyatro genelinde dokuz farklı alanda çalışma gerçekleştirilmiştir. Çalışma programımızdaki temel amacımız, geçen yılki kazı sezonunda, yani 2012 yılındaki çalışmalarda kule vinç ile sahne yapısından düşen mimari bloklar tasnif alanına kaldırılmıştır. Bu yıl ki hedefimiz ise tiyat-rodan kaldırılan bu mimari blokların altında kalan moloz ve dolgu toprağın kaldırılması ile orkestra alanının çapını belirleyecek kazı çalışmalarını gerçekleştirmektir.

189

T1 Açması

Tiyatronun orkestra kısmının kuzeyinde T1 açması olarak adlandırdığımız 10.80 m. x 8.40 m. ölçülerindeki alanda çalışmalarda caveaya ait oturma sıralarına (krepis) ait bloklar tespit edilmiştir. Ayrıca yine bu alanda mimari bloklar tespit edilmiştir.

T2 Açması

T1 Açmasının batısında T2 açması olarak adlandırdığımız 13.00 x 9.00 m. ölçülerin-de yeni alan belirlendi ve bu alandaki çalışmalarda tiyatronun kuzey caveasına ait krepis blokları tespit edilmiştir (Fot. 2).

Orkestra

Aizanoi Tiyatrosu’nun orkestra kısmında ot temizliğinin ardından, yüzeydeki moloz taşlar kaldırılmıştır. Ardından sahne yapısından düşen mimari blokların açığa çıkarılması için çalışmalar yapılmıştır. Buradaki çalışmalarda mimari bloklara ait kırık parçalarında katalog, envanter ve fotoğraflama çalışmaları yapılmıştır. Doğu paradostaki mekân kırık mimari parçalar için tasnif alanı olarak düzenlenmiştir. Toplam 1600 adet kırık mimari par-çaların kataloğu yapılmıştır. Ayrıca sahne yapısındaki frizlerde kabartma olarak betimlenen hayvan figürleri ile Eros figürine ait parçalar tespit edilmiş olup bunlara heykel envanter numarası verilmiştir. Toplam A13.T.H01-55 arası heykeltraşlık eserlerin envanter ve kata-log çalışmaları yapılmıştır. Frizde kabartma olarak kullanılmış olan heykeltraşlık eserlere ait parçalar depoya götürülmüştür. Bu alanda batı parados ve batı caveadan doğudaki giriş kapısına kadar olan bölgede tüm mimari bloklar açığa çıkarılmış olup toplamda 170 adet mimari bloğa envanter numarası verilmiştir. Bu mimari elemanlar sahne yapısından düş-tükleri yerlerde üzerlerine envanter numarası verilerek kayıt altına alınmışlardır. Gelecek yıllardaki çalışmalarda bu mimari bloklar vinç ile kaldırılarak restorasyon için hazır hale getirilmelidir.

Depo çalışmalarında tiyatro orkestra alanından daha önce çıkarılan heykeltraşlık eser-ler üzerinde katalog ve fotoğraflama çalışmaları sırasında bazı kırık parçaların bir bütün oluşturabileceği tespit edilmiştir. Bunlardan A13.T.H03 kanat parçası, A13.T.H05 gövde parçası, A13.T.H13 bacak parçası, A13.T.H.01-08 envanter numaralı ayak kısmının bulun-duğu kaide parçalarının birleşebileceği tespit edilmiştir. Çalışmalar sonucunda fotoğrafta yatay düzlemde bir arada değerlendirilmiştir.

Podyum (Exedra)

Sahne yapısının orta ana giriş kapısındaki podyum kısımdaki dolgu toprağın kaldırıl-ması işlemleri gerçekleştirilmiştir. İn-situ bulunan 2 adet podyum kaidesi tamamen açığa çıkarılmıştır. Bunlara A13.T.MP01 ve A13.T.MP02 envanter numaraları verilmiştir. Pod-yumdaki çalışmalarda zeminde kırmızı kum ve taş katkılı harç kullanılmıştır. Bunun üze-rinde gri ve beyaz renkli mermer plakalar kullanılmıştır. Yine bu alanda mavi ve yeşil renkte tessera parçaları tespit edilmiştir.

190

Batı Parados

Tiyatronun batısındaki paradosta mimari blokların tamamen açığa çıkarılması için yü-zeydeki otların ve moloz taşların temizlenmesinin ardından çalışmalar sürdürülmüştür. Bu alanda analemna duvarına ait yıkılmış duvar blokları tespit edilmiştir. Yine sahne yapısının batı duvarına ait parascene cephesine ait mimari bloklar tespit edilmiştir. Tüm bu mimari elemanların üzerine envanter numaraları yazılarak kayıt altına alınmıştır. Ayrıca bu alanda mimari elemanların birbirleriyle bağlantılarını sağlayan kurşun kenet parçaları tespit edil-miştir.

Batı Cavea

Tiyatronun batısındaki oturma sıralarının açığa çıkarılması için çalışmalara başlanıl-mıştır. Geçen yıl kazı sezonunda mimari blokların kaldırılmasından sonra altta kalan moloz taşları ve dolgu toprağı kaldırılmış ve on adet oturma sırası tespit edilmiş olup, ayrıca batı cavea’da kerkides sırasının olduğu tespit edilmiştir. Bunlar in-situ olarak açığa çıkarılmış-tır. Batı cavea’nın üzerinde yukarıdan ikinci cavea’dan sürüklenerek aşağıya gelen 55 adet krepis bloğu tespit edilmiştir. Bunların altındaki birinci Cavea’ya ait oturma sıraları kısmen sağlam olarak korunmuştur. Batı caveada birinci oturma sırası tamamen açığa çıkarılmış ve parapet ve parapet tacı in-situ olarak tespit edilmiştir.

T3 Açması

Aizanoi Tiyatrosu’nda doğu cavea sağlam olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Bu cavea’nın (oturma sırasının) batısında T3 olarak adlandırdığımız 10.00 x 7.00 m. ölçü-lerinde yeni bir açma alanı daha oluşturulmuştur. Buradaki amacımız tiyatronun orkestra zeminine ulaşmak ve dolasıyla zemin kotunu belirlemek olacaktır. Ayrıca orkestrayı sınır-layan doğu cavea’ya ait birinci oturma sırasının yüksekliğini ve parapet duvarlarını açığa çıkarmak çalışmaların bundan sonraki hedefini teşkil etmektedir. Yine bu alandaki çalışma-larımızda da yüzeydeki moloz taşların temizlenmesinin ardından tiyatronun sahne yapısı doğu duvarına ait yivsiz sütun gövdesi, konsollu geison bloğu, caveaya ait krepis (oturma blokları) tespit edilmiştir.

Çalışmalar sonucunda ise orkestrayı çevreleyen parapet duvarının duvar tacı ile birlik-te yüksekliği 1.30 m. olarak belirlendi. Bu çalışmalar esnasında; doğuda A13.T.H43 envan-ter numarasını verdiğimiz 1 adet beyaz renkli mermerden yapılmış bir kadına ait el parçası ve 1 adet beyaz mermerden yapılmış insan heykeline ait ayak kısmı bulunmuştur. Ayağının ön kısmında ayakkabısı ve üzerindeki elbisenin kıvrımı görülebilmektedir.

T4 Açması

Aizanoi Tiyatrosu’ndaki arazi çalışmalarının son haftasında, tiyatronun güney cephe-sindeki kazı toprağının atıldığı alanın temizlenmesi için 12.00 x 12.00 m. ölçülerinde T4 aç-ması olarak adlandırdığımız alanda çalışmalara başlanılmıştır. Buradaki çalışmalarda haf-riyat toprağının kaldırılmasından sonraki seviye indirme çalışmaları sırasında A13.T.H46 envanter numarasını verdiğimiz çıplak erkek heykeli tespit edilmiştir. Baş kısmı, kolları ve

191

bacakları kırık vücudunun üst kısmı, pelerini sağlamdır. Beyaz mermerden yapılmış olan heykelin sol omzu ve sağ üst bacağı sağlamdır.

Tiyatro Ön-Restorasyon Çalışmaları

Aizanoi 2013 sezonu Tiyatro sahne binası ait ön-restorasyon çalışmalarına, 17/06/2013 tarihinde 2012 sezonunda tiyatronun güneydoğusunda hazırlanan tasnif alanında önceden tespit edilen mimari blokların rölöveleri alınarak milimetrik kâğıda çizim çalışmaları baş-latılmıştır.

Çizim ekibinin yönlendirmesi ve mobil vincin yardımıyla tiyatro sahnesi binası 1. ka-tına ait olduğu tespit edilen 26 adet sütun tamburu, 36 adet korniş bloğu, 48 adet arşitrav, 18 adet tavan kaseti, 24 adet friz bloğu ve 19 adet sütun başlığı tasnif alanında yeniden karelajlanarak; tiyatro sahne binası 1. kat mimari blokları için yeni bir tasnif alanı oluştu-rulmuştur.

2012 kazı döneminde tasnif alanına kaldırılmış olan ve 2013 sezonunda tiyatronun orkestrasındaki kazı sonucu çıkan mimari bloklar değerlendirilmiştir. Bu çalışmaların so-nucunda 1. kata ait İon düzeninde yapılan sütun tamburların tümlemeleri hem yeni tasnif alanında hem Autocad programında çizilerek bilgisayar ortamında hazırlanmıştır.

Yapılan rölöve çizimleri ve arazideki analiz çalışmaları sonucu 12 adet sütunun bütün-lenebileceği öngörülmektedir. Öngörülen bu sütun tamburları mobil vinç kullanılarak yeni tasnif alanındaki karelaja taşınmıştır. Ayrıca tiyatro sahne binasına ait üst mimari eleman-ları da değerlendirilmiştir. Bu bloklar, Mimar C. ROHN’un tezindeki çizimlerle de karşı-laştırılarak bulundukları kat tespiti yapılmıştır. Bu mimari elemanlardan 1. kata ait olanlar gruplandırılarak yeni tasnif alanına kaldırılmıştır.

2013 kazı döneminde tiyatro sahne binasının ön-restorasyon çalışmaları kapsamında Tiyatro’nun 1. katına ait olan 31 adet sütun tamburu, 19 adet sütun başlığı, 54 adet arşitrav, 22 adet tavan kaseti, 27 adet friz, 38 adet korniş bloğunun rölövesi alınarak çizimleri yapıl-mış ve her bir mimar elemanın tanımlamaları yapılarak katalog haline getirilmiştir (Fot. 3).

Penkalas/Kocaçay Nehir Projesi

Aizanoi kazısı “AizanoiPenkalas/Kocaçay Projesi” ilk kez adı 2012 yılında verilen ve nehir kıyısındaki mimari blokların belgeleme ve Total Station ile ölçüm çalışmalarına başlanan, 2013 yılında DSİ’nin yardımı ile şekillenen ve 2014 yılında tamamlanması he-deflenen bir projedir.

Penkalas üzerinde biri Macellum/Borsa alanındaki diğeri merkez kısımda olan iki Roma köprüsü arasında çayda biriken dolgu toprağın temizlenmesi ve bu dolgu toprak içe-risinden çıkan tüm mimari blokların kaldırılıp envanterlenmesi işlemleri gerçekleştirilmiş-tir. Bu çalışmalar DSİ. tarafından verilen kamyonlar, kepçe, mobil vinç, Kütahya İl Özel İdare’si tarafından verilen mobil vinç ve kiralanan mobil vinç ile yürütülmüştür.

192

Çay yatağının, 1950’lerden itibaren doldurulan dolgu toprağının iki köprü arasında kalan kısmı, tasnif alanı yaratma için bırakılan alan dışında kaldırılmıştır. Çay’dan alınan toprak, Çavdarhisar Belediyesi tarafından gösterilen ve halkın “Mara” olarak adlandırdığı, Meydan Mahallesinde Mera’ya dökülmüştür.

Çalışma süresince 4 adet heykel, 19 adet mezar taşı, 5 adet akıtma kanallı sunu çukuru, 13 adet Dor sütunu ve 5 adet sütun parçası, 2 adet sütun başlığı ve 4 adet sütun başlığı, 2adet kerkides, 3 adet sunak, 5 adet arşitrav, 1 adet heykel kaidesi, 135 adet koruma duvarına ait blok, 23 adet parapet bloğu, 1 adet konsol, bir adet podyum kaide ve 3 adet duvar kaidesi, 20 adet krepis, 8 adet korniş bloğu, 1 adet toichobat, 1 adet köprü ayağı, 1 adet anta, 5 adet anta kaidesi, 1adet friz, 1 adet plaster başlık, 2 adet stylobat bloğu, 67 adet mimari blok ve 18 adet mimari blok parçası kayıt altına alınarak, envanteri yapılmıştır.

Paleolitik Malzeme Çalışması

2012 kazı sezonunda nekropolde yüzey toprağı üstünde tespit edilen Paleoltik malze-me incelenmiş ve 2013 sezonunda da kent içinde ve sit alanı dâhilinde yüzey toprağında tespit edilen Paleolitik malzemeler toplanarak depoda çalışma gerçekleştirilmiştir.

Arkeojeofizik Çalışmalar

2012 yılında başlayan ve 2013 yılında devam eden jeofizik çalışmalarda yer rada-rı (GPR) yöntemi kullanılmıştır. 2012 yılında Tapınak çevresi ve içi, Nekropol alanı ve Hamam’da yapılan bu çalışmalara 2013 yılı kazı döneminde ise 20/07/2013-01/08/2013 tarihleri arasında Tapınak’ın dış çevresi, Borsa, Sütunlu Cadde ve Torbau adı verilen alan-larda devam edilmiştir.

Devşirme ve Yüzeyde Tespit Edilen Mimari Plastik Blokların Tespit ve Katalog Çalışması

Ayrıca devşirme ve yüzeyde tespit edilen mimari plastik blokların tespit ve katalog çalışması yapılmıştır. Çavdarhisar İlçesi, eski köy kısmında yer alan evler ve bahçeleri ile sokak duvarlarında toplam 53 adet mimari plastik blok tespit edilerek envanteri tamamlan-mış ve A13.MP01-53 arasında envanter numaraları verilmiştir. Aizanoi devşirme mimari plastik araştırması, Cereller, Kemaller ve Meydan Mahallesi’nde sürdürülmüş, buradaki evler ve bahçeleri mülk sahiplerinin izni ile incelenmiştir.

Aizanoi kazısı 2013 sezonunda toplam 38 adet yazıt tespit edilmiştir. Aynı zamanda 2012 kazı sezonunda tespit edilenlerin de kataloğu 2013 yılında tamamlanmış ve kazının Epigrafı Prof. Dr. M. Hamdi SAYAR’a gönderilerek bilgilendirilmiştir.

Aizanoi kazısı 2013 sezonunda tamamı bronz toplam 20 adet sikke, nekropol ve tiyat-ro çalışmaları sırasında ve yüzey buluntusu olarak ele geçmiştir. Sikkeler üzerinde yapı-lan çalışmalar dört aşamada gerçekleştirilmiştir. Yoğun bir toprak ve korozyon tabakasıyla kaplı olan sikkeler üzerinde mekanik temizlik yapılmış ve bu sayede 20 adedinin teşhisi yapılmıştır.

193

Çizim 1: D9D açması (Son Hali).

Fot. 1: D9D açması Kapanış Fotoğrafı 01.08.2013 (Güney yönden).

194

Çizim 3: H3A Açması.

Çizim 2: D9E Açması.

195

Fot. 3: Aizanoi Tiyatrosu 2013 Yılı kazı çalışmalarının son hali.

Fot. 2: T1 ve T2 Açmaları.

T2 T1

196

Seyitömer Höyük Kazısı

A.Nejat BİLGEN*

Seyitömer Höyüğü, Kütahya il merkezinin 26 km. kuzeybatısında, Çelikler Seyitömer Elektrik Üretim A.Ş. rezerv sahasında, eski Seyitömer Kasabası’nın bulunduğu alan içeri-sinde yer almaktadır. Yaklaşık 150 x 140 m. ölçülerinde olan höyüğün orijinal yüksekliği 23.5 m.’dir (Fot. 1).

Höyüğün etkilediği alanda bulunan 12 milyon ton kömür rezervinin kullanılabilir du-

ruma getirilmesi amacıyla, 1989 yılından itibaren ilk yıl, Eskişehir Müzesi Müdürlüğü, 1990-1995 yıllarında Afyon Müzesi Müdürlüğü tarafından kazı çalışmaları yürütülmüştür. Bir süre ara verilen kazı çalışmalarına, Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) ve Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TKİ) arasında 27.02.2006 tarihinde imzalanan 5+1 yıllık protokol ile 2006 yılında, Prof. Dr. A. Nejat Bilgen başkanlığında, Dumlupınar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından yeniden başlanmıştır. 2011 Yılında yapılan Ek Protokol ile kazı çalışmaları 3 yıl uzatılmıştır. 2013 Yılında Seyitömer Linyit İşletmesinin, Özelleş-tirme İdaresi tarafından özelleştirilmesi sonucu Çelikler Seyitömer Elektrik Üretim A.Ş. bünyesinde kazı çalışmalarına devam edilmektedir.

Yapılan arkeolojik kazılar sonucunda höyüğün mimari açıdan stratigrafisi aşağıdaki

gibi belirlenmiştir:

I. Tabaka (Roma Dönemi: MS. 255-363).II. Tabaka (Hellenistik Dönem: MÖ. 334-30).II-A: Geç Evre.II-B: Erken Evre.III. Tabaka (Akhaemenid Dönem: MÖ. 500-334).III-A: MÖ. 4. yüzyıl (MÖ. 400-334).III-B: MÖ. 5. Yüzyıl (MÖ. 500-400). IV. Tabaka (Orta Tunç Çağı: MÖ. 18. yüzyıl). IV-A: Geç Evre (MÖ. 1750-1700). IV-B: Orta Evre (MÖ. 1790-1750). IV-C: Erken Evre (MÖ 20. yüzyıl-19. yüzyıl). V. Tabaka (Erken Tunç Çağı: MÖ. 3000-2000). V-A: Geç Evre (MÖ. 2150-2000) V-B: Orta Evre (MÖ. 2250-2150) V-C: Erken Evre (MÖ. 2350-2250)

I. Tabaka (Roma Dönemi): Bu Döneme ait mimari kalıntılarla höyüğün üst platformunda karşılaşılmıştır. Höyü-

ğün merkezi konumundaki kalıntılar; bir tapınağa ait olduğu düşünülen temel kalıntıları,

* Prof. Dr. A. Nejat BİLGEN, Seyitömer Höyük Kazı Başkanı, Dumlupınar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü, Kütahya-TÜRKİYE.

197

bu yapı ile ilişkili kutsal bir kanal ve tapınağa ait olduğu anlaşılan bir bothrostan ibarettir. Höyük üst platformunda Roma Dönemi’ne tarihlenen başka hiçbir mimari kalıntı ile kar-şılaşılmamıştır. Höyüğün güneybatı kesiminde Roma Dönemi’ne ait mekânlar, avlular, su kanalları, su kuyuları açığa çıkarılmıştır (Fot. 2). Ayrıca çok sayıda çatı kiremidi parçası, sikkeler (Fot. 3) ve diğer küçük buluntular ele geçmiştir. Bu durum höyüğün üst platfor-munun bir kutsal alan olarak kullanıldığını, asıl yerleşimin ise höyüğün eteklerinde ve etrafında konumlandığını göstermektedir.

II. Tabaka (Hellenistik Dönem): Bu döneme ait kalıntılar 2007-2008 kazı sezonlarında yapılan arkeolojik kazı çalışma-

ları sonucunda açığa çıkarılmış olup, höyük tepesinde kurulmuş olan kompleks yapılar ve bağımsız olarak inşa edilmiş mekânlar ile temsil edilmektedir (Fot. 4). Belgeleme işlemleri tamamlanan Hellenistik Dönem mimari öğeleri kaldırılmıştır.

III. Tabaka (Akhaemenid Dönem): İki mimari evreye sahip olan bu tabaka, birbirinden bağımsız inşa edilmiş yapılardan

oluşmaktadır. M.Ö. 4. Yüzyıla ait olan evrede yerleşim bir teras sur duvarıyla çevrelen-miştir. Yamaca dayandırılarak yapılmış olan sur duvarının arka yüzü bulunmamaktadır. Duvarın her bir taş sırası iç kısma doğru biraz çekilerek basamaklandırılmıştır. Bu döneme ait buluntular arasında pişmiş toprak heykelcik, marndan yapılmış zar, Attika seramikleri ve kılıç dikkat çeken eserlerdendir (Fot. 5-8).

IV. Tabaka (Orta Tunç Çağı): Orta Tunç Çağı tabakasında A-B-C olmak üzere üç mimari evre belirlenmiştir. Bu

tabakanın B ve C evrelerinde deprem çatlakları tespit edilmiştir (Fot. 9). Söz konusu çat-laklar bölgenin bilinen en eski depremine işaret etmekle birlikte; deprem sonucu nitelik ve nicelik açısından çok sayıda gerek mimari kalıntı gerekse küçük eser tespit edilmiştir. Deprem sonucu yıkılan mekanlar içinde çok sayıda insan iskeletine rastlanmış olup, bir grup iskeletin beyin kalıntılarının korunduğu tespit edilmiştir ( Fot. 10-12). Her üç evrede açığa çıkarılan mimari öğeler arasında, yapım tekniğinde herhangi bir değişikliğin olmadı-ğı tespit edilmiştir. Orta Tunç Çağı tabakasına ait tüm evrelerde düzenli bir yerleşim planı bulunmamaktadır. Çift yüzlü duvarlar kullanılarak yapılmış olan mekânlar içinde ocaklar, bölmeler, işlikler, platformlar, fırınlar bulunabilmektedir. Höyüğün, Orta Tunç Çağı C ev-resinde güçlü bir sur duvarı ile çevrelendiği saptanmıştır. Fakat her alanda korunmamış olan surun mevcut uzunluğu toplamda 182 m. olarak ölçülmüştür (Fot. 13). Ayrıca sur du-varının dışında açığa çıkarılmış olan mekânlardan yola çıkarak, höyüğü çevreleyen surun dışında bir yerleşimin varlığından söz etmek mümkündür.

Bu evre buluntu grupları içinde çömlekler, testiler, çanaklar, ağırşaklar, tezgâh ağırlık-ları, bronz baltalar, bronz iğneler, kurşun figürin (Fot. 14), rythonlar ( Fot. 15), mühürler (Fot.16, 17) yer almaktadır. Ele geçen buluntular Seyitömer Höyüğün, Orta Anadolu ve Mezopotamya arasındaki ticari ilişkilerini göstermesi açısından son derece önemli eserlerdir.

V. Tabaka (Erken Tunç Çağı): Seyitömer Höyük Erken Tunç Çağı tabakası üç evreyle temsil edilmektedir. B evre-

sinde, A evresinde görülen sistemli yerleşim planının devam ettiği fakat yapıların planla-

198

rında değişikliklerin yapıldığı belirlenmiştir. Bu değişiklikler, mekânların genişletilmesi, odaların bölünmesi, kullanım amacının değiştirilmesi şeklinde olmuştur. Bu evreye ait yapı silsilesi içinde saray kompleksi, megaron (Tapınak), mekânlar, atölyeler, depo odaları bulunmaktadır. Adı geçen yapıların içlerinde ise fırınlar, ocaklar, platformlar ve sekiler yer almaktadır. Saray kompleksi içindeki ana odada ele geçen 10 adet silindir mühür (Fot. 18), boncuklar ve bronz iğneler ile megaron yapısı içinde bulunan rythonlar (Fot. 19, 20) önemli buluntular arasındadır.

Atölye yapıları içinde bir ya da birden fazla fırın (Fot.21) ve seramik üretiminde kul-

lanılan kalıplar (Fot. 22, 23) ile çok sayıda seramik kaplar, ağırşaklar ve ağırlıklar ele geç-miştir. Ele geçen bu yoğun buluntu grubu ve fırınlardan yola çıkarak, bu yerleşimin önemli bir seramik üretim merkezi olduğu anlaşılmaktadır (Çizim 1).

Ocaklar, yuvarlak bir platform ve arka kısımdaki 2 adet boynuz şeklindeki yükseltiler-den oluşmaktadır. Yuvarlak platformun üstünde görülen ateş izlerinden yola çıkarak, ateşin burada yandığı, arka kısmındaki boynuz şeklindeki yükseltilerin ise işlevsel olmayıp, bun-ların kutsal öğeler olduğu düşünülmektedir (Fot. 24, 25).

Bu tabakada ele geçen en büyük buluntu grubunu seramikler oluşturmaktadır. Seramik kaplar arasında küpler, çömlekler, çanaklar, kâseler, depaslar, gaga ağızlı kaplar, üçayaklı kaplar, kapaklar, birleşik kaplar, minyatür kaplar yer almaktadır (Fot. 26). Seramik kapla-rın bazılarının yapımında kullanılan çeşitli boyutlardaki kilden ve taştan kalıplar, yine çok sayıda ele geçen buluntulardandır. Pişmiş toprak eserler arasında yer alan fırçaların da, olasılıkla seramik kapların astarlanmasında kullanıldığı düşünülmektedir (Fot. 27).

2013 Yılı kazı sezonunda Erken Tunç Çağı C evresine ait mimari kalıntılar açığa çıka-rılmıştır. Yapılan çalışmalar sonucu C evresinin, aynı dönemin A ve B evresinden mimari olarak çok farklı olduğu, seramik ve küçük buluntuların ise bu iki evreye benzerlik gös-terdiği tespit edilmiştir (Fotoğ. 28). Ancak benzerliklerin yanında farklı seramik form ve buluntular ele geçmiştir. Örneğin Taş Kalıp örneklerine önceki evrelerde rastlanmamıştır (Fot. 29). Henüz tamamı açılamamış olan C evresinin tamamı 2014 yılı kazı sezonunda açılacaktır.

2006-2013 yılları arasında gerçekleştirilen kazı çalışmalarında toplamda 7287 adet Envanterlik, 20.077 adet Etütlük eser Kütahya Müze Müdürlüğü’ne teslim edilmiş olup; Özel Dumlupınar Üniversitesi Müzesi’nde ise 1381 adet eser sergilenmektedir. Seyitömer Höyük Kazısı, çalışılan süre (her sezon 6 ay), çalışan işçi sayısı (300 işçi) ve buluntu sayı-ları (7287 adet Envanterlik, 20.077 adet Etütlük) göz önüne alındığında, bütçesi ve bulun-tuları açısından en büyük arkeolojik kazı projelerinin başında gelmektedir.

199

Fot. 1

Fot. 2 Fot. 3

Fot. 4

200

Fot. 5

Fot. 9

Fot. 10

Fot. 6 Fot. 7 Fot. 8

Fot. 11 Fot. 12

201

Fot. 13

Fot. 18

Fot. 21 Fot. 22,23 Çizim 1

Fot. 19 Fot. 20

Fot. 14 Fot. 15 Fot. 16 Fot. 17

202

Fot. 28

Fot. 24 Fot. 25

Fot. 26 Fot. 27

Fot. 29

203

MÜZE İÇİ DİĞER FAALİYETLER

Müzeler Günü Faaliyetleri

Dünya kültür mirasının korunması ve müzeciliğin tanıtılması amacıyla UNESCO tara-fından tüm dünyada 18 Mayıs günü “Müzeler Günü” olarak ilan edilmiştir. Ülkemizde de 1982 yılından bu yana 18-24 Mayıs tarihlerinde kutlanan Müzeler Haftası, 2011 yılından itibaren Müzeler Günü olarak kabul edilerek kutlanmaktadır.

Kültür Varlıklarını tanıtma, sevdirme ve kültürel mirasa sahip olmanın öneminin vur-

gulandığı 18 Mayıs Müzeler Günü, Müdürlüğümüzce bir dizi etkinlikle kutlanmıştır. 18 Mayıs 2013 Cumartesi günü, saat 14.00’da Müzeler Günü açılışı yapılmış, Müze

Müdürü Metin TÜRKTÜZÜN tarafından Müdürlüğümüzce 2009 yılından itibaren kurtar-ma kazısı gerçekleştirilen “Çiledir Höyük Kurtarma Kazısı, Sondaj ve Temizlik Çalışma-ları” konulu bir sunum yapılmıştır. Daha sonra, Dumlupınar Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. A. Nejat BİLGEN tarafından “Seyitömer Höyük Kazısı 2012 Yılı Sonuç-ları” konulu bir sunum yapılmıştır (Fot. 1).

Çini Müzesi’nde, Kütahya Kültür ve Sanat Derneği tarafından “Geleneksel El Sanatla-

rı Resim Sergisi; Arkeoloji Müzesi’nde Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi tarafından “Geçmişin İzleri Sergisi” düzenlenmiştir. Sergiye, öğrencilerin yanı sıra, vatan-daşlarca da yoğun bir ilgi gösterilmiştir (Fot. 2, 3).

Eğitim Faaliyetleri Kütahya Müzesi Müdürlüğü olarak, yıl boyunca yürütülen işlerin yanı sıra, Müdürlü-

ğümüzün, geleceğin arkeologlarına yönelik bir öğretim yuvası olduğu düşünülerek, özel-likle Dumlupınar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nde öğrenim gö-ren Lisans ve Lisansüstü öğrencilere yönelik, müzecilik eğitimleri gerçekleştirilmiştir.

Kazı bütçelerinin elverdiği ölçüde, ayrıca Müdürlüğümüzce gerçekleştirilen faaliyetle-re gönüllü olarak katılan lisans ve lisansüstü öğrencilere yönelik; belgeleme, envanterleme, restorasyon, fotoğraf çekimi, çizim, vb. işler konusunda bilgiler verilmiş, pratik uygulama-lar gerçekleştirilmiş, ayrıca Müzecilik faaliyetleri konusunda seminerler düzenlenmiştir (Fot. 4, 5).

204

Fot. 1

Fot. 2

Fot. 3

205

Fot 5

Fot. 4

206

Osmanlı Kitabe ve Mezar Taşları Çalışmaları

Tombstones inscriptions and Ottoman Studies

MetinTÜRKTÜZÜN* Savaş GÜRBÜZ

Anahtar SözcüklerKütahya Müzesi, Osmanlı Dönemi, Mezarlar, Mezar Taşları

KeywordsMuseum of Kutahya, Ottoman Tombs, Graves, Tombstones

ÖzetBu makalede, Osmanlı Dönemi’ne ait mezar taşlarından bazıları tanıtılmaktadır. Kü-

tahya Müze Müdürlüğü envanterine kayıtlı, Osmanlı Dönemi’ne ait, mermer malzemeli mezar taşlarının, 2013-2014 yılı içinde çevirileri yapılarak, yayına hazır hale getirilmiştir. Osmanlıca yazıtların, Osmanlıca Türkçesine ve Türkiye Türkçesine çevrisi yapılmış olup, envanter ve fotoğrafları ile birlikte, bir kitap çalışması kapsamında yayımlanması planlan-maktadır.

AbstractIn this paper it is introduced that some of the gravestones which belonging to Otto-

mans. The marble gravestones which is registered to Kutahya Museum’s inventory are translated in the 2013-2014 and prepeared to publish. Ottoman inscriptions translated to both Ottoman Turkish and modern Turkish and it is planned to publish as a book with in-ventory informations and their photography.

Kütahya Müzesi Müdürlüğü envanterine kayıtlı 250 adet mezar taşından 2013-2014 yılları arasında, Osmanlıcadan çevirileri yapılan, bazı örneklerini bu makale kapsamında yayınladığımız mezar taşlarının, Osmanlı Dönemi’nin sosyal ve dinsel yapısının anlaşıl-ması bakımından önemi büyüktür.

Mezarlık ve hazirelerdeki mezar taşları, şehir tarihine birinci derecede kaynaklık eden belgelerdir. Milli bir servet durumunda olan mezarlar, aynı zamanda, tarihin akışı içerisinde etnik yapıyı belirlemeleri nedeniyle de özel önem taşırlar. Buna rağmen, gerek bu konuyla ilgili makamlar, gerek çeşitli sosyal bilimler alanında çalışan araştırmacılar, gerekse halk, mezarlıklara ve onların içerisindeki kıymetlere yeterince alaka göstermemektedir. Bunun bir sonucu olarak, mezarlıkların birçoğu ortadan kalkmış ve tahrip olmuştur.

Mezar taşlarında kullanılan başlıkların, ölen kişinin mesleğini yansıtması ve kullanı-lan sembollerle çeşitli mesajlar vermesi önemlidir. Mezar taşlarında en yaygın kullanılan ağaç sembollerinden biri “Hayat Ağacı” motifidir. Bolluğu bereketi simgeler. Meyveli ağaç ise insanı kamil-i temsil etmektedir. Ölüm ve faniliğin sembolü olarak kullanılan “Servi Ağacı” mezar taşlarında en çok kullanılan motiflerdendir. Servi, vahdeti, yani Allah’ı (cc)

207

birlemeği, sembolize eder. Allah lafzının ilk harfi olan elif’e de benzetilen servinin salla-nırken yapraklarından çıkan “Hu” sesiyle Allah’ı (cc) zikrettiğine inanılır. Dalları kolay sarsılmaz ve bu haliyle sabrın ve temkinin sembolüdür. Dik ve doğru duruşu ile doğruluğu ve dürüstlüğü temsil eder. Servinin üst dallarının eğri durması, yaratanın karşısında boynu bükük kalmayı ve acziyeti ifade eder. Mühr-ü Süleyman; bolluk ve bereketi, Gül; ilahi gü-zelliği, Lale; vahdet-i vücud yani Allah’ı (cc) sembolize eder.

Melami Hamzaviler, özel derviş kıyafet ve taçlarını reddettiği için mezar taşlarında başlık bulunmaz. Taşların üzerinde kişinin tarikatla ilişkisine ait bir bilgi yoktur. Yalnız isim ve mesleğinden bahsedilir.

Bayan mezar taşlarında da başlık bulunmaz, çiçek, bitkisel süsleme ve gelin duvağı gibi süslemeler yer almıştır.

Cellat mezar taşları da yazısız, başlıksız, beddua almamak için sadece dikdörtgen formlu yapılmıştır.

Erkek mezar taşlarındaki başlıklar mesleklere göre değişiklik gösterir;

Örfi destarlı kavuk -I; Bu kavuğu takanların büyük bölümü küçük dereceli ulema, küçük ve orta kademeden kadılar, müftüler, imamlar ve vakıflarda çalışanlar ile derviş ve şeyhlerdir.

Örfi destarlı kavuk –II; Üst dereceden ulemaya aittir. Bu tür kavuklar, Şeyhülis-lamlar, kazaskerler, üst dereceden kadılar, Mekke ve Medine’de hizmette bulunan Hoca efendiler ve selâtin camilerle dini kurumlarda görevli olanlar takardı

Burma sarıklı başlık; Daha çok paşa, defterdar gibi üst düzey devlet adamlarının 16. yüzyılda tercih ettiği başlıktır.

Kallavi kavuklar; Osmanlı yönetiminde Sadrazam, Kubbealtı vezirleri ve Kaptan-ı deryalar tarafından kullanılırdı. Bu kavuklar yalnızca orduyla birlikte sefere çıkıldığında ve arefe günlerinde giyilmekteydi.

Kâtibi kavuklar; İstanbul mezarlıklarında en sık rastladığımız başlıklardandır. Baş kapı kethüdaları, kapıkulu görevlileri ve üst düzey yeniçeriler tarafından kullanılmıştır.

Kafesli Destarlı Başlık; ise Divan-ı Hümayun mensupları tarafından kullanılırdı. Bu-günkü Bakanlar Kurulu üyeleri gibi.

Fesli başlıklar; Kişinin mesleği hakkında tam bir bilgi vermez. Sadece hangi dönem-de yaşadıklarını anlarız.

Fesli mezar taşlarının en büyük ve görkemlileri II. Mahmud döneminde kullanılan feslerdir.

208

Sultan Abdülaziz döneminde, üst kısmı gayet dar ve basık, daha kısa fesler ortaya çıktı.

Sultan II. Abdülhamid döneminde ise yine toplum içinde uzun yıllardır kullanılan, üst kısmı alt kısmından daha dar, fakat Azizi fese göre bir hayli yüksek başlıktır.

Yeniçeri mezar taşları; üzerlerindeki simge ve başlıklarla, Osmanlı mezar taşları içe-risinde ayrı bir yere sahiptir. 101 Yeniçeri ortasıyla 61 Yeniçeri bölüğünün damgaları birer simge olarak taşlar üzerine işlenmiştir. Günümüze 20 adet mezar taşı kalmıştır. Yeniçeri ordusunun 1826 da kaldırılması birçoğu tahrip edilmiştir.

Mevlevilikte şeyhlerin mezar taşları Destarlı sikke şeklinde olup birkaç çeşide ayrı-lırlar.

Bektaşi şeyhlerinin mezar taşlarında çoğunlukla 12 terkli yani dilimli Hüseyni ve 4 terkli Edhemi başlık kullanılmış. Bektaşilere ait mezar taşlarında ayrıca 12 köşeli “Teslim taşı” ile “Teber”, “Keşkül” gibi tarikat eşyalarına da rastlamak mümkün.

Kadiri ve Nakşî tarikatlarına ait mezar taşı başlıkları ise Müjganlıdır. Ayrıca Kadiri mezar taşlarında 18 köşeli yıldız ile 8 yapraklı gül motifli kabartmalar vardır.

Mezar taşlarında asker kökenli kişilerin en çok tercih ettikleri motif ise Osmanlı Dev-let Armasıdır. Birçok devlet adamının, önemli işlere imza armış askerin mezar taşı Şevkat, Mecidi veya Hamidi Nişanları ile süslüdür.

Osmanlı toplumunda insanlara ait kayıt tutma geleneği 19.yy’a kadar tam anlamıyla yerleşmediği için, mezar taşları bu konudaki boşluğu dolduran, ayrıca ait oldukları döne-min toplumsal kimliğini günümüze taşıyan kültür objelerdir. Yapıldıkları tarihsel dönemin inanç gelenek, sanat zevki ve iktisadi koşulların ortak bir ürünü olan bu estetik eserleri, toplumsal hayatın gerçek tanıkları saymak mümkündür.

Kütahya Müze Müdürlüğü olarak envantere kayıtlı tüm mezar taşlarını çevirip yayın-layarak kültür tarihimize kazandırmayı uygun bulduk.

Müze yıllığımızda da kitabe ve mezar taşlarından bir kaçını yayınlayarak konuya dik-kat çekmek istedik.

209

Kanuni Sultan Süleyman devrinde Sadrazam Rüstem Paşa tarafından1550 yılında yaptırılmıştır.

ENVANTER NO A_101Müzeye Geliş Tarihi Dönemi 19.YYAdı KitabeCinsi MermerGenişlik 70 cmYükseklik 52 cm

RÜSTEM PAŞA MEDERESESİ KİTABESİ Der Devlet-i Osmani der’ahd-i Süleyman Han An’ahde-i Bünya di in medrese-i a’la Bena çün berun amed hatm şud bina bi’l-hayr Ey asef-i Rüstem nam-ı Huda makbul bada Beneytü li’l-lahi beytun fi Allahü ve Rıza Allahü Gad gultü laha el tarih fi’l Medreseti’l ulya Hicri 957 ( Miladi 1550 )

210

Tepedelenli Ali Paşanın oğlu Mora eski Valisi merhum Veliyüddin Paşa ile oğlu Mehmet Paşanın mezar taşıdır.

ENVANTER NO A_106Müzeye Geliş Tarihi Dönemi 19.YYAdı Mezar TaşıCinsi MermerGenişlik 64 cmYükseklik 39 cm

RÜSTEM PAŞA MEDERESESİ KİTABESİ Der Devlet-i Osmani der’ahd-i Süleyman HanAn’ahde-i Bünya di in medrese-i a’laBena çün berun amed hatm şud bina bi’l-hayr Ey asef-i Rüstem nam-ı Huda makbul bada Beneytü li’l-lahi beytun fi Allahü ve Rıza AllahüGad gultü laha el tarih fi’l Medreseti’l ulyaHicri 957 ( Miladi 1550 )

211

ENVANTER NO A_161Müzeye Geliş Tarihi Dönemi 19.YYAdı Mezar TaşıCinsi MermerGenişlik 24 cmYükseklik 95 cm

Hüv’el baki Kütahya muhassılı müderris-i kiramdan Es seyyit Mehmed Nafi Efendinin damadı keçecizade merhum İzzet Molla zade Reşat Efendinin oğlu Es Seyyit Halil İzzet Efendinin ruhu için El-Fatiha Sene Hicri 1256 – (Miladi 1840-41)

212

ENVANTER NO A_0207Müzeye Geliş Tarihi Dönemi 19.YYAdı Mezar TaşıCinsi MermerGenişlik 40 cmYükseklik 160 cm

Hüv’el Baki Ferik-i Mansure-i Şahane Rütbe-i celilesiyle Teke ve Hamit sancakları Muhassılığından Bi’l-infisal Asitane-i Aliyye Canibine avdet Ve vaziyeti üzere iken Medine-i Kütahya’da Veda-i Alem-i fani iden merhum ve mağfürleh Mustafa Necip Paşa Hazretlerinin Ruhu içün El-Fatiha Sene Hicri 1255 – ( Miladi 1839-40)

213

ENVANTER NO A_0217Müzeye Geliş Tarihi Dönemi 18.YYAdı Mezar TaşıCinsi MermerGenişlik 33,5 cmYükseklik 130 cm

Hüvel hayyul baki Tarikatı Aliyeyi Mevlevi’yeden veRumeli Beylerbeyliği payelülerinden Kütahya Mutasarıfı ikenirtihali Dar-ı baka iden merhum ve mağferuh Yenişehirli Haşim Paşa Hazretlerinin ruhu için El Fatiha sene 1205 fi Recep. (Miladi 1790-91)

214

2013 YILI RESTORASYON ÇALIŞMALARI

Metin TÜRKTÜZÜN* Saadet ÇAKIR

Müze İçi Küçük Buluntu (Pişmiş Toprak Kaplar) Restorasyon Çalışmaları

2013 Ağustos ayında başlayan restorasyon çalışmalarında, depolarda bulunan envan-terli eserlerin restorasyonu kapsamında; belgeleme, teşhis, sağlamlaştırma, temizlik, bir-leştirme, tümleme, koruma ve kayıt’a yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma-larda izlenen yöntem aşağıdaki gibidir;

Belgeleme (önceki hali): Eserlerin ilk durumlarını gösterecek şekilde, 300 dpa baskı kalitesinde ve eserin durumuna göre en az üç farklı açıdan fotoğrafları çekilmiştir.

Teşhis: Eserler üzerinde yapılan görsel incelemelerde, kalker oluşumları, yüzeyde ay-rılma, aşınma, kopma, tozlanma, çeşitli çatlamalar ve parça noksanlıkları tespit edilmiştir.

Sağlamlaştırma: Müdahale edilmesi gerekli görülen ve yüzeyde ayrılma, çeşitli alan-larda çatlamaları tespit edilen eserler geri dönüşümü ve tutucu özelliği olan çeşitli kimyasal karışımlarla hazırlanmış %3’lük paraloid PB72 şırınga veya fırça yardımıyla birkaç kez uygulanarak sağlamlaştırma işlemleri yapılmıştır.

Temizlik: Eserlerin yüzeyinde ve cidarlarında oluşan kalker, tozlanma ve benzeri olu-şumlar fırça, pamuk ya da bisturi yardımıyla giderilmiştir. Bu işlem, eserin durumuna göre bazen sağlamlaştırma öncesinde, sonrasında veya aynı anda yapılmıştır (Fot. 1).

Birleştirme: Birbirinden ayrılmış parçalar halinde olan eserler rengine, kalınlığına, formuna ve malzemesine göre bulunup parçanın her iki tarafına da çözünebilir madde (pe-ligom veya %50’lik paraloid PB72) sürüldükten bir kaç saniye bekleyip, tek seferde ya da birbirine birleştirip hafifçe ayırarak yapıştırıcının esnek olması sağlanarak birleştirilmiştir. Kağıt bant birleştirilen parçaya çarpı işareti olacak şekilde yapıştırılmış ve parçanın birbi-rini tutması için dik bir şekilde kum teknesinin içerisine saplanarak kurumaya alınmıştır.

Uygun malzeme ile tümleme (tamamlama): Uygulama yapılan eserler pişmiş toprak olduğu için parça bulunma ihtimali, yanlış birleştirme, tümleme en önemlisi de esere zarar vermemek adına geri dönüşümü olan alçı kullanılmıştır. Noksan yerler çeşitli restorasyon teknikleri (balon, plasterin ile kalıp alma, döküm vb. teknikler) kullanılmıştır. Elin ulaşa-madığı alanlarda (balon tekniği) eserin içerisine şişirilen balon üzerine alçı eserin noksan alandaki kenarlardan başlanarak dökülüp, alçı sertleştikten sonra eserin içerisindeki balon çıkartılmıştır. Daha sonra çeşitli (bisturi, rende, spatül, testere, zımpara vb.) araçlarla dö-külen alçı malzemenin aslına ve formuna göre şekil verilip rötuşlanmıştır. Diğer alanlarda

* Metin TÜRKTÜZÜN, Kütahya Müzesi Müdürü, Arkeolog, [email protected]

Saadet ÇAKIR Restoratör, [email protected]

215

(elin ulaştığı dip, gövde, boyun, ağız, kulp vb.) ise plasterin (oyun hamuru) ile sağlam alan-dan kalıp alınmış diğer noksan alana yerleştirilmiştir. Alçı eserin noksan alandaki kenarlar-dan başlanarak plasterin üzerine dökülmüş sertleştikten sonra plasterin çıkartılmıştır. Daha sonra çeşitli (bisturi, rende, spatül, testere, zımpara vb.) araçlarla dökülen alçı malzemenin aslına ve formuna göre şekil verilip rötuşlanmıştır (Fot. 2).

Yüzeydeki kopmalarda ise eserin noksan yerlerine dökülen alçı, bisturi yardımıyla formuna uygun düzeltilmiş ve önce kalın sonra da ince olan su zımparasıyla rötuşu yapıl-mıştır.

Eserlere tümleme yapılmadan önce çeşitli kaynaklardan dönemine göre araştırma ya-pılmış, mutlaka örneği ve benzeri baz alınmıştır.

Koruma (konservasyon): Koruma (konservasyon) aşaması özellikle hassas eserleri ça-

lışırken ve çalışıldıktan sonra mutlaka uygulanmıştır. Çalışılırken yapılan korumanın ama-cı, pişmiş toprağın üzerindeki boya, bezeme, kalkmış tabaka, sır ve çatlakların ayrışmasını önlemektir.

Kayıt (restorasyon fişi): Eserlerin tüm işlemleri bittikten sonra 300 dpa baskı kalite-sinde, az üç farklı açıdan fotoğrafları tekrar çekilmiş ve envanter defterlerinden ölçüleri, dönemi, kimden alındığı, malzemenin özelliği vb. kayıtları alınarak restorasyon aşama iş-lemleri anlatılmış ve sisteme kayıt edilmiştir.

Kırmızı ve beyaz kilden oluşan, genelde elle şekillendirilmiş ve torna tekniğiyle ya-pılmış eserlerin % 80’inde ağız ve kulp eksiktir. 15/08/2013-31/12/2013 tarihleri arasında 225 adet pişmiş toprak eserin bakım, onarım, restorasyon ve konservasyonu yapılmıştır (Fot. 3).

Müze Dışı Restorasyon Çalışmaları

Eylül ayında itibaren, yaklaşık iki aylık süre zarfında, Çini Müzesi içerisinde yer alan II. Yakub Çelebi’nin sandukasının onarımı ve sağlamlaştırma çalışmaları gerçekleştiril-miştir. Üçgen ve altıgen çini taş karolardan yapılmış sandukanın arka yüzünde bulunan ve muhtemelen nemden kaynaklı, yerinden çıkan, sırı atmış, çatlamış ve parçalanmış çini karo parçaları %0,3’lük paraloidPB72 ile sağlamlaştırma ile başlayan çalışmalarda, hemen hemen bütün çini karoların zamana ve bina içinde bağıl nem oranının yüksekliğine bağlı olarak yıprandığı, altındaki harcın tozlaştığı için yerlerinden kalktığı tespit edilmiştir. Fo-toğraflama aşamasından sonra karoların altları fırça yardımıyla temizlenmiş, tamamı kaldı-rılmadan sıva alçısı ile yerlerine teker teker monte edilmiştir. Noksan yerler alçı ile aslına uygun bir şekilde tümlenip zımparası yapıldıktan sonra, geri dönüşümü olan su bazlı boya (akrilik) çini karonun rengine (1 ton koyu) göre ayarlanıp alçı yerler püskürtme tekniği ile renklendirilmiştir. Noksan olan 150 adet altıgen, 250 adet üçgen karolar üretim aşamasında olduğu için çalışmaya ara verilmiştir.

216

Fot. 2: Tümleme

Fot. 1: Restorasyon çalışması

217

Fot. 3: Restorasyon öncesi ve sonrasında pişmiş toprak eser örnekleri.

218

RESMİ ve ÖZEL KURUM VE KURULUŞLARCA

TALEP EDİLEN İNCELEMELER

Kütahya Müzesi Müdürlüğü olarak, resmi ve özel kurum ve kuruluşların talepleri doğ-rultusunda, Kütahya ili sınırları dâhilinde arazi incelemeleri yapılarak raporlar tanzim dil-miştir. Bu raporlar içerisinde, aşağıdaki grafikte de görüldüğü üzere, yüz seksene yakın ra-porla, ilk sırayı, Defterdarlık Milli Emlak Müdürlüğü’nün, Hazine adına kayıtlı arazilerinin satışı amacıyla, bu arazilerin Müdürlüğümüzce 2863 Sayılı Yasa bakımından incelenmesi talebi teşkil etmektedir. Bunun dışında, ikinci sıradaki inceleme talebi, Maden üreticilerin-den gelmektedir. Kütahya ili maden sahaları açısından çok zengin rezervler içerdiğinden, ilgili maden kuruluşları tarafından, bu maden sahalarının Müdürlüğümüzce 2863 Sayılı Yasa bakımından incelenmesi talep edilmektedir (Grafik 1).

Hazine adına kayıtlı arazilerin satış talebine ilişkin olmak üzere yapılan incele-

melerle, Maden sahalarının incelenmesi talebine ek olarak, Kütahya, Merkez ve İlçeler-de yer alan camilerdeki teberrukat eşyasına dâhil olan halı ve kilimlerin satışı, Kütahya Müftülüğü’nce gerçekleştirildiğinden, bu halı ve kilimlerin 2863 Sayılı Yasa bakımın-dan incelenmeleri de Müdürlüğümüzden talep edilmektedir. Bu amaçla, en fazla Merkez camilerindeki halı ve kilimler incelenmiş, ilçelerde ise bu incelemeler en çok Simav ve Tavşanlı’da gerçekleştirilmiştir (Grafik 2).

Müdürlüğümüzden talep edilen bir diğer inceleme de, Cumhuriyet Başsavcılıkları’nca, 2863 Sayılı Yasa’ya muhalefet suçu konusunu teşkil eden soruşturma ve davalarda bilirkişi talebine yönelik incelemelerdir. Bu soruşturma ve davalarda, araziye giderek yerinde yapılan incelemelerde, il merkezinin yanı sıra Emet ve Gediz İlçeleri en çok gidilen yerler arasındadır. Bunların dışında, güvenlik birimlerince Müdürlüğümüze getirilerek incelemesi talep edilen taşınır kültür varlıkları için de ayrıca raporlar tanzim edilmiştir (Grafik 3).

Aşağıdaki grafiklerde, yukarıda aktarılan konulara ilişkin, merkez ve ilçelerde ya-pılan incelemelerde yazılan raporların, sayıları ve yerlerini içeren bilgiler istatistiki olarak aktarılmıştır.

219

Grafik 3218

Grafik 1

Grafik 2

Grafik 3

0

50

100

150

200 İnceleme  Raporları  Grafiği

0

5

10

15

20

Teberrukat  Eşya  İncelemesi

0

2

4

6

8

10

12

14

Merkez Emet Gediz Eksper6z

Bilirkişi  ve  Eksper>z  incelemeleri

218

Grafik 1

Grafik 2

Grafik 3

0

50

100

150

200 İnceleme  Raporları  Grafiği

0

5

10

15

20

Teberrukat  Eşya  İncelemesi

0

2

4

6

8

10

12

14

Merkez Emet Gediz Eksper6z

Bilirkişi  ve  Eksper>z  incelemeleri

218

Grafik 1

Grafik 2

Grafik 3

0

50

100

150

200 İnceleme  Raporları  Grafiği

0

5

10

15

20

Teberrukat  Eşya  İncelemesi

0

2

4

6

8

10

12

14

Merkez Emet Gediz Eksper6z

Bilirkişi  ve  Eksper>z  incelemeleri

Grafik 1

Grafik 2

220

2014 YILINDA PLANLANAN PROJELER

Germiyanoğlu Süleyman Şah (1360-1387) Hamamı Kurtarma Kazısı, Sondaj ve Temizlik Çalışması

İlimiz, Merkez, Börekçiler Mahallesi, Gediz Caddesi’ndeki Ulu Cami arkasında yer alan, Tapu’da 58 pafta, 372 ada, 5,6,7 parsel numarası ile kayıtlı hamam yapısıdır. Süley-man Şah Hamamı, Bakanlığımız, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu’nun 17/07/1987 tarih 3552 sayılı kararı ile 49 envanter numarasıyla tescillenmiştir.

Süleyman Şah Hamamı’nda kurtarma kazılarının ilkine, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 27/07/1999 tarih ve 7150 sayılı ruhsatı ile 16/09/1999 tarihinde başlanıl-mış ve 28/09/1999 tarihinde bitirilmiştir. Kazıların ikincisine, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 09/08/2001 tarih ve 8939 sayılı ruhsatı ile 10/01/2001 tarihinde başlanıl-mış ve 01/11/2001 tarihinde bitirilmiştir.

1999 yılında gerçekleştirilen kurtarma kazısı, sondaj ve temizlik çalışmalarında, ha-mamın bazı bölümleri ortaya çıkarılmıştır. Yapı, ortada kubbe ile çevresindeki simetrik dört kare mekân ve soyunma kısımlarından oluşmaktadır. Yıkanma hücresi olduğu düşünülen dört mekânı birbirine bağlayan 2 adet dehliz açığa çıkarılmıştır. Açılan mekânların taban kısmı mermer kaplı olup, duvarlar kaba kireç harcı ile sıvalıdır. Dış duvarlar yöresel kesme taşla, ara ve iç duvar dolguları irili ufaklı moloz taş ile örülmüştür. Kubbe ve dehliz tonoz-ları tuğladandır1.

Anadolu Selçuklu Devleti’nin ardından Anadolu da meydana gelen beyliklerden Ger-miyanoğulları Beyliği’nde, Süleyman Şah dönemine ait bu yapı önemli bir yer teşkil et-mekle birlikte, bugüne kadar inşaa, onarım veya vakıf kitabesine rastlanmamıştır. 2014 yılı kazı programına göre, kamulaştırmalar bitirildiği takdirde, Kütahya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu ile Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu’nun kararları gereği alanda kurtarma kazısı yapılması planlanmaktadır.

Kureyşler Baraj Alanı’ndaki Kurtarma Kazısı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları

İlimiz, Aslanapa İlçesi, Kureyşler Köyü’ndeki, Kureyşler Barajı etki alanında bulunan Höyüktepe ve Attepe Nekropolü (Mezarlık) Arkeolojik Sit Alanlarında, kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili yapılacak sondaj ve kazı çalışmalarına ilişkin mevzuat kapsamında, 2014 yılında Müze Müdürlüğümüz başkanlığında gerçekleştirilecek çalışmaları kapsamaktadır. Bu proje kapsamında, D.S.İ. 3. Bölge Müdürlüğü sponsorluğunda, kurtarma kazısı çalış-maları yürütülecektir. Konuyla ilgili protokol imzalanmıştır.

1 TÜRKTÜZÜN, M., 2003: “Germiyanoğulları’ndan Kalma Hamam Yapısı Kurtarma Kazısı”, 13. Müze Kur-tarma Kazıları Semineri 22-26 Nisan 2002 Denizli, Ankara: 93-96.

221

Çiledir Höyük Kurtarma Kazısı, Sondaj ve Temizlik Çalışmaları

Kütahya İli, Merkez, Aslanlı Köyü (Ağızören Köyü sınırı), Çiledir Mevkii, Çiledir Deresi yakınında yer alan ve aynı zamanda Çelikler-Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessese Müdürlüğü’nün çalışma ve kömür alma sahası içinde yer alan sahada, Müdürlüğümüzce 2009 yılından bu yana sürdürülen kurtarma kazısı, sondaj ve temizlik çalışmalarına, 2014 yılında da devam edilmesi planlanmaktadır.

Çiledir Höyük’te 2014 yılı kazı programına göre, Erken Tunç Çağı mimari dokusunun ortaya çıkarılmasının yanı sıra, yamaç kısımlarında yer alan mimari öğelerin de ortaya çıkarılması planlanmaktadır.

Ağızören Nekropolü Kurtarma Kazısı ve Temizlik Çalışmaları

İlimiz, Merkez, Ağızören Köyü, Höyüktepe Höyüğü’nün doğusunda kalan mevkide, aynı zamanda Çelikler-Seyitömer Linyit İşletmeleri Müessese Müdürlüğü’nün çalışma ve kömür alma havzası içinde yer alan sahada, Orta Tunç Çağı’na tarihlenen nekropolün, daha önce gerçekleştirilen kurtarma kazısına paralel olarak2, 2014 yılında yeni bir kurtarma ka-zısı ve temizlik çalışması gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.

Hacımahmut Nekropolü Kurtarma Kazısı, Sondaj ve Temizlik Çalışması

İlimiz, Çavdarhisar İlçesi, Hacımahmut Köyü’nün 3,3 km’sinde, Kadınlar Paza-rı Mevkii’nde, kaçak kazı neticesinde ortaya çıkan lahit kapakları ve mezarların üzeri, 08/10/2013 tarihinde, yerinde yapılan inceleme neticesinde, kaçak kazının sürdürülmemesi ve yerlerinin belirlenmesinin engellenmesi amacıyla, 2014 yılında mevkide gerçekleştiril-mesi planlanan kurtarma kazısına kadar, toprakla örtülmek suretiyle kapatılmıştır.

Hacımahmut Nekropolü’nün I. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tescil edilme-sine yönelik çalışmalar başlatılmış olup, Müdürlüğümüz 2014 yılı kazı programına göre burada bir kurtarma kazısı yapılması planlanmaktadır.

Kültür Envanteri Çalışmaları İlimizde, Kültür Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ile Bölge Kurulunca tescil

edilen 1510 adet Kültür ve Tabiat Varlığı bulunmaktadır. Bu kültür varlıklarına yönelik kültür envanteri çalışmaları başlatılmış olup, 2014 yılında basımı gerçekleştirilecektir.

Müdürlüğümüz tarafından yapılan çalışmalarda, kültür envanteri iki bölüm halinde ele

alınmıştır.

1. İlimiz dâhilindeki tescilli kültür varlıklarını içermektedir (Dinsel, Askeri, Sivil Mi-marlık vb. gibi).

2 TÜRKTÜZÜN, M., 2002, “Kütahya İli, Merkez, Ağızören Köyü’ndeki Hitit Nekropolü Kurtarma Kazısı”, 12. Müze Çalışmaları ve Kurtarma Kazıları Sempozyumu 25-27 Nisan 2001 Kuşadası, Ankara: 241-250.

222

2. İlimiz dâhilindeki arkeolojik sit alanlarını içermektedir. Kütahya’da 2013 yılı sonu itibarıyla toplam 250 adet arkeolojik tescilli sit alanı bulunmaktadır.

Kütahya Arkeoloji ve Maden Müzesi Projesi

Kütahya -Eskişehir yolunun sol tarafında, yeni yapılan otogar karşısındaki mera va-sıflı arazi, Kütahya Arkeoloji ve Maden Müzesi yapılması amacıyla, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsis edilmiştir.

Yeni yapılacak müze binası yapımı için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü sponsorluk desteği verecek olup, konuyla ilgili protokol imzalanmıştır.

İzmir Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü’nce, Kütahya Arkeoloji ve Maden Müzesi, Mima-ri Teşhir Tanzim Peyzaj Mimarlığı, Alt Yapı, İnşaat Mühendisliği, Elektrik Mühendisliği Projeleri’nin hazırlattırılma işi 18/09/2013 tarihinde ihale edilmiş olup, yüz seksen günlü olan proje, 329.000,00 TL. bedelle ihaleyi alan yüklenici firma “Projen Mimarlık Mü-şavirlik Danışmanlık Mühendislik ve Tic. Ltd. Şti.”’ne 19/11/2013 tarihinde yer teslimi yapılmıştır. Müzenin projelerini hazırlayacak olan yüklenici firmadan alınan bilgiye göre, yapılacak müze binası üç katlı olup, yüksekliği yaklaşık on beş metreyi bulacak şekilde tasarlanacaktır. Bina oturma alanı 5000 m.2’lik bir alanı kapsayacaktır.