KÜRESEL-SONRASI KENTLERE DOĞRU: 21. Yüzyılın Başında ANKARA’yı Anlama(ma)

10
Şubat 2010 [Ankara Mimarlar Odası Bülteni, No:77] KÜRESEL-SONRASI KENTLERE DOĞRU: 21. Yüzyılın Başında ANKARA’yı Anlama(ma) Ali Tolga Özden 1 Bu yüzyılın başında gerek ülkemizde gerekse dünyada tartışılan önemli bir mesele, kentlerin plansız ve sağlıksız şekilde büyümesi, kentsel afet risklerin artması, kentlerde daha ciddi boyutlara varan güvenlik sorunlarının ortaya çıkması, küresel kentlerin hızla artan nüfusları ile içine düştükleri çok karmaşık problemlerle başa çıkma kapasitelerinin olmayışıdır. Dolayısıyla, küreselleşmenin özellikle gelişmekte olan ülke kentlerine belki de en büyük yansıması, kentlerde hızla artan fiziksel-sosyal ve kültürel ihtiyaçlara cevap veremeyen yatırımlar, kendi ağırlığı altında ezilmekte olan ve köhneleşen kentsel doku ile kendi güvenliğini sağlamaya çalışan ve kentin dış çeperlerine doğru yayılan, kentin diğer kısımlarıyla bağlantısını büyük ölçüde kesmeye çalışan ve kentin kalanının bu alanlara sızmasını engellemek için ihtiyaç duyduğu fiziksel- ekonomik ve sosyo-kültürel duvarları örmeye çalışan gettolaşmaya yüz tutmuş bir kentsel doku karmaşasıdır. Kentin bütününü düşünmeyen, halen daha tek yapı ölçeğinde kalan yatırımlar da bu plansızlığa hizmet eden küresel kentlerin olağan bir karakteri haline gelmektedir. Özellikle tek yapı ölçeğinde ki yatırımların tasarım ve uygulama dayanaklarının 1 Araştırma Görevlisi, Mimarlık Bölümü, ODTÜ, Türkiye Ziyaretçi Araştırmacı, Hazard Reduction and Recovery Center, Texas A&M Universitesi, ABD (2009-2010) Bu yazı Ankara Mimarlar Odası Bülteni Şubat 2010 Sayısında Yayınlanmıştır 1

Transcript of KÜRESEL-SONRASI KENTLERE DOĞRU: 21. Yüzyılın Başında ANKARA’yı Anlama(ma)

Şubat 2010 [Ankara Mimarlar Odası Bülteni, No:77]

KÜRESEL-SONRASI KENTLERE DOĞRU: 21. Yüzyılın Başında ANKARA’yıAnlama(ma)Ali Tolga Özden1

Bu yüzyılın başında gerek ülkemizde gerekse dünyada tartışılanönemli bir mesele, kentlerin plansız ve sağlıksız şekildebüyümesi, kentsel afet risklerin artması, kentlerde daha ciddiboyutlara varan güvenlik sorunlarının ortaya çıkması, küreselkentlerin hızla artan nüfusları ile içine düştükleri çokkarmaşık problemlerle başa çıkma kapasitelerinin olmayışıdır.

Dolayısıyla, küreselleşmenin özellikle gelişmekte olan ülkekentlerine belki de en büyük yansıması, kentlerde hızla artanfiziksel-sosyal ve kültürel ihtiyaçlara cevap veremeyenyatırımlar, kendi ağırlığı altında ezilmekte olan ve köhneleşenkentsel doku ile kendi güvenliğini sağlamaya çalışan ve kentindış çeperlerine doğru yayılan, kentin diğer kısımlarıylabağlantısını büyük ölçüde kesmeye çalışan ve kentin kalanınınbu alanlara sızmasını engellemek için ihtiyaç duyduğu fiziksel-ekonomik ve sosyo-kültürel duvarları örmeye çalışangettolaşmaya yüz tutmuş bir kentsel doku karmaşasıdır. Kentinbütününü düşünmeyen, halen daha tek yapı ölçeğinde kalanyatırımlar da bu plansızlığa hizmet eden küresel kentlerinolağan bir karakteri haline gelmektedir. Özellikle tek yapıölçeğinde ki yatırımların tasarım ve uygulama dayanaklarının1 Araştırma Görevlisi, Mimarlık Bölümü, ODTÜ, TürkiyeZiyaretçi Araştırmacı, Hazard Reduction and Recovery Center, Texas A&M Universitesi, ABD (2009-2010)Bu yazı Ankara Mimarlar Odası Bülteni Şubat 2010 Sayısında Yayınlanmıştır

1

Şubat 2010 [Ankara Mimarlar Odası Bülteni, No:77]

bütünüyle tüketim üzerine kurgulanması, kentin ihtiyaçlarına vekentsel adaletsizliklerin ortadan kalkmasına, kentselgerilimlerin azaltılmasına yardımcı olmak bir yana, kentseltüketimin ve adaletsizliğin, dolayısıyla da kentselgerilimlerin daha da artmasına yol açtığı bir gerçektir.

Küresel kentlerin kendi kendilerini hızla kemirerek yok etmeyolunda ilerlediği bu dönemde belki de çok uzun sürmeyecek birsüreç sonunda yeni bir kent anlayışı ile karşı karşıyakalacağız. Küresel-Sonrası Kentler olarak adlandırılabilecek bu yeniyaşam ve yerleşim alanları aslında küresel kentlerintükettiklerinden arta kalanlar olarak karşımıza çıkacaktır.

Sanayi kentlerinin, üretim sektörleri ve yapıları ile ortayaçıkan dokuları yerlerini sanayi-sonrası kentlerin ya daküreselleşen kentlerin hizmet sektörleri ve yapıları ile öneçıkan dokusuna bırakmıştır. 21. yüzyılda ise küresel kentlerin,yavaş yavaş ama yıkıcı adımlarla küresel-sonrası kentlerintüketilmiş kaynakları ile güvensiz ve karmaşık riskler yumağıhaline gelmiş köhneleşen dokusuna doğru evrilmesi! aslındahepimizin üzerinde ciddiyetle düşünmesi gereken bir son veyayeni bir başlangıç için yeterli ip uçları vermiyor mu? Küresel-sonrası kentler insanoğlunun ve yarattığı çevrenin sonu muolacak yoksa yepyeni bir başlangıç mı olacak?

Mimarlık da tam bu noktada, yaşadığımız ve henüz ilk yıllarınıgeride bıraktığımız bu yüzyılda bir çok ütopyayı hayatageçirebilecek bilgi ve teknolojiye ulaşmıştır. Geçmişte bilim-kurgu kitap veya filmlerinde hayal edebildiğimiz teknolojilerinbir kısmına ve pek çok bilim-kurgu filmine dekor olan mimariyapılara, gökdelenlere küresel kentler sahip olabilmektedir.Belki de küresel kentlerin bu imajlarını anlatan önemlietiketlerden birisi de gökdelenler ve devasa alışverişmerkezleridir. Aslında sanayi kentlerinde, özellikle Amerika’daortaya çıkan gökdelen furyasının ilk örnekleri ile 19 yüzyıldakarşılaşmaktayız.

2

Şubat 2010 [Ankara Mimarlar Odası Bülteni, No:77]

Dünyanın en yüksek yapıları sıralamasıKaynak: http://blog.miragestudio7.com/wp-

content/uploads2/2007/07/worlds_tallest_building_burj_dubai_klcc_tower_skyscrapper.gif

ABD’nin Şikago kenti belki de bu anlamda incelemeye değer birörnek olabilir. 20. yüzyılın yükselme yarışında da insanoğlununbu hırsının örneklerini görmek pek hala mümkündür. Uzun yıllaren yüksek olma rekorunu elinde tutan New York - Empire StateBinası (1931 – 381 metre yüksekliğinde), önce rekorunu kendiülkesinden bir başka yükseğe, Sears Kulesine (Sears Tower, 1974– 442 metre yüksekliğinde) bırakmış, ardından da 1990’lıyıllarda küreselleşen kentleriyle bu rekorlar Uzak Doğuülkeleri arasında paylaşılmaya başlanmıştır. 1998 yılındaMalezya’da Petronas Kuleleri (452 metre yüksekliğinde) burekoru eline alırken hükümranlığı 6 yıl sürmüş, yeriniTayvan’da Taipei 101 binasına (2004 - 509 metre yükseliğinde)bırakmıştır. Yeni rekor ise bir Orta Doğu Ülkesi olan ya dakent-ülke olarak nitelendirilebilecek Dubai’den gelmiştir.Dubai Kulesi yani Burj Dubai 800 metre yüksekliği ile şu andadünyanın en yüksek yapısı ünvanına sahiptir.

Belki de küresel kentler tanımına önemli bir örnek teşkiledebilecek olan Dubai, elinde tuttuğu petrol ekonomisine dayalı

3

Şubat 2010 [Ankara Mimarlar Odası Bülteni, No:77]

finansal gücü, hızla artan yatırımları ve hayalgücününsınırlarını zorlama arzusuyla mimarlık ve mühendislik tasarımve yaratıcılığının tüm yollarını kullanabilme imkanınıbirleştirerek ütopyaları gerçeğe dönüştürmeye çalışmaktadır.Dubai, ortaya çıkan kent(sel) dokusu, dev alışveriş merkezleri,sıra sıra gökdelenleri ve yapay adaları ile

Dubai Kulesi – Burj DubaiKaynak: http://ynview.net/some-amazing-places-in-emirate-of-dubai.html

karşımıza kimilerince olağanüstü olarak nitelenen bir yapısergisi çıkarmaktadır. Teknolojinin ulaştığı en son araçlarıkullanarak ortaya çıkarılan bu kent, çölün üstünde ki heybetlive bir o kadar da şaşırtıcı ve aykırı olarak nitelenebilecekgörünümüyle inşa edilmiş küresel kentlerin belki de en simgeselolanıdır. Elbette taşıdığı bu yapısal görünümünü bir simge miyoksa küresel sermayenin ortaya koyduğu bir aşırılık mı olarakdeğerlendirmek gerektiği de tartışma konusudur. Dubai Kulesi’nide belki, bu mimarlık-mühendislik aşırılıklarına bir de dünyarekoru ile imza atma çabası olarak değerlendirmek mümkünolabilir.

Ancak, son döneme damgasını vuran küresel kriz, bu sermaye devikentin de yatırımlarına ağır bir darbe vurmuş, hatta buyatırımların gecikmesi, daha da ötesinde tamamen durması

4

Şubat 2010 [Ankara Mimarlar Odası Bülteni, No:77]

tartışmalarını da alevlendirmiştir. Yüksek yapıları ya da dünyarekortmeni gökdelenleri buluşturan bir ortak noktanın küreselmali krizler olması ilginçtir. 1929 yılında başlayan ve “BüyükBuhran” adıyla da bilinen ABD’nin yaşadığı, tüm dünyayı daetkileyen ekonomik krizin sürdüğü 1931 yılına denk gelenaçılışıyla Empire State Binası, 1997 yılına damgasını vuran veAsya Ülkelerinde en ağır olarak hissedilen “Asya FinansKrizi”nin hemen ardından açılan Malezya’da ki Petronas Kuleleriile 2008 ve 2009 yılına damgasını vuran Küresel kriz içerisindeyapımı büyük ölçüde tamamlanarak bu yıl açılması planlananDubai Kulesi, yapıldıkları dönemin en yüksek yapıları olmaünvanlarının yanında dünyada yaşanan büyük krizlerindeiçerisinde bulunmaları dolayısıyla ortak bir hikayeyipaylaşmaktalar. Pek çok hikayenin olduğu gibi bu hikayelerin dekaybedenleri ve kazananları olmuştur.

Ancak, kapitalist sistemin olağan bir davranışı olarak dayorumlanan bu yükseliş ve sonunda bir kriz ile düşüş, sonratekrar yükselme ve bu yükselişinde yine bir krizlenihayetlenmesi şeklinde devam eden kısır döngü içerisindekimlerin gerçekten kayben olduğu tartışmaya açıktır. Şimdi,Dubai’de küresel krizin etkisiyle işlerinden olan işçiler,devasa inşaat yatırımlarının durmasıyla işlerini kabedenişçiler, tüketim toplumu içerisinde tüketimin yavaşlaması veyadurması ile işsiz kalan hizmet sektörü çalışanları mı gerçektenkaybedenlerdir, yoksa Dubai’li yatırımcılar mı? Yoksa doğalyapı üzerinde ne tür etkileri olacağı bilinmeden deniz üzerindeinşa edilen yapay adaların ve çöl üzerine inşa edilen,altındaki petrolün tüketilmesiyle yaratılan devasa alışverişmerkezleri ve gökdelenlerin tahrip ettiği doğa mıdıretkilenecek ve kaybedecek olan? Ya da küresel ısınmanınetkisiyle tetiklenen doğal afetlerin ve muhtemel deniz seviyesiyükselmelerinin tahrip edeceği bu yapay adalar mıdıretkilenecek ve kaybedecek olan? Kaybedenler bir yana,kaybedilenler nelerdir ona da bakmak gerekir. Bir yerdekibozulmanın domino etkisi ile pek çok bozulmayı etkileyebileceğiya da tetikleyebileceği bilinmektedir. Dolayısıyla tüm

5

Şubat 2010 [Ankara Mimarlar Odası Bülteni, No:77]

kaybedenler aslında bir birlerini etkileyen bir zincirinhalkasını oluşturmaktadırlar.

Bu kısırdöngü içerisinde, özellikle kentlerde yapılanyatırımların kentlilerin refahı ve mutluluğu için mi yoksaküresel sermayenin tüketimi organize etme amaçları için miolduğu tartışılmalıdır. Dolayısıyla, ekonomik yükselişlerinsonunda yaşanan bu kriz dönemlerinin gerçek kaybedenleriküresel sermaye mi yoksa kentliler ile birlikte kentlerinkendileri midir sorusu gerçekten üzerinde dikkatlice düşünmeyihak etmektedir. İnsanoğlunda yükselme, ya da en büyüğünü yapma hırsı belkitarih boyunca karşılaşılagelmiş bir karakteristiktir. Buyaklaşım ile efsanelere bile konu olan yükselme hırsı kendisiniyüksek yapılar inşa etme ile simgeleştirmiştir. Babil Kulesi’debir anlamda bu hırsı anlatan bir efsane olarak söz konusuedilebilir. İnsanın Tanrı’ya ulaşma ve yükselme hırsınısembolize eden bu yapı, kendisini inşa edenlerin Tanrıtarafından cezalandırılmaları ile son bulmuş bir efsaneyiişaret etmektedir.

Dubai Kulesi ve Babil Kulesi; Gerçek ve Efsane...Kaynak: http://www.eikongraphia.com/?p=1318

21. Yüzyılın ilk yıllarında, kentlerin içinde bulunduğu krizaslında kaynakların kontrolsüzce ve hızlıca tüketilmesi, yokolan kaynakların yerine yenilerinin konulamaması ve kentsel

6

Şubat 2010 [Ankara Mimarlar Odası Bülteni, No:77]

dokunun sürdürülebilirliği yerine tüketilebilirliği üzerinekurgulanan bir gelişme yaklaşımının izlenmesi ile birliktekentsel riskleri daha da arttıran bir yaklaşım ortayakonmasıdır. Bu risklerin etkilerini daha da arttıran vekarmaşık hale getiren, insanoğlunun yeni riskler üreterek,doğal riskleri üretilmiş riskler ile birleştirmesi, içindençıkılması çok daha güç sorunlara neden olmasıdır. Kentlerin,kentlilerin ve kent yöneticilerinin bu sorunlarla baş edebilmekapasitelerinin olmaması, ya da bu yönde bir hazırlıklarınınolmaması kentsel risklerin afetlere dönüşmesinde tetikleyicibir unsur olmakta, afet sonrası kentin ve kentlilerintoparlanma süreçlerini geciktirici etkisi olmaktadır.

Oysa ki, kentin planlanması için kullanılan yöntem veyaklaşımlarda, üretilen projeler kentin sürdürülebilirliğiüzerine kurgulanmalı, kentsel riskleri ve gerilimleriazaltacak, bu risklerin afete dönüşmesine izin vermeyecek birkapasite oluşturulmasına çalışılmalıdır. Kent için yapılacakyatırımlar da artık küresel kentlerin taşıdığı yüksek riskpotansiyelinin farkında olmalı ve planlamalar bu yöndeyapılmalıdır.

Ankara, elbette Dubai örneğinde veya Uzak Doğu Küresel Kentleriörneğinde ki gibi adından yüksek yapıları ile söz ettiren birkent imajı çizmemektedir. Ancak, kentte yapılan yatırımlarabakıldığında, yıllardır çözüme kavuşturulamayan ve bir türlütamamlanamayan metro sistemi (ya da toplu taşıma sistemi),gittikçe köhneleşen ve terk edilen tarihi kentsel dokusu,kentin çeperlerine hızla yayılan ve gettolaşmaya doğru gidenuydu kentler, altyapı sorunları, trafik sorunları ve busorunların ürettiği riskler ile mücadele edebilecek herhangibir yatırım olmadığı görülmektedir. Tüm bunların yanı sıra, tekyapı ölçeğinde yükselme eğilimi olmasa da yatayda tek yapıölçeğinde büyüme eğilimi gösteren bir yatırım anlayışı tümkenti hem fiziken hemde sosyo-kültürel anlamdadeğiştirmektedir. Her yıl birden fazlasının açıldığına şahitolduğumuz ya da bizzat deneyimlediğimiz devasa alışverişmerkezleri belki de küresel kentlerin düşey tutumlarının

7

Şubat 2010 [Ankara Mimarlar Odası Bülteni, No:77]

yatayda yansımaları olarak ele alınabilir. Kentsel imge olarakAnkara şehri artık bu alışveriş mekanları ile anılmaktadır.Sayısını dahi bilmekte zorlandığımız, bir şekilde birbirininfonksiyonel hatta fiziksel ve görsel kopyaları haline gelmişolan bu devasa kütleler, sanayi kenti aşamasını büyük ölçüdeyakalayamamış, üretemeden tüketmeye geçen küresel kent imajınauygun bir yapıyı Ankara kentine de yamamaktadır. Ankara’nın buşekilde evrilmesi! kenti anlamak ve yorumlamak için gerekliolan tartışma ortamında yerini çoktan almıştır. Kentinihtiyaçlarının tespiti, kentsel dokunun sürdürülebilirliği,kentsel altyapının ve fiziksel dokunun sağlıklı olması,kentlilerin huzur refah ve mutluluğu, gelecek nesillerin aynıdoku içerisinde yaşama şansları, kentin sahip olduğu her türlüriskin azaltılması ve gelecek risklere karşı kapasiteoluşturulabilmesi, kentin kullanıcılarının karar almasüreçlerine katılımı ve daha pek çok konuda acil ihtiyaçlarortada dururken, alışveriş merkezli bir kentsel evrimin ne türbir kent kurgusuna hizmet edeceğini anlamak gereklidir.

Her yeni açılan alışveriş merkezinin bir öncekini tükettiği,sadece tüketilen bu mekanların ve kentsel alanların ne ölçüdetüketildiği konusunun değil, yapılan bu yatırımların zamaniçerisinde atıl olma ve harcanan kaynak ve enerjinin boşagitmesi riskini doğurduğunu anlamak gerekir. Kentin bu şekildegelişme göstermesi, yakın bir gelecekte üretemeyen toplumlardadaha da ağır faturaları olacak olan hızla tüketilen kaynaklarınyerlerine konulamaması ile birlikte kentlerin bir takım küreselkent artıklarına dönüşme riski ile karşı karşıya olduğumuzgerçeğini göstermektedir. Dolayısıyla, Ankara kenti de buyapısıyla Küresel-Sonrası kentler içerisinde yerini almaya adayolarak, böyle bir enkazı taşıma potansiyeli ile karşıkarşıyadır. Asıl tehlikeli olan ise, ortaya çıkması muhtemel buenkazı ortadan kaldıracak ya da iyileştirebilecek kapasitelerinoluşturulamaması nedeniyle kentin bütünüyle köhneleşmesi ve yokolması tehdidiyle karşı karşıya olmasıdır.

Burada söz konusu edilmesi gereken, olası risklerintanımlanması ve kentin gelişiminde uygulanan mevcut

8

Şubat 2010 [Ankara Mimarlar Odası Bülteni, No:77]

politikaların tamamıyla revize edilmesi gerekliliğidir. Ankarakentinin küresel bir kent olma çabası içerisinde alışverişmerkezleri ile evrilmesi fikrinin geçerliliği olamayacağınınçok iyi anlaşılması gerekmektedir. Mevcut yönetimlerin yatırımolarak tercih ettikleri yüksek yapılar ya da gökdelenlerdikmek, ya da devasa alanlara alışveriş merkezleri kurmakyaklaşımının iflas etmek üzere olduğunun ipuçları karşımızdadurmaktadır. Dünyada, çökmekte olan küresel finans merkezleriile beraber küresel sermayenin ortaya çıkardığı kentler butehlikenin önemli ipuçlarıdır. Ankara’yı anlamama üzerinekurgulanan kentsel politikalar, kentin mevcut risklerininüzerini örterek yeni riskler üretmekte ve gelecek için çok dahabüyük tehlikeler ile karşı karşıya kalmamıza neden olmaktadır.

Ankara’yı anlama, kentin ne olmak istediğini anlama sadeceküresel bir kent olma hedefi ile değil küresel-sonrası kentleriçerisinde sürdürülebilir bir kent olma anlayışını da ortayakoymalıdır. Küresel-sonrası kentlere doğru yol alırken, buyüzyılın başında eğer Ankara’yı doğru anlayabilirsek geleceknesillere daha güvenli ve sürdürülebilir kentler bırakabiliriz.Ankara’yı doğru anlamak da en başta, doğru kararlar verebilenve gelecek vizyonu güçlü olan, sürdürülebilir kentsel gelişmeanlayışına sahip, halkın karar verme süreçlerine katılımınaolanak sağlayan merkezi ve yerel yönetim anlayışı ile olabilir.

Ankara’da Alışveriş Merkezleri

Yararlanılan Kaynaklar Ankara’da Alışveriş Merkezleri ResimleriResim Kaynakları; http://www.koray.com.tr/images/top_photos/karum.jpg,

9

Şubat 2010 [Ankara Mimarlar Odası Bülteni, No:77]

http://www.arkitera.com/UserFiles/Image/news/2007/03/20/arcadium.jpg,http://www.mo.org.tr/belgedocs/2-cepa.gif,http://www.resimmotoru.com/data/media/88/46273977.jpg,http://www.arkitera.com/UserFiles/Image/news/2009/04/27/panora.jpg, http://img152.imageshack.us/i/14272089gk1.jpg/ BRIAN MURPHY, 2009, Dubai mega-tower `last hurrah' to age of excess,

Associated Press Yazarı, 2 Aralık http://news.yahoo.com/s/ap/20091202/ap_on_bi_ge/ml_dubai_tallest_tower

10