"Kaybolanların İzinde Doğu İpek Yolu Seyahati VII: Turfan-1", Türk Dünyası Tarih Kültür...

6
İPEKYOLU TARİH TEMMUZ 2014 39 A mal yok… Bir zamanlar İpek Yolu’na hâkim olan Doğu Türkistanlıların bugünlerde iki elini açarak sıkça te- rennüm ettikleri bir söz. “Çare yok” mânâsına gelen bu ifadenin başka hiçbir dilde bu kadar acı ve boş ver- miş bir edayla söylediğini tahmin edemezdik. Amal yok diyen gözler ise dâima yere bakıyor. Yanlış anlaşılma- sın başlar eğilmiş ve dizler çökülmüş falan değil; gurura yedirememezliğe hafif gülümseme eşlik ediyor. O ince gülüşteki sırra erişebilenlerden oldu- ğumuz için kendimizi bahtiyar sayı- yorduk. 2 Ağustos 2013 tarihinde sabah erkenden Kumul’dan Turfan’a doğru yola çıktık. Dostumuz A, ne dediysek de bizi bırakmadı ve bizzat arabasıyla götürdü. Tanrı Dağları’nın eteklerin- den Turfan’a doğru ilerlerken Çin’in yüzlerce kilometre boyunca kurduğu kuyularla petrol ve gaz çıkardığını müşahede ettik. Kendisinin o babacan ve sert gö- rünüşüyle dudaklarından dökülen çocuksu karındaşlarım kelimesi dün- yada çok az kaldı galiba. Kardeşim kelimesi bu yüzden yerini tutmuyor herhalde. Turfan’da bizi karşılayan A’nın dostu F, kutsal emaneti alır gibi sarıldı bizlere. Uzak dedelerinden ka- lan vasiyetin bir parçasıymışız gibi davrandı. Türklüğün nazlı yâri olan Turfan’a gelmiştik, hülyalarla süslü bir geçitteydik. Otele Yerleşmemiz F Efendim, tüm ısrarlarına rağ- men evinde kalmayacağımızı an- layınca bizi yakınlardaki bir otele götürdü. Onların evinde kalırsak dostlarımız, Demir Yumruk Çin’in Kamu Güvenlik Birimleri tarafından “yardım ve yataklık” ile suçlanabilir- lerdi. Hâlbuki bizim İpek Yolu’nda kaybolanların tespitinden başka bir maksadımız yoktu. Bugünkü vazi- yetle çok az alakadar oluyor, hatta bugünkü şehirlerin resimlerini dahi çoğu kez çekmiyorduk. Korku ve adalet arasında nasıl bir denge var tam olarak bilmiyoruz, ama Allah’ın hak ile hakikati tecelli ettireceğinden de emindik. Dostumuza eğer varsa Uygurların otelinde kalmak istediğimizi söy- leyince bize Uygurların otellerinin pek iyi olmadığını, rahat edemeye- ceğimiz söyledi ve Çinlilerin oteline götürdü. Doğu Türkistan’ın içleri- ne ilerledikçe Çinlileri şımarıklığı artıyordu. Kabûl masasında oturan kızların fingirdeşerek pasaportları- mızı işlemesi ve dostumuza şoför muamelesi yaparak “biz sizin gibi- leri biliriz” edalarında olmaları çok zorumuza gitmişti. Biz mi artık kendi kendimize abartıyorduk yoksa dostu- muz mu artık alışmıştı bu duruma bi- lemiyorduk. Yoksa amal yok demek mi lâzımdı? Kaybolanların İzinde Doğu İpek Yolu Seyahati / VII TURFAN / 1 Yazı ve Fotoğraflar: Araş. Gör. Kürşat Yıldırım * - Elvin Yıldırım ** [email protected] Tanrı Dağları’nın eteklerinden Turfan’a ilerleyen yol Doğu Türkistan’ın hemen her yerine kuyular vurulmuştur

Transcript of "Kaybolanların İzinde Doğu İpek Yolu Seyahati VII: Turfan-1", Türk Dünyası Tarih Kültür...

İPEKYOLU

TARİH TEMMUZ 2014 39

Amal yok… Bir zamanlar İpek Yolu’na hâkim olan Doğu Türkistanlıların

bugünlerde iki elini açarak sıkça te-rennüm ettikleri bir söz. “Çare yok” mânâsına gelen bu ifadenin başka hiçbir dilde bu kadar acı ve boş ver-miş bir edayla söylediğini tahmin edemezdik. Amal yok diyen gözler ise dâima yere bakıyor. Yanlış anlaşılma-sın başlar eğilmiş ve dizler çökülmüş falan değil; gurura yedirememezliğe hafif gülümseme eşlik ediyor. O ince gülüşteki sırra erişebilenlerden oldu-ğumuz için kendimizi bahtiyar sayı-yorduk.

2 Ağustos 2013 tarihinde sabah erkenden Kumul’dan Turfan’a doğru yola çıktık. Dostumuz A, ne dediysek de bizi bırakmadı ve bizzat arabasıyla götürdü. Tanrı Dağları’nın eteklerin-den Turfan’a doğru ilerlerken Çin’in yüzlerce kilometre boyunca kurduğu kuyularla petrol ve gaz çıkardığını müşahede ettik.

Kendisinin o babacan ve sert gö-rünüşüyle dudaklarından dökülen çocuksu karındaşlarım kelimesi dün-yada çok az kaldı galiba. Kardeşim kelimesi bu yüzden yerini tutmuyor herhalde. Turfan’da bizi karşılayan

A’nın dostu F, kutsal emaneti alır gibi sarıldı bizlere. Uzak dedelerinden ka-lan vasiyetin bir parçasıymışız gibi davrandı. Türklüğün nazlı yâri olan Turfan’a gelmiştik, hülyalarla süslü bir geçitteydik.

Otele YerleşmemizF Efendim, tüm ısrarlarına rağ-

men evinde kalmayacağımızı an-layınca bizi yakınlardaki bir otele götürdü. Onların evinde kalırsak dostlarımız, Demir Yumruk Çin’in Kamu Güvenlik Birimleri tarafından “yardım ve yataklık” ile suçlanabilir-lerdi. Hâlbuki bizim İpek Yolu’nda kaybolanların tespitinden başka bir maksadımız yoktu. Bugünkü vazi-yetle çok az alakadar oluyor, hatta bugünkü şehirlerin resimlerini dahi çoğu kez çekmiyorduk. Korku ve adalet arasında nasıl bir denge var tam olarak bilmiyoruz, ama Allah’ın hak ile hakikati tecelli ettireceğinden de emindik.

Dostumuza eğer varsa Uygurların otelinde kalmak istediğimizi söy-leyince bize Uygurların otellerinin pek iyi olmadığını, rahat edemeye-ceğimiz söyledi ve Çinlilerin oteline götürdü. Doğu Türkistan’ın içleri-ne ilerledikçe Çinlileri şımarıklığı artıyordu. Kabûl masasında oturan kızların fingirdeşerek pasaportları-mızı işlemesi ve dostumuza şoför muamelesi yaparak “biz sizin gibi-leri biliriz” edalarında olmaları çok zorumuza gitmişti. Biz mi artık kendi kendimize abartıyorduk yoksa dostu-muz mu artık alışmıştı bu duruma bi-lemiyorduk. Yoksa amal yok demek mi lâzımdı?

Kaybolanların İzindeDoğu İpek Yolu Seyahati / VII

TURFAN / 1Yazı ve Fotoğraflar:

Araş. Gör. Kürşat Yıldırım* - Elvin Yıldırım**

[email protected]

Tanrı Dağları’nın eteklerinden Turfan’a ilerleyen yol

Doğu Türkistan’ın hemen her yerine kuyular vurulmuştur

İPEKYOLU

TARİH TEMMUZ 201440

Tarihte TurfanTurfan havalisinin en eski

sâkinlerinin Sakalar ve Yüe-çi’ler oldukları bilinmektedir. Hunların Yüe-çi’leri batıya itmelerini mü-teakip şehir Hunlara bağlanmış ve daha sonraları bir ara Çin işgaline girmiştir. Milâttan önceki devirler-de kurulan şehir İpek Yolu’nun en mühim uğrak noktalarından biriy-di.

Dünyanın dört bir yanından gelen mallar bu şehirde değiş to-kuş ediliyordu. Burası aynı za-manda Budizm’in merkezlerinden biriydi. Hunların dağılmasından sonra müstakil bir devlet olarak mevcudiyetini sürdüren bu şehir V. yüzyılın ortalarında Juan-ju-an’lara, hemen ardından sırasıyla Töleslere ve Gök-Türklere bağ-lanmıştır. Gök-Türk Kaganlığı’nın 740’larda sonra ermesinden sonra bir müddet Tibetlilerin istilâsına maruz kalmıştır. Nihayetinde 803 yılında Uygurlar tam olarak şehri ele geçirmişler ve yerleşmişlerdir.

Buradaki Uygurlar 840 yılın-da Uygur Kaganlığı’nın Kırgızlar tarafından yıkılması üzerine 850 yılında Koço Uygur Devleti’ni kurdular. Halk Budist, Manihe-ist ve Nesturî Hıristiyan idi. Bu-dist Uygurlar, şehir yakınlarında Yalkun Dağ’ın bir geçidinde ma-ğaralar oyup içine Budizm’i an-latan resimler yaptılar ve burada tapınak inşa ettiler. Bezeklik Bin Buda Mağaraları denen bu yerler Budizm’in en mühim merkezle-

rindendir. Turfan Uygur Kaganla-rı kendilerine İdikut diyorlardı ve Turfan’ı kışlak ve Urumçi etrafı olan Beşbalık’ı ise yaylak şehir olarak kullanıyorlardı.

Şehir XIII. yüzyılın başların-da Kara Hıtay’lara ve ardından Cengiz Han ve evladına tâbi oldu. Bundan sonra buradaki Uygur-lar huzur içinde yaşayıp Moğol İmparatorluğu’na hizmet etseler de Çağatay Hanlığı, XIII. yüzyı-lın son çeyreğinden XIV. yüzyılın ilk çeyreğine kadar defalarca şeh-ri kuşattı ve tahrip etti. Böylece milâttan önceki devirlerde kurulan bu şehir XIV. yüzyılı müteakip Moğollar ve Uygurlar arasındaki çekişmelerden sonra tahrip olmuş ve yavaş yavaş boşaltılmıştı.

BuylukOtele yerleştikten sonra F

Efendi bizi Buyluk’a götürdü. Bu-rası, Yalkun Dağlar’ın eteğinde, Turfan’ın 13 kilometre uzağın-da, kuzeyden güneye 8 kilometre uzunluğunda ve yarım kilometre genişliğinde bir sahadır. Buyluk arazisinin toplam 400 hektar ol-duğu bilinmektedir.

Bu arazi Hunlar devrinde ku-rulan Pei-liu, Arka Pei-liu ve Çieh adlı devletlerin arasında ahalisinin üzüm yetiştiriciliği ve kurutuculuğu ile meşgul ol-duğu kadim bir yerleşim yeridir. Bugünkü Turfan’ın Üzüm Çi-link Kasabası’na bağlı Buyluk Köyü’nün adı, Divânu Lügati’t Türk’te ve Kutadgu Bilig’de bor yâni “şarap” olarak geçmektedir. Bu hâliyle ad, bor>boy>buy deği-şimine uğramıştır. Böylece Buy-luk, Türkiye Türkçesinde “Üzüm-lük” yâni “üzüm yetiştirilen yer” mânâsında gelmektedir.

Buyluk’ta evlerine misafir ol-duğumuz Uygurlardan üzümün mübarek bir meyve olduğunu, buna “cennet meyvesi” adını ver-diklerini ve üzümü katiyen yere atmadıklarını öğrendik.

Buradaki çalışmalarımız esna-sında rastladığımız bir cenaze me-

Yeni Turfan’ın Uygurlardan arındırılmış “Halk” Meydanı: Ruhsuzluk ve köksüzlük

Buyluk’ta bir evin avlusu

İPEKYOLU

TARİH TEMMUZ 2014 41

rasimi hakkında bazı malûmatlar edindik. Buna göre cenaze sâhibi olan Uygurlar kırk gün boyunca ak giyinirler ve ak sarık ve kuşak takarlar.

Yine Uygurlar arasında yeşil, kızıl ve ak renk en kıymetli renk-lerdir. Siyah renk ise pek itibar görmez. Cenazede kızıl renk ke-sinlikle giyilmez. Düğünlerde de erkekler ve kızlar ak elbiseler gi-yerler.

Yine Buyluk’tan evine misafir olduğumuz Uygur evle-rinde bahçe kapısından girdikten sonra avluya “aralık” ve avludaki üzüm bağı ile yapılmış çar-dağa “barank” denmektedir.

Buyluk’ta-ki Uygurlar üzümlerini ye-dinci ayın 20’le-rinde toplarlar ve dağlardaki üzüm kurutma mahzenlerine koyarlar. Turfan’ın aşırı sıcak ve kuru ha-vasında bu üzümler on beş günde kurur ve ardından satılır.

Buyluk’ta yaptığımız incele-melerden sonra şehre inerek bir açık hava lokantasında yemek ye-dik. Yemekte Uygurların meşhur hamurlu ve etli sulu yemekleri

“suyuk aş” ve kuzu şiş yedik ve ya-nında kvas dedikleri çavdar, buğ-day veya arpa ekmeği mayasıyla üretilen ve soğuk ikram edilen alkolsüz ve şekerli içecekten iç-tik. Bu içeceğin Doğu Türkistan’a Ruslardan geldiği söylenmektedir.

Yemekten sonra F Efendi’den bizi otelimize yakın bir yere bırak-masını rica ettik.

Akşam karanlığında biraz bugünkü yeni şehri gezdikten

sonra otelimize döndük. Oteli-mizde internet

bağlantısıyla probleminin hal edileme-

mesinden dolayı otel

görevlilerini azarlamam

üzerine otelde çalışan bir

Uygur hanı-mın odamıza gönderilmesi

bizim tüm yelkenleri suya

indirmemize sebep oldu. Artık Çinlilere daha da kızgın-

dım çünkü onlar benim kıramaya-cağım birini gönderiyorlardı.

Ben kızcağıza mühim değil diyerek teşekkür ederken onun si-masında duruma vakıf olmaktan kaynaklanan mahcubiyetin çoktan farkına varmıştık.

Buyluk’ta asırlara direnen rengarenk kapılar

Buyluk’ta dağ yamaçlarında üzüm kurutma mahzenleri

Kadim İdikut ŞehriErtesi gün ilk iş olarak kadim

İdikut Şehri’ne gittik. Asıl Tur-fan olan, eskiden Koço adıyla anılan ve geniş bir sahada kuru-lan şehir üç kısımdır: Dış şehir, iç şehir ve kagan sarayı şehri.

Dış şehrin çevresi 5.4 kilo-metredir ve şehri çevreleyen surlar 12 metre kalınlığında ve 11,5 metre yüksekliğindedir.

Duvarlar pişmiş topraktan dikilmiştir. Üçü güneyde ve di-ğer üç yönde ikişer olmak üze-re dört ana noktada dokuz şehir kapısı vardır. Dış şehrin güney-batı ve güneydoğu kısmında iki tapınak bakiyesi vardır.

Güneybatıdakinin bir kapısı, bir avlusu, bir vaaz yeri, Budist külliyatların saklandığı bir kü-tüphane ve rahiplerin mesken-leri vardır. Güneydoğusunda-kinde ise çok köşeli bir kule ve bir ibadet mağarası vardır. Ma-ğaradaki duvar resimleri hâlâ mevcuttur.

Şehre kuzey kapısından gi-riş yaptık (plana bakınız). Şeh-re girdikten sonra hemen batı (sağ) tarafta bir kısım yapılar vardır. Giriş kapısı yanındaki

Şehrin kuzey giriş kapısının hemen batısında (sağında) yer alan kompleks

İç şehrin batı duvarından bir ayrıntı

İPEKYOLU

TARİH TEMMUZ 201442

bu kompleksin muhtelif devlet dairelerinin bir araya getirilmiş hâli ve Turfan’a gelen elçilerin ve heyetlerin muamele gördüğü bir yer olduğu bilinmektedir.

İç şehir, dış şehrin tam orta-

sındadır ve etrafı 3 kilometredir. İç şehrin batı ve güney surla-rı mevcuttur. Doğu ve güney kısımları ise büyük zarar gör-müştür. Sadece kuzeydoğudaki yükseklikler ve güneydoğudaki

zeminler mevcuttur. İç şehrin kapılarından geriye hiçbir şey kalmamıştır.

Kagan sarayı iç şehrin ku-zeyindedir ve güney duvarı iç şehrin, kuzey duvarı dış şehrin duvarıyla ortaktır.

Şehir her bir köşesi 700 met-re olan dikdörtgen zemin üze-rine kuruludur. Şehrin içinde ortalama 3,5 ila 4 metre yüksek-liğinde temel taşları vardır. Bu-rada yüksek bir yapı olan Turfan Kaganı’nın sarayı bulunmaktay-dı.

Dış şehrin güneybatısına dayanan büyük Buda tapınağı Turfan Karahoca Uygur Devle-ti devrinde inşa edilmiştir. Gü-neye bakan tapınak dikdörtgen şeklindedir ve etrafı duvarlarla çevrilidir. 10.400 metrekarelik alanda kurulan tapınak doğudan batıya 130 metre ve kuzeyden güneye 80 metredir.

Yapı doğu batı istikametinde inşa edilmiştir. Tapınağa ilerler-ken önce büyük bir giriş kapısı ardından avlu ve nihayetinde ana yapıya ulaştık. Ana yapı İdikut şehrinin uç batı kısmının ortalarındadır ve kuzeyinde, batısında ve güneyindeki biti-şik yapılar rahiplerin mesken-leri olarak yapılmıştır. Avlunun kuzeyinde içinde ibadet edilen kubbeli bir bina vardır.

Yine avlunun güneyinde ve ana giriş kapısının her iki ya-nında Budistlerin toplanma yeri olan yapılar vardır.

İç şehirden bir ayrıntı

Şehrin yiyecek ambarlarından bir ayrıntı Şehrin güneydoğusundaki küçük tapınak

İPEKYOLU

TARİH TEMMUZ 2014 43

Tapınağın külliyesinin ana yapısı bir platform üzerinde, 10 metre yüksekliğinde duvarlarla çevrili olarak yükselmektedir.

Türklüğün en mühim kadim yerleşimlerinden biri olan bu şehirde muazzam su depoları ve suların taşındığı künklerden mü-rekkep harikulade bir su şebe-kesi vardır. Bilindiği gibi Türk medeniyeti aynı zamanda bir su medeniyetidir.

Şehirde şehrin yiyecek ve sebze-meyve stokunun sağlan-dığı ambarlar vardır. Bu hâliyle şehrin dünyanın en sistemli ve düzenli şehirlerinden biri olduğu söylenebilir.

Saatler süren inceleme ve ölçümlerimizin ardından şehrin güneyine doğru ilerledik ve iç şehrin güney kısmında kalan bir duvar bakiyesine daha rastladık.

Şehrin güney duvarına var-dıktan sonra duvar boyunca do-ğuya doğru ilerledik ve şehrin güneydoğu ucunda bazı yapıla-ra rastladık. Bu bakiyeler doğu ve güney duvarından 120 metre uzaklıktadır ve küçük Buda tapı-nağının 90 metre güneybatısında yer almaktadır. Bina kuzeyden güneye 25 metre ve doğudan

batıya 13 metre ölçülerindedir ve 300 metrekarelik bir alana kurulmuştur. Binanın iki evden ibaret olduğu anlaşılmaktadır.

Bu yapının hemen kuzeyba-tısında küçük bir Buda tapına-ğı vardır. Bu tapınak içerisinde bazı duvar resimleri hâlâ mev-

Avludan bir ayrıntı

İçinde ibadet edilen kubbeli yapı

İdikut şehri su şebekesininana su depolarından biri

Kagan Sarayı’nın dış kuzeyden görünümü

İPEKYOLU

TARİH TEMMUZ 201444

cuttur.Tapınağın içine girdiği-

mizde gerçekten büyülen-miş gibi olduk.

Atalarımızın ibadetha-nelerine ayak basmak, on-ların elledikleri duvarları ellemek…

Kadim Türk şehir me-deniyetinin son numune-lerini görebildiğimiz için o kadar bahtiyardık ki. Bu bakiyeler de belki diğerle-ri gibi yakın bir gelecekte Çin dozerleriyle yerle bir olacak.

Küçük tapınaktan kuze-ye doğru ilerleyince İdikut şehrinin doğu duvarının or-talarında bir kısım yapılara rastladık. Bu yapılar dış şehrin doğu duvarına 130 metre ve güney duvarına

500 metre uzaklıktadır. İki kısımdan olan yapı-

lar 1.500 metrekarelik bir sahada kurulmuştur.

Batı kısmı doğudan batıya 26 metre ve kuzey-den güneye 27 metredir. Toplam altı ev ve iki avlu vardır.

Evlerin çoğu yığma topraktan yapılsa da bazı yerleri kerpiçtendir. Doğu kısmı ise doğudan batıya 12 metre ve kuzeyden gü-neye 32 metredir.

Burada bir Buda tapı-nağı ve iki kerpiç ev inşa edilmiştir. Burada yapılan arkeolojik kazılar netice-sinde kil kap, çanak, kava-noz gibi ev eşyaları ve hilal ve yuvarlak şekillerde çini-ler çıkmıştır.

Yalkun DağBir Uygur efsanesine göre, Tanrı Dağ-

ları’nın derinliklerinde yaşayan bir ejderha küçük bir çocuğu yemişti.

Bir Uygur kahraman ejderha ile üç gün yiğitçe dövüşmüş ve nihayetinde onu sekiz parçaya bölmüştü.

Ejderhanın etleri kanıyla renklenen kıp-kızıl dağlara dönüşmüştü. Bu sekiz parça Yalkun Dağ’daki sekiz vadiye dönüşmüştü ki bunlardan biri de Buyluk idi.

Yalkun Dağ, Tanrı Dağları’nın Turfan sahasındaki silsilesidir. Dağlar Taklamakan Çölü’nün kuzey ucunda ve Turfan Şehri’nin doğusunda uzanmaktadır. Yer hareketleri ve erozyonlar sebebiyle dağın görüntüsü alev gibidir.

Yaklaşık 100 kilometre uzunluğunda ve 5-10 kilometre genişliğinde olan bu dağlar Turfan havzasını doğudan batıya kesmekte-dir. Dağların ortalama yüksekliği 500 metre-dir ve bazı zirvelerde 800 metreye ulaşmak-tadır.

Bu dağlar Doğu Türkistan’ın en sıcak yerlerindendir ve sıcaklık yazları ortalama 50 derecedir.

İpek Yolu’nun bugün artık kaybolan şa-hikalı günlerinde tüccar kafilelerinin geçtik-leri bu dağların eteklerinde Buda tapınakları inşa edilmiş ve yine bu dağların eteklerinde Budizm’in mühim merkezlerinden biri olan Bezeklik Mağaraları oyulmuştur.

Turfan’ı tarife imkân yoktur. Buradaki medeniyet bakiyeleri Türklerin nasıl yüksek bir şehir kültürüne malik bulunduklarını faz-lasıyla göstermektedir.

Gelecek sayımızdaTurfan ile devam edeceğiz.

Yalkun Dağlar alevi andırmaktadır

Küçük tapınağın içindeki duvar resimleri

Şehrin doğu kısmındaki yapılardan bir ayrıntı