Kamusal Alan Tart şmas Sürüyor
-
Upload
khangminh22 -
Category
Documents
-
view
0 -
download
0
Transcript of Kamusal Alan Tart şmas Sürüyor
mimar•ist 2007/1 1
ED‹TÖRDEN
Mart 2007 • Y›l: 7 • Say›: 23 Yay›n Türü: Yerel, süreli
Yay›nlayanTMMOB Mimarlar Odas› ‹stanbul Büyükkent fiubesi
SahibiTMMOB Mimarlar Odas› ‹stanbul Büyükkent fiubesi ad›naEyüp Muhcu
Genel Yay›n YönetmeniDeniz ‹nceday›
Yay›n KoordinatörüFatma Öcal
Yaz› ‹flleri SorumlusuMetin Karada¤
Yay›n KuruluAyflen Ciravo¤lu, H. H. Günhan Dan›flman, T. Gül Köksal,Kubilay Önal, H. Bülend Tuna
Dan›flma KuruluZeynep Ahunbay, Nur Ak›n, Ülkü Alt›noluk, Bilge Ar›kan, ErsinAr›soy, Harun Bat›rbaygil, Afife Batur, Cengiz Bektafl, ‹hsanBilgin, Çelen Birkan, Hasan Çak›r (Almanya), H. Besim Çeçener,Oktay Ekinci, Cengiz Eruzun, Nur Esin, Nuran Zeren Gülersoy,Sümer Gürel, Ersen Gürsel, Yücel Gürsel, Havva Kanbur(‹spanya), Ruflen Kelefl, Do¤an Kuban, Mehmet Küçükdo¤u,Derya Oktay (K›br›s), Sabri Orcan, Selim Ökem, Deniz ErinselÖnder, Hakk› Önel, Gülflen Özayd›n, Hasan Cevat Özdil, Asl›Erim Özdo¤an, Y›ld›z Sey, fiükrü Sürmen, Mete Tapan, U¤urTarhan, Ahmet Tercan, Necdet Teymur, Afflar Timuçin, RüksanTuna, Hülya Turgut, Y›ld›z Uysal, Mücella Yap›c›, HüsnüYe¤eno¤lu (Hollanda), Zekiye Yenen, Emre Zeytino¤lu
Yay›n Yönetim ve Yaz›flma AdresiY›ld›z Saray› D›fl Karakol Binas›, Barbaros Bulvar› Befliktafl 34349 ‹stanbulTel: 0212 227 69 10 Faks: 0212 236 85 28e-posta: [email protected] www.mimarist.org/mimarist
Mali KoordinasyonSami Y›lmaztürk
Görsel YönetmenZehra fieno¤uz
Ofset Haz›rl›k Ekol Tan›t›mKireçburnu, Prof.Dr. Aykut Barka Cad. Alparslan Sok. No: 42/1 Sar›yer 34457 ‹stanbulTel: 0212 223 81 51 (pbx) Faks: 0212 223 80 95e-posta: [email protected]
Bask›-CiltPromat Bas›m Yay›n, ‹stanbul Tel: 0212 456 63 63
Bask› TarihiMart 2007
Da¤›t›mTele Kurye
Reklam ve Yap›m OrganizasyonMimarl›k Vakf› ‹ktisadi ‹flletmesiRecep Pafla Cad. Nimet Abla ‹fl Merkezi No: 18 K.2 Taksim 34437 ‹stanbulTel: 0212 253 45 35 pbx Faks: 0212 253 43 04
Fiyat›: 7,50 YTL Y›ll›k abone ücreti: 26,00 YTLÖ¤rencilere % 50 indirim uygulan›r.
“mimar.ist” dergisi Mimarlar Odas› ‹stanbul Büyükkent fiubesi üyelerineücretsiz olarak gönderilir. Yaz›larda ileri sürülen görüfllerin sorumlulu¤uyazarlar›na aittir. Dergi ad› belirtilmek kofluluyla al›nt› yap›labilir.
Kamusal Alan Tart�şmas� Sürüyor
22. say�m�zdaki dosyam�zda bildiğiniz gibi, kamusal alan tart�şmalar�na yer
vermiştik. Kamusal alan kavram�na ait düşünceleri, farkl� yaklaş�mlar�,
mimarl�ğ�n kuram ve uygulama alanlar�ndan farkl� bak�şlarla ve örneklerle
tart�şmay� amaçlam�şt�k.
Bu say�m�zda, tart�şmam�za devam ediyoruz. “Kamusal Alan / Kamu Yap�lar�”
başl�ğ�n� seçerken, konuya, kamu fikrinin meslekteki yeri, kamu yap�lar�n�n elde
edilme biçimleri, bu bağlamdaki mesleki yöntemler, “kamu mal�” kavram�,
konunun meslekte entelektüel kapasiteyi geliştirici rolü, bina örnekleri ve
eleştirileri, çok kültürlülük gibi farkl� perspektiflerden yaklaşmak istedik.
Dosyam�z�n içeriğinde, kamusal alana ve kamu yap�lar�na ait irdelemeleri;
yar�şmalar, ulaş�labilirlik, plastik sanatlar, yasal haklar ve düzenlemeler, koruma
kavram�, eğitim, sağl�k hizmetleri gibi farkl� bağlamlarda bulacaks�n�z. Ayr�ca
bu say�m�zda, mimar.ist Dan�şma Kurulunun, toplant�m�zda konuyla ilgili oluşan
görüşlerini sizlerle paylaş�yoruz. Dosyan�n d�ş�nda, her zamanki gibi belirli
başl�klar�m�zda yurtiçinden ve d�ş�ndan meslek alan�m�zdaki konulara,
uygulamalara ait katk�lar� izleyebilirsiniz.
Kütüphane’mizde sizler için seçtiğimiz yeni kitaplar� tan�t�yoruz. Bunlar,
özellikle kent ve mimarl�k ilişkisini vurgulayan ve bu bağlam�ndaki çal�şmalara
�ş�k tutabilecek değerli yap�tlar. İnceleme başl�ğ�nda, dünya kentlerine ve
İstanbul’a ilişkin farkl� bir analize ve Fethiye, Kayaköy’ün tarihi, özel mekân� ve
korunmas� üzerine bir makaleye yer veriyoruz.
Proje / Profil sayfalar�m�zda bu kez söyleşimizi, meslek alan�nda gerek değerli
bir akdemiysen olarak, gerekse başar�l� bir uygulamac� olarak yak�ndan
tan�d�ğ�n�z bir meslektaş�m�zla gerçekleştirdik. Prof. Dr. Atilla Yücel, meslek
yaşam� boyunca çok yönlü tart�şan bilim insan� kimliğiyle, farkl� alanlardaki
uygulamalar� ve projeleriyle meslekte kavramsal yaklaş�mlar� uygulama alan�na
başar�yla taş�m�ş bir meslektaş�m�z. Söyleşimizde hem uygulamalar�ndan ve
projelerinden hem de meslek alan�ndaki düşünsel yaklaş�mlar�ndan notlar
bulacaks�n�z. Eğitim bölümümüzde ise, bir mimarl�k öğrencisinin meslek üzerine
yap�lan bir tez çal�şmas� konusundaki görüşlerini ilginç bulacağ�n�z� umuyoruz.
Kent başl�ğ�nda, Miami kenti üzerine mimarl�k tarihi aç�s�ndan bir
değerlendirmeyi okuyabilirsiniz. Kent Arkeolojisi başl�ğ� alt�nda iki yaz�m�z var.
Birincisi, farkl� mimari örneklere ve kavramlara bu bağlamda yöneliyor; ikincisi
ise, Romanya’da, Bükreş kenti banliyösünde yer alan önemli bir endüstri
arkeolojisi alan�n�n, eski vagon fabrikalar�n�n yeniden işlevlendirilme projesi.
Tasar�m / Uygulama sayfalar�m�zda, ülkemizin koruma alan�ndaki iki
uluslararas� ustas�ndan, kentin en önemli kültür miras� varl�klar�ndan olan
Zeyrek Camii’ne ait değerlendirmeleri ve restorasyon uygulama sürecine ait
betimlemeleri okuyabilirsiniz. Ulaş�labilirlik ve “herkes için tasar�m” kavram�na
ay�rd�ğ�m�z bölümde, yine kentsel mekân�n bu konulardaki eksikliklerine dair
eleştirileri okuyabilirsiniz. Sayfalar�m�z�, Yap� Fiziği / Malzeme / Detay
alan�ndan önemli bir konuyla, mimari tasar�m� “sürdürülebilirlik” kavram�
çerçevesinde değerlendiren bir yaz�yla tamaml�yoruz.
Bir sonraki say�m�zda dosya başl�ğ�m�z� Dan�şma Kurulu üyelerimizin de
görüşleri paralelinde “Yüksek Yap�lar” olarak belirlediğimizi duyurmak isteriz.
Dosyada yüksek yap�lara ait değerlendirmeleri, proje ve uygulamalar�, küresel
kenti, farkl� aç�lardan ele alarak tart�şacağ�z. Sizlerin değerli katk� ve
önerileriyle gelişecek ve zenginleşecek dosyam�z için her zamanki gibi
desteklerinizi bekliyoruz.
Haziran 2007’de yeni araşt�rma ve tart�şma başl�klar�nda buluşmak dileğiyle,
Sayg�lar�mla,
Deniz İnceday�
2 mimar•ist 2007/1
4 H A B E R / E T K ‹ N L ‹ KDam Notlar›... / Hasan Çak›r
6 K Ü T Ü P H A N E‹stanbullu Spiro Kostof An›s›na fiehirler ve Sokaklar / H.H. Günhan Dan›flman .................................................6Ifl›k Gölge / Hikmet Temel Akarsu .....................................................................................................................7De¤iflen Mekân / Kubilay Önal ........................................................................................................................8
9 ‹ N C E L E M ETemiz Kentler, Kirli Kentler ve “Pistanbul” / Gürhan Tümer...............................................................................9Kayaköy ve Koruma Üzerine Birkaç Düflünce... / ‹nci fiahin Olgun - Ebru Firidin Özgür.....................................16
23 P R O J E / P R O F ‹ LUran Badur: “Kundurac›l›¤› fliirsellikle ba¤daflt›rabilmek
gerçek mimari yapabilmektir” / Söylefli: Ayflen Ciravo¤lu ..............................................................................23
mimar.ist Mart 2007/1ISSN 1302-8219
mimar•ist 2007/1 3
35 D O S Y A : “ K A M U S A L A L A N , K A M U Y A P I L A R I ”Kamusal Alan, Kamu Yap›lar› / Söylefli ............................................................................................................36Kimlik ve Mimarl›k / Korhan Gümüfl...............................................................................................................40Kamu Haklar›n› Koruma Kavram› / Besim Çeçener .........................................................................................46Yeni Vahalar Gerek / Güven Birkan .................................................................................................................48Yar›flmalar› Diriltmek Öncelikle Kamuya Yarar / Asl› Özbay ............................................................................52Mimari Yap›larda Sanat Yap›t› Uygulamalar› / Nilüfer Ergin ............................................................................55‹ki Kamusal Alan, ‹ki Örnek / Derleyen: Rüksan Tuna .......................................................................................60Demokrasi Kültürü ve Parlamento Binalar› / Derya Bilgiç ...............................................................................61Kentsel Bütün ‹çerisinde Kamu Yap›lar› / Bilge Ayd›n .....................................................................................65
68 E ⁄ ‹ T ‹ MMimarl›k Mesle¤i Üzerine Bir Doktora Tezi ve Bu Teze Küçük Bir Katk› / ‹lker Ertu¤rul ..................................68
73 K E N TMiami’nin Art Deco Yüzü / Mine Tanaç Kiray ................................................................................................73
77 K E N T A R K E O L O J ‹ S ‹Yurt, Praitorion, Kilise ve Cami Mimarisi ‹liflkileriyle Volkanlar / F›rat Düzgüner ...........................................77Bükrefl Faur (Malaxa) Fabrikas›n›n Dönüflümü / Iulius Radulescu ..................................................................90
95 T A S A R I M / U Y G U L A M AZeyrek Camii Restorasyonu / Metin Ahunbay - Zeynep Ahunbay ......................................................................95
101 F A R K L I ‹ N S A N L I K D U R U M L A R ISadece Ulafl›labilir Rejimler Zamana Direnebilir / fiükrü Sürmen ................................................................101
103 Y A P I F ‹ Z ‹ ⁄ ‹ / M A L Z E M E / D E T A YSürdürülebilirlik Ba¤lam›nda Günefl Enerjili Su Is›tma Sistemlerinin Tasar›m Ö¤esi Olarak De¤erlendirilmesi / Esra Sak›nç - Müjgan fierefhano¤lu Sözen .....................................103
‹Ç‹NDEK‹LER
4 mimar•ist 2007/1
HABERETK‹NL‹K
Bir Tasar›m ‹mecesi Birkaç y›ldan beri Avrupa’n›n finansmerkezi Frankfurt’u eski bir tart›flmayeniden sard›. Frankfurt’un orta yerin-de, bir zamanlar krallar›n taç giydi¤iDom (katedral) ile yüzy›llard›r Frank-furt ahalisinin cinleri bafl›na üflüfltük-çe topland›¤› Römer Meydan› aras›n-da boy gösteren naml› “Teknik Bele-diye Binas›”ndan boflalacak alan›n
flenlendirilmesi nas›l olsun? Eskininrekonstrüksiyonu mu, modern mi? “Teknik Belediye Binas›”, savafl son-ras› y›k›k merkezin yeniden imar› dö-neminin “Rekonstrüksiyon mu, mo-dern mi?” tart›flmalar›, yar›flmalar›aras›nda 1970’li y›llarda Dom ile Rö-mer aras›na dikilmifl, dikilir dikilmezde herkesin gözüne batm›fl ve y›llarcadillerde dolaflm›fl... Gel zaman git zaman Frankfurt Bele-diyesi bu gelgelsiz dikintiyi gözdenç›kard›.2005 y›l›nda binay› al›p y›kma ve bualan› -tarihî merkezin ruhuna uygunbir flekilde- yeniden flenlendirme ka-rar› ald›; bir fikir projesi yar›flmas› dü-zenledi. Yar›flmada ilginç fikirler ortaya ç›kt›.KSP Mimarl›k Bürosu’nun projesi ka-bul gördü. Proje eski merkezin mekândokusunu göz önünde tutan yeni biryap›laflma öneriyordu. Yar›flmadansonra tart›flmalar bu yeni yap›laflmatarz› üzerine yo¤unlaflt›.
DAM Notlar›
1. Frankfurt’un bugünkükent merkezi. Dom(Katedral) - RömerMeydan› ve Dom’unarkas›nda sa¤da “TeknikBelediye Binas›”.2. “Y›k›k Merkez”, 1947.Dom’dan RömerMeydan›’na bak›fl. 3. “Yitik Merkez”,Frankfurt’un tarihîmerkezi, Dom- RömerMeydan› çevresi.Rekonstrüksiyoncularsavafl sonras› dönemdeyap›lan yeni imarla tarihimerkezin yitirildi¤inisöylüyorlar.
1
2
3
mimar•ist 2007/1 5
HABERETK‹NL‹K
Rekonstrüksiyoncular yar›flmada bi-rinci seçilen projedeki büyük parçal›blok yap›laflma tarz›na karfl› ç›kt›: Butarz bir yap›laflma ile tarihî, “yitikmerkez”deki küçük parçal› çeflitlili¤i-nin yaratt›¤› etkileyici mimari atmos-fer yarat›lamazd›... “Frankfurt’un kal-bi”ndeki bu alan için tek seçenek es-ki dokunun birebir rekonstrüksiyonuidi.Ne olacak flimdi derken, geçen y›l,BDA (Alman Mimarlar Birli¤i) Dom-Römer aras› için bir tasar›m imecesidüzenledi. Rekonstrüksiyoncular›nözledi¤i mimari atmosferin, moderntarzda yarat›labilece¤ini görmek,göstermek ve tart›flmak amac›ylaFrankfurtlu mimarlar› imeceye ça¤›r-d›. BDA, bir ön çal›flmayla, yar›flma bi-rincisi projedeki blok yap› adalar›n›,tarihî dokuyu göz önünde tutarak, çe-flitli büyüklükte parsellere böldü. Buparseller imeceye kat›lan mimarlarada¤›t›ld›. Mimarlar kendilerine düflenparsel için bir fikir projesi ve bu pro-jelere göre oluflacak yap›laflman›nmaketini yapt›lar ve çal›flmalar›n› birsergiyle tart›flmaya sundular. BDA’n›n imecesi, bu y›l “Kentin Mi-marisi - Dün ve Bugün” konferansdizisiyle devam ediyor. Bu dizide ge-çen y›l imeceye kat›lan sekiz büro,önerilerini ve gelifltirdikleri konsept-leri tan›tacak ve tart›flacak.
Öyle görünüyor ki tart›flmalar,yar›flmalar bitmeyecek. ‹yi ki öyle!
Hasan Çak›[email protected]
4. Yar›flmada birinciseçilen projenin maketi.5. Rekonstrüksiyoncular›nTeknik Belediye Binas›n›nyerine önerdiklerirekonstrüksiyon maketi.6. ‹mece’nin maketi.
4
5
6
Mimarlar Odas› ‹stanbul Büyükkentfiubesi taraf›ndan 22 Ocak-11 fiubat2007 tarihleri aras›nda Y›ld›z Saray›D›fl Karakol Binas›’nda düzenlenen“1. Mimarl›k Yay›nlar› Sergisi”ne ka-t›lan 22 yay›nevi aras›nda yer alm›flbulunan Kitap Yay›nevi, son günlerdemimarl›k alan›na özgün, seviyeli vegiderek yo¤unlaflan bir tempoda kat-k› koymaya bafllad›. Yay›nevinin fiu-bat 2007 tarihinde ilk bas›m›n› ger-çeklefltirdi¤i fiehirler ve Sokaklar,1936’da ‹stanbul’da do¤an ve1991’de ABD’de ölen ünlü mimarl›ktarihçisi Spiro Kostof’a, eski ö¤renci-leri ve kitab›n editörleri Zeynep Çelik,Diane Favro ve Richard Ingersoll ta-raf›ndan “arma¤an” edilmifl. ‹lk kez1994’te University of CaliforniaPress taraf›ndan Streets: CriticalPerspectives on Public Space (So-kaklar: Kamusal Mekân Üzerine Elefl-tirel Bak›fllar) ad›yla yay›mlanm›flolan kitaptaki 22 özgün makaleden,editörler Türkiye’deki okurlar›n ilgisi-ni çekece¤ini öngördükleri on maka-leyi Türkçe bask›ya alm›fllar. Editör-lere ait “Sokaklar ve Kentleflme Süre-ci” bafll›kl› girifl yaz›s›ndan sonraKostof’un 1960’l› y›llarda kaleme al-d›¤›, daha sonra çok ses getiren veMussolini döneminin y›k›mlar›n› an-latan “Majesteleri Kazma, Y›k›m›nEsteti¤i” bafll›kl› makale yer almakta.Makalelerden iki tanesi Türkiye ile il-gili: Kostof’un yak›n dostlar› ve mes-lektafllar› olan ve ABD’de ö¤retimüyeli¤i yapan Fikret Yegül’ün “Antik-ça¤da Efes Sokaklar›nda Yürümek”ve Zeynep Çelik’in “Bir Tema Park›Olarak Kentsel Koruma-So¤uk Çefl-me Soka¤›” adl› makaleleri. EleniBastéa taraf›ndan kaleme al›nm›fl“Atina: Soka¤a ‹mgeler Oymak-Plan-lama ve Ulusal Emeller” bafll›kl› ma-kale dikkat çeken bir baflka çal›flma.Makale, kentteki üç ana soka¤›n(Üniversite, Katedral ve Atina), 19.yüzy›lda Avrupa ailesine kabul edil-
me istemi ile siyasal ve kültürel birlikoluflturma ideolojisi ve modern Yu-nanistan için klasik döneme uzanantarihsel bir aidiyet özleminin gerçek-lefltirilme öyküsünü nas›l yans›tt›¤›n›,biz Türkler aç›s›ndan ilginç bir üs-lupla vermektedir. Greg Castillo’nun“Moskova: Gorki Soka¤› ve StalinDöneminde Tasar›m” adl› etkileyicimakalesi, Menderes döneminde ‹s-tanbul kentini alt üst eden ve politikamaçlar için genifl sokaklar açmayaklafl›m›n› an›msatmaktad›r. TümüKostof’un ö¤rencileri ve meslektaflla-r› taraf›ndan kaleme al›nm›fl di¤erbefl makaleden ikisi Roma kentininiki ayr› tarihsel dönemini, Eski Ro-ma’n›n muzaffer komutanlar›n›n ken-te görkemli dönüfllerini kutlad›klar›“Zafer Yolu”nu ve Rönesans papala-r›n›n gerçeklefltirdikleri idamlar yo-luyla askerî güç gösterisinde bulun-duklar› Piazza di Ponte’yi incelemek-tedir. Son üç makalede ise, Peru’dakiGüney And Da¤lar›’n›n 3000 metreüzerinde kurulu ‹nka ‹mparatorlu¤ubaflkenti Cuzco’nun HawkaypataMeydan›’nda yer alan toplu içki içmetörenleri; ‹talyan faflistlerin 1920’lerve 1930’larda sömürge imparatorlu-¤u baflkentine dönüfltürdükleri Trab-lusgarp kentinin Kale Meydan›’ndakikamusal imgeleri ve geçen y›l trajikbir sel afeti yaflayan New Orleans li-man kentini Mississipi Irma¤›’ndankorumak üzere infla edilmifl “Taflk›nSeti” (Levee) Soka¤› ile kentin anameydan› Place d’Armes’›n 18. yüzy›l-da bafllayan kurulufl öyküsü anlat›l-maktad›r.Editörler girifl yaz›lar›n›n sonunda,“Bu kitab› kent sürecine duyduklar›ortak ilgi ile Spiro Kostof’a sevgi vesayg›lar›n›n bir araya getirdi¤i mes-lektafllara borçluyuz” dedikten sonrakitab›n Türkçe bask›s›n›n “...örnek birö¤retmene, düflünüre, kent tarihçisi-ne ve sevgili dosta olan ortak”borclar›n›n “mütevaz› bir ifadesi” ol-
du¤unu söyleyerek sözlerini tamam-lamaktad›rlar. Bu anlam dolu vefasözlerinden esinlenerek, Türk mi-marl›k ortam›na Spiro Kostof ile ilgilibaz› bilgiler aktarman›n faydal› ola-ca¤›n› düflündük.*Kufla¤›n›n önde gelen mimarl›k tarih-çilerinden olan ‹stanbullu Spiro Kos-tof, Robert Lisesi ve Robert KolejYüksekokulu’nda ö¤renim gördü¤üy›llarda s›n›f arkadafl› ve yak›n dostuGenco Erkal ile pek çok tiyatro faali-yetine kat›lm›fl, sonra 1957’de tiyatroe¤itimi için ABD’deki Yale Üniversi-tesi’ne burslu olarak gitmifltir. Ancakk›sa zamanda ilgisi mimarl›k tarihiüzerine odaklanm›flt›r. 1960’l› y›llardatamamlad›¤› doktora tezi, Raven-na’daki Bizans Ortodoks Vaftizhanesiüzerine idi ve do¤du¤u kent ‹stan-bul’un kültürünün, birçok mekân› neflekilde etkiledi¤ini vurgulamaktayd›.“Kostof’un üretken meslek hayat› buetkiyi hep yans›tt›.” Çok güzel Os-manl› Türkçesi konuflan Kostof, tümyaflam› boyunca Türkiye ve ‹stanbulözlemi çekmifl, ölümüne yak›n ‹stan-bul’a gelmeyi çok istemifl olmas›nara¤men, hastal›¤› buna olanak ver-memifl, vasiyeti üzerine, meslektafl›ve Berkeley’de iken yak›n dostu Fik-ret Yegül ve efli, küllerini ‹stanbul’agetirerek Bo¤az’da Rumelihisar aç›k-lar›nda bir sandal içinde Robert Kolej(Bo¤aziçi Üniversitesi) önlerinde Bo-¤az sular›na dökerek onu sonundasevdi¤i ‹stanbuluna döndürmüfller.Ö¤rencileri Zeynep Çelik ve DianeFavro’nun haz›rlad›klar› afla¤›daki k›-sa metin, mimarl›¤›n, kent tarihininönemli bir parças› olarak incelenme-si gerekti¤i önerisinin, devrimsel ni-telikteki “bütün yap›lar ilgiye de¤er-dir ve bütün kültürler kentsel geli-flimleri yoluyla anlaml› bir biçimdekarfl›laflt›r›labilirler” yaklafl›m›n›nçarp›c› bir özetini vermektedir.“Yirminci asr›n ortalar›nda önde ge-len mimarl›k tarihçilerinden Nikolaus
6 mimar•ist 2007/1
fiehirler ve Sokaklar, Editörler: Zeynep Çelik,Diana Favro, RichardIngersollKitap Yay›nevi, fiubat 2007, ‹stanbul, 214. sayfa, 16 x 21 cm.
KÜTÜPHANE
‹stanbullu Spiro Kostof An›s›na fiehirler ve Sokaklar
mimar•ist 2007/1 7
Ifl›k Gölge, Caner Karavit,Telos Yay›nc›l›k, Mart2006, ‹stanbul, 176 sayfa,14 x 20 cm.
Sanat kitaplar› ya da temel sanat e¤i-timi mimarl›k fakültelerinde ne kadarönemsendi bugüne dek? Bu konudaolumlu bir yan›t vermek çok zor. Fa-kat Güzel Sanatlar›n bir dal› olan mi-marl›k mesle¤ini, yaflam›n›n ilerleyeny›llar›nda ciddiye alan ve estetik biryarat› ortaya koymak ad›na ifller ya-pan mimarlar›n ço¤u bu alandaki ek-sikliklerini gidermek için gayret sarfediyor. Temel sanat kültürü anlam›nagelecek kitaplar› edinip incelemeye,bunlardan bilgi dam›tmaya çal›fl›yor.Mesle¤in inceliklerine, oylumlar›nabu flekilde vâk›f olmaya çal›fl›yor. Buoylumlara ve estetik bak›fl aç›s›na sa-hip mimarlar›n yarat›lar›n›n yekdi¤er-lerininkilerden çok farkl› oldu¤unu,çok daha vas›fl› ve de¤erli oldu¤unusöylemeye gerek bile yok san›r›m.Mimarl›kta katma de¤erin büyük bö-lümünü giderek daha fazla olmaküzere sanatsal eda yaratmakta. Bu anlamda, daha çok plastik sanat-lar›n kayg›s› olan fakat derinlemesineincelendi¤inde mimarl›¤›n da en bü-yük endiflelerinden biri olmas› gerek-ti¤ine vâk›f oldu¤umuz bir konudaoldukça faydal› ve önemli bir kitapbulunuyor: Ifl›k-Gölge. Kitab›n yaza-r› Caner Karavit grafik e¤itimi orijinli,
ayn› zamanda Mimar Sinan Üniversi-tesi Temel E¤itim Bölümü’nün debaflkan›.Görsel Alg›lamada Ifl›k Etkeni, Ifl›k veGölge, Ifl›¤›n Yönünün Derinlik veHacime Etkisi, Ifl›¤›n Yönüne GöreAld›¤› ‹fadeler, Hava Perspektifi veUzam gibi bafll›klar bir mimar olaraksizi ilgilendiriyor mu?.. Ya da; GotikSanat›nda Ifl›k Etkeni, Do¤uda ‹slamSanat›nda Ifl›k Etkeni, Rönesans’taIfl›k Etkeni, Barokta, Klasisizmde veRomantizmde Ifl›k Etkeni, Kara Ro-mantizmde Ifl›k Etkeni?... Peki ya; Fi-zikötesi Manzaran›n Betimlenmesin-de Ifl›k Etkeni?.. Modern Sanat›nBafllang›c› ve Empresyonizmde Ifl›kEtkeni? D›flavurumculuk, Alman
Ekspresyonizmi, Fovizm, Kübizm,Fütürizmde Ifl›k Etkeni? Konstrükti-vist ya da Nesnel Varl›¤› Olmayan(Non Figüratif) Sanatta Ifl›k Etkeni?Süprematizm ve ‹çeriksiz Ifl›k? Ak-süprematizmde Ifl›k ve ‹çeriksizlik?Sürrealizm, Soyut Ekspresyonizm veOptik Art’ta Ifl›k Etkeni? Ve nihayet;Günümüzün Yeni Çevresini Olufltur-mada Sanat Nesnesi Olarak Ifl›k? Bu bafll›klar sizde ilgi uyand›rd›ysa,bu kitab› edinip incelemenizi dileriz.Telos Yay›nlar›’ndan ç›kan kitap dahaçok resim ve grafik sanat› üzerinee¤ilmifl gibi gözükse de mimarlar›nbu bilgileri edinmesinde büyük ya-rarlar var.
Hikmet Temel Akarsu
Pevsner, önemli kitab› An Outline ofEuropean Architecture’un (AvrupaMimarisinin Bir fiemas›) giriflini flusözlerle vurguluyordu: ‘Bir bisikletkulübesi binad›r; Lincoln Katedralibir mimari üründür.’ Pevsner güçlüfakat tart›flma götürür görüflünü flöy-le tamamlad›: ‘Mimarl›k ancak estetikbir ifade tafl›yan binalar için geçerli-dir.’ Bu d›fllay›c› tutum her ne kadarbafl›ndan beri tepki ile karfl›land› isede, mimarinin daha genifl ve dahademokratik bir anlama kavuflmas›ndaen büyük rolü Spiro Kostof oynad›.Kostof üç ciltlik A History of Archi-tecture genel mimarl›k tarihi kitab›n-da mimarl›k ve bina, mimarl›k ve mü-hendislik gibi yapay ayr›nt›lar› bir ke-
nara itmeyi hedefliyor. Mimarl›k tari-hine Kostof’un özel katk›s› ise bu ge-nifl ve kapsaml› anlay›fl›ndad›r – öylebir anlay›fl ki bir Nepal köyünün me-kânlar›n›, veya bir Meksika kasabas›-n›n sokak peyzaj›n›, bir Palladio vil-las›n›n veya Roma Forumu’nun for-mel güzelli¤i ile ayn› kefeye koyuyor;veya, bir Neolitik yerleflme ile bugü-nün Anadolu köyleri aras›nda anlamtafl›yan kesiflmeler buluyor. Kültürle-rinin baflar›lar›na konum veya ›rk ay-r›m› olmadan gösterdi¤i sayg›, Kos-tof’un mimarl›k tarihine getirdi¤i tazegörünümün ifadesidir. Belki ilk defabir mimarl›k tarihi kitab›nda ‹stanbulve Venedik ayn› bölümü paylafl›yor.Merkezi oldu¤u gibi çevresini de,
an›tsal yap›y› oldu¤u kadar kulübeyide içine alan bir görüflle Kostof, te-orik ve k›s›tl› ‘entelektüel flekil sis-temleri’ni geride b›rak›p insan› mi-marl›¤›n tam ortas›na yerlefltirmeyibaflard›. Sonunda, bize ve mesle¤ineb›rakt›¤› en de¤erli miras, kendi çokboyutlu ve ola¤anüstü yaflam›nda vegeçmiflinde oldu¤u gibi, binalara vekültürlere eflde¤er bir merak ve sevgiile sar›labilmesidir.”
H.H. Günhan Dan›flman
* Bana bu bilgileri cömertçe aktaran de¤erlimeslektafllar›m Zeynep Çelik, Fikret Yegül veefli Diane Favro’ya teflekkür ederim. Kendilerimimar.ist’in ilerki bir say›s›nda Spiro Kostofüzerine ayr›nt›l› bir de¤erlendirme makalesinisunacaklar›na söz verdiler.
Ifl›k Gölge
KÜTÜPHANE
Edirne’de Konut YerleflimleriProf. Dr. Nevnihal Erdo¤an’›n Edirne Kentinde Konut Yerleflimlerinin Fiziksel ve Sosyal Yap›s›n›n Kültür
Ba¤lam›nda De¤erlendirilmesi bafll›kl› çal›flmas› Trakya Üniversitesi Rektör-lü¤ü taraf›ndan geçti¤imiz kas›m ay›nda kitap olarak yay›mland›. Kentin fi-ziksel ve sosyal yap›s›n› kültür ba¤lam› içinde bir bütün olarak aç›klayan ki-tap, mimarlar, flehir planc›lar›, sanat tarihçileri, mimarl›k tarihçileri ve bu di-siplinlerin ö¤rencilerinin yan› s›ra mimarl›k ve flehircilik konular›na ilgi du-yanlara da hitap ediyor. Kitaba üniversiteden ve odam›z kütüphanesindenulafl›labilir. Edirne Kentinde Konut Yerleflimlerinin Fiziksel ve Sosyal Yap›s›n›n Kültür Ba¤lam›nda De¤erlendirilmesi, Nevnihal Erdo¤an, Trakya Üniversitesi Rektörlü¤üYay›n›, Kas›m 2006, Edirne, 80 sayfa, 21 x 28 cm.
8 mimar•ist 2007/1
KÜTÜPHANE
De¤iflen Mekân
De¤iflen Mekân, MekânsalSüreçlere ‹liflkin Tart›flmave Araflt›rmalar TopluBak›fl: 1923-2003, der.: Ayda Erayd›n, DostKitabevi Yay›nlar›, May›s2006, Ankara, 485 sayfa,14 x 21 cm.
Ülkemizin kentleflme sürecine ba¤l›olarak mekânsal de¤ifliminin de¤iflikboyutlar›n›n iredelendi¤i De¤iflenMekân, 18 bölüm yaz›s›ndan oluflanbir derleme çal›flmas›. May›s 2006’da bas›m› yap›lan bu ça-l›flmay› derleyen Prof. Dr. Ayda Eray-d›n, ayn› zamanda önsöz niteli¤inde-ki “Günümüzde Mekâna Yeniden veToplu Bir fiekilde Bakma Gere¤i”bafll›kl› ilk bölümün de yazar›. Yazar,bu bölümde derlemenin flu iki gerek-sinmeden kaynakland›¤›n› söylüyor:Birincisi “Cumhuriyetin kurulmas›n-dan bu yana ekonomik ve sosyal ya-p›s›n› dönüfltürmeye, modernleflme-ye ve Bat› ülkelerinin geliflmifllik dü-zeyine varmaya çal›flan Türkiye’ninbu süreçte mekânsal yap›s›n›n nas›lflekillendi¤inin tan›mlanmas› ve me-kânsal geliflmeleri etkileyen koflulla-r›n ortaya konmas›”, ikincisi “her fle-yin h›zla de¤iflti¤i, küresel iliflkilerinve a¤lar›n gündeme geldi¤i günü-müzde mekânsal geliflme dinamikle-rinin yeniden tan›mlanmas› ve yerel,ulusal ve küresel geliflmelerden h›zlaetkilenen bölge ve kentlerde ortayaç›kan geliflim ve dönüflüm e¤ilimleri-nin de¤erlendirilmesi”.Bu nedenle derlemenin 2-11. bö-lümleri, ilk gereksinme ba¤lam›nda,farkl› dönemlerde ve farkl› konu bafl-l›klar›nda mekân›n geliflim süreçleri-ne toplu bir bak›fl sunan yaz›lardan;daha sonraki yaz›lar ise (12-18. bö-lümler) ikinci gereksinmeye yönelikolarak mekânsal geliflmenin günü-müzdeki farkl› boyutlar›n› ve dina-miklerini tan›mlamaya çal›flan özgünçal›flmalardan olufluyor. Bu bütünlükiçinde bölüm yaz›lar› flöyle s›ralan›-yor:“Mekânsal Süreçlere Toplu Bir Ba-k›fl” (Ayda Erayd›n), “Yerleflme Yap›-lar› ve Göç Araflt›rmalar›” (‹lhan Te-keli), “Gecekondu Olgusuna Dönem-sel Yaklafl›mlar” (Tans› fienyap›l›),“Köy, K›rsal Kalk›nma ve K›rsal Ha-nehalk›/Aile Araflt›rmalar›:1923-2002
Y›llar› Aras› Elefltirel Bir Yaz›n Tara-mas›” (Bahattin Akflit), “Türkiye’deBölgesel Politikalar” (Fatma Do¤ru-el), “Sektörel Öbeklenme ve RekabetGücü: ‹flletme Yaz›n›ndaki Son Tart›fl-malar” (Özlem Öz), “Bir Yerel Gelifl-me Öyküsünün Farkl› Yorumlar›: De-nizli Ekonomisi Araflt›rmalar›” (Hü-seyin Özgür), “Türkiye’de ÇevreninDönüflümü ve Çevre Yaz›n›n›n Gelifl-mesi” (N. Tunga Köro¤lu), “Kentselve Bölgesel Geliflme ve Planlama:Yeni Kurumsalc› Yaklafl›m” (SerapKayasü), “Toplumsal De¤iflme vePlanlama E¤itimi” (Gülden Erkut),“Küresel Bütünleflme Sürecinde Ku-rumsal ve Mekânsal De¤iflim: Buda-peflte, ‹stanbul ve Varflova Örnekleri”(Tuna Taflan-Kok), “Kentsel Dönü-flümde Yeni Bir Kavram: Seçkinlefl-tirme” (C. Nil Uzun), “TeknolojisiniYenileyen Firmalarda ‹flgücü Piyasa-s›n›n Dönüflümü: ‹stanbul Bas›m veYay›n Sektörü Örne¤i” (Fatma Erdo-¤anaras), “Türkiye’de Bölgeler Aras›Farkl›l›klar›n Mekânsal Veri AnaliziYöntemiyle ‹ncelenmesi” (FerhanGezici), “Sanayi Bölgelerinde KOB‹A¤lar› ve Yenilik Süreçleri” (Bilge Ar-matl›-Köro¤lu), “Üretim Örgütlenme-sine Yeni Bir Bak›fl: Denizli ve Gazi-antep’teki Giriflimci A¤lar›” (Çi¤demVarol), “Ekonomik Co¤rafyaya Ku-rumsal Bir Yaklafl›m: Denizli Örne¤i”(Tanyel Özelçi Eceral).Erayd›n’dan aktar›mla “geçmifli vebugünü anlamaya yard›mc› olmak vegelece¤i kurgulamak isteyenlere me-kân› ilgilendiren konularda ve do¤ru-dan mekânda olan geliflmeler konu-sunda baflvurabilecekleri bir kaynakoluflturabilmek” görevini yerine ge-tirmeye çal›flan bu derlemede, farkl›disiplin ve bak›fl aç›lar›n›n, hem top-lu de¤erlendirme, hem de de¤iflimsürecine iliflkin ipuçlar›n› ortaya koy-ma çabalar›n› topluca görme flans›n›yakal›yoruz. Ancak, bu kitab›n farkl›bölümlerindeki de¤erlendirmelerdenanlad›¤›m›z kadar›yla; ülkemizin ge-
lece¤ini kurgulamak aç›s›ndan buçabalar›n yeterli olmad›¤› da görülü-yor. ‹lhan Tekeli kendi yaz›s›nda bu duru-ma iliflkin olarak “Türkiye’nin son ya-r›m yüzy›lda yaflad›¤› dönüflümünbüyüklük ve önemi göz önünde tutu-lursa, bu bilançonun yetersizli¤i da-ha aç›k hale gelir” diyerek, bu yeter-sizli¤in “bilgi üretiminin toplumsalbir üretim oldu¤unun yeterince kav-ranamam›fl olmas›yla yak›ndan iliflki-li” oldu¤unu belirtiyor. Tekeli, kararmekanizmalar› aç›s›ndan kurumlafl-m›fl araflt›rma yap›lar›n›n oluflama-mas› ve yaln›zl›¤a itilmifl bilim insan-lar›n›n anlaml› sorun alanlar›ndanuzaklaflmalar› sonucunu yaratan busüreçte, bilim insanlar› aç›s›ndan ile-tiflim a¤lar›n›n öneminin artt›¤›n›vurguluyor.Bu koflullarda üretilen bu derlemeyi,konuyla ilgilenenler aç›s›ndan gele-ce¤e ›fl›k tutacak anlaml› bir çabaolarak görüyor ve Erayd›n’›n 2. Bö-lüm yaz›s›ndan güncel geliflmelereiliflkin yapt›¤› de¤erlendirmenin birbölümüyle bu yaz›y› bitirmek istiyo-rum:“Günümüzde küreselleflme sürecininetkilerinin araflt›r›lmas›nda sürdürü-lebilir kent, küresel kent gibi kavram-lar›n kullan›lmas›na karfl›n, bu süre-cin bir parças› olan kentlerde kamualanlar›n›n yok olmas›, uluslararas›sermayenin kent merkezlerini yeni-den flekillendirmesi ve de¤iflen kentkültürü gibi kentin kültürel dönüflü-münü ekonomik aç›dan yaflad›¤› dö-nüflümlerin önüne ç›karan bir yakla-fl›m egemen olmaya bafllam›flt›r.Kentin giderek bir tüketim mekân›haline dönüflmesi ve bu tüketim biçi-minin d›fl geliflmelerden do¤rudanetkilenmesi de kente bak›fl aç›s›n›nda yeniden yap›lanmas› gere¤ini or-taya ç›karm›flt›r.”
Kubilay Önal
mimar•ist 2007/1 9
‹NCELEME
Bütün kentler ayn› h›zla kirleniyordu.Birincili¤i ‹stanbul’a verdiler.
Temiz Kentler‹lkel toplumlara göre yeryüzü, t›pk› gökyüzü
gibi, insanlara yard›m eden iyi ruhlar›n yan› s›ra
kötü ruhlarla da doludur; yani onlar taraf›ndan
“kirletilmifl” durumdad›r. Yine ilkellere göre,
insanlar çeflitli olumsuzluklarla karfl›laflmadan
güvenli bir biçimde yaflamak istiyorlarsa, köyle-
rini, kentlerini o kötü ruhlardan ar›nd›r›lm›fl, bir
baflka deyiflle “temizlenmifl” mekânlarda kur-
mak zorundad›rlar. Dolay›s›yla, ilkellerin yerlefl-
melerinin, kentlerinin temiz oldu¤unu “a pri-
ori” söyleyebiliriz (Eliade, 1965).
Yukar›daki biçimiyle temizlik, dinsel, meta-
fizik anlamda bir temizliktir. Vitruvius’un ve Al-
berti’nin kitaplar›nda ise, metafizik boyut büs-
bütün yok olmamakla birlikte, seküler yaklafl›m
a¤›r basmaktad›r. Vitruvius, günümüzden yak-
lafl›k iki bin y›l önce yazd›¤› kitapta, kentlerin
kirlenmelerine neden olan etkenler aras›nda,
kötü ruhlar› de¤il, yak›nlardaki batakl›klar› gös-
terir (Vitruvius, 1990).
Birçok örnekte ise, bütünüyle fiziksel bir
kirlilik ya da temizlik söz konusudur. Afla¤›da,
bu tür temiz kentlerin birkaç tanesine de¤ine-
ce¤im.
As›l mesle¤i doktorluk olan Benjamin Ward
Richardson 1875 y›l›nda Hygeia bafll›kl› bir ki-
tap yay›mlam›flt›r. Ad›n› Yunan mitolojisinin
sa¤l›k tanr›s› Asklepios’un k›z› ve yard›mc›s›
Hygeia’dan alan bu kitap, bir kent ütopyas›d›r.
Bu ütopyan›n özelliklerinden biri, dilimizde de
kullan›lan “hijyen” sözcü¤ünün de vurgulad›¤›
gibi, Hygeia’n›n, sa¤l›kl›, dolay›s›yla da, elbette
ki temiz bir kent olmas›d›r (Ragon, 1986:88).
‹ngiliz doktor Richardson’dan daha ünlü
olan Frans›z yazar Jules Verne, Hygeia’dan dört
y›l sonra 1879’da yay›mlanan yap›t› Les CinqCents Millions de la Bégum’de (Begüm’ün Befl
Yüz Milyonu) örnek, ideal, ütopik kent France-
ville’i anlat›r. Burada bizi ilgilendiren, bu kentin
dur durak bilmeksizin “temizlenmesi, aral›ks›z
temizlenmesidir” (Ragon, 1986:107).
Ütopyalar› b›rak›p gerçeklere bakt›¤›m›zda,
bir kentin temiz olup olmad›¤›na karar verebil-
mek için, elimizde nesnel ölçütlerin bulunma-
d›¤›n›, ister istemez birtak›m öznel kaynaklara,
söz konusu kentleri gezip görmüfl, oralarda bel-
li bir süre kalm›fl, belli bir süre yaflam›fl insanla-
r›n yaz›l› ya da sözlü anlat›mlar›na baflvurmam›z
gerekti¤ini görüyoruz. Bu tür kaynaklar aras›n-
da, gerek Osmanl›lar zaman›nda, gerekse Cum-
huriyet döneminde Avrupa’ya gitmifl olan
Türkler önemli bir yer tutarlar. Bunlar›n birço-
¤unun anlat›lar›nda, Avrupa kentlerinin temiz-
li¤i vurgulanarak dile getirilir.
Örne¤in, Sad›k Rifat Pafla, Avrupa’n›n Ah-valine [durumlar›na] Dair Risale’de, Avrupa
kentlerinde “yaz günlerinde tozdan uzak olmak
için araba üzerinde gezdirilen delikli f›ç›larla
yollar sulan›r, k›fl›n da kar ve çamur süpürülür,”
diye yazar (Asiltürk, 2000:198).
fiair Behçet Necatigil, bir Avrupa kenti olan
Berlin’le ilgili ilk izlenimlerini, ta 1937 y›l›nda
yazd›¤› bir mektupta “Berlin büyük flehir, cad-
deler genifl. Ve dümdüz. Hepsi asfalt. Temiz.”
(Emre, 2003:121) diyerek yal›n bir üslupla be-
lirtir.
‹stanbul sokaklar›n›n tersine, Berlin sokakla-
r›n›n kar ya¤d›ktan sonra bile kirlenmemesine
çok flafl›ran Mehmet Akif ise, bir fliirinde flunlar›
söylemekten kendini alamaz:
“Çamur bu bölgede âdet de¤il ne k›fl, ne de yazGeçende haylice kar ya¤d› Berlin’in içine;B›c›k b›c›k olacakken, tak›r tak›rd› yine” (Emre,
2003:34).
Osmanl› ayd›nlar›, gezi notlar›nda kültürün,
sanat›n ve özgürlü¤ün baflkenti olarak gördük-
leri Paris’in temiz kentler aras›nda yer ald›¤›n›
belirtirler.
Bunlardan biri olan Süleyman fiükrü, Seya-hatü’l-kübra adl› yap›t›nda, Paris sokaklar›n›n
çok temiz oldu¤unu belirtmekle kalmaz, onla-
r›n nas›l temizlendiklerini de anlat›r: “Her tara-
f› rengârenk tafllarla döfleli oldu¤u için heyet-i
mecmuas›, musanna ve münakkafl [görünüflü
süslü ve nak›fll›] seccade gibi görünen bu pâk
[temiz] caddeler süpürüldükten sonra, hayvana
Temiz Kentler, Kirli Kentler ve “Pistanbul”Gürhan Tümer
10 mimar•ist 2007/1
‹NCELEME
çektirilen bir nevi arabalara mevzu döner f›ç›lar
ile mütemadiyen [sürekli olarak] y›kanmakta-
d›r.” (Asiltürk, 2000:202)
Avrupa’n›n temiz kentlerinden biri de Hel-
sinki’dir. Bu durumu fiükûfe Nihal flu sözlerle
dile getirir: “Yolumuzun üstünde bir kalaba-
l›k... Biz de kat›ld›k. Pazar yeriymifl [...] Genifl,
tahta masalar üzerinde, parça parça kesilmifl et-
ler. Bunlar› beyaz önlükler giyinmifl, bafllar›na
beyazlar sarm›fl kad›nlar sat›yor. Bu pazar yerin-
de her fley var da, yerlerde tek bir çöp parças›
yok. Böcek yok, sinek yok. Ev kad›n›, iflçi, al›fl-
verifle gelen herkes, en yoksulu bile tertemiz.”
(Anonim, 1973)
Özetle, Bâki Asiltürk’ün söyledi¤i gibi,
“Seyyahlar›n Avrupa flehirlerinde dikkat etti¤i
hususlar›n bafl›nda, temizlik ve düzen gelir. [...]
Avrupa flehirlerinin temizlik ve düzeni karfl›s›n-
da hayret ve hayranl›k duygular›n› belirtmekten
kendilerini alamazlar.” (Asiltürk, 2000:219-
220)
Kirli KentlerU¤ur Tanyeli, “Biz Hep ‹yiyi ve Güzeli mi Gö-
rürüz?” bafll›kl› makalesinde flöyle der:
“Dostoyevski, Yaz ‹zlenimleri Üzerine K›flNotlar›’nda, ‹ngiltere’ye dek uzanan an›lar›n›
aktar›r. Onda, Bat› Avrupa kentine düzülmüfl
övgüler yoktur. Kentlerin iç kapay›c› görüntüle-
ri, örne¤in, ac›kl› varolufl koflullar› içinde fahifle-
ler ve t›rmanan endüstriyalizmle kapitalizmin
dönüfltürdü¤ü, h›rpalad›¤› çevrenin çarp›c›, k›sa
betimlemeleri vard›r. Ama Abdülhak Hamid’in
gördü¤ü Londra bir dünya cennetidir. Berlin,
h›zl› de¤iflim sonucunda ‘dünyan›n en büyük
kira k›fllas›’ olup ç›km›flt›r; ama Osmanl› ve
Türk yazarlar›, onu gördükten sonra oturur, ne
kadar düzenli, temiz, sorunsuz oldu¤unu anla-
t›rlar. Paris, Mustafa Sait Bey’e göre flahane bir
kenttir. Oysa, o dönemde bar›nma ve hijyen ko-
flullar›n›n çok kötü oldu¤u yayg›n biçimde bili-
nir ve ça¤dafllar›nca yaz›l›r da.” (Tanyeli, 2006)
Gerçekten de, dünyadaki kentlerin ço¤u, bu
arada temiz olduklar› san›lanlar, söylenenler de
az-çok kirlidir, pistir. Gerçekten de, Osmanl›
Tanzimat ayd›nlar›, Paris’e, Londra’ya karfl› ön-
yarg›l›d›rlar ve kimi kentler belli dönemlerde,
kimi kentler ise, do¤alar› ya da bir baflka deyiflle,
ait olduklar› kültürün özellikleri gere¤i, gerçek-
ten de çok kirlidirler, çok pistirler.
Atina, Antik Yunan kültürünün, ayn› za-
manda da, Bat› kültürünün befli¤i, baflkenti ola-
rak kabul edilir. Bu kent, Sokrates’in, Pla-
ton’un, Aristoteles’in kentidir ve mimarl›k tari-
hinin en ünlü yap›lar›n›n bafl›nda gelen Parthe-
non bu kenttedir. Oysa, ‹.Ö. 376-287 y›llar›
aras›nda yaflad›¤› san›lan filozof, tarihçi, co¤raf-
yac› Dicearque, Atina sokaklar›n›n birer patika,
birkaç› d›fl›nda, kentteki evlerin birer sefalet yu-
vas› oldu¤unu; o kadar ki, d›flar›dan gelen biri-
nin, o çok sözü edilen, o çok ünlü Atina’n›n bu
Atina oldu¤una inanmakta güçlük çekti¤ini
söylemifltir (Mumford, 1964).
“Ezelî ve ebedi Roma” da, benzer nitelikle-
re sahip olan bir kenttir. Roma hukukunun bir-
çok ilkesi Bat› hukukunda da vard›r ve gerek ya-
p›ld›¤› tarihte, gerekse daha sonralar› uzun bir
süre dünyan›n en büyük kubbesine sahip olma
özelli¤ini elinde bulunduran Pantheon, Ro-
ma’dad›r. Ama yine t›pk› Atina gibi, Roma da,
bir bütün olarak, ünüyle uyumlu bir görünüme
sahip de¤ildir. ‹mparator Neron zaman›nda ya-
flam›fl olan filozof Lucius Annaeus Seneca, bir
arkadafl›na yazd›¤› mektupta bu kentten flöyle
söz etmifltir:
“Nas›l olup da seyahate ç›kmaya karar verdi-
¤imi soruyorsun. Kentin a¤›r havas›ndan, bu-
ram buram tüten, ifllemeye bafllay›nca pis koku-
lu dumanlar› toza topra¤a bulay›p d›flar› kusan
mutfaklardan kurtulur kurtulmaz, sa¤l›¤›m›n
de¤iflti¤ini hemen hissettim.” (Seneca, 1992)
Bilindi¤i gibi, Bat›’n›n en ünlü kültür mer-
Canaletto’nun f›rças›ndanVenedik kentinin kirli birköflesi: Rio deiMendicanti.
mimar•ist 2007/1 11
‹NCELEME
kezlerinden biri de Paris’tir. “Universitas” deni-
len e¤itim kurumlar›na ta 13. yüzy›l›n bafl›nda
ve bu kurumlar›n en ünlülerinden biri olan
“Sorbonne”a 1257’de kavuflan Paris de pis bir
kent olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Paris, Fransa
tarihinin en parlak, en görkemli döneminin ya-
fland›¤› XIV. Louis zaman›nda bile o kadar pis
bir kenttir ki, Günefl Kral, onun hiçbir zaman
temizlenemeyece¤ini düflünmüfltür (Lavisse,
1989). Bu kente çok sonralar›, 1731 y›l›nda, al-
t›n ya da mermer saraylar bulmay› umarak gelen
ünlü düflünür Jean-Jacques Rousseau da bu ko-
nuda düfl k›r›kl›¤›na u¤ram›fl, Faubourg Saint-
Marceau mahallesine girdi¤inde oldukça yo-
¤un, oldukça somut bir biçimde yaflad›¤› bu
duyguyu, daha do¤rusu, bu duygunun nedeni-
ni flöyle dile getirmifltir: “Küçük, kirli, pis koku-
lu sokaklardan, berbat, kapkara evlerden, pislik-
ten, yoksulluktan, dilencilerden [...] baflka bir
fley görmedim.” (Gayotte, 1968)
Bat› Avrupa’da kentlerin, insanlar›n sa¤l›¤›
için önemli bir tehlike oluflturacak kadar kirlen-
mesine neden olan en büyük etken; Sanayi
Devrimi, enerji kayna¤› olarak kullan›lan kömü-
rün yaratt›¤› hava kirlili¤i, yeni kurulan atölye-
lerde, fabrikalarda çal›flmak için, k›rsal alanlar-
dan kentlere yönelik göçler ve bu olaya ba¤l›
olarak ortaya ç›kan konut sorunudur.
Bu sorunlarla en önce ve en yo¤un olarak
karfl› karfl›ya kalan kentler, Sanayi Devrimi’nde
bafl› çeken ‹ngiltere’nin kimi kentleri, örne¤in
Londra, örne¤in Manchester, örne¤in Liverpo-
ol’dur. Afla¤›daki sat›rlar, 1845 y›l›nda yay›mla-
nan, ‹ngiltere’de Emekçi S›n›f›n›n Durumu adl›
kitaptan al›nm›flt›r:
“‹ngiltere’de bu kötü mahalleler, kentlerde
afla¤› yukar› ayn› biçimde oluflmufltur; en kötü
evler, kentin en kötü bölgesinde; ço¤unlukla
bir ya da iki katl›, upuzun s›ralar halinde, mah-
zenlerinde insanlar›n oturdu¤u tu¤la yap›lar.
[...] Sokaklar genellikle kirlidir, sebze ve hayvan
art›klar›yla doludur; kanalizasyonsuzdur, akar-
susuzdur, ama buna karfl›l›k, sürekli kalan, pis
kokulu su birikintileriyle kapl›d›r [...].
Halk›n temizli¤ine çok zarar veren bir baflka
neden de, buradaki sokaklar›n her yerinde dola-
flan, çöpleri kar›flt›ran domuzlar. Domuz yetiflti-
riciler, baflka yerlerde oldu¤u gibi, Manches-
ter’da da, iflçi mahallelerindeki avlular› kiral›-
yorlar ve oralarda domuz ah›rlar› yap›yorlar.”
(Ragon, 1986:45-46)
Sanayi Devrimi’nin en yo¤un olarak yaflan-
d›¤› dönemde, nelerin olup bitti¤ini araflt›rmak
üzere ‹ngiltere’ye giden Frans›z yazar Hippoly-
te Taine, 1872 y›l›nda yay›mlanan Notes surl’Angleterre (‹ngiltere Üzerine Notlar) adl› ki-
tab›nda flunlar› yazm›flt›r:
“Akflam›n bak›r rengi gö¤ünde, tuhaf bi-
çimli bir bulut, ovan›n üzerine çöküyor; bu k›-
m›lt›s›z kapa¤›n alt›nda, dikilitafllar kadar yük-
sek, yüzlerce baca yükseliyor; kocaman ve siya-
h›ms› bir y›¤›n, bitmek tükenmek bilmeyen bi-
na dizileri görülüyor ve insan, tu¤ladan yap›l-
m›fl bir Babil’e giriyor”. [...] Hava pis ve a¤›r;
gün ›fl›¤› uçuk ve soluk. [...] Ve ben, ‹rlandal›-
lar’›n mahallesini görmedim. Bunlar›n buradaki
say›s› çok fazla; 100.000 kifli olduklar› söyleni-
yor; onlar›n mahalleleri, cehennemin son halka-
s›d›r.” (Ragon, 1986:50)
‹ngiliz romantik flair Percy Bysse Shelley de
bu nedenle, Abdülhak Hamid’in gözünde bir
dünya cenneti olan Londra için, “Cehennem,
Londra’ya benzeyen bir kenttir; dumanl› ve afl›-
r› kalabal›k bir kent” (Ragon, 1986:43) demek-
ten kendini alamam›flt›r.
Az önce de belirtti¤im gibi, baflta Londra ve
18. yüzy›lda Londra’n›nsilueti. Bir süre sonra, 19.yüzy›lda Sanayi Devrimis›ras›nda, bu kent flairShelley’in söyledi¤i gibi,cehenneme benzeyen birkent olacakt›r.
öteki ‹ngiliz kentleri olmak üzere, kimi Bat› Av-
rupa kentleri, bu olumsuz özellikleri, Sanayi
Devrimi’nin etkisi sonucunda edinmifllerdir.
Ama yine daha önce belirtti¤im gibi Paris, XIV.
Louis zaman›nda, yani Sanayi Devrimi’nden
çok önceleri de, bir “piskenttir”. Benzer biçim-
de, 13. yüzy›l›n sonlar›nda, 14. yüzy›l›n baflla-
r›nda, Londra’n›n havas›, kireç ocaklar›ndan ç›-
kan dumanlar nedeniyle o kadar kirlenmifltir ki,
bu soruna çare bulabilmek için komisyonlar ku-
rulmufl ve ta 1307 y›l›nda, yani günümüzden
yaklafl›k 700 y›l önce, kral belli bölgelerde kireç
ocaklar›nda kömür yak›lmas›n› yasaklam›flt›r
(Gimpel, 1997).
Bir Osmanl› ayd›n› olan Mustafa Sait Bey’in,
1898 y›l›nda yay›mlanan Avrupa Seyahatnamesiadl› kitab›ndaki flu sat›rlar› okudu¤umuzda ise,
birço¤umuz taraf›ndan hayli zarif, zarif oldu¤u
kadar da temiz bir kent olarak bilinen Viya-
na’n›n da bir zamanlar ‹stanbul gibi, Beyo¤lu
gibi kirlilikten pay›n› ald›¤›n› ö¤reniyoruz:
“Viyana’n›n ekser sokaklar› bizim Beyo¤lu
sokaklar›na müflâbih idi [benziyordu]. [...] Ne-
zâfet ve taharete [iki sözcü¤ün anlam› da ‘te-
mizlik’tir] ise pek ziyade dikkat ve îtinâ olun-
makla beraber, yine sokaklar›n çamuru bizim
sokaklar›n çamurundan dûn [afla¤›] de¤ildi. O
esnada baz› yollara ‘borular’ ferfledilmekte [dö-
flenmekte] oldu¤undan, aç›lan cesim hendekler,
çukurlardan ç›kan moloz, sokaklar› âdetâ çamur
deryas›na ircâ eylemifl idi [haline sokmufltu].”
(Mustafa Sait Bey, 2004).
Frans›z yazar Custine’i okudu¤umuzda ise,
asl›nda bir Avrupa kenti olmayan, ama Çar Bü-
yük Petro taraf›ndan, Avrupa kentleri örnek al›-
narak kurulan St.Petersburg’un da benzer bir
özelli¤e sahip oldu¤unu, yani orada da görkem-
li caddelerin bitti¤i yerde çöp y›¤›nlar›yla karfl›-
lafl›ld›¤›n› ö¤reniriz (Marquis de Custine,
1975).
Kahire, Kudüs, Yeni Delhi gibi do¤u kentle-
rine gelince; onlar›n kirlilik oran›n›n çok daha
yüksek oldu¤u bilinmektedir. Örne¤in, bir yan-
dan bir atasözünde, yeryüzüne gökyüzünden
on birim güzellik indi¤i, bunun dokuzunu Ku-
düs’ün ald›¤› söylenirken, kutsal topraklara ta
Fransa’dan kalk›p gelen François-René de Cha-
teaubriand, bu kutsal kentte dolafl›rken, alçak,
penceresiz evlerle dolu darac›k ve tozlu sokak-
larda yolunu yitirdi¤ini yazar.
Cenap fiahabettin’in, Cidde’ye 1897 y›l›nda
s›hhiye müfettifli olarak giderken, yol boyunca
tuttu¤u notlar›n bir yerinde, Eski Kahire’yi, o
kentin “ziyas›z”, “rutûbetli” sokaklar›n›, “Her
taraftan a¤›r bir küf kokusu geliyor. Her hatve-
de (ad›mda), çürümek üzere yumuflayan bir
süprüntü kümesine tesadüf olunuyor,” (Cenap
fiahabettin, 1996) diyerek tan›tmas›, Eski Kahi-
re’nin de pek temiz bir kent olmad›¤›n› ortaya
koymaktad›r.
Ülkemiz kentlerine gelince, onlar bu konu-
da herhangi bir ayr›cal›kl› duruma sahip de¤il-
dir. Onlar›n da birço¤u pistir, kirlidir.
Örne¤in, II. Mahmut zaman›nda geldi¤i ‹s-
tanbul’da dokuz ay kalan, bu arada Bursa’ya da
giden Miss Julia Pardoe, Osmanl›lar›n eski bafl-
kentinin temiz bir kent olmad›¤›n›, afla¤›daki
al›nt›da görüldü¤ü gibi, çok ilginç bir biçimde
ortaya koyar:
“[Bursa’da], bir sokaktan öbür soka¤a ge-
çerken, karfl›n›za bir çeflme ç›kmamas› pek en-
derdir. Hatta bazen üç-dört tanesini ayn› za-
manda görmek, ola¤anüstü bir hal de¤ildir. Bu-
nun d›fl›nda, bütün büyük evlerin her birinin
bahçesinde yahut avlusunda, bir-iki çeflme bu-
lunur. Havuzu ve flad›rvan› olmayan hiçbir köflk
yoktur. Böyle iken, suyun bu kadar bol oldu¤u
bu yerde, sokaklar pek pistir. Burada oturan in-
sanlar›n pek ço¤u, evlerindeki bütün kirli fleyle-
ri kap›lar›n›n önüne süpürürler. Böylece biriken
çöpleri ortadan kald›rmak için de hiçbir hareket
yap›lmaz.” (Pardoe, 1967)
Son olarak, koskoca Osmanl› ‹mparatorlu-
¤u’nun s›n›rlar› içinde, ‹stanbul’un yan› s›ra
“kent” olarak nitelenebilen say›l› yerleflmeler-
den biri olan ‹zmir’in, ithal mallar›n›n sat›ld›¤›
12 mimar•ist 2007/1
‹NCELEME
Kirli kentler.
en lüks, en prestijli al›flverifl ekseni Frenk Soka-
¤›’n›n öteki yüzünü, yani kirlili¤ini gözler önü-
ne seren birkaç sat›r: “Frenk Soka¤›, ‹zmir’in en
güzel sokaklar›ndan biri olmakla ünlüdür; ona
iliflkin düflüncelerimize pek uymamakla birlikte,
çok belirgin bir karaktere sahiptir. Dar bir so-
kak, pis bir dere [...] ayaklar alt›nda sebze talafl-
lar›, ezilmifl kavun dilimleri, yar› kemirilmifl ke-
mikleri çamur içinde sürükleyen kocaman, sar›
köpekler [...].” (Yaranga, 2002)
Bu bölümü noktalamadan önce, kimi kent-
lerin, caddeleri her gün flak›r flak›r y›kanmad›¤›
ya da sokaklar›nda çöpler birikti¤i için, yani
“maddi” olarak de¤il, Tanr›’n›n buyruklar›na
uymad›klar› için, yani “manevi” olarak kirlen-
diklerini ve örne¤in Tanr›’n›n gazab›na u¤raya-
rak, yerle bir edilen Sodom ve Gomorra kentle-
rinin bu tür kentlerden olduklar›n› an›msatmak
istiyorum...
“Pistanbul”Atina’dan, Roma’dan, Paris’ten, ‹zmir’den ve
daha baflka kentlerden sonra, yaz›m›n bu bölü-
münde, ‹stanbul’dan, ‹stanbul’un kirlili¤inden,
mizah›m›za yeni bir soluk getirmifl, bir “ekol”
oluflturmufl olan Akbaba dergisinde uzun y›llar
çal›flm›fl ünlü karikatürcümüz Cafer Zorlu’nun
ortaya att›¤› o ilginç sözcü¤ü kullanacak olur-
sam, “Pistanbul”dan söz açaca¤›m.
‹stanbul, hiç kuflkusuz, dünyan›n en güzel
kentlerinden biridir; dahas›, belki de dünyan›n
en güzel kentlerinin en güzelidir. Onun bu
özelli¤inin fark›nda olanlar›n, onun güzelli¤ini,
onun çeflitli güzelliklerini öve öve bitiremeyen-
lerin say›s› çoktur. Nedim’e göre, bu kentin
“bir sengine [tafl›na] yekpâre acem mülkü feda-
d›r”, Yahya Kemal’e göre o, “aziz ‹stanbul”dur.
‹stanbul, bu kenti 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda,
1874’te ziyaret etmifl olan ‹talyan yazar Ed-
mondo de Amicis’in belirtti¤i gibi, “önünde fla-
ir ile arkeolo¤un, sefir ile tacirin, prenses ile ge-
micinin, kuzeyli ile güneylinin, hepsinin ayn›
hayranl›kla hayk›rd›¤› [...], son derecede büyük
bir güzelliktir” (Amicis, 1993).
‹stanbul ayr›ca, iki k›tan›n birleflti¤i bir yer-
de kuruldu¤u, uzun y›llar üç imparatorlu¤a bafl-
kentlik yapt›¤›, yani baflka hiçbir kentin sahip
olmad›¤› birtak›m özelliklere sahip oldu¤u için
de, bütün öteki kentler aras›nda ayr›cal›kl› bir
konumdad›r.
Ne var ki, bütün bu olumlu özelliklerin hiç-
biri, ‹stanbul’un “Pistanbul” olmas›n› önleye-
memifltir. Evet, t›pk› Atina gibi, t›pk› Paris gibi,
t›pk› Londra gibi, ‹stanbul da tarihi boyunca,
yer yer pis, zaman zaman kirli bir kent olmufl-
tur. ‹stanbul’un çeflitli yönleri çok çok, bol bol
övülmüfltür ama, onun temiz bir kent oldu¤u-
nu ileri süren, onu bu nedenle öven birilerine
rastlamak hiç mi hiç kolay de¤ildir. Oysa ‹stan-
bul’un “Pistanbul” oldu¤unu vurgulayanlar›n
say›s› hiç de az de¤ildir. Bunlar›n bir bölümünü
afla¤›da aktar›yorum.
Bu yafll› kentin, kuruluflunun ilk y›llar›nda,
yani bebekli¤inde, ne kadar kirli, ne kadar te-
miz oldu¤unu çok iyi bilmiyoruz. Ama buraya
12. yüzy›lda, yani günümüzden 800 y›l önce,
II. Haçl› Seferi’yle gelen Odo de Deuil’ün, an-
cak 1660 y›l›nda, Latince olarak bas›labilmifl
olan an›lar›nda, ‹stanbul’un, o zamanlar pis ve
mezbelelik oldu¤unu, karanl›k sokaklar›n›n la-
¤›mlara benzedi¤ini yazd›¤›n› biliyoruz (Ano-
nim, 1994).
“Ayn› y›llarda ‹stanbul’a gelen Tudelal›
Bünyamin ad›nda bir ‹spanyol Musevisi de,
flehrin i¤rendirici mahalleleri oldu¤undan ve
deri iflleyenlerin, pis sular› bile sokaklara dök-
tüklerinden yak›n›r.” (Eyice, 2006)
Serasker Hüsrev Pafla’n›n ‹stanbul Kad›s›’na
gönderdi¤i flu mektup da, ‹stanbul’un pisli¤i-
nin yaln›zca bugünün sorunu olmad›¤›n›, eski-
den ‹stanbul’un daha da pis oldu¤unu, son de-
rece aç›k seçik bir biçimde gözler önüne ser-
mektedir: “Ramazan münasebetiyle, ibadet
için, padiflah›m›z, inflallah aral›k aral›k ‹stanbul
camilerine gelecektir. Bu günlerde, halk›n her
zamandan fazla sayg›l› olmas› icap eder [...].
Herkes dükkân ve evlerinin önünü temiz tut-
mal›, çöp ve hayvan leflleri görülmemelidir. Ko-
nak ve evlerin kap›lar›na uzun y›llardan beri”
s›çrayan çamur silinmedi¤inden, “her y›l fazla-
Pis kentler.
mimar•ist 2007/1 13
‹NCELEME
laflan çamurlarla, kap›lar çamurdan kap› hâline
geldi¤i, pencerelerin önlerinden, top top örüm-
ceklerin sarkt›¤› görülmüfltür [...] Evlerin önü-
ne süprüntü ve hayvan leflleri at›lmamal›d›r.”
(Bal›khane Naz›r› Ali R›za Bey, s.126)
Yukar›daki metne düflülen bir dipnotta da
‹stanbul evleri ve bu evlerin pisli¤i üzerine flun-
lar söylenir: “Yak›n zamanlara kadar, evlerin ço-
¤u çamur kurular› ile kirlenmiflti [...]. ‹çlerinde
fareler ve örümcekler mekân tutmufl gibi idi.
Avlular daima lofl, ›slak, solucanl› [idi] ve sokak-
lardan çirkef s›zard›”. (Bal›khane Naz›r› Ali R›-
za Bey, s.126)
‹stanbul’a 19. yüzy›l›n ortalar›nda gelmifl
olan ünlü Danimarkal› masalc› Hans Christian
Andersen ise, bu kentin sokaklar›nda, evlerinde
rastlad›¤› fare lefllerinden de¤il, koskocaman ve
i¤renç bir at leflinden flöyle söz eder:
“Kabristan›n servileri aras›ndan geçerek Pe-
ra’dan afla¤›ya do¤ru inildi¤inde, küçük bir ma-
halleye gelinir. Surlar›n d›fl›nda kalmas›na kar-
fl›n, buras› Galata’ya ait say›labilir. Burada [...]
gerçek bir Türk soka¤› var. Ancak yüklü bir efle-
¤in geçebilece¤i genifllikte olan bu soka¤›n ze-
mini taflla döfleli de¤ildir, ya¤murdan sonra yer-
lere çak›lm›fl kaz›klar›n ortas›na kurulmufl e¤reti
bir köprünün iki yan›ndan çamurlu bir çay akar.
[...] Sokak ortas›nda bir köpek sürüsü kavgaya
tutuflmufl, bir baflka sürü yerde yatan hayvan le-
flini didikliyor. Bu tabloyu aynen gördü¤üm gi-
bi çiziyorum. En küçüklerinin üzerinde türban-
dan baflka bir fley bulunmayan, yar› ç›plak befl-
alt› o¤lan çocu¤u, soka¤›n köflesinde ayaklar›
havaya dikili yatan, derisi yüzülmüfl, kanl› bir at
leflinin etraf›nda 盤l›k 盤l›¤a z›pl›yorlar, ç›plak
çocuk, kanl› at›n üzerine biniyor, sonra da sa¤a
sola koflturuyor; ne manzara!” (Hamsun; An-
dersen, 1998)
Birincisi 1912, ikincisi 1919 y›l›nda olmak
üzere, iki kez ‹stanbul fiehremini, yani Belediye
Baflkan› olarak görevlendirilen Ord. Prof. Dr.
Cemil (Topuzlu) Pafla da, an›lar›n› toplad›¤› ki-
tab›nda, ifle bafllarken devrald›¤› ‹stanbul’un ne
kadar kirli oldu¤unu uzun ve ayr›nt›l› bir biçim-
de anlat›r:
“Velhâs›l böylece 21.8.1912’de fiehreminili-
¤i vazifesine bafllad›m. Ertesi günü fiehremane-
ti’ne ait bir otomobile bindim. Birkaç saat için-
de, flehrin her taraf›n› gezdim. [...]
[fiehrimizde] kamyonlar henüz ço¤almad›-
¤›ndan, bütün nakliyat, at, merkep ile yap›l›r ve
bu hayvanlar›n sabahtan akflama kadar b›rakt›k-
lar› gübreler de sokaklar› bafltan afla¤› kirletirdi.
Halk›m›z süprüntüleri üstü kapal› bir kap içinde
sabahlar› evlerinin, apartmanlar›n›n d›flar›s›na
koyacak yerde, gelifligüzel soka¤a atarlar ve kö-
pekler de bu pislikleri her tarafa da¤›t›rlard›.
Temizlik usulü flehrimiz için pek ac›kl›yd›.
Yaln›z büyük, ifllek caddeler ancak sabahlar› bir
defa iptidai bir tarzda temizlenir, akflama kadar
toplanan çöpler, gübreler bu hususta muvazzaf
amele ve çöpçü teflkilât› bulunmad›¤›ndan kal-
d›r›lamaz, sokaklar pislikler içinde kal›rd› [...]
fiehirde fenni bir surette yap›lm›fl hiçbir ka-
nalizasyon bulunmad›¤›ndan, l⤛mlar s›k s›k
patlayarak, sokaklar› kirletiyor. Hele Kas›mpafla,
Tatavla, Yenibahçe’deki derelerden mütemadi-
yen çirkefli sular aç›kta ak›yor ve s›caklarda hu-
sule gelen pis kokulardan dolay› o semtlerde
oturmak kabil olam›yordu [...].
Velhâs›l, flehrin s›hhat ve selâmeti ile pek zi-
yade alâkadar olan temizli¤ine asla ehemmiyet
verilmiyordu.” (Topuzlu, 1994).
Sadri Ertem’in, 1952’de yay›mlanan Eski ‹s-tanbul’dan Hat›ralar adl› kitab›n›n, gerek Os-
manl› ‹mparatorlu¤u zaman›nda, yönetimin
merkezi olarak, gerekse Cumhuriyet’ten sonra
bas›n merkezi olarak, çok yak›nlara kadar öne-
mini koruyan Bâb›âli Caddesi’yle ilgili flu bölü-
14 mimar•ist 2007/1
‹NCELEME
1950’lerde ‹stanbul’unkirli sokaklar› ve BelediyeBaflkan› Fahrettin KerimGökay.
münü okudu¤umuzda, kentin bu çok önemli
bölgesinin de “Pistanbul” oldu¤unu görüyo-
ruz:
“Bâb›âli Caddesi’nde o zaman orta kald›r›m
yoktu, parke, mozayik filân. ‹ki yanda, ecifl bü-
cüfl, çafltak çufltak, e¤ri bü¤rü, k›r›k dökük, kan-
bur zanbur, Malta tafllar›ndan yap›lm›fl, sözüm
ona yaya kald›r›m› vard› ki, çamurlu, ya¤murlu
havalarda bunlar›n üstünden yürümek, hele yü-
rüyenleri seyir ve temafla etmek, hem e¤lenceli,
hem ac›kl› olurdu. [...] Tafllar› gelifligüzel dizil-
mifl, hayranl›¤› çeken bir hokkabazl›k maharet
ve el çabuklu¤u kerametiyle, çimentosuz, kum-
suz, harçs›z bast›r›lm›fl, yani efendim, tükürükle
yap›flt›r›lm›fl, her parças› ayr› ayr› oynar, gerçek-
ten flakrak, oynak, f›k›rdak bir kald›r›m oldu-
¤undan, aralar›na, altlar›na ya¤mur sular›, ça-
murlar girer, ç›kar, birikir. Üstünden geçenler
bu tafllara bast› m›, tafllar hiddetlenir, gazaba
gelir, oyun eder, aya¤a kalkar, yahut yere gö-
mülür, çamurlar f›flk›r›r, gelip geçenlerin üstleri-
ni bafllar›n› tepeden t›rna¤a serpme ve serpilme
kirletir, leke içinde b›rak›r.”
Cemil Topuzlu’dan y›llar sonra ‹stanbul Be-
lediye Baflkan› olan Fahrettin Kerim zaman›nda
da bu kentin sokaklar›n›n temizlik ve düzenlilik
aç›s›ndan bir çözüme kavuflmad›¤›, dönemin en
ünlü ve en etkili mizah dergisi Akbaba’n›n, 13
Ocak 1955 tarihli say›s›nda yay›mlanan baflyaz›-
dan anlafl›lmaktad›r. O yaz›da flöyle denilir: “B›-
rak›n flu yan sokaklar›, fakir semtleri... Acaba
Gökay dostumuz, kendi yolundan, Vali Kona¤›
Caddesi’nden, bir gün olsun, yaya geçmedi mi?
Her ad›mda aya¤›na tak›lan yamru yumru tafl-
larla, üzerinden sekti¤i çamurlu göllerle hiç ko-
nuflmad› m›?” (Anonim, 1955)
Türklerden pek fazla hofllanmayan, ama bir
‹stanbul hayran› olan Gustav Rasch, dilimize
19. Yüzy›l Sonlar›nda Avrupa’da Türkler bafll›-
¤›yla çevrilen kitab›nda bir yandan “Ah, Pera
Köprüsü’ndeyim ve bakt›¤›m her tarafta flahane
manzaralar görüyorum” (Rasch, 2005:53) diye
yazarken, bir yandan da, Türk çarfl›lar›nda, “an-
lat›lamayacak, tan›mlanamayacak kadar dayan›l-
maz, bo¤ucu” (Rasch, 2005:56) bir kokunun
varl›¤›ndan söz ederek, o koku kirlili¤ini, aç›kça
söylememesine karfl›n, Türklerle iliflkilendirme-
ye e¤ilimli görünmektedir. Rasch bu önyarg›l›
yaklafl›m›n›, H›ristiyan Avrupa’n›n en önemli iki
baflkentinin, Paris’in ve Londra’n›n da bir za-
manlar ne denli kirli oldu¤unu ortaya koyan
belgelerin bollu¤una karfl›n, yine ‹stanbul ba¤-
lam›nda flu sözlerle sürdürür: “Peki Türkler ‹s-
tanbul’un güzelli¤i ve ihtiflam› yerine, ‹slami-
yet’in y›k›c› öfkesi sonucunda ortadan kalkan
binlerce köflkün yerine ne koydular ki, hemen
hemen hiçbir an› kalmam›fl? Sadece ahflap sefil
baraka ve evlerden oluflan, pis ve büyük bir
kent. [...] Kald›r›mlar›nda deliklerin tafllardan
daha çok oldu¤u, pis kokulu, dar caddeler. [...]
Ne tarafa giderseniz, ne tarafa bakarsan›z, lefl
gibi koku, islim ve pislik. [...] Her Türk kenti
iflte bu özellikleri tafl›r.” (Rasch, 2005:162-
163)
Evet, ‹stanbul bir Türk kenti, bir Müslüman
kenti oldu¤u için, daha do¤rusu salt bu neden-
le de¤il, yaz›m›n bir baflka bölümünde belirtti-
¤im üzere, dünyadaki hemen bütün kentler, he-
men her zaman, az ya da çok kirli olduklar› için
kirlidir. ‹stanbul da, birçok kent gibi pis bir
kenttir. Ama yine de o, öteki kirli kentlerden,
karikatürcü Cafer Zorlu’nun dedi¤i gibi, “Pis-
tanbul” oldu¤u için ayr›l›r.
Bir baflka fark da, belki flu olabilir: “Bütün
renkler ayn› h›zla kirleniyordu. / Birincili¤i
beyaza verdiler” demiflti flair Özdemir Asaf; bel-
ki biz de flöyle diyebiliriz:
Bütün kentler ayn› h›zla kirleniyordu.Birincili¤i ‹stanbul’a verdiler.
Gürhan Tümer, Prof. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k Bölümü
mimar•ist 2007/1 15
‹NCELEME
Clean Cities, Dirty Cities and “Pistanbul”
Before they found a new settlement the ancient societies clear those places fromevil spirits through some religious and symbolic methods, in other words they‘clean’ the places. Dr. Benjamin Ward Richardson tells about a clean and healthy city in his utopia‘Hygeia’. Jules Verne’s utopian city Franceville is also a very clean city. The Turks,who traveled abroad both in the Ottoman period and in the Republican era, glorifythe cleanliness of the cities abroad too much. For instance, Süleyman fiükrüwrites in his book ‘Seyahatü’l-kübra’ that the avenues of Paris are washedcontinuously by rolling barrels.However, almost all cities might be dirty almost all the time. For example, thefamous French philosopher Jean-Jacques Rousseau tells that he has not seenanything else than ‘little, dirty, bad-smelling streets, terrible, coal-black houses,poverty and baggers’ in Paris where he visited for the first time in 1731. London,suffering intensely from environmental pollution due to Industrial Revolution isdescribed as hell by poet Shelley. What about Istanbul? It is undoubtedly one of the most beautiful cities of theworld, perhaps the most beautiful one. Yet, this beauty could not avoid it to be adirty city in all periods, as the famous cartoonist Cafer Zorlu calls ‘Pistanbul’(Dirty + Istanbul). Serasker Hüsrev Pasha asks in one of his letters the judge ofIstanbul to forbid people from discharging the messes and animal carrions infront of their houses. The famous Danish fairytale writer Hans Christian Andersenwho visited Istanbul in mid-19th century tells about children he saw playing witha dead horse on a street in Galata. All these can be seen as an evident how dirtyIstanbul was...
16 mimar•ist 2007/1
‹NCELEME
Ankara için 1937’de haz›rlanan plan rapo-
runun tarihî kent dokusuna yönelik öneri-
sinde Jansen, “koruma”y› korunmas› amaçlana-
n› mevcut halinde b›rak›p bir anlamda zaman›
durdurarak muhafaza etmek olarak de¤erlen-
dirmifltir. Bugün korumay› sadece bununla s›-
n›rlamayan rekonstrüksiyon, restorasyon, kon-
servasyon gibi uygulamalar›n yan›nda farkl›l›klar
yaratan örnekler ise hem korunacak olan nesne-
nin veya çevrenin tarihî önemine, hem de koru-
mayla hedeflenen amaç ve önceliklere göre be-
lirlenmektedir. Korumada neyin, niçin, kimin
için korunaca¤› sorusu, nas›l korunmas› gerekti-
¤ini de ortaya ç›karmaktad›r.
Günümüzde kentsel korumaya konu olan
kent parçalar›, bölgeler, projeler art›k çok farkl›
kavramlaflt›rmalarla ele al›nmaktad›r. Art›k salt
bir koruma eyleminden bahsedilmemekte, ko-
runacak kent parças› için yap›lacak projeler can-
land›rma (revitalisation), yenileme (renovati-on), yenileflme (regeneration) hatta dönüflüm
hedefleri ile ele al›n›p adland›r›lmakta ve kav-
ramlaflt›r›lmaktad›r. Son dönemlerde uygulanan
ve benimsenen stratejik planlama yaklafl›m› çer-
çevesinde eylem alanlar› belirleyerek kente mü-
dahale etme, planlar›n projelerle uygulanmas›n›
gündeme getirmektedir. “Dünyada bugün ge-
lifltirilen planlama kuramlar› ve uygulamalar,
kentsel planlama, kentsel koruma ve kentsel ta-
sar›m yaklafl›mlar›n›n art›k iç içe geçti¤ini ve bir-
birlerinden kesin s›n›rlarla ayr›lmad›klar›n› gös-
termektedir. Her üç yaklafl›m da stratejik planla-
ma yaklafl›m› çat›s› alt›nda ayn› alanlara farkl› öl-
çeklerde, ama ayn› hedeflerle müdahale etmek-
tedirler.” (Erbey, 2004:79)
Dünyada koruma planlamas›n›n geliflimi 17.
yüzy›la dayand›r›lmakla birlikte (Özönder,
1992:9), koruman›n milad› II. Dünya Savafl› s›-
ras›ndaki y›k›mlara gösterilen bir tepki niteli¤i
de tafl›yan 1964 tarihli Venedik Tüzü¤ü’dür.
Venedik Tüzü¤ü’nün en önemli getirisi, koru-
man›n bina baz›ndan ç›kart›l›p “kentsel do-
ku”nun bütünüyle bir kültür ve tarih miras› ol-
du¤unun kabul edilmesiyle kazan›lan bütüncül
yaklafl›md›r.
Bu, anlamsal olarak ait olduklar› devre ilifl-
kin özellikler ortaya koyan yap›lar ve bunlar›n
birbirleriyle olan mekânsal iliflkilerinden do¤an
aç›k alanlar›n oluflturdu¤u tüm bir dokuyla da
s›n›rl› de¤ildir. Karmafl›k bir toplumsal iliflkiler
a¤›n›n, bu iliflkilerin zaman içindeki de¤ifliminin
ve toplumsal de¤erlerin fiziki çevreye yans›ma-
s›d›r. Kentsel doku yaln›zca devrin aile yap›s›na,
günlük yaflam›n nas›l kurguland›¤›na, mekân
kullan›m biçimlerine de¤il, ayn› zamanda do¤a-
insan iliflkilerine, çevresel de¤erlere, üretim bi-
çimlerine iliflkin kapsaml› bulgulara ulaflmay›
mümkün k›lar (Ulusoy, 1994:97). Bu tan›m
kentsel korumaya iliflkin yaklafl›m›n ne olmas›
gerekti¤inin de alt›n› çizmektedir.
Kentsel koruman›n Türkiye planlama siste-
mine dahil olmas›, 1800’lerin ortalar›na dayan-
d›r›lmaktad›r. 1869 y›l›nda ç›kar›lan I. Asar-›
Atika Nizamnamesi ile eski eserlerin korunmas›
gereklili¤i kabul edilmifl; 1874’te II. Asar-› Ati-
ka Nizamnamesi olarak yeniden düzenlenmifl-
tir. III. Asar-› Atika Nizamnamesi 1884 y›l›nda,
kapsam› yaln›zca Roma ve Yunan kal›nt›lar›n-
dan mabetler, saraylar, köprülere geniflletilerek
kabul edilmifl ve Cumhuriyet döneminde de bu
yasa kabul edilmifltir. 1966 y›l›na gelindi¤inde
yasa bir kez daha gelifltirilerek IV. Asar-› Atika
Nizamnamesi olarak kabul edilmifl ve bu kez ta-
fl›n›r ve tafl›nmaz Türk-‹slam sanat eserleri de
kapsama dahil edilmifltir. Cumhuriyet dönemi-
nin ilk kapsaml› koruma yasas› 1973’te ç›kart›-
Kayaköy ve Koruma Üzerine Birkaç Düflünce... ‹nci fiahin Olgun - Ebru Firidin Özgür
AA
“Yeni flehircilikte yeni flehir k›s›mlar›n›n kurulmas›n› eski k›sm›n yay›l›fl›ndan tamamen ay›rmaklaz›md›r. Hatta nazari olarak eski flehir üzerine hatt› zat›nda bir cam levhas› kapamal›d›r. Bu suretlekolayl›kla bütün gidiflat takip edilerek flehri fenal›klardan korumak kabil olur. Eski flehre mümkünoldu¤u kadar el sürmemek gerekir... En mühim nokta eski k›sm›n karakterinin bozulmamas›d›r.Bizim vazifemiz onun hususiyetini istikbal için saklamakt›r.” *
mimar•ist 2007/1 17
‹NCELEME
lan 1710 say›l› “Eski Eserler Kanunu”dur. Gü-
nümüze kadar olan süreçte önce 6785 say›l›
‹mar Kanunu, daha sonra da 3194 say›l› ‹mar
Kanunu kapsam›nda koruma planlar›n›n yap›m›
yasal niteli¤e ba¤lanm›flt›r (Özönder, 1992; Ki-
per, 2006).
Kentlerimizde korunmas› gereken do¤al, ta-
rihî, kültürel, sosyal, arkeolojik de¤erlerin imar
planlar› ile ve yaln›zca yerel yönetimler taraf›n-
dan korunamad›¤› bir gerçektir. Ülkemizde
planlama anlay›fl›, öncelikli amaçlar›na göre ka-
tegorize edilmifl (imar, yani yap›laflma ve gelifl-
me planlar›, koruma planlar›; ›slah, yani iyilefltir-
me planlar› gibi) ve hiçbir zaman bir arazi kulla-
n›m flemas› belirlemenin ötesine geçememifltir.
Oysa her plan, her kentin kendi özelli¤ine göre
kendi amac›n› bafltan belirler ve buna göre yap›-
land›r›l›r. Ayr›ca planlar, salt arazi kullan›m› yo-
luyla rant ülefltirme arac› de¤il; sosyal refah›n
dengeli da¤›l›m› ve ekonomik kalk›nman›n sa¤-
lanmas› için kullan›lacak önemli araçlard›r, e¤er
gere¤i gibi kullan›labilirlerse.
Günümüzde neoliberal politikalarla kamç›-
lanan serbest piyasa koflullar› içinde korunmas›
gereken tüm alanlar, rant savafl›m›ndan nasibini
almaktad›r. Belki de koruman›n önündeki en
büyük açmaz ve engel, korunmas› gereken de-
¤erin kentsel rant ile iliflkisidir. Çeflitli sosyal ve
fiziksel nedenlerden dolay› piyasa de¤eri potan-
siyel de¤erinden daha düflük seyreden bir ala-
n›n tarihî, kentsel, mimari, do¤al de¤erleri
“toplumun bir kesimi taraf›ndan” tescillendi¤i
andan itibaren, alanda bir rant art›fl› yaflanmak-
tad›r. Bir baflka ifadeyle, korunmas› gereken bir
alan tarihî, kentsel ve mimari de¤erlerinden
ötürü ra¤bet görmeye bafllad›¤›ndan itibaren,
alan›n rant› piyasan›n arz-talep kanunlar›na gö-
re bir anda artmakta, bu da oradaki tüm yaflama
koflullar›n› de¤ifltirmektedir. Böyle bir süreçte,
binalar ifllev de¤ifltirirken sahipleri ya da kulla-
n›c›lar› da de¤iflmektedir. “Keflfedilme” ile bafl-
layan süreç, günümüzde “soylulaflt›rma” terimi
ile ifade edilmektedir. Soylulaflt›rmaya u¤rayan
alanlarda, sosyal, kültürel ve ço¤unlukla fiziksel
doku da özgünlü¤ünü yitirerek olumsuz etki-
lenmektedir.
Bu türlü dönüflümlerin yafland›¤› alanlarda,
bina kabuklar›n›n korundu¤u yan›lsamas›n›n ar-
d›nda, alan›n toplumsal ve kültürel anlamda bo-
zuldu¤u, nüfus yap›s›n›n de¤iflti¤i ve bu soylu-
laflt›r›c›lar›n bir k›sm›, ranttan pay almak d›fl›nda
bir duyarl›l›k gelifltirmedi¤i için ço¤u restoras-
yonun da özgün olmad›¤› görülmekte, alan
toptan bir yozlaflma ile karfl› karfl›ya kalmakta-
d›r. Bu durum, yani popülerleflme ile birlikte
rant›n artmas›yla soylulaflt›rma sürecine u¤rama
ve sonunda yozlaflma tehlikesi, kentsel rant›n,
korunmas› gerekli alanlar üzerinde görülen et-
kilerinden bir tanesidir. Bu sürecin ‹stanbul’da
Cihangir, Kuzguncuk ve Galata gibi alanlarda
görüldü¤üne birço¤umuz aflinay›z. Bunun bir
örne¤i de ‹zmir’in Çeflme ilçesine ba¤l› Alaçat›
yerleflmesinde yaflanm›flt›r. Alaçat› da ayn› flekil-
de “keflfedilme” sürecine ba¤l› olarak sosyal, fi-
ziksel ve ifllevsel dönüflüme u¤ram›fl bir aland›r.
Bu konu ile ilgili olarak ‹zmir Yüksek Tek-
noloji Üniversitesi fiehir ve Bölge Planlama Bö-
lümü’nde yap›lan bir alan araflt›rmas›n›n bulgu-
lar› önem tafl›maktad›r. “1995’lerde Alaçat›’n›n
sörf sporuna uygun bir yer oldu¤unun keflfedil-
mesi ile bir sörf merkezi kurulmufltur. 1995’ler-
den bu yana ise tarihî tafl evlerin, sat›n al›n›p
restore edilmesi sonucu butik otellere dönüfltü-
rülmesiyle Alaçat›, özellikle ‹stanbul’dan üst
gelir grubunu kendisine çekmektedir. Zaman
içinde tafl yap›lara ilginin artmas› sonucu (...)
Alaçat›’da günümüzde arsa ve ev fiyatlar› ol-
dukça yükselmifltir.” (Sayg›n vd., 2004:41) Bu
sürecin do¤al sonucu olarak, alan›n nüfusu de-
¤iflmekte, sosyal ve kültürel yap› bozulmaktad›r.
Ayn› araflt›rma kapsam›nda elde edilen bulgu-
lardan bir di¤eri flu flekilde ifade edilmifltir:
“Alaçat›l› halk, komfluluk iliflkilerinin giderek
azalmas›na, h›rs›zl›klar›n artmas›na ve hatta ye-
rel pazardaki fiyatlar›n yerel halk›n bütçesinin
çok üzerine ç›kmas›na dikkatleri çekmektedir.
Alaçat›l›lar giderek tarihî doku içindeki evlerini
sat›p ya Alaçat›’n›n baflka bölgelerine ya da Ala-
çat› d›fl›na ç›kma e¤ilimini göstermektedirler.”
(Sayg›n vd., 2004:44)
Burada tarihî çevrenin ve korunmas› gere-
ken miras›n turist bak›fl›na pazarlanmas› ile kar-
fl› karfl›ya kalmaktay›z. Turizm geliri sa¤lanmas›
ad›na belli bir mahalde yaflayan nüfusun yerin-
den edilmesi söz konusudur. Oysa koruma yal-
n›zca binalar›n, tafllar›n, a¤açlar›n korunmas›
de¤il, belli bir yaflam biçiminin, insanlar›n ya-
flam alanlar›n›n, komfluluk ve yer ile olan iliflki-
lerin, yani bir yaflama kültürünün korunmas›n›
da kapsamal›, projeler ve yönlendirme bu u¤ur-
da yap›lmal›d›r. Tarihî korumada rant›n, insan-
lar›n savunmas›z b›rak›lmas›na neden olan bir
etkisi budur ve bu kaç›n›lmaz bir sonuç de¤il-
dir. Örne¤in Kastamonu’da, valinin önayak ol-
mas›yla halk da koruma sürecine kat›lm›fl, bir
yandan turizm canlan›rken, di¤er yandan yerel
halk›n ve zanaatç›lar›n deste¤i al›narak, yok ol-
maya yüz tutan yap›larla birlikte el sanatlar› ve
kültür de koruma alt›na al›narak yaflat›lmaya
bafllanm›flt›r (Çak›r, Y›ld›r›m, 2004). Vali ile ya-
p›lan söyleflide, Kastamonu’da yaflanan süreçte,
Vali’nin halk›n zarar görmemesi için güttü¤ü
politikalar; örne¤in yerel yap› ustalar›n›, el sa-
natlar›n› yeniden canland›rmas›, vak›flar› hare-
kete geçirmesi, sivil toplumun deste¤ini sa¤la-
mas› ve en önemlisi okullarda yap›lmas›n› sa¤la-
d›¤› bilinçlendirme gezilerinin büyük önem ta-
fl›d›¤› belirtilmifltir.
Koruman›n önündeki en büyük engellerden
birisi kentsel rant›n yaratt›¤› fiziksel ve sosyal
bozulma, koruma eyleminin farkl› sorunsallar
üretmesine de neden olmaktad›r. Burada
önemli buldu¤umuz iki nokta, koruman›n kim
için yap›ld›¤› ve koruma alan› için belirlenen s›-
n›rlard›r. Koruma konusunda önemle ele al›n-
mas› gereken bir nokta yaln›zca binan›n korun-
mas› ya da yaln›zca kentsel dokular›n yaflat›larak
korunmas› de¤il, kentsel dokular›n, içinde yafla-
yan insanlar›yla birlikte, yani kültürüyle birlikte
yaflat›lmas› gereklili¤idir. Bilindi¤i gibi kültür,
davran›fllar, söylenceler, mekân›n kullan›m biçi-
mi, yaflam al›flkanl›klar› gibi gündelik pratiklerle
kuflaktan kufla¤a aktar›larak de¤iflir, geliflir ve
devam eder. Kültürün, mekân kurgusu ile bir
bütün olmas› dolay›s›yla, yaln›zca bir yaflam ala-
n› oluflturan binalar›n, özgün halleriyle korun-
mas› de¤il, insanlar›yla birlikte yaflat›lmas› tam
bir koruma eylemi olacakt›r.
Dolay›s›yla koruma çal›flmalar›nda yerleflimin
mekânsal aç›dan korunmas› kadar bu alanda var-
l›¤› düflünülen toplumsal ve ekonomik yap›ya
iliflkin modeller üretilmesi gereklili¤i kaç›n›l-
mazd›r; aksi halde yaflayanlar›n›n sadece kendi-
lerine dayat›lana katlanmak zorunda b›rak›ld›¤›
bir ortam yarat›lacakt›r. Bu ise özellikle sit kara-
r›yla yap›lara müdahalenin imkâns›z k›l›nd›¤› ta-
rihî yerleflimlerde ortaya konan koruma projele-
rinin sonuçlar›ndan kimlerin nas›l yararlanaca¤›-
n› göz ard› eden ve yaflayanlar›n›n yasal olmayan
yollara sapmas›na neden olan bir durumdur.
Bu süreç, ‹stanbul gibi kentsel rant›n çok
yüksek oldu¤u yerlerde de Alaçat› gibi “sonra-
dan keflfedilerek” rant› art›r›lan küçük yerleflim-
lerde de, koruyamama sonucunu yaratmaktad›r.
Bu örneklerle tamam›yla örtüflmemekle birlikte
Kayaköy ve içinde bulundu¤u bölge de bir “ko-
runamama” sorunu yaflamaktad›r.
UNESCO’nun “Dünya Dostluk ve Bar›fl
Köyü” ilan etti¤i ve 2005 y›l›nda, Kültür ve Tu-
rizm Bakanl›¤› taraf›ndan, ba¤l› bulundu¤u
Mu¤la yerel yönetimine koruma amaçl› imar
plan› için 200 bin YTL ödenek gönderilen Ka-
yaköy’ün korunmas›na iliflkin plan çal›flmalar›na
bafllanm›flt›r. Kültürel miras aç›s›ndan korunma-
s› elzem olan yerleflme, bugüne kadar plans›z
yap›laflma dolay›s›yla birçok yerdeki benzerleri
gibi h›zla betonlaflm›fl ve sit karar›n›n tam bir
cayd›r›c›l›k sa¤layamad›¤›n› gözler önüne ser-
mifltir. Oysa tarihi ve topografyas›yla ziyaretçile-
rine görsel bir flölen oluflturan bu yerleflim, için-
de yer ald›¤› Kaya Çukuru ile daha özenli bir il-
giyi hak etmektedir.
KayaköyUlafl›m›n, Fethiye’ye ba¤l› Ovac›k-Hisarönü
yerlefliminden geçen asfalt yolla veya Fethiye’yi
“Kaya Ovas›”ndan ay›ran da¤dan geçen yolla
sa¤land›¤› Kayaköy; K›nal› ve Keçiler Köyü ile
bunlara ba¤l› Belen ve Gökçeburun mahalleleri
ile birlikte, Mu¤la’n›n Fethiye ilçesine 8 km.
mesafedeki “Kaya Çukuru” yerleflimlerinden
biridir. Do¤usunda Baba Da¤›, kuzeyinde Fet-
hiye, güneyinde ve bat›s›nda Ege Denizi’nin
bulundu¤u “Kaya Çukuru”nun, zaman›nda tek
Rum yerleflimi olan Kayaköy, deniz seviyesin-
den ortalama 250 metre kadar yüksekte, yaslan-
d›¤› vadinin eteklerinde kendine özgü co¤rafi
konumu ve topografyas›yla ziyaretçilerini bü-
yük bir sessizlik içinde karfl›layan harabe bir
kenttir.
Sultan Mecit zaman›nda, Edremit’ten Fet-
hiye’ye kadar yerlefltirilen Rumlar taraf›ndan
kurulan bu özellikli yerleflimin geçmifli hakk›n-
da, ne yaz›k ki doyurucu bilgiye sahip de¤iliz.
14. yüzy›lda yöreyi ziyaret eden ‹talyan gez-
gin Sanuda’n›n, Türklerle çok iyi dost olan H›-
ristiyan halk›n 13. yüzy›ldan beri buradaki varl›-
18 mimar•ist 2007/1
‹NCELEME
Kayaköy’ün konumu.
¤›ndan bahsetti¤i gezi notlar› d›fl›nda Evliya
Çelebi’nin an›lar›nda da bahsi geçen yerleflim
hakk›nda yak›n tarihli çal›flmalar geçmifle biraz
daha ›fl›k tutar niteliktedir.
Konuyla ilgili olarak Rumlar›n 11 ve 12.
yüzy›lda ‹ç Anadolu’dan gelerek denizden ve
karadan korumal› bu bölgeye yerleflmifl olabile-
ceklerini belirten tarihçi Dilek Yarcan, varsay›-
m›na kan›t olarak Konya yak›nlar›ndaki eski
Rum yerleflimlerinden “Silli” ile “Levissi”lilerin
dilleri ve diyalektleri aras›ndaki benzerli¤e dik-
kat çekmektedir.
Kayaköy, bölgenin tek Rum yerleflimi ola-
rak, ova topra¤›n› iflleyen insanlar›n yaflad›¤› k›r
yerleflmesi düzenindeki konutlar toplulu¤unun
oluflturdu¤u Türk köylerinden (Belen, Gökçe-
burun, K›nal›, Keçiler Köyü) farkl› özelliklere
sahiptir.
Eczanesi, doktoru, gazetesi ve lise düzeyin-
de e¤itim veren okullar› ile “köy” kelimesinin
nitelendirmekte yetersiz kald›¤› yerleflim, yöre
halk› aras›nda “Kaya Çukuru” olarak adland›r›-
lan verimli iç ovan›n yamac›na yaslanm›fl, ada
mimarisini and›ran görüntüsüyle farkl› bir tablo
oluflturmaktad›r. Pek çok nedenle beraber, eki-
lebilir topra¤›n rantabl kullan›m›n› da amaçla-
yan bu yerleflim flemas›na karfl›n, tar›msal faali-
yetleri Türklere b›rakan gayrimüslimler, geçim-
lerini ticaret ve zanaattan sa¤lam›fllard›r.
Feridun Andaç’›n, kentlerin bafllang›ç ve ge-
liflme süreçlerinde zanaatla ticaretin biçimlendi-
rici ö¤e oldu¤undan ve Anadolu’da yerleflik ya-
flama geçerek zanaatla u¤rafl›p ticareti elinde
bulunduran toplumlar›n ço¤unun, bölgede ge-
liflmenin ve bay›nd›r olman›n ilk örneklerini
verdi¤inden bahseden yaz›s›ndan da anlafl›laca¤›
üzere Kayaköy’ün eski ihtiflam› sebepsiz de¤il-
dir (Andaç, 1998).
Son döneme kadar (1922) flarapç›l›k, kalay-
c›l›k, dericilik, marangozluk, dokumac›l›k ve
terzilikle birlikte Müslüman Türklerin kireç
söndürmenin günah oldu¤u gerekçesiyle yanafl-
mad›klar›, yap› inflas› dahil olmak üzere, birçok
zanaat› baflar›yla uygulayan Levissililer bölge ti-
caretini de gelifltirmifllerdir. Yerleflim nüfusunun
büyüklü¤ünü anlamak için bu önemli bir bilgi-
dir. Kurtulufl Savafl› sonras› itilaf devletleriyle
yap›lan Lozan Antlaflmas› uyar›nca 1922’de
mübadeleyle Rumlar vatanlar›ndan ayr›lmak
mimar•ist 2007/1 19
‹NCELEME
Üstte, Kayaköy’ünyerleflim dokusu.Yanda, Kayaköy’ün di¤eryak›n Türk köyleri ileba¤lant›s›.
zorunda b›rak›ld›klar›nda yerleflimin 6500 nü-
fuslu hane halk› vard›.
Kaya Çukuru’nda, 1922 öncesinden kald›¤›
bilinen, günümüzde takriben 800 kadar› eski
Levissi’de, 200 kadar› di¤er köylerde olmak
üzere 1000 kadar ev bulunmaktad›r. Bunun
takriben 3000-4000 kiflilik bir nüfusa denk ola-
ca¤› ileri sürülebilir. 1993 y›l›nda nüfus say›m›y-
la tespit edilen rakam ise yaklafl›k 1000 kifli olup
210 haneye karfl›l›k gelmektedir. Nüfusa dair
parametrelerden de anlafl›laca¤› üzere sosyal ya-
p›s› önemli de¤iflimler geçiren bölgede, köy
yerleflimlerinde oturulan bina say›s›na efl, terk
edilmifl ve harabe halinde bina bulunmaktad›r.
Tam bir terk edilmifllik içinde, hayalet gö-
rüntüsü veren Kayaköy’ün, Kaya Çukuru’nun
di¤er yerleflimlerine nazaran durumu biraz daha
farkl›d›r. Ba¤l› oldu¤u “Kaya Çukuru”nda, de-
niz seviyesinden 150 metre yükseklikte bulunan
ovan›n etraf›ndaki kayal›k, nispeten düzlük ara-
ziye yerleflen K›nal›, Keçiler, Belen ve Gökçebu-
run köylerinin tersine, ovaya bakan güneydeki
yamac›n eteklerine kurulan Kayaköy, araziye
yerlefliminde ekonomik ve ekolojik amaçlar›
dikkate alan bir anlay›fl sergiler.
Bu Rum yerleflmesinden farkl› olarak Kaya
Çukuru’ndaki di¤er Türk yerleflimleri genifl
bahçe ve müfltemilat alanlar›ndan dolay› daha
da¤›n›k bir yap›laflma oluflturmaktad›r. Mimari
olarak sadece tafl malzemenin de¤il ahflab›n da
kullan›ld›¤› evlerin planlar› tipolojik farkl›l›klar
içerirken, özellikle mahremiyete iliflkin kültürel
farkl›l›klar›n yans›malar›n› da içermektedir. Me-
kânlar›n daha içe dönük oldu¤u ve fleffafl›¤›n
tasar›ma daha az dahil edildi¤i bu yap›lar aras›n-
da ayr›cal›kl› olanlar›n birço¤u, Kayaköy’ün tafl
evleri ve kentsel dokusu kadar korunmas› gerek-
li de¤erler olarak kabul edilebilir.
Mübadeleyle Rumeli’den gelen göçmenlere
aç›lan, fakat yaflamlar›n› sürdürmekte zorland›k-
lar› için bu sefer de onlar taraf›ndan ikinci defa
terk edilen Kayaköy gibi, tümüyle y›k›nt›ya dö-
nüflmese de günümüzde ayakta kalabilmifl yap›-
lar›yla Türk köyleri de kimli¤inin tüm farkl›l›k-
lar›n› sergilemektedir. Kent tarihi ve kültürüyle
beraber bölgenin ekonomik zenginli¤ine dair
bütünün parçalar›n› yakalayabildi¤imiz, karak-
teristik özelliklere sahip Kaya Çukuru’nun yer-
leflim dokusu ve mimarisi, bölgede sosyokültü-
rel yap› aç›s›ndan aç›k bir toplum yaflant›s›na
dair izler tafl›maktad›r.
Büyük göçten önce okullar›, kiliseleri, sa¤l›k
hizmetleri ve gazetesiyle geliflmifl bir sosyal ha-
reketlilik içinde yer alan bölge, etkileflim alan›n-
daki çevre yerleflimlerle birlikte nüfusunu kay-
betmifl durumdad›r. Bugün ekonomik faktörle-
rin ve e¤itim alan›ndaki olanaks›zl›klar›n teflvik
etti¤i göç olgusu ise yaflayan say›s›n› iyice afla¤›
çekmektedir.
1922 öncesi bölge ekonomisinin geliflme-
sinde önemli bir paya sahip olan zanaat kollar›
ve ticarete dayal› ekonomik yap›, mübadele ile
birlikte yerini tar›msal faaliyetlere b›rakm›flt›r.
Günümüzde ise Kaya Çukuru’nda iyice azalan
tar›msal üretim, turizm sektörünün gerisinde
kalmaya bafllam›flt›r. Susuzlu¤un önemli bir
problem oluflturdu¤u tar›m sektöründe, önde
gelen tütün ve bu¤day ekimini, kendi ihtiyaçla-
r›n› karfl›layacak kadar yap›lan meyve ve sebze
üretimi izler. Az say›da ailenin artezyen ya da
kuyusunun bulundu¤u bölgede, arazilerin ta-
r›mla geçinmeye elvermeyecek kadar küçük ol-
mas›, aile içinde baba mesle¤i olan tar›msal fa-
aliyetlerle u¤raflanlar›n say›s›n› azalt›rken, eko-
nomik aç›dan halk› farkl› sektörel yönelifllere
özellikle de turizme geçifl için zorlamaktad›r.
20 mimar•ist 2007/1
‹NCELEME
Kayaköy yerleflimdokusuna iliflkin detay.
Okul e¤itiminden sonra Fethiye ya da daha
büyük yerleflimlere hizmet sektöründe çal›flmak
amac›yla giden birçok gencin, arkada b›rakt›¤›
40 yafl üzeri aile büyüklerinin, tar›m yerine tu-
rizme yönelmesi, bölgenin geliflmesinde farkl›
bir sürecin de bafllamas›na neden olmufltur.
Yol ve binalar›n genellikle s›rtlarda, etekler-
de veya e¤imlerdeki teraslarda yap›ld›¤›, bu ne-
denle verimli tar›m arazisinin asla inflaat için
kullan›lmad›¤› eski da¤ yerleflmelerine güzel bir
örnek oluflturan Kayaköy, ne yaz›k ki bugün
için ayn› duyarl›l›¤› yak›n çevresinde uyand›ra-
mamaktad›r.
Kaya Çukuru’nda tar›m a¤›rl›kl› ekonomik
yaflam› sürdüren Keçiler, Gökçeburun, Belen ve
K›nal› yerleflimlerinin tersine, sahip oldu¤u tari-
hî ve kültürel miras› kullanarak, turizm sektörü-
ne önemli bir s›çray›fl yapan Kayaköy, birçok in-
san›n alternatif tatil ihtiyac›n› karfl›lamaktad›r.
Bu nedenle her geçen sene say›s› muntazam bir
flekilde artan turistik tesisler ortaya ç›kmaktad›r.
Yeni konfor aray›fllar› için gelifltirilen mimarile-
riyle yerleflim dokusunu görsel olarak tahrip
eden bu mekânlar, ço¤unlukla mülk sahipleri-
nin, eldeki imkânlar›n› sonuna kadar kullanma
anlay›fl›yla infla edilmektedir. Kamp alanlar›,
pansiyonlar ve günübirlik turlar› a¤›rlayan lo-
kantalar›yla, hayalet kentin hikâyesini paraya çe-
viren bölge sakinleri, turizme dayand›rmaya
bafllad›klar› ekonomilerini böylece biraz daha
hareketlendirmek istemektedirler. Sonuç ola-
rak, bölgenin do¤al ve arkeolojik de¤erlerinin
korunmas› amac›yla al›nan sit karar›, rant talebi
karfl›s›nda tam anlam›yla bir yapt›r›m sa¤laya-
mamaktad›r.
Genç nüfusun azl›¤›na, uzman deste¤i gör-
memesine ve dolay›s›yla elde edilen kazanc›n
tatmin edici olmamas›na ba¤l› olarak, tar›ma
uygun topraklar›n›n turizm amaçl› yap›laflmaya
aç›ld›¤› Kaya Çukuru’nda sit yasa¤› sürekli de-
linmektedir. Bu duruma, benzer biçimlerde bir-
çok yerde rastlad›¤›m›z› düflünecek olursak bu-
nun Türkiye’nin de¤ifltirilemez gerçe¤i haline
geldi¤ini de söyleyebiliriz. Özellikle sit alanlar›-
n›n dar fiziksel eflikler üzerinden tan›mlanmas›,
derecelendirme ve denetime dayal› esnekli¤i ol-
mayan keskin yasaklar konulmas› bu yerlerin sa-
y›s›n› her geçen gün ço¤altmaktan öteye geçe-
memektedir.
“Sit s›n›r› ile tan›mlanm›fl alan›n geçmiflte
ortaya ç›kmas›, bugüne kadar ulaflmas› ve bu-
günkü varl›¤›, belirlenen sit s›n›r› içinde olufl-
mam›flt›r. Bir baflka yönden bak›l›rsa, geçmifle
dair yaflanm›fll›klar›n izlerinin sadece o s›n›rlar
içinde aranmamas› gerekir. Tarihî yerleflim ala-
n›n› kavramak ancak çok boyutlu iliflkilerin ce-
reyan etti¤i bir co¤rafi bütünlük içinde ele al›n-
mas› ile gerçekleflir.” (Sayg›n, Kiper, Güçer,
2004:35)
Korumaya yönelik oluflturulacak senaryolar-
da mekânsal yap›n›n dizgesini oluflturan sosyal
yap› ve onun etkileflim alan›, do¤ru bir flekilde
tan›mlanmak zorundad›r. Yak›n çevrenin bask›s›
nedeniyle kendisinden beklenen servis hizmet-
lerini yasad›fl› yoldan yap›laflarak karfl›lamaya ça-
l›flan Kaya Çukuru için de bu yaklafl›m geçerli-
dir: Eflik komflusu turistik yerleflimlerden kopuk
ve toplumsal iliflkilendirmelerden uzak bir plan-
lama düflünülemez.
Sonuç ‹çin Bu çal›flmada, koruma planlamas›nda göz ard›
edilmemesi gerekti¤i için özellikle vurgulamaya
çal›flt›¤›m›z üç nokta bulunmaktad›r.
‹lk olarak korumaya konu olan miras asl›nda
mekânsal nitelikleri ile ele al›nsa da bu mekân›n
etkileflim içinde oldu¤u co¤rafi alan ve iliflkiler
sistemi önem kazanmaktad›r.
Korunmas› gerekli ilan edilen sit alan›, gü-
nümüze kalm›fl olan tarihî ve mimari eserlerin
içinde yer ald›¤› mekân parças›ndan çok, bir
“etkileflim alan›” içinde tan›mlanmal›d›r. Bu et-
kileflim alan›, mekân parças›n›n hem tarih içinde
hem de bugüne gelen yaflam biçimi ile kavran-
mas›n› ve gelece¤e tafl›nmas›n› sa¤layabilecek
çerçeve olarak de¤erlendirilmelidir. Miras, yal-
n›zca bugüne ulaflm›fl yap›lar ve kentsel doku-
dan çok, o kentsel dokuyu oluflturan yaflama bi-
çimi ve iliflkiler a¤›n›n kavranmas› ile do¤ru bir
flekilde gelece¤e aktar›labilir. Bu iliflkiler a¤›
hem fiziksel olarak çevre yerleflmelerle olan ula-
fl›m ba¤lant›lar› ve etkileflimi içerirken, hem de
içinde yaflayanlar›n birbirleri ve mekânla kur-
duklar› iliflkileri içerir.
‹kinci olarak, korumaya konu olan alanda
kentsel rant› denetim alt›na almak için yerel ve
merkezî yönetimlere, yaflayanlar ve sivil toplum
mimar•ist 2007/1 21
‹NCELEME
Sit alan› içindeki turizmamaçl› yap›laflmalar.
örgütleri ile alana dahil olmak isteyen özel sek-
töre önemli görevler düflmektedir. Bu görevler
toplumsal bir sorumluluk alan› olarak görülme-
li ve paylafl›lmal›d›r.
Unutulmamal›d›r ki kentsel rant tarihî mira-
s›n korunmas›nda, genelde merkezî kesimlerde
yer alan mahallelerde daha farkl› iflleyen bir sü-
rece iflaret etmekte, toplumsal olarak tescil ve
lanse edilmeyi bile beklememektedir. Merkezî
konum, alanda korunamayacak kadar büyük
rant de¤erlerine neden olmakta, özellikle ‹stan-
bul gibi merkezdeki rant›n denetlenemedi¤i
alanlarda eski bir köflkün de¤eri, bir otopark ya
da ofis binas›n›n getirisi yan›nda neredeyse hiç
olarak kalmaktad›r. Kentsel donat›lar›n ve arazi
kullan›m› kararlar›n›n, nüfus ve yerleflim denge-
lerinin do¤ru kurgulanmad›¤› ve yerleflim bask›-
s› alt›nda kalan alanlarda bu duruma s›kl›kla
rastlanmaktad›r. Tarihî eserler, daha tescillenip
belgelenmeden, yak›l›p kül edilmekte ya da y›-
k›lmaktad›r.
Ölçe¤i ne olursa olsun kentsel yerleflimlerde
korunmas› gereken alanlar›n rant bask›lar›ndan
kurtar›lmas› gerekti¤i, ve yukar›da k›saca aç›kla-
nan bask›lar, art›k herkesin aflina oldu¤u tespit-
lerdir. Koruman›n sa¤lanabilmesi için hem yerel
ve merkezî yönetim birimlerine hem yerel halka
hem de bu alanlarda faaliyet göstermek isteyen
özel sektöre pek çok görev düflmektedir. Koru-
ma eylemi, yaln›zca bugün için yap›lan bir ey-
lem de¤il, kuflaklar aras› süreklilik içinde düflü-
nülüp tasarlanmas› gereken ideal bir eylemdir.
Ve son olarak, korumaya konu olan alanda
yaflayan kültür, mekân› yaratan ö¤elerden birisi
olarak görüldü¤ünde, koruman›n orada yafla-
yanlar› da kapsamas›n›n zorunlu oldu¤u kavra-
nabilir. Dolay›s›yla, koruma eylemine dair veri-
len karardan etkilenecek kiflilerin yaln›zca bu
kararlara uymas› gereken yurttafllar olarak gö-
rülmesi yerine, koruma eylemini gerçeklefltire-
cek, eyleme kat›lacak aktörler olarak ele al›nma-
s›, hem korumay› mümkün k›lacak, hem de kifli-
lerin ma¤duriyetini engelleyecek önlemleri de
içerecektir. Bunun için, koruma planlamas›n›n
çok aktörlü bir eylem alan› olarak düflünülmesi
gerekmektedir.
Bu kapsamda, Kayaköy için yap›lan koruma
plan›n›n çevre yerleflmeleri ve bu yerleflmeler
bütününde yaflayan sakinleri de iflin içine katan,
onlar› da koruyan bir bütünlük içinde ele al›nd›-
¤›na inanmak, koruma ad›na bir iyi niyeti olufl-
turmaktad›r.
‹nci fiahin Olgun, Arfl. Gör., Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi,Mimarl›k Fakültesi fiehir ve Bölge Planlama Bölümü Ebru Firidin Özgür, Arfl. Gör., Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi,
Mimarl›k Fakültesi fiehir ve Bölge Planlama Bölümü
* H. Jansen taraf›ndan haz›rlanan plan›n (1937)
raporundan (Kiper, 2006:119).
Kaynakça:
• Andaç, Feridun (1988) “Kayaköy: Bar›fl ve Dostluk Ama
Terk Edilmifllik”, fiehir, s.77-78.
• Çak›r, Aynur Y.; Y›ld›r›m, Ege (2004) “Enis Yeter ile
Söylefli: Kentsel Yenilemenin Yerel Boyutu”, Planlama,
2004/4, s.20-28.
• Erbey, Dilek Erden (2004) “Kentsel Koruma ve
Yenileflmede Dönüflüm Projeleri - Eyüp Rehabilitasyon
Projeleri”, Planlama, 2004/4, s.79-89.
• Kiper, Perihan (2006) Küreselleflme Sürecinde KentlerinTarihsel Kültürel De¤erlerinin Korunmas›, Türkiye -Bodrum Örne¤i, Sosyal Araflt›rmalar Vakf› Yay›n›, ‹stanbul.
• Özönder, Figen (1992) “Koruma Planlamas› Politikalar›
ve Stratejileri fiile Yerleflmesi”, yay›nlanmam›fl yüksek lisans
tezi, Mimar Sinan Üniversitesi, ‹stanbul.
• Sayg›n, Nicel Y›lmaz; Kiper, Nilgün; Güçer, Evrim
(2004) “Bir Stüdyo Çal›flmas›, ‹YTE: Alaçat› Tarihi
Yerleflim Alan› Koruma Projesi”, Planlama, 2004/4, s.34-
47.
• fiahin, ‹nci (2000) “Kentsel Biçimbilim Analizine
Göstergebilimsel Yaklafl›m: Kayaköy Örne¤i”,
yay›nlanmam›fl yüksek lisans tezi, Dan›flman:
Prof.Dr.Aykut Karaman, Mimar Sinan Üniversitesi,
‹stanbul.
• Ulusoy, Zuhal (1994) “Kentsel Koruman›n Fiziksel ve
Toplumsal Boyutlar›”, 2. Kentsel Koruma Yenileme veUygulamalar Kolokyumu, s.95-99.
22 mimar•ist 2007/1
‹NCELEME
Thoughts on Urban Conservation and Kayaköy
Kayakoy is a lower scale settlement at the southwest coastal region of Turkey withits significant urban heritage which has historical and architectural values. Thesettlement is a conservation area under the protection of laws. Authors think on three main difficulties against urban conservation: increasingurban rent, replacement and participation of local residents to the planningprocesses. Once an area is being protected with laws against new developments,it encounters with increasing urban rents resulting in the replacement of formerlocal inhabitants. In the lack of participation processes, this replacement seemslike an inevitable consequence which really is not. The paper takes Kayakoy asthe case area to think on these three difficulties.
mimar•ist 2007/1 23
PROJE / PROF‹L
Atilla Yücel, akademik yaflamla uygulama de-neyimini bir arada yürüten, e¤itim-arafltır-
ma ortamıyla yapılı çevre arasında güçlü ba¤lan-tılar kuran ve bu çok yönlü kimli¤in zenginlefltiri-ci yönlerinden beslenen bir mimar, bir ö¤retimüyesi. Arafltırdı¤ı, ortaya koydu¤u kuramları, ta-sarım ve üretim alanında da deneyen ve bu dene-yimi de yine kurama, e¤itime yansıtan Yücel'inbu etkinli¤i ülkemizde oldukça özgün bir duruflaiflaret ediyor.
Atilla Yücel'in otuz yılı aflkın çalıflma yafla-mından kesitler taflıdı¤ımız mimar.ist'in bu sayı-sında, yapıtlarının arkasındaki sözleri kendisiylegerçeklefltirdi¤imiz bir söylefliyle açmaya niyetlen-dik. Konut üretiminden, mimarlı¤ın “yer”le ilifl-kisine, restorasyon deneyiminden kunduracılı¤a vemimarlı¤ın fliirselli¤ine uzanan konuflmamızı il-giyle izleyece¤inizi umuyoruz.
Öncelikle büro yaflam›n›zla ilgili bir soruyla
bafllamak istiyorum. Otuz y›l› aflk›n mimarl›k
uygulamas› deneyiminiz ba¤lam›nda MArS-
Mimarlar’›n (Mimarl›k Araflt›rmalar› Stüd-
yosu) geçmifli ve çal›flma biçiminden söz ede-
bilir miyiz? 1970’lerde ne tür çal›flmalar yap›-
yordunuz ve bugün ne tür uygulamalar yürü-
tüyorsunuz? San›r›m kimi ortakl›klar da ku-
rarak ilerleyen ilginç deneyimleriniz var.
MArS 1984 y›l›nda kuruldu, dolay›s›yla burada
20 y›l› aflan bir süreden söz edebiliriz. Ancak
özellikle 1975’lerden bafllayan bireysel bir Atilla
Yücel mimarl›k prati¤inden söz etmek mümkün.
1983’te ald›¤›m bir restorasyon ifli vesilesiyle ve
o günlerin askeri müdahale ve YÖK ortam›nda,
üniversite çal›flmamdan ba¤›ms›z olarak ciddi ve
sürekli olarak tasar›m yapma karar› ald›m ve ad›
“Mimarl›k Araflt›rmalar› Stüdyosu” olan atölye
olufltu. Zaman içinde Mimarl›k Araflt›rmalar›
Stüdyosu bireysel atölyeden bir kiflisel flirkete,
daha sonra bir limitet flirkete dönüfltü, resmî ad›
de¤iflti. Bugün grubun ad› MArS-Mimarlar, ama
MArS yine ilk Mimarl›k Araflt›rmalar› Stüdyo-
su’nun bafl harflerini devam ettiriyor; böyle bir
süreklilik var.
Bafllangݍta tek kiflilik veya bir iki kiflilik bir
çal›flmayd›. Daha sonra bu küçük büro, atölye
ölçe¤ini koruyarak, ancak daha kurumsallaflarak,
yönetim, organizasyon, mekân donat›m› bak›-
m›ndan belirli bir de¤iflim göstermeye bafllad›.
Konut, restorasyon projeleri 2000’lere yaklafl›n-
caya kadar a¤›rl›kl› konular oldu. Daha sonra bu
yelpaze de çeflitlendi. Bir idari yap›, bir konakla-
ma yap›s› daha s›k gündeme geldi. Bu de¤iflime
paralel olarak belirli projelere baz› büro d›fl› kat›-
l›mlar oldu. O kat›l›mlar›n bir bölümü, özellikle
80’li, 90’l› y›llarda ‹stanbul d›fl›nda yap›lan baz›
ifller vesilesiyle yerel ortakl›klar fleklinde geliflti.
Baz›lar› ise kiflisel yak›nl›¤›m›z olan bir meslek-
taflla ve restorasyon içerikli konularda ayn› za-
manda uygulaman›n yürütülmesi için ifli paylafl-
mak gibi s›n›rl› iflbirlikleridir; bunlar sürekli or-
takl›klar de¤il, hep tek ifle ba¤l› birlikteliklerdir.
Benzer flekilde yurtd›fl›ndaki projelerde proje öl-
çe¤i de büyüdü¤ü için ortakl›k de¤ilse bile bir ifl-
birli¤i platformu gerekiyor.
Atilla Yücel: “Kundurac›l›¤› fliirsellikle ba¤daflt›rabilmekgerçek mimariyi yapabilmektir” Söylefli: Ayflen Ciravo¤lu
AA
Atilla Yücel 1980’lerden itibaren yo¤unlaflan proje ve uygulama faaliyetini, 1984 y›l›ndakurdu¤u MArS-Mimarlar (Mimarl›k Araflt›rmalar› Stüdyosu) çerçevesinde sürdürmektedir.Ekip bugün Atilla Yücel, Cem Yücel, Elif K›l›ç, Evren fierbetçi Kaya, Emre Aydilek, Asl› Can veCan Dinlenmifl’ten oluflmaktad›r.
Atilla Yücel, 1942 y›l›nda ‹stanbul’da do¤du. 1965’te ‹TÜ Mimarl›k Fakültesi’ni bitirdi. 1965-2002 y›llar› aras›nda ayn› fakültede asistan, doçent ve profesör unvanlar› ile ö¤retimkadrosunda yer ald›. 2005 y›l›ndan itibaren ‹stanbul Bilgi Üniversitesi Mimari Tasar›m YüksekLisans Program› ö¤retim üyesidir. Bunlar›n d›fl›nda, A¤a Han Mimarl›k Ödülü, CIB, UNCHS,UNDP, UIA-UMAR gibi kurulufllar›n mesleki ve akademik programlar›nda görev ald›.
Cem Yücel, 1972 y›l›nda ‹stanbul’da do¤du. 1998’de ‹TÜ Mimarl›k Fakültesi’ni bitirdi. Ayn›y›l Selda Baltac› ile birlikte Mimarl›k Atölyesi’ni kurdu. 2001 y›l›nda Y›ld›z TeknikÜniversitesi’nde yüksek lisans e¤itimini tamamlayan Cem Yücel 2002-2005 y›llar› aras›ndaYeditepe Üniversitesi’nde ö¤retim faaliyetlerini sürdürmüfltür. 2000 y›l›ndan itibaren meslekiproje ve uygulama çal›flmalar›n›, orta¤› oldu¤u MArS-Mimarlar’da sürdürmektedir.
24 mimar•ist 2007/1
PROJE / PROF‹L
Ama bunun d›fl›nda birden çok say›da projeyi
daha uzun süre boyunca yürütme ba¤lam›nda
bir iki isimden, bir iki sürekli iliflkiden bahset-
mem gerekir. Bunlardan biri 1990’larda Ayfle
Orbay’la birlikte yapt›¤›m›z çal›flmalar vesilesiyle
an›msanmas› gereken bir tür ortakl›kt›r. Hac›-
mercan’daki evler, ‹stanbul Belediyesi için yap›-
lan Talimhane’deki proje, Japonya Baflkonsolos-
luk binas› restorasyonu ve yine ‹stanbul Büyük-
flehir Belediyesinin iflvereni oldu¤u Darülaceze
projesi, bu ifllerimizden baz›lar›d›r. Resmen or-
tak de¤ildik, ama tasar›mda sorumlulu¤umuz
ortakt›, yani Ayfle’yle iliflkimiz büro yöneticisi-
büro çal›flan› iliflkisinin ötesinde bir paylafl›md›.
Ayfle düzeyindeki bir tasar›mc›yla da bu do¤ald›.
Bir baflka ortakl›k, 1997 ile 2004 aras›nda al-
t› y›l boyunca iki büronun ortak projeleri fleklin-
de süren, Pelin Dervifl’in o zaman sahip oldu¤u
Atmosfer bürosuyla Atilla Yücel’in ve dolay›s›yla
MArS’›n ortakl›¤›d›r. O, birbirinden çok farkl›
on kadar projeyi kapsayan gerçek bir ortak üre-
tim, bütünüyle paylafl›lan bir süreç ve tasar›m
konusunda baflar›lmas› pek de kolay olmayan bir
uyum örne¤idir.
Bugün içinde bulundu¤umuz ve MArS-Mi-
marlar’› biçimlendiren sonuncu ortakl›¤›n ise
hem kurumsal, hem ifllevsel boyutlar› var: Cem
Yücel’le büroyu sahiplenmek, sürdürmek ve pro-
jelerde belirli sorumluluklar› bölüflmek. Cem’in
daha önce proje baz›nda kat›l›mlar› vard›, bu
sonra kurumsal ortakl›¤a dönüfltü. Buradaki or-
takl›k biçimimiz ak›lc›, ifllevsel ve sürdürülebilir-
lik koflullar› içerisinde yürütülmek istenen ve ba-
zen projeleri, bazen sorumluluk alanlar›n› pay-
laflt›¤›m›z bir pratik. Yavafl yavafl Cem’le büro
içinde proje sorumluluklar›nda bir ölçüde ayr›fl-
maya gitmeyi do¤ru bulduk. O belirli bir tür ifl-
leri daha çok seviyor ve yürütüyor, ben de baflka
tür iflleri. Dolay›s›yla birbirimizin aya¤›na basma-
dan, ayn› alanda s›k›flmadan iflleri bir flekilde pay-
lafl›yoruz.
Bütün bunlar çerçevesinde bafllang›çtaki res-
torasyon ve konut konular› varl›¤›n› sürdürüyor.
Konutlarda daha büyük ölçekli olanlarla küçük
ölçekliler paralel yürüyor ve zaman içinde iflyerle-
ri, al›flverifl merkezleri, turizm, kültür yap›lar›,
çevre düzenlemeleri, rehabilitasyon gibi yeni ka-
t›lan konular bu portföyü çeflitlendiriyor.
Sizin gibi hem akademik yaflam› hem de uy-
gulama dünyas›n›, her iki alanda da yo¤un
olarak sürdürmek ülkemizde çok s›k rastlaya-
bilece¤imiz türden bir meslek prati¤i de¤il.
Bize bu çal›flman›n güçlüklerinden ve besleyi-
ci yanlar›ndan söz edebilir misiniz?
Bu soru ilginçtir Türkiye’de s›kça soruluyor; öz-
gün bir durufl, özgün bir pozisyon gibi görünü-
yor. Oysa bunun bir özgünlü¤ü yok, son derece
do¤al bir durum. Ama Türkiye’de çok yayg›n
de¤il. Üniversite prati¤inin özellikle 60’lardan
bafllayarak, daha sonra da 80’lerde ve YÖK’ün
de çizdi¤i çerçevede kurumsallaflma biçimi bu
ayr›flmay› getiriyor. Dolay›s›yla benim bir taraf›y-
la akademik, bir taraf›yla profesyonel prati¤im
farkl› görünüyor.
Güçlükle bafl etmenin ise iki boyutu var:
Bunlar›n birincisi, mimarl›¤›n farkl› konumu.
Örne¤in bu ülkede bir t›p ö¤retim üyesi ayn› za-
manda hem muayenehaneyi veya klini¤i, hem de
üniversiteyi çok rahatl›kla bir arada yürütebildi,
bugün de yürütüyor; ama mimarl›k alan›nda bu
böyle olamad›. Bunun bir nedeni, belki mimarl›k
alan›nda Türkiye’de, yurtd›fl›ndaki geliflmifl eko-
nomik ortamlardaki koflullardan daha zor eko-
nomik koflullar›n ve profesyonel iliflki ortam›n›n
bulunmas›d›r. Üniversitede tam günü zorlayan
bir statü içinde bunlar› yürütmek ise bütün özel
zamanlar›n› çal›flmaya vermek gibi bir güçlü¤ü
daha kat›yor. Oysa Türkiye’de 60 öncesinde Gü-
zel Sanatlar Akademisi’nin baz› büyük hocalar›-
na bakt›¤›m›zda birço¤unun aktif meslek prati-
¤inin içinde oldu¤unu görüyoruz. Dünyada bu
hep böyleydi, bugün de böyle. Büyük isimlere
bakt›¤›m›zda birço¤u ö¤retim üyesi olmufl, ders
vermifl, stüdyo yönetmifl, kurum yönetmifl kifli-
ler, ayn› zamanda da önemli imzalar; dolay›s›yla
bunun flafl›lacak hiçbir yan› yok. Üniversite asl›n-
da iyi mimarl›¤› besleyen bir ortam.
Ama ben Türkiye’de bugünkü üniversite ça-
t›s› alt›nda çok iyi mimarl›k yap›labilece¤i kan›-
s›nda de¤ilim. Zaman zaman o ortam içerisinde
de proje ürettim, bunu üreten gruplara da kat›l-
d›m. Ancak mimarl›k okullar›n›n bir t›p fakülte-
sinin hastanesi gibi örgütlenmesi mümkün gö-
rünmüyor. Türkiye’de hiçbir mimarl›k okulunun
döner sermaye sistemi böyle olmad›. Mimarl›k
bürosunun bir baflka iklimi, süreklili¤i, mant›¤›,
rasyoneli, gerekleri var. ‹liflki biçimleri farkl›; bel-
ki baz› uzmanl›k isteyen konularda bu çok daha
mümkün, ama mimari tasar›m gibi çok boyutlu
bir çerçevede üniversitenin bugün için sa¤l›kl›
bir proje üretim yeri olabilece¤i düflüncesinde
de¤ilim.
Sadece döner sermaye sisteminden al›nan
ödentilerle, girdilerle projenin idamesi anlam›n-
da de¤il, sistem bütününün kurumsall›¤›n›n bafl-
ka kaynaklardan, baflka katma de¤erler üreterek
sürdürülmesi laz›m. Süreklilik ve bellek olufltura-
cak bir yap›lanma ve kadrolar laz›m. Böyle bir
sistem, gördü¤üm kadar›yla yok. Biraz da bu ne-
Hac›mercan Evleri, 1993.Sapanca Gölü’ne bakane¤imli bir arazide 28 taflevden oluflan konutgrubu, 2000 m2, Sapanca,Kocaeli.
mimar•ist 2007/1 25
PROJE / PROF‹L
denle zaman içinde okulla olan iliflkimi önce s›-
n›rlad›m, sonra bir nokta koydum.
Dilerseniz burada konut ve tipolojiyle ilgili
çal›flmalar›n›za ve uygulamalar›n›za de¤ine-
lim. Projelerinizi inceledi¤imizde yerleflim öl-
çe¤inde olsun, tekil ölçekte olsun konut ko-
nusunun a¤›rl›kta oldu¤unu görüyoruz. Ko-
nut, özellikle toplu olarak üretildi¤inde tek
tipleflme, ayn›laflma tehlikesi bulunan güç bir
alan› tarif ediyor. Sizin tipoloji üzerine yo-
¤unlaflan akademik alandaki deneyiminiz
toplu konut uygulamalar›n›zda bir aç›l›m
sa¤lad› m›?
Belirli kavramlar, belirli konular, mimarl›¤› belir-
li ele al›fl biçimleri, birçok konuda sizin yapt›¤›-
n›z tasar›ma katk›s› olan, ona bak›fl›n›z› da etkile-
yen bir içeri¤e sahip olabilir. Örne¤in, tipolojiyle
gerçekten ilgiliyseniz, bunun bir çevreyi, mekâ-
n›, mimariyi okuma mant›¤› olmas›n›n yan› s›ra,
mimariyi yönlendirmeye, biçimlendirmeye, onu
düflünmeye de yard›mc› olacak bir araç, bir yön-
tem, bir dil meselesi olabilece¤ini düflünüyorsa-
n›z -ya da bunu böyle düflünmüyorsan›z, yani ti-
polojiyi elefltirel bir de¤erlendirmeyle reddedi-
yorsan›z dahi- evet, o zaman sizin için tipolojik
söylemle ürün aras›nda bir iliflki vard›r. Bunu ba-
sit bir araçsall›k olarak da görmüyorum.
Benim için yap›salc›l›kla, tipolojiyle, morfolo-
jiyle ve daha da önceye dayanan, konut konusu-
na yak›n olmamla ilgili düflüncelerimin, örne¤in
yap›lan konut projelerine düflünsel katk›s› oldu.
Bu nedenle çok konut projesi yapt›m diyemem,
o baflka bir fley, biraz iliflkili olsa bile o iliflki çok
s›n›rl› ve iflverenle ilgili. Ama konut zor bir konu
dediniz, baz› tuzaklar içeriyor, tekrara düflmek
gibi ya da yat›r›m talebinin güncel formülasyon-
lar›n›n çok çekici olmayan mimariler, prototip-
ler, flablonlar üretmesi gibi tehlikeleri var, ama
öte yanda da zengin bir dünya konut deneyimi,
onu besleyen kuramsal altyap› ve onun bilgisi
var, tipoloji de bu altyap›n›n bir parças›.
Sapanca s›rtlar›nda, Hac›mercan Köyü’nde,
Ayfle Orbay’la paylafl›lan bir projede bir yandan
Turgut Cansever’in Demir Tatil Köyü’nde yafla-
d›¤› deneyimden yararlanarak, teknoloji-ifade
iliflkilerini düflünmek, öte yandan tipoloji mese-
lesiyle ilgilenmifl bir kifli olarak bir tipolojiyi, bir
arazide, belirli yerel koflullar, belirli bir inflai stan-
dartlar bütünü ba¤lam›nda nas›l uygular›m soru-
sunu sormak, bu iki alan› birlefltirmek için an-
laml› bir çabad›r.
Benzer bir deneyim daha önce Bursa’da, Ba-
demli evlerinde yaflanm›flt›: Kare planl› iki mer-
kezî flemay› farkl› katlarda aç› farkl›l›¤› yaratarak
nas›l ba¤daflt›r›r›m? Sonra oralardan hareket edip
Sapanca’da bir baflka yerde bunu bir baflka dile
ve bir baflka teknolojiye dönüfltürme niyeti, Pelin
Dervifl’le ‹stanbul Caddebostan’da denedi¤imiz
karma ifllevli alternatif apartman çözümleri...
Bunlar›n tümü hem böyle bir deneyim bütünlü-
¤ü oluflturuyor, hem de tipoloji, çeflitleme, dil,
süreklilik gibi meselelerle iliflki kurmada bir yat-
k›nl›k getiriyor.
Bugün daha büyük ölçekli, çok katl›, yüksek,
uzun, çok say›da, daha çok alan kapsayan proje-
lerle u¤rafl›yoruz. 100.000 m2’de 500-800 ko-
nut üretmek, daha büyük programlarla u¤rafl-
mak, kentle iliflki kurmak... Ama burada, bu tür
programlarda, tipolojinin bireysel konutlar›n
oluflturdu¤u gruplar içinde kullan›lmas›ndan da-
ha karmafl›k bir morfolojik ba¤lamda, örne¤in
çok katl› ya da uzayan bloklar içinde bir tipolojik
dili nas›l gelifltiririz? Teknoloji, biçim, program,
Laprake II KonutKompleksi, 2002. Yap›m› süren büyük konutkompleksinin ikincietab›n›n proje revizyonuve yeni konut bloklar›,sosyal tesislerin tasar›m›,48.000 m2, Tiran,Arnavutluk.
mekân, biçimlenme mant›¤› aras›nda nas›l iliflkiler
kurar›z? Bunun çeflitlenmesini art›r›rken mant›k
bütünlü¤ünü nas›l koruruz? Biçim zenginli¤iyle,
mekân zenginli¤iyle, ›fl›k farkl›laflmas›yla, birey-
sellik ve toplumsall›k kayg›lar›yla bu mant›¤› nas›l
ba¤daflt›r›r›z? Tipolojik çeflitlemeyi enstrüman
olarak kullan›p bundan monotonlu¤u, birbirini
tekrarlama tehlikesini ortadan kald›ran zengin çö-
zümler üretebilir miyiz? Son y›llarda bu konuda
bize epey deneyim imkân› veren tasar›mlar›m›z
oldu. Asl›nda bu 90’l› y›llarda Ankara’da Dikmen
s›rtlar›nda yapt›¤›m›z bir konut projesinde baflla-
yan bir macera; orada tipolojik çeflitleme, yüksek
ya da vadiye do¤ru uzayan büyük bloklarda karfl›-
laflt›¤›m›z, ama çok fazla üstüne gitmedi¤imiz bir
konuydu. Daha sonraki y›llarda iki Sapanca proje-
si gibi bireysel konutlar›n oluflturdu¤u topluluk-
lar üzerinde çal›flt›k. Son 4-5 y›lda ise büyük ço-
¤unlu¤u yurtd›fl›nda, Arnavutluk’ta, bir tanesi in-
fla edilen Laprake konutlar›, bir di¤eri devam
eden Ali Demi projesi olmak üzere çeflitli dene-
yimlerimiz var. Türkiye’ye gelince, biri Bursa’da,
di¤eri yak›n çevresinde Hasana¤a Köyü yak›nla-
r›ndaki iki baflka konut projesi bunlara eklendi.
Bu küçük ve orta büyüklükte programlar, yatayda
ve düfleyde, kamusal alanlar, ortak alanlar, kori-
dorlar, holler, girifller, aç›k alanlar, özel alanlar,
konut birimleri ba¤lam›nda ilginç bir tipolojik çe-
flitleme denemesine ve deneyimine imkân verdi.
Bu tasar›mlar kendi ad›ma baflka iliflkileri, ku-
ramla tasarlama aras›nda tip, tipoloji arac›l›¤›yla
baflka fleyleri düflünmeye itti. Örne¤in aç›k yap›t
gibi bir kavram›, müzikteki, edebiyattaki dene-
meleri, sözcüklerin, harflerin zaman ve metin
içindeki yer de¤ifltirmesiyle ya da müzikte seslerin
de¤iflik flekilde organizasyonuyla farkl› okumalar
ve kombinasyon iliflkileri oluflturmas›n› mimarl›k
ve tip ba¤lam›nda düflünmeye yöneltti. Bu, mi-
mari kombinasyon denemelerinde de ihtiyac›n
de¤iflmesi konusunda veya mekân› farkl›laflt›rmak
için kullan›labilecek, ama genel mant›¤›, ekono-
miyi de¤ifltirmeyen çözümleri çok farkl› kombi-
nasyonlarla zenginlefltirmek, art›rmak, bireyselli¤i
kamusall›¤›n ve toplu yap›m›n rasyonelleriyle bir-
lefltirmek gibi konularda bir zenginleflmeye im-
kân veren bir sorgulama ve deneyim alan› olufl-
turdu. Dolay›s›yla konut gibi baz› tuzaklar› içere-
bilen, tekrara düflme tehlikesi olan bir konuda bir
ç›k›fl yolu bulduk gibi geliyor. Kendimizce bunun
iyi taraf›, özellikle son projelerdeki iflverenlerimi-
zin de bu konuda ikna olmufl ve mutlu görünme-
leri, bu ayr›ca sevindiriyor do¤rusu.
Biraz önce sözünü etti¤iniz ›fl›kta çeflitlenme-
yi aç›klayabilir misiniz? Konut üzerine konu-
26 mimar•ist 2007/1
PROJE / PROF‹L
Ali Demi Yeni Yerleflmesi, 2004. Arnavutluk’ta, Tiran yeflil kufla¤› bitifli¤inde,çevresindeki yeni kentsel geliflmeye de öncülük edecek bir konut toplulu¤u. 650konut ve ortak donan›mlar, 110.000 m2, Tiran, Arnavutluk.
fluldu¤unda genelde çeflitlenmeden söz aç›l›r
ama bu ço¤unlukla cephenin, planlar›n fark-
l›laflmas›ndan öteye geçmez.
Tipoloji ve tipolojik çeflitleme iliflkilerindeki ›fl›k
ö¤esi tekil uygulamalarda da vard›; örne¤in Sa-
panca Yedievlerdeki uygulanm›fl ve uygulanma-
m›fl tipolojilerde... Sapanca’da infla edilen yedi
tane evde dört farkl› tip vard›. Dört tipten oluflan
yedi ev ve bu tiplerin organizasyon prensiplerin-
de inflai standartlar, yap›m ö¤eleri, modüler ele-
manlar yani yap› blok ve döfleme panelleri, bun-
lar›n oluflturdu¤u modüller, sonra o modüller-
den oluflan standart mekân birimleri ve bunlar›n
biçimleri, örgütlenme mant›¤›, eklemlenen par-
çalar ve bu eklemlenme unsurlar›n›n hep ›fl›kla
temas etmesi... Burada iki farkl› ›fl›k alma biçi-
minden söz edilebilir: ‹lki mekân bütünlü¤ünce
cepheden ya da duvar yüzeyi içindeki pencere-
den, delikten ›fl›k almak, ama bunun yan› s›ra da-
ha önemlisi, modüler mekân elemanlar›n›n bir-
leflti¤i noktalar›n da mutlaka bir farkl› ›fl›¤a, bir
geçirgenli¤e sahip olmas›... Dolay›s›yla ›fl›kla vur-
gulanan bir artikülasyon mant›¤›n›n olmas› gibi
bir mekanizmayla o projede ›fl›k meselesi tipolo-
jik mant›k ba¤lam›nda da gündeme gelmiflti. Sa-
panca’da Yedievler projesinde bu ba¤lamda dü-
flünmeye bafllay›p o projeyi geniflletme hayali
kurdu¤um bir düflünce süreci içinde belki 2-3 y›l
devam eden çok say›da türetilmifl, daha zengin
bir tipolojik çeflitleme denememiz oldu. 10, 15,
20 çeflit de¤ifliklik, varyasyon, kombinasyon,
bunlar›n hepsinde o eklemlenme ve ›fl›k devreye
giriyordu. Ifl›k, tipoloji, çeflitlemenin, türemenin,
morfolojinin ayr›lmaz parças›yd›.
Yeni projelerde ise, 3, 5, 8 katl›, genellikle
30, 50 metre uzunlu¤unda, birbirine eklemlene-
rek 100 metre ya da daha çok uzayan bloklarda
d›fltan alg›da biteviyeli¤i k›rmaya, dönüfltürme-
ye, çeflitlemeye ve zenginlefltirmeye yönelik ni-
yetler gündeme geldi, ama bunlar› nas›l elde
edersiniz? Arnavutluk ve Bursa’daki konut proje-
lerinde program verileri aç›s›ndan, bireysel ve or-
tak alanlar farkl›laflmas› aç›s›ndan ekonomik pro-
je üretmek önemliydi. Bunlar›n hepsi ekonomik
projeler, alan verimlili¤i önemli, genellikle iç so-
kaklar›, koridorlar› ve küçük daireleri içeriyor.
Daireler 50-60 m2’den, 100-120 m2’ye kadar
de¤ifliyor. Dairelerin bir bölümü tek katl›, bir
bölümü dubleks olabilir, ama katlarda bunlar›n
da¤›l›m› ve düzeni farkl›laflabilir. Tekrarlanan kat
planlar› olmayacak, ama bu tekrarlanmayan plan-
lar bir karmafla da yaratmayacak. Bir tipolojik di-
siplini, bir program disiplini olacak. Ekonomik
bir çözüm olarak kat koridorunu, iç soka¤› s›k›c›,
karanl›k bir mekân olmaktan ç›karmay› istedi¤i-
miz zaman ya yukar›dan ›fl›k alaca¤›z, ya yandan
›fl›k alaca¤›z. Bu ald›¤›m›z ›fl›k kattan kata de¤i-
flebilir mi? Cepheden, birtak›m yar›klar yaparak
›fl›k al›yorsak bu yar›klar farkl›laflabilir mi? Bu
farkl›l›k bu tipolojik çeflitlilik içinde disiplini olan
bir mant›k unsuru haline gelebilir mi?.. Dolay›-
s›yla ben hem ›fl›¤›, mekân alg›s›n›, hem o ›fl›k
unsurlar›n›n sa¤lad›¤› do¤al havaland›rmay›,
ekonomik iklimsel çözümleri, hem de d›fl mima-
ride oluflan kütle ifadesini ve plastisitesini bütün-
lefltirebilir miyim? Bunun alt›nda mimariyi ta-
n›mlayacak kombinatuvar bir mant›k oluflabilir
mi? Bu illa benim irademden de kaynaklanmaya-
bilir; yani söz konusu mant›k, zaman içinde flan-
tiyenin, iflverenin, talebin oluflturdu¤u de¤iflik-
likler içinde hatta inflaat s›ras›nda bile de¤iflebi-
len, öyle veya böyle olmas› biçimsel aç›dan çok
da önem kazanmayan bir çeflitlili¤in de anahtar›
olabilir mi? Bu sorular› sormaya devam ediyoruz.
mimar•ist 2007/1 27
PROJE / PROF‹L
Sapanca Yedievler, 1997.Sapanca Gölü’ne bakanyedi ev ve ortak mekânlar›,1800 m2, Sapanca,Kocaeli.
Bursa’da Konut Kompleksi:Bursa-Park, 2005.Kentin eski göçmenmahallelerindenHürriyet’te, mevcut tu¤lafabrikas›n›n yerinde 600konutluk yeni bir kentselgelifltirme projesi, 120.000 m2, Bursa
Bu çok karmafl›k hale gelince zorlanm›fl bir ente-
lektüel egzersize dönüflebilir. Bunu sadelefltir-
mek, rasyonalize etmek diye bir sorunumuz hep
oldu. Bu tür bir konut anlay›fl›n›n, oran›n kulla-
n›c›s›n›n reddetmedi¤i, hatta sevdi¤i bir mekân
ve yaflama ortam› oldu¤unu da gördük. Biraz ür-
kerek girdi¤imiz bu iç koridorlu ekonomik çö-
zümlerin Laprake’daki ilk uygulamada kullan›c›-
lar taraf›ndan benimsendi¤ini izledik. Dolay›s›y-
la demin sözünü etti¤im cesaretli uygulamalar›
san›r›m art›k daha kapsaml› olarak görme flans›-
m›z olacak. Burada hâlâ pazarlama gruplar›yla
yaflanan bir sorun var: Sistemi al›c›ya anlatmak
için fazla karmafl›k buluyorlar.
Dilerseniz burada biraz da yap›lar›n›z›n çev-
resiyle olan iliflkisinden söz edelim. Sizin iflle-
rinizde çevre konusu önemli gibi gözüküyor.
Özellikle görsel çevre bak›fl›yla ölçek, yer, to-
pografya, kimlik gibi birtak›m kavramlar›
sorgulad›¤›n›z› hissediyoruz. Bu kavramlarla
iliflkilerinizi projeleriniz üzerinden örnekle-
yerek bize aktarabilir misiniz?
Yer ve topografya zaten ikisi de “topos”tan,
“yer”den kaynaklanan kavramlar, ama yerin bir
ça¤r›fl›msal boyutu da var. Hemen bir ba¤lamsal-
l›k, var olan çevreyle iliflkiler, var olan izlerle ilifl-
kiler meselesini de hat›rlat›yor. Önce ayn› çevre-
deki iki projeden bafllayay›m. Sapanca s›rtlar›nda
befl y›l arayla yapt›¤›m›z iki uygulaman›n ilkinde
Hac›mercan’da bir köyün k›y›s›ndayd›k. Belli bir
teknolojiyle infla edilmifl, belirli bir bütünlü¤ü
olan, belirli bir ölçe¤i olan -en az›ndan bafllad›-
¤›m›z y›llarda- kiremit k›rma çat›lar› olan tipik
bir Bat› Karadeniz köyüydü ve onun d›fl›nda do-
kunulmam›fl bir do¤a vard›. Arkada orman ve te-
peler vard› ve orada bu topografya, yer, yerellik,
yerel koflullar sorunsal›n› Ayfle Orbay’la birlikte
iki farkl› ve birbirini tamamlayan çerçevede gör-
mek istedik.
1. Yeni yerleflmenin, yak›n›ndaki köyden siluet,
ölçek, imge olarak kopmamas›n› istemifl, çat›
profilinde, yerleflme ölçe¤inde, yap› yüksekli¤in-
de, yap› boyutlar›nda bir iliflki ve süreklilik ara-
m›flt›k.
2. Herkesin afla¤›daki manzaray›, gölü görmesi
için binalar›n yerleflmesini ak›ll›ca organize et-
mek gerekiyordu. Bunun rasyoneli bize göre ko-
nutlar›n, belirli bir üst “kompozisyon kural›” ol-
madan birbirinin görüflünü kesmeyecek biçimde
düzenlenmesiydi. Bu da afla¤› yukar› köy yerlefl-
mesinin mant›¤›yd›. Dolay›s›yla yerel mant›¤›n
sürdürülmesiydi. Çok sade, az say›da tipten olu-
flan bir tipolojik program, o yerin koflullar›na su-
yun ak›flkanl›¤› gibi uyacak diye düflündük.
28 mimar•ist 2007/1
PROJE / PROF‹L
‹kinci uygulamada, yine Sapanca Gölü’ne ba-
kan bir yamaçta, bu yerle, ba¤lamla kurulan ilifl-
kiler birincisine hem benziyordu, hem benzemi-
yordu. Benzerlik, yine bir geometrik üst yönlen-
diricinin, biçimsel kompozisyon kabulünün ol-
mamas›yd›, ama orada tipi çeflitlendirmek bir
baflka enstrüman olarak devreye girdi. Uzak alg›-
daki etkinin mekanik bir tekrar olmas›n› önleme-
nin yöntemi bu kez öncelikle tipolojik çeflitleme-
de say›y› art›rmak olarak görüldü. Farkl› bireysel-
lik etkisi istemifltik, evet kat› bir geometrik dü-
zen yoktu, ama yerleflmenin uydu¤u bir makro
form tavr› vard›. Dar bir parselde afla¤›ya do¤ru
e¤ime dik sanal bir do¤rultu boyunca akan bir
süreklilik vard›. O süreklilik birbirini izleyen ge-
ometrik bir tekrarla de¤il, ama yine de belirli bir
ritmi, ak›flkanl›¤› olan ard› ard›na dizilmifl birden
çok say›daki farkl› tipte yap›yla olufluyordu. Bu,
ard›fl›k üç dört yap›n›n yerine kavramsal olarak
tek bir blok da koyabilirsiniz. Onun yapay peyzaj
etkisi, makro form etkisiyle parçal› olan›n etkisi
aras›nda bir iliflki vard›r. Her ikisinde de akan ba-
z› çizgiler, do¤rultular, daha çok süreklilik içeren
bir ak›flkanl›k, bir tektonik bütünlük vard›r.
Buradan bir baflka kavrama geçmek istiyo-
rum. Yine konutlardan, uzun bloklardan söz
edece¤im. Çünkü yukar›daki, Sapanca Yediev-
ler’deki düflünme biçimi bizi buraya getiriyor.
Bu uzun konutlarda, Dikmen’den bafllay›p Bursa
ve Arnavutluk’ta devam eden deneyimde uzun
bloklar›n -bunlar bazen 100 metreye varan, hat-
ta aflan bloklar- yerle iliflkisi, özellikle topograf-
yayla iliflkisi bir baflka sorgulamay› getirdi. To-
pografya bir yerde arazinin hareketi, çeflitlili¤i
demektir. “Topos” yerdir, o yerin belirli koflulla-
r› vard›r. ‹klim, çevre, e¤im, zemin cinsi, yön,
›fl›k, çevrede bitkilerin var olup olmamas›, rüz-
gâr, yeri yer yapan her fley... Ama mimarl›kta to-
pografya, arazinin biçimlenmesi, bunun en
önemli parças›d›r. O da bir hareket, ya düzlük ya
bir hareketlilik ya eflde¤er bir e¤im ya da farkl›la-
flan e¤imler demektir. Yap› onunla nas›l bir iliflki
kuracak? Bu yap›n›n boyutlar› da büyük. Özellik-
le uzunsa nas›l uzayacak? Aç›k söyleyeyim ben
uzun yap›y› seviyorum ve bunun bir mant›¤› da
var galiba, inflai mant›k, ekonomi, kolayl›klar,
hizmet, bak›m, ama onun yan›nda bir gücü,
enerjisi oldu¤u için de seviyorum. Konutun nis-
peten yere yak›n olmas› için çok yükselmeyip
uzamas›, özellikle toplu yerleflmede ekonomik
olman›n yan› s›ra kiflilikli bir iz oluflturuyor. Bu
Le Corbusier’nin blokundan farkl› bir yer ve ilifl-
ki tasavvuru gerektiriyor tabii.
Bunu yaparken uzun yap› topografyayla ya
ona tabi kalarak bir iliflki kurar ya da onunla didi-
mimar•ist 2007/1 29
PROJE / PROF‹L
Hadosan Hal› ve ElSanatlar› Merkezi,1993/2004. Hal› üretim,sergileme ve sat›flmerkezi, avlu çevresindeörgütlenen d›fla kapal› birkompleks-1993. Avlumekân› ve yap›n›n baz›bölümlerinin yenilenmesi,güncel kullan›ma uygunhale getirilmesi-2004.11.000 m2, Ürgüp,Kapadokya.
Denko Durko fiirketiMerkez Binas›, 2001.Ahflap ikiz konak ile üç ekyap›n›n restorasyon vemodernizasyonu; özel birfirma için özel bir yönetimkompleksinedönüfltürülmesi, 1600 m2,Bulgurlu, ‹stanbul.
flerek, gerilimli bir iliflki kurar. Burada düflünül-
mesi gereken bir davran›flsall›k boyutu oldu¤u
kan›s›nday›m. Bizim deneyimimizde ve benim
tercihimde hep o topografyaya ters oturan, e¤i-
me dik uzayan ve topografyayla gerilimli bir ilifl-
ki kuran yap›lar, bazen iki uzun yap›n›n aras›nda
oluflan boflluk dolay›s›yla kendi aralar›nda belirli
bir enerji üretti¤ine inand›¤›m bir elektriklenme,
ak›flkan bir enerji söz konusu oluyor. Bu tür çö-
zümleri çokça denemeye, üretmeye, bunun üze-
rinden gitmeye yönelik bir çabam›z var. Demin
sözünü etti¤im konut projelerinde bu kendini
gösteriyor. Davran›flsall›ktan kast›m binan›n var-
l›k olarak sahip oldu¤u, gösterdi¤i iradenin, ye-
rin sahip oldu¤u iradeyle, onun ruhu ve varl›¤›y-
la iliflkisi. Oradaki davran›fl biçimi, bir tür çekim
ve itki mekanizmas›, bu tabii özünde tasar›mc›-
n›n içinde duydu¤u sezgisel bir e¤ilim, yerle öy-
le hesaplaflmak, öyle bir diyalog kurmak, aflk›n›
veya nefretini, kurulan iliflki biçimiyle bir flekilde
canl› k›lmak, onun enerjisi benim için önemli bir
iliflki biçimi. Bu bir tür arketip belki bir haf›za,
derinlerde duran, k›m›ldayan, tasar›mc›n›n sez-
gisel, duygusal ve kültürel geneti¤ine ba¤l› bir
yerlerden kaynaklanan bir davran›fl biçimi.
Ama bu sadece konutla da s›n›rl› de¤il. Örne-
¤in Pelin Dervifl’le Kapadokya’da son derece
güçlü bir topografyada, karakteristik bir do¤al
oluflum içinde, çok özel bir yer ortam›nda yapt›-
¤›m›z iki projeden ilkinde, Çimenli’de çok genifl
bir arazide arazinin en dibine, bir kayaya yaslan›p
topografyaya paralel, onu neredeyse tekrarlayan
140 metre uzunlu¤unda monoblok bir saydam
kütleyle Kapadokya co¤rafyas›nda inad›na cam-
dan, betondan bir yap› yap›p, onu da bir kayaya
paralel olarak konumland›rmak, belki enerjiden
çok bir efldeflleflme, bir sükûnet, kayan›n enerji-
siyle, topografyan›n enerjisiyle bütünleflmekti.
Onun uzayan yatayl›¤›yla önündeki platonun
düzlü¤ü aras›ndaki güçlü farkl›l›¤› vurgulamakt›:
Yap› kayay› ço¤altacak, kaya yap›ya dönüflecekti.
‹kinci projede ise dalgalanan bir topografya
üzerinde o oynakl›ktan neredeyse hiç etkilenme-
yen, ama arada baz› mekânlar, do¤al oluflumlar,
vadicikler oluflturan ve bunlarla yap›n›n uzamas›
aras›nda baz› oyunlar ve iliflkilere niyetlenen bir
baflka tav›r söz konusuydu. Ben burada hep
enerji sözcü¤ünü kullanmak istiyorum. Mekân,
enerji, kütlenin enerjisiyle do¤an›n enerjisi ara-
s›ndaki iliflkiler, bu tema yerellik ba¤lam›nda Ha-
c›mercan’dakinden çok farkl›, bir baflka yer iliflki-
si, bir baflka yerellik ve ba¤lamsall›k kavray›fl› gibi
geliyor.
Pelin’le yapt›¤›m›z Kapadokya Ortahisar’daki
projemizi koruma kurulunda tart›fl›rken projeyi
ilk kez gören ve çok benimseyen bir kurul üyesi
büyük bir heyecanla “ben bu projeyi çok fliirsel
buluyorum, bu bir land art” demiflti. Burada bu
tür yap›lar, bu tür süreklilikler, özellikle do¤ada,
özellikle topografya üzerindeki böyle güçlü mü-
dahaleler baz› arketipleri ça¤r›flt›r›yor. Neleri?
Çitleri, a¤›llar›, büyük duvarlar›, suyollar›n›, sur-
lar›, bir manast›r›, bir akropolü, bir kaleyi. Bun-
lar insanlar›n y›llar boyu deneyimledi¤i fleyler.
Sonuçta en az›ndan insan yap›s›n›n do¤ayla ilifl-
kisinde iki türlü temel iliflki biçimi mümkün gibi
geliyor. Birincisi gerçekten onun e¤imine ve e¤i-
limine uyup yerleflmek ve ona benzeyeni yap›p
kaybolmak, Hac›mercan’daki tavr›m›z o idi.
‹kincisi ise, onunla biraz f›rt›nal› bir aflk, drama-
tik bir fliirselli¤i olan bir gerilim yaflamak, karfl›-
l›kl› olarak hesaplaflmak, ama yerin varl›¤›n› hep
dikkate almak. Bu da bir baflka ba¤lamsall›k anla-
y›fl› diye düflünüyorum.
Burada fliirsellik çok önemli, bu kavram› hem
seviyorum, hem ürküyorum. Çünkü yapt›¤›n›z›n
fliirsel oldu¤unu iddia etmek kolay de¤il. Böyle
bir fley keflke hep olabilse. Ayr›ca, fliirsellik sadece
tek bir boyuta sahip de¤ildir; fliir seslerin müzi¤i-
dir, müzikle iliflkisidir, ama fliir ayn› zamanda sert
de olabilir, fliddet de içerebilir. fiiir bir deformas-
yondur, bir içeri¤in, bir kavram›n, bir teman›n
ayk›r› biçimde söylenmesidir, ça¤r›fl›mlard›r, e¤-
retilemedir, mecazlard›r. Yapt›¤› iflle bo¤uflur. Bu
edebiyatta böyledir, ama do¤ayla mimarinin ilifl-
kisinde de fliirsel bir boyut vard›r ve bunun ille
de yumuflak bir fliirsellik olmas› gerekmez.
Adana’da Ev ve Büro, 2006.1930’lardan kalma bir Deko villaya eklemlenenyeni bir iflyeri bloku, 6000 m2, Adana.
30 mimar•ist 2007/1
PROJE / PROF‹L
Buradan isterseniz yo¤unlaflt›¤›n›z ikinci bir
alana, restorasyon konusuna geçelim. Resto-
rasyona sizin çok farkl› bakt›¤›n›z› biliyo-
rum. San›r›m “yorumcu restorasyon” diye
bir tan›m yap›yorsunuz. Biraz ele ald›¤›n›z
projelerin çeflitliliklerine de de¤inerek resto-
rasyon ve koruma kavram›na farkl› bak›fllar›-
n›z› açabilir misiniz?
Konutun yan›nda restorasyon da bizim üretimi-
miz içinde dikkati çeken bir yo¤unlukta. fiu an-
da ‹stanbul’da yapt›¤›m›z bütün projelerimizin
hemen hepsinin bir restorasyon boyutu var.
Bunlar›n baz›lar› bizi 15 y›ll›k, baz›lar› ise 150
y›ll›k tarihi olan bir yap›yla karfl› karfl›ya getiriyor.
Geçmiflte birkaç yüzy›ll›k yap›larla da u¤raflt›k,
ama biz restoratör de¤iliz. Asla kendimizi -Cem
Yücel dahil ki bu tür projelerle en çok u¤raflan
kifli o- hiçbir zaman restoratör olarak görmedik.
Restorasyon e¤itimi alm›fl olsayd›k bile kendimi-
zi restoratör olarak görmezdik. Bizim restoras-
yona yaklafl›m›m›z bir bilginin, sezginin, duyar-
l›l›¤›n ihtiyac›n› içinde bar›nd›r›r; ama yapt›¤›-
m›z klinik restorasyon de¤il, öyle bir restoratör
kimli¤imiz yok, öyle bir yaklafl›m›m›z da yok, ele
ald›¤›m›z konular da a¤›rl›kl› olarak o anlamda
restorasyon konular› de¤il. Göreceli olarak geç-
miflleri daha s›n›rl› yap›lar, güncel programlar
çerçevesinde ya yeni kullan›mlar› içeren ya da bir
baflka yeni konuyla iliflkilendirilmeleri söz konu-
su olan yap›lar. Yorumcu restorasyon kavram›na
gelince, restorasyonda belki her zaman bir yo-
rum var, ama bizim u¤raflt›¤›m›z konular ve u¤-
raflma biçimimiz mühendisinkinden çok, güncel
yorumu içeren bir yaklafl›m gerektiriyor. Tasa-
r›mc› kimli¤imiz her zaman öndedir ve ele ald›-
¤›m›z konular da bunu talep ediyor.
Mimari, do¤aya bir müdahale yapt›¤› anda
var oluyor ve onu de¤ifltirerek ona eklemlenerek
yaflamaya bafll›yor. ‹ster an›t, ister tap›nak, ister
saray, ister ev olsun, restorasyon kuram› icat
edilmeden de önce, restorasyon var olan› dönüfl-
türme ve ona eklemlenme anlam›nda hep vard›.
Ben koruma kavram›n›n bir tuhaf tap›nmaya
dönüfltürülmesinden ve konuya mimarl›¤› nere-
deyse d›fllayan bir mevzuat meselesi olarak bak›l-
mas›ndan son derece rahats›z›m. Bir dokunul-
mazl›klar ve bir tuhaf iktidar alan›, bir ideoloji,
sonunda bir tabular sistemi oluflturulmas› söz
konusu burada. Tasar›m›nsa belirli bir özgürlük
dünyas› içinde, kültürün ancak ve ancak belirli
bir özgürlük dünyas› içinde var olabilece¤ini ve
yeniden üretilebilece¤ini düflünüyorum. Yap›la-
r›n varl›¤›n› sürdürmeleri de böyle bir özgürlük
alan›n› bence flart kofluyor.
Bizim iflimizin bizim taraf›m›zdan restora-
mimar•ist 2007/1 31
PROJE / PROF‹L
Güneydo¤u Apartman›Yenilemesi, 2006. ‹ki mevcut apartman›n içve d›fl mimari ve kullan›mstandartlar›n›nyükseltilmesi, 2300 m2,Firuza¤a, ‹stanbul
Hasana¤a Konutlar›, 2006.Bursa çevresinde, k›rsalbir ortamda, Uluda¤’abakan uzun bloklar,60.000m2, Bursa.
törlük olarak görülmemesinin temelde iki nede-
ni var. Bir tanesi iflin tasar›ma, tasar›mc›ya ba¤l›
yan›; di¤eriyse, daha önemlisi, do¤rudan do¤ru-
ya restore edilen varl›¤›n kendisine ba¤l› yan›,
ondan bafllamak istiyorum. Sonunda restorasyo-
nun amac›, bir varl›¤›n -bu bir tablo, herhangi
bir nesne, bir yap›, bir yap› parças›, bir kent par-
ças›, hatta bazen bir kent bütünü de olabilir- ya-
flam›n› sürdürmek. Koruma deyimini ben pek
sevmiyorum. Koruma bir statüko ifadesi, bir du-
ra¤anl›k içeriyor. Oysa biz restore ederek kan›m-
ca tam da tersini yapmay› amaçl›yoruz. Yapmak
istedi¤imiz fley bir sürdürme faaliyeti. Sürdürme
bir yaflamsall›k boyutu demek, bir güncel geçer-
lilik boyutu demek, bir anlam süreklili¤i demek,
sadece donmufl ve düne ait bir haf›za da de¤il;
haf›za da de¤iflen, dönüflen bir fley, siz hem haf›-
zay› an›msatacaks›n›z, hem de o haf›zan›n bu-
günkü güncel geçerlili¤ini sa¤lamaya, onu yeni-
den anlamland›rmaya çal›flacaks›n›z. Yoksa yapt›-
¤›n›z iflin hiçbir güncel anlam›, yap›labilirli¤i kal-
maz.
Gerek ait oldu¤u eski, gerekse yeni ba¤lam›,
özellikle bugünkü koflullar› ve bugünkü anlam-
lar› sorgulamadan, yap›n›n hem fiziksel ba¤lar›-
n›, hem yap›lm›fl oldu¤u günkü varl›¤›n›, çevresi-
ni ve kendisini sorgulamadan, t›pk› topografya
konusunda oldu¤u gibi onunla hesaplaflmadan;
yani salt kurallar, kabuller, konvansiyonlar çerçe-
vesinde ve bir tür dokunulmazl›k, bir tür kutsal-
laflt›rma tavr›yla ona yaklaflmak bana hiç sayg›l›
gelmiyor. Bunun insano¤lunun kültür üretme ve
o kültürü sürdürme faaliyetiyle de çok ba¤dafl›r
oldu¤u kan›s›nda de¤ilim. Yorumcu restorasyon
derken bu sorgulamay›, hesaplaflmay›, kritik ba-
k›fl› kastediyorum. Bence kullan›c› kitlenize karfl›
da, korunan varl›¤›n kentsel anlam›na karfl› da,
bunu finanse eden kurulufla karfl› da, kulland›¤›-
n›z malzemeyi seçerken, detay› olufltururken,
araziyi kullan›rken, do¤aya müdahale ederken,
tarihî yap›yla, eski yap›yla, var olanla u¤rafl›rken
de sorumluluklar›n›z çok farkl› de¤il. Onun için
yorumcu restorasyonu tasar›m olarak, tasarlaya-
n›n özgürlü¤ü ve sorumlulu¤u ba¤lam›nda fark-
l› bir uzmanl›k alan› diye de görmüyorum.
Bu deneyimler içinde k›sa bir geçmifli olan
son derece az nitelikli, az özellikli yap›larla da
u¤raflt›k. Cihangir’de, Firuza¤a’da tescil karar›
falan olmayan, 1960’larda yap›lm›fl iki s›radan
apartman›, ömürlerini uzatarak, güncel olarak
kullan›l›r k›larak ve onlara baflka kaliteler, baflka
de¤erler, yaflanabilirlik koflullar›, konfor, elverifl-
lilik katarak, hem ömürlerini uzatarak, hem de-
¤erlerini yükselterek, kente de parçalar›n kat›l-
mas›n› sa¤layacak bir tasar›m yapt›k. Bugün, eski
ve terk edilmifl bir garaj kat›nda sanatsal etkinlik-
ler için bir deneysel iç dünya düzenliyoruz: gara-
jistanbul. Benim mimar olarak tüm bu iflleri ya-
parken 17. yüzy›ldan kalm›fl ve bir bölümü y›k›l-
m›fl bir hamam yap›s›yla ya da 19. yüzy›l›n bafl›n-
dan kalan bir konutla u¤raflmamdan daha farkl›
bir u¤raflma biçimim olamaz, kültürel olarak da,
32 mimar•ist 2007/1
PROJE / PROF‹L
garajistanbul, 2006.Beyo¤lu’nda eski bir garajmekân›n›n çok ifllevli,ça¤dafl ve yenilikçi birgösteri merkezinedönüfltürülmesi, 600 m2,Galatasaray, ‹stanbul.
etik olarak da, estetik ve semantik olarak da. Tes-
cilli olup olmad›klar› tasar›mc› olarak beni, yani
bizi hiç ilgilendirmiyor. Onu bugüne ait k›lmak
için, bugün yaflan›labilirli¤ini, kullan›labilirli¤ini
sa¤lamak isterken, bugünün parselasyon düzeni,
kent düzeni, ölçek iliflkileri, alg› ve haf›za mese-
leleriyle ba¤dafl›kl›¤›n› sa¤larken, yorum yapma-
dan, onun bugünkü anlam›n› sorgulamadan ta-
sar›m yapman›n ve buna restorasyon demenin
mümkün oldu¤unu da düflünmüyorum.
Bulgurlu’da terk edilmifl bir ikiz evle ve üstü-
ne kaçak apartmanlar infla edilmifl bir eski müflte-
milat yap›s›yla bir restorasyon konusu olarak kar-
fl› karfl›ya geldi¤imizde, o kaçak apartmanlar› y›-
k›p yerlerine bir baflka yeni ek önerip o müfltemi-
lat yap›s›n› böylece proje bütünü ve ölçek verile-
ri içinde tutarl›l›¤› ve anlam› olan bir baflka yap›-
ya dönüfltürerek; evlerin yap›msal ömürlerini
uzatmay› mümkün k›labilmek için ahflab›n yet-
medi¤i yerde çeli¤i katarak yapt›¤›m›z teknolojik
ve morfolojik yorum bence çok do¤ru bir müda-
hale biçimiydi. Cem’in, benim on y›l önce Ür-
güp’te infla etti¤im el sanatlar› merkezinin avlu-
suna yapt›¤› yeni müdahale de öyle. Bugün
30’lardan kalma eski bir banliyö semtinde, bir
zamanlar villalar›n oluflturdu¤u ve hiçbir kentsel
ve yaflamsal izi kalmam›fl bir yerleflme dokusun-
da, ölçe¤i, kentsel anlam›, kullan›m de¤eri, eko-
nomik de¤eri, kullan›m biçimleri tamamen de-
¤iflmifl bir yerde 30’lar›n erken modern haf›zas›n›
tafl›yan bir villay› yaflanabilir k›lmak için, o villay›
kendinden çok daha büyük bir yap›yla, bugünün
kentsel ölçe¤iyle bütünlefltirip aralar›nda seksen
y›ll›k yafl fark› olan iki modern varl›¤› böylelikle
iliflkili k›l›p ilkinin sürdürülebilirli¤ini sa¤lamak
yönünde bir çal›flmay› Adana’da yap›yoruz.
Adana projesi vesilesiyle kullanmay› giderek
sevdi¤im bir kavram “simbiyoz”; birlikte yafla-
ma. Bu kavram› yan›lm›yorsam bir zamanlar bir
baflka ba¤lamda Kurokawa kullanm›flt›. Bu de-
yim beni daha çok restorasyon, eski-yeni iliflkile-
ri ba¤lam›nda düflündürüyor. Yine bir baflka dü-
flündürücü fley restorasyon deyiminin kendi eti-
molojisi: Yeme içme eylemi, vücudun beslenme-
si olarak sahip bulundu¤u anlam, varl›¤›n yeni
besin alarak kendini idamesi, tazelemesi, yani
donmufl bir müzeci yaklafl›mdan farkl› olarak al-
g›lanma gere¤i. (Restoran: Restorasyon yap›lan
yer!) Geçenlerde, kendisiyle yapt›¤›m›z bir söy-
leflide Turgut Cansever konuyu haf›zayla, yafla-
nan tarihle uzlaflma ba¤lam›nda kullan›yor,
Frans›z Devrimi’nin jakoben dönemi sonras›n-
daki restorasyon dönemine at›f yap›yordu. Bu-
günlerde bafllad›¤›m›z bir yeni proje, Arnavut-
luk’ta, Tiran’da bir al›flverifl merkezi, terk edilmifl
bir endüstri kompleksinin dönüflümü, Eski
Kombinat Stalin. Yar› y›k›k sanayi yap›lar›n›n
ucunda kemerli idare yap›lar›n›n çevreledi¤i bir
mekân var, Garibaldi Meydan›, ortas›nda bir za-
manlar Jozef Stalin heykeli varm›fl, kaidesi hâlâ
duruyor. O meydan›, krall›k dönemini, Mussoli-
ni dönemi ‹talyan iflgalini, komünist rejim y›llar›-
n› ve bugünkü liberal rüzgârlar›n Arnavutlu¤u-
nu, yerin haf›zas›, tasarlad›¤›m›z mekân›n se-
manti¤i ba¤lam›nda projede nas›l düflünebiliriz,
fabrikan›n y›k›k kemerli duvarlar›n› tasar›m›m›za
nas›l katar›z sorusunu soruyoruz. Kimse bize ko-
ruma ve restorasyondan söz etmiyor, kurul kara-
r› yok, tescil yok, faflist geçmifl de, komünist geç-
mifl de lanetli, ama bu simbiyoz ve haf›za resto-
rasyonu konusu bizi heyecanland›r›yor ve biz
onu yapaca¤›m›z tasar›m›n bir bilefleni yapmaya
karar verdik art›k.
Son olarak, daha önceki bir röportaj›n›zda
söyledi¤iniz sözü biraz açman›z› isteyece¤im.
O da mimarl›¤›n kundurac›l›ktan bir fark› ol-
mad›¤›. Bugün sadece ülkemizde de¤il dün-
yada da mimarlar aras›ndaki yayg›n olan gö-
rüfl, mimarl›¤›n dünyay› kurtarabilece¤i iken
sizin düflünceniz bundan oldukça ayr›l›yor
san›r›m. Bize biraz bu düflüncenizi açabilir
misiniz?
Bunu söylerken de çok özgün bir fley söyledi¤im
kan›s›nda de¤ilim. Asl›nda bu demin tart›flt›¤›-
m›z konuyla eklemleniyor. “Eski ne kadar eski?”
sorusunun yan›nda mimarl›¤›n o tafl›nmazl›k
meselesi elbette belirli bir kal›c›l›k boyutu getiri-
liyor, ama ne kadar kal›c›? Yapt›¤›n›z ifl ne kadar
kal›c› olabilir ve olmal›? Mimari kal›c› m›d›r veya
“Kal›c› ne kadar kal›c›?” diye de sorabilirsiniz.
Kald› ki, günümüzde mimarinin kal›c› olmayabi-
lece¤ini savunan görüfller de var. Bir mimar›n ta-
rihe geçmek gibi, meslek ideolojisinde, meslek
inanç sisteminde hayli yerleflik kal›plar›, flartlan-
malar› var, ama bunun çok genel geçer bir fley
oldu¤unu da do¤rusu sanm›yorum. Ev nihayet
insanlar›n evidir. O insan evini, t›pk› tafl›n›rken
de¤ifltirdi¤i gibi yaflarken de de¤ifltirmek özgür-
lü¤üne sahiptir. Bugün bizim kal›c›l›¤›na karar
verdi¤imiz -yine koruma mevzuat›na dönece¤im
(ve bu bütün dünyada böyle, sadece Türki-
ye’den bahsetmiyorum)- konutlar›n hepsi geçici
olmak üzere infla edilmifltir.
Asl›nda biz onlar› koruyarak bir anlamda ta-
rihsel oluflum amaçlar›na da, anlamlar›na da, bu
varoluflsal semanti¤e de ayk›r› davran›yoruz. Bu-
nu kültür ad›na yap›yoruz. Kendi kabul etti¤i-
miz, kendi oluflturdu¤umuz kültürel de¤erleri-
miz ad›na yap›yoruz, ama o yap›lar›n varl›¤› öyle
mimar•ist 2007/1 33
PROJE / PROF‹L
olmay› sürdürmek için oluflmufl de¤il. Bu seman-
tik ve ontolojik deformasyon, bence en az›ndan
felsefi ba¤lamda kesin olarak sorgulanabilir. Ko-
rumac› anlay›fllara, konvansiyonlara, mevzuat
hükümlerine karfl› oldu¤um için söylemiyorum
bunu; ama bu tart›fl›lmaz bir konu de¤il ve ben-
ce düflünmeye de¤er. Belki de yüz y›l sonra in-
sanlar baflka kabuller çerçevesinde bakacaklar
bütün bunlara.
Bugün üretilen mimarinin kal›c›l›¤› bence
büyük ölçüde ekonomik de¤eriyle ilgilidir. O ka-
l›c›l›¤› belirleyen en önemli faktörün ifllevsellik,
ifle yarama ya da yaramama ve ekonomi oldu¤u-
na inan›yorum. Dolay›s›yla da, belki ifllevi ve bi-
çimi de¤iflebilecek yap›lar› tasarlamak, kal›c› tasa-
r›mlar, sanat eserleri yaratmaktan, tarihe damga
vurmaktan çok daha anlaml› bir düflünce ve u¤-
rafl biçimi olmal›. ‹nsanl›¤a yarar aç›s›ndan, eko-
nominin bofluna kaynak tüketmemesi aç›s›ndan,
hele çevrenin bugün giderek artan önemi karfl›-
s›nda ekolojinin, kültüralist korumac›l›ktan ve
mimarinin kal›c›l›k iddias›ndan çok daha ciddi
bir mesele oldu¤u kan›s›nday›m.
Buradan kundurac›l›k metaforuna gelirsek,
mimarl›¤›n o kadar ulvi bir de¤er olarak görül-
mesinden, birçok fleyin kutsallaflt›r›lmas›ndan ra-
hats›z olan bir insan›m. Kurumlar, meslek ide-
olojileri, kabul sistemleri, birçok fley önünde so-
nunda birer konvansiyondur; kutsal fleyler de¤il-
dir, bu o güne ait bir konvansiyondur, yar›n bir
baflka fley olabilir. Yap› da o güne ait bir yap›d›r,
yar›n yerine baflka bir fley gelebilir. Önemli olan
yap›n›n ifle yaramas›, insanlara iyi bir fley söyle-
mesi, fayda üretmesi, güzel olmas›, mümkünse
fliirsel olmas›d›r. Bu, sanat› reddetmek, esteti¤i
küçümsemek de de¤ildir; bunu pragmatizm ad›-
na da söylemiyorum.
Sonuçta mimari evet, uygun ayakkab›y›, fl›k
ayakkab›y› üretmeye ve aya¤a geçirmeye benzer.
Ayakkab›n›n çirkin olmas› gerekmez. Gustonuz
varsa, kundurac› da iyiyse, ekonomik ya da çok
pahal›, ama her zaman çok güzel bir ayakkab›n›z
olur. Elveriflli olmas›, aya¤›n›z› vurmamas›
önemlidir. Bunu en güzel söyleyen bence Mies
Van der Rohe: “We just solve problems” (Biz
yaln›zca sorun çözeriz) sözü bunun en özlü ifa-
desi. Herkes problem çözüyor ve sonuçta o kü-
çük ifl çok önemli, meseleyi çözmek; ayakkab›c›
da problem çözüyor, mimar da problem çözü-
yor. Bu tevazu içinde yapt›¤›n›z ifle bakarsan›z
bence daha hay›rl› bir sonuç al›rs›n›z. Çünkü
onu idealize etti¤inizde sanat eseri yaratmak id-
dias›n›, biçim meselesini ön plana ç›karmak, kut-
sallaflt›rmak... Küçük bir iktidar alan›n›z var, onu
içgüdüsel olarak elbette korumak istiyorsunuz.
O sizin hayat mücadelenizin parças›, ama bunu
büyük söylemler, dünyay› de¤ifltirme iddialar› ar-
d›nda ulvilefltirerek, yücelefltirerek hegemonya
alanlar› yaratma tavr› beni rahats›z ediyor, ka-
n›mca iflin özünü de kirletiyor. Demin koruma
ba¤lam›nda benzer bir fley söyledim, tasarlama
ba¤lam›nda söyleme f›rsat›n› getiriyor bu, evet
bizim iflimiz kundurac›l›ktan farks›z, buna ciddi
olarak inan›yorum. Keflke bunu söyledi¤im kadar
baflar›l› flekilde yapabilsek.
‹flin kundurac›l›k yan›yla fliir yan›, farkl› gö-
rünseler de bence mimarl›¤›n en önemli iki bo-
yutu; kundurac›l›¤› fliirsellikle ba¤daflt›rabilmek
gerçek mimariyi yapabilmektir. O da sadece iste-
yerek ya da üstünde konuflarak ya da söylemi
süsleyerek olacak ifl de¤il, ama burada son bir fley
söyleyeyim: Tasar›m›n sahip oldu¤u özgürlük
alan›n›n çok önemli oldu¤unu düflünüyorum.
Bu özgürlük d›flar›dan da zedelenebilir: Kurallar,
bürokrasi, baflka iktidar alanlar›n›n zorlamalar›,
talebin oluflma biçimi, piyasa, vesaire. Ama bu
özgürlük mimar›n kendi koflullanmalar›ndan,
mesleki inanç sisteminden, yani o büyük yücelt-
melerden kaynaklanan zorlamalarla da, söylemin
oldu¤undan büyük hedefleri amaçlamas›yla, bu
tür meslek deformasyonlar›yla da zedelenebilir,
yani içten de zedelenebilir.
Burada çok ince bir çizgi oldu¤u kan›s›nda-
y›m, ayr›ca özgürlü¤ün sorumluluk ve etikle
olan dramatik iliflkisinin fark›nday›m ve konufl-
mam› noktalamadan yine bir kez daha Mies’e re-
ferans vermek istiyorum. O, keyfili¤e yer b›rak-
mayan, ama alabildi¤ine de özgürlefltirici, alçak-
gönüllü ve berrak bak›fl›n -bu zaten mimarisinde
de görünüyor- mimarl›k aç›s›ndan çok önemli
bir kavray›fl biçimi oldu¤u kan›s›nday›m.
Zaman ay›rd›¤›n›z için çok teflekkür ederiz.
Ben de teflekkür ederim.
34 mimar•ist 2007/1
PROJE / PROF‹L
Atilla Yücel: “Reconciling shoemaking with poeticism is tocreate real architecture”
Atilla Yücel is both a practitioner architect and a lecturer who conducts academicand practice life together, builds strong connections between education-researcharea and physical environment and takes advantage of the enriching quality ofthis many sided identity. Yücel not only experiments the theories that he putsforth and researches with his designs and constructions, moreover he carries this experience again to theory and education. Atilla Yücel, with this practice,represents a unique position in our country. In this issue of mimar.ist, we aimedto carry some selections of Yücel’s design experience which exceeds 30 years.Besides, we tried to open up the statements behind Atilla Yücel’s artifacts with aninterview that we realized with the architect. We hope that you enjoy ourconversation which ranges from housing production to the relationship ofarchitecture and place, from restoration to shoemaking and the poetic side ofarchitecture.
DOSYAKAMUSAL ALAN, KAM
U YAPILARI
Dosya:
Kamusal Alan, Kamu Yap›lar›Geçti¤imiz say›dan devamla, “kamusal alan” konusunu ele almay› bu dosyam›zla dasürdürüyoruz. Dosyan›n ilk yaz›s›n› bir söylefli oluflturuyor: 17 Ocak tarihinde gerçeklefltirdi¤imizmimar.ist Dan›flma Kurulu toplant›s›nda gündeme gelen kamusal mekân konusundaki notlar›ndosyaya uygun bir girifl oluflturdu¤unu umuyoruz.Söylefliden sonraki ilk makalede Korhan Gümüfl, mimarl›k ve kimlik iliflkisini kamusalmekândaki gözlemleri üzerinden tart›fl›yor. Yazar, popülist-tarihselci yaklafl›m›n ve tarih içindekiulusal kimlik aray›fllar›n›n mimarl›ktaki ve kentsel mekândaki yans›malar›n› ve araçsalkonumunu irdelerken, bir taraftan da ideolojinin yeniden üretim sürecini ve hiyerarflik temsilinimimarl›¤›n kamusal boyutu çerçevesinde de¤erlendiriyor. Besim Çeçener, “Kamu Haklar›n›Koruma Kavram›” bafll›kl› makalesinde “kamu mal›” ve “devlet mal›” kavramlar›n› tart›fl›yor.Güven Birkan, bir dönem pek çok üniversite binas›n›n planlanmas› sorumlulu¤unu üstlenenAnkara Üniversitesi Yap› ‹flleri Dairesi deneyimini bizlere aktar›yor. “Yar›flmalar› DiriltmekÖncelikle Kamuya Yarar” bafll›kl› makalesinde Asl› Özbay, kamu kurumlar› taraf›ndan aç›lanmimari yar›flmalar›n son 30-40 y›ll›k serüvenini anlat›yor. Heykelt›rafl Nilüfer Ergin “mimariyap›larda sanat yap›t› uygulamalar›”n› irdeledi¤i makalesinde iki örne¤i yorumluyor. Rüksan Tuna’n›n küçük derlemesinde ise yine kamusal alanda iki “heykel” örne¤i karfl›m›zaç›k›yor. Son iki makalede Derya Bilgiç parlamento binalar›n›n mimari yap›s› ve oturum düzenleriile demokrasi kültürü aras›nda bir ba¤ kurarken, Bilge Ayd›n ise kamu yap›lar›nda ulafl›labilirlikkonusuna de¤iniyor.
mimar•ist 2007/1 35
Bu dosyam›zda da geçen say›m›zda oldu¤u
gibi, “kamusal alan”a yönelik tart›flmalar›-
m›z› sürdürüyoruz. Konuya getirilen farkl› bafl-
l›klar ve perspektifler o denli ço¤ald› ki, dosya-
m›z› bir kez daha kamusal alana yönelik bafll›kla-
ra açt›k. Meslek alan›na uzanan tart›flmalar›, mi-
mar.ist Dan›flma Kurulunda yo¤unlaflt›rd›k. Da-
n›flma Kurulu toplant›s›nda*, tart›flma konular›
aç›ld›kça meslekte kamusal boyuta ait kavramla-
r›n de¤iflken ve zengin içeri¤i konusunda bir gö-
rüfl birli¤i olufltu. Dosyam›za, ele almay› düflün-
dü¤ümüz tüm bafll›klar› s›¤d›ramasak da, kamu-
sal yaflam›n mimarl›kla kesiflen yüzlerinden oku-
yucular›m›za baz› kesitler sunmay› hedefledik.
Konuyu gündeme getirdi¤imiz Dan›flma Kurulu
toplant›s›ndan, burada sadece kamusal mekân
ve mimarl›¤a ait notlar› sizlerle paylaflman›n ko-
nuya uygun bir girifl oluflturaca¤›n› düflündük.
Toplant›da yarat›lan verimli tart›flma ortam›nda-
ki düflünceler dosya içeri¤ine önemli bir katk›
sa¤lad›. De¤erli Dan›flma Kurulu üyelerimizin
getirdikleri katk›lar›n, önerilerin birço¤unu dos-
yam›z›n içeri¤inde bulacaks›n›z. Bu aç›dan de-
¤erlendirerek, Yay›n Kurulu olarak bu tart›flma-
lardan oluflturdu¤umuz k›sa bir özeti, konumu-
zun girifl yaz›s› niteli¤inde gördük ve de¤erlen-
dirdik...
Deniz ‹nceday› - Kamusal alanla ilgili tart›flma-
lar› bu say›m›zda da “kamu yap›lar›” bafll›¤›yla
sürdürüyoruz. Bir önceki say›m›zda “kamusal
alan” konusunu dosya bafll›¤› olarak belirlemifl-
tik. Ancak tart›flma konular›n›n ve ele al›nabile-
cek farkl› perspektiflerin zenginli¤i bizi bu dos-
yam›zda da konuyu sürdürmeye yönlendirdi.
“Kamusal mekân ve mimarl›k” bafll›¤›yla mesle-
¤in kamusal boyutunu gerek yaflam prati¤i, uy-
gulama süreci üzerinden gerekse teorik alanda
tart›flma f›rsat›n› devam ettirmek istedik. Ele al-
d›¤›m›z konu flüphesiz buradaki s›n›rl› sayfa sa-
y›m›zla ve zaman›m›zla ters orant›l›. Ancak, tar-
t›flma alanlar›ndaki önemli noktalar› keflfedebil-
mek, ortaya ç›kartabilmek de içeri¤imiz için de-
¤erli bir katk› olacak.
Do¤an Kuban - Bu konu, Türkiye’de kentlefl-
menin ya da kentleflememenin, en kritik nokta-
lar›ndan birisi. Örne¤in “kamu ulafl›m›” fikrini
en fazla savunanlar neden Amerika Birleflik Dev-
letleri’nde? Orada kamu ulafl›m› ciddi biçimde
tart›fl›l›yor ve tercih ediliyor. Hatta bununla ilgili
dernekler kurmufllar. Türkiye’de ise bu konuda
hiçbir fley gere¤i gibi tart›fl›lam›yor. O bak›mdan
konuyu, politikas›yla ilgili, gelece¤iyle ilgili top-
lumda daha çok yayg›nlaflt›rmak gerekli bence.
Türkiye’de ne belgeleme, arfliv fikri var, ne de bu
konulardaki uzman bilim insanlar›n›n say›s› ye-
terli. Sorun, toplumun bu konulara verdi¤i de-
¤erin kalmam›fl olmas›d›r. Bir derinli¤i yok, tari-
hi yok. En az›ndan, ilke olarak felsefe olarak,
Mimarlar Odas›’n›n bu konudaki duyarl›l›¤›n›
vurgulayacak bir tav›rla konuya yaklaflmakta ya-
rar var.
Bülend Tuna - Kamusal alan konusu ilginç,
ben de bu konuda yaz›lanlar› çok önemsiyorum.
Ama derginin flöyle bir kaderi var; dosyalar yedi-
sekiz yaz› ile s›n›rl› kal›yor. Çünkü daha uzun bir
çal›flma süresi ve sayfa ay›rma flans› yok. ‹flin be-
lirli birkaç yönünü vurgulayarak dosyan›z› ka-
patmak durumundas›n›z. Örne¤in; yeflil alan so-
runu, ‹stanbul için çok çarp›c› bir sorun, kentin
yaflam kalitesinin art›r›lmas› anlam›na geliyor.
Günlük bas›nda da rastl›yoruz, “Dünyada en ya-
flan›l›r kentler hangileridir?” diye birtak›m de-
¤erlendirmeler yap›l›yor, parametreler olufluyor.
Ulafl›m kolayl›¤›, yeflil alan bollu¤u, sosyal do-
nat›lar›n zenginli¤i gibi birçok ölçüt var. Kamu-
sal alan ya da ortak alanlar çerçevesinde bunlar›
irdelemek önemli diye düflünüyorum. Komflu-
luk konusu da ilginç. Almanya’da bir araflt›rma
yap›lm›flt› ve kentlilere “Komflunuzu seviyor
musunuz?” sorusu yöneltilmiflti. “Almayay›m,
teflekkür ederim!” yan›t› ço¤unluktayd›. Ama
birbirleriyle komfluluk iliflkisi olmayan bu insan-
lar, di¤er taraftan yaflad›klar› apartmanda ortak
yaflam›n sorunlar›n› ortak çözebiliyorlar. Örne-
¤in, bina bak›mlar› düzenli yap›l›yor, al›nan or-
tak kararlar uygulanabiliyor... Bizde ise, komflu-
luk iliflkileri çok iyidir, ancak ortak ifl yap›lmas›
kolay de¤ildir.
36 mimar•ist 2007/1
DOSYAKA
MUS
AL A
LAN,
KAM
U YA
PILA
RI
Kamusal Alan, Kamu Yap›lar›
BB
Deniz ‹nceday› - 22. ve 23. say›larda, az önce
de¤indi¤im gibi biz bir süreklilik düflündük.
“Mimarl›kta kamu düflüncesi” gibi çok zengin
aç›n›mlar› olabilecek bu konuda, farkl› alanlar-
dan katk›lar hedefledik. Burada da sadece mima-
ri olarak bina örnekleri de¤il, temel olarak farkl›
bak›fl aç›lar›yla kamusal düflüncenin mekânsal
yans›malar› ve sahiplenilmesi üzerinde durmay›
amaçl›yoruz. Farkl› perspektifler oluflturmak is-
tiyoruz. Bu k›sa araflt›rmada, örne¤in, plastik sa-
natlar ve kamu binalar› iliflkisi, kamu binalar›n›n
elde edilme yöntemleri, kamuya aidiyet ve mi-
marl›k, ulafl›labilirlik vb. gibi birtak›m bafll›klar
öne ç›kt›.
Bülend Tuna - Güncel konular da bunlara ekle-
nebilir. Belki bas›ndan da izlemiflsinizdir, Kufla-
das› Adliyesi mimarisini. Büyük bir Selçuklu taç
kap›s› ve renkli bezemelerle donat›lm›fl bir Adli-
ye binas› tasarlanm›fl. Bu belki de bir mimar›n
oradaki yerel yöneticilerle birlikte ald›¤› karar-
larla oluflmufltur. Giderek bütün devlet yap›lar›
bu tür motiflere, görünümlere büründü. Eski-
den bu binalar›n birbirine çok benzer, merkezî
otoritenin prestij yap›lar› olarak belli bir proto-
tipleri vard›. Bu dönemde de yap›lar› geçmifle
öykünerek yap›lan yak›flt›r›lm›fl, uydurulmufl bir
tarihsel kimlikle anmak mümkün olacak. Hatta
Ankara’da korunan özel bir bölge var; bu alana
eski rekreasyon alanlar› y›k›larak üç tane müze
projesi getiriliyor. Bir tanesi çad›r fleklinde, bir
tanesi Selçuklu mimarisinde, di¤eri ise Osmanl›
üslubu taklidi. ‹lginç olan, bu yap›lanlar›n her-
kes taraf›ndan benimsenmesi ve ayk›r› bulunma-
mas›, bu konular da dosyada ifllenebilir.
Çelen Birkan - Ben çok uzun süre kamu yap›la-
r›yla ilgilendim. Yani kamu yat›r›mlar›n›n tahsis
edildi¤i bir birimde çal›flt›m. Eskiden yeni üni-
versiteler kurulurken var olan yerleflik bir üni-
versitenin patronaj›nda diyece¤im, belki yanl›fl
bir kelime ama, onlar›n bafllatt›¤› bir çekirdekle
yürürlü¤e girerdi ve Ankara Üniversitesi’nin çok
sa¤l›kl› çal›flan bir mimarl›k ve inflaat bürosu var-
d›. Rahmetli Önder Seren onun bafl›ndayd›, rah-
metli Berrak Seren de o mimari büronun bafl›n-
dayd›. Bu ba¤lamda Adana Üniversitesi, Çuku-
rova, Diyarbak›r, Gaziantep, Elaz›¤ ve Samsun
Üniversitelerini yar›flma aç›lmaks›z›n, bir tek mi-
mari büro projelendirdi ve uygulad›. Üstelik de
çok ciddi ön araflt›rmalarla, hocalarla birebir gö-
rüflerek, tart›flarak, ihtiyaçlar› belirleyerek. Bence
onlar özgün ve özel örneklerdir. Ne kadar kap-
saml› yaz›labilir bilmiyorum, ama en az›ndan bu
ad›m at›lm›flken, hem Berrak ve Önder Seren’in
an›s›na da bir yaz› olarak, hem de bir zamanlar
bu konular›n nas›l ciddiyetle ele al›nd›¤›na bir
örnek oluflturduklar› için bunlar› önerece¤im.
fiimdi ise, örne¤in bir üniversite kurulmas› gün-
deme geldi¤inde, haydi kural›m diyorlar ve ku-
ruyorlar. Geçmiflte bütün bunlar›n etütleri yap›-
l›yordu, öncelikle hangi fakülte kurulsun, bu
kadrolar nerede e¤itilecek vb. konular› araflt›r›l›-
yordu. Ankara Üniversitesi bir nevi sera görevi
görüyordu, orada fikirler büyütülüyordu, sonra
Anadolu üniversitelerine gönderiliyordu. Bu de-
neyimin dosyada aktar›lmas›nda yarar var diye
düflünüyorum.
Y›ld›z Uysal - “Kamusal alan” ya da “kamu ya-
p›lar›” kavram›n›, bu toplant›y› 30 sene önce
yapsayd›k baflka türlü alg›l›yordum, flu anda bafl-
ka türlü alg›l›yorum. Kamusal alan, benim ö¤-
rencilik y›llar›mda toplumun, bütün kentin or-
tak alan› anlam›ndayd›. fiimdi biliyorsunuz du-
varlar›n arkas›na çekilmifl alanlar var sitelerde.
Bunlar›n içinde kültür merkezleri, sinemalar, ti-
yatrolar var. Onun kamusal alan› oras›, öbür ta-
rafta baflka bir kamusal alan var. Kamusal alan,
kamu mülkiyetinde mi, de¤il mi diye bir tart›fl-
ma da var. “Kamu yap›lar›” kamuya hizmet
eden yap›lar anlam›nda m› kullan›l›yor, yoksa
kamunun kendi yap›lar› m›? Böyle bir kavram
kargaflas›n› ben kendi aç›mdan hissediyorum.
Örne¤in, Ataflehir taraf›nda yo¤un inflaatlar ya-
p›l›yor. Ben 30 sene planc›l›k yapt›m, hayat›mda
ilk defa flöyle bir plan gördüm: Hastane, e¤itim,
spor alanlar› kald›r›l›yor, isimleri de¤ifltiriliyor,
“özel hastane”, “özel krefl”, “özel lise”, “özel
ilkö¤retim okulu” oluyor. “Özel spor alan›”,
“özel rekreasyon alan›” kavram›n› ben ilk defa
TOK‹’nin plan›nda gördüm.
Burada gerçekten kamusal alan tan›m› nere-
de, bu ortal›¤› kar›flt›ran bir kavram... Bunlar›n
hepsi kamuya aç›k hizmet alanlar›; ama spor ala-
n›n›z bile özel; para vermeden, rekreasyon ala-
n›ndan yararlanam›yorsunuz. Bu gerçekten ka-
musal alan m›d›r? Sadece bina olarak de¤il de
kavram›n içeri¤inin de¤iflmesi önemli. Bunu da
de¤erlendirebilecek miyiz bu dosyan›n içinde?
Emre Zeytino¤lu - Sizin ortaya koydu¤unuz
bu çeliflki sadece bize ait bir fley de¤il. Bütün
dünyada 20. yüzy›l›n bafl›ndan beri “kamusal
alan” tart›fl›l›yor. Geçen say›da yazd›¤›m yaz›da
biraz bunu ortaya koymaya çal›flm›flt›m, sürekli
olarak bu ikilem karfl›m›za ç›k›yor. Devlet erkini,
devlet gücünü ortaya koyan bir alan›n kamusal-
l›¤›ndan m› bahsediyoruz, yoksa demokratik
karfl›laflma alanlar›ndan m›? Halka aç›k alanlar-
mimar•ist 2007/1 37
DOSYAKAMUSAL ALAN, KAM
U YAPILARI
dan m› bahsediyoruz. Bu bence iki türlü de ele
al›nmal›, yani iki kavram› da, bu kavram›n iki ha-
lini de ele almal›y›z.
Ahmet Tercan - Dosya konusu, “kamu yap›la-
r›”; benim önerim, tart›flma alan›n›n geniflletil-
mesi yönünde. Konuyu mimarl›k aç›s›ndan ya-
p›yla s›n›rlamasak da, daha genifl bir içeri¤e ka-
vuflturacak flekilde ele alsak? Yap› d›fl›ndakiler de
olabilir; yaz› bile mimarl›¤›n alan›na girer, her
türlü araflt›rmalar bu alana girer. Bu yaklafl›m,
içeri¤i de zenginlefltirir diye düflünüyorum.
Do¤an Kuban - Türkiye’de eskiden kamuya ait
olanlar›n birço¤u flimdi özel oluyor. Dolay›s›yla
kamu sözcü¤ünü eski ba¤lamda kullanamazs›-
n›z. Kamusal alan insanlar›n birlikte yaflad›klar›
ve etkileflim içinde olduklar› her aland›r. Toplu-
mun toplu halde bulundu¤u bütün alanlar ka-
musal aland›r. Mesele bence burada. Bu mesele
d›flar›da tarif edildi¤i gibi de¤il, gene Türkiye
için özel. Üstelik Türkiye’deki de¤ifliklikler dün-
yaya paralel flekilde olmuyor. Türkiye’deki hal
bütün cumhuriyet felsefesine ayk›r›, cumhuriyet
devletçi bir sistemle kuruldu. Çünkü Türkiye gi-
bi okumas› yazmas› olmayan örgütlenmemifl bir
memlekette ancak ulusal bir strüktür kurulursa
belki bir fley gerçeklefltirilebilir, düflüncesiyle
baflland›. 1950’lerden sonra bugünkü hale ka-
dar uzand›k. Bunlar da do¤al, tarihî determi-
nizm içinde kabul edilebilecek fleyler. Fakat “ka-
musal alan” kavram›, bu temelde kültürel bir
kavram. ‹ster devletin mal› olsun, ister özel ol-
sun e¤er bir üniversitenin 15 bin talebesi varsa
oras› kamusal aland›r. Oradaki 15 bin kifli de ka-
munun bir parças›d›r. Toplumun büyük gurup-
lar halinde etkileflim içinde oldu¤u her alan ka-
musald›r. Bizim sorunumuz gene bu ifl buraya
geldi¤i zaman kültürle ilgili oluyor. Kamusal
alan›n bütün özellikleriyle, bütün boyutlar›yla
söz konusu oldu¤unu düflünmek laz›m.
Y›ld›z Uysal - Hocam›n konuflmas› üzerine bir-
kaç söz söylemek istiyorum. Senelerdir belirli bir
park alan›na, bir spor alan›na girmifliz. fiimdi de-
niliyor ki, buras› “özel park alan›” ya da “özel
spor alan›”; ben kap›ya kadar gidip giremiyo-
rum. Bu bir tan›m fark›d›r. O zaman oras› ka-
musal alan m›d›r ya da k›smi kamusal alan m›d›r?
Parayla giriliyor ama o paray› veremeyen giremi-
yor. Kamusal alan bir anlamda parçalan›yor. Di-
yeceksiniz ki, geçmiflte de özel yap›lar söz konu-
su oldu¤u zaman bu k›smen vard›. Plajlar, özel
okullar veya üniversiteler vard›. Ama kap›lar ka-
pal› de¤ildi. Bu bir süreç, de¤iflecek ve ben emi-
nim ki bu kavramlar tart›fl›ld›kça daha h›zl› bir
de¤iflim yaflanacak.
Bugün kamu yap›lar›, sosyal devlet anlay›fl›-
n›n az çok geçerli oldu¤u dönemde yap›lm›fl
olan hizmet yap›lar›, kentin d›fl›na at›l›yor; has-
taneler, okullar böyle. Ama dikkat ederseniz,
özeller kal›yor; özel okullar, özel hastaneler
kalkm›yor. Biz bunu da tart›flmal›y›z. Kamunun
okullar ve hastaneler konusunda hiçbir ciddi
tepkisi yok. Örne¤in, Fenerbahçe Stad›’n›n ya-
n›ndaki okul için yaflananlar... Acaristanbul da
öyledir... Acaristanbul’a dava aç›ld›, yürütmeyi
durdurma karar› al›nd›¤› zaman o binalar bit-
miflti. Kamunun hakk› yenilmiflti. Hukukun ol-
mamas› ya da bu hale gelmesi, yasad›fl› hatta hu-
kuk d›fl› hale gelmesi çok ac›kl›; yasalar hukuka
uymuyor. Bence kamusal alan ve bu de¤iflim çok
hassas bir konu. Kamuya kap›lar›n kapanmas› ve
bu parçalanma önemli. Bu konular› ifllerken bu
parçalanmay› da tart›flal›m, gündeme getirelim.
Nur Esin - Çok teflekkür ediyorum. Çok dü-
zeyli bir dergi ç›k›yor. Ayr›ca buradaki konufl-
malar da o kadar derinlikli ve olumlu ki, umar›m
bu de¤erli görüfller dergide de yay›mlan›r. E¤i-
tim alan›nda oldu¤um için uzunca bir zamand›r
bu alanda birtak›m tezler yapt›r›yoruz ve bura-
daki tart›flma konular›n› bir yerinden bu tezlerin
baz› yerlerinde yakal›yoruz. Bu çal›flmalar›, ö¤-
rencilerimizi, bu alanlarda bir fleyler elde etmeye
yönlendirelim. Aya¤› yere basan, hakikaten üze-
rinde çal›fl›lm›fl, tart›fl›lm›fl fleyler olsun ki, onlar
arac›l›¤›yla da uygun kiflilere ve referans kaynak-
lar›na ulaflma flans›n› da yakalayabilelim. Onun
için benim önerim, belki bir önceki say›da tam
olarak yer bulamad›¤›n› düflündü¤ümüz ya da
gecikmifl konular varsa, bu say›daki tart›flmalara
katmak. Bunun yan› s›ra, yine kamuyu çok ilgi-
lendiren, kamu esteti¤i mi diyece¤iz, sadece
plastik sanatlar demek istemiyorum ben, ama
bugün ‹stanbul'un etraf›n› saran havuzlara, hey-
kellere, düzenlemelere vb. dair bir fleyler söyle-
mek gerek.
Emre Zeytino¤lu - “Kamusal alan” olarak ta-
n›mlad›¤›m›z konu nedir? Devlet erki var ve onu
dengeleyen bir sivil kitlenin de olmas› laz›m.
Aksi halde bürokrasi olur, yani bütün toplum
devlet bürokrasisin güdümü alt›na girer. Devlet
erkini etkileyecek bir sivil kitlenin olmas› gerekir
ki, ikisi birbirini dengeleyebilsin. Hangisine ait-
tir kamusal alan? ‹kisine birden aittir ve bu den-
geye aittir. Y›ld›z Uysal’›n söyledi¤i fleyleri ben
bu bak›mdan önemsiyorum. Diyorsunuz ki,
“para vermeden bir yere giremiyorum” ya da
38 mimar•ist 2007/1
DOSYAKA
MUS
AL A
LAN,
KAM
U YA
PILA
RI
“onlar kendi özel alanlar›n› oluflturmaya baflla-
d›lar”, bu da çok normal bir fley. Bugüne bakt›-
¤›m›zda, devlet erkiyle sivil alan aras›ndaki den-
ge yerine devletle özellefltirme aras›nda bir den-
ge olmaya bafllad› ve giderek özellefltirme devle-
tin gücünün üstüne ç›kmaya bafllad›. Her fley
özellefltiriliyor, böylece sivil alan ya da sivil ke-
sim dedi¤imiz bürokrasiyi dengeleyebilecek
olan kesimin yerini alan, özellefltirme, yani ser-
maye alan› olmaya bafllad›. O zaman bu sizin
söyledi¤iniz kamu esteti¤i, kültür, bugünkü sis-
temin sermaye a¤›rl›¤›yla birlikte de¤iflmeye bafl-
lad›. Kamusal alandan bafllayarak mimarl›¤a
do¤ru giderken, bu söyledi¤imiz fleyleri, denge
unsurlar›n›n de¤iflmesini, dolay›s›yla kültürü,
göz ard› edemeyiz. Çünkü buraya ait bir sorun
de¤il bu yaln›zca, kavram da bize ait bir kavram
de¤il. Kavram›n de¤iflmesi, bu demokratik alan-
lar›n içindeki sivil kesimin giderek sermayeye
dönüflmesi, kendi hukukunu kabul ettirmeye
bafllamas›, devlet üzerinde etkili olmaya baflla-
mas›, Türkiye’ye ait bir durum de¤il. Örne¤in,
kamu binalar›nda sanat eserleri, sanatç›lar›n yeri
diye bir konu var dosyada, bunu, Türkiye s›n›r-
lar› dahilinde yazamazs›n›z...
Besim Çeçener - Benim kökenim imar planc›l›-
¤› oldu¤u için konuya oradan gireyim. Ben be-
lediyede on sene imar planlamayla u¤raflm›flt›m.
Fiziki planlama ve imar planlamas›n›n en önem-
li amaçlar›ndan biri bana göre, gelecek kuflakla-
r›n haklar›n› korumakt›r. Türkiye böyle bir nok-
taya geldi, çünkü bu kavramlar benim 45 senelik
meslek hayat›m içinde hiçbir zaman tart›fl›lmad›,
“kamu mal›” ve “devlet mal›” ay›r›m›n›n tart›fl-
mas› yap›lmad›. Kamu mal› dedi¤inizde birçok
insan “devlet mal›”n› anl›yor. “Devlet mal›” ola-
rak alg›lad›¤›nda, bunu devlet gerekirse satabili-
yor. Kamu mal›n›, kamunun kullanmas› gereken
araziyi ya da binay› satabiliyor. Benim önerime
göre kamu mal›n›n, arazi ve bina olarak tan›m›-
n›n yap›lmas› laz›m. Bina olarak yapt›¤›m›z bu
tan›m› da, devletin tasarruf edebilece¤i binalar,
edemeyece¤i binalar olarak ikiye ay›rmak gere-
kir. Kabaca söylüyorum, bunun detaylar› olabi-
lir, örne¤in bir hastane ya da okul vb. devlet pa-
ras›yla yap›ld›ysa, bu kesinlikle sat›lamamal›d›r,
devredilememelidir. Sat›p yerinde bir rant binas›
yap›lamamal›d›r. Demek istedi¤im, öncelikle ka-
mu mal› ile devlet mal› aras›ndaki fark› tan›mla-
y›p ona göre hareket etmemiz laz›m.
Not alm›fl›m, “toplu olarak bulunulan her
alan kamu alan›d›r” tan›m›na kat›lm›yorum; ya-
p›lanlar› do¤ru bir fley diye tart›flamay›z biz. Uy-
gulanan çok yanl›fl fleyler var. Örne¤in Fener-
bahçe’deki alan asl›nda devlet arazisidir, spor
kulüplerinin tesisleri vard›r. Üye de¤ilseniz gire-
bilir misiniz? Burada da toplu halde bulunulu-
yor. Bizim dedi¤imiz “kamu mal›” tamamen 75
milyon insan›n koflulsuz olarak girebilece¤i, yani
para koflulu ya da baflka yasaklar olmayan alan-
lard›r, hatta binalard›r.
Do¤an Kuban - Bana göre, herkese aç›k olan ve
kullan›m›na aç›k olan alanlar›n, özel bile olsalar
kamusal olarak tan›mlanmas› gerekir. Dolay›s›y-
la bu art› oluyor, azaltmak için de¤il ço¤altmak
için.
Çelen Birkan - Benim birçok toplant›da dile ge-
tirdi¤im bir görüfl var, bir kere daha onu dile ge-
tirece¤im. Biz, kamuya ait sand›¤›m›z devlet ma-
l› ya da kamu mal› olan alanlar -okul, hastane
vb.- özellefltirildi¤inde tepki duyuyoruz, çok
hakl› olarak. Kamu kullans›n diye yap›lan bir fley,
özel sektöre nas›l devredilir diye düflünüyoruz.
Devlet Planlama Teflkilat› eskiden yat›r›m tahsis-
lerini yaparken öncelikle iktisadi sektörlere yat›-
r›m yaparlar, oradan arta kalanlar› sosyal sektör-
lere verirlerdi. Sa¤l›k, e¤itim, kültür yap›lar›na,
iktisadi sektörden arta kalanlar verilirdi. Bugün o
iktisadi sektörlerde yap›lanlar özellefltirildi¤i an-
da biz sadece onlar› kaybetmiyoruz; onlar yap›la-
mam›fl bir sürü okul ve hastane pahas›na yap›l-
m›flt›r. Bir Tüprafl ya da Petkim’in tamamlanabil-
mesi için y›llarca e¤itim sektöründen, sa¤l›k sek-
töründen, kültür sektöründen dünya kadar kay-
nak k›s›lm›flt›r. E¤er o zaman bunlar için daha
fazla para ayr›lsayd›, bugün belki ülkenin sa¤l›k
ve e¤itim sorunu çözüme biraz daha yaklaflm›fl
olacakt›. Dolay›s›yla sadece okullar ve hastaneler
özellefltirildi¤inde tepki göstermeyelim. Bütün
di¤er iktisadi sektörler ad›na yap›lm›fl olanlar
özellefltirildi¤inde de, hem onlar›n devlete mali-
yeti, yarar› vb. aç›s›ndan bir tepki gösterelim
hem de onlar›n birtak›m sosyal hizmetler paha-
s›na yap›lm›fl oldu¤unu gözeterek onlar›n eksik-
li¤inden dolay› tepki gösterelim.
* mimar.ist Dan›flma Kurulunun sözü edilen toplant›s›na
kat›lan üyeler, Ersin Ar›soy, Afife Batur, Çelen Birkan, Ay-
flen Ciravo¤lu, Besim Çeçener, Nur Esin, Deniz ‹nceday›,
Do¤an Kuban, Sabri Orcan, Fatma Öcal, fiükrü Sürmen,
Ahmet Tercan, Bülend Tuna, Rüksan Tuna, Y›ld›z Uysal,
Emre Zeytino¤lu idi.
mimar•ist 2007/1 39
DOSYAKAMUSAL ALAN, KAM
U YAPILARI
Public Space, Public Buildings
As an extension of our previous issue we continue our discussion on “publicspace”. We brought up the subject at the meeting of the Consultative Committeeof mimar.ist and decided to present a summary of those discussions as anintroduction to our dossier.
Bir arkadafl›m bana flöyle bir mail att›: “Na-
s›l bir ülkede yaflamaya bafllad›k? Üniversi-
telerde, kamu binalar›nda k›zlar›n bafllar›n› ört-
melerine izin verilmiyor. Ama buna karfl›l›k ka-
musal alanlar ‹slamc›-Osmanl›c› tarzda infla edi-
liyor. Kamusal alanda irtica gitgide etraf›m›z›
sarmaya bafllad›. Sözde irtica ile u¤raflanlar, ba-
flörtüsü üzerinden üniversite ve cumhurbaflkan-
l›¤› makam›n› kamusal alan olarak kabul ediyor
ama asl›nda içinde yaflad›¤›m›z, kulland›¤›m›z
binalar, kamusal yap›lar çoktan irticaya teslim
olmufl bile. Bugün kamu yap›lar›, vapur iskele-
leri, trafo binalar›, adliyeler, belediye hizmet bi-
nalar›, semt konaklar› irtican›n pervas›z gösteri
alanlar›...”
Bu çeliflki uzun zamand›r benim de akl›m›
yoruyordu. Ben de flu soruyu sormaktayd›m:
Yoksa bu sorunu yeni mi fark ediyorduk? Türki-
ye’de modernlik de yoksa bir tür “irtica” biçi-
minde mi gerçekleflmiflti de biz fark etmemifl-
tik? Yaln›zca bir grubun kendi yaflama stili, bir
biçim olarak m› alg›lanm›flt›? Biz de içinde ol-
du¤umuz için ayn› d›fllay›c›l›kta olan bir baflka
“irtica”y› fark etmemifl miydik? Bunu flimdi mi
fark etmeye bafllam›flt›k? Bu çeliflkiyi yaln›zca si-
yasal popülizmin basmakal›p fikirlerine atfet-
mek, olsa olsa kolayc› bir yaklafl›m olurdu.
Tarihselcilik Sahiden Tasfiye Oldu mu?19. yüzy›l›n ünlü mimarl›k kuramc›s› ve e¤itim-
cisi Eugène Viollet-Le-Duc Mimarl›k ÜzerineKonuflmalar adl› kitab›nda “her dönemin ken-
disine ait bir mimarl›¤› oldu¤unu, ancak içinde
bulunulan zaman›n kendisine ait bir mimarl›k
biçemine sahip olmad›¤›n›” ileri sürer (1872).
Sordu¤u soru fludur: “‹çinde bulunulan bu dö-
nem, muazzam teknolojik ilerlemelere, gelifl-
melere ra¤men dünya tarihine acaba kendisine
ait bir mimarl›¤› olmayan, yaln›zca geçmiflin
özentisi stillerin hakim oldu¤u bir zaman dilimi
olarak m› geçecektir?..”
Le-Duc mimarl›kta (sonradan adland›r›ld›¤›
biçimiyle) eklektisizmi, yani e¤itimde hangi ya-
p› tipi için hangi stilinin mimarl›¤›n tarihsel re-
pertuar›ndan seçilmesi gerekti¤i gibi bir sorun-
sal› elefltirmektedir: Ona göre “her dönemin
kendi mimarl›¤› oldu¤una göre ve kendi ger-
çeklerini yans›tt›¤›na göre,” içinde bulunulan
dönemin mimarisinin de kendi gerçekleri üzeri-
ne kurulmas› gereklidir. Bu sorunun sorulmufl
olmas› anlaml›d›r: Bir bak›ma bir kopufla iflaret
etmektedir, çünkü tarihte böyle bir fley olma-
m›flt›r. Di¤er taraftan da bir süreklili¤e iflaret et-
mektedir, yani dönemin kendi mimarisini yarat-
mas› gerekti¤ini varsaymaktad›r. Geçmifli tek-
rarlad›¤› -yeniden canland›rd›¤›- iddias›, hatta
türdefllik iddias› tafl›yan tarihselcili¤e karfl› ç›k-
maktad›r. ‹lginç olan ideolojik ak›mlar›n nere-
deyse tümünün bir taraftan onunla bir kopufl
yarat›rken sahicisinden daha sahici hale gelen
bir geçmifl üzerine kurulmas›d›r. Bu nedenle
bütün ideolojik infla süreçlerinde oldu¤u gibi
tarihselcili¤in geçmiflle aras›nda bir ayr›m gö-
zetmedi¤ini, süreklilik iddias›n› tafl›d›¤›n› söyle-
yebiliriz. Türk mimarisi, örne¤in Türk milleti-
nin tarihte var oldu¤undan beri kendi hasletle-
rini, kültürünü, anlam dünyas›n› yans›tan özel
bir mimarl›kt›r. Tarih boyunca Türk mimarlar
milli kimliklerini keflfetmek ve yeniden yorum-
lamak için sürekli çaba göstermifllerdir. Ancak
tam da bu aflamada geçmiflten devral›nan bu
“muhteva” sorunlu hale gelmifltir. Örne¤in bu
aç›dan bak›ld›¤›nda da hâkim ideolojiye göre
‹stanbul gibi kentlerde bu “muhteva” de¤ifl-
mektedir. Örne¤in kozmopolit ‹stanbul 19.
yüzy›l sonuna do¤ru her biri kendisini milli
kimli¤i ile özdefllefltiren birkaç tarihselci ak›ma
sahne olmufltur: Yeni Osmanl›c›, Yeni Romac›,
Yeni Yunanc›... Bunlar›n büyük bir bölümünü
de baflta okullar olmak üzere kamu yap›lar›
oluflturur. Bu de¤iflim, Avrupa’daki güzel sanat-
lar ekolü ve onunla iliflki içinde kurumlaflan ye-
rel mimarl›k e¤itimi ile müzecilik ak›mlar› üze-
rinden ‹stanbul’a gelir. Ancak 20. yüzy›l›n ilk
çeyre¤inden sonra durum de¤iflir. ‹mparatorluk
içinde kozmopolit bir bütüne gönderme yapan
milli kimlik aray›fllar›n›n bir de¤iflim geçirdi¤i,
bu farkl› milli kimlikleri tasfiye etmeyi hedefle-
40 mimar•ist 2007/1
DOSYAKA
MUS
AL A
LAN,
KAM
U YA
PILA
RI
Kimlik ve Mimarl›kKorhan Gümüfl
BB
yen yeni bir muhtevaya kavufltu¤u görülür. Bu
yeni kimlik Osmanl›c›, seçkinci, çok milletli, ya-
ni kozmopolit olan›n karfl›s›ndad›r. Ulus devle-
tin ideallerine göre ar›nmac› ve homojen bir
muhtevaya sahip olmas› hedeflenmektedir. Bu
noktada yeni bir muhtevan›n ortaya ç›kt›¤›n›,
kamusal gücün de bir özne olarak devreye gir-
di¤ini, Türkiye s›n›rlar› dahilinde yap›lacak olan
bütün resmî binalar›n “Türk mimarisi” tarz›nda
yap›lmas›n›n emredildi¤ini de hat›rlatmakta ya-
rar var (Celal Esat Arseven, aktaran Metin Sö-
zen, Türk Mimarisi ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›,
1996). Bu durumda ulus devletin kuruluflu ile
birlikte ortaya ç›kan homojen kimlik aray›fl›n›n
Le-Duc’un “dönemin mimarisi” olarak adlan-
d›rd›¤› evrenselci bak›fltan farkl› oldu¤unun alt›-
n› çizmek gerekiyor. fiu farkla: ‹kinci Dünya Sa-
vafl› sonras›nda ABD’nin savafl› kazanmas› ile bu
kimlikleflme hareketlerinin Avrupa’da egemen-
li¤ini yitirdi¤i söylenebilir. Türkiye’de ise ulus
devletin siyasal program›nda böylesine bir ko-
pufl olmaz, ulus devletin kurulufl aflamas›ndaki
kimlikleflme problemi marjinalleflmeden, ana
belirleyici unsur olarak bir bak›ma çok partili
hayat›n içine tafl›n›r.
Bu süreçte hâlâ bütün milli kimliklerin infla
sürecinde oldu¤u gibi mimarl›k muhtevas›n›n
farkl›l›k üzerine kuruldu¤unu söyleyebiliriz. Ta-
rihselcilik, hangi muhteva olursa olsun bu fark-
l›l›klardan (ve benzerliklerden) hareketle bir
prototip infla etmeye çal›fl›r. Bu infla süreci, her
ne kadar gelenekçi, tarihselci referanslarla ger-
çekleflse de, sorgulanmam›fl daha karmafl›k bir
dönüflümün, birçok unsur içeren temsili bir du-
rumun sonucudur. Bu nedenle akademik bir
sorgulaman›n sonucu olan ifllevselcilik, teknik-
çilik, usçuluk gibi unsurlar› da içerir. Ama as›l
belirleyici olan farkl›l›¤›n, milli bir kimlik alt›n-
da oluflturulan muhteva, bu hakikat aray›fl›n›
e¤itimden uygulamaya kadar kamusal süreçleri
yap›land›ran bir güç, bir iktidar biçimi haline
getirir. Ancak bu milli kimli¤i temsil iddias› ne
kadar güçlü dile gelirse gelsin, hiçbir zaman
farkl›l›¤›n kendisi olamaz. Çünkü hiyerarflik bir
temsil iddias› her zaman seçkinci, profesyonel
ba¤lam› daraltan kamusal pratiklere yol açar. Bu
nedenle tarihselcili¤in kayna¤›, ço¤ulcu, profes-
yonel alanda rekabete dayanan aç›k bir yap› de-
¤il, yerel farkl›l›klar› hakikatlere dönüfltüren
karfl›-entelektüel pratiklerdir. Bu nedenle tarih-
selcili¤in öznesinin karfl›-entelektüel süreçler
oldu¤u söylenebilir. Örne¤in “Türk Evi” ad›
verilen konut tipinin “bize en uygun, kendi
özelliklerimizi yans›tan, bize ait” bir mimarl›¤›
de¤il, seçkinci bir temsil prati¤ini öngördü¤ü
varsay›labilir. Her ne kadar ortak bir kamusal
özneye, halka gönderme yapsa da, tikelleflmifl
bir kamu fikrini, yani bir zümrenin kamu fikrini
temsil eder. Bu yüzden tarihselci-millici ak›m›
her ne kadar politik temsil genifl bir tabana yay›-
yormufl gibi gözükse de sorgulanmam›fl, nesnel
kamusal-hukuksal kriterlere dayanmayan, ayr›-
cal›k sa¤layan bir profesyonel pratik olarak oku-
mak gerekir. Bu aç›dan Tarihî Yar›mada’da be-
lediyelerin gerçeklefltirdi¤i projeler, mimarl›k
aç›s›ndan ortaya koydu¤u sorunlar›n korumac›-
l›k ad› alt›nda nas›l bir profesyonel kapal›l›k
içerdi¤ini göstermektedir. Ba¤›ms›z profesyo-
neller giderek özel alana izole olmakta, t›pk› sa-
vafl sonras› kapitalizmin egemenli¤inde güncel
sanat›n meta de¤eri kazanmas› gibi geçerlilik
kazanmakta, buna karfl›l›k kamu sahas› savafl
öncesi milli kimlik mücadelelerinin yafland›¤›
ideolojinin ve iktidar mücadelesinin hâkim ol-
du¤u bir alana dönüflmektedir.
“Kültürel Miras” Kavram› Tarihselcili¤in Bir ‹cad› m›?Pierre Bourdieu “kültürel yeniden üretim” bafl-
l›¤› alt›nda e¤itim sistemi arac›l›¤›yla belli bir
toplumsal grubun kendi konumunu muhafaza
etti¤i bir sürece iflaret etmifltir. Bu yaklafl›m Lo-
uis Althusser’in Devletin ‹deolojik Ayg›tlar› ki-
tab›nda söz etti¤i ideolojinin “maddi” üretimi
ile paralellik tafl›r. Ona göre iktidar bu maddi
pratikler ve kurumlar (ideolojinin ayg›tlar›) ta-
raf›ndan yeniden üretilir. Dolay›s›yla geliflmeler
bu maddi pratikler ile ideolojinin kökten bir
dönüflüme u¤rad›¤› “kopufllar” ile gerçekleflir.
Bu yaklafl›m güncel mimarl›¤›n bir biçim sorun-
sal› içinde alg›lanmas› yerine nas›l bir entelektü-
el kopufl yaratt›¤›n›n fark edilmesi aç›s›ndan‹stanbul Erkek LisesiBinas›.
mimar•ist 2007/1 41
DOSYAKAMUSAL ALAN,
KAMU YAPILARI
42 mimar•ist 2007/1
DOSYAKA
MUS
AL A
LAN,
KAM
U YA
PILA
RI
önemlidir: Koruma fikri bu nedenle tarihselcilik
ile güncel mimarl›k aras›nda iki ayr› profesyonel
prati¤e iflaret etmektedir. Birincisi, taklit binalar
yapmakla kendisini s›n›rland›rmakta ve profes-
yonel alan› ideolojik pratiklerle kapatmaya çal›fl-
maktad›r. ‹kincisi, güncel mimarl›k ise kültür
varl›klar›n› göreli olana, yarat›c› bilgiye açmak-
tad›r. Michel Foucault da modern tarih alg›s›-
n›n yaratm›fl oldu¤u homojenli¤i, süreklili¤i
sorgular ve kültürel süreksizlikleri, kopufllar›
vurgular (Peter Burke, Kültür Tarihi, ‹stanbul
Bilgi Üniversitesi Yay›nlar›, s.80). Bu düflünce-
lerden hareketle “kültürel miras” kavram›n›n da
hem mesleki e¤itimde, hem kamusal süreçler
düzeyinde birbiriyle çeliflen, hatta birbirinin
tam karfl›t› iki ayr› muhtevaya sahip oldu¤u gö-
rülmektedir: Birincisi milli kimli¤in oluflumun-
da “kültürel miras” kavram›n›n icad› ile birlikte
ortaya ç›kan ve bir fark›ndal›k içermeyen mo-
dern tarih alg›s›. ‹kincisi Le-Duc’ün Mimarl›kÜzerine Konuflmalar adl› kitab›nda bir ölçüde
yapmaya çal›flt›¤› gibi, bir fark›ndal›k içeren,
Althusser’in deyifliyle “epistemolojik bir ko-
pufl”a yol açan bir entelektüel pratik.
Bu karfl›laflt›rmay› yapmak için “kültür mira-
s›” kavram›n›n farkl› yorumlar›n› ele almakta ya-
rar görüyorum. Bunlardan birincisi “kültür mi-
ras›” kavram›n›n icad› ve ulus devletin infla süre-
cinde oynad›¤› rolü ilgilendiriyor; ikincisi bu-
nun karfl›s›nda daha objektivist ve evrenselci bir
karfl› yaklafl›m›; baflka bir deyiflle akademik pra-
tiklerle infla edilen veya uluslararas› gündem
içinde profesyonel hayata yans›yan bir yaklafl›-
m›; ama bir kopufl yaratmayan, akademyan›n
kendisini temsil etmeye yarayan evrenselci “kül-
tür miras›” kavram›n›; üçüncü olarak da, dara-
lan bir kamu fikri içinde bir kopufl yaratmayan,
birbirini tamamlayan bir iktidar paylafl›m› mü-
cadelesini veya uzlaflmay›. Örneklemi ise güncel
bir uygulama olan ve her iki alan (ideoloji/bi-
lim) aras›nda art›k bir koalisyona dönüflen Tari-
hî Yar›mada Planlar›, Müze-Kent ve Süleymani-
ye, Sulukule gibi bölgesel projeler üzerine göz-
lemler oluflturacak.
Korumac›l›k Paradigmas›n›n S›n›rlar›Bu kapsamda ele almak istedi¤im konu hem
kültür, hem de “kültürel miras” kavramlar›n›n
ulus devlet içindeki kimlik infla edici rolü. Bu
infla sürecinin iki nesnesinin bulundu¤u varsay›-
labilir: Bunlardan biri elbette ki, kültürel ö¤ele-
rin (corpusun) seçimi. Karmafl›k, heterojen bir
kapsam bu süreçte hiyerarflik biçimde yeniden
anlamland›r›l›r. Oluflturulan muhtevan›n kendi-
si ise geçmiflin sundu¤u bir fley de¤il, “yarat›c›”
bir faaliyetin ürünüdür. Örne¤in Türk veya Os-
manl› mimarisinin öz nitelikleri konusunda ter-
cihler yapmaya çal›flmak, ya da buna tamamen
karfl› ç›karak daha ifllevsel (ve daha saf oldu¤una
kanaat getirilen) halk mimarisinin üzerinde ça-
l›flmak, bir tür entelektüel u¤rafl›n konusudur.
Di¤er tarafta ise bu kültürel miras›n temsil etti-
¤i ulusun özsel milli kimli¤i (yani transandantal
bir öz, milli kimlik olarak esas belirleyici) bulu-
nur. Böylece kültürel infla sürecinin gösteren
(mimari) ve gösterilen (millet) taraf› iki ayr›
gerçeklik olarak kurgulan›r. Ancak bütün ide-
olojik mekanizmalarda oldu¤u gibi bu temsil,
yani bunlar› birlefltiren, iliflkilendiren bir baflka
gösterge sistemi (temsil araçlar›) bu infla süre-
cinde gizli kalm›flt›r. Bu infla sürecinin as›l özne-
si böylece fleffaflaflmakta ve kendisini nesnesiyle
özdefllefltirmektedir. Örne¤in kendi kendisini
resmeden bir mekân düzeniyle bu benzerlikler-
den hareketle bir “milli” kimlik olarak alg›lana-
rak bu benzerlikleri hiyerarflik bir tekrara dö-
nüfltürmektedir. Böylece benzerlik ile tekrar iki
‹sviçre, Zürih’te kamusalalanda bir ayd›nlatmaprojesi, 2006.Foto¤raf: D.‹nceday›
karfl›t durum de¤il, birbirinin devam›, hatta ay-
n›s› olarak alg›lanmaktad›r. Örne¤in kendi ken-
disini resmeden, ikonografik bir hiyerarfli olufl-
turmayan, temsil eden ile edilen olarak ayr›flma-
yan bir üretim tarz› olan “gelenek” ile bir ilk ör-
nekten, bir imgeden aynen tekrarlanan, homo-
jenlefltirilen “tip” ayn› statüde olarak kabul gör-
mektedir. E¤er farkl› mimarl›klar varsa bile bun-
lar teorik bir sorun yaratmayacak flekilde konu-
nun d›fl›na at›lmaktad›r. Ya yabanc›lar›n etkisi
alt›nda bir yozlaflma, ya da mimarlar›n bu top-
lumsal özü temsil etmek konusundaki yetersiz-
li¤ine ba¤lanmaktad›r. Dolay›s› ile bu tercihler
ile temsil etme (reprezantasyon) do¤allaflt›r›l-
makta ve sanki mimarinin toplumsal tarihsel
gerçekli¤i yans›tt›¤› fikri üzerine kurulmaktad›r.
Popülist-Tarihselci Yaklafl›m Seçkinci Korumac›l›¤› Nas›l Patronaj› Alt›na Al›yor?Temsil etmeler yoluyla toplumsal gerçekliklerin
(kimliklerin, geçmiflin) infla edildi¤inin/edilebi-
lece¤inin de¤il, tart›fl›lmaz bir konu olarak alg›-
land›¤›n› söyleyebiliriz. ‹nfla sürecinde genellik-
le aranan tipik özellikler “milli kimli¤i” en iyi
yans›tan örneklerin aray›fl›d›r. Örne¤in klasik
dönem Osmanl› mimarl›¤› bu aç›dan hem milli
varl›¤›n en belirgin hali, hem de bunun mimar-
l›ktaki en iyi temsilidir. Oysa maniyerist örnek-
lerin bu safl›¤› bozdu¤u söylenir. ‹kinci Milli
Dönemi olarak adland›r›lan “ar›nmac›” ekolü
temsil eden üniversite hocalar›ndan dan›flman-
lar› olan eski ‹stanbul Büyükflehir Belediye Bafl-
kan› Bedrettin Dalan, Tarlabafl› y›k›mlar› konu-
sunda flöyle bir demeç vermifltir (1987): “Y›-
k›mlara neden karfl› ç›k›yorlar? Bunlar›n bir mi-
mari de¤eri yok. Zaten bizim ecdad›m›za da ait
de¤iller.” Tarihi Evleri Koruma Haftas›’nda
(2006) amaçlar›n›n Tarihî Yar›mada’da Türk
mahalleleri yaratmak oldu¤unu söyleyen Dr.
Kadir Topbafl ise kendisine projelerini sunan
hem belediye dan›flman›, hem koruma kurulu
üyesi, hem de proje müellifi olan kifliye flunlar›
söylüyor: “Buradaki evlerin tümü tarihî biçimli
olacak. Bakt›¤›m›zda burada cumbalar›yla, so-
kakta oynayan çocuklar, mahalle havas› görmek
istiyorum. Projeleri bina sahiplerine b›rakma-
y›n. Sonra bildiklerini yaparlar. Buraya gelen tu-
ristler bizden bir hava bulmal›lar, bizim nas›l
yaflad›¤›m›z› görmeliler... Sizden bize ait mima-
riyi yans›tacak bir tasar›m istiyorum. Bu yapt›¤›-
n›z ‹stanbul’a bir örnek olmal›...” Proje müelli-
fi ise son zamanlarda ald›¤› elefltirilerden dolay›
biraz daha temkinli. Her ne kadar tarihî biçimli
binalar tasarlam›fl da olsa, flunlar› söylüyor: “Biz
bunlar› örnek olsun diye yapt›k. Ama biz daha
güzelini yapar›z diyorlarsa, onlar da önerilerini
getirsinler. Yeteneklerini göstersinler. Hangisi
daha güzel, bakar, gene biz karar veririz...”
Proje müellifi ayn› zamanda Tarihî Yar›ma-
da’n›n koruma planlar›n› da haz›rlayan kifli ol-
du¤u için çok deneyimli. Çok iyi biliyor ki, yat›-
r›mc› ya da turizm iflletmecisi kendisini riske at-
mamak için belediyenin haz›rlam›fl oldu¤u bir
projenin d›fl›na ç›kmay› zaten düflünmeyecektir.
Dolay›s›yla sanki yüreklerimize su serpiyor:
“Tarihî Yar›mada’da plana göre yeni yap›lan her
bina tarihî biçimli olacak. Ama isterlerse içinde
baz› de¤ifliklikler yapabilirler. Ancak Ayvansa-
ray’da ahflap, Fener’de kâgir, Eminönü’nde bi-
nalar tafl görünümlü olacak. Çünkü bu semtle-
rin konsepti farkl›...” Görüldü¤ü gibi çok kül-
türlü tarih alg›s›n›n, farkl›l›¤›n yerini bir sürekli-
lik al›yor ve tarih “yarat›c›” bir süreç içinde ye-
niden kurgulan›yor. Böylece kültür varl›¤›n› ko-
rumaktan anlafl›lan da düpedüz yeniden infla
Haliç’ten tarihi yar›mada,Süleymaniye Camii.
mimar•ist 2007/1 43
DOSYAKAMUSAL ALAN,
KAMU YAPILARI
edilen binalar haline geliyor. Bu durumda haki-
katin infla sürecinde gösterenle gösterileni kal›-
c›laflt›ran (sabitleyen), bir temsil hiyerarflisi yara-
tan bir üçüncü gösterge sisteminin bulundu¤u-
nu varsayabiliriz. Bu sistem fark›na var›lmayan
bir bildiriflimsel nitelik kazanarak nesnesini kur-
gulamakta ve akademik anlamda art›k aç›k bir
yap›da gerçekleflmesi zorunlu hale gelen temsi-
lin d›fl›na ç›k›p kendisini fleffaflaflt›rmaktad›r.
Baflka bir deyiflle temsil pratikleri kendi nesne-
siyle özdeflleflerek gizlenmektedir. Bu iliflkiyi
kültürel miras kavram› ile birlikte “milli” s›fatl›
mimari üretim süreçlerinin ortaya ç›k›fllar›n›n
eflzamanl› olmas›nda görebiliriz. Burada koru-
ma söylemi yaln›zca geçmifle ait bir de¤erin ko-
runmas›na de¤il, yeniden üretimine uzan›r. (Ta-
rihi Evleri Koruma Haftas› etkinliklerinde sunu-
mu yap›lan Osmanl› mahalleleri konusunda
Prof. Dr. Cengiz Eruzun’un yapt›¤› konufl-
madan.) Dolay›s›yla Süleymaniye Projesi adeta
ulus devletin infla sürecindekine benzer bir nite-
lik kazanmaktad›r. Ancak bu defa muhteva ter-
sine dönmüfltür: Osmanl›c›-‹slamc› muhteva bu
defa modernist-ar›nmac› ekolü tasfiye etmekte
ve onu kendi paternalist modeli içinde dönüfl-
türmeye çal›flmaktad›r. Bu dönüflümü ayn› za-
manda akademik alandan bu muhtevaya gelen
elefltiride de görmek mümkündür. Çünkü bu
elefltiri gerçekte bu iflin uzmanlara b›rak›lmas›n›
savunmaktan ileri gitmemekte ve gene 2. Milli
tezlerine benzer korporatist bir yaklafl›m sergi-
lemektedir. Türkiye’de “kültürel miras” kapsa-
m›nda süren tart›flmalar›n bu nedenle tarihselci-
millici çerçeveden akademik bir alana tafl›nd›¤›
ya da akademik bir dönüflüme kavufltu¤u söyle-
nemez. Popülist-tarihselci yaklafl›m›n kamusal
gücü arkas›na ald›¤›nda (iktidara geldi¤inde) bu
nedenle görünüflte daha objektivist gibi gözü-
ken ancak akademik bir kimlik alt›nda kendi ka-
mu yarar›n› temsil eden eliti kolayca kendi pat-
ronaj› alt›na almay› baflarabildi¤ini söyleyebili-
riz.
Kültürel Miras Kavram› Güncel Mimarl›¤›n BirSorgulama Alan› Olarak Görülebilir mi?Bu aç›dan mimarl›¤›n uluslararas› gündeminde
bu kamusal boyutun öne ç›kt›¤› görülüyor. Ör-
ne¤in 10. Venedik Bienali Uluslararas› Mimar-
l›k Sergisi’nin aç›ld›¤› 10 Eylül 2006 tarihinde
NY Times’ta “Kentleri Çizim Tahtas›na Koy-
mak”’ bafll›kl› bir makale yazan Nicolai Ouro-
ussoff’a göre “geliflmelerin kenti gentrificati-on’a götüren ‘yarat›c› s›n›f’ (creative class) adl›
kesimin elinde olmas›, bu kesimin kendisini ik-
tidar ve para peflindeki bir ç›kar grubu olarak
konumland›rmas›, eflitsizli¤i sorgulanamaz hale
getiriyor.” Bu kesim eflitsizlik yaratarak, kenti
tasarlama, karar süreçlerini etkileme imkân› ol-
mayan insanlar› kaz›yarak kamusal gücü ellerin-
de topluyor. Sonra da güçlerini mimarl›k arac›l›-
¤›yla sergileyip halk› kendilerine tap›n›r hale ge-
tiriyorlar. Mimarl›¤›n yegâne profesyonel ilgi
alan› olarak alg›lanan infla etme eylemi, mesle-
¤in kamusal boyutunu arka planda b›rak›yor.
Mimarlar›n kamu yöneticilerinin yönlendirme-
siyle yapt›klar› derme çatma projelerden, göste-
riflli yap›lara, toplu konutlara, ifl ve al›flverifl mer-
kezlerine kadar karfl›m›za ç›kan bu tür mimari
ürünlere bakt›¤›m›zda mimarl›¤›n infla eylemi-
nin bir aflamas› gibi alg›land›¤›n› görüyoruz.
Bazen mimarlar›n kendi özel fikirleri, sorgulan-
mam›fl kamu fikirleri halini alarak bu mahaller-
deki halk›, yaflayanlar›, sosyal iliflkileri kaz›yor.
Kenti tümüyle arka planda b›rakan ve dönüflü-
mü yat›r›mc›larla gerçeklefltiren bu profesyonel-
ler mimarl›¤› yaln›zca fiziksel çevrenin dönüfltü-
rülmesine adanm›fl bir faaliyet gibi gösteriyor-
44 mimar•ist 2007/1
DOSYAKA
MUS
AL A
LAN,
KAM
U YA
PILA
RI
‹stanbul Fen EdebiyatFakültesi, girifl.
lar. Üstelik deprem, kültür miras›, yoksulluk gi-
bi imgeleri kullanarak, kendilerine mal ederek
kendi konumlar›n› sorgulamaktan kolayca
uzaklafl›yorlar. Uluslararas› akademik gündem-
de uzun süredir toplumsal bilimler pratiklerinin
güncel sanatta oldu¤u gibi, bu hakikat aray›fl›n-
dan, yani toplumsal gerçeklikten, yani kültürün
toplumsal gerçekli¤in bir ifadesi olmas›ndan
kültürün görelili¤ine do¤ru bir kayma gerçek-
lefltirdi¤i görülüyor. Toplumsal gerçeklik konu-
su, gerçekli¤in oluflturucusu olan temsil pratik-
leri üzerinden sorgulanmaya bafllan›yor. Böyle-
ce bilmenin gerçekli¤i ne ölçüde infla etti¤i bir
sorgulama konusu haline geliyor. Jacques Der-
rida’n›n göstergenin merkezsizlefltirilmesi ola-
rak adland›r›lan yaklafl›m›n›n burada anlaml›
olaca¤›n› düflünüyorum. Derrida gösterenin ar-
kas›nda bir gösterilen ya da hakikat olmad›¤›n›
ileri sürer. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda güncel mima-
rinin entelektüel çerçevesi de sembolik örtüfl-
meyi a盤a ç›kar›r ve hakikat aray›fl›n› sorgular.
Böylece “korumac› mimarl›k” ad›n› alan ve mi-
marl›¤› bir zanaat gibi yorumlayan yeniden üre-
tim konusu da kültür miras› kavram›ndan ayr›fl›r
ve görelileflir. Güncel mimarl›kta, t›pk› UNES-
CO Viyana Memorandumu’nda dile geldi¤i gi-
bi, “kültürel miras” kavram› çok kültürlü bir ya-
p› içinde ele al›n›r, homojen ve bütünsel bir me-
kân kurgusu ya da ütopyas› içinde homojen bir
yap›ya dönüflmez. Bunun bir göstergesi mimar-
l›¤›n di¤er simgesel u¤rafllar gibi kamusal güç-
ten ayr›flmas›d›r. Buna karfl›l›k kamusal alandaki
uygulamalar›n uluslararas› program ve konvan-
siyonlarla yaratt›¤› çeliflkiler giderek daha belir-
gin hale gelmektedir. Politikac›lar ve onlarla
birlikte iktidar gücünü yan›na alan uzmanlar bu
uluslararas› sözleflmeleri yabanc›lar›n dayatmas›
olarak görmektedir. UNESCO Dünya Kültür
Miras› Listesi’nde yer alan ‹stanbul’un son dö-
nemlerde yaflad›¤› sorunlar bunun tipik bir ör-
ne¤idir. Mimari korumac›l›k konusunda profes-
yonel ortamlarda savunulan kamusal fikirler ge-
nellikle kamusal gücü iktidar iliflkileri içinde dö-
nüfltürmeye çal›flan dikey iliflkileri, bundan isti-
fade etmeye çal›flan ayr›cal›kl› kesimleri ve güç-
ten do¤an tart›fl›lmaz kesinlikleri içermektedir.
Bu kapal› iliflkiler içinde “korumac›” mimarlar›n
da “duyarl›l›k” ad›na kendi ç›karlar›n› savunan
bir toplum kesimi gibi davrand›¤› görülmekte-
dir. Kamusal boyutu eksik kalan bu tür bir kat›-
l›m ise genellikle güç sahiplerinin siyasal karar-
lar ve kamusal ifllevler üzerinde etkili olmas›n›
ve tepeden inmeci bir yaklafl›m›, kamusal alanla-
r›n profesyonelli¤e kapanmas›n›, halk›n uzman-
l›klardan yararlanamamas›n› getirmektedir. Bu
nedenle kapal› bir korumac›l›k fikrinin siyasal
alandaki tezahürü profesyonelli¤i marjinallefltir-
mekte ve ‹stanbul surlar›nda görüldü¤ü gibi
büyük tahribatla sonuçlanmaktad›r. Oysa kesin-
likler içermeyen profesyonel aç›kl›k, yarat›c› sü-
reçleri harekete geçirmekte ve korumaya esas
teflkil edecek yap›n›n homojenlefltirilmeden kal-
mas›n› ve uygulamalar›n bilgi ile yönetilmesini
sa¤lamaktad›r. Bu durumda mimarl›k gibi yara-
t›c› u¤rafllar içindeki uzmanlar›n bir taraftan
“kamuya dokunurken” ba¤›ms›z kalmalar›n›
sa¤layan kamusal bir sorumluluk üstlenmelerini
profesyonelliklerinin bir gere¤i olarak görüyo-
rum.
Korhan Gümüfl, Y. Mimar,‹nsan Yerleflimleri Derne¤i Baflkan›
mimar•ist 2007/1 45
DOSYAKAMUSAL ALAN,
KAMU YAPILARI
Identity and Architecture
In this article the author discusses the relationship between identity andarchitecture referring to the observations in the public space in the city ofIstanbul. This discussion addresses to the idea which Eugène Viollet-Le-Duc isalso questioning in his description “not having an identity in architecture”. The article on one hand is questing the way in which the populist and historicistapproach causes its reflections in the space, on the other hand is also evaluatingthe re-production process of ideology and its hierarchic representation inarchitecture.This research treats of the way in which the present revitalization and restorationprojects of the Istanbul Metropolitan Municipality are discussed and meanwhileis putting the focus on the concept of “cultural heritage”. Through the mentionedobservations, in the article there is a critical point of view to the process ofplanning and implementations in Istanbul without involving the users of the regions and the city. Further in the text the concepts such as “restoration” and“re-production” are opened to discussion. The writer proposes in this context toreevaluate the projects of Istanbul in the professional domain. He further believesthat the architect should bear more professional and social responsibility inhis/her works in the public space.
Hak ve hukuk kavram›, yerküremizde yafla-
yan canl› varl›klar içinde sadece insano¤-
luna ait bir ayr›cal›kt›r. Bu ayr›cal›kta dahi hak ve
hukuk olmay›fl›, asl›nda ironik bir çeliflkidir. Bu
gezegende yaflayan tek canl› varl›k biz de¤iliz.
Küçücük bir kar›ncan›n dahi yaflama hakk› var-
d›r. Ve bu yaflama hakk›n›, do¤a hukukuna ayk›-
r› yollardan insano¤lunun yok etmeye hakk› ol-
mamal›d›r.
Kuflkusuz, sorunun çözümü öncelikle hakk›
yenilen insano¤lunun bilinçlenmesinde yatmak-
tad›r.
Haks›zl›¤› ve hukuksuzlu¤u s›n›flamak gere-
kirse, “küresel”, “ulusal” ve “kiflisel” haks›zl›k-
lar olarak ele al›nmal›d›r. Haks›zl›¤›n temelinde
“sömürü düzeni” yatar. ‹nsan insan›, yönetim
toplumu, uluslararas› sermaye tüm dünyay› sö-
mürme yar›fl› içindedir. Bu yar›fl›n etkileri, bir
zincirin halkalar› gibidir. Birileri yukardan halka-
y› sallad›¤›nda, ac›s› en altta yer alan kifliden ç›-
kar. Benzinin variline yap›lan zam, fakirin sofra-
s›ndan bir lokmay› daha al›r götürür. ‹flsizlik, aç-
l›k ortaya ç›kar. Ailesini geçindiremeyecek duru-
ma düflen kifli, her türlü sömürüye aç›k hale ge-
lir. Baz› f›rsatç› küçük sanayiciler, tüccarlar, es-
naf, zanaatkârlar kendi ölçüleri oran›nda sömür-
menin odaklar› haline gelir. Bireysel ahlaks›zl›k
yay›l›r. H›rs›zl›k, rüflvet ola¤an say›l›r. Böyle bir
toplumda yönetim de yozlafl›r ve soysuzlafl›r.
Spekülasyon al›r bafl›n› gider. Her fley spekülas-
yonun konusu olur. Geri kalm›fl ülkelerde, hal-
k›n özverileri ile edinilmifl küçük-büyük de¤erli
ne varsa birilerine peflkefl çekilir. S›ra vatan top-
raklar›n›n sat›fl›na bile gelebilir.
Oysa bütün bunlar sadece yaflayan yurttaflla-
r›n mal› de¤il, “kamu kavram›” kapsam›na gi-
ren, gelecek kuflaklar›n da mal›d›r. Bu paralarla,
geçmiflte al›nan devlet borçlar›n›n ödenmesi, ya-
p›lan haks›zl›¤›n özrü olamaz. Al›nan borçlar-
dan kim veya kimler yararland› ise, ödeme yü-
kümlülü¤ü de onlara ait olmal›d›r. Devlet yöne-
timleri, salt yaflayanlar›n de¤il, gelecek kuflakla-
r›n haklar›n›, hatta özellikle gelecek kuflaklar›n
haklar›n›n, yaflayan yurttafllarca ya¤malanmas›n›
önlemek için vard›r. Çünkü onlar›n hukukunu
düflünecek ve savunacak baflka kurum yoktur.
Foto¤raf: Tayfun Duran
46 mimar•ist 2007/1
DOSYAKA
MUS
AL A
LAN,
KAM
U YA
PILA
RI
Kamu Haklar›n› Koruma Kavram›Besim Çeçener
HH
Her ülkenin anayasas›nda “kamu haklar›”n›
koruyan maddeler vard›r. Yönetim erkini eline
alan hükümetler, bu anayasa hükümlerine ayk›r›
olmayan yasalarla ülkeyi yönetmek zorundad›r.
Hatta bu hükümler, o ülkenin yarg› denetimi al-
t›nda da olabilir. Ancak yönetimin her fleye kar-
fl›n ayk›r› tutumlar›n›n yapt›r›m› yoktur. De-
mokratik yönetimlerde seçim kaybetme yapt›r›-
m› varsa da bu yapt›r›m yok edilen kamu hakk›-
n› geri getirmez.
Peki, ne yapmak gerekir?
Her fleyden evvel bilimsel olmak, bilime ve
gerçek bilim adamlar›n›n görüfllerine güven-
mek, onlar›n önerilerine göre davranmak gere-
kir. Gelecek kuflaklar›n haklar›n› korumak, gele-
ce¤e yönelik do¤ru projeksiyonlar yapmakla ola-
s›d›r. Do¤ru analiz, do¤ru de¤erlendirme, do¤-
ru planlama ve do¤ru uygulama gerekir. Özerk
yarg› kurumlar›n› ve yönetim ötesinde kurulacak
denetleme kurumlar›n› nitelik ve nicelik olarak
güçlendirmek, etkinlefltirmek gerekir.
Bir de, kamu hakk›n› birtak›m kiflilere peflkefl
çekti¤i yarg› karar› ile kan›tlanan kiflilere, yöne-
timde olsalar bile, kiflisel yapt›r›m getirmek ge-
rekir. Çünkü seçim kaybetme yapt›r›m›n›n pek
de etkin olmad›¤› ve kamu vicdan›n› rahatlatma-
d›¤› bilinen bir gerçektir. Kamu vicdan›n›n ka-
bul etmeyece¤i ve/veya etmemesi gereken fley,
gelecek kuflaklar›n haklar›n› korumakla yükümlü
olan yasama organ› ve merkezî yürütme organ›-
n›n “bir kere delinmekte sak›nca yok” zihniyeti
ile toplumun anayasal haklar›n›n çi¤nenmesidir.
Oysa ülkemizde kamusal haklar›n bilimsel an-
lamda bir tan›m› ve kapsam› dahi halk›n kolay-
l›kla anlayabilece¤i flekilde ortaya konmam›flt›r.
Ancak gene de, 1986 y›l›nda ilk “K›y› Kanu-
nu”nu iptal eden bir Anayasa Mahkemesi karar›
vard›r (25.2.1986 tarih ve 1986/4 karar say›l›).
Sayg›n Mahkeme, bu karar› ile kamu haklar› ko-
nusunda çok yetkin bir yorumlama getirmifl, ka-
musal alanlar›n mülkiyete konu yap›lamayaca-
¤›n›, o nedenle tapu ve kadastrolar›n›n da ola-
mayaca¤›n› aç›kça hükme ba¤lam›flt›r. Bu hü-
küm salt k›y›lar› de¤il, k›y›lar›n devam› olan de-
niz, göl ve nehir alanlar›n› da kapsamaktad›r.
Yollar, kent içi yeflil alanlar, ormanlar, hiç kuflku
yok ki kamusal alanlard›r. Toplumun hiçbir ko-
flul olmadan bu alanlar› kullanma hakk› vard›r.
Devlet dahil hiç kimse kamusal alanlar› kullan-
mak için para koflulu getiremez, üzerlerinde ti-
cari amaçl› aç›k veya kapal› (bina, kulübe vs.) ya-
pamaz, kiraya veremez. Kamusal alanlarda yap›l-
mas› zorunlu kapal› duraklar, telefon kulübeleri,
yang›n vanalar›, trafo kulübeleri, iskeleler, r›h-
t›mlar vb. tesisler, ancak toplumun anayasam›z-
da belirlenen ulafl›m, iletiflim gibi di¤er anayasal
haklar›n› kullanmas› amac›na yönelik olabilir.
Esasen Anayasa Mahkememiz, yukarda belirtti-
¤im karar›nda o nedenle “kamusal alanlar›n ka-
dastrosu olamaz” hükmünü getirmifltir. Kamu-
sal alanlar devlet mal› da de¤ildir. O dahi mülki-
yetle ilgili ifllem yapamaz.
Devlet kamusal alanlar› sonsuza kadar
korumak ve kollamakla yükümlü ve sorum-
ludur.
Kamusal haklar sadece co¤rafi alanlarla s›n›r-
l› de¤ildir. Sosyal altyap› dedi¤imiz sa¤l›k, ö¤re-
tim, kültür ve kültürfizik tesisleri de kamu mal›
kavram› kapsam› içindedir. Oysa ülkemizde bu
tür tesisler devlet mal› olarak alg›lanmakta ve
mülkiyet konusu yap›lmaktad›r. O nedenle, dev-
let hastaneleri, okullar, spor tesisleri özel kiflilere
sat›lmakta, rant amac›yla y›k›l›p yerine baflka bi-
nalar yap›lmaktad›r. Veya ayn› amaçla kullan›lsa-
lar bile, serbest piyasa koflullar› içinde, toplu-
mun büyük kesiminin yararlanmas› dolayl› ola-
rak engellenmektedir.
Oysa bizim gibi fakir ülkelerde, sosyal altyap›
hizmetlerini özel sektör eliyle çözümlemek, hal-
k›n büyük ço¤unlu¤unun köle yaflant›s› içinde
yaflat›lmas› anlam›na gelir. Bu bir ça¤d›fl› anlay›fl-
t›r!.. Devletin, sosyal güvencesi olmayan yurttafl-
lar›n da devleti oldu¤u unutulmamal›d›r.
Besim Çeçener, Mimar
mimar•ist 2007/1 47
DOSYAKAMUSAL ALAN, KAM
U YAPILARI
Concept of Protection of Public Rights
All countries have articles in their constitutions, through which they protect the‘public rights’. Governments are obliged to govern the country through laws thatare not inconsistent to those constitutional provisions. However there is nosanction when the government anyhow acts contradictory. Although there is asanction to lose the elections in democratic systems, those can not bring the lostpublic rights back.So what should be done? First of all, we have to be scientific: We have to trust inscience and in the views of real scientists, and act accordingly. To protect therights of the future generations is possible by making correct projections forfuture. Correct analysis, correct evaluation, correct planning and correctimplementation is needed. Supervisory institutions to be established beyondautonomous juridical institutions and administrations should be strengthenedand made effective in terms of quality and quantity. Through a decision (which also cancelled the first ‘Coastal Law’) by theConstitutional Court in 1986 made a perfect interpretation and concluded thatpublic spaces can not be subject to any possession, thus they can not havedeeds and cadastral surveys. This sentence not only covers the coastlines butalso the areas of sea, lake and river which can be respected as the extension ofthe coasts. Roads, urban green areas, forests are obviously public spaces. Thesociety has the right to unconditionally use these areas. There is no way to put acondition of money for the use of the public areas, to build any commercialstructure on them, or to rent them. Furthermore, public spaces are not in thepossession of the state either.
Bugünlerde Anadolu’da dolafl›rken hemen
her kentte, hatta her kasabada bir üniversi-
te veya fakülte tabelas› ile karfl›lafl›yoruz. Eski-
den yüksekö¤retim kurumlar›n›n bir a¤›rl›¤›
vard› ve bu kurumlar›n binalar› bu a¤›rl›¤› yan-
s›t›rd›. Son y›llarda ise müthifl bir hafiflik ege-
men; derme çatma binalara as›l› bu tabelalar›n
önünden geçerken art›k kimse önünü iliklemi-
yor; acaba üniversite halka m› “indi”? Har vu-
rup harman savrulan bir devirde devlet üniversi-
telerinin binalar›n›n hali ne böyle?
Biliyoruz ki, üniversite, yaflayan ve sürekli
de¤iflen bir organizma. Bu e¤itim-ö¤retim-
araflt›rma ortam›n› bar›nd›ran yap›lar ve yap›
topluluklar› da de¤iflikli¤e ayak uydurmaya çal›-
fl›r. Planc›lar ve mimarlar biraz da meslek güdü-
süyle, bu geliflme ve de¤iflmeleri denetim alt›na
almaya e¤ilimlidirler; bu organizman›n, sürekli
bir planlama faaliyeti ile yönlendirilmesi gerek-
ti¤ini savunurlar. Bu süreklilik, uzmanlar›, plan-
c›lar›, tasar›mc›lar› da bar›nd›ran kurumsal bir
yap›lanma ile mümkündür. Ama üniversite için-
de ve d›fl›nda, karar erkini elinde tutmak ve al›-
nacak kararlar› kendi yararlar› ya da düflünceleri
do¤rultusunda yönlendirmek isteyenler, bu tür
yap›lanmalardan ürkerler; en az›ndan bu tür ör-
gütlenmeleri denetim alt›na almak isterler.
Özel üniversitelerde karar verici bellidir:
patron. Ama kamu üniversiteleri tüm topluma
ait oldu¤u için kamu ad›na karar veren bir me-
kanizma gereklidir. fiimdilerde YÖK var. Ama
üniversitelerin kurulufl ve geliflimleri ile ilgili sü-
reçlere bakt›¤›m›zda, ortada pek de öyle planl›
bir yaklafl›m görünmüyor. Hele binalar› ve bun-
lar›n ortaya ç›k›fl hikâyeleri bir felaket. Üniversi-
telerin, kendi inflaatlar›n› gerçeklefltirmek için
oluflturulmufl teknik birimlerin sorumluluk
alanlar› çok s›n›rl›.
Önümüze Geleni Planlad›¤›m›z Y›llarBu kadar girifl, bundan 30-35 y›l önce yaflanan
bir deneyimi anlatmak için. Bu deneyimi, mi-
marl›k mesle¤inin, inisiyatif kullanmaya yatk›n
yap›s›n› yans›tmas› aç›s›ndan önemsiyorum.
Belki de 68 rüzgârlar›n›n etkisiyle, o y›llarda
mimarlar, sadece bina tasarlam›yorlar; bulun-
duklar› yerlerde çevrelerindeki her fleye çekidü-
zen vermeye çal›fl›yorlar. Ayr›ca da, önlerine ko-
nan problemi ya da kendilerine tan›mlanan gö-
revi sorgulay›p çizilen s›n›rlar›n ötesine geçiyor-
lar.
Ülkenin her yerinde yeni üniversite kurma
giriflimleri 70’lerin bafl›nda yo¤unlafl›yor. Dev-
let Planlama Teflkilat› (DPT), ciddi bir araflt›r-
ma yaparak öncelikle üniversite kurulacak illeri
belirlemifl. Bu araflt›rman›n yap›ld›¤› y›llarda
DPT Sosyal Planlama Daire Baflkan› bir mimar,
Evner Ergun (daha sonra Birleflmifl Milletlerde-
ki bir görevi s›ras›nda yurtd›fl›nda, fliddet yanl›-
lar› taraf›ndan öldürüldü). Ayn› dairede fiube
Müdürlü¤ü görevinde de bir baflka mimar var:
Tulgar Can (kent içinde trafik ›fl›klar›nda dur-
du¤u için yaflam›n› kaybetti). 1966’da planlama
uzman› olarak yetifltirilmek üzere, DPT’ye al›-
nan üç kifliden biri de mimar.
60’lar ve 70’lerin bafllar› DPT’nin alt›n y›lla-
r›: Planl› ekonomi umutlar› meyvelerini verecek
gibi görünüyor. Sadece bir eksik var: plan›n fizi-
ki boyutu yok. DPT’nin ülke ölçe¤inde belirle-
di¤i yat›r›m kararlar›n›n, co¤rafi mekâna yans›-
mas› planlanm›yor. Bu eksikli¤i gidermek üzere
‹mar ve ‹skân Bakanl›¤› bünyesinde bir Bölge
Planlama birimi kuruluyor. (K›sa süreli bu Böl-
ge Planlama deneyiminin hikâyesini Ayd›n Ger-
men’den dinleyip kaydedemezsek çok yaz›k
olacak.) Daha sonra büyük kentlerde Naz›m
Plan Bürolar› kuruluyor. Mimarlar aras›nda da
fiziki planlama konusu çok tart›fl›l›yor; Mimar-
lar Odas›’n›n düzenledi¤i Milli Fiziki Plan Se-
mineri tart›flmalar› uzun y›llar gündemde kal›-
yor. Sosyal planc›lar ile fiziksel planc›lar yo¤un
bir iflbirli¤i içine giriyorlar. DPT’nin Yüksekö¤-
retim Araflt›rmas› iflte böyle bir ortamda, ulusal
plan kararlar›na fiziksel boyut kazand›rma çaba-
s›n› da yans›t›yor.
DPT bünyesinde ikinci bir geliflme yaflan›-
yor: Mimar Çelen Birkan, devlet eliyle gerçek-
lefltirilen inflaatlar›n y›llarca tamamlanamay›fl›na
48 mimar•ist 2007/1
DOSYAKA
MUS
AL A
LAN,
KAM
U YA
PILA
RI
Yeni Vahalar GerekGüven Birkan
BB
ve öngörülen maliyetleri kat kat aflmas›na bir
çözüm olarak Sosyal Planlama Dairesi bünye-
sinde bir “Proje De¤erlendirme Birimi” kurul-
mas›n› sa¤l›yor. Bay›nd›rl›k Bakanl›¤› ile de ifl-
birli¤i yaparak, kamu sosyal yat›r›mlar›na öde-
nek verilmesi için bir önceki y›l projelendirme
ödene¤i alm›fl olma flart›n›n uygulamaya kon-
mas›n› sa¤l›yor. Böylece, araflt›rma ve projelen-
dirme için yeterli zaman ve kayna¤›n ayr›lmas›
mümkün oluyor. Bu uygulama yeni üniversite-
lerin planl›-programl› kurulmas› için de önemli
bir olanak yarat›yor.
Ayn› y›llarda bir baflka mimar, Prof. Tulu
Bayt›n, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araflt›rma
Kurumu (TÜB‹TAK) bünyesinde bir Yap›
Araflt›rma Enstitüsü kuruyor. (Prof. Bayt›n’dan
kurulufl ve geliflme hikâyesini dinlemek için ne-
den bu kadar geciktik?) Yeni üniversitelerin
planlanmas› ile ilgili olarak da, bu Enstitü ile
DPT’nin ortak çal›flmalar› oluyor. Eskiflehir’de
Rektör Y›lmaz Büyükerflen’in de olumlu yakla-
fl›m› ile Anadolu Üniversitesi, bu enstitüde Yal-
ç›n Ersoy taraf›ndan yürütülen ciddi bir araflt›r-
maya dayal› olarak geliflmeye bafll›yor.
‹nflaat Dairesinden Planlama Bürosu Olur mu?Anadolu’daki yeni üniversitelerin kurulmas›nda
izlenen yollardan biri, mevcut üniversitelerdeki
bir fakültenin, yeni oluflumun sorumlulu¤unu
üzerine almas›. 70’li y›llarda, Ankara Üniversi-
tesi de Diyarbak›r, Elaz›¤, Adana ve Antalya’da
kurulacak üniversitelerin kuruluflunda etkin gö-
rev al›yor. Ankara Üniversitesi Yap› ‹flleri Daire-
si (AÜY‹D), bafllang›çta sadece bu üniversite-
nin yeni binalar›n›n tasarlan›p infla edilmesi ile
ilgilenirken, zaman içinde Ankara Üniversite-
si’nin kuruluflunu üstlendi¤i yeni üniversitelerin
planlanmas› gibi bir sorumluluk tafl›maya bafll›-
yor.
Bu durum biraz da, burada çal›flan mimarla-
r›n inisiyatifi ile ortaya ç›k›yor. Baz›lar› buna ifl-
güzarl›k da diyebilir. Ama AÜY‹D taraf›ndan
organize edilen Diyarbak›r Üniversitesi Kam-
pus Planlama Yar›flmas› için haz›rlanan flartna-
me, iflgüzarl›ktan öte bir ciddiyeti yans›t›r nite-
likte. Do¤an Kuban, ‹lhan Tekeli, Yüksel Öz-
tan, Yavuz Taflç›, Celal Okutan ve Ayd›n Ger-
men’in katk›lar›yla Osman Armangil, Caner
Öner ve Berrak Seren taraf›ndan düzenlenen
130 sayfal›k flartname kitab›, birçok proje yar›fl-
mas›nda flartname diye verilen metrekare listesi-
nin çok ötesinde bir yaklafl›m sergiliyor. Kitap-
ta, standart teknik verilere ek olarak, Diyarbak›r
özelinde kent-üniversite iliflkisi irdeleniyor ve
dünyadaki 21 yeni üniversitenin doku alterna-
tifleri karfl›laflt›r›l›yor. Kampus mekân ihtiyac›
da, esnekli¤i ve verimli kullan›m› esas alan bir
yaklafl›m ile tan›mlan›yor. “Peki sonunda ne ol-
du? Farkl› ve baflar›l› bir kampus mekân› m› elde
edildi?” denebilir. Bu konudaki tart›flmay› biraz
erteleyip AÜY‹D’nin baflka bir çal›flmas›ndan
bahsedeyim:
Elaz›¤’da kurulmakta olan Veteriner Fakül-
tesi binalar›n›n projelendirme ifli kendilerine
geldi¤inde AÜY‹D mimarlar›, DPT ile iliflki ku-
rarak konuyu gözden geçirdiler ve fakülte yöne-
timinin de konuyu benimsemesiyle, bu fakülte-
nin bir üniversite bünyesinde olmas› gerekti¤i-
ne karar verildi. Bundan sonraki en önemli
ad›m, üniversitenin kent içinde mi yoksa kent
d›fl›nda m› kurulmas› gerekti¤i karar›n›n veril-
mesi idi ve bu süreç bir anlamda ideolojik boyu-
tu da olan bir mücadeleye dönüfltü. 70’lerin ilk
yillarindaki toplumsal-siyasi ortamda, üniversite
gençli¤ini ve hatta ö¤retim kadrolar›n› kentler-
den tecrit etmeyi savunan bir siyasi kesim, kara-
ra a¤›rl›¤›n› koymaya çal›flt›. AÜY‹D bu engeli,
uzman görüflleri alarak aflma yolunu seçti; ko-
nuya farkl› görüfllerle yaklaflabilecek iki planc›-
ya, Ayd›n Germen ve Rauf Beyru’ya ortak bir
rapor haz›rlatt›. Nedendir bilinmez, o y›llarda,
bilimsel rapor dendi¤inde insanlar bir ad›m geri
çekiliyorlard›. Elaz›¤’daki üniversitenin yer se-
çim karar›nda da böyle bir rapor etkili oldu.
“Sonra ne oldu?” diyeceksiniz. Bu sorunun ya-
n›t›n› daha sonra vermek üzere AÜ‹D’nin bafl-
ka bir yönüne de¤inmek istiyorum:
Ankara Üniversitesi de 70’li y›llarda h›zl› bir
geliflme içindeydi; fakültelerden s›k s›k yeni bina
talepleri gelirdi. 5000 metrekarelik bir bina ihti-
yac›n› allem edip kallem edip 10.000 metreka-
reye ç›karan, s›va cepheli olabilecek bir ah›r ya-
p›s›n› mermer kaplamaya kalk›flan bir yaklafl›m
burada egemen de¤ildi. Yöneticilerin getirdi¤i
bina ihtiyaçlar›, birçok zaman, inceden inceye
irdelendikten sonra, mevcut tesislerde nas›l gi-
Elaz›¤ VeterinerlikFakültesi.
mimar•ist 2007/1 49
DOSYAKAMUSAL ALAN, KAM
U YAPILARI
derilebilece¤ine iliflkin öneriyle yan›tlan›r; haf-
tada 5-10 saat kullan›lan salonlar›n, amfilerin,
laboratuvarlar›n mekân ve adet olarak daha 20
y›l yeterli olaca¤› kan›tland›¤› için, bu istek
uzun süre yeniden ortaya ç›kamazd›.
Adana’da, Çukurova Üniversitesi kampu-
sundaki baz› yap›lar›n tasar›m›, AÜY‹D mimar-
lar›n›n “s›n›r ötesi” ilk deneyimi idi. Ancak, bü-
tün projeleri kendi bünyelerinde yapmak gibi
bir kayg› içinde de¤ildiler; gerekli ön çal›flmala-
r› yapt›ktan sonra tasar›m hizmetlerinin bir bö-
lümünü yar›flma ya da teklif alma yoluyla ser-
best bürolara yapt›r›rlard›. Bu kurulufltaki dene-
yimim s›ras›nda flöyle bir izlenim edindim: ‹flve-
ren veya onun vekili olarak baflka bir mimardan
tasar›m hizmeti alma konumunda olan bir mi-
mar, kendisi de o s›ralar benzer bir hizmet veri-
yorsa, daha sayg›l› bir iflbirli¤i ortam› olufluyor;
ifli yapt›ran, yapan›n dilinden daha kolay anl›-
yor.
Araflt›rma, projelendirme ve inflaat için ayr›-
lan süre, yeni üniversitelerin verece¤i hizmetin
gecikmesi anlam›na gelmiyordu. Yeni üniversi-
tede yer almak üzere ilk kurulan fakülte, Ankara
Üniversitesi bünyesinde ve onun tesislerini kul-
lanarak faaliyete geçiyor, ö¤renci al›yor, e¤itim
ve ö¤retimi sürdürüyordu. Böylece Ankara
Üniversitesi’nin binalar› ve ö¤retim kadrosu da
daha verimli de¤erlendirilmifl oluyordu. Bu süre
içinde yeni üniversitenin sadece binalar› de¤il,
kendi kadrolar› da haz›rlanabiliyordu. ‹lk bina-
lar›n inflas› ile birlikte, Ankara’daki AÜY‹D’nin
teknik kadrolar›n›n denetiminde, yeni üniversi-
te bünyesinde de bir yap› iflleri dairesi oluflturul-
maya bafll›yordu.
Özerk Yap›, Özgür Tasar›mAÜY‹D’de, mimari tasar›m grubu içinde de-
mokratik bir ortam oluflmufltu. Tabii ki tasar›m-
da demokrasi söz konusu de¤ildi; sorumlulu¤u
alan kifli tasar›m kararlar›nda özgürdü. Ama ifl-
lerin yürütülme biçimi, büronun örgütlenmesi,
araflt›rma yöntemleri, ifllerin bölüflümü gibi ko-
nulardaki kararlar tart›fl›larak al›n›rd›. Öte yan-
dan, görevine fazlas›yla sahip ç›kan bu yap›n›n
iç iflleyifline ve teknik kararlara üniversite yöne-
timi de müdahale etme gere¤i duymazd›. Bura-
s›, o günlerin özerk üniversite yap›s› içinde
özerk bir teknik birimdi. Bir anlamda, bu kuru-
luflun bünyesinde çal›flan kiflilerin ortak çabas›y-
la oluflan ve “mimarca” bir çal›flmay› kolaylaflt›-
ran bir ortam yarat›lm›flt›. Ankara’daki mimarl›k
fakültelerini bitiren çiçe¤i burnunda mimar
adaylar›, bu bünyede çal›flmak için s›raya girer-
lerdi. Okulun devam› gibiydi. Bu ortam hem
akademik yaflama, hem de serbest mimarlar
toplulu¤una deneyimli bireyler kazand›rm›flt›r.
Onlar, birey olarak nitelikli olman›n yan› s›ra,
birlikte üretmenin tad›n› ve yarar›n› kavram›fl
mimarlard›.
Bu ortam, o y›llarda çok tart›fl›lan özerk ve
demokratik yap›ya sahip Devlet Proje Ofisi fikri
için bir mikro örnek oluflturuyordu: DPT ile s›-
k› bir iflbirli¤i içinde yat›r›m kararlar›n› olufltu-
ran, ön araflt›rmalara dayal› ihtiyaç programlar›-
n› gelifltiren, projeleri yapan veya yapt›ran, infla-
atlar› ihale eden, uygulamay› yak›ndan denetle-
yen veya denetleten.
Biraz da idealize ederek anlatt›¤›m bu tek-
nik kamu organizasyonu, o y›llar için flüphesiz
ki tek örnek de¤ildi. Ama çok say›da da de¤il-
lerdi. Bu kurulufllarda çal›flanlar›n baflarmaya ça-
l›flt›klar› fley, kamu kaynaklar›n›n daha verimli
kullan›m›, daha nitelikli bir çevre, daha nitelikli
yap›lar idi. Bunu baflarmak için seçilen yol, fark-
l› kurulufllarda çal›flsalar da, kendi gibi düflünen-
lerle dayan›flma ve iflbirli¤i idi; bu, tek bafl›na
verilecek bir mücadele de¤ildi. AÜY‹D bünye-
sinde de, amaca biraz yaklaflan bir fleyler yap›la-
bilmifl ise, bunun baflar›lmas›nda:
• Üniversite yönetiminin kendi teknik kadrola-
r›na güvenmesi, onlar› desteklemesi,
Diyarbak›r Ziya GökalpÜniversitesi kampusu.(Mimarl›k, Say›: 110,1972.)
50 mimar•ist 2007/1
DOSYAKA
MUS
AL A
LAN,
KAM
U YA
PILA
RI
• AÜY‹D bünyesinde oluflturulan uyumlu ça-
l›flma ortam›,
• DPT’deki teknik kadrolarla s›k› iflbirli¤i,
• Bünye d›fl›ndan mimar ve planc›lar›n karfl›l›k
beklemeden yapt›klar› özverili katk›lar
önemli rol oynam›flt›r.
Hazin Sonlar› SeverizHikâyenin sonuna gelince:
• Türkiye’de planlama konusunda ilk rafa kald›-
r›lan, ulusal plan›n fiziksel boyuta yans›t›l-
mas› fikri idi: ‹mar ve ‹skân Bakanl›¤›’ndaki
bölge planlama birimi kapat›ld›; daha ileriki
y›llarda Naz›m Plan Bürolar› yok edildi.
• DPT’nin, etkinli¤ini yitirmesi sa¤land›; kamu
yat›r›mlar› keyfili¤e terk edildi, üniversite
kurulacak öncelikli iller çal›flmas› bir kenara
at›ld›.
• Yeni üniversitelerin kurulmas› ve geliflmesi,
planl›-programl› bir faaliyete dönüflemedi,
bu konu politikac›lar›n karar ve yarar alan›
oldu.
• YÖK kuruldu ama bütün üniversitelere mer-
kezi hizmet verecek bir planlama bürosu ön-
görülmedi.
• Personel yasas› ç›kar›larak kamu kurulufllar›n-
daki teknik kadrolar›n maafllar› donduruldu,
y›llarca hiçbir art›fl alamayan mimarlar ve
mühendisler özel sektöre kayd›; kamu tek-
nik birimleri zay›f düfltü; teknik kararlar,
teknik olmayan kiflilerce verilmeye bafllad›.
• TÜB‹TAK bünyesindeki Yap› Araflt›rma Ens-
titüsü kapat›ld›.
• Devlet üniversitelerinin ödenekleri k›s›ld›.
Bütün bunlar göz aç›p kapay›ncaya kadar k›-
sa sürede olup bitti; sanki bir çöl f›rt›nas› esip
vahalar› kumla doldurmufltu. Öyle ki, o günler-
de bu kamu kurulufllar›nda çal›flanlar geriye dö-
nüp bakt›klar›nda, yaflad›klar›n›n vaha m› serap
m› oldu¤una karar veremiyorlar.
K›ssadan HisseBütün bunlar› hat›rlaman›n bize ne yarar› olabi-
lir?
Bu ülkenin mimarlar›, bireysel olarak ulusla-
raras› düzeyde çok nitelikli ifller yapabiliyorlar.
Ama çevremize bakt›¤›m›zda gördü¤ümüz ya-
p›laflma içler ac›s›. Kamu yap›lar› bu ac›da hâlâ
baflrolü oynuyor. Bu aç›dan çok gerilere düfltük,
ama bugün hâlâ kamu kurulufllar›nda binlerce
mimar çal›fl›yor. Buralarda do¤ru ve güzel bir
fleyler yap›lmas› için mücadele verenler az›m-
sanmayacak kadar çok say›da. Bu insanlar, ehil
olmalar› ve meslek ilkelerine s›k›ca sar›lmalar›
flart›yla oralarda mesleki sayg›nl›klar›n› koruya-
bilir ve kararlarda etkili olabilirler. Ama tek bafl-
lar›na de¤il; meslekten olsun olmas›n, ayn› ide-
ali paylaflanlarla birlikte bunu baflarabilirler.
Hangi kesimde çal›fl›rsa çal›fls›n, bütün meslek-
tafllar›n onlara destek olmas› gerek. fiunu unut-
mayal›m: Öyle görevler vard›r ki sadece kamu
kurulufllar›nda yap›labilir. E¤er oralarda hata
yap›l›yorsa, bunun ac›s›n› bütün meslek, bütün
toplum çeker.
Güven Birkan, Mimar
Çukurova ÜniversitesiLojmanlar›.Foto¤raf: Duygu Saban
mimar•ist 2007/1 51
DOSYAKAMUSAL ALAN, KAM
U YAPILARI
We Need New Oases
The ’60s and ’70s are years during which Turkey experienced a breeze ofplanning. The State Planning Organization (SPO), Regional Planning Department,Metropolitan Planning Offices were established. These were the oases in anenvironment of arbitrary decisions.During the same era, new universities began to emerge all around Anatolia.Having developed a set of criteria the SPO tried to control their geographicallocations. The process of establishment was also defined: the existinguniversities would act as parent institutions.Ankara University carried such responsibility for the Universities of Diyarbak›r,Elaz›¤, Adana and Antalya. With the initiative of the architects who worked there,the Construction Bureau of the Ankara University evolved to be a campusplanning office.When we arrived at the ’80s, the authority for decision making was once againseized by the politicians. Now we are not sure if what we had experienced was anoasis or it was just a mirage.
Yar›flmalar, son y›llarda bafl›bofl b›rak›lm›fl
bir tasar›m alan› haline geldi. Raportörlük
hizmetinden jüri oluflumuna, flartnamenin ha-
z›rl›¤›ndan yar›flman›n sonuçland›r›lmas›na
(ödüllerin verilmesi/verilmemesi, paralar›n
ödenmemesi vb.) 1930’lardan 2000’lere kadar
edinilmifl iyi-kötü tüm kazan›mlar›n eritildi¤i,
deneyimlerin görmezden gelindi¤i ve giderek
kötüye giden bir yar›flmalar sürecinin içindeyiz.
Bu geri gidiflte, sorumlulu¤u olan her kesimin
kendine biçece¤i paylar var.
Yar›flmalar› kamu yap›lar› ve kamusal alanlar-
la iliflkilendirmeyi hedefleyen bu dosya çerçeve-
sinden bak›ld›¤›nda, yar›flma alan›ndaki vahim
gerilemenin, en belirgin yans›malar›n›, yar›flma
ç›karan bafll›ca kurum olan kamuda gösterdi¤ini
söyleyebiliriz: Söz konusu dönem içinde gerek
merkezî, gerekse yerel yönetimler sadece daha
az yar›flma ç›karmakla kalmad›lar, ç›kard›klar› az
say›daki yar›flman›n al›fl›lm›fl süreçlerini de ken-
dilerine göre de¤ifltirilebilir hale getirdiler.
Yeni Kamu ‹hale Kanunu’nun 22. maddesi-
ne dayanarak ç›kar›lan 24.12.2002 tarihli yeni
Yar›flmalar Yönetmeli¤i, “gelen gideni arat›r”
deyiflini hakl› ç›karan bir sürece yol açt›:
1970’den bu yana Bay›nd›rl›k ve ‹skân Bakanl›-
¤› (B‹B) eliyle düzenlenmekte olan yar›flmalar
mekanizmas› yeni bir mecraya tafl›nd›. Bu tarih-
ten bafllayarak yar›flmalar›n yönetimi, B‹B bün-
yesinde bu ifli y›llard›r yapmaya al›flm›fl olan
merkezî-bürokratik kadrolardan ç›kt› ve konuya
yabanc› olan yerel yönetimlere (belediyeler,
özel idareler, genel müdürlükler vd.) geçti. Ya-
r›flman›n selametle sonuçland›r›lmas›nda önce-
likli unsur olan “raportörlükler” -iyi niyetli de
olsalar- genellikle bu ifli ilk kez yapan ve yar›fl-
man›n kamu yarar› ve mimarl›k ortam› için ne
anlama geldi¤inden, geçmiflinden, mevzuat›n-
dan habersiz ekiplerin eline kald›. Raportörlerin
bilgi ve deneyim eksi¤i, jüri oluflumlar›ndan
flartnamelere, duyurulardan sergilere ve kolok-
yumlara dek pek çok aksakl›¤›n yafland›¤› bozuk
organizasyonlar› beraberinde getirdi. Tabii ki
sorumluluk tek bafl›na raportörlere yüklenemez:
Dedi¤im dedik, ihtirasl› belediye baflkanlar›; jü-
rili¤in önemini mesleki kariyerinde bir basamak
olmaktan öte kavrayamayan ve ne yar›flma orta-
m›n›, ne de ça¤dafl mimarl›ktaki geliflmele-
ri/tart›flmalar› izlemifl jüri üyeleri, zincirin en
önemli halkalar›n› oluflturdular.1
Di¤er yandan, yar›flmalar›n sorunlu oldu¤u
durumlarda kendili¤inden devreye girip süreç-
lere yard›mc› olmas› beklenen oda, dernek gibi
meslek örgütlenmelerimiz, yar›flmalar› öncelikli
gündemleri aras›na almad›lar ve dolay›s›yla ge-
rekli müdahaleleri zaman›nda yapamad›lar. ‹da-
reden davet alarak yar›flmaya müdahil olabildik-
leri durumlarda bile, ortaya ç›kan sorunlar› ön-
lemekte yeterli ve kararl› bir çaba gösteremedi-
ler.2 Bir kamusal alan tasar›m›n› hedefleyen
UIA Kongre Vadisi için düzenlenen yar›flman›n
sonucu ise bu gidiflin talihsiz örneklerinden biri
olarak yar›flmalar tarihimizdeki dönüm noktala-
r› aras›nda yerini ald›.
Bu sorunlu sürece as›l darbeyi vuran temel
de¤ifliklik ise, eski yar›flmac› kurumlar›n bu
alandan tümüyle çekilmesi oldu: En çok yap›
yapan ve yar›flma açan kurum B‹B baflta olmak
üzere, Kültür, E¤itim, Sa¤l›k ve Adalet bakan-
l›klar›, yap›lar›n› yar›flma yerine ihaleler ve sipa-
rifller yoluyla elde eder oldular. Özellikle Adalet
Bakanl›¤› ve Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n “milli
mimari” (!) tarzda çok say›da yap› yapt›rmakta
oldu¤u biliniyor. Oysa son 30-40 y›la bakt›¤›-
m›zda çok farkl› bir manzarayla karfl›lafl›yoruz:3
• 1960-70’ler boyunca kamu yap›lar›n› yar›fl-
malar yoluyla elde etme iflini, neredeyse tü-
müyle “merkezî yönetim” üstleniyor. B‹B
ise yar›flma yapma önceli¤inde di¤er tüm
kurumlara fark at›yor. Bakanl›k, 1960’larda
164, 1970’lerde 98 yar›flma aç›yor. Bu dö-
nem yar›flma birinciliklerinin büyük ölçüde
uyguland›¤›n› söyleyebiliriz. Bugün ad›n›
bildi¤imiz ve ça¤dafl Türkiye mimarl›¤›nda
önemli yap›lara imza atan birçok orta yafl ve
üstü meslektafl›m›z, bu dönem yar›flmalar›y-
la ad›n› duyurup mesle¤e at›l›yor.
• 1980’lerde önemli bir farkl›l›k olufluyor ve
52 mimar•ist 2007/1
DOSYAKA
MUS
AL A
LAN,
KAM
U YA
PILA
RI
Yar›flmalar› Diriltmek Öncelikle Kamuya Yarar!Asl› Özbay
YY
yerel yönetimler (a¤›rl›kla belediyeler) yar›fl-
ma yapmak konusunda B‹B ile rekabete gi-
riyor: Toplam 115 yar›flmadan 55 tanesi
B‹B taraf›ndan aç›l›rken, belediyeler 25 tane
yar›flma ile sahneye ç›k›yor. Özal iktidar›n›n,
etkilerini yo¤un olarak hissettirdi¤i ve mi-
marl›k aç›s›ndan çok say›da ürünün ortaya
ç›kt›¤› 1985 sonras› dönemde, hâkim ide-
olojinin güçlendirdi¤i belediyelerin kendi
binalar› için açt›¤› yar›flmalardan pek az› uy-
gulama olana¤› bulabiliyor.
• 1990’larda aç›lan toplam 147 yar›flmada du-
rum de¤ifliyor: B‹B 28 yar›flmada kal›rken,
belediyelerin açt›¤› yar›flma say›s› 38’e yük-
seliyor. 1995 y›l›nda B‹B’in üst üste açt›¤›
toplam 13 hastane yar›flmas›n›n ciddi k›r›lma
noktalar›ndan birine neden oldu¤u söylene-
bilir.4 Bu arada birçok özel kuruluflun açt›¤›
s›n›rl› yar›flman›n yan› s›ra, Kültür Bakanl›-
¤›’n›n “kültür merkezleri” ve Devlet Hava
Meydanlar› ‹flletmesi’nin açt›¤› “hava liman-
lar›”, bu dönem yar›flmalar›n›n gözde konu-
lar› oldu.
• 2000’lerin ilk yar›s›nda toplam 69 yar›flma ya-
p›ld›¤›n› görüyoruz. Özel flirketlerin açt›¤›
ve ço¤u ö¤rencilere yönelik çok say›da yar›fl-
ma, genel toplam› kabar›k gibi gösterse de,
meslek ortam› genelinde heyecan yaratan
yar›flma say›s› giderek azal›yor: 2000’lerde
bunlar›n 30 tanesini belediyeler açarken,
B‹B sadece iki yar›flma yap›yor!
Yar›flmalar› kazanan projelerin genel uygu-
lanma oran› ise % 40’larda kal›yor. Yani, kaza-
nan projelerin yar›dan fazlas› uygulanma flans›
bulam›yor. Bu konuda belediyeler flampiyonlu-
¤u (!) di¤er kurumlara kapt›rm›yor ve yar›flmaya
açt›klar› projeleri yaklafl›k % 80 oran›nda uygu-
lam›yor. Dolay›s›yla “halkla iliflkiler” aç›s›ndan
ça¤dafl ve demokrat bir imaja katk›da bulunan
yar›flma mekanizmas›, s›ra uygulamaya geldi-
¤inde, belediyede etkili müteahhitlerin ve “Bu
bina gereksiz büyüklükte bir bütçeye mal olur”
de¤erlendirmeleriyle ço¤u kez rafa kalk›yor.
Peki ya uygulanabilen yar›flma projeleri? Ya-
r›flmalar, idareler aç›s›ndan nitelikli yap› elde et-
me amac›n› tafl›rken, mimarlar aç›s›ndan özgür
bir düflünce-tasar›m platformu olman›n yan› s›-
ra, adil bir ifl bulma mekanizmas› olarak da alg›-
lan›yor.5 Ne var ki tasar›m mücadelesinden ga-
lip ç›kan proje, ço¤u kez ülkenin sorunlu inflaat
ve bürokrasi süreçlerine yeniliyor: ya uzun y›llar
sonra uygulanma flans› buluyor ya da uygulan-
d›¤›nda tan›nmaz hale gelebiliyor.6 Madalyo-
nun bir de di¤er yüzü var: Yar›flmadan galip ç›-
kan projenin müellifleri ço¤u kez p›r›lt›l› ama
deneyimsiz genç mimarlar olabiliyor. E¤er idare
düzgün bir müflavirlik sistemi oluflturamam›flsa
ve genç mimarlar ilk uygulama deneyimlerini
bu vesileyle ediniyorlarsa, sürecin genellikleolumsuz sonuçlar› kaç›n›lmaz olarak yap›dan
mimar•ist 2007/1 53
DOSYAKAMUSAL ALAN, KAM
U YAPILARI
Ankara D›fliflleri Bakanl›¤›.
‹zmir Büyükflehir BelediyeBinas› ve Nevflehir Hac›Bektafl Veli Kültür Merkezi
yans›yor. Di¤er yandan, ülke genelindeki bafl›-
bozuk yap›laflma düzeni göz önüne al›nd›¤›n-
da, yar›flmalar yoluyla elde edilmifl yap›lar›n bü-
yük bir bölümünde (1970’lerin teknokratlarca
yönlendirilmifl yar›flma ürünlerini kapsam d›fl›
b›rak›rsak) sözü olan; kötü infla edilmifl bile ol-
sa, mekân duyarl›l›klar›yla hissedilen nitelikli
yap›lar ortaya ç›km›flt›r.
Meslek ortam›n›n heyecan›n›, yarat›c›l›¤›n›
ve enerjisini besleyen yar›flmalar›n artmas› çok
önemli ve gereklidir. Ama yetmez... Sonuçlar›n
kamuya da yararl› hale gelebilmesi için, yar›fl-
malar›n adab›na uygun düzenlenmesi ve sonuç-
land›r›lmas› gerekir. Merkezî yönetimin kendini
tamamen d›flar›da b›rakt›¤› ve alan›n deneyim-
siz yerel yönetimlere kald›¤› bugünlerde, mes-
lek örgütlerinin konuyu önemsemeleri, sorun-
lar› gidermeye yönelik diplomatik becerilerini
gelifltirmeleri ve ça¤r› beklemeksizin süreç için-
de yer alacak politikalar izlemeleri gerekiyor.
Türkiye’nin, ilgisizlik nedeniyle unutulmaya
yüz tutmufl çok de¤erli bir mimarl›k yar›flmalar›
deneyimi var. Bu deneyimi gelifltirerek güncel-
lefltirmek içinse öncelikle konuya topyekûn du-
yarl› olmak flart› var.
Asl› Özbay, Mimar
Notlar:
1. Yerel idarelerin açt›¤› yar›flmalarda jüriler, büyük
ço¤unlukla “baflkan›n ve teknik kadronun tan›d›¤›
mimarlar” kriterine göre belirlenir. Bu kriterlerin bafll›ca
önceli¤i akademisyen mimarlar› jüri yapmakt›r.
2. Burdur Otogar ve Ünye K›y› Düzenlemesi yar›flmalar›
bu durumun vahim örnekleridir. Her iki durumda da Oda
yar›flmalara müdahil olmufl; yar›flmac›lara ödüllerin
verilmedi¤i “skandal” niteli¤indeki sonuçlara ra¤men
konunun üzerine gidilmemifl, sonuçlar tart›flmaya
aç›lmam›flt›r.
3. Bu araflt›rmada yararland›¤›m ve MO Ankara fiubesi’nin
uzun soluklu çal›flmas›yla ortaya ç›kan Yar›flmalar Dizini1930-2004 isimli albümün önemini vurgulamak isterim.
Yay›nlar arac›l›¤›yla ulafl›labilen tüm yar›flmalar›n
kronolojik dökümünü içeren yay›n, bu alana ilgi duyanlar
için vazgeçilmez bir kaynak oldu.
4. Üç ay içinde ilan edilen toplam 13 hastane yar›flmas› ve
bunlar›n bir bölümünün “tip” oluflu o dönemde çok
tart›fl›lm›fl, tip yar›flmalardaki jüri üyelerinin ald›¤› yüksek
ücretlerin neden oldu¤u tepki, kamuda görevli jüri
üyelerinin ödentilerinde k›s›nt›ya gidilmesine neden
olmufltu. Bu dönemden sonra Bay›nd›rl›k ve ‹skân
Bakanl›¤›, yar›flmalar ortam›ndan çekilmiflti.
5. Yar›flmalar›n tarihçesi, yar›flmalar sonucu elde eden ço¤u
kamu yap›s›n›n sosyal ve mesleki de¤erlendirmeleri,
yar›flma düzeninde yap›lmas› istenen de¤ifliklikler vb.
konular›n› derinlemesine ele alan bir dosyay› Aral›k
2004’te iflleyen M‹MARLIK dergisi ile tekrara düflmemek
için, merakl›s›na 320. say›y› hat›rlatmak isterim.
6. M‹MARLIK dergisinin 1987 y›l› 2 ve 3. say›lar›,
yar›flmayla elde edilmifl birçok kamu projesinin hazin
uygulama öykülerine ayr›lm›flt›r.
54 mimar•ist 2007/1
DOSYAKA
MUS
AL A
LAN,
KAM
U YA
PILA
RI
‹stanbul GaziosmanpaflaHükümet Kona¤›.
Gaziantep BelediyeBinas›.
Reviving Competitions Serves Public at First
Competitions have been a neglected design area since the last few years. Theauthor claims that we are in a process of competitions where all advantagesgained from 1930s to 2000s are lost and the experiences are ignore. All partieshave their share in this retrogress. This desperate retrogress shows its clearestreflection in the public bodies – the leading establishments launchingcompetitions. In that period, both central and local governments not onlylaunched fewer competitions but also made subjective modifications in thecustomary processes of competitions. The author explains this negative processexperienced in Turkey in the last 30-40 years.
Sanat yap›t›n›n müzeler, sanat merkezleri ya
da galeriler gibi tan›ml› mekânlar›n d›fl›nda
sergilenebilmesi, sanat›n yayg›nlaflmas› ve top-
lumsal yaflam›n vazgeçilmez bir unsuru olabil-
mesi aç›s›ndan büyük önem tafl›r.
Günlük yaflam›n sürdü¤ü alanlara dahil olan
sanat yap›t›, bireyin düfl kurmas›na, çevresiyle
kurdu¤u iliflkide biçim ve anlam sorgulamas›
yapmas›na neden olur; yarat›c› akl›n ve duyarl›l›-
¤›n s›n›rlar›n› geniflletir ve dolay›s›yla toplumsal
yaflam›n sosyal ve kültürel anlamda olgunlaflma-
s›na önemli bir katk› sa¤lar. K›saca sanat›n top-
lumsal anlamda deneyimlenebilmesi, dinamik bir
toplumsal kültür oluflmas›n›n ana unsurlar›ndan
birini oluflturur. Bu çerçeve dikkate al›nd›¤›nda,
karfl›m›za sanat›n dahil olabilece¤i alanlar›n nere-
ler oldu¤u sorusu ç›kmakta. Bunlardan en kabul
görmüfl olan› kuflkusuz kentsel mekânlar; mey-
danlar, sokaklar, parklard›r.
Uluslararas› boyutta bakt›¤›m›zda bu alanlara
e¤itim kurumlar›n›n, ifl merkezlerinin, havaalan-
lar›, metro istasyonlar› gibi ulafl›m merkezlerinin,
kütüphanelerin kapal› ya da aç›k alanlar›n da ek-
lemlendi¤ini ve genel anlam›yla yap›larda sanat
yap›t›n›n yer almas›n›n yasalarla bir zorunluluk
haline getirildi¤ini görüyoruz.
Devletin bir tasarrufu ya da deste¤i ile infla
edilen yap›lar›n yap›m maliyetinin belirli bir ora-
n›n›n sanat yap›t›na ayr›lmas› zorunlulu¤u, top-
lumsal yaflama sözünü etti¤imiz katk›lar› sa¤lad›-
¤› oranda sanat ortam›n›n güçlenmesinde de ze-
min oluflturmaktad›r.
Bat› sanat›n›n Antik Yunan kültüründen iti-
baren al›flk›n oldu¤u mimari yap› ile resmin, hey-
kelin buluflmas› olgusu, sanat tarihi incelendi-
¤inde sanatç›n›n üretim sürecine de çok katman-
l› yararlar sa¤lam›flt›r.
‹ki dünya savafl›n›n eski k›tay› toplumsal, in-
sani, ekonomik boyutlar›yla büyük y›k›ma u¤rat-
t›¤› sürecin ard›ndan, bu y›k›mdan en büyük pa-
y› alan sanat ortam›n›n, bat› Avrupa ülkelerinde
sistemli kurumsal destek ald›¤›n› biliyoruz. Savafl
s›ras›nda zarar gören müzeler, savafl ganimeti
olarak yer de¤ifltiren ya da kaybolan sanat yap›t-
lar›, ölüm tehdidi alt›nda ülkelerini terk etmek
zorunda b›rak›lm›fl sanatç›lar ve sanat insanlar›
gerçe¤i, sanatsal birikimin bir ülkenin en önemli
toplumsal kazan›m› oldu¤unun bilincinde olan
ilgili kurumlar›, savafl sonras›nda yeni yöntemler
aramaya yöneltmifltir. Sanatla yaflam›n buluflma-
s›n› ve sanatç›n›n desteklenmesini amaçlayan bu
anlay›fl›n önemli kazan›mlar›ndan biri kuflkusuz
uygulamal› heykel sempozyumlar›d›r.
Yap›larda sanat eseri uygulamas›n›n bat› ülke-
lerinde 50’li y›llarda yayg›nlaflmas› ve yasallaflma-
s› dikkate al›nd›¤›nda bu aray›flla iliflkilendirilebi-
lir.
Avrupa’n›n yeniden yap›lanma sürecinde, sa-
vafl ekonomisinin sanat ortam› üzerinde olufltur-
du¤u olumsuzluklar›n kurumsal devlet deste¤iy-
le giderilmesine yönelik eylem planlar›, bat› ül-
kelerinde h›zla yeni bir sanatsal birikimin olufl-
mas›na olanak yaratm›flt›r.
Mimari yap›larda sanat eserini zorunlu k›lan
yasalar öncelikle Fransa’da ve e¤itim yap›lar›
özelinde uygulanm›fl, daha sonra di¤er Avrupa
ülkelerinin yan› s›ra Birleflik Amerika ve Japon-
ya’da da uygulamaya konmufltur. Türkiye’de ko-
nu Uluslararas› Plastik Sanatlar Derne¤i’nin
1992 y›l›nda düzenledi¤i Sanatç› Haklar› Pane-
li’nde “Yap›larda Sanat Eserleri” bafll›¤› alt›nda
bir ilk ad›m olarak tart›flmaya aç›lm›fl fakat sonra-
ki y›llarda tart›flma, sanat ortam›nda güncel tutu-
lamam›flt›r.
Üç ana eksen üzerinde, sanat›n toplumsal ya-
flamda yayg›nlaflmas›n›n kazan›mlar›, ça¤dafl sa-
nat›n ve sanatç›n›n desteklenmesi, sanat›n uygu-
lama alanlar›n›n geniflletilmesi üst bafll›klar› alt›n-
da ayr› ayr› irdelenebilecek yap›larda sanat yap›t›
tan›m›n›n temel problemati¤i ise bu tür bir yasa-
n›n nas›l kullan›laca¤›d›r.
Bunun bir yan› sanatç›n›n ve yap›t›n hangi
kriterlerle seçilece¤i, di¤er yan› yap› ile sanat ya-
p›t›n›n entegrasyonunun nas›l sa¤lanaca¤›d›r. Bu
noktada yasan›n amac›n›n do¤ru tan›mlanmas›
önem kazanmaktad›r. Mimari yap› ile sanat yap›-
t›n›n kuraca¤› iliflkinin tan›m›, yap›t›n mimariye
sonradan eklemlenen bir eleman olmas›n› engel-
leyerek, yap›n›n bir ba¤lam olarak kullan›lmas›n›
gündeme getirecektir. Bu aç›l›mda aç›klamaya
çal›flt›¤›m sorun, amac›n mimari bir yap›n›n süs-
lenmesi olamayaca¤›d›r.
mimar•ist 2007/1 55
DOSYAKAMUSAL ALAN, KAM
U YAPILARI
Mimari Yap›larda Sanat Yap›t› Uygulamalar›Nilüfer Ergin
SS
Türkiye’de özellikle biz heykelt›rafllar›n s›k-
l›kla karfl›s›na ç›kan durumun, mimari projelerde
b›rak›lm›fl bofl alanlar ve proje üstüne not düflül-
müfl “heykel” sözcü¤ü oldu¤u göz önüne al›n›r-
sa bu sorunun çözümünde yasan›n tan›m›n›n da
yeterli olamayaca¤› ortaya ç›kmaktad›r. Sorunun
çözümüne mimarl›k ve sanat e¤itiminden baflla-
mak, sanat yap›t›n›n aç›k ya da kapal› alanla kur-
du¤u iliflkinin e¤itim sürecinde sorunsallaflt›r›l-
mas›n› olanakl› k›lmak gerekmektedir.
Yasa ba¤lam›nda olmasa da ülkemizde bugü-
ne kadar görülen uygulamalar›n ço¤unda -ki
bunlar a¤›rl›kl› olarak turizm yap›lar›d›r- mekân-
la anlam iliflkisi kurmayan bezeme mant›¤›yla
yerlefltirilmifl seramik panolar, mozaikler, heykel-
ler ve tuval resimleriyle karfl›lafl›r›z. Mimari yap›-
larda yer alacak sanat yap›tlar›n›n seçiminde, ya-
p›t› ›smarlayan›n öznel tercihleri ve be¤enisiyle
sanat yap›t› aras›nda bir uzmanl›k alan›n›n yara-
t›lmas› kamusal sanattaki yeni yönelimlerin dik-
kate al›nmas›n› sa¤layarak bu tür uygulamalar›
ortadan kald›racakt›r. Sanat›n güncel dinami¤i-
nin yaflam›n içinde yer almas›na olanak yaratacak
projeler üretilmesi ve yasal zorunluluklar olufltu-
rulmas› kültür ve sanata bütçeden en düflük pa-
y›n ayr›ld›¤› ülkemizde özel bir önem tafl›makta-
d›r. Sanat ortam›n›n sistemli, uzun vadeli proje-
lerle kararl›l›kla desteklenmesi bir devlet politi-
kas› bütünlü¤ü gerektirir ve ne hükümetlerin ic-
raat süreleriyle s›n›rland›r›labilir ne de özel sek-
törün tercihlerine terk edilebilir. Bu destek bir
alan›yla sanatç›n›n üretimini kesintisiz sürdürebi-
lece¤i demokratik ortamlar›n oluflturulmas›, ya-
rat›c›l›¤›n önünün aç›lmas›, di¤er alan›yla ise bu
yarat›c›l›¤›n toplumsal yaflamla buluflmas›n›n ola-
naklar›n›n yarat›lmas› anlam›na gelmektedir.
Devlet deste¤i tan›m› kuflkusuz ideolojik tercih-
lerin, k›sa vadeli siyasi ç›karlar›n ve kiflisel be¤e-
nilerin yönlendirici ve egemen olmas›, sanatsal
üretimin denetlenmesi anlam›na gelmemektedir.
Devletin deste¤i do¤rudan ya da dolayl› olsun,
temel ekseni alana iliflkin yat›r›mlar›, katk›lar› dü-
zenleyici kurallar›n yerlefltirilmesine yönelik ol-
mal›d›r. Toplumsal hayat›n dönüfltürülmesinde
sanat uygulamalar›n›n öncü, yarat›c› rolünün
dikkate al›nd›¤›, özendirmeye ve altyap› olufltur-
maya yönelik bir çerçeve içinde sanata iliflkin ka-
rarlar›n uzman kurullara b›rak›lmas› temel pren-
siptir. Hem kentsel alanlar›n kullan›m›nda yerel
yönetimler bünyesinde, hem de bir zorunluluk
haline gelmesini istedi¤imiz mimari yap›larda sa-
nat eseri uygulamalar›nda kararlar›n, uzmanl›¤›
kabul görmüfl kurullara b›rak›lmas›, ideolojik
tercihlerin ve siyasi ç›karlar›n yönlendirici etkisi-
nin önünü kesecektir.
Soka¤a inen, ortak yaflam alanlar›na s›zan,
al›flverifl merkezlerinde, metro istasyonlar›nda,
okullarda, vergi dairelerinde, hastanelerde karfl›-
m›za ç›kacak güncel sanat›n yetkin örneklerini
yaratacak olanlar elbette ki ne yasalar ne de uz-
man kurullard›r. Böyle bir yasan›n nas›l kullan›la-
ca¤›, kamusal alandaki sanat›n ülkemizde flimdi-
ye kadar kabul görmüfl anlamlar›n›n nas›l de¤iflti-
rilece¤i, kamusal sanat›n yeni problematik aç›-
l›mlar›n›n nas›l de¤erlendirilece¤i sanatç›lar›n so-
rumlulu¤undad›r. Daniel Büren “Kente Yerlefl-
mek” bafll›kl› makalesinde bu sorumlulu¤u, “So-
kak için çal›flmak, müze için yüz y›l› aflk›n za-
mand›r süren sanatsal üretimi sorgulamak de-
mektir. Bu, ayn› zamanda, sanatç› için, bir heykel
gibi üstünde durdu¤u kaideden inmek, riske gir-
meyi göze almak ve alçakgönüllülü¤ü kabul et-
mek anlam›na gelir. Bu, düflünmenin ve eser
üretmenin yeni bir biçimidir” yorumuyla vurgu-
lamaktad›r.
Sonuç olarak düflüncelerimi s›ralamaya çal›-
fl›rsam; sanatla toplumsal yaflam›n buluflmas›n›
sa¤lamak üzere sanat ortam›na projelendirilmifl
uzun vadeli devlet deste¤i zorunluluktur, bu
destek ideolojik ve öznel tercihlerin, denetleme
mant›¤›n›n d›fl›nda tutulmal›d›r. Yerel yönetim-
ler ve ilgili bakanl›klar bünyesinde özerk uzman-
l›k kurullar› oluflturulmal›d›r, bu deste¤in en
önemli uygulama alanlar›ndan biri olarak, devlet
bütçesini ya da olanaklar›n› kullanarak infla edil-
mifl mimari yap›larda sanat yap›t› uygulamas›, bir
yasa çerçevesinde netlefltirilmelidir.
Nilüfer Ergin, Doç. Dr., Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü
56 mimar•ist 2007/1
DOSYAKA
MUS
AL A
LAN,
KAM
U YA
PILA
RI
Artworks in Architecture
To be able to display an art work out of a defined place such as a museum, an artcenter or an art gallery has great importance in terms of art to becomewidespread and be an indispensable component of the public life. Experiencingart publicly is one of the major factors of formation of a dynamic public culture.In this framework, the most common places for an artwork to be displayed arecertainly public squares, streets, parks etc. When we think internationally,educational institutions, business centers, airports, transport centers such assubway stations, open or closed spaces of libraries can also be added and we seethat it is a legal must to have artworks in buildings and urban areas. In Turkey we encounter with ceramic panels, mosaics works, sculptures andcanvas paintings which are far from proposing a meaningful relation with thespace and most of which are implemented in tourist buildings. A projected long-term governmental support is a must in order to make art meetthe public life and this support has to be separated from any ideological andsubjective preferences and controls. Autonomous expertise committees shouldbe established under the structure of local governments and related governmentaldepartments. As one the most important application area of this support,implementing an artwork in a building, which is built by government budget orfacilities, should be clarified in the frame of a law.
mimar•ist 2007/1 57
DOSYAKAMUSAL ALAN, KAM
U YAPILARI
Üniversite yerleflkesiiçinde ö¤renci yurdu içinmimar Walter Schrempfile birlikte çal›flan Hajek,heykelt›rafll›¤› yan›ndaressaml›¤›yla datan›d›¤›m›z bir sanatç›d›r.Kamu alanlar›nda çarp›c›uygulamalar› olan Hajek,ülkemizde de AnkaraHergelen Meydan›’nda birdüzenleme yapm›flt›r.Aç›k alanlarda, kentiflaretleri olarakadland›rd›¤› renkliheykelleriyle dikkatiçeken Hajek, heykelleriniinsanlar›n çevreleriniyeni bir perspektif alt›ndagörmelerini sa¤lamaküzere tasarlad›¤›n› ifadeetmektedir.
Yap›larda sanat yap›t› uygulamas›na iliflkin iki ayr› ülkeden seçilmifl örnek üzerinde konuyu irdelemek, % 1 yasas›n›nheykel sanat› aç›s›ndan ne tür kapsaml› projeler elde edilebilece¤ini göstermesi bak›m›ndan önem tafl›maktad›r.Bu uygulamalardan ilki Otto Herbert Hajek’in Almanya’da bir üniversite yerleflkesi içindeki uygulamas›, di¤eri Dani Karavan’›n Fransa’da kurulan yeni kente uygulad›¤› proje...
Saarlandes Üniversitesi Ö¤renci Yurdu, 1965-1970Otto Herbert Hajek, 1927, Bohemya Katenbach
58 mimar•ist 2007/1
DOSYAKA
MUS
AL A
LAN,
KAM
U YA
PILA
RI
Yap›tlar›nda ritim, renkve düzeni kurgulayarakkent iflaretleri, mekâniflaretleri, düflünme-uyarma iflaretleri, yoldaseyir iflaretleri oluflturansanatç›, infla edilmiflindekorasyonlagüzellefltirilmesiylede¤il, çevrenin biçim veanlam olaraksorgulanmas›yla ilgilioldu¤unuvurgulamaktad›r.Saarbrücken’de,üniversite bahçesindekiö¤renci yurdunun d›flcephesine veyemekhanesine renklibeton formlar›ylamüdahale eden Hajek buçal›flmas›nda yerleflkebahçesiyle yurt binas›aras›nda yani iç ve d›flalanlar›n karfl›laflt›¤›yerde bir ara alan,buluflma alan›yaratm›flt›r.
L’axe Majure, Büyük Eksen,1980-2008Dani Karavan, 1930, Tel Aviv
Paris yak›nlar›ndaki Cergy-Pontoise yerleflimine aksiyelyay›l›ml› bir kentsel tasar›m yapma fikri 1965 y›l›nda ‹le-de-France’nin plan› onaylamas›yla uygulamaya konulmufltur. Proje kapsam›nda Oise Nehrinin çevresinde at nal› fleklinde yeni bir flehir merkezi çekirde¤i yarat›lmas› ve bölgedegöletler ve parklar›n yer almas› bulunmaktad›r. 1980 y›l›ndakent planlamac›lar› Bertrant Warnier ve Michel Jaouentaraf›ndan Dani Karavan’a bu projenin sanatsal k›sm›nailiflkin öneri götürme karar›, halka yönelik projelerin kararorgan› olan EPA-Yeni Kurulacak Kentlerin Genel Sekreterli¤i Plastik
Sanatlar Bölümü taraf›ndan onaylanm›fl ve proje DaniKaravan’a Fransa’da uygulanmakta olan % 1 yasas›kapsam›nda verilmifltir. Paris kenti ile Cergy-Pontoisearas›nda sembolik bir birleflme yaratmak gerekti¤ine kararveren ekip, Champs Elysees ekseni ile, oluflturulacak L’axeMajure’ün kesiflme noktas› olarak empresyonistlerin çal›flmayeri olan ‹le-de-Chatou’yu belirlediler. Karavan, yap›tlar›n›nana konseptini oluflturan, kentin ya da do¤an›n bir parças›olma anlay›fl›ndan hareket ederek, yeni yerlefliminmanifestosu olmas›n› amaçlad›¤› 3,2 km uzunlu¤undakitasar›m›n›, 12 durak noktada belirginlefltirdi¤i simgeselanlat›mlarla projelendirdi ve Büyük Aks’› Paris’e, Jardins des Tuileries’e, ChampsElysees’ye ve La Defense’a yönlendirerek eski kente Cergy-Pontoise’dan bir cevap oluflturdu.
mimar•ist 2007/1 59
DOSYAKAMUSAL ALAN, KAM
U YAPILARI
Kamuya aç›k alanlardaki uygulamalar›yla ça¤dafl sanat›nde¤iflen fonksiyonlar›n›n öncülerinden olan, insanlailiflkisinde anlamlanan projeler üreten, mekân›n bilgisinikullanarak o yer için ve o yerin içinden projeler oluflturan,belle¤i, kiflisel ve tarihsel bilinci harekete geçiren Karavan’›nbu düzenlemesi de, geçmifle ve gelece¤e gönderilenreferanslardan oluflmufl bir bütündür. Yap›tlar›nda, günefl›fl›¤›, iz, rüzgâr sesi, su, kum, mekân›n morfolojik karakteri,say›lar, yal›n geometrik biçimler gibi brüt malzemelerikullanarak bir gösterge dizgesi oluflturan sanatç›, 12 duraknoktas›nda biçimlendirdi¤i L’axe Majeur’ün bafllang›c›n›,Ricardo Bofill’e ait yap› sisteminin çevreledi¤i aç›k alan›nmerkezine, Paris’e do¤ru 15 derecelik e¤imlekonumland›r›lan 36 metre yüksekli¤indeki brüt betonGörüntü Kulesi ile iflaretlemifltir. Kulenin üstünden gecelerigönderilen ve aks›n 3,2 km’lik uzunlu¤unu bofllukta görünürk›lan lazer ›fl›¤›n›n sonland›¤› yer, projenin kapan›fl noktas›n›oluflturmaktad›r. Görüntü Kulesinin oturdu¤u dairesel alan 360 derecelikaç›yla yerküreyi simgelemekte ve yap› sistemindeki y›rt›ktan,aksa, do¤aya aç›lan yaya yoluyla izleyiciyi yap›t›deneyimlemeye davet etmektedir. Yap›t›n üçüncü dura¤›n›,bölgenin tar›m geçmifline gönderme yapmak üzere yayayolunun iki yan›nda konumland›r›lm›fl EmpresyonistlerinBahçesi ad›yla an›lan meyve bahçesi oluflturmakta ve Bofillyap›s›n›n d›fl pencereleri de bu meyve bahçesinebakmaktad›r. Paris’le Rastlaflma Alan›, izleyicinin Parissiluetini gördü¤ü, karfl›t iki aks› anlamland›rd›¤› bir araaland›r ve üstünde bölgenin alt›ndan, 1500 metre derindengeçen termal sular›n görünür k›l›nd›¤› bir buhar çeflmesi yeralmaktad›r. Yaya yolunun ulaflt›¤› meydanda, yükseklikleriParis merkezindeki L’arc de Carrousel ile efl tutulmufl 12
kolon, say› sembolojisindeki anlamlar›yla, mevsimlere görefarkl›laflarak alanda devinen gölgeleriyle ve brüt betonkütleleriyle katmanl› anlam derinlikleri yaratmaktad›r. Göleteinen vadide oluflturulan zeytinli¤i ve ortak yaflam alan› olarakkonumland›r›lan amfi tiyatroyu uluslararas› bar›fla adayansanatç›, “Geçit” ad›n› verdi¤i bir köprü arac›l›¤›yla izleyiciyiAstronomik Ada’ya tafl›maktad›r. Adada, zaman› ölçmek,y›ld›zlar› gözlemlemek için kullan›lacak kimi biçimlerlekarfl›laflan izleyicinin, di¤er bir deyiflle kat›l›mc›n›n, bugünü,yar›n› ve zaman kavram›n› sorgulamas› amaçlanm›flt›r. Gölet içinde, botlarla ulafl›labilecek flekilde tasarlanm›fl,izleyicinin ancak tekil olarak deneyimlemesine olanak verenPiramit, çad›r formuyla kendisine ulaflanlar› iç bofllu¤unadavet etmektedir. Beton, merdivensi dokulu iç yüzeyineçarpan rüzgâr›n ve suyun sesinin iflitilmesine, iç bofllu¤as›zan günefl ›fl›¤›n›n duvarlarda yaratt›¤› görsel oyunlar›nizlenmesine olanak yaratan bu durak k›saca do¤ayla baflbafla kalmaya f›rsat oluflturmak ve do¤a ile insan aras›ndakiuyumu sorgulamak üzere tasarlanm›flt›r.
Kaynaklar:• Duby, George, Jean-LucDaval, Monique Fuax, PierreRestany, Gilbert Smadja,L’Art et le Ville, Skira,Cenevre, 1990.• Restany, Pierre, DaniKaravan, Prestel, Münih,1992.
60 mimar•ist 2007/1
DOSYAKA
MUS
AL A
LAN,
KAM
U YA
PILA
RI
Ahflap Ülkesinde Ahflaba Deneysel Yaklafl›mlar2006 y›l› bafllar›nda Espoo flehri (Finlandiya) Konut Fuar›bilgilendirme pavyonu için Ahflap Mimarl›k Stüdyosu ö¤-rencileri aras›nda bir yar›flma aç›ld›.Yar›flmay› Teemu Seppänen kazand›. Kendisi Toyo Ito’nunTokyo’daki betonarme TOD’S ma¤azas›ndan esinlenerek,binan›n ahflap versiyonunu tasarlam›flt›.Bilgilendirme pavyonunun imalat›nda kompoze 140 mmlamine ladin a¤ac› kullan›lm›fl. Serbest düzendeki birlefl-me noktalar› bilgisayar destekli kesim makineleri ile ger-çeklefltirilmifl. Her duvar birbirine bafls›z çivi ile ba¤lan-m›fl 1,5 x 3 metrelik sekiz adet panelden oluflmufl. Pence-reler akrilik, tavan linolyum esasl› malzeme ile kapat›lm›fl.Ahflap imalat›nda yeni yap›m teknikleri ve modern tekno-lojiler, tasar›mc›lara fevkalade yeni olanaklar sa¤l›yor. Fu-ar süresince 6 x 6 metre büyüklü¤ündeki “KUTU”, formuve ay›rdedici d›fl görünüflü ile bulundu¤u meydana can-l›l›k katm›fl.Üzerine sadece koruma verni¤i at›lan ahflab›n, fuar bittik-ten sonra tafl›naca¤› kamusal bir parkta zamanla nas›l birs›nav verece¤i merak konusu...
An›tsal durufluna karfl›nheykelin içbükeybitiflleriyle insandevinimlerini and›rd›¤›n›fark ediyoruz.
‹ki Kamusal Alan, ‹ki Örnek
Bir Meydan, Bir HeykelHeykelt›rafl Kimmo Schroderus’un çal›flmas› “KURU” ha-z›rlanmas› çok uzun sürmüfl bir sanat eseri.Paslanmaz çelikten yap›lm›fl olan heykel adeta tafl›yor,dalgalan›yor, kayn›yor, alevleniyor.Daha önceki eserleri daha özel ve dolay›s›yla daha müte-vaz› olan Schroderus’un bu kamu çal›flmas› hem utangaç,hem cüretkâr.Her halükârda “kuru”nun kentsel mekânlar için taze birkan ve de¤iflik bir heykel oldu¤unu söyleyebiliriz.Mimar Juha Ilonen, Tallinnaukio Meydan›’n›n (Itäkeskus,Helsinki) yenilenme tasar›m›n› yapt›¤›nda “kuru”yu mey-dan›n tam ortas›na yerlefltirmifl. Heykel,meydan›n dahaönce tam da ortas›na konumland›r›lm›fl olan metro dura¤›-n›n aç›sal giriflini dengelemek istercesine organik bir z›tl›koluflturmufl.
ark, 4-2006 ve 2-2006’dan k›saltarak çeviren: Rüksan Tuna
mimar•ist 2007/1 61
DOSYAKAMUSAL ALAN, KAM
U YAPILARI
Demokrasi, halk›n kendi kendisini yönet-
mesi anlam›na gelen siyasi yönetim biçi-
midir. Bu yönetim biçimi, ço¤unlu¤un az›nl›k
haklar›n› da gözeterek temsil edilme, karfl›t dü-
flüncelerin çarp›flmas› ve farkl› düflünceler üreti-
lerek yarat›c› çözümler bulabilme flans›n› yarat-
makta ve farkl› dönemlerde, farkl› görüfllerin ül-
keyi yönetmesine flans tan›maktad›r.
Yasama ve yürütme hakk›n›n ço¤unluk yö-
netimi kurallar› do¤rultusunda hareket eden,
ülkedeki seçme ve seçilme hakk›na sahip vatan-
dafllar toplulu¤u taraf›ndan kullan›ld›¤› yönetim
biçimi ya da modeli olan demokrasi Antik Yu-
nan’da Atina kentinde do¤mufltur.
Parlamento ise yasama ve yürütme iliflkisine,
esnek kuvvetler ayr›l›¤› ve dengesine dayanarak
kurulmufl olan siyasi bir mekanizmad›r.
Klasik parlamentonun anayurdu ‹ngilte-
re’dir; k›ta Avrupas›na 19. yüzy›lda geçmifltir.
19. yüzy›l›n ikinci yar›s›na kadar klasik tip parla-
mentolar mevcut iken, daha sonra modern par-
lamentolar klasik parlamentolar›n yerini almaya
bafllam›flt›r.
Klasik parlamentonun yap›s›na bak›ld›¤›nda
dört ana unsur dikkat çekmektedir:
1. Ço¤ulcu demokratik siyasal hayat (çok
partililik),
2. Yasama-yürütme aras›nda iflbirli¤i,
3. Yasama-yürütme aras›nda eflitlik ve den-
ge,
4. Yasama-yürütme aras›nda birbirini karfl›-
l›kl› etkileme ve kontrol etme imkân›.
Modern parlamentolarda ise art›k çok partili
rejimler hâkimdir; yürütme ço¤unluk partisinin
bir icra organ› haline gelmifltir. Parlamento siya-
si hayat›n en önemli ve tek merkezi olmufltur.
Siyasi hayat, parlamentonun yap›s›na ba¤l› ola-
rak geliflmektedir. Parlamentonun yap›s› da par-
tilerden meydana gelir ve ayn› zamanda, seçim
sistemlerine ba¤l›d›r.
Parlamento Binalar›Demokrasi, tan›m› gere¤i halk›n temsili ve ülke
yönetimine kat›lmas› demek oldu¤una göre;
halk›n temsiline önem veren her ülkenin bir
meclis binas› ve parlamentosu bulunmaktad›r.
Tan›m› gere¤i bir parlamento binas› mimari
yaklafl›m olarak;
• Ulusun mimari kimli¤ini yans›tan simgesel
bir yap› olmal›d›r,
• Rejimin karakterini göstermelidir,
• Demokrasi kültürünün mimari bir ifadesi ol-
mal›d›r,
• Ülkelerin gelece¤e nas›l bakt›klar›n›n mimari
ifadesi olmal›d›r,
• Rejimin halkla iliflkisi mimariye yans›mal›d›r.
Bununla birlikte günümüzde ülkelerin par-
lamento binalar›n›n biçimsel özellikleri incelen-
di¤inde ilginç noktalar göze çarpmaktad›r. Ön-
celikle ülkemizin meclis binas›n›n tarihsel süreç
içinde geçirdi¤i de¤iflikliklere bak›ld›¤›nda ilk
meclis binas›n›n halka yak›n oldu¤u görülebil-
mektedir. Her ne kadar devflirme bir yap› olsa
da, ülkenin o y›llardaki siyasal ve sosyal duru-
munu çok iyi yans›tmaktad›r.
Milli parlamentonun ilk toplant›s›n› yapt›¤›
Ankara’n›n Ulus semtinde yer alan binan›n ya-
p›m›na 1915 y›l›nda mimar Hasip Bey taraf›n-
dan bafllanm›flt›r. Atatürk’ün 27 Aral›k 1919’da
Ankara’ya geliflinden sonra yap›n›n meclis bina-
s› olarak kullan›lmas›na karar verilmifltir.
‹lk parlamento binas› 22 x 43 metre boyut-
lar›nda, bodrum üzerine tek katl› dokuz odas›
bulunan tafl bir yap›d›r. Devletin kuruluflu ve
Kurtulufl Savafl›’n›n tüm askerî ve siyasi kararla-
r›n›n al›nd›¤›, Cumhuriyetin ilan edildi¤i bu
çok elveriflsiz, küçük bina, 18 Ekim 1924 tarihi-
ne kadar kullan›lm›flt›r. Bina günümüzde “Kur-
tulufl Savafl› Müzesi” olarak kullan›lmaktad›r.
TBMM’nin ikinci binas›n›n yap›m›na, 1923
y›l›nda mimar Vedat Bey (1873-1942) taraf›n-
dan bafllanm›fl ve bina 18 Ekim 1924’te kullan›-
ma aç›lm›flt›r. ‹kinci bina da ayn› semtte ve ilk
parlamento binas›na yaklafl›k 100 metre uzak-
l›ktad›r.
Bodrum kat üzerine iki katl› olan yap›n›n iç
bölümleri, ortadaki genel kurul toplant› salonu-
nun üç kenar›na dizilmifltir.
Demokrasi Kültürü ve Parlamento Binalar›R. Derya Bilgiç
DD
36 y›l kullan›lan ikinci TBMM binas›, günü-
müzde, “Cumhuriyet Müzesi” olarak varl›¤›n›
sürdürmektedir.
TBMM’nin halen çal›flmalar›n› sürdürdü¤ü
üçüncü meclis binas›n›n mimar›, 1938’de aç›-
lan mimari proje yar›flmas›n› kazanan Avustur-
yal› mimar Prof. Clemens Holzmeister’dir
(1886-1983). 1957’den sonra yap›m› h›zland›-
r›lan yeni meclis binas›, 6 Ocak 1961’de hizme-
te aç›lm›flt›r.
Dönemin egemen düflünce sistemlerinin
yans›mas› olarak otoriter bir anlay›flla tasarlanan
oturum düzeni ve mimari tarz 1990’l› y›llara
gelindi¤inde de¤iflen ve geliflen demokrasi süre-
cinde tart›flmaya aç›larak sonunda cephe anlay›-
fl› korunmak suretiyle büyük salon için yeniden
yar›flma aç›lm›fl ve mekân bugünkü oturum dü-
zenine ulaflm›flt›r. Bu biraz da ülkenin demok-
ratik geliflim sürecinin öyküsü gibidir.
Benzer bir süreç Almanya parlamento bina-
s› için de yaflanm›flt›r. ‹lk Alman parlamentosu
(Reichstag) dönemin anlay›fl› ile tasarlanm›fl,
savafl sonras›nda yenilenmifl, 1990’l› y›llarda
yepyeni bir anlay›flla yeniden düzenlenmifltir.
‹lk parlamento oturumu TBMM binas›na
benzer bir oturum düzenindedir. Bu düzen
otoriter bir anlay›fl› sergileyen s›ral› oturumdur.
Kürsü ve baflkanl›k divan› milletvekili s›ralar›na
yukardan bakmaktad›r ve baflkan en yüksek ko-
numdad›r.
1990’l› y›llarda yaflanan iki Almanya’n›n bir-
leflmesi sonras›nda parlamentonun yenilenme-
sine duyulan ihtiyaç üzerine aç›lan yar›flma so-
nucu, halkla iç içe, fleffaf ve demokratik anlay›fl-
la tasarlanan bugünkü proje kabul edilmifl ve
uygulanm›flt›r. Bu yeni ve devrimci bir anlay›fl-
t›r.
Meclis oturum düzeni olarak dünya parla-
mento binalar› incelendi¤inde ilginç benzerlik-
ler yan›nda ayr›mlar da ortaya ç›kmaktad›r.
Fransa, ‹talya, Finlandiya, Almanya, Norveç
gibi demokrasi kültürünün ve demokratik ya-
flam biçiminin yerleflti¤i ülkelerde parlamento
salonlar›nda dairesel bir oturum biçimi gözlen-
mekte, kürsü ve baflkanl›k divanlar› milletvekili
koltuklar›ndan düflük ya da ayn› kotta bulun-
maktad›r.
‹ngiliz uluslar toplulu¤una ba¤l› ya da eski-
den ba¤l› olup da ayr›lm›fl olan ülkelerde ise
parlamento salonlar›n›n oturum düzenleri ben-
zerlikler göstermektedir. Monarfli ve s›n›fsal ay-
r›mlar›n oturum düzenine etkisi, iki ayr› tarafta
karfl›l›kl› oturma, ortada kürsü ve divan biçi-
TBMM genelkurul salonu.(Mimar)
Almanparlamentosunda2. Dünya Savafl›öncesi oturumdüzeni (hiyerarflikdüzen). (The ArchitecturalReview)
Alman parlamentosundasavafl sonras› oturumdüzeni (demokratikdüzen). (TheArchitectural Review)
1960’l› y›llarda Almanparlamentosu oturumdüzeni. (The ArchitecturalReview)
62 mimar•ist 2007/1
DOSYAKA
MUS
AL A
LAN,
KAM
U YA
PILA
RI
minde yans›maktad›r. Tart›flmac› oturum düze-
ni olarak da nitelendirilebilecek bu düzen, baz›
ülkelerde U biçimini de alabilmektedir. ‹ngilte-
re, Yeni Zelanda, Avustralya, Kanada ve Hin-
distan bu ülkelere örnek gösterilebilir.
Di¤er bir benzerlik ise eski Do¤u Bloku ül-
kelerinin meclis oturum düzenleridir. Otoriter
bir sistemi ça¤r›flt›ran bu düzende milletvekille-
ri s›ralar› askeri bir düzende arka arkaya dizil-
mifltir. Kürsü milletvekili s›ralar›na yukar›dan
bakmakta en üst kotta ise baflkanl›k divan› ve
meclis baflkan› bulunmaktad›r. Romanya, Bul-
garistan, Arnavutluk parlamento salonlar› bu
düzenin örnekleri olarak gösterilebilir.
D›fl cephe anlay›fllar› olarak meclis binalar›n›
inceledi¤imizde; yönetim sistemleri farkl› olsa
da ortak özellikler gözlenmektedir. Genellikle
tüm meclis yap›lar› Antik Yunan ve Roma etkisi
alt›ndad›r. Hemen her binan›n cephesinde Yu-
nan ve Roma sütunlar› kullan›lmaktad›r. Gotik
ve romanesk mimari bir di¤er ortak özelliktir.
Yerellik ve ülkelerin özgün mimarileri parla-
mento binalar›na yans›t›lmam›flt›r.
Modern anlay›flla infla edilen parlamento ya-
p›lar› ise tamamen mimar›n kiflisel mimari anla-
y›fl›na göre tasarlanm›fl ve genellikle aç›lan mi-
mari yar›flmalar sonucu elde edilmifltir. Bu yap›-
lar›n oturum düzenleri dairesel formdad›r. Bre-
zilya, Bangladefl, Hindistan ve Kuveyt parla-
mento binalar› modern anlay›fl›n temsilcileridir.
‹lginç bir çeliflki de Japonya, ABD ve Küba
parlamento binalar› aras›ndaki benzerlikte iz-
mimar•ist 2007/1 63
DOSYAKAMUSAL ALAN,
Günümüzde Almanparlamento binas›.(Tasar›m)
Alman parlamento binas›plan› (1933).(The Architectural Review)
lenmektedir. Her üç ülke, farkl› yönetim sis-
temi uygulamalar›na karfl›n benzer cephe et-
kilerine sahip parlamento yap›lar›na sahiptir.
Özellikle ABD ve Küba parlamento binalar›n›n
benzerli¤i çok ilginç bir çeliflkidir.
Sonuç olarak; çeflitli ülkelerin parlamento
binalar› aras›ndaki benzerlikler ve kendi kül-
türel kimliklerinin genellikle bu yap›lara yan-
s›mamas›, demokrasi kültürünün ayn› köken-
den do¤mas› ve çeflitli ülkelerin bu sistemi ihraç
ederek kendi kültürlerine adapte etmeye çal›fl-
malar›ndan kaynakland›¤› düflünülmektedir.
Ancak, meclis ana salonlar›n›n tarihsel süreç
içinde oturum düzenlerindeki geliflme incelen-
di¤inde demokrasi kültürünün toplum taraf›n-
dan benimsenmesi ve aç›k topluma geçiflle bir-
likte dairesel forma dönüflerek milletvekili s›ra-
lar›n›n baflkanl›k divan›ndan ve kürsüden daha
üst kotta konumlanmas›na yol açt›¤› görülmek-
tedir. Ço¤u parlamento yap›s›nda simgesellik
ön planda olup özellikle cephe etkisi olarak An-
tik Yunan’›n etkileri görülse de, iç mekân tasar›-
m› ve özellikle ana salonun biçimlenifli incelen-
di¤inde ülkelerin geçirdi¤i yönetimsel aflamala-
r› bire bir izlemek mümkündür. Mimari tasar›-
m›n direkt etkisinin, bir ülkenin yaflad›¤› de-
mokrasi sürecinde izlenebildi¤i bu yap›lar, ül-
kelerin geldi¤i demokrasi seviyesini de yans›t-
maktad›r.
R. Derya Bilgiç, Y. Mimar
Kaynakça:
• Mimar, Say›: 12, Temmuz 1998.
• Mimar-Architecture in Development, Say›: 6, Ekim-
Kas›m 1982.
• Tasar›m, Say›: 157, Aral›k 2005.
• The Architectural Review, Say›: 1153, Mart 1993.
Bangladefl parlamentobinas›.
Yanda, Bangladeflparlamento binas› anasalon oturum düzeni. (Mimar-Architecture inDevelopment)
Bangladefl parlamentobinas› ana salon kat plan›.(Mimar-Architecture inDevelopment)
64 mimar•ist 2007/1
DOSYAKA
MUS
AL A
LAN,
KAM
U YA
PILA
RI
Culture of Democracy and Parliament Buildings
Parliamentary system is a political mechanism founded on the relation betweenlegislation and execution, and flexible division and balance of powers. Allcountries heeding the presentation of the public have a parliament building, astatehouse. A statehouse should have the following features in terms ofarchitectural approach: - It should be a symbolic structure reflecting the nationalarchitectural identity; - It should reflect the character of the regime; - It should bean architectural expression of the democratic culture; - It should expressarchitecturally the vision of the country for future; - The relation between theregime and the society should be reflected in the architecture of the building.The historical development of the Turkish parliament building is explained in thearticle, which is at the same time such a little symbolic story of the country’sdemocratic development. Additionally statehouses and sitting order in thegeneral assembly halls of some other countries are compared.
mimar•ist 2007/1 65
DOSYAKAMUSAL
ALAN, KAMU YAPILARI
Kent öze¤i, bir kentin bafll›ca “kamusal ve
özel yap›lar›n›n”, ticaret, yönetim ve kül-
tür kurulufllar›n›n bir araya topland›¤›, çok katl›
yap›lar›, yo¤un devinimli nüfusuyla ilgi çekici
kesimidir. Kentler yaln›z öze¤inden ve kent yö-
netiminin s›n›rlar› içinde kalan alandan de¤il,
çevresindeki yar› k›rsal yerleflme birimlerinden,
yöre kentlerden de oluflan kentsel bütün içeri-
sinde de¤erlendirilmelidir. Bu de¤erlendirme,
kentsel ve k›rsal çevrenin be¤enilen ve hofl ge-
len özelliklerinin korunmas›n› ve gelifltirilmesi-
ni, güzel ve aç›k alanlar aç›lmas›n›, toplumsal ifl-
görü ve çal›flma kolayl›klar›n› ve yaflam›n güzel-
li¤ini art›rmay› amaçlayan uygulay›msal iyilefltir-
meler biçiminde kentsel donan›m oluflturarak
gerçekleflmelidir. Böylece bir kentin, ifllevlerini
yerine getirebilmesi için gereksinme duyulan
kamu iflgörülerinin, kolayl›klar›n›n tümü olan
kentsel donat›m oluflturulur. (Kelefl, 1998).
Gelece¤in kentinin geliflimi ya da yeniden
düzenlemesi için yap›lacak herhangi bir “etkili
plan”, kent içindeki mevcut alan kullan›m mo-
delini, bu modelin oluflumunun ard›nda yatan
etmenleri ve belirli bölgelerde yerleflmifl etkin-
liklerin gerektirdi¤i donat›lar› göz önünde bu-
lundurmak zorundad›r (Sjoberg, 2002:65).
Kamu yap›lar›, “kentsel bütün” içerisinde
yer alan, kullan›m amac›na uygun olarak de¤iflik
fonksiyonlar yüklenen, kamu hizmeti odakl› ya-
p›lard›r. Kentsel donan›mla bütünlük sa¤laya-
rak, kimi zaman kent merkezinde abide niteli-
¤inde, kimi zaman kent yerlefliminin tepe nok-
tas›n› taçland›racak flekilde, kimi zaman ise par-
sel adas› içerisinde yap› ya da yap› grubu biçi-
minde ya da tarihî bir esrin de¤erlendirilmesi
fleklinde karfl›m›za ç›kar.
Kamu yap›lar› tasar›m›; bir kentin özgün
ça¤ bilimsel ve kültürel birikimi; bölgesel, ulu-
sal ve küresel yerleflim dizgileri içindeki toplum-
sal, ekonomik ve kültürel ifllevleri ve bunlar›n, o
yerleflim yerinin uzamsal örgütlenmesine yans›-
mas›ndan kaynaklanan ay›rt edici özelliklerinin
ve niteliklerinin tümünü oluflturan kent kimli¤i
gözetilerek yap›lmal›d›r (Kelefl,1998:78).
Kamu Yap›lar›n›n Ulafl›labilirli¤iKamu yap›lar› tasar›m› gerçeklefltirilirken, yap›-
n›n ya da yap› grubunun bulundu¤u bölgeye
ulafl›m ve ulafl›labilirlik, yaya ve araç aks›
oluflturma, süreklilik ve sürdürebilirlik sa¤-
lanmas› gibi kavramlar göz önünde tutulmal›-
d›r. Böylece kent yaflam kalitesi de art›r›l›r. ‹fade
edilen kavramlar üzerinde duracak olursak:
Bir arazi parças›n›n belirli bir kullan›ma ay-
r›lmas›, peflinden kaç›n›lmaz bir ulafl›m talebi ile
birlikte ulafl›m problemi do¤urur. Kullan›m flek-
li ile ulafl›m derecesi birbirine ba¤l›d›r. Bu ba-
k›mdan arazi kullanma kararlar› ulafl›m planla-
mas› kararlar›yla irdelenmelidir (Özdefl,
1985:262).
Organizmalar ve çevreleri sürekli bir etkile-
flim içinde olduklar› için her birinin di¤erleri
üzerinde etkileri vard›r. Bu nedenle çevre, hem
fiziksel hem de sosyal ya da davran›flsal olarak
vard›r. Do¤al ve insan yap›s› olarak her yörenin
bütün bileflenleri bütüne ba¤l› olarak geliflir.
Yöre planlamas›, d›flsal fiziksel çevrenin ayr›nt›l›
olarak düzenlenmesi sanat›d›r. Bu anlamda ka-
mu yap›lar›n›n da bulundu¤u yöre plan›, çevresi
ile bir tür süreklilik oluflturmak zorunlulu¤un-
dad›r (Özdefl, 1985:218). Yaya yollar›n›n ve ta-
fl›t yollar›n›n düzeni plandaki sosyal etkileflimi
sa¤layabilir (Özdefl, 1985:230). Ulafl›labilirlik
kapsam› içerisine yaya ve trafik aks› önemli bir
yer tutmaktad›r.
Kentsel Bütün ‹çerisinde Kamu Yap›lar› Bilge Ayd›n
KK
Bursa kentiningünümüzdeki kültürel vesosyal ihtiyaçlar›na cevapverecek yeni bir kültürmerkezi tasar›m›.(http://www.arkitera.com/project.php?action=displayProject&ID=60&year=2004)
Çevresiyle süreklilik sa¤layan yöre plan› ayn›
zamanda olas› de¤iflikliklere ve geliflmelere
uyum için yeterli esneklikte ve sürdürülebilir-
likte olmal›d›r (Özdefl, 1985:218). Uyum, en
genel anlamda befleri çevre içinde bireysel ve
toplumsal uyum, do¤al çevre ile insan eliyle ya-
rat›lan yapay çevre aras›ndaki uyum ve kullan›c›
isteklerine ve isteklerin geliflimine uygun olarak
düzenlenmifl olan yapay çevre, insan ve toplum
aras›ndaki uyumdur. Bu durumda konu ile ilgili
olarak bu dinamik ba¤›ml›l›klar sistemli olarak
flöyle s›ralanabilir:
1. Do¤a: do¤al çevre, fiziksel çevre.
2. ‹nsan-Toplum: befleri çevre, sosyoekono-
mik çevre.
3. Kabuklar-Örtüler-A¤lar: kamu yap›lar›,
ulafl›m sistemi (Özdefl, 1985:29,30).
S›ralanan maddeler içerisinde konuyu ayr›
yönlerden ele alan ve bir bütünlük içerisinde
de¤erlendiren kent tasar›mc›, kent bilimci,
peyzaj mimar› ve mimardan oluflan farkl› di-
siplinler yer almaktad›r.
Ayr›ca özellikle “kamu yap›lar›”n›n kamu
hizmeti odakl› olmas›ndan dolay› yo¤un ulafl›m
talebi oluflturdu¤unu göz önünde tutarsak, bu
talebin ard›ndan otopark ve gürültü sorunu ile
ulafl›labilirlik problemi çözüm beklemektedir.
Ulafl›m talebinin çözümlenmesi, toplum tara-
f›ndan rahat, ucuz ve sürekli yap›labilmesi kur-
gulanarak, geliflmifl bir ulafl›m a¤› gerçekleflecek
olursa ulafl›labilirlik en kolay flekilde sa¤lan›r
(Özdefl, 1985:271).
“Gelece¤in Avrupa kenti”ni oluflturmak aç›-
s›ndan; gürültü, rahats›zl›k, ruhsal ve fiziksel
tehlikeler, hava kirlili¤i, çevre esteti¤inin ve top-
lumsal alanlar›n yok olmas› gibi sorunlar› bera-
berinde getiren özel araçlar›n, kentleri ve do¤al
çevreyi yavaflça öldürdü¤ünün fark›na var›lm›fl-
t›r. Bundan dolay›, toplu tafl›ma araçlar›na, bi-
sikletlere ve yayalara öncelik tan›nm›fl; özel yaya
ve bisiklet yollar› oluflturulmufltur. Ulafl›m tek
bir araç türüne ba¤›ml› de¤ildir; türlü seçenek-
ler oluflturulmufltur. Gerekti¤inde zaman ve
mekân aç›s›ndan trafi¤i k›s›tlay›c› önlemler al›n-
m›flt›r. Ancak bütün bunlara karfl›l›k as›l çözü-
mün, yerleflim ve çal›flma alanlar›n› birlikte ele
alan toplu yerleflimlerde oldu¤u da unutulmaz
(Duru, 2005:68). Ayr›ca tüm kamusal yap›lar›
da kapsayan kamusal alanlar; içinde bulundu-
¤u fiziksel ve toplumsal sorunlar ne olursa ol-
sun, herkese aç›kt›r. Engelli ve dezavantajl›
gruplara iliflkin politikalar onlar› toplumla bü-
tünlefltirici yönde düzenlenir; al›nan önlemler
afl›r› korumac› de¤ildir. Özel sorunu olan bu
gruplar için gereken düzenlemeler yap›l›r. Ör-
ne¤in, konut ve iflyerleri, tuvalet, ulafl›m ve tek-
nik araçlar engelliler göz önünde bulundurula-
rak tasarlan›r. Yafll› ve sa¤l›k durumu ne olursa
olsun herkes kamusal alanlarda kendini evinde
ve iflyerinde oldu¤u gibi güvenli ve rahat hisse-
der (Duru, 2005:68).
Üzerinde kamu yap›lar›n›n da yer ald›¤›,
toprak kullan›fl› ile ulafl›m sisteminin çok yak›n
karfl›l›kl› iliflkisi vard›r. Toprak kullan›fl›, trafik
yo¤unlu¤unun yönünü, biçimini; trafik a¤› ve
biçimi ise kentin biçimini etkiler. Ulafl›m siste-
minin ö¤elerini oluflturan yollar (yerel, toplay›-
c›, ana cadde ve h›z yolu gibi), meydanlar ve ke-
siflme noktalar›, tafl›tlar, terminaller ve park yer-
leri, kullan›fllara toprak ay›r›rken göz önünde
bulundurulur (Kelefl, 2004:178). Bu nedenle
at›lan ad›mlar çok önemlidir. Uzun bir gelece¤i
hedefleyen politikalar, gelecek nesillere daha ya-
flanabilir bir kent b›rak›lmas›na katk› sa¤layabi-
lecektir (Yüksel, 2004:25).
Yerleflmelerin ve yap›laflman›n fen, sa¤l›k ve
çevre koflullar›na uygun oluflumunu sa¤layarak
sosyal ve ekonomik geliflmenin yönlendirilmesi-
nin arac› olan kent planlama ve uygulamas›
bir kamu hizmeti olup kentsel topra¤a bir yan-
dan kamu mal› niteli¤i de kazand›r›r (Ersoy,
2001:33).
Kamu Yap›lar›n›n Yerleflme ‹lkeleriKamu yap›lar› kent merkezlerinde çözümlene-
cek olursa,
• yaya ve tafl›t mümkün oldu¤unca ayr›lmal›,
• zeminde daha fazla bofl alan b›rak›lmal›,
• buna karfl›l›k fonksiyona ba¤l› kalarak, zemin
alt› ve zemin üstü daha fazla kullan›lmal›,
Seattle MerkezKütüphanesi.(http://www.arkitera.com/project.php?action=displayProject&ID=60&year=2004)
66 mimar•ist 2007/1
DOSYAKA
MUS
AL A
LAN,
KAM
U YA
PILA
RI
mimar•ist 2007/1 67
DOSYAKAMUSAL
ALAN, KAMU YAPILARI
• hatta oturma, dinlenme yerleri yap›lmal›d›r
(Özdefl, 1985:159).
• ‹dare merkezinde bulunan, hükümet, adliye,
maliye vb. gibi idare binalar›, kent merkezle-
rindeki bürolar bölgesine yak›n olmal›d›r.
• Kütüphane, konser salonu vb. gibi kültürel
binalar ise ticaret ve dükkânlar bölgesine ya-
k›n olmal›d›r (Özdefl, 1985:161).
Yerine göre bir kenti taçland›rabilecek hü-
kümet binas›, idare merkezi, flehir holü gibi
içinde toplan›lacak binalar d›flar›da toplant› ya-
p›labilecek flehir meydan› üzerinde olmal›d›r.
Bu gibi binalar; sanat galerileri, müzeler ve kü-
tüphanelerle beraber de gruplanabilir. Büyük
kentlerde hepsinin bir meydan etraf›nda grup-
lanmas›nda iki noktay› gözden kaç›rmamal›: ‹l-
ki, binalar›n pek çeflitli olan form karakterleri
kar›fl›kl›¤a yol açabilir; en iyi çözüm flans›n›
azaltabilir. Çok önemli birçok binan›n bir yerde
toplanmas› ile flehrin di¤er k›s›mlar› donuk olur
ve an›tsal karakterli binalardan mahrum kal›r.
Ayr›ca kamu yap›lar› sokaklar üzerinde ise di¤er
bina cephe hizalar›na kadar getirilmemelidir.
Hükümet, adliye vb. gibi binalar her durumda
meydanla kombine edilmeli, en s›k›fl›k yerlerde
yap›lacak ikinci derecede idare binalar› dahi so-
kak üzerinde yer alan di¤er bina cephe hizala-
r›ndan mümkünse biraz çekilmeli, kald›r›m üs-
tünde bile olsa gözü çekecek kule gibi unsurlar-
la belirtilmelidir. Di¤er bir deyimle yatay giden
çat› hatlar›ndan ayr›lan düfley kontrastlar yap›l-
mal›d›r (Özdefl, 1985:165).
Mevcut flehirlerde kütüphane, flehir holü gi-
bi binalar›n da¤›t›ld›¤›, bir yere toplanamad›¤›
örneklerde tali kavflaklara kamu yap›lar› getirile-
bilir. En kötüsü Y flek-
linde bir kavfla¤a yap›lan
binan›n gene sokak hi-
zalar›n› izlemesidir. Bu-
nun yerine yollardan bir
tanesi esas al›narak Y
kavfla¤›n› ufak bir tadil-
le, T kavfla¤› haline geti-
rerek binay›, önünde bir
genifllik, bir görüfl alan›
kalacak biçimde yerlefl-
tirmektir. Gerçek bir T kavfla¤› bir idare merke-
zi ve meydan› düzenlemesi için uygundur; flekil
1 yerlefliminde oldu¤u gibi (Özdefl, 1985:165-
166).
Bir yap› adas›n›n tümü kamu yap›lar› grubu
için kullan›ld›¤› takdirde, bu yap› adas›n›n dört
taraf›nda bulunan bütün yollar›n ulafl›ma aç›l-
mas› gerekli de¤ildir. Abide olarak kamu yap›la-
r› etraf›nda yap› adalar› k›smen ya da tamamen
bofl olduklar› takdirde hepsinin beraber etüt
edilmesi, daha baflar›l› sonuç al›nmas›na olanak
sa¤lar (Özdefl, 1985:169).
Pek çok say›da kamu yap›s› bir yerde yap›la-
caksa, binalar›n aras›nda yeterli alanlar b›rak›l-
mas›, a¤açlar ve yeflil sat›hlarla formlar›n ayr›l-
mas› mümkündür. Bütün binalar›n bafllang›çta
planlanmas›n›n mümkün oldu¤u durumlarda
güzel mekân etkileri elde etmek için do¤a ele-
manlar›n›n, yeflilliklerin yard›m›na ihtiyaç kal-
madan binalar›n birbirine nazaran dik aç› teflkil
etmesi veya dik aç›ya çok yak›n aç›larla tertip-
lenmesi yöntemine baflvurulabilir. Mekân içinde
serbest formlar aras›nda iliflki kurmak ve bu tür
binalardan bir kompozisyon yapmak çok büyük
bir beceri gerektirir; flekil 2 yerlefliminde ol-
du¤u gibi (Özdefl, 1985:170).
Bu noktada flu sonuca ulafl›l›r ki; kamu
yap›lar› kent içerisinde yaya yollar›, bina girifl ve
ç›k›fl akslar›, trafik yollar›, çevre yap›lar›, do¤al
çevresi ve konumu ile bütünlük tafl›maktad›r.
Bu anlamda bizi bütüncül bir çözüm noktas›na
getirmektedir. Planlama ilkeleri bu anlamda
bütüncül bir çözüm ile gerçeklefltirilmelidir.
Bilge Ayd›n, Mimar
Kaynakça:
• Duru, Bülent (2005) “Avrupa Kentli Birli¤i KentselPolitikas› ve Türkiye Kentleri Üzerine”, Mülkiye, Say›: 246,
Cilt: XXIX, MBR Tan›t›m, Ankara.
• Ersoy, Melih (2001) Mekan Planlama ve Yarg› Denetimi,Yarg› Yay›nevi, Ankara.
• Kelefl, Ruflen (1998) Kentbilim Terimleri Sözlü¤ü, ‹mge
Kitabevi, Cem Ofset, Ankara.
• Kelefl, Ruflen (2004) Kentleflme Politikas›, ‹mge Kitabevi,
Pelin Ofset, Ankara.
• Özdefl, Gündüz (1985) fiehircilik, ‹stanbul Teknik
Üniversitesi Matbaas›, Gümüflsuyu, ‹stanbul.
• Sjoberg, Gideon (2002) 20. Yüzy›l Kenti, Çeviri: Bülent
Duru, ‹mge Kitabevi, Ankara.
• Yüksel, Fatih (2004) Ça¤dafl Kent Yönetimi, Detay
Yay›nc›l›k, ‹nkansa Ofset, Ankara.
Public Buildings in the Urban Context
Public buildings are the parts of the city having different functions due to thepurpose its use. It is sometimes like a monument in the city center integratingwith the urban context, sometimes a structure on the top of a hill in the city,sometimes a single building or a group of buildings on a parcel of land or a re-functioned historical structure. The concepts of transportation and accessibility,creating pedestrian and vehicle axis, providing continuity and sustainabilityshould be considered when designing public buildings.
fiekil 2
fiekil 1
68 mimar•ist 2007/1
E⁄‹T‹M
Mimarl›k e¤itimini sorgularken, fikirler
üretirken, zorluklar›n ve sorunlar›n dile
getirilmesine çal›fl›rken, bir anda mimarl›k e¤iti-
minin bir doktora tezi oluveriflini duymak, bu
sürecin içinde yer alan herkes için gurur verici
olsa gerek. Çünkü bir meslek insan› olarak bu
mesle¤e yap›labilecek en önemli katk›lardan bi-
ri de o mesle¤in oluflturulmas›ndaki do¤ru ve
yanl›fllar› tart›flmak, de¤erlendirmek, eksik yan-
lar›n› tespit etmek ve mesle¤in bir ad›m daha
ilerlemesi için gerekli araflt›rmalar› kapsayan cid-
di bir emek sarf etmektir.
Öncelikle böyle bir konuyu ele al›fl› nedeniy-
le Say›n Tonguç Ak›fl’a teflekkürlerimizi sunu-
yorum hepimiz ad›na.
ODTÜ’de doktora ö¤rencisi olan Tonguç
Ak›fl’›, Mimarlar Odas› Ankara fiubesi yan› s›ra
yüzme sporundaki baflar›lar›yla da tan›yoruz.
Ankara’da kamusal alanlarla ilgili çal›flmalar› da
bulunan Ak›fl, bugünlerde doktora tezi olarak,
ne mutlu ki, “mimarl›k mesle¤i”ni seçmifl ve
araflt›rmalar› s›ras›nda, ne mutlu ki, bana rastla-
m›fl. Kendisiyle k›saca mesajlaflmam›z›n ard›n-
dan bana baz› sorular yöneltti ve bu sorular
üzerinden mimarl›k ö¤rencilerini ele alan çal›fl-
malardan söz edebilece¤imi, bu sorular üzerine
yo¤unlaflarak bir de¤erlendirme yapabilece¤i-
mizi söyledi.
Befl bafll›kta yöneltti¤i sorular, mimarl›k e¤i-
timinin befl noktas›ndan “dal›fl” yap›yor adeta.
Mimarl›kla ilgili k›sa geçmiflimle bu sorulara ne
kadar cevap verirsem o ölçüde kendisine yar-
d›mc› olaca¤›m› düflünüyorum. Geçti¤imiz dört
y›l içerisinde mimarl›k ö¤rencilerinin düzenle-
mifl oldu¤u ulusal birçok etkinli¤e kat›lm›fl ol-
mam nedeniyle son dört y›lda gelinen (ya da
gelinmek istenen) nokta konusunda bir parça
olsun faydal› da olabilirim umar›m. E¤er faydal›
olabilirsem ne mutlu bana ve ne mutlu mimar-
l›k mesle¤inin gelece¤ine.
Mimari Stajda Rotasyon program› (MSR)
nas›l bir geçmiflle kuruldu? Hangi amaçlarla,
hangi deneyimleri yeniden kullanarak, hangi
deneyimleri yeniden kurmay› amaçlayarak?
2002 y›l›nda girdi¤im mimarl›k fakültesinin bi-
rinci yaz tatilinde tan›flmamla bafllad›¤›m MSR
süreci, mimarl›k mesle¤i ad›na içinde bulundu-
¤um ilk oluflum diyebilirim. Ancak bu oluflu-
mun geçmifli benden çok daha eskilere dayan›-
yor tabii ki.
Yönetim kurulu üyelerinden baz›lar›n›n da
dile getirdi¤i gibi, Mimarlar Odas› meslek ör-
gütü, kuruldu¤u günden bugüne ö¤rencileri
bünyesinde bar›nd›ran ve “mesle¤in gelece¤i”
olarak adland›rd›¤› ö¤rencilere her zaman sahip
ç›kan bir kurulufl denebilir.
Mimarl›k mesle¤inin geçmiflini çok çok eski-
lere, Romal›lara, Antik Yunanl›lara, hatta M›s›r-
l›lara ve hatta birçok tan›mda yer ald›¤› gibi in-
san ça¤›n›n ilk zamanlar›nda bar›nma - mekân
ihtiyac›n›n ortaya ç›k›fl›na kadar uzand›rmak
mümkün. MSR oluflumu da, bunun öncesi ve
sonras›ndaki oluflumlar da ancak mimarl›¤›n bir
“e¤itim sistemine” dönüflmesine kadar dayan-
d›r›labilir. Bat›l›laflman›n ilk hareketleri olarak
Sanayi-i Nefise Mektebi’nden Cumhuriyet dö-
nemine, sonraki y›llarda akademilerin fakültele-
re dönüfltürülmesine ve YÖK’le birlikte çok
farkl› biçimlere sürüklenen “s›¤d›r›lm›fl” e¤itim
sürecinde MSR gibi oluflumlar, meslek örgütle-
rinin kurulmas› ihtiyac› ile efl zamanl› olarak or-
taya ç›km›fl denebilir.
Sadece mimarl›kla s›n›rl› kalmayarak birçok
meslek, ülkenin ihtiyac› ve gelece¤i do¤rultu-
sunda de¤il, siyasi amaçlar do¤rultusunda yön-
lendirilmifl ve biçimlendirilmifltir, demekten de
hiç çekinmiyorum. Çünkü as›l amaç bir mesleki
kaliteyi ortaya koymak olsayd›, bugün hiçbir
altyap›s› olmadan ve temel ihtiyaçlar› karfl›lan-
madan onlarca üniversite aç›lmaz, bu üniversi-
teler içinde zoraki bölümler oluflturulmazd›.
Belirli mesleklere yönlendirmeler yaparak, puan
ve s›nav usulleriyle sürüklendirerek fliflirilmifl
e¤itimler yarat›lmaz, ara kademeler ve teknik
insan ihtiyaçlar› göz önünde bulundurulurdu.
Bu tarihî geliflmeler her zaman politik tart›flma-
lara sürükler insan›.
Mimarl›k Mesle¤i Üzerine Bir Doktora Tezi ve Bu Teze Küçük Bir Katk› ‹lker Ertu¤rul
MM
mimar•ist 2007/1 69
E⁄‹T‹M
Ancak biz iflin politikas›na girmemeye çal›fla-
rak bir meslek e¤itiminin gelifliminden bahse-
dersek, bugün gelinen noktada çok da verimli
olmayan bir e¤itim ortam›nda buluruz kendi-
mizi.
MSR de iflte böyle bir zeminde oluflmaya
bafllam›fl gruplanmalar›n üzerine kurulmufl bir
oluflumdur. Mimarl›k ö¤rencilerinin, üniversi-
tede ald›klar› mesleki e¤itimlerini prati¤e dö-
nüfltürebilecekleri ve kendilerini gelifltirebile-
cekleri bir platform oluflturma çabalar› içerisin-
de, 90’l› y›llarda Mimarlar Odas›’n›n deste¤iyle
kurulan Galata Grubunu görüyoruz.
Galata Grubu üyeleri, gerçekten de ald›klar›
e¤itimi prati¤e dönüfltürebilecekleri ortamlar
yakalam›fl ve grup çal›flmalar›yla bir meslek e¤i-
timinin olmas› gereken pratik sürecini de ta-
mamlam›fllard›r. Kiflisel olarak içinde bulunma-
d›¤›m bu grup çal›flmalar›nda, ulusal alanda bir-
çok belediye ve kurumlarla yap›lm›fl nitelikli ça-
l›flmalar›n bulundu¤unu belgelerden biliyorum.
MSR’nin oluflturulmas›nda etkili olan ilk
yöntem, Galata Grubunun sonlanmas›na yol
açan dönüflüm, süreklilik -yani rotasyon- siste-
minin eksikli¤inin giderilmesi olmufltur. Galata
Grubu çal›flmalar› bir dönem son derece iyi git-
mifl ve baflar›l› olmuflken, mimarl›k e¤itimine ye-
ni bafllayanlar›n bu sürece dahil olamamas› ne-
deniyle, Galata Grubu üyelerinin mezun olma-
s›yla grup çal›flmalar› da son bulmufl ve bir süre
ö¤renci çal›flmalar› da kesintiye u¤ram›fl oldu.
MSR program›n›n en önemli aya¤›n›, rotas-
yonun, yani süreklili¤in sa¤lanmas› oluflturdu.
Dolay›s›yla Galata Grubundan MSR’ye kalan en
önemli deneyim bu oldu. Bunun yan› s›ra Gala-
ta Grubunun etkinlik programlar›ndan ve çal›fl-
ma sistemlerinden de deneyim paylafl›m› sa¤la-
maya çal›flt›k. Bu konuda bizim için “mezun ol-
mufl mimarlar” olan Galata Grubu üyeleri yar-
d›mlar›n› esirgemedi.
MSR de kendi sistemini bu deneyimlerden
yola ç›karak kendisi oluflturdu ve yine ö¤renci-
lere meslek prati¤i sa¤lanmas› amac›yla uygu-
lanmaya baflland›.1
MSR kat›l›mc›lar›ndan ne beklendi, bekle-
nen elde edildi mi, beklenmedik neler oldu?
MSR program›, Galata Grubunun uzant›s› ola-
rak “grup” sistemini devam ettirmeye çal›flan
bir sistemdi. Rotasyon kurallar›na dikkat edile-
rek haz›rlanm›fl programda, bünyesinde tek mi-
marl›k fakültesi bar›nd›ran flehirlerde farkl› s›n›f
(1-2-3-4) ve farkl› flube (A-B), tek flubesi bulu-
nan okullarda sadece s›n›f fark›na göre grup ku-
rulmas› hedeflendi. Farkl› s›n›flar›n ayn› grupta
bulunmas›yla üst s›n›flardaki daha bilgili ve tec-
rübeli mimarl›k ö¤rencisi ile henüz yeni girmifl
birinci s›n›f ö¤rencisi aras›nda bir etkileflim ve
paylafl›m amaçlanm›flt›. Bu ayn› zamanda mi-
marl›k mesle¤inin sosyal yap›s›na da uygun bir
gruplanma biçimiydi.
Gruplanmalar belki gruplar aras› soyutlaflma
tehlikesi gibi görülecekti ancak zaten ayn› s›n›f
arkadafl› olan, ayn› okul içerisinde e¤itim alan,
hatta belki de ayn› yurtta, ayn› evde kalan ö¤-
renciler aras›nda uzaklaflma söz konusu olama-
yacak, tam tersine farkl› gruplar› da ortak çal›fl-
maya teflvik edecekti. Gruplar›n tek bafllar›na
çal›flma yapma özgürlü¤üne sahip olmalar›n›n
yan› s›ra farkl› gruplar da ortak çal›flmalar dü-
zenleyebileceklerdi.2
‹stanbul, Ankara, ‹zmir gibi, bünyesinde
birden fazla mimarl›k fakültesi bulunduran fle-
hirlerde ise biraz daha kompleks bir yap›laflma
oluflturuldu ki çeflitlilik aç›s›ndan bu kompleks
yap› gruplara daha fazla zenginlik katma avanta-
j›na da sahipti. Burada farkl› s›n›f ve flubenin ya-
n› s›ra farkl› okul ö¤rencileri ayn› gruplara yer-
lefltiriliyordu. Bu sayede baflka okullar›n mimar-
l›k ö¤rencileri birbirleriyle etkileflim içinde bu-
lunabiliyor, farkl› kaynaklardan edindikleri bil-
gileri paylaflabiliyor ve ufuklar›n›n üzerine ç›k-
ma f›rsatlar› bulabiliyordu.
‹flte ö¤rencilerden beklenen, bu sistemin
oluflumunda tamam›yla kendini gösteriyordu:
Sürekli bir araya gelmek, meslek pratikleri ile
edindikleri bilgileri gelifltirmek, mesle¤in sosyal
boyutuna zeminler haz›rlayarak “mimar” olma-
ya do¤ru daha h›zl› ad›mlar atmak.
Kiflisel olarak ben de birçok mimar gibi, mi-
marl›k mesle¤inin asla okulda, s›n›fta ö¤renile-
meyece¤ini düflünüyorum; tam aksine d›flar›da
ö¤renilir. Çünkü mimarl›k, teknik yanlar›yla bir
bilim olmas›n›n yan› s›ra hayat›n bir parças› olu-
fluyla bir kültürdür ve bu kültürü d›flar›da görüp
anlayamazsan›z gelifltiremez, o kültürün bir
parças› olabilecek ürünler de veremezsiniz.
Peki beklenen elde edildi mi?
Baz› gruplarda bu program›n baflar›ya ulaflt›-
¤›n› görüyoruz. Ancak maalesef bu sadece ‹s-
tanbul içerisinde birkaç grup ile s›n›rl› kald›.
Bunun nedenleri üzerinde durmak, zaten mi-
marl›k mesle¤inin bugünkü durumuna elefltirel
bir bak›fl olacakt›r.
Ö¤renciler bugün, ödevlere, araflt›rmalara,
projelere, daha biri bitmeden biri bafllayan s›-
navlara bo¤ulmufl durumda. Bu durum hele de
‹stanbul gibi bir kentte “vakit” problemini or-
taya ç›kar›yor. Ancak as›l sorun kesinlikle sürek-
li ve masumca dönmekte olan dünyan›n h›z›nda
de¤il.
D›flardan bak›ld›¤›nda ö¤rencileri araflt›rma-
ya yönlendirmek, onlar› kendi bafllar›na baflar›l›
olmalar› için sorumluluk sahibi ve kendini gelifl-
tirmesini bilen bireyler haline getirmeye çal›fl-
mak oldukça olumlu bir durum. Yanl›fl anlafl›l-
mas›n, içerden bak›ld›¤›nda da bu do¤ru bir
e¤itimdir benim aç›mdan. Yani kediye bal›k ver-
mek yerine bal›k tutmas›n› ö¤retmek...
Ancak tezat flu ki, araflt›rmaya yönlendirdi¤i-
niz insan neyi nereden araflt›racak? Bu ö¤renci-
nin ne kadar araflt›rma imkân› var? Ben kendi
okuluma belli bir saatten sonra giremedi¤imi,
hafta sonu flehircilik projesi yapmak için çal›fla-
cak yer bulamad›¤›m›z günleri hat›rl›yorum.
Çal›flmak için özel izinler almam gerekiyor, da-
has› asabi ve güler yüzlülükten eser tafl›mayan
memurlarla savafl›yorum. Kütüphanenin kay-
naklar›ndan minimum derecede faydalanabili-
yorum. Bilgisayar ve internet dünyas› dedi¤imiz
flu günlerde kendi okulumda internet imkân›
sa¤layan üçü genellikle ar›zal›, di¤er ikisi de
yaklafl›k alt› y›ll›k befl bilgisayar bulunuyor. ‹flte
vakit problemi: En basit bilgiye ulaflmak için sa-
atlerce, belki günlerce u¤rafl...
Sonra üniversite yönetiminin MSR çal›flma-
lar›na destek olmamas›, dahas› engellemesi so-
runu var. Etkinlik afifllerimizi asmak için fakülte
yönetiminden izin almaya çal›fl›yoruz, “Afifli b›-
rak›n, biz asar›z,” diyorlar, sonra afiflten eser
yok! ‹zinsiz asarsak yasad›fl› olur, ceza al›r›z. Di-
yelim bunu göze ald›n›z ve afifli ast›n›z; o gü-
nün akflam›nda, belki daha da erken, kald›r›lm›fl
oluyor. MSR’nin tan›t›m›n› yap›yor, ilgili birim-
lere yaz›l› baflvurularda bulunuyoruz ancak di-
lekçemize cevap ç›km›yor. Belki iflleme dahi
al›nm›yor... Yani Mimarlar Odas›’n›n ad›n›n bu-
lundu¤u bu çal›flma okullarda bir öcü gibi! Oy-
sa biz hocalar›m›z›n deste¤ini, bizleri yönlen-
dirmelerini, hatta önayak olmalar›n› beklerdik.
(Bunu yapan çok küçük bir az›nl›¤› hariç tutu-
yoruz...) Ö¤renciler zaten kendi sorunlar›yla bir
bütün, okulu bitirip kurtulmaya bak›yor. Nere-
de mesle¤iyle ilgili pratiklik? Zaten iflsizlik de
varken insanlar›n derdi okul, e¤itim, sosyallefl-
meden ziyade karn›n› doyurmak.
‹flte yine dönüp dolafl›p ayn› yere, bir siyasi
idareye geldik, iradeye de¤il!
MSR’nin “ö¤renci komisyonu”na de¤iflimi
nas›l yafland›, neler geride b›rak›ld›, neler
kazan›ld›?
Tam da bu noktada mant›kl› olabilecek, en
az›ndan içinde bir mant›k arad›¤›m›z noktaya
geldik: Galata Grubundan evrimleflen MSR ve
onun da sonras› Mimarlar Odas› Ö¤renci Üye
Komisyonu’nun oluflmas› ve daha iyi beklenti-
ler, daha verimli bir çal›flma ortam›.
Ö¤renci Üye Komisyonu pratikte MSR’nin
daha da resmîleflmifl biçimi diyebiliriz. MSR,
Mimarlar Odas› ve baz› üniversitelerin resmî
olarak tan›d›¤› bir grup ya da bir program iken
Ö¤renci Üye Komisyonu, Mimarlar Odas›’n›n
bir parças› olarak tan›mlanabilir. Bu durumda
Mimarlar Odas›’n› tan›yan bir kurulufl, Ö¤renci
Üye Komisyonu’nu da tan›mak zorunda.
Bu komisyon, yine MSR koordinatörleri
olan ö¤rencilerin çabalar› sonu oluflmufl bir ya-
p›laflma; Mimarlar Odas› genel kurullar›nda flu-
be yönetimlerinin de destek ve çal›flmalar›yla
haz›rlanm›fl, yönetmelik esaslar›na göre olufltu-
rulmufl bir sistem.
Yaklafl›k bir y›l önce onaylanan Ö¤renci Üye
Komisyonu henüz alt›nc› ay›n› tamamlamak
üzere olan bir yap›laflma. Okullar›n aç›lmas› ve
ö¤rencilerin yeniden bir araya gelerek yap›lafl-
may› tan›mas› ve bunun yürütücüleri olmas› za-
man ald› tabii. Gelece¤in de bu komisyona ne
getirece¤ini bilemiyoruz ancak benim kana-
atim, çok da farkl› olmayaca¤› do¤rultusunda.
Çünkü istenildi¤i kadar farkl› yöntemler olufltu-
rulsun, istenildi¤i kadar u¤rafllar verilsin, e¤itim
konusu ulusal kalk›nma kapsam›nda ele al›nma-
d›¤› sürece baflar›ya ulafl›lamaz. Bunun d›fl›nda
adeta bir Rönesans, bir reform hareketi bekle-
memiz gerekecek ki bu da sosyolojik bir olay;
mimarl›¤›n kapsam› d›fl›nda...
MSR olarak mimarl›k alan›na ait di¤er han-
gi kurumlarla iletiflim halindeydiniz? Etkin-
liklerinizi kimlerle birlikte oluflturdunuz,
oluflturmak istediniz?
Ulusal kalk›nma kapsam›nda e¤itimin ele al›n›fl›
mimarl›¤›n d›fl›nda dedik ama mimarl›kla ilgili
bir karar aflamas›nda da meslek sahiplerinin el-
bette söz söyleme haklar› olacakt›r ve olmal›d›r.
E¤er söylenildi¤i gibi gerçekten demokratiksek,
bu zaten zorunlu da.
Bu nedenle Mimarlar Odas›, 2005 y›l›nda
üçüncüsü gerçekleflen Mimarl›k ve E¤itim Ku-
rultaylar›n› düzenledi. Bu platformda uluslarara-
s› mimarl›k e¤itimleri incelendi, bunlar araflt›r›ld›
ve halen devam eden bat›l›laflma hareketlerimiz
kapsam›nda mevcut flartlar benimsendi. Akredi-
tasyon kurullar› oluflturuldu, e¤itim incelemeleri
yap›ld›. Fikirler söylendi, sonuçlar aç›kland›.
70 mimar•ist 2007/1
E⁄‹T‹M
2003 y›l›nda yap›lan ikinci kurultayda MSR
program›n› tan›tm›flt›k. Bu program ne kadar
anlafl›ld› ve dikkate al›nd› bilemiyorum ama ku-
rultay›n toplam› dikkate al›nmad›ktan sonra
MSR program›n›n dikkate al›n›fl› ne kadar etkili
olur bilemem. E¤er ilgili bakanl›k, meslek ör-
gütlerinin söylemlerini dikkate alm›yorsa biz
zaten bofluna kürek çekiyoruzdur.
E¤er demokratikleflme ad› alt›nda sinsi bir
monarfli yafl›yorsak, bu sadece e¤itim hayat›m›z›
de¤il, ulusal gelece¤imizi tehdit eder.
Biz bir gün söylemlerimizin dikkate al›naca-
¤›n› umarak çal›flmalar›m›za kald›¤›m›z yerden
devam edebiliriz. MSR olarak, etkinliklerimizde
her zaman ilk irtibat› Mimarlar Odas› ile yapt›k.
Çünkü tecrübe olarak bize büyük bir avantaj
sa¤lam›flt›. E¤er bir malzeme üzerine çal›flma
yapacaksak malzeme komitesi, e¤er do¤al afet
konusunda bir çal›flma yapacaksak (Alibeyköy
gibi) afet komitesi, e¤er tarihî bir çevrede gezi
yapacaksak yönetim kurulunun yönlendirdi¤i
kiflilerle irtibatlar kurduk.
Ancak etkinlikleri her zaman MSR grup ya
da koordinasyonlar› kendisi düzenledi. Ba¤›m-
s›z bir çal›flma grubu olufluyla ihtiyaç duydu¤u
noktada kendi ihtiyaçlar›na karfl›l›k verebilecek
bir yap›laflmayd›.
E¤er MSR program›n› Yap› Endüstri Merke-
zi, Arkitera gibi kurumlar daha iyi tan›sayd› belki
çok daha kapsaml› at›l›mlarda bulunabilirdik
ama üniversitelerin kolayl›k sa¤lamad›¤› bir
program›n, di¤er mesleki kurulufllara yaklaflmada
cesaret eksikli¤i göstermesi de normaldi san›r›m.
UMOB (Ulusal Mimarl›k Ö¤rencileri Bu-
luflmas›) etkinliklerine de MSR olarak kat›l›m
gösterdik. Özellikle Trabzon’da KATÜ’de ya-
p›lan sekizinci buluflma MSR yay›l›m› aç›s›ndan
en verimli platform olmufltu; burada paneller,
tan›t›mlar, sergiler yapt›k.
Bunun yan› s›ra forum odalar› oluflturduk.
Burada mimarl›k ö¤rencilerinin dile getirdikleri
yine ayn›yd›: 1. Bizler e¤itim yap›s›n› de¤ifltire-
mezdik. 2. ‹fl bulma, aç kalmama aç›s›ndan
farkl› önceliklerimiz vard›.
Oysa bizim çabam›z okulu b›rak›p MSR’ye
üyelik falan de¤il, okulla birlikte meslek prati¤i
sa¤lanmas› amaçl› oluflumun benimsenmesiydi.
Belki de hep yanl›fl anlafl›ld›k...
MSR iken yap›lan çal›flmalardan memnun
muydunuz? MSR’nin flu anki biçim de¤ifltir-
mifl halinden memnun musunuz?
Mimari stajda rotasyon program› kapsam›nda
benim de içinde bulundu¤un birçok çal›flma ya-
p›ld›. Ne derece baflar›ya ulaflm›flt›r bilemiyo-
rum ancak san›r›m en büyük çal›flmas› da UIA
kapsam›nda yap›lan haz›rl›klar ve bu süreçteki
etkinliklerdi.
Alibeyköy’ü sel ald›ktan sonra incelemelerde
bulunduk ve selin nedenlerini, sonuçlar›n› gör-
mekle kalmad›k, çözüm yollar›n› ö¤rendik.
Birinci s›n›flar için flantiye gezisi düzenledik,
etriyenin nas›l ba¤land›¤›ndan, aplikasyonun
nas›l yap›ld›¤›na kadar inflaat tekniklerini yerin-
de inceledik ve arkadafllar›m›z›n yap› derslerin-
de çizdiklerini “ezber” olmaktan ç›kard›k, her
çizgiyi anlamland›rd›k, üç boyutland›rd›k...
Edirne ve ‹stanbul’da Sinan eserleri ile bir-
likte erken dönem Osmanl› mimarisi üzerine
incelemeler yapt›k, yerinde gördük, anlamlan-
d›rd›k, ö¤rendik.
Kente dair düflünceler gelifltirdik, tart›flt›k ve
tart›flt›kça yeni fikirlere sahip olduk, mimarl›k
ortam› ile tarihsel süreci, co¤rafi özelliklerle ilifl-
kisini, kültürlerle ba¤lar›n›, insan yaflam›na olan
yak›nl›¤›n› alg›lad›k...
Bergama’ya gezi düzenledik ve dört antik
bölgeyi gezerek Roma dönemi kültürü, yaflam›
ve mimarisi üzerine bilgiler edindik.
Yapmad›k de¤il, bu gibi çok ciddi etkinlikler
de yapt›k. Daha bunun gibi birçok etkinlik de
düzenlenebilirdi. Ancak MSR yap›lanmas› dö-
nem ortalar›nda iyice azalan, dönem sonunda
da tamamen biten, sonraki dönem yeniden k›-
m›ldayan ama çok nadiren etkili olabilen bir ya-
p›lanma olunca birçok hayali de gerçeklefltire-
medik.
Sistem olarak bana her zaman mant›kl› bir
sistem gibi gelmiflti, ama benimsenmeyince
grup içinde bile etkili çal›flmalar yürütemedik.
Program› tan›tmaya uzun zaman harcad›k.
Öyle ya da böyle program bugün itibariyle
Tonguç Ak›fl’›n da dedi¤i gibi biçim de¤ifltirdi.
“TMMOB Mimarlar Odas› ‹stanbul Büyük-
kent fiubesi Ö¤renci Üye Komisyonu” ad› al-
t›nda yap›land› ve çal›flmalar›n› sürdürüyor.
Art›k mezun olmak üzere olan biri olarak bir
süre d›flardan izledi¤im bu çal›flmalara bir süre
deneyim aktar›m› gereklili¤iyle aktif kat›l›m
gösterdim. Bafllang›ç ve bitifl noktas›nda ayn›
süreçlerin iflledi¤ini görüyorum; kat›l›mc›larda
giderek bir azalma, etkinliklerde sadelefltirme,
fikir üretmede yetersizlik...
Bir dönem MSR gruplar›yla birlikte insan-
lar›n “anlayamad›klar›” MSR sözcü¤üne tak›l-
m›fl olabileceklerini düflündük. Önyarg›l› bir an-
lay›flla uzak duruldu ya da gerçekten benim-
senemedi. Bu yüzden Ö¤renci Üye Komisyonu
mimar•ist 2007/1 71
E⁄‹T‹M
olmadan önce isim de¤iflikli¤i denemeleri yap-
t›k. O dönemde baflar› elde edilemedi¤i gibi,
Ö¤renci Üye Komisyonu olarak da ayn› yerde
oldu¤unu söyleyebilirim.
Ve sonuç olarak:
Tabii ki e¤itim sistemi, e¤itimin öznesi olan
ö¤rencilerden çok, ö¤rencili¤i görmüfl geçirmifl
büyüklerimizin elinde. Bu, daha çok devlet
yönetiminde bile denebilir. Anlay›fllar›n gelifl-
mesi, genifllemesi gerekiyor ki e¤itimimiz, yani
sadece mesle¤imiz de¤il, ülkemizin gelece¤i
sa¤lam bir zemine otursun ve gelece¤imize
flüphe ile yaklaflmayal›m.
E¤er “e¤itimde at›l›m” olarak, içi doldurul-
mam›fl ve kitab›na uydurularak aç›lm›fl üniversi-
teleri savunursak, her fley havada kal›r; sa¤lam
zemine otural›m derken de üzerine basacak bir
zemin dahi bulamay›z.
E¤itim bir ülkenin gelece¤e yat›r›m›d›r.
“Atatürkçü düflünce” diye metalaflt›r›lan kav-
ram bugün Atatürk’ün yapt›¤›n› tekrarlamak ya
da taklit etmek de¤il, mant›¤›n› anlamak olmas›
gerekir. O dönem için yaz›lanlar›n birinde den-
mifltir ki savaflta ele geçirilen mühimmat ve g›da
dolu kamyonlar› hareket ettirecek bir floförü-
müz dahi yok! (Bu yüzden bu kamyonlar, tek-
rar karfl› kuvvetlere geçmemesi için imha edil-
mifltir.) Bugün o kamyonlar› kendi bafl›m›za ha-
reket ettirecek floförlere ihtiyac›m›z var. Bir bi-
rey olarak ülkesini temsil edebilecek nitelikte
vatandafllara ihtiyac›m›z var.
Ben diyorum ki, bu ülkedeki, mimarl›k ol-
sun, baflka meslekler ya da temel e¤itimler olsun
tüm e¤itim ortam›, kendi çocuklar›n›n e¤itimini
kendi ülkesinde ald›ran bir “baflbakan”a sahip
oldu¤umuz zaman geliflmifl bir seviyeye ulafla-
cakt›r.
‹lker Ertu¤rul, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarl›kBölümü Lisans Ö¤rencisi
Notlar:
1. MSR program› hakk›ndaki bilgilere
www.mimarist.org/msr.htm adresinden ulafl›labilir.
2. Grup çal›flmalar›n›n örnekleri: fiantiye incelemeleri,
malzeme üretim ve montaj pratikleri, yar›flmalara kat›l›m,
kentsel araflt›rma ve elefltirel yaklafl›mlar, grup içi ve gruplar
aras› tart›flma platformlar›, panel, seminer, teknik ve
kültürel geziler...
72 mimar•ist 2007/1
E⁄‹T‹M
A Postgraduate Thesis on Architecture as a Profession anda Possible Contribution to this Thesis
‹lker Ertu¤rul, an architecture student about to be graduated, is answering thequestions of Tonguç Ak›fl who is studying the profession of architecture as hispostgraduate thesis at METU. When replying the questions Ertu¤rul tells aboutthe history of MSR (the system of rotation in architectural internship), how it wasfounded and how it worked. The main goal of MSR was to provide an internship for students. The newcomerswould have the same experiences while they were rotated with graduatedstudents. However educational and political problems resulted in limitationsabout the realization of the system.Due to various problems MSR could not keep its continuity and today it istransformed into the “Student Commission” of Chamber of Architects.
Miami Beach, Miami ve artdeco bölgesi.
mimar•ist 2007/1 73
KENT
Miami kentinin en belirgin korunmufl tari-
hî kimli¤i, Miami Beach adas›n›n, So-
uthbeach bölgesinde yer alan art deco üslubu
ile üretilmifl yap› adalar›d›r. Bu bölge, birbirine
paralel biçimlenmifl, her iki ucu denizle sonla-
nan 17 sokak bütününden oluflan, tropikal bir
tatil merkezidir ve Miami’nin kent merkezine
ba¤lant›s›n› “Mac Arthur” yolu sa¤lamaktad›r.
1930’lu y›llar›n bafl›nda, Carl Fisher’in, Bis-
cayne Körfezi’ni, bölgedeki adalar› oluflturacak
biçimde temizlemesinin ard›ndan birçok milyo-
nerin çekim noktas› haline dönüfltürülen tropi-
kal ada Miami Beach oluflturulmufltur. Bu yeni
geliflen bölgenin en önemli caddeleri; Ocean’s
Drive ve Collins caddeleridir ve Antik Yunan,
M›s›r, Maya motiflerinin sentezi, Kübizm üslu-
bunda üretilmifl tablolar ve Makine Ça¤› hassa-
siyeti ile iki dünya savafl› aras›nda endüstrileflmifl
olan uluslar›n tasar›m e¤ilimlerine hâkim olan
art deco mimari üslubu 1930’lu y›llarda, bu
caddelerde yo¤unlaflarak üretilmeye bafllanm›fl-
t›r. Bu yeni mimari tarz ile üretilmifl yüzlerce
otel yap›s› South Beach bölgesinde yükselmeye
bafllam›flt›r. Bu süreç II. Dünya Savafl›’n›n baflla-
mas›na kadar böyle devam etmifl, savafl›n baflla-
mas› ile birlikte duraklama sürecine girmifltir.
1980’lerde ise, bölge tekrar önem kazanm›fl ve
1930’lu y›llarda infla edilen bu otel yap›lar›,
1979 y›l›nda bafllat›lan rehabilitasyon çal›flmala-
r› kapsam›nda restore edilerek yeniden kullan›l-
maya bafllanm›fl; Miami Beach savafl öncesi eski
günlerine geri döndürülmüfltür. Söz konusu bu
ada, art deco üslubunda üretilmifl mimarinin
kent ölçe¤inde korunmufl en önemli uygulama-
lar›ndan biridir. 80 yap› adas› üzerinde özgün
tarzda 1926-40 y›llar› aras›nda infla edilmifl 800
binadan meydana gelen bu kent parças› günü-
müzde koruma alt›ndad›r (Hasol, 1993:44)
(Watkin, 1986:506).
Art deco, 1920’lerde makinenin zaferini yü-
celtip otomobil ve uça¤›n h›z›ndan esinlenerek
geliflen ve 1930’larda da devam eden süsleme
ak›m›d›r (Hasol, 1993:44). Avrupa’da art no-uveaudan sonra ortaya ç›kan, 1920’ler ve
1930’larda mimaride, uygulamal› sanatlarda, iç
tasar›mda, grafik tasar›mda etkili olan ve geç artnouveaunun dekoratif ö¤eleri ile, devam eden
endüstri tasar›m›ndan esinlenen aerodinamik
geometrik biçimleri birlefltiren ak›m olan artdeconun kayna¤› Fransa’d›r. Daha sonra Fran-
sa’dan Avrupa ve ABD’ye yay›lm›flt›r. Art deco,
gökdelenler, büyük ma¤azalar ve sinemalardan
mobilyaya ve mutfak aletlerine kadar birçok bi-
na ve eflyay› etkilerken, barok, yeni klasik ya da
yeni gotik süsleme ö¤elerinden yararlanm›flt›r.
1930’larda art deco bat› dünyas›n›n gözdesi ol-
mufltur. Wright’›n ve uluslararas› üslubun öncü-
sü olan mimarlar›n anlams›z bir modernistik
yaklafl›m olarak gördükleri art decoya karfl› ç›k-
malar›yla, mimari süsten ar›narak ifllevsel ve
strüktürel bir yola girmifltir. 1960’lar›n sonuna
do¤ru art deco, çelik ve cam bloklar›n, ç›plak,
tekdüze binalar›n getirdi¤i b›kk›nl›kla yeniden
itibar kazanmaya ve bat›da art deco revival ad›
alt›nda yeniden gündeme gelmeye bafllam›flt›r.
Art deco mimarisi, Amerika’da 1920’li y›lla-
r›n ortalar›nda, her kentte yükselmeye bafllayan
gökdelenlerde yayg›n olarak üretilmeye bafllan-
m›flt›r ve bundan ötürü de “gökdelen üslubu”
olarak da nitelendirilebilmektedir. Klasik Yunan
ve Roma sanat›, eski M›s›r hatta yerli sanatlar›n-
dan da etkiler görünen art deco, hayat›m›za
Chrysler Building’i, Rockefeller Center’›, Em-
Miami’nin Art Deco YüzüMine Tanaç Kiray
MM
Essex House ve TudorOteli, Collins Caddesi.Altta, Majestik Oteli,Ocean’s Drive Caddesi.
74 mimar•ist 2007/1
KENT
pire State Building’i ve Streamline dizayn anla-
y›fl› ile tasarlanm›fl araçlar›, özellikle de trenleri
katm›flt›r (Tietz, 1999:45). Bu dönemde üretil-
meye bafllanan bu yeni üslup, kullan›lan pahal›,
flaflaal›, ayr›nt›l› çeflme ve bitki motifleri malze-
me özellikleri ile klasik art deco olarak da nite-
lendirilmektedir.
Miami Beach bölgesinde de 1930’lu y›llarda
üretilmeye bafllanan bu ak›m, kendine özgü üs-
lubunu gelifltirmeyi baflararak, di¤er bölgelerde
yap›lanan örneklerinden farkl›laflm›flt›r. Miami
Beach’de üretilen art deco üslup, yerli mimarla-
r›n yerel unsurlar› kullanmalar› ile gelifltirilmifl
ve Miami’nin yerel kimli¤i ile bütünlefltirilmifl-
tir. Bu anlamda da bu tropikal adada üretilen az
katl› kübik kütleli yeni mimari üslup tropikal artdeco ad›n› alm›flt›r.
Bu mimari üslupta önemli unsurlar cephe-
lerde simetri yatayl›¤›n hakimiyeti ve girifl vur-
gusudur. Yap›lar›n giriflleri cephelerde bask›n
elemanlar olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Yap›la-
r›n giriflleri simetri kayg›s›ndan ötürü merkez-
den ya da -yap›lar sokak köflelerinde konumla-
n›yorsa- her iki soka¤a hitap eder biçimleniflte
köfleden sa¤lanm›flt›r. Sokak köflelerinde yer
alan yap›lar›n genelinde köfleleri vurgulayan kö-
fle giriflleri tercih edilmifltir. Girifller gerek köfle-
den gerekse merkezden oluflturulmufl olsun, ka-
demelendirilmifl ve yap›n›n gabarisinden yüksel-
tilen kulelerle vurgulanm›flt›r. Bu kulelerde ya-
p›lar›n isimleri yaz›lmakta olup geceleri yap›la-
r›n isimleri neon ›fl›klarla ayd›nlat›lmaktad›r.
Collins Caddesi üzerinde yer alan ve her iki-
si de 1939 y›l›nda infla edilen “Tudor Hotel” ve
“Essex House” otel yap›lar›, tipik köfle vurgusu
olan ve girifllerini köfleden alan örneklerdir. Her
ikisinin yuvarlak dönen köfle fasad›nda iki farkl›
kule örne¤i uygulanm›flt›r. Essex House yap›-
s›nda köflede oluflturulan kule, yap›n›n yatay
hatlar›n› bölmeden, yap›n›n çat›s›na konumlan-
d›r›lm›flt›r. Köfle fasad›na, yap›n›n yatayl›¤›n›
vurgulayan yaz› bloku yerlefltirilmifltir. Tudor
Otel yap›s›n›n kulesi ise, Essex House yap›s›n›n
kulesinin aksine, yap›n›n yatay hatlar›n› keserek,
köflede düfley etkiyi art›rmaktad›r. Breakwater,
Congress ve Majestik otel yap›lar› ise Miami Be-
ach’in Collins Caddesi’nden sonra önemli bir
baflka aks› olan Ocean’s Drive Caddesi’nde
1937 y›l›nda infla edilen, simetrik, merkezî gi-
riflli, kule vurgular›n›n merkezde biçimlendi¤i
örneklerdir. Her üç örnekte de girifli vurgulayan
elemanlar, yatay hâkimiyeti bölen unsurlar ola-
rak karfl›m›za ç›kmaktad›r.
Ocean’s Drive Caddesiüzerinde Breakwater veCongress otelleri ilepencere detaylar›.
Cardozo Oteli, Ocean’sDrive Caddesi.
mimar•ist 2007/1 75
KENT
Collins ve Ocean’s Drive akslar›nda örnekle-
nen bu befl yap›da da girifl vurgusunu güçlendi-
ren elemanlar›n d›fl›nda, cephedeki yatay vurgu-
yu güçlendiren elemanlar, göze çarpan ikinci
unsur olmufltur. Yatay vurgu; yatay genifl cam
yüzeyler, cephe yüzeyinden f›rlayan bant ele-
manlar, bant biçiminde lineer devam eden boya
hatlar› kullan›larak pekifltirilmifltir. Genellikle,
bu üslupla infla edilmifl yap›larda karakteristik
olan bir baflka özellik ise, bu yatay cam yüzeyle-
rinin, yap›lar›n köflelerinde devam etmesi ve kö-
fle penceresi niteli¤i kazanmas›d›r. Congress ve
Breakwater yap›lar› bu kullan›ma örnek pencere
yüzeylerine sahiptir.
Tropikal art deco üslubun karakteristik bir
baflka özelli¤i ise, yap›larda pastel renklerin kul-
lan›lmas›d›r. Hâkim renk beyaz, krem, uçuk
pembe, uçuk yeflil iken, yine yap›n›n yatayl›¤›n›
vurgulamak için, pencere alt ve üst hizalar› veya
döfleme hizalar› baz› örneklerde ince, baz› ör-
neklerde kal›n olmak üzere fakl› renklerle lineer
bant biçiminde boyanm›flt›r.
Cephelerde yatayl›¤›n vurgulanmas›n›n bafl-
ka bir yöntemi ise köflelerde yuvarlanan cephe
yüzeyinden f›rlayan döfleme veya saçak gibi ele-
manlar›n kullan›lmas› olmufltur. Cephe yüzeyle-
rinden f›rlayan bu yatay elemanlar, yap›ya üç
boyutlu bir izlenim verirken, ayn› zamanda da
pencerelerin üzerinde yer almalar›ndan dolay›
ifllev olarak günefl k›r›c›s› rolünü de oynamakta,
yap›da yatay bir gölge hatt› oluflturarak, yatayl›-
¤› derinlefltirmektedir. Cardozo Otel, hem line-
er renk hatt›n›n hem de, cephede f›rlayan beton
bloklar›n bir arada kullan›ld›¤› bir örnektir.
Tropikal art deco üslubu örneklerinde beze-
me unsurlar› da dikkat çeken karakteristik birer
cephe ö¤esidir; cephelerde, pencere modülleri-
nin ya da girifl kulelerinin üzerlerinde bezeme
niteli¤inde kullan›lan alç›dan motifleri içeren
panolara rastlanabilmektedir. Bu bezeme motif-
leri, Lincoln Tiyatrosu’nun cephesinde kullan›-
lan plast›r eleman›n›n bafll›klar›nda veya Berker-
ley Oteli’nin üst kat penceresinin üzerinde yer
alan panoda oldu¤u gibi, Antik Yunan veya M›-
s›r motiflerinin yorumlanm›fl ifadelerini içerir-
ken, Carlyle Oteli’nde girifli vurgulayan üç sü-
tunun aralar›nda yer alan alç› panolarda oldu¤u
gibi çiçek motiflerini kullanabilmektedir.
Yatay hâkimiyeti, girifl vurgusu, cephe yü-
zeylerinde uçan elemanlar, Antik Yunan veya
M›s›r motiflerinin ya da yerel motiflerin süsle-
me eleman› olarak kullan›lmas›, pastel renkler,
kübik kütleler, tropikal art deco üslubunun tüm
Southbeach bölgesinde gözlemlenen karakte-
ristik özellikleri olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.
Son Söz... Miami Beach’in, tropikal art deco üslubu
mimari ürünlerini yo¤un olarak bar›nd›rd›¤›
South Beach bölgesi, sahip oldu¤u bu az katl›
pastel renkli, kübik kütlelerle, bu bölgenin
mimari karakterinin Miami’nin genel mimari
kimli¤inden farkl›laflmas›na, bar›nd›rd›¤› co¤rafi
özellikler ile bütünlefltirerek egzotik bir tatil
adas› görünümüne bürünmesine katk›da bulun-
maktad›r. Bölgeye özgü bu tarihî ve kültürel
kimlik, 1980’li y›llardan itibaren yürütülen
rehabilitasyon çal›flmalar› kapsam›nda yenilen-
mifl, yeniden kullan›lmaya bafllanm›fl, bir doku
bütününde korunmufl, günümüz yaflant›s›na
entegre edilmifltir. Doku bütününde yer alan
otel yap›lar›, postane binas›, süpermarket gibi
ço¤u yap› ve hatta otobüs duraklar› tropikal artdeco üslubunda üretilmifl, bu üslubu her boyut-
ta yans›tan örnekler olarak, bu fiziksel çevrede
yaflayan kiflilere farkl› bir oluflum içerisine gir-
diklerini fark ettirmektedir.
Mine Tanaç Kiray, Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarl›k FakültesiMimarl›k Bölümü
Kaynakça:
• Watkin, David (1986) A History of Western Architecture,Laurence King Publishing, London.
• Tietz, Jürgen (1999) The Story of Architecture of the 20thCentury, Sing Cheong Printing Co. Ltd. Hong Kong.
• Hasol, Do¤an (1993) Ansiklopedik Mimarl›k Sözlü¤ü,
Yem Yay›n, ‹stanbul.
• Duncan, Alistrair (1989) American Art Deco, Thames
and Hudson Ltd., London.
Leslie Oteli, Ocean’s DriveCaddesi.
Lincoln Tiyatrosu vebezeme detay›, LincolnRoad Mall.
Berkerley Oteli ve bezemedetay›, Collins Caddesi.
Carlyle Oteli ve bezemedetay›, Ocean’s Drive Caddesi.
76 mimar•ist 2007/1
KENT
The Art Deco Face of Miami
In the United States, Art Deco was a product of new ideas and movements andfound its inspirations in many distinct early 20th century European design stylessuch as Cubism, French Aart Deco, German Bauhaus and Expressionism, Dutchde Stijl and others.Miami Beach’s building boom came during the second phase of art deco knownas Streamline Modern, which began with the stock market crash and ended inmost cases with the outbreak of World War II. It was less decorative – a moresober reflection of the Great Depression. It relied more on machine-inspired formsand American ideas in industrial design. It was buttressed by the belief that timeswould get better and was infused with the optimistic futurism extolled at America’sWorlds Fairs of the 1930s. Stripped Classic or Depression Modern was a sub-style often used for governmental buildings, the U.S. Post Office being the bestexample in Miami Beach. Miami Beach architects used local imagery to createwhat we now call Tropical Deco. These buildings feature relief ornamentationfeaturing whimsical flora, fauna and ocean-liner motifs to reinforce the image ofMiami Beach as a seaside resort.
fiekil 1. a. Güney ‹ngiltereWiltshire’da, Amesburykasabas›ndan üç kilometreuzakl›ktaki Salisburydüzlü¤ünde, Stonehengeolarak an›lan megalitikkal›nt›lar. (Earth mysteries:Stonehenge:witcombe.sbs.edu/earthmysteries/EMStonehenge.html-13k)b. Kal›nt›lar›n genel plan›.(www.stonehenge.co.uk)
fiekil 2-3.Rapa Nui’nin, haritadakiyeri ve heykellerin adaetraf›ndaki dizilimi.(www.crystalinks.com/easterisland.html)
mimar•ist 2007/1 77
KENT ARKEOLOJ‹S‹
Ayasofya Camii’nin kubbesinin tan›m›yla il-
gili çal›flmalar›m›z s›ras›nda, Procopius’un
anlat›lar›ndan yola ç›karak, 565’ten bu yana
göz ard› edilmifl en önemli özelli¤in, Ayd›nl›
(Tralles) Anthemios ve Miletli (Milethos) Isido-
ros taraf›ndan infla olunan ilk kubbedeki
(27.12.537)2 menoeides’te,3 insan eliyle gerçek-
lefltirilmifl dünyan›n en görkemli görüntüsünün
(mikrokozmos), yani tanr›sal Gökkubbe’nin
tasvir edilmeye çal›fl›ld›¤›n› ortaya koymufltuk.4
Benzeri yöndeki çal›flmalar›m›z›n devam›n-
da, daha genifl kapsamda ele ald›¤›m›z konu, bi-
zi yeni bulgulara yönlendirmifl, bunlar›n arala-
r›nda tespit etti¤imiz anlaml› iliflkiler, gelecekte
yap›lacak çal›flmalarda, çok daha detayl› araflt›r-
malar› gerektirece¤ine inand›¤›m›z verileri pe-
kifltirmifltir. Prehistorik dönemlerden bafllaya-
rak, tinsel inançlar›n oluflmas›yla flekil bulmaya
bafllayan mimarinin, daha bafllangݍta, daire bi-
çiminde tasarlanan plan üzerine odaklanm›fl ol-
mas›, bu mimarilerin Gökkubbe’yle iliflkisi ne-
deniyle dikkat çekicidir.
Gökyüzünü seyreden ilk insan›n, ilkel dür-
tüleriyle, gündüzleri günefl d›fl›nda bofl olarak
gördü¤ü yegâne yer olan mavi sonsuzlu¤un,
geceleri ay ve y›ld›zlarla dolmas›na bir anlam
veremedi¤i kurgulanabilir. Zaman zaman bu-
lutlanan gökyüzünde oluflan gök gürültüleri,
flimflek, ya¤mur, dolu ve kar gönderen bu yüce
mavilikten korkmufl olmas› olas›d›r. Ancak kes-
tiremeyece¤imiz bir süreç içinde, ola¤anüstü
sistemdeki birtak›m bilinmezleri yerine oturt-
tukça, korkusuna hayranl›¤›n kar›flmas›yla bir-
likte bu içgüdünün, yerini tap›nmaya b›rakmas›
kaç›n›lmaz olmufltur.
Bu insanlar, ›fl›k, ›s›, su, yiyecek ve sa¤l›¤›n›,
üzerinde yaflad›¤› topra¤› besleyen Gökkub-
be’deki varl›klara borçlu oldu¤unu kavram›fl ol-
mal›d›r.5 Tüm bunlarla ba¤lant›l› olarak ortaya
ç›kt›¤› kan›s›nda oldu¤umuz tap›nma ve buna
iliflkin mimariler, öncelikle aç›k alanlarda, Dol-
men, Menhir ve Stonehenge’deki daire fleklin-
deki dikili tafllardan oluflan yap›larda ortaya ç›k-
m›flt›r (fiekil 1a, b). Rapa Nui’deki (Easter Is-
land, fiekil 2, 3) devasa torso heykellerin, Aries
(Ahu-Hamel-Koç-Ülker burçlar›) tak›my›ld›z›
ve güneflin ekinoks dönemleriyle olan ilgisi göz
önüne al›nd›¤›nda, ilkel gibi görünen bu yap›la-
r›n ard›nda, beklenmedik bir flekilde yüksek bir
düflünce ve hesaplamalar›n oldu¤u ya da olabi-
lece¤i, flimdilik çözüm bulamam›fl pek çok gize-
mi bar›nd›rd›¤› anlafl›lmaktad›r. Günefl ve ay tu-
tulmas› gibi do¤aüstü olaylar›n, günümüzde bi-
le ne denli ilgi çekti¤i düflünüldü¤ünde, ilkel
insan›n bu gibi olaylar karfl›s›nda tak›nd›klar›
tavr› imgelemek dahi güçtür.
Mo¤ol ve Türklerde Varolufl Felsefesiyle Evren-bilim (Kozmoloji-Kosmos) Kavram›Julie Stewart, Mo¤ol kozmolojisinde evren kav-
ram›na de¤inirken, kuflkusuz Türklerde de ayn›
kaynaktan devam eden mitos için, “Mo¤ollarda
evren kavram› yaln›zca üç boyutlu olarak de¤il,
Yurt, Praitorion1, Kilise ve Cami Mimarisi‹liflkileriyle Volkanlar F›rat Düzgüner
AA
fiekil 4.a. Antik Ger’den (Yurt)kesit. 1: Hoimar (Kutsaleflyalar›n kondu¤u mahal,kuzey taraf). 2: Yafll›lar, reisler. 3: fiaman ya da di¤ersayg›n kiflilerin oturdu¤uyer. 4: Gal Golompt (atefl,Ger’in en kutsal yeri). 5: Do¤u taraf› (eril taraf),ok, tüfek ve semer gibi erileflyalar›n bulundu¤u yer.6: Ger’in içinde, kap›ya enyak›n yer, gençlerinoturdu¤u mahal. 7. Ger’e girifl kap›s›(güney). 8: Krater ya da yanarda¤a¤z› anlam›na da gelentono (baca/chimney).9: Toroo’yu (Dünya/HayatA¤ac›) oluflturan duman›nç›k›fl› ve tono’dan sonragökyüzüne var›fl; oluflandal ve volütler (ionik vedorik tarzdaki sütunlarlakarfl›laflt›r›n›z).
b. Endonezya Do¤uJava’da, Tengger Köyüyak›nlar›ndaki, AteflDa¤lar›’nda (Bromo-Tengger Caldera)kraterden volkanpüskürmesi. Do¤uAsya’da magma, galgolompt; kraterin a¤z›tono; ç›kan duman,volkan›n içindeki bacalarlabirlikte Hayat A¤ac›;lavlar›n sönmesindensonra oluflan do¤agüzelli¤i ise çiçeklerfleklinde yorumlanm›flt›r.(www.eastjava.com/books/discovery/htm/bromo.html)
78 mimar•ist 2007/1
KENT ARKEOLOJ‹S‹
ama zaman aç›s›ndan da bir daire fleklinde dü-
flünülebilir... Daireyle dört yönün eksenleri ve
dünya merkezinden ç›k›p ebedi semalar›n öte-
sinden üst dünyalara giden, di¤er taraftan, Top-
rak Ana’ya inip alt dünyaya uzanan eksen kesi-
flir,” demektedir.6
‹lk Konutlar, Ger (Tepee-Yurt) ve Kutsal Daire ‹liflkisiStewart makalesinde, Mo¤ollar ve Orta Asya
Türklerinde, plan ve malzeme bak›m›ndan ta-
mamen ayn› olan “ger-tepee-yurt”7 (fiekil 4a)
kavram›ndan bahsederken flöyle diyor: “Bat›l›lar
taraf›ndan yurt olarak bilinen ger, Mo¤ollar›n
geleneksel yaflam mekânlar›d›r. Yuvarlak bir ör-
gü duvar üstüne monte edilmifl merkezî bir du-
man ç›k›fl halkas›ndan (tono) yap›lan direkler-
den (uni) infla edilmifltir ve Amerikan Güney-
bat›s› yerlileri Navaholar›n hooghanlar›na yak›n
bir benzerlik arz eder. Ayr›ca, Tsantang ve Uri-
anhai dahil birçok Sibirya halk› tepeelerde yaflar.
Her durumda gerin konumu ve sembolizmi bü-
tün Mo¤ollar için geçerli olmaktad›r. Göçebe
yaflant›s› gere¤i, seyahatlerine uymak üzere ger
ve tepeeler, kolay sökülüp tak›lmak için tasarlan-
m›fllard›, ama yine de nerede kurulursa kurul-
sun, gerin anlam› de¤iflmez.” Burada ilgi çekici
olan, benzeri gelene¤in yer yer, Orta Anado-
lu’dan Do¤u Anadolu’ya kadarki köy yerleflim-
leriyle göçebelerin yap› gelene¤inde, tono ve
unilerle birlikte, hâlâ daha yafl›yor oldu¤udur.
Stewart, daha sonra flöyle devam ediyor:
“Gerin önü olmas›ndan dolay›, girifl her zaman
güneye bakar. Ateflin arkas›nda bulunan hoimardenilen kuzey taraf›, gerde en onurlu yerdir.
Burada bir masa üstüne kutsal eflyalar, ongonruh mekânlar› ve di¤er dinî imajlar konulur.
Hoimar›n yan›ndaki oturma yeri, hoimardan
sonraki en onurlu yerdir ve yafll›lar, reisler, fla-
manlar ve di¤er sayg›n kiflilere ayr›l›r. Sa¤ bat›
taraf› eril taraft›r ve erkeklerin oturdu¤u, ok, tü-
fek, semer gibi eril eflyalar›n› saklad›¤› yerdir.
Sol taraf kad›nlar›n oturdu¤u ve mutfak eflyala-
r›n›n, befliklerin ve di¤er diflil eflyalar›n sakland›-
¤› yerdir. Güney taraf en az onurlu yer oldu¤u
için orada genelde sa¤›nda solunda gençler otu-
rurlar. Hareket ‘günefle do¤ru’ saat yönündedir.
Bunun nedeni, güneflin varl›¤›yla birlikte, gün-
düzleri gerin tepesindeki duman deli¤inden ge-
len ›fl›nlar›n b›rakt›¤› yuvarlak izin takip etti¤i
yoldur. Ger içinde ne zaman hareket edilirse
hep günefl yönünde dönmek gerekir. Ayn› hare-
ket ayr›ca flamanik dans, ibadet ve ritüellerde de
gerekli görülür. Gerin merkezi gal golomt,ger’in en kutsal yeri, yani atefl yeridir. O Gök
Baba’n›n k›z› Golomto’nun mekân›d›r ve ona
karfl› mutlak bir huflu ve sayg› gösterilmektedir.
Ger nas›l dünyan›n merkeziyse, atefl yeri de
gerin temsil etti¤i evrenin merkezidir. Gal go-
lompt’ten yükselen duman sütunu fleklinde di-
key eksen fiamanlar›n üst âleme ç›kt›klar› Dün-
ya A¤ac›n›8; tepedeki duman deli¤i de üst ale-
me aç›lan kap›y› temsil eder. Baz› fiaman ritüel-
lerde, örne¤in Buryatiadaki fiamanlar›n inisi-
yasyonlar›nda gal golomptten duman deli¤in-
den geçip ötesine giden bir a¤aç monte edilir.
Vecd halinde fiaman a¤aca t›rmand›kça üst âle-
me yolculu¤unu anlat›r. Ayr›ca Toroo A¤ac›’n›n
bulunmad›¤› durumlarda bile, birçok kez ruhu
bir kufla dönüflen fiaman, yine de duman deli-
¤inden ç›kt›ktan sonra baflka dünyalara seyahat
eder.
“Dolay›s›yla, ger, Amerikan yerlilerinin dört
yöne ve evrene göre konumlanm›fl kutsal daire-
nin bir fiziksel temsilcisi olan flifa çemberine bir
paralel olarak görülebilir. Dairesel motif ve dört
yöne düzenleme ayr›ca kutsal aboo cairnleri9 et-
raf›nda yürüme ve dans etme veya fiaman’› gök-
yüzüne kald›rmak için dansç›lar›n spiral bir dans
yapt›klar› Toroo A¤ac› etraf›ndaki yohor dans›
gibi aç›k hava fiamanik seremonilerde de dikka-
te al›n›r. Günefl yönünde dairesel hareketler ay-
r›ca dallaga kutsama seremonisinde ve bütün
fiaman danslar›nda kullan›l›r.” Bunlar› söyler-
ken büyük olas›l›kla, “ger” ad›n›n, çad›r malze-
mesinin “uni” ad› verilen direkler aras›na
“ger”ilmesinden, yani Türkçe’deki “ker-ger”
kelimesinden ortaya ç›km›fl olabilece¤ini belirtir
gibidir.
Stewart’›n yukar›daki anlat›lar›nda, çok
önemli iki saptamada bulunmak olas›d›r. Bun-
lardan ilki, ger ile volkanlar aras›nda; ikincisi ise
“Dünya A¤ac›-Toroo” ile Hayat A¤ac› aras›nda
kurulabilecek iliflkilerdir:
1. Ger, bir volkan› and›r›r yap›s›yla dikkat çeki-
cidir. Gerin içinde yanan atefl (gal golompt),
volkan›n ana merkezini (Magma) göster-
mektedir (fiekil 4a, b). Ateflten ç›kan duma-
n›n, gerin tavan›nda bulunan aç›kl›ktan (to-
no) havaya kar›flmas›, volkan›n püskürmesi
s›ras›nda ç›kan atefl ve duman› betimlemek-
te, bu nedenle, ayn› zamanda yaflam›n kay-
na¤›n› oluflturdu¤una (Hayat A¤ac›) iflaret
etmektedir.10
2. Bu ba¤lamda, hayat›n kayna¤› olarak alg›la-
nan volkan›n, Magma’yla volkan a¤z› aras›n-
fiekil 5.Atefl Da¤lar›’nda kurbansunmak için Bromo’yaç›km›fl Do¤u Javal›lardangörünüm.(www.geographia.com/indonesia/indono02.htm)
fiekil 6.a. M›s›r’da bir Hayat A¤ac›tasviri. Ortada direkfleklindeki tasvirinüzerinde, alttaki volütler‹on nizam›ndaki gibi d›fla,Gök çizgisine destek olanüstteki volütler ise içek›vr›lm›fl. Bunun üzerindegünefl diski var. ‹kiyandaki kad›n ve erkekfigürlerinin ard›ndahayvan motiflerine yerverilmifl.
mimar•ist 2007/1 79
KENT ARKEOLOJ‹S‹
da oluflan bacalar›n, bir a¤aç ve onun dallar›-
na olan benzerli¤i dikkat çekicidir.11 Gele-
neksel öykünmenin; ilk insanlar taraf›ndan,
yar›lan bir volkandaki bacalar› ya da volka-
n›n a¤z›ndan ete¤e do¤ru a¤aç dallar› ve y›-
lankavi biçimde akan lavlar› görmesiyle orta-
ya ç›kt›¤› ileri sürülebilir. Ancak bu insanla-
r›n, her ne flekilde olursa olsun, bundan ha-
berdar olduklar› ve bu flekli “Toroo-Hayat
A¤ac›” olarak niteledikleri anlafl›lmaktad›r.
Endonezya’da, Do¤u Java adas›ndaki Teng-
ger (Tengero) Köyü yak›nlar›ndaki Bro-
mo’da (Atefl Da¤lar›-Tengger Caldera), gü-
nümüzde bile hâlâ sürmekte olan volkana
adak sunma adeti (fiekil 5), Büyük Okyanus
çevresinde, insano¤lunun varolufluyla birlik-
te volkanlar›n tanr›sal gücüne olan inan›fl›n
süregelen göstergesidir.12 Bu çerçevede,
Türk ve Mo¤ollarda toprak anlam›na gelen
“Tenger” kelimesini içeren da¤›n ad› ve ya-
k›n›ndaki ayn› isimdeki köyün varl›¤› ilgi çe-
kicidir.13
Gerin bu özelliklerine ek olarak, dairesel
motifin en güzel biçimdeki d›flavurumunu, Kafl-
garl› Mahmud’un Divanü Lugati-t Türk adl›
eserinde yer alan, ilk Türk dünya haritas›nda da
görmek mümkündür.14
Mo¤ol ve Türklerde Mitolojik Varl›klarToroo A¤ac› (Evren, Hayat A¤ac›): Sümer,
Asur, Akad, Urartu, M›s›r gibi pek çok kültür-
de, karfl›m›za Hayat A¤ac› olarak ç›kan ritüel,
Mo¤ollarda “Evren (Toroo) A¤ac›”d›r. Altayla-
r›n geleneklerine göre, Toroo A¤ac›’na ç›k›ld›-
¤›nda, orman hayvanlar›n›n efendisi “Bayan
Ami”, Anadolu ‹on ve Yunan mitosunda Arte-
mis’i karfl›lamaktad›r. Bayan Ami, fiaman’›n üst
âleme yapaca¤› yolculu¤unda yard›mc› olmak
üzere ona kazlar verecektir. Bu aç›dan bak›ld›-
¤›nda, Çin’de, Yen Men’deki “Kaz Geçidi”
(Goose Pass) dikkat çekicidir. Geçidin, yaln›zca
göç yollar›n› göstermedi¤i, ayn› zamanda kutsal
göçlerin üst âlem yolculu¤una iflaret ederek yü-
celtildi¤i de anlafl›lmaktad›r.
M›s›rdaki bir rölyefte görülen Hayat A¤ac›
motifinde (fiekil 6a), üstteki tanr›n›n alt›nda
görülen Kanatl› Günefl Kursu’nun afla¤›s›nda,
gök kubbeyi tafl›yan Hayat A¤ac›, bir direk flek-
linde betimlenmifltir.15 A¤ac›n üst k›sm›nda, içe
ve d›fla dönük biçimdeki volütler vard›r. Büyük
olas›l›kla, ateflin yanmas› s›ras›nda oluflan k›v-
r›mlar (fiekil 4a, 6a) ya da volkandan ç›kan lâv
ve eriyi¤in so¤udu¤unda ald›¤› flekil olan volüt,
Anadolu Aiol ve ‹on nizamlar›nda, sütun üze-
rindeki bafll›klarda, kuflkusuz estetik kayg›lar-
dan do¤an bir tasar›mla d›fla dönük biçime dö-
nüflmüfltür. Di¤er bir deyiflle, Aiol ve ‹on niza-
m› sütunlar, hayata yeni bir canlanma, yeni su
kaynaklar› ve oluflum getiren volkana atfen Ha-
yat A¤ac›’n› temsil etmektedir. Sibirya’dan bir
fiaman davulunun üzerinde de benzer bir tasvir
yer almaktad›r (fiekil 6b).
Buyanhishig (sema ve ruhlar›n nimeti): Ki-
flinin kozmik ruhu suns, parlak beyaz bir günefl
gibi ›fl›ldar. Beden ruhu ami ise, k›rm›z› bir ›fl›k
noktas› gibidir. Semadan veya ruhlardan bir ni-
met olarak kabul edilen buyanhishig (k›saca bu-yan), flahs›n hareketlerine göre artan ya da aza-
lan bir güç olarak kabul edilmifltir. Buyanhishig
birikimi, k›smet, olumsuzluklardan korunma
veya mutlulukla sonuçlan›r. Bu birikim, düzgün
ve basiretli bir yaflamla (yostoi), dinî davran›fllar
ve kurban sunma deste¤indeki oranlara göre ar-
t›fl gösterir. Gök Baba (Tanr›) ve ruhlar, “dalla-
ga” ritüeliyle ça¤r›labilir. Bu ritüeller Buyan’›,
yaflamam›za ve toplumumuza ulaflt›r›r. Ritüelin
gerçeklefltirilmesi s›ras›nda, ellerle, günefl yönü-
ne do¤ru yap›lan dairesel hareketlere ek olarak,
zikredilen “hurai, hurai, hurai!” ça¤›r›fllar›yla
bir ayin gerçeklefltirilir.16
Özellikle ebeveynlerin, çocuklar›na anlatt›k-
lar› öykülerde, Sibirya halk›n›n mitolojisi, do¤a-
da olup bitenlerin neden öyle olduklar›n› (uli-ger) aç›klar. Bu aç›klamalar, hayvanlar›n, hatta
a¤açlar›n bile insanlara çok benzer bir
flekilde düflündü¤ünü ve baz› du-
rumlarda insan biçiminde görüne-
bildiklerini içermektedir. ‹nanca
göre, orman, da¤, göl, nehir, tafl
ve a¤açlar›n ruhlar› vard›r ve insa-
no¤luna yiyecek, bar›nma gibi arma-
¤anlar sunmaktad›r. Bu nedenle, insan d›-
fl›ndaki tüm varl›klar da sayg›ya lay›kt›rlar.
Buyanhishig miktar›n›n, ay›n evrelerine göre
de¤iflti¤i görülmektedir. En güçlü oldu¤u gün-
lerin, yeniay ve dolunay dönemleri oldu¤u anla-
fl›lm›flt›r. Bu nedenle, günefl devresi, gündönü-
mü (solstice-solstis) ve ekinokslar (en uzun
gün, gece ve gündüz sürelerinin eflit oldu¤u ve
mevsimlerin de¤iflti¤i günler), bayram günlerini
belirlemek üzere, ay›n durumuna göre düzen-
lenmifltir. Örne¤in, y›l› bafllatan “Beyaz Ay Bay-
ram›”, k›fl, yani solstisten (21 aral›k) sonraki ilk
yeniayda bafllat›lmaktad›r. “K›z›l Yuvarlak Bay-
ram›” ise, yaz solstise (21 haziran) en yak›n
olan dolunay zaman›nda tutulmufltur.
fiekil 6.b. Sibirya’dan birfiaman davuluüzerinde olas›l›klabir plan ya da haritafleklinde gösterilmifl
Hayat A¤ac› motifi.Orta yuvarlakta
olas›l›kla volkan a¤z›gösterilmifl. Orta eksenetraf›nda yer alan dallar›nüzerinde insan figürleri(fiaman tasvirleri) var. Sa¤alt köflede, Kaflgarl›Mahmut’un haritas›ndayer alan Çin Seddi, urganabenzer flekilde gösterilmiflolabilir. Daire çevresindeinsan ve hayvanfigürlerine yer verilmifl. Butasvirdeki hayat a¤ac›betimlemesinde, daha çoknaratif bir sanatöngörülmüfl.(http://altreligion.about.com/Library/weekly/aa102902a.htm)
Bize göre, Do¤u Sibirya’dan Amerika’ya ka-
dar yayg›n totemlerin yap›m› da bu inanca ba¤-
l› olmal›d›r. Totemler, genelde a¤açtan yap›l-
m›fllard›r17 ve pek ço¤u, ana figür olarak insan
motifinden oluflmufltur. Bunun yan›nda kufl,
kartal gibi çeflitli hayvan figürlerini de içermek-
tedirler. Bu flekilde gerçeklefltirilen ayinlerde,
totem asla tanr› yerine tutulmam›flt›r. Olas›l›kla,
tanr›n›n (Gök Baba-Uranos-Zeus) yaratt›¤›
tüm varl›klar› sembolize eden totemin kiflili¤in-
de, bu yarat›klara olan sayg› ifadesi belirtilmek
istenmektedir. Ancak, daha sonraki dönemler-
de, unutulan bu ana fikir, giderek yerini tanr›
sembolüne b›rakm›fl olabilir.
Golomto: Toprak Ana ve Gök Baba’n›n di-
¤er bir k›z›, ateflin ruhunu temsil eden Golom-to’dur (Sinanthropus-Prometheus).18 Golom-
to, mitosa göre, çakmak ve demirden zuhur et-
mifltir. Kansu’nun da de¤indi¤i gibi, Homo
Erectus’un (Sinanthropus pekinensis), Mo¤o-
listan’da Beijing (Pekin) yak›nlar›nda keflfedilen
ma¤arada (fiekil 7) bulunan çakmak tafl› aletler-
le birlikte ele geçen, tektonik maden filizlerini
kullanarak yapm›fl oldu¤u, volkanik tafllardan
bademsi biçimli aletler (amygdaloide) akla gel-
mektedir.19 Ateflin, Sinanthropus’un çakmak
tafllar›ndan yapt›¤› aletlerle, ele geçirdi¤i tekto-
nik maden filizlerine (olas›l›kla demir filizleri)
flekil vermeye çal›fl›rken, sürtünme dolay›s›yla
ortaya ç›kan k›v›lc›m nedeniyle, yeryüzünde ilk
olarak atefli buldu¤u ortadad›r. Daha sonraki
dönemlerde, ateflin ruhu ise Golomto ile ba¤-
daflt›r›lm›fl olmal›d›r.
Büyük olas›l›kla, Prehistorik ça¤larda, iske-
letlerin yüzlerinde görülen geleneksel k›rm›z›
afl›boyas› adeti, Mo¤olistan kaynakl›d›r. Burada-
ki tektonik alanda bol miktarda bulunan filiz
halindeki demirin, nemde oksitlenmesi ve k›r-
m›z› bir renk vermesi keflfedilmifltir. Daha son-
ra, atefli bulmas›nda da araç olan bu nesne kut-
sal say›lm›fl ve Sinanthropus taraf›ndan ölüm-
den bir müddet sonra kafataslar›, elde edilen
oksidasyonla (afl›boyas›)20 boyanm›flt›r.21 Bura-
daki iki ana unsurdan biri, atefli bulmas›nda ona
araç olan demir filizinin, ona ilk renk olgusunu
da vermifl olmas›; ikincisi ise, di¤er renkleri elde
etme yolunu ö¤renmifl olan Sinanthropus’un,
öbür dünyaya göçen insan›, son yolculu¤unda
“Atefl Boyas›”yla kutsam›fl olabilece¤i olas›l›kla-
r›d›r (fiekil 8).
Tsolman: Hem sabah ve hem akflam gözü-
kebilen Venüs22 (Anadolu ‹on ve Yunan mito-
sunda Aphrodite) gezegenidir. Venüs’ün gücü-
nü s›kça ça¤›rabilmek için fiaman davullar›n›n
üzerinde resmedilmifltir. Tsolman, savafl oklar›
olarak tan›mlanan kuyruklu y›ld›z ve meteorlar›
gönderen güç olarak tan›mlanmaktayd›.
Doloon: Obgon (Yedi Yafll› Adam), Büyüka-
y› tak›my›ld›z›d›r. Bu y›ld›zlar›n konumlar›,
gökyüzünü sabitleyen Kutupy›ld›z›’n›n (AltanHadaas) yerini gösterir. Gök kubbesinin Ku-
tupy›ld›z› etraf›nda döndü¤ü gözlemi, asl›nda,
dört mevsimde Büyükay› tak›my›ld›z›n›n konu-
munu gösteren gamal› haç (has temdeg-swasti-ka) sembolünün yarat›l›fl›na yol açm›flt›r. Bu
sembol, ilginçtir ki yaln›zca Sibirya’da de¤il,
birkaç Kuzey Amerika kültürlerinde de bulun-
maktad›r. Stewart’a göre bu durum, Mo¤olis-
tan ve Orta Asya’da, çok kadim bir kökenin var-
l›¤›na iflaret etmektedir.
Pleiades: Mo¤ollarda Pleiades tak›my›ld›z›,
di¤er bir güçlü ruh grubu olarak ululanm›flt›r.
‹nan›fla göre, gök tanr›lar› bu tak›my›ld›z›nda
toplan›p yeryüzüne bir kartal fleklindeki ilk fia-
man’› göndermeye karar vermifllerdi. Beyaz Ay
bayram›nda (21 aral›k), on dört insens (buhur
çubu¤u) yak›l›rd›. Bunlardan yedisi Yafll›
Adam,23 di¤er yedisi ise Pleiades içindi.
Pleiades, Yunan mitolojisinde Pleiad’lar24
olarak bilinmektedir. Yedi y›ld›zl› burç, yedi
kandilli Süreyya, yani Ülker burcudur.25 Bu
burcun Rapa Nui (Eastern Island) adas›ndaki
Pleiades ve oradaki kolosal heykellerle olan ilgi-
si ortadad›r. Bu iliflki, Rapa Nui, Mo¤olistan,
Çin ve Orta Asya yoluyla M›s›r, Mezopotamya,
Anadolu ve Yunanistan’a ulaflm›flt›r. Ancak ko-
nuyla ilgili olarak, günümüzde hâlâ daha, Asya,
Avrupa ve Amerika’da çeflitli ve görkemli karna-
vallar›n yap›l›yor olmas›, iliflkinin di¤er ilginç bir
yan›n› ortaya koymakta, bu gelene¤in günü-
müzde de devam edegeldi¤ini göstermektedir.
Mo¤ollarda Ata KültüMo¤ollar, Mavi Kurt ve K›z›l Geyik’i eski atala-
r› olarak an›msarlar. Buryat Mo¤ollar›n›n BuhBaabai Noyon (Prens Baba Bo¤a) dedikleri, ef-
sanevi bir atalar› vard›r. Ayr›ca ay› da, birçok Si-
birya grubu taraf›ndan ata olarak tan›n›r. Mo-
¤ollar›n ay› için kulland›klar› “baba” kelimesi,
asl›nda ayn› anlama gelen Baabgai kelimesinin
bir türevidir. Di¤er taraftan, Byzantion (‹stan-
bul) ve Roma’n›n güçlerini gösterir simgelerin
Bous (Öküz) ve Tauros (Bo¤a) olmas›, ilgi çeki-
cidir.26
Do¤a ruhlar›n›n en güçlüleri, dört yönün
(Durvun Zug) her bir köflesinde yaflayan ve gök
fiekil 7.Homo Erectus’un(Sinanthropus Pekinensis)keflfedildi¤i Chou-kou-Tien’deki (Zhou-Kou-Dian) ma¤arada yap›lançal›flmalardan görünüm.(www.personal.une.edu.au/~ pbrown3/2hk.html)
80 mimar•ist 2007/1
KENT ARKEOLOJ‹S‹
fiekil 8.Karakol Altay’da bulunanbir kafatas›nda tespitedilen k›rm›z› afl› boyas›izleri. Çatalhöyük’tebulunan kafatas›yla olanbenzerli¤iyle dikkatçekicidir (yaklafl›k ‹Ö10.000-5000).(http://vm.kemsu.ru/enindex.html)
ruhlar› olduklar› düflünülen Tenger’dir. Do¤u
ve bat› Tengerleri, siyah ve beyaz fiamanlarla
iliflkilendirilmifltir (fiek. 12).
Tatay Yenger (Keiden): Kuzeyden ça¤›r›-
lan (invoke-dua) fliddetli f›rt›na, flimflek ve hor-
tumlar›n efendisidir. Anadolu ‹on ve Yunan mi-
tosunda Tatay Yenger’i Boreas27 temsil etmek-
tedir.
Usan Han: Su ruhlar›n›n efendisidir (Ana-
dolu ‹on ve Yunan mitolojisinde Poseidon ?).
Güney yönünden ça¤›r›l›r. Büyük olas›l›kla,
Çin’deki Lo Nehri tanr›ças›yla Sümerlerde G›l-
gam›fl destan›ndaki Ölüm Denizi (Büyük Okya-
nus) ve yafll› kay›kç› Ur-fianabi, Anadolu ‹on ve
Yunan mitosunda ise, Akheron Irma¤›n›n ka-
y›kç›s› Kharon’un kökenini oluflturmaktad›r.28
Oboo: Da¤ gibi yüksek tepelerde yaflayan
ruhlarla ilgili olarak, tafl ya da a¤aç dallar›n›n
koni (piramit) fleklinde y›¤›lmas›yla yap›lan ya-
p›lara verilen isimdir (fiekil 9b). Bunlar, da¤
ruhlar›n›n yan›nda, gazriin ezen (kutsal alan)
ruhlar› için özel tap›nma alanlar›nda infla edil-
mifllerdir.
Oboo’lara bu yönden bak›ld›¤›nda, bugün
Çin’de bulunan piramitlerle (fiekil 9a),29 Mo-
¤olistan ve Orta Asya’da, da¤ tepelerindeki kut-
sal alanlarda bulunan, tafl y›¤›nlar›ndan öbek-
lenmifl küçük piramitlerin kayna¤›n›n nereden
geldi¤ini anlamak güç de¤ildir. Bunun yan›nda,
‹skitlerin, senenin belli aylar›nda, tonlarca odu-
nu, orta bir yerde y›¤arak meydana getirdikleri
piramitleri de hat›rlamamak elde de¤ildir. ‹skit-
ler, bu piramitlerin tepe noktas›na eski ve ucu
sivri bir pala (bݍak) dikerlerdi.30 Pala, buradaki
pozisyonu itibariyle, Anadolu ‹on ve Yunan ta-
p›naklar›n›n al›nl›klar›n›n üst ve yan köflelerine
yerlefltirilen akroterleri an›msatmaktad›r.
Amam ve KentaurosStewart’a göre, fiaman’›n bindi¤i hayvan, genel-
de ya bir at ya da geyiktir. Bu hayvanlara amamad› verilirdi.31 Homo erectus, Dördüncü Za-
man’›n sonunda (Pleistosen) ortaya ç›kan “equ-
us stenonis”le (ilk at cinsi) birlikte buzul dö-
nemlerine girmifl ve büyük olas›l›kla, buzul üze-
rinde yiyecek s›k›nt›s› çeken at, ma¤aralara s›¤›-
nan insanlar taraf›ndan yard›m görmüfl, arala-
r›nda bir yak›nl›k do¤mufltur. Homo erectus
Würm buzulu sonras›nda, at›n varl›¤›yla birlikte
ortaya ç›km›flt›r. Bu nedenle, art›k onun için
kutsal olan iki hayvan vard›r, at ve avlay›p etini
yiyerek hayatta kald›¤› geyikler (cervide).32 Or-
ta Asya’da, kayalar üzerindeki petrogliflerde,33
at ya da geyik üzerinde tasvir edilmifl günefl bafl-
l› insan figürlerinin yerini, Mezopotamya’da
bo¤a ve M›s›r’da at gövdeleriyle birlefltirilmifl fi-
gürler alm›flt›r. Dolay›s›yla, Anadolu ‹on ve Yu-
nan mitosundaki kentauroslar, temelde, Mo¤o-
listan’daki insan-at aras›nda oluflan geleneksel
beraberlik ve dostlu¤un simgesinden baflka bir
anlam tafl›mamaktad›r.
Ger ve Praitorion ‹liflkisiGer tipi yap› tarz›na ait gelene¤in, Antik Ana-
dolu ‹on ve Yunan kültüründe de devam etme-
si ilgi çekicidir. Her iki bölgedeki kentlerde,
oca¤›nda sürekli olarak ateflin yand›¤› praitori-on (prytaneium)34 denilen yap›lar›n varl›¤› bi-
linmektedir. Bunlar, yabanc› ülkelerden gelen
elçilerin, seçkin yabanc›lar›n, savaflta ya da ‹on-
lar-Helenler aras›ndaki oyunlarda, kazand›klar›
baflar›lar nedeniyle halk taraf›ndan ödüllendiri-
len yurttafllar›n, yani en çok de¤er verilen kiflile-
rin a¤›rlan›p misafir edildikleri bir yap›yd›. Bu-
radaki atefl, o denli kutsald› ki, koloni kurucula-
r›, gittikleri deniz afl›r› ülkede kurduklar› yeni
praitorionun ateflini buradan getirirler, burada
yeni bir atefl yakmazlard›. Hippodamos planl›
kentlerde, agoran›n yan›nda bir mahalde yer
alan praitoriondaki ocak, halk›n ortak mal›yd›.
Burada, ocak tanr›ças› Hestia’n›n35 kültüne
ba¤l› olarak atefl sürekli yanar ve hiç söndürül-
mezdi. Yap›daki ateflin sönmesini engelleyen ve
onun bafl›nda bekleyenlere küret ad› verilmifltir.
Saltuk, “Baz› prytaneiumlar yuvarlakt›,” de-
mektedir. Tholos planl› olduklar› anlafl›lan bu
tip praitorionlarla yine ayn› plan ve önemde
olan ger aras›ndaki benzerli¤i görmemek müm-
kün de¤ildir. Büyük olas›l›kla, daha geç dönem-
lerde, dairesel plan›ndan vazgeçilen praitorion-
larda da, ateflin, çat›n›n ortas›ndaki bir aç›kl›k-
tan d›flar› verildi¤i ileri sürülebilir görünmekte-
dir. Procopius’un bahsetti¤i menoeides olas›l›k-
la bu gelene¤in bir sonucu olarak ortaya ç›km›fl
olabilir.
Anadolu’da Lykia bölgesindeki Olympos
da¤› ve ayn› adla an›lan kent, bu yönden dikkat
çekicidir. Strabon’a göre ‹Ö 100 y›llar›nda
Olympos36 kenti Lykia’n›n en önemli flehirle-
rinden biriydi.37 Ancak kentin öneminin daha
çok da¤›n bir özelli¤inden ileri geldi¤i anlafl›l-
maktad›r. Zira Olympos da¤›n›n üzerindeki ba-
z› aç›kl›klardan ç›kan metan gaz›n›n, günümüz-
de dahi, hâlâ yanmakta oldu¤u bilinmektedir.
Bize göre Çin’de Datong tektonik alan›yla ilin-
ti kuran Lykial›lar›n, buradaki sönmeyen atefl
mimar•ist 2007/1 81
KENT ARKEOLOJ‹S‹
nedeniyle, onu tanr›lara lay›k görerek kutsad›k-
lar› anlafl›lmaktad›r. Kuflkusuz, Yunanistan’daki
Olympos da¤›ndan daha önce, Anadolu ‹on
tanr›lar›n›n ilk kutsand›klar› da¤, Lykia’daki
Olympos da¤›yd›.
Roma’da tanr›ça Vesta’n›n mihrab› üzerinde
de, Anadolu ‹on ve Yunan praitorionlar›nda kü-
retlerin yapt›¤› gibi, rahibelerin hiç söndürme-
den yakmak zorunda olduklar› ateflin varl›¤› bi-
linmektedir. Ortodokslar›n, her y›l 24 Hazi-
ran’da kutlad›klar› Atefl Gecesi yortusunun, gü-
neflin yaz gündönümüne ba¤l› olarak, geçmifl-
teki bu gelenekten ve atefl tap›naklar›ndan gel-
di¤i aç›kt›r.38 Homo erectus’tan günümüze ka-
dar süregelen adet ve gelenekler aras›nda, ateflin
kutsall›¤›n›n yitirilmemifl olmas›, son derece ilgi
çekicidir.39
Ger, Kilise ve Cami Mimarisi ‹liflkileriStewart, anlat›m›n›n devam›nda, “Ger sadece
evrenin merkezi de¤il, ama ayn› zamanda evre-
nin içinde bir küçük kopyas› olarak bir mikro-
kozmostur. Hatta evrenin bir haritas›d›r. ‹çin-
deki kubbe, gök kubbesine tekabül etmekte-
dir,” derken ilgi çekici bir flekilde, Ayasofya’n›n
kubbesinde, Byzantion döneminde pagan kül-
tüne dayal› olarak ilk kez Zeus Hippios tap›na-
¤›n›n kubbesi üzerinde gördü¤ümüz, Procopi-
us taraf›ndan “menoeides-bicornis luna” olarak
adland›r›lan, küçük boyuttaki üstyap› hat›rlan-
maktad›r. Bize göre Stewart burada, gündüzleri
güneflin do¤ufl ve bat›fl›yla, geceleri yeniay ve
hilal görünümü veren Ayasofya’n›n kubbesin-
deki mikrokozmosa benzer bir tarifte bulun-
maktad›r.40
Gerin mimari strüktürüyle, Antik dönem ya
da günümüz kilise ve camilerinin kubbe mima-
risi karfl›laflt›r›ld›¤›nda, inflaat malzemeleri ve
tekniklerinde aç›kça görülen geliflmelere karfl›n,
temel unsurlarda büyük bir benzerli¤in bulun-
du¤unu yads›mak mümkün de¤ildir. Örne¤in,
Zeus Hippios’un orta mekân›, oktagonon pla-
n›ndayd›. Üzeri büyük bir orta kubbeyle kapal›
bu mekân›n çevresindeki yar›m daire fleklindeki
sekiz mekân›n üstü ise, yar›m kubbelerle örtü-
lüydü.41 Hippios ve Ayasofya’da, kiliselerde na-os olarak adland›r›lan ana mekân› örten kubbesi-
ne, Orta Asya’daki yurtlar›n, daha ilkel anlamda
da olsa temel kaynak oluflturdu¤u aç›kt›r. Pek
çok örnek aras›nda Roma’da, kubbesinin tepe
ortas›nda 4,50 m. çap›nda aç›kl›¤› bulunan ve
ilk kez ‹Ö 27’de Agrippa (‹Ö 63-12) taraf›ndan
infla olunan Pantheon’da42 ve Rönesans döne-
minde, Vatikan’da kubbesinin mimar› Miche-
langelo (1475-1564) olan San Pietro, Floran-
sa’da mimar› Filippo Brunelleschi (1377-1446)
olan Santa Maria del Fiore’de de görebilmekte-
yiz.43 Ancak, art›k bu yap›lar› örten kubbelerin
yukar›s›ndaki menoeidesten, ateflin duman› de-
¤il, günün do¤ufluyla birlikte, insan eliyle yak›-
landan çok daha güçlü bir atefl ve ›s› kayna¤›
olan kutsal günefl ›fl›nlar› girmektedir. Bu yap›-
lar›n iç ya da d›fl tezyinatlar›ndaki zengin süsle-
melerin, bizleri yan›ltmamas› gerekir. Üslup,
kutsal mekâna verilen önemin, mimari anlamda
zenginlefltirilmesi ve d›flavurumdaki görkemi ta-
mamlayan tezyinden baflka bir fley de¤ildir. An-
cak, ana teman›n hiç de¤iflmedi¤i anlafl›lmakta-
d›r.
Minareler haricinde, mimarileri itibariyle ca-
mileri de bu tip yap›lardan soyutlamak pek
mümkün de¤ildir. Ayn› tema ve görselli¤i, Sü-
leymaniye Camii, Sultanahmet Camii ve günü-
müzdeki di¤er cami mimarilerinde de görme-
miz mümkündür. Bu yap›larda, yaln›zca meno-
eides mevcut de¤ildir. Ancak, Akhisar (Thyati-
ra) Ça¤dafl Kent’te infla edilmifl modern Hac›
Emrullah Camii’nin kubbesi üzerinde nereden
esinlendi¤ini pek bilemedi¤imiz menoeidesin
varl›¤› son derece ilgi çekicidir.
Azteklerde fiamanizm“Ger” tarz› mimari ve içindeki yerleflim plan›n›,
afla¤›da ele alaca¤›m›z Aztek (‹Ö 1000-‹S
1521)44 yaflam›nda tespit edebilmemiz, ola¤a-
nüstü flafl›rt›c›, bir o kadar da dikkat çekicidir.
Bu birlikteli¤in, bir kiflinin ö¤retisinden ortaya
ç›kmad›¤›, yani sonradan edinilmedi¤i, merkezî
bir kültürün çok eski bir geçmifline ba¤l› olarak,
oran›n gelenek ve göreneklerine dayand›¤› aç›k-
t›r. Bu nedenle eserin, Azteklerin anayurtlar›n›n
Asya ya da bunun çok yak›n›ndaki bir adan›n
olabilece¤i yolunda bir kan›t oluflturdu¤u ön-
görülebilir. Esere de¤inmeden önce, Azteklerin
günlük yaflam›na ait birkaç belgeyi incelemenin,
genel anlamda faydal› olaca¤› kan›s›nday›z.
Aztek krallar›ndan II. Motecuhzoma
(1502-1520) zaman›na ait bir sahne, oldukça
fiekil 9.a. Büyük Beyaz Piramit.Hava foto¤raf›. 1939-1945(daha çok 1944-45)aras›nda çekilmiflolmal›d›r.(www.crystalinks.com/pyramidchina.html)b. Altay da¤lar›nda, Çins›n›r›ndaki kutsal alanda(gazriin ezen) yer alan ikiTürk oboosu (minipiramit).(http://faculty.etsu.edu/kortumr/MONGOL‹A2002/htmdescriptionpages/turkicmounds.htm
82 mimar•ist 2007/1
KENT ARKEOLOJ‹S‹
ilgi çekicidir. Tasvirde yer alan ‹spanyol Hernan
Cortes’i bir an için göz ard› edersek, iki Aztek
figürünün oturdu¤u koltu¤u (klismos ya da
thronos) M›s›r, Anadolu ‹on ya da Yunan tipi
koltuklarla kar›flt›rmak iflten bile de¤ildir. Mote-
cuhzoma ve arkas›nda ayakta duran figürlerin
giysileri, daha da ilgi çekicidir. Bafllar›na dikey
olarak yerlefltirilmifl tüyler hariç, al›n üzerinde
bir dü¤ümle ba¤lanm›fl diademleri, s›rtlar›nda
khlamysleri,45 ayaklar›ndaki sandaletleriyle (Pe-dila) fizyolojilerini, Antik M›s›r, Anadolu ‹on
ve Yunan kültüründen ay›rmak oldukça zor-
dur.46 ‹lginç olan ise, bu figürlerin saç kuaförle-
riyle, bellerinden afla¤›s›n› örten giysilerinin K›-
z›lderili ve M›s›rl›lar›n geleneksel k›yafetlerini
yans›t›yor olmas›d›r. Ön Asya kültürlerine göre
çok daha geç bir döneme ait Aztek kültürü, ara-
daki yaklafl›k 1500-2000 y›ll›k zaman aral›¤›na
ra¤men, Azteklerin bu kadar süre sonra vard›¤›
noktada, her iki kültür aras›ndaki benzerlik dik-
kat çekicidir. Bu zaman fark›, ‹Ö 3113’te baflla-
yan Maya takvimine göre, Aztek ve Maya kül-
türlerinin Orta Amerika’da s›k›fl›p di¤er birçok
kültürün bafl›na gelen dejenerasyondan uzak
kalm›fl olmas›ndan kaynaklanm›fl olabilir. Ancak
geç de olsa, d›fla kapal›, kendi içinde geliflmifl bu
kültürün, Ön Asya kültürlerine benzer bir sevi-
yeye varm›fl olmas› ilgi çekicidir. Bize göre bu
yak›n benzerlik, Do¤u Asya’daki kaynak kültü-
rün sa¤lam yap›s›na ve zenginli¤ine dayal› ol-
mal›d›r.
Kökeni en az 6000 y›l öncesine dayal› fiama-
nizm, günümüzde Sibirya, Orta ve Güney Asya,
Hazar Gölü çevresi, Kafkasya, Anadolu, Bal-
kanlar, Moldovya, Alaska, Kuzey Amerika,
Meksika ve Güney Amerika topraklar›nda, hâlâ
izleri görülen ve zaman içinde giderek kaybol-
maya yüz tutan yayg›n bir kültür olarak yaflama
direnmektedir.
Amerika’n›n güneybat›s›nda yaflayan Nava-
ho ve Hooghan yerlileriyle Mo¤ol ve Türklerde
“Ger” ve “Kutsal Daire” iliflkisi ise, Azteklere
olan yak›nl›klar› nedeniyle, ayr›ca dikkat çekici-
dir.
Azteklerde “Ger” TasviriBize göre, Aztek mitosunun en önemli belgele-
rinden biri, resimli Historia Toltece-Chichimecaelyazmalar›nda yer alan ünlü bir resimdir (fiekil
10). Townsend, resmin sol ve sa¤ üstündeki
baklava dilimlerini, üçgenleri ve dairesel k›vr›m-
lar›, Culhuacan’›n k›vr›ml› tepeleri; yedi adet
bölümü, yedi ma¤ara (Chicomoztoc); ma¤ara-
n›n içindekileri yedi kabile; giriflte rahip olarak
niteledi¤i kiflinin de, elindeki büyülü malzeme-
siyle girifl k›sm›na vurdu¤u fleklinde de¤erlen-
dirmektedir.47
Ancak bize göre durum çok daha karmafl›k-
t›r. Yukar›da ve tam ortada, olas›l›kla tuvalin k›-
s›tl› olmas› nedeniyle, kaynak noktas› ters virgül
fleklinde gösterilmifl akarsu, sol tarafa do¤ru
ilerleyip tam ortaya yak›n bir yerdeki köprünün
alt›ndan, afla¤›da a¤aç fleklindeki tasvirin etraf›n›
saracak biçimde inmektedir. Bir volkan püskür-
mesinin betimlendi¤i çizimde, akarsuyun özel-
likle d›fl çeperleri, volkandan akan tektonik
ak›nt›yla kararm›flt›r. (Katranl› Nehir, Erk Neh-
ri, Lo Nehri, Ölüm Denizi, Akheron Irma¤›?)
Bu kara renkli at›k, akarsuyun yukar›lar›na do¤-
ru gittikçe aç›lmakta ve köprüden yukar› k›sm›
tamamen berrak halde görülmektedir. Akarsu-
yun bu k›sm›nda, tafl döfleme gibi görünen iflle-
me tarz›, nehrin di¤er k›s›mlar›ndan buraya
do¤ru kaç›p yaflam savafl› veren bal›klar›n yo-
¤unlaflmas›n› tasvir etmektedir. Alt k›s›mda,
püskürmeden zarar görenler, dirsekten sonras›
tasvir edilmifl kola ait bir el, olas›l›kla kurtulma-
ya çal›flan bir insan yüzü olabilecek figüre do¤ru
uzanmaktad›r. Di¤er tarafta ise, belki zarar gö-
ren mekânlar› sembolize etmifl olabilecek, s›n›r-
lar› çift çizgiyle betimlenmifl baklava dilimi flek-
liyle iki adet sembol ve bunun üst k›sm›ndaysa,
kara at›¤›n içinde kalm›fl bir bitki motifi; sol ve
sa¤ üst bölümlerde yer alan baklava dilimleri,
üçgenler ve dairesel k›vr›mlar, Azteklerin Orta
Amerika’ya gelifl yollar›ndaki topra¤›n verimsiz-
li¤ini betimleyen yar›lm›fl toprak parçalar›n›, her
iki tarafta yer alan çiçek ve dikenli kaktüsler ise,
yolculuklar› s›ras›nda geçtikleri çölleri; sa¤ ta-
rafta, akarsuyla kaktüs aras›nda betimlenmifl,
bafl›nda kurt mask› ve postu olan figür, sa¤ dizi-
nin üzerinde çömelmifl. Önünde, içindeki siyah
s›v›y› göstermek üzere, kenarlar› sur mazgallar›
biçiminde iflli olan bir kab›n kenar›nda, elindeki
a¤aç (metal ?) çubu¤u döndürerek k›zd›rmakta
ve ç›kan k›v›lc›mla kab›n içine koydu¤u petrolü
yakmaktad›r. Yakt›¤› ateflin alevleri, uç k›s›mla-
r›nda volütler oluflturan k›vr›ml› dalgalar halin-
de gösterilmifltir; insanlar, bu felaketten kurtul-
mak için, dar bir geçitten, içinde yedi ma¤ara
bulunan bir alana s›¤›nm›fllard›r. Chicomoztoc
ma¤aralar›n›, sol alttan itibaren, M. I-VII48 nu-
maral› odalar olarak kodlayacak olursak, fia-
manlar›n yer ald›¤› III numaral› ma¤ara haricin-
de, her ma¤arada yer alan bir liderin, di¤erlerin-
den daha süslü bir mi¤ferle tasvir edilmifl oldu-
mimar•ist 2007/1 83
KENT ARKEOLOJ‹S‹
¤u görülmektedir.
M. I: Ma¤aran›n en dibinde yer alan ve bafl›n-
daki mi¤fer süsünden k›demli oldu¤u anlafl›lan
kiflinin önündeki befl figür, orta mekândaki (gal
golompt) iki fiaman’›n ritüelini merakla izle-
mektedirler. Bu figürlerin gençlerden olufltu¤u
anlafl›lmaktad›r.
M. II: Olas›l›kla, ma¤aran›n arkas›ndaki bir
aç›kl›k, lav ya da katranl› suyun içeri girmemesi
için tafllarla kapat›lm›flt›r. Mi¤feri, di¤erlerinden
daha süslü görünen figür dahil, üç kifli ortadaki
fiaman ritüeline bakmaktad›r. Bu ma¤aran›n,
di¤er M. I ve M. III numaral› ma¤aralarla birle-
flim köflelerinde birer figür daha var. Bu kifliler,
bu ma¤aran›n özel bir yer oldu¤una iflaret edi-
yor.
M. III: Arkada, cinsel organ› betimlenerek, be-
reketi sembolize eden, öndeyse bafl›nda jaguar
postu olan iki fiaman, yine ortadaki di¤er iki fia-
man’› izliyorlar. Ortada solda tasvir edilen fia-
man’›n, bu ma¤aradan ç›kt›¤›, siyah lekeler ha-
linde betimlenmifl ayak izleriyle gösterilmifl.
M. IV: Tepe noktas›nda ve ortada yer alan ma-
¤ara, di¤erlerinden çok daha önemli tutulmufl-
tur. Arka tarafta, odunlarla yak›lm›fl atefl tasvir
edilmifl. Bu odan›n, kutsal atefl odas› (Hoimar)
oldu¤u anlafl›l›yor. Ateflten uzakta durmaya ça-
l›flan üç portrenin sa¤›nda üç odun parças› var.
Bunlardan, öndeki iki kiflinin orta alt›na düflen
bir odunun ucunda alev var; yani yanmakta
olan bir odun parças›. Buradan d›flar›ya do¤ru
uzanan ayak izlerine göre, ma¤araya uzanan ge-
çitten d›flar›da ve alt soldaki iki fiaman’a kadar
geliyor. Buradaki fiaman, aç›k renk giysili ve
sandaletli. S›rt›na, yine aç›k renkte tüylü pelerin
giymifl. Bafl›nda yumurta biçiminde kabart›l›
da¤ tasvirleri (kad›nlarda polymastos, erkeklerde
polyphemos)49 ve ensesinden bafl›n›n önüne
do¤ru uzanan çatall› dilini ç›karm›fl y›lan var.
fiaman, d›flar›da, sa¤da yer alan siyah giysili düfl-
man›yla, birbirlerine a¤›zlar›ndan atefl üfleyerek
savafl›yor ve düflman›n› yeniyor. Bunu, ma¤ara-
ya sa¤ salim geri dönmesinden anl›yoruz. Eliyle
tuttu¤u cinsel organ, merkezden çevreye do¤-
ru, ›fl›nsal biçimde yedi kez yinelenerek tasvir
edilmifl. Yani, bunu düflmanlar›na karfl› pervane
gibi sallayarak onlar› tehdit ediyor. Bu fiaman’›n
ayak izleri, daha sonra geçitten ilerleyerek geri
dönüyor. Ayak izlerinden, orta mekânda sa¤dan
ikinci fiaman’›n bu fiaman oldu¤u vurgulan›yor.
M. V: Bu ma¤arada dikkati çeken, bedensiz ve
tek olarak betimlenmifl güçlü bir kol taraf›ndan,
arkas›ndan korunan figürün bir kad›n oldu¤u
anlafl›l›yor. Bu kolun sol afla¤›s›nda ve kad›n fi-
gürünün arkas›nda, küçük bir kafatas› gösteril-
mifl. Bu figür, olas›l›kla kad›n›n ölen çocuklar›n›
ya da bir çocu¤unu temsil ediyor. Kad›n›n di-adem fleklindeki bafll›¤›n›n alt›ndan, saç, kumafl
ya da tülbent olabilecek bir nesne, boynunun
alt›ndan geçmekte. Yan›ndaki di¤er üç figür er-
kek; olas›l›kla bu kad›n›n çocuklar› olabilir.
Hepsi de, ortada cereyan eden olay› izliyor. Be-
flinci ve alt›nc› ma¤aralar aras›ndaki köflede, yine
ayn› olay› izleyen bir figür bafl› daha var.
M. VI: Ma¤aran›n a¤z›, di¤er hiçbir ma¤arada
görülmedik biçimde, loca fleklinde kapat›lm›fl ve
bunun arkas› tafllarla desteklenmifl. ‹çinde, sol-
dan ikinci figürün bafl›nda, tüm toplumun lide-
ri oldu¤unu gösterecek flekilde, uçlar› öne do¤-
ru uzanan boynuzlu tac› var. Locan›n hemen
sa¤ ve solunda, M. II’de oldu¤u gibi, her iki
köflede, bu kez ikiflerden dört ayr› figür daha yer
al›yor. M. II ve M. VI numaral› ma¤aralarda
görülen bu figürler, olas›l›kla ma¤aradaki de-
¤erli flahsiyetlerin korumalar› olmal›d›r. Burada-
ki askerler, kenarlar› aç›k renk, üst k›s›mlar› yük-
sek ve koyu renkli, ensede arkaya do¤ru k›vr›k
olan mi¤ferler giymifl vaziyette.
M. VII: Bu ma¤ara, di¤erlerinden daha kalaba-
l›k olmas›yla dikkat çekiyor. Geri planda, yüksek
tolgal› bir kifliyle beraber yedi figür tasvir edil-
mifl.
Ma¤aralara girifl koridorunun hemen a¤z›n-
da ve soldaki fiaman’›n yüzünde savafl boyas›
fiekil 10.Historia ToltecaChichimeca’da yer alanünlü resim. Resim,Townsend taraf›ndan,“Culhuaca’n›n k›vr›ml›tepelerini ve da¤›n rahmibiçimindeki yedi ma¤aray›(Chicomoztoc) betimliyor.‹çinde yedi kabile var vebir rahip büyülümalzemesiyle giriflevuruyor,” fleklindeyorumlanm›flt›r.
84 mimar•ist 2007/1
KENT ARKEOLOJ‹S‹
var. Yan›ndaki di¤er fiaman’la birlikte, atefl oda-
s›ndan ç›km›fl. S›rt›, aç›k renk pelerinli. Bafl›nda,
da¤ tasvirli mi¤fer yer almakta. Sol elini selam
vaziyetinde kald›rm›fl. Sa¤ elinde tuttu¤u yay ve
oka ek olarak, cinsel organ›n› karfl›s›ndaki siyah
giysili fiaman’a do¤ru uzatm›fl. Bu fiaman da,
daha sonra içeri girerek, kap›daki di¤er fiamanla
birlikte ritüel dansa kat›l›yor. Sa¤daki siyah giy-
sili fiaman, çok uzun tüylü tolgal›, s›rt›nda hay-
van tüylü pelerini var. Elinde tuttu¤u uzun sap-
l›, ucunda bir çam kozala¤› bulunan sarmafl›k ve
asma yapraklar› bir kurdeleyle sar›l›, üzerinde
zillerin olabilece¤i, Dionysos’un kutsal sembo-
lünü (thyrsos)50 ma¤aran›n içine do¤ru uzat-
m›fl. A¤z›ndan, di¤erlerine göre daha k›sa mesa-
fede alev f›flk›rtm›fl. Her iki siyah giysili figürün
ard›ndaki sembolik nesnelerin de üzerinde, si-
yah k›n içindeki k›l›ç var. Tasvir, bu kiflilerin
düflmanl›klar›n› ya da ritüel bir ayini ifade edi-
yor olabilir.
Sahnenin sa¤ alt köflesindeki, kuflkusuz tüm
eserin en önemli figürlerinden biridir. Burada,
bafl afla¤› tasvir edilmifl olan Hayat A¤ac›’n›n
içinde, ç›plak ve canl› vaziyette, gülen e¤lenen
bir insan figürü, belki yeni do¤mufl bir çocuk
(Adem ?) tasvir edilmifl. Hayat A¤ac›, bu çocu-
¤u felaketten koruyor gibidir. Üçgen biçimin-
deki Hayat A¤ac›’n›n tepe noktas›ndaki ma¤a-
ran›n önünde, y›ld›za benzer biçimde, etraf›na
ayd›nl›k saçan bir bölge betimlenmifl. Sanki,
a¤ac›n kökünden bir ›fl›k f›flk›rmaktad›r. Ma¤a-
ran›n üstünde, olas›l›kla küçük çocu¤u koru-
makla görevli, mi¤ferleri farkl› iki bafl görülü-
yor. Bu tasvir, Hayat A¤ac›’n›n, bu ma¤aran›n
içinde oldu¤unun anlat›lmak istendi¤i fleklinde
yorumlanabilir görünmektedir.
Ortada (Gal Golomt’un Mekân›), ‹ki fiaman’›nKarfl›l›kl› Ritüel Dans SahnesiHer iki fiaman’›n da ayn› kabileden ve d›flar›da-
ki aç›k renk giysili fiamanlar olduklar›, ayak izle-
rine ek olarak, giyim ve yüz tiplerinden sahip
olduklar› sembollere (atribü) kadar ayn› flekilde
tasvir edilmifl olmalar›ndan anlafl›l›yor. Her iki-
sinin elinde de yay var. Soldakinin sa¤ elinde ay-
r›ca ney’e (kaval-flüt ?) benzer bir enstrüman
mevcut. Sol ve sa¤ ellerinde, karfl›l›kl› olarak
tuttuklar› bardak ya da testiye benzer objelere
do¤ru, a¤›zlar›ndan k›sa mesafeli atefl üfürüyor-
lar. Bu kaplar›n içinde bilemedi¤imiz s›v› ya da
maddenin ›s›nmas›yla oluflan buharlaflma olay›
olas› görülebilir. Bu haliyle, bu ritüelin bir bu-
hurdanl›k (tütsü) dans› oldu¤u anlafl›l›yor. Rapa
Nui adas›ndaki benzeri bir ritüel ayinde, fia-
manlar›n uyuflturucu maddeyle, etraf›ndakileri
kendinden geçirdi¤i ve daha sonra insan eti yi-
yerek yamyaml›k yapt›klar› bilinmektedir.51
Eserde, özellikle M. VI ve M. VII’deki insan
tiplemelerinde, çekik gözlü figürler, flayet bir
rastlant› de¤ilse dikkat çekicidir. Yüzü savafl bo-
yal› fiaman, bize K›z›lderilileri hat›rlatmaktad›r.
Burada üç ›rk tan›mlamas› (olas›l›kla Mo¤ol,
Çinli ve Aztek-K›z›lderili), aksi yönde bir zorla-
ma olmad›kça, do¤al olarak bizi Asya’da Çin ve
Mo¤olistan’a götürmektedir. Buradaki tektonik
arazi, büyük püskürmeye iflaret eden büyük lös
ve Zhoukoundai’deki (Chou-Kou-Tien) ma¤a-
ralar nedeniyle, atefli ilk keflfeden Homo erec-
tus’u (Sinanthropus Pekinensis) hat›rlamamak
oldukça zordur. Tasvirin üst sa¤›nda, kurt pos-
tuyla tasvir edilmifl ç›plak insan figürünü, bura-
dan afla¤›daki di¤er tasvirler aras›nda bir daha
görmek mümkün de¤ildir. Yani bu figür, geç-
miflte kalm›fl, tarihî bir figürdür. Aztekler, atefli
ilk keflfeden Homo erectus’u unutmam›fllard›r.
Bereketsiz topraklar›n sembolü olarak tasvir et-
tikleri kaktüsler ise, büyük olas›l›kla, Bering Bo-
¤az›’ndan ya da büyük felaketten sonra karaya
ç›kt›klar› Kuzey Amerika’daki bir noktadan, gü-
neye do¤ru takip ettikleri K›y› Da¤lar› (Coast
Range) ve Kayal›k Da¤lar› (Rocky Mountains)
aras›nda kalan kurak bölgenin güneyindeki Gila
ve Mojave çöllerinden kalan bir miras olmal›d›r.
Tasvir bize, ister istemez Stewart’›n “ger”
hakk›nda yukar›daki anlat›lar›n› hat›rlatmakta-
d›r. Yazar›n bu anlat›lar›, sanki bu tasvire at›f ya-
par gibidir. Hele, ger ve kutsal daire yan›nda,
“katranl› nehir” olarak tan›mlanan Yunanis-
tan’daki Akheron Irma¤›, Çin’de, Datong tek-
tonik alan›ndaki kutsal “Lo”52 Nehrinin tanr›-
ças› hat›rland›¤›nda, yap-bozun çeflitli parçalar›
daha bir yerine oturmaktad›r.
SonuçTinsel mimarinin bafllang›çtan bu yana, insan›n
yarad›l›fl öyküsünü dile getirmeye çal›flan, daire-
sel planl› ve kubbe fleklinde tasar›mlanm›fl yap›-
lar›n, zaman içinde ve kuramsal olarak, teknolo-
jiyle birlikte geliflip biçimlendi¤i, ancak, temel
kurallarda hiçbir de¤iflikli¤in oluflmad›¤› anlafl›l-
maktad›r.
Bafllang›çta tholos planl› praitorionlarda,53
Hayat A¤ac›’n› temsil eden Aiol, ‹on ya da Dor
ve Korinth üsluplar›ndaki sütun ve sütun bafll›k-
lar›n›n, gö¤ü temsil eden kubbe fleklindeki üst
örtüsüyle, gerin içinde sembolize edilen Hayat
mimar•ist 2007/1 85
KENT ARKEOLOJ‹S‹
A¤ac›’n› örnekledi¤i kuflkusuzdur. Ancak, çeflit-
li tanr›lar için infla edilen büyük boyutlardaki ta-
p›naklar›n çat›lar›, zaman›n teknik sorunlar› ne-
deniyle kubbe fleklinde örülememifltir. Bu ne-
denle sonraki dönemlerde, gerek duyulan ge-
reksinim ve gerekse daha görkemli yap›lar olufl-
turma ere¤i ad›na infla olunan praitorionlarda
da, di¤er tap›naklarda oldu¤u gibi, tholos pla-
n›ndan vazgeçilmek zorunda kal›nd›¤› anlafl›l-
maktad›r.
Ante, Pronaos ve Naos plan›ndaki tap›nakla-
r›n çat›lar›n› örtmek için en uygun infla tekni¤i,
kuflkusuz çift pahl› çat› sistemiydi. Bu sistemde
Gökkubbe’nin, tap›naklar›n cephesinde ve sü-
tun dizilerinin üzerinde yer alan arflitrav ve fi-
rizlerin de üstüne yerlefltirilen üçgen biçiminde-
ki al›nl›klarda (aetos), biçimsel olarak kubbe
tekni¤inden çok farkl› da olsa, Gökkubbe’nin
temsil edildi¤i aç›kt›r. Al›nl›¤a yerlefltirilen tanr›
ve tanr›ça kabartmalar›, Gökkubbe’ye en yak›n
olacak flekilde, Olympos tanr›lar›n›n tasvirlerini
içermektedir. Baz› tap›naklarda, al›nl›¤›n tam
ortas›nda ve yanlarda daha küçük boyutlarda ol-
mak üzere kör pencere ya da aç›kl›klar›n, tanr›-
lar›n epiphaneias›n› temsil etmesi, bu varsay›m›
destekler içeriktedir.
‹Ö 560-550’ye tarihlenen, Arkaik Didyma-
ion Apollon mabedinin inflas›n› gerçeklefltiren
‹onyal› mimarlar, Helenistik dönemde de ola-
¤anüstü plan ve büyüklü¤e sahip yeni tap›nakla-
r›nda (51,13 x 109,34 m), naosun (sella-sekos ya
da adyton) üzerini, arkaik tap›nakta da oldu¤u
gibi aç›k b›rakm›fllard›r. Bundan amaç, Tan-
r›’n›n yaratt›¤› Gökkubbe’nin varl›¤›n›n, çift
pahl›, insan eliyle yap›lm›fl çat›ya ye¤ tutulmufl
olmas›d›r. Antik ‹on mimarlar›n›n daha bafllan-
g›çta düflünüldü¤ü anlafl›lan bu tasar›mlar›yla,
probleme getirdikleri mükemmel çözümü tak-
dir etmemek olanaks›zd›r. Geçmiflten gelen
köklü ve zengin bir mimari bilgi ve deneyime
sahip ‹onyal› mimarlar›n, bu muhteflem yap›n›n
üzerine, onunla ba¤daflacak baflkaca bir üst ör-
tünün yak›flt›r›lamayaca¤›n› öngörmüfl olduklar›
aç›kt›r. Bu noktada, onlar›n yetenekleriyle yara-
t›c› zekâlar›na hayran olmamak elde de¤ildir.
Bugün bir bölümüyle de olsa tüm görkemiyle
ayakta duran Helenistik Didymaion, ‹Ö 300-‹S
200 tarihleri aras›nda infla edilmiflti.54
Ancak, ‹stanbul’daki örnekleri genelde 5-6.
yüzy›llara tarihlenen, fakat infla tarihi tam olarak
bilinmemesine ra¤men bir Pagan tap›na¤› olan
oktagonon plan›ndaki Zeus Hippios tap›na¤›-
n›n kubbesinde uyguland›¤› san›lan yaprak tu¤-
la infla tekni¤inin, bu yüzy›llardan çok önceleri-
ne ait oldu¤u aç›kt›r. Kentte, bu teknikle birlik-
te geliflen kubbe mimarisinin en güzel örnekle-
rini, Iustinianus döneminde Iustinianus Boule-
uterion’u (Senat-Senato) girifli,55 Khalke Kap›-
s›56 ve Ayasofya Camii’nde57 görmemiz müm-
kündür. Ancak, Constantinus ve o¤lu Constan-
tius dönemlerinde infla olunduklar› bilinen Fa-
tih’teki Hagioi Apostoloi Kilisesi, Çemberlitafl
Akakios, Aya ‹rini (Hagia Eirene) ve Kad›rga
(Heptaskalion, Eptaskalo, Skala) Havariyyun
kiliselerinde58 tespit edilebilen kubbe mimarisi-
nin varl›¤› nedeniyle, bu tekni¤in bilinenden
çok daha eskiye, yani Constantinus dönemine
kadar uzand›¤›n› söylemek mümkündür. ‹stan-
bul’da günümüzde hâlâ daha ayakta durmakta
direnen Sphendone’deki kemer, çapraz ve beflik
tonozlar, yukar›daki tespitlerimizi do¤rular ni-
teliktedir.
H›ristiyanl›kla di¤er baflka dinlerde var olan
de¤iflik mimari tarzlar› kuflkusuz ortadad›r. An-
cak, temel kurgunun, günümüzde de büyük bir
ço¤unluktaki süreklili¤i dikkat çekicidir. Bunun
bir rastlant› m›, yoksa temel içgüdülerimizde
süregelen bir gelene¤in dürtüsü mü oldu¤u ko-
nusunda bir kan›t ileri sürmek, flimdilik oldukça
güç görünmektedir. Dikkat çeken en önemli
unsur, Mezopotamya, M›s›r, Anadolu ‹on ve
Yunan tap›naklar›yla tholos planl› praitorionlar
haricinde, dikdörtgen planl› ve çift pah çat›l› ya-
p›lar›n ard›ndan, ‹stanbul’da Byzantion dönemi
sonlar›nda ortaya ç›km›fl olabilecek kubbe mi-
marisinin, adeta ‹stanbul’a has bir ekol haline
dönüflmesi ve Aya ‹rini Kilisesi’nden sonra,
dünyadaki en görkemli oluflumunu Ayasofya
Camii’nin (Hagia Sophia Kilisesi) mimari strük-
türünde bulmufl olmas›d›r. Yap›, gerin mimari-
deki abideleflmifl bir biçimselidir. Bu nedenle,
günümüze kadar tüm ihtiflam›yla ayakta kalm›fl
bu eser, geçmiflimizle olan anlaml› ba¤lant›s› ve
sahip oldu¤u muhteflem mimarisiyle son derece
önemli bir yap›d›r.
Azteklerin Historia Tolteca-Chichimeca be-
timlemesi, bize göre; Mo¤olistan’daki tektonik
alanda yaflanan volkanik hareketler, buzul dö-
nemlerinde ma¤aralardaki yaflam, ateflin keflfi ve
fiaman ayinlerindeki tap›nmalar yan›nda, çok
önemli baflka bir fleyin, Maya ve Azteklerin kö-
kenine de iflaret etmektedir.59 Bu önemli olay,
eserin tamam›na genel olarak bak›ld›¤›nda, ya-
narda¤›n bacas›na iflaret eden ve giriflin iki ya-
n›ndaki volütten sonra, baca fleklinde yukar›ya
uzanan bölümlerin, bir a¤ac›n kök ve gövdesi-
86 mimar•ist 2007/1
KENT ARKEOLOJ‹S‹
ni, ma¤ara fleklindeki bölümlerin ise a¤ac›n dal
ve yaprakl› bölümüne iflaret eder olmas›, yani
“Hayat A¤ac›”n› tasvir etmesidir. Mo¤olistan
ve Çin’de meydana gelen olay, buradan Pers,
Urartu, Mezopotamya ve M›s›r’a kadar uzanan
bir çizgide yer alan Hayat A¤ac› motifleriyle
Anadolu ‹on ve Yunan kültürlerinin kap›lar›na
dayanm›flt›r. Bat› Anadolu’da Aiol,60 ‹on,61
Dor62 ve Korinth63 nizamlar›nda sembolize
edilmifl sütun ve bafll›klar›, geçmiflteki stilize
Hayat A¤ac› motiflerine kadar uzanan bir evrim
geçirmifltir.
Bu ifade, Dor nizam› tap›naklarda, sütun
bafll›klar›n›n, volkan›n çanak fleklinde d›fla do¤-
ru aç›lan krater fleklindeki tasvirleriyle, Korinth
nizam›nda, volkan patlamalar›ndan sonra ortaya
ç›kt›klar› bilinen yeni p›narlar gibi, hayat bulan
do¤ada açan çiçekleri betimleyen Akanthus
(Kenger), lotüs ve palmet motiflerinin adeta ka-
bar›p taflt›¤› bir sepete benzeyen Korinth bafll›k-
lar›nda biçimlenmifltir. Dolay›s›yla, hangi ni-
zamda olursa olsun, antik tap›naklarda, Gök-
kubbe’nin temsil edildi¤i aç›k olan al›nl›klardaki
tanr› ve tanr›çalarla ilgili mitolojik sahnelerin,
sembolik Hayat A¤ac›’n› temsil ettikleri kuflku-
suz olan bu sütun ve sütun bafll›klar›n›n üzerin-
de kurulu oluflu, son derece ilgi çekicidir; hele,
gündüzleri do¤al ›fl›k kayna¤› olan güneflin, bu
tap›naklar›n hemen üstünde yer alan görüntüsü
düflünüldü¤ünde.
Townsend’in Teocalli (kutsal ev) olarak nite-
leyip olas›l›kla bir kral taht› dedi¤i üzeri rölyef-
lerle süslü tafl eser, bu yönden son derece dikkat
çekicidir (fiekil 11). Cepheden, Asya’da da ör-
nekleri görülen basamakl› piramidal yap›lara
benzeyen eserin, öndeki basamaklar›n›n iki ya-
n›nda iki sütun bulunmaktad›r. Oturma yeri, iki
sütun üzerinde tafl›nan gökyüzü düzlü¤ü,64 da-
yanma yerindeki gökte ise günefl (günefl kursu)
temsil edilmifltir. Soldaki sütunun orta k›sm›n-
daki kare çerçeve içinde, evrenin bafllad›¤› mito-
lojik tarihe iflaret eden “1 Tavflan” iflareti;65 sa¤-
daki sütunun yine ayn› yerinde Motecuhzo-
ma’n›n taç giydi¤i 2 Kam›fl y›l› (1502) gösteril-
mifl. Bu çerçevede taht, büyük olas›l›kla bu kra-
la ait olmal›d›r. Aztekler, y›llar›n yanlar›na birta-
k›m iflaretler ekleyerek bunlar› sembolize etmifl-
lerdir. Ancak, bu sembollerin Hayat A¤ac›’na
benzemesi dikkat çekicidir; yanlarda zikzaklar
oluflturan dört parçal› yatay bir desen, buradan
yukar›s›n› sütun bafll›¤› fleklinde nitelenmesine
neden olmaktad›r. Her iki sütun bafll›¤›n›n üze-
rinin sepet ve çiçek motifleri fleklindeki tezyin
ve üzerlerindeki ‹on nizam›ndaki volütler, biz-
lere ‹on-Korinth nizam› sütun bafll›klar›n› hat›r-
lat›r gibidir; eserin en üst ve arka k›sm›nda, or-
tadaki Günefl Diski’nin sol yan›nda, ayakta, ba-
fl›nda sinekkuflu bafll›kl›, sa¤ aya¤› Atefl y›lan› bi-
çimli, tanr›laflt›r›lm›fl kahraman Huitzilopochtli,
sa¤da ise tlatoani I. Motecuhzoma (Montezu-
ma, 1440) tasvirleri yer almaktad›r.
Eserdeki “1 Tavflan” y›l›n› gösterir iflaretle,
K›rg›zistan’da, Karakol Altay’da bulunan tavflan
kulakl›, s›rt, kol ve ayaklar› kufl tüyleriyle süslü,
kuyruklu bir posta bürünmüfl figür aras›ndaki
benzerlik ilgi çekicidir (fiekil 12). Buradaki y›l
kutlamalar›n›n yeni y›l ya da bahar flenlikleri, ya-
ni y›l›n gündönümü ve ekinoks dönemleriyle il-
gili oldu¤u ileri sürülebilir görünmektedir.66
Eseri genel olarak irdeledi¤imizde, antik ta-
p›naklarla, Asya’da do¤an piramitler aras›nda
bir ba¤ kurmam›z olas›d›r. Burada da, Gökkub-
be sütunlar üzerinde tafl›nmakta, piramit basa-
maklar›ndan iki yan›nda tanr›laflt›r›lm›fl kahra-
man ve kral olan kiflilerin tasvir edildi¤i günefle,
basamaklardan ç›k›larak ulafl›lmaktad›r. Güneflin
solundaki figürün sa¤ aya¤›na sar›l› Atefl y›lan›
bizlere, Çin’de Datong bölgesindeki volkanlar-
la ilgili olarak, eserin kayna¤› hakk›nda bilgi
vermesi yönünden önemlidir.
Güneydo¤u Asya kültürlerinde gerçeklefltiri-
len flenliklere hâkim unsur, a¤z›ndan atefl f›flk›r-
tan ejder (y›lan) sembolüdür. Bu k›vr›mlar›n
içinde kor halindeki lavlar, ejderin a¤z›ndan ç›-
kan atefl olarak sembollefltirilmifl olmal›d›r. Da-
ha çok Kore, Çin, Mo¤olistan, Tayland, Bir-
manya, Laos, Malezya, Endonezya, Java, Ja-
ponya, Vietnam, Filipinler ve Borneo’da da
kutlanan festivallerde görülen ve geçmifli, flim-
fiekil 11.Piramit tap›nak fleklindeyap›lm›fl Teocalli (kutsalev) Tafl ve çizimi.Olas›l›kla MotecuhzomaXocoyotzin’e (1466-1520)aittir.
fiekil 12.Karakol Altay’da bir duvarpetroglifinde tespit edilentavflan kulakl›, s›rt› tüylerlesüslü ve Kuyruklu fiamantasviri.(http://vm.kemsu,ru/enindex.html)
mimar•ist 2007/1 87
KENT ARKEOLOJ‹S‹
dilik yaklafl›k olarak 2500 y›l öncesine dayand›-
r›lan “ejder” sembolünün ve ‹Ö 3. bin Ege
göçlerinin kayna¤›, ‹Ö 3500’lerde Do¤u As-
ya’da yaflanan tektonik felakettir.
Sorun, tüm betimlemelerin, olay›n üzerin-
den geçen binlerce y›l sonras›nda, kaynakta
oluflmufl olaylardan haberdar olarak m›, yoksa
içgüdüsel ve geleneksel dürtülerden yola ç›ka-
rak m› yarat›lm›fl oldu¤udur. Bize göre, günü-
müze dek çeflitli destan ya da mitoslarla ulaflm›fl
olan bu olaylarda kuflkusuz gerçek pay› çok
yüksektir. Mayalara ait Chilam Balam kitab›n-
daki fliirin, o gün olanlar›, gerçe¤e en yak›n fle-
kilde betimledi¤i kan›s›nday›z.
F›rat Düzgüner, Arkeolog
Notlar:
1. Antik Anadolu ‹on ve Yunan kültürlerinde, agoran›n
yan›nda infla edilen praitorionlar, sitenin yönetim
örgütünün topland›¤› yerlerdi; Gyllius taraf›ndan Yunanca
olarak verilen bir dizede, yap›n›n ad› “praitorion” olarak
geçmektedir: Gyllius, P. (1997) ‹stanbul’un TarihiEserleri, Çev. E. Özbayo¤lu, Eren Yay›nc›l›k, ‹stanbul,
s.126. Kaynaklarda, Latince olarak Prytaneum, Prytaneium
olarak geçmektedir: Metin, S.; U¤ur, T. (2003) SanatKavram ve Terimleri Sözlü¤ü, Remzi Kitabevi, ‹stanbul,
s.196. Secda, S. (1990) Arkeoloji Sözlü¤ü, ‹nkilap
Kitabevi, ‹stanbul, s.127. Baz› arkeologlar Atina
Praitorionunun tholos plan›nda oldu¤unu söylemektelerse
de, baz›lar› bu sav› reddetmektedir. Priene’deki praitorion,
Ekklesiasterion’un (C), sa¤›nda “D” harfiyle kodlu olarak
gösterilmifltir: Robertson, D. S. (1969) Greek And RomanArchitecture, Cambridge University Press, London, s.388,
Fig.84.
2. Müller-Wiener (1998) ‹stanbul’un TarihselTopografyas›, Çev. Ü. Say›n, Yap› Kredi Yay›nlar›, ‹stanbul,
s.86.
3. Naosun üzerini örten ana kubbenin de üzerinde yer alan
ve Procopius’un Menoeides-bicornis Luna dedi¤i küçük
yap›. Düzgüner, F. (2004) Iustinianus Dönemi’nde‹stanbul’da Yap›lar, Procopius’un Birinci Kitab›n›nAnalizi, Arkeoloji ve Sanat Yay›nlar›, ‹stanbul, s.xv, 62,
73, Fig.2, 36, 61. Düzgüner (2006) “Ayasofya’n›n
Mimarisi ve Kubbesinin Tan›m›”, mimar.ist, say›: 19, s.89-
95.
4. Düzgüner (2006) “Ayasofya’n›n Mimarisi ve
Kubbesinin Tan›m›”, mimar.ist, say›: 19, s.89-95.
Düzgüner (2004) Iustinianus Dönemi’mnde ‹stanbuldaYap›lar, Procopius’un Birinci Kitab›n›n Analizi, Fig.36.
5. ‹spanyol rahipleri bafll›ca Aztek rahiplerini toplant›ya
ça¤›r›p eski dinlerini terk etmeleri gerekti¤ini bildirdi¤inde,
Aztek baflrahibinin verdi¤i yan›t için bkz.: Townsend,
Richard F. (2001) Aztekler, Çev. M. Özdemir, Arkadafl
Yay›nevi, Ankara, s.116, 117.
6. Bu güzel makaleyi dilimize kazand›ran Sn. Kemal
Menemencio¤lu’na teflekkürlerimizi sunmay› bir borç
biliriz. Makaleden, konumuzla ilgili bölümleri seçerek
ald›k. Ancak, tamam› mükemmel olan makale için bkz:
Odigan, Sarangerel (Julie A. Stewart), “Golomt Center for
Shamanist Studies”, Ulaanbaatar 1997, Mongolia, Çev. K.
Menemencio¤lu. www.hermetics.org/samanizm.html.
7. kerdi: Kâflgarl› Mahmûd (2005) Divânü Lugâti’t-Türk,
Çev. Uy. Düz. S. Erdi-S. T. Yurteser, Kabalc› Yay›nevi,
‹stanbul, s.305. Germek: ML./VII, s.522. Yurt: Kâflgarl›
Mahmûd, bu kelimeyi “harabe halindeki eski yerleflimler”
olarak aç›klamaktad›r: Kâflgarl›, M., a.g.e., s.713.
8. Toroo: Ön Asya kültürlerinde “Hayat A¤ac›”.
9. Tafl y›¤›n› halinde abide, mezar ya da iflaret noktas›,
kurgan.
10. Bir Maya Chilam Balam kitab›ndan, “O gün” olanlar›
anlatan fliir için bkz: Coe, Michael D. (2002) Mayalar,
Çev. M. Özdemir, Arkadafl Yay›nevi, Ankara, s.1. Bu
konuda, üçüncü zamanda Mo¤olistan ve Do¤u Çin’de
Yen-Men, Datong Jingbohu, Longang ve Kuandian
tektonik alanlar›ndaki volkanik faaliyetlerle, Alp-Himalaya
do¤rultusunda yaflanan çökme ve yükselmeler yan›nda,
dördüncü zamanda da bir süre devam etmifl olan, Büyük
Okyanus’taki, Avrupa’dakine benzer büyük çöküntüler göz
önünde tutulmal›d›r. Ancak, “Büyük Tufan” olay›, Do¤u
Asya’da, birtak›m kültürlerin olufltu¤u ‹Ö 3500 tarihlerine
rastlamaktad›r. Volcanology, Geochemistry and Petrology
[V]- Magmatic Processes Around the Pacific Region, H.
Lee, Department of Geosciences, National Taiwan
University; M. F. Chu, Department of Geosciences,
National Taiwan University.
www.agu.org/meetings/wp04/wp04-
sessions/wp04_V32A.html
11. “Ger” , volkan yap›s› ve “Toroo-Hayat A¤ac›”
karfl›laflt›rmas› için bkz: Büyük Dünya Atlas› (1985) Ark›n
Kitabevi, ‹stanbul, s.22.
12. Çatalhöyük’teki volkan tasviri, Mellaart taraf›ndan
Hasan Da¤›’n›n püskürmesi olarak kabul edilmifltir. Ancak,
kaz›larda bu püskürmeye ait herhangi bir kal›nt›
bulundu¤una dair not yoktur. Mellaart, James (1998)
Yak›ndo¤u’nun En Eski Uygarl›klar›, Çev. B. Alt›nok,
Arkeoloji ve Sanat Yay›nlar›, ‹stanbul, Res.51.
13. Discovering East-Java: BROMO Mountain; Page 1 of
4. www.eastjava.com/books/discovery/htm/bromo.html
14. Kâflgarl›, M., a.g.e., Harita (arka kapak içi).
15. Herodotos’un, eserinde “Herakles direkleri” olarak
geçen nesneler, büyük olas›l›kla, gücü nedeniyle gö¤e
do¤ru ancak onun dikebilece¤i farz edilen, Hayat A¤ac›’na
ait direkler, yani sütunlar olmal›d›r. Herodotos (1991)
Herodot Tarihi, Çev. Müntekim Ekmen, Remzi Kitabevi,
‹stanbul, s.I/203, II/33, IV/8, 42, 43, 152, 181, 185,
196, VIII/132.
16. Bu ayin biçimsel olarak ve genel anlamda, günümüzde
de devam edegelen Mevlevi ayinlerini hat›rlatmaktad›r.
17. Tafltan oyulmufl bir Maya totemi için bkz: Coe,
Michael D. (2002) Mayalar, Çev. M. Özdemir, Arkadafl
Yay›nevi, Ankara, s.120, 121, Fig.64.
18. Atefl tanr›s› Yunan-Roma mitolojilerinde Hephaistos ve
Vulcanos’tur. Erhat, Azra (2002) Mitoloji Sözlü¤ü, Remzi
Kitabevi, ‹stanbul, s.134, 135, 254-257, 290. Freud,
Sigmund (1999) Dinin Kökenleri, Çev. S. Budak, Öteki
Yay›nevi, Ankara, s.236, 237.
19. Kansu, fi. Aziz (1946) ‹nsanl›¤›n Kaynaklar› ve ‹lkMedeniyetler, C.I, Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›, Ankara,
s.94, 95.
20. Afl›boyas›: ansikl. Miner. Afl›boyas› do¤al mineral
pigmentidir. Sar› veya k›rm›z› renkte, ham veya kireçleflmifl
flekilde bulunur. Bir miktar hidratl› demir oksidin, hidratl›
alüminyum oksit ve silisin iyi belirlenmemifl kar›fl›m›
üzerine etkimesinden ileri gelir. Afl›boyas›nda bulunan
demir hidroksit oran› sabit de¤ildir; ayr›ca bu hidroksit
de¤iflik oranlarda k›rm›z› demir oksidiyle hatta manganez
oksidiyle kar›flt›r›labilir. Bunun sonucu, afl›boyas› k›rm›z›
rengini kaybederek k›z›l›ms› sar› veya koyu kahverengi bir
renk al›r, Meydan Larousse II, 217.
21. Mellaart, a.g.e., s.79, Res.62, 65, 67, 86;
Çatalhöyük’teki Uzakdo¤u tiplemesi için bkz: Mellaart,
a.g.e., Fig.82.
22. Mayalarda Venüs gezegeni için Coe, büyük olas›l›kla
Do¤u ve Güneydo¤u Asya kökenli oldu¤u gerek rölyef ve
heykelleri ve gerekse mitolojileriyle aç›k olan Maya
kültürünü, M›s›r kültürüne ba¤lamaktad›r (?). Coe, a.g.e.,
s.200, 214-217, Fig.137, 146e.
23. Asl›, Anadolu Kymeli (Aeolis-Alia¤a yak›n›nda
Namurtköy) babadan olan Hesiodos’a göre, Anadolu ‹on
mitosunda “Yafll› Adam”, Deniz ‹htiyar› olarak da an›lan
Dionysos’tur. Meydan Larousse XII, 157; Hesiodos, yine
bir Anadolulu (Karia-Hierapolis) Homeros’la birlikte
Anadolu ‹on mitolojisinin yarat›c›s›d›r. Meydan LarousseIX, 19; Deniz ‹htiyar›: Gyllius, Petrus (2000) ‹stanbulBo¤az›, Çev. E. Özbayo¤lu, Eren Yay›nc›l›k, ‹stanbul,
s.125.
88 mimar•ist 2007/1
KENT ARKEOLOJ‹S‹
24. Erhat, a.g.e., s.248.
25. Azteklerde Atefl tap›nak ve törenleri için bkz:
Townsend, a.g.e., s.138-140, Fig.63, 77; Azteklerde
Huixachtlan Atefl tap›na¤›ndaki ocakla, bir Sasani
serami¤indeki Atefl oca¤› karfl›laflt›rmas› için bkz: MeydanLarousse II, 258.
26. Gyllius, a.g.e., IV/II, s.175, 176. Düzgüner (2006)
“‹stanbul’da Günefl’in (Helios) Saray›: Boukoleon”,
Arkeoloji ve Sanat Dergisi 121, s.76.
27. Erhat, a.g.e., s.75.
28. Düzgüner (2006) “Byzantion Dönemi’ndeki
Kurgusuyla Bir Anadolu Mucizesi: ‹stanbul”, mimar.ist,say›.21, s.99, 100, fiek.9.
29. Günümüzde Çin s›n›rlar› içinde kalan, Xi’an’›n 140
kilometre güneybat›s›nda bulunan Büyük Beyaz Piramit’le
(Great White Pyramide) çevresindeki pek çok piramit.
Büyük Beyaz Piramit, 300 m. yüksekli¤iyle dünyan›n en
yüksek piramididir.
30. Herodotos, a.g.e., IV,62.
31. Bkz: Japonya’n›n güneyine Amami adalar›.
32. Kansu, a.g.e., s.95.
33. Tafllar›n üzerinde yer alan petrogliflerin, daha sonra
Yunan mitosunda Dionysos’un “Dendritis” unvan›na
(Dionysos Dendrites: He of the trees) ba¤l› olarak
“Dendrit-Dendrite” ad›yla an›lan sanatç›lar taraf›ndan
gerçeklefltirildi¤i anlafl›lmaktad›r, Meydan Larousse, V, 163.
34. Sözen; Tanyeli, a.g.e., s.196. Saltuk, a.g.e., s.127.
35. ‹skitlerde tanr›ça Hestia’n›n karfl›l›¤› Tabiti’dir.
Herodotos, a.g.e., IV.59.
36. Phoinikos (Ç›ral›, Yanartafl, Deliktafl): Strabon (1987)
Co¤rafya-Anadolu (Kitap: XII, XIII, XIV), Çev. A.
Pekman, Arkeoloji ve Sanat Yay›nlar›, ‹stanbul, s.194, 274.
37. Meydan Larousse XV, 125.
38. Meydan Larousse II, 258.
39. Mo¤ollarda ve Türklerde (Anadolu’da hâlâ devam
eden bir gelenektir) atefle ifleme yasa¤› ya da günah›, on
binlerce y›ld›r süren mitolojik gerçe¤in bir yans›mas›d›r:
Freud, a.g.e., s.235-241.
40. Düzgüner, ‹ustinianus Dönemi’nde ‹stanbul’daYap›lar-Procopius’un Birinci Kitab›n›n Analizi, Fig.2, 36,
40, 61, 68. Düzgüner (2005) “Ayasofya’n›n Mimarisi ve
Kubbesinin Tan›m›”, mimar.ist, say›: 18, s.89-95.
41. Düzgüner, a.g.e., Fig.62; Kubbe alt› etraf›nda yer alan
mekânlar›n say›lar›, birbirlerini tutmamas›na ra¤men,
Oktagonon yap› plan›yla, Historia Toltece Chichimeca
resmindeki orta mekân ve etraf›ndaki yedi ma¤aray›
karfl›laflt›r›n›z.
42. Robertson, age. s. 246-251, Fig. 104-105, plt.XVIa,
XVII. Behçet Ünsal, Mimari Tarihi, s. 515-519, Res. 539,
544.
43. Peccatori, Stefano; Zuffi, Stefano (2000) Art Book,Michelangelo, Çev. C. K. Emek, Dost Kitabevi Yay›nlar›,
‹stanbul, s.114, 115.
44. Maya ve Azteklerin atalar› olan Olmek ve Toltek
Çiçimeklerin Amerika k›tas›na geliflleri ‹Ö 4. bin ortalar›,
yaklafl›k ‹Ö 3500-3113 tarihleri aras›ndad›r. Townsend,
a.g.e., s.7, dn, 47, 83, Fig.15; Joseph, Frank (2005) Kay›pUygarl›k Atlantis, Çev. N. Nirmen, Dharma Yay›nlar›,
‹stanbul, s.252.
45. Antik Anadolu ve Yunan’da, askerî pelerin.
46. Townsend, a.g.e., s.38, 39, Fig.17, 18, s.98, Fig.47,
s.171, Fig.108, s.171, Fig.108.
47. Townsend, a.g.e., s.60, Fig.34.
48. M: Ma¤ara; I-VII dizesindeki ma¤ara numaralar›yla
birlikte sembolize edilmifltir.
49. Polymastos: Artemis’in çok memeli tasvirine benzer
flekilde, Polypemos: Çok tepeli da¤. Erhat, a.g.e., s.60,
250-251.
50. Meydan Larousse XIX, 226; Dionysos’un atrübüsü
“thyrsos”un, Yunanca olmay›p Orta Asya’dan gelme bir
kelime oldu¤u, ‹skit kral› ‹dan<thyrsos> ve Herakles’in,
Skythia’da do¤an büyük o¤lu Aga<thyrsos>: A¤abey-
thyrsos’tan anlafl›lmaktad›r. Bkz: Herodotos, a.g.e.,
IV.10,127; elde tafl›nan sapl› ya da saps›z çeflitli
“Thyrsos”lar için bkz: Townsend, a.g.e., Fig.15, 18, 34,
52, 108.
51. Easter Island-Moai-Crystalinks:
www.crystalinks.com/easterisland.html. ‹skitlerde
yamyaml›k âdeti için bkz: Herodotos, I.216.
52. Çin’de bugünkü ad›yla, Hoang-Ho Nehri.
53. Delphi’de, olas›l›kla praitorion olabilecek tholos planl›
yap› (?): Schefold, Karl (1967) Art Of The World- ClassicalGreece, Methuen & Co. Ltd., Holland, Pl.44; Olas›l›kla
Praitorion olabilecek Roma’daki yuvarlak tap›nak (?):
Robertson, a.g.e., Pl.Xa.
54. Akurgal, Ekrem (1969) Ancient Civilisations andRuins of Turkey, TTKB. Ankara, s.222- 230, Fig.83, 84,
Pl.68-71. Gruben, Gottfries (1966) Die Tempel der
Griechen, Hirmer Verlag, München, s.339-354, Abb.272-
283.
55. Procopius (1994) ‹stanbul’da Iustinianus Dönemi’ndeYap›lar, Çev. E. Özbayo¤lu, Arkeoloji ve Sanat Yay›nlar›,
‹stanbul, s.39, 40, md.28.
56. Procopius, a.g.e., s. 40, 41, md.29. Düzgüner (2005)
“‹stanbul Sultanahmet’te Bizans’›n Ünlü ‘Bak›r Kap›’s› ve
Iustinianus Sütunu”, mimar.ist, say›: 17, s.85-89, Res.3, 4.
57. Müller-Wiener, a.g.e., s.84-94, Res.66-76. Kuban,
Do¤an (2000) ‹stanbul Bir Kent Tarihi, Çev. Z. Rona,
TETTVY., ‹stanbul, s.101-105.
58. Düzgüner, ‹ustinianus Dönemi’nde ‹stanbul’daYap›lar-Procopius’un Birinci Kitab›n›n Analizi, s.19, 20,
Fig.35, 40, 41, 81b.
59. Townsend, a.g.e., Fig.33.
60. Robertson, a.g.e., s.58-61, Fig.23, Pl.IIb.
mimar•ist 2007/1 89
KENT ARKEOLOJ‹S‹
Relationships between Volcanoes and Architecture of Yurt,Praitorion, Church and Mosque
The microcosmic dome of Ayasofya (Hagia Sophia) was discussed in a previousarticle. Now, the author explores that this view of blue vault of the dome is not thefirst one in the world.Developed circular (tholos) plans of the structures since prehistoric periods, likeStonehenge and many others still go on the spiritual architectural edifices likesome churches and all mosques.When the great volcanic and flooding events occurred in the Far East (Asia), inabout 3500 BC people saw the lavas, flowing down from the numerous cratersand compared them to the branches of a tree, “Tree of Life”. They accepted thevolcanoes as a dragon gushing out fire from its mouth. Since 2500 yearsespecially many Far East countries are still celebrating festivals known as“Dragon Festivals”, “Dragon Boat Festivals” etc.In her excellent article Julie Steward gives us very important data about theMongolians and Turks’ Gers (Yurt) and their mythological characters. Accordingto those data, the Ger seems like a volcano with its round plan, microcosmicholed dome at the top and the hearth on its north side, which smoke out from itschimney like a volcano. This hearth in the tent was the magma (Hades) of theearth. Now in modern times they use a stove in the middle of the Ger.After then, one can see the same plan in Praitorions with its central hearth. But inByzantion period, the architects gave up the top hole and created a new source ofthe sun instead of the hearth from menoeides (by Procopius) and took the naturalenergy and sun- and moonshine inside of the naos from this structure, lookinglike the Gers.Certainly the material and decoration elements of the structures is changed inmodern times, but the main plan and the aims to create a new blue vault inside ofthe dome are the same, like “San Pietro”s dome by Michelangelo and “SantaMaria del Fiore” by Brunelleschi in the Renaissance period.
Faur, Bükrefl Belediyesi s›n›rlar› içinde, göl-
ler bölgesine yak›n, do¤al zenginli¤i olan
bir bölgede bulunmaktad›r. Ba¤›ms›z bir tesis
olarak Faur, 3 A¤ustos 1921 y›l›nda kimya mü-
hendisi N. Malaxa’n›n Bükrefl d›fl›nda bofl bir
araziyi sat›n almas›yla kurulmufltur. 1930’larda
Malaxa Fabrikalar› (bugünkü Faur) Rebuplica
boru fabrikalar› ile birlikte 60 hektarl›k bir alana
yay›l›yordu. Bugün Faur 91,16 hektarl›k bir
alan› kaplamaktad›r. Fabrikalar kompleksi maki-
ne sanayinin de¤iflik dallar›nda geliflmifl ve uz-
manlaflm›fl entegre faaliyetleri içermekteydi.
Ocak 1928’de N. Malaxa, Mimar N. Petcu-
lescu’nun projelendirdi¤i ilk iki atölye binas›n›
infla ettirir. 20 Eylül 1928’de üretimine baflla-
nan ilk lokomotif, 20 Aral›k 1928’de fabrika
kap›s›ndan tamamlanm›fl olarak ç›kar. 1928 ile
1933 aras›nda befl y›ldan daha k›sa bir sürede, o
dönemde uzmanlaflm›fl iflgücüne sahip olmayan
Romanya’da (Romanya özellikle tar›m ülkesi
olarak kabul ediliyordu), Bükrefl’in d›fl›nda, hiç-
bir enerji altyap›s› bulunmayan bofl bir alanda,
Malaxa Fabrikalar› yüzden fazla buharl› loko-
motif üretmifltir. Burada üretilen buharl› loko-
motifler Romanya’n›n teknik potansiyelini bü-
tün dünyada temsil eder. 1935’te Malaxa Fabri-
kalar›nda Romenlerin tasarlad›¤› ve Avrupa’n›n
en güçlülerinden biri say›lan ilk buharl› loko-
motif üretilmifltir. 1949’da buharl› lokomotifle-
rin üretimine son verildi¤i tarihe kadar sekiz
tipte 519 lokomotif yap›lm›flt›r.
Fabrikan›n Mimarisi1930’da N. Malaxa, Romen mimar Horia Cre-
anga ile çal›flmaya bafllar. Mimar 1928’de infla
edilen iki atölye binas›n› yeniden düzenler.
1940 Milano Uluslararas› Fuar›’nda oldu¤u gi-
bi, simgesel de¤eri yüksek kap›lar infla eder.
1940’ta çekilen foto¤raflarda bu kap›lar›n her
birinde tu¤ladan yap›lm›fl dört masif kolon gö-
rülür. Kolonlar›n 1940 depremi s›ras›nda y›k›l-
d›¤› söylenmektedir ama buna dair kan›t yok-
tur.
Tu¤la kapl› atölye cepheleri 500 metre bo-
yunca uzan›r; yükseklikleri 14 ile 16 metre ara-
s›ndad›r. Kap› kolonlar› bütüncül bir görünüflü
90 mimar•ist 2007/1
KENT ARKEOLOJ‹S‹
Bükrefl Faur (Malaxa) Fabrikas›n›n“Dönüflümü” Iulius Radulescu*
FF
Faur’un vaziyet plan›,bugünkü durum.
olan ustaca bir kompozisyon oluflturur. ‹ki savafl
aras› Avrupa’s›nda efli görülmeyen mimarileri
vard›r. Horia Creanga boru fabrikas›n›n strük-
türünü tasarlarken, sanki strüktürel sadeli¤in
öncüleri olan ça¤›n ak›mlar›na hiç kulak asmaz
gibi görünerek, bir çelik konstrüksiyon örgü-
sünden yararlanacakt›r. Bölmeler için de, bu-
harl› lokomotiflerin teknik görünüflleriyle çeliflir
gibi duran, kaplama tu¤lalardan masif duvarlar
kullanm›flt›r. Mimar Horia Creanga’n›n bu ese-
ri, Nervi’nin 1939’da ‹talya Orbello’da yapt›¤›
uçak hangar›yla, gene 1939’da Miro’nun “Ge-
ce Kuflu”yla, keza 1939’da Dali’nin “Bacchana-
le”siyle ça¤daflt›r ve onlar gibi büyüklük, sa¤-
laml›k ve olgunluk duygular› uyand›r›r.
1930’lar›n son y›llar›nda infla edilen binala-
r›n boyu da 120 metreydi. Konstrüksiyonlar›
çeliktendi. Binalar bitifliktiler ve geçifller uç k›-
s›mlar›ndayd›. Bir do¤rultuda uzanan cepheler,
fabrikaya an›tsal ve görkemli bir görünüfl kazan-
d›rmaktad›r. 1936’da arka cepheler de birlefltiri-
lir. 500 metre uzunlu¤undaki bu birlefltirmenin
uzay› s›n›rland›rma ve üniter bir imaj yaratma
amac› vard›r. ‹nfla edilen baz› cephelerin arkas›
bofltur. Bu boflluklar daha sonra binalarla dol-
durulacakt›r. Böylece mimari bir monoblok bü-
tün oluflturulmak istenmifltir.
Sanayi tesislerine göre küçük olan merkez
laboratuvar›, daha basit bir fonksiyonel çözüm
içerir. Yönetim binas›na ait bir ana girifl bulun-
mamakta, girifller lokomotiflerin ay›r›m bölge-
sinden veya fabrikadan yap›lmaktad›r. Yap›n›n
zemin kat› Bulgaristan’dan gelen Vratza taflla-
r›yla kapl›d›r ve tu¤la kapl›, iki kademeli masif
bir bölüm tafl›r. Giyotin pencereler Alman-
ya’dan gelmifltir.
Horia Creanga iç mekânlar› düzenlemek
amac›yla de¤iflik yöntemler kullanm›flt›r. Yalanc›
duvar ve tavanlar bunlardan baz›lar›d›r. Ayn› fle-
kilde, örne¤in kontrast etkisi yaratan siyah-be-
yaz elemanlardan yararlanm›flt›r. Siyah mermer
kaplamalar›n yan› s›ra beyaza boyal› duvarlar
çokça görülebilir. Di¤er yandan iç mekânda ay-
d›nlatma için neon lambalar ve içine beton dö-
külmüfl madeni tafl›y›c›lar kullan›lm›flt›r.
N. Malaxa ile mimar Horia Creanga aras›n-
daki ekonomik ve kültürel alanlardaki iflbirli¤i
on y›l sürmüfltür. Mimar Dan Cotaru da 1940
Milano Fuar›’nda Romen endüstriyel ve mimari
gelifliminin ola¤anüstü simgesi say›lan “Malaxa
Pavyonu”nu düzenler.
Modern ça¤›n sanayi mimarl›¤›, önemli ön-
der mimarlar›n eserlerinde sayg›n yerini bul-
mufltur. Bunlar aras›nda, Peter Behrens, Walter
mimar•ist 2007/1 91
KENT ARKEOLOJ‹S‹
Malaxa Fabrikalar›1930’larda.
Yanda, Hangar cepheleribirlefltirilmeden önceMalaxa Fabrikalar›n›nyerleflim maketi.
Altta, ana girifl kap›lar›n›ngörünüflü ve borufabrikas› çelikkonstrüksiyonu inflas›.
Gropius, Alvar Aalto, Erich Mendelson say›la-
bilir. Ayn› flekilde, ça¤›n önder fikirlerinin ta-
kipçisi olan Horia Creanga da, en önemli eser-
lerinden birço¤unu Bükrefl’teki Malaxa Fabri-
kalar›nda vermifltir.
Fabrikan›n Üretim Kapasitesi1948’de “N. Malaxa SAR” Fabrikas› millileflti-
rilir ve “23 A¤ustos” ad›n› al›r. Eski arsalar›n›
muhafaza etti¤i gibi yenilerini edinir. Yeni fab-
rikalar kurulur ve ürünler çeflitlendirilir. CAER
var oldukça fabrika sipariflsiz kalmaz. ‹hracat
yap›lan ülkeler aras›nda Irak, Bulgaristan, Po-
lonya, eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti,
Çin, Vietnam, Mozambik, eski Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birli¤i vard›r. 1980’de Faur’da
20.000 kifli çal›fl›yordu ve e¤itim tesislerinde
yetiflen gençler de çal›flmaya istekliydi. Fabrika
1921 ile 1940 aras›, mimari ve üretimini Avru-
pa standartlar›nda gelifltirmiflse de, 1948 ile
1989 aras› sektörde teknik ve teknolojik Avrupa
standartlar›na ulaflamam›flt›r. Malaxa Fabrikalar›
tek bir ürün, yani sadece lokomotif üretmek-
teydi. Ekonomik kriz döneminde, Romanya
Demiryollar› ‹daresi’nin deste¤ini alamad›¤›
için batma tehlikesi atlatt›. Ola¤anüstü bir or-
ganizasyon çabas›yla faaliyetini lokomotif üreti-
minden, lokomotif tamirine yönlendirerek krizi
atlatmay› baflard›.
8 Aral›k 1990’da “23 A¤ustos” iflletmesi
S.C. FAUR S.A. ad›n› al›r. CAER art›k yoktur,
siparifller de yoktur. 1990 ile 1996 aras›nda so-
¤uk imalatlarda üretim % 25, s›cak imalatlarda
% 40 düfler. Siparifllerin azalmas› sonucunda,
çal›flanlar›n say›s› azalm›flt›r. Baz› binalar kapa-
t›lm›fl, baz›lar› da sat›lm›flt›r.
Fabrikan›n ‹fllevsel DönüflümüAlan›n kullan›m ve dönüflüm projesinden so-
rumlu mimar Iulius Radulescu’ya göre, “Bük-
refl’in geliflimi yönünden, bu ölçekte bir en-
düstri tesisinin, kent örgütlenmesine entegre
olmas› gereklidir”. Hacmi ve büyüklü¤üyle dik-
kati çeken Faur, kent örgütlenmesinin gelece¤i
için büyük bir önem tafl›maktad›r. Bükrefl’in di-
¤er baz› büyük sanayi tesisleri gibi Faur da kent
yenilenmesine depolama ve hizmet gibi baz›
spesifik sanayi faaliyetleriyle kat›labilir. Alan,
dinlenme ve e¤lenme amaçl› bir ifllevle geliflme
olanaklar› tafl›r. Bükrefl Titan Tren ‹stasyonu ve
tren yolu ile Tuna Nehri üzerindeki nehir lima-
n› Bükrefl-Oltenita’ya ba¤lan›r. Ayr›ca do¤u-ba-
t› çevre yoluyla flehrin tarihî merkezine do¤ru-
dan ba¤lanmaktad›r. Kuzey Buz Denizi’ne ka-
92 mimar•ist 2007/1
KENT ARKEOLOJ‹S‹
Boru fabrikas›.
Merkez laboratuvar›n›n ana cephesi.
Yönetim binas›n›n ana cephesi. Altta, yönetim binas›nda bürolardan iç görünüfl.
dar Tuna’n›n etkilenme bölgesinde kalan bü-
yük Avrupa flehirlerine ba¤lanabilir. Bu da
onun, Avrupa’n›n yeniden flekillenmesine ait
küresel geliflme stratejileri içinde ele al›nmas›na
imkân verir. Üretilecek dönüflüm projesinin
yöntem aflamalar› flöyle belirlenmifltir: Konum
incelemesi, Fizibilite çal›flmas›, Etki incelemesi,
Teknoloji ak›m planlar›, Bölge kentsel proje ça-
l›flmalar›, Ayr›nt›l› kentsel proje çal›flmalar›, De-
¤erlendirme, Yönetim transferi, Yay›lma, Fonk-
siyonel yap›n›n tespit edilmesi.
Bu kapsamda;
1. Lojistik platformlar
2. Transfer kutuplar›
3. Bafll›ca kentsel kutuplar
4. Faaliyet bölgeleri (bilimsel bölgeler; tekno-
loji bölgeleri; araflt›rma bölgeleri; hizmet
bölgeleri; kültür bölgeleri; sanayi bölgeleri;
da¤›t›m, ticaret ve hizmet vs. bölgeleri)
incelemesi yap›lmas› kararlaflt›r›lm›flt›r.
Bu kadar büyük bir alan›n dönüflümü, ken-
tin ve hatta ülkenin ekonomik, siyasi yönetim
biçiminde etkili olacakt›r. Bu nedenle öncelikle
ülkenin ve Bükrefl’in ulafl›m ba¤lant›lar›, kentin
ifllevsel da¤›l›m›, ülke genelinden bafllayarak,
Bükrefl kentine, oradan da alana inecek biçim-
de, bugünkü ekonomik durum incelenmifltir.
Bugün ülkede hangi faaliyetlerin sürdü¤ü, han-
gilerine ne kadar talep oldu¤u ve bütçe ayr›ld›-
¤› gibi konular tespit edilmifltir; mevcut sanayi
yerleflmelerinin fizibilite çal›flmalar› yap›lm›flt›r.
Dönüflüm sürecinde yat›r›mc› olmas› bekle-
nen Avrupa Birli¤i ve çevre ülkelerin yaklafl›m-
lar› incelenmifltir. Di¤er yandan Faur’un içinde-
ki çevresel ve mimari de¤eri sebebiyle koruma
alt›na al›nd›¤›n›n ilan edilmesiyle yap›lar üze-
rinde çal›flmalar bafllam›flt›r. Buna göre, alanda
infla edilen yap›lar›n dönemlerinin belirlenmesi,
mimari nitelikleri, iflletim sistemi, ifllevsel da¤›-
l›m ve iliflkileri, tafl›y›c› sistemleri, teknik donat›
sistemi (elektrik iletimi, trafo da¤›l›m›, makine
tesisat›, kanalizasyon sistemi vb.) gibi konular-
da analizler yap›lm›flt›r.
‹ncelenen sanayi alan›n›n fonksiyonel ola-
naklar›n›n analizinden elde edilen sonuçlar ise
flöyle olmufltur:
1. Üçüncü ve dördüncü kap›lar aras›ndaki
10.000 metrekarelik alandaki trafik, yerel
kamu idaresinin ifltirakiyle kamu temsilcili-
¤inin kullan›m›na ve kentteki ulafl›ma aç›la-
cakt›r.
2. ‹ki aktar›c› aras›ndaki eski hal bölgesi, mima-
ri bir simge de¤eri tafl›maktad›r; geleneksel
faaliyetini devam ettirmelidir.
mimar•ist 2007/1 93
KENT ARKEOLOJ‹S‹
Fabrika ay›r›m sahas›nda“Pasifik” lokomotifleri.
3. S›cak sektörlerin faaliyeti flimdiki bask›-döv-
me k›sm›nda birleflecek, genel plandaki 926
konumu, kalan k›sm› lot fleklinde bölünecek
ve geleneksel faaliyetlerden farkl› faaliyetler
için kullan›lacakt›r.
Koruma alt›na al›nan bir sanayi sitesi birimi-
ni tan›mlayabilen mekânlar bu çal›flmada mima-
ri de¤eri olan inflaat alan›n›n yan mahalleri ola-
rak belirlenmifltir. Yeniden yap›land›r›lan üç ay-
r› bölgeyle aktivitesini sürdüren ve a盤a ç›kar›-
lan di¤erleriyle birlikte sanayi bölgesine özgü
bir yönetimde infla edilecektir. Böylece Faur’un
sanayi bölgesi statüsü ve bölgeye özgü simgesel
özelli¤inin korunmas› ve bu çat› alt›nda birçok
uyumlu aktivitenin sürmesi hedeflenmifltir.
Alan›n k›smen ifllevini sürdürecek olmas› ve
çal›flanlar›n varl›¤›, üretim sürecinin iyilefltiril-
mesi ve gelifltirilmesi meselesine de el at›lmas›
gereklili¤ini do¤urmufltur. Bu nedenle, tek tek
her fabrika binas› için iflletme analizi yap›lm›fl ve
geliflim önerileri getirilmifltir. Ayr›ca fabrikan›n
1990’larda geçirdi¤i ekonomik bunal›m ve bu-
günkü mevcut ekonomik de¤erlendirmeler so-
nucunda kente ve ülkeye yay›lan baz› kararlar
al›nm›flt›r; örne¤in rayl› araçlar ve kentsel tafl›-
ma araçlar›, fren ekipman› ve birleflik donan›m-
lar üretilen fabrikalar birlefltirilerek Faur makine
fabrikas› oluflturulacakt›r. Enerji flebekelerinin
devral›nmas› ve iflletilmesi sonucunda bunlar›n
yönetimi merkezî sistemden ç›kart›lacak ve
kentte rekabet konusu olacakt›r. Bu tür kararlar
“resmî gazete”de yay›mlanarak kesinlik kazan-
m›flt›r.
Projedeki zay›f noktalar iflgücü, teknolojik
donan›m, binalar›n ve flebekelerin teknik duru-
mu; güçlü noktalar ise simgesel gücü ve mima-
ri de¤eri olan sanayi alan›, iflletmede olan enerji
flebekeleri ve bafll›ca trafik yollar›na ba¤l› önem-
li konumudur. Söz konusu çal›flmalar›n ulafl›m,
ekonomi, ticaret, kültürel ve mimari miras gibi
bafll›klar alt›nda kentin ve ülkenin geneline ya-
y›lmas›, bütünden detaya inen bir çal›flma yap›l-
mas›, alan›n uzun vadede kullan›m profilinin
anlafl›lmas›na olanak sa¤lam›flt›r. Sonuç olarak,
Faur fabrikas›n›n yine üretim amaçl› ifllevini
sürdürmesi ve k›smen yeniden kullan›m›, ülke
ekonomisine her iki aç›dan da yarar sa¤layacak
bir çözüm oldu¤u için seçilmifltir.
Iulius Radulescu, Mimar, Proje yürütücüsü.
* Bu metin, Iulius Radulescu tarafından hazırlanmıfl çeflitli
makale ve sunumlardan faydalanılarak T. Gül Köksal
tarafından derlenmifltir. Fransızca metin çevirileri Refael
Avidor, Romence metin çevirileri ise Roxana Grigorafl
tarafından yapılmıfltır.
94 mimar•ist 2007/1
KENT ARKEOLOJ‹S‹
Transformation of Faur (Malaxa) Factory in Bucharest
Faur is located in a naturally efficient region in Bucharest. It was established onAugust 3, 1921 as an independent facility. It had an area about 60 ha together withRepublica pipe factories in 1930s, today Faur has an area of 91.16 ha. The article explains the architectural structure of the factory buildings in detail in achronological way and provides some information about production capacity of it. According to architect Iulius Radulescu, who is responsible for the land use andtransformation project, an industrial facility with such a scale should be integratedto the urban organization. The transformation of such a large area will have animpact on the economical and political management of the city and even thecountry. Thus, transport connections of the country and Bucharest, the dispersionof urban functions and the current economical situation of the country, the regionand finally the city has been examined.The places where an industrial site under protection can be defined are identifiedas ancillary spots of the construction area with an architectural value. The goal isto protect the state of being an industrial region and to protect the symboliccharacteristic of the place, and to have various activities continued togetherharmoniously.The weak points of the project are labour, technological equipment, technicalsituation of the buildings and the networks. On the other hand the strong pointsare the industrial area with its symbolic power and architectural value, the energynetworks in the facility and the important location connecting to major traffic axes.
Fabrikan›n bugünküdurumu.
fiebsefa Camii yan›ndanZeyrek teras›na bak›fl.
mimar•ist 2007/1 95
TASARIM / UYGULAMA
Molla Zeyrek Kilise Camisi olarak da tan›-
nan yap›, orta Bizans döneminin ünlü
Pantokrator manast›r›n›n günümüze ulaflan ki-
liseleridir. ‹stanbul’un fethinin hemen ard›n-
dan, dönemin bilginlerinden Molla Zeyrek yö-
netiminde bir medrese olarak kullan›lan yap›lar
Fatih Sultan Mehmet’in kurdu¤u vakfa ba¤lan-
m›flt›r. Fatih’in kendi ad›na yapt›rd›¤› külliyenin
inflaat›n›n tamamlanmas›ndan sonra, Zeyrek’te-
ki medrese ö¤rencileri Fatih medreselerine ta-
fl›nm›fl, kiliseler birlefltirilerek, cami olarak kulla-
n›lm›flt›r.
12. yüzy›lda ‹mparator Iohannes Komne-
nos’un efli Macar as›ll› Kraliçe Irene taraf›ndan
yapt›r›lan (1118-1134) manast›r, Pantokrator
“Her fieye Hakim Tanr›”ya adanm›flt›r. Kraliçe-
nin arzusu, manast›r›n tamamen hay›r ifllerine
hasredilmesiydi. Dolay›s›yla da manast›r progra-
m›, çeflitli klinikleri (jinekoloji, göz hastal›klar›,
cüzam vd.) ve bak›m evlerini (yafll›lar, düflkün-
ler, kimsesizler) içermekteydi. Manast›r›n ta-
mamlanmas›n› göremeden ölen Kraliçe Ire-
ne’nin bafllatt›¤› proje, imparator taraf›ndan
gerçeklefltirilmifltir. Düzenlenen vakfiyesinden
manast›r›n 1136’da faaliyete geçti¤i anlafl›lmak-
tad›r. Vakfiyede hekimlerin ve bak›m personeli-
nin alaca¤› ücret gibi, hastalar›n yiyecekleri ve
nihayet rahiplerin imparator ailesi fertlerinin ru-
hu için okuyacaklar› dualara kadar birçok ayr›n-
t› tan›mlanm›flt›r.
Manast›r kompleksi halen ayakta duran kili-
selerin çevresinde dizili rahip lojmanlar› d›fl›nda
genifl bir alana yay›lm›fl olan klinik binalar›n› da
içermifl olmal›d›r. Bugün kiliseler d›fl›ndaki ya-
p›lar yok olmufltur. Geride kalan büyük sarn›ç-
lar›n, manast›r binalar›n›n altyap›lar› oldu¤u
düflünülmektedir.
Zeyrek Camisi, UNESCO taraf›ndan Dünya
Miras› Listesine al›nan ‹stanbul’un tarihî alanla-
r›ndan Zeyrek mahallesinin merkezinde yer al-
maktad›r. Kentin siluetinde, özellikle Süleyma-
niye yönünden ve Unkapan› köprüsünden Fa-
Zeyrek Camii Restorasyonu Metin Ahunbay - Zeynep Ahunbay
MM
Mezar fiapeli bat›s›nda galeri çat›s›na kurflun döflenmesi.
Narteks kubbesinde ve d›fl narteks çat›s›nda çal›flmalar.
D›flnarteks çat›s›na kurflun döflenmesi ve cephe onar›m›.
96 mimar•ist 2007/1
TASARIM / UYGULAMA
tih’e do¤ru bak›flta göze çarpan caminin, daha
heybetli olan güneydeki birimi “Pantokrator
‹sa”ya adanm›flt›r. Bu kilise sadece manast›r ra-
hiplerine hizmet vermekteydi. Meryem’e adan-
m›fl olan Kuzey Kilise ise manast›r mensubu ol-
mayanlara da aç›kt›. Kraliçe Irene’nin ani ölü-
mü üzerine aceleyle iki bina aras›na yerlefltirildi-
¤i anlafl›lan orta bina, Komnen ailesinin gömül-
mesi için kullan›lan bir mezar flapeli ise, Melek
Mikail’e adanm›flt›.
Zeyrek Camii, Osmanl› dönemi boyunca
sürekli bak›mla yaflat›lm›flt›r. Özellikle 1766
depreminde kuzey binan›n orta kubbesi, bat›
tonozu, kubbenin tafl›y›c› sütunlar› zarar gör-
müfltür. Deprem ertesindeki onar›mlarda kuzey
ve güney kiliselerin kubbelerini tafl›yan sütunla-
r›n yerine daha genifl kesitli ayaklar yap›lm›flt›r.
1894 depreminden sonra tekrar kapsaml› bir
bak›m gören cami, 20. yüzy›l içinde uzun süre
bak›ms›z kalm›flt›r. 1960’larda Vak›flar yöneti-
mi taraf›ndan kuzey ve bat› cephelerde k›smi bir
onar›m yapt›r›lm›flt›r. Bundan sonra yaklafl›k
otuz y›l kendi haline b›rak›lan an›t, çat›s›ndan
ald›¤› sular ve k›r›k camlar›yla düflkün bir görü-
nüm alm›flt›r.
Yap›n›n harap durumundan kurtar›labilme-
sini, özgün mimari de¤erlerinin korunarak dü-
zeyli bir bak›m, onar›m ve restorasyon görebil-
mesini ve çevresiyle birlikte yeniden ‹stan-
bul'un seçkin yerlerinden biri olarak kamuya
sunulmas›n› amaçlayan bir proje Illinois Üni-
versitesi’nden Prof. Dr. Robert Ousterhout ile
‹TÜ Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k Tarihi ve
Restorasyon Anabilim Dal› ö¤retim üyeleri
Prof. Dr. Metin Ahunbay ve Prof. Dr. Zeynep
Ahunbay’›n giriflimiyle 1994 y›l›nda bafllat›lm›fl-
t›r. Bu amaçla eserin sahibi olan Vak›flar Genel
Müdürlü¤ü’ne baflvurulmufl ve restorasyon
projelerinin haz›rlanmas› için izin al›nm›flt›r.
1995-96 y›llar›nda Vak›flar Genel Müdürlü-
¤ü’nün izniyle, yap›n›n plan ve kesit rölöveleri-
nin yap›lmas›na bafllanm›flt›r. Bu büyük bina
kompleksinin her bölümünde birbirinden farkl›
nitelikte koruma sorunlar›n›n varl›¤›, restoras-
yonun belli öncelikler ve s›ralamalar içinde ya-
p›lmas›n› gerektirmifl, projenin haz›rlanmas›
belli aflamalara yay›lm›flt›r. 1995 y›l›nda resto-
rasyon projesi çal›flmalar›n›n birinci aflamas›
olan rölövelerin haz›rlanabilmesi için yap›n›n
ibadet için kullan›lmayan Kuzey Kilise ve Mezar
fiapeli’nin 1/25 ölçekli plan› haz›rlanm›fl, ayr›ca
çat› seviyesinin plan›na bafllanm›flt›r. Rölövele-
rin teodolitle oluflturulan bir aks sistemi kulla-
Solda, d›fl narteks kuzeycephesi onar›m›.
Ortada, bat› cephesindenbir görünüfl.Altta, Mezar fiapeli do¤ucephesinde onar›mabafllan›yor.
mimar•ist 2007/1 97
TASARIM / UYGULAMA
n›larak, arkeolojik nitelikteki verileri yans›tabile-
cek ayr›nt›da haz›rlan›lmas›na çal›fl›lm›flt›r.
1996 y›l›nda ‹stanbul Büyükflehir Belediye-
si, ‹stanbul Vak›flar Bölge Müdürlü¤ü ile anla-
flarak, Zeyrek Camii’nin durumunun iyilefltiril-
mesi amac›yla, 15 milyar liral›k bir fon ay›rm›fl,
çat›n›n kurflun örtülmesi için bir ihale yapm›flt›r.
Uygulama için ödenek ayr›ld›¤› halde, projenin
haz›rlanmam›fl olmas› nedeniyle, ifli alan müte-
ahhit firma bir süre çal›flmaya bafllayamam›flt›r.
‹stanbul Vak›flar Baflmüdürlü¤ü’nün talebi üze-
rine, an›t›n ya¤murdan ve rutubetten kurtar›l-
mas›na yard›mc› olacak çat› projesi taraf›m›zdan
haz›rlanarak, ‹stanbul 1 Numaral› Kültür ve Ta-
biat Varl›klar›n› Koruma Kurulu’na sunulmufl-
tur. Oldukça engebeli bir çat› üzerinde optik
aletler yard›m›yla yap›lan ölçümler sonunda
plan ve kesitler haz›rlanm›fl, kornifl ayr›nt›lar›
gelifltirilmifltir. Saçak korniflleri farkl› dönemler-
de yap›lan onar›mlarla de¤iflti¤inden, yerinde
mevcut od tafl›, tu¤la tafl›rtma, kirpi saçak ayr›n-
t›lar› korunmufl, betona çevrilen k›s›mlar için
ise, kurflun örtülmesine olanak veren yal›n bir
saçak ayr›nt›s› gelifltirilmifltir. Kurulca onaylanan
çat› projemiz Eylül 1997’de uygulamaya konul-
mufltur. Uygulamada malzeme ve strüktür ko-
nular›nda ‹TÜ Mimarl›k Fakültesi ö¤retim üye-
lerinden Prof. Dr. Erol Gürdal, Prof. Dr. Ahmet
Ersen, Prof. Müfit Yorulmaz, Prof. Dr. Feridun
Ç›l› dan›flman olarak katk›da bulunmufllard›r.
Kültür Bakanl›¤›’na ba¤l› ‹stanbul Restorasyon
ve Konservasyon Merkez Laboratuvar› uzman-
lar›, harç analizleri, cephe temizli¤i, mozaik ve
mermer onar›mlar› konular›nda destek vermifl-
lerdir.
Çal›flmalar kuzey bina kubbe-tonoz seviye-
sinde bafllam›fl ve güneye do¤ru ilerlemifltir.
Önce çat›daki yer yer 40-50 cm’ye varan kal›n-
l›ktaki kurflun taklidi s›valar, alt›ndaki beton ör-
tüler ve kal›n blokaj kald›r›lm›fl, alt›ndaki toprak
tabaka temizlenmifltir. Ayr›nt›lar›n onar›m› için
yap›n›n kendisinin sa¤lad›¤› verilerden hareket
etmeye özen gösterilmifltir. Proje haz›rlan›rken
görülemeyen birtak›m izler, örne¤in Kuzey Ki-
lise’nin pastophorionlar›n›n kirpi saçak izleri,
beton kaplama alt›ndan a盤a ç›kar›lm›flt›r.
Müteahhidin zaman k›s›tlamas› nedeniyle,
k›fl aylar›nda da devam ederek çok h›zl› bir tem-
poda sürdürülen uygulama s›ras›nda, kurflun
taklidi betonun alt›ndan yap›n›n eski deprem-
lerde geçirdi¤i onar›m izleri ortaya ç›km›fl, Os-
manl› onar›m teknikleri ile ilgili gözlemler ya-
p›lm›flt›r. Örne¤in tarihî belgelerde “yara dol-
durma” olarak tan›mlanan çatlak onar›m› iflle-
minin somut uygulamalar› saptanm›flt›r. ‹lk ön-
ce Kuzey Kilise’nin kuzey tonozu temizli¤i s›ra-
s›nda görülen, kurflun ak›t›larak çatlak onar›m›
uygulamas› ilginç bir bulgudur. Mezar fiapeli
do¤u kubbesinde ve güney bina narteks kubbe-
sindeki çok say›da radyal çatlak, Prof. Müfit Yo-
rulmaz’›n raporu do¤rultusunda onar›lm›flt›r.
Kuzey binan›n çat›s›nda, topra¤a kar›fl›k ola-
rak bol miktarda k›rm›z›, yeflil, mavi renkli, alt›n
yald›zl› mozaik taneleri (tesseralar) ele geçmifl-
tir. Hatta yer yer tonozlar›n horasan harc›n›n
içine dahi kar›flm›fl oldu¤u görülen bu mozaik-
lerin nas›l olup da çat›ya ç›kt›¤› üzerinde düflü-
nülmüfl ve bir aç›klama bulunmaya çal›fl›lm›flt›r.
Tahminimize göre, 1766 depreminde Kuzey
Kilise’nin kubbesinin çökmesi ile iç yüzeydeki
mozaikler ortaya da¤›lm›fl, onar›m s›ras›nda da
harca kar›flm›fl olabilir. Çat› çal›flmas› s›ras›ndaki
bir baflka ilginç bulgu, apsis üstü seviyesinde ya-
p›lan çal›flma s›ras›nda kornifl gerisindeki alanda
rastlanan amforalard›r. ‹lk yap›mda, apsis yar›m-
kubbesiyle do¤u duvar› aras›nda kalan bofllu¤a,
bafllar› afla¤› gelecek flekilde yerlefltirilen amfo-
ralar›n kullan›m amac›, hafif bir dolgu olufltur-
mak olmal›d›r. Osmanl› döneminde seviyesi
yükseltilen ve od tafl› bloklarla yenilenen kornifl-
lerin yerlefltirilmesi s›ras›nda bu küpler hasar
görmüfl ve özellikle uç k›s›mlar› parçalanm›fl du-
rumdayd›. ‹stanbul Vak›flar Bölge Müdürlü¤ü
yönetimi amforalar›n Saraçhane’de Amcazade
Hüseyin Pafla Medresesi’ndeki müzeye kald›r›l-
mas›n› istedi¤inden, buluntu durumu belgelen-
dikten sonra, amforalar numaraland›r›larak yer-
lerinden al›nm›fl, arkeolog Ayfl›n Özügül tara-
f›ndan temizlenip onar›ld›ktan, çizimleri yap›l-
d›ktan sonra Vak›flar müze yetkililerine teslim
edilmifltir.
Müteahhit firman›n itiraz ve engellemeleri-
ne ra¤men Eylül 1997-Temmuz 1998 dönemi
aras›ndaki uygulama dikkatle izlenmifl ve bilim-
sel kurallara uygun olmas› için yönlendirilmeye
çal›fl›lm›flt›r. Yüklenicinin gerekli onar›m malze-
melerini temin etmemesi, uzman bir ekip çal›fl-
t›rmamas›, iflin istenildi¤i gibi yürümesine engel
olmufltur. Örne¤in öncelikle onar›lmas› gereken
saçak korniflleri, gerekli olan od tafl› ve tu¤lala-
r›n temin edilmemesi nedeniyle yap›lmad›¤›n-
dan, do¤u cephesi korniflleri ve Kuzey Kilise ba-
t› tonozu zaman›nda onar›lamam›flt›r. Bu çal›fl-
ma s›ras›nda bir kez daha bu tür çal›flmalar›n kâr
amac› gütmeyen ve eserin öneminin bilincinde
olan ekipler taraf›ndan yap›lmas›n›n önemi an-
lafl›lm›flt›r. Bir ortaça¤ yap›s›n›n onar›m› için ge-
rekli ustal›k birikimi bulunmayan, bir orman
mühendisi olan müteahhidin emrinde, h›zla ifl
bitirmek isteyen iflçi, usta (?) ve flantiye flefi gibi
kiflilerle, onar›m›n istenilen kalitede gerçeklefl-
mesi mümkün olamam›flt›r.
‹stanbul Büyükflehir Belediyesi taraf›ndan
ayr›lan maddi kaynak, caminin tümünün çat›s›-
n›n kurflunla örtülmesine yetmemifltir. ‹fle ayr›-
lan ödene¤in bitmesiyle Temmuz 1998’de uy-
gulama durmufltur. Bu tarihten sonra restoras-
yon çal›flmalar›n› dönemin Fatih Belediye Bafl-
kan›n›n sürdürmek istemesi nedeniyle, çal›flma
Onar›m öncesinde do¤ucephesi, Nisan 2004.
98 mimar•ist 2007/1
TASARIM / UYGULAMA
iznimiz Vak›flar Bölge Müdürlü¤ü taraf›ndan
ask›ya al›nm›flt›r. Fatih Belediyesi 1998-2001
aras›nda camide herhangi bir onar›m çal›flmas›
yapmam›fl, bu üç y›l zarf›nda çat›n›n aç›k olan
k›s›mlar›ndan içeri giren sular iç mekânlarda ru-
tubetin artmas›na neden olmufl, çat›n›n onar›l-
mayan bölümlerinde otlar büyümüfltür.
2001 y›l›nda bizzat dönemin Vak›flar Genel
Müdürü’nün konuyla ilgilenmesi ve bizi Zeyrek
Camii’nde çal›flmaya teflvik ederek, izin verme-
siyle çat›daki onar›m› tamamlama olana¤›m›z
oldu. Vak›flar Genel Müdürlü¤ü ile ‹TÜ Mi-
marl›k Fakültesi aras›nda bir sözleflme yap›larak
çal›flmalara baflland›. Bu, üniversitenin, kentinin
önemli bir an›t›n›n korunmas›na gönüllü bir
katk›s›yd›. Belgeleme çal›flmalar›nda ve restoras-
yon projelerinin haz›rlanmas›nda çal›flan lisans
ve yüksek lisans ö¤rencileri kültür varl›klar›n›n
korunmas› konusunda engin deneyimler kazan-
d›lar.
Prof. Dr. R. Ousterhout’un çabas›yla yurtd›-
fl›ndan, Illinois Üniversitesi Araflt›rma Fonun-
dan sa¤lanan maddi kaynak sayesinde, 2001 y›-
l›ndan sonraki uygulamalarda, müteahhit seçi-
mi taraf›m›zdan yap›larak, daha kaliteli bir ona-
r›m için önemli bir ad›m at›lm›flt›r. ‹haleyi Aya-
sofya’da cephe restorasyonunda ustalar› ile ça-
l›flt›¤›m›z NET YAPI firmas›n›n almas›, düzeyli
bir uygulama yap›lmas›na olanak vermifltir. ‹lk
olarak, cepheler ve çat›, ot, birikinti vb. yabanc›
maddelerden temizlenmifltir. Do¤u cephesine
iskele kurularak saçaklar onar›lm›fl ve çat›n›n
do¤u yar›s›n›n kurflun örtüsü tamamlanarak,
an›ta bu taraftan su girmesi engellenmifltir. Ta-
rihî yap›n›n görünümünü iyilefltirmek kadar, ca-
mi iç mekân›n› temiz ve kuru tutarak cemaatin
rahat etmesini sa¤lamak aç›s›ndan da, pencere-
lerin bir an önce onar›lmas› gerekliydi. Bu
amaçla önce kubbe eteklerindeki pencereler ye-
nilenerek, güvercinlerin içeriye girmesi engel-
lenmifltir.
2001 yaz› boyunca Kuzey Kilise’nin do¤u
cephesi, iskele üzerinde çal›fl›larak ölçülmüfl ve
1/25 ölçekli aç›n›m çizimi tamamlanm›flt›r.
2002’de do¤u cephesinin belgelenmesi tamam-
lanm›fl ve restorasyon projesi üzerinde çal›fl›lma-
ya bafllanm›flt›r. 2002 y›l›ndan sonra uygulama
Uran Badur flirketi ile sürdürülmüfltür. Çat›n›n
özellikle bat› yar›s›nda bulunan ve tarihî tonoz-
lara ek yük getiren, hasara neden olan betonar-
me çat›lar Prof. Dr. Feridun Ç›l›’n›n verdi¤i ra-
por uyar›nca, Koruma Kurulu’na yap›lan baflvu-
ru sonunda al›nan izinle kald›r›lm›flt›r. Çat›n›n
ilk tasar›mdaki durumu ile ilgili izler bulunama-
d›¤›ndan, gerekli yerlerde, pencerelerin durum-
lar›, sular›n güvenle ak›t›lmas› gibi kayg›larla,
tonozlara eklenen ahflap kirifllemelerle, karmafl›k
bir çat› örtüsü oluflturulmaya çal›fl›lm›flt›r.
2001-2006 dönemi uygulamalar› s›ras›nda
çat› tonozlar›ndaki deprem çatlaklar› dikkatle
elden geçirilerek, Prof. Dr. Ç›l›’n›n önerisi do¤-
rultusunda tu¤la dikifllerle özenle onar›lm›flt›r.
Cami art›k çat›s›ndan su almamaktad›r. D›fl nar-
teksin (girifl bölümü) çat› restorasyonunun ta-
mamlanabilmesi için, bu bölümün harap kuzey
duvar›n› da elden geçirmek gerekmifltir. Os-
manl› döneminde bitifli¤ine bir ev yap›lan d›fl
narteks kuzey cephesinin moloz dolgular›n›n
ay›klanmas› sonras›nda bu cephenin ana kemeri
ve pencereleri a盤a ç›kar›lm›fl; uzun çabalar so-
nucunda girifl bölümü kuzey duvar› da, pence-
releriyle birlikte onar›lm›flt›r. Bu cepheye bitiflik
evden geriye kalan eski mutfak oca¤› kal›nt›s›,
duvar›n alt kesiminde durmaktad›r.
Caminin Zeyrekhane yönüne bakan do¤u
cephesi, kent siluetine egemen, an›tsal de¤eri
yüksek bir bölümdür. Bu cephenin yar›s›n›n
(Mezar fiapeli ve Kuzey Kilise) restorasyon uy-
gulamas› için UNESCO’dan maddi destek al›n-
m›flt›r. Do¤u cephesinde önemli deprem hasar-
lar› sonucu de¤ifliklikler yap›lm›fl, apsis yan pen-
cereleri kapat›lm›fl, orta pencereler de küçültül-
müfltür. Yap›n›n eski cephe düzeninin ortaya ç›-
kar›lmas› aç›s›ndan dolgular›n kald›r›lmas› ko-
nusu görüflüldü¤ünde, Prof. Müfit Yorulmaz,
an›t›n kapat›lan pencerelerinin aç›lmas›n› uygun
bulmam›flt›r. Güvenlik kayg›s›yla, onar›mda
mimar•ist 2007/1 99
TASARIM / UYGULAMA
Do¤u cephesinin Mezarfiapeli ve Kuzey Kilisebölümlerinin onar›msonras› genel görünümü(A¤ustos 2005).
Mezar fiapeli ve Kuzey Kilise’nin yaln›z apsis
orta pencereleri tam yüksekliklerini verecek fle-
kilde dolgulardan ar›nd›r›lm›flt›r. Bu ifllem s›ra-
s›nda Mezar fiapeli orta kemeri içinde mozaik
kal›nt›s› bulunmufl ve yerinde korunmas› için
sa¤lamlaflt›rma çal›flmas› yap›lm›flt›r. Tafl›y›c› sü-
tunlardaki çatlaklar, paslanmaz çelik donat› kul-
lan›larak dikilmifltir. Kemerlerdeki hasarlar›n gi-
derilmesi için sa¤lamlaflt›rma, bütünleme ve ye-
niden yapma teknikleri kullan›lm›flt›r. Özellikle
Kuzey Kilise pastophorionlar›nda (yan apsis)
uzun süre çatlak ve kemer onar›mlar› ile u¤rafl›l-
m›flt›r. Kuzey pastophorionun hasarl› pencere
kemeri ve çevresi sökülerek, yeni tu¤la kullan›-
larak geometrisi ve boyutlar› asl›na uygun bir
kemer yap›lm›flt›r. Çatlak ve bir bölümü eksik
sütun kaide ve bafll›klar›n›n strüktürel görevleri-
ni tam olarak yerine getirmeleri için bütünlen-
meleri uygun görülmüfl; gerekli plastik onar›m-
lar heykelt›rafllar taraf›ndan yap›lm›flt›r.
Araflt›rmalar›m›zda do¤u cephesinin yok
olan özgün pencerelerinin biçim ve boyutlar›
hakk›nda güvenilir bir veri elde edilememifltir.
Do¤u cephesi önünde yo¤un insan ve araç trafi-
¤i oldu¤undan, bu yöndeki pencerelerin hem
mahremiyet hem güvenlik aç›s›ndan iyi çözüm-
lenmesi önem tafl›yordu. Çat›da yap›lan temiz-
lik çal›flmas› s›ras›nda bulunan ve narteks bat›
cephesi penceresine ait bir mermer pencere par-
ças›ndan hareket edilerek, do¤u cephesinde 8
cm kal›nl›¤›nda Marmara mermeri levhalar kul-
lan›larak flebekeli bir pencere düzeni kurulmufl-
tur. fiebekesi Kuzey Kilise apsisinde üst seviyede
kalan alç› pencere örnek al›narak oluflturulan
yeni pencerelere kumlu cam levhalar tak›larak
caminin içinin sokaktan görünmesi engellen-
mifltir.
Zamanla cami çevresindeki zemin yükseldi-
¤inden, pencereleri caminin içinden izlenebilen
özgün seviyelerine kadar indirmek mümkün
olamamaktad›r. Bu nedenle zeminden en az 40
cm yükselecek yeni tu¤la parapetler yap›larak,
pencerelerin olabildi¤ince eski ölçülerine yak›n
bir görüntüye kavuflmas›na gayret edilmifltir.
2005 y›l› içinde Vak›flar Genel Müdürlü¤ü
bundan sonra onar›mlar› kendi kaynaklar› ile
sürdürmek istedi¤ini bildirmifltir. fiu anda ona-
r›m çal›flmalar› durmufl bulunuyor. Bundan
sonra onar›m çal›flmalar› eksiltme usulüyle seçi-
lecek bir yükleniciye verilecek ve uygulaman›n
denetim flans› azalacakt›r. Karmafl›k koruma so-
runlar›n›n çözümü için onar›m› yürüten ekibin
deneyimli olmas› yan›nda, uygulaman›n dikkat
ve sab›rla izlenmesi ve konuya hak etti¤i zaman
ayr›larak yönetilmesi gerekmektedir. Yetkin
ekiplerin yapaca¤› koruma çal›flmalar› an›t›n
ömrünü uzat›r, uygulama s›ras›nda yap›lan göz-
lemler ve haz›rlanan raporlar, gelecek için sa¤-
l›kl› bir baflvuru kayna¤› olacakt›r. Umar›z
yöneticiler Zeyrek Camii’ne gerekli özeni gös-
terir, Dünya Miras› statüsüne uygun koruma
olanaklar›n› sa¤larlar.
Metin Ahunbay, Prof. Dr., ‹TÜ Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k Bölümü Zeynep Ahunbay, Prof. Dr., ‹TÜ Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k Bölümü
100 mimar•ist 2007/1
TASARIM / UYGULAMA
Restoration of Zeyrek Camii (Churches of the PantokratorMonastery) in Istanbul
Historic areas of Istanbul were inscribed to UNESCO’s List of World CulturalHeritage Sites in 1985. Zeyrek Mosque and its neighborhood is an importantcomponent of this World Heritage Site. Originally belonging to the Byzantinemonastery of Christ Pantokrator, Zeyrek Mosque consists of three churches builtin the twelfth century. The monastery of Pantokrator which consisted of threechurches, a house for the elderly, a hospital with an eye clinic and cells for themonks was founded by Empress Eirene as an act of piety. The constructionstarted in 1118 and was completed by John II Komnenos around 1136, after thedeath of the queen. During their conversion into Zeyrek College and mosque in the fifteenth century,the churches were attached to the foundation- waqf of Sultan Mehmed II. Themonument was maintained with the support of this foundation until earlytwentieth century. With the establishment of the Turkish Republic in 1923, thecustody of the monument was handed over to the General Directorate of PiousFoundations - T.C. Vak›flar Genel Müdürlü¤ü. Today the monument which islisted as a Grade I monument continues to serve as a mosque. For more than thirty years, the General Directorate of Pious Foundations has notbeen able to allocate regular funds for the maintenance of the monument. Alreadyin 1995, Zeyrek Mosque was in a poor state of conservation. A project wasinitiated at Istanbul Technical University, Faculty of Architecture by ProfessorsMetin and Zeynep Ahunbay, in collaboration with Professor Robert Ousterhoutfrom the University of Illinois to save the monument from further deterioration. Arestoration project has been developed in 1997 for the restoration of the roof andwork proceeded under supervision of Professors Metin and Zeynep Ahunbay.Restoration of the roof included the repair of earthquake damaged vaults anddomes as well as repair of walls and cornices. The eastern façade was chosen as a priority project due to its urgent need forintervention. The project aimed to stabilize the walls and to improve theappearance of the monument. The eastern elevation of the monument faces thecity and is enjoyed from various points in the Historic Peninsula and Galata aswell as by pedestrians and visitors coming to see this important monument. Theeastern façade suffered from repairs and alterations; the decorative brickwork hadbeen damaged by earthquakes in the eighteenth and nineteenth centuries. Tall,elegant apse windows were reduced to rectangular openings which did not reflectthe original design of the building. The restoration of the eastern façade has beensupported by UNESCO. The funds were limited to improve only half of theeastern façade, helping only the Funerary Chapel and the North Church torecover their grand appearances.
Rejimlerin simgesi, insanıezici dev binalar. ‹nsanlarbunlara korka korka mıulaflabilecek? Amayukarıdan bakınca bütünkatı tanımlı rejimler gibibu binalar da gülünçoyuncaklar...
mimar•ist 2007/1 101
FARKLI ‹NSANLIK DURUMLARI
Kamusal Alan, Kamusal Mekân, Kamusal Zaman...Tan›mlar, tan›mlar, tan›mlar... fiiflmanlayan, za-
y›flayan, içi boflalan, içi sahte maddelerle doldu-
rulan tan›mlar... Hepsi de rejimlerin rengine
boyanm›fl tan›mlar... Ama rejimler geçici... Tek
bir hâkim güç var: Zaman... Kamu; beton du-
varlar›n, bitmez merdivenlerin, ad›mlar› durdu-
ran zeminlerin, donuk yüzeylerin, so¤uk camla-
r›n, susturulmufl cephelerin ard›ndaki midir?
Kamu hep ayn› aldan›fla düflmekte ve uzaklafl-
t›kça daha da dokunulmaz kalaca¤›n› m› zan-
netmektedir? Kim bilir, çok eskilerde kamu
kimdi ve neredeydi, flimdi kim ve nerede?
Ama kamusal hadise insanl›¤›n neredeyse ta-
mam›. Bu yüzden de onu as›l gerçe¤ine kavufl-
turmal›y›z. Buzda¤›n›n görünmeyen k›sm›: Ka-
musal mekân ve kamusal zaman... Kamusal me-
kân, insanlar›n birlikte bir yeryüzü hayat› olufl-
turmak için varl›klar›n› haz›r bulundurduklar›
her yerdir. Kamusal zaman ise, gelece¤e do¤ru
birlikte yürüme zorunlulu¤u ve arkada b›rak›lan
izlerdir.
Yapay Direnifller Boflunad›r...Evet, asl›nda çat›flma ve rekabet bu gezegende-
ki var olufllar›n temel bir süreci. Çünkü insanlar
hep ayn› aldan›fla yuvarlan›p durmaktalar. Ama
bütün adaletsiz paylaflmalar›n sonucu ayn›;
bunlarla bir yere var›lamayacak. Hayat›n ak›fl›
yabanc› dokuyu reddedecek. Zaman bütün so-
nuçlar› ve baflar› san›lan konumlar› ezip geçe-
cek. Hangi ça¤da ve nas›l tan›mlan›rsa tan›m-
lans›n, kamusal hadise insan ruhuna yabanc› bir
doku oluflturmayacak flekilde gerçeklefltirilmeli.
‹nsan ruhundan kaçamazs›n›z. ‹nsan ruhuna
karfl› bütün direnifller boflunad›r...
Hep De¤iflenin ‹çindeki De¤iflmeyen...Kamusal hadise ça¤lar›n ve rejimlerin zeminin-
de sürekli olarak yer de¤ifltiriyor. Her rejim ken-
disine en uygun kurguyu tesis etmesi gerekti¤i-
Sadece Ulafl›labilir Rejimler Zamana Direnebilir... fiükrü Sürmen
ni san›yor. Ama asl›nda kendi kendisinin bilin-
cinde de¤il. Hareket bafllad› m›yd›, flartlar he-
men de¤ifliyor ve bütün yap› bozuluyor. Bütün
iç mant›k ve bilinç yok oluyor. Halbuki de¤ifle-
nin içinde bir de¤iflmeyen var: ‹nsana yönelme
ve adalet. Gerçekte rejim biziz. ‹nsan›n d›fl›nda
rejim ve kamusal bir olufl yok.
Çocukça olan rejimler gülünç oyunlar›na
devam edebilirler. Ama insanl›k bu gezegende
yer alaca¤› k›s›tl› sürede, onlar da ölümlü olsa
da, olgun rejimlerin gök kubbesine yönelme
gücüne sahip olabilir. Sonsuzlu¤a ulaflamasa da
bir rejim zamana direniyor olabilir.
Ulafl›labilir Olan; ‹nsanca Olan, Kal›c› Oland›r...Ulafl›labilirlik; bir nesnenin, bir yap›n›n, bir ala-
n›n olabildi¤ince çok say›da insan taraf›ndan
kullan›labilme yetene¤idir. Küçük bir eflyadan
büyük bir binaya ya da flehirsel çevreye kadar
her bünye ya da oluflum için ulafl›labilirlik vas-
f›ndan söz edilebilir. Ulafl›labilir olan; daha ada-
letlice paylafl›lan, daha toplumsal olan, yani in-
sanca oland›r. Bu büyük de¤iflkenlik ça¤›nda,
bu çok belirgin ve tan›ml› çerçeve rasyonel tavr›
da temsil ediyor. Ulafl›labilir olmayan, uzakta
kalan daha kolayca reddedilebilir oland›r. Ulafl›-
labilir olmayan nimetlerden az istifade edebilen,
israf edendir. Ancak ulafl›labilir bünyelerden ve
kurgulardan meydana gelmifl rejimler zamana
direnebilir. Karanl›k cepheler, güçlükle geçilen
kap›lar, dünyay› özgürce seyrettirmeyen pence-
reler, yorucu merdivenler, girilemeyen odalar ve
bedenleri rahat ettirmeyen sandalyelerin ard›n-
daki rejimler zamana direnemeyeceklerdir.
Ulafl›labilirlik hem insanlara dairdir ve in-
sanlar›n mekânlar karfl›s›ndaki konumlar›yla ilgi-
lidir, hem de herkesin hayat›n ve mutluluk tab-
lolar›n›n tamam›na kat›lmas› kabulünü içeren
bir anlay›fl› yans›t›r ki, buna da “ulafl›labilir in-
san, zaman ve toplum” diyebiliriz.
Kamu ve kamusal olan ne olursa olsun, in-
sanlar›n özlemi ulafl›labilir nesneler, mekânlar,
toplumlar ve zamanlard›r.
fiükrü Sürmen, Mimar.
102 mimar•ist 2007/1
FARKLI ‹NSANLIK DURUMLARI
Only Accessible Regimes Can Stand Against Time
Is ‘public’ the one behind concrete walls, interminable stairs, step-stoppingfloors, dull surfaces, cold glasses, blind facades? Does public think that it will beuntouchable as it becomes distant? Who knows who was the public and wherewas it in the very past, and who and where is it now? Public spaces are all the places where people exist to make up a life together.Public time is the necessity to walk together to the future and the traces leftbehind. Accessibility is the state of an object, a building, a space where as many peoplecan use it as possible. Being accessible can be a case for all kinds of structure orformation ranging from a little object to a huge building or an urban environment.What is accessible is what is shared fairly, what is more communal, in otherwords, what is more human. Who can benefit just little from inaccessible boonsis the one who wastes. Only the regimes consisting of accessible structures canstand against the time. The regimes behind dark facades, hardly-passed doors,restricting windows, tiring stairs, rooms with no entrance and uncomfortablechairs will not be able to stand against time...
Ellerin özgürce, rahatçakavradı¤ı, iyitasarımlanmıfl kapıkollarının ardındaulaflılabilir mekânlar verejimler var...
‹nflası ayrı dert, inmesi çıkması ayrı dert: yafllılar,özürlüler, çocuklar... Kamusal ortamları adaletlepaylaflmak böyle bir merdivenden geçerek zor olsa gerek...
mimar•ist 2007/1 103
YAPI F‹Z‹⁄‹ / MALZEME / DETAY
Insan›n yüzy›llarca do¤ay› kendi yarar› için s›-
n›rs›z bir kaynak olarak alg›lamas› baflta ol-
mak üzere, h›zl› nüfus art›fl›, kentleflme, sanayi-
leflme ve enerji tüketiminin neden oldu¤u çev-
resel kirlenme sonucu ortaya ç›kan küresel çevre
sorunlar›, dünya gelece¤inin uluslararas› düz-
lemde sorgulanma sürecini bafllatm›flt›r. Bu sü-
recin sonunda flekillenen ve “bugünün gereksi-
nimlerinin, gelecek nesillerin gereksinimlerini
giderme yetilerini tehlikeye atmadan karfl›lama
beceresi” olarak tan›mlanan sürdürülebilirlik;
insan›n fiziksel, psikolojik, toplumsal ve benzeri
gereksinimleriyle, dünyan›n s›n›rl› olanaklar›
aras›nda bir denge oluflturarak, insan›n gelecek-
te de do¤adan yararlanabilmesini hedefleyen
yeni bir düflünce biçimidir.
‹nsan›n eylemlerini sa¤l›kl› biçimde gerçek-
lefltirebilmesi, varl›¤›n› ve geliflimini devam et-
tirmesi için vazgeçilmez olan enerji, sürdürüle-
bilirli¤in en önemli konular›ndan biridir. Sa¤-
l›kl› ve sürekli geliflim; her alanda -konfor koflul-
lar›ndan ödün vermeden- enerji korunumunu
ve alternatif enerji kaynaklar›n›n kullan›m›n›
öngörmektedir. Sürdürülebilirlik, yaflam›n bir-
çok alan›nda oldu¤u gibi, yap› sektörüne de
önemli de¤iflimler getirmekte, geniflleyen kap-
sam› do¤rultusunda yap› yeniden tan›mlanmak-
ta ve bu tan›m do¤rultusunda, ülkeler yap› sek-
törüne yeni düzenlemeler ve yapt›r›mlar getir-
mektedir. Günümüzde yap›lar›n belirlenen
enerji performans de¤erlerini sa¤layabilmesi
için, en az enerjiye gereksinim duyacak biçimde
tasarlanmas› ve yenilenebilir enerji teknolojile-
rinden etkin olarak yararlanmas› gerekmektedir.
Günefl; güçlü potansiyeli, ›fl›n›mlar›n›n he-
men her yere ulaflabilmesi ve yap›larda de¤iflik
biçimlerde kullan›labilmesinden dolay› en
önemli yenilenebilir enerji kaynaklar›ndan biri-
dir. ‹klimle dengeli tasar›m ilkeleri gözetilerek,
günefl enerjili edilgen ve etken sistemlerden ola-
bildi¤ince yararlanmak, sürdürülebilir yap›lar›n
kilit yaklafl›m›n› oluflturmaktad›r. Bu aç›dan
yaklafl›ld›¤›nda, günefl enerjili etken (aktif) sis-
temlerin, yap›larda yayg›n olarak kullan›m›
önem kazanmaktad›r. Ancak günefl enerjili et-
ken sistemlerin yap›larda kullan›m›n›n çevresel
ve ekonomik yararlar›na karfl›n, iyi nitelikli ol-
mayan tasar›m ve uygulamalar, yeterli ekono-
mik yarar›n sa¤lanmamas›na, yap›n›n mimari
bütünlü¤ünün bozulmas›na, çirkin görünüflle-
rin ortaya ç›kmas›na ve kentlerde görüntü kirli-
li¤inin oluflmas›na neden olabilmektedir. Günefl
enerjili sistemlerin ekonomik, verimli ve yap›yla
uyumlu olabilmesi, bu sistemlerin sürdürülebi-
lirlik ba¤lam›nda de¤erlendirilmesi ve bir tasa-
r›m ö¤esi olarak ele al›nmas›yla olanakl›d›r.
Güneflten yararlanma aç›s›ndan önemli bir
co¤rafyada bulunan ülkemizde ise, ilk yat›r›m
maliyetinin düflüklü¤ünden dolay› yayg›n olarak
kullan›lan günefl enerjili su ›s›tma sistemleri;
yap›ya sonradan eklenmesi, idari düzenlemele-
rin bulunmamas›, kullan›c› ve uygulay›c›lar›n›n
bilgisinin yetersizli¤i ve özellikle çok katl› konut
yap›lar›nda birbirinden ba¤›ms›z, bireysel olarak
kullan›lmas› gibi nedenlerden dolay›; mimari,
ekonomik ve verimsel aç›dan istenilen nitelikleri
ço¤u zaman sa¤layamamaktad›r. Yeterli ve iyi
nitelikli olmayan etken sistem uygulamalar›ndan
ötürü Türkiye, olmas› gereken ekonomik yarar›
sa¤layamamakta ve flehirler de toplaç kirlili¤i ile
karfl› karfl›ya kalmaktad›r. Bu çal›flmada, günefl
enerjili s›cak su sistemleri sürdürülebilir yap›
ba¤lam›nda ele al›narak tasar›ma yönelik bir
yaklafl›m sunulmakta ve sistemlerin yap›larda
kullan›m biçimleri de¤erlendirilmektedir.
Sürdürülebilir Yap› Tasar›m› Yapma ve do¤al çevre üzerinde en az olumsuz
etkiye sahip, kendisi ve yak›n çevresi aç›s›ndan
ekonomik, sosyal ve çevresel etkinli¤i yüksek
olan ve yap› üretim sürecini genifl kapsaml› bir
bütünsellik içinde de¤erlendiren sürdürülebilir
yap›n›n temel ilke ve hedefleri çizelge 1’deki gi-
bi s›ralanmaktad›r (CIB, 1999).
Yap›n›n s›ralanan bu hedeflere ulaflabilmesi
için; enerji, çevre, insan gibi ayr› ö¤eleri kapsa-
yan de¤iflik uzmanl›k alanlar›n›n; maliyet ve
performans hesaplar›n› içeren sistematik bir
Sürdürülebilirlik Ba¤lam›nda Günefl EnerjiliSu Is›tma Sistemlerinin Tasar›m Ö¤esiOlarak De¤erlendirilmesiEsra Sak›nç - Müjgan fierefhano¤lu Sözen
‹‹
yöntemle bir arada çal›flmas› gerekmektedir.
Çok kapsaml› ve karmafl›k olan yap› tasar›m ey-
lemine, yeni konular›n ve uzmanl›k alanlar›n›n
eklenmesi, geliflmifl ve ayr›nt›l› tasar›m yakla-
fl›mlar›n› zorunlu k›lmaktad›r. Sürdürülebilir ya-
p›lar›n uygulamalar›ndan elde edilen deneyim-
ler; geleneksel tasar›m yöntemlerinin, istenen
hedeflerin gerçekleflmesinde yetersiz kald›¤›n›,
uzlaflmay› temel alan bütüncül tasar›m yakla-
fl›mlar›n›n kullan›lmas› gerekti¤ini ortaya koy-
maktad›r (Hassid, 2000).
“Yap›y›; teknik donan›m›, strüktürü ve çev-
resiyle bir bütün olarak ele alan ve karmafl›k sis-
temlerin bir arada etkin olarak çal›flabilmesi için
birçok ayr› disiplinin, tasar›m›n her aflamas›nda
bir arada çal›flmas›n› öngören yaklafl›m”
(WBDG, 2005) olarak tan›mlanan bütüncül ta-
sar›mda tüm sistem ve donan›mlar, yap›n›n ta-
mamlay›c› unsurlar› de¤il, bütününün ve mima-
rinin bir parças› olarak ele al›n›r. Bütüncül tasa-
r›m, yaln›zca yap› bileflenlerinin ve sistemlerin
nas›l bir araya ya da üst üste geldi¤ini de¤il, ay-
n› zamanda tüm ö¤elerin, çevresel ve toplumsal
destek sistemleriyle nas›l bütünleflti¤ini de gö-
zetir. ‹klim, çevre koflullar›, toplumsal gereksi-
nimler gibi ayr› konular›n iyi anlafl›lmas›, bir-
birleriyle iliflkilerinin tan›mlanmas› ve yap› üre-
tim sürecinin ilk aflamas›ndan bafllayarak bir ara-
da ele al›nmas› bütüncül tasar›m yaklafl›m›n›n
temelini oluflturur (IEA, 2003).
Günefl Enejili Su Is›tma SistemleriGünefl ›fl›n›mlar›n› toplaçlarla ›s› enerjisine dö-
nüfltürüp bu ›s›y› su vb. bir ak›flkanla do¤rudan
ya da bir depolama ünitesinde de¤erlendirerek
kullan›m›n› sa¤layan mekanik ve/veya elektro-
nik sistemlerin bütünü olarak tan›mlanan günefl
enerjili su ›s›tma sistemleri, ekonomik ve basit
yap›s›ndan dolay› yap›larda yayg›n olarak kulla-
n›lmaktad›r. De¤iflik biçimlerde yap›land›r›lan
sistemler temel olarak, Toplaç, Saklama, Devreve Denetim alt sistemlerinden oluflur. (fiekil 1)
Toplaç alt sistemi: Tafl›y›c› sistem, iç dolafl›m
borular› ve günefl ›fl›n›mlar›ndan elde edilen ›s›
enerjisinin su ya da bir ak›flkana aktar›ld›¤› top-
laçlardan oluflur (K›l›ç; Öztürk, 1983).
Saklama alt sistemi: Toplanan ›s› enerjisinin
depoland›¤›, bir ya da daha fazla depodan olu-
flan sistem, tafl›ma, yal›t›m ›s› dönüfltürücüsü gi-
bi ö¤elerden oluflur. Elde edilen ›s› aç›k ya da
yeralt› depolar›nda uzun (mevsimlik) ya da k›sa
(günlük) dönem saklanabilir (Fujita Research,
1998).
Devre alt sistemi: Is› enerjisini toplaçlardan
depoya ileten sistemdir. Is› iletim ak›flkan›, bo-
rular, pompa(lar), genleflme tank›, de¤iflik bi-
çimlerdeki valflar ve gerekli durumlarda ›s› dö-
nüfltürücüsü, sistemin elemanlar›d›r.
Denetim alt sistemi: Sistemin çal›flmas›na ya
da durmas›na karar vererek, sistemin güvenilir
biçimde çal›flmas›n› sa¤lar. Is› al›c›lar›, elektro-
nik denetim ünitesi ve programlama ara yüzle-
rinden oluflur.
Sistem Çal›flma BiçimleriGünefl enerjili s›cak su sistemlerinde, ak›flkan›n
toplaç alanlar› ile depo aras›nda sürekli ve sa¤-
l›kl› dolafl›m›, sistemin verimi ve güvenirli¤i aç›-
s›ndan en önemli konudur. ‹klim koflullar›, kul-
Çizelge 1. Sürdürülebiliryap›lar›n temel ilke vehedefleri.
104 mimar•ist 2007/1
YAPI F‹Z‹⁄‹ / MALZEME / DETAY
• Enerji etkin yap› tasar›m›• Enerji etkin yap›m süreci• Yenilenebilir enerji kaynaklar›n›n de¤erlendirilmesi• Geri dönüflümlü malzeme seçimi• Üretiminden uygulamas›na, enerji etkin malzeme seçimi• Ya¤mur sular›n›n de¤erlendirilmesi• At›k sular›n de¤erlendirilmesi• Arazinin etkin kullan›m› ve çok parçalanmas›n›n önlenmesi• Do¤al çevreye uyum• Do¤al bitki örtüsünün korunmas› ve iyilefltirilmesi• Çevrenin ekosisteminin anlafl›lmas› ve korunmas›• Her türlü at›¤›n azalt›lmas›, denetlenmesi• Geri dönüflümlü malzeme kullan›m›• Enerji tüketiminin azalt›lmas›• Temiz enerji kaynaklar›n›n kullan›lmas›• Uygun iç iklimsel koflullar›n oluflturulmas›• Görsel konfor koflullar›n›n sa¤lanmas›• Gürültü, kirlilik ve kötü kokular›n denetlenmesi• Uygun akustik koflullar›n sa¤lanmas›• Zehirli madde içeren malzemelerin kullan›lmamas›• Sosyal ve kültürel etkinlikler için alanlar oluflturulmas›• Ulafl›m koflullar›n›n sa¤lanmas›• Toplumlar›n sosyal ve ekonomik gerçeklerinin anlafl›lmas›• Toplumsal çeflitlili¤in korunmas›• Kültürel çeflitlili¤in korunmas› ve zenginlefltirilmesi• Toplumsal gereksinim ve isteklerin anlafl›lmas›• Toplumlar›n, kendi yaflam ortamlar›n›n oluflturulma
sürecine etkin kat›l›mlar›n›n sa¤lanmas›
Kaynak kullan›m›n›nazalt›lmas›
Çevre ve do¤alortam›n korunmas› veiyilefltirilmesi
‹nsan sa¤l›¤›n›n vekonforunun en üstdüzeyde sa¤lanmas›
Sosyoekonomik,kültürel ve politikgerçekleriningözetilmesi
fiekil 1. Günefl enerjili su ›s›tma sistemleri.
Çizelge 2. Günefl enerjili su›s›tma sistemlerinin çal›flmaözellikleri.
mimar•ist 2007/1 105
YAPI F‹Z‹⁄‹ / MALZEME / DETAY
lan›m amac›, sistemin büyüklü¤ü, ekonomi, es-
tetik kayg›lar gibi konular göz önüne al›narak;
ak›flkan›n devrede do¤al ya da bir pompa arac›-
l›¤›yla dolaflmas›na ve devrede dolaflan ak›flka-
n›n kullan›m suyu ya da ayr› bir s›v› olmas›na
ba¤l› olarak sistem; do¤al dolafl›ml›-aç›k, do¤al
dolafl›ml›-kapal›, zorlanm›fl dolafl›ml›-aç›k ya da
zorlanm›fl dolafl›ml›-kapal› devre olarak çal›flt›r›-
labilir (fierefhano¤lu, 1987). Bu sistemlerin ça-
l›flma özellikleri ve olumlu olumsuz yönleri s›ra-
s›yla çizelge 2’de belirtilmifltir.
Sistem VerimiSistem verimi, genel olarak sistemin ald›¤› ener-
ji ile elde edilen enerjinin oran› olarak tan›mla-
n›r. Günefl enerjili su ›s›tma sistemlerinin veri-
mini belirleyen etkenler çizelge 3’te (Sak›nç,
2006) ayr›nt›l› olarak gösterildi¤i üzere, toplaç
verimi, sistem ö¤elerinin niteli¤i, sistemin
çal›flma biçimi, sistemin yap›lanmas› olarak
s›ralanabilir.
Günefl enerjili su ›s›tma sistemlerinde, siste-
me giren enerji oran›n›n çok de¤iflken olmas›n-
dan ve elde edilen enerjinin belirlenmesinde ya-
flanan zorluklardan dolay› kesin bir verim de¤e-
rinden söz etmek olas› de¤ildir. Ancak uygula-
malarda, etkinlik oran›, (solar fraction günefl
enerjili su ›s›tma sistemi taraf›ndan sa¤lanan
enerjinin toplam enerji gereksinimine oran›),
verim faktörü (solar utilization factor toplaç
üzerine gelen günefl ›fl›n›m› niceli¤inin sistem
ç›kt›s›na oran›) gibi yöntemlerden yararlan›l-
maktad›r (SRCC, 2004). Yüksek verimli bir sis-
tem tasar›m›nda dikkat edilmesi gereken temel
konular afla¤›daki gibi s›ralanmaktad›r (DOE,
1995):
Olumlu Özellikleri
• Ekonomiktir.• Verim yüksektir.• ‹flletme bak›m kolayd›r.• Az bileflenli ve basittir.• ‹flletim masraf› yoktur.
Çal›flma Özellikleri
• Pompa gerekmez.• Ak›flkan kullan›m suyudur.• Depo, toplaçlar›n üstünde yer
al›r.
• Pompa gerekmez.• Ak›flkan antifriz özelliklidir.• Depo, toplaçlar›n üstünde yer
al›r.
• Pompa gerekir.• Ak›flkan kullan›m suyudur.• Depo, toplaçlardan ayr› olabilir.
• Pompa gerekir.• Ak›flkan antifriz özelliklidir.• Depo, toplaçlardan ayr› olabilir.
• Ekonomiktir.• So¤uk iklimlerde uygundur.• Donma olas›l›¤› düflüktür.• ‹flletim masraf› yoktur.• Korozyon olas›l›¤› yoktur.
• Depo yerleflimi esnektir.• Mimariyi zorlamaz.• Verim yüksektir.
• Tüm koflullarda güvenilirdir.• So¤uk iklimler için uygundur.• Depo yerleflimi esnektir.• Mimariyi zorlamaz.• Donma sorunu yoktur.• Korozyon sorunu yoktur.
• Mimariyle uyumu zordur.• Verim düflüktür.• Depo yerleflimi esnek
de¤ildir.
•Donma sorunu vard›r.•Korozyon sorunu vard›r.•Çok bileflenli ve karmafl›kt›r.•‹flletim gideri vard›r.•Pahal›d›r.
• Pahal›d›r.• Elektrik tüketir.• ‹flletim gideri vard›r.• Çok bileflenli ve karmafl›kt›r.• Verim düflüktür.
Olumsuz Özellikleri
• Korozyon olas›l›¤› vard›r.• Donma olas›l›¤› vard›r.• So¤uk iklimlerde uygun
de¤ildir.• Mimariyle uyumu zordur.
Do¤
al D
olafl
›ml›
- Aç
›k D
evre
Do¤
al D
olafl
›ml›
- Ka
pal›
Dev
reZo
rlanm
›fl D
olafl
›ml›
- Aç
›k D
evre
Zorla
nm›fl
Dol
afl›m
l› -
Kapa
l› D
evre
• ‹klim verilerine uygun sistem seçimi
• Sistemin do¤ru boyutland›r›lmas›
• Sistem ö¤elerinin nitelikli seçimi
• Sistemin uygun yap›land›r›lmas›
• Is› kay›plar›n›n en azda tutulmas›
Sistem Tasar›m›Günefl enerjili su ›s›tma sistem tasar›m›n›n te-
mel hedefi, en verimli sistemin en ekonomik bi-
çimde elde edilmesidir. Bu hedefin gerçekleflti-
rilmesi ise; birçok ayr› konunun bir arada de-
¤erlendirildi¤i, ayr›nt›l› analiz çal›flmalar›n›n,
maliyet ve verim hesaplar›n›n yap›ld›¤›, etkile-
flimli, geri dönüflümlü bir tasar›m sürecini ge-
rektirir. Sistem tasar›m›n›n temel aflamalar› afla-
¤›daki gibi s›ralanmaktad›r (UFC, 2002):
1. Ekonomik yap›labilirlik: Günefl enerjili ›s›tma
sisteminin geri ödemesinin, geleneksel sis-
temlerle karfl›laflt›r›ld›¤›nda daha k›sa olmas›,
uygulanabilirlik aç›s›ndan en önemli ölçüt
oldu¤undan öncelikle sistemin ekonomik
yap›labilirli¤i hesaplan›r.
2. Sistem seçimi: Sistemin kullan›m amac›, eko-
nomik koflullar, günefl ›fl›n›m› niceli¤i, iklim,
yap› konumu, enerji gereksinimi (yük), fle-
beke suyu niteli¤i, estetik kayg›lar do¤rultu-
sunda sistemin çal›flma biçimine ve yap›lan-
d›rmas›na karar verilir.
3. Sistem planlanmas› ve boyutland›r›lmas›: Sis-
tem seçimine ve yap›lanmas›na ba¤l› olarak
gerekli tüm ö¤eler belirlenir, yüke ba¤l› ola-
rak boyutland›r›l›r, birbirleriyle iliflkilendiri-
lir ve sistemin istendi¤i biçimde çal›flmas›
için denetim yönteminin belirlenmesi ile ta-
sar›m tamamlan›r.
Temel aflamalar›n gerçekleflmesi için sistem
tasar›m›nda izlenecek bir yöntemin ad›mlar›
flöyle s›ralan›r (Sak›nç, 2006): 1. Analiz çal›flma-
lar›; 2. Sistemin kurulum amac›n›n belirlenmesi;
3. Sistemin ekonomik yap›labilirli¤in hesab›; 4.
Yükün hesaplanmas›; 5. Sistem seçiminin ger-
çeklefltirilmesi; 6. Sistem ö¤elerinin belirlenme-
si ve seçimi; 7. Sistem ö¤elerinin boyutland›r-
mas›; 8. Sistemin planlanmas›; 9. Sistemin uy-
gulanmas›.
Yukarda s›ralanan ad›mlar do¤rultusunda iz-
lenecek yöntemin aç›l›m› flekil 3’teki flemada
gösterilmifltir.
Günefl Enerjili Su Is›tma Sistemlerinin Yap›larda De¤erlendirilmesiBilindi¤i gibi, insan›n yap›l› çevre ile kurdu¤u
iliflkinin temelini yap› yüzeylerinin görsel özel-
likleri belirler. Yap›n›n estetik de¤erlendirmesi
ise, kütle, yap› kabu¤u ö¤eleri, biçim, renk, do-
ku ›fl›k gölge gibi özelliklerin belirledi¤i yap›
görünüflünün bütünlü¤üne ve bitmiflli¤ine
ba¤l›d›r (fientürer, 1995).
Temel görevleri istenen enerjiyi en verimli
biçimde üretmek olan günefl enerjili su ›s›tma
sistemleri -özellikle büyük kapasiteli uygulama-
larda- toplaç alanlar›n›n verimsel gereksinim-
leri, yüzeysel özellikleri do¤rultusunda flekil
4’te gösterildi¤i gibi yap›n›n biçimlenmesi ve
görünüflü üzerinde etkilidir (Sak›nç, 2006).
Etken sistem ö¤eleri yap›n›n mimarisi ve
Çizelge 3. Günefl enerjilisu ›s›tma sistemlerininverimi üzerinde etkili olanetmenler.
106 mimar•ist 2007/1
YAPI F‹Z‹⁄‹ / MALZEME / DETAY
• Astronomik etkenler• Co¤rafi etkenler• Geometrik özellikler• Gölgeleme etkenleri• Yap› yo¤unlu¤u• Topografya• Bitki örtüsü• Rüzgâr yükü• Ya¤›fl oran›• Kar yükü• D›fl hava s›cakl›¤›• Örtü tabakas›n›n optik özellikleri• Yutucu yüzeyin optik özellikleri• Yutucu yüzeyin ›s› iletim katsay›s›• Yutucu yüzeyin kal›nl›¤›• Yutucu yüzey - boru birleflimi• Yal›t›m özellikleri• Detayland›rma özellikleri• Boyut, biçim• Yal›t›m• Say›• Konum• Is› iletim katsay›s›• Kal›nl›k• Ak›fl h›z›• Is› tutma katsay›s›• Donma s›cakl›¤›• Say›• Güç• Uzunluk (yap› iç/d›fl)• Yal›t›m• Malzeme • Bas›nç ayar› (gaz ç›k›fl›)• Is› al›c›lar›• Sayaçlar• Bilgisayar programlar›• Donma sorunu• Korozyon sorunu• Çevrimci özellikleri• Donma sorunu• Korozyon sorunu• Toplaç depo uzakl›¤›• Çevrimci özellikleri• Toplaç depo uzakl›¤›
Toplaç Verimi
Sistem Ö¤elerininNiteli¤i
Sistemin Çal›flmaBiçimi
Günefl ›fl›n›m› niceli¤i
‹klim özellikleri
Toplaç niteli¤i
Depo
Is› çevrimcisi
Is› iletim ak›flkan›
Pompa(lar)
Borular
Denetim alt sistemi
Do¤al dolafl›ml› - aç›kdevreDo¤al dolafl›ml› - kapal›devreZorlanm›fl dolafl›ml› -aç›k devreZorlanm›fl dolafl›ml› -kapal› devre
fiekil 2. Günefl enerjili su›s›tma sistem tasar›myöntemi.
mimar•ist 2007/1 107
YAPI F‹Z‹⁄‹ / MALZEME / DETAY
1 ANAL‹Z ÇALIfiMALARI
2 KULLANIM AMACI
EKONOM‹K KOfiULLAR
3 EKONOM‹K YAPILAB‹L‹RL‹K
4 YÜK HESABI
5 S‹STEM SEÇ‹M‹
6 S‹STEM Ö⁄ELER‹N‹N SEÇ‹M‹
7 S‹STEM Ö⁄ELER‹N‹N BOYUTLANDIRILMASI
8 S‹STEM‹N PLANLANMASI
9 UYGULAMA
• Enlem• Y›ll›k / Ayl›k / Günlük ortalama de¤erler (kW/s)
• Ortalama s›cakl›k • Donma• Rüzgâr / Ya¤mur / Kar yükü
• Bulutluluk oran› • Sis • Kirlilik
Konum• Yönlenme • E¤im• Boyut • Biçim • Süreklilik
Gölge• Yap› yo¤unlu¤u • Topo¤rafik özellikler• Bitki örtüsü • Çevresel etkenler
• Sertlik • Temizlik • Bas›nç • S›cakl›k
Günefl Ifl›n›m› De¤erleri
‹klimsel Özellikler
Atmosfer Özellikleri
Toplaç Alan Özellikleri
fiebeke Suyu Özellikleri
• Kullan›m suyunun ›s›t›lmas›• Ön ›s›tma• Mekân ›s›tmas›
• Kullan›c› say›s›• Yap› ifllevi• Kullan›m
al›flkanl›klar›
• Do¤al dolafl›ml› - aç›k devre• Do¤al dolafl›ml› - kapal› devre• Zorlanm›fl dolafl›ml› - aç›k devre• Zorlanm›fl dolafl›ml› - kapal› devre
Toplaç• Düzlemsel caml›• Düzlemsel aç›k• Vakum tüplüDepo• Malzeme• Yal›t›m• Boyut/BiçimDenetim ö¤eleri• Is› al›c›lar›• Denetim yöntemi• Denetim arayüzü• Denetim program›
• Toplaç dizilerinin tasar›m›• Dizilerin konumland›r›lmas›• Deponun konumland›r›lmas›• Dizilerle deponun ba¤lanmas›• Sistem ö¤elerinin yerlefltirilmesi
Devre ö¤eleri• Borular
MalzemeYal›t›m
• PompalarGüç
• Is› çevrimcisiKal›nl›kIs› iletimiBoyut
Is›t›lacak su miktar›
Gerekli enerji miktar›
• Toplaç alan›
• Depo alan›
OLUMLU
OLUMSUZ
yayg›n kullan›mlar› durumunda, kent dokusu
üzerinde etkili oldu¤undan, “uyum ve este-
tik”, yap›larda uygulanan etken sistemlerin ta-
sar›mda önemli bir ölçüt olarak de¤erlendiril-
melidir. Uzun y›llar verimlilikleri ile de¤erlen-
dirilen günefl enerjili etken sistemler, günü-
müzde özellikle geliflmifl ülkelerde sürdürülebi-
lir yap›larda, bütünün bir parças› olarak, yarar›n
ötesinde mimari bir ö¤e olarak ele al›nmakta ve
yenilikçi bir tasar›m anlay›fl›n› sergilemek, yap›-
n›n çevre duyarl›l›¤›n› göstermek, yap›n›n mi-
mari anlat›m›na katk› sa¤lamak, gibi de¤iflen
amaçlarla kullan›lmaktad›r (Hestnes, 2003).
Hangi amaçla olursa olsun, günefl enerjili su
›s›tma sistemlerinin yap›larda iyi nitelikli bir bi-
çimde uygulanmas› için “verim-estetik-mali-
yet” konular›n›n tüm tasar›m süresince bir ara-
da ele al›nmas› ve aralar›nda optimizasyonun
sa¤lanmas› gerekmektedir (Van Der Ryn; Co-
wan, 1996). ‹stenen sonucun elde edilmesinde
en önemli etkenlerden biri de sistemlerin yap›-
ya uygulanma biçimidir. Etken sistemler, yap›-
ya eklenen ve yap›yla bütünleflik olmak üzere
temelde iki biçimde uygulanmaktad›r.
Yap›ya Eklenen SistemlerYap›n›n bütününden ba¤›ms›z, yaln›zca enerji
üretimine yönelik, ek bir sistem olarak de¤er-
lendirilen uygulamalard›r. Eklenen sistem uy-
gulamalar›, özellikle var olan yap›lar›n büyük
ço¤unlu¤unda; yap›da büyük boyutlu de¤iflim-
ler gerektirmemesi, yap›land›rmalar›n basit ol-
mas› ve ayr›ca maliyetinin düflüklü¤ü nedenle-
riyle yayg›n olarak kullan›lmaktad›r. Ancak, var
olan yap›lar›n ço¤unun tasar›m›nda, etken sis-
temler, tasar›m ölçütü olarak de¤erlendirilme-
mifltir. Bundan dolay› da eklenen sistem uygu-
lamalar›nda, verimsel ve estetik yeterlili¤in sa¤-
lanmas›nda; yap›n›n yüksek enerji gereksinimi
olmas›, yön, e¤im, boyut ve biçim aç›s›ndan uy-
gun nitelikli yap› yüzeyinin olmamas›, yap› mi-
marisiyle uyumun ve bitmiflli¤in sa¤lanamamas›
gibi birçok zorlukla karfl›lafl›lmaktad›r. (Bkz.
fiekil 5)
Özenli sistem tasar›m›, toplaç alanlar›n›n
mimari ö¤e olarak ele al›nmas›, yap›da enerji et-
kinli¤ini art›rmaya yönelik düzenlemelerin ya-
p›lmas›, detayland›rma ve iyi iflçilikle yukar›da
s›ralanan sorunlar›n en aza indirilmesi olanakl›-
d›r. (Bkz. fiekil 6)
Yap› Bütünleflik SistemlerToplaç alanlar›n›n, enerji üretiminin yan›nda
fiekil 3. Etken sistemlerinyap›ya etkileri.
fiekil 4. Kötü niteliklieklenen sistemuygulamalar›.
108 mimar•ist 2007/1
YAPI F‹Z‹⁄‹ / MALZEME / DETAY
Kütle(‹fllev, Planlama, Tafl›y›c› sist. vb)
Yap› Yüzü Ö¤eleri(Duvar, Çat›, Pencere, Balkon vb.)
YAPI B‹Ç‹M‹
YAPI GÖRÜNÜfiÜ
ESTET‹K YETERL‹L‹K
• Biçim• Boyut
• Oran
DüzenlemeDenge, Tekrar, Süreklilik, Uyum, Birlik,
Karfl›tl›k, De¤iflim vb.
• Renk• Doku• Ifl›k-gölge
• Renk• Doku• Boyut
• Yön• E¤im• Boyut
BÜTÜNLÜK+
B‹TM‹fiL‹K
Topl
aç a
lanl
ar› v
erim
ger
eksi
nim
leri
Topl
aç y
üzey
özel
likle
ri
yap› eleman› olarak da de¤erlendirildi¤i, çok ifl-
levli sistemlerdir. Bu tür sistemlerde toplaçlar,
kullan›ld›klar› yap› ö¤esinde yap›ya ait görevleri-
ni de yerine getirmekle sorumludur. Yap› bü-
tünleflik etken sistem uygulamalar›n›n yararlar›
çizelge 4’te s›ralanm›flt›r (Hestnes, 2003).
Yap› bütünleflik sistemler; toplac›n teknolo-
jik ve biçimsel özellikleri do¤rultusunda, yap›-
larda genel olarak yap› kabu¤u bilefleni (duvar,
çat› vb.) ya da yap› kabu¤u ö¤esi (günefl k›ran,
saçak, vb.) olarak de¤erlendirilmektedir. Yap›
bütünleflik toplaçlardan çizelge 5’te (Sak›nç,
2006) belirtildi¤i gibi; geleneksel bir yap› mal-
zemesinden ve etken sistem ö¤esinden bekle-
nen tüm görevleri yerine getirmesi, ayn› zaman-
da ekonomik ve estetik olmas› da beklenir. Bu
Çizelge 4. Yap› bütünleflikuygulamalar›n›n yararlar›.
Çizelge 5. Yap› kabu¤undade¤erlendirilen toplaçalanlar›n›n görevleri.
mimar•ist 2007/1 109
YAPI F‹Z‹⁄‹ / MALZEME / DETAY
• Toplaç alanlar›n›n etkin kullan›m›• Enerji kay›plar›n›n s›n›rland›r›lmas›• Sistem uyumunun sa¤lanmas›• Enerji niteli¤inin artmas›
• Yap› malzemesi giderlerinde azalma• ‹flletim maliyetinde azalma• ‹flçilik giderlerinde azalma• Ulaflt›rma maliyetinde azalma• Etkin alan kullan›m›• Sistemin metrekare maliyetinde azalma
• Yap›yla uyum• Mimari yaklafl›mla uyum• Mimariye art› de¤er katma
Verim
Ekonomik
Estetik
Enerji üretimi
D›fl koflullardan koruma
Bak›m onar›m niteli¤i
Dayan›kl›l›k
Yap›n›n bütünüyle uyumEstetik
Yap›labilirlik
Geri ödeme süresi
• Verim• Güvenilirlik • Süreklilik• Yeterlilik
• Is› ve su yal›t›m›• Neme dayan›kl›l›k• Rüzgâr yükü• Ya¤mur, kar yükü• Gürültü denetimi
• Ulafl›labilirlik• Kolayl›k
• ‹fllevsel özellikler • Estetik özellikler
• Renk • Doku • Malzeme
• Mimariyle uyum• Bütünlük• Bitmifllik
• Etken sistem uygulama maliyeti• Kaplama malzemesi maliyeti• Bak›m onar›m maliyeti• Sistem verimi
EtkenSistem
Yap›Kabu¤uBilefleni
Yap›Görünüflü
Ekonomi
fiekil 5. Eklenen sistem uygulamalar›.
çal›flma kapsam›nda, çat› ve duvar bütünleflik
sistemler incelenmifltir.
Çat› Bütünleflik Günefl Enerjili Su Is›tma SistemleriÇat› bütünleflik su ›s›tma sistemleri iki grupta
toplanmaktad›r:
1. Geleneksel çat› görünümlü bütünleflik
toplaçlar; toplaç alanlar›n›n geleneksel yap› mal-
zemesiyle ayn› görünüflte olacak biçimde tasar-
land›¤› sistemlerdir. Bu tür uygulamalarda çat›
kaplamas›ndan ›s› toplay›c› olarak yararlan›l-
makta ve etken sistemin varl›¤› d›flar›dan alg›-
lanmamakta geleneksel çat› kaplamalar› ile ayn›
görünmektedir (Colon; Merrigan, 2001). (fie-
kil 7)
2. Yap› bütünleflik caml› düzlemsel ›s›l top-
laçlar; su ›s›tma toplaçlar›n›n ayn› zamanda çat›
örtüsü malzemesi olarak tasarland›¤› sistemler-
dir. (fiekil 8)
Etken sistemlerin bütünleflik olarak de¤er-
lendirilece¤i çat›lar›n tasar›m›nda dikkat edil-
mesi gereken temel ilkeler afla¤›daki gibi s›rala-
nabilir (Thomas; Fordham, 2001):
• Çat› alan›n›n en fazla oranda günefl enerjisi
alacak flekilde biçimlendirilmesi,
• Baca, merdivenkovas› gibi çat› ö¤elerinin
toplaç alanlar›na gölge atmayacak biçimde
tasarlanmas›,
• Çat› yüzeyinin düzgün, sürekli ve yeterli bü-
yüklükte olmas›,
• Toplaç alanlar›n›n uygulama detaylar›n›n yap›
kabu¤u gereksinimlerine cevap vermesi,
• Bak›m ve onar›m için kolay eriflimin sa¤lan-
mas›,
• Temizlik için su kayna¤›, gider gibi gerekli
donan›m›n sa¤lanmas›,
• Çat›n›n biçiminin yap›n›n mimarisiyle uyum-
lu olmas›,
• Toplaç alanlar›n›n yap›n›n mimarisiyle uyum-
lu olmas›,
• Çat›n›n uygun maliyetli olmas›.
Duvar Bütünleflik Su Is›tma SistemleriYap›lar›n duvar yüzeylerinden yararlanmay›
amaçlayan duvar bütünleflik toplaçlar, yal›t›ml›
haz›r duvar elemanlar› (Matuska, 2004) ya da
duvar kaplama malzemesi olarak (Stadler,
2001) uygulanmaktad›r (fiekil 9). Yap› duvarla-
r›nda bütünleflik etken sistem kullan›lmas› du-
rumunda tasar›mda dikkat edilmesi gereken te-
mel ilkeler afla¤›daki gibi s›ralanabilir:
• Etkin yüzeylerin biçimlenifl ve yönleniflinin
fiekil 6. Geleneksel çat›görünümlü toplaç detay›.
fiekil 7. Çat› Bütünlefliksistem uygulamalar›.
110 mimar•ist 2007/1
YAPI F‹Z‹⁄‹ / MALZEME / DETAY
en fazla oranda günefl ›fl›n›m›n› alacak bi-
çimde oluflturulmas›,
• Çevre yap›lar›n, bitki örtüsünün ve yap›n›n
kendi bölümlerinin yararl› yüzeyleri gölgele-
me oran›n ayr›nt›l› analizi,
• Yararl› yüzeylerin, pencere vb. mimari amaçl›
kullan›m oran›,
• Toplaç alanlar›n›n yap›n›n mimarisi ile uyum
ve bütünlü¤ü.
SonuçSürdürülebilirlik ba¤lam›nda, yap›lar›n çevreye
en az zarar verecek biçimde tasarlanmas› gere¤i,
günefl enerjili su ›s›tma sistemlerinin yap›larda
etkin olarak de¤erlendirilmesini zorunlu k›l-
maktad›r. Ancak çevresel ve ekonomik neden-
lerden ötürü yap›larda kullan›m›n›n yayg›nlafl-
mas› öngörülen bu sistemlerin kötü nitelikli uy-
gulamalar› verimsel ve ekonomik kay›plara ne-
den olmakla birlikte yap›larda çirkin görünüfller
oluflturmakta ve kentlerde görüntü kirlili¤ine
neden olmaktad›r. Özellikle var olan yap›lara
sonradan eklenen sistemlerin özensiz tasar›m ve
uygulamalar›, söz konusu olumsuzluklar›n te-
melini oluflturmaktad›r. ‹yi uygulamalar›n ger-
çekleflmesi için tasar›mc›lar›n öncelikle sürdürü-
lebilir bina yaklafl›m›n› özümseyerek bu sistem-
leri yap›n›n bir parças› ve tasar›m ö¤esi olarak
ele almalar› ve bütünleflik sistem uygulamalar›-
n›n yayg›nlaflt›r›lmas› gerekmektedir.
Yap›larda estetik yeterlili¤in sa¤lanmas› için
günefl enerjili su ›s›tma sistemlerinin uygulan-
mas›nda özen gösterilmesi gereken temel konu-
lar afla¤›daki gibi s›ralanabilir (Sak›nç, 2006):
• Toplaç alanlar›n›n düzenli, sürekli ve temiz
görünüfllü olmas›,
• Toplaç alanlar›n›n boyut ve biçiminin yap›n›n
genel bütünlü¤ü ile uyumlu olmas›,
• Toplaç alanlar›n›n renk ve doku özelliklerinin
yap›n›n di¤er ö¤eleri ile uyumlu olmas›,
• Toplaç alanlar›n›n yap› yüzeyinde dengeli da-
¤›lmas›,
• Toplaç alanlar›n›n, tüm bileflenleriyle bir bü-
tün olarak de¤erlendirilmesi, kirlilik ve da¤›-
n›kl›¤›n›n önlenmesi, bitmiflli¤in sa¤lanmas›,
• Toplaç alanlar›n›n mimari düzenlemesinin,
yap›n›n kavramsal yaklafl›m›na uyumlu ol-
mas›,
fiekil 8. Duvar bütünlefliksistem uygulamalar›.
mimar•ist 2007/1 111
YAPI F‹Z‹⁄‹ / MALZEME / DETAY
• Depo vb. sistem ö¤elerinin yap› yüzünde gö-
rünürlü¤ünün önlenmesi ve mimariyle uyu-
munun sa¤lanmas›.
Ülkemizde yayg›n olarak kullan›lan günefl
enerjili su ›s›tma sistemlerinin yap›larda kulla-
n›lmas›nda belirtilen olumsuzluklar›n önlenme-
si için siyasi, idari düzenleme ve yapt›r›mlarla,
kullan›c›, üretici ve uygulay›c›lar›n bilincinin ar-
t›r›lmas› önemlidir. Bu aç›dan yaklafl›ld›¤›nda,
iyi nitelikli uygulamalar için su ›s›tma sistemleri-
nin teknik ve teknolojik olarak iyi anlafl›lmas›,
iklim çevre gibi konular›n incelenmesine yöne-
lik analiz yöntemlerinin kullan›lmas› ve geliflti-
rilmesi, teknolojik ilerlemelerin izlenmesi, uy-
gun tasar›m yaklafl›mlar›n›n gelifltirilmesi gerek-
mektedir. Sistem teknolojilerinin, ürünlerin ve
benzetim programlar›ndaki geliflmelerin izlen-
mesi, olas› sonuçlar›n tasar›m ve yap› aç›s›ndan
ele al›nmas›, üretim çeflitlerinin zorlanmas›, mi-
marlar›n uygulamalarda yarat›c› ve yenilikçi yak-
lafl›mlar›; sistemlerin yap›larda etkin biçimde
uygulanmas› aç›s›ndan önemlidir.
Esra Sak›nç, YTÜ Mimarl›k Fakültesi Mimarl›k BölümüMüjgan fierefhano¤lu Sözen, Prof., YTÜ Mimarl›k Fakültesi Mimarl›kBölümü
Kaynakça:
• CIB (1999) Agenda 21 on Sustainable Construction,
Report Publication 237, Rotterdam.
• Colon, J.F.; Merrigan, T. (2001) “Roof Integrated Solar
Absorbers: The Measured Performance of Invisible Solar
Collectors”, NREL, CP-610-30848, Conference Paper,
Solar Forum 2001, Washington.
• DOE (1995) “Energy Efficient Water Heating”, Energy
Efficiency and Renewal Energy Clearinghouse DOE/GO-
10095-063, www.eere.gov.us
• Fujita Research (1998) “Interseasonal Solar Storage”,
www.fujitaresearch.com/reports/solarpower.html
• Hassid, S. vd. (2000) “B.A.M.A (Energy Conserving
Buildings) Project: Passive Solar Energy in Popular
Residential Apartment Buildings in Israel”,
http://wire0.ises.org/wire/doclibs/
• Hestnes, A.G. (2003) “New Solar Buildings”,
http://www.ab.ntnu.no/fak/tavla/solbuilds_agh.pdf
IEA (2003) Task 23, Integrated Design Process, Berlin.
• K›l›ç, A.; Öztürk, A. (1983) Günefl Enerjisi, Kipafl
Da¤›t›mc›l›k, ‹stanbul.
• Matuska, T. (2004) “Façade Solar Collectors”,
http://www.fsid.cvut.cz/~matuskat/publikace/eurosun2
004.pdf
• Sak›nç, E. (2006) Sürdürülebilirlik Ba¤lam›ndaMimaride Günefl Enerjili Etken Sistemlerin Tasar›m Ö¤esiOlarak De¤erlendirilmesine Yönelik Bir Yaklafl›m, Doktora
Tezi, YTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, ‹stanbul.
• fientürer, A. (1995) Mimaride Estetik Olgusu, ‹stanbul
Teknik Üniversitesi Yay›nlar›, 1557, ‹stanbul.
• fierefhano¤lu, M. (1987) Mimaride Günefl Enerjisi, Ders
Notlar›.
• SRCC (2004) Solar Certification, “Summary of SRCC
Certified Solar Collector and Water Heating System
Ratings”, The Solar Rating and Certification Programs,
www.solar-rating.org
• Stadler, I. (2001) “Facade Integrated Solar Thermal
Collectors”, AEE Arbeitsgemeinschaft Erneuerbare
Energie, http://www.aee-
intec.at/0uploads/dateien19.pdf
• Thomas, R.; Fordham, M. (2001) Photovoltaics andArchitecture, Spon Press, Londra.
• UFC (Unified Facilities Criteria) (2002) Design: ActiveSolar Preheat Systems, US Army Corps of Engineers, USA.
• Van Der Ryn, S.; Cowan, S. (1996) “Characteristics of
Conventional and Ecological Design”, Island Press, pp.
26-27, Washington DC,
www.architect.org/institute/programs/sustainable
• WBDG (Whole Building Design Guide) (2005),
National Institute of Building Sciences (NIBS),
www.wbdg.org
112 mimar•ist 2007/1
YAPI F‹Z‹⁄‹ / MALZEME / DETAY
“Solar Hot Water Systems as a Design Element in theContext of Sustainability
For sustainability, it is an obligation to respect and protect natural environmentand to reduce any resource consumption for a constant development. Toaccomplish this aim, sustainability anticipates restricting fossil energyconsumption, ensuring energy efficiency and using renewable energy sourceseffectively. From this point of view, evaluation of solar active systems in buildingsbecomes an essential design criterion for utilization of renewable sources. Solar hot water systems have a great potential and general usage in Turkey for itsproper geographical location. But because of unconscious design, carelessinstallation, lack of knowledge both consumer and manufacturer and poorworkmanship, systems work with less output and cause an ugly view onbuildings and this ruins the urban image. To prevent unfavorable application ofthese systems they have to be taken as architectural elements during designprocess and new regulations have to be applied. In this study, basic rules that has to be considered for applications of systems onbuildings and an approach for designing of solar hot water system has beensubmitted by analyzing solar hot water systems in the context of sustainabledesign.