İnsular Bölgenin Anatomisi ve Cerrahi Yaklaşım Yolları The ...
Bob Jessop: Kültürel Ekonomi Politik (KEP/CPE) Yaklaşım
-
Upload
independent -
Category
Documents
-
view
0 -
download
0
Transcript of Bob Jessop: Kültürel Ekonomi Politik (KEP/CPE) Yaklaşım
August 14, 2015
1
Bob Jessop: Kültürel Ekonomi Politik (KEP/CPE) Yaklaşım
Giriş
Bob Jessop'un Kültürel Politik Ekonomi (KEP/CPE; Cultural Political
Economy) yaklaşımı, sosyal bilimlerde dikkati “söylem”e çeviren dilbilimsel
dönüşe/dönemeçe (linguistic turn) teorik ve kurumsal bir tepki olarak
ortaya çıkar. Norman Fairclough (2005) bunun, Marksizm ve eleştirel
dilbilim geleneğini harmanlamaya dönük bir araştırma yöntemi geliştime
çabası olduğunu belirtmekte (Fairclough, Jessop ve Sayer, 2003), Jessop
da çalışmasında (2004), eleştirel söylem analizi (Fairclough, 1992) ile
Marksist kurumsal analizi (düzenleme/regülasyon teorisi/okulu) bir araya
getirmeyi denemekte, eleştirel göstergebilimsel çözümlemelerde ve
eleştirel ekonomi politik çözümlemelerde kullanılan kavram ve araçları bir
arayı getirmeyi önermektedir (Geray, 2014). Ekonomik süreçleri anlamada
dil dolayımında üretilen göstergebilimsel ögelerin büyük önemi vardır ve
KEP yaklaşımı, kültürün önemini vurgulayan diğer yaklaşımlardan, -öznel
anlam üretimini belirleyici kerte olarak kabul eden yaklaşımlara karşı-,
ekonomi politiğin göstergebilimsel ve göstergebilimsel ötesi unsurlarını
ortaklaşa olarak kullanmayı savunmak bakımından ayrılmaktadır.
Yukarıda ayraç içinde bahsi geçen Düzenleme Okulu, Jessop’un asıl ilgi
alanına, bir Marksist devlet kuramcısı olma yönüne işaret eder. Kapitalist
devleti anlamaya çalışan Jessop herşeden önce, Düzenleme Okulu’nun
İngiliz geleneği içindeki önemli teorisyenlerden birisidir. Bununla birlikte,
Jessop’un kuramsal macerasında, Düzenleme Okulu kadar, Eleştirel
Gerçekçilik ve -özellikle son dönem çalışmalarında- Niklas Luhmann’ın
“autopoiseis” kavramının önemli bir yeri/etkisi de bulunmaktadır (Juniper,
2006). Bu bağlamda, Jessop’un geliştirdiği Stratejik İlişkisel Yaklaşım
August 14, 2015
2
(SİY/SRA, Strategic Relational Approach), KEP yaklaşımını anlamak
bakımından da önem arz etmektedir.
Stratejik İlişkisel Yaklaşım
Atilla Güney’e (2009) göre Jessop’un kapitalist devleti anlamaya yönelik
kuramsal çalışmalarının genel özelliği, sürekli değişen siyasal gündemi
açıklayabilecek özelliklere sahip olması gerektiği kaygısıdır. Öte yandan,
devlet ile iktisadi alan arasındaki ilişkinin niteliğinin, Jessop’un bütün
çalşmalarının örtük veya açık temel sorunsalı olduğu söylenebilir. Jessop,
genel olarak siyasete, özelde ise kapitalist devlete ilişkin çalışmalarında
Marx’ın ekonomi politik eleştirisini kendisine referans alarak yola çıktığını;
fakat Fransız Düzenleme Okulu’nun ekonomiye ilişkin kuramsal
çalışmaları, Niclas Luhmann’ın sosyoloji yaklaşımı ve Sosyalist İktisat
Konferansları çerçevesinde yürütülen devlet tartışmalarının sonraki
çalışmaları için yön tayin edici olduğunu vurgular. Ekonomizm ve
kültürelcilik ile yapısalcılık ve iradecilik ikiliğini aşmayı amaçlayan Jessop,
Gramsci olduğu kadar Foucault’dan da yararlandığını dile getirmektedir
(Neo-Gramscici ve Neo-Foucauldian) (Jessop ve Sum, 2006).
Düzenleme Okulu, Fransa'daki iktisatçıların 1970'lerde geliştirdikleri bir
yaklaşımdır (Taymaz, 1993). Kapitalizm ve kapitalizmin dönüşü konularını
incelerken kendilerine özgü bir kavram seti geliştiren bu yaklaşıma göre
kapitalizm, tarihsel gelişimi boyunca bir dizi birikim rejiminden geçmiştir.
Her bir birikim rejimi, birikim sürecini düzenleyen, kendine özgü bir
düzenleme biçimini doğurur. Birikim rejiminin sürekliliğini olanaklı kılan
şey de işte bu birikim rejimine uygun düzenleme biçimidir. Devletin aldığı
August 14, 2015
3
biçim ve ürettiği hegemon söylem, siyasal ve toplumsal kurumlar ve
normlar bu düzenleme biçiminin öğeleridir.1
Jessop, Marksist kuram içerisinde kapitalist devlet bağlamında yürütülen
tartışmalardaki “sermaye mi/sınıf mı?” ikilemini aşmak amacıyla önce
stratejik-kuramsal yaklaşımı önerir. Sermaye-kuramsal analizini
Düzenleme Okulu’ndan, sınıf-kuramsal çözümlemeleri de, Gramsci ve
Poulantzas’ın ideolojik hegemonya yaklaşımlarından alan Jessop, “birikim
stratejisi” ve “hegemonik proje” olmak üzere iki kavram geliştirir
(Karahanoğulları,2009). Bir birikim stratejisi, sermayenin çeşitli
fraksiyonlarının çıkarlarını farklı şekillerde etkileyen özgül bir ekonomik
büyüme modelini ifade eder. Böyle bir stratejinin başarılı olabilmesi için,
sermayenin çeşitli fraksiyonlarını bir fraksiyonun hegemonyasında
birleştirmesi ve hepsinin çıkarlarını ilerletmesi gerekir. Daha sonraki
çalışmalarında ise Jessop, Eleştirel Gerçekçilik’ten de yararlanarak,
kapitalist devleti açıklamada sınıf-kuramsal ve sermaye-kuramsal
yönelimli açıklama biçimlerinin içine düştükleri iktisadi belirlenimciliği
aşmayı, stratejik- ilişkisel yöntemi kullanarak dener. Bu yöntem
yapıların, bizatihi kendilerinin yapıda kayıtlı stratejiye bağlı seçicilik ve
toplumsal eylemlerin yine yapısal olarak yönelimli stratejik hesaplar
dikkate alınarak incelenmesini içerir. Buna Jessop bir de söylem analizini
ekler, böylece söylemsel paradigmaların, söylemsel kimlik ve konumların,
söylemsel stratejilerin ve taktiklerin diğer taktik ve stratejiler üzerindeki
önceliği incelemeye dahil edilir. Bu bağlamda, devlet artık yapısal olarak
belirlenmiş stratejik ilişkiler bütününün bir bileşeni olarak bir ilişki biçimidir
(Güney, 2009).
1 Ayşegül Kars Kaynar,
https://www.academia.edu/2294421/Devlet_Kuramlar%C4%B1_D%C3%BCzenleme_Okulu
August 14, 2015
4
Kendisiyle yapılan bir görüşmede Jessop, felsefi konumunu, eleştirel
gerçekçilikle tarihsel maddeciliğin bir bileşimi olarak tanımlar ve bu
bileşimin özne ve yapı ile zorunluluk ve olumsallık sorunlarına iç tutarlılığı
olan bir çözüm getirdiğine inandığını söyler (Çelik ve Ozan, 2001). Roy
Bhaskar’ın öncülüğünü yaptığı Eleştirel Gerçekçilik, pozitivizm ve post-
modernizmin asla uzlaşmaz gözüken iddialarını birbirlerine uyumlu
kılmaya çalışır (Ollmann, 2011). Farklı gerçek düzeyleri, dolayısıyla çeşitli
düzeylerde olgular vardır ve bu olguların hiçbiri bir diğerine indirgenemez
(Geray, 2014). Tabakalaşmış (yapılanmış), farklılıklara ayrılmış ve
değişken olan “gerçek (dünya)”te; gerçek düzen, yapılar ve değişimleri
açığa çıkarmak için, çalışmanın yapıldığı toplumsal bağlamdan gelen
önyargıların ve sınırlılıkların da incelenmesi gerekir (Ollmann, 2011).
Eleştirel Gerçekçilik, nedensellik düzeneklerinin ve insani pratiğin ürünü
olan ancak bu pratikten bağımsız hareket eden yapıların gerçeklikten
soyutlanarak çıkarılan kavramlar aracılığıyla incelenebileceğini savunur.
Dolayısıyla bireyler kendilerini sarmalayan ve içinde eyledikleri yapıları
eleştirel biçimde anlayabilirler. Jessop, Düzenleme Okulu ile Eleştirel
Gerçekçi okul arasındaki ilişkiyi ve bunun kendi devlet kuramına katkısını
üç başlık altında özetler. Birincisi, Düzenleme Okulunun kapitalist
ekonomik ilişkileri çözümlerken kullandığı stratejik ilişkisel yöntemdir. Yani
sermaye, düzenleme kuramı çerçevesinde toplumsal bir ilişki –ilişkiler
içindeki karmaşık ilişkiler düzeneği– olarak çözümlenir. Bu ilişkiler, anlamlı
toplumsal eylemler içinde ve onlar aracılığıyla üretilir. Ayrıca, Eleştirel
Gerçekçilik aracılığıyla, Jessop, kapitalist devlet çözümlemesine, içinde
kapitalist yeniden üretim ve düzenlemelerin ortaya çıktığı
“zamansalmekânsal sabitlikler”i dahil eder. İkincisi, çözümlenmeye
eklenen gerçek mekanizmaların çift taraflı eğilimselliğidir. Eleştirel
gerçekçi yöntemde, doğa bilimlerindeki nedensel mekanizmalar, kendi
gerçekleşimlerinden bağımsız olarak vardırlar. Toplumsal bilimlerde ise bu
nedensel mekanizmalar, içinde ve aracılığıyla yeniden üretildikleri
toplumsal eylemlerden ayrı var olamazlar. Yine bu nedensel mekanizmalar
August 14, 2015
5
doğadakine kıyasla daha kısa ömürlü ve rastlantısaldır. Bu noktada
“zaman-mekânsal sabitlik” kavramı, bu yeniden üretilip düzenlenen, eğilim
ve karşı eğilimlerin özgül mekanizmalarının içinde oluştuğu özgül
toplumsal bağlamı belirlemede yardımcı olur. Üçüncüsü, Düzenleme Okulu
daha çok toplumsal ilişkilerin dönüşümsel çözümlemesi ile -yani belirli bir
düzenleme biçiminden başka bir düzenleme biçimine geçişin dönüşümsel
dinamikleriyle – ilgilenirken, Eleştirel Gerçekçi yöntem sayesinde bu
ilişkilerin yeniden üretim boyutu da çözümlemeye katılmış olur. Jessop
buna toplumsal faillerin sermaye ilişkilerinin yeniden üretimi süreci
içindeki eylemlerinin stratejik bir boyutunun olduğunu ekler. Çünkü,
toplumsal yapılar idare ettikleri faaliyetlere binaen var oldukları için, bu
faaliyetleri yerine getiren aktörlerin yaptıkları şeyi ifade etmek için sahip
oldukları kavramlaştırmadan bağımsız var olamazlar. Yani Jessop’un
strateji kavramı da tıpkı yapı, yapısal belirlenim gibi bir soyutlamadır
(Güney, 2009).
Tarihsel özne sorunu nasıl aşılacaktır? Jessop son dönem çalışmalarında
Luhmann’ın toplumbilim kuramından yararlanarak bunu yapmaya çalışır.
Luhmann, Talcott Parsons’ın sistem kuramını sibernetik ve otopoietik
toplum anlayışı ile sentezlemiştir. “Autopoiesis kuramı” doğada varolan
organik ve inorganik oluşumları kendi kendilerini yeniden üreten ve
yeniden oluşturan sistemler olarak gören aslen biyolojide kullanılan bir
yaklaşımdır. Luhmann, autopoetik kuramın toplumsal sistemleri anlama ve
açıklamada da uygulanabileceğini savunmuştur. Autopoiesist yaklaşım,
bütün toplumsal alt sistemlerin (hukuk, siyaset, ekonomi ve bilim) kendi
kendine gönderme yapan, kendi kendisini üreten ve kendi kendisini
düzenleyen sistemler olarak çalışabileceğini savunur. Bir başka deyişle, bu
sistemler kendi sınırlarını söylemsel olarak kurarlar, kendi içsel işleyişleri
için gerekli koşulları kendi kendilerine üretirler ve herhangi bir dışsal
mantığa göre değil, kendi modus operandilerine (işleyiş mantıklarına) göre
gelişirler. Jessop autopoiesis kavramını, Marx’ın sermayenin kendi kendini
August 14, 2015
6
değerlemesi (self-valorization of capital) üzerine analiziyle ilişkilendirir.
Jessop’un burada temel amacı devletin sermaye karşısında görece
özerkliği gibi eski bir tartışmaya son noktayı koymaktır. Bu yaklaşım,
işleyiş olarak özerk, ancak temelde birbirine bağımlı iki alt sistem
arasındaki önceden izlenen güzergaha bağımlı yapısal eşleşmenin (path-
dependent structural coupling) ve ortak evrimin (co-evolution) yönünü ve
doğasını etkilemek ya da yönetmek için ekonomik ve siyasi güçlerin
güzergah-şekillendirici (path-shaping) çabaları olarak ele alınabileceğini
önerir. Sonuçta söylem ve autopoietik model kavramlaştırmaları Jessop’un
stratejik ilişkisel devlet kuramında devletin bütün sınıf mücadelelerinden
uzak, üretim ilişkilerinden özerk bir alan ve ilişkiler sistemi olarak
kavramlaştırılmasına yardımcı olacaktır (Güney, 2006 ve 2009).
Kültürel Ekonomi Politik
Jessop ve Sum, anlamın toplumsal üretiminin tüm formlarını
karşılamak/kavramak üzere semiosis terimini önerirler. Bunu, Norman
Fairclough’ın da gösterdiği gibi, söylem kavramının çok çeşitli anlamlara
gelmesi nedeniyle tercih ederler. KEP, düzenleme okulunun kavramlarını
da kullanır-eklemler, düzenleme okulunun postyapısalcı yorumundan da
beslenir. KEP, düzenleme okulunun kapitalist sosyal ilişkilerin nasıl
yeniden üretildiği ve dönüştürüldüğü temel sorusunu, söylem teorisi ve
evrimci ekonomiye referansla yeniden formüle eder. Bu genişletmenin
anahtar kavramları, ekonomik tahayyül, varyasyon, seleksiyon ve
korumadır. KEP, sadece kurumsal formları değil, içinde norm ve rutinlere
tabi tutulduğu sosyal pratikleri, bu kurumsal formların kuruluşuna
sembolik-kültürel formların, söylemlerin ve tahayyüllerin nasıl
aktığını/karıştığını da sorgular. Ekonomik tahayyüller kurumsal formlarda
maddileşebilen söylemsel elemanlardır, fakat bu zorunlu değildir (Hauf,
2010).
August 14, 2015
7
“Evrimci iktisadı özgünleştiren en önemli nokta iktisadi olayların
açıklanmasında biyoloji alanında da kullanılan evrim metaforlarının
kullanılmasıdır. İktisatta evrim metaforlarının kullanılmasıyla üretim,
bölüşüm ve tüketim ilişkileri durağan değil sürekli dönüşümlerin
görüldüğü, geçmişten devralınan kurumların üzerine inşa edildiği,
sadece deterministik olmayan, aynı zamanda şans faktörlerinin de
birikimsel sonuçlara yol açtığı bir evren içinde algılanır. Bu evren
zorunlu olarak belli bir amaca doğru (örneğin “ileri”ye doğru)
gelişmez. Başka bir ifadeyle, “gelişme” ve “ilerleme” alternatifi
olmayan iktisadi ve toplumsal paradigmalar değildir. İktisat artık
sadece sınıflar arasındaki çelişkilerin “kötümser” analizlerine yer
veren bir bilim dalı olmanın ötesinde, farklı alışkanlıklara ve
geçmişlere sahip bireylerin toplumsal konvansiyonlara
adaptasyonunu amaçlayan davranışlarını inceleyen bir araştırma
alanıdır. Evrimci iktisatçılar piyasa ilişkilerini fiyatların ötesine geçen
değerler sistemi üzerinden açıklamaya çalışır. Evrimci iktisat ile
birlikte piyasa ilişkilerini oluşturan (ya da piyasalara içkin) kurumsal
yapılar da araştırma alanı içine dâhil edilir. Bu şekilde iktisat
mühendislikten çok, sosyoloji ve diğer toplumsal bilimlere yaklaşır
ve uzun bir zamandır tereddütle yaklaştığı beşeri bilimlerle ilişkisini
yeniden kurar.” (Yalçıntaş, 2010)
Metodolojik olarak KEP, Eleştirel Semiyotik Analiz’in (ESA/CSA, Critical
Semiotic Analysis) kavram ve araçlarını, Eleştirel Ekonomi Politik’inkilerle
(EEK/CPE, Critical political economy) birleştirir. Jessop’a göre ESA, ekstra-
semiyotik (extra-semiotic, semiyotik ötesi/semiyotiği aşan) bağlamı
hesaba katmadığı sürece, semiyotik indirgemeciliğe ve/veya emperyalizme
düşer. Maddi dönüşüm, semiyotik boyutlar ve dolayımlamalar dikkate
alınmadığında, durağanlık ve değişim açıklamaları, zorunluluk ve
olumsallık arasında salınma riskini doğurur. Bu ikiz problemden kaçınmak
için KEP, kültürel ekonomi (soft cultural economy) ve ortodoks ekonomi
August 14, 2015
8
(hard ortodox economy) arasında bir yol bulmayı amaçlar. İlki, ekonomik
aktiviteleri sosyal ve kültürel hayat hakkındaki geniş genellemeler altında
sınıflandırırken/kapsarken, ikincisi, formel, piyasa-akılcı, hesaplama
aktivitelerini cisimleştirir/somutlaştırır ve onları söylemsel önem/anlam ve
geniş ekstra-ekonomik bağlam ve desteklerinden ayrı analiz eder. İlki
ekonomik sosyolojide yaygındır ve yeni ekonomide ekonomik hayatın
kültürelleşmesini iddia eder. Mesela bu kültürel materyalizm veya
ekonomik antagonizmalar (Laclau ve Mouffe) üzerine çalışmalarda ortaya
çıkar. Maalesef bu akımlar, kültürel ile maddi olan arasındaki keskin
bölünmeyi reddetseler ve maddi hayatın kültürel boyutlarını vurgulasalar
da, farklı ekonomik formların, karşıtlıkların, kurumların özgüllüğü bakışını
kaybetmeye eğilimlidirler. Buradaki risk, kapitalist ve kapitalist olmayan
ekonomik pratikler, kurumlar ve formasyonlar arasında maddi açıdan
ayrım yapmamak şeklinde ortaya çıkar. Hepsi, eşit biçimde söylemsel olur
ve semiyotik pratik, anlam, bağlam ve performatif etkileri yoluyla
farklılaştırılabilirler. Diğer taraftan ortodoks ekonomi de, ekonomik ve
kültürel olan arasına keskin sınır çekme eğilimindedir, ekonomik nesneleri
cisimleştirir, homo economicus’u doğallaştırır ve rijid ekonomik yasalar
ileri sürer—ekonomik indirgemecilik. Üçüncü yol olarak önerilen KEP,
kapitalizmin, genelleşmiş meta üretimiyle ilişkili özgül ekonomik formları
(meta, para, ücret, fiyat, mülkiyet vs.) olduğunu vurgular. Bu formlar
sahip oldukları etkiler üzerinden analiz edilmelidir. Bu nedenle birbiriyle
yarışan ekonomik tahayyüllerin (economic imaginaries) alıkonulmasını ve
seçilmesini biçimlendirirler (Jessop, 2004).
KEP lehindeki argümanlar 1990’larda, kültürel dönüşe/dönemeçe (cultural
turn) cevabın bir parçası olarak çeşitli bağlamlarda ortaya çıkar ve ilk
versiyonu Lanchaster Üniversite’sindeki araştırmacılar tarafından
geliştirilir. Jessop kendi yaklaşımının üç tanımlayıcı özelliği olduğunu
belirtmektedir: Birincisi KEP, tarihaşırı/tarihötesi (transhistorical)
analizlere karşı çıkar, hem tarih hem de kurumlar konusunda ısrar eder.
August 14, 2015
9
Bu, stratejik-ilişkisel diyalektik bir yol çizmeye ve göstergebilimin
dinamiklerini şekillendirmede anahtar bir rolü olan varyasyon (olumsal
ortaya çıkış), seçicilik (ayrıcalık kazanma) ve koruma/saklama (devam
eden gerçekleşme) (variation, selection, and retention) (evrimci)
mekanizmalarına vurguya işaret eder. İkincisi KEP, kültürel dönüşü ciddiye
alır ve anlamlarla pratikler arasındaki karmaşık ilişkilerin altını çizer.
Öznelerarası anlamın üretilmesi, ekonomik ve politik davranışın
anlaşılması, açıklanması ve tanımlanması için çok önemli/kritiktir. Üçüncü
olarak KEP, semiyotik ve ekstra-semiyotik süreçlerin birlikte evrimine (co-
evolution) ve onların kapitalist formasyonların dinamikleri ve
kuruluşundaki birleşik etkilerine odaklanır (Jessop, 2008).
KEP yaklaşımında kullanılan Eleştirel Söylem Çözümlemesi’nin (ESÇ/CDA,
Critical discourse analysis) ana ilgisi, söylem pratiklerinde ideolojileri
“aklın yolu” olarak doğallaştıran yazı ve konuşmaları oluşturan dil
kullanımıyla hegemonyanın nasıl sağlandığıdır. KEP yaklaşımıyla ortak
çalışmalar içinde olan Fairclough ve arkadaşlarının ESÇ yaklaşımı,
göstergebilimsel unsurlarla göstergebilimsel olmayan maddi gerçekliği aynı
bağlamda kavramaya çalışır. Bu yaklaşımda söylem bir “toplumsal pratik”
olarak ele alınır ve ilişkinin diyalektik olduğu savunulur. Söylem bir
toplumsal pratik olarak kavramsallaştırılınca, bağlamından kopartılarak
çözümlenmesi mümkün olamaz. İttifaklar kurarak gerçekleştirilen bir
süreç olan hegemonya mücadelesinde, söylemlerin eklemlenmesi,
kopması ve yeniden eklemlenmesi gerçekleşir. Söylem düzeni kavramı
burada ortaya çıkar. Farklı türlerin, söylemlerin ve üslupların belirli bir
biçimde birbiriyle eklemlenmesiyle “söylem düzenleri” ortaya çıkar. Bu
düzenler toplumsal bir alanın veya kurumun veya örgütün, yani toplumsal
pratiğin özgün eklemlenmelerinin göstergebilimsel boyutunu oluşturur. Bir
söylem düzeninde belli bir söylem egemen olan söylemken, diğerleri
alternatif veya muhalif söylemler olabilir. Söylem düzeni, kapalı ve katı bir
sistem değil, gerçek etkileşimlerdeki gelişmelere bağlı olarak değiştirilebilir
August 14, 2015
10
açık sistemlerdir. ESÇ’de metinlerin çözümlenmesi, türlerin, söylemlerin ve
üslupların nasıl birbiriyle eklemlendiğini anlamak için “söylemlerarası”
düzeyde yapılır ki, Fairclough ve arkadaşlarının eleştirel gerçekçi söylem
çözümlemesi yönteminin ayırdedici unsurlarından birini söylemlerarasılık
oluşturur (Geray, 2014).
Jessop’un KEP yaklaşımı stratejik ilişkisel yaklaşımıyla yakından ilişkilidir.
Toplumsal dünyanın karmaşıklığını anlamak için SİY’den yararlanılır ve
söylemsel-seçici tahayyüller (discursively-selective imaginaries) ve
yapısal-seçici kurumlar (structurally-selective institutions)
kavramlaştırması kullanılır. Tahayyüller, yaşanan deneyime temel
sağlayan semiyotik sistemlerdir; kurumlar da, toplumsal ilişkilerdeki
yerleşik deneyimin araçlarını sağlarlar. Bu kapsamda ekonomik
tahayyüller, kurucu bir rol oynadıklarından özel bir önem taşırlar. Bir
söylemsel düzen olan ekonomik tahayyül, türlerin, söylemlerin ve stillerin
belli bir konfigürasyonudur ve verili bir toplumsal alan, kurumsal düzen
veya geniş toplumsal formasyondaki toplumsal pratikler ağının semiyotik
momentini oluşturur. SİY, hegemonya mücadelesinde hem özne hem de
yapının rolünü, evrimci bir yaklaşımla kavrar (Jossep ve Sum, 2006).
Jessop, evrimsel düzeneğin analizini basit biçimde şöyle ifade eder:
Çeşitlilik: Söylem ve toplumsal pratiklerde bir çeşitlilik hakimdir ve
aralarında mücadele ederler (özellikle kriz zamanlarında).
Seçme/Eleme: Olayların yorumlanması, eylemlerin meşrulaştırılması ve
toplumsal fenomenin temsilinde bazı söylemler öne çıkar/seçilir. Bunda
hem semiyotik faktörler (verili bir söylemsel düzende kişisel, örgütsel,
kurumsal olanla ve kapsayıcı anlatılarla (meta-anlatı) uyum içinde
olma/bütünleşebilme; olası alternatif kombinasyonları sınırlayabilme) hem
de maddi faktörler (güç ilişkileri, yapısal eşleşme/seçicilik) etkilidir.
August 14, 2015
11
Koruma: Bazı uyumlu söylemler korunur/saklanır ve yerleşmeye başlar.
Henüz yerleşmeyen kısımları ise potansiyel olarak saklanır.
Güçlendirme: Bu hem söylemsel seçicilik hem de maddi seçiciliği içeren
bir süreçtir. Elverişli tür, stil ve stratejiler güçlendirilir, elverişsiz
alternatifler elenir.
Seçici alım/yerleşme: Toplumsal gruplar, kurumlar, örgütler ve
toplumsal aktörler alır, kendilerine mal eder, güçlendirirler (Jessop, 2008).
Bireylerin rutinlerine dahil olur ve kurumsal olarak yerleşir (Jessop ve
Sum, 2006).
Uygulama
Jessop KEP yaklaşımını bilgi temelli ekonomi söylemine uygular ve bu
söylemin ABD, AB ve Batı ülkelerinde egemen hayali öğe olduğunu
savunur. Bilgi temelli ekonomi söylemi Fordizm’in çöküşünden sonra
ekonomik olan birikim rejimine ve bir düzenleme biçimine yeni bir “tamir”
olarak ortaya çıkmış, post-Fordist birikim rejimine dayalı olan birikim
rejimlerinin 1990’lardaki birikim stratejilerinin önder iktisadi anlatısı
olmuştur. Bu imgesel anlatı, tüm düzeylerdeki ekonomik stratejileri
aydınlatıcı ve biçimlendirici olma ve özel, kurumsal ve daha kapsayıcı
kamusal anlatılarla bütünleşerek devletlerin politikalarını ve farklı
ölçeklerdeki hegemonik vizyonların önünü açma/biçimlendirme
gerekliliklerini karşıladığı için öne çıkabilmiştir (Geray, 2014).
İnsan hakları söylemi de klasik bir örnek teşkil eder. Bir yandan ideolojik
olarak kapitalist düzenin eştsizliğini maskelemekte, diğer yandan, aynı
zamanda, karşı-hegemonik hareketler ve direniş stratejileri tarafından da
kullanılabilmektedir. Sosyal çatışmalar, yalnızca maddi kaynaklar
August 14, 2015
12
kullanılarak yapılmaz, aynı zamanda sembolik-söylemsel düzeyde de
gerçekleşir (Jessop, 2009’dan aktaran Hauf).
Jessop ve arkadaşlarının merkez ülkeler açısından yaptığı çalışmayı (bilgi
temelli ekonomi söylemi) çevre ülkeler bağlamında çözümlemek isteyen
Başaran ve Geray, bilgi temelli ekonomi söylemine eklemlenmiş olan bilgi
toplumu/enformasyon toplumu söylemini Türkiye örnekolayı çerçevesinde
gerçekleştirirler. Dünya Bankası ve AB’ye bağımlılığı yeniden üreten
anlatıların eleştirel söylem çözümlemesi, bu kuruluşların politika
belgeleriyle Türkiye’deki bazı politika belgelerini ele alarak çözümlenir.
Araştırma sadece söylem yaklaşımını değil, iletişimin eleştirel ekonomi
politiği, bağımlılık okulu, medya emperyalizmi gibi kuramsal yaklaşımları
da çözümlemenin içine katar. Çalışma, egemen söylemlerin bağımlılığı
yeniden ortaya çıkarırken nasıl yerel alternatif hegemonya söylemlerini
alıp, dönüştürüp evcilleştirdiğini de ortaya çıkarır (Başaran ve Geray,
2011’den aktaran Geray, 2014).
İsmet Akça (2011), Türkiye’de devletin ve siyasal alanın otoriterleşme ve
militerleşmesinin nasıl neoliberal kapitalizmle ilişkili olduğu ve “askeri
vesayete” karşı sivilleşme adımları atılan AKP dönemi siyasal
otoriteryenizminin ancak bu ilişki üzerinden anlaşılabileceğini, bunun için,
Türkiye’de sosyo-politik iktidar ilişkileri analizinin sınıf siyaseti ve kimlik
siyaseti boyutlarıyla hegemonya mücadeleleri üzerinden anlaşılması
gerektiğini savunur. Teorik çerçevesini, “devlet, siyaset ve sınıflar
arasındaki ilişkilere dair yapısalcı-işlevselci ve araçsalcı olmayan, sosyo-
politik aktörler arası güç mücadelelerine odaklanan stratejik-ilişkisel
yaklaşıma (Jessop)” dayandıran Akça, “sosyo-politik iktidar ilişkilerinin,
Bob Jessop’un kavramsallaştırmasını takiben “hegemonya projeleri” ve
onun bir parçası olarak “birikim stratejileri” oluşturma süreçleri üzerinden
sistematik olarak analiz edilebileceğini söyler. Türkiye’de, 1970’lerin ikinci
yarısından itibaren yaşanan, gitgide derinleşen bir sermaye birikim krizi ve
August 14, 2015
13
hegemonya krizidir: “Türkiye’de neoliberalizm, bir yandan güçlü bir
kültürel, ideolojik hegemonya sağlarken diğer yandan da paradoksal
olarak hegemonik bir projeyle ortaya çıkarak neoliberal kapitalizmi
yönetecek güçlü bir siyasal parti ortaya çıkaramamıştır; diğer bir deyişle,
siyasal hegemonya krizi AKP dönemine kadar aşılamamıştır. ANAP’ın Yeni
Sağ hegemonya projesi, birçok başka ülkedeki muadilleri gibi, üç temel
sacayağının eklemlenmesinden müteşekkildir: neoliberalizm,
otoritaryanizm ve muhafazakârlık. ANAP’ın 12 Eylül gölgesi altındaki ilk
seçimde sergilediği hegemonya hamlesi 1980’lerin ikinci yarısında hızla
çözüldükten sonra, 1990’lar tam bir siyasal hegemonya krizi dönemi
olmuştur. AKP, bu hegemonya başarısını neoliberal otoriter popülist bir
strateji üzerinden sağlamıştır. AKP’nin hegemonya projesi, 2007
seçimlerinin kazanılmasından bir süre sonra gelişen bir dizi olayla
çatırdamaya başlamıştır.”
Bir Eleştiri
Jessop’un yaklaşımı, her şeyden önce, sınıf mücadelesini tarihsel
materyalist yöntembilimin merkezinden çıkarıp, sınıfsal ilişkileri tarihsel
toplumsal gerçekliği açıklamada, zahiri ve ikincil bir konuma itme
sonucunu doğurması noktasından eleştiriye uğrar. Öte yandan kuramdan
kovulan sınıf mücadelesi ve sınıfsal çatışma yaklaşımına pratik siyasal
mücadelede de artık yer kalmaz (Güney, 2009).
Kaynakça
Çelik, S. K. ve Ozan, E.D. (2001). Bob Jessop’la Görüşme, Praksis (1),
2001, s.136-148
August 14, 2015
14
Fairclough, N. (2005). ‘Discourse Analysis in Organization Studies: The
Case for Critical Realism’, Organization Studies, 26(6): 915–939.
Fairclough N (1989) Language and Power, London: Longman
Fairclough N (1992), Discourse and Social Change, London: Polity
Fairclough, N, Jessop, B and A Sayer, (2003). Critical Realism and
Semiosis. In J.M. Roberts and J. Joseph (eds.), Realism, discourse and
Deconsturction (pp. 32-34), London: Routledge
Geray, H. (2014), Toplumsal Araştırmalarda Nicel ve Nitel Yöntemlere
Giriş, Umuttepe Yayınları, Kocaeli, 2014
Güney, A. (2006). Bob Jessop’da Yönetişim Kavramı: Stratejik İlişkisel
Devlet Biçiminden Yönetişim Biçimine, MEMLEKET SiyasetYönetim,
2006/1, s. 153-171
Güney, A. (2009). Kapitalizmin Krizi ve Devlet Kuramı: Bob Jessop Üzerine
Bir Değerlendirme, Praksis 9, 357 - 377
Hauf, F. (2010). Feminist Perspectives in Cultural Political Economy: The
Case of Decent Work, European International Relations Conference
Stockholm, Sweden, 9–11 September 2010
Jessop B. (2004) ‘Critical Semiotic Analysis and the Cultural Political
Economy’, Critical Discourse Analysis, 1(2):159-174.
Jessop, B. ve Sum, N-L. (2006) ‘Towards a cultural international political
economy: post-structuralism and the Italian School’, (co-authored with N-
August 14, 2015
15
L. Sum) in M. de Goede, ed., International Political Economy and Post-
Structural Politics, Basingstoke: Palgrave, 157-76
Jessop, B. ve Oosterlynck, S. (2008). Cultural Political Economy: on
Making the Cultural Turn without Falling into Soft Economic Sociology,
Geoforum, Volume 39, Issue 3, May 2008, Pages 1155–1169
Juniper, J. (2006). A Critique of Bob Jessop’s Application of Biocybernetic
Frameworks in Regulation Theory
Karahanoğulları, Y. (2009). Türkiye’de “Devletin Mali Krizleri” Praksis 9,
247 – 276
Taymaz, E. (1993). Kriz ve Teknoloji, Toplum ve Bilim, 5 6 - 6 1
Yalçıntaş, A. (2010). İktisat Düşüncesinde Evrimci Yol: İktisat Güncel
Evrim Teorisine Ne Kadar Katkı Yaptı?, GETA Tartışma Metinleri, No. 108