Avrupa Birliği Direktifleri- Türk Doktrini ve Yüksek Yargı Kararları Işığında Yargıtay...

16
TÜKETİCİ HUKUKU ENSTİTÜSÜ TÜKETİCİ HUKUKU ÖDEV YARIŞMASI YARGITAY KARAR ANALİZİ AVRUPA BİRLİĞİ DİREKTİFLERİ, TÜRK DOKTRİNİ VE YÜKSEK YARGI KARARLARI IŞIĞINDA YARGITAY HUKUK GENEL KURULU’NUN 2009/4-176 E., 2009/279 K., 24.06.2009 TARİHLİ KARAR ANALİZİ İSLAM GEZER 17.10.2014 İSTANBUL

Transcript of Avrupa Birliği Direktifleri- Türk Doktrini ve Yüksek Yargı Kararları Işığında Yargıtay...

TÜKETİCİ HUKUKU ENSTİTÜSÜ

TÜKETİCİ HUKUKU ÖDEV YARIŞMASI

YARGITAY KARAR ANALİZİ

AVRUPA BİRLİĞİ DİREKTİFLERİ, TÜRK DOKTRİNİ VE

YÜKSEK YARGI KARARLARI IŞIĞINDA YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU’NUN 2009/4-176 E., 2009/279

K., 24.06.2009 TARİHLİ KARAR ANALİZİ

İSLAM GEZER

17.10.2014 İSTANBUL

Kısaltmalar Cetveli

E. : Esas

H.D. : Hukuk Dairesi

HGK : Hukuk Genel Kurulu

İİK : İcra İflas Kanunu

İBK : İçtihadı Birleştirme Kararı

K. : Karar

km. : Kilometre

m. : madde

RG : Resmi Gazete

Sy. : Sayılı

T. : Tarih

TBK : Türk Borçlar Kanunu

TKHK : Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun

TTK : Türk Ticaret Kanunu

1

I. UYUŞMAZLIĞA KONU OLAY VE YEREL VE YÜKSEK MAHKEMENİN

KARARI

Uyuşmazlığa konu olayda tüketici (davacı) 13.11.2001 tarihinde 2002 model Fiat-

Doblo 1.2 ELX marka aracı satıcıdan satın almıştır.

Davacı, aracın merkezi kilit sisteminde ortaya çıkan sorundan dolayı ilki 14.11.2001

tarihinde olmak üzere davanın açıldığı 11.11.2002 tarihine kadar pek çok kez servise gitmiş

hatta davanın görüldüğü esnada da mahkemece tayin edilen yetkili servise başvurmuşsa da

çözülemeyen sorundan dolayı malın ayıpsız misliyle değiştirilmesini talep etmiştir.

Uyuşmazlık; araçta meydana gelen arızaların maldan yararlanmamayı sürekli

kılmasının söz konusu olup olmadığı ve buna bağlı olarak malın ücretsiz değiştirilmesi

isteminin kabulüne olanak bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Yerel mahkeme İzmir 1. Tüketici Mahkemesi, araçtaki sorunun aracın kullanımına ve

performansına etkilemeyeceği ve bu sorunun araçtan yararlanmamayı sürekli kılmadığı

doğrultusunda hüküm vermiştir. ( 11.09.2007 gün ve 2007/ 225-395 sayılı karar)

Davacı vekili, yerel mahkemenin hükmünün yeniden incelenmesi için temyiz etmiştir.

(07.11.2007)

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi; davacının onarımları kabul ederek aracı kullanmasının

davalının sorumluluğunu tümden kaldırmadığını, araçtaki sorunun üretim hatası kaynaklı olup

bunun da araçta değer kaybına yol açacağını belirterek yerel mahkemenin kararını bozarak

davacının temyiz itirazlarını kabul etmiştir. (22.09.2008 gün ve 2008/ 8790-10797

sayılı ilam)

Yerel mahkeme, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin bozma kararına uymayarak direnme

kararı vermiş ve uyuşmazlık Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na irtikal etmiştir.

Yargıtay HGK, kararında özetle şu sonuca varmıştır:

“Davacının “0 km” araç satın almaktan beklediği fayda herhangi bir sorunla karşılaşmadan

aracını kullanabilmek ve ihtiyaçlarını karşılamaktır. Aracın alındığı ilk günden itibaren ortaya

çıkan arızaların üretimden kaynaklandığı da belirgin olduğundan davalıdan kaynaklanan

nedenlerle tüketicinin bu beklentisi karşılanamamıştır.”

“Davanın uzamasının davalı yararına sonuç doğurmayacağı; bu nedenle yedi yıl süren

yargılama aşamasında, her an tekrarlayacağı bilirkişi tarafından açıkça ifade arızaların

giderilmiş olmasının, davacı aleyhine yorumlanamayacağı; davacının, defalarca tamir edilerek

“0 km” araçtan beklenen nitelikleri yitiren aracı kabule zorlanamayacağı açıktır.”

“Davalı yanca yenisi verilmedikçe iade edilmesi de gerekmeyen araçtan, yasanın aradığı

anlamda sürekli yararlanıldığını, kabule olanak bulunmamaktadır.”

2

II. DEĞERLENDİRME

A. AB DİREKTİFLERİNDE, TÜRK DOKTRİN VE YÜKSEK YARGI

KARARLARINDA AYIPLI MAL VE AYIP HÂLİNDE SEÇİMLİK HAKLAR

Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya

yararlanan gerçek ya da tüzelkişi tüketici olarak tanımlanır ve yine mal veya hizmet

piyasalarında tüketici ile satıcı- sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlem tüketici

sözleşmesi sayılır.( 4077 Sy Kanun m.3) Araç satımı da, tüketici sözleşmelerinin en tipik

örneklerinden biri olan satış sözleşmesidir. TBK madde 207’ye göre, satış sözleşmesi;

satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir

bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.1Konusu menkul ve gayrimenkul olan satış

sözleşmesinin bir tüketici işlemi niteliği kazandığı hâllerde taraflarından biri tüketiciyken,

karşı tarafta da 4077 sayılı TKHK’nun 3. maddesinin ve yine 6502 sayılı TKHK’nun 3.

maddesinin “Tanımlar” başlığı altında da tanımları yapılmış olan satıcı, sağlayıcı, imalatçı,

ithalatçı, bayi, acente, kredi veren gibi ticari-mesleki amaçla bu işlemi yapanlar bulunur.

Tüketicinin karşısında yer alanların, kâr elde amacı taşımaları esaslı unsurlardan biridir.

Tüketici tarafından satın alınan otomobil nedeniyle yapılan sözleşmenin tüketici işlemi

sayılabilmesi için aracın ruhsat kaydında kullanım amacının hususi olarak gösterilmesi

gerekir ki, bu da başta vurguladığımız tüketicinin ticari ve mesleki amaçtan uzak olmasının

sonucudur.2 Taraflardan birinin tüketici, karşı tarafın da ticari-mesleki amaçla bu işi yapan

satıcı-sağlayıcı olması durumunda yapılan sözleşme tüketici sözleşmesi sayıldığına göre

uyuşmazlık halinde Tüketici Mahkemeleri görevli mahkemelerdir.

Dava dosyasının içeriğiyle paralel olarak davanın görüldüğü tarihte yürürlükte olan

4077 sayılı TKHK’nun Tüketicinin Korunması ve Aydınlatılması, Ayıplı Mal başlığını

taşıyan 4.maddesine bakacak olursak;

“ Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer

alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit

edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğe aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı

bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran

maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.”

1 Taraflardan birinin tüketici, karşı tarafın satıcı, sağlayıcı olduğu mükellefiyeti bağışlama halinde yani

bağışlamayı yapanın bunu tüketicilere karşı yapmayı iş edindiği hallerde yapılan bağışlama sözleşmesi tüketici

sözleşmesi niteliğinde olur ve uyuşmazlık halinde Tüketici Mahkemesi görevlidir.” Kara, İlhan, Tüketici

Hukuku, Ankara, 2012, s.115

2 TBK dört farklı satış sözleşmesi öngörmüştür: a) Örnek üzerine satış TBK m. 247, b) Beğenme koşuluyla satış

TBK m.249, c) Açık artırma yoluyla satış TBK m.274, d) Kısmi ödemeli satışlar: d1) Taksitle satış TBK M.253,

d2) Ön ödemeli satış TBK m. 264

3

Bu tanım bize TBK madde 219’u hatırlatmaktadır, kaldı ki “Ayıptan Sorumluluk” başlığı

altında yer alan madde 219, ayıptan sorumluluğun konusunu gelen olarak şöyle ifade

etmektedir:

“ Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması

sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğe aykırı olan, kullanım

amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli

ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.

Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.”

Görüldüğü üzere 4077 sayılı kanundaki ayıp düzenlemesi ile TBK’daki ayıp

düzenlemesi birbirine paralelken, bu paralelliği yürürlükte bulunan 6502 sayılı kanunun ayıp

düzenlemesi ortadan kaldıracaktır. Şöyle ki; 6502 sayılı TKHK'nun “Ayıplı mal” başlığını

taşıyan 8.maddesinde de ayıplı mal tanımı şöyledir:

“ (1) Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele

uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle

sözleşmeye aykırı olan maldır.

(2) Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da

reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı

tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili

olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları

azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da

ayıplı olarak kabul edilir.”3

Her iki kanunda da üç tür ayıptan söz edilmektedir. Bunlar: maddi ayıp, hukuki ayıp

ve ekonomik ayıptır.

Maddi ayıpta; bir malın kullanımını fiziken engelleyen ayıp nedeniyle, maldan beklenen

fayda sağlanamamaktadır. Malın fiziken, tüketicinin satıcı ile yaptığı sözleşmede

kararlaştırılan nitelikte olması gerekir. Dolayısıyla malın kırılmış, çatlamış, bozulmuş,

lekelenmiş olması hâllerinde maddi ayıbın varlığından söz edebiliriz. Hukuki ayıptaysa; bir

malda herhangi bir kusur yahut eksiklik olmamasına rağmen maldan yararlanmayı engelleyen

hukuki bir engel bulunmaktadır. Örneğin: satışa konu otomobilin hacizli olması, ruhsat

işlemleri tamamlandıktan sonra ruhsatın sahte olduğunun anlaşılması nedeniyle

kullanılamaması veya hacizli olması nedeniyle kullanılamaması gibi hâller hukuki ayıp

sayılır.4 Son olarak ekonomik ayıpta tüketicinin maldan yararlanmasını, malı kullanmasını

3 4077 sayılı kanunda da 6502 sayılı kanunda da göze çarpan ve doktrinde sıkça tartışma konusu olan “eksiklik”

kavramının, ayıp kavramı içine alınmasına değinecek olursak, Kanun koyucu 6502 sayılı TKHK’da da aynı

hatayı yenilemiş ve adeta eksikliği ayıp kavramı bünyesine dahil etmiştir. Hâlbuki kısa bir kıyaslama yapacak

olursak, ayıplı mal denince ortada bir üretim vardır, ancak bu olması gerekenden kötüdür. Eksiklikte, eksik işte

ise yapılması gereken hiç yapılmamış ya da eksik yapılmıştır. Örnek Yargıtay kararları için bkz: Yargıtay 13

HD, 23.06.2011, 2011/2756 E., 2011/9888 K., 13 HD, 18.10.2011, 2011/7045 E., 2011/14642 K., 13 HD

16.01.2012, 2011/4597 E., 2012/258 K., 13 HD 28.03.2011, 2011/1130 E., 2011/4641 K.

4 Kara, İlhan, Tüketici Hukuku, Ankara, 2012, s.356

4

azaltan, ortadan kaldıran, böylelikle o malın ekonomik değerini düşüren bir ayıp söz konusu

olmaktadır.

Ayıp kavramına getirilen bir diğer sınıflandırma da açık ayıp – gizli ayıp

sınıflandırmasıdır. Eğer tüketici basit, olağan bir muayene ile ayıbı fark ediyorsa ortada açık

ayıp vardır. Açık ayıpların malın tesliminden itibaren 30 gün içinde satıcıya veya diğer

ilgililere bildirilmesi gerekir. (4077 Sy Kanun, m.4/2)5 Ancak dış muayene ile tespit

edilemeyen ve malın kullanımı ile birlikte zaman içerisinde ortaya çıkan veya çok detaylı

teknik inceleme sonucu anlaşılabilen ayıplar, gizli ayıp sayılır.6 4077 Sayılı Kanunda gizli

ayıp için bir ihbar süresi düzenlenmemiştir. Bu noktada hatırlamamız gereken husus aynı

kanunun “Diğer Hükümler” başlıklı 30.maddesidir. “ Bu kanunda hüküm bulunmayan

hallerde genel hükümler uygulanır.” O halde genel kanun, genel hüküm niteliği taşıyan

TBK’na gidilir. TBK madde223’te (Eski BK. madde 198) hüküm şöyledir:

“ Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz gözden

geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir

süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal

ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağana bir gözden geçirmeyle ortaya

çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın

bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu

ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.”

O halde gizli ayıp halinde, ayıp öğrenildiği anda derhal satıcı veya diğer ilgililere ihbar

edilmesi zorunludur. Mevcut Yargıtay uygulamasıysa; eğer ayıp imalata dayalı ve üretimden

kaynaklıysa bunun gizli ayıp olarak nitelendirilmesi doğrultusundadır.7

Satılan malda ayıbın olması tüketiciye bir takım seçimlik haklar kazandırmaktadır.8

4077 sayılı kanunun 4/2 maddesinde tüketiciye sunulan seçimlik haklar:

1- Malı iade ve sözleşmeden dönme,

2- Malın ayıpsız yenisi ile değişimini talep etme,

5 Örnek Yargıtay kararı için bkz: Yargıtay 13 HD, 23.06.2011, 2011/2756 E., 2011/9888 K.

6 Gizli ayıp tanımına dair ilgili Yargıtay kararı; Yargıtay 13. HD 19.04.2012, 2011/ 20472 E., 2012/ 10855 K.

7 İlgün, Candaş, “Şu anki uygulamamızda eğer ayıp imalata dayalı ve üretimden kaynaklı ise bunu gizli ayıp

olarak kabul ediyoruz.” Doğrultusundaki ifadesi için bkz: Sektörel Bazda Tüketici Hukuku ve Uygulamaları

Eski (4077) ve Yeni (6502) Kanun Karşılaştırmalı, Ankara, 2014, s.188 8 6502 Sy Kanun, ayıp hâlinde seçimlik haklara sınırlama getiriyor. “Hükme göre, eğer satıcı açısından orantısız

güçlükleri beraberinde getiriyorsa, tüketicinin onarım ve malın ayıpsız benzeri ile değiştirilmesi taleplerini ileri

süremeyeceğini görüyoruz. Otomotiv sektörü açısından kritik olan malın ayıpsız benzeriyle değiştirilmesinin

önüne geçilmesi. Eğer ayıpsız benzeri ile değişim talebi orantısız güçlükleri beraberinde getirecekse artık

tüketici sadece dönme veya ayıp oranında indirim hakkını kullanabilecek. Bu husus otomotiv sektörü açısından

en önemli şikâyet noktalarından birini teşkil ediyordu. Bunun değiştirilmiş olması hiç şüphesiz otomotiv sektörü

açısından olumlu olacaktır. Fakat şuna dikkat etmek gerekiyor, sadece ayıpsız benzeri ile değiştirilme ve onarım

konusunda bu sınırlama var; dönme açısından bir sınırlama getirilmiş değil. Burada orantısızlığın tespitinin nasıl

yapılacağı da yine Avrupa Birliği Yönergesi ’nden alınmış durumda,…”İnceoğlu, Murat, Otomotiv Sektöründe

Tüketici Hukuku ve Sorunları, Sempozyum, 29-30 Kasım 2012, Ankara, 2013,s.200

5

3- Bedelde indirim talep etme,

4- Ücretsiz onarım isteme.9

Ayıplı mal karşısında, tüketici süresi içinde kalmak şartıyla bu dört seçimlik haktan birini

kullanabilir ve satıcının buna hiçbir şekilde engel olması mümkün değildir.10

Her şeye rağmen

unutulmaması gereken husus tüketicinin korunmasıdır fikrini ön plana koymamız, seçimlik

haklar konusunda bizi TBK’nu uygulamaktan alıkoyar. Çünkü TBK’nun “Alıcının seçimlik

hakları” başlığını taşıyan 227.maddesi, satıcı lehine bir takım haklar sağlamaktadır. TBK

227.maddeye göz atacak olursak:11

“Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hallerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan

birini kullanabilir:

1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme.

2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme.

3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere

satılanın ücretsiz onarılmasını isteme.

4.İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.

Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır. Satıcı, alıcıya aynı malın

ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik

hakkını kullanmasını önleyebilir. Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması

halinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasını veya satış

bedelinin indirilmesine karar verebilir. Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok

yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeri ile

değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir.”

TBK 227.madde tüketicinin seçimlik haklarını nasıl engelliyor ve nasıl kısıtlıyor, lafzi

yoruma dayanarak inceleyelim:

İlk olarak; satıcıya, alıcının seçimlik haklara gidebilmesini önlemek için bir hak veriliyor.

Nedir o? Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararı

gidererek yukarıda saydığım diğer üç hakkı saf dışı bırakabiliyor.

İkinci olarak; mahkeme, tüketicinin karşısına bir engel olarak çıkıyor. Eğer alıcı, sözleşmeden

dönme hakkını kullanmak istiyorsa ve mahkeme tarafından tüketicinin bu talebi haklı

9 Tüketici seçimlik haklardan birini kullanırsa, masraflara tüketici değil, satıcı katlanacaktır. 4077 sayılı Kanun

bunu sadece onarım açısından öngörürken 6502 Sy. Kanun ise tüm talepler açısından bunu öngörmüştür. Elbette

bu durum da Avrupa Birliği Yönergesi ‘nden kaynaklanmaktadır. 10

“Tüketici Kanununda yapılan düzenlemeler yerleşik Yargıtay uygulamasına göre emredici niteliktedir. Bu

nedenle yasadan kaynaklanan tüketicinin seçimlik haklarını ortadan kaldıran veya engelleyen sözleşmeler veya

sözleşmeye konulan hükümler geçersizdir. Oysa ki gerek Eski B.K., gerek Yeni B.K. hükümleri uyarınca

satıcının sorumluluğunun belli şartlarda kaldırılması mümkündür.” Kara, İlhan, Tüketici Hukuku, Ankara,

2012, s.355

11 Örnek HGK kararı için bkz: HGK 22.06.2005, 2005/4-309 E., 2005/ 391 K.

6

görülmezse hâkim, re ’sen satılanın onarılmasını veya satış bedelinin indirilmesine karar

verebiliyor.

Üçüncü olarak; eğer satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakınsa, tüketiciye

sadece iki seçimlik haktan birini kullanabilirsin deniyor: sözleşmeden dönme ve satılanın

ayıpsız benzeri değiştirilmesini isteme. Ancak biz şunu biliyoruz ki; TKHK özel bir kanundur

ve satıcı aleyhine hükümler içeren ve satıcının da karşısında tüketici bulunan hallerde,

TKHK’dan sonra yürürlüğe girdi, genel hüküm niteliğinde gibi mazeretlerle TBK

uygulanamaz. TKHK, zaten bir boşluk olduğunda 30.maddesi ile genel hükümlere gidilmesi

gerektiğini düzenlemiştir. Aksi bir yaklaşım TKHK’nun amacına ve ruhuna aykırılık teşkil

eder.

Peki, ayıp bildiriminin satıcıya bildirilmesi gerektiğini söylüyor 4077 sayılı kanunun

4.maddesi. Ancak bu ayıptan sadece satıcıyı mı sorumlu tutacağız? Bu sorunun da cevabını,

ayıplı malın tanımını yapan 4.maddenin 3.fıkrası veriyor. 4077 sayılı kanun madde4/3:

“ İmalatçı- üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı ve 10 uncu maddenin beşinci fıkrasına göre

kredi veren ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı

müteselsilen sorumludurlar. Ayıplı malın neden olduğu zarardan dolayı birden fazla kimse

sorumlu olduğu takdirde bunlar müteselsilen sorumludurlar. Satılanın ayıplı olduğunun

bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz.” 12

1985 tarihli AB Yönergesi, imalatçının

sorumluluğunu düzenlemiş, 4077 Sy. Kanun da 4.maddesinde ve yönetmelikte imalatçının

sorumluluğunu AB Yönergesi ile uyumlu olarak düzenlemiştir. Ancak 6502 Sy. Kanun

imalatçının sorumluluğunu düzenlememektedir.

4.maddenin 3.fıkrası karşımıza ayıplı maldan müteselsilen sorumlu tutulacak 6 unsur

çıkarıyor:

İmalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı ve kredi veren. Ancak bu sayma sınırlı sayıda

(tahdidi) değildir. İşin niteliği gereği satışa konu mal nedeniyle sorumlu tutulması halin icabı

be dürüstlük kuralına uygun olan herkesin bu konuda sorumlu tutulması mümkündür.

Örneğin; yapılan reklam ve ilanlarda gerçekte satışla doğrudan ilgisi olmayan bir kişinin veya

şirketin bu reklam ve ilanların tüketicide oluşturduğu güven boşa çıkarılamayacağından bu

kişiler de ayıplı mal nedeniyle sorumlu olur. Yüksek Yargıtay yerleşik uygulaması da bu

yöndedir.13

12

6502 Sy Kanun müteselsil sorumluluğa bir sınırlama getirmektedir. “Taleplerin muhatabı kural olarak satıcı.

Üretici ve ithalatçı sadece dönme ve semenin indirilmesi hâlinde talebin muhatabı olabilir. Bunlardan biri tercih

edilecek olunursa üretici veya ithalatçıya gidilebilir ama ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misliyle

değiştirilmesi talepleri sadece satıcıya ileri sürülebilecektir. Bayinin, acentenin ve kredi verenin sorumluluğu

tamamen kalkıyor. Görüldüğü üzere, müteselsil sorumluluk konusunda çok ciddi bir geri adım söz konusu. Bu

da açıkçası Avrupa Birliği Yönergesiyle uyum amaçlı yapılmıştır. Çünkü Avrupa Birliği Yönergesi sadece

satıcının sorumluluğunu düzenler.” İnceoğlu, Murat, Otomotiv Sektöründe Tüketici Hukuku ve Sorunları,

Sempozyum, 29-30 Kasım 2012, Ankara, 2013,s.200

13 Örnek bir Yargıtay kararı için bkz; Yargıtay 13 HD. 29.02.2012, 2011/16563 E., 2012/4754 K.

7

Sınaî mallarında her satıcı yetkili servisleri eliyle satış sonrası hizmet vermek

zorundadır. Yetkili servise yapılan başvuru tarihinden itibaren yapılan-yapılmayan işlemler

satıcının- ve onunla birlikte sorumluluğu olanların- sorumluluğundadır. Öte yandan Sanayi

Mallarının Satış Sonrası Hizmetleri Hakkında Yönetmeliğin 16.maddesi14

gereğince de,

imalatçı-üretici ve ithalatçılar satış sonrası hizmetlerin sağlanmasından ve yürütülmesinden,

servis istasyonları ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Kaldı ki; 4077 sayılı

TKHK’un 4822 sayılı Kanunla değişik “Garanti Belgesi” başlıklı 13.maddesine göre:

“İmalatçı veya ithalatçılar ithal ettikleri veya ürettikleri sanayi malları için Bakanlıkça onaylı

garanti belgesi düzenlemek zorundadır. Mala ilişkin faturanın tarih ve sayısını içeren garanti

belgesinin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğu satıcı, bayi veya acenteye

aittir. Garanti süresi malın teslim tarihinden itibaren başlar ve asgari iki yıldır. Ancak, özelliği

nedeniyle bazı malların garanti şartları, Bakanlıkça başka bir ölçü birimi ile belirlenebilir.

Satıcı; garanti belgesi kapsamındaki malların, garanti süresi içerisinde arızalanması halinde

malı işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret

talep etmeksizin tamir ile yükümlüdür.”

Özellikle hızla gelişen sanayi, ister istemez beraberinde bir takım sorunları da

getirmekte, bu sorunlar da tüketiciye ayıp ve eksiklik şeklinde yansımaktadır. Bundan

dolayıdır ki; 4077 sayılı TKHK, üretilen malın belli süre içerisinde doğabilecek tüm ayıp ve

zararlarından dolayı üretici, imalatçı, ithalatçıyı sorumlu tutmak üzere belli özellikteki

malların satışında garanti belgesi düzenleme yükümlülüğü öngörmektedir. Satıcının, bayi ve

acentenin bu belgeyi tüketiciye verme sorumluluğu vardır. 4077 sayılı TKHK’nda durum

böyleyken 6502 sayılı kanun ise zorunlu garanti yükümlülüğünü kaldırmaktadır. Böylelikle

düzenleme Avrupa Birliği Mevzuatına uyumlu hâle geldi. Artık satıcı, imalatçı ve ithalatçının

ancak kendi arzusu ile garanti taahhüdünde bulunması söz konusu olacak, bu durum da

karşımıza bir rekabet unsuru olarak çıkacaktır.15

Kanun koyucu 6502 sayılı TKHK ile bir

yandan zorunlu garanti yükümlülüğünü kaldırırken diğer yandan da ayıp karinesini

öngörmüştür. 6502 sayılı kanunun “İspat Yükü” başlığını taşıyan 10.maddesinin 1.ve

2.fıkraları şöyledir:

“ (1) Teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var

olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir. Bu karine,

malın veya ayıbın niteliği ile bağdaşmıyor ise uygulanmaz.

(2) Tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olduğu veya haberdar

olmasının kendisinden beklendiği hallerde, sözleşmeye aykırılık söz konusu olmaz. Bunların

dışındaki ayıplara karşı tüketicinin seçimlik hakları saklıdır.”

14

Sanayi Mallarının Satış Sonrası Hizmetleri Hakkında Yönetmelik Resmi Gazete Tarihi: 14.06.2003 – Sayısı:

25138 15

Kanımca bu rekabet unsuru; kendisini tam da Ticaret Kanunu’nun “Dürüstlük kuralına aykırı davranışlar,

ticari uygulamalar” başlığını taşıyan 55.maddesinde sayılan hallerden birinde gösterecektir. O da; TTK,55/1/a/7:

“ Müşteriyi ek edimlerle sunumun gerçek değeri hakkında yanıltmak.” halidir. Tüketici, piyasa değeri aşağı

yukarı belli olan alelade malları, sırf garanti süresinin uzun olmasından dolayı fazla bedeller ödeme yoluna

gidebilecek, malın değeri, teknik özellikleri, işlevleri gibi unsurlar göz ardı edilebilecektir.

8

Bu iki fıkradan çıkacak sonuç ise kısaca şöyledir: Tüketiciye sunulan malda, tesliminden

itibaren 6 ay içinde bir sorun oluştuğu takdirde, bu sorun teslim tarihinde de vardı sonucu

çıkarılacak şekilde ayıp karinesi kurulmuş olup tüketicinin karşısında yer alan satıcıya da

teslim anında bu ayıbın var olmadığını ispatlaması öngörülmüştür. Yine 6 aylık ayıp karinesi,

Avrupa Birliği Yönergesi madde 5 fıkra 3’ten alınmadır. Karine süresi 6 aydır, oysa garantide

2 yıllık bir süre var. Ayıp ilk 6 ayda meydana gelse bile, satıcı bunun aksini ispatlayabilirken,

garantide böyle bir durum yoktur.

Tüketicinin onarım hakkını kullanması ile yararlanabileceği imkânlar tükenmiş midir

sorusuna, 4077 sayılı kanunun “Garanti Belgesi” başlıklı 13.maddesinin 3.bendi cevap

vermektedir. Buna göre; “ Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık

arızalanması nedeniyle maldan yararlanmanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken

azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde,

4.maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı, bu talebi reddedemez.

Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici

ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.”

Kanun koyucu 4077 sayılı kanunun 4.maddesindeki ayıplı mal halinde başvurulabilecek

seçimlik haklara gidebilmenin bir yolunu da aynı kanunun 13.maddesi ile sağlamıştır.

Görüldüğü üzere 13.madde yasal bir istisna olarak karşımıza çıkmaktadır ve 3 halde seçimlik

haklara gidebilmenin yolunu açmaktadır. Kanunun lafzından hareketle bunlar:

1- Garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanmanın süreklilik

arz etmesi,

2- Garanti süresi içerisinde malın tamiri için gereken azami sürenin aşılması,

3- Garanti süresi içerisinde malın tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması.

Bizi seçimlik haklara götüren tek unsur 13.madde değildir elbette. Bir diğer husus da, 4077

Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’la ilgili olarak Garanti Belgesi Uygulama

Esaslarına Dair Yönetmelik’tir. Anılan yönetmeliğin “Diğer Yükümlülükler” başlığını taşıyan

14.maddesi şöyledir:

“Tüketicinin onarım hakkını kullanmasına rağmen malın;

a) (Değişik: RG-24/4/2011- 27914) Tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, garanti

süresi içinde kalmak kaydıyla, bir yıl içerisinde en az dört defa veya imalatçı-üretici

ve/veya ithalatçı tarafından belirlenen garanti süresi içerisinde altı defa

arızalanmasının yanısıra, bu arızaların maldan yararlanmamayı sürekli kılması,

b) Tamiri için gereken azami sürenin aşılması,

c) Firmanın servis istasyonunun, servis istasyonunun mevcut olmaması halinde sırasıyla

satıcısı, bayii, acentesi, temsilciliği, ithalatçısı veya imalatçı-üreticisinden birisinin

düzenleyeceği raporla arızanın tamirinin mümkün bulunmadığının belirlenmesi,

durumlarında, tüketici malın ücretsiz değiştirilmesini, bedel iadesi veya ayıp oranında

bedel indirimi talep edebilir.

9

Bu maddenin (c) bendinde belirtilen raporun, tüketicinin başvuru tarihinden itibaren yedi

gün içerisinde düzenlenmesi zorunludur. Tüketici, raporun belirtilen süre içerisinde

düzenlenmemesi veya raporu kabul etmemesi hallerinde, ilgili tüketici sorunları hakem

heyetine başvurarak mevcut durumun tespit edilmesini isteyebilir.”

Böylelikle, 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’la ilgili olarak Garanti

Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik ’in 14.maddesinde sunulan seçimlik haklar ile

4077 sayılı kanun, 13.maddesindeki seçimlik hakların birbiriyle örtüşmediği sonucuna

varmaktayız.

4077 sayılı kanun, 13.maddesindeki istisna sonucu 4.maddesindeki seçimlik hakları sunar

tüketiciye. Bunlar:

Bedel iadesini içeren sözleşmeden dönme,

Malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi,

Ayıp oranında bedel indirimi,

Ücretsiz onarım hakkı.

4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’la ilgili olarak Garanti Belgesi

Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik’in 14.maddesi ise tüketiciye şu hakları sunar:

Malın ücretsiz değiştirilmesi,

Bedel iadesi,

Ayıp oranında bedel indirimi.

O hâlde tüketici, malın ücretsiz değiştirilmesi istemi için hem 4077 sayılı kanunun Garanti

Belgesi başlıklı 13.maddesini hem de 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’la

ilgili olarak Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik’in 14.maddesini

kullanabilir. Zira her ikisinin bünyesindeki seçimlik haklar arasında malın ücretsiz

değiştirilmesi seçeneği bulunmaktadır. Kaldı ki, Garanti belgesinden yararlanabilmek için

öngörülen süre malın teslim tarihinden başlayıp asgari iki yıldır. Özelliği nedeniyle bazı

malların garanti şartları, Bakanlıkça başka bir ölçü birimi ile de belirlenebiliyor. Aşağıdaki

tabloda da 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’la ilgili olarak Garanti

Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelikte taşıtlar için öngörülmüş garanti süresi ve

azami tamir süresi yer almaktadır.16

16

Davanın görüldüğü sırada yürürlükte bulunan, 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’la ilgili

olarak Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik,(Değişik: RG-24/4/2011-27914), EK-1, 4077

Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Gereğince Garanti Belgesi İle Satılması Zorunlu Olan Ürünler

Listesi

10

GARANTİ SÜRESİ

AZAMİ TAMİR

SÜRESİ

Binek

Otomobiller

2 yıl veya 60.000 km.

(Hangisi önce dolarsa)

30 İş günü

Kamyonetler 2 yıl veya 100.000 km.

(Hangisi önce dolarsa)

30 İş günü

Traktörler

2 yıl veya 3.000 saat

(Hangisi önce dolarsa)

30 İş günü

Motosikletler

2 yıl veya 30.000 km.

(Hangisi önce dolarsa)

20 İş günü

Ayıp nedeniyle sorumlu olan kişilere karşı ihbar ve dava açma süresi yani

zamanaşımına kısaca göz atacak olursak; 4077 Sy. Kanunun 4.maddesinde hüküm şöyledir:

“Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk

üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın

tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre konut ve tatil

amaçlı taşınmaz mallarda beş yıldır. Ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı

yapılacak talepler ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Bu talepler zarara sebep olan malın

piyasaya sürüldüğü günden başlayarak on yıl sonra ortadan kalkar. Ancak, satılan malın ayıbı,

tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden

yararlanılamaz.”

6502 Sy. Kanunun zamanaşımına dair hükmü ise şöyledir: “(1) Kanunlarda veya taraflar

arasındaki sözleşmede daha uzun bir süre belirlenmediği takdirde, ayıplı maldan sorumluluk,

ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık

zamanaşımına tabidir. Bu süre konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda taşınmazın teslim

tarihinden itibaren beş yıldır.

(2) Bu kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası saklı kalmak üzere ikinci el satışlarda

satıcının ayıplı maldan sorumluluğu bir yıldan, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda ise

üç yıldan az olamaz.

(3) Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmişse zamanaşımı hükümleri uygulanmaz.”17

17

Oysa gerek mevcut Kanun (4077 Sy. Kanun), gerekse Türk Borçlar Kanunu, hilenin yanı sıra ağır kusur

hâlinde de 2 yıllık sürenin değil, 10 yıllık sürenin uygulanması gerektiğini ifade ediyor. Bu yüzden kanunun

(6502 Sy. Kanun) bu ifadesi isabetli olmamış. Bu konuda Yargıtay’ın, eğer gizli ayıp varsa her durumda hileyle

gizleme vardır şeklindeki uygulaması nedeniyle, bu değişiklik belki de çok ciddi bir sıkıntı yaratmayacak

denebilir. Ama Tasarı Taslağı’ndan sonra esasen katılmadığım bu uygulamanın devam etmesi güç gözüküyor.

Zira üretim hatası varsa üretici açısından belki mutlaka onun bilmesi gerekir, bu nedenle hileyle gizleme vardır,

11

B. KİŞİSEL GÖRÜŞÜMÜZ

Yerel mahkemenin 10.08.2007 tarihli son bilirkişi raporunda; dava konusu sorunların

bir kısmının devam ettiği, bundan sonra da tam olarak giderilmesinin mümkün olmadığı

ancak bu durumun aracın kullanımı ve performansında bir engel oluşturmayacağını

belirtilmiştir.

Bilirkişi raporunu lâfzî yorumlarsak; araçta sorun hala mevcuttur, bu sorun giderilemez ve

arıza her an yinelenebilir. Yerel mahkemenin bu rapor doğrultusunda davacının araçtan

yararlanmamayı sürekli kılmıyor şeklinde karar vermesi yerinde değildir. Kaldı ki, böylelikle

mahkeme raporu davacı aleyhine okumakta ve kendisine “ Tüketici, neden 0 km araç satın

aldı?” gibi basit bir soru sormadan hüküm kurmaktadır.

Tüketicinin 0 km bir araçtan beklentisi, teslim tarihinden bir gün sonra ortaya çıkan bir

arıza dolayısıyla yetkili servise gitmek değildir. Farz edelim ki; aracın sorunu, basit bir parça

değişimi ile giderilsin. Kanaatimce bu noktada dahi tüketicinin, araca olan güveni

kalmamıştır, kaldı ki parçası değiştirilen araç 0 km bir araçtır. Sorunun giderilmesi için

herhangi bir parçanın değiştirilmesi gerekmişse, aracın orijinal, 0 km araç olmasının ne

anlamı kalır?

Kararda Yargıtay üretim hatası olarak nitelendirmişti araçtaki sorunu ve mevcut

Yargıtay uygulaması; eğer ayıp imalata dayalı ve üretimden kaynaklıysa bunun gizli ayıp

olarak nitelendirilmesi doğrultusundadır. Öte yandan ekonomik bir ayıptır, çünkü araç

mahkemenin görüldüğü esnada bile servise girmiştir ve tüketici bu aracı 2.el olarak satmaya

kalkışsa bile sigortacılıkta verilebilen hizmetten dolayı araca yapılan onarımlar, hasarlar

kolaylıkla isteyen herkes tarafından öğrenilebilmektedir.18

Bu kadar teknik imkân sunulmuş

olan2.el araç almak isteyen tüketici, bir aracın servise girip çıktığını, bazı parçalarının

değiştiğini, hatta araçtaki sorunun üretimden kaynaklandığını bu gibi yollarla öğrense 2.el

denebilir; ama Tasarı Taslağı esas olarak satıcıyı sorumlu tutuyor. Nihai ise satıcının mutlaka böyle bir bilme

zorunluluğu olduğunu söylemek güç. Bu yüzden durum Tasarı Taslağı’nın bu hâliyle kabul edilmesi hâlinde

karışacak.” İnceoğlu, Murat, Otomotiv Sektöründe Tüketici Hukuku ve Sorunları, Sempozyum, 29-30 Kasım

2012, Ankara, 2013, s.201

18

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunuyla; trafiğe çıkan her aracın sigorta yaptırması zorunlu kılınmıştır.

Trafiğe çıkarılmak istenen araç bu sigortayı yaptırmak zorunda olduğu gibi sigorta süresi dolduğunda süresini

uzatmak zorundadır. Öte yandan TRAMER adı verilen sistem sayesinde aracın plakası, şase numarası gibi

hususlar sisteme girilerek araca dair hasar ve onarımlar ortaya çıkmaktadır. Bu sistem trafik sigortaları bilgi ve

gözetim merkezi görevini üstlenmekte olup, sigortaya dair bilgi havuzu niteliğindedir ve tüm motorlu araçları

kapsamaktadır. Hatta bazı GSM şirketleri kısa mesaj yoluyla da bu hizmeti verebilmektedir. Araç kaza yapmış

olsun ve araç sahibi hasarı kendi eliyle bir oto tamir servisinde yaptırsın, bu araç dahi satılmak istendiğinde

TRAMER gibi sistemler hasar vs. bilgiler sunamayacaktır ama aracı 2.el olarak almak isteyen şahsın aracı bir

oto servisine götürüp muayene ettirmesi hasarı gün yüzüne çıkarmaya yetecektir.

12

araca verilen ücretten daha azını vermek isteyecek hatta o aracı satın almaktan bile

vazgeçebilecektir. Dolayısıyla ekonomik bir kayıp herhalde mevcuttur.

Öte yandan gerek 4077 sayılı Kanunun 23.maddesi gerek şu an yürürlükte bulunan

6502 sayılı Kanunun 73.maddesi, tüketiciler tarafından açılacak davalarda bilirkişi ücreti gibi

mahkeme harçları hususunda 429 sayılı Harçlar Kanunundaki düzenleme ile tüketiciyi

harçlardan muaf tutmuş, tüketici aleyhine açılacak davalarda ise, dava açan satıcı, kredi veren

vb. dava açtığında yine aynı kanunun 28/a maddesine göre başvurma harcı, karar ve ilam

harcının ¼ tutarını yatırmak zorunda bırakmıştır.

Tüketiciyi bu denli koruma altına alan kanunu uygulayan mahkemenin değer kaybı olup

olmadığına dair tespit için bilirkişi atamaması, tüketicinin maldan yararlanmamasının

süreklilik arz etmediğini söylemesi, tüketici karşısında durmak anlamına gelir ki; bu da

davanın görüldüğü esnada yürürlükte bulunan 4077 sayılı TKHK’un ve şu an yürürlükte

bulunan 6502 sayılı TKHK’un temel amacına; tüketicilerin hak ve menfaatlerinin daha

sağlıklı biçimde korunmasına ve güvence altına alınmasına aykırıdır. Tüketicinin ekonomik

çıkarlarının korunması ve zararlarının tazmin edilmesi ilkeleri ile de bağdaşmaz.

Ayrıca davanın görüldüğü sırada yürürlükte bulunan 4077 sayılı TKHK ve 4077 Sayılı

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’la ilgili olarak Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına

Dair Yönetmelik de tüketicinin malın ücretsiz değiştirilmesini içeren düzenlemeleri

barındırmaktadır ve mahkemeler davaların görüldüğü sırada geçerli koşullara göre hareket

etmekle yükümlüdürler. Kaldı ki; Yargıtay İBK 28.11.1956, 15/15 sayılı kararında, “Her dava

açıldığı tarihte tespit edilen durum ve koşullar esas alınarak hüküm kurulur.” şeklinde hüküm

vermiştir. Bu mükellefiyet için Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.33’e de atıf yapabiliriz.

SONUÇ:

Yargıtay’ın yerleşik içtihadına göre; üretimden kaynaklanan hatalar, gizli ayıp

şeklinde algılanır. 4077 Sy. Kanun zamanında ayıp karşısında tüketiciye sunulan seçimlik

hakların önünde engel yokken, 6502 Sy. Kanun, Avrupa Birliği Yönergesiyle uyumlu olarak

bir takım sınırlamalar getirmiş, böylece otomotiv sektöründe bazı sorunlar aşılmıştır.

Davanın görüldüğü sırada yürürlükte bulunan 4077 Sy. Kanun zorunlu garanti

düzenlemesi içermekteyken 6502 Sy. Kanun ile Avrupa Birliği Yönergesi ’ne uyumlu olarak

zorunlu garanti unsuru kaldırılmış, ihtiyari garanti uygulaması getirilmiştir. Bunun da haksız

rekabete yol açacağı muhtemeldir.

4077 Sy. Kanun, tüketiciye karşı sorumlu olanları geniş tutarken Yeni TKHK. bu

sorumluluk dairesini daraltma yoluna giderek yine Avrupa Birliği Yönergesi uygulamasına

gitmiştir. Kaldı ki; Avrupa Birliği uygulamasında tüketicinin karşısında sorumlu olarak satıcı

bulunmaktadır.

Yargıtay HGK. 2009/4-176 E., 2009/279 K., 24.06.2009 tarihli kararında, önceki

Yargıtay içtihatları doğrultusunda karar vermiş, üretim hatasını gizli ayıp olarak nitelemiştir.

13

Satıcının, 4077 Sy. Kanun dönemindeki, tüketicinin kullanmak istediği seçimlik haklara engel

olamayacağı ve onarım hakkı kullanılmış, garanti süresi içinde sık arızalanan araçtan sürekli

yararlanmanın olmayacağı yönünde karar vererek benzer dosyalardaki genel Yargıtay

yaklaşımını sergilemiştir. Yargıtay HGK. ulaşmış olduğu karar, davanın görüldüğü zamanki

mevzuatlara uygundur, HGK.’nun varmış olduğu karara katılıyorum.

14

KAYNAKÇA

Demir, Mehmet, En Son Değişikliklerle Tüketicinin Korunması Hukuk Mevzuatı, Ulusal

Mevzuat, İlgili Avrupa Yönergeleri, Turhan Kitabevi, Ankara, 2004

Dilber, Avni, 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Yeniden Kaleme

Alınmasının Nedenleri, Sempozyum, 29-30 Kasım 2012, Ankara, 2013

Dinç, Mutlu, Türk Borçlar Kanunu, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2014

Dinç, Mutlu, Türk Ticaret Kanunu, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2013

Gümüş, Alper, Mustafa, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2013

İlgün, Candaş, Otomotiv Sektöründe Tüketici Hukuku Uygulamaları, Sempozyum, 29-30

Kasım 2012, Ankara, 2013

İlgün, Candaş, Otomotiv, İnşaat Sektörlerinde Tüketici Hukuku ve Uygulamaları,

Sempozyum, 21-22 Kasım 2013, Ankara, 2014

İnceoğlu, Murat, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarı Taslağının Otomotiv

Sektörü Açısından Değerlendirilmesi, Sempozyum, 29-30 Kasım 2012, Ankara, 2013

Kara, İlhan, Tüketici Hukuku, B.1, Ankara, 2012

Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Ankara,

Yetkin Basımevi, 2013

Öz, Turgut, Tüketici Hukuku ve Uygulamalarına Genel Bakış, Sempozyum, 29-30 Kasım

2012, Ankara, 2013

Özsunay, Ergun, Sektörel Bazda Tüketici Hukuku ve Uygulamaları-4, Sempozyum, 29-30

Kasım 2012, Ankara

www.hukukturk.com.tr

www.kazanci.com.tr