İSLAM ANSİKLOPEDİSİ 27
588
KÜTAHYA MEVLEVÎHÂNES İ r „ „ . n KÜTAHYA MEVLEVIHANESI XIV. yüzy ı l ın sonunda kurulan ve XIX. yüzy ıl ı n sonlar ı nda ^ yeniden in ş a edilen mevlevîhâne. Kütahya il merkezinde Börekçiler ma- hallesinde Dönenler (eski Kapanalt ı / Tahı l- pazar ı ) meydan ı n ı n güneybat ı s ı nda yer alan mevlevîhâne, erken dönem mev- levîhâneleri olan Konya ve Afyonkarahi- sar'dan sonra üçüncü merkezdir. Şece- relere bâni ve ilkpostni ş in olarak geçmi ş bulunan Celâleddin Ergun Çelebi'den ( ö . 775/1373) dolayı Erguniyye Dergâhı , Er- gun Çelebi Zâviyesi ve Zâviye-i Erguniy- ye adlar ı yla da bilinmektedir. Kuruluşuyla ilgili rivayete göre mevle- vîhânenin çekirdeğini, 1 237-1243 yı llar ı aras ı nda Emîr İ mâdüddin Hezâr Dînârî cidi meydana getirmektedir. Önce Celâ- leddin Ergun Çelebi'nin, ard ı ndan di ğ er postni şinlerin buraya defnedilmesiyle adı geçen mescid Ergun Çelebi Türbesi'ne dönüş müş , kuzeyine de semâhâne inş a Kütahya Mevlevîhânesi'nin cümle kap ı s ı edilip mevlevîhânenin ilk kuruluş u ger- çekleştirilmi ştir. Mevlevîhânenin şeceresi incelendi ği za- man idaresinde aç ı klanamayan büyük boşluklar, dolayı sı yla faaliyetinin kesildi ği veya zayı f olduğu dön emler görülür. Şeyh vekili Hasan Ulvîel-Mevlevî'nin 1909 ta- rihli mektubunda, bâni ve ilk postni ş in Celâleddin Ergun Çelebi'den sonra oğlu Burhâneddin İ lyas Çelebi ile amcazadesi Zeynüddin Ç elebi'ni n (ö. 827/1424) posta oturduklar ı , ancak T imur vak'as ı , Kara- manoğ ulları istilâsı ve II. Yâkub Çelebi'nin ölümünün (832/1429) ardı ndan Kütahya'- nı n Osmanl ı lar'm idaresine geçmesi üze- rine aileden mevlevîhâneyi idare eden İ l- yas Paşa'nı n evlâtlar ı nı n Konya ve başka yerlere göçüp mevlevîhânenin bir türbe- dara b ı rak ı ld ığı anlat ı lmaktad ı r. 950'ye (1543) kadar geçen 125 y ıla yakı n süre boyunca boş kalan posta Kütahyal ı İ brâ- him ve Mehmed dedeler oturup dergâh ı tekrar faaliyete geçirmi ş lerdir. Bundan sonra dergâh 1601-1689 aras ı nda, Mev- lânâ Dergâhı 'nı n on yedinci p ostni şini II I. Muhammed (Küçük) Ârif Çelebi'nin k ı z ı mesnevîhan Kâmile Hanı m ile o ğ lu Hü- seyin Çelebi v e k ı z ı ş air Hâce Fatma Ha- n ı m taraf ı ndan yönetilmi ş tir. Dergâh ı n ilginç tarihi boyunca Karahisar Mevlevî- hânesi'nde olduğ u gibi burada da Şeyh Küçük Hüseyin Çelebi'nin yerine iki kadı n vekâleten postni şinlik etmi ştir. Postni şin listesine göre bunun arkası ndan mevle- vîhâneyi sonuna kadar Hüseyin Çelebi'- den gelen çelebiler idare etmi ş tir. Ancak arada yine yönetim boşluklar ı olmuştur. Meselâ 1791'de Abdürrahim Atâ Çelebi'- nin o ğ lu M ehm ed Sâib Çelebi on bir ya- şı ndayken posta geçti ğ inde ve 1895'te İ dris Hamdi Çelebi'nin ölümünden sonra küçük kardeşi Ergun ve oğlu Sâkı b büyü- yünceye kadar dergâh Hasan Ulvî, Âmil Çelebi, Ahmed Remzi Dede gibi vekiller taraf ı ndan yönetilmi ş tir. I. Dünya Sava- şı 'nda Sâkı b Dede'nin Şam'daki Mevlevî mas ı , komş u âsitâneler olan Bursa'nı n altmı ş yedi ve Karahisar' ı n altmış üç der- vi şle kat ı ldığı göz önüne al ı nı rsa Kütahya Mevlevîhânesi' nin bu dönemde nüfus ve faaliyet bak ı mı ndan son derece zay ı f du- rumda bulunduğunu gösterir. Kütahya Mevlevîhânesi semâhânesinin içinden bir görünü ş Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân'm ya - zar ı Mustafa Sâk ı b Dede, Ali Nutkî ve Abdülbâki Nâs ı r dedelerin babas ı olan Yenikap ı Mevlevîhânesi postni ş ini Sey- yid Ebûbeki r D ede, Galat a Mevlevîhânesi postni ş ini Kudretullah Dede'nin babas ı Yenikap ı Mevlevîhânesi aşçı başı sı Seyyid Ahmed Sâlih Dede, hattat- ş air Pesendî Hacı Ali v e Câfer ded elerle şair Dervi ş Hü- sam bu ocakta hizmet etmi ş olan ünlü simalar ı n baz ı lar ı dı r. XIX. yüzy ı ldan önce mevlevîhânenin ne tür binalar ı ihtiva etti ği belli değildir. hane ile ledilmi ş tir) XV. yüzy ı lda inş a edilen Ey- demir Vak ı f Hamamı 'ndan meydana ge- len bir kurulu ş oldu ğ u bilinmektedir. Mevlevîhâne 1812'de onar ı m geçirmi ş , 1814'te biti ş i ğindeki evin ş eyhlerin ha- rem-selâml ığı olarak vakfedilip külliyeye ilâve edilmesinden sonra 18 38-1839 y ı l- lar ı nda yeniden in ş a edilmi ş tir. 1841- 1842'de Abdülmecid döneminde tekrar onar ı l mış , 1848'de postni ş in Hacı Abdül- 1 Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi : Kütahya Mevlevîhânesi-Manisa Ankara : TDV, 2003. 27. c. (16, 592 s.)
-
Upload
rosemary-bruce -
Category
Documents
-
view
241 -
download
0
Transcript of İSLAM ANSİKLOPEDİSİ 27
KÜTAHYA MEVLEVÎHÂNES
r „ „ . n
KÜTAHYA MEVLEVIHANESI
X I V . y ü z y l n s o n u n d a k u r u l a n
v e X I X . y ü z y l n s o n l a r n d a
^ y e n i d e n i n a e d i l e n m e v l e v î h â n e .
Kütahya il merkezinde Börekçiler ma-
hallesinde Dönenler (eski Kapanalt / Tahl-
pazar ) meydan n n güneybat s nda yer
alan mevlevîhâne, erken dönem mev-
levîhâneleri olan Konya ve Afyonkarahi-
sar'dan sonra üçüncü merkezdir. ece-
relere bâni ve ilkp ostniin olarak geçm i
bulunan Celâleddin E rgun Çelebi'den ( ö .
7 7 5 / 1 3 7 3 ) dolay Erguniyye Dergâh, Er-
gun Çelebi Zâviyesi ve Zâviye-i Erguniy-
ye adlaryla da bilinmektedir.
vîhânenin çekirdeini, 1 23 7 -1243 yllar
aras nda Emîr mâdüddin Hezâr Dînârî
cidi meydana getirmekte dir. Önce Celâ-
leddin Ergun Çelebi'nin, ard ndan die r
p ostniinlerin buraya defnedilm esiyle ad
geçen mescid Ergun Çelebi Türbesi'ne
dönümü, kuzeyine de semâhâne ina
Kütahya Mevlev îhânes i 'n in cümle kap s
edilip mevlevîhânenin ilk kuruluu ger-
çekletirilmitir.
boluklar, dolaysyla faaliyetinin kesildii
vekili Hasan Ulvîel-Mevlevî'nin 1 909 ta-
rihli mektubunda, bâni ve ilk postniin
Celâleddin Ergun Çelebi'den sonra olu
Burhâneddin lyas Çelebi ile amcazadesi
Zeynüddin Ç elebi'nin
( ö . 827/1 424 )
manoullar istilâs ve II. Yâkub Çelebi'nin
ölümünün
rine aileden mevlevîhâneyi idare eden l-
yas Paa'nn evlâtlarnn Konya ve baka
yerlere göçüp mevlevîhânenin bir türbe-
dara b rak ld anlat lmaktad r. 950'ye
(1 5 43 ) kadar geçen 125 y la yakn süre
boyunca bo kalan posta Kütahyal brâ-
him ve M ehmed dedeler oturup dergâh
tekrar faaliyete geçirmilerdir. Bundan
lânâ Dergâh'nn on yedinci p ostniini III.
Muhammed (Küçük) Ârif Çelebi'nin k z
mesnevîhan Kâmile Han m ile olu Hü-
seyin Çelebi v e k z air Hâce Fatma Ha-
n m taraf nd an yönetilmitir. Dergâh n
ilginç tarihi boyunca Karahisar Mevlevî-
hânesi'nde olduu gibi burada da eyh
Küçük Hüseyin Çelebi'nin yerine iki kadn
vekâleten postniinlik etmitir. Postniin
den g elen çelebiler idare etmitir. Ancak
arada yine yönetim boluklar olmutur.
Meselâ 1 7 91'de Abdürrahim Atâ Çelebi'-
nin olu M ehm ed Sâib Çelebi on bir ya-
ndayken posta geçt i inde ve 18 95 ' te
dris Hamdi Çelebi'nin ölümünden sonra
küçük kardei Ergun ve olu Sâkb büyü-
yünceye kadar dergâh Hasan Ulvî, Âmil
Çelebi, Ahmed Remzi Dede gibi vekiller
taraf nda n yönetilmitir. I. Dünya Sava-
'nda Sâkb Dede'nin am'daki Mevlevî
mas , komu âsitâneler olan Bursa'n n
altm yedi ve Karahisar'n altm üç der-
vile katld göz önüne alnrsa Kütahya
Mevlevîhânesi'nin bu döne md e nüfus ve
faaliyet bak m ndan son derece zay f du-
rumda bulunduunu gösterir.
Kütahya Mevlev îhânes i semâhânesin in iç inden bir görünü
Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân'm
Abdülbâki Nâs r dedelerin babas olan
Yenikap Mevlevîhânesi postni ini Sey-
yid Ebûbekir D ede, Galata Mevlevîhânesi
postniini Kudretullah Dede'nin babas
Yenikap Mevlevîhânesi açbas Seyyid
Hac Ali v e Câfer ded elerle air Dervi Hü-
sam bu ocakta hizmet etmi olan ünlü
simalarn bazlardr.
ne tür binalar ihtiva ettii belli deildir.
hane ile
l ed i lm i t i r ) XV. yüzy lda ina edilen Ey-
demir Vak f Hamam 'ndan meydana ge-
len bir kurulu olduu bilinmektedir.
Mevlevîhâne 1812'de onar m geçirmi,
1 8 1 4'te biti iindeki evin eyhlerin ha-
rem-selâm l olarak
vakfedilip
külliyeye
ilâve edilmesinden sonra 18 3 8-1 8 3 9 y l-
larnda yeniden ina edilmitir. 1 841 -
1842'de Abdülmecid döneminde tekrar
1
edilmi, 1887-1889 y l lar nda II. Abdül-
hamid'in emri üzerine yeniden yap t r l-
m t r. Zamanla harap olan yap lar top-
luluundan semâhâne 19S9'da esasl bir
onarmla ve Dönenler Camii adyla kulla-
nlmaya balanm, 1 964 ve 1 972 yllarn-
daki onarm ve ilâvelerle günümüze inti-
kal etmitir.
Babakanlk Osmanl Arivi'nde bulu-
nan 125 4 (1 8 3 8 ) tarihli iki krokiye gör e
mevlevîhânenin yeniden dü zenlenmesiy-
le birlikte külliyenin cüm le kap s ku zey
yönünde açlm ve güneyde ye r alan eski
cümle kap s muhtemelen hareme mah-
sus bir arka kap nite liine d önütürül-
mütür. ki katl, kare planl bir çeit çadr
örtüsü çatnn gizledii badâdî yalanc
kubbe ile örtülü olmas gereke n ahap
karkasl , h m semâhânenin yan ve ön
cep helerinde iki s ra dikdörtgen p ence re
aç lm ve kuzey cephesinin ortas ndaki
giri kap s n n üstüne galeri kat ndan
kullanlan, kök denilen bir p enc ere yer-
letirilmitir. Semâhânenin ortasnd a ye r
alan iki kat yüksekliindeki dâirev î sem â
meydan, yuvarlak kesitli ve "nezr-i Mev-
lânâ" saysna uygun olarak on sekiz sü-
tunun tad bir badâdî kubbe ile ör-
tülüdür. Semâhâneye girii salayan kap
ile eksenindeki türbeye yap k mihrab n
iki yannda kesintiye urayan züvvâr mah-
filleri meydana göre daha yüksektir. Ga-
leri katna çk salayan me rdivenin ad
geçen krokilerde gösterilmemesine kar-
fnda bulunduu tahmin edilebilir.
ikincisinde krma çatl olarak farkl örtü
sistemleriyle gösterilen tek katl, dikdört-
gen p lanl küçük türbenin bu tarihteki içi
v e girii hakknda yeterli bilgi yoktur. An-
cak türbe giriinin semâhânede olduu
gibi eski giri yolu üzer inde v e hare m
bahçesine bakan dou cephesinde bu-
lunduu söylenebilir Bu tarihlerde türbe
ile semâhânenin içten balantl olm ad
anlalmaktadr.
l, iki katl, üç tarafnda iki sra halinde
p encereli, zemin kat k smen kâgir, üst
kat ahap yüksek bir yap d r. Cep he or-
tasnda semâhâneye girii salayan çk-
mal cüm le kapsnn üstü nde iki çini lev-
ha görülür. Alttaki büyük olannda kobalt
mavi üzerine beyaz iri ta'lik hatla "Yâ
Hazreti Ergun" yaz l o lup kete besin de
Halil Mâhir imzas bu lunmaktad r. Bu lev-
ha 1887-1889 yenilemesinde konulmu
ver t üzerine mavi ve kiremit renkli rûmî
spirallerle süslenmi beyaz ta'likle "Yâ
Hazret-i Mevlânâ" yaz l olup Cumhuri-
yet dönemine aittir. Semâhânenin iki
yan cephesinde sadece altl üstlü on dört
dikdörtgen pencere, arka cephede ise
güney köesine yakn d merd ivenle ula-
lan ikinci kattaki kadnlar mahfilinin gi-
ri kap s d nda sar bir cep he düzeni
görülmektedir. çten badâdî yalanc bir
kubbe ile örtülü semâhânenin kiremitle
kapl k rma çat s n n ortas na sekizgen
p lanl kasnakla yükseltilmi, her yüzünde
birer bask kemerli p ence re olan, pirami-
dal çat ile örtülü bir fener kubbe otur-
tulmutur. T ep esinde ise destarl sikkeli
büyük bir bron z alem bulunur.
1 4,70 x 1 4,60 m. ölçülerinde kareye ya-
k n bir alan kaplayan semâhânede düz
sekiz ahap direk ile tanan, yüksek kas-
nakl badâdî bir kubbe ile örtülü, 9 m.
çap nda dâirevî bir semâ meydan mekâ-
n n merkezini tekil eder. Bursa, Yeni-
kap, II. Manisa, Kahire âsitâneleriyle II.
Samsun zâv iyesi de böyle dâirevî p lanl ,
galeriyle çevrili ve kubbe ile örtülü orta
semâ mekân na sahip tiler. Günümüzde
bunlardan sadece Kütahya ve Kahire
mevlevîhânelerinin semâhâneleri ayak-
levîhânesi'nin s emâh ânesi istisnaî bir ör-
nek tekil eder. Dou ve bat s ndan ya-
r m daire eklinde birer züvvâr sekisiyle
çevrili, ahap döemeli semâ meydannn
zemininin ortasnda suyunun ifal oldu-
una inan lan bir kuyu bulunmaktad r.
Her katta sekizgen bir kesite sahip sekiz
adet mermer taklidi boyal direk Bursa
kemerleriyle balanm t r. Zemin ve ga-
leri kat arasnda cümle kapsnn üstün-
de on iki basamakla ulalan, ara kat bi-
çiminde ahap korkuluklarla çevrili bal-
kon eklinde asma bir mutrip mahfili
bulunur. Mükebb ire balkonuna ise galeri
katnn iki orta penceresinden çklmak-
tadr.
rap nii semâhânenin güneydou köe-
sindedir. Kap ekseninde semâhâne ve
türbe duvarlarnda açlan sivri kemerler
sayesinde iki mekân birbiriyle irtibatl
hale getirilerek mekân n as l ilevi öne
ç kar lm t r. T ürbe ve semâhânenin bu
ilikisi nâdir görülen bir özelliktir. Mihra-
b n sa taraf na sivri p iramit çat l , te-
p esi v e sövesi sar ya ve yeile boyanm ,
destarl sikkeli ahap bir m inber konul-
te, alt sivri dilimli ve yuvarlak torna ii
korkuluklu bir ahap mesnevi kürsüsü
as l d r. Sem âhânenin güneybat duva-
rnda II. Mahmud'un kabartmal turas,
Hâlet Efendi'nin 1 227 (1 8 1 2), Sultan Ab-
dülmecid'in 1 257 (1 8 41 ) tarihli tamir ki-
tâbeleri aslmtr.
ve kiremit renkleri hâkim olan nak ve
hat tezyinatyla çok ilgi çekicidir. Cümle
kap s n n önündeki nl desenli, ç tal
tavan n ortas ndaki oval göbein içinde
yapraklarla çevrili, sar ve beyaz natüra-
list gül mo tifli bir komp ozisyon yer al r.
Mavi me rm er taklitli direk bal klar si-
yah zemin üzerine "C" k vr ml sar yap-
rakl motifler ve bordo bir eritle çevrili-
dir. Zemin katn yeil zeminli direk üstü
boluklarnda, alttan zarif, sar ve beyaz
çiçekli girlandlarla çevrilmi sehpa üze-
rinde yal boya destarl sikke motifleri
görülür. Bu boluklarn üstündeki ga leri
taban n meydana getiren sar ve beyaz
zeminli kuakta, "Ey kâif-i esrâr- Hudâ
Mevlânâ" msra ile balayan iir, ta'likle
yaz lm Farsça beyitler ve aralar nda,
destarl sikkeli motifler ü zerinde dikdört-
gen kartular içinde "Yâ Hazret-i Mevlâ-
nâ" ibaresi bulunur. Kubbe kasnan ta-
yan sütun üstündeki boluklarda gir-
landlarla çevrili Ashâb- Kehf in isimleri
yer alr. Galeri katnda bulunan kemerin
iç tarafndaki üç boyutlu yeil-sar zikzak
ve sar -mavi yaprak motiflerinin canl l
dikkat çekicidir.
kubbe kasna oluturmaktadr. Kasnak
yavî T ekfurdaz âde imzal , sülüs hatla
yaz lm 1 304 (18 8 7 ) tarihli Âyetü'l-kürsî
kua dolanr. Kasnak pen cerelerinin al-
tnda, perdeli yuvarlak niler içinde seh-
p a üzerinde d estarl sikkeli kalem ii mo-
tifleri tekrarlan r; p encerelerin aras nda
kurdeleli girlandlar içinde "Allah", "Mu-
ham me d" isimleriyle dört halifenin ad
yazldr. Pencere üstünde bir sra " C " ve
"S " k vr ml iri yap raklar aras nda sehp a
üzerinde vazolu çiçek motifleri vard r.
Kubbe göbe inde de 1 304 (18 8 7) tarihli
iri sülüs istifli hlâs sûresi kom p ozisyonu
mevcuttur. Naif sar çiçek buketleri ara-
s nda k vr m l üzüm dallarn n yer ald
zikzak motifli bir erit bu yaznn çevre-
sinde dolanr.
2
önceki durumu hakk nda kesin bir ey
söylemek mümkün deildir.
bat s na bitiik olan türbe 7,4 x 4,S m.
ölçüsünde dikdörtgen planl bir yap olup
ortada basit tromplarla geçilmi bir kub-
be ile örtülüdür. T ürb e, 5 m. açklkl, ge-
ni bas k bir sivri kemerle semâhâneye
ba lanm t r. T ürbedeki duvar kal nl
gene lde 1 m. olup kalnlk dou yönünde
1,3 5 m etre ye ulamaktad r. Mekân, bat
ve güney duvarlarnn ortasndaki beik
kemerli iki pencereden k almaktad r.
Hamza Güner'egöre dergâh n bânisi ve
ilk postniini C elâleddin Ergun Ç elebi ile
olu Burhâneddin lyas, Zeynüddin Çe-
lebi, Sâk b Musta fa D ede, Kâmile, Hâce
Fatma ve Havvâ hatunlar, eyhlerden
Mehmed Muhlis Çelebi, Ali âkir Çele-
bi ve smâil Hakk Çelebi ile ailelerinden
Mehmed ve Ebûbekir çelebiler, Fatma ve
Halime Meliha han mlar gibi ah slar n
sandukalar buradadr. ki kademeli, pi-
ramidal çat l türbe alaturka kiremitle
örtülmütür. Çok sayda onarm ge çirmi
olan türbenin mihrap nii bulunmamas
ve dikdörtgen plan nda mihrab n k ble
yönünden hayli kaym olmas eski Hezâr
Dînâr Mescidi olduu rivayetiyle çeli-
mektedir.
mevlevîhânenin bitiiindeki evi harem-
sis ettirmiti. Ariv vaziyet krokilerine gö-
re 1 254 (18 3 8) tarihli yenilemeden önce
harem-selâml k bölümünü, eski tekke
kap s n n sandaki küçük hâmûân n
yanndaki harem kapsndan girilen, ge-
ni harem bahçesinin güneydousunda,
yan yana uzun yamuk dikdörtgen planl,
krma çatyla örtülü iki mekân meydana
getirmekteydi. 1 8 3 8-1 8 3 9 yllar ndaki ye-
nileme de bu iki mekân yklp yerlerine iki
katl büyük bir harem-selâml k, kuzeye
doru birbirine bitiik matbah- erif,
helâ ve dervi hücreleri ina edilmitir.
ki katl ahap harem -selâml k bölü-
mü " L" eklinde bir plana sahip, üst ka-
t n eyhe tahsis edildii eski tekke kap -
snn sandaki küçük hâmûâna bitiik
bir kap yla ulalan ba t bölümünün se-
lâmla, dou bölümünün hareme tahsis
edildii bir bölümlenme sergilemektey-
hücreleri gibi harem-selâml k da 1887-
18 89 yenilemesinde farkl bir planda in-
a edilmiti. Harap du rumda olan bu ha-
rem-s elâml k binas 1 97 2'den sonra y k-
trlp önündeki küçük hâmûânla güney-
deki eski tekke girii kald r larak arsas
park haline getirilmitir.
planla yeniden ina edilen matbah- erif
ve dervi hücreleri birimi tekkelerin ka-
pat lmas ndan (1925) sonra harap duru-
ma gelm i ve 1964 ylnda onarlarak baz
iç deiikliklerle K z lay aevi haline dö-
nütürülmütür. Dikdörtgen planl bina
bitiik olarak ina edilmi tir. Bugünkü du-
rumda kâgir cep heli yap ya, kuzey tarafa
daha yakn olan kitâbesi sökülmü beik
kemerli kap ile ulalmaktadr. Yap, ta-
kn p rofil ve kilit tal yedi beik kem erli
pencereye ve binay çepeçevre dolanan
iki sra silmeli ta saç aa sahip tir.
B B L Y O G R A F Y A :
B A , H a t t - H ü m â y u n , nr . 4 8 3 2 0 - K ( K ü t a h-
y a ' d a m ü c ed d ed e n i n as t e km i l o l ma y an m ev -
l e v î h â n e n i n r e s m - i m u s a t t a h d r ) v e H a t t -
H ü m â y u n - M ( K ü t a h y a 'd a m ü c e d d e d e n i n a o l u -
n ac a k me v l e v îh â n e eb n i y e s in i n r e s m - i m u sa t -
t a h d r ) ( H .1 2 5 4 / M . 1 8 3 8 - 3 9 ) ; V G M A , Mücedded
Anadolu Defteri,
n r. 5 8 7 , s . 1 0 9 v d . ;
Tercüme
Defteri,
n r. 1 7 6 6 , s r a 2 1 , 1 0 2 vd . ; M ev l â n â M ü-
zes i Ar i v i , Vak f iye , Berat suret ler i , nr. 51 / 44;
n r. 5 1 / 2 9 ( 2 2 K â n û n u e v v e l 1 3 2 7 / M . 1 9 0 9 ) ; n r.
9 7 / 5 1 ; E v l i y a Ç e l e b i .
Seyahatname,
IX , 2 2 -2 3 ;
S âk b D ed e , Sefine, I , 5 9-9 6; smai l Hakk Uzun-
ç a r l , Kütahya ehri, s t an b u l 1 9 3 2 , s . 1 4 8 -
1 49 , 2 2 6 , 2 2 7 ; H a m za G ü n e r , Kütahya Camile-
ri, K ü ta h ya 19 6 4 , s . 9 , 1 0 , 1 0 2 ; A b d ü l b âk i G ö l p -
nar l , Mevlânâ'dan Sonra Mevlevilik, stanbul
1 9 5 3 , s. 1 2 2 - 1 2 4 ; M u s t a f a Ç e t i n V a r l k ,
XVI.
E rz u ru m 1 9 8 0 , s .
1 1 2 ; F a r u k ah in , " K ü t ah y a ' d a Ç in i l i E s e r l e r " ,
Kütahya: Atatürk'ün Doum unun 100. Ylna
Armaan,
s t anb u l 1 9 8 1 - 8 2 , s . 1 2 8 ; A ra A l tu n ,
" K ü t a h y a ' n n T ü r k D e v r i M i m a r i s i " , a . e . , s .
2 2 3 - 22 4 , 3 4 7 - 3 5 4 , 3 7 3 - 3 7 5 , 6 3 0 - 6 3 6 , 6 5 3 -
6 5 4 ; H a s an Ö z ö n d e r, " K ü t a h y a M e v l e v î h a n e -
s i " , SÜ Türkiyat Ar atrmalar Enstitüsü II.
Milletleraras Osm anl Devleti'nde Mevlevîha-
neler Kongresi, K o n y a 1 9 9 3 , s . 6 9 - 8 9 ; . B a ri -
h üd a T^ n r k o r u r ,
Türkiye Mevlevîhan elerinin
Mimarî
Öze// '/ c/eri (do kto ra tez i , 2000 ) , SÜ S os-
y a l B i l im l e r E n s t it ü s ü , s . 4 2 7 - 4 5 1 , ç i z i m X X V ,
1 - 8 , rs . X X V , 1 - 4 4 ; S e z a i K ü ç ü k ,
XIX. Asrda
Mevlevîlik ve Mevleviler (doktora tez i , 2000 ) ,
M ü So sy a l B i l im l e r E n s t i t ü sü , s . 1 8 4 - 1 9 0 ; K e -
m a l Ö z m e n , " K ü t a h y a ' n n n c i si D ö n e n l e r C a -
m i i " , Nalburiye, 2 2 A u s t o s 1 9 2 2 , s . 1 5 9 - 1 6 1 ;
H a m d i Ay d n , " K ü t a h y a ' d a n a n m a l a r " , TFA, 11/
3 8 ( 1 9 5 2 ) , s . 5 9 7 .
H S E V G I P A R L A K - B A R H Ü D A T A N R I K O R U R
r
L J
F
n
( o E r )
B a z s l â m ü l k e l e r i n d e
d i n î i l k o k u l l a r a v e r i l e n a d . ^
Mekte p kel imesiyle e anlaml o lan
küttâb
Osmanllar'da
ve ilk mektep gibi adlarla anlmtr. Batl
yazarlar ise daha çok
de Emevîler ve Abbâsîler döneminden
beri en yaygn tem el e itim kurumlar ol-
duu bilinmektedir. Balangçta slâmi-
nik grup lar slâm inanc v e haya t tarzy-
la bütünletirmede önemli rol oynayan
bu kurumlar daha sonraki dönemlerde
arlkl olarak dinî kültürün muhafaza-
snda etkin olmutur. Köylerde, kasaba-
larda ve ehirlerde hemen her mahalle-
de ihtiyaca gö re bir veya birden faz la bu-
lunan küttâblar, temel e itimin gerçe k
bir mümin yetitirme amac yla da ba-
lantl ekilde genellikle hocalar daha ileri
seviyede eitim v eren bir camiye bitiik
halde kurulur ve baz dersle r cami içinde
yap lrd. Küttâblarn ina mas raf gibi di-
er harcamalar da ya bir vakf yahut hayr
severler veya bizzat örenci velileri tara-
fndan karlanrd. XIX. yüzyla kadar dev-
let bu kurumlara nâdiren m üdahale ett i-
inden okullarn fizikî artlar, müfredat
p rogram lan ve ücretleri aileler ve okul
görevlileri tarafndan belirlenirdi. Öret-
edd ib , mek tebdâr , mo l l a ) ücretleri aynî
ya da nakdî olabilirdi. Baz öretmenler
ise ücretsiz ders verirdi. Varlkl ailelerin
kendi çocuklar için özel küttâblar kur-
duklar da olmutur.
gördüü bu kurumlara zaman zaman kz
örencilerin de al nd , ran ve Hindis-
tan'da görülen baz nâdir örnekler dn-
da erkek v e kzlarn ayr ayr okutulduu
bilinmektedir. Bu okullar, örencile re ba-
ta okuma yazma ve basit hesap kurallar
gibi tem el eitimin verildii yerler olma-
s n n yan s ra ayn zamanda medr esele-
re haz rl k konumundayd . Küttâblarda
eitim gören örencilerden baarl olan-
lar medre se eitimine devam edebiliyor-
lard.
3
madnd an çounlukla deiik
larndaki örenciler ayn snfta, bazan da
ya lar na göre s n f lara ayr larak ders
görürlerdi. Be-yedi yalar nda eitime
balayan ve dört-alt y l eitim gören ö-
renciler cuma günü (Ma r ib ' de p e rem-
b e )
vam e derlerdi. Ancak devam zorunlu de -
ildi. Ayrca ramazan aynda ve bayram-
larda okul tatil edilirdi. Küttâblara müs-
lüman çocuklar devam etmekle birlikte
nâdiren de olsa gayri müslim çocuklar-
n n da eitim e kat ld görülmektedir.
Eitim usulü öretmenin sözlerini de-
falarca tekrar et me esas na dayanan ez-
berleme eklindeydi. Müfredat Kur'an
sûresi olan Fâtiha, daha sonra 114. sûre
Nâs ezberleniyor ve ard ndan en uzun
sûre olan Bakara'ya gelinceye kadar sü-
reler ezberlenerek eitim devam ediyor-
du. Müfredatta Arapça, gramer, hat ve
iir eitim i de yer al yordu. B alang çta
özellikle dinî dersler Arap ça verilm eye ça-
l ld için Arap olmayan mem leketler-
deki çocuklar güçlük çekiyordu. Zamanla
bu hususta farkl uygulamalar oldu ve
Kur'an âyetleri T ürkçe, Farsça, Urduca ve
Malayca gibi dillerle açklanmaya balan-
d. Bu durum, daha çok modern lemen in
etkisi altnda kalan ehir ve büyük mer-
kezlerdeki küttâblarda yaygn olmasna
tim eski usul üzerind e dev am ediyordu.
XIX. yüzylda yaygnlk kazanan yeni yak-
lamn temel sebeplerinden biri, küttâb-
lar n slâm dünyas n n pek çok yerinde
yeni açlan yabanc okullar karsnda re-
kabet edebilmesi amac na yönelik olma-
l d r. Nitekim küttâblar n müfredat na
modern leme döneminde ana dili gibi ek
dersler de ilâve edilmitir. Zamanla yaz-
ma ve ezberleme yerine ders kitaplar
kullan lmaya baland . Ancak Kur'an v e
Arapça, müfredat n temeli olmaya de-
vam etti.
lar, genellikle örencilerin dönemin yay-
g n ve resmî ideolojilerine gör e eitildii
kurumlar haline dönütü. Söm ürg e du-
rumundaki müslüman top lumlarda ise
ya kapat ld ya da müfredat tamamen
deitirildi. Yeni kurulan millî devletler-
de bu okullar büyük oranda örgün eitim
sistemine dahil edildi. Çok az yerde gele-
neksel konumunu muhafaza ederek de-
vam etmeye çal an küttâblar Suriye ve
Irak gibi ülkelerde zamanla önem siz hale
geldi. Tü rkiye gibi laiklii resme n b enim-
seyen ülkelerde ise tamamen ortadan
kalkt. Tarih boyunca küttâblar ve onun
devam olan medrese ler, de i ik slâm
toplumlarnda dinî anlayn ekillenme-
liinin olumasnda önemli rol oynamtr
(daha geni bilgi için bk. £7
2
570; ayr ca bk. M E K T E P ) .
B B L Y O G R A F Y A :
E. W. Lane , An Account ofthe Manners and
Customs of the Modern Egyptians, L o n d o n
1 8 3 6 , 1 , b l. 2 ;
Türkiye Maarif Tarihi,
I , 6 8 - 8 2 ;
I I , 3 8 3 - 3 9 7 ; V , 7 1 6 ; A . Sh a l a b y ,
History of Müs-
lim Education,
B e i r u t 1 9 5 4 , s . 1 6 - 2 3 ; A . S .
T r i t t o n ,
Materials on Müslim Education in the
Middle Ages,
L o n d o n 1 9 5 7 ; A . L . H b a w i ,
Isla-
mic Education: Its Traditions and Modern iza-
tion into the Arab National System s, L o n d o n
1 97 2; J . S . Szy l iovv icz , Education and Modern-
ization in the Middle East, L o n d o n 1 9 7 3 ; S aî d
Ismâi l A l i , Me'âhidü't-terbiyyeti'l-slâmiyye,
K a h i re 1 9 8 6 , s. 1 2 5 - 2 0 0 ; S . K h ud a B uk hs h , " T h e
E d u c a t i o n a l S y s t e m o f t h e M u s l i m s in t h e
M i d d l e A g e s " ,
IC,
I ( 1 9 2 7 ) , s . 4 4 2 - 4 7 2 ; A s a d u l -
l a h K a z im i , " M ek ta p E d u ca t i on i n I n d i a " ,
islam
and the Modern Age,
H /2 , N ew D e l h i 1 9 7 1 , s .
5 7 - 7 3 ; L . B r u n o t, " M e k t e p " ,
A,
V I I , 6 5 2 - 6 5 5 ;
J . M . L an d au , "K u t t âb " ,
EP
( I n g .) , V , 5 6 7 - 5 7 0 .
I J A CO B M . L A N D A U
r
( i u j V l )
m â m i y y e î a s ' n n
d ö r t t e m e l h a d i s k i t a b .
L J
Sadûk'un
(X . )
bir hânedan olan Büveyhîler döneminde
telif edilen ese rler balangçta siyasî oto-
ritenin de des teiyle m ehur olmu, bü-
yük ihtimalle V I. (XII.) yüzyldan itibaren
kütüb-i erbaa ( veya ya ln z e l -erbaa ) diye
anlmaya balanmtr. Bu tabir, muhte-
melen Ehl-i sünnet hadisçilerinin daha
önce tamamladklar Kütüb-i Sitteye al-
ternatif olarak düünülmütür.
mn söz , fiil ve takrirleri" eklinde tanm -
layan îa âlimleri slâm 'n ilk asrndan iti-
baren bunlarn yazlp derlendiini söyler.
Hz. Ali devrinden itibaren balayan yazm
faaliyeti Zeynelâbidîn, Muhamm ed el-Bâ-
kr ve özellikle Ca'fer es-Sâdk zamann-
da sürdürülmü, birçok âlim, önemli bir
bölümü imamlarn sözlerinden oluan ha-
dis mecmualar kaleme alm t r. On bi-
rinci imam Hasan el-Askerî'nin vefat na
kadar ( 260/874 ) derlemelerin says bin-
leri bulmu, bunlarn içinde her biri "asl"
diye adlandrlan 400 derleme (el-usûlü'l-
erbaa mie) kabul edilmitir. Baz müellifler
saynn daha çok olduunu, 400 asl sad e-
ce Ca'fer es-Sâdk'n talebeleri tarafnd an
toplanan kitap larn tekil ettiini, bazla-
r ise imamlar dönemindeki bütün riva-
yetleri içine alan kitaplarn 6600'ü geçti-
ini belirtmi, ancak kaynaklar bun lar
toplayan m üelliflerden p ek az n n ismini
zikretmitir (D/A, XV, 38-39).
tad r: t . el-Kâfî(el-Kâfî fi'ilmi'd-dîn veya
k saca el-Küleynî). Küleynî ( ö . 329/ 941 ) ,
ilmî seviyesi ne olursa olsun herkesin Re-
sûl-i Ekrem'den ve imamlardan gelen ri-
vayetlere göre dinî ilimlerin bütün alan-
lar nda yeterli bir eser e sahip olmas ge-
rektiini ve bu amaçla hazrlad kitabn
el-Kâfî diye adland rd n ifade etmek le
birlikte (el-Kâfi, I, 8 ) baz iî âlimleri ( m e -
selâ bk. Hânsârî, VI, 116),
Küleynî'nin söz
terdiini, onun da kitab beenerek "îa-
m za kâfidir" dediini, bu sebe p le eserin
bu isimle anldn belirtir. ki bölümde n
oluan ese rin el-Uûl mine'l-Kâfîad yla
anlan ilk bölümü inanç, el-Fürû' mi-
ne'l-Kâfî isimli ikinci bölümü fkh konu-
larna ayrlm tr (bk. e l - K Â F Î ) .
2. Men lâ yahduruhü'l-fakih. eyh
Sadûk diye anlan bn Bâbeveyh el-Kum-
mî ( ö . 3 8 1 / 991 ) taraf ndan derlenen eser
ksaca el-Fakih diye de zikredilir. Müelli-
fin mukaddimede belirttiine g öre Belh'-
te tant ve istiarede bulunduu, Pey-
gam ber soyundan gelen Ni'me lakapl e-
refeddin Ebû Abdullah kendisinden Mu-
hammed b. Zekeriyyâ er-Râzînin, okuya-
n doktordan mü stani klan M e n lâ yah-
duruhü't-tabîb adl eseri gibi, okuyan
amele yönelik konularda fakihe bavur-
maktan mü stani klacak bir ese r yazm a-
s n istemi, o da bu kitab n telif eder ek
Men lâ yahduruhü'l-fakih ismini ver-
mitir ( i ,
2 - 3 ) .
Ubeydullah b. Ali el-Halebî, Ali b . M ehz i-
yâr el-Ehvâzî ve Hüseyin b. Saîd gibi iî
âlimlerinin adlarn belirtmedii kitaplar
i le Muham med b. Ahm ed b. Yahyâ'n n
Kitâbü Nevâdiri'l-hikme, Sa'd b. Ab-
dullah'n Kitâbü'r-Rahme, Muhammed
bas Ali b. Hüseyin el-Kummî'nin er-Ri-
sâle adl eserlerinden faydaland n be-
4
alât'u Halebî'nin fkha dair bir eseriyle
Ehvâzî'nin otuz üç, Hüseyin b. Saîd'in
otuz dolay ndaki kitab ndan da istifade
etmit ir (a.g.e., a.y. ) . Yaz l tarihi hak-
k nda bilgi bulunmayan eserdeki hadis
saysyla ilgili önemli farkllklar vardr.
Meselâ Hasan es-Sadr toplam hadis
say s n 9044 olarak gösterirken (Te'sX-
sü'-fa, s . 2 8 8 ) nâir Hasan el-Harsân
bu say y S963 olarak nakletm ektedir
(Men lâyahduruhü'l-faklh, ne r eden in
g ir i i , I, s. e d ) . Aradaki bu fark, kitapta
yer alan hadislerin müellif in yine ha-
disler çerçevesinde verdi i fetvalarla
kar t r lmas ndan i ler i gelmektedir .
Bugün yayg n olarak kullan lan bask s
( Bey ru t 1401/1981) dört cilt olup toplam
566 babdan meydana gelmek tedir. Eser
de bablar belli bir konu sralamasna gör e
düzenlenmitir. iî hadis âlimlerince gü-
venilirlik açsndan el-Kâfî'den sonra ikin-
ci srada kabul edilen eserde müellif ha-
cimden dolay sened zincirlerini tam ola-
rak vermed iini belirtir. Ona göre top la-
d bütün hadisler güvenilir olup kendi-
siyle Allah arasnda hüccettir (a .g.e. , I, 3 ) .
eyh Sadûk bazan, "Ca'fer es-Sâdk dedi
ki" yahut, "mam R zâ dedi ki" eklinde
ifadeler kullan p dorudan mâsum ima-
mn adn vererek, bazan da imamdan ön-
ce bir veya iki râvinin ismini z ikred erek
hadisleri nakletm ektedir. iî hadisçileri
taraf ndan ilki mürsel, ikincisi müsned
rü eserde daha fazla yer alm t r. Eserin
nâiri Hasan el-Harsân top lam 5 963 ha-
disten 2050'sinin mürsel, dierlerinin
redenin giri i , I, s. ed) . Yine Harsân'a gö-
re iî âlimleri mürsel hadisleri de müsned
hadisler kadar güvenilir bulmulardr. Ba-
z âlimler, eyh Sadûk'un rivayetleri zap -
tetmedeki dikkatini ve râvilerin shhatiy-
le ilgili bilgisinin geniliini göz önüne ala-
rak eserin kütüb-i erbaann dier üç kita-
bndan daha çok güvenilir olduunu be-
lirtmitir
ma nüshas bulunan eserin (Brockelmann,
GAL, I, 200)
dört cilt halinde çeitli bask-
lar yap lm t r ( Leknev 1 300, 1306-13 07 ;
Tebriz 1334; Tahran 1374; Nec ef 137 7; Bey-
ru t 1401/1981 ) . Telif edildi i dönemden
itibaren iî dünyasnda büyük ilgi gören
eser üzerine birçok erh, hâiye ve tâlik
kaleme al nm t r (a.g.e., neredenin g i -
rii, I, s. e b â - e d â ) .
Tehzîbü'l-ahkâm.
bü'l-ahkâm fî erhi'l-Mukni
cas eyh M üfîd'in telif e ttii el-Muknfa
(er-Risâletü'l-mukni
c
rak p lanlamtr. M üellif ayrca, iî hadis
rivayetleri aras nda göze çarpan v e mu-
haliflerce (Sünnîler) istismar edilip baz
kimselerin m ezhebi terketmesine sebep
olan çelikileri giderm ek am acyla eserini
kaleme aldn belirtir (Tehzîbü 'l-ahkâm ,
I, 2-3). T ûsî, önce
el-Mukni
c
a'
muhaliflerin hem de kendi mezhebinin
hadislerini nakletmeyi, ard ndan belli
prensipler çerçevesinde tercih yaparak
bölüm olan tahâr et kitabnn çeitli konu-
lar nda gerçekletirmise de eserini ta-
mamlayamayaca endiesiyle dier bö-
lümlerinde yalnz iî rivayetleri vermekle
yet inmit ir (a.g.e., neredenin g i r i i , I,
46-47). Günümüzde yaygn olarak kullan-
lan basks (Beyrut 140
eserdeki top lam bab say s 393 , hadis sa-
ys 1 3 .590'dr. Hadisleri ksa senedleriyle
nakleden müellif, eserini tamamladktan
la bir ek kaleme alm ve burada kendi-
lerinden hadis ald kiilerin sened zin-
cirini verm itir. Tehzîbü'1-ahkâm'n nâ-
iri olan Hasan el-Harsân, iî ricâl kaynak-
yazm t r. Kitab n ekiyle erhi yukar da
sözü edilen basknn son cildinde yer al-
maktad r. Çok say da nüshas bulunan
Tehzîbü'l-ahkâm ( B r o c k e l m a n n , GAL
Suppi, I, 707 ) Tahran (1-11, 13 16-13 18 ),
Necef (1-X, 1377-1382) ve Beyrut'ta (l-x,
1401 /1981) bas lm t r. Eserin hem asl
hem isnadyla ilgili erhler yazlm , ayr-
ca üzerine çok sayda hâiye kaleme aln-
m t r (Tehzîbü'l-ahkâm, neredenin giri-
i, s. 47 ; Âg â Büzürg-i T ahrânî, VI, 5 1 -53 ) .
4. el-stibâr. Ebû Ca'fer et-Tû sî'nin
dier çal mas olup tam ad el-stibâr
fî ma'htülife mine'l-ahbâr' d r. Temel
özellii itibariyle Tehzîb'm muhtasar du-
rumunda olan eser tertibi bakmndan da
ona benzer. F kh n ibadet ve muâmelât
konulan "kitâb " ad verilen bölüm lere ay-
rlm, her kitap çeitli sayda hadislerin
yer ald bablara bölünmütür. Kitapta
müellifinin say m na gö re 925 bab, 5 51 1
hadis bulunmaktadr (Senedü'l-Kitâb [el-
stibâr
i ç inde ] , IV , 343 ) . Say m farkl l
930, hadis says da 5 53 1, 5 5 5 8 olarak
verilmitir (a.g.e. , a.y., nere deni n notu ).
T elif tarihi itibariyle kütüb-i erbaann so-
nuncusu olmakla birlikte önemli fkh ko-
nular n kapsad ve rivayetleri s rala-
makla kalmayp bunlar arasndaki çat-
malar gide rme ye çal t için eser tarih
boyunca iî hadis gelenei içinde büyük
ilgi görmütür. Haberlerinin tamam
muttasl olmayan kitabn sonuna müe llif
önceki çalmasnda yapt gibi isnadla
ilgili bir ek koymu v e bu ek te kendisin-
den haber nakletti i ki i lerin mâsum
imamlara kadar uzanan sen ed zincirini
verm itir. Burada saylan kiiler v e onla-
rn Hz. Peygamber'e ya da on iki imama
ulaan râvi zinciri Tehzîb'in Meyeha 's
ile hemen hemen aynd r
(a.g.e., IV, 303-
nüshas bulunan el-stibâr ( B rocke l -
mann , GAL, I, 5 1 2
;
SuppL, I, .707) ilk def a
Leknev'de bas lm t r ( 1 3 0 7 / 1 8 8 9 ) . Daha
sonra Tahran'da neredilen eser ( 1 3 1 7 )
Necef (137 5-137 6) ve Beyrut'ta da (13 90)
yaymlanm tr. Kitabn tashih edilmi il-
mî neri ise Hasan el-Harsân tarafndan
gerçekletirilmitir ( Tahran 1390, 1395 ) .
iye kaleme alnmtr
kayna olarak gören îa, kütüb-i erbaay
hadis ilminden baka tefsir, fkh ve ke-
lâm sahalarnda da tem el bavuru kayna-
olarak kullanmtr. îa'nn önemli kay-
naklardan sayd Feyz-i Kâânî'nin el-
Vâfîadl eseri (l-III, Kum 1 404/1 984) kü-
tüb-i erbaadaki hadislerin tekrar ndan
ibarettir. Daha sonra Hür el-Âmilî tarafn-
dan kaleme al nan Vesâ'ilü'-î'a ile
( I-XX, Beyrut 1412/1991) Muhammed Bâ-
kr el-Meclisî'nin derledii
de kütüb-i erbaadan yararlanlarak hazr-
lanmtr. îa gelenei içinde rivayet tef-
siri yazan veya tefsirinde rivayetlere de
yer vere n m üfessirler itikada dair âyetleri
Uûl-i Kâfî, ahkâm âyetlerini Fürû'-i Kâ-
fi ile dier üç eserd e yer alan rivayetlerle
ilemi, akaid ve kelâm âlimleri d e özel-
likle Uûl-i Kâfi'de geçen hadislere de-
er verm itir (meselâ bk. Feyz-i Kâânî, '//-
mü'l-yakln, Kum 135 8 , I, 192, 292, 547,
549; II, 8 5 8 ,923 , 992 ) . Ancak Ahbârî eko-
lüne mensup âlimler kütüb-i erbaadaki
hadislerin tamamyla sahih olduunu dü-
ünmü, rivayetler arasndaki çelikilerin,
haberlerin mâsum imamn sözü olmam a-
s ndan d eil tak yye gere i farkl söylen-
5
yer alan rivayetler aras nda sahih olma-
yanlar n bulunduunu, kitaplar derleyen
müelliflerin eserlerinin mukaddimelerin-
de bunu aç klad n (Eb ü ' l -Kâs m e l -Hûî ,
1, 25-30), dolay s yla rivayetlerin belli öl-
çüler çerçevesinde deerlendirilmesinin
gerektiini belirtmilerdir.
B B L Y O G R A F Y A :
Küleynî , el-Kâfî(n r. A l i Ekb ere l -G af fâr î ) , Be y-
rut 1 401 , l-V I I I , tür .yer .; bn Bâb eve yh, Men lâ
yahduruhü'l-fakih
( n r . S e yy i d H as a n e l -M û -
s e v î e l - H a r s â n ) , B e y r u t 1 4 0 1 / 1 9 8 1 , n e r e d e n i n
g i r i i , I , s . e d , e z , e b â - ed â ; Eb û C a ' f e r e t - Tû s î ,
Tehzîbü'l-ahkâm
(n r . Seyy id Hasan e l -M ûse v î
e l - Ha r sâ n ) , B e y r u t 1 4 01 / 1 9 8 1 , n e r e d en in g i ri i,
1 , 4 -4 8 ; a . m l f . , Meyeha(Tehzîbü'l-ahkâm X .
c i l t s o n un d a ) , s . 4 ; a . m l f . , el-stibâr (n r . Sey-
y i d H a s a n e l - M û s e v î e l - H a r s â n ) , B e y r u t 1 4 0 1 /
1 9 8 1 , 1 - I V , t ü r .y e r .; a . m l f . , el-Fihrist (nr. M. Sâ-
d k  l - i B a h r ü l u lû m ) , B e yr u t 1 4 0 3 / 1 9 8 3 , s. 1 6 5 -
166; Hânsâr î , Rauzâtü'l-cennât(nr. E s ed u l l a h
sm â il i y y ân ) , K um , t s. , V I , 1 0 8 - 1 1 8 ; B r o ck e lm an n ,
GAL,
I, 1 8 7 , 2 0 0 , 4 0 5 , 5 1 2 ;
Suppl.,
I, 3 2 1 - 3 2 2 ,
7 0 6 - 7 0 7 ; H a s an e s- S a d r,
Te'sîsü'-fa,
B e y r u t
1 4 0 1 / 1 9 8 1 , s. 2 8 8 - 2 8 9 ; C e m a l S o f u o l u,
Ha -
leme
( d o ç e n t l i k t e z i , 1 9 82 ) , A Ü l a h i y a t F a k ü l t e -
s i ; Â g â Bü z ü rg - i T a h râ n î , e z - Z e r f a ilâ teânîfi'-
fa, B e y r u t 1 4 0 3 / 1 9 8 3 , II, 1 4 - 1 6 ; I V , 2 2 3 - 2 2 4 ,
5 0 4 - 5 0 5 ; V I , 1 7 - 1 9 , 5 1 - 5 3 , 2 2 3 - 2 2 5 ; XI II , 8 3 -
8 7 , 1 5 5 - 1 5 8 ; X V I I , 2 4 5 - 2 4 6 ; XX II , 2 3 2 - 2 3 3 ;
A'yânü'-î'a, I , 1 44; E. Ruhi F lal , mâmiyye
îas, s t an bu l 1 9 8 4 , s . 1 8 0 - 1 8 1 ; W a h i d A k h t a r ,
The Early Imâmiyy ah Shi'ite T hinkers, N e w
D e lh i 1 9 8 8 , s. 9 - 2 3 , 4 9 - 5 0 , 2 1 8 , 2 3 0 - 2 3 1 ; E b ü' l-
K â s m e l -H û î ,
Mu'cemü ricâli'l-hadî,
B e y r u t
1 4 0 9 / 1 9 8 9 , I , 1 7 - 3 6 , 8 5 - 1 1 3 ; Et a n K o h l b er g ,
" A l - U ü l a l - A r b a ' i m i ' e " ,
Jerusalem Studies in
Arabic and islam,
X , J e r u s a l e m 1 9 8 7 , s . 1 2 8 -
1 66 ; S â m i r Hâ im H ab î b e l -A m îd î , " T â r î l j u ' l - h a -
d î v e * u l û m ü h " , Türâünâ, X I I / 4 7 - 4 8 , K u m
1 4 1 7 , s . 2 2 3 - 2 3 6 ; M . Y a ar K a nd e m i r, " H a d i s " ,
DlA, X V , 3 8 - 4 0 . m
n i L YA S Ü Z Ü M
r
( i u l l
H a d i s l e r i n b ü y ü k b i r k s m n
v c g e n e l l i k l e g ü v e n i l i r o l a n l a r n
i h t i v a e d e n a l t h a d i s k i t a b .
L J
II ( V I I I ) ve IH. ( IX. ) yüzy llarda tasnif edi-
len hadis kitaplar ndan bir k sm n hadis
ilmiyle yeterinc e me gul olmayanlara "kü-
tüb-i sitte " ad yla tavsiye et m e ihtiyacn n
ne zaman doduu bil inmemektedir. b-
nü's-Seken'in (ö. 353/964), kendisinden
baz hadis kitaplar n tavsiye etme si isten-
diinde Buhârîve Müslim'in el-Câmî
ahîh \eri i le Ebû Dâvûd ve Nesâ î 'nines-
Sün en*lerini güvenilir bulduunu b elirt-
mes i (M i z z î , 1, 168 ) böyle bir aray n IV.
(X . ) yüzy lda da devam ett i in i göster-
mek tedir. Daha sonra bu dört kitaba, Tir-
mizî 'nin el-Câmi
olduu kabul edilip "el-usûlü'l-hamse"
haddislerin mam Mâlik'in el-Muvatta*i-
n , baz larn n Abdullah b. A bdurrahm an
ed-Dârimî'nin es-Sünen*ini ilâve ederek
kütüb-i s itte (el-kütübü's-sitte) tabirinin or-
taya konduu g örülmektedir. Bu alt eseri
derleyen âlimlere de "eimme-i sitte" de-
nir. Ancak sonralar "kütüb-i erbaa" diye
an lacak olan Ebû Dâvûd, Tirmizî, bn Mâ -
ce ve Nesâî 'n ines-Sünen' ler inin slâm
dünyas nda V. (XI . ) yüzy lda dahi o kadar
yayg n olmad anla lmaktad r . Nite-
kim Ahm ed b. Hüseyin el-Beyhaki'nin (ö .
458/1066) eserlerinde Kütüb-i Sitte'öen
es-Sünen'ini kaynak olarak kullanma-
d rmaktad r ( Z e h e b î , Tezkiretü'l-huffâz,
I II , 11 32 ) . bn Hazm' n da bn Mâ ce 'nin
es-Sünen'i i le T i rmiz î 'n ine i -Câmi
c
u ' -
aMh ' in i görmemi o lmas bu ik i ese -
rin V. (X I . ) yüzy lda Endülüs'e ulama-
d n gös te rmekted i r . "Kütüb- i ham-
se" diye de an lan ve hadis ler in büyük
çounluunu ih t i va e t t i i kabul ed i -
len el-Uûlü'l-hamse'ye, bil ind i i ka-
dar yla ilk defa bnü'l-Kayserânî (ö. 507/
11 13 ), bu eserlerde yer almayan bin kadar
rivayeti ihtiva eden bn M âce'nin es-Sü-
nen'ini ilâve ede rek kütüb-i sitte tabirini
oluturmu , ürûtü '1-e'immeti's-sitte ve
alt kitab göz önünde bulundurmak su-
retiyle kale me alm , ayn yüzy l n ön de
gelen muhaddislerindan Cemmâîlî de alt
kitab n râvileri hakk ndaki el-Kemâl fî
esmâ'i (ma'rifeti)'r-ricârm yazm t r .
bn Mâce'nin es-Sünen'ini kütüb-i sitte
d nda b rakanlarn gerekç esi, dier be
kitapta bulunmay p sadece bu eserde yer
alan rivayetlerin zay f olmas d r. Endülüs-
lü muhaddis Rezîn b. Muâviye es-Sera-
kustî ise (ö. 535/1140) Kütüb-i Hamse-
ye
tab kabul ettikleri mam Mâlik'in el-Mu-
vatia'm i lâve ede rek bir baka Kütüb-i
Sitte o lu turmu ve e i -C em
c
beyne'l-
nen) adl çal mas nda bu alt kitaptaki
hadisleri bir araya getirm itir. el-Muvat-
ta' n dahil olduu bu altl tertibi ben imse-
yen Mecdüddin bnü'l-Esîr, Rezîn'in ese-
rinde hadislerin yerli yerine konulma d -
n düünerek onu Câmi'u'l-uûl li-ehâ-
dîsi'r-resûi
kitaplar aras nda say lan el-Muvatta'
mam âfiî , henüz ahîh-i Buhârî'rim
tasni f edi lmedi i b ir zamanda Kur 'an '-
dan sonra en sahih kitap olarak kabul
etmise de esasen onu Kütü b-i Sitte'-
ye dahil etmeyenler muhtevas n n
ahî-
hayn'da aynen bulunduunu dikkate al-
m lard r ( M u h a m m e d Z u b a y r S d d i q i , s .
114 ) . Kütü b-i Sitte'nin alt nc kitab n n
Abdullah b. Abdurrahm an ed-Dârimî'nin
es-Sünen'i olduuna dair görü ler de
vard r. bnü's-Salâh e-ehrezûrî, Alâî ve
bn Hacer el-Askalânî gibi âlimler, D âri-
mî'nin eserinde mürsel ve mevkuf riva-
yetler yer almakla berab er zay f râvilerle
âz ve münker rivayetlerin daha az bu-
lunduu, ayr ca es er de âl î r ivayet ler in
yer ald gerekçesiyle onu Kütüb-i Sit-
te'nin alt nc kitab olmaya Sünenü bn
M âc e ' d en daha l ây k gö rmü l e rs e d e
(Sünen-iDârimî, 1, te rcü me ede nin gir i i ,
I , 61) bn Mâce'nin es-Siinen'inde dier
be kitap ta yer almayan bin kadar zay f
hadis bulunmakla beraber genellikle Kü-
tüb-i Sitte dendi i zaman bn Mâc e'nin
eserinin dahil olduu alt hadis kitab
kastedi lmi t i r . Hem Mâl ik ' in hem bn
Mâce'nin eserinden vazgeçemeyen baz
âlimler ise kütüb-i sitte yerine "kütüb-i
seb'a" tabirini kullanm lard r (Ket tânî ,
s. 13 ) .
VIII. (XIV. ) yüzy lda ana hadis kitaplar ola-
rak benimsenen bu eserlerden "kütübü'l-
slâmi 's-s i t te" (slâm'n alt kitab) diye söz
e tm i (el-Munî, I, 5 ) , ayr ca onlara "el-
usûlü's-sitte", ihtiva ettikleri hadislerin
venilir kabul edilmesi sebebiyle de "es-s -
hâhu's-sitte" (shâh- sit te) diyenler olmu-
tur. Nitekim S dd k Hasan Han bu konu -
daki eserine
Sitte'de bulunduunu anlatma k için "re -
vâhü'l-cemâa", Buhârî i le Müslim d n-
daki dört es erde yer a ld n göste rme k
için de "revâhü 'l-erbaa" ibareleri kullan l-
m t r . Hep si de konular na göre tasni f
edilen bu eserlerin musa nniflerinin hadis
bilgisi ve râvilerde arad klar artlar farkl
olduundan eserleri de sa laml k bak -
m ndan farkl derecelerd e kabul edilmi-
tir. Buhârî ile Müslim, el-Câmi
c
u'-ahîh
olan hadisleri ald klar ve bu konuda ol-
dukça titiz davrand klar için slâm âlim-
lerinin büyük çounluu en güvenilir ha-
dis kitaplar sayd klar bu iki esere ahî-
hayn
ye çalan mu haddisler farkl görüler ileri
sürmü lerdir . Bu konuda i lk çal m ay
Ebû Abdullah bn Me nde Risale ii be yci-
ni fazli (nakli) '1-ahbâr ve erhi mezâ-
hibi ehli'l-ûâr ve hakikati's-sünen ve
tahîhi'r-rivâyât (ürûtü'l-e'imme f'l-k-
ve'l-münâue le ue'l-icâze)
adl eser iy le yapm ( n r. Abd ur ra hma n
b . Abd ü l c ebb âr e l -Fe r yevâ î , R i yad 1416/
1995, ürûtü'l-e'imme ad y la ) , daha sonra
bnü'l-Kayserânî
ürûtü'l-e'immeti's-sit-
Beyru t 1405 / 198 5 , Hâz im î ' n inürû îü ' / -
e'immeti'1-h.amse'si i l e b i r l i k t e ) , Hâzi-
mî de bn Mâce 'nin
es-Sünen'i
meti'l-hamse'yi kaleme alm t r (nr. Ab-
dül fe t tâh Ebû Gudde, Beyrut 1417/1997 ,
elâü resâ'il fî
ilmi mutalahi'l-hadî
a d y l a v e E b û D â v û d ' u n Risale ilâ ehli
Mekke fî vasf sünenih v e bn i i ' l -Kayse -
Tânînmürûtü'l-e'immeti's-sitte'si ile bir-
Buhârî ve Müslim kitaplar na, -âz ve
i l let l i o lmayarak-muttas l b ir isnad ve
güveni l i r râvi ler le nakledi len hadis le-
r i a lmay p rens i p ed inmi , ancak Bu-
hârî, birbirinden hadis alanlar n en az
bir defa görütüklerinin bilinmesini art
komu, Müslim ise râvilerin ayn as rda
yaam olmas n ve görümelerinin im-
kân dahilinde bulunmas n yeterli saym ,
bir hadisin semâ yoluyla al nd n bilme-
nin sadece müdellislerin rivayetlerinde
dis aras ndaki bu görü fark sebebiy le
Müslim'e göre sahih olan baz hadisler
Buhârî'ye göre sahih kabul edilmemitir.
el-Câmi'u'-ahîh
zî'nin es-Sünen'i il e Kütüb-i Sitte'ye
dahil dier üç Sünen'in artlar aras nda
fazla bir fark görülmem ekle beraber Ne-
sâî'nin hadis kabulünde dierlerinden ti-
t iz davrand be l i r t ilmi t i r . Nesâî , mu-
haddisler taraf ndan ittifakla terkedilm e-
yen râvilerin rivayetlerini kabul etti ini
söylese de Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd v e
Hrmizî taraf ndan beenilen baz râvile-
rin rivayetlerini almad , bu sebep le onun
hadis kabul artlar n n Buhârî ve Müs-
lim'den daha ar olduu, es-Sünenü'l-
kübrâ
getirdi i , el-Müctebâ diye de an lan ese-
rinin sa laml k bak m ndan
ahîhayn'-
tini gös term eyi ön plana ald için râvile-
rinin daha az tenkit edildii söylenmi, bu
ölçülere uygunluk bak m ndan onun ar-
d ndan Ebû Dâvûd ile Tirmizî'nin
es-Sü-
ay ran en belirgin fark, zay f râviler tara-
f ndan rivayet edilen baz hadisleri de ih-
tiva etm eleridir. Sahih ölçülerine sahip ol-
ma art Ebû Dâvûd ile Nesâî 'ye göre ha-
disin senedinin muttas l olmas , sened-
deki bir râviyi âlimlerin ittifakla terket -
mem esidir. Bu eserlerdeki hadislerin bir
k sm ise s hhat art n tamamakta ve
bizzat m usanni f ler i taraf nd an zay f o l -
duklar belirtilmektedir. Ahkâm hadisle-
rini derlem edeki baar s yla d ierlerinden
önde gelen ve bir konudaki farkl rivayet-
leri, hadislerdeki ihtilâflar ve ziyadeleri
yet erin ce ve ren Ebû Dâvûd, sahih hadis
bulamad konularda Hz. Peygamber 'e
ait olmas ihtimali olduu için eserin e za-
y f hadis almakta sak nca görmemi , bu
tür rivayetleri fakihlerin k yas na tercih
etmi t i r . T irmiz î de es er ine zay f hadis-
leri almakta sak nca görmem i , Ebû Dâ-
vûd'un aksine sened tenkidine arl k ve-
rerek bu tür hadislerin râvilerinin ne öl-
çüde güvenilir olduunu belirtmitir. Bu
özell i i sebebiyle baz âlimler T irmizî 'nin
eserini ahîhayn'dan sonra üçüncü s ra-
ya alm lard r. T irmizî, hadisleri seçerk en
fakih lerde n birinin o hadisi delil olarak ka-
bul etmesine özellikle dikkat ettiini, iki
hadis d nda eserindeki bütün rivayet-
ler le amel edi ld i in i söylem ektedir (T ir-
mizî , V, 73 6) . bn M âce, yalanclkla suçlan-
malar yüzünden kendilerinden Kütüb-i
Sitte musanniflerinin hadis almad baz
râvilerin rivayetlerine yer verdii için
Sünen 'indeki baz rivayetleri tenkit edil-
mi ve eser inin Kütüb-i Sitte aras nda
say lmas konusunda tereddüt gösteril-
mitir.
lar.
bnü'l-Kayserânî, Etrûfü'l-Kütübi's-
Sitte ad l eser in de ( yk . bk. ) bu alt ki-
tap tak i had is l e r in e t râ f n haz r lam ,
dört sünenin etrâf n yap m olan Ebü'l-
Kâs m bn Asâkir de bu kitab n müelli f
hatt nüshasn gördüü nü v e fâhi ha-
talar tesbit etti ini söylemitir ( Z eheb î ,
Mîzânü'l-i
c
ti-dâl, I I I , 58 7; nüsh alar iç in
b k . B r o c k e l m a n n , I, 6 0 3 ) . Ebü ' l -Abbas
Ahm ed b. Sâbitet-Ta rki 'n in, bn Mâc e ' -
nin
Sünen'
hadislerin etrâf n haz rlad el-Levömi
c
fi'l-cem
c
n n bir nüshas Süleymaniye Kütüp hane-
si 'nde kay tl d r (ehid Ali Paa, nr. 533 ) .
Bu konudaki en geni çal ma, Mizzî'nin
Tuhfetü'l-erâf*\
ketü'z-zrû f'dr. Kütü b-i Sitte
musan-
el-Mu'cemü'l-
Kâs m bn Asâkir yapm ,
Kütüb-i Sitte'-
ve dier râvilerin hemen hepsini ihtiva et-
me k üzere daha kapsaml b ir çal may
da el-Kem ûl fî esm û'i (ma 'rifeti) 'r-ricâl
adl eseriyle Cemmâîlî ortaya koymutur.
Daha sonra Cemmâîlî'nin kitab üzerinde
Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî, Zehebî,
Ebü' l -Mehâsinel-Hüseynî , S bt bnü' l -
Acem î, bn H acer el-Askalânî, Safiyyüddin
Ahm ed b. Abdullah e l-Hazrecî g ibi mu-
haddisler zeyil ve ikmal çal malar yap-
m l a rd r ( bk . e l - K E M Â L ) . S ddîk Hasan
Ha n
Muhammed Ebû ehbe de et-Ta'rîf bi-
kütübi'l-hadîsi's-sitte adl kitab nda Kü -
tüb-i Sitte ve musannifleri hakk nda bil-
g i vermi lerdir ( bk . b ib i . ) . Ataullah ah-
ya r (Atawuxi Jiaerfu), Kütüb-i S itte Müel-
liflerinin Mütereken Hadis Aldklar
Hocalar ad yla bir yüksek lisans tezi ha-
z rlam t r (1998, MÜ Sosyal Bi l imler Ens-
t itüsü).
Kütüb-i Sitte'
larn balatm , bu türün en önem li eser-
lerinin ortaya konduu IX. (XV . ) yüzy lda
Nûreddin e l -Heysem î, a l t önem li hadis
kitab nda bulunup Kütüb-i Sitte'de yer
almayan hadisleri toplad Mecmauz-
zevâ'id*m.
M s rl muhad dis Ah me d b.
Ebû Bekir el-Bûsîrî dört önem li zevâid ça-
l mas n meydana getirm i (DA, VI, 468),
bn Hacer el-Askalânî de sekiz müsnedde
bulunduu halde
Kütüb-i Sitte'
de yer
zevâ'idi '1 -mesânîdi's-semâniyy e'sinde
top lam t r ( I - IV, nr. Habîbürrahman e l -
A ' zam î , Küveyt 1393/ 1973 ) .
B B L Y O G R A F Y A :
Abdul lah b. Abdurrahman ed-Dâr imî ,
Sünen-i
Dârimî ( t r c . Abdu l l ah Ayd n l ) , s tanbu l 1 994 ,
tercüm e edenin g i r i i , I , 61 ; T i rmiz î , el-Câmi'u'-
ahîh: Sünenü't-Tirmizî ( n r. Ahm ed Muham-
m e d â k ir v .d r .) , K a h i r e 1 3 5 6 - 8 2 / 1 9 3 7 - 6 2 , V ,
7 3 6; bnü' l -Kayserânî, ürûtü'l-e'immeti's-sitte
( n r Zâh id e l -Kevse r î ) , Kah i r e 1 3 5 7 / 1939 ; Hâz i -
m î, ürütü'l-e'immeti'l-hamse{nT. Zâh id e l -
Kevse r î ) , Kah i r e 1 3 5 7 / 1939 ; bn Nuk ta ,
et-Tak-
yîd li-ma'rifeti ruuâti's-sünen ue'l-mesânîd
( n r. K e m â l Y ûs u f e l - H û t ) , B e y r u t 1 4 0 8 / 1 9 8 8 ,
ne r eden in g i r i i , s . 8 - 1 1 ; M i z z î , Tehzîbü'l-Ke-
7
KÜTÜB- STTE
mâl, 1, 1 6 7 - 1 7 3 ; Z e h e b î , Tezkiretü'l-huffâz, III,
1 1 3 2 ; a . m l f . , Mizânü'l-i'tidâl, I II , 5 8 7 ; a .m l f . ,
el-Munî, I , 5 ; Süyût î , Zehrü'r-rübâ 'ale'l-Müc-
tebâ ( n r . A b dü l f e t t â h E bû G u dd e ) , B e y r u t 14 0 9/
1 9 8 8 , I, 3 - 6 ; H a z r e c î,
Hulâatü Tezhîb,
ne r e -
d e n i n g i r i i , s . 5 - 7 ; C e m â l e d d i n e l - K â s m î ,
el-
(nr.
 s i m B e h ç e t e l - B a y t â r ) , B e y r u t 1 4 0 3 / 1 9 8 3 , s .
1 1 1 - 1 1 4 ; K e t t â n î , er-Risâletü'l-müstetrafe, s.
1 3 ; B r o c k e l m a n n , GAL Suppl., I , 6 0 3 ; Tecrid
Tercemesi, I , 2 5 9 - 2 6 0 ; M u h a m m e d Z u b a y r S d -
d i q i . Hadis Edebiyat Tarihi ( t rc . Yusuf Z iya Ka-
v ak ç ) , s t a nb u l 1 96 6 , s 1 1 4 - 1 1 6 ; T S I â tK o çy i i t ,
Hadis Istlahlar, A n k a r a 1 9 8 5 , s . 2 0 2 ; M u h a m -
m e d b . M u h a m m e d E b û e h b e ,
et-Ta
c
tübi'l-hadti's-sitte,
K a h i r e 1 4 0 9 / 1 9 8 8 ; A b d ü i -
mu' t î Emîn Kal 'ac î ,
Mukaddimetü CâmiH'l-me-
sârîd ue's-süren,
B e y r u t 1 4 1 5 / 1 9 9 4 , s . 7 9 -
1 1 6 ; M ü c t e b a U u r , Hadis limleri Edebiyat,
A n k a r a 1 9 9 6 , s . 1 6 5 - 1 7 0 ; b r a h im C a na n , " K ü -
t ü b - i S i t t e m a m l a r n n a r t l a n " , IFD, sy . 3
( 1 9 7 9 ) , s. 1 0 3 - 1 2 5 ; S e lm a n B a a r a n , " b n
H a z m ' m K ü t ü b - i S i t t e ' y e B a k " , slâm Ara-
trmalar, I I/ 6 , A n k a r a 1 4 0 8 / 1 9 8 8 , s . 7 - 2 1 ; s -
m a i l L . Ç a k an , " Bû s î r î , A h m ed b . E b û B e k i r " ,
DA,
V I , 4 6 8 ; a . m l f . , "C â m iu ' l - u sû l l i - e h âd î s i ' r -
r e s û l " , a . e . , V I I , 1 3 6 ; M . Y a a r K a n d e m i r , " e l -
K e m â l " ,
a.e.,
X X V , 2 2 2 - 2 2 4 .
S M . Y A A R K A N D E M I R
r
n
Ebû Abdillâh Salâhuddîn Muhammed
ed-Dârânî ed-D maki
(ö. 764/13 63 )
L J
680 (1 281 ) veya 686 (1 287 ) y l nda Gü-
tatü D mak'a ba l Dâreyyâ köyünde
dod u. bn âkir diye de anlan Kü tübfnin
hayatnn ilk yllar skntlar içinde g eçt i.
D mak'ta bnü'-hne, Ahmed b. Ebû
T âlib el-Haccâr ve Yûsuf b. Abdurrahman
el-Mizzî gibi âlimlerden hadis tahsil etti.
Zeh ebî ve Ebü'l-Fidâ bn Kesîr gibi tarih-
çilerle dostluk kurdu. Daha sonra sah af-
l a balad , bu sayede büyük bir ser vete
sahip oldu. 11 Ramazan 76 4'te (24 Hazi-
ran 1 363 ) D mak'ta vefa t etti ve Bâbüs-
sagir Kabristan'nda defned ildi. Eline ge-
çen kitaplar inceleyen, özellikle tarih ki-
taplarn okumaktan zevk alan Kütübî ti-
caret ahlâkna sahip dürüst bir insan ola-
rak temayü z etm itir.
Eserleri. 1.
Asr- sa-
âde t ' ten 760 (1 3 5 9) y lna kadar gelen
olaylar ihtiva eden umumi bir tarihtir.
Kütübî, Hz. Peygamber'in nesebi ve do-
um u ile balad eserinde olaylar hic-
retten itibaren kronolojik srayla anlat-
m , daha sonra o y l içinde ve fat ed en f -
kh, kelâm ve hadis âlimleri, zâhid, edip,
air ve devlet adamlar hakknda bilgi ver-
mitir. Kitabn yazarken mâdüddin el-
sfahânî, Ebü'l-Kâsm bn Asâkir, Ebü'l-
Ferec bnü'l-Cevzî, Ebû Ali et-T enûhî, z-
zeddin bnü'l-Esîr, bnü's-Sâî, Sbt bnü'l-
Cevzî, Zehebî, Ebû âme el-Makdisî, b-
nü'n-Neccâr el-Badâdî, bn Kesîr ve bn
Hallikân'n kitaplarndan istifade etmitir.
c
nü't-tevârîh'in çok sayda yazm a nüshas
mevcuttur ( S e l â h a d d i n e l - M ü n e c c i d , s.
184-185; âkir Mustafa, IV, 75-76). Müelli-
fin müah edelerine dayanarak verdii bil-
giler Suriye'nin dinî, ilmî ve kültürel ha-
yat için önemlidir. Eser ayn zamanda iir
ve edebî sanatlara dair deerli m alzem e
içerir. Baz tarihçiler , yakn arkada bn
Kesîr'in el-Bidû ye 's inden yapt nakiller
sebebiyle müellifi eletirmiler, bir ksm
aratrmaclar ise bn Kesîr'in eser den öv-
güyle söz etmesini (el-Bidâye, XIV, 303 )
dikkate alarak her ikisinin de birbirinden
faydalanm olabileceini ileri sürmüler-
dir. "Uyûnü't-tevâîh'm ilk olarak I. cildi
Hüsâmeddin el-Kudsî taraf ndan yay m-
lanm ( Kah i r e 1980 ) , ard ndan Faysal
es-Sâmir ile Nebîle Abdülmün'im Dâ-
vûd XII ( Bada t 1 977 ) , XX (Ba dat 1 980 )
ve XXI. (Bada t 1984 ) ciltleri neretmi-
tir. Afif N âyif Hâtûm eserin 219-2S0 (8 3 4-
8 64) yllarna ait ksmn yaymlam
( Bey -
Usfûr XXIV. cilt üzerinde bir doktora çal-
mas yapm t r
zeyl 'aleyhâ. bn Hallikân'n Vefeyâtü'l-
a 'yân ' n n zey li o lup 7 5 3 ' te ( 13 52 ) ta -
mamlanmtr. Kütübî bu eserini yazar-
ken çada tarihçilerin eserlerinden, özel-
likle Safedî'nin el-Vâfî bi'1-Vefeyât'm-
bilgilerin yannda özellikle Suriye'nin kül-
tür hayat için önemli mâlûmat ihtiva
eden Fevâtü'l-Vefeyât, Ebü' l-Vefâ el-
Hürînî ile Zeynüddin es-Sayyâd el-M ürsfî
(I-II, Bulak 1283 , 1299), Muhyiddin Abdül-
hamîd ( I - I I , Kahire 1951) v e hsan Ab bas
(I-IV, Beyrut 197 3-1 974)
taraf ndan nere-
hazrlad indeks hsan Abbas nerinin V.
cildi olarak yaymlanm tr
çevri lmit ir (Extraits inedits relatifs au
Magh reb [Geograph ie et histoire], Alger
1924; Frankfurt 1993) . 3 . Ravzatü'l-ez-
hâr ve hadîkatü'l-e'âr. Sarsârî'nin Hz.
Pey gam ber 'i öven bir iiriyle ba layan
eser iir ve edebî sanatlar hakk ndad r.
Günümüze intikal etme yen bu eseri Kâtib
Çelebi'nin gördüü anlalmaktadr (Ke-
fü'z-zunûn,
I,
923 ) .
K ü t ü b î ' y e a i t 'üyûnü't-teuirih adl eser in I . c i ld in in müel l i f hatt nüsha s n n i lk ik i sayfas (TS MK , II I . Ahme d, nr . 29 22 /1 )
&Ixj)}I>*ÜI•itîllJÂC'j
t&J'j 'U^jU^btCyjJI&JIJ
n ^ j ^ i O j i i j - ^ t / j j J i ^ «Js. ü f ^ « « t ^
7
8
KÜTÜBYYE CAM
B B L Y O G R A F Y A :
K ü tü b î , '
U y û n ü ' t - t e u â r î h
( n r . H ü sâ m ed d in
e l -Kuds î ) , Kahire 1 98 0 , ne redenin g i r ii , I, s . k-d ;
a . e . (n r. hs a n A bb a s ) , Be y ru t 14 16 / 1 9 9 6 , n e -
r ed e n i n g i r i i , s . 7 - 2 1 ; a . m l f . ,
Feuâtü'l-Vefeyat
( n r . i h s a n A b b a s ) , B e y r u t 1 9 7 3 , n e r e de n in g i -
r i i , I , 3 -8 ; bn Kes î r , el-Bidâye, X I V , 3 0 3 ; b n
Râf i ' , el-Vefeyât(n r . Sa l i h M eh d îA b b a s - B e â r
A v v â d M a ' r û f ) , B e y r u t 1 4 0 2 / 1 9 8 2 , II , 2 6 3 ; b n
Hacer , ed-Dürerü'l-kâmine, I II , 4 5 1 -4 5 2 ; S e h â -
vî , el-l'lân bi't-teubîh, s . 3 1 1 ; Kefü'z-zunûn,
I , 9 2 3 ; B ro ck e lma n n ,
GAL,
Suppl.,
I I, 48 ; D. P . L i t t l e , An Introduction to Mamlük
Historiography, W i e s b a d e n 1 9 7 0 , s . 6 7 - 6 9 ;
Ö m e r F e r r u h , Târîhu'l-edeb, B e y r u t 1 9 7 2 , I II ,
8 7 7 - 8 7 8 ; S e l âh a d d i n e l - M ü ne c c id ,
Mu'cemü'l-
mü'errihîne'd-Dmakyyîn,
B e y r u t 1 3 9 8 /
1 9 7 8 , s . 1 8 3 - 1 8 6 ;
Ahbârü't-türâi'l-'Arabî,
S a -
f e d 1 9 8 7 , X X X I, 1 7 ; â k ir M u s t a f a ,
et-Tarîfu'l-
'Arabî ue'l-mü'errihün, B e y r u t 1 9 9 3 , I V , 7 5 - 7 6 ;
T . K ha li d i, " I s l a m i c B i o g r a p h i c a l D i c t i o n a r i e s :
A P r e l i m i n a r y A s s e s s m e n t " , MW , LXI I I/1 ( 197 3 ) ,
s . 5 6 ; F. R o s e n t h a l , " a l - K u t u b i " , E /
2
( n g . ) , V ,
5 7 0 - 5 7 1 ; S â d k S e c c â d î , " b n â k i r K ü t ü b î " ,
DMB, IV , 60 -61 . i—
M A B D Ü L K E R M Ö Z A Y D I N
r
L
K U T U B I Y Y E C A M
Fas'n Merake ehrinde
yap ya daha sonralar revaklar ndaki ki-
tap ç dükkânlar ndan veya yak n ndaki ki-
tapç lar çars ndan dolay Mescidü'l-Kü-
tübiyyîn veya Mescidü'l-Kütübiyye ad n n
verildii söylenir. Marib sanat n n gele-
neklerine büyük ölçüde ba l kalan Mu-
vahhidler'in yapt rd klar eserler aras nda
Kütübiyye Camii önemli bir mevki igal
etmektedir. Bu cami, Tunus'taki Kayre-
van ve Endülüs'teki Kurtuba ulucamile-
rinde ortaya konulmu plan ve tekilât-
lardan gelen tesirlerin ustaca bir araya
getirildii bir çal ma olarak Fas'taki Ka-
raviyyîn Camii 'nde daha önce Murâb t-
lar' n uygulad klar mimari eman n ge-
limi bir örne idir. C ami ayn zamanda
bütün slâm âleminin en muhteem mi-
narelerinden birine sahiptir. Bu âbidevî
minare Endülüs ve Marib'deki benzer-
leri aras nda çok önemli bir aama olu-
turmaktad r.
rü'l-hacer Saray 'n n yerine yapt r lan ca-
minin bânisi Muvahhid Halifesi Abdül-
mü 'min 'd i r ( 1 1 30- 1 1 63 ) ; ancak yap n n
son eklini almas Ebû Yûsuf Ya'küb el-
Mansûr dönem ine ( 1 1 84-11 99 ) ras t la r .
Ba langç ta 552 ( 1 1 57 ) ve 55 3 ( 1 1 58 ) y l-
lar nda tamamlanm olan iki bitiik ca-
mi halindeki eserin bu ilk plan kuzeydeki
k sm n k sa süre sonra y k lmas yla bo-
zulmutur. Bugünkü mevcut ekliyle ta-
n nan caminin ü zerinde halen y k lan k s-
m n izleri görülmektedir. Ebû Yûsuf el-
Mansûr 592'de (1196) önemli de i iklik-
ler yapt rm ve minareyi ekletmitir.
90 x 60 m. boyutlar ndaki enine uzun
cami, mihrap duvar na paralel bir yatay
nefle ona ba lanan on yedi dikey neften
müteekkil bir ibadet mekân ve bunun
yanlarndaki -asl nda ibadet mekân n n
uzant s olan- dörde r ne fli revaklar n aç l-
d b ir avludan meydana gelmek tedir .
Ortadaki dikey nefin üzerinde bulunan
alt kubbe v e m ihrap önündeki maksûre-
yi örten büyük kubbe ile bunun iki tara-
f nda yer alan ikier kubbenin tanzim bi-
çimi camiye de i ik bir görünüm vermi-
t i r . Muvahhid le r ' in mutaass p mimar i
anlay lar sebebiyle süsleme ve ihtiam
gösteren bütün tezyinî elemanlar n en alt
seviyeye indirildii caminin genelinde ya-
l nlk ve s ade lie ön em veril irken yaln z
mihrap ve kubbelerde rahat davran lm
ve mukarnaslar üzerinde yükselen kub-
K ü t ü b i y y e
Cami i 'n in
b i r g ö r ü n ü
K ü t ü b i v v e
C a m i i ' n i n
m i n a r e s i
beler zengin biç imde tezyin edi lmi t i r .
Öte yandan binan n dier k s mlarndaki
ar bal hava atnal , çok dilimli ve sivri
kemerlerin kullan lmas yla artt r l rken
binan n içinde hareketli bir görünüm sa-
lanm t r.
muhteemlerinden biri say lan minare,
12,80 x 12,80 m . boyutlarnda kare planl
olup 69 m. ( a l em l e b ir l ik t e 7 7 m . ) y üksek -
liindedir. Üst üste oturtulmu alt oda-
dan oluan minarenin içindeki hafif eimli
bir rampa odalar n etraf nda dolanarak
yukar ya ulamaktad r. Minarenin gö z al -
c âbidevî hususiyetlerine önemli bir des-
tek tekil eden tezyinî tekilât bu biri-
min bütün caminin en süslü k sm olma-
s na yol açm t r. M inarenin her yü zünde
de i ik süslemeler bulunmakta ve bun-
lar stuko kabartm a ge çm eler, boya ile ya-
p lm çiçek resimleri ve çini eritleri gibi
çe i t l i l ik ler göstermektedir . Bu zengin
tezyinî çeitlilik içinde kemerleri ikili ve
tekli geçmelerle desteklenen pencereler
yerletiri lmitir. Bu p encer elerde yuvar-
lak ve atnal kemerlerin kullan m hâkim
durumdad r.
B B L Y O G R A F Y A :
H a sa n e l -V e z zâ n , Vafü lfrîkyye,\, 1 2 7 , 1 2 8 ;
G . M a r ç a i s , Manuel d'art musulman, Pa r i s
1 9 2 6 , I , 3 2 1 - 3 2 2 ; J . D . H o a g , Western Islamic
Architecture, N e w Y o rk 1 96 3 , tü r . y e r. ; a . m l f . ,
islam,
S tu t t g a r t 1 9 8 6 , s. 5 3 - 5 4 ; Ab d u l l ah A l i A l -
l â m ,
ed-Deo letü'l-Muuahhidiyye bi'l-Marib,
K a h i r e 1 9 7 1 , s . 3 7 3 - 3 7 6 ; D . T . R ic e ,
Islamic Art,
L o n d o n 1 9 7 5 , s. 1 4 9 - 1 5 2 ; G . M i t c h e l l,
Archi-
tecture of the Islamic Wortd, L on d on 1 9 84 , s .
2 1 7 ; C . E v e r t , " A l m o h a d A r t " , Dictionary of the
Middle Ages ( ed . J. R . Strayer ) , Ne w York 1 98 9,
1, 1 9 1 ; M u h a m m e d M u h a m m e d e l -K a h iâ v î, Me -
sâcidü'l-Marib ve'l-Endelüs fî'ari'l-Muuat-
hidîn, K a h i re , t s ., s . 1 3 7 - 1 5 8 , 1 6 4 - 2 1 0 .
S A . E N G N B E K S A Ç
9
( 1 9 2 6 - 1 9 9 0 )
^ O s m a n l t a r i h ç i s i . ^
Ürgüp'te dodu. lkörenimini bura-
da, orta örenimini Kayseri'de tamamla-
d. Daha sonra Yüksek Öretm en Okulu'-
na girdi ve 1948'de stanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nden
ilçesine bal Düziçi Köy Enstitüsü'ne ta-
rih öretmeni olarak tayin edildi. Asker-
lik hizmetinin ardndan bir süre Zongul-
dak'ta öretmenlik yapt . 1953'te Zeki
Velidi Togan'n çars üzerine stanbul'a
gelerek Tarih Bölümü'nün Umumi Türk
Tarihi Kürsüsü 'nde asistanla balad. Fa-
kat tez konusu me selesinde hocasyla an-
laamay nca k sa bir süre kadrosundan
ayrlp T ürkiyat Enstitüsü müdür yardm -
cl görevinde bulundu. Ardndan Yeni-
ça T arihi Kürsüsü asistanlna ge tirildi
ve doktora çalmalarn bu kürsüde sür-
dürdü. Osmanl-Safevî Siyasî Müna-
de doktor unvann alan Kütükolu, ayn
konunun devam olarak 1 5 90-161 2 y llar
aras mü nasebetleri inceledii teziyle d e
1965'te doçent oldu. Doçentlik çalmas
sürerken bir y ll na Fransa'ya ve k sa
süre için ngiltere'ye giderek kütüphane-
lerde arat rmalar yap t . 1967-1 969 ara-
snda stanbul Yüksek slâm Enstitüsü'n-
d e ( b u g ü n k ü M a r m a r a Ü n i v e r s i t e s i t lâ h i -
y a t F a k ü l t e s i ) müdürlük yapan Kütüko-
lu 1 97 0'te bir yl kadar Londra, Paris ve
Viyana kütüphanelerinde incelemelerde
Yeniça Tarihi Anabilim Dal bakan ,
ayn y l içinde Edebiyat Fakültesi slâm
Arat rmalar Merkezi müdürü, Ocak
1990'da Tarih Bölümü bakan oldu. 28
Haziran 1 990'da bir kalp krizi sonucunda
vefat etti.
re, sempozyum ve seminere kat lan Kü-
tükolu 1973 -1980 yllar arasnda
slâm
arada Tercüman gazetesince yaymlanan
kitab kontrol etti. 1 98 3 'te Türk
T^rih
Enstitüsü aslî üyeliklerinde bulundu. Os-
manl-ran siyasî münasebetleri dnda
konusu oluturdu. En büyük amac oriji-
nal Osmanl tarihi kaynaklarnn ilmî ne-
rinin gerçekletirilmesiydi. Nezaretinde
nu tarih kaynaklarnn tenkitli ne irleri v e
tahlili tekil etm itir. At atürk Kültür, Dil
ve Tkrih Yüksek Kurumu tarafndan kuru-
lan, aralarnda M. Nihad Çetin ve Mer toi
T ulum'un da bulunduu Evliya Çelebi Se-
yahatnâmesi Yay mlama Komisyonu'na
üzerine bu p roje gerçe klet ir i lem edi.
Ar titizlii ve daima en iyiyi yap ma en -
diesi yüzünden bilgisine nisbetle fazla
eser vermeyen Kütükolu kendisine ba-
vuran yerli ve yabanc arat rmac lara
yakn ilgi gösterir, onlarn problemlerini
halletm eye çalr, vaktini ve bilgisini on-
larla paylard.
Eserleri. 1. Çemîzâde Tarihi ( s t a n b u l
1959 , 1993 ) . Kü tüko l u , V ak ' anüv i s V â -
s f in kaynaklar ndan olan ve 1 1 80-1 18 2
(1766-1768) y l lar olaylar m içine alan
Vak'anüvis Çemîzâde Mustafa Reid'in
y mlam , çal mas nda takip ettii me-
to t daha sonra bu alanda yap lan aratr-
malara örnek olmutur. 2. Osmanl-
ran Siyasî Münasebetleri 15 78 -15 9 0
( s t a n b u l 1 9 6 2 ) . Kütükolu'nun bata ar-
iv malzemes i olmak üzere Osmanl ve
ran kaynaklarn da kullanarak hazrlad-
doktora tezidir. Sahas nda T ürkiye'de
yap lm ilk kapsam l aratrma olan eser,
Osmanl -Safevî münasebetlerinin XVI.
dikkatli bir tahlilini ortaya koyar. Bu çal-
man n devam olan ve 15 90-161 2 döne-
mini ihtiva eden , esas n yay mlanmam
doçentlik tezinin oluturduu ksmn ilâ-
vesiyle ( I V -V I . b ö l ü m l e r ) eser 1993 ylnda
ikinci defa neredilmitir. 3. Kâtib Çele-
bi "Fezleke"sinin Kayn aklan
çalmas olup titiz bir aratrmann ürü-
nüdür. Burada eksik ve hatal bulunan
matbu
Fezleke
lar ve müellifin bunlardan faydalanma
tarz üzerinde durulmutur. 4. Vekayi-
nüvis, Makaleler
( s t a n b u l 1 9 9 4 ) . Kütü-
kolu'nun ölümünden sonra yaymlanan
u önemli makalelerin bir araya getiril-
mesiyle meydana gelmitir. Kitapta yer
alan m akalelerin ç ou stanbul Üniver-
sitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergi-
si ve slâm Ansiklopedisi'nde neredil-
mi yazlardr. Kâtib Çelebi "Fezleke "-
sinin Kaynaklar adl küçük hacimdeki
kitab n da yer ald ese rde özellikle Os-
manl tarih yaz c l yla ilgili makaleler
dikkati çeker. Bunlar arasnda "M üverrih
V âs f' n Kaynaklarndan Hâkim T arihi",
"Târîh-i Glmânî'nin lk Redaksiyonuna
"Vekâyinüvis", "ehnâmeci Lokman", "Sâ-
fî'nin Zübdetü't-tevârîh'i", "Son Devir
Osmanl Diplomasisi Bakmndan Ehem-
vis" maddesi, resmî Osmanl tarihç ilii-
nin ortaya ç k ve vak'anüvis tarihleri
hakknda ilk ayrntl incelem e özellii ta-
r. Ayrca slâm Ansiklopedisi'ne yaz-
d "III. Murad", "l. Süleyman", "ah I.
Tahmasb", "ah II. Tahmasb", "Mustafa
Paa ( L a la , K a r a ) " , "Selânikî Mustafa
Efendi", "Sinan Paa", "Subhî Mehm ed",
"eref Han" ve "V aradin" burada yer al-
maktad r.
i baz teblileri ei Mübahat Kütükolu
tarafn dan ölümün den bir yl sonra çka-
r lan arma an kitab nda
neredilen Kütükolu'nun slâm Ansik-
siklopedisi, Encyclopa edia of islam ve
TDV slâm Ansiklopedisi gibi eserler-
de yazd baka madd eleri de vard r.
B B L Y O G R A F Y A :
M ü b a h a t K ü t ü k o l u , " M e s l e k d a m B e k i r
K ü t ü k o l u " , Prof. Dr. Bekir Kütükolu'ha Ar-
maan,
s t anb u l 1 9 91 , s . 1 - 1 1 ; O rh a n F. K ö p r ü -
l ü, " P r o f . D r . B e k i r K ü t ü k o l u ' n u n A r d n d a n " ,
a . e . , s . 1 3 - 1 6 ; Mu s t a f a K ü ç ük , " M e r h u m H o -
c a m B e k ir K ü t ü k o l u ' n u n T e v a z u u " ,
a.e.,
s .
1 7 - 2 0 ; Bu r h an Bo z g e y i k ,
Mülakatlar,
stanbul
1 9 9 7 , s . 4 1 -4 9 ; A ti l la Çe t in , " P r o f . D r . B ek i r K ü -
t ü k o l u ' n u n A r d n d a n " , T e r c ü m a n , st a nb u l 1
r „ „ . n
KÜTAHYA MEVLEVIHANESI
X I V . y ü z y l n s o n u n d a k u r u l a n
v e X I X . y ü z y l n s o n l a r n d a
^ y e n i d e n i n a e d i l e n m e v l e v î h â n e .
Kütahya il merkezinde Börekçiler ma-
hallesinde Dönenler (eski Kapanalt / Tahl-
pazar ) meydan n n güneybat s nda yer
alan mevlevîhâne, erken dönem mev-
levîhâneleri olan Konya ve Afyonkarahi-
sar'dan sonra üçüncü merkezdir. ece-
relere bâni ve ilkp ostniin olarak geçm i
bulunan Celâleddin E rgun Çelebi'den ( ö .
7 7 5 / 1 3 7 3 ) dolay Erguniyye Dergâh, Er-
gun Çelebi Zâviyesi ve Zâviye-i Erguniy-
ye adlaryla da bilinmektedir.
vîhânenin çekirdeini, 1 23 7 -1243 yllar
aras nda Emîr mâdüddin Hezâr Dînârî
cidi meydana getirmekte dir. Önce Celâ-
leddin Ergun Çelebi'nin, ard ndan die r
p ostniinlerin buraya defnedilm esiyle ad
geçen mescid Ergun Çelebi Türbesi'ne
dönümü, kuzeyine de semâhâne ina
Kütahya Mevlev îhânes i 'n in cümle kap s
edilip mevlevîhânenin ilk kuruluu ger-
çekletirilmitir.
boluklar, dolaysyla faaliyetinin kesildii
vekili Hasan Ulvîel-Mevlevî'nin 1 909 ta-
rihli mektubunda, bâni ve ilk postniin
Celâleddin Ergun Çelebi'den sonra olu
Burhâneddin lyas Çelebi ile amcazadesi
Zeynüddin Ç elebi'nin
( ö . 827/1 424 )
manoullar istilâs ve II. Yâkub Çelebi'nin
ölümünün
rine aileden mevlevîhâneyi idare eden l-
yas Paa'nn evlâtlarnn Konya ve baka
yerlere göçüp mevlevîhânenin bir türbe-
dara b rak ld anlat lmaktad r. 950'ye
(1 5 43 ) kadar geçen 125 y la yakn süre
boyunca bo kalan posta Kütahyal brâ-
him ve M ehmed dedeler oturup dergâh
tekrar faaliyete geçirmilerdir. Bundan
lânâ Dergâh'nn on yedinci p ostniini III.
Muhammed (Küçük) Ârif Çelebi'nin k z
mesnevîhan Kâmile Han m ile olu Hü-
seyin Çelebi v e k z air Hâce Fatma Ha-
n m taraf nd an yönetilmitir. Dergâh n
ilginç tarihi boyunca Karahisar Mevlevî-
hânesi'nde olduu gibi burada da eyh
Küçük Hüseyin Çelebi'nin yerine iki kadn
vekâleten postniinlik etmitir. Postniin
den g elen çelebiler idare etmitir. Ancak
arada yine yönetim boluklar olmutur.
Meselâ 1 7 91'de Abdürrahim Atâ Çelebi'-
nin olu M ehm ed Sâib Çelebi on bir ya-
ndayken posta geçt i inde ve 18 95 ' te
dris Hamdi Çelebi'nin ölümünden sonra
küçük kardei Ergun ve olu Sâkb büyü-
yünceye kadar dergâh Hasan Ulvî, Âmil
Çelebi, Ahmed Remzi Dede gibi vekiller
taraf nda n yönetilmitir. I. Dünya Sava-
'nda Sâkb Dede'nin am'daki Mevlevî
mas , komu âsitâneler olan Bursa'n n
altm yedi ve Karahisar'n altm üç der-
vile katld göz önüne alnrsa Kütahya
Mevlevîhânesi'nin bu döne md e nüfus ve
faaliyet bak m ndan son derece zay f du-
rumda bulunduunu gösterir.
Kütahya Mevlev îhânes i semâhânesin in iç inden bir görünü
Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân'm
Abdülbâki Nâs r dedelerin babas olan
Yenikap Mevlevîhânesi postni ini Sey-
yid Ebûbekir D ede, Galata Mevlevîhânesi
postniini Kudretullah Dede'nin babas
Yenikap Mevlevîhânesi açbas Seyyid
Hac Ali v e Câfer ded elerle air Dervi Hü-
sam bu ocakta hizmet etmi olan ünlü
simalarn bazlardr.
ne tür binalar ihtiva ettii belli deildir.
hane ile
l ed i lm i t i r ) XV. yüzy lda ina edilen Ey-
demir Vak f Hamam 'ndan meydana ge-
len bir kurulu olduu bilinmektedir.
Mevlevîhâne 1812'de onar m geçirmi,
1 8 1 4'te biti iindeki evin eyhlerin ha-
rem-selâm l olarak
vakfedilip
külliyeye
ilâve edilmesinden sonra 18 3 8-1 8 3 9 y l-
larnda yeniden ina edilmitir. 1 841 -
1842'de Abdülmecid döneminde tekrar
1
edilmi, 1887-1889 y l lar nda II. Abdül-
hamid'in emri üzerine yeniden yap t r l-
m t r. Zamanla harap olan yap lar top-
luluundan semâhâne 19S9'da esasl bir
onarmla ve Dönenler Camii adyla kulla-
nlmaya balanm, 1 964 ve 1 972 yllarn-
daki onarm ve ilâvelerle günümüze inti-
kal etmitir.
Babakanlk Osmanl Arivi'nde bulu-
nan 125 4 (1 8 3 8 ) tarihli iki krokiye gör e
mevlevîhânenin yeniden dü zenlenmesiy-
le birlikte külliyenin cüm le kap s ku zey
yönünde açlm ve güneyde ye r alan eski
cümle kap s muhtemelen hareme mah-
sus bir arka kap nite liine d önütürül-
mütür. ki katl, kare planl bir çeit çadr
örtüsü çatnn gizledii badâdî yalanc
kubbe ile örtülü olmas gereke n ahap
karkasl , h m semâhânenin yan ve ön
cep helerinde iki s ra dikdörtgen p ence re
aç lm ve kuzey cephesinin ortas ndaki
giri kap s n n üstüne galeri kat ndan
kullanlan, kök denilen bir p enc ere yer-
letirilmitir. Semâhânenin ortasnd a ye r
alan iki kat yüksekliindeki dâirev î sem â
meydan, yuvarlak kesitli ve "nezr-i Mev-
lânâ" saysna uygun olarak on sekiz sü-
tunun tad bir badâdî kubbe ile ör-
tülüdür. Semâhâneye girii salayan kap
ile eksenindeki türbeye yap k mihrab n
iki yannda kesintiye urayan züvvâr mah-
filleri meydana göre daha yüksektir. Ga-
leri katna çk salayan me rdivenin ad
geçen krokilerde gösterilmemesine kar-
fnda bulunduu tahmin edilebilir.
ikincisinde krma çatl olarak farkl örtü
sistemleriyle gösterilen tek katl, dikdört-
gen p lanl küçük türbenin bu tarihteki içi
v e girii hakknda yeterli bilgi yoktur. An-
cak türbe giriinin semâhânede olduu
gibi eski giri yolu üzer inde v e hare m
bahçesine bakan dou cephesinde bu-
lunduu söylenebilir Bu tarihlerde türbe
ile semâhânenin içten balantl olm ad
anlalmaktadr.
l, iki katl, üç tarafnda iki sra halinde
p encereli, zemin kat k smen kâgir, üst
kat ahap yüksek bir yap d r. Cep he or-
tasnda semâhâneye girii salayan çk-
mal cüm le kapsnn üstü nde iki çini lev-
ha görülür. Alttaki büyük olannda kobalt
mavi üzerine beyaz iri ta'lik hatla "Yâ
Hazreti Ergun" yaz l o lup kete besin de
Halil Mâhir imzas bu lunmaktad r. Bu lev-
ha 1887-1889 yenilemesinde konulmu
ver t üzerine mavi ve kiremit renkli rûmî
spirallerle süslenmi beyaz ta'likle "Yâ
Hazret-i Mevlânâ" yaz l olup Cumhuri-
yet dönemine aittir. Semâhânenin iki
yan cephesinde sadece altl üstlü on dört
dikdörtgen pencere, arka cephede ise
güney köesine yakn d merd ivenle ula-
lan ikinci kattaki kadnlar mahfilinin gi-
ri kap s d nda sar bir cep he düzeni
görülmektedir. çten badâdî yalanc bir
kubbe ile örtülü semâhânenin kiremitle
kapl k rma çat s n n ortas na sekizgen
p lanl kasnakla yükseltilmi, her yüzünde
birer bask kemerli p ence re olan, pirami-
dal çat ile örtülü bir fener kubbe otur-
tulmutur. T ep esinde ise destarl sikkeli
büyük bir bron z alem bulunur.
1 4,70 x 1 4,60 m. ölçülerinde kareye ya-
k n bir alan kaplayan semâhânede düz
sekiz ahap direk ile tanan, yüksek kas-
nakl badâdî bir kubbe ile örtülü, 9 m.
çap nda dâirevî bir semâ meydan mekâ-
n n merkezini tekil eder. Bursa, Yeni-
kap, II. Manisa, Kahire âsitâneleriyle II.
Samsun zâv iyesi de böyle dâirevî p lanl ,
galeriyle çevrili ve kubbe ile örtülü orta
semâ mekân na sahip tiler. Günümüzde
bunlardan sadece Kütahya ve Kahire
mevlevîhânelerinin semâhâneleri ayak-
levîhânesi'nin s emâh ânesi istisnaî bir ör-
nek tekil eder. Dou ve bat s ndan ya-
r m daire eklinde birer züvvâr sekisiyle
çevrili, ahap döemeli semâ meydannn
zemininin ortasnda suyunun ifal oldu-
una inan lan bir kuyu bulunmaktad r.
Her katta sekizgen bir kesite sahip sekiz
adet mermer taklidi boyal direk Bursa
kemerleriyle balanm t r. Zemin ve ga-
leri kat arasnda cümle kapsnn üstün-
de on iki basamakla ulalan, ara kat bi-
çiminde ahap korkuluklarla çevrili bal-
kon eklinde asma bir mutrip mahfili
bulunur. Mükebb ire balkonuna ise galeri
katnn iki orta penceresinden çklmak-
tadr.
rap nii semâhânenin güneydou köe-
sindedir. Kap ekseninde semâhâne ve
türbe duvarlarnda açlan sivri kemerler
sayesinde iki mekân birbiriyle irtibatl
hale getirilerek mekân n as l ilevi öne
ç kar lm t r. T ürbe ve semâhânenin bu
ilikisi nâdir görülen bir özelliktir. Mihra-
b n sa taraf na sivri p iramit çat l , te-
p esi v e sövesi sar ya ve yeile boyanm ,
destarl sikkeli ahap bir m inber konul-
te, alt sivri dilimli ve yuvarlak torna ii
korkuluklu bir ahap mesnevi kürsüsü
as l d r. Sem âhânenin güneybat duva-
rnda II. Mahmud'un kabartmal turas,
Hâlet Efendi'nin 1 227 (1 8 1 2), Sultan Ab-
dülmecid'in 1 257 (1 8 41 ) tarihli tamir ki-
tâbeleri aslmtr.
ve kiremit renkleri hâkim olan nak ve
hat tezyinatyla çok ilgi çekicidir. Cümle
kap s n n önündeki nl desenli, ç tal
tavan n ortas ndaki oval göbein içinde
yapraklarla çevrili, sar ve beyaz natüra-
list gül mo tifli bir komp ozisyon yer al r.
Mavi me rm er taklitli direk bal klar si-
yah zemin üzerine "C" k vr ml sar yap-
rakl motifler ve bordo bir eritle çevrili-
dir. Zemin katn yeil zeminli direk üstü
boluklarnda, alttan zarif, sar ve beyaz
çiçekli girlandlarla çevrilmi sehpa üze-
rinde yal boya destarl sikke motifleri
görülür. Bu boluklarn üstündeki ga leri
taban n meydana getiren sar ve beyaz
zeminli kuakta, "Ey kâif-i esrâr- Hudâ
Mevlânâ" msra ile balayan iir, ta'likle
yaz lm Farsça beyitler ve aralar nda,
destarl sikkeli motifler ü zerinde dikdört-
gen kartular içinde "Yâ Hazret-i Mevlâ-
nâ" ibaresi bulunur. Kubbe kasnan ta-
yan sütun üstündeki boluklarda gir-
landlarla çevrili Ashâb- Kehf in isimleri
yer alr. Galeri katnda bulunan kemerin
iç tarafndaki üç boyutlu yeil-sar zikzak
ve sar -mavi yaprak motiflerinin canl l
dikkat çekicidir.
kubbe kasna oluturmaktadr. Kasnak
yavî T ekfurdaz âde imzal , sülüs hatla
yaz lm 1 304 (18 8 7 ) tarihli Âyetü'l-kürsî
kua dolanr. Kasnak pen cerelerinin al-
tnda, perdeli yuvarlak niler içinde seh-
p a üzerinde d estarl sikkeli kalem ii mo-
tifleri tekrarlan r; p encerelerin aras nda
kurdeleli girlandlar içinde "Allah", "Mu-
ham me d" isimleriyle dört halifenin ad
yazldr. Pencere üstünde bir sra " C " ve
"S " k vr ml iri yap raklar aras nda sehp a
üzerinde vazolu çiçek motifleri vard r.
Kubbe göbe inde de 1 304 (18 8 7) tarihli
iri sülüs istifli hlâs sûresi kom p ozisyonu
mevcuttur. Naif sar çiçek buketleri ara-
s nda k vr m l üzüm dallarn n yer ald
zikzak motifli bir erit bu yaznn çevre-
sinde dolanr.
2
önceki durumu hakk nda kesin bir ey
söylemek mümkün deildir.
bat s na bitiik olan türbe 7,4 x 4,S m.
ölçüsünde dikdörtgen planl bir yap olup
ortada basit tromplarla geçilmi bir kub-
be ile örtülüdür. T ürb e, 5 m. açklkl, ge-
ni bas k bir sivri kemerle semâhâneye
ba lanm t r. T ürbedeki duvar kal nl
gene lde 1 m. olup kalnlk dou yönünde
1,3 5 m etre ye ulamaktad r. Mekân, bat
ve güney duvarlarnn ortasndaki beik
kemerli iki pencereden k almaktad r.
Hamza Güner'egöre dergâh n bânisi ve
ilk postniini C elâleddin Ergun Ç elebi ile
olu Burhâneddin lyas, Zeynüddin Çe-
lebi, Sâk b Musta fa D ede, Kâmile, Hâce
Fatma ve Havvâ hatunlar, eyhlerden
Mehmed Muhlis Çelebi, Ali âkir Çele-
bi ve smâil Hakk Çelebi ile ailelerinden
Mehmed ve Ebûbekir çelebiler, Fatma ve
Halime Meliha han mlar gibi ah slar n
sandukalar buradadr. ki kademeli, pi-
ramidal çat l türbe alaturka kiremitle
örtülmütür. Çok sayda onarm ge çirmi
olan türbenin mihrap nii bulunmamas
ve dikdörtgen plan nda mihrab n k ble
yönünden hayli kaym olmas eski Hezâr
Dînâr Mescidi olduu rivayetiyle çeli-
mektedir.
mevlevîhânenin bitiiindeki evi harem-
sis ettirmiti. Ariv vaziyet krokilerine gö-
re 1 254 (18 3 8) tarihli yenilemeden önce
harem-selâml k bölümünü, eski tekke
kap s n n sandaki küçük hâmûân n
yanndaki harem kapsndan girilen, ge-
ni harem bahçesinin güneydousunda,
yan yana uzun yamuk dikdörtgen planl,
krma çatyla örtülü iki mekân meydana
getirmekteydi. 1 8 3 8-1 8 3 9 yllar ndaki ye-
nileme de bu iki mekân yklp yerlerine iki
katl büyük bir harem-selâml k, kuzeye
doru birbirine bitiik matbah- erif,
helâ ve dervi hücreleri ina edilmitir.
ki katl ahap harem -selâml k bölü-
mü " L" eklinde bir plana sahip, üst ka-
t n eyhe tahsis edildii eski tekke kap -
snn sandaki küçük hâmûâna bitiik
bir kap yla ulalan ba t bölümünün se-
lâmla, dou bölümünün hareme tahsis
edildii bir bölümlenme sergilemektey-
hücreleri gibi harem-selâml k da 1887-
18 89 yenilemesinde farkl bir planda in-
a edilmiti. Harap du rumda olan bu ha-
rem-s elâml k binas 1 97 2'den sonra y k-
trlp önündeki küçük hâmûânla güney-
deki eski tekke girii kald r larak arsas
park haline getirilmitir.
planla yeniden ina edilen matbah- erif
ve dervi hücreleri birimi tekkelerin ka-
pat lmas ndan (1925) sonra harap duru-
ma gelm i ve 1964 ylnda onarlarak baz
iç deiikliklerle K z lay aevi haline dö-
nütürülmütür. Dikdörtgen planl bina
bitiik olarak ina edilmi tir. Bugünkü du-
rumda kâgir cep heli yap ya, kuzey tarafa
daha yakn olan kitâbesi sökülmü beik
kemerli kap ile ulalmaktadr. Yap, ta-
kn p rofil ve kilit tal yedi beik kem erli
pencereye ve binay çepeçevre dolanan
iki sra silmeli ta saç aa sahip tir.
B B L Y O G R A F Y A :
B A , H a t t - H ü m â y u n , nr . 4 8 3 2 0 - K ( K ü t a h-
y a ' d a m ü c ed d ed e n i n as t e km i l o l ma y an m ev -
l e v î h â n e n i n r e s m - i m u s a t t a h d r ) v e H a t t -
H ü m â y u n - M ( K ü t a h y a 'd a m ü c e d d e d e n i n a o l u -
n ac a k me v l e v îh â n e eb n i y e s in i n r e s m - i m u sa t -
t a h d r ) ( H .1 2 5 4 / M . 1 8 3 8 - 3 9 ) ; V G M A , Mücedded
Anadolu Defteri,
n r. 5 8 7 , s . 1 0 9 v d . ;
Tercüme
Defteri,
n r. 1 7 6 6 , s r a 2 1 , 1 0 2 vd . ; M ev l â n â M ü-
zes i Ar i v i , Vak f iye , Berat suret ler i , nr. 51 / 44;
n r. 5 1 / 2 9 ( 2 2 K â n û n u e v v e l 1 3 2 7 / M . 1 9 0 9 ) ; n r.
9 7 / 5 1 ; E v l i y a Ç e l e b i .
Seyahatname,
IX , 2 2 -2 3 ;
S âk b D ed e , Sefine, I , 5 9-9 6; smai l Hakk Uzun-
ç a r l , Kütahya ehri, s t an b u l 1 9 3 2 , s . 1 4 8 -
1 49 , 2 2 6 , 2 2 7 ; H a m za G ü n e r , Kütahya Camile-
ri, K ü ta h ya 19 6 4 , s . 9 , 1 0 , 1 0 2 ; A b d ü l b âk i G ö l p -
nar l , Mevlânâ'dan Sonra Mevlevilik, stanbul
1 9 5 3 , s. 1 2 2 - 1 2 4 ; M u s t a f a Ç e t i n V a r l k ,
XVI.
E rz u ru m 1 9 8 0 , s .
1 1 2 ; F a r u k ah in , " K ü t ah y a ' d a Ç in i l i E s e r l e r " ,
Kütahya: Atatürk'ün Doum unun 100. Ylna
Armaan,
s t anb u l 1 9 8 1 - 8 2 , s . 1 2 8 ; A ra A l tu n ,
" K ü t a h y a ' n n T ü r k D e v r i M i m a r i s i " , a . e . , s .
2 2 3 - 22 4 , 3 4 7 - 3 5 4 , 3 7 3 - 3 7 5 , 6 3 0 - 6 3 6 , 6 5 3 -
6 5 4 ; H a s an Ö z ö n d e r, " K ü t a h y a M e v l e v î h a n e -
s i " , SÜ Türkiyat Ar atrmalar Enstitüsü II.
Milletleraras Osm anl Devleti'nde Mevlevîha-
neler Kongresi, K o n y a 1 9 9 3 , s . 6 9 - 8 9 ; . B a ri -
h üd a T^ n r k o r u r ,
Türkiye Mevlevîhan elerinin
Mimarî
Öze// '/ c/eri (do kto ra tez i , 2000 ) , SÜ S os-
y a l B i l im l e r E n s t it ü s ü , s . 4 2 7 - 4 5 1 , ç i z i m X X V ,
1 - 8 , rs . X X V , 1 - 4 4 ; S e z a i K ü ç ü k ,
XIX. Asrda
Mevlevîlik ve Mevleviler (doktora tez i , 2000 ) ,
M ü So sy a l B i l im l e r E n s t i t ü sü , s . 1 8 4 - 1 9 0 ; K e -
m a l Ö z m e n , " K ü t a h y a ' n n n c i si D ö n e n l e r C a -
m i i " , Nalburiye, 2 2 A u s t o s 1 9 2 2 , s . 1 5 9 - 1 6 1 ;
H a m d i Ay d n , " K ü t a h y a ' d a n a n m a l a r " , TFA, 11/
3 8 ( 1 9 5 2 ) , s . 5 9 7 .
H S E V G I P A R L A K - B A R H Ü D A T A N R I K O R U R
r
L J
F
n
( o E r )
B a z s l â m ü l k e l e r i n d e
d i n î i l k o k u l l a r a v e r i l e n a d . ^
Mekte p kel imesiyle e anlaml o lan
küttâb
Osmanllar'da
ve ilk mektep gibi adlarla anlmtr. Batl
yazarlar ise daha çok
de Emevîler ve Abbâsîler döneminden
beri en yaygn tem el e itim kurumlar ol-
duu bilinmektedir. Balangçta slâmi-
nik grup lar slâm inanc v e haya t tarzy-
la bütünletirmede önemli rol oynayan
bu kurumlar daha sonraki dönemlerde
arlkl olarak dinî kültürün muhafaza-
snda etkin olmutur. Köylerde, kasaba-
larda ve ehirlerde hemen her mahalle-
de ihtiyaca gö re bir veya birden faz la bu-
lunan küttâblar, temel e itimin gerçe k
bir mümin yetitirme amac yla da ba-
lantl ekilde genellikle hocalar daha ileri
seviyede eitim v eren bir camiye bitiik
halde kurulur ve baz dersle r cami içinde
yap lrd. Küttâblarn ina mas raf gibi di-
er harcamalar da ya bir vakf yahut hayr
severler veya bizzat örenci velileri tara-
fndan karlanrd. XIX. yüzyla kadar dev-
let bu kurumlara nâdiren m üdahale ett i-
inden okullarn fizikî artlar, müfredat
p rogram lan ve ücretleri aileler ve okul
görevlileri tarafndan belirlenirdi. Öret-
edd ib , mek tebdâr , mo l l a ) ücretleri aynî
ya da nakdî olabilirdi. Baz öretmenler
ise ücretsiz ders verirdi. Varlkl ailelerin
kendi çocuklar için özel küttâblar kur-
duklar da olmutur.
gördüü bu kurumlara zaman zaman kz
örencilerin de al nd , ran ve Hindis-
tan'da görülen baz nâdir örnekler dn-
da erkek v e kzlarn ayr ayr okutulduu
bilinmektedir. Bu okullar, örencile re ba-
ta okuma yazma ve basit hesap kurallar
gibi tem el eitimin verildii yerler olma-
s n n yan s ra ayn zamanda medr esele-
re haz rl k konumundayd . Küttâblarda
eitim gören örencilerden baarl olan-
lar medre se eitimine devam edebiliyor-
lard.
3
madnd an çounlukla deiik
larndaki örenciler ayn snfta, bazan da
ya lar na göre s n f lara ayr larak ders
görürlerdi. Be-yedi yalar nda eitime
balayan ve dört-alt y l eitim gören ö-
renciler cuma günü (Ma r ib ' de p e rem-
b e )
vam e derlerdi. Ancak devam zorunlu de -
ildi. Ayrca ramazan aynda ve bayram-
larda okul tatil edilirdi. Küttâblara müs-
lüman çocuklar devam etmekle birlikte
nâdiren de olsa gayri müslim çocuklar-
n n da eitim e kat ld görülmektedir.
Eitim usulü öretmenin sözlerini de-
falarca tekrar et me esas na dayanan ez-
berleme eklindeydi. Müfredat Kur'an
sûresi olan Fâtiha, daha sonra 114. sûre
Nâs ezberleniyor ve ard ndan en uzun
sûre olan Bakara'ya gelinceye kadar sü-
reler ezberlenerek eitim devam ediyor-
du. Müfredatta Arapça, gramer, hat ve
iir eitim i de yer al yordu. B alang çta
özellikle dinî dersler Arap ça verilm eye ça-
l ld için Arap olmayan mem leketler-
deki çocuklar güçlük çekiyordu. Zamanla
bu hususta farkl uygulamalar oldu ve
Kur'an âyetleri T ürkçe, Farsça, Urduca ve
Malayca gibi dillerle açklanmaya balan-
d. Bu durum, daha çok modern lemen in
etkisi altnda kalan ehir ve büyük mer-
kezlerdeki küttâblarda yaygn olmasna
tim eski usul üzerind e dev am ediyordu.
XIX. yüzylda yaygnlk kazanan yeni yak-
lamn temel sebeplerinden biri, küttâb-
lar n slâm dünyas n n pek çok yerinde
yeni açlan yabanc okullar karsnda re-
kabet edebilmesi amac na yönelik olma-
l d r. Nitekim küttâblar n müfredat na
modern leme döneminde ana dili gibi ek
dersler de ilâve edilmitir. Zamanla yaz-
ma ve ezberleme yerine ders kitaplar
kullan lmaya baland . Ancak Kur'an v e
Arapça, müfredat n temeli olmaya de-
vam etti.
lar, genellikle örencilerin dönemin yay-
g n ve resmî ideolojilerine gör e eitildii
kurumlar haline dönütü. Söm ürg e du-
rumundaki müslüman top lumlarda ise
ya kapat ld ya da müfredat tamamen
deitirildi. Yeni kurulan millî devletler-
de bu okullar büyük oranda örgün eitim
sistemine dahil edildi. Çok az yerde gele-
neksel konumunu muhafaza ederek de-
vam etmeye çal an küttâblar Suriye ve
Irak gibi ülkelerde zamanla önem siz hale
geldi. Tü rkiye gibi laiklii resme n b enim-
seyen ülkelerde ise tamamen ortadan
kalkt. Tarih boyunca küttâblar ve onun
devam olan medrese ler, de i ik slâm
toplumlarnda dinî anlayn ekillenme-
liinin olumasnda önemli rol oynamtr
(daha geni bilgi için bk. £7
2
570; ayr ca bk. M E K T E P ) .
B B L Y O G R A F Y A :
E. W. Lane , An Account ofthe Manners and
Customs of the Modern Egyptians, L o n d o n
1 8 3 6 , 1 , b l. 2 ;
Türkiye Maarif Tarihi,
I , 6 8 - 8 2 ;
I I , 3 8 3 - 3 9 7 ; V , 7 1 6 ; A . Sh a l a b y ,
History of Müs-
lim Education,
B e i r u t 1 9 5 4 , s . 1 6 - 2 3 ; A . S .
T r i t t o n ,
Materials on Müslim Education in the
Middle Ages,
L o n d o n 1 9 5 7 ; A . L . H b a w i ,
Isla-
mic Education: Its Traditions and Modern iza-
tion into the Arab National System s, L o n d o n
1 97 2; J . S . Szy l iovv icz , Education and Modern-
ization in the Middle East, L o n d o n 1 9 7 3 ; S aî d
Ismâi l A l i , Me'âhidü't-terbiyyeti'l-slâmiyye,
K a h i re 1 9 8 6 , s. 1 2 5 - 2 0 0 ; S . K h ud a B uk hs h , " T h e
E d u c a t i o n a l S y s t e m o f t h e M u s l i m s in t h e
M i d d l e A g e s " ,
IC,
I ( 1 9 2 7 ) , s . 4 4 2 - 4 7 2 ; A s a d u l -
l a h K a z im i , " M ek ta p E d u ca t i on i n I n d i a " ,
islam
and the Modern Age,
H /2 , N ew D e l h i 1 9 7 1 , s .
5 7 - 7 3 ; L . B r u n o t, " M e k t e p " ,
A,
V I I , 6 5 2 - 6 5 5 ;
J . M . L an d au , "K u t t âb " ,
EP
( I n g .) , V , 5 6 7 - 5 7 0 .
I J A CO B M . L A N D A U
r
( i u j V l )
m â m i y y e î a s ' n n
d ö r t t e m e l h a d i s k i t a b .
L J
Sadûk'un
(X . )
bir hânedan olan Büveyhîler döneminde
telif edilen ese rler balangçta siyasî oto-
ritenin de des teiyle m ehur olmu, bü-
yük ihtimalle V I. (XII.) yüzyldan itibaren
kütüb-i erbaa ( veya ya ln z e l -erbaa ) diye
anlmaya balanmtr. Bu tabir, muhte-
melen Ehl-i sünnet hadisçilerinin daha
önce tamamladklar Kütüb-i Sitteye al-
ternatif olarak düünülmütür.
mn söz , fiil ve takrirleri" eklinde tanm -
layan îa âlimleri slâm 'n ilk asrndan iti-
baren bunlarn yazlp derlendiini söyler.
Hz. Ali devrinden itibaren balayan yazm
faaliyeti Zeynelâbidîn, Muhamm ed el-Bâ-
kr ve özellikle Ca'fer es-Sâdk zamann-
da sürdürülmü, birçok âlim, önemli bir
bölümü imamlarn sözlerinden oluan ha-
dis mecmualar kaleme alm t r. On bi-
rinci imam Hasan el-Askerî'nin vefat na
kadar ( 260/874 ) derlemelerin says bin-
leri bulmu, bunlarn içinde her biri "asl"
diye adlandrlan 400 derleme (el-usûlü'l-
erbaa mie) kabul edilmitir. Baz müellifler
saynn daha çok olduunu, 400 asl sad e-
ce Ca'fer es-Sâdk'n talebeleri tarafnd an
toplanan kitap larn tekil ettiini, bazla-
r ise imamlar dönemindeki bütün riva-
yetleri içine alan kitaplarn 6600'ü geçti-
ini belirtmi, ancak kaynaklar bun lar
toplayan m üelliflerden p ek az n n ismini
zikretmitir (D/A, XV, 38-39).
tad r: t . el-Kâfî(el-Kâfî fi'ilmi'd-dîn veya
k saca el-Küleynî). Küleynî ( ö . 329/ 941 ) ,
ilmî seviyesi ne olursa olsun herkesin Re-
sûl-i Ekrem'den ve imamlardan gelen ri-
vayetlere göre dinî ilimlerin bütün alan-
lar nda yeterli bir eser e sahip olmas ge-
rektiini ve bu amaçla hazrlad kitabn
el-Kâfî diye adland rd n ifade etmek le
birlikte (el-Kâfi, I, 8 ) baz iî âlimleri ( m e -
selâ bk. Hânsârî, VI, 116),
Küleynî'nin söz
terdiini, onun da kitab beenerek "îa-
m za kâfidir" dediini, bu sebe p le eserin
bu isimle anldn belirtir. ki bölümde n
oluan ese rin el-Uûl mine'l-Kâfîad yla
anlan ilk bölümü inanç, el-Fürû' mi-
ne'l-Kâfî isimli ikinci bölümü fkh konu-
larna ayrlm tr (bk. e l - K Â F Î ) .
2. Men lâ yahduruhü'l-fakih. eyh
Sadûk diye anlan bn Bâbeveyh el-Kum-
mî ( ö . 3 8 1 / 991 ) taraf ndan derlenen eser
ksaca el-Fakih diye de zikredilir. Müelli-
fin mukaddimede belirttiine g öre Belh'-
te tant ve istiarede bulunduu, Pey-
gam ber soyundan gelen Ni'me lakapl e-
refeddin Ebû Abdullah kendisinden Mu-
hammed b. Zekeriyyâ er-Râzînin, okuya-
n doktordan mü stani klan M e n lâ yah-
duruhü't-tabîb adl eseri gibi, okuyan
amele yönelik konularda fakihe bavur-
maktan mü stani klacak bir ese r yazm a-
s n istemi, o da bu kitab n telif eder ek
Men lâ yahduruhü'l-fakih ismini ver-
mitir ( i ,
2 - 3 ) .
Ubeydullah b. Ali el-Halebî, Ali b . M ehz i-
yâr el-Ehvâzî ve Hüseyin b. Saîd gibi iî
âlimlerinin adlarn belirtmedii kitaplar
i le Muham med b. Ahm ed b. Yahyâ'n n
Kitâbü Nevâdiri'l-hikme, Sa'd b. Ab-
dullah'n Kitâbü'r-Rahme, Muhammed
bas Ali b. Hüseyin el-Kummî'nin er-Ri-
sâle adl eserlerinden faydaland n be-
4
alât'u Halebî'nin fkha dair bir eseriyle
Ehvâzî'nin otuz üç, Hüseyin b. Saîd'in
otuz dolay ndaki kitab ndan da istifade
etmit ir (a.g.e., a.y. ) . Yaz l tarihi hak-
k nda bilgi bulunmayan eserdeki hadis
saysyla ilgili önemli farkllklar vardr.
Meselâ Hasan es-Sadr toplam hadis
say s n 9044 olarak gösterirken (Te'sX-
sü'-fa, s . 2 8 8 ) nâir Hasan el-Harsân
bu say y S963 olarak nakletm ektedir
(Men lâyahduruhü'l-faklh, ne r eden in
g ir i i , I, s. e d ) . Aradaki bu fark, kitapta
yer alan hadislerin müellif in yine ha-
disler çerçevesinde verdi i fetvalarla
kar t r lmas ndan i ler i gelmektedir .
Bugün yayg n olarak kullan lan bask s
( Bey ru t 1401/1981) dört cilt olup toplam
566 babdan meydana gelmek tedir. Eser
de bablar belli bir konu sralamasna gör e
düzenlenmitir. iî hadis âlimlerince gü-
venilirlik açsndan el-Kâfî'den sonra ikin-
ci srada kabul edilen eserde müellif ha-
cimden dolay sened zincirlerini tam ola-
rak vermed iini belirtir. Ona göre top la-
d bütün hadisler güvenilir olup kendi-
siyle Allah arasnda hüccettir (a .g.e. , I, 3 ) .
eyh Sadûk bazan, "Ca'fer es-Sâdk dedi
ki" yahut, "mam R zâ dedi ki" eklinde
ifadeler kullan p dorudan mâsum ima-
mn adn vererek, bazan da imamdan ön-
ce bir veya iki râvinin ismini z ikred erek
hadisleri nakletm ektedir. iî hadisçileri
taraf ndan ilki mürsel, ikincisi müsned
rü eserde daha fazla yer alm t r. Eserin
nâiri Hasan el-Harsân top lam 5 963 ha-
disten 2050'sinin mürsel, dierlerinin
redenin giri i , I, s. ed) . Yine Harsân'a gö-
re iî âlimleri mürsel hadisleri de müsned
hadisler kadar güvenilir bulmulardr. Ba-
z âlimler, eyh Sadûk'un rivayetleri zap -
tetmedeki dikkatini ve râvilerin shhatiy-
le ilgili bilgisinin geniliini göz önüne ala-
rak eserin kütüb-i erbaann dier üç kita-
bndan daha çok güvenilir olduunu be-
lirtmitir
ma nüshas bulunan eserin (Brockelmann,
GAL, I, 200)
dört cilt halinde çeitli bask-
lar yap lm t r ( Leknev 1 300, 1306-13 07 ;
Tebriz 1334; Tahran 1374; Nec ef 137 7; Bey-
ru t 1401/1981 ) . Telif edildi i dönemden
itibaren iî dünyasnda büyük ilgi gören
eser üzerine birçok erh, hâiye ve tâlik
kaleme al nm t r (a.g.e., neredenin g i -
rii, I, s. e b â - e d â ) .
Tehzîbü'l-ahkâm.
bü'l-ahkâm fî erhi'l-Mukni
cas eyh M üfîd'in telif e ttii el-Muknfa
(er-Risâletü'l-mukni
c
rak p lanlamtr. M üellif ayrca, iî hadis
rivayetleri aras nda göze çarpan v e mu-
haliflerce (Sünnîler) istismar edilip baz
kimselerin m ezhebi terketmesine sebep
olan çelikileri giderm ek am acyla eserini
kaleme aldn belirtir (Tehzîbü 'l-ahkâm ,
I, 2-3). T ûsî, önce
el-Mukni
c
a'
muhaliflerin hem de kendi mezhebinin
hadislerini nakletmeyi, ard ndan belli
prensipler çerçevesinde tercih yaparak
bölüm olan tahâr et kitabnn çeitli konu-
lar nda gerçekletirmise de eserini ta-
mamlayamayaca endiesiyle dier bö-
lümlerinde yalnz iî rivayetleri vermekle
yet inmit ir (a.g.e., neredenin g i r i i , I,
46-47). Günümüzde yaygn olarak kullan-
lan basks (Beyrut 140
eserdeki top lam bab say s 393 , hadis sa-
ys 1 3 .590'dr. Hadisleri ksa senedleriyle
nakleden müellif, eserini tamamladktan
la bir ek kaleme alm ve burada kendi-
lerinden hadis ald kiilerin sened zin-
cirini verm itir. Tehzîbü'1-ahkâm'n nâ-
iri olan Hasan el-Harsân, iî ricâl kaynak-
yazm t r. Kitab n ekiyle erhi yukar da
sözü edilen basknn son cildinde yer al-
maktad r. Çok say da nüshas bulunan
Tehzîbü'l-ahkâm ( B r o c k e l m a n n , GAL
Suppi, I, 707 ) Tahran (1-11, 13 16-13 18 ),
Necef (1-X, 1377-1382) ve Beyrut'ta (l-x,
1401 /1981) bas lm t r. Eserin hem asl
hem isnadyla ilgili erhler yazlm , ayr-
ca üzerine çok sayda hâiye kaleme aln-
m t r (Tehzîbü'l-ahkâm, neredenin giri-
i, s. 47 ; Âg â Büzürg-i T ahrânî, VI, 5 1 -53 ) .
4. el-stibâr. Ebû Ca'fer et-Tû sî'nin
dier çal mas olup tam ad el-stibâr
fî ma'htülife mine'l-ahbâr' d r. Temel
özellii itibariyle Tehzîb'm muhtasar du-
rumunda olan eser tertibi bakmndan da
ona benzer. F kh n ibadet ve muâmelât
konulan "kitâb " ad verilen bölüm lere ay-
rlm, her kitap çeitli sayda hadislerin
yer ald bablara bölünmütür. Kitapta
müellifinin say m na gö re 925 bab, 5 51 1
hadis bulunmaktadr (Senedü'l-Kitâb [el-
stibâr
i ç inde ] , IV , 343 ) . Say m farkl l
930, hadis says da 5 53 1, 5 5 5 8 olarak
verilmitir (a.g.e. , a.y., nere deni n notu ).
T elif tarihi itibariyle kütüb-i erbaann so-
nuncusu olmakla birlikte önemli fkh ko-
nular n kapsad ve rivayetleri s rala-
makla kalmayp bunlar arasndaki çat-
malar gide rme ye çal t için eser tarih
boyunca iî hadis gelenei içinde büyük
ilgi görmütür. Haberlerinin tamam
muttasl olmayan kitabn sonuna müe llif
önceki çalmasnda yapt gibi isnadla
ilgili bir ek koymu v e bu ek te kendisin-
den haber nakletti i ki i lerin mâsum
imamlara kadar uzanan sen ed zincirini
verm itir. Burada saylan kiiler v e onla-
rn Hz. Peygamber'e ya da on iki imama
ulaan râvi zinciri Tehzîb'in Meyeha 's
ile hemen hemen aynd r
(a.g.e., IV, 303-
nüshas bulunan el-stibâr ( B rocke l -
mann , GAL, I, 5 1 2
;
SuppL, I, .707) ilk def a
Leknev'de bas lm t r ( 1 3 0 7 / 1 8 8 9 ) . Daha
sonra Tahran'da neredilen eser ( 1 3 1 7 )
Necef (137 5-137 6) ve Beyrut'ta da (13 90)
yaymlanm tr. Kitabn tashih edilmi il-
mî neri ise Hasan el-Harsân tarafndan
gerçekletirilmitir ( Tahran 1390, 1395 ) .
iye kaleme alnmtr
kayna olarak gören îa, kütüb-i erbaay
hadis ilminden baka tefsir, fkh ve ke-
lâm sahalarnda da tem el bavuru kayna-
olarak kullanmtr. îa'nn önemli kay-
naklardan sayd Feyz-i Kâânî'nin el-
Vâfîadl eseri (l-III, Kum 1 404/1 984) kü-
tüb-i erbaadaki hadislerin tekrar ndan
ibarettir. Daha sonra Hür el-Âmilî tarafn-
dan kaleme al nan Vesâ'ilü'-î'a ile
( I-XX, Beyrut 1412/1991) Muhammed Bâ-
kr el-Meclisî'nin derledii
de kütüb-i erbaadan yararlanlarak hazr-
lanmtr. îa gelenei içinde rivayet tef-
siri yazan veya tefsirinde rivayetlere de
yer vere n m üfessirler itikada dair âyetleri
Uûl-i Kâfî, ahkâm âyetlerini Fürû'-i Kâ-
fi ile dier üç eserd e yer alan rivayetlerle
ilemi, akaid ve kelâm âlimleri d e özel-
likle Uûl-i Kâfi'de geçen hadislere de-
er verm itir (meselâ bk. Feyz-i Kâânî, '//-
mü'l-yakln, Kum 135 8 , I, 192, 292, 547,
549; II, 8 5 8 ,923 , 992 ) . Ancak Ahbârî eko-
lüne mensup âlimler kütüb-i erbaadaki
hadislerin tamamyla sahih olduunu dü-
ünmü, rivayetler arasndaki çelikilerin,
haberlerin mâsum imamn sözü olmam a-
s ndan d eil tak yye gere i farkl söylen-
5
yer alan rivayetler aras nda sahih olma-
yanlar n bulunduunu, kitaplar derleyen
müelliflerin eserlerinin mukaddimelerin-
de bunu aç klad n (Eb ü ' l -Kâs m e l -Hûî ,
1, 25-30), dolay s yla rivayetlerin belli öl-
çüler çerçevesinde deerlendirilmesinin
gerektiini belirtmilerdir.
B B L Y O G R A F Y A :
Küleynî , el-Kâfî(n r. A l i Ekb ere l -G af fâr î ) , Be y-
rut 1 401 , l-V I I I , tür .yer .; bn Bâb eve yh, Men lâ
yahduruhü'l-fakih
( n r . S e yy i d H as a n e l -M û -
s e v î e l - H a r s â n ) , B e y r u t 1 4 0 1 / 1 9 8 1 , n e r e d e n i n
g i r i i , I , s . e d , e z , e b â - ed â ; Eb û C a ' f e r e t - Tû s î ,
Tehzîbü'l-ahkâm
(n r . Seyy id Hasan e l -M ûse v î
e l - Ha r sâ n ) , B e y r u t 1 4 01 / 1 9 8 1 , n e r e d en in g i ri i,
1 , 4 -4 8 ; a . m l f . , Meyeha(Tehzîbü'l-ahkâm X .
c i l t s o n un d a ) , s . 4 ; a . m l f . , el-stibâr (n r . Sey-
y i d H a s a n e l - M û s e v î e l - H a r s â n ) , B e y r u t 1 4 0 1 /
1 9 8 1 , 1 - I V , t ü r .y e r .; a . m l f . , el-Fihrist (nr. M. Sâ-
d k  l - i B a h r ü l u lû m ) , B e yr u t 1 4 0 3 / 1 9 8 3 , s. 1 6 5 -
166; Hânsâr î , Rauzâtü'l-cennât(nr. E s ed u l l a h
sm â il i y y ân ) , K um , t s. , V I , 1 0 8 - 1 1 8 ; B r o ck e lm an n ,
GAL,
I, 1 8 7 , 2 0 0 , 4 0 5 , 5 1 2 ;
Suppl.,
I, 3 2 1 - 3 2 2 ,
7 0 6 - 7 0 7 ; H a s an e s- S a d r,
Te'sîsü'-fa,
B e y r u t
1 4 0 1 / 1 9 8 1 , s. 2 8 8 - 2 8 9 ; C e m a l S o f u o l u,
Ha -
leme
( d o ç e n t l i k t e z i , 1 9 82 ) , A Ü l a h i y a t F a k ü l t e -
s i ; Â g â Bü z ü rg - i T a h râ n î , e z - Z e r f a ilâ teânîfi'-
fa, B e y r u t 1 4 0 3 / 1 9 8 3 , II, 1 4 - 1 6 ; I V , 2 2 3 - 2 2 4 ,
5 0 4 - 5 0 5 ; V I , 1 7 - 1 9 , 5 1 - 5 3 , 2 2 3 - 2 2 5 ; XI II , 8 3 -
8 7 , 1 5 5 - 1 5 8 ; X V I I , 2 4 5 - 2 4 6 ; XX II , 2 3 2 - 2 3 3 ;
A'yânü'-î'a, I , 1 44; E. Ruhi F lal , mâmiyye
îas, s t an bu l 1 9 8 4 , s . 1 8 0 - 1 8 1 ; W a h i d A k h t a r ,
The Early Imâmiyy ah Shi'ite T hinkers, N e w
D e lh i 1 9 8 8 , s. 9 - 2 3 , 4 9 - 5 0 , 2 1 8 , 2 3 0 - 2 3 1 ; E b ü' l-
K â s m e l -H û î ,
Mu'cemü ricâli'l-hadî,
B e y r u t
1 4 0 9 / 1 9 8 9 , I , 1 7 - 3 6 , 8 5 - 1 1 3 ; Et a n K o h l b er g ,
" A l - U ü l a l - A r b a ' i m i ' e " ,
Jerusalem Studies in
Arabic and islam,
X , J e r u s a l e m 1 9 8 7 , s . 1 2 8 -
1 66 ; S â m i r Hâ im H ab î b e l -A m îd î , " T â r î l j u ' l - h a -
d î v e * u l û m ü h " , Türâünâ, X I I / 4 7 - 4 8 , K u m
1 4 1 7 , s . 2 2 3 - 2 3 6 ; M . Y a ar K a nd e m i r, " H a d i s " ,
DlA, X V , 3 8 - 4 0 . m
n i L YA S Ü Z Ü M
r
( i u l l
H a d i s l e r i n b ü y ü k b i r k s m n
v c g e n e l l i k l e g ü v e n i l i r o l a n l a r n
i h t i v a e d e n a l t h a d i s k i t a b .
L J
II ( V I I I ) ve IH. ( IX. ) yüzy llarda tasnif edi-
len hadis kitaplar ndan bir k sm n hadis
ilmiyle yeterinc e me gul olmayanlara "kü-
tüb-i sitte " ad yla tavsiye et m e ihtiyacn n
ne zaman doduu bil inmemektedir. b-
nü's-Seken'in (ö. 353/964), kendisinden
baz hadis kitaplar n tavsiye etme si isten-
diinde Buhârîve Müslim'in el-Câmî
ahîh \eri i le Ebû Dâvûd ve Nesâ î 'nines-
Sün en*lerini güvenilir bulduunu b elirt-
mes i (M i z z î , 1, 168 ) böyle bir aray n IV.
(X . ) yüzy lda da devam ett i in i göster-
mek tedir. Daha sonra bu dört kitaba, Tir-
mizî 'nin el-Câmi
olduu kabul edilip "el-usûlü'l-hamse"
haddislerin mam Mâlik'in el-Muvatta*i-
n , baz larn n Abdullah b. A bdurrahm an
ed-Dârimî'nin es-Sünen*ini ilâve ederek
kütüb-i s itte (el-kütübü's-sitte) tabirinin or-
taya konduu g örülmektedir. Bu alt eseri
derleyen âlimlere de "eimme-i sitte" de-
nir. Ancak sonralar "kütüb-i erbaa" diye
an lacak olan Ebû Dâvûd, Tirmizî, bn Mâ -
ce ve Nesâî 'n ines-Sünen' ler inin slâm
dünyas nda V. (XI . ) yüzy lda dahi o kadar
yayg n olmad anla lmaktad r . Nite-
kim Ahm ed b. Hüseyin el-Beyhaki'nin (ö .
458/1066) eserlerinde Kütüb-i Sitte'öen
es-Sünen'ini kaynak olarak kullanma-
d rmaktad r ( Z e h e b î , Tezkiretü'l-huffâz,
I II , 11 32 ) . bn Hazm' n da bn Mâ ce 'nin
es-Sünen'i i le T i rmiz î 'n ine i -Câmi
c
u ' -
aMh ' in i görmemi o lmas bu ik i ese -
rin V. (X I . ) yüzy lda Endülüs'e ulama-
d n gös te rmekted i r . "Kütüb- i ham-
se" diye de an lan ve hadis ler in büyük
çounluunu ih t i va e t t i i kabul ed i -
len el-Uûlü'l-hamse'ye, bil ind i i ka-
dar yla ilk defa bnü'l-Kayserânî (ö. 507/
11 13 ), bu eserlerde yer almayan bin kadar
rivayeti ihtiva eden bn M âce'nin es-Sü-
nen'ini ilâve ede rek kütüb-i sitte tabirini
oluturmu , ürûtü '1-e'immeti's-sitte ve
alt kitab göz önünde bulundurmak su-
retiyle kale me alm , ayn yüzy l n ön de
gelen muhaddislerindan Cemmâîlî de alt
kitab n râvileri hakk ndaki el-Kemâl fî
esmâ'i (ma'rifeti)'r-ricârm yazm t r .
bn Mâce'nin es-Sünen'ini kütüb-i sitte
d nda b rakanlarn gerekç esi, dier be
kitapta bulunmay p sadece bu eserde yer
alan rivayetlerin zay f olmas d r. Endülüs-
lü muhaddis Rezîn b. Muâviye es-Sera-
kustî ise (ö. 535/1140) Kütüb-i Hamse-
ye
tab kabul ettikleri mam Mâlik'in el-Mu-
vatia'm i lâve ede rek bir baka Kütüb-i
Sitte o lu turmu ve e i -C em
c
beyne'l-
nen) adl çal mas nda bu alt kitaptaki
hadisleri bir araya getirm itir. el-Muvat-
ta' n dahil olduu bu altl tertibi ben imse-
yen Mecdüddin bnü'l-Esîr, Rezîn'in ese-
rinde hadislerin yerli yerine konulma d -
n düünerek onu Câmi'u'l-uûl li-ehâ-
dîsi'r-resûi
kitaplar aras nda say lan el-Muvatta'
mam âfiî , henüz ahîh-i Buhârî'rim
tasni f edi lmedi i b ir zamanda Kur 'an '-
dan sonra en sahih kitap olarak kabul
etmise de esasen onu Kütü b-i Sitte'-
ye dahil etmeyenler muhtevas n n
ahî-
hayn'da aynen bulunduunu dikkate al-
m lard r ( M u h a m m e d Z u b a y r S d d i q i , s .
114 ) . Kütü b-i Sitte'nin alt nc kitab n n
Abdullah b. Abdurrahm an ed-Dârimî'nin
es-Sünen'i olduuna dair görü ler de
vard r. bnü's-Salâh e-ehrezûrî, Alâî ve
bn Hacer el-Askalânî gibi âlimler, D âri-
mî'nin eserinde mürsel ve mevkuf riva-
yetler yer almakla berab er zay f râvilerle
âz ve münker rivayetlerin daha az bu-
lunduu, ayr ca es er de âl î r ivayet ler in
yer ald gerekçesiyle onu Kütüb-i Sit-
te'nin alt nc kitab olmaya Sünenü bn
M âc e ' d en daha l ây k gö rmü l e rs e d e
(Sünen-iDârimî, 1, te rcü me ede nin gir i i ,
I , 61) bn Mâce'nin es-Siinen'inde dier
be kitap ta yer almayan bin kadar zay f
hadis bulunmakla beraber genellikle Kü-
tüb-i Sitte dendi i zaman bn Mâc e'nin
eserinin dahil olduu alt hadis kitab
kastedi lmi t i r . Hem Mâl ik ' in hem bn
Mâce'nin eserinden vazgeçemeyen baz
âlimler ise kütüb-i sitte yerine "kütüb-i
seb'a" tabirini kullanm lard r (Ket tânî ,
s. 13 ) .
VIII. (XIV. ) yüzy lda ana hadis kitaplar ola-
rak benimsenen bu eserlerden "kütübü'l-
slâmi 's-s i t te" (slâm'n alt kitab) diye söz
e tm i (el-Munî, I, 5 ) , ayr ca onlara "el-
usûlü's-sitte", ihtiva ettikleri hadislerin
venilir kabul edilmesi sebebiyle de "es-s -
hâhu's-sitte" (shâh- sit te) diyenler olmu-
tur. Nitekim S dd k Hasan Han bu konu -
daki eserine
Sitte'de bulunduunu anlatma k için "re -
vâhü'l-cemâa", Buhârî i le Müslim d n-
daki dört es erde yer a ld n göste rme k
için de "revâhü 'l-erbaa" ibareleri kullan l-
m t r . Hep si de konular na göre tasni f
edilen bu eserlerin musa nniflerinin hadis
bilgisi ve râvilerde arad klar artlar farkl
olduundan eserleri de sa laml k bak -
m ndan farkl derecelerd e kabul edilmi-
tir. Buhârî ile Müslim, el-Câmi
c
u'-ahîh
olan hadisleri ald klar ve bu konuda ol-
dukça titiz davrand klar için slâm âlim-
lerinin büyük çounluu en güvenilir ha-
dis kitaplar sayd klar bu iki esere ahî-
hayn
ye çalan mu haddisler farkl görüler ileri
sürmü lerdir . Bu konuda i lk çal m ay
Ebû Abdullah bn Me nde Risale ii be yci-
ni fazli (nakli) '1-ahbâr ve erhi mezâ-
hibi ehli'l-ûâr ve hakikati's-sünen ve
tahîhi'r-rivâyât (ürûtü'l-e'imme f'l-k-
ve'l-münâue le ue'l-icâze)
adl eser iy le yapm ( n r. Abd ur ra hma n
b . Abd ü l c ebb âr e l -Fe r yevâ î , R i yad 1416/
1995, ürûtü'l-e'imme ad y la ) , daha sonra
bnü'l-Kayserânî
ürûtü'l-e'immeti's-sit-
Beyru t 1405 / 198 5 , Hâz im î ' n inürû îü ' / -
e'immeti'1-h.amse'si i l e b i r l i k t e ) , Hâzi-
mî de bn Mâce 'nin
es-Sünen'i
meti'l-hamse'yi kaleme alm t r (nr. Ab-
dül fe t tâh Ebû Gudde, Beyrut 1417/1997 ,
elâü resâ'il fî
ilmi mutalahi'l-hadî
a d y l a v e E b û D â v û d ' u n Risale ilâ ehli
Mekke fî vasf sünenih v e bn i i ' l -Kayse -
Tânînmürûtü'l-e'immeti's-sitte'si ile bir-
Buhârî ve Müslim kitaplar na, -âz ve
i l let l i o lmayarak-muttas l b ir isnad ve
güveni l i r râvi ler le nakledi len hadis le-
r i a lmay p rens i p ed inmi , ancak Bu-
hârî, birbirinden hadis alanlar n en az
bir defa görütüklerinin bilinmesini art
komu, Müslim ise râvilerin ayn as rda
yaam olmas n ve görümelerinin im-
kân dahilinde bulunmas n yeterli saym ,
bir hadisin semâ yoluyla al nd n bilme-
nin sadece müdellislerin rivayetlerinde
dis aras ndaki bu görü fark sebebiy le
Müslim'e göre sahih olan baz hadisler
Buhârî'ye göre sahih kabul edilmemitir.
el-Câmi'u'-ahîh
zî'nin es-Sünen'i il e Kütüb-i Sitte'ye
dahil dier üç Sünen'in artlar aras nda
fazla bir fark görülmem ekle beraber Ne-
sâî'nin hadis kabulünde dierlerinden ti-
t iz davrand be l i r t ilmi t i r . Nesâî , mu-
haddisler taraf ndan ittifakla terkedilm e-
yen râvilerin rivayetlerini kabul etti ini
söylese de Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd v e
Hrmizî taraf ndan beenilen baz râvile-
rin rivayetlerini almad , bu sebep le onun
hadis kabul artlar n n Buhârî ve Müs-
lim'den daha ar olduu, es-Sünenü'l-
kübrâ
getirdi i , el-Müctebâ diye de an lan ese-
rinin sa laml k bak m ndan
ahîhayn'-
tini gös term eyi ön plana ald için râvile-
rinin daha az tenkit edildii söylenmi, bu
ölçülere uygunluk bak m ndan onun ar-
d ndan Ebû Dâvûd ile Tirmizî'nin
es-Sü-
ay ran en belirgin fark, zay f râviler tara-
f ndan rivayet edilen baz hadisleri de ih-
tiva etm eleridir. Sahih ölçülerine sahip ol-
ma art Ebû Dâvûd ile Nesâî 'ye göre ha-
disin senedinin muttas l olmas , sened-
deki bir râviyi âlimlerin ittifakla terket -
mem esidir. Bu eserlerdeki hadislerin bir
k sm ise s hhat art n tamamakta ve
bizzat m usanni f ler i taraf nd an zay f o l -
duklar belirtilmektedir. Ahkâm hadisle-
rini derlem edeki baar s yla d ierlerinden
önde gelen ve bir konudaki farkl rivayet-
leri, hadislerdeki ihtilâflar ve ziyadeleri
yet erin ce ve ren Ebû Dâvûd, sahih hadis
bulamad konularda Hz. Peygamber 'e
ait olmas ihtimali olduu için eserin e za-
y f hadis almakta sak nca görmemi , bu
tür rivayetleri fakihlerin k yas na tercih
etmi t i r . T irmiz î de es er ine zay f hadis-
leri almakta sak nca görmem i , Ebû Dâ-
vûd'un aksine sened tenkidine arl k ve-
rerek bu tür hadislerin râvilerinin ne öl-
çüde güvenilir olduunu belirtmitir. Bu
özell i i sebebiyle baz âlimler T irmizî 'nin
eserini ahîhayn'dan sonra üçüncü s ra-
ya alm lard r. T irmizî, hadisleri seçerk en
fakih lerde n birinin o hadisi delil olarak ka-
bul etmesine özellikle dikkat ettiini, iki
hadis d nda eserindeki bütün rivayet-
ler le amel edi ld i in i söylem ektedir (T ir-
mizî , V, 73 6) . bn M âce, yalanclkla suçlan-
malar yüzünden kendilerinden Kütüb-i
Sitte musanniflerinin hadis almad baz
râvilerin rivayetlerine yer verdii için
Sünen 'indeki baz rivayetleri tenkit edil-
mi ve eser inin Kütüb-i Sitte aras nda
say lmas konusunda tereddüt gösteril-
mitir.
lar.
bnü'l-Kayserânî, Etrûfü'l-Kütübi's-
Sitte ad l eser in de ( yk . bk. ) bu alt ki-
tap tak i had is l e r in e t râ f n haz r lam ,
dört sünenin etrâf n yap m olan Ebü'l-
Kâs m bn Asâkir de bu kitab n müelli f
hatt nüshasn gördüü nü v e fâhi ha-
talar tesbit etti ini söylemitir ( Z eheb î ,
Mîzânü'l-i
c
ti-dâl, I I I , 58 7; nüsh alar iç in
b k . B r o c k e l m a n n , I, 6 0 3 ) . Ebü ' l -Abbas
Ahm ed b. Sâbitet-Ta rki 'n in, bn Mâc e ' -
nin
Sünen'
hadislerin etrâf n haz rlad el-Levömi
c
fi'l-cem
c
n n bir nüshas Süleymaniye Kütüp hane-
si 'nde kay tl d r (ehid Ali Paa, nr. 533 ) .
Bu konudaki en geni çal ma, Mizzî'nin
Tuhfetü'l-erâf*\
ketü'z-zrû f'dr. Kütü b-i Sitte
musan-
el-Mu'cemü'l-
Kâs m bn Asâkir yapm ,
Kütüb-i Sitte'-
ve dier râvilerin hemen hepsini ihtiva et-
me k üzere daha kapsaml b ir çal may
da el-Kem ûl fî esm û'i (ma 'rifeti) 'r-ricâl
adl eseriyle Cemmâîlî ortaya koymutur.
Daha sonra Cemmâîlî'nin kitab üzerinde
Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî, Zehebî,
Ebü' l -Mehâsinel-Hüseynî , S bt bnü' l -
Acem î, bn H acer el-Askalânî, Safiyyüddin
Ahm ed b. Abdullah e l-Hazrecî g ibi mu-
haddisler zeyil ve ikmal çal malar yap-
m l a rd r ( bk . e l - K E M Â L ) . S ddîk Hasan
Ha n
Muhammed Ebû ehbe de et-Ta'rîf bi-
kütübi'l-hadîsi's-sitte adl kitab nda Kü -
tüb-i Sitte ve musannifleri hakk nda bil-
g i vermi lerdir ( bk . b ib i . ) . Ataullah ah-
ya r (Atawuxi Jiaerfu), Kütüb-i S itte Müel-
liflerinin Mütereken Hadis Aldklar
Hocalar ad yla bir yüksek lisans tezi ha-
z rlam t r (1998, MÜ Sosyal Bi l imler Ens-
t itüsü).
Kütüb-i Sitte'
larn balatm , bu türün en önem li eser-
lerinin ortaya konduu IX. (XV . ) yüzy lda
Nûreddin e l -Heysem î, a l t önem li hadis
kitab nda bulunup Kütüb-i Sitte'de yer
almayan hadisleri toplad Mecmauz-
zevâ'id*m.
M s rl muhad dis Ah me d b.
Ebû Bekir el-Bûsîrî dört önem li zevâid ça-
l mas n meydana getirm i (DA, VI, 468),
bn Hacer el-Askalânî de sekiz müsnedde
bulunduu halde
Kütüb-i Sitte'
de yer
zevâ'idi '1 -mesânîdi's-semâniyy e'sinde
top lam t r ( I - IV, nr. Habîbürrahman e l -
A ' zam î , Küveyt 1393/ 1973 ) .
B B L Y O G R A F Y A :
Abdul lah b. Abdurrahman ed-Dâr imî ,
Sünen-i
Dârimî ( t r c . Abdu l l ah Ayd n l ) , s tanbu l 1 994 ,
tercüm e edenin g i r i i , I , 61 ; T i rmiz î , el-Câmi'u'-
ahîh: Sünenü't-Tirmizî ( n r. Ahm ed Muham-
m e d â k ir v .d r .) , K a h i r e 1 3 5 6 - 8 2 / 1 9 3 7 - 6 2 , V ,
7 3 6; bnü' l -Kayserânî, ürûtü'l-e'immeti's-sitte
( n r Zâh id e l -Kevse r î ) , Kah i r e 1 3 5 7 / 1939 ; Hâz i -
m î, ürütü'l-e'immeti'l-hamse{nT. Zâh id e l -
Kevse r î ) , Kah i r e 1 3 5 7 / 1939 ; bn Nuk ta ,
et-Tak-
yîd li-ma'rifeti ruuâti's-sünen ue'l-mesânîd
( n r. K e m â l Y ûs u f e l - H û t ) , B e y r u t 1 4 0 8 / 1 9 8 8 ,
ne r eden in g i r i i , s . 8 - 1 1 ; M i z z î , Tehzîbü'l-Ke-
7
KÜTÜB- STTE
mâl, 1, 1 6 7 - 1 7 3 ; Z e h e b î , Tezkiretü'l-huffâz, III,
1 1 3 2 ; a . m l f . , Mizânü'l-i'tidâl, I II , 5 8 7 ; a .m l f . ,
el-Munî, I , 5 ; Süyût î , Zehrü'r-rübâ 'ale'l-Müc-
tebâ ( n r . A b dü l f e t t â h E bû G u dd e ) , B e y r u t 14 0 9/
1 9 8 8 , I, 3 - 6 ; H a z r e c î,
Hulâatü Tezhîb,
ne r e -
d e n i n g i r i i , s . 5 - 7 ; C e m â l e d d i n e l - K â s m î ,
el-
(nr.
 s i m B e h ç e t e l - B a y t â r ) , B e y r u t 1 4 0 3 / 1 9 8 3 , s .
1 1 1 - 1 1 4 ; K e t t â n î , er-Risâletü'l-müstetrafe, s.
1 3 ; B r o c k e l m a n n , GAL Suppl., I , 6 0 3 ; Tecrid
Tercemesi, I , 2 5 9 - 2 6 0 ; M u h a m m e d Z u b a y r S d -
d i q i . Hadis Edebiyat Tarihi ( t rc . Yusuf Z iya Ka-
v ak ç ) , s t a nb u l 1 96 6 , s 1 1 4 - 1 1 6 ; T S I â tK o çy i i t ,
Hadis Istlahlar, A n k a r a 1 9 8 5 , s . 2 0 2 ; M u h a m -
m e d b . M u h a m m e d E b û e h b e ,
et-Ta
c
tübi'l-hadti's-sitte,
K a h i r e 1 4 0 9 / 1 9 8 8 ; A b d ü i -
mu' t î Emîn Kal 'ac î ,
Mukaddimetü CâmiH'l-me-
sârîd ue's-süren,
B e y r u t 1 4 1 5 / 1 9 9 4 , s . 7 9 -
1 1 6 ; M ü c t e b a U u r , Hadis limleri Edebiyat,
A n k a r a 1 9 9 6 , s . 1 6 5 - 1 7 0 ; b r a h im C a na n , " K ü -
t ü b - i S i t t e m a m l a r n n a r t l a n " , IFD, sy . 3
( 1 9 7 9 ) , s. 1 0 3 - 1 2 5 ; S e lm a n B a a r a n , " b n
H a z m ' m K ü t ü b - i S i t t e ' y e B a k " , slâm Ara-
trmalar, I I/ 6 , A n k a r a 1 4 0 8 / 1 9 8 8 , s . 7 - 2 1 ; s -
m a i l L . Ç a k an , " Bû s î r î , A h m ed b . E b û B e k i r " ,
DA,
V I , 4 6 8 ; a . m l f . , "C â m iu ' l - u sû l l i - e h âd î s i ' r -
r e s û l " , a . e . , V I I , 1 3 6 ; M . Y a a r K a n d e m i r , " e l -
K e m â l " ,
a.e.,
X X V , 2 2 2 - 2 2 4 .
S M . Y A A R K A N D E M I R
r
n
Ebû Abdillâh Salâhuddîn Muhammed
ed-Dârânî ed-D maki
(ö. 764/13 63 )
L J
680 (1 281 ) veya 686 (1 287 ) y l nda Gü-
tatü D mak'a ba l Dâreyyâ köyünde
dod u. bn âkir diye de anlan Kü tübfnin
hayatnn ilk yllar skntlar içinde g eçt i.
D mak'ta bnü'-hne, Ahmed b. Ebû
T âlib el-Haccâr ve Yûsuf b. Abdurrahman
el-Mizzî gibi âlimlerden hadis tahsil etti.
Zeh ebî ve Ebü'l-Fidâ bn Kesîr gibi tarih-
çilerle dostluk kurdu. Daha sonra sah af-
l a balad , bu sayede büyük bir ser vete
sahip oldu. 11 Ramazan 76 4'te (24 Hazi-
ran 1 363 ) D mak'ta vefa t etti ve Bâbüs-
sagir Kabristan'nda defned ildi. Eline ge-
çen kitaplar inceleyen, özellikle tarih ki-
taplarn okumaktan zevk alan Kütübî ti-
caret ahlâkna sahip dürüst bir insan ola-
rak temayü z etm itir.
Eserleri. 1.
Asr- sa-
âde t ' ten 760 (1 3 5 9) y lna kadar gelen
olaylar ihtiva eden umumi bir tarihtir.
Kütübî, Hz. Peygamber'in nesebi ve do-
um u ile balad eserinde olaylar hic-
retten itibaren kronolojik srayla anlat-
m , daha sonra o y l içinde ve fat ed en f -
kh, kelâm ve hadis âlimleri, zâhid, edip,
air ve devlet adamlar hakknda bilgi ver-
mitir. Kitabn yazarken mâdüddin el-
sfahânî, Ebü'l-Kâsm bn Asâkir, Ebü'l-
Ferec bnü'l-Cevzî, Ebû Ali et-T enûhî, z-
zeddin bnü'l-Esîr, bnü's-Sâî, Sbt bnü'l-
Cevzî, Zehebî, Ebû âme el-Makdisî, b-
nü'n-Neccâr el-Badâdî, bn Kesîr ve bn
Hallikân'n kitaplarndan istifade etmitir.
c
nü't-tevârîh'in çok sayda yazm a nüshas
mevcuttur ( S e l â h a d d i n e l - M ü n e c c i d , s.
184-185; âkir Mustafa, IV, 75-76). Müelli-
fin müah edelerine dayanarak verdii bil-
giler Suriye'nin dinî, ilmî ve kültürel ha-
yat için önemlidir. Eser ayn zamanda iir
ve edebî sanatlara dair deerli m alzem e
içerir. Baz tarihçiler , yakn arkada bn
Kesîr'in el-Bidû ye 's inden yapt nakiller
sebebiyle müellifi eletirmiler, bir ksm
aratrmaclar ise bn Kesîr'in eser den öv-
güyle söz etmesini (el-Bidâye, XIV, 303 )
dikkate alarak her ikisinin de birbirinden
faydalanm olabileceini ileri sürmüler-
dir. "Uyûnü't-tevâîh'm ilk olarak I. cildi
Hüsâmeddin el-Kudsî taraf ndan yay m-
lanm ( Kah i r e 1980 ) , ard ndan Faysal
es-Sâmir ile Nebîle Abdülmün'im Dâ-
vûd XII ( Bada t 1 977 ) , XX (Ba dat 1 980 )
ve XXI. (Bada t 1984 ) ciltleri neretmi-
tir. Afif N âyif Hâtûm eserin 219-2S0 (8 3 4-
8 64) yllarna ait ksmn yaymlam
( Bey -
Usfûr XXIV. cilt üzerinde bir doktora çal-
mas yapm t r
zeyl 'aleyhâ. bn Hallikân'n Vefeyâtü'l-
a 'yân ' n n zey li o lup 7 5 3 ' te ( 13 52 ) ta -
mamlanmtr. Kütübî bu eserini yazar-
ken çada tarihçilerin eserlerinden, özel-
likle Safedî'nin el-Vâfî bi'1-Vefeyât'm-
bilgilerin yannda özellikle Suriye'nin kül-
tür hayat için önemli mâlûmat ihtiva
eden Fevâtü'l-Vefeyât, Ebü' l-Vefâ el-
Hürînî ile Zeynüddin es-Sayyâd el-M ürsfî
(I-II, Bulak 1283 , 1299), Muhyiddin Abdül-
hamîd ( I - I I , Kahire 1951) v e hsan Ab bas
(I-IV, Beyrut 197 3-1 974)
taraf ndan nere-
hazrlad indeks hsan Abbas nerinin V.
cildi olarak yaymlanm tr
çevri lmit ir (Extraits inedits relatifs au
Magh reb [Geograph ie et histoire], Alger
1924; Frankfurt 1993) . 3 . Ravzatü'l-ez-
hâr ve hadîkatü'l-e'âr. Sarsârî'nin Hz.
Pey gam ber 'i öven bir iiriyle ba layan
eser iir ve edebî sanatlar hakk ndad r.
Günümüze intikal etme yen bu eseri Kâtib
Çelebi'nin gördüü anlalmaktadr (Ke-
fü'z-zunûn,
I,
923 ) .
K ü t ü b î ' y e a i t 'üyûnü't-teuirih adl eser in I . c i ld in in müel l i f hatt nüsha s n n i lk ik i sayfas (TS MK , II I . Ahme d, nr . 29 22 /1 )
&Ixj)}I>*ÜI•itîllJÂC'j
t&J'j 'U^jU^btCyjJI&JIJ
n ^ j ^ i O j i i j - ^ t / j j J i ^ «Js. ü f ^ « « t ^
7
8
KÜTÜBYYE CAM
B B L Y O G R A F Y A :
K ü tü b î , '
U y û n ü ' t - t e u â r î h
( n r . H ü sâ m ed d in
e l -Kuds î ) , Kahire 1 98 0 , ne redenin g i r ii , I, s . k-d ;
a . e . (n r. hs a n A bb a s ) , Be y ru t 14 16 / 1 9 9 6 , n e -
r ed e n i n g i r i i , s . 7 - 2 1 ; a . m l f . ,
Feuâtü'l-Vefeyat
( n r . i h s a n A b b a s ) , B e y r u t 1 9 7 3 , n e r e de n in g i -
r i i , I , 3 -8 ; bn Kes î r , el-Bidâye, X I V , 3 0 3 ; b n
Râf i ' , el-Vefeyât(n r . Sa l i h M eh d îA b b a s - B e â r
A v v â d M a ' r û f ) , B e y r u t 1 4 0 2 / 1 9 8 2 , II , 2 6 3 ; b n
Hacer , ed-Dürerü'l-kâmine, I II , 4 5 1 -4 5 2 ; S e h â -
vî , el-l'lân bi't-teubîh, s . 3 1 1 ; Kefü'z-zunûn,
I , 9 2 3 ; B ro ck e lma n n ,
GAL,
Suppl.,
I I, 48 ; D. P . L i t t l e , An Introduction to Mamlük
Historiography, W i e s b a d e n 1 9 7 0 , s . 6 7 - 6 9 ;
Ö m e r F e r r u h , Târîhu'l-edeb, B e y r u t 1 9 7 2 , I II ,
8 7 7 - 8 7 8 ; S e l âh a d d i n e l - M ü ne c c id ,
Mu'cemü'l-
mü'errihîne'd-Dmakyyîn,
B e y r u t 1 3 9 8 /
1 9 7 8 , s . 1 8 3 - 1 8 6 ;
Ahbârü't-türâi'l-'Arabî,
S a -
f e d 1 9 8 7 , X X X I, 1 7 ; â k ir M u s t a f a ,
et-Tarîfu'l-
'Arabî ue'l-mü'errihün, B e y r u t 1 9 9 3 , I V , 7 5 - 7 6 ;
T . K ha li d i, " I s l a m i c B i o g r a p h i c a l D i c t i o n a r i e s :
A P r e l i m i n a r y A s s e s s m e n t " , MW , LXI I I/1 ( 197 3 ) ,
s . 5 6 ; F. R o s e n t h a l , " a l - K u t u b i " , E /
2
( n g . ) , V ,
5 7 0 - 5 7 1 ; S â d k S e c c â d î , " b n â k i r K ü t ü b î " ,
DMB, IV , 60 -61 . i—
M A B D Ü L K E R M Ö Z A Y D I N
r
L
K U T U B I Y Y E C A M
Fas'n Merake ehrinde
yap ya daha sonralar revaklar ndaki ki-
tap ç dükkânlar ndan veya yak n ndaki ki-
tapç lar çars ndan dolay Mescidü'l-Kü-
tübiyyîn veya Mescidü'l-Kütübiyye ad n n
verildii söylenir. Marib sanat n n gele-
neklerine büyük ölçüde ba l kalan Mu-
vahhidler'in yapt rd klar eserler aras nda
Kütübiyye Camii önemli bir mevki igal
etmektedir. Bu cami, Tunus'taki Kayre-
van ve Endülüs'teki Kurtuba ulucamile-
rinde ortaya konulmu plan ve tekilât-
lardan gelen tesirlerin ustaca bir araya
getirildii bir çal ma olarak Fas'taki Ka-
raviyyîn Camii 'nde daha önce Murâb t-
lar' n uygulad klar mimari eman n ge-
limi bir örne idir. C ami ayn zamanda
bütün slâm âleminin en muhteem mi-
narelerinden birine sahiptir. Bu âbidevî
minare Endülüs ve Marib'deki benzer-
leri aras nda çok önemli bir aama olu-
turmaktad r.
rü'l-hacer Saray 'n n yerine yapt r lan ca-
minin bânisi Muvahhid Halifesi Abdül-
mü 'min 'd i r ( 1 1 30- 1 1 63 ) ; ancak yap n n
son eklini almas Ebû Yûsuf Ya'küb el-
Mansûr dönem ine ( 1 1 84-11 99 ) ras t la r .
Ba langç ta 552 ( 1 1 57 ) ve 55 3 ( 1 1 58 ) y l-
lar nda tamamlanm olan iki bitiik ca-
mi halindeki eserin bu ilk plan kuzeydeki
k sm n k sa süre sonra y k lmas yla bo-
zulmutur. Bugünkü mevcut ekliyle ta-
n nan caminin ü zerinde halen y k lan k s-
m n izleri görülmektedir. Ebû Yûsuf el-
Mansûr 592'de (1196) önemli de i iklik-
ler yapt rm ve minareyi ekletmitir.
90 x 60 m. boyutlar ndaki enine uzun
cami, mihrap duvar na paralel bir yatay
nefle ona ba lanan on yedi dikey neften
müteekkil bir ibadet mekân ve bunun
yanlarndaki -asl nda ibadet mekân n n
uzant s olan- dörde r ne fli revaklar n aç l-
d b ir avludan meydana gelmek tedir .
Ortadaki dikey nefin üzerinde bulunan
alt kubbe v e m ihrap önündeki maksûre-
yi örten büyük kubbe ile bunun iki tara-
f nda yer alan ikier kubbenin tanzim bi-
çimi camiye de i ik bir görünüm vermi-
t i r . Muvahhid le r ' in mutaass p mimar i
anlay lar sebebiyle süsleme ve ihtiam
gösteren bütün tezyinî elemanlar n en alt
seviyeye indirildii caminin genelinde ya-
l nlk ve s ade lie ön em veril irken yaln z
mihrap ve kubbelerde rahat davran lm
ve mukarnaslar üzerinde yükselen kub-
K ü t ü b i y y e
Cami i 'n in
b i r g ö r ü n ü
K ü t ü b i v v e
C a m i i ' n i n
m i n a r e s i
beler zengin biç imde tezyin edi lmi t i r .
Öte yandan binan n dier k s mlarndaki
ar bal hava atnal , çok dilimli ve sivri
kemerlerin kullan lmas yla artt r l rken
binan n içinde hareketli bir görünüm sa-
lanm t r.
muhteemlerinden biri say lan minare,
12,80 x 12,80 m . boyutlarnda kare planl
olup 69 m. ( a l em l e b ir l ik t e 7 7 m . ) y üksek -
liindedir. Üst üste oturtulmu alt oda-
dan oluan minarenin içindeki hafif eimli
bir rampa odalar n etraf nda dolanarak
yukar ya ulamaktad r. Minarenin gö z al -
c âbidevî hususiyetlerine önemli bir des-
tek tekil eden tezyinî tekilât bu biri-
min bütün caminin en süslü k sm olma-
s na yol açm t r. M inarenin her yü zünde
de i ik süslemeler bulunmakta ve bun-
lar stuko kabartm a ge çm eler, boya ile ya-
p lm çiçek resimleri ve çini eritleri gibi
çe i t l i l ik ler göstermektedir . Bu zengin
tezyinî çeitlilik içinde kemerleri ikili ve
tekli geçmelerle desteklenen pencereler
yerletiri lmitir. Bu p encer elerde yuvar-
lak ve atnal kemerlerin kullan m hâkim
durumdad r.
B B L Y O G R A F Y A :
H a sa n e l -V e z zâ n , Vafü lfrîkyye,\, 1 2 7 , 1 2 8 ;
G . M a r ç a i s , Manuel d'art musulman, Pa r i s
1 9 2 6 , I , 3 2 1 - 3 2 2 ; J . D . H o a g , Western Islamic
Architecture, N e w Y o rk 1 96 3 , tü r . y e r. ; a . m l f . ,
islam,
S tu t t g a r t 1 9 8 6 , s. 5 3 - 5 4 ; Ab d u l l ah A l i A l -
l â m ,
ed-Deo letü'l-Muuahhidiyye bi'l-Marib,
K a h i r e 1 9 7 1 , s . 3 7 3 - 3 7 6 ; D . T . R ic e ,
Islamic Art,
L o n d o n 1 9 7 5 , s. 1 4 9 - 1 5 2 ; G . M i t c h e l l,
Archi-
tecture of the Islamic Wortd, L on d on 1 9 84 , s .
2 1 7 ; C . E v e r t , " A l m o h a d A r t " , Dictionary of the
Middle Ages ( ed . J. R . Strayer ) , Ne w York 1 98 9,
1, 1 9 1 ; M u h a m m e d M u h a m m e d e l -K a h iâ v î, Me -
sâcidü'l-Marib ve'l-Endelüs fî'ari'l-Muuat-
hidîn, K a h i re , t s ., s . 1 3 7 - 1 5 8 , 1 6 4 - 2 1 0 .
S A . E N G N B E K S A Ç
9
( 1 9 2 6 - 1 9 9 0 )
^ O s m a n l t a r i h ç i s i . ^
Ürgüp'te dodu. lkörenimini bura-
da, orta örenimini Kayseri'de tamamla-
d. Daha sonra Yüksek Öretm en Okulu'-
na girdi ve 1948'de stanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nden
ilçesine bal Düziçi Köy Enstitüsü'ne ta-
rih öretmeni olarak tayin edildi. Asker-
lik hizmetinin ardndan bir süre Zongul-
dak'ta öretmenlik yapt . 1953'te Zeki
Velidi Togan'n çars üzerine stanbul'a
gelerek Tarih Bölümü'nün Umumi Türk
Tarihi Kürsüsü 'nde asistanla balad. Fa-
kat tez konusu me selesinde hocasyla an-
laamay nca k sa bir süre kadrosundan
ayrlp T ürkiyat Enstitüsü müdür yardm -
cl görevinde bulundu. Ardndan Yeni-
ça T arihi Kürsüsü asistanlna ge tirildi
ve doktora çalmalarn bu kürsüde sür-
dürdü. Osmanl-Safevî Siyasî Müna-
de doktor unvann alan Kütükolu, ayn
konunun devam olarak 1 5 90-161 2 y llar
aras mü nasebetleri inceledii teziyle d e
1965'te doçent oldu. Doçentlik çalmas
sürerken bir y ll na Fransa'ya ve k sa
süre için ngiltere'ye giderek kütüphane-
lerde arat rmalar yap t . 1967-1 969 ara-
snda stanbul Yüksek slâm Enstitüsü'n-
d e ( b u g ü n k ü M a r m a r a Ü n i v e r s i t e s i t lâ h i -
y a t F a k ü l t e s i ) müdürlük yapan Kütüko-
lu 1 97 0'te bir yl kadar Londra, Paris ve
Viyana kütüphanelerinde incelemelerde
Yeniça Tarihi Anabilim Dal bakan ,
ayn y l içinde Edebiyat Fakültesi slâm
Arat rmalar Merkezi müdürü, Ocak
1990'da Tarih Bölümü bakan oldu. 28
Haziran 1 990'da bir kalp krizi sonucunda
vefat etti.
re, sempozyum ve seminere kat lan Kü-
tükolu 1973 -1980 yllar arasnda
slâm
arada Tercüman gazetesince yaymlanan
kitab kontrol etti. 1 98 3 'te Türk
T^rih
Enstitüsü aslî üyeliklerinde bulundu. Os-
manl-ran siyasî münasebetleri dnda
konusu oluturdu. En büyük amac oriji-
nal Osmanl tarihi kaynaklarnn ilmî ne-
rinin gerçekletirilmesiydi. Nezaretinde
nu tarih kaynaklarnn tenkitli ne irleri v e
tahlili tekil etm itir. At atürk Kültür, Dil
ve Tkrih Yüksek Kurumu tarafndan kuru-
lan, aralarnda M. Nihad Çetin ve Mer toi
T ulum'un da bulunduu Evliya Çelebi Se-
yahatnâmesi Yay mlama Komisyonu'na
üzerine bu p roje gerçe klet ir i lem edi.
Ar titizlii ve daima en iyiyi yap ma en -
diesi yüzünden bilgisine nisbetle fazla
eser vermeyen Kütükolu kendisine ba-
vuran yerli ve yabanc arat rmac lara
yakn ilgi gösterir, onlarn problemlerini
halletm eye çalr, vaktini ve bilgisini on-
larla paylard.
Eserleri. 1. Çemîzâde Tarihi ( s t a n b u l
1959 , 1993 ) . Kü tüko l u , V ak ' anüv i s V â -
s f in kaynaklar ndan olan ve 1 1 80-1 18 2
(1766-1768) y l lar olaylar m içine alan
Vak'anüvis Çemîzâde Mustafa Reid'in
y mlam , çal mas nda takip ettii me-
to t daha sonra bu alanda yap lan aratr-
malara örnek olmutur. 2. Osmanl-
ran Siyasî Münasebetleri 15 78 -15 9 0
( s t a n b u l 1 9 6 2 ) . Kütükolu'nun bata ar-
iv malzemes i olmak üzere Osmanl ve
ran kaynaklarn da kullanarak hazrlad-
doktora tezidir. Sahas nda T ürkiye'de
yap lm ilk kapsam l aratrma olan eser,
Osmanl -Safevî münasebetlerinin XVI.
dikkatli bir tahlilini ortaya koyar. Bu çal-
man n devam olan ve 15 90-161 2 döne-
mini ihtiva eden , esas n yay mlanmam
doçentlik tezinin oluturduu ksmn ilâ-
vesiyle ( I V -V I . b ö l ü m l e r ) eser 1993 ylnda
ikinci defa neredilmitir. 3. Kâtib Çele-
bi "Fezleke"sinin Kayn aklan
çalmas olup titiz bir aratrmann ürü-
nüdür. Burada eksik ve hatal bulunan
matbu
Fezleke
lar ve müellifin bunlardan faydalanma
tarz üzerinde durulmutur. 4. Vekayi-
nüvis, Makaleler
( s t a n b u l 1 9 9 4 ) . Kütü-
kolu'nun ölümünden sonra yaymlanan
u önemli makalelerin bir araya getiril-
mesiyle meydana gelmitir. Kitapta yer
alan m akalelerin ç ou stanbul Üniver-
sitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergi-
si ve slâm Ansiklopedisi'nde neredil-
mi yazlardr. Kâtib Çelebi "Fezleke "-
sinin Kaynaklar adl küçük hacimdeki
kitab n da yer ald ese rde özellikle Os-
manl tarih yaz c l yla ilgili makaleler
dikkati çeker. Bunlar arasnda "M üverrih
V âs f' n Kaynaklarndan Hâkim T arihi",
"Târîh-i Glmânî'nin lk Redaksiyonuna
"Vekâyinüvis", "ehnâmeci Lokman", "Sâ-
fî'nin Zübdetü't-tevârîh'i", "Son Devir
Osmanl Diplomasisi Bakmndan Ehem-
vis" maddesi, resmî Osmanl tarihç ilii-
nin ortaya ç k ve vak'anüvis tarihleri
hakknda ilk ayrntl incelem e özellii ta-
r. Ayrca slâm Ansiklopedisi'ne yaz-
d "III. Murad", "l. Süleyman", "ah I.
Tahmasb", "ah II. Tahmasb", "Mustafa
Paa ( L a la , K a r a ) " , "Selânikî Mustafa
Efendi", "Sinan Paa", "Subhî Mehm ed",
"eref Han" ve "V aradin" burada yer al-
maktad r.
i baz teblileri ei Mübahat Kütükolu
tarafn dan ölümün den bir yl sonra çka-
r lan arma an kitab nda
neredilen Kütükolu'nun slâm Ansik-
siklopedisi, Encyclopa edia of islam ve
TDV slâm Ansiklopedisi gibi eserler-
de yazd baka madd eleri de vard r.
B B L Y O G R A F Y A :
M ü b a h a t K ü t ü k o l u , " M e s l e k d a m B e k i r
K ü t ü k o l u " , Prof. Dr. Bekir Kütükolu'ha Ar-
maan,
s t anb u l 1 9 91 , s . 1 - 1 1 ; O rh a n F. K ö p r ü -
l ü, " P r o f . D r . B e k i r K ü t ü k o l u ' n u n A r d n d a n " ,
a . e . , s . 1 3 - 1 6 ; Mu s t a f a K ü ç ük , " M e r h u m H o -
c a m B e k ir K ü t ü k o l u ' n u n T e v a z u u " ,
a.e.,
s .
1 7 - 2 0 ; Bu r h an Bo z g e y i k ,
Mülakatlar,
stanbul
1 9 9 7 , s . 4 1 -4 9 ; A ti l la Çe t in , " P r o f . D r . B ek i r K ü -
t ü k o l u ' n u n A r d n d a n " , T e r c ü m a n , st a nb u l 1