Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası
1
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA İTTİHAT VE
TERAKKİ’NİN ŞEKER POLİTİKASI
ERGÜL BALLI*
ÖZET
Birinci Dünya Savaşı sırasında, savaş ekonomisi koşullarının ekonomiler ve
toplumlar üzerinde yarattığı uzun vadeli yıpratıcı ve öğretici etkiler ile savaş
yıllarında uygulanan ekonomi politikaları, savaş sonrası dönemde uygulanacak
politikaların şekillenmesinde en önemli faktörlerden biri olmuştur. Birinci Dünya
Savaşı, savaşan tüm ülkelerde olduğu gibi Osmanlı topraklarında da cephe ilerisi ve
gerisiyle topyekün bir mücadele ortamı yaratmış; özellikle iaşe konusunda ülke
çapında çözülmesi güç sorunları beraberinde getirmiştir. Bunlardan biri de şeker
bunalımıdır. Şeker, özellikle Osmanlının Avrupa kapitalist sisteminin içine çekildiği
on dokuzuncu yüzyıldan beri, Osmanlı dış ticaret bilançosu üzerinde en fazla baskı
yaratan ithal tüketim maddelerinden biri olmuştur.
Savaş başlayıncaya kadar Osmanlı Devleti’nin şeker talebi büyük ölçüde
Avusturya’dan yapılan ithalatla karşılanmıştır. Oysa Cihan Harbi yıllarında
Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Balkan ülkeleri uluslararası
ticaretten tecrit edilmiş ve Osmanlı’nın Avusturya ile olan ticaret bağlantısı savaşın
ilk yıllarında kopmuştur. Öte yandan pancar şekeri ihracatçısı olan Avrupa
ülkelerinde savaş sırasında köylülerin ve işçilerin askere alınması yüzünden pancar
tarlaları ile şeker fabrikaları kısmen savaş alanı içinde kalmış; bu durum ister
istemez şeker üretimini azaltmıştır. Pancar şekeri üreticisi bazı ülkeler de ihracat
olanaklarının kalmaması sebebiyle üretim kapasitelerini düşürmek zorunda
kalmışlardır. Böylelikle savaş ekonomisinin yarattığı nesnel şartlar altında şeker
fiyatının muazzam bir artış trendine girmesi kaçınılmaz olmuştur. İttihat ve Terakki
hükümetleri, savaş yıllarında şeker fiyatındaki aşırı yükselişin yanı sıra şeker kıtlığı
ve vurgunculuk sorunuyla da mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu sebeple pancar
2 Ergül BALLI
tarımı ve şeker sanayinin teşviki hem savaş yıllarında İttihatçılar tarafından hem de
erken Cumhuriyet yıllarında Kemalistler tarafından adeta milli bir vazife olarak
görülmüştür.
Araştırma sonucunda öz olarak, İttihat ve Terakki hükümetinin şeker
politikasının özellikle Birinci Dünya Savaşı yıllarında şekillendiği ve Erken
Cumhuriyet yıllarında uygulanan şeker politikasının özünü oluşturduğu tespit
edilmiştir.
Anahtar Kelimeler : milli iktisat, pancar tarımı, şeker bunalımı, Şeker
Fabrikalarının Tesisini Teşvik Hakkında Kanun Layihası, Zenith Şirketi
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası
3
ABSTRACT
During the First World War, with long-range, exhausting and didactic effects
on economies and societies were created with the conditions of war economy, the
economic policies become adapted in war years was the most important factor for
the policy period after war. The First World War created struggle atmosphere in the
front and Ottoman land like other fighting countries; especially in feeding subjects,
insolvable problems appeared one of them was sugar crisis. Sugar especially
Ottoman Empire withdrowed into European capitalist sistem since 19th century,
sugar has been one of the importation consumer goods having the most impression
on Ottoman balance of trade.
Until starting the First World War, Ottoman Empire’s sugar demand was
mostly taken with importation from Austria. However, during the First World War,
Germany, Austria-Hungary Empire and Balkan Countries were separated from
international and the trade link between ottoman Empire and Austria broke off in the
first years oft the war. On the other hand, beet fields and sugar factories were in the
area of war, because in European countries being beet sugar’s exports during the war
villagers and workers joined the army. This condition reduced the production of
sugar, beet sugar grower had to reduce production capacity because there wasn’t any
exportation area in some countries. Thus, under the objective conditions were
created with war economy. It was inescapable that the price of sugar went into a
great increase tend Union and Progress goverments had to struggle against not only
the increase of sugar price but also the scarcity of sugar and speculation problems.
Because of these reasons, the encouragement of beet cultivation and sugar industry
was accepted as a national mission by both Young Turks during the war years and
Kemalists in Early Republic years.
4 Ergül BALLI
As a result essence, the Union and Progress government's sugar policy,
especially during the years of the First World War has shaped and implemented in
the Early Republic of the essence of the sugar policy has been determined.
Key Words : national economy, beet cultivation, sugar crisis, The Resolution
Law on Promoting the Establishment of Sugar Factory, Zenith Company
* Öğr. Gör., T.C. Gedik Üniversitesi, Gedik MYO, Sülüntepe Mh. Yunus Emre Cd. No: 1/1 34913 Şeyhli
Pendik / İstanbul [email protected]
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası
5
1. GİRİŞ
Osmanlı Devleti, Avrupa kapitalizmine eklemlendiği on dokuzuncu yüzyılın
ikinci yarısı boyunca yerli üretim sahalarını kapitülasyonların himayesi altındaki
yabancılar ile komprador nitelikli gayrimüslim burjuvazinin rekabetine açtığından
yüzyılın geri kalanında bazı imalat alanlarında iktisaden çöküş bazılarında ise bir
gerileme ile karşılaşmıştı. Klasik liberalizmin koruması altında bulunan Avrupalı
üreticilerin rekabetiyle mücadele edemeyen Osmanlı, bir süre sonra Avrupa sanayi
mallarının en önemli müşterilerinden biri haline gelirken karşılığında Avrupa
sanayileri için hammadde ve tarımsal emtia ihraç eden, temel tüketim maddeleri
açısından iktisaden dışa bağımlı bir tarım ülkesi olmuştu. Birinci Dünya Savaşı’nın
patlak vermesiyle birlikte ticaret kanalları kapanmış; söz konusu ithal tüketim
maddelerinde kıtlıklar yaşanmaya başlamıştı. Savaş ekonomisi koşullarıyla
mücadele etmek zorunda kalan dönemin hükümetleri ise iaşe konusunda yaşanan bu
darboğazı, ithal Avrupa malı yerine tüketime dönük yerli mallarının üretilmesi ve
tüketimi ithalat yerine yerli üretimle karşılayan ulusal bir pazar ekonomisinin
yaratılması için bir fırsata çevirmeyi planlamıştı.
Bu çalışmanın amacı, Birinci Dünya Savaşı yıllarında İttihat ve Terakki
hükümetlerince uygulanan milli iktisat politikası ile ulusal pazar yaratma hedefinin
bir yansıması olarak benimsenmiş olan şeker politikasını ayrıntılı biçimde analiz
ederek bu politika ile savaş sonrası dönemde erken Cumhuriyet yıllarında uygulanan
yerli şeker üretimini teşvik politikası arasındaki sürekliliği ortaya koymaktır.
Savaş yıllarında yerli şeker üretiminin teşviki için İttihat ve Terakki tarafından
alınan iktisadi, idari ve hukuki tedbirlerin incelenmesine yönelik olan
çalışmamamızın önemi, Cihan Harbi’nin Osmanlı ekonomik ve sosyal hayatında
yarattığı etkilere dair var olan boşluğun doldurulmasına katkı sağlamaktır.
Araştırma, T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Mebusan Zabıt Cerideleri ile
dönemin süreli yayınlarından elde edilen verilerle desteklenmiştir.
6 Ergül BALLI
Çalışmada öncelikle kamış ve pancar şekerinin tarihçesinden bahsedilerek
Avrupa şeker sanayinin gelişim çizgisi genel hatlarıyla ortaya konmuştur. Ardından
Avrupalı pancar şekeri üreticileri arasında yaşanan yoğun rekabet karşısında
Osmanlı’nın yerli şeker üretme imkanı/imkansızlığı üzerinde durularak İttihat ve
Terakki’nin iktidara gelmesinden önce Osmanlı’da şeker üretim çabalarının niteliği
hakkında genel bir fikir verilmiştir. Bunu takiben Birinci Dünya Savaşı’nın
çıkmasıyla birlikte iaşe kaygısıyla hareket eden merkezi devletin savaşın yarattığı
zorlayıcı koşullar altında şekillenen şeker politikası hakkında bilgi verilerek şeker
meselesinin dönemin yazılı basınına nasıl yansıdığı tartışılmıştır. Son olarak sonuç
ve değerlendirme bölümünde ise İttihat ve Terakki hükümetlerinin yerli şeker
sanayini kurmaya yönelik çabalarının bıraktığı mirasın Cumhuriyet döneminde
tarıma dayalı sanayileşmenin en belirgin örneğini oluşturan şeker politikasını nasıl
şekillendirdiğine değinilerek genel bir değerlendirme yapılmıştır.
2. ŞEKER TARİHİ VE AVRUPA ŞEKER SANAYİNİN GELİŞİMİ
Dünyada ve Avrupa’da tüketiciler tatlı ihtiyaçlarını uzun yıllar boyunca
meyve, bal ve faklı ilkel şuruplardan karşılamışlardır. Şeker, takriben bin yıl önce
ilk defa Hintliler tarafından oldukça ilkel bir tarzda kamıştan elde edilmiştir.
Avrupalı tüketicilerin esas şeker bitkisi olan kamıştan elde edilen şekerle tanışması,
Büyük İskender’in doğu seferinden dönüşte şekeri Batı’ya getirmesiyle olmuştur.
Avrupa’da uzun yıllar lüks bir tüketim maddesi olan şekerin tüketiminin
yaygınlaşmasında ise Haçlı Seferlerinden dönenlerin rolü büyük olmuştur.
Avrupa’da şeker tüketiminin artması ancak Amerika’dan düşük fiyatlı ve bol
miktarda kamış şekeri ithal edilmesi sayesinde olmuştu. On yedinci asırda kahve ve
çay tüketiminin genişlemesiyle birlikte Avrupa’nın şeker ithalatı daha da arttı.1
Öte yandan Avrupa’nın şeker ithalatı sebebiyle dış dünyaya gönderdiği değerli
madenler dönemim iktisadi felsefe ve pratiği olan merkantilizmle çelişiyordu.
Merkantilist savaş düşüncesi ve endişeleriyle, başka bir deyişle savaş zamanında 1 Refii Şükrü Suvla, “Bugünkü Harp Karşısında Dünyada ve Türkiyede Şeker Meselesi”, İktisat Fakültesi Mecmuası, Cilt. 2, 1940-1941, s. 472-473.
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası
7
ticaret kanallarının kapanması korkusuyla hareket eden Avrupa açısından
bakıldığında, şekerin yerli bir bitkiden elde edilmesi elzemdi. Bitki ve kimya
uzmanlarının da yardımıyla yerli mahsulden şeker üretme çabası olumlu sonuç
vermiş ve on sekizinci yüzyılın sonlarına doğru şeker, pancardan elde edilir olmuştu.
Görüldüğü üzere savaş tehlikesi ve mali politikalar, pancar şekeri sanayinin
Avrupa’da kurulması ve tutunması için gerekli şartları tesis etmişti.2
Pancara dayalı şeker sanayinin gelişmesi ve şeker üretiminin artmasında
Fransa’nın, sanayileşen İngiltere ile rekabette bir de ekonomik silahla mücadele
etmeyi denemesi ve 1806-1814 yılları arasında İngiltere’ye karşı kıta ablukası
uygulaması da etkili olmuştur. Napolyon’un baskısı sonucu Fransız güdümündeki
Rusya, Avusturya, İspanya, Hollanda, İtalya, Prusya gibi Avrupa ülkelerinin bir ada
ülkesi olan İngiltere’nin Avrupa’ya olan ticaretine karşı ambargo uygulaması sonucu
sömürgeleri vasıtasıyla kamış şekeri satan İngiltere, Avrupa pazarını kaybetmişti.
Avrupa piyasasında pek çok emtia gibi kamış şekerinde de bir kıtlık yaşanmaya
başlamıştı. Bu koşullarda deniz aşırı ülkelerden kamış şekeri ithal edemeyen
Avrupa’da devletin teşvikiyle şeker pancarı tarımı ve şeker sanayi büyük ilerlemeler
kaydedilmişti. 1815 yılında Napolyon rejiminin son bulmasıyla abluka kalkmış ve
Avrupa’ya kamış şekeri akmış; pancar şekeri tarımı ve sanayisi önemini
kaybetmişti.3
Şekere dair bu kısa tarihçe göstermektedir ki, şeker meselesi sadece iktisadi-
teknik değil siyasi yönleri de olan bir meseledir. Barış zamanında uluslararası ticaret
kanalları açık olduğundan asıl şeker olan kamış şekerinin ithalatı rahatlıkla
gerçekleştirilebilir. Fakat savaş zamanında ticaret yollarının kapanması ya da
ülkelerin birbirine ambargo uygulaması neticesinde barış zamanında olduğu gibi
kolay biçimde kamış şekeri ithal edilemez. Bu durumun bilincinde olan hükümetler
ise özellikle on dokuzuncu yüzyılla birlikte pancara dayalı şekeri sanayilerini
kurmayı milli bir vazife olarak benimsemişler; pancar şekerini savaş zamanında
2 Suvla, a. g. m., s. 473. 3 Suvla, a. g. m., s. 474.
8 Ergül BALLI
kullanılabilecek iktisadi bir silah olarak görmüşlerdir. Başka bir deyişle pancar
şekeri, kendi kendine yeterliliğin bir göstergesi olmuştur.
1825/1830 senelerinden itibaren Avrupa’da pancar şekeri üretimi tekrar arttı.
On dokuzuncu yüzyıldaki genişletici maliye politikaları dolayısıyla kamu
harcamalarının finansmanı için ek kaynaklar arayan Avrupa ülkeleri, mali kaygılarla
ithal kamış şekeri üzerinden ağır gümrük vergisi alınca iç piyasadaki pancar şekeri
üretimi için mükemmel bir korumacılık siyaseti uygulamış oldular.4
Avrupa ülkeleri yaptıkları hukuki düzenlemelerle, nakdi mükâfat yani prim
sistemini getirmişti. Prim sistemi Rusya ve Belçika’da üretim üzerine, Almanya ve
Avusturya’da ihracat üzerine, Fransa’da ise hem üretim hem de ihracat üzerine
uygulanıyordu. Bu sistemle Avrupalı üreticilerin asıl gayesi, yerli pancar şekeri
üretimini teşvik etmek, iç tüketimi azaltıp dış tüketimi ve ihracatı arttırmaktı. Pancar
şekerinin fiyatı alınan tüketim vergileriyle suni biçimde yükseltildiği için şeker
fabrikatörlerine ödenen primleri, ödediği vergilerle finanse eden Avrupalı
tüketiciler, ürettikleri şekeri satın alacak güce sahip olamıyorlardı. Avrupa’da şeker
meselesinde gaye, artık üretmek değil dünya pazarlarına satmaktı. “Servet-i
Fünun”da yazan Mehmet Cavit Bey’e göre, Avrupa’da ihracat için üretim
yapıldığından İngiltere’ye göre şekeri çok yüksek fiyattan tüketen Almanya, Fransa
ve Avusturya’daki tüketicilerin refahı birkaç şeker fabrikatörünün lehine
azalıyordu.5
Şeker sektörü, Almanya ve Avusturya’da karteller yani büyük sendikalar
sayesinde, Fransa’da ise hükümetin verdiği primlerden ötürü güvence altındaydı.
Hükümetlerin milli pancar şekeri sanayilerini korumak için yaptıkları harcama
muazzam boyutlara yükselmiş ve toplumun sosyo-ekonomik refahını arttırmak
yerine şeker fabrikatörlerini zengin etmişti. Bu ülkelerde iç tüketim, şeker arzına
4 Suvla, a. g. m., s. 474-475. 5 Mehmed Cavid, “Şekercilik ve Şeker Buhranı”, Servet-i Fünun, Cilt. 22, Sayı. 561, 10 Kanunisani 1317 (23 Ocak 1902), s. 236-237.
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası
9
intibak edemiyordu.6 1893 yılının ilk yarısına gelindiğinde Avrupa genelinde
üretilen şeker miktarı 3.841.000 tonilatoya ulaşmıştı.7 Tablo 2’den de anlaşılacağı
üzere yirminci yüzyılda Batı ve Merkezi Avrupa’da pancar şekeri arzı, tüketim
talebinin oldukça üzerine çıktı ve pancar şekeri arz fazlası, mücadele edilmesi
gereken bir sorun haline geldi.
Öte yandan 1898-1899 yıllarında ABD ile İspanya arasında çıkan savaş kamış
şekeri ile pancar şekeri arasındaki rekabeti, kamış şekeri lehine değiştirdi. Çünkü
İspanya’nın savaşı kaybetmesiyle birlikte İspanya’nın iktisadi ve siyasi denetimi
altında olan Filipin, Küba, Portoriko ve Havai, ABD’nin nüfuz alanına girdi.
ABD’nin bol sermaye ve yüksek teknolojisi sayesinde buralarda büyük şeker
plantasyonları8 tesis edildi ve yirminci yüzyıla girerken kamış şekerinin üretim
alanları genişlemiş oldu.
Pancar şekerindeki arz fazlasının çok büyük bir kısmı İngiltere’ye ihraç
edildiğinden Avrupalı üreticiler, bu en büyük müşteriyi paylaşmakla meşgullerdi.
Öte yandan İtalya, İspanya ve Romanya gibi ülkelerin de bu kârlı emtiadan
yararlanmak için şeker fabrikaları açmaya yönelik girişimleri, yeni müşteri bulmak
bir yana İngiltere dışındaki müşterilerin de kaybedilmesi anlamına geliyordu. Tablo
2’de görüldüğü üzere arz fazlası devasa boyutlara ulaşmıştı. Avrupalı şeker
üreticilerinin en büyük korkusu, İngiltere’nin ABD’yi takip ederek Avrupa’dan ithal
ettiği şekere Avrupalı hükümetlerin şeker fabrikatörlerine ödediği ihracat primlerine
karşılık olmak üzere ağır bir gümrük vergisi uygulamasıydı. Bu sebeple Avrupa
pancar şekerciliğinin geleceğini tartışmak ve İngiltere’yi ithal şekere ağır vergi
6 Mehmed Cavid, a. g. m., s. 238. 7 Servet-i Fünun, “Almanya Şeker Fabrikalarında Şeker İmalatı”, Cilt. 6, Sayı. 153, 3 Şubat 1309 (15 Şubat 1894), s. 368. 8 Plantasyon, en başlarda köle emeğiyle, köleliğin kaldırılmasının ardından niteliksiz ya da yarı nitelikli denebilecek ücretli tarım işçileriyle şeker kamışı, kakao, çay, pamuk, tütün vs. gibi ihracata yönelik tarım ürünlerinin üretildiği büyük çiftliklerdir. Bu devasa boyuttaki tarım işletmelerinde üreticinin tüketmesi için değil dış dünyadaki tüketiciler için üretim yapılır.
10 Ergül BALLI
uygulamaktan vazgeçirmek için yedinci defa olarak uluslararası bir şeker konferansı
toplanmasını talep etmişlerdi.9
Tablo 1: 1901-1902 Senesinde Şeker Üretim ve Tüketim Düzeyi (tonilato)
Ülkeler Üretim
Miktarı
Tüketim
Miktarı
Arz Fazlası Talep Fazlası
Almanya 2.130.000 850.000 1.280.000 -
Avusturya 1.220.000 400.000 820.000 -
Fransa 1.100.000 450.000 650.000 -
Belçika 330.000 70.000 260.000 -
Hollanda 190.000 75.000 115.000 -
Diğer* 400.000 983.000** - 583.000***
Toplam 5.370.000 2.828.000 3.125.000**** 583.000
*İngiltere haricindeki diğer ülkeler kastedilmektedir. Önemli bir şeker üreticisi olan
Rusya neredeyse ürettiğinin tamamını tüketmektedir.
**Osmanlıca makalede bu sayı 983 tonilato olarak okunmuştur. Fakat metnin anlam
bütünlüğü açısından değerlendirildiğinde tabloda 983.000 tonilato olarak
gösterilmiştir.
*** İthalat talebini gösteren bu sayı Osmanlıca makalede 48. 000 tonilato olarak
okunmuştur.
9 Mehmed Cavid, a. g. m., s. 238-239.
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası
11
****İhracat arzını gösteren bu sayı Osmanlıca makalede 2.870.000 tonilato olarak
gösterilmiştir.
Kaynak: Mehmed Cavid’in Servet-i Fünun’da yayımlanan makalesindeki verilerden
yararlanılarak tarafımızca hazırlanmıştır. Mehmed Cavid, “Şekercilik ve Şeker
Buhranı”, Servet-i Fünun, Cilt. 22, Sayı. 561, 10 Kanunisani 1317 (23 Ocak 1902),
s. 238.
1902 yılında düzenlenen uluslararası şeker konferansında pancar şekeri
üreticisi olan ülkelerin ihracata verdikleri primlerin kaldırılması karara bağlandı.10
Bu karar pancar şekeri üreticisi olan Avrupalı ülkeler arasındaki rekabeti iyice
arttırmıştı. Osmanlı da büyük bir tüketici olduğu için Avrupalı üreticiler arasında
Osmanlı pazarına hakim olabilmek adına kıyasıya bir rekabet vardı.11 Şekerde arz
bolluğunun yaşandığı ve üreticiler arasındaki rekabetin bu derece yoğunlaştığı bir
konjonktürde, Osmanlı gibi büyük bir Avrupa şekeri müşterisinin korumacı gümrük
politikası uygulama iktidarından yoksun olduğundan kendi yerli şeker sanayini
geliştirmesi imkan dahilinde değildi. Ama yine de bu yönde girişimler yok değildi.
3. İTTİHAT VE TERAKKİ İKTİDARI ÖNCESİNDE YERLİ ŞEKER
ÜRETMEYE YÖNELİK GİRİŞİMLER
Avrupa şeker sanayinin gelişimine paralel olarak Osmanlıda da yerli şeker
üretimini arttırmaya yönelik çabalar, esasen II. Meşrutiyet’in ilanından önce
başlamıştı. Osmanlı ülkesinde şeker fabrikalarının kurulması ve şeker sanayinin
gelişmesi için bir taraftan bazı kişilere imtiyazlar verilirken diğer taraftan şekerin
hammaddesi olan şeker pancarı ve şeker kamışı tarımının önemini anlatan yayınlara
ve propaganda faaliyetlerine girişilmişti.12 Ziraat Nezareti 1893 yılı boyunca Aydın
vilayetinde şeker kamışı tohumları dağıtmıştı. 1898 yılında, Konya vilayeti kendi
çiftçileri için şeker kamışı tohumları talep etmişti. Bu çabalar, şeker pancarı ve şeker
10 Suvla, a. g. m., s. 475-476. 11 Mehmet Karayaman, “Atatürk Döneminde Şeker Sanayi ve İzlenen Politikalar”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, sy. 82, Mart 2012, s. 55. 12 Mehmet Karayaman, “Osmanlı Devleti’nde Şeker Fabrikası Kurma Teşebbüsleri”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt. 25, sy. 1, (Temmuz 2010), s. 299-300.
12 Ergül BALLI
kamışı tarımının yaygınlaştırılması için iklimi müsait olan bölgelerde deneme
üretimlerinin yapıldığına işaret etmektedir. İlaveten 1900 yılında yapılan hukuki bir
düzenlemeyle hem pancar hem de kamış tarımıyla uğraşacak olanlara on yıllık bir
öşür muafiyeti tanınmıştı. Fakat şeker fabrikalarının yokluğunda pancar ve kamış
tarımının yaygınlaşmasını beklemek rasyonel değildi. Bu sebeple Adana bölgesinde
kurulması tasarlanan bir şeker işleme fabrikası için gümrüksüz makine ithal
edilebileceği karara bağlanmıştı.13
Bununla birlikte 1838 ile 1898 yılları arasında çoğunlukla Osmanlı yüksek
bürokrasisi ile Osmanlı tebaası gayrimüslimler tarafından, şeker fabrikası açma
imtiyazı elde etmek için başvurularda bulunulmuştu. Şeker fabrikası inşasını
gerçekleştirmek ve diğer teşvik tedbirlerinden yararlanmak isteyenlere 10-20 yıllık
imtiyaz sürelerini içeren ruhsatlar tahsis edilmişti.14 Elde edilen bu imtiyazlar, ruhsat
sahiplerinin fabrikalarını kuracakları vilayetlerde imtiyaz süresi boyunca bir tekel
oluşturmalarını sağlıyordu.
Belirtmek gerekir ki, II. Meşrutiyet öncesinde şeker fabrikası kurulmasına
yönelik imtiyaz talebinde bulunanların büyük bir kısmında, şeker pancarı ve kamışı
tarımına dayalı şeker sanayi kurmak yerine, yabancı ülkelerden gümrüksüz şeker
şurubu ithal edip bu girdiyi işlemek ve iç piyasaya ithal girdiden üretilen yerli şekeri
dahili gümrükten bağışık olarak yani vergisiz satmak amacı ön plandaydı. Bu
sebeple imtiyaz talebinde bulunan girişimciler genelde fabrikalarını şeker pancarı ve
kamışı tarımına müsait olan yerlerde değil de İstanbul ve çevresinde kurmakta ısrar
ediyorlardı. Ayrıca olumsuz hava ve toprak koşulları dolayısıyla pancar ve kamış
üretiminde bir azalış yaşanırsa, ithal edilecek şeker hammaddesinden gümrük vergisi
alınmamasına yönelik maddeleri imtiyaznamelerine eklettirmeyi ihmal
etmiyorlardı.15 Yine de pancar ve kamış tarımı ile şeker üretimini geliştirmeye ve
13 Quataert, Anadolu’da Osmanlı Reformu ve Tarım (1876-1908), Nilay Özok Gündoğan ve Azat Zana Gündoğan (çev.), İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2008, s. 253-254. 14 Karayaman, Osmanlı Devleti’nde Şeker Fabrikası Kurma Teşebbüsleri, s. 301-312. 15 Kaarayaman, Osmanlı Devleti’nde Şeker fabrikası Kurma Teşebbüsleri, s. 315-316.
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası
13
şeker farikası açmaya yönelik tüm bu çabalar sonuçsuz kaldığından Osmanlı tüm
şeker talebini, ithalat yoluyla karşılamak zorunda kalmıştı.
II. Meşrutiyet öncesinde Osmanlı hükümetlerinin şeker üretimine aktif
biçimde müdahale etme konusundaki başarısızlığı önemli bir noktaya; Osmanlı’nın
tarım politikasının odağı ve yoğunluğu ile Avrupalıların çıkarları arasında bir
bağıntının olduğuna işaret eder. Şöyle ki, yukarıda ayrıntılı biçimde görüldüğü
üzere, Avrupa’nın yerli pancar şekeri için Osmanlı İmparatorluğunu, büyük bir
tüketim pazarı olarak elinde tutması elzemdi. Osmanlı topraklarında şeker
üretiminin genişlemesi, Avusturya, Fransa ve Rusya’dan yapılan şeker ithalatının
azalarak bu büyük pazarın kaybedilmesi anlamına geldiği için Avrupalıların çıkarı
gereği, Osmanlı pancar/kamış tarımı ve şeker üretiminin desteklenmesi kesinlikle
rasyonel değildi. Başka bir deyişle yabancıların ekonomik tavsiyelerine fazlasıyla
itibar edilen ve Avrupa pazarı olmuş bu ekonomide, Avrupalıların bir malın
üretimini teşvik etme konusundaki ilgisizliği ister istemez şeker meselesinin
niteliğini tayin ediyordu.
4. İTTİHAT VE TERAKKİ’NİN SAVAŞ YILLARINDA PANCAR TARIMI
VE ŞEKER ÜRETİMİNE YÖNELİK POLİTİKASI
Geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet yıllarında ithalatta dışa bağımlılığın en fazla
olduğu ürünlerden biri de şekerdi. 1908-1913 yılları arasında tekstil emtiasından
sonra ithalattaki payı en yüksek olan tüketim maddesiydi.16 Şekerin hammaddesi
olan pancar ve kamış tarımının yaygınlaştırılması için ülke ikliminin müsait olduğu
tespit edilince, ithal bağımlılığından kurtulabilmek adına hem pancar ve kamış
tarımının hem de şeker üretiminin teşviki yönündeki çabalar erken Cumhuriyet
yıllarında somut sonuçlarını vermişti. Fakat tarıma dayalı bir endüstri olan şeker
16 Toplam ithalat içindeki payı 1908, 1909, 1910, 1911, 1912 ve 1913 yıllarında sırasıyla %8.4, %8.8, %8.4, %7.2 ve %6.5’ti. Şeker ithalatının toplam değeri sırasıyla 2.621.598 lira, 3.045.407 lira, 3. 573.200 lira, 3.258.731 lira ve 2.730.304 liraydı. Bkz. 19. Yüzyılda Osmanlı Dış Ticareti, Şevket Pamuk (hzl.), DİE, Tarihi İstatistikler Dizisi, Cilt 1, Ankara, 2003, s. 52.
14 Ergül BALLI
sorununun farkına varılması ve çözümünde ithal ikameci eğilimlerin ön plana
çıkmasını Cumhuriyet yıllarına hasretmek yanlış olacaktır.
Cumhuriyet yılları öncesinde özellikle Birinci Dünya Savaşı’nın doğurduğu iaşe
sıkıntısı sebebiyle İttihat ve Terakki hükümetleri tarafından şeker meselesi
ciddiyetle ele alınmış; dönemin süreli yayınlarında yer alan makalelerde şeker
fabrikası kurma ve şeker üretme olanağı tartışılmış hatta Osmanlı ülkesinde şeker
fabrikalarının kurulmasını teşvik etmek amacıyla bir kanun tasarısı bile
hazırlanmıştı.
İttihat ve Terakki hükümetlerinin II. Meşrutiyet öncesi döneme kıyasla şeker
meselesine dair getirmiş olduğu yeni zihniyetin özü, yerli şeker üretimine yönelik
girişimlerin merkezi devlet tarafından aktif biçimde desteklenmesi şeklindeydi.
Meşrutiyet öncesi dönemde ise yerli şeker üretimine yönelik çabalar, daha önce
görüldüğü üzere, daha ziyade girişimci ruha sahip bireylerin şeker fabrikası imtiyaz
talebi için devlete başvurmaları ve başvurularının değerlendirilmesi şeklinde
gerçekleşiyordu.
Esasında Osmanlı toprakları –kurak iklimli arazi ve çöller hariç- şeker kamışı
özellikle de şeker pancarı tarımına oldukça elverişliydi. Hatta güneşli günler Avrupa
iklimine göre daha fazla olduğu için tıpkı Romanya ve Bulgaristan’da olduğu gibi
şeker pancarı, Belçika, Fransa ve hatta Almanya şeker pancarlarından daha tatlı17
oluyordu.18 Fakat yerli pancar veya kamış tarımının yaygınlaşması ve şeker
üretiminin genişlemesinin önünde önemli engeller vardı. Öncelikle şeker üretimi son
derece emek-yoğundu ve Osmanlı ekonomisi işgücü sıkıntısı çekmekteydi. Üstelik
şeker üretimine yönelik teşvik tasarılarının başarılı olabilmesi için şeker
fabrikalarının mutlak surette pancar veya kamış tarlalarının yakınında tesis edilmesi
17 Fabrikatörün köylüden satın aldığı pancara biçtiği fiyatı, pancarın içerdiği şekere göre belirlenir. Bkz. Servet-i Fünun, “Almanya’da Şeker Pancarı ve Kimyager Kadınlar”, Cilt. 33, Sayı. 841, 24 Mayıs 1323 (6 Haziran 1907), s. 144. 18 Özellikle Bursa, Mihaliç, Kirmasti, Adapazarı ovaları, İzmit’in meyilli toprakları, Erzurum, Mamüretülaziz yayları, Rumeli, Edirne, Kırkkilise (Kırklareli) ve Çatalca sancaklarının eğimli arazisinde pancar yetiştirmek mümkündü. Bkz. Suad Nuri, “Pancar Ziraati ve Şeker Sanayi”, Edebiyat-ı Umumiyye Mecmuası, Cilt. 1, Sene. 1, Numero. 20, 23 Cemaziyelevvel 1335 (17 Mart 1917), s. 346-347.
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası
15
gerekiyordu. Aksi halde pancar veya kamışı bozulmadan tarladan fabrikaya taşımak
çok zordu. Pancar veya bazı hallerde kamış tarımının yaygınlaşmasının önündeki
engellerden biri de, toprak ve iklim koşullarının elverişli olmasına rağmen bu
tarımsal emtiaların yerine çok daha kârlı olan ürünlerin ekiminin tercih edilmiş
olmasıydı. Mesela Çukurova bölgesi kamış tarımına son derece müsait olmasına19
rağmen şeker kamışı tarımı, pamuk tarımıyla rekabet edemiyor; kamış üretim
alanlarını genişletmek mümkün olmuyordu.
İttihat ve Terakki hükümeti, savaş başlamadan hemen önce henüz şeker
buhranı kendini göstermezden evvel şeker meselesini çözmenin ancak yerli şeker
sanayini geliştirmek suretiyle olacağını kavramıştı.20 Rüsumat İdare-i
Umumiyesi’nn 1326 (1910/1911) senesine dair istatistiklerine göre her sene 200.000
tonilatodan fazla şeker ithal ediliyordu. Bunun parasal karşılığı 3.500.000 liraya
denk geliyordu.21 Görüldüğü üzere şeker ithalatı dolayısıyla harcanan önemli
miktarda paranın içerde alıkonulması için ithalatın ikame edilmesi gerekiyordu. Bu
maksatla Erzurum vilayetinde bir miktar şeker pancarı tohumu ile pancar üretilmiş
ve analiz edilmek üzere Paris’e gönderilmişti. Tahlil sonuçlarına göre üretilen
pancarlarda %18’den fazla şeker bulunduğu anlaşıldı.22 Vilayetten gelen sonuçların
olumlu olmasından mütevellid hükümet, 1912 senesine doğru Erzurum’da 80.000
lira sermayeli bir fabrikanın kurulmasını tasarlar hale geldi. Oysa şeker üretimi
yoğun sermaye gerektiriyordu. Bunun farkında olan merkezi hükümet, yerel
19İçtihad, “Adana Şeker Kamışı”, Cilt. 23. Sene, Sayı. 247, 1 Mayıs 1928, s. 4715. Meşrutiyet öncesi dönemde Adana bölgesinde şeker kamışı ve pancarı ekimi yapacak olanlara 10 yıllık bir vergi muafiyeti tanınmıştı. Bkz. Bülent Varlık, Emperyalizmin Çukurova’ya Girişi, Ankara: Tüm İktisatçılar Birliği Yayınları, 1977, s. 44. 20 Sanayileşmenin ve büyük sanayi tesisleri açmanın önemini kavramış olan İttihat ve Terakki hükümeti, Osmanlı ekonomisinde Avrupa sanayi ile rekabet edebilecek büyük fabrikaların kurulmasını teşvik etmek amacıyla 1913 yılında Teşvik-i Sanayi Kanun-ı Muvakkatı’nın yürürlüğe girmesini sağlamıştı. Muvakkat kanunda geçen kolaylıklardan kapitülasyonlar dolayısıyla yabancılar da Osmanlı tebaasıyla aynı ölçüde yararlanabiliyorlardı. Fakat Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte kapitülasyonlar tek taraflı olarak kaldırılınca ilgili muvakkat kanunun yabancılara yönelik 6. maddesi de değiştirildi ve kanunun tanıdığı kolaylıklardan yararlanma hakkı sadece Osmanlı tebaası ve anonim şirketlerine hasredildi. Bkz. A. Gündüz Ökçün, “Teşvik-i Sanayi Kanun-ı Muvakkatı, 1913”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt. 30, 1975, s. 28-30. 21 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4160/311987, 2 nolu vesika. 22 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4160/311987, 3 nolu vesika.
16 Ergül BALLI
yetkililere vilayetin önde gelen zenginlerinin bu sermayenin ne kadarına
katılabileceğini sorarak finansman olanakları yaratmaya çalışıyordu. Benzer şekilde
Erzincan’da da 2.000 lira sermaye ile bir bakkaliye dükkanı açılmıştı. Başka bir
şirketin de emtia alışverişi yapmak üzere açılması kararlaştırılmıştı. Konu hakkında
bilgi veren Erzurum Valisi, bu şirketlerin tahsis edeceği beş on bin liralık bir
sermaye ile şeker fabrikası gibi büyük bir müessesenin açılmasının imkan dahilinde
olmadığını belirtiyordu.23
Anlaşılan o ki, pancar tarımına yönelik Erzurum’daki çabaların olumlu sonuç
vermesi üzerine 1914 yılının başlarında nerelerde ve ne gibi durum ve şartlar altında
şeker fabrikası açmanın mümkün olabileceğini araştırmak üzere bir komisyon
oluşturulmasına karar verilmişti. Komisyonun görüşüne24 göre pancar tarımı ve
şeker üretme kabiliyeti bakımından Osmanlı topraklarının birbirinden farklıydı.
Birinci derecede Bitlis, Van, Erzurum, Sivas, Konya, Ankara, Kastamonu, Suriye,
Kosova, Manastır, İşkodra vilayetleri ikinci derecede ise Edirne, Hüdavendigar,
Aydın, Mamuretülaziz vilayetleri pancar yetiştirmeye ve şeker fabrikası kurmaya
müsaitti.25 Öte yandan şeker üretilen ülkelerde bu üretim sahasının gelişerek devam
etmesi için devlet tarafından çeşitli yardım ve teşviklerde bulunuluyordu. Alınan
tedbirlerden biri üreticileri korumak için himaye resmi başka bir deyişle gümrük
vergisi uygulanmasıydı ki, Osmanlı Devleti’nin Avrupa hükümetlerinden bağımsız
23 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dahiliye Nezareti İdare Evrakı, 99/9. 24 Sanayi Müdür-i Umumisi tarafından hazırlanarak araştırılması için komisyona teklif edilen 5 soru vardı: 1-Şeker fabrikalarının kurulması için lazım olan pancarın yetiştirilmesine uygun olan arazi ve iklim koşulları genel olarak nelerdir? 2-Şeker fabrikalarının kurulması için gerekli olan malzeme ve makinelerle mahsulün nakliyesine mahsus araçların varlık ve niteliği dikkate alındığında Memalik-i Osmaniye’nin nereleri şeker pancarı ziraatine uygundur? 3-Şeker fabrikaları için gerekli olan kuruluş masrafı ve sermaye miktarı ne kadardır? 4- Şekerin üretim masrafıyla tüketim miktarı karşılaştırıldığında özel bir yardım olmadan Memalik-i Osmaniye’de şeker fabrikası kurulabilir mi yoksa hükümet tarafından verilecek ikramiye veya tekel hakkına muhtaç mıdır? 5-İkramiye ve tekel hakkı verilecekse müteşebbislerin ciddiyet ve başarısı için ne gibi nitelikler ve şartlar aranmalıdır? Bu soruların cevaplarını içeren komisyon raporunun tamamı için bkz. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4160/311987, 2 nolu vesika. 25 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4160/311987, 2 nolu vesika.
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası
17
bir biçimde gümrük politikası benimsemesi kapitülasyonlardan ötürü mümkün
olamadığından bu yöntemle şeker üretimi teşvik edilemezdi. İkinci teşvik yöntemi
ise şeker üreticilerine Avrupalı hükümetlerin yaptığı gibi ikramiye vermekti. Fakat
Avrupalı alacaklıların on dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinden beri Osmanlı
maliyesi üzerinde kurdukları baskı ve kontrol neticesinde ikramiye usulünün
uygulanması da mümkün olamıyordu. Üstelik böyle bir teşvik tedbirinin alınması
halinde Avrupalı üreticiler rekabet şartlarını zorlaştırarak şeker fiyatını düşürür,
ithalatı ucuzlatabilirlerdi. Zaten İttihat ve Terakki hükümetlerinin en sık karşılaştığı
mali açmaz buydu. Alacaklı Avrupa sermayesinin yarattığı baskı, hükümetin mali
konularda kısa vadeli hareket etmesine ve uzun vadede yarar elde edeceği iktisadi
alanlara finansman sağlayamamasına neden oluyordu. Bu koşullarda Meclis-i
Vükela’nın aldığı karar geriye kalan üçüncü yöntemin yani fabrika kurma
konusunda talip olanlara belli bir süreyle imtiyaz verilmesi şeklindeydi. 26 Buna göre
bu şartlar dahilinde talip araştırmak ve bulunduğunda on beş seneden yirmi beş
seneye kadar imtiyazla şeker fabrikası açılmasını sağlamak üzere hükümet, Ticaret
ve Ziraat Nezareti’ne yetki vermişti.27
Görüldüğü üzere Osmanlı Devleti’nde şeker sanayinin gelişimini engelleyen
en önemli unsur hükümetin, ucuz Avrupa şekeri karşısında yerli şeker sanayini
destekleyecek korumacı bir gümrük politikasından yoksun olmasıydı. Hükümet,
nispeten bağımsız bir gümrük politikası uygulama imkanını ancak Birinci Dünya
Savaşı yıllarında elde ettiği için şeker sanayinin desteklenmesi, İttihat ve
Terakki’nin şeker politikası ya da daha doğru bir deyişle şeker sorununun çözümüne
dair tasarıları da savaş yıllarında şekillenmişti.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında merkezi Avrupa ülkeleri olarak
adlandırabileceğimiz Almanya ve Avusturya-Macaristan ile güneydoğu Avrupa
devletleri başka bir deyişle Balkan ülkelerinin uluslararası ticaretten tecrit edilmeleri
yani yirminci yüzyıldaki Avrupa ablukası, pancar tarımı ve pancar şekeri sanayisi
26 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükela Mazbataları, 175/125. 27 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4160/311987, 1 nolu vesika.
18 Ergül BALLI
bakımından on dokuzuncu yüzyılda Napolyon’un uyguladığı ablukanın aksi
yönünde etkiler yarattı. Savaş sırasında köylülerin ve işçilerin askere alınması
yüzünden pancar tarlaları ile şeker fabrikaları kısmen savaş alanı içinde bulunduğu
için ister istemez üretim azaldı. Pancar şekeri üreticisi bazı ülkeler de ihracat
olanaklarının kalmaması sebebiyle üretim kapasitelerini düşürmek zorunda kaldı.28
Böylelikle savaş ekonomisinin yarattığı nesnel şartlar altında uluslararası
piyasalarda şeker fiyatının muazzam bir artış trendine girmesi kaçınılmaz oldu.
Osmanlı Devleti’nin şeker talebi savaş başlayıncaya kadar büyük ölçüde
Avusturya’dan yapılan ithalatla karşılanıyordu. Savaşla birlikte Sırbistan düşman
ilan edilince Avusturya kanalıyla şeker ithali olanaksız hale geldiğinden, Dedeağaç
üzerinden, Avrupa’nın yeni şeker üreticilerinden biri olan İtalya’dan şeker ithaline
başlandı. Karadeniz’de Osmanlı-Rus çatışmasının başladığı haberi29 duyulur
duyulmaz şekerin fiyatı 24 saat içinde 3,5 kuruştan 10 kuruşa yükselmişti. Bu fiyat
artışı karşısında İstanbul’da Şehremini, şekere narh uygulayarak şeker fiyatını
denetim altına almaya çalışmış; fakat bu uygulama ithalatçı tüccarı mal istiflemeye
ve el altından daha yüksek fiyatla mal satmaya teşvik etmişti. İttihatçıların savaş
yıllarında tüketim mallarında oluşan kıtlıkla mücadele için uyguladığı bir yöntem
olan ve adeta vurgunculuğa dönüşen vagon tahsisi, şeker ithalatı için de kullanılmış
fakat bir türlü yeterli ithalat gerçekleştirilememişti. Savaş devam ederken İtalya’nın
da Osmanlı Devleti’ne karşı savaşa girmesiyle şeker ithalatı iyice çıkmaza girdi.
Şekerin fiyatının daha da yükselmesi üzerine hükümetin çıkardığı bir kanun-ı
muvakkatin verdiği yetkiye dayanarak İstanbul Şehremaneti, tüccarın ve esnafın
saklamış olduğu şekere el koyarak kendisinin saptamış olduğu fiyat üzerinden şekeri
satın aldı; böylelikle şekerin serbest satışını yasaklanmış oldu. Hatta bir aralık şeker
satışı, Şehremaneti tarafından karneye bağlandı. Karne uygulamasının
28 Suvla, a. g. m., s. 476. 29 Bu çatışmanın ittihat ve Terakki üst yönetiminin bilgisi dahilinde olup olmadığına ilişkin Dahiliye Nazırı Talat Paşa’nın görüşleri hakkında bkz. Talat Paşa, Hatıralarım ve Müdafaam, İstanbul: Kaynak Yayınları, 2009, s. 37.
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası
19
kaldırılmasının ardından şekerin kıyyesi30 70 kuruşa kadar yükseldi. Sırbistan’ın
savaşta yenik düşmesi üzerine tekrar Avusturya ile demiryolu bağlantısı kuruldu ve
şeker ithalatına başlandı. Fakat daha önce belirttiğimiz gibi savaşın işgücü, tarla ve
fabrikalar üzerinde yarattığı tahribat Avusturya’da şeker üretimini düşürdüğünden
şeker ithalatı, savaş yılları boyunca büyük ve çözümü meşakkatli bir sorun olmaya
devam etti.31
Şeker melesini bir türlü çözemeyen İttihat ve Terakki, savaşın son yıllarına
doğru bir taraftan şeker ithalatını düzenleyen kararname32 ile şeker ithalatı ve
fiyatını devlet denetimine almaya çalışırken diğer taraftan da pancar tarımı ve şeker
sanayini teşvik etmek için iktisadi, hukuki ve teknik yöntemlere başvurdu. Mesela
Almanya’dan getirilen pancar tohumları ziraat memurlarının görev alanına giren
Anadolu şehirlerinde ektirilmiş ve üretilen pancarlar da analiz edilmesi için
Almanya’ya gönderilmişti.33 Ticaret ve Ziraat Nazırı kendisiyle yapılan bir
mülakatta, şeker üretimi ve işlenmesi için bir Alman uzmanın teknik yardımına
başvurulduğunu belirtiyordu.34
Mart 1917’de Almanlar, Hamburg’daki şeker sendikası adına şeker fabrikası
açma ve işletme imtiyazı elde etmek, Osmanlı topraklarında uygun olan yerlerde
pancar ve kamış yetiştirmek ve şeker fabrikası açmaya elverişli olan yerleri tespit
etmek amacıyla harekete geçmişlerdi. Bu maksatla hareket eden mühendis Osman
Vehbi Bey’le Ticaret ve Ziraat Nezareti arasında imzalanmak üzere bir sözleşme
hazırlanmış ve Meclis-i Vükela tarafından da uygun bulunmuştu.35 Aynı yıl içinde
30 Osmanlı standart ölçüsü olan kıyye, vukiyye veya okka, 400 dirhem veya 1,2828 kg’a eşittir. Daha ayrıntılı bilgi için bkz. Halil İnalcık, “Osmanlı Metrolojisine Giriş”, Eşref Bengi Özbilen (çev.), Türk Dünyası Araştırmaları, sy. 73, Ağustos 1991, s. 28. 31 Zafer Toprak, İttihad – Terakki ve Cihan Harbi – Savaş Ekonomisi ve Türkiye’de Devletçilik (1914-1918), İstanbul: Homer Kitabevi, 1. Basım, 2003, s. 130-131. 32 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükela, 249/118. 33İhsan Abidin (Akıncı), Şeker: Yetirmeden Bitirmeye Kadar, Türkiye-Dış Memleketler, İstanbul: Akşam Matbaası, 1934, s. 41. 34 Ahmad, a. g. e., s. 46. Almanların başta askeri alanda geçerli olmak üzere Osmanlı Devleti üzerindeki nüfuzu hakkında daha fazla bilgi edinmek için bkz. İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu, İstanbul: Timaş Yayınları, 2008. 35 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükela Mazbataları, 207/55.
20 Ergül BALLI
Almanlarla birlikte kurulan Zenith Şirketi tarafından açılması tasarlanan şeker
fabrikası için girişimde bulunulmuş fakat somut bir sonuç elde edilememişti.36
Anlaşılan o ki, Avrupalı üreticilerin arasında sadece Osmanlı Devleti’nin
müttefiki olan Almanya, Osmanlı topraklarında şeker üretilmesi çabasını faal
biçimde destekliyordu. Elbette Almanya’yı bu şekilde davranmaya sevk eden asıl
nokta, Almanya’nın şeker ihraç ettiği müşteriler arasında Osmanlı Devleti’nin
olmamasıydı.37 Zaten İttihat ve Terakki için kapitüler taleplerle gelmediği sürece
yabancı sermaye tarafından yapılacak yatırımlar zararlı görülmüyor; tersine başta
ateşli bir liberalizm savunucusu olan Maliye Bakanı Cavit Bey38 olmak üzere
İttihatçı ekonomi yönetimi, büyük sermaye gerektiren girişimlerde yabancı sermaye
ile işbirliğini fazlasıyla önemsiyordu.39
Öte yandan 1917 yılında Ticaret ve Ziraat Nezareti bünyesinde kurulan İktisat
Meclis-i Âlisi40 uzun bir süredir şeker meselesiyle meşguldü. Bu meseleyle ilgili
esaslar İktisat Meclisi tarafından karara bağlanmış ve projeler hazırlamaya
başlanmıştı. Bu projelere göre her biri 5.000 tondan aşağı şeker üretmemek şartıyla
ülkenin değişik bölgelerinde 40 şeker fabrikası41 açılması planlanıyordu. Hükümet
36 Şeker Sanayi İstatistikleri (1926-1983), Ankara, 1984, s. 5 Aktaran: Karayaman, a. g. m., s. 314. 37Quataert, a. g. e., s. 253-254. 38 Mehmet Cavit Bey hakkında daha fazla bilgi için bkz. Polat Tunçer, İttihatçı Cavit Bey, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2010; ayrıca anıları için bkz. Cavid Bey, Felaket Günleri: Mütareke Devrinin Feci Tarihi 1. Osman Selim Kocahanoğlu(hzl.), İstanbul: Temel Yayınları, 2000; Cavid Bey, Felaket Günleri: Mütareke Devrinin Feci Tarihi 2. Osman Selim Kocahanoğlu(hzl.), İstanbul: Temel Yayınları, 2000. 39 Bu bağlamda 1913 yılının başında Van Valisi ile merkezi hükümet arasında yapılan yazışmalar örnek olarak gösterilebilir. Buna göre Van vilayetinden gönderilen bir tezkirede vilayet dahilinde yabancı sermayeyle bir şeker fabrikasının kurulmasına yönelik ruhsat verilip verilmeyeceği sorulmuştur. İlgili bakanlıklar arasında yapılan yazışmalara göre mesele Sanayi Müdüriyet-i Umumiyesi’ne sorulmuş ve mevcut anlaşmalara göre yabancıların Osmanlı topraklarında ticaret yapabilme ve sınai faaliyette bulunabilmeleri serbest olduğundan herhangi bir imtiyaz ve tekel hakkı talep etmemek ve mahalli menfaate katkıda bulunmak suretiyle yasal düzenlemelere uygun biçimde ruhsat verilebileceği yönünde bir karar çıkmıştır. Bkz. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dahiliye Nezareti İdare Evrakı, 107/45. 40 İktisat Meclis-i Âlisi, ülkenin genel ekonomi politikasını saptamak, geleceğe dönük kararlar almak ve savaş sonrasındaki ekonomi politikalarını belirlemek üzere 1917’de kurulmuş bir danışma meclisiydi. Meclis, bir yıl sonra İaşe Nezareti’ne dönüştü. Bu isim dışında önerilen bir başka isim daha vardı: İktisadiyyat Nezareti (İktisat Bakanlığı) Fakat savaş yıllarının en can alıcı sorunu iaşe olduğu için olsa gerek İaşe Nezareti’nde karar kılındı. Zafer Toprak, bu meclisin Türkiye’deki ilk “planlama” girişimi olarak kabul edilebileceğini belirtir. Bkz. Toprak, İttihat – Terakki ve Cihan Harbi – Savaş Ekonomisi ve Türkiye’de Devletçilik (1914-1918), s. 179-185. 41 İtalikler yazara aittir.
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası
21
fabrikalardan her birine çeşitli kolaylıklar sağlayacak ve belli bir süre zarfında
yardımda bulunacaktı. Hazırlanan projede fabrikaların sermaye hüviyetine de
mutlak surette yer verilmiş ve fabrikaların sermayesinin en azından yarısının milli
sermaye olacağı karara bağlanmıştı. Eğer bu tasarılar gerçekleşirse Osmanlı şeker
talebinin büyük bir kısmı, bu fabrikalarda üretilen şekerle karşılanabilecekti.42
Fakat şeker fabrikaları hakkındaki projenin uygulamaya konulabilmesi için
öncelikle sınai tesisler hakkında sözleşme akdine dair Meclis-i Mebusan’dan izin
alınması gerekiyordu. Bu amaçla Almanların Osmanlı topraklarında şeker fabrikası
kurmak için teşebbüse geçmesinin de etkisiyle şeker fabrikalarının kuruluşunu ve
gelişmesini teşvik etmek amacıyla alınması gereken tedbirler hakkında Ticaret ve
Ziraat Nezareti tarafından Memâliki Osmaniye’de Şeker Fabrikalarının Tesisini
Teşvik Hakkında Kanun Layihası hazırlanarak Mart 1917’de Şura-yı Devlet’e
gönderilmiş; ardından da tasarıyla birlikte fabrika kuracak olanlara bir takım
imtiyazlar tanındığından meselenin mali boyutunun görüşülmesi için tasarı Maliye
Nezareti’ne havale edilmişti. 43 Şubat 1918’de Meclis-i Vükela’da müzakere edilen
kanun tasarısı ve esbab-ı mucibesi44, bir an evvel kanunlaşıp yürürlüğe girmesi için
nihayet 14 Şubat 1918 tarihinde Meclis-i Mebusan’a gönderilmişti.45
Kanun tasarısına göre, şeker fabrikası kuracak olanlara Teşvik-i Sanayi
Kanunu’nda yer alan müsaadeler ve muafiyetlerden başka iç tüketim için
ikramiyeler verilecekti. İkramiyelerin dışında dahili ulaştırma için ücret tarifelerinde
indirim ve kolaylıklar sağlanacaktı. Ticaret ve Ziraat Nezareti, şeker fabrikalarının
Anadolu’nun yüksek yaylarında kurulmasını kararlaştırmıştı. Elbette şeker
fabrikalarının kurulacağı yerlerde pancar tarımının teşvik edilmesi için lazım gelen
tedbirler alınacaktı. Bu bağlamda köylülere pancar tarımına mahsus olmak üzere
avans verilecek; pancar tarımıyla uğraşacak olan üreticilere tohum, tarımsal araç
gereç, gübre vs. dağıtılacaktı. Üreticilere pancar ziraat yöntemlerini öğretmesi için
42 İktisadiyyat Mecmuası, “Şeker Meselesi”, 1. Sene 2. Cilt, Sayı. 42, 9 Şubat 1332 (22 Şubat 1917), s. 5. 43 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Şura-yı Devlet Evrakı, 1258/6. 44 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükela Mazbataları, 211/58. 45 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4503/337699.
22 Ergül BALLI
mühendisler getirtilecekti.46 Fakat söz konusu kanun tasarısı, Meclis-i Mebusan’da
müzakere edilememişti.47
Belirtmek gerekir ki, kamış şekeri pancar şekerine göre daha ucuz olmakla
birlikte II. Meşrutiyet yıllarının milli iktisat politikası gereğince kamış tarımına göre
çok daha emek-yoğun olan pancar tarımı teşvik edilmiştir. Burada meseleye sadece
maliyet minimizasyonu açısından yaklaşmak hatalı olacaktır. İktisadi analiz
araçlarının yanı sıra siyasi ve sosyal analiz araçlarını da kullanmak gerekir. Kamış
coğrafi, pancar ise iktisadi işbölümüne dayalıdır. Avrupa’da pancar tarımı ve şeker
üretiminden bahsederken görüldüğü üzere prensip olarak pancar şekeri bir savaş
emtiası, kamış şekeri ise bir barış emtiasıdır.48 Bu sebeple pancar şekerinin üretimi
sadece ödemeler bilançosunun iyileşmesini sağlamaz aynı zamanda savaş
koşullarında uluslararası ticaret olanaklarının kalmadığı bir ortamda kendi kendine
yeterliliği sağlar. Öte yandan pancar tarımı sayesinde toprağın değeri artmakta ve
büyük bir üretici kütlesinin pancar tarımından elde ettiği gelirle daha yüksek refah
seviyesine ulaşması sağlanmaktadır.
Şeker meselesi, II. Meşrutiyet dönemi basınında da kendine yer bulmuştu.
“İktisadiyyat Mecmuası”na göre şekere bu kadar önem verilmesinin sebebi, sadece
şekeri ülke içinde üretmek ve bu sebeple dışarıya servet transferini engelleyerek
parayı içeride alıkoymak değil; aynı zamanda şeker üretiminin şeker pancarı tarımını
yaygınlaştırarak yaratacağı iktisadi menfaatlerdi. Osmanlıda eskiden beri hayvan
yetiştiriciliği konusunda sıkıntı çekilmekteydi. Halbuki şeker üretiminden sonra 46 İktisadiyyat Mecmuası, “Şeker Fabrikaları Hakkında”, 1. Sene 2. Cilt, Sayı. 43, 1 Mart 1333 (1 Mart 1917), s. 8. 472 Teşrinisani 1334 (2 Kasım 1918)’de İaşe Nazırı ve Ticaret ve Ziraat Nazır Vekili tarafından Meclis-i Mebusan Başkanlığına, söz konusu kanun tasarısının incelenmesi amacıyla Meclis-i Mebusan’da yapılması gereken müzakeresinin ertelenmesi yönünde bir tezkire gönderilmişti. Fakat bu yöndeki tezkirenin Kanuni Esasi’ye göre doğrudan Sadaretten gelmesi gerektiği için durumun Sadaret’e tebliğine karar verilmişti. Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, Devre: 3, Cilt: 1, İçtima Senesi: 5, İnikad: 12, 7 Teşrinisâni 1334 (7 Kasım 1918), s. 120. Meclis-i Mebusan’ın 28 Teşrinisani 1334 (23 Kasım 1918) tarihli inikadı (toplantı) sırasında Mebusan Reisi, Memaliki Osmaniyye’de Şeker Fabrikalarının Tesisini Teşvik Hakkında Kanun Layihasının müzakeresini erteleme yönündeki talebin Sadaret’ten gelmesi gerektiğinin Sadaret’e tebliğ edildiği halde o günden beri bu konuya ilişkin herhangi bir tezkirenin gelmediğini belirtiyordu. Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, Devre: 3, Cilt: 1, İçtima Senesi: 5, İnikad: 19, 28 Teşrinisâni 1334 (23 Kasım 1918). s. 209. 48 Suvla, a. g. m., s. 471.
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası
23
kalan pancar posası, iyi bir havyan yemiydi. Aynı şekilde ispirto üretimi için de
üzüm ve meyve bulunmayan yerlerde şeker pancarından ispirto üretilmesi mümkün
olacaktı. Hayvan yeminin bu şekilde ıslah edilmesi gübre üretimini de arttıracaktı.49
Benzer şekilde pancar tarımı ve şeker üretimine ilişkin “Edebiyat-ı Umumiyye
Mecmuası”nda yayınlanan bir makalede ziraat mühendisi olan Suad Nuri, savaş
öncesi fiyatı üzerinden hesap ederek her sene yaklaşık olarak 60.000.000 kuruşun
şeker ithalatı için dışarıya çıktığını; ülkedeki servetin dışarıya transferine engel
olacak bu girişimin milli serveti ve vergi gelirlerini arttırmak sebebiyle mali durumu
iyileştireceğini belirtiyordu. Bu paranın ülke içinde kalması, başka sanayileri de
ortaya çıkaracağından ülkenin bu işten kazancı gerçekte 60.000.000 kuruştan çok
daha yüksek olacaktı. Pancar tarımı sadece şeker sanayini geliştirmekle kalmayacak
hem ülkede çok zayıf bir vaziyette olan ispirto üretiminin gelişmesine vesile olacak
hem de pancar posalarının kurutulması sayesinde henüz pek rağbet edilmeyen bir
tarımsal faaliyet olan besi hayvancılığına da yardımı dokunacaktı. Suad Nuri, ithal
şekerin yerli şekerle ikame edilmesi halinde en çok da köylünün cebinin dolacağına
inanıyordu. Osmanlı köylüsü genellikle toprağını üç yılda bir dinlendirdiğinden üç
yılda bir kazançtan mahrum kalıyordu. Şeker pancarı bir yaz ziraati olduğu ve
pancar da gübre ve çapaya ihtiyaç duyduğu için köylü bu ayrıntılara dikkat ederse
pancar tarımına yönelerek daimi surette kazanç elde edebilecekti. Türk köylüsünün
pancar yetiştirip yetiştiremeyeceğine dair endişeleri yersiz bulan Suad Nuri,
başlangıçta birtakım zorlukların yaşanma ihtimaline rağmen çapalı mahsul tarımına
çok da yabancı olmayan köylülere nasılsa fabrikadaki uzmanlar/mühendisler yardım
edeceği için pancar tarımında köylülerin başarılı olacağına inanıyordu. Şeker
sanayini geliştirmek için nasıl bir politika uygulanması gerektiği hakkında izahat
veren Suad Nuri, Memalik-i Osmaniyye’nin mıntıkalara (bölgelere) ayrılmasını
elzem görmekle birlikte şeker fabrikatörlerine imtiyaz vermek için ülkenin
mıntıkalara ayrılmasını uygun bulmuyordu. Çünkü yerli şekerin ithal şekerle rekabet
edebilmesi için ya ithal şekerin ülkeye girmesini engelleyecek ölçüde bir gümrük
49 İktisadiyyat Mecmuası, “Şeker Meselesi”, 1. Sene 2. Cilt, Sayı. 42, 9 Şubat 1332 (22 Şubat 1917), s. 5.
24 Ergül BALLI
vergisi uygulanarak ithal şeker pahalılaştırılmalı ya da yerli şekerin ithal şekere göre
daha düşük bir maliyetle üretilip düşük fiyattan piyasaya sunulması sağlanmalıydı.
İthal edilen şekerin üretildiği ülkedeki iç fiyatının, Osmanlı pazarına sunulan ihraç
fiyatından belki iki katı fazla olduğunu ifade eden Suad Nuri, Avrupa şeker
politikasını tüm açıklığıyla kavradığını belli ediyordu. Avrupalıların şeker politikası
gereği çok düşük fiyatla ihraç edilen yabancı şeker karşısında gümrük vergilerini
arttırmaktan başka bir çare olmadığı aşikardı. Öte yandan şeker sanayini geliştirmek
isteyen her üretici ülke, en başlarda fabrikatörlere ve köylülere büyük yardımlarda
bulunmuştu. Bununla birlikte konulan gümrük vergisinin ne büyüklükte olacağı da
önemli bir meseleydi. Şayet az bir gümrük vergisi konulursa, yabancı ülkelerin
karteller vasıtasıyla yerli şekere rekabet etmesi son derece kolaydı. O yüzden
hükümet mutlaka gerçek üretim maliyetine yakın bir tutarda vergi koymalıydı. Şeker
ithalatının azalmasından dolayı gümrük hasılatında ortaya çıkan azalışı, hükümet
aşar ve üretilen şekerden okka/kıyye başına alınacak vergiyle telafi edebilirdi.
Ülkeyi pancar tarımı ve şeker üretimi mıntıkalarına ayırmak esasında son derece
önemliydi. Çünkü başlarda ülkenin şeker ihtiyacını temin etmek için gereken
fabrikaların hepsini birden inşa etmek mümkün değildi. Fabrikaların tamamı
açılmadan gümrük vergisi konursa, şeker talebini karşılayacak kadar ithalat yapmak
mümkün olamayacağından iç piyasada önemli sorunlar yaşanırdı. Bu yüzden en
başta fabrika inşası kolay olan mıntıkaları belirlemek ve gümrük vergisini aşama
aşama uygulamaya koymak gerekiyordu. Mesela Rumeli’de açılacak olan bir şeker
fabrikası sadece İstanbul ve Edirne’nin şeker ihtiyacını karşılayabileceği için
İstanbul ve Edirne vilayetlerine Avrupa’dan ithal edilen şekerin gümrük vergisini
arttırarak işe başlamak ardından bu uygulamayı tüm ülkeye yaymak gerekiyordu.
Ülkenin şeker üretim bölgelerine ayrılarak gümrük vergisinin arttırılmasının
ardından fabrikatörlere yirmi yıllık imtiyazlar verilirse, fabrikatörler kendi
bölgelerinde pancar alımında monopson durumuna gelecekleri için köylünün
kazancı aleyhine kendi kârlarını arttıracaklardır. Köylünün ezilmesini engellemek
için bir rekabet ortamı oluşturulmalı ve fabrika tesisi serbest bırakılmalıydı. Bu
rekabet koşulları sağlanamazsa iç tüketimin karşılanmasının üstünde ihracata
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası
25
yönelik şeker üretme güdüsü hiç oluşmaz ve pancar tarımı da tıpkı tütün gibi küçük
yaşta boğulmuş olurdu. Hükümetin imtiyaz vermek suretiyle elde edeceği gelir,
fabrikaların açılmasını serbest bırakma haline göre daha fazla değildir. Çünkü ikinci
halde hükümet aşarın yanı sıra üretilen kıyye başına istediği düzeyde bir spesifik
vergi koyabilecekti. Üretim aşamasında kontrol mekanizması daha fazla olduğu için
üretim üzerinden alınan bu verginin tahsilatı, gümrük vergisinden daha zor
olmayacaktı. Suad Nuri, fabrika kuruluşunun çok masraflı olması ve pancar tarımın
zor olup ilk senelerin kârsız kapatılacağı noktasından hareketle 20 yıllık imtiyazları
savunanların düşüncelerini ve kârsız geçeceği tahmin olunan 20 yılı abartılı
bulmaktaydı. Pancarların fabrikaya nakliyatında maliyet minimizasyonunu sağlamak
için farikaların demiryolu hattı üzerinde inşa edilmesini tavsiye ediyordu. Zaten
Avrupa’da da nakliyat meselesini bu şekilde çözülmüştü. Demiryolu şirketleri şeker
nakliyatı için özel tarifeler uygulamışlardı. Anadolu hattı üzerinde pancara müsait
Adapazarı, İzmit, Eskişehir gibi verimli arazilerde 10-15 fabrika; Rumeli
taraflarındaki demiryolu hattı üzerinde de 2-3 fabrika rahatlıkla açılabilirdi. Hatta
Düzce Ovası, Bolu, Konya, Bursa, Balıkesir, Kirmasti gibi daha verimli olan ovalar
pancar tarımı için çok daha uygundu. Demiryolu hattı üzerindeki fabrikalar lazım
olan kömürü de rahatlıkla temin edebilirlerdi. Şeker sanayinin kurulmasının artık
elzem olduğunu belirten Suad Nuri, gelişmek isteyen ülkelerin, ilk önce milli
servetin dışarıya transferini engellemeleri ardından ihracatla ülkeye kaynak/servet
transfer etmeleri gerektiğine dair inancını kesin bir dille belirtiyordu.50 Bu ayrıntılı
ve teknik bilgilerle dolu makale, II. Meşrutiyet döneminde özellikle de savaş
yıllarında şekillenen milli iktisat anlayışı ve Türk şeker politikasının Cumhuriyet
yıllarına yansımasını51 göstermesi bakımından son derece anlamlıdır.
50 Suad Nuri, a. g. m., s. 346-351. 51 Erken Cumhuriyet yıllarında şeker meselesine bakış açısı, “Memleketimizde en fazla idhaline mecbur olduğumuz ve dahilde istihsali elzem olan mevaddın en mühimlerinden biri de şekerdir. Şekerin istihsal olunduğu şeker pancarı ve şeker kamışı ziraati için memleketimiz iklimi çok müsaittir. Senevi on iki milyon liraya baliğ olan şeker ithalatımızı şeker kamışı ve pancarı yetiştirerek ve fabrikalar tesis ederek tenkise uğraşmak milli bir vazifemizdir” şeklinde ifade ediliyordu. Bkz. İktisat Vekaleti Mecmuası, “Halkalı Nebatat Islahı İstasyonu Neşriyatından-Şeker Pancarı Tecrübeleri”, 2. Cilt, Sayı. 10, Mart 1339 (1928), s. 4.
26 Ergül BALLI
5. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Sadece iktisadi değil siyasi bir niteliğe sahip olan şeker sorunu, II. Meşrutiyet
yıllarından itibaren tartışmalara konu olmuş ve yerli sanayiyi kurmanın önemini
kavramış olan İttihat ve Terakki hükümetlerinin doğrudan ilgi gösterdiği bir üretim
sahası haline gelmişti. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması ise şeker sorununu hem
daha da ağırlaştırdı hem de milli pancar şekeri sanayinin kurulması yönünde bir
bilincin yerleşmesine doğrudan katkıda bulundu.
Tarihsel analizler göstermektedir ki, kendi kendine yeterliliği temsil eden
pancar tarımı ve şeker sanayinin gelişmesi serbest rekabet ortamında değil ancak
koruyucu gümrük tedbirlerinin eşliğinde mümkündür. Osmanlı hükümetleri, Cihan
Harbi yıllarında nispeten bağımsız bir gümrük politikası uygulamaya teşebbüs
edebildikleri için şeker meselesinin çözümünde yerli üretime yönelmeyi ancak savaş
yıllarında net bir biçimde tasarlar hale gelmişti. Savaşın bitmesiyle birlikte Avrupalı
şeker üreticisi ülkeler de, tekrar pancar şekerleri için çeşitli koruyucu tedbirler
almışlar ve milli sanayilerini geliştirmeye çabalamışlardı.
Nihai olarak diyebiliriz ki, şekerde yabancı üreticiye olan bağımlılık,
ekonomiyi millileştirmeye yönelik tüm çabalara rağmen II. Meşrutiyet yıllarında da
devam etmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından dünyada barış ortamı bir türlü
sağlanamadığı ve yeni bir dünya savaşı beklendiği için olsa gerek, savaşlar sırasında
oluşan ablukanın etkisi ve ticaret kanallarının kapanmasından korkan ülkeler,
kendilerini korumak için maliyeti kamış şekerine göre yüksek de olsa yerli pancar
şekeri sanayilerini kurmayı kaçınılmaz olarak görmüşlerdir. Cumhuriyet yıllarında
pancar tarımı ve şeker sanayini geliştirmenin adeta bir milli vazife olarak
görülmesinin sebebi de savaş yıllarında yaşanan şeker bunalımı ve İttihatçıların bu
bunalımı hafızalardan silmeyi başaracak şekilde tarıma dayalı bu sanayi kolunu tesis
edememiş olmasıdır. Yine de Cumhuriyet yıllarının bir iktisadi gururu sayılan
pancar tarımı ve şeker sanayinin gelişmesinde II. Meşrutiyet dönemi zihniyetinin
tesis ettiği teknik, hukuki ve iktisadi birikimin hakkını teslim etmek gerekir.
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası
27
KAYNAKÇA
Arşiv
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4160/311987, 1 nolu vesika
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4160/311987, 2 nolu vesika
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4160/311987, 3 nolu vesika
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4503/337699
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dahiliye Nezareti İdare Evrakı, 107/45
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dahiliye Nezareti İdare Evrakı, 99/9
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükelâ Mazbataları, 175/125
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükelâ Mazbataları, 207/55
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükelâ Mazbataları, 211/58
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükela Mazbataları, 249/118
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Şûrâ-yı Devlet Evrakı, 1258/6
Resmi Yayınlar
Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, Devre: 3, Cilt: 1, İçtima Senesi: 5, İnikad: 12, 7
Teşrinisâni 1334 (1918).
Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, Devre: 3, Cilt: 1, İçtima Senesi: 5, İnikad: 19, 28
Teşrinisâni 1334 (1918).
28 Ergül BALLI
Osmanlıca Süreli Yayınlar
İçtihad, “Adana Şeker Kamışı”, Cilt. 23. Sene, Sayı. 247, 1 Mayıs 1928, s. 4715.
İktisadiyyat Mecmuası, “Şeker Fabrikaları Hakkında”, 1. Sene 2. Cilt, Sayı. 43, 1
Mart 1333 (1 Mart 1917), s. 7.
İktisadiyyat Mecmuası, “Şeker Meselesi”, 1. Sene 2. Cilt, Sayı. 42, 9 Şubat 1332 (22
Şubat 1917), s. 5.
İktisat Vekaleti Mecmuası, “Halkalı Nebatat Islahı İstasyonu Neşriyatından-Şeker
Pancarı Tecrübeleri”, 2. Cilt, Sayı. 10, Mart 1339 (1928), ss. 4-11.
Mehmed Cavid, “Şekercilik ve Şeker Buhranı”, Servet-i Fünun, Cilt. 22, Sayı. 561,
10 Kanunisani 1317 (23 Ocak 1902), ss. 236-238.
Servet-i Fünun, “Almanya Şeker Fabrikalarında Şeker İmalatı”, Cilt. 6, Sayı. 153, 3
Şubat 1309 (15 Şubat 1894), s. 207.
Servet-i Fünun, “Almanya’da Şeker Pancarı ve Kimyager Kadınlar”, Cilt. 33, Sayı.
841, 24 Mayıs 1323 (6 Haziran 1907), s. 144.
Suad Nuri, “Pancar Ziraati ve Şeker Sanayi”, Edebiyat-ı Umumiyye Mecmuası, Cilt.
1, Sene. 1, Numero. 20, 23 Cemaziyelevvel 1335 (17 Mart 1917), ss. 190-192.
Kitaplar
Ahmad Feroz, İttihatçılıktan Kemalizme, çev. Fatmagül Berktay (Baltalı), Kaynak
Yayınları, İstanbul 2011.
Cavid Bey, Felaket Günleri: Mütareke Devrinin Feci Tarihi 1, Osman Selim
Kocahanoğlu(hzl.), İstanbul: Temel Yayınları, 2000.
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası
29
Cavid Bey, Felaket Günleri: Mütareke Devrinin Feci Tarihi 2, Osman Selim
Kocahanoğlu(hzl.), İstanbul: Temel Yayınları, 2000.
Ortaylı İlber, Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu, İstanbul: Timaş Yayınları, 2008. Talat Paşa, Hatıralarım ve Müdafaam, İstanbul: Kaynak Yayınları, 2009.
Toprak Zafer, İttihad – Terakki ve Cihan Harbi – Savaş Ekonomisi ve Türkiye’de
Devletçilik (1914-1918), Homer Kitabevi, İstanbul 2003.
Tunçer Polat, İttihatçı Cavit Bey, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2010.
Quataert Donald, Anadolu’da Osmanlı Reformu ve Tarım (1876-1908), Nilay Özok
Gündoğan ve Azat Zana Gündoğan (çev.), İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, 2008.
(Akıncı) İhsan Abidin, Şeker: Yetirmeden Bitirmeye Kadar, Türkiye-Dış
Memleketler, İstanbul: Akşam Matbaası, 1934.
Varlık Bülent, Emperyalizmin Çukurova’ya Girişi, Ankara: Tüm İktisatçılar Birliği
Yayınları, 1977.
19. Yüzyılda Osmanlı Dış Ticareti, Şevket Pamuk (hzl.), DİE, Tarihi İstatistikler
Dizisi, Cilt 1, Ankara, 2003.
Makaleler
İnalcık, Halil, “Osmanlı Metrolojisine Giriş”, Eşref Bengi Özbilen (çev.), Türk
Dünyası Araştırmaları, sy. 73, Ağustos 1991, ss. 21-49.
Karayaman, Mehmet, “Atatürk Döneminde Şeker Sanayi ve İzlenen Politikalar”,
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, sy. 82, Mart 2012, ss. 53-96.
Karayaman, Mehmet, “Osmanlı Devleti’nde Şeker Fabrikası Kurma Teşebbüsleri”,
Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt. 25, sy. 1, Temmuz 2010, ss. 297-318.
30 Ergül BALLI
Ökçün, A. Gündüz, “Teşvik-i Sanayi Kanun-ı Muvakkatı, 1913”, Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt. 30, 1975, ss. 25-44.
Suvla, Refii Şükrü, “Bugünkü Harp Karşısında Dünyada ve Türkiyede Şeker
Meselesi”, İktisat Fakültesi Mecmuası, Cilt. 2, 1940-1941, ss. 471-490.
Top Related