"Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki'nin Şeker Politikası", Birinci Dünya...

30
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası 1 BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA İTTİHAT VE TERAKKİ’NİN ŞEKER POLİTİKASI ERGÜL BALLI* ÖZET Birinci Dünya Savaşı sırasında, savaş ekonomisi koşullarının ekonomiler ve toplumlar üzerinde yarattığı uzun vadeli yıpratıcı ve öğretici etkiler ile savaş yıllarında uygulanan ekonomi politikaları, savaş sonrası dönemde uygulanacak politikaların şekillenmesinde en önemli faktörlerden biri olmuştur. Birinci Dünya Savaşı, savaşan tüm ülkelerde olduğu gibi Osmanlı topraklarında da cephe ilerisi ve gerisiyle topyekün bir mücadele ortamı yaratmış; özellikle iaşe konusunda ülke çapında çözülmesi güç sorunları beraberinde getirmiştir. Bunlardan biri de şeker bunalımıdır. Şeker, özellikle Osmanlının Avrupa kapitalist sisteminin içine çekildiği on dokuzuncu yüzyıldan beri, Osmanlı dış ticaret bilançosu üzerinde en fazla baskı yaratan ithal tüketim maddelerinden biri olmuştur. Savaş başlayıncaya kadar Osmanlı Devleti’nin şeker talebi büyük ölçüde Avusturya’dan yapılan ithalatla karşılanmıştır. Oysa Cihan Harbi yıllarında Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Balkan ülkeleri uluslararası ticaretten tecrit edilmiş ve Osmanlı’nın Avusturya ile olan ticaret bağlantısı savaşın ilk yıllarında kopmuştur. Öte yandan pancar şekeri ihracatçısı olan Avrupa ülkelerinde savaş sırasında köylülerin ve işçilerin askere alınması yüzünden pancar tarlaları ile şeker fabrikaları kısmen savaş alanı içinde kalmış; bu durum ister istemez şeker üretimini azaltmıştır. Pancar şekeri üreticisi bazı ülkeler de ihracat olanaklarının kalmaması sebebiyle üretim kapasitelerini düşürmek zorunda kalmışlardır. Böylelikle savaş ekonomisinin yarattığı nesnel şartlar altında şeker fiyatının muazzam bir artış trendine girmesi kaçınılmaz olmuştur. İttihat ve Terakki hükümetleri, savaş yıllarında şeker fiyatındaki aşırı yükselişin yanı sıra şeker kıtlığı ve vurgunculuk sorunuyla da mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu sebeple pancar

Transcript of "Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki'nin Şeker Politikası", Birinci Dünya...

Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası

1

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA İTTİHAT VE

TERAKKİ’NİN ŞEKER POLİTİKASI

ERGÜL BALLI*

ÖZET

Birinci Dünya Savaşı sırasında, savaş ekonomisi koşullarının ekonomiler ve

toplumlar üzerinde yarattığı uzun vadeli yıpratıcı ve öğretici etkiler ile savaş

yıllarında uygulanan ekonomi politikaları, savaş sonrası dönemde uygulanacak

politikaların şekillenmesinde en önemli faktörlerden biri olmuştur. Birinci Dünya

Savaşı, savaşan tüm ülkelerde olduğu gibi Osmanlı topraklarında da cephe ilerisi ve

gerisiyle topyekün bir mücadele ortamı yaratmış; özellikle iaşe konusunda ülke

çapında çözülmesi güç sorunları beraberinde getirmiştir. Bunlardan biri de şeker

bunalımıdır. Şeker, özellikle Osmanlının Avrupa kapitalist sisteminin içine çekildiği

on dokuzuncu yüzyıldan beri, Osmanlı dış ticaret bilançosu üzerinde en fazla baskı

yaratan ithal tüketim maddelerinden biri olmuştur.

Savaş başlayıncaya kadar Osmanlı Devleti’nin şeker talebi büyük ölçüde

Avusturya’dan yapılan ithalatla karşılanmıştır. Oysa Cihan Harbi yıllarında

Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Balkan ülkeleri uluslararası

ticaretten tecrit edilmiş ve Osmanlı’nın Avusturya ile olan ticaret bağlantısı savaşın

ilk yıllarında kopmuştur. Öte yandan pancar şekeri ihracatçısı olan Avrupa

ülkelerinde savaş sırasında köylülerin ve işçilerin askere alınması yüzünden pancar

tarlaları ile şeker fabrikaları kısmen savaş alanı içinde kalmış; bu durum ister

istemez şeker üretimini azaltmıştır. Pancar şekeri üreticisi bazı ülkeler de ihracat

olanaklarının kalmaması sebebiyle üretim kapasitelerini düşürmek zorunda

kalmışlardır. Böylelikle savaş ekonomisinin yarattığı nesnel şartlar altında şeker

fiyatının muazzam bir artış trendine girmesi kaçınılmaz olmuştur. İttihat ve Terakki

hükümetleri, savaş yıllarında şeker fiyatındaki aşırı yükselişin yanı sıra şeker kıtlığı

ve vurgunculuk sorunuyla da mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu sebeple pancar

2 Ergül BALLI

tarımı ve şeker sanayinin teşviki hem savaş yıllarında İttihatçılar tarafından hem de

erken Cumhuriyet yıllarında Kemalistler tarafından adeta milli bir vazife olarak

görülmüştür.

Araştırma sonucunda öz olarak, İttihat ve Terakki hükümetinin şeker

politikasının özellikle Birinci Dünya Savaşı yıllarında şekillendiği ve Erken

Cumhuriyet yıllarında uygulanan şeker politikasının özünü oluşturduğu tespit

edilmiştir.

Anahtar Kelimeler : milli iktisat, pancar tarımı, şeker bunalımı, Şeker

Fabrikalarının Tesisini Teşvik Hakkında Kanun Layihası, Zenith Şirketi

Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası

3

ABSTRACT

During the First World War, with long-range, exhausting and didactic effects

on economies and societies were created with the conditions of war economy, the

economic policies become adapted in war years was the most important factor for

the policy period after war. The First World War created struggle atmosphere in the

front and Ottoman land like other fighting countries; especially in feeding subjects,

insolvable problems appeared one of them was sugar crisis. Sugar especially

Ottoman Empire withdrowed into European capitalist sistem since 19th century,

sugar has been one of the importation consumer goods having the most impression

on Ottoman balance of trade.

Until starting the First World War, Ottoman Empire’s sugar demand was

mostly taken with importation from Austria. However, during the First World War,

Germany, Austria-Hungary Empire and Balkan Countries were separated from

international and the trade link between ottoman Empire and Austria broke off in the

first years oft the war. On the other hand, beet fields and sugar factories were in the

area of war, because in European countries being beet sugar’s exports during the war

villagers and workers joined the army. This condition reduced the production of

sugar, beet sugar grower had to reduce production capacity because there wasn’t any

exportation area in some countries. Thus, under the objective conditions were

created with war economy. It was inescapable that the price of sugar went into a

great increase tend Union and Progress goverments had to struggle against not only

the increase of sugar price but also the scarcity of sugar and speculation problems.

Because of these reasons, the encouragement of beet cultivation and sugar industry

was accepted as a national mission by both Young Turks during the war years and

Kemalists in Early Republic years.

4 Ergül BALLI

As a result essence, the Union and Progress government's sugar policy,

especially during the years of the First World War has shaped and implemented in

the Early Republic of the essence of the sugar policy has been determined.

Key Words : national economy, beet cultivation, sugar crisis, The Resolution

Law on Promoting the Establishment of Sugar Factory, Zenith Company

* Öğr. Gör., T.C. Gedik Üniversitesi, Gedik MYO, Sülüntepe Mh. Yunus Emre Cd. No: 1/1 34913 Şeyhli

Pendik / İstanbul [email protected]

Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası

5

1. GİRİŞ

Osmanlı Devleti, Avrupa kapitalizmine eklemlendiği on dokuzuncu yüzyılın

ikinci yarısı boyunca yerli üretim sahalarını kapitülasyonların himayesi altındaki

yabancılar ile komprador nitelikli gayrimüslim burjuvazinin rekabetine açtığından

yüzyılın geri kalanında bazı imalat alanlarında iktisaden çöküş bazılarında ise bir

gerileme ile karşılaşmıştı. Klasik liberalizmin koruması altında bulunan Avrupalı

üreticilerin rekabetiyle mücadele edemeyen Osmanlı, bir süre sonra Avrupa sanayi

mallarının en önemli müşterilerinden biri haline gelirken karşılığında Avrupa

sanayileri için hammadde ve tarımsal emtia ihraç eden, temel tüketim maddeleri

açısından iktisaden dışa bağımlı bir tarım ülkesi olmuştu. Birinci Dünya Savaşı’nın

patlak vermesiyle birlikte ticaret kanalları kapanmış; söz konusu ithal tüketim

maddelerinde kıtlıklar yaşanmaya başlamıştı. Savaş ekonomisi koşullarıyla

mücadele etmek zorunda kalan dönemin hükümetleri ise iaşe konusunda yaşanan bu

darboğazı, ithal Avrupa malı yerine tüketime dönük yerli mallarının üretilmesi ve

tüketimi ithalat yerine yerli üretimle karşılayan ulusal bir pazar ekonomisinin

yaratılması için bir fırsata çevirmeyi planlamıştı.

Bu çalışmanın amacı, Birinci Dünya Savaşı yıllarında İttihat ve Terakki

hükümetlerince uygulanan milli iktisat politikası ile ulusal pazar yaratma hedefinin

bir yansıması olarak benimsenmiş olan şeker politikasını ayrıntılı biçimde analiz

ederek bu politika ile savaş sonrası dönemde erken Cumhuriyet yıllarında uygulanan

yerli şeker üretimini teşvik politikası arasındaki sürekliliği ortaya koymaktır.

Savaş yıllarında yerli şeker üretiminin teşviki için İttihat ve Terakki tarafından

alınan iktisadi, idari ve hukuki tedbirlerin incelenmesine yönelik olan

çalışmamamızın önemi, Cihan Harbi’nin Osmanlı ekonomik ve sosyal hayatında

yarattığı etkilere dair var olan boşluğun doldurulmasına katkı sağlamaktır.

Araştırma, T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Mebusan Zabıt Cerideleri ile

dönemin süreli yayınlarından elde edilen verilerle desteklenmiştir.

6 Ergül BALLI

Çalışmada öncelikle kamış ve pancar şekerinin tarihçesinden bahsedilerek

Avrupa şeker sanayinin gelişim çizgisi genel hatlarıyla ortaya konmuştur. Ardından

Avrupalı pancar şekeri üreticileri arasında yaşanan yoğun rekabet karşısında

Osmanlı’nın yerli şeker üretme imkanı/imkansızlığı üzerinde durularak İttihat ve

Terakki’nin iktidara gelmesinden önce Osmanlı’da şeker üretim çabalarının niteliği

hakkında genel bir fikir verilmiştir. Bunu takiben Birinci Dünya Savaşı’nın

çıkmasıyla birlikte iaşe kaygısıyla hareket eden merkezi devletin savaşın yarattığı

zorlayıcı koşullar altında şekillenen şeker politikası hakkında bilgi verilerek şeker

meselesinin dönemin yazılı basınına nasıl yansıdığı tartışılmıştır. Son olarak sonuç

ve değerlendirme bölümünde ise İttihat ve Terakki hükümetlerinin yerli şeker

sanayini kurmaya yönelik çabalarının bıraktığı mirasın Cumhuriyet döneminde

tarıma dayalı sanayileşmenin en belirgin örneğini oluşturan şeker politikasını nasıl

şekillendirdiğine değinilerek genel bir değerlendirme yapılmıştır.

2. ŞEKER TARİHİ VE AVRUPA ŞEKER SANAYİNİN GELİŞİMİ

Dünyada ve Avrupa’da tüketiciler tatlı ihtiyaçlarını uzun yıllar boyunca

meyve, bal ve faklı ilkel şuruplardan karşılamışlardır. Şeker, takriben bin yıl önce

ilk defa Hintliler tarafından oldukça ilkel bir tarzda kamıştan elde edilmiştir.

Avrupalı tüketicilerin esas şeker bitkisi olan kamıştan elde edilen şekerle tanışması,

Büyük İskender’in doğu seferinden dönüşte şekeri Batı’ya getirmesiyle olmuştur.

Avrupa’da uzun yıllar lüks bir tüketim maddesi olan şekerin tüketiminin

yaygınlaşmasında ise Haçlı Seferlerinden dönenlerin rolü büyük olmuştur.

Avrupa’da şeker tüketiminin artması ancak Amerika’dan düşük fiyatlı ve bol

miktarda kamış şekeri ithal edilmesi sayesinde olmuştu. On yedinci asırda kahve ve

çay tüketiminin genişlemesiyle birlikte Avrupa’nın şeker ithalatı daha da arttı.1

Öte yandan Avrupa’nın şeker ithalatı sebebiyle dış dünyaya gönderdiği değerli

madenler dönemim iktisadi felsefe ve pratiği olan merkantilizmle çelişiyordu.

Merkantilist savaş düşüncesi ve endişeleriyle, başka bir deyişle savaş zamanında 1 Refii Şükrü Suvla, “Bugünkü Harp Karşısında Dünyada ve Türkiyede Şeker Meselesi”, İktisat Fakültesi Mecmuası, Cilt. 2, 1940-1941, s. 472-473.

Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası

7

ticaret kanallarının kapanması korkusuyla hareket eden Avrupa açısından

bakıldığında, şekerin yerli bir bitkiden elde edilmesi elzemdi. Bitki ve kimya

uzmanlarının da yardımıyla yerli mahsulden şeker üretme çabası olumlu sonuç

vermiş ve on sekizinci yüzyılın sonlarına doğru şeker, pancardan elde edilir olmuştu.

Görüldüğü üzere savaş tehlikesi ve mali politikalar, pancar şekeri sanayinin

Avrupa’da kurulması ve tutunması için gerekli şartları tesis etmişti.2

Pancara dayalı şeker sanayinin gelişmesi ve şeker üretiminin artmasında

Fransa’nın, sanayileşen İngiltere ile rekabette bir de ekonomik silahla mücadele

etmeyi denemesi ve 1806-1814 yılları arasında İngiltere’ye karşı kıta ablukası

uygulaması da etkili olmuştur. Napolyon’un baskısı sonucu Fransız güdümündeki

Rusya, Avusturya, İspanya, Hollanda, İtalya, Prusya gibi Avrupa ülkelerinin bir ada

ülkesi olan İngiltere’nin Avrupa’ya olan ticaretine karşı ambargo uygulaması sonucu

sömürgeleri vasıtasıyla kamış şekeri satan İngiltere, Avrupa pazarını kaybetmişti.

Avrupa piyasasında pek çok emtia gibi kamış şekerinde de bir kıtlık yaşanmaya

başlamıştı. Bu koşullarda deniz aşırı ülkelerden kamış şekeri ithal edemeyen

Avrupa’da devletin teşvikiyle şeker pancarı tarımı ve şeker sanayi büyük ilerlemeler

kaydedilmişti. 1815 yılında Napolyon rejiminin son bulmasıyla abluka kalkmış ve

Avrupa’ya kamış şekeri akmış; pancar şekeri tarımı ve sanayisi önemini

kaybetmişti.3

Şekere dair bu kısa tarihçe göstermektedir ki, şeker meselesi sadece iktisadi-

teknik değil siyasi yönleri de olan bir meseledir. Barış zamanında uluslararası ticaret

kanalları açık olduğundan asıl şeker olan kamış şekerinin ithalatı rahatlıkla

gerçekleştirilebilir. Fakat savaş zamanında ticaret yollarının kapanması ya da

ülkelerin birbirine ambargo uygulaması neticesinde barış zamanında olduğu gibi

kolay biçimde kamış şekeri ithal edilemez. Bu durumun bilincinde olan hükümetler

ise özellikle on dokuzuncu yüzyılla birlikte pancara dayalı şekeri sanayilerini

kurmayı milli bir vazife olarak benimsemişler; pancar şekerini savaş zamanında

2 Suvla, a. g. m., s. 473. 3 Suvla, a. g. m., s. 474.

8 Ergül BALLI

kullanılabilecek iktisadi bir silah olarak görmüşlerdir. Başka bir deyişle pancar

şekeri, kendi kendine yeterliliğin bir göstergesi olmuştur.

1825/1830 senelerinden itibaren Avrupa’da pancar şekeri üretimi tekrar arttı.

On dokuzuncu yüzyıldaki genişletici maliye politikaları dolayısıyla kamu

harcamalarının finansmanı için ek kaynaklar arayan Avrupa ülkeleri, mali kaygılarla

ithal kamış şekeri üzerinden ağır gümrük vergisi alınca iç piyasadaki pancar şekeri

üretimi için mükemmel bir korumacılık siyaseti uygulamış oldular.4

Avrupa ülkeleri yaptıkları hukuki düzenlemelerle, nakdi mükâfat yani prim

sistemini getirmişti. Prim sistemi Rusya ve Belçika’da üretim üzerine, Almanya ve

Avusturya’da ihracat üzerine, Fransa’da ise hem üretim hem de ihracat üzerine

uygulanıyordu. Bu sistemle Avrupalı üreticilerin asıl gayesi, yerli pancar şekeri

üretimini teşvik etmek, iç tüketimi azaltıp dış tüketimi ve ihracatı arttırmaktı. Pancar

şekerinin fiyatı alınan tüketim vergileriyle suni biçimde yükseltildiği için şeker

fabrikatörlerine ödenen primleri, ödediği vergilerle finanse eden Avrupalı

tüketiciler, ürettikleri şekeri satın alacak güce sahip olamıyorlardı. Avrupa’da şeker

meselesinde gaye, artık üretmek değil dünya pazarlarına satmaktı. “Servet-i

Fünun”da yazan Mehmet Cavit Bey’e göre, Avrupa’da ihracat için üretim

yapıldığından İngiltere’ye göre şekeri çok yüksek fiyattan tüketen Almanya, Fransa

ve Avusturya’daki tüketicilerin refahı birkaç şeker fabrikatörünün lehine

azalıyordu.5

Şeker sektörü, Almanya ve Avusturya’da karteller yani büyük sendikalar

sayesinde, Fransa’da ise hükümetin verdiği primlerden ötürü güvence altındaydı.

Hükümetlerin milli pancar şekeri sanayilerini korumak için yaptıkları harcama

muazzam boyutlara yükselmiş ve toplumun sosyo-ekonomik refahını arttırmak

yerine şeker fabrikatörlerini zengin etmişti. Bu ülkelerde iç tüketim, şeker arzına

4 Suvla, a. g. m., s. 474-475. 5 Mehmed Cavid, “Şekercilik ve Şeker Buhranı”, Servet-i Fünun, Cilt. 22, Sayı. 561, 10 Kanunisani 1317 (23 Ocak 1902), s. 236-237.

Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası

9

intibak edemiyordu.6 1893 yılının ilk yarısına gelindiğinde Avrupa genelinde

üretilen şeker miktarı 3.841.000 tonilatoya ulaşmıştı.7 Tablo 2’den de anlaşılacağı

üzere yirminci yüzyılda Batı ve Merkezi Avrupa’da pancar şekeri arzı, tüketim

talebinin oldukça üzerine çıktı ve pancar şekeri arz fazlası, mücadele edilmesi

gereken bir sorun haline geldi.

Öte yandan 1898-1899 yıllarında ABD ile İspanya arasında çıkan savaş kamış

şekeri ile pancar şekeri arasındaki rekabeti, kamış şekeri lehine değiştirdi. Çünkü

İspanya’nın savaşı kaybetmesiyle birlikte İspanya’nın iktisadi ve siyasi denetimi

altında olan Filipin, Küba, Portoriko ve Havai, ABD’nin nüfuz alanına girdi.

ABD’nin bol sermaye ve yüksek teknolojisi sayesinde buralarda büyük şeker

plantasyonları8 tesis edildi ve yirminci yüzyıla girerken kamış şekerinin üretim

alanları genişlemiş oldu.

Pancar şekerindeki arz fazlasının çok büyük bir kısmı İngiltere’ye ihraç

edildiğinden Avrupalı üreticiler, bu en büyük müşteriyi paylaşmakla meşgullerdi.

Öte yandan İtalya, İspanya ve Romanya gibi ülkelerin de bu kârlı emtiadan

yararlanmak için şeker fabrikaları açmaya yönelik girişimleri, yeni müşteri bulmak

bir yana İngiltere dışındaki müşterilerin de kaybedilmesi anlamına geliyordu. Tablo

2’de görüldüğü üzere arz fazlası devasa boyutlara ulaşmıştı. Avrupalı şeker

üreticilerinin en büyük korkusu, İngiltere’nin ABD’yi takip ederek Avrupa’dan ithal

ettiği şekere Avrupalı hükümetlerin şeker fabrikatörlerine ödediği ihracat primlerine

karşılık olmak üzere ağır bir gümrük vergisi uygulamasıydı. Bu sebeple Avrupa

pancar şekerciliğinin geleceğini tartışmak ve İngiltere’yi ithal şekere ağır vergi

6 Mehmed Cavid, a. g. m., s. 238. 7 Servet-i Fünun, “Almanya Şeker Fabrikalarında Şeker İmalatı”, Cilt. 6, Sayı. 153, 3 Şubat 1309 (15 Şubat 1894), s. 368. 8 Plantasyon, en başlarda köle emeğiyle, köleliğin kaldırılmasının ardından niteliksiz ya da yarı nitelikli denebilecek ücretli tarım işçileriyle şeker kamışı, kakao, çay, pamuk, tütün vs. gibi ihracata yönelik tarım ürünlerinin üretildiği büyük çiftliklerdir. Bu devasa boyuttaki tarım işletmelerinde üreticinin tüketmesi için değil dış dünyadaki tüketiciler için üretim yapılır.

10 Ergül BALLI

uygulamaktan vazgeçirmek için yedinci defa olarak uluslararası bir şeker konferansı

toplanmasını talep etmişlerdi.9

Tablo 1: 1901-1902 Senesinde Şeker Üretim ve Tüketim Düzeyi (tonilato)

Ülkeler Üretim

Miktarı

Tüketim

Miktarı

Arz Fazlası Talep Fazlası

Almanya 2.130.000 850.000 1.280.000 -

Avusturya 1.220.000 400.000 820.000 -

Fransa 1.100.000 450.000 650.000 -

Belçika 330.000 70.000 260.000 -

Hollanda 190.000 75.000 115.000 -

Diğer* 400.000 983.000** - 583.000***

Toplam 5.370.000 2.828.000 3.125.000**** 583.000

*İngiltere haricindeki diğer ülkeler kastedilmektedir. Önemli bir şeker üreticisi olan

Rusya neredeyse ürettiğinin tamamını tüketmektedir.

**Osmanlıca makalede bu sayı 983 tonilato olarak okunmuştur. Fakat metnin anlam

bütünlüğü açısından değerlendirildiğinde tabloda 983.000 tonilato olarak

gösterilmiştir.

*** İthalat talebini gösteren bu sayı Osmanlıca makalede 48. 000 tonilato olarak

okunmuştur.

9 Mehmed Cavid, a. g. m., s. 238-239.

Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası

11

****İhracat arzını gösteren bu sayı Osmanlıca makalede 2.870.000 tonilato olarak

gösterilmiştir.

Kaynak: Mehmed Cavid’in Servet-i Fünun’da yayımlanan makalesindeki verilerden

yararlanılarak tarafımızca hazırlanmıştır. Mehmed Cavid, “Şekercilik ve Şeker

Buhranı”, Servet-i Fünun, Cilt. 22, Sayı. 561, 10 Kanunisani 1317 (23 Ocak 1902),

s. 238.

1902 yılında düzenlenen uluslararası şeker konferansında pancar şekeri

üreticisi olan ülkelerin ihracata verdikleri primlerin kaldırılması karara bağlandı.10

Bu karar pancar şekeri üreticisi olan Avrupalı ülkeler arasındaki rekabeti iyice

arttırmıştı. Osmanlı da büyük bir tüketici olduğu için Avrupalı üreticiler arasında

Osmanlı pazarına hakim olabilmek adına kıyasıya bir rekabet vardı.11 Şekerde arz

bolluğunun yaşandığı ve üreticiler arasındaki rekabetin bu derece yoğunlaştığı bir

konjonktürde, Osmanlı gibi büyük bir Avrupa şekeri müşterisinin korumacı gümrük

politikası uygulama iktidarından yoksun olduğundan kendi yerli şeker sanayini

geliştirmesi imkan dahilinde değildi. Ama yine de bu yönde girişimler yok değildi.

3. İTTİHAT VE TERAKKİ İKTİDARI ÖNCESİNDE YERLİ ŞEKER

ÜRETMEYE YÖNELİK GİRİŞİMLER

Avrupa şeker sanayinin gelişimine paralel olarak Osmanlıda da yerli şeker

üretimini arttırmaya yönelik çabalar, esasen II. Meşrutiyet’in ilanından önce

başlamıştı. Osmanlı ülkesinde şeker fabrikalarının kurulması ve şeker sanayinin

gelişmesi için bir taraftan bazı kişilere imtiyazlar verilirken diğer taraftan şekerin

hammaddesi olan şeker pancarı ve şeker kamışı tarımının önemini anlatan yayınlara

ve propaganda faaliyetlerine girişilmişti.12 Ziraat Nezareti 1893 yılı boyunca Aydın

vilayetinde şeker kamışı tohumları dağıtmıştı. 1898 yılında, Konya vilayeti kendi

çiftçileri için şeker kamışı tohumları talep etmişti. Bu çabalar, şeker pancarı ve şeker

10 Suvla, a. g. m., s. 475-476. 11 Mehmet Karayaman, “Atatürk Döneminde Şeker Sanayi ve İzlenen Politikalar”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, sy. 82, Mart 2012, s. 55. 12 Mehmet Karayaman, “Osmanlı Devleti’nde Şeker Fabrikası Kurma Teşebbüsleri”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt. 25, sy. 1, (Temmuz 2010), s. 299-300.

12 Ergül BALLI

kamışı tarımının yaygınlaştırılması için iklimi müsait olan bölgelerde deneme

üretimlerinin yapıldığına işaret etmektedir. İlaveten 1900 yılında yapılan hukuki bir

düzenlemeyle hem pancar hem de kamış tarımıyla uğraşacak olanlara on yıllık bir

öşür muafiyeti tanınmıştı. Fakat şeker fabrikalarının yokluğunda pancar ve kamış

tarımının yaygınlaşmasını beklemek rasyonel değildi. Bu sebeple Adana bölgesinde

kurulması tasarlanan bir şeker işleme fabrikası için gümrüksüz makine ithal

edilebileceği karara bağlanmıştı.13

Bununla birlikte 1838 ile 1898 yılları arasında çoğunlukla Osmanlı yüksek

bürokrasisi ile Osmanlı tebaası gayrimüslimler tarafından, şeker fabrikası açma

imtiyazı elde etmek için başvurularda bulunulmuştu. Şeker fabrikası inşasını

gerçekleştirmek ve diğer teşvik tedbirlerinden yararlanmak isteyenlere 10-20 yıllık

imtiyaz sürelerini içeren ruhsatlar tahsis edilmişti.14 Elde edilen bu imtiyazlar, ruhsat

sahiplerinin fabrikalarını kuracakları vilayetlerde imtiyaz süresi boyunca bir tekel

oluşturmalarını sağlıyordu.

Belirtmek gerekir ki, II. Meşrutiyet öncesinde şeker fabrikası kurulmasına

yönelik imtiyaz talebinde bulunanların büyük bir kısmında, şeker pancarı ve kamışı

tarımına dayalı şeker sanayi kurmak yerine, yabancı ülkelerden gümrüksüz şeker

şurubu ithal edip bu girdiyi işlemek ve iç piyasaya ithal girdiden üretilen yerli şekeri

dahili gümrükten bağışık olarak yani vergisiz satmak amacı ön plandaydı. Bu

sebeple imtiyaz talebinde bulunan girişimciler genelde fabrikalarını şeker pancarı ve

kamışı tarımına müsait olan yerlerde değil de İstanbul ve çevresinde kurmakta ısrar

ediyorlardı. Ayrıca olumsuz hava ve toprak koşulları dolayısıyla pancar ve kamış

üretiminde bir azalış yaşanırsa, ithal edilecek şeker hammaddesinden gümrük vergisi

alınmamasına yönelik maddeleri imtiyaznamelerine eklettirmeyi ihmal

etmiyorlardı.15 Yine de pancar ve kamış tarımı ile şeker üretimini geliştirmeye ve

13 Quataert, Anadolu’da Osmanlı Reformu ve Tarım (1876-1908), Nilay Özok Gündoğan ve Azat Zana Gündoğan (çev.), İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2008, s. 253-254. 14 Karayaman, Osmanlı Devleti’nde Şeker Fabrikası Kurma Teşebbüsleri, s. 301-312. 15 Kaarayaman, Osmanlı Devleti’nde Şeker fabrikası Kurma Teşebbüsleri, s. 315-316.

Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası

13

şeker farikası açmaya yönelik tüm bu çabalar sonuçsuz kaldığından Osmanlı tüm

şeker talebini, ithalat yoluyla karşılamak zorunda kalmıştı.

II. Meşrutiyet öncesinde Osmanlı hükümetlerinin şeker üretimine aktif

biçimde müdahale etme konusundaki başarısızlığı önemli bir noktaya; Osmanlı’nın

tarım politikasının odağı ve yoğunluğu ile Avrupalıların çıkarları arasında bir

bağıntının olduğuna işaret eder. Şöyle ki, yukarıda ayrıntılı biçimde görüldüğü

üzere, Avrupa’nın yerli pancar şekeri için Osmanlı İmparatorluğunu, büyük bir

tüketim pazarı olarak elinde tutması elzemdi. Osmanlı topraklarında şeker

üretiminin genişlemesi, Avusturya, Fransa ve Rusya’dan yapılan şeker ithalatının

azalarak bu büyük pazarın kaybedilmesi anlamına geldiği için Avrupalıların çıkarı

gereği, Osmanlı pancar/kamış tarımı ve şeker üretiminin desteklenmesi kesinlikle

rasyonel değildi. Başka bir deyişle yabancıların ekonomik tavsiyelerine fazlasıyla

itibar edilen ve Avrupa pazarı olmuş bu ekonomide, Avrupalıların bir malın

üretimini teşvik etme konusundaki ilgisizliği ister istemez şeker meselesinin

niteliğini tayin ediyordu.

4. İTTİHAT VE TERAKKİ’NİN SAVAŞ YILLARINDA PANCAR TARIMI

VE ŞEKER ÜRETİMİNE YÖNELİK POLİTİKASI

Geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet yıllarında ithalatta dışa bağımlılığın en fazla

olduğu ürünlerden biri de şekerdi. 1908-1913 yılları arasında tekstil emtiasından

sonra ithalattaki payı en yüksek olan tüketim maddesiydi.16 Şekerin hammaddesi

olan pancar ve kamış tarımının yaygınlaştırılması için ülke ikliminin müsait olduğu

tespit edilince, ithal bağımlılığından kurtulabilmek adına hem pancar ve kamış

tarımının hem de şeker üretiminin teşviki yönündeki çabalar erken Cumhuriyet

yıllarında somut sonuçlarını vermişti. Fakat tarıma dayalı bir endüstri olan şeker

16 Toplam ithalat içindeki payı 1908, 1909, 1910, 1911, 1912 ve 1913 yıllarında sırasıyla %8.4, %8.8, %8.4, %7.2 ve %6.5’ti. Şeker ithalatının toplam değeri sırasıyla 2.621.598 lira, 3.045.407 lira, 3. 573.200 lira, 3.258.731 lira ve 2.730.304 liraydı. Bkz. 19. Yüzyılda Osmanlı Dış Ticareti, Şevket Pamuk (hzl.), DİE, Tarihi İstatistikler Dizisi, Cilt 1, Ankara, 2003, s. 52.

14 Ergül BALLI

sorununun farkına varılması ve çözümünde ithal ikameci eğilimlerin ön plana

çıkmasını Cumhuriyet yıllarına hasretmek yanlış olacaktır.

Cumhuriyet yılları öncesinde özellikle Birinci Dünya Savaşı’nın doğurduğu iaşe

sıkıntısı sebebiyle İttihat ve Terakki hükümetleri tarafından şeker meselesi

ciddiyetle ele alınmış; dönemin süreli yayınlarında yer alan makalelerde şeker

fabrikası kurma ve şeker üretme olanağı tartışılmış hatta Osmanlı ülkesinde şeker

fabrikalarının kurulmasını teşvik etmek amacıyla bir kanun tasarısı bile

hazırlanmıştı.

İttihat ve Terakki hükümetlerinin II. Meşrutiyet öncesi döneme kıyasla şeker

meselesine dair getirmiş olduğu yeni zihniyetin özü, yerli şeker üretimine yönelik

girişimlerin merkezi devlet tarafından aktif biçimde desteklenmesi şeklindeydi.

Meşrutiyet öncesi dönemde ise yerli şeker üretimine yönelik çabalar, daha önce

görüldüğü üzere, daha ziyade girişimci ruha sahip bireylerin şeker fabrikası imtiyaz

talebi için devlete başvurmaları ve başvurularının değerlendirilmesi şeklinde

gerçekleşiyordu.

Esasında Osmanlı toprakları –kurak iklimli arazi ve çöller hariç- şeker kamışı

özellikle de şeker pancarı tarımına oldukça elverişliydi. Hatta güneşli günler Avrupa

iklimine göre daha fazla olduğu için tıpkı Romanya ve Bulgaristan’da olduğu gibi

şeker pancarı, Belçika, Fransa ve hatta Almanya şeker pancarlarından daha tatlı17

oluyordu.18 Fakat yerli pancar veya kamış tarımının yaygınlaşması ve şeker

üretiminin genişlemesinin önünde önemli engeller vardı. Öncelikle şeker üretimi son

derece emek-yoğundu ve Osmanlı ekonomisi işgücü sıkıntısı çekmekteydi. Üstelik

şeker üretimine yönelik teşvik tasarılarının başarılı olabilmesi için şeker

fabrikalarının mutlak surette pancar veya kamış tarlalarının yakınında tesis edilmesi

17 Fabrikatörün köylüden satın aldığı pancara biçtiği fiyatı, pancarın içerdiği şekere göre belirlenir. Bkz. Servet-i Fünun, “Almanya’da Şeker Pancarı ve Kimyager Kadınlar”, Cilt. 33, Sayı. 841, 24 Mayıs 1323 (6 Haziran 1907), s. 144. 18 Özellikle Bursa, Mihaliç, Kirmasti, Adapazarı ovaları, İzmit’in meyilli toprakları, Erzurum, Mamüretülaziz yayları, Rumeli, Edirne, Kırkkilise (Kırklareli) ve Çatalca sancaklarının eğimli arazisinde pancar yetiştirmek mümkündü. Bkz. Suad Nuri, “Pancar Ziraati ve Şeker Sanayi”, Edebiyat-ı Umumiyye Mecmuası, Cilt. 1, Sene. 1, Numero. 20, 23 Cemaziyelevvel 1335 (17 Mart 1917), s. 346-347.

Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası

15

gerekiyordu. Aksi halde pancar veya kamışı bozulmadan tarladan fabrikaya taşımak

çok zordu. Pancar veya bazı hallerde kamış tarımının yaygınlaşmasının önündeki

engellerden biri de, toprak ve iklim koşullarının elverişli olmasına rağmen bu

tarımsal emtiaların yerine çok daha kârlı olan ürünlerin ekiminin tercih edilmiş

olmasıydı. Mesela Çukurova bölgesi kamış tarımına son derece müsait olmasına19

rağmen şeker kamışı tarımı, pamuk tarımıyla rekabet edemiyor; kamış üretim

alanlarını genişletmek mümkün olmuyordu.

İttihat ve Terakki hükümeti, savaş başlamadan hemen önce henüz şeker

buhranı kendini göstermezden evvel şeker meselesini çözmenin ancak yerli şeker

sanayini geliştirmek suretiyle olacağını kavramıştı.20 Rüsumat İdare-i

Umumiyesi’nn 1326 (1910/1911) senesine dair istatistiklerine göre her sene 200.000

tonilatodan fazla şeker ithal ediliyordu. Bunun parasal karşılığı 3.500.000 liraya

denk geliyordu.21 Görüldüğü üzere şeker ithalatı dolayısıyla harcanan önemli

miktarda paranın içerde alıkonulması için ithalatın ikame edilmesi gerekiyordu. Bu

maksatla Erzurum vilayetinde bir miktar şeker pancarı tohumu ile pancar üretilmiş

ve analiz edilmek üzere Paris’e gönderilmişti. Tahlil sonuçlarına göre üretilen

pancarlarda %18’den fazla şeker bulunduğu anlaşıldı.22 Vilayetten gelen sonuçların

olumlu olmasından mütevellid hükümet, 1912 senesine doğru Erzurum’da 80.000

lira sermayeli bir fabrikanın kurulmasını tasarlar hale geldi. Oysa şeker üretimi

yoğun sermaye gerektiriyordu. Bunun farkında olan merkezi hükümet, yerel

19İçtihad, “Adana Şeker Kamışı”, Cilt. 23. Sene, Sayı. 247, 1 Mayıs 1928, s. 4715. Meşrutiyet öncesi dönemde Adana bölgesinde şeker kamışı ve pancarı ekimi yapacak olanlara 10 yıllık bir vergi muafiyeti tanınmıştı. Bkz. Bülent Varlık, Emperyalizmin Çukurova’ya Girişi, Ankara: Tüm İktisatçılar Birliği Yayınları, 1977, s. 44. 20 Sanayileşmenin ve büyük sanayi tesisleri açmanın önemini kavramış olan İttihat ve Terakki hükümeti, Osmanlı ekonomisinde Avrupa sanayi ile rekabet edebilecek büyük fabrikaların kurulmasını teşvik etmek amacıyla 1913 yılında Teşvik-i Sanayi Kanun-ı Muvakkatı’nın yürürlüğe girmesini sağlamıştı. Muvakkat kanunda geçen kolaylıklardan kapitülasyonlar dolayısıyla yabancılar da Osmanlı tebaasıyla aynı ölçüde yararlanabiliyorlardı. Fakat Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte kapitülasyonlar tek taraflı olarak kaldırılınca ilgili muvakkat kanunun yabancılara yönelik 6. maddesi de değiştirildi ve kanunun tanıdığı kolaylıklardan yararlanma hakkı sadece Osmanlı tebaası ve anonim şirketlerine hasredildi. Bkz. A. Gündüz Ökçün, “Teşvik-i Sanayi Kanun-ı Muvakkatı, 1913”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt. 30, 1975, s. 28-30. 21 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4160/311987, 2 nolu vesika. 22 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4160/311987, 3 nolu vesika.

16 Ergül BALLI

yetkililere vilayetin önde gelen zenginlerinin bu sermayenin ne kadarına

katılabileceğini sorarak finansman olanakları yaratmaya çalışıyordu. Benzer şekilde

Erzincan’da da 2.000 lira sermaye ile bir bakkaliye dükkanı açılmıştı. Başka bir

şirketin de emtia alışverişi yapmak üzere açılması kararlaştırılmıştı. Konu hakkında

bilgi veren Erzurum Valisi, bu şirketlerin tahsis edeceği beş on bin liralık bir

sermaye ile şeker fabrikası gibi büyük bir müessesenin açılmasının imkan dahilinde

olmadığını belirtiyordu.23

Anlaşılan o ki, pancar tarımına yönelik Erzurum’daki çabaların olumlu sonuç

vermesi üzerine 1914 yılının başlarında nerelerde ve ne gibi durum ve şartlar altında

şeker fabrikası açmanın mümkün olabileceğini araştırmak üzere bir komisyon

oluşturulmasına karar verilmişti. Komisyonun görüşüne24 göre pancar tarımı ve

şeker üretme kabiliyeti bakımından Osmanlı topraklarının birbirinden farklıydı.

Birinci derecede Bitlis, Van, Erzurum, Sivas, Konya, Ankara, Kastamonu, Suriye,

Kosova, Manastır, İşkodra vilayetleri ikinci derecede ise Edirne, Hüdavendigar,

Aydın, Mamuretülaziz vilayetleri pancar yetiştirmeye ve şeker fabrikası kurmaya

müsaitti.25 Öte yandan şeker üretilen ülkelerde bu üretim sahasının gelişerek devam

etmesi için devlet tarafından çeşitli yardım ve teşviklerde bulunuluyordu. Alınan

tedbirlerden biri üreticileri korumak için himaye resmi başka bir deyişle gümrük

vergisi uygulanmasıydı ki, Osmanlı Devleti’nin Avrupa hükümetlerinden bağımsız

23 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dahiliye Nezareti İdare Evrakı, 99/9. 24 Sanayi Müdür-i Umumisi tarafından hazırlanarak araştırılması için komisyona teklif edilen 5 soru vardı: 1-Şeker fabrikalarının kurulması için lazım olan pancarın yetiştirilmesine uygun olan arazi ve iklim koşulları genel olarak nelerdir? 2-Şeker fabrikalarının kurulması için gerekli olan malzeme ve makinelerle mahsulün nakliyesine mahsus araçların varlık ve niteliği dikkate alındığında Memalik-i Osmaniye’nin nereleri şeker pancarı ziraatine uygundur? 3-Şeker fabrikaları için gerekli olan kuruluş masrafı ve sermaye miktarı ne kadardır? 4- Şekerin üretim masrafıyla tüketim miktarı karşılaştırıldığında özel bir yardım olmadan Memalik-i Osmaniye’de şeker fabrikası kurulabilir mi yoksa hükümet tarafından verilecek ikramiye veya tekel hakkına muhtaç mıdır? 5-İkramiye ve tekel hakkı verilecekse müteşebbislerin ciddiyet ve başarısı için ne gibi nitelikler ve şartlar aranmalıdır? Bu soruların cevaplarını içeren komisyon raporunun tamamı için bkz. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4160/311987, 2 nolu vesika. 25 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4160/311987, 2 nolu vesika.

Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası

17

bir biçimde gümrük politikası benimsemesi kapitülasyonlardan ötürü mümkün

olamadığından bu yöntemle şeker üretimi teşvik edilemezdi. İkinci teşvik yöntemi

ise şeker üreticilerine Avrupalı hükümetlerin yaptığı gibi ikramiye vermekti. Fakat

Avrupalı alacaklıların on dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinden beri Osmanlı

maliyesi üzerinde kurdukları baskı ve kontrol neticesinde ikramiye usulünün

uygulanması da mümkün olamıyordu. Üstelik böyle bir teşvik tedbirinin alınması

halinde Avrupalı üreticiler rekabet şartlarını zorlaştırarak şeker fiyatını düşürür,

ithalatı ucuzlatabilirlerdi. Zaten İttihat ve Terakki hükümetlerinin en sık karşılaştığı

mali açmaz buydu. Alacaklı Avrupa sermayesinin yarattığı baskı, hükümetin mali

konularda kısa vadeli hareket etmesine ve uzun vadede yarar elde edeceği iktisadi

alanlara finansman sağlayamamasına neden oluyordu. Bu koşullarda Meclis-i

Vükela’nın aldığı karar geriye kalan üçüncü yöntemin yani fabrika kurma

konusunda talip olanlara belli bir süreyle imtiyaz verilmesi şeklindeydi. 26 Buna göre

bu şartlar dahilinde talip araştırmak ve bulunduğunda on beş seneden yirmi beş

seneye kadar imtiyazla şeker fabrikası açılmasını sağlamak üzere hükümet, Ticaret

ve Ziraat Nezareti’ne yetki vermişti.27

Görüldüğü üzere Osmanlı Devleti’nde şeker sanayinin gelişimini engelleyen

en önemli unsur hükümetin, ucuz Avrupa şekeri karşısında yerli şeker sanayini

destekleyecek korumacı bir gümrük politikasından yoksun olmasıydı. Hükümet,

nispeten bağımsız bir gümrük politikası uygulama imkanını ancak Birinci Dünya

Savaşı yıllarında elde ettiği için şeker sanayinin desteklenmesi, İttihat ve

Terakki’nin şeker politikası ya da daha doğru bir deyişle şeker sorununun çözümüne

dair tasarıları da savaş yıllarında şekillenmişti.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında merkezi Avrupa ülkeleri olarak

adlandırabileceğimiz Almanya ve Avusturya-Macaristan ile güneydoğu Avrupa

devletleri başka bir deyişle Balkan ülkelerinin uluslararası ticaretten tecrit edilmeleri

yani yirminci yüzyıldaki Avrupa ablukası, pancar tarımı ve pancar şekeri sanayisi

26 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükela Mazbataları, 175/125. 27 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4160/311987, 1 nolu vesika.

18 Ergül BALLI

bakımından on dokuzuncu yüzyılda Napolyon’un uyguladığı ablukanın aksi

yönünde etkiler yarattı. Savaş sırasında köylülerin ve işçilerin askere alınması

yüzünden pancar tarlaları ile şeker fabrikaları kısmen savaş alanı içinde bulunduğu

için ister istemez üretim azaldı. Pancar şekeri üreticisi bazı ülkeler de ihracat

olanaklarının kalmaması sebebiyle üretim kapasitelerini düşürmek zorunda kaldı.28

Böylelikle savaş ekonomisinin yarattığı nesnel şartlar altında uluslararası

piyasalarda şeker fiyatının muazzam bir artış trendine girmesi kaçınılmaz oldu.

Osmanlı Devleti’nin şeker talebi savaş başlayıncaya kadar büyük ölçüde

Avusturya’dan yapılan ithalatla karşılanıyordu. Savaşla birlikte Sırbistan düşman

ilan edilince Avusturya kanalıyla şeker ithali olanaksız hale geldiğinden, Dedeağaç

üzerinden, Avrupa’nın yeni şeker üreticilerinden biri olan İtalya’dan şeker ithaline

başlandı. Karadeniz’de Osmanlı-Rus çatışmasının başladığı haberi29 duyulur

duyulmaz şekerin fiyatı 24 saat içinde 3,5 kuruştan 10 kuruşa yükselmişti. Bu fiyat

artışı karşısında İstanbul’da Şehremini, şekere narh uygulayarak şeker fiyatını

denetim altına almaya çalışmış; fakat bu uygulama ithalatçı tüccarı mal istiflemeye

ve el altından daha yüksek fiyatla mal satmaya teşvik etmişti. İttihatçıların savaş

yıllarında tüketim mallarında oluşan kıtlıkla mücadele için uyguladığı bir yöntem

olan ve adeta vurgunculuğa dönüşen vagon tahsisi, şeker ithalatı için de kullanılmış

fakat bir türlü yeterli ithalat gerçekleştirilememişti. Savaş devam ederken İtalya’nın

da Osmanlı Devleti’ne karşı savaşa girmesiyle şeker ithalatı iyice çıkmaza girdi.

Şekerin fiyatının daha da yükselmesi üzerine hükümetin çıkardığı bir kanun-ı

muvakkatin verdiği yetkiye dayanarak İstanbul Şehremaneti, tüccarın ve esnafın

saklamış olduğu şekere el koyarak kendisinin saptamış olduğu fiyat üzerinden şekeri

satın aldı; böylelikle şekerin serbest satışını yasaklanmış oldu. Hatta bir aralık şeker

satışı, Şehremaneti tarafından karneye bağlandı. Karne uygulamasının

28 Suvla, a. g. m., s. 476. 29 Bu çatışmanın ittihat ve Terakki üst yönetiminin bilgisi dahilinde olup olmadığına ilişkin Dahiliye Nazırı Talat Paşa’nın görüşleri hakkında bkz. Talat Paşa, Hatıralarım ve Müdafaam, İstanbul: Kaynak Yayınları, 2009, s. 37.

Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası

19

kaldırılmasının ardından şekerin kıyyesi30 70 kuruşa kadar yükseldi. Sırbistan’ın

savaşta yenik düşmesi üzerine tekrar Avusturya ile demiryolu bağlantısı kuruldu ve

şeker ithalatına başlandı. Fakat daha önce belirttiğimiz gibi savaşın işgücü, tarla ve

fabrikalar üzerinde yarattığı tahribat Avusturya’da şeker üretimini düşürdüğünden

şeker ithalatı, savaş yılları boyunca büyük ve çözümü meşakkatli bir sorun olmaya

devam etti.31

Şeker melesini bir türlü çözemeyen İttihat ve Terakki, savaşın son yıllarına

doğru bir taraftan şeker ithalatını düzenleyen kararname32 ile şeker ithalatı ve

fiyatını devlet denetimine almaya çalışırken diğer taraftan da pancar tarımı ve şeker

sanayini teşvik etmek için iktisadi, hukuki ve teknik yöntemlere başvurdu. Mesela

Almanya’dan getirilen pancar tohumları ziraat memurlarının görev alanına giren

Anadolu şehirlerinde ektirilmiş ve üretilen pancarlar da analiz edilmesi için

Almanya’ya gönderilmişti.33 Ticaret ve Ziraat Nazırı kendisiyle yapılan bir

mülakatta, şeker üretimi ve işlenmesi için bir Alman uzmanın teknik yardımına

başvurulduğunu belirtiyordu.34

Mart 1917’de Almanlar, Hamburg’daki şeker sendikası adına şeker fabrikası

açma ve işletme imtiyazı elde etmek, Osmanlı topraklarında uygun olan yerlerde

pancar ve kamış yetiştirmek ve şeker fabrikası açmaya elverişli olan yerleri tespit

etmek amacıyla harekete geçmişlerdi. Bu maksatla hareket eden mühendis Osman

Vehbi Bey’le Ticaret ve Ziraat Nezareti arasında imzalanmak üzere bir sözleşme

hazırlanmış ve Meclis-i Vükela tarafından da uygun bulunmuştu.35 Aynı yıl içinde

30 Osmanlı standart ölçüsü olan kıyye, vukiyye veya okka, 400 dirhem veya 1,2828 kg’a eşittir. Daha ayrıntılı bilgi için bkz. Halil İnalcık, “Osmanlı Metrolojisine Giriş”, Eşref Bengi Özbilen (çev.), Türk Dünyası Araştırmaları, sy. 73, Ağustos 1991, s. 28. 31 Zafer Toprak, İttihad – Terakki ve Cihan Harbi – Savaş Ekonomisi ve Türkiye’de Devletçilik (1914-1918), İstanbul: Homer Kitabevi, 1. Basım, 2003, s. 130-131. 32 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükela, 249/118. 33İhsan Abidin (Akıncı), Şeker: Yetirmeden Bitirmeye Kadar, Türkiye-Dış Memleketler, İstanbul: Akşam Matbaası, 1934, s. 41. 34 Ahmad, a. g. e., s. 46. Almanların başta askeri alanda geçerli olmak üzere Osmanlı Devleti üzerindeki nüfuzu hakkında daha fazla bilgi edinmek için bkz. İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu, İstanbul: Timaş Yayınları, 2008. 35 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükela Mazbataları, 207/55.

20 Ergül BALLI

Almanlarla birlikte kurulan Zenith Şirketi tarafından açılması tasarlanan şeker

fabrikası için girişimde bulunulmuş fakat somut bir sonuç elde edilememişti.36

Anlaşılan o ki, Avrupalı üreticilerin arasında sadece Osmanlı Devleti’nin

müttefiki olan Almanya, Osmanlı topraklarında şeker üretilmesi çabasını faal

biçimde destekliyordu. Elbette Almanya’yı bu şekilde davranmaya sevk eden asıl

nokta, Almanya’nın şeker ihraç ettiği müşteriler arasında Osmanlı Devleti’nin

olmamasıydı.37 Zaten İttihat ve Terakki için kapitüler taleplerle gelmediği sürece

yabancı sermaye tarafından yapılacak yatırımlar zararlı görülmüyor; tersine başta

ateşli bir liberalizm savunucusu olan Maliye Bakanı Cavit Bey38 olmak üzere

İttihatçı ekonomi yönetimi, büyük sermaye gerektiren girişimlerde yabancı sermaye

ile işbirliğini fazlasıyla önemsiyordu.39

Öte yandan 1917 yılında Ticaret ve Ziraat Nezareti bünyesinde kurulan İktisat

Meclis-i Âlisi40 uzun bir süredir şeker meselesiyle meşguldü. Bu meseleyle ilgili

esaslar İktisat Meclisi tarafından karara bağlanmış ve projeler hazırlamaya

başlanmıştı. Bu projelere göre her biri 5.000 tondan aşağı şeker üretmemek şartıyla

ülkenin değişik bölgelerinde 40 şeker fabrikası41 açılması planlanıyordu. Hükümet

36 Şeker Sanayi İstatistikleri (1926-1983), Ankara, 1984, s. 5 Aktaran: Karayaman, a. g. m., s. 314. 37Quataert, a. g. e., s. 253-254. 38 Mehmet Cavit Bey hakkında daha fazla bilgi için bkz. Polat Tunçer, İttihatçı Cavit Bey, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2010; ayrıca anıları için bkz. Cavid Bey, Felaket Günleri: Mütareke Devrinin Feci Tarihi 1. Osman Selim Kocahanoğlu(hzl.), İstanbul: Temel Yayınları, 2000; Cavid Bey, Felaket Günleri: Mütareke Devrinin Feci Tarihi 2. Osman Selim Kocahanoğlu(hzl.), İstanbul: Temel Yayınları, 2000. 39 Bu bağlamda 1913 yılının başında Van Valisi ile merkezi hükümet arasında yapılan yazışmalar örnek olarak gösterilebilir. Buna göre Van vilayetinden gönderilen bir tezkirede vilayet dahilinde yabancı sermayeyle bir şeker fabrikasının kurulmasına yönelik ruhsat verilip verilmeyeceği sorulmuştur. İlgili bakanlıklar arasında yapılan yazışmalara göre mesele Sanayi Müdüriyet-i Umumiyesi’ne sorulmuş ve mevcut anlaşmalara göre yabancıların Osmanlı topraklarında ticaret yapabilme ve sınai faaliyette bulunabilmeleri serbest olduğundan herhangi bir imtiyaz ve tekel hakkı talep etmemek ve mahalli menfaate katkıda bulunmak suretiyle yasal düzenlemelere uygun biçimde ruhsat verilebileceği yönünde bir karar çıkmıştır. Bkz. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dahiliye Nezareti İdare Evrakı, 107/45. 40 İktisat Meclis-i Âlisi, ülkenin genel ekonomi politikasını saptamak, geleceğe dönük kararlar almak ve savaş sonrasındaki ekonomi politikalarını belirlemek üzere 1917’de kurulmuş bir danışma meclisiydi. Meclis, bir yıl sonra İaşe Nezareti’ne dönüştü. Bu isim dışında önerilen bir başka isim daha vardı: İktisadiyyat Nezareti (İktisat Bakanlığı) Fakat savaş yıllarının en can alıcı sorunu iaşe olduğu için olsa gerek İaşe Nezareti’nde karar kılındı. Zafer Toprak, bu meclisin Türkiye’deki ilk “planlama” girişimi olarak kabul edilebileceğini belirtir. Bkz. Toprak, İttihat – Terakki ve Cihan Harbi – Savaş Ekonomisi ve Türkiye’de Devletçilik (1914-1918), s. 179-185. 41 İtalikler yazara aittir.

Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası

21

fabrikalardan her birine çeşitli kolaylıklar sağlayacak ve belli bir süre zarfında

yardımda bulunacaktı. Hazırlanan projede fabrikaların sermaye hüviyetine de

mutlak surette yer verilmiş ve fabrikaların sermayesinin en azından yarısının milli

sermaye olacağı karara bağlanmıştı. Eğer bu tasarılar gerçekleşirse Osmanlı şeker

talebinin büyük bir kısmı, bu fabrikalarda üretilen şekerle karşılanabilecekti.42

Fakat şeker fabrikaları hakkındaki projenin uygulamaya konulabilmesi için

öncelikle sınai tesisler hakkında sözleşme akdine dair Meclis-i Mebusan’dan izin

alınması gerekiyordu. Bu amaçla Almanların Osmanlı topraklarında şeker fabrikası

kurmak için teşebbüse geçmesinin de etkisiyle şeker fabrikalarının kuruluşunu ve

gelişmesini teşvik etmek amacıyla alınması gereken tedbirler hakkında Ticaret ve

Ziraat Nezareti tarafından Memâliki Osmaniye’de Şeker Fabrikalarının Tesisini

Teşvik Hakkında Kanun Layihası hazırlanarak Mart 1917’de Şura-yı Devlet’e

gönderilmiş; ardından da tasarıyla birlikte fabrika kuracak olanlara bir takım

imtiyazlar tanındığından meselenin mali boyutunun görüşülmesi için tasarı Maliye

Nezareti’ne havale edilmişti. 43 Şubat 1918’de Meclis-i Vükela’da müzakere edilen

kanun tasarısı ve esbab-ı mucibesi44, bir an evvel kanunlaşıp yürürlüğe girmesi için

nihayet 14 Şubat 1918 tarihinde Meclis-i Mebusan’a gönderilmişti.45

Kanun tasarısına göre, şeker fabrikası kuracak olanlara Teşvik-i Sanayi

Kanunu’nda yer alan müsaadeler ve muafiyetlerden başka iç tüketim için

ikramiyeler verilecekti. İkramiyelerin dışında dahili ulaştırma için ücret tarifelerinde

indirim ve kolaylıklar sağlanacaktı. Ticaret ve Ziraat Nezareti, şeker fabrikalarının

Anadolu’nun yüksek yaylarında kurulmasını kararlaştırmıştı. Elbette şeker

fabrikalarının kurulacağı yerlerde pancar tarımının teşvik edilmesi için lazım gelen

tedbirler alınacaktı. Bu bağlamda köylülere pancar tarımına mahsus olmak üzere

avans verilecek; pancar tarımıyla uğraşacak olan üreticilere tohum, tarımsal araç

gereç, gübre vs. dağıtılacaktı. Üreticilere pancar ziraat yöntemlerini öğretmesi için

42 İktisadiyyat Mecmuası, “Şeker Meselesi”, 1. Sene 2. Cilt, Sayı. 42, 9 Şubat 1332 (22 Şubat 1917), s. 5. 43 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Şura-yı Devlet Evrakı, 1258/6. 44 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükela Mazbataları, 211/58. 45 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4503/337699.

22 Ergül BALLI

mühendisler getirtilecekti.46 Fakat söz konusu kanun tasarısı, Meclis-i Mebusan’da

müzakere edilememişti.47

Belirtmek gerekir ki, kamış şekeri pancar şekerine göre daha ucuz olmakla

birlikte II. Meşrutiyet yıllarının milli iktisat politikası gereğince kamış tarımına göre

çok daha emek-yoğun olan pancar tarımı teşvik edilmiştir. Burada meseleye sadece

maliyet minimizasyonu açısından yaklaşmak hatalı olacaktır. İktisadi analiz

araçlarının yanı sıra siyasi ve sosyal analiz araçlarını da kullanmak gerekir. Kamış

coğrafi, pancar ise iktisadi işbölümüne dayalıdır. Avrupa’da pancar tarımı ve şeker

üretiminden bahsederken görüldüğü üzere prensip olarak pancar şekeri bir savaş

emtiası, kamış şekeri ise bir barış emtiasıdır.48 Bu sebeple pancar şekerinin üretimi

sadece ödemeler bilançosunun iyileşmesini sağlamaz aynı zamanda savaş

koşullarında uluslararası ticaret olanaklarının kalmadığı bir ortamda kendi kendine

yeterliliği sağlar. Öte yandan pancar tarımı sayesinde toprağın değeri artmakta ve

büyük bir üretici kütlesinin pancar tarımından elde ettiği gelirle daha yüksek refah

seviyesine ulaşması sağlanmaktadır.

Şeker meselesi, II. Meşrutiyet dönemi basınında da kendine yer bulmuştu.

“İktisadiyyat Mecmuası”na göre şekere bu kadar önem verilmesinin sebebi, sadece

şekeri ülke içinde üretmek ve bu sebeple dışarıya servet transferini engelleyerek

parayı içeride alıkoymak değil; aynı zamanda şeker üretiminin şeker pancarı tarımını

yaygınlaştırarak yaratacağı iktisadi menfaatlerdi. Osmanlıda eskiden beri hayvan

yetiştiriciliği konusunda sıkıntı çekilmekteydi. Halbuki şeker üretiminden sonra 46 İktisadiyyat Mecmuası, “Şeker Fabrikaları Hakkında”, 1. Sene 2. Cilt, Sayı. 43, 1 Mart 1333 (1 Mart 1917), s. 8. 472 Teşrinisani 1334 (2 Kasım 1918)’de İaşe Nazırı ve Ticaret ve Ziraat Nazır Vekili tarafından Meclis-i Mebusan Başkanlığına, söz konusu kanun tasarısının incelenmesi amacıyla Meclis-i Mebusan’da yapılması gereken müzakeresinin ertelenmesi yönünde bir tezkire gönderilmişti. Fakat bu yöndeki tezkirenin Kanuni Esasi’ye göre doğrudan Sadaretten gelmesi gerektiği için durumun Sadaret’e tebliğine karar verilmişti. Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, Devre: 3, Cilt: 1, İçtima Senesi: 5, İnikad: 12, 7 Teşrinisâni 1334 (7 Kasım 1918), s. 120. Meclis-i Mebusan’ın 28 Teşrinisani 1334 (23 Kasım 1918) tarihli inikadı (toplantı) sırasında Mebusan Reisi, Memaliki Osmaniyye’de Şeker Fabrikalarının Tesisini Teşvik Hakkında Kanun Layihasının müzakeresini erteleme yönündeki talebin Sadaret’ten gelmesi gerektiğinin Sadaret’e tebliğ edildiği halde o günden beri bu konuya ilişkin herhangi bir tezkirenin gelmediğini belirtiyordu. Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, Devre: 3, Cilt: 1, İçtima Senesi: 5, İnikad: 19, 28 Teşrinisâni 1334 (23 Kasım 1918). s. 209. 48 Suvla, a. g. m., s. 471.

Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası

23

kalan pancar posası, iyi bir havyan yemiydi. Aynı şekilde ispirto üretimi için de

üzüm ve meyve bulunmayan yerlerde şeker pancarından ispirto üretilmesi mümkün

olacaktı. Hayvan yeminin bu şekilde ıslah edilmesi gübre üretimini de arttıracaktı.49

Benzer şekilde pancar tarımı ve şeker üretimine ilişkin “Edebiyat-ı Umumiyye

Mecmuası”nda yayınlanan bir makalede ziraat mühendisi olan Suad Nuri, savaş

öncesi fiyatı üzerinden hesap ederek her sene yaklaşık olarak 60.000.000 kuruşun

şeker ithalatı için dışarıya çıktığını; ülkedeki servetin dışarıya transferine engel

olacak bu girişimin milli serveti ve vergi gelirlerini arttırmak sebebiyle mali durumu

iyileştireceğini belirtiyordu. Bu paranın ülke içinde kalması, başka sanayileri de

ortaya çıkaracağından ülkenin bu işten kazancı gerçekte 60.000.000 kuruştan çok

daha yüksek olacaktı. Pancar tarımı sadece şeker sanayini geliştirmekle kalmayacak

hem ülkede çok zayıf bir vaziyette olan ispirto üretiminin gelişmesine vesile olacak

hem de pancar posalarının kurutulması sayesinde henüz pek rağbet edilmeyen bir

tarımsal faaliyet olan besi hayvancılığına da yardımı dokunacaktı. Suad Nuri, ithal

şekerin yerli şekerle ikame edilmesi halinde en çok da köylünün cebinin dolacağına

inanıyordu. Osmanlı köylüsü genellikle toprağını üç yılda bir dinlendirdiğinden üç

yılda bir kazançtan mahrum kalıyordu. Şeker pancarı bir yaz ziraati olduğu ve

pancar da gübre ve çapaya ihtiyaç duyduğu için köylü bu ayrıntılara dikkat ederse

pancar tarımına yönelerek daimi surette kazanç elde edebilecekti. Türk köylüsünün

pancar yetiştirip yetiştiremeyeceğine dair endişeleri yersiz bulan Suad Nuri,

başlangıçta birtakım zorlukların yaşanma ihtimaline rağmen çapalı mahsul tarımına

çok da yabancı olmayan köylülere nasılsa fabrikadaki uzmanlar/mühendisler yardım

edeceği için pancar tarımında köylülerin başarılı olacağına inanıyordu. Şeker

sanayini geliştirmek için nasıl bir politika uygulanması gerektiği hakkında izahat

veren Suad Nuri, Memalik-i Osmaniyye’nin mıntıkalara (bölgelere) ayrılmasını

elzem görmekle birlikte şeker fabrikatörlerine imtiyaz vermek için ülkenin

mıntıkalara ayrılmasını uygun bulmuyordu. Çünkü yerli şekerin ithal şekerle rekabet

edebilmesi için ya ithal şekerin ülkeye girmesini engelleyecek ölçüde bir gümrük

49 İktisadiyyat Mecmuası, “Şeker Meselesi”, 1. Sene 2. Cilt, Sayı. 42, 9 Şubat 1332 (22 Şubat 1917), s. 5.

24 Ergül BALLI

vergisi uygulanarak ithal şeker pahalılaştırılmalı ya da yerli şekerin ithal şekere göre

daha düşük bir maliyetle üretilip düşük fiyattan piyasaya sunulması sağlanmalıydı.

İthal edilen şekerin üretildiği ülkedeki iç fiyatının, Osmanlı pazarına sunulan ihraç

fiyatından belki iki katı fazla olduğunu ifade eden Suad Nuri, Avrupa şeker

politikasını tüm açıklığıyla kavradığını belli ediyordu. Avrupalıların şeker politikası

gereği çok düşük fiyatla ihraç edilen yabancı şeker karşısında gümrük vergilerini

arttırmaktan başka bir çare olmadığı aşikardı. Öte yandan şeker sanayini geliştirmek

isteyen her üretici ülke, en başlarda fabrikatörlere ve köylülere büyük yardımlarda

bulunmuştu. Bununla birlikte konulan gümrük vergisinin ne büyüklükte olacağı da

önemli bir meseleydi. Şayet az bir gümrük vergisi konulursa, yabancı ülkelerin

karteller vasıtasıyla yerli şekere rekabet etmesi son derece kolaydı. O yüzden

hükümet mutlaka gerçek üretim maliyetine yakın bir tutarda vergi koymalıydı. Şeker

ithalatının azalmasından dolayı gümrük hasılatında ortaya çıkan azalışı, hükümet

aşar ve üretilen şekerden okka/kıyye başına alınacak vergiyle telafi edebilirdi.

Ülkeyi pancar tarımı ve şeker üretimi mıntıkalarına ayırmak esasında son derece

önemliydi. Çünkü başlarda ülkenin şeker ihtiyacını temin etmek için gereken

fabrikaların hepsini birden inşa etmek mümkün değildi. Fabrikaların tamamı

açılmadan gümrük vergisi konursa, şeker talebini karşılayacak kadar ithalat yapmak

mümkün olamayacağından iç piyasada önemli sorunlar yaşanırdı. Bu yüzden en

başta fabrika inşası kolay olan mıntıkaları belirlemek ve gümrük vergisini aşama

aşama uygulamaya koymak gerekiyordu. Mesela Rumeli’de açılacak olan bir şeker

fabrikası sadece İstanbul ve Edirne’nin şeker ihtiyacını karşılayabileceği için

İstanbul ve Edirne vilayetlerine Avrupa’dan ithal edilen şekerin gümrük vergisini

arttırarak işe başlamak ardından bu uygulamayı tüm ülkeye yaymak gerekiyordu.

Ülkenin şeker üretim bölgelerine ayrılarak gümrük vergisinin arttırılmasının

ardından fabrikatörlere yirmi yıllık imtiyazlar verilirse, fabrikatörler kendi

bölgelerinde pancar alımında monopson durumuna gelecekleri için köylünün

kazancı aleyhine kendi kârlarını arttıracaklardır. Köylünün ezilmesini engellemek

için bir rekabet ortamı oluşturulmalı ve fabrika tesisi serbest bırakılmalıydı. Bu

rekabet koşulları sağlanamazsa iç tüketimin karşılanmasının üstünde ihracata

Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası

25

yönelik şeker üretme güdüsü hiç oluşmaz ve pancar tarımı da tıpkı tütün gibi küçük

yaşta boğulmuş olurdu. Hükümetin imtiyaz vermek suretiyle elde edeceği gelir,

fabrikaların açılmasını serbest bırakma haline göre daha fazla değildir. Çünkü ikinci

halde hükümet aşarın yanı sıra üretilen kıyye başına istediği düzeyde bir spesifik

vergi koyabilecekti. Üretim aşamasında kontrol mekanizması daha fazla olduğu için

üretim üzerinden alınan bu verginin tahsilatı, gümrük vergisinden daha zor

olmayacaktı. Suad Nuri, fabrika kuruluşunun çok masraflı olması ve pancar tarımın

zor olup ilk senelerin kârsız kapatılacağı noktasından hareketle 20 yıllık imtiyazları

savunanların düşüncelerini ve kârsız geçeceği tahmin olunan 20 yılı abartılı

bulmaktaydı. Pancarların fabrikaya nakliyatında maliyet minimizasyonunu sağlamak

için farikaların demiryolu hattı üzerinde inşa edilmesini tavsiye ediyordu. Zaten

Avrupa’da da nakliyat meselesini bu şekilde çözülmüştü. Demiryolu şirketleri şeker

nakliyatı için özel tarifeler uygulamışlardı. Anadolu hattı üzerinde pancara müsait

Adapazarı, İzmit, Eskişehir gibi verimli arazilerde 10-15 fabrika; Rumeli

taraflarındaki demiryolu hattı üzerinde de 2-3 fabrika rahatlıkla açılabilirdi. Hatta

Düzce Ovası, Bolu, Konya, Bursa, Balıkesir, Kirmasti gibi daha verimli olan ovalar

pancar tarımı için çok daha uygundu. Demiryolu hattı üzerindeki fabrikalar lazım

olan kömürü de rahatlıkla temin edebilirlerdi. Şeker sanayinin kurulmasının artık

elzem olduğunu belirten Suad Nuri, gelişmek isteyen ülkelerin, ilk önce milli

servetin dışarıya transferini engellemeleri ardından ihracatla ülkeye kaynak/servet

transfer etmeleri gerektiğine dair inancını kesin bir dille belirtiyordu.50 Bu ayrıntılı

ve teknik bilgilerle dolu makale, II. Meşrutiyet döneminde özellikle de savaş

yıllarında şekillenen milli iktisat anlayışı ve Türk şeker politikasının Cumhuriyet

yıllarına yansımasını51 göstermesi bakımından son derece anlamlıdır.

50 Suad Nuri, a. g. m., s. 346-351. 51 Erken Cumhuriyet yıllarında şeker meselesine bakış açısı, “Memleketimizde en fazla idhaline mecbur olduğumuz ve dahilde istihsali elzem olan mevaddın en mühimlerinden biri de şekerdir. Şekerin istihsal olunduğu şeker pancarı ve şeker kamışı ziraati için memleketimiz iklimi çok müsaittir. Senevi on iki milyon liraya baliğ olan şeker ithalatımızı şeker kamışı ve pancarı yetiştirerek ve fabrikalar tesis ederek tenkise uğraşmak milli bir vazifemizdir” şeklinde ifade ediliyordu. Bkz. İktisat Vekaleti Mecmuası, “Halkalı Nebatat Islahı İstasyonu Neşriyatından-Şeker Pancarı Tecrübeleri”, 2. Cilt, Sayı. 10, Mart 1339 (1928), s. 4.

26 Ergül BALLI

5. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Sadece iktisadi değil siyasi bir niteliğe sahip olan şeker sorunu, II. Meşrutiyet

yıllarından itibaren tartışmalara konu olmuş ve yerli sanayiyi kurmanın önemini

kavramış olan İttihat ve Terakki hükümetlerinin doğrudan ilgi gösterdiği bir üretim

sahası haline gelmişti. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması ise şeker sorununu hem

daha da ağırlaştırdı hem de milli pancar şekeri sanayinin kurulması yönünde bir

bilincin yerleşmesine doğrudan katkıda bulundu.

Tarihsel analizler göstermektedir ki, kendi kendine yeterliliği temsil eden

pancar tarımı ve şeker sanayinin gelişmesi serbest rekabet ortamında değil ancak

koruyucu gümrük tedbirlerinin eşliğinde mümkündür. Osmanlı hükümetleri, Cihan

Harbi yıllarında nispeten bağımsız bir gümrük politikası uygulamaya teşebbüs

edebildikleri için şeker meselesinin çözümünde yerli üretime yönelmeyi ancak savaş

yıllarında net bir biçimde tasarlar hale gelmişti. Savaşın bitmesiyle birlikte Avrupalı

şeker üreticisi ülkeler de, tekrar pancar şekerleri için çeşitli koruyucu tedbirler

almışlar ve milli sanayilerini geliştirmeye çabalamışlardı.

Nihai olarak diyebiliriz ki, şekerde yabancı üreticiye olan bağımlılık,

ekonomiyi millileştirmeye yönelik tüm çabalara rağmen II. Meşrutiyet yıllarında da

devam etmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından dünyada barış ortamı bir türlü

sağlanamadığı ve yeni bir dünya savaşı beklendiği için olsa gerek, savaşlar sırasında

oluşan ablukanın etkisi ve ticaret kanallarının kapanmasından korkan ülkeler,

kendilerini korumak için maliyeti kamış şekerine göre yüksek de olsa yerli pancar

şekeri sanayilerini kurmayı kaçınılmaz olarak görmüşlerdir. Cumhuriyet yıllarında

pancar tarımı ve şeker sanayini geliştirmenin adeta bir milli vazife olarak

görülmesinin sebebi de savaş yıllarında yaşanan şeker bunalımı ve İttihatçıların bu

bunalımı hafızalardan silmeyi başaracak şekilde tarıma dayalı bu sanayi kolunu tesis

edememiş olmasıdır. Yine de Cumhuriyet yıllarının bir iktisadi gururu sayılan

pancar tarımı ve şeker sanayinin gelişmesinde II. Meşrutiyet dönemi zihniyetinin

tesis ettiği teknik, hukuki ve iktisadi birikimin hakkını teslim etmek gerekir.

Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası

27

KAYNAKÇA

Arşiv

Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4160/311987, 1 nolu vesika

Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4160/311987, 2 nolu vesika

Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4160/311987, 3 nolu vesika

Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babıâli Evrak Odası, 4503/337699

Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dahiliye Nezareti İdare Evrakı, 107/45

Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dahiliye Nezareti İdare Evrakı, 99/9

Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükelâ Mazbataları, 175/125

Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükelâ Mazbataları, 207/55

Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükelâ Mazbataları, 211/58

Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Meclis-i Vükela Mazbataları, 249/118

Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Şûrâ-yı Devlet Evrakı, 1258/6

Resmi Yayınlar

Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, Devre: 3, Cilt: 1, İçtima Senesi: 5, İnikad: 12, 7

Teşrinisâni 1334 (1918).

Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, Devre: 3, Cilt: 1, İçtima Senesi: 5, İnikad: 19, 28

Teşrinisâni 1334 (1918).

28 Ergül BALLI

Osmanlıca Süreli Yayınlar

İçtihad, “Adana Şeker Kamışı”, Cilt. 23. Sene, Sayı. 247, 1 Mayıs 1928, s. 4715.

İktisadiyyat Mecmuası, “Şeker Fabrikaları Hakkında”, 1. Sene 2. Cilt, Sayı. 43, 1

Mart 1333 (1 Mart 1917), s. 7.

İktisadiyyat Mecmuası, “Şeker Meselesi”, 1. Sene 2. Cilt, Sayı. 42, 9 Şubat 1332 (22

Şubat 1917), s. 5.

İktisat Vekaleti Mecmuası, “Halkalı Nebatat Islahı İstasyonu Neşriyatından-Şeker

Pancarı Tecrübeleri”, 2. Cilt, Sayı. 10, Mart 1339 (1928), ss. 4-11.

Mehmed Cavid, “Şekercilik ve Şeker Buhranı”, Servet-i Fünun, Cilt. 22, Sayı. 561,

10 Kanunisani 1317 (23 Ocak 1902), ss. 236-238.

Servet-i Fünun, “Almanya Şeker Fabrikalarında Şeker İmalatı”, Cilt. 6, Sayı. 153, 3

Şubat 1309 (15 Şubat 1894), s. 207.

Servet-i Fünun, “Almanya’da Şeker Pancarı ve Kimyager Kadınlar”, Cilt. 33, Sayı.

841, 24 Mayıs 1323 (6 Haziran 1907), s. 144.

Suad Nuri, “Pancar Ziraati ve Şeker Sanayi”, Edebiyat-ı Umumiyye Mecmuası, Cilt.

1, Sene. 1, Numero. 20, 23 Cemaziyelevvel 1335 (17 Mart 1917), ss. 190-192.

Kitaplar

Ahmad Feroz, İttihatçılıktan Kemalizme, çev. Fatmagül Berktay (Baltalı), Kaynak

Yayınları, İstanbul 2011.

Cavid Bey, Felaket Günleri: Mütareke Devrinin Feci Tarihi 1, Osman Selim

Kocahanoğlu(hzl.), İstanbul: Temel Yayınları, 2000.

Birinci Dünya Savaşı Yıllarında İttihat ve Terakki’nin Şeker Politikası

29

Cavid Bey, Felaket Günleri: Mütareke Devrinin Feci Tarihi 2, Osman Selim

Kocahanoğlu(hzl.), İstanbul: Temel Yayınları, 2000.

Ortaylı İlber, Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu, İstanbul: Timaş Yayınları, 2008. Talat Paşa, Hatıralarım ve Müdafaam, İstanbul: Kaynak Yayınları, 2009.

Toprak Zafer, İttihad – Terakki ve Cihan Harbi – Savaş Ekonomisi ve Türkiye’de

Devletçilik (1914-1918), Homer Kitabevi, İstanbul 2003.

Tunçer Polat, İttihatçı Cavit Bey, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2010.

Quataert Donald, Anadolu’da Osmanlı Reformu ve Tarım (1876-1908), Nilay Özok

Gündoğan ve Azat Zana Gündoğan (çev.), İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür

Yayınları, 2008.

(Akıncı) İhsan Abidin, Şeker: Yetirmeden Bitirmeye Kadar, Türkiye-Dış

Memleketler, İstanbul: Akşam Matbaası, 1934.

Varlık Bülent, Emperyalizmin Çukurova’ya Girişi, Ankara: Tüm İktisatçılar Birliği

Yayınları, 1977.

19. Yüzyılda Osmanlı Dış Ticareti, Şevket Pamuk (hzl.), DİE, Tarihi İstatistikler

Dizisi, Cilt 1, Ankara, 2003.

Makaleler

İnalcık, Halil, “Osmanlı Metrolojisine Giriş”, Eşref Bengi Özbilen (çev.), Türk

Dünyası Araştırmaları, sy. 73, Ağustos 1991, ss. 21-49.

Karayaman, Mehmet, “Atatürk Döneminde Şeker Sanayi ve İzlenen Politikalar”,

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, sy. 82, Mart 2012, ss. 53-96.

Karayaman, Mehmet, “Osmanlı Devleti’nde Şeker Fabrikası Kurma Teşebbüsleri”,

Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt. 25, sy. 1, Temmuz 2010, ss. 297-318.

30 Ergül BALLI

Ökçün, A. Gündüz, “Teşvik-i Sanayi Kanun-ı Muvakkatı, 1913”, Ankara

Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt. 30, 1975, ss. 25-44.

Suvla, Refii Şükrü, “Bugünkü Harp Karşısında Dünyada ve Türkiyede Şeker

Meselesi”, İktisat Fakültesi Mecmuası, Cilt. 2, 1940-1941, ss. 471-490.