Viranşehir (Safranbolu) Mütesellimi Haydutoğlu Mehmet Bey
Transcript of Viranşehir (Safranbolu) Mütesellimi Haydutoğlu Mehmet Bey
Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 178 Şubat 2009
VİRANŞEHİR (SAFRANBOLU) MÜTESELLİMİ HAYDUTOĞLU MEHMET BEY
Yrd. Doç. Dr. Salih YILMAZ* Nihat YASA**
Osmanlı Devleti’nde 18. yüzyılın başında iç karışıklıklar dolayısıyla
ayanlık müessesesi ortaya çıkmıştır. Bu ayanlık müessesesi 18. yüzyılın
ikinci yarısı ile 19. yüzyılın ilk yarısında devletin iç politikasında önemli bir
rol oynamıştır. Ayanlık; mütesellim, mültezim, çiftlik sahibi olmak gibi her
biri devlet tarafından kontrol edilen faaliyetler içinde gelişen bir sınıf olduğu
halde bu kurumun devletten tamamen bağımsız ve gerçek anlamda bir mül
kiyet anlayışını ortaya çıkardığı söylenemez. Hemen hemen bütün ayanlar
servetlerini devlet memurluğu yaptıkları sırada edinmekteydiler. Bu durum
ayanların öldükten veya siyaseten idam edildikten sonra servetlerinin mü
sadere edildiği konusuna açıklık getirmektedir. İşte bizim konumuzu oluştu
ran Haydutoğlu Mehmet Bey de Osmanlı Devleti’ne Viranşehir (Safranbolu)
mütesellimi olarak hizmet etmiş ve ayanlık müessesesi içerisinde yer almış
bir devlet adamıdır. Günümüzde Bartın’ın Kurucaşile ilçesi efradından olan
bu kişi daha sonra idam edilmiş ve bütün mallarına el konulmuştur. Bu po
litika sadece Haydutoğlu Mehmet Bey için değil birçok ayan ve mütesellim
için uygulanmış ve çoğu ortadan kaldırılmıştır.
Anahtar kelimeler: Bartın, Bolu, Viranşehir, Safranbolu, Kurucaşile,
Mütesellim, Ayan, Haydutoğlu, Haytoğlu.
Haydutoğlu Mehmet, The Feudal Lord Of ViranşehirIn the beginning of the 18th century in the Ottoman Empire as a result
of internal unrest there occured governorship. It played an essential role
in the internal politics of the state in the second half of the 18th and in the
* Muğla Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, [email protected]** Milli Eğitim Bakanlığı, Çankaya İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü.
177
TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI
first half of the 19th century. Although the governorship was a class that
developed with the activities similar to those of the feudal lords, vicego
vernor, and farm owners, and were controlled by the state, it cannot be
said that this establishment was completely independent of the state and
had an ownership concept in a real sense of the word. Nearly all of the
governors were getting their possessions when they were at the state ser
vice. This sheds light on the discussion related to the seizure of the pos
sessions of the governors after their death or after the capital punishment
due to the political reasons. The topic of this study is Haydutoğlu Mehmet
who was a statesman taking place in the governorship and who served
as a governor in Viranşehir (Safranbolu) in the Ottoman Empire. He was
from the inhabitants of Kurucaşile town of today’s Bartın. He was punis
hed by capital punishment and all his wealth was seized. This policy
was not only applied to Haydutoğlu Mehmet but to many governors and
vicegovernors, and many of them were killed.
Key words: Bartın, Bolu, Viranşehir, Safranbolu, Kurucaşile, ViceGo
vernor, Governor, Haydutoğlu, Haytoğlu.
Giriş
Osmanlı rejimi, merkeziyetçi karakterini XVII. yüzyıl süresince yavaş yavaş kaybetmiş, Türkiye’de doğan yeni sosyal ve iktisadi şartların geliştirdiği siyasi zemin üzerinde Ayan=derebeylik rejimi sanki kendiliğinden kurulmaya başlamıştır. 1702’de devlet mukataalarının mültezimlere malikâne olarak hem de aynen eskinin tımar malikânesi gibi erkek evlada da geçmesi şartıyla verilmesine karar verilmesi, hazine adına vergi toplama yükümlerini bu yoldan ele geçiren yerli mütegallibeleri mukataa bölgelerinin birer derebeyi yaptığı gibi, 1726’da çıkarılan bir fermanla Enderunlu vali tayini sisteminden vazgeçilip her sancak ya da vilayetin yerli ağalarından belki en kudretlisinin oraya vali yapılmasına yol açılması, Osmanlı miri toprak düzeninin işlemez hale gelmesinden beri memlekette han, hamam ve özellikle köylerde çiftlikler edinerek geniş servetler yığmış, kapılarına bir sürü de “sekban ve sarıca” yığarak gereğinde hükümete bile karşı duracak güç kazanmış olan köklü ailelere, çevrelerinin üzerinde vali ve mültezim yetkileriyle tam bir derebeyi olma fırsatı kazandırmıştır1.
Osmanlı’da feodal yapıyı çağrıştıran ayanlık, 18. yüzyılın ikinci yarısında ve 19. yüzyılın ilk yarısında imparatorluğun iç politikasında önemli bir rol oynamıştır. Ayanlık; mütesellim, mültezim, çiftlik sahibi olmak gibi her biri devlet tarafından kontrol edilen faaliyetler içinde gelişen bir sınıf olduğu halde bu kurumun devletten tamamen bağımsız ve gerçek anlamda bir mülkiyet anlayışını ortaya çıkardığı söylenemez. Hemen hemen bütün ayanlar servet1 H. Sıdkı Köker, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Ayan Teşkilatı”, Ülkü Dergisi, Sayı: 42, Ankara 1950, s. 1924.
2
178
SALİH YILMAZ NİHAT YASA / VİRANŞEHİR MÜTESELLİMİ HAYDUTOĞLU MEHMET BEY
lerini devlet memurluğu yaptıkları sırada edinmekteydiler. Bu durum ayanların öldükten veya siyaseten katl edildikten sonra servetlerinin müsadere edildiği konusuna açıklık getirmektedir. Çünkü devlet hizmetinde bulunanlar askeri sınıftan sayıldıkları için öldükten sonra mallarının devlet tarafından müsaderesi de olağan bir durumdur. Yerli ailelerin büyük çoğunluğu devlet hizmetinde iken mültezim, yeniçeri, kadı, sipahi mütekaidi, müderris, müftü vb. kazandıkları itibar ve servetle şehirlerde önemli rol oynamaya başlamışlardır. Bu ailelerin güçlü olanları idari, iktisadi, mali ve askeri alanlarda yapmış oldukları yardımlar dolayısıyla devlet için vazgeçilemez ve her zaman kendilerine başvurulan bir unsur olarak göz çarpmaktaydılar. Devletin el atmak istediği her alanda onlara muhtaç oluşu ilginçtir. Kimi zaman seferi orduların teşkili derebeylerin çabalarıyla mümkün olabilmiş; asayişten vergi tahsiline, kaçakların yakalanmasına, eşkıya tenkiline dek doğrudan devleti ilgilendiren her sorun onlara havale edilmiştir. Bu sürecin devamında özellikle 18. yüzyıla gelindiğinde herhangi bir sancakta kimin mütesellim olacağına artık merkezi devlet ya da vali değil, yerel ayan kendi arasında karar veriyor, tercih edilen kişi resmi atamayı yapacak olan devlet temsilcilerine bildiriliyordu2. Sultan’ın seferleri için, bizzat silahlandırdıkları ve ücret ödedikleri birliklerin her bakımdan sorumluları durumunda olan Ayanlar, otoritelerinin farkındaydılar ve hiçbir şeyin özerkliklerini engelleyecek güçte olmadığını biliyorlardı3. Osmanlı Devleti tarihinde gücün devredilmesi ve yerinden yönetim sistemi devletin kuruluşunda ve genişleme döneminde de başvurulan yöntemlerden birisi olmuştur4.
Ayan’ın bir sınıf olarak ortaya çıkması ve güçlenmesi şu şekilde anlatılmaktadır: Ayanlar, özellikle merkezi otoriteyi sürdüremeyen, kırsal alanda tımar sisteminin yozlaşması ve zayıflamasıyla denetim gücünü yitiren ve gerek bu boşluktan ötürü gerekse nüfus artışı ve işsizlikle birlikte baş gösteren iç ayaklanmalar karşısında merkezi devletin de onayladığı yerel savunma milislerinin liderleri konumunda olan ve zaman içinde iltizam sistemi sayesinde iktisadi olarak da güçlenen, neredeyse devletin taşradaki gayri resmi temsilcileriydi. Öte yandan, sancak idarelerindeki değişiklikler, Anadolu’da karışıklıkların artması, merkezi otoritenin zayıflığı, vergi toplama meselesi, vilayet ve şehir kethüdalığının el değiştirmesi de Anadolu’da ayanlığın ortaya çıkması ve güçlenmesinin diğer sebepleri arasındadır. Ayan kastedilerek, halk arasından çıkmış bir unsurun devlet görevlilerini görmezden gelip halkın asıl temsilcisi olarak kendini zorla kabul ettirdiği ve bunun da devletin merkezi2 Ercüment Kuran, “Ondokuzuncu Yüzyılda Anadolu’nun Sosyal Tabakalaşmasında Ayanların Yeri”, Tarih ve Sosyoloji Dergisi Semineri, (2829 Mayıs 1990), İstanbul 1991, s. 163168.3 V. P. Mutafçieva, “XVIII. Yüzyılın Son On Yılında Ayanlık Müessesesi”, (Çeviren: Bayram Kodaman), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, Sayı: 31, İstanbul 1977, s. 163182.4 Ali Sinan Bilgili, “Türk Devlet Hiyerarşisinde Boy Beyi (Safevi ve Osmanlı Örnekleri)”, Türk Dün
yası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 149, İstanbul 2004, s. 101128.
3
179
TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI
yetçi bürokrasisine indirilmiş ağır bir darbe olduğu ileri sürülmüştür. Bu düşünce doğrultusunda Ayanlığın ortaya çıkması ile merkezi yönetim tarafından gönderilen memurların yerine, Osmanlı ülkesinde Türk halkından olan yöneticilerin taşrada görev yapmaya başladıklarını ve dolayısıyla Enderun mensuplarının taşrada fonksiyonunun azalmış olduğu söylenmektedir. Taşrada kapıkullarının bu şekilde güç kaybetmesi padişahın iktidarının zayıflaması anlamına gelmekte ve bu iktidar boşluğunu ayan doldurmaktadır5.
Ayanlık kurumuyla ilgili iki zıt görüş vardır: Bunlardan birincisi ayanlığın gayrı meşru veya isyancı bir zümre olduğu varsayımı üzerine kurulmuş klasik görüş, diğeri devletin, ayanlığı devletle halk arasında bir orta tabaka olarak kabul ederek esnek bir tavrı benimseyip, müspet bir değişime kapı açtığını iddia eden modern görüştür. Devlet ayanların gücünü kırmak için çeşitli politikalar geliştirmiştir. Bazen ölen ayanların yerine yenilerini tayin etmeyerek bu kurumu zayıflatıp, merkezi idareyi güçlendirmeyi amaçlamış, bazen merkeziyetçiliği güçlendirmek için gerektiğinde ayanlar katledilmiş, bazen de ayanları birbirine kırdırıp güçlerini azaltma yoluna gidilmiştir. Ayanların gücünü azaltmak için uygulanan yöntemlerden biri de müsadereydi. Sultanlar çoğu zaman müsadere gerekçesi olarak ayanın vergi ödemeyişini göstermiştir. Ayanlık buyrukları rüşvete konu olunca bu kurum 1786’da kaldırılmış yerine şehir kethüdalıkları kurulmuştur. Ancak, aradan fazla zaman geçmeden ayanlığa tekrar dönülmüştür. Ayanların güçlenmesinde en büyük yardımcıları da mütesellimler olmuştur6. Mütesellim; Osmanlı Devleti’nde taşra görevlerine beylerbeyi, sancakbeyi, muhafız vs. olarak tayin edilen vezir veya beylerin görevlerini teslim almak üzere, kendi hareketlerinden önce gönderdiği memur, vali vekili anlamına gelmektedir. Mütesellim doğrudan doğruya, teslim alacağı göreve tayin edilen tarafından vazifelendirilir ve söz konusu görevi asıl sorumlu ve yetkili adına halefinden devralırdı. Bir çeşit vekil olan mütesellimlerin memuriyetleri hükümet merkezinde tasdik olunurdu. Bunların azil ve tayinleri, sicilleri ile ilgili defterler reisülküttap kaleminde işlem görürdü7. XVII. yüzyıldan itibaren mazul vezirler ve mevali, kendilerine tahsis edilen has veya arpalığa gitmeyip, İstanbul’da ikamet imkânı buldukları takdirde, bu yerlerin kendilerine ayrılan gelirlerini toplamak ve bakımlarını kontrol etmek üzere görevlendirdikleri vergi memurları da mütesellim adını taşımakta idiler8. Sultan II. Mahmut döneminde 1826’dan sonra iller idaresi
5 Yücel Özkaya, “XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında Yerli Ailelerin Ayanlıkları Ele Geçirişleri ve Büyük Ha
nedanlıkların Kuruluşu”, Belleten, Sayı: 168, Ankara 1978, s. 667723.6 Yücel Özkaya, “XVIII. Yüzyılda Mütesellimlik Müessesesi”, Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğraf
ya Fakültesi Dergisi, Sayı: 34, Ankara 1970, s. 369390.7 Musa Çadırcı, “II. Mahmut Döneminde Mütesellimlik Kurumu”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi Dergisi, Sayı: 34, Ankara 1970, s. 287296.8 Muhammed Karakaş, “XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısında Ayan ve Mütegallibeler”, Kayseri ve Yöresi
Tarih Sempozyumu Bildirileri, (1617 Nisan 1998), Kayseri 1998, s. 259266.
4
180
SALİH YILMAZ NİHAT YASA / VİRANŞEHİR MÜTESELLİMİ HAYDUTOĞLU MEHMET BEY
nin tasfiyesinde Mütesellimlik ortadan kaldırılmış, merkezi sistem hâkim kılınmıştır9. Buradan yola çıkılarak II. Mahmut’un yönetimde yenileşme çalışmaları nedeniyle kaldırılan Ayanların bir kısmı idam edilmiş olup, Viranşehir Mütesellimi Haydutoğlu Mehmet Bey de idam edilenler arasında yer almıştır.
A. Haydutoğlu Mehmet Bey’in Hayatı
Osmanlı Devleti döneminde 18. yüzyılın başında ülkenin birçok yerinde olduğu gibi Batı Karadeniz bölgesinde de ayanlık müessesesi kurulmuştur. Bu bölgedeki ayanlık müessesesi dolayısıyla bölge halkı da zaman zaman zorluklar yaşamıştır10. 1800’lü yılların başında Batı Karadeniz’in tartışmasız en ünlü kişisi ve bölgenin Mütesellimi Haydutoğlu Mehmed Bey’dir. Kaynaklarda Haydutoğlu unvanıyla anılan Mehmet Bey yörede ise Haytoğlu unvanıyla anılmaktadır. Haydutoğlu Mehmet Bey, günümüzde Batı Karadeniz’in şirin ilçesi Kurucaşile’nin Tekkeönü köyünde doğmuştur. Mehmet Bey’in çocukluğu da bu köyde geçmiş ve genellikle bu köyde gemicilikle iştigal etmiştir. Dönemin en ünlü kişisi olan Mehmet Bey’in yakınları hala aynı köyde hayatlarını idame ettirmektedirler. Mehmet Bey hayatını kaybettikten sonra kardeşi, çocukları ve torunları ise Amasra’da yaşamaya devam etmişlerdir.
Haydutoğlu Mehmet Bey, Batı Karadeniz bölgesinin mütesellimi olması dolayısıyla hem zengin hem de sözü geçen birisi olarak Osmanlı Devleti’nin bölge politikalarında önemli roller üstlenmiştir. Osmanlı Devleti, 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başında Batı Karadeniz bölgesini kontrol altında tutabilmek için hem ayanlardan hem de mütesellimlerden destek almıştır. Mehmet Bey de bu dönem içerisinde gemicilik faaliyetiyle uğraştığı ve Osmanlı Devleti’nden ticari ayrıcalıklar kazandığı için oldukça güçlü ve sözü geçer birisi durumuna gelmiştir. Mehmet Bey ile ilgili olarak Necdet Sakaoğlu’nun kitabında bazı bilgiler mevcuttur. Necdet Sakaoğlu eserinde Mehmet Bey’i şaki yani haydut ve eşkıya olarak nitelemiştir11. Mehmet Bey konusunda neşredilmiş kaynaklarda fazla bilgi bulunmaması ve Necdet Sakaoğlu’nun kitabında haydut olarak nitelendirilmesi araştırmacılar olarak bizi meraklandırmış ve bu konuda en güvenilir yer olan Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ni incelemeye sürüklemiştir. Yapmış olduğumuz araştırma ve incelemeler sonucunda birçok kaynağın varlığını tespit etmiş bulunmaktayız. Araştırmalarımız sonucunda kaynaklarda Viranşehir Mütesellimi olarak geçen Mehmet Bey, aslında bölgenin hatırı sayılır kişilerindendir. Haydutoğlu lakabıyla anılması ise bazı araştırmacıların onun haydut olduğu gibi yanlış bir sonuca varmalarına neden olmuştur. Kaynağına ulaşılmadan yapılan bazı araştırmalar sonucun9 Mümtaz Yaman Talat, “Osmanlı İmparatorluğu Teşkilatında Mütesellimlik Müessesesine Dair”,
Türk Hukuk Tarihi Dergisi, Ankara 1944, s. 75105.10 Necdet Sakaoğlu, “Ayan Mehmed Ağa ve Konağı”, Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı: 90, İstanbul
1991, s. 2329.11 Necdet Sakaoğlu, Çeşmi Cihan Amasra, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1999, s. 90.
5
181
TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI
da tarihi bilgilerin yönünün saptırılması yahut istemeyerek de olsa tarihi bilgilerin yanlış verilmesi sonuçları doğmaktadır. Bu nedenle araştırmacı ve tarihçiler arşivlerden mutlaka yararlanmalıdırlar. M. K. Atatürk’ün deyimiyle: “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.”
B. Haydutoğlu Mehmet Bey’in Siyasi Faaliyetleri
Ayanların en büyük yardımcıları konumundaki mütesellimler, 17. yüzyılın başından 1826 yılına kadar Anadolu’nun birçok yerinde devlet adına görev yapmışlardır. Bizim de konumuzu oluşturan Haydutoğlu Mehmet Bey ise Bolu Vilayeti, Viranşehir Sancağı’nda mütesellimlik görevinde bulunmuştur. 19. yüzyılın başında Bolu Vilayeti ve çevresinde görev yapan başlıca mütesellim ve ayan aileleri aşağıdaki gibidir12:
Sıra Nu Yerleşim Yeri Mütesellim ve Ayanlar1 Bolu Kolçakpaşazade Hacı Bey2 Bolu (Sultan Köyü) Corazoğlu Halil Ağa3 Bolu Alabeyzadeler (Bostancızadeler)4 Salıbey Emir Haliloğulları5 Bolu (Çıkınlar) Ramazanbeyzadeler6 Bolu (Sultanbey Köyü) Velioğulları7 Dört Divan Kalınbacakoğlu İsmail Bey (İlyaszadeler)8 Çağa Hendekçioğulları9 Çele ve Gökçesu Küçükhaliloğlu10 Düzce (Üskübü) Topçuoğulları11 Akçaşehir (Akçakoca) Serhoş Osman Ağa ve Mehmet Ağa12 Göynik (Göynük) Süleyman Ağa13 Mudurnu ve Çarşamba Paşabeyzade Abdullah Bey14 Ereğli Ali Molla15 Bartın Çalıkzade16 Amasra Çalıkzade17 Çerkeş Kadıkıran18 Viranşehir (Safranbolu) Haydutoğlu19 Eflani Tölemenoğlu20 Dirgine Küçük Haliloğlu Halil Ağa21 Kırbel Kahvecioğulları22 Perşembe Kadıoğulları23 Gerede Bıyıklıoğlu İsmail Ağa24 Hamamlı Hacı Ahmetoğlu
12 Zekai Konrapa, Bolu Tarihi, Vilayet Matbaası Yay., Bolu 1960, s. 357.
6
182
SALİH YILMAZ NİHAT YASA / VİRANŞEHİR MÜTESELLİMİ HAYDUTOĞLU MEHMET BEY
Osmanlı Devleti döneminde Bolu Vilayeti ve çevresinde görev almış ayanlar ve mütesellimler diğer bölgelerde olduğu gibi güçlerini pekiştirmişler ve padişahtan bağımsız bir biçimde sahip oldukları bölgeleri yönetmeye kalkmışlardır. Fakat birçok bölgede olduğu gibi Bolu ve çevresinde de hırsızlık, haksızlık ve zorbalık oldukça yaygındı. Örneğin Bolu Vilayeti’ne bağlı Ereğli Sancağı’nda görev yapan Ali Mola yeniçerilikten yetişme bir yönetici olmasına rağmen Ereğli, Devrek, Perşembe ve Dirgine bölgelerini haraca bağlamış ve halkı korkutmuştur. Ali Molla, Ereğli havalisinde doğmuş bir Osmanlı beyzadesi olarak belli bir süre sonra kendisini kaybetmiş ve kendi memleketine eziyet eder duruma gelmiştir13. Buna dair merkezden gönderilen fermanlar olayı açıkça göstermektedir. Bu fermanlardan birisinde şöyle anlatılmaktadır: “Bolu ve Viranşehir Sancakları miri varidatın en büyüklerinden olduğu halde bu iki sancağın voyvodalığı, bir müddetten beri bazı beylere verile gelmiş ise de adı geçen bu sancakların “Voyvodalık” idaresi ile fukaranın tazyik ve perişanına sebep olduğundan bundan böyle buraların Derebeyi Makulelerine ihale olunmayarak Büyük Valilere tevcih olunması emredilir (18111826)14. II. Mahmut döneminde kaldırılan ayanlık ve mütesellimlik daha sonraları başka görev unvanlarıyla birlikte yeniden düzenlenmiştir. II. Mahmut’un emrinden sonra Bolu ve çevresinde ayanlar ve mütesellimler yok edilmiştir. Bunun yerine mutasarrıflıklar kurulmuştur. Bolu’ya ilk olarak Hüsrev Paşa mutasarrıf tayin edilmiştir. Hüsrev Paşa’nın Mutasarrıflığı Bolulular için bir ümit kapısı olarak görülmüşse de Hüsrev Paşa başka bir görev için Bolu’dan kısa süre içerisinde ayrılmıştır. Bu sırada devam eden Bükreş Seferi dolayısıyla Hüsrev Paşa orduya katılmış ve bu savaşı fırsat bilen ayanlar ve mütesellimler yeniden zorbalıkla görevlerini devralmaya çalışmışlardır. Bu ayanlardan birisi olan Ali Molla, Ereğli Müftüsü’nün evini basarak kendisi ve ailesini katletmiştir. Küçük Haliloğlu adlı ayan ise Mutasarrıf Hüsrev Paşa’nın Bolu’dan ayrılmasından sonra hoşuna gitmeyen insanları öldürmüştür. Hatta öldürmekle de yetinmemiş Bolu Kadı Cami avlusunda kesik başlarını sergilemiştir. Bükreş Seferi devam etmesine rağmen Osmanlı Devleti, Bolu ve çevresinde meydana gelen olaylara binaen Ali Molla ve Küçük Haliloğlu’nu asi olarak ilan etmiştir. Sultan II. Mahmud (18031839), BoluViranşehirBartınAmasra ve Ereğli dolaylarında giderek güçlenen ve zenginleşen yerli derebeylerinin gücünü kırabilmek için bir dizi önlemler alma gereğini duymuş ve geniş yetkilerle Bolu’ya gönderdiği Mutasarrıf İbrahim Paşa’nın tevcih beratına da Bolu ve Viranşehir sancakları varidatı cesimei müriyeden olub bazı derebeyi ve o makule kesana ihale olunagelmişse de Livayı merkumenin voyvodalık ile idaresi tazyik ve perişaniyi fukarayı mucib olmağla fimabad derebeyi ve o makulelere ihale olunmayub vülatı izama tevcih olunması”15 uyarısını yazdırmıştır.13 Zekai Konrapa, a.g.e., s. 352.14 A.g.e., s. 354.15 Necdet Sakaoğlu, Çeşmi Cihan Amasra, s. 8889.
7
183
TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI
Hüsrev Paşa’nın kâhyası Küçük İbrahim Paşa bu dönemde Bolu Kaymakamlığı’na atanmıştır. Ordudaki görevini bırakarak Bolu’ya gelen İbrahim Paşa hemen asilerin peşine düşerek onlarla mücadeleye girişmiştir. Küçük Haliloğlu Halil Ağa, Dirgine taraflarında yakalanmış ve kafası kesilerek Bolu’ya getirilmiştir. İbreti âlem için kesik başı Saat Kulesi dibinde bir sırık üzerinde 15 gün ahaliye teşhir edilmiştir. Sıranın kendisine geldiğini anlayan Ali Molla memleketi olan Ereğli’de bir savunma hattı oluşturmuştur. Ereğli Ayanı Ali Molla bir taraftan bölgede gücünü artırmak için faaliyette bulunurken bir taraftan da devlet merkezi olan İstanbul’a şikâyet mektupları göndermiştir. 14 Mayıs 1811 tarihinde Ereğli kazası muhtarı ve Baba Limanı muhafızı Ali Molla’nın sadarete gönderdiği şikâyette Bolu kaymakamı ve Viranşehir’e vekil tayin ettiği Haydutoğlu tarafından kendisine teaddi ve tecavüz olunduğu ve kendisinden halkın memnun kaldığı ifade edilmiştir16. Osmanlı Arşivi’nde buna benzer yazıların sadece Ereğli’den değil diğer kazalardan da geldiği ve halkın Ali Molla’dan memnun olduğu belirtilmektedir17. Fakat bütün bunlara rağmen Ali Molla’nın devlet aleyhine faaliyetlerde bulunması dolayısıyla Haydutoğlu Mehmet ve İbrahim Paşa’nın bölgede yaptığı faaliyetler göz ardı edilmiştir. İbrahim Paşa ve Hüsrev Paşa’nın kuşatmasına ancak on beş gün dayanabilen Ayan Ali Molla bir gece gemi ile Ereğli’yi terk ederek kaçmıştır. Daha sonra ise yakalanarak idam edilmiştir.
Arşiv belgelerinde Haydutoğlu Mehmet Bey’in Bolu Kaymakamı İbrahim Paşa ile birlikte hareket ederek Ali Molla’ya karşı mücadele verdiği anlaşılmaktadır. Ali Molla ve diğer ayanların bertaraf edilmesinden sonra bir bahaneyle Osmanlı Devleti’nin Haydutoğlu Mehmet Bey ve ondan sonra gelen Haydutoğlu beylerini bertaraf ettiği açıkça ortaya çıkmaktadır. Viranşehir Mütesellimi Haydutoğlu Mehmet Bey de bu bertaraf edilen kişilerden birisi olmuştur. Osmanlı Devleti, ayanlık ve mütesellimlik müessesesini ortadan kaldırmak için öldürülen yöneticilerin mallarına da el koymuş ve ondan sonra gelebilecek aile efradının gücünü yok etmeyi amaç edinmiştir. Bu amaçla vilayet ve sancaklara gönderdiği devlet yöneticilerinden bölgelerde güç sahibi olan Ayan ve Metesellimler hakkında bilgiler istenmiştir. Bununla ilgili Bolu, Kastamonu ve Viranşehir Mutasarrıfı Seyyid Ali Paşa sadarete kendi bölgesiyle ilgili bilgiler göndermiştir. Seyyid Ali Paşa, 27 Şubat 1811 tarihinde sadarete yazmış olduğu mektupta Viranşehir Sancağı’na bağlı Ulus Kazası mütesellimi Haydutoğlu Mehmet’in idamı gerekirse ve emir verilirse derhal yerine getirileceğini ifade etmiştir18. 19 Ekim 1815 tarihinde sadarete yazmış olduğu mektup da ise Viranşehir Sancağı’na bağlı Ulus Kazası mütesellimi Haydutoğlu Mehmet’in şimdilik isyan, zulüm vb. kötü faaliyetleri yoksa da evvelce birçok kötü faaliyetlerinin olduğu ve eğer emredilirse veya bu konuda 16 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Fon Kodu: MAD. D., dosya no: 964, gömlek no: 9758.17 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 964, gömlek no: 41260/L.18 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 505, gömlek no: 24887.
8
184
SALİH YILMAZ NİHAT YASA / VİRANŞEHİR MÜTESELLİMİ HAYDUTOĞLU MEHMET BEY
bir ferman yazılırsa Haydutoğlu’nun derhal yakalanabileceğini ifade etmiştir19. Bütün bu yazışmalar sonucunda Seyyid Ali Paşa, istediği fermanı almış ve Haydutoğlu Mehmet Bey’in idam edilmesi kararlaştırılmıştır. 2 Kasım 1815 tarihinde yakalanan Viranşehir mütesellimi Haydutoğlu Mehmet Bey hemen idam edilmiş ve Viranşehir’de bulunan konağındaki eşyalar ile kaza, nahiyeler ve Amasra’daki bütün eşya, hayvan ve mal varlığı devlet hazinesine devredilmiştir20. 24 Kasım 1815 tarihinde ise Haydutoğlu Mehmet Bey’in kesik başı İstanbul’a gönderilmiştir. Ayrıca sadaretten Haydutoğlu Mehmet Bey’in mal varlığının tespiti için Başmuhasebe kaleminden bir memur tayin edilmesi de istenmiştir21. Haydutoğlu Mehmet Bey’in bütün mal varlığı tespit edilip devlet hazinesine devredilmesi işlemi sırasında yapılan masraflar dolayısıyla Matbahi Amire Emini Osman Ağa’ya yüz yirmi beş bin kuruş verilmiştir22. Haydutoğlu Mehmet Bey’in Safranbolu ve Tekkeönü kasabalarında yer alan konaklarının eşyası ve bazı topraklar ise karısına ve çocuklarına verilmiştir23. Diğer bütün mal varlığı ise devlet hazinesine devredilmiştir24. Devlet hazinesine devredilen konak, toprak vb. mallar açık artırmayla devlet adına satılmış ve toplanan para da hazineye devredilmiştir. Ayrıca Safranbolu’daki konağında birçok silah, top ve cephane ele geçirilmiş ve bunlar Amasra Kalesi’ne gönderilmiştir25. Haydutoğlu Mehmet Bey’in çevreye olan borçları da tespit edilmiş ve satılan mallarından elde edilen gelirle borçları ödenmiştir26. Borçların tespiti sırasında ise Haydutoğlu Mehmet Bey’in İstanbul’daki işleriyle ilgilenen Sadık Bey uydurma taleplerle kendisinin de alacaklı olduğunu beyan etmiştir. Yapılan inceleme sonucunda Sadık Bey’in Haydutoğlu Mehmet Bey’in işlerini yaparken yolsuzluklar yaptığı ve paranın bir kısmını kendi işlerinde kullandığı anlaşılmıştır. Bu tespit sonunda Sadık Bey, İstanbul’dan sürgüne gönderilmiştir27. Haydutoğlu Mehmet Bey’in İstanbul’da bulunan gemilerine de el konulmuştur. Fakat bazı gemileri tespit edilemediğinden dolayı tespit edildiği yerde devlet adına haciz edilmesi ilan edilmiştir28.
Osmanlı Devleti güttüğü politikalardan bertaraf ettiği bazı ayan ve mütesellimlerin aile efradını da devlet için kullanmıştır. Haydutoğlu Mehmet Bey’in ailesinden bazı kişiler uzun yıllar Amasra ve çevresinde devlet adına görev yapmışladır. Örneğin 19 Ekim 1819 tarihli arşiv belgesinden Haydutoğlu Mehmet 19 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 505, gömlek no: 24887/A.20 BOA., Fon Kodu: C.ML., dosya no: 466, gömlek no: 19000.21 BOA., Fon Kodu: C.ML., dosya no: 466, gömlek no: 18993.22 BOA., Fon Kodu: C.ML., dosya no: 398, gömlek no: 16343.23 BOA., Fon Kodu: C.ML., dosya no: 185, gömlek no: 7733.24 BOA., Fon Kodu: C.ML., dosya no: 291, gömlek no: 11938.25 BOA., Fon Kodu: C.ML., dosya no: 297, gömlek no: 12107.26 BOA., Fon Kodu: C.ML., dosya no: 296, gömlek no: 12099.27 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 503, gömlek no: 24717.28 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 410, gömlek no: 21329.
9
185
TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI
Bey’in kardeşi Ali Bey’in Amasra ve Kurucaşile bölgesinde devlet adına görevlendirildiği anlaşılmaktadır. Haydutoğlu Mehmet Bey’in idam edilmesinden sonra kardeşi Koç Ali, Amasra Muhtarı Yazıcıoğlu Ali ile işbirliği yapmıştır. Bunların bölge halkına baskı uyguladıkları belgelerle tespit edilmektedir. İlk bakışta bunlardan şikâyetçi gibi gözüken Serdaroğlu Mustafa’nın da aslında bir başka zorba olduğu, kasaba üzerindeki yetkinlik konusunda öncekilerle uyuşamadığı yahut bunların gücü karşısında etkisiz kaldığı için hükümete ahali adına şikâyetlerde bulunduğu; Kastamonu Valisi Ebubekir Paşa’nın 1820 tarihli şukkasında anlaşılmaktadır29. Ebubekir Paşa’ya göre, ortaya atılan suçlamalar; Haydutoğlu ve Yazıcıoğlu için geçersiz, fakat Serdaroğlu için doğrudur30. Çünkü Serdaroğlu Mustafa, yalanlar ve iftiralarla rakiplerini cezaya çaptırmak istemektedir31. Amasra Kadısı Mevlana Mustafa ise ilamında Koç Ali’nin ve Yazıcıoğlu’nun hüsnühallerinden söz etmektedir32. Haydutoğlu Mehmet Bey’in oğlu Ali Bey ise Amasra nahiye müdürü olarak çalışmıştır. 21 Temmuz 1861 tarihli arşiv belgesinde Ali Bey’in borçlu olduğu ve borcun kendisi yahut kefili olan Mustafa Ağa’dan tahsili istenmektedir33.
Haydutoğlu Mehmet Bey ile ilgili kaynaklarda ve arşiv belgelerinde farklı bilgiler yer alıyor olsa da onun Viranşehir (Safranbolu) mütesellimi olarak görev yaptığı zaman zaman Osmanlı Devleti ile iyi geçindiği zaman zaman da Osmanlılara karşı mücadele verdiği arşivlerden anlaşılmaktadır. Haydutoğlu ile ilgili arşiv kayıtlarından yola çıkarsak kendisinden bazen Viranşehir Mütesellimi Haydutoğlu Mehmet, bazen de Viranşehir’e tabi Ulus kazası mütesellimi Haydutoğlu Mehmet olarak bahsedilmektedir. Haydutoğlu Mehmet Bey, Bolu Kaymakamı İbrahim Paşa ile birlikte hareket ederek bölgede gücünü artırmıştır. Hatta Haydutoğlu Mehmet Bey ile Bolu Kaymakamı İbrahim Paşa’nın gücünden rahatsız olan Benderkili Muhafızı Ali Molla, bu iki yöneticiyi Sadrazam Ahmed Paşa’ya şikâyet etmiştir. Arşiv kaynaklarından edindiğimiz bilgilere göre Ali Molla’nın şikâyeti şöyledir: Mutasarrıf Hüsrev Mehmet Paşa’nın Bolu’da kaymakamı olan İbrahim Paşa, Viranşehir sancağındaki vekil Haydutdoğlu ile bilittifak halkın edasına müteahhid olduğu taksiti evve emvaline nefisleri için üç dört kat ilavesiyle cebren tahsile kıyam ve topladıkları askerlerle sevahil kazaları kurdukdan sonra Benderkili’yi muhasara etmişler, halkın mugayiri rıza hareketten çekinmektedir34. Arşiv kaynaklarında Benderkili adıyla anılan bölge Karadeniz Ereğli’dir. Bu dönemde Ereğli’nin yöneticisi olarak aslen Amasra’lı olan Ali Molla yer almaktadır.29 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 774, gömlek no: 36328/B.30 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 774, gömlek no: 36328.31 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 774, gömlek no: 36328/A.32 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 774, gömlek no: 36328/C.33 BOA., Fon Kodu: A.]MKT.DV., dosya no: 195, gömlek no: 69.34 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 995, gömlek no: 41857/F.
10
186
SALİH YILMAZ NİHAT YASA / VİRANŞEHİR MÜTESELLİMİ HAYDUTOĞLU MEHMET BEY
Necdet Sakaoğlu, Ceşmi Cihan Amasra adlı eserinde 1901 tarihli Kastamonu Salnamesi’nin Amasra Bölümü, İdarei Mahsusa Acentesi ve Fener Memuru Mustafa Bey ile ilgili olarak yazmış olduğu bölümde Ali Bey’den de bahsetmiştir. Buna göre: “Bu zat (Ali Bey), Haydutoğulları namıyla anılan ailedendir. Ali Bey, uzunca bir süre Tekkeönü’nde derebeylik etmiş, idamından sonra oğulları Amasra’ya göçmüşlerdir. Mustafa Bey’in oğlu Ali Bey ise bir aralık Amasra Nahiye Müdürlüğü’ne vekâleten bakmıştır.”35 Burada Ali Bey lakabıyla verilen kişi Haydutoğlu Mehmet Bey’in kardeşi Haydutoğlu Koç Ali Bey’dir. Necdet Sakaoğlu yine eserinde Haydutoğlu Ali Bey’in Muallim muavini Ali Galip Efendi ve kâtibi İbrahim Efendi’nin çok kısa sürelerle asaleten veya vekil olarak reislik yaptıklarını yazmaktadır36. Ayrıca Bartın ve çevresinde Kurtuluş Savaşı sırasında yararlılık gösteren ve milli orduya katılan kişilerin görev ve sayılarını vermiştir. Bu sayıları verirken Kurucaşile bölgesinden katılan 18 kişinin Haydutoğlu çetesi efradından olduğunu beyan etmiştir37. Her ne kadar eserde Haydutoğlu çetesi olarak yazılmışsa da arşiv belgelerinde kastedilen bu 18 kişinin Haydutoğlu’nun yaşadığı yer olan Kurucaşile bölgesi insanları olduğunu vurgulamak için yazıldığı düşünülmektedir. Bu kişiler Bartın Boğazı’ndan Kurucaşile’ye kadar olan bölgeyi düşman işgalinden korumak için görevlendirmiştir. Bir nevi Kuvayı Milliye Birliği olarak görev yapmışlardır. Bunların Kurucaşile Kuvayı Milliyecileri yahut Haydutoğlu kuvvacıları olarak nitelendirildiği düşünülmektedir. Bu bölgeyi korumakla görevli Haydutoğulları’na Bartın’da uzun yıllar Belediye Başkanlığı yapmış olan Samancıoğlu Kemal Bey komutanlık etmiştir. 73 kişiden ibaret olan bu Kuvayı Milliye Birliği’nin 55 kişisi ise Amasra efradındandır. Bu birlik daha sonraları düzenli orduya katılmak için bölgeden ayrılmıştır.
Bartın’ın Kurucaşile bölgesinde Haydutoğlu Mehmet Bey’in soyundan gelenler uzun yıllar yöneticilik yapmışlar ve halka kendilerini kabul ettirmişlerdir. Örneğin bazı kaynaklarda Haydutoğlu Mustafa Bey’den bahsedilmektedir. Buna göre Kölnische Zeitung adlı Alman gazetesinin Türkiye muhabiri olan Ernst Von Der Nahmer (18621919) Bartın ve Kurucaşile yöresinde Haydutoğlu Mustafa Bey’le dolaşmıştır. Haydutoğlu Mustafa Bey vaktiyle Hirschfeld’e rehberlik etmiştir. Hirschfeld, 19. yüzyılın sonlarına doğru Bartın üzerinden 1882 yılında Amasra’ya kadar olan bölgede seyahat etmiştir. Hirschfeld seyahat notlarında Amasra’nın sessiz, adeta uykuda bir kasabacık halinde bulunduğunu yazmıştır. Amasra’nın adeta dünyadan tecrit edilmiş olduğunu, hâlbuki Bartın çayının o sırada çok canlı bir faaliyete sahne olduğunu vurgulamıştır. Amasra’nın yüksek tepelerden bakıldığında büyük bir ihtişama sahip olduğunu da belirtmiştir. Hirschfeld’in notlarında Amasra’nın yaşlı,
35 Necdet Sakaoğlu, a.g.e., s. 181.36 A.g.e., s. 199.37 A.g.e., s. 191192.
11
187
TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI
sempatik bir müdür tarafından idare olunduğuna dair bilgiler mevcuttur38. İşte bu müdür Haydutoğlu Mustafa Bey’dir. Mustafa Bey 1815 yılında asılan Haydutoğlu Mehmet Bey’in soyundandır.
Sonuç
Haydutoğlu Mehmet Bey’in idam edilmesinden sonra da onun köyü olan Kurucaşile, Kapısuyu, Çambu, Tekkeönü vb. yerler denizcilik faaliyetlerine devam etmiştir. Haydutoğlu Mehmet Bey’in bıraktığı gemicilik mirası bu bölgede günümüzde de devam etmektedir. Haydutoğlu Mehmet Bey’in mütesellim olarak görev yapması nedeniyle yaşamış olduğu Kurucaşile, Tekkeönü vb. yerleşim yerleri Osmanlı döneminde divan merkezi olarak kullanılmışsa da onun idamından sonra bu bölgeler kazalara bağlanmıştır. Haydutoğlu sülalesi günümüzde Kurucaşile, Amasra, Bartın ve İstanbul gibi merkezlere dağılmıştır. Dedelerinin kim olduğuyla ilgili çok fazla bilgileri bulunmasa da yöre halkının anlattığı hikâyelerden Haydutoğlu Mehmet Bey’in asil, cesaretli, halkına hizmet eden ve devletine bağlı bir hizmet adamı olduğu anlaşılmaktadır. Fakat Osmanlı Devleti’nin yürütmüş olduğu politikanın sonucunda birçok ayan gibi o da hayatını feda etmek durumunda bırakılmıştır.
Kaynakça
Başbakanlık Osmanlı Arşiv Belgeleri.
Bilgili, Ali Sinan; “Türk Devlet Hiyerarşisinde Boy Beyi (Safevi ve Osmanlı Örnekleri)”, Türk
Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 149, İstanbul 2004.Çadırcı, Musa; “II. Mahmut Döneminde Mütesellimlik Kurumu, Ankara Üniversitesi Dil ve Ta
rihCoğrafya Fakültesi Dergisi, Sayı: 34, Ankara 1970.Eyice, Semavi; Küçük Amasra Tarihi ve Eski Eserler Kılavuzu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1965.Karakaş, Muhammed; “XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısında Ayan ve Mütegallibeler”, Kayseri ve Yö
resi Tarih Sempozyumu Bildirileri (1617 Nisan 1998), Kayseri 1998.Konrapa, Zekai; Bolu Tarihi, Bolu 1960.Köker, H. Sıdkı; “Osmanlı İmparatorluğu’nda Ayan Teşkilatı”, Ülkü Dergisi, Sayı: 42, Ankara 1950.Kuran, Ercüment; “Ondokuzuncu Yüzyılda Anadolu’nun Sosyal Tabakalaşmasında Ayanların
Yeri”, Tarih ve Sosyoloji Dergisi Semineri (2829 Mayıs 1990), İstanbul 1991.Mutafçieva, V. P.; “XVIII. Yüzyılın Son On Yılında Ayanlık Müessesesi”, (Çeviren: Bayram Koda
man), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, Sayı: 31, İstanbul 1977.Sakaoğlu, Necdet; “Ayan Mehmed Ağa ve Konağı”, Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı: 90, İstanbul 1991.__________; Ceşmi Cihan Amasra, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1999.Özkaya, Yücel; “XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında Yerli Ailelerin Ayanlıkları Ele Geçirişleri ve Büyük
Hanedanlıkların Kuruluşu”, Belleten, Sayı: 168, Ankara 1978.__________; “XVIII. Yüzyılda Mütesellimlik Müessesesi”, Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğraf
ya Fakültesi Dergisi, Sayı: 34, Ankara 1970.Talat, Mümtaz Yaman; “Osmanlı İmparatorluğu Teşkilatında Mütesellimlik Müessesesine Dair”,
Türk Hukuk Tarihi Dergisi, Ankara 1944.
38 Semavi Eyice, Küçük Amasra Tarihi ve Eski Eserler Kılavuzu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, An
kara 1965, s. 58.
12
188