Viranşehir (Safranbolu) Mütesellimi Haydutoğlu Mehmet Bey

13
1 <C o o ISSN: 0255;.0644

Transcript of Viranşehir (Safranbolu) Mütesellimi Haydutoğlu Mehmet Bey

1

~ <C o o

ARAŞTIRMALARI ISSN: 0255;.0644

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 178                 Şubat 2009

VİRANŞEHİR (SAFRANBOLU) MÜTESELLİMİ HAYDUTOĞLU MEHMET BEY

Yrd. Doç. Dr. Salih YILMAZ* ­ Nihat YASA**

Osmanlı  Devleti’nde  18.  yüzyılın  başında   iç   karışıklıklar  dolayısıyla 

ayanlık müessesesi ortaya çıkmıştır. Bu ayanlık müessesesi 18. yüzyılın  

ikinci yarısı ile 19. yüzyılın ilk yarısında devletin iç politikasında önemli bir  

rol oynamıştır. Ayanlık;  mütesellim,  mültezim, çiftlik sahibi olmak gibi her 

biri devlet tarafından kontrol edilen faaliyetler içinde gelişen bir sınıf olduğu 

halde bu kurumun devletten tamamen bağımsız ve gerçek anlamda bir mül­

kiyet anlayışını ortaya çıkardığı söylenemez. Hemen hemen bütün ayanlar  

servetlerini devlet memurluğu yaptıkları sırada edinmekteydiler. Bu durum 

ayanların öldükten veya siyaseten idam edildikten sonra servetlerinin mü   ­  

sadere edildiği konusuna açıklık getirmektedir. İşte bizim konumuzu oluştu­

ran Haydutoğlu Mehmet Bey de Osmanlı Devleti’ne Viranşehir (Safranbolu) 

mütesellimi olarak hizmet etmiş ve ayanlık müessesesi içerisinde yer almış  

bir devlet adamıdır. Günümüzde Bartın’ın Kurucaşile ilçesi efradından olan  

bu kişi daha sonra idam edilmiş ve bütün mallarına el konulmuştur. Bu po­

litika sadece Haydutoğlu Mehmet Bey için değil birçok ayan ve mütesellim 

için uygulanmış ve çoğu ortadan kaldırılmıştır.

Anahtar kelimeler: Bartın, Bolu, Viranşehir, Safranbolu, Kurucaşile,  

Mütesellim, Ayan, Haydutoğlu, Haytoğlu.

Haydutoğlu Mehmet, The Feudal Lord Of ViranşehirIn the beginning of the 18th century in the Ottoman Empire as a result  

of internal unrest there occured governorship. It played an essential role 

in the internal politics of the state in the second half of the 18th and in the  

* Muğla Üniversitesi Fen­Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, [email protected]** Milli Eğitim Bakanlığı, Çankaya İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü.

177

TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

first half of the 19th century. Although the governorship was a class that 

developed with the activities similar to those of the feudal lords, vice­go­

vernor, and farm owners, and were controlled by the state, it cannot be  

said that this establishment was completely independent of the state and  

had an ownership concept in a real sense of the word. Nearly all of the  

governors were getting their possessions when they were at the state ser­

vice. This sheds light on the discussion related to the seizure of the pos­

sessions of the governors after their death or after the capital punishment 

due to the political reasons. The topic of this study is Haydutoğlu Mehmet 

who was a statesman taking place in the governorship and who served 

as a governor in Viranşehir (Safranbolu) in the Ottoman Empire. He was  

from the inhabitants of Kurucaşile town of today’s Bartın. He was punis­

hed by capital punishment and all  his wealth was seized. This policy  

was not only applied to Haydutoğlu Mehmet but to many governors and 

vice­governors, and many of them were killed.

Key words: Bartın, Bolu, Viranşehir, Safranbolu, Kurucaşile, Vice­Go­

vernor, Governor, Haydutoğlu, Haytoğlu.

Giriş

Osmanlı rejimi, merkeziyetçi karakterini XVII. yüzyıl süresince yavaş ya­vaş kaybetmiş, Türkiye’de doğan yeni sosyal ve iktisadi şartların geliştirdiği siyasi zemin üzerinde Ayan=derebeylik rejimi sanki kendiliğinden kurulmaya başlamıştır.   1702’de   devlet   mukataalarının   mültezimlere   malikâne   olarak hem de aynen eskinin tımar malikânesi gibi erkek evlada da geçmesi şartıyla verilmesine karar verilmesi, hazine adına vergi toplama yükümlerini bu yol­dan ele geçiren yerli mütegallibeleri mukataa bölgelerinin birer derebeyi yap­tığı  gibi,  1726’da çıkarılan bir fermanla Enderunlu vali tayini sisteminden vazgeçilip her sancak ya da vilayetin yerli ağalarından belki en kudretlisinin oraya vali yapılmasına yol açılması, Osmanlı miri toprak düzeninin işlemez hale gelmesinden beri memlekette han, hamam ve özellikle köylerde çiftlikler edinerek geniş servetler yığmış, kapılarına bir sürü de “sekban ve sarıca” yı­ğarak gereğinde hükümete bile karşı duracak güç kazanmış olan köklü aile­lere, çevrelerinin üzerinde vali ve mültezim yetkileriyle tam bir derebeyi olma fırsatı kazandırmıştır1.

Osmanlı’da feodal yapıyı çağrıştıran ayanlık, 18. yüzyılın ikinci yarısında ve 19. yüzyılın ilk yarısında imparatorluğun iç politikasında önemli bir rol oynamıştır. Ayanlık; mütesellim, mültezim, çiftlik sahibi olmak gibi her biri devlet tarafından kontrol edilen faaliyetler içinde gelişen bir sınıf olduğu hal­de bu kurumun devletten tamamen bağımsız ve gerçek anlamda bir mülkiyet anlayışını ortaya çıkardığı söylenemez. Hemen hemen bütün ayanlar servet­1 H. Sıdkı Köker, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Ayan Teşkilatı”, Ülkü Dergisi, Sayı: 42, Ankara 1950, s. 19­24.

2

178

SALİH YILMAZ ­ NİHAT YASA / VİRANŞEHİR MÜTESELLİMİ HAYDUTOĞLU MEHMET BEY

lerini devlet memurluğu yaptıkları sırada edinmekteydiler. Bu durum ayanla­rın öldükten veya siyaseten katl edildikten sonra servetlerinin müsadere edil­diği  konusuna açıklık  getirmektedir.  Çünkü  devlet  hizmetinde bulunanlar askeri sınıftan sayıldıkları için öldükten sonra mallarının devlet tarafından müsaderesi de olağan bir durumdur. Yerli ailelerin büyük çoğunluğu devlet hizmetinde iken mültezim, yeniçeri, kadı, sipahi mütekaidi, müderris, müftü vb. kazandıkları itibar ve servetle şehirlerde önemli rol oynamaya başlamış­lardır. Bu ailelerin güçlü olanları idari, iktisadi, mali ve askeri alanlarda yap­mış  oldukları  yardımlar  dolayısıyla devlet   için vazgeçilemez ve her  zaman kendilerine başvurulan bir unsur olarak göz çarpmaktaydılar. Devletin el at­mak istediği her alanda onlara muhtaç oluşu ilginçtir. Kimi zaman seferi or­duların  teşkili  derebeylerin çabalarıyla mümkün olabilmiş;  asayişten vergi tahsiline, kaçakların yakalanmasına, eşkıya tenkiline dek doğrudan devleti ilgilendiren her sorun onlara havale edilmiştir. Bu sürecin devamında özel­likle 18. yüzyıla gelindiğinde herhangi bir sancakta kimin mütesellim olaca­ğına artık merkezi devlet ya da vali değil, yerel ayan kendi arasında karar ve­riyor, tercih edilen kişi resmi atamayı yapacak olan devlet temsilcilerine bil­diriliyordu2. Sultan’ın seferleri için, bizzat silahlandırdıkları ve ücret ödedik­leri birliklerin her bakımdan sorumluları durumunda olan Ayanlar, otoritele­rinin farkındaydılar ve hiçbir şeyin özerkliklerini engelleyecek güçte olmadığı­nı biliyorlardı3. Osmanlı Devleti tarihinde gücün devredilmesi ve yerinden yö­netim sistemi devletin kuruluşunda ve genişleme döneminde de başvurulan yöntemlerden birisi olmuştur4.

Ayan’ın bir sınıf olarak ortaya çıkması ve güçlenmesi şu şekilde anlatıl­maktadır: Ayanlar, özellikle merkezi otoriteyi sürdüremeyen, kırsal alanda tı­mar sisteminin yozlaşması ve zayıflamasıyla denetim gücünü yitiren ve gerek bu boşluktan ötürü gerekse nüfus artışı ve işsizlikle birlikte baş gösteren iç ayaklanmalar karşısında merkezi devletin de onayladığı yerel savunma milis­lerinin liderleri konumunda olan ve zaman içinde iltizam sistemi sayesinde iktisadi olarak da güçlenen, neredeyse devletin taşradaki gayri resmi temsil­cileriydi. Öte yandan, sancak idarelerindeki değişiklikler, Anadolu’da karışık­lıkların artması, merkezi otoritenin zayıflığı, vergi toplama meselesi, vilayet ve şehir kethüdalığının el değiştirmesi de Anadolu’da ayanlığın ortaya çıkma­sı ve güçlenmesinin diğer sebepleri arasındadır. Ayan kastedilerek, halk ara­sından çıkmış  bir unsurun devlet görevlilerini görmezden gelip halkın asıl temsilcisi olarak kendini zorla kabul ettirdiği ve bunun da devletin merkezi­2 Ercüment Kuran, “Ondokuzuncu Yüzyılda Anadolu’nun Sosyal Tabakalaşmasında Ayanların Ye­ri”, Tarih ve Sosyoloji Dergisi Semineri, (28­29 Mayıs 1990), İstanbul 1991, s. 163­168.3 V. P. Mutafçieva, “XVIII. Yüzyılın Son On Yılında Ayanlık Müessesesi”, (Çeviren: Bayram Koda­man), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, Sayı: 31, İstanbul 1977, s. 163­182.4 Ali Sinan Bilgili, “Türk Devlet Hiyerarşisinde Boy Beyi (Safevi ve Osmanlı Örnekleri)”, Türk Dün­

yası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 149, İstanbul 2004, s. 101­128.

3

179

TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

yetçi bürokrasisine indirilmiş ağır bir darbe olduğu ileri sürülmüştür. Bu dü­şünce doğrultusunda Ayanlığın ortaya çıkması ile merkezi yönetim tarafın­dan gönderilen memurların yerine, Osmanlı ülkesinde Türk halkından olan yöneticilerin   taşrada görev  yapmaya başladıklarını  ve  dolayısıyla  Enderun mensuplarının taşrada fonksiyonunun azalmış olduğu söylenmektedir. Taş­rada kapıkullarının bu şekilde güç kaybetmesi padişahın iktidarının zayıfla­ması anlamına gelmekte ve bu iktidar boşluğunu ayan doldurmaktadır5.

Ayanlık kurumuyla ilgili iki zıt görüş vardır: Bunlardan birincisi ayanlığın gayr­ı meşru veya isyancı bir zümre olduğu varsayımı üzerine kurulmuş kla­sik görüş, diğeri devletin, ayanlığı devletle halk arasında bir orta tabaka ola­rak kabul ederek esnek bir tavrı benimseyip, müspet bir değişime kapı açtı­ğını iddia eden modern görüştür. Devlet ayanların gücünü kırmak için çeşitli politikalar geliştirmiştir. Bazen ölen ayanların yerine yenilerini tayin etmeye­rek bu kurumu zayıflatıp, merkezi idareyi güçlendirmeyi amaçlamış, bazen merkeziyetçiliği güçlendirmek için gerektiğinde ayanlar katledilmiş, bazen de ayanları birbirine kırdırıp güçlerini azaltma yoluna gidilmiştir. Ayanların gü­cünü azaltmak için uygulanan yöntemlerden biri de müsadereydi. Sultanlar çoğu zaman müsadere gerekçesi olarak ayanın vergi ödemeyişini göstermiş­tir. Ayanlık buyrukları rüşvete konu olunca bu kurum 1786’da kaldırılmış yerine şehir kethüdalıkları kurulmuştur. Ancak, aradan fazla zaman geçme­den ayanlığa tekrar dönülmüştür. Ayanların güçlenmesinde en büyük yar­dımcıları da mütesellimler olmuştur6. Mütesellim; Osmanlı Devleti’nde taşra görevlerine beylerbeyi, sancakbeyi, muhafız vs. olarak tayin edilen vezir veya beylerin görevlerini teslim almak üzere, kendi hareketlerinden önce gönder­diği memur, vali vekili anlamına gelmektedir. Mütesellim doğrudan doğruya, teslim alacağı  göreve tayin edilen tarafından vazifelendirilir ve söz konusu görevi asıl sorumlu ve yetkili adına halefinden devralırdı. Bir çeşit vekil olan mütesellimlerin memuriyetleri hükümet merkezinde tasdik olunurdu. Bunla­rın azil ve tayinleri, sicilleri ile ilgili defterler reisülküttap kaleminde işlem görürdü7. XVII. yüzyıldan itibaren mazul vezirler ve mevali, kendilerine tah­sis edilen has veya arpalığa gitmeyip, İstanbul’da ikamet imkânı buldukları takdirde, bu yerlerin kendilerine ayrılan gelirlerini toplamak ve bakımlarını kontrol etmek üzere görevlendirdikleri vergi memurları da mütesellim adını taşımakta idiler8. Sultan II. Mahmut döneminde 1826’dan sonra iller idaresi­

5 Yücel Özkaya, “XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında Yerli Ailelerin Ayanlıkları Ele Geçirişleri ve Büyük Ha­

nedanlıkların Kuruluşu”, Belleten, Sayı: 168, Ankara 1978, s. 667­723.6 Yücel Özkaya, “XVIII. Yüzyılda Mütesellimlik Müessesesi”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih­Coğraf­

ya Fakültesi Dergisi, Sayı: 3­4, Ankara 1970, s. 369­390.7 Musa Çadırcı, “II. Mahmut Döneminde Mütesellimlik Kurumu”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih­

Coğrafya Fakültesi Dergisi, Sayı: 3­4, Ankara 1970, s. 287­296.8 Muhammed Karakaş, “XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısında Ayan ve Mütegallibeler”, Kayseri ve Yöresi  

Tarih Sempozyumu Bildirileri, (16­17 Nisan 1998), Kayseri 1998, s. 259­266.

4

180

SALİH YILMAZ ­ NİHAT YASA / VİRANŞEHİR MÜTESELLİMİ HAYDUTOĞLU MEHMET BEY

nin tasfiyesinde Mütesellimlik ortadan kaldırılmış, merkezi sistem hâkim kı­lınmıştır9. Buradan yola çıkılarak II. Mahmut’un yönetimde yenileşme çalış­maları nedeniyle kaldırılan Ayanların bir kısmı idam edilmiş olup, Viranşehir Mütesellimi Haydutoğlu Mehmet Bey de idam edilenler arasında yer almıştır.

A. Haydutoğlu Mehmet Bey’in Hayatı

Osmanlı Devleti döneminde 18. yüzyılın başında ülkenin birçok yerinde olduğu gibi Batı Karadeniz bölgesinde de ayanlık müessesesi kurulmuştur. Bu bölgedeki  ayanlık müessesesi  dolayısıyla bölge halkı  da zaman zaman zorluklar yaşamıştır10. 1800’lü yılların başında Batı Karadeniz’in tartışmasız en ünlü kişisi ve bölgenin Mütesellimi Haydutoğlu Mehmed Bey’dir. Kaynak­larda Haydutoğlu unvanıyla anılan Mehmet Bey yörede ise Haytoğlu unva­nıyla anılmaktadır. Haydutoğlu Mehmet Bey, günümüzde Batı Karadeniz’in şirin ilçesi Kurucaşile’nin Tekkeönü köyünde doğmuştur. Mehmet Bey’in ço­cukluğu da bu köyde geçmiş ve genellikle bu köyde gemicilikle iştigal etmiş­tir. Dönemin en ünlü kişisi olan Mehmet Bey’in yakınları hala aynı köyde ha­yatlarını   idame   ettirmektedirler.   Mehmet   Bey  hayatını   kaybettikten   sonra kardeşi, çocukları ve torunları ise Amasra’da yaşamaya devam etmişlerdir.

Haydutoğlu Mehmet Bey, Batı  Karadeniz  bölgesinin mütesellimi olması dolayısıyla hem zengin hem de sözü geçen birisi olarak Osmanlı Devleti’nin bölge politikalarında önemli roller üstlenmiştir. Osmanlı Devleti, 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başında Batı Karadeniz bölgesini kontrol altında tutabil­mek için hem ayanlardan hem de mütesellimlerden destek almıştır. Mehmet Bey de bu dönem içerisinde gemicilik faaliyetiyle uğraştığı ve Osmanlı Devle­ti’nden ticari ayrıcalıklar kazandığı  için oldukça güçlü  ve sözü geçer birisi durumuna gelmiştir. Mehmet Bey ile ilgili olarak Necdet Sakaoğlu’nun kita­bında bazı bilgiler mevcuttur. Necdet Sakaoğlu eserinde Mehmet Bey’i şaki yani haydut ve eşkıya olarak nitelemiştir11. Mehmet Bey konusunda neşredil­miş kaynaklarda fazla bilgi bulunmaması ve Necdet Sakaoğlu’nun kitabında haydut olarak nitelendirilmesi araştırmacılar olarak bizi meraklandırmış ve bu konuda en güvenilir yer olan Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ni incelemeye sürüklemiştir. Yapmış olduğumuz araştırma ve incelemeler sonucunda bir­çok kaynağın varlığını tespit  etmiş  bulunmaktayız. Araştırmalarımız sonu­cunda kaynaklarda Viranşehir Mütesellimi olarak geçen Mehmet Bey, aslın­da bölgenin hatırı sayılır kişilerindendir. Haydutoğlu lakabıyla anılması ise bazı araştırmacıların onun haydut olduğu gibi yanlış bir sonuca varmalarına neden olmuştur. Kaynağına ulaşılmadan yapılan bazı araştırmalar sonucun­9 Mümtaz Yaman Talat, “Osmanlı İmparatorluğu Teşkilatında Mütesellimlik Müessesesine Dair”, 

Türk Hukuk Tarihi Dergisi, Ankara 1944, s. 75­105.10 Necdet Sakaoğlu, “Ayan Mehmed Ağa ve Konağı”,  Tarih ve Toplum Dergisi,  Sayı: 90, İstanbul 

1991, s. 23­29.11 Necdet Sakaoğlu, Çeşm­i Cihan Amasra, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1999, s. 90.

5

181

TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

da tarihi bilgilerin yönünün saptırılması yahut istemeyerek de olsa tarihi bil­gilerin yanlış verilmesi sonuçları doğmaktadır. Bu nedenle araştırmacı ve ta­rihçiler arşivlerden mutlaka yararlanmalıdırlar. M. K. Atatürk’ün deyimiyle: “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kal­mazsa, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.”

B. Haydutoğlu Mehmet Bey’in Siyasi Faaliyetleri

Ayanların en büyük yardımcıları konumundaki mütesellimler, 17. yüzyılın başından 1826 yılına kadar Anadolu’nun birçok yerinde devlet adına görev yapmışlardır. Bizim de konumuzu oluşturan Haydutoğlu Mehmet Bey ise Bo­lu Vilayeti, Viranşehir Sancağı’nda mütesellimlik görevinde bulunmuştur. 19. yüzyılın başında Bolu Vilayeti ve çevresinde görev yapan başlıca mütesellim ve ayan aileleri aşağıdaki gibidir12:

Sıra Nu Yerleşim Yeri Mütesellim ve Ayanlar1 Bolu Kolçakpaşazade Hacı Bey2 Bolu (Sultan Köyü) Corazoğlu Halil Ağa3 Bolu Alabeyzadeler (Bostancızadeler)4 Salıbey Emir Haliloğulları5 Bolu (Çıkınlar) Ramazanbeyzadeler6 Bolu (Sultanbey Köyü) Velioğulları7 Dört Divan Kalınbacakoğlu İsmail Bey (İlyaszadeler)8 Çağa Hendekçioğulları9 Çele ve Gökçesu Küçükhaliloğlu10 Düzce (Üskübü) Topçuoğulları11 Akçaşehir (Akçakoca) Serhoş Osman Ağa ve Mehmet Ağa12 Göynik (Göynük) Süleyman Ağa13 Mudurnu ve Çarşamba Paşabeyzade Abdullah Bey14 Ereğli Ali Molla15 Bartın Çalıkzade16 Amasra Çalıkzade17 Çerkeş Kadıkıran18 Viranşehir (Safranbolu) Haydutoğlu19 Eflani Tölemenoğlu20 Dirgine Küçük Haliloğlu Halil Ağa21 Kırbel Kahvecioğulları22 Perşembe Kadıoğulları23 Gerede Bıyıklıoğlu İsmail Ağa24 Hamamlı Hacı Ahmetoğlu

12 Zekai Konrapa, Bolu Tarihi, Vilayet Matbaası Yay., Bolu 1960, s. 357.

6

182

SALİH YILMAZ ­ NİHAT YASA / VİRANŞEHİR MÜTESELLİMİ HAYDUTOĞLU MEHMET BEY

Osmanlı Devleti döneminde Bolu Vilayeti ve çevresinde görev almış ayan­lar ve mütesellimler diğer bölgelerde olduğu gibi güçlerini pekiştirmişler ve padişahtan bağımsız bir biçimde sahip oldukları bölgeleri yönetmeye kalk­mışlardır. Fakat birçok bölgede olduğu gibi Bolu ve çevresinde de hırsızlık, haksızlık ve zorbalık oldukça yaygındı. Örneğin Bolu Vilayeti’ne bağlı Ereğli Sancağı’nda görev yapan Ali Mola yeniçerilikten yetişme bir yönetici olmasına rağmen Ereğli, Devrek, Perşembe ve Dirgine bölgelerini haraca bağlamış ve halkı korkutmuştur. Ali Molla, Ereğli havalisinde doğmuş bir Osmanlı beyza­desi olarak belli  bir süre sonra kendisini kaybetmiş  ve kendi memleketine eziyet eder duruma gelmiştir13. Buna dair merkezden gönderilen fermanlar olayı açıkça göstermektedir. Bu fermanlardan birisinde şöyle anlatılmakta­dır:  “Bolu ve Viranşehir  Sancakları  miri  varidatın en büyüklerinden olduğu halde bu iki sancağın voyvodalığı, bir müddetten beri bazı beylere verile gel­miş ise de adı geçen bu sancakların “Voyvodalık” idaresi ile fukaranın tazyik  ve perişanına sebep olduğundan bundan böyle buraların Derebeyi Makuleleri­ne ihale olunmayarak Büyük Valilere tevcih olunması emredilir (1811­1826)14.  II. Mahmut döneminde kaldırılan ayanlık ve mütesellimlik daha sonraları baş­ka görev unvanlarıyla birlikte yeniden düzenlenmiştir. II. Mahmut’un emrinden sonra Bolu ve çevresinde ayanlar ve mütesellimler yok edilmiştir. Bunun yeri­ne mutasarrıflıklar kurulmuştur. Bolu’ya ilk olarak Hüsrev Paşa mutasarrıf ta­yin edilmiştir. Hüsrev Paşa’nın Mutasarrıflığı Bolulular için bir ümit kapısı ola­rak görülmüşse de Hüsrev Paşa başka bir görev için Bolu’dan kısa süre içeri­sinde ayrılmıştır. Bu sırada devam eden Bükreş Seferi dolayısıyla Hüsrev Pa­şa orduya katılmış ve bu savaşı fırsat bilen ayanlar ve mütesellimler yeniden zorbalıkla görevlerini devralmaya çalışmışlardır. Bu ayanlardan birisi olan Ali  Molla, Ereğli Müftüsü’nün evini basarak kendisi ve ailesini katletmiştir. Küçük Haliloğlu adlı  ayan ise Mutasarrıf  Hüsrev Paşa’nın Bolu’dan ayrılmasından sonra hoşuna gitmeyen insanları öldürmüştür. Hatta öldürmekle de yetinme­miş Bolu Kadı Cami avlusunda kesik başlarını sergilemiştir. Bükreş Seferi de­vam etmesine  rağmen Osmanlı  Devleti,  Bolu  ve çevresinde meydana gelen  olaylara binaen Ali Molla ve Küçük Haliloğlu’nu asi olarak ilan etmiştir. Sultan II. Mahmud (1803­1839), Bolu­Viranşehir­Bartın­Amasra ve Ereğli dolaylarında giderek güçlenen ve zenginleşen yerli derebeylerinin gücünü kırabilmek için bir  dizi önlemler alma gereğini duymuş ve geniş yetkilerle Bolu’ya gönderdiği Mu­tasarrıf İbrahim Paşa’nın tevcih beratına da Bolu ve Viranşehir sancakları vari­datı cesime­i müriyeden olub bazı derebeyi ve o makule kesana ihale olunagel­mişse de Livayı merkumenin voyvodalık ile idaresi tazyik ve perişaniyi fukara­yı mucib olmağla fi­mabad derebeyi ve o makulelere ihale olunmayub vülat­ı  izama tevcih olunması”15 uyarısını yazdırmıştır.13 Zekai Konrapa, a.g.e., s. 352.14 A.g.e., s. 354.15 Necdet Sakaoğlu, Çeşm­i Cihan Amasra, s. 88­89.

7

183

TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Hüsrev Paşa’nın kâhyası Küçük İbrahim Paşa bu dönemde Bolu Kayma­kamlığı’na  atanmıştır.  Ordudaki  görevini  bırakarak  Bolu’ya  gelen   İbrahim Paşa hemen asilerin peşine düşerek onlarla mücadeleye girişmiştir. Küçük Haliloğlu Halil Ağa, Dirgine taraflarında yakalanmış ve kafası kesilerek Bo­lu’ya getirilmiştir. İbreti âlem için kesik başı Saat Kulesi dibinde bir sırık üze­rinde 15 gün ahaliye teşhir edilmiştir. Sıranın kendisine geldiğini anlayan Ali Molla memleketi olan Ereğli’de bir savunma hattı oluşturmuştur. Ereğli Aya­nı Ali Molla bir taraftan bölgede gücünü artırmak için faaliyette bulunurken bir taraftan da devlet merkezi olan İstanbul’a şikâyet mektupları göndermiş­tir. 14 Mayıs 1811 tarihinde Ereğli kazası muhtarı ve Baba Limanı muhafızı Ali Molla’nın sadarete gönderdiği şikâyette Bolu kaymakamı ve Viranşehir’e vekil tayin ettiği Haydutoğlu tarafından kendisine teaddi ve tecavüz olundu­ğu ve kendisinden halkın memnun kaldığı  ifade edilmiştir16. Osmanlı Arşi­vi’nde buna benzer yazıların sadece Ereğli’den değil diğer kazalardan da gel­diği ve halkın Ali Molla’dan memnun olduğu belirtilmektedir17. Fakat bütün bunlara rağmen Ali Molla’nın devlet aleyhine faaliyetlerde bulunması dolayı­sıyla Haydutoğlu Mehmet ve İbrahim Paşa’nın bölgede yaptığı faaliyetler göz ardı edilmiştir. İbrahim Paşa ve Hüsrev Paşa’nın kuşatmasına ancak on beş gün dayanabilen Ayan Ali Molla bir gece gemi ile Ereğli’yi terk ederek kaçmış­tır. Daha sonra ise yakalanarak idam edilmiştir.

Arşiv belgelerinde Haydutoğlu Mehmet Bey’in Bolu Kaymakamı İbrahim Paşa ile birlikte hareket ederek Ali Molla’ya karşı mücadele verdiği anlaşıl­maktadır. Ali Molla ve diğer ayanların bertaraf edilmesinden sonra bir baha­neyle  Osmanlı  Devleti’nin Haydutoğlu  Mehmet  Bey  ve  ondan sonra  gelen Haydutoğlu  beylerini  bertaraf   ettiği   açıkça  ortaya  çıkmaktadır.  Viranşehir Mütesellimi Haydutoğlu Mehmet Bey de bu bertaraf edilen kişilerden birisi olmuştur.  Osmanlı  Devleti,  ayanlık ve mütesellimlik müessesesini  ortadan kaldırmak için öldürülen yöneticilerin mallarına da el koymuş ve ondan son­ra gelebilecek aile efradının gücünü yok etmeyi amaç edinmiştir. Bu amaçla vilayet ve sancaklara gönderdiği devlet yöneticilerinden bölgelerde güç sahibi olan Ayan ve Metesellimler hakkında bilgiler istenmiştir. Bununla ilgili Bolu, Kastamonu ve Viranşehir Mutasarrıfı Seyyid Ali Paşa sadarete kendi bölge­siyle ilgili bilgiler göndermiştir. Seyyid Ali Paşa, 27 Şubat 1811 tarihinde sa­darete yazmış olduğu mektupta Viranşehir Sancağı’na bağlı Ulus Kazası mü­tesellimi Haydutoğlu Mehmet’in idamı gerekirse ve emir verilirse derhal yeri­ne getirileceğini ifade etmiştir18. 19 Ekim 1815 tarihinde sadarete yazmış ol­duğu mektup da  ise  Viranşehir Sancağı’na bağlı  Ulus Kazası  mütesellimi Haydutoğlu Mehmet’in şimdilik isyan, zulüm vb. kötü faaliyetleri yoksa da evvelce birçok kötü faaliyetlerinin olduğu ve eğer emredilirse veya bu konuda 16 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Fon Kodu: MAD. D., dosya no: 964, gömlek no: 9758.17 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 964, gömlek no: 41260/L.18 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 505, gömlek no: 24887.

8

184

SALİH YILMAZ ­ NİHAT YASA / VİRANŞEHİR MÜTESELLİMİ HAYDUTOĞLU MEHMET BEY

bir ferman yazılırsa Haydutoğlu’nun derhal yakalanabileceğini  ifade etmiş­tir19. Bütün bu yazışmalar sonucunda Seyyid Ali Paşa, istediği fermanı almış ve Haydutoğlu Mehmet Bey’in idam edilmesi kararlaştırılmıştır. 2 Kasım 1815 tarihinde yakalanan Viranşehir mütesellimi Haydutoğlu Mehmet Bey hemen idam edilmiş ve Viranşehir’de bulunan konağındaki eşyalar ile kaza, nahiye­ler ve Amasra’daki bütün eşya, hayvan ve mal varlığı devlet hazinesine devre­dilmiştir20. 24 Kasım 1815 tarihinde ise Haydutoğlu Mehmet Bey’in kesik ba­şı   İstanbul’a   gönderilmiştir.   Ayrıca   sadaretten  Haydutoğlu  Mehmet  Bey’in mal varlığının tespiti için Başmuhasebe kaleminden bir memur tayin edilme­si de istenmiştir21. Haydutoğlu Mehmet Bey’in bütün mal varlığı tespit edilip devlet hazinesine devredilmesi işlemi sırasında yapılan masraflar dolayısıyla Matbah­i Amire Emini Osman Ağa’ya yüz yirmi beş bin kuruş verilmiştir22. Haydutoğlu Mehmet Bey’in Safranbolu ve Tekkeönü kasabalarında yer alan konaklarının eşyası ve bazı topraklar ise karısına ve çocuklarına verilmiştir23. Diğer bütün mal varlığı ise devlet hazinesine devredilmiştir24. Devlet hazine­sine devredilen konak, toprak vb. mallar açık artırmayla devlet adına satıl­mış ve toplanan para da hazineye devredilmiştir. Ayrıca Safranbolu’daki ko­nağında birçok silah, top ve cephane ele geçirilmiş ve bunlar Amasra Kalesi’­ne gönderilmiştir25. Haydutoğlu Mehmet Bey’in çevreye olan borçları da tespit edilmiş ve satılan mallarından elde edilen gelirle borçları ödenmiştir26. Borç­ların tespiti sırasında ise Haydutoğlu Mehmet Bey’in İstanbul’daki işleriyle il­gilenen Sadık Bey uydurma taleplerle kendisinin de alacaklı olduğunu beyan etmiştir.   Yapılan   inceleme   sonucunda   Sadık   Bey’in   Haydutoğlu   Mehmet Bey’in işlerini yaparken yolsuzluklar yaptığı ve paranın bir kısmını kendi iş­lerinde kullandığı anlaşılmıştır. Bu tespit sonunda Sadık Bey, İstanbul’dan sürgüne gönderilmiştir27. Haydutoğlu Mehmet Bey’in İstanbul’da bulunan ge­milerine de el konulmuştur. Fakat bazı gemileri tespit edilemediğinden dolayı tespit edildiği yerde devlet adına haciz edilmesi ilan edilmiştir28.

Osmanlı Devleti güttüğü politikalardan bertaraf ettiği bazı ayan ve mütesel­limlerin aile efradını da devlet  için kullanmıştır. Haydutoğlu Mehmet Bey’in ailesinden bazı kişiler uzun yıllar Amasra ve çevresinde devlet adına görev yap­mışladır. Örneğin 19 Ekim 1819 tarihli arşiv belgesinden Haydutoğlu Mehmet 19 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 505, gömlek no: 24887/A.20 BOA., Fon Kodu: C.ML., dosya no: 466, gömlek no: 19000.21 BOA., Fon Kodu: C.ML., dosya no: 466, gömlek no: 18993.22 BOA., Fon Kodu: C.ML., dosya no: 398, gömlek no: 16343.23 BOA., Fon Kodu: C.ML., dosya no: 185, gömlek no: 7733.24 BOA., Fon Kodu: C.ML., dosya no: 291, gömlek no: 11938.25 BOA., Fon Kodu: C.ML., dosya no: 297, gömlek no: 12107.26 BOA., Fon Kodu: C.ML., dosya no: 296, gömlek no: 12099.27 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 503, gömlek no: 24717.28 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 410, gömlek no: 21329.

9

185

TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Bey’in kardeşi Ali Bey’in Amasra ve Kurucaşile bölgesinde devlet adına görev­lendirildiği   anlaşılmaktadır.  Haydutoğlu  Mehmet  Bey’in   idam   edilmesinden sonra kardeşi  Koç  Ali,  Amasra Muhtarı Yazıcıoğlu Ali  ile  işbirliği  yapmıştır. Bunların bölge halkına baskı uyguladıkları belgelerle tespit edilmektedir. İlk bakışta bunlardan şikâyetçi gibi gözüken Serdaroğlu Mustafa’nın da aslında bir başka zorba olduğu, kasaba üzerindeki yetkinlik konusunda öncekilerle uyuşamadığı  yahut bunların gücü  karşısında etkisiz kaldığı   için hükümete ahali adına şikâyetlerde bulunduğu; Kastamonu Valisi Ebubekir Paşa’nın 1820 tarihli şukkasında anlaşılmaktadır29. Ebubekir Paşa’ya göre, ortaya atılan suç­lamalar; Haydutoğlu ve Yazıcıoğlu için geçersiz, fakat Serdaroğlu için doğru­dur30. Çünkü Serdaroğlu Mustafa, yalanlar ve iftiralarla rakiplerini cezaya çap­tırmak istemektedir31. Amasra Kadısı Mevlana Mustafa ise ilamında Koç Ali’nin ve   Yazıcıoğlu’nun   hüsnühallerinden   söz   etmektedir32.   Haydutoğlu   Mehmet Bey’in oğlu Ali Bey ise Amasra nahiye müdürü olarak çalışmıştır. 21 Temmuz 1861 tarihli arşiv belgesinde Ali Bey’in borçlu olduğu ve borcun kendisi yahut kefili olan Mustafa Ağa’dan tahsili istenmektedir33.

Haydutoğlu Mehmet Bey ile ilgili kaynaklarda ve arşiv belgelerinde farklı bilgiler yer alıyor olsa da onun Viranşehir (Safranbolu) mütesellimi olarak gö­rev yaptığı zaman zaman Osmanlı Devleti ile iyi geçindiği zaman zaman da Osmanlılara karşı mücadele verdiği arşivlerden anlaşılmaktadır. Haydutoğlu ile ilgili arşiv kayıtlarından yola çıkarsak kendisinden bazen Viranşehir Mü­tesellimi Haydutoğlu Mehmet, bazen de Viranşehir’e tabi Ulus kazası müte­sellimi  Haydutoğlu  Mehmet   olarak  bahsedilmektedir.  Haydutoğlu  Mehmet Bey, Bolu Kaymakamı İbrahim Paşa ile birlikte hareket ederek bölgede gücü­nü artırmıştır. Hatta Haydutoğlu Mehmet Bey ile Bolu Kaymakamı İbrahim Paşa’nın gücünden rahatsız olan Benderkili Muhafızı Ali Molla, bu iki yöneti­ciyi Sadrazam Ahmed Paşa’ya şikâyet etmiştir. Arşiv kaynaklarından edindi­ğimiz bilgilere göre Ali Molla’nın şikâyeti şöyledir: Mutasarrıf Hüsrev Mehmet Paşa’nın Bolu’da kaymakamı olan İbrahim Paşa, Viranşehir sancağındaki ve­kil Haydutdoğlu ile bilittifak halkın edasına müteahhid olduğu taksiti evve emvaline nefisleri için üç dört kat ilavesiyle cebren tahsile kıyam ve topladık­ları askerlerle sevahil kazaları kurdukdan sonra Benderkili’yi muhasara et­mişler, halkın mugayir­i rıza hareketten çekinmektedir34. Arşiv kaynaklarında Benderkili  adıyla anılan bölge Karadeniz Ereğli’dir. Bu dönemde Ereğli’nin yöneticisi olarak aslen Amasra’lı olan Ali Molla yer almaktadır.29 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 774, gömlek no: 36328/B.30 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 774, gömlek no: 36328.31 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 774, gömlek no: 36328/A.32 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 774, gömlek no: 36328/C.33 BOA., Fon Kodu: A.]MKT.DV., dosya no: 195, gömlek no: 69.34 BOA., Fon Kodu: HAT., dosya no: 995, gömlek no: 41857/F.

10

186

SALİH YILMAZ ­ NİHAT YASA / VİRANŞEHİR MÜTESELLİMİ HAYDUTOĞLU MEHMET BEY

Necdet Sakaoğlu, Ceşm­i Cihan Amasra adlı eserinde 1901 tarihli Kasta­monu Salnamesi’nin Amasra  Bölümü,   İdare­i  Mahsusa Acentesi  ve Fener Memuru Mustafa Bey ile ilgili olarak yazmış olduğu bölümde Ali Bey’den de bahsetmiştir. Buna göre:  “Bu zat (Ali Bey), Haydutoğulları namıyla anı­lan ailedendir.  Ali Bey, uzunca bir süre Tekkeönü’nde derebeylik et­miş,   idamından   sonra   oğulları   Amasra’ya   göçmüşlerdir.   Mustafa Bey’in oğlu Ali Bey ise bir aralık Amasra Nahiye Müdürlüğü’ne vekâle­ten bakmıştır.”35 Burada Ali Bey lakabıyla verilen kişi Haydutoğlu Mehmet Bey’in kardeşi  Haydutoğlu Koç  Ali  Bey’dir.  Necdet Sakaoğlu yine eserinde Haydutoğlu Ali Bey’in Muallim muavini Ali Galip Efendi ve kâtibi  İbrahim Efendi’nin çok kısa sürelerle asaleten veya vekil  olarak reislik yaptıklarını yazmaktadır36. Ayrıca Bartın ve çevresinde Kurtuluş Savaşı sırasında yararlı­lık gösteren ve milli orduya katılan kişilerin görev ve sayılarını vermiştir. Bu sayıları verirken Kurucaşile bölgesinden katılan 18 kişinin Haydutoğlu çetesi efradından olduğunu beyan etmiştir37. Her ne kadar eserde Haydutoğlu çete­si olarak yazılmışsa da arşiv belgelerinde kastedilen bu 18 kişinin Haydutoğ­lu’nun yaşadığı yer olan Kurucaşile bölgesi insanları olduğunu vurgulamak için yazıldığı düşünülmektedir. Bu kişiler Bartın Boğazı’ndan Kurucaşile’ye kadar olan bölgeyi düşman işgalinden korumak için görevlendirmiştir.  Bir nevi Kuvayı Milliye Birliği olarak görev yapmışlardır. Bunların Kurucaşile Ku­vayı Milliyecileri yahut Haydutoğlu kuvvacıları olarak nitelendirildiği  düşü­nülmektedir. Bu bölgeyi korumakla görevli Haydutoğulları’na Bartın’da uzun yıllar Belediye Başkanlığı yapmış olan Samancıoğlu Kemal Bey komutanlık etmiştir.  73  kişiden   ibaret  olan bu Kuvayı  Milliye  Birliği’nin  55  kişisi   ise Amasra efradındandır. Bu birlik daha sonraları düzenli orduya katılmak için bölgeden ayrılmıştır.

Bartın’ın Kurucaşile bölgesinde Haydutoğlu Mehmet Bey’in soyundan ge­lenler uzun yıllar yöneticilik yapmışlar ve halka kendilerini kabul ettirmişler­dir. Örneğin bazı kaynaklarda Haydutoğlu Mustafa Bey’den bahsedilmekte­dir. Buna göre Kölnische Zeitung adlı Alman gazetesinin Türkiye muhabiri olan Ernst Von Der Nahmer (1862­1919) Bartın ve Kurucaşile yöresinde Hay­dutoğlu Mustafa Bey’le dolaşmıştır. Haydutoğlu Mustafa Bey vaktiyle Hirsch­feld’e rehberlik etmiştir. Hirschfeld, 19. yüzyılın sonlarına doğru Bartın üze­rinden 1882 yılında Amasra’ya kadar olan bölgede seyahat etmiştir. Hirsch­feld seyahat notlarında Amasra’nın sessiz, adeta uykuda bir kasabacık halin­de bulunduğunu yazmıştır. Amasra’nın adeta dünyadan tecrit edilmiş oldu­ğunu, hâlbuki Bartın çayının o sırada çok canlı bir faaliyete sahne olduğunu vurgulamıştır. Amasra’nın yüksek tepelerden bakıldığında büyük bir ihtişa­ma sahip olduğunu da belirtmiştir. Hirschfeld’in notlarında Amasra’nın yaşlı, 

35 Necdet Sakaoğlu, a.g.e., s. 181.36 A.g.e., s. 199.37 A.g.e., s. 191­192.

11

187

TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

sempatik bir müdür tarafından idare olunduğuna dair bilgiler mevcuttur38. İşte bu müdür Haydutoğlu Mustafa Bey’dir. Mustafa Bey 1815 yılında asılan Haydutoğlu Mehmet Bey’in soyundandır.

Sonuç

Haydutoğlu Mehmet Bey’in idam edilmesinden sonra da onun köyü olan Kurucaşile, Kapısuyu, Çambu, Tekkeönü vb. yerler denizcilik faaliyetlerine devam etmiştir. Haydutoğlu Mehmet Bey’in bıraktığı gemicilik mirası bu böl­gede günümüzde de devam etmektedir. Haydutoğlu Mehmet Bey’in mütesel­lim olarak görev yapması nedeniyle yaşamış  olduğu Kurucaşile,  Tekkeönü vb. yerleşim yerleri Osmanlı döneminde divan merkezi olarak kullanılmışsa da onun idamından sonra bu bölgeler kazalara bağlanmıştır. Haydutoğlu sü­lalesi günümüzde Kurucaşile, Amasra, Bartın ve İstanbul gibi merkezlere da­ğılmıştır. Dedelerinin kim olduğuyla ilgili çok fazla bilgileri bulunmasa da yö­re halkının anlattığı hikâyelerden Haydutoğlu Mehmet Bey’in asil, cesaretli, halkına hizmet eden ve devletine bağlı bir hizmet adamı olduğu anlaşılmak­tadır.  Fakat  Osmanlı  Devleti’nin  yürütmüş   olduğu politikanın  sonucunda birçok ayan gibi o da hayatını feda etmek durumunda bırakılmıştır.

Kaynakça

Başbakanlık Osmanlı Arşiv Belgeleri.

Bilgili,  Ali Sinan; “Türk Devlet Hiyerarşisinde Boy Beyi (Safevi ve Osmanlı Örnekleri)”,  Türk 

Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 149, İstanbul 2004.Çadırcı, Musa; “II. Mahmut Döneminde Mütesellimlik Kurumu, Ankara Üniversitesi Dil ve Ta­

rih­Coğrafya Fakültesi Dergisi, Sayı: 3­4, Ankara 1970.Eyice, Semavi; Küçük Amasra Tarihi ve Eski Eserler Kılavuzu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1965.Karakaş, Muhammed; “XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısında Ayan ve Mütegallibeler”, Kayseri ve Yö­

resi Tarih Sempozyumu Bildirileri (16­17 Nisan 1998), Kayseri 1998.Konrapa, Zekai; Bolu Tarihi, Bolu 1960.Köker, H. Sıdkı; “Osmanlı İmparatorluğu’nda Ayan Teşkilatı”, Ülkü Dergisi, Sayı: 42, Ankara 1950.Kuran, Ercüment; “Ondokuzuncu Yüzyılda Anadolu’nun Sosyal Tabakalaşmasında Ayanların 

Yeri”, Tarih ve Sosyoloji Dergisi Semineri (28­29 Mayıs 1990), İstanbul 1991.Mutafçieva, V. P.; “XVIII. Yüzyılın Son On Yılında Ayanlık Müessesesi”, (Çeviren: Bayram Koda­

man), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, Sayı: 31, İstanbul 1977.Sakaoğlu, Necdet; “Ayan Mehmed Ağa ve Konağı”, Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı: 90, İstanbul 1991.__________; Ceşm­i Cihan Amasra, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1999.Özkaya, Yücel; “XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında Yerli Ailelerin Ayanlıkları Ele Geçirişleri ve Büyük 

Hanedanlıkların Kuruluşu”, Belleten, Sayı: 168, Ankara 1978.__________; “XVIII. Yüzyılda Mütesellimlik Müessesesi”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih­Coğraf­

ya Fakültesi Dergisi, Sayı: 3­4, Ankara 1970.Talat, Mümtaz Yaman; “Osmanlı İmparatorluğu Teşkilatında Mütesellimlik Müessesesine Dair”, 

Türk Hukuk Tarihi Dergisi, Ankara 1944.

38 Semavi Eyice, Küçük Amasra Tarihi ve Eski Eserler Kılavuzu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, An­

kara 1965, s. 58.

12

188