Turkiye Biyoetik Dernegi VII. Sempozyumu: Yeni Ureme Teknikleri Yeni Annelikler

18
TÜRKİYE BİYOETİK DERNEĞİ VII. TIP ETİĞİ SEMPOZYUMU YENİ ÜREME TEKNİKLERİ - YENİ ANNELİKLER İstanbul, 9 Mart 2009

Transcript of Turkiye Biyoetik Dernegi VII. Sempozyumu: Yeni Ureme Teknikleri Yeni Annelikler

TÜRKİYE BİYOETİK DERNEĞİ VII. TIP ETİĞİ SEMPOZYUMU

YENİ ÜREME TEKNİKLERİ - YENİ ANNELİKLER

İstanbul, 9 Mart 2009

1

TÜRKİYE BİYOETİK DERNEĞİ VII. TIP ETİĞİ SEMPOZYUMU:

YENİ ÜREME TEKNİKLERİ - YENİ ANNELİKLER

DR. SAFİYE ALİ’NİN ANISINA

Dr. Safiye Ali (1894-1952)

(Taha Toros Arşivi)

2

DR SAFİYE ALİ KRAEKELLER (1894-1952)

İstanbul’da kültürlü bir ailenin tek kızı olarak doğdu. 1916 yılında Arnavutköy Kız Kolejini birincilikle bitirdi. Aynı yıl devlet

tarafından Almanya’nın Würzburg Üniversitesi’ne tıp eğitimi görmek üzere gönderildi. Çok parlak bir eğitimin ardından,

1921’de Kadın ve Çocuk Hastalıkları uzmanı olarak mezun oldu. Aynı fakültede asistan olarak bir süre çalıştı. Göz hekimi Dr. Kraekeller ile evlendi. Kraekeller çifti Istanbul’a yerleşerek

Cağaloğlu’nda muayenehane açtılar. Meslek hayatının en çarpıcı dönemi, Beyazıt’ta bir medrese içinde açılan, o dönem için

yepyeni, modern bir ana çocuk sağlığı kurumu olan Süt Damlası’nda verdiği hizmetlerden oluşur. Fransız Kızılhaç

örgütünde görevli hanımların 1922 yılında Türk ve müslüman çocuklara yardım için kurmuş oldukları “Süt Damlası”, 1924’te Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu)’na geçmişti.

Cemiyetin kurucularından Prof. Dr. Besim Ömer (Akalın) Paşa Süt Damlası’nın tıp öğrencileri ve ebelerin uygulamalı eğitim

gördükleri bir kliniğe dönüştürerek, Dr. Safiye Ali’nin burada görevlendirilmesini sağlamıştı. Bu kurumda tıbbi desteğe muhtaç çocuklara özverili hizmetleri ile dikkati çeken Dr. Safiye Ali, aynı

zamanda annelere de çocuk bakımı dersleri vermiştir.

3

TÜRKİYE BİYOETİK DERNEĞİ VII. TIP ETİĞİ SEMPOZYUMU:

YENİ ÜREME TEKNİKLERİ - YENİ ANNELİKLER

Yer: İstanbul Tabip Odası

Türkocağı Cad.No:17, Kat 2-3 Cağaloğlu 34440 İstanbul

Tel: (0 212) 514 02 92

Tarih: 9 Mart 2009

Düzenleyenler: Türkiye Biyoetik Derneği ve İstanbul Tabip Odası Kadın

Komisyonu

4

5

DÜZENLEME KURULU:

Özdemir Aktan Tamay Başağaç Gül

Murat Civaner Zehra Edisan

Didem Gediz Gelegen Yeşim Işıl Ülman

Yeşim İşleğen Gülsüm Önal

Hafize Öztürk

Lale Tırtıl Gülay Yıldırım

Kızılca Yürür

BİLİM KURULU

Prof. Dr. Erdem Aydın

Yrd. Doç Dr. Tamay Başağaç Gül

Doç. Dr. Nesrin Çobanoğlu Prof. Dr. Nermin Ersoy

Doç. Dr. Yeşim Işıl Ülman Doç. Dr. Serap Şahinoğlu

Yrd. Doç. Dr. Gülay Yıldırım Prof. Dr. Nuran Yıldırım

6

Sempozyumun Amacı ve Temel Başlıkları:

Bu sempozyumun amacı, yeni tıp teknolojilerinin, kadınların aldığı sağlık hizmetlerini ve annelik süreçlerini nasıl etkilediğini araştırmaktır. Konuya

tarihsel bir perspektiften yaklaşarak, günümüzde üreme teknolojilerinin kadınlara ve yaşamlarına nasıl etki ettiği; bu teknolojilerin kadınların

yararı ve gereksinimlerine uygun gelişme göstermesi için neler yapılabileceği araştırılacaktır.

Yeni üreme teknolojilerinin getirdiği toplumsal, kültürel sorunlara bakış

açışını oluştururken ve ana tartışma başlıklarını çizerken biyoetiğin dört

temel ilkesinden yararlanılarak sorulara yanıt aranmaya, çözüm önerileri getirmeye çalışılacaktır.

İnsanlara yarar ve mutluluk sağlama iddiasıyla geliştirilen yeni üreme

teknolojileri tam tersine, öjenik yaklaşımlara, "seçilerek doğurulan proje çocuklar" yaratılmasına yol açarak zarar verebilir mi? Bu çelişki annelik

pratiğini ve kavramını nasıl etkiler?

Tıp uzmanlarının ve hizmet alan ailelerin, üreme teknolojilerine ilişkin somut gereksinimleri tanımlaması ve bunların karşılanmasını talep

ederek yarar sağlaması mümkün müdür?

Üreme teknolojileri bağlamında bakıldığına, farklı toplumsal kesimlerden kadınların annelik kararlarını özerk ve özgür bir birey olarak vermesi

mümkün müdür?

Tıbbi hizmete adil ve eşit ölçüde erişim kavramı, yeni üreme

teknolojileri bağlamında ne denli geçerli ve gerçekçi olabilir? Toplumların kendine özgü koşulları göz önüne alındığında bu gereksinimlere yanıt

verecek şekilde kaynak sağlamak ve hizmet sunmak olanaklı mıdır?

Toplantının sonunda oluşturulacak Sonuç Bildirgesiyle sorunlar ve çözüm önerileri bir bütün olarak sunulacaktır.

Yöntem

Sempozyum paneller biçiminde yapılandırılacak, toplantı sonunda oluşturulacak Sonuç Bildirgesi’yle sorunlar ve çözüm önerileri bir bütün

olarak sunulacaktır. Sempozyuma poster bildiri ile katılmak olanaklıdır.

Poster Bildiri özeti göndermek için son tarih 20 Şubat 2009'dur. Özetler 200-250 sözcük arası olmalıdır. Yazarların ünvanları, kurumları ve iletişim

adresleri belirtilmelidir. Poster bildiriler 70 x 50 cm boyutunda olmalıdır. Değerlendirme kurulunca en iyi poster ödülü verilecektir.

7

Konuşmacılar:

Açılış Konuşmaları: (9.30-9.45) Prof. Dr. Özdemir Aktan (İstanbul Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Yeşim Işıl Ülman (Türkiye Biyoetik Derneği Başkanı)

Dr. Yeşim İşleğen (ITO Kadın Komisyonu Temsilcisi)

I. Oturum (Başkan: Prof. Dr. Nuran Yıldırım)

Prof. Dr. Zehra Neşe Kavak: “Dünyada ve Türkiye’de Üreme Teknolojilerinin

Gelişimi” Dr. Gülhan Balsoy: "Gebelere Öğütler: 19.yy Osmanlı Toplumunda Yeni Hamilelikler"

Yrd. Doç. Dr. Hafize Öztürk: “Kadın Sağlığı ve Biyoetik Bağlamında Yeni Üreme Teknolojileri"

Uzm. Dr. Sibel Özsoy: “Sağlık Piyasası ve Meta Olarak Annelik” Prof. Dr. Doğan Şahin: “Anneliğin Öznel Açıdan Kuruluşu”

II. Oturum (Başkan: Uzm. Dr. Lale Tırtıl) Uzm. Dr. Gülsüm Önal: “Anneler İçin Adalet ve Bakım Hakkı” Doç Dr. Aykut Çoban: “Embriyo Hakları Bakımından Üreme Süreci”

Mehmet Ekinci: "Genetik Bilimi ve Tıp: Yeni Hastalıklar, Yeni Toplumsal Kimlikler"

Kızılca Yürür: "Prenatal Genetik Test ve Tarama Çalışmalarını Tartışmak: Bir Vaka Örneği" Dr. Didem Gediz Gelegen: “Yeni Annelere Eski Bir Hikâye: Doğum Koltuğundan

Doğum Masasına”

PROGRAM Açılış Konuşmaları: (9.30-10.00)

I. Oturum (10.00-12.15)

Oturum Başkanı: Prof. Dr. Nuran Yıldırım

Öğle Yemeği ve Poster Oturumu (12.15-13.30) Poster Tartışma Yönetimi: Prof. Dr. Nuran Yıldırım – Dr. Gülsüm Önal

II. Oturum (13.30-15.00) Oturum Başkanı: Dr. Lale Tırtıl

Ara (15.00-15.15)

Kapanış (15.15-16.15): Oturum Başkanları: Dr. Yesim İsleğen, Dr. Gülsüm Önal ve Uzm. Kızılca Yürür

Sonuç Bildirgesi’nin tüm katılımcılarla birlikte yazılması

8

İletişim: Dr. Gülsüm Önal 0532 509 83 00

[email protected] Uzm. Kızılca Yürür

0216 391 30 58 [email protected]

Kayıt Sempozyum kayıt ücreti 20 TL, öğrenciler için 10 TL’dir.

9

Türkiye Biyoetik Derneği VII. Tıp Etiği Sempozyumu “Yeni Üreme Teknikleri - Yeni Annelikler”

İstanbul, 9 Mart 2009

Poster Bildirileri

Poster 1: “Besim Ömer’den Safiye Ali’ye Yeni Annelikler”,

Murat Civaner, Yeşim Işıl Ülman,

Poster 2: “Bir Hemşirelik Yüksek Okulu Öğrencilerinde Taşıyıcı

Anneliğe Yönelik Tutumun Belirlenmesi”

Selim Kılıç, Muharrem Uçar, Adnan Ataç, Aysun Koç, Gülşah Aydın,

Asiye Günay, Damla Gençtürk

Poster 3: “Benim Hakkım Var mı?” ,

İnci Hot, Mahmut Gürgan

Poster 4: “Yeni Yardımcı Üreme Tekniklerinin Uygulandığı Üç Vaka

Çerçevesinde Yer Alan Etik İkilemler”,

Şükran Sevimli

Poster 5: “Yeni Annelikler Ve Yeni Öjeni: Sosyolojik Bir

Değerlendirme”, Hayriye Erbaş, Gülsevim Evsel

Poster 6: “Hizmete Erişim Açısından Evli Olmayan Kişilerin İvf

Tedavisine Ulaşması Mümkün mü?”,

Mukadder Gün, Serap Şahinoğlu

Poster 7: “Tedavi Sonucu Çoğul Gebeliklerde Sosyal Sorunlar”

Hatice Yıldız

10

Poster 1

BESİM ÖMER’DEN SAFİYE ALİ’YE

YENİ ANNELİKLER

Murat Civaner* Yeşim Işıl Ülman**

Bilimsel-felsefi düşünce için, insan varlığı, yaşamın başlangıcından, ana rahmine

düşme, gebelik, doğumdan, ölüme kadar tüm evreleriyle sorgulanabilen incelenen

süreçlerdir. Bu bağlamda günümüz tıp teknolojisi tarafından sunulan yeni üreme

teknikleri, bir yandan insan mutluluğu için yeni ufuklar açma umudu vaat ederken, bir

yandan da bu teknolojilerin kullanımı tıp etiği, sosyoloji, hukuk ve ilgili diğer disiplinler

tarafından inceleme konusu yapılarak, mercek altına alınabilmektedir. 21. yüzyılın

başında insan varlığı ve üreme, annelik kavramları yepyeni tanımlamalara gereksinim

göstermeye başlarken, hastanın özerkliği ve hastanın yararı noktalarında yaşanan

çelişkiler, biyoetik tartışma ve çözüm üretme süreçlerini harekete geçirmiştir. Ülkemiz de

bu teknikleri uygulama, kurumsallaşma açısından çağdaş ülkelere eş bir profil çizerken,

biyoetik tartışma süreçlerinden uzak kalmayarak benzer sorgulama ve irdeleme sürecini

yaşamaktadır.

Bununla birlikte, üreme sağlığı, anne ve çocuk sağlığı, yenidoğan bakımı

konusunda yeni arayışlar, çağdaş bilgiler ışığında uygulama çabaları salt günümüz

Türkiyesi’ne özgü değildir. 19. yüzyıl ikinci yarısı ve 20. yüzyıl başlarında, çağdaş bilimsel

tıbbın kurumsallaşması, halk içinde yaygınlaşması çabalarının gözlendiği bu geçiş

döneminde de benzer kaygıların yaşandığını araştırmalar göstermektedir.

1897’de tıp fakültesi içinde ilk defa yataklı kadın doğum kliniğini açarak, çağdaş

kadın doğum hekimliği, ebelik, ana-çocuk sağlığı, yenidoğan bakımı konularında öncülük

etmiş; hekim, ebe, hemşire yetiştiren bir uzman ve hoca, sosyal yardım kurumları

örgütleyicisi, halkın aydınlanması, annelerin eğitilmesi gibi çok cepheli alanlarda yaşamı

boyunca mücadele etmiş bir aydın olan Prof. Dr. Besim Ömer Paşa’nın (1861-1940)

hizmetleri bu sürecin çarpıcı örneklerindendir.

Onun mesleki yaşamında destek verdiği yüzlerce genç arasında ülkemizin ilk kadın

hekimlerinden Dr. Safiye Ali (1894-1952) de vardı. Almanya Würzburg Tıp Fakültesi’nden

mezun olarak yurduna dönen Safiye Ali Kraekeller’in, o dönem için yepyeni bir ana çocuk

sağlığı kurumu olan Süt Damlası’nda görevlendirilmesine destek olmuştu.

Yaşamı boyunca başarılı bir hekim, öncü bir meslek kadını olarak; müşfik,

özgüvenli, çalışkan kişilik yapısı ile tanınan Dr. Safiye Ali, yurt içinde ve dışında klinik ve

akademik platformlarda kendini defalarca kanıtlamıştı.

Her ikisi de yaşamlarını sağlıklı çocuk yetiştirmeye adamış bu meslek insanları,

çocuk sahibi olamamışlardır. Ancak çalışmaları, hizmetleri, ürettikleri ile “Yeni Annelikler”

kavramının kendi dönemlerindeki temsilcileri sayılabilirler.

* Uzm. Dr. Murat Civaner, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Deontoloji AD Bursa / [email protected]

** Doç. Dr. Yeşim Işıl Ülman, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Deontoloji ve Tıp Tarihi AD Ist./ [email protected]

11

Poster 2

BİR HEMŞİRELİK YÜKSEK OKULU ÖĞRENCİLERİNDE TAŞIYICI ANNELİĞE

YÖNELİK TUTUMUN BELİRLENMESİ

Selim KILIÇ1, Muharrem UÇAR2, Adnan ATAÇ2, Aysun KOÇ3, Gülşah AYDIN4,

Asiye GÜNAY4, Damla GENÇTÜRK4

Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Hemşirelik Yüksek Okul (HYO) öğrencilerinin

taşıyıcı anneliğe yönelik tutumlarını belirlemek amacıyla Nisan 2008 ‘de gerçekleştirilen

bu araştırmada katılımcı sayısı 281’dir. Çalışmada katılımcıların gelecekte infertilite

nedeni ile çocuk sahibi olamayacaklarını öğrenmeleri durumunda çocuk sahibi olabilmek

için olası tercihleri ve ülkemizde yasal olmayan taşıyıcı anneliğe yaklaşımlarını belirlemek

amaçlanmıştır.

Evlatlık alma ve birini taşıyıcı anne olarak kabul etmenin her ikisine de olumlu

görüş bildirenler %47.7 ile en kalabalık gruptur (n=131). Buna karşılık %11.0’lık bir grup

durumu kabul eder, hiçbir şey yapmam seçeneğini işaretlemiştir (n=34). Taşıyıcı anne

olarak başka birini kabul edebileceğini bildiren 169 katılımcıya kimi taşıyıcı anne olarak

kabul edebileceği sorulduğunda; “mutlaka tanımadığım biri” seçeneğini tercih edenler

%53.3 ile ilk sıradadır. Katılımcılara başkası için taşıyıcı anne olmayı kabul eder misiniz

sorusu sorulduğunda ise olumlu yanıt verenler %18.1’dir (n=51). Sınıflara göre gelecekte

çocuk sahibi olabilmek için tercih edecekleri seçeneklerin dağılımı karşılaştırıldığında

istatistiksel anlamlı farklılık bulunmuştur. Yine kimi taşıyıcı anne kabul edecekleri ve

kimin için taşıyıcı anne olmayı kabul edecekleri sorularına verilen yanıtların dağılımında

da sınıflar arsı farklılık vardır.

Sonuç olarak, ülkemizde taşıyıcı annelik konusunda yapılmış ilk çalışmalardan olan

bu çalışmada katılımcılarda konuya olumlu yaklaşanlar yüksek bulunmuştur. Başka hedef

gruplarda yapılacak çalışmalarda konunun daha ayrıntılı olarak incelenecektir.

1GATA, Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Ankara 2 GATA, Tıp Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı, Ankara 3Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Veteriner Tarihi ve Deontolojisi Anabilim Dalı,

Ankara 4GATA, Hemşirelik Yüksek Okulu, Ankara

Sorumlu yazar: Muharrem Ucar

Adres: GATA Tıp Tarihi ve Deontoloji AD.

06018 Etlik, Ankara,

Tel: 312 3043203; fax: 312 3043960

e-mail: [email protected]

12

Poster 3

BENİM HAKLARIM VAR MI?

İnci Hot*, Mahmut Gürgan**

Rahim dışında döllenme olarak kısaca tanımlayabileceğimiz in vitro fertilizasyon

yöntemleri dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek yaygınlık kazanmaktadır. Bununla

birlikte ülkemizde konuyu düzenleyen hukuki altyapı henüz yeterince geliştirilememiştir.

İn vitro fertilizasyon uygulamaları sırasında elde edilen embriyolardan hangilerinin

kullanılacağı, bunlar üzerinde rahime yerleştirilmeden önce genetik testler yapılıp

yapılamayacağı veya kullanılmayan embriyoların akıbeti gibi önemli sorular

tartışılmaktadır. Bu gibi tartışmaların sonuçlanabilmesi için öncelikle bu embriyoların

döllenmeden itibaren insan haklarından yararlanıp yararlanamayacağının açıklığa

kavuşturulması gerekmektedir.

Almanya gibi bazı ülkelerde, embriyoların korunmasına ilişkin insan yaşamının

döllenmeyle başladığı görüşü esas alınarak yasal düzenlemeler yapılmıştır. Ülkemizde ise

henüz bir embriyo yasası bulunmamaktadır. Mevcut yasal düzenlemelere göre,

embriyolar rahim iç duvarına yerleşme ve primitif bandın oluşumu gibi insana özgü

belirginleşmeler olmadıkça, sadece bedenin bir parçası ve doku gibi ele alınmakta, bir

insan olarak kabul edilmemektedir.

Bu durum çeşitli etik ve hukuki tartışmalara yol açmaktadır. Bu nedenle ülkemizde

de gelecekte ortaya çıkabilecek sorunları önleyebilecek açıklıkta yeterli bir embriyo

yasası’nın hazırlanması ve uygulamaya konulması gerekmektedir.

* Dr. İnci Hot, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi A.D. / [email protected]

** Uzm. Dr. Mahmut Gürgân, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi A.D./ [email protected]

13

Poster 4

YENİ YARDIMCI ÜREME TEKNİKLERİNİN UYGULANDIĞI ÜÇ VAKA

ÇERÇEVESİNDE YER ALAN ETİK İKİLEMLER

Şükran Sevimli*

Başlangıçtan beri hep ayrışmamış olarak var olan etik, bilim alanındaki mevcut

gelişmeler ve bu gelişmeler ışığında oluşan yeni uygulamalar ahlak, din, hukuk gibi

toplumsal ve bireysel kuralları oluşturan disiplinlere ayrışmıştır. Bu ayrışma zaman içinde

kuralları, kuralların içerikleri, toplumsal işlevleri, doğaya yönelik işlevleri, psikolojik

etkileri, kaynakları, yaptırımları açısından sınıflanmaya daha sonrada çoklu disiplin

anlayışı çerçevesinde bir bütün olarak değerlendirmeye yönelmeye başlamıştır. Bu

bağlamda doğaya birebir direk müdahale yollarının önünü açan yardımcı üreme teknikleri

karşısında “tıp etiği alanında çalışan profesyonellere pek çok ödev ve görev düşmektedir.

Bilimde yer alan mevcut gelişmelerin insanlara sunduğu olanaklar, etik ilke ve

yaklaşımlara karşın mekanik yaklaşımın gelişmesinde önemli bir rol oynuyor mu?

Ülkemizde var olan tüp bebek hikâyelerinden bir kaçını incelediğimizde ki benzer

durumlar diğer ülkelerde de mevcuttur. Bebek sahibi olmada temel prensip genel de

türün özelde ise soyun devam ettirilmesi prensibi ön planda ve başat olarak yer

almaktadır. Mevcut vakalar bize tıpkı İsaac Asimov’un kurgu bilim romanı “Runaround” da

yer alan robotların üç etik yasası gibi yeterli olmadığını göstermekte midir? Yine aynı

romanda yer alan bir başka kahramanın üç etik yasaya “0” yasasını ekleme gereği

duyması gibi bizimde etik ilkelerin yeterliliklerine-anlamlarına ekleme yapmalı mıyız?

Yani, bu bağlamda etik değerlendirmelerde hukuktan farklı olarak psiko-sosyal faktörlerin

önemi ve anlamı daha fazla mı vurgulanmalı ?

Bu sorular kısa bir süre önce yazılı ve görsel basında yer alan üç ayrı vaka

çerçevesinde tartışmaya açılacaktır.

* Yrd. Doç. Dr. Şükran Sevimli, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Deontoloji ve Tıp Tarihi A.D. Başkanı. E-posta:

[email protected]

14

Poster 5

YENİ ANNELİKLER VE YENİ ÖJENİ: SOSYOLOJİK BİR DEĞERLENDİRME

Hayriye Erbaş*, Gülsevim Evsel**

Günümüzde yeni üreme teknolojileri alanında alabildiğine hızlı gelişmeler

yaşanmaktadır. Ülkemizde bu gelişmeler toplumda, pek çok alanda olduğu gibi sonuçları

üzerinde farklı disiplinleri kapsayan tartışmaları yapılmadan, uygulama alanları

bulmaktadır. Dolayısıyla, sonrasında geri dönülemez sorunların ortaya çıkması

kaçınılmazdır. Tek tek bireylerin yeni teknolojilerin nimetlerinden yararlanma arzusu

taşımaları doğaldır. Ancak bu sürecin istenmedik ve etik açıdan yeni toplumsal sorunlara

yol açabileceği bir durum sözkonusudur. Bu da sosyal bilimlerde teknolojinin açmazı

olarak tartışmalarda yer bulan boyutudur. Bu açıdan yeni üreme teknolojilerinin kullanımı

bireysel değil siyasal, ekonomik ve sosyal yönleri olan ve bu yönlerinin hepsinin içinde

yer alan ya da alması gereken etik boyutu da içeren oldukça önemli bir tartışma alanıdır.

Bu çalışmada toplumda “yeni üreme teknolojileri ve bu alandaki uygulamalara

bakış” ele alınarak sosyolojik bir çerçevede etik açıdan bir değerlendirmesi yapılacaktır.

Bu yaklaşım ile “yeni üreme teknolojileri”nin yol açtığı / açabileceği olası sorunların

kuramsal tartışmaları ile toplumun bu alana bakışı ilişkilendirilecektir. Bu ilişkilendirme

araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen iki çalışmanın verilerine dayandırılacaktır. Poster

bildiri genel olarak, yeni üreme teknolojilerinin anne-baba adaylarının kullanımına

sunduğu doğum öncesi testlerle: (1) belirli hastalıklardan arınık / belirli hastalıklara sahip

bebek sahibi olmayı, (2) anne-baba adaylarını cinsiyet, sağlık, güzellik, zekâ tercihleri

yapabilme olanaklarını, dolayısıyla (3) yeni anneliklerle kol kola giden yeni bir öjeni

hareketinin doğuşunu tartışacaktır.

* Prof. Dr. Hayriye Erbaş, Ankara Üniversitesi, DTCF, Sosyoloji Bölümü. E-posta: [email protected]

** Arş. Gör. Gülsevim Evsel, ODTÜ, Bilim ve Teknoloji Politikası Çalışmaları. E-posta: [email protected]

15

Poster 6

HİZMETE ERİŞİM AÇISINDAN

EVLİ OLMAYAN KİŞİLERİN İVF TEDAVİSİNE ULAŞMASI MÜMKÜN MÜ ?

Mukadder Gün* Serap Şahinoğlu**

Yardımcı üreme tekniklerinin gelişmesi, çeşitli nedenlerden çocuk sahibi olamayan

çiftlerin/ ailelerin çocuk sahibi olmalarını olanaklı kılmıştır. Son yıllarda soysal ve

ekonomik nedenler, kadın hakları gibi faktörlerle birlikte geleneksel aile kavramı değişime

uğramıştır. İster kadın, ister erkek olsun birçok evli olmayan kişi her geçen gün çocuk

sahibi olmayı arzulamaktadır. Oysa dünyanın birçok ülkesinde, bazı grupların yardımcı

üreme tekniklerine ulaşıp bu hizmetten yararlanması göz ardı edilmektedir. Tedavi

etme/olma kararı otonomiyi zorunlu kılar. Herkesin cinsiyet ve medeni durum

gözetilmeksizin eşit olarak tedaviye ulaşma hakkı vardır. Bu çalışmada evli olmayanların

çocuk sahibi olabilmeleri bağlamında İVF ’ne erişimleri, sağlık hizmetlerine erişim hakkı

açısından tartışılacaktır.

* Mukadder Gün MSc, RN.Ankara Ü.Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıp Etiği Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi, e-

posta: [email protected] **

Doç. Dr. Serap Şahinoğlu MSc MD. Ankara Üniversitesi Tıp Tarihi ve Tıp Etiği Anabilim Dalı Deontoloji

A.D. E-posta: [email protected]

16

Poster 7

TEDAVİ SONUCU ÇOĞUL GEBELİKLERDE SOSYAL SORUNLAR

Hatice Yıldız*

Yenidoğan yoğun bakımda bebeği olan ebeveynlerle yas süreci konusunda

çalışırken tedavi gebeliği olan çoğul gebelik nedeniyle orada bulunan ebeveynlerle de

görüşme fırsatım oldu. Bazı ebeveynler en büyük özlemlerine kavuşmak için çok ciddi bir

maddi ve manevi yükün altına girmişlerdi.

Tedavi gebeliği için neden bu kadar beklediğini soramadığım bir anne yaşadıklarını

şu cümlelerle anlattı: “43 yaşındayım, eşim şoför. Tüp bebek için gereken parayı ancak

denkleştirebildik. Bebekleri de kaybettik. Üzülmeyeyim diyorum ama elimde değil. Yaşım

büyük, bu üzüntüyle menopoza girerim diye korkuyorum. O zaman hiç bebek sahibi olma

şansım kalmayacak”.

Kendileriyle yüksek risk ihtimali paylaşılmayan diğer bazı ebeveynler kötü

sonuçlarla yüz yüze bırakılmışlardı.

Tedavi ile çoğul gebelik geçiren ancak erken doğum nedeniyle 3 bebeğini de

kaybeden bir anne duygularını şöyle ifade ediyordu: “Bebeklerim daha yeni yeni

canlanmışlardı, doğum yaptım. Hamilelikten de bir şey anlamadım. İlk ölen bebeklerde

çok etkilenmedim ama 3. bebek için çok umutlanmıştım. Ne hayaller besledik onun için.

13 gün yaşadı. Kendime çok kızıyorum, bebekleri taşıyamadım diye. Tüm emeklerimiz

boşa gitti. Hamileyken, bebeklere faydalı olur diye her şeyi yiyip içiyordum. Şimdi

düşünüyorum da boşunaymış, hiçbir şey yemek istemiyorum.”

Tabi bir de önce gebelik konusunda kendileri adına karar verilmişken, sonra ailenin

iyiliği düşünüldüğü öne sürülerek kendilerinden nihai karar almaları istenilen ebeveynler

vardı.

“Doktor üç tane koyacağız dedi bize. Sonra erken doğarlar 3’nün de hayatı

tehlikeye girer dendi. Kararı bize bıraktılar. Hangisini, nasıl, neye göre seçecektik? Bizim

daha ilk denememizdi, o zaman sormak aklımıza gelmedi, neden 3 tane bebek koydunuz

diye. Şimdiki aklım olsa izin vermezdim.”

Kendime sormadan edemiyorum, etik sınırlarını hiçe sayarak, insanlara maddi ve

duygusal sıkıntılar yaşatarak sağlık hizmeti verilebilir mi?

* Sağlık Bakanlığı Yakacık Doğumevi ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi, Çocuk Acil Servis Hemşiresi/

[email protected]

17

Türkiye Biyoetik Derneği ve İstanbul Tabip Odası Kadın Komisyonu

TÜRKİYE BİYOETİK DERNEĞİ VII. SEMPOZYUMU: YENİ ÜREME TEKNİKLERİ - YENİ ANNELİKLER

(9 Mart 2009)

SONUÇ BİLDİRGESİ 1. Üreme hakkı yalnızca ebeveyn rolündeki bireyin hakkı olarak

görülmemeli; öncelikli toplum sağlığı sorunları, embriyonun kimliği ve çocuk hakları ile bir bütünlük içinde ele alınmalıdır.

2. Yeni üreme teknolojilerinin başta kadınlar olmak üzere, ebeveynler üzerinde üreme baskısı oluşturması engellenmeli; bu yöntemlerin

kullanımında yarar ilkesine saygı yanı sıra kadının bedensel, ruhsal ve sosyal sağlığına verdiği zararlar gözden uzak tutulmamalı, adalet

ve özerkliğe saygı ilkeleri korunmalıdır.

3. Yeni üreme teknolojileri ticarileştirilmemeli; çiftlerin infertilite sorunun çözümüne yönelik bilimsel ve teknik olanakların, bilim etiği

ve insan hakları temelinde insancıl amaçlarla kullanımı için gerekli önlemlerin alınması sağlanmalıdır.

4. Anneliğin doğal bir belirlenim değil, toplumsal olarak inşa edilmiş bir süreç olduğu göz önünde bulundurularak, anneliğe yüklenen

sorumluluklar ana-baba arasında paylaşılmalıdır.

5. Çok katmanlı emek süreçlerinin iç içe geçtiği annelik emeği “bakım

emeği” ekseninde değerlendirilmeli; bu bağlamda anneler için sosyal haklar ve toplumsal desteği de içeren kamusal önlemler alınmalıdır.

6. Embriyonun statüsü tartışmaları, kadının statüsü ve hakları sorunu ile ilişkisi çerçevesinde, yaşamın değeri ve bireye saygı temelinde

değerlendirilmeli; embriyo ve kadın hakları serbest piyasa ekonomisi karşısında korunmalıdır.

7. Prenatal tanı yöntemleri, adalet ve özerkliğe saygı ilkesi gözetilerek gereksinimi olan kişilere uygulanmalı; bu tür uygulamalarda kültürel

değerler, biyoetiğin evrensel değerleriyle ilişkisi içinde göz önünde bulundurulmalıdır.

8. Anne adayları yeni üreme teknolojileri, embriyonun ve fetüsün kimliği ve statüsü konularında doğru olarak bilgilendirilmeli; haklar

konusunda toplumsal farkındalık yaratılmalıdır.

9. Üreme sağlığı ve ebeveynlik eğitimine yönelik programlar, çocuk yetiştirme konusunda ana-babanın ortak sorumluluk taşıdığı bilinci

oluşturacak içerikte yürütülmelidir.