SULTAN AHMED CAMİİ SÜTUNLARI VE BİLEZİKLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA.

31
T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma Onarım TYL Programı SULTAN AHMED CAMİ SÜTUNLARI VE SÜTUN BİLEZİKLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME (2013) (MADEN SANATI) Hazırlayan: Irmak Güneş YÜCEİL Danışman : Yrd. Doç. Dr. Fulya ERUZ

Transcript of SULTAN AHMED CAMİİ SÜTUNLARI VE BİLEZİKLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA.

T.C.İSTANBUL ÜNİVERSİTESİSOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜTaşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma Onarım TYL Programı

SULTAN AHMED CAMİ SÜTUNLARI VE SÜTUN BİLEZİKLERİ ÜZERİNE

BİR İNCELEME(2013)

(MADEN SANATI)

Hazırlayan: Irmak Güneş YÜCEİL

Danışman : Yrd. Doç. Dr. Fulya ERUZ

Sultanahmed Külliyesi Yerleşim Planı : 1. Cami, 2. Medrese, 3. Sıbyan mektebi, 4. Hamam, 5. Fırın, 6. İmaret Mutfağı, 7.Darüşşifa, 8. Türbe, 9. Hünkar Kasrı, 10. Arasta (Z.Nayır)

İstanbul’un simge yapılarından biri olan ve Fa-tih ilçesinde bulunan Sultanahmed Camii, H.1018/1026 - M.1609/1617 yılları arasında sul-tan I. Ahmet tarafından Mimar Sedefkar Meh-met Ağa’ya yaptırılmıştır. Hadikat’ül Cevami’de caminin tamamlanma tarihi olan H.1026 / M.1617 rakamının ebced ile yazılı olduğu belir-tilmektedir (Ayvansarayi, 2001). Bu yapı kompl-eksi imaret, medrese, tabhane, darüşşifa, dar’ül kura, mektep, arasta, hamam, çeşme ve sebiller, dükkanlar, hünkâr kasrı ve türbesiyle beraber bir külliye olarak inşa edilmiştir (Ahunbay, 1994).Sultanahmed Camii’nin bulunduğu Hippo-drom’un (At Meydanı) inşasının, M.S. III. Yy’da başlayarak; IV. Yy’da, Doğu Roma İmparatoru Konstantinos zamanında tamamlandığı bilin-mektedir. Meydan’da Latin işgali sırasında (1204-1261) önemli bir yıkım yaşanması ve İmparator-luk sarayının Ayvansaray’a taşınması sebebiyle; bu alanın önemini yitirdiği aktarılmaktadır.

XV. yüzyıl başlarında ıssızlaşan bu alanda, XVI. Yüzyılda devletin önde gelenlerine ait bazı saray-lar inşa edilmiştir (M.Wiener, 2007). Caminin oturduğu alanda, aslında Kanuni’nin veziri Sem-iz Ali Paşa’nın sarayı bulunmaktadır (Kuban, 2007). Bu saraylardan bir kısmının yerinde ise daha evvelden bir Bizans Sarayı bulunduğu da günümüze ulaşan bilgiler arasında yer almak-tadır (Kuban, 2007). Sultanahmed Camii’nin temel kazısı sırasında, hafriyattan çıkarılan toprak ve dolgu malze-mesinin, Hipodroma nakledilmesiyle, at mey-danının kotunun yükseldiği de bilinmektedir (M.Wiener, 2007).Sultanahmed Camii, harim ve avlu olmak üzere iki eş parçadan oluşmaktadır. Mimarisinden, taş işçiliğine, çinisinden, kalem işlerine, hat san-atından ahşap işleme ve maden sanatına kadar Klasik Osmanlı sanatının pek çok örneğini serg-ilemektedir. Banisine atfen Sultanahmed Camii adı verilen yapıya, yoğun mavi çini süslemeleri sebebiyle “Mavi Camii (Blue Mosque)” ismi de yakıştırılmıştır. Bu yakıştırma, camiyle aynı döneme tarihlenen 21043 adet iznik çinisi ve üst kısımlarda farklı dönemlerde değiştirilmiş ol-masına rağmen yoğun mavi rengin kullanıldığı kalem işleri nedeniyle uygun görülmüştür(Zi-yrek 2009).

SULTANAHMED CAMİ

1. İç Avlu, 2. İç Giriş Kapısı, 3. Müezzin Mahfili, 4. Harim Kapısı, 5.Harim, 6. Hünkar Kasrı, 7. Hünkar Mahfili, 8. Pencereler, 9. Mihrap, 10. Ana Kubbe, 11. Minare, 12. Harim Cümle Kapısı, 13. Altıgen Şadırvan, 14. Avlu Giriş Kapısı. (Ziyrek; 2009)

Sultanahmet camii’nin tasarımı Osmanlı cami mimarisi ile Bizans kilise mimarisinin 200 yıllık sentezinin zirvesini oluşturmaktadır. Komşusu olan Ayasofya’dan bazı Bizans esintileri içerme-sinin yanı sıra geleneksel İslami mimari de ağır basar ve klasik dönemin son büyük camisi olar-ak görülür. Caminin mimarı, büyük usta Mimar Sedefkar Mehmet Ağa’nın “boyutta büyüklük, heybet ve ihtişam” fikirlerini yansıtmada başarılı olmuştur.Çok kubbeli, çok destekli İran ve Arap camiler-ine kıyasla Osmanlı camilerinde, müminlerin mümkün olduğunca büyük ve tek bir kubbe al-

tında toplanması hedeflenmiştir. Bu denli büyük üst örtülerinin inşa edilebilmesi için kuşkusuz geometri ve fizik konularında yetkin bilgi biri-kimine sahip olmak gerekmektedir. Bu sebeple yatay ağırlıkların taşınması ve zemine aktarıl-masında düşey elemanlar olan kemerler, sütun-lar, payeler ve taşıyıcı özelliğe sahip duvarlardan faydalanılmıştır. Kare ya da kareye yakın planlı yapıların, kubbelerin dairesel formuna geçişinde ise çeyrek kubbe, Türk üçgeni, pandantif gibi mimari öğeler tercih edilmiştir. Mekanı müm-kün olan en fazla kişinin faydalanabilmesi adına genişletme isteği doğrultusunda, yarım kubbel-

SEDEFKAR MEHMED AĞA

Külliye’nin inşasıyla görevlendirilen Sermima-ran-ı Hassa(İmparatorluk Başmimarı)Sedefkar Mehmed Ağa’nın Kanuni Sultan Süleyman’ın sal-tanat döneminde, küçük yaşta devşirilerek Ac-emoğlanlar Ocağı’na alındığını; 5 yıl ulufesiz(üç ayda bir ödenen maaş)olarak ocakta kaldıktan sonra, bir sene Kanuni Sultan Süleyman Türbe-si’nin bahçesinde bekçilik yaptığını, daha sonra Hasbahçe’ye alınarak (Padişahların resmi ve özel ikametgahları olan Topkapı Sarayı’nın Bahçesi) burada bir süre musiki çalıştığını, ancak gördüğü bir rüya üzerine Vişne Mehmed Efendi adlı bir zata danışarak musikiden vazgeçip sedefkarlık öğrendiğini, bu sırada sarayda görevli ehil insan-

lardan geometri ve mimarlık öğrendiğini, hatta Başmimar Koca Sinan’la tanışarak ondan öğütler aldığını bilmekteyiz. Mehmed Ağa’nın çağdaşı ve arkadaşı Cafer Çelebi, mimarlık terimleriyle beraber onun meziyetlerini ve sanatını anlattığı Risale-i Mimariye adlı eserinde bu konulara yer vermektedir(Ziyrek 2009).Mehmed Ağa’nın, Sinan’dan sonra Hassa Başmi-marları olan Davud ve Dalgıç Ahmed Ağalarla da tanıştığı kuşkusuzdur. Ancak Mehmed Ağa bir tür resmi memuriyetle bulunduğu Topkapı Sarayı’ndan başka, imparatorluğun çeşitli yerler-ine de idari görevlerle gönderilmiştir. Son olarak su nazırlığı yapan ve oradan imparatorluk mi-marlık akademisi denebilecek Hassa Mimarlar Ocağı’nın başına gelerek “Hassa Başmimarı” un-vanını almıştır(Ziyrek 2009).

KULLANILAN MALZEMELERSultanahmed Camii, klasik dönem camilerinde pek tercih edilmeyen bir uygulama ile on iki basamak-lı bir podyum üzerine inşa edilmiştir. Bu şekilde caminin uzaktan dahi algılanması amaçlanmış ola-bileceği düşünülmektedir. Yapının duvarları hafif, işlenmesi kolay bir malzeme olan küfeki taşından inşa edilmiştir. Risale-i Mi’mariyye’de “seng-i küfe-ki-i Ayestefanos” denilen küfeki taşının deniz yoluy-la Ahırkapı’ya getirildiği, buradan at ve arabalarla inşa sahasına taşındığı anlaşılmaktadır. Beyaz mer-merlerin Marmara adası’ndan, kırmızı somaki taşı (porfir) Anadolu Mihaliç’ten ahşap malzemenin Bartın, Ereğli, İzmit, Karasu, Üsküdar, Rumeli ve Sa-manlı’dan, kubbe kaplamalarında kullanılan kurşun malzemelerinse Üsküp ve Sidre Kapsa’dan getirildiği bildirilmektedir. Sultanahmet Camii sütunlarında kullanılan taşlar arasında mermer, granit ve somaki taşı olduğu bildirilmektedir (Ziyrek,2009). Risale-i Mi’mari-yye’de somaki taşı “porphyry” yani porfir olarak addedilmektedir. Külliye toplam masraflarının bulunduğu 42 nolu defterde kırmızı renkli taş 5112 nolu belgede ise Mihaliç’ten gelen kırmızı kemer taşı ifadeleri bu-lunmaktadır. Günümüz jeolojik bulgularına göre Mihaliççık - Eskişehir’de konglomera kaynakları bulunmaktadır (Kaplan, 2000). İnşaat defterinde kırmızı renkli taşın kalıp, kemer, kürsü, pahlu, ve sütun olarak cami avlu revaklarında ve dış yan sofa revak kolonlarının bazılarında kullanıldığı bildiril-mektedir. Bu bilgilerden hareketle, iri taneli taşların puding taşı olduğunu söylemek mümkündür.Puding ve Breş taşları genel olarak “konglomera” başlığı altında incelenmektedir. Buna göre, kon-glomeralar tane boyları 2 mm. den büyük parçaların çeşitli doğal çimentolar ( matriks ) ile birleşmesi so-nucu oluşurlar. Konglomeralar bileşenlerini oluş-turan tanelerin köşeli ve yuvarlak oluşlarına göre Breş ve Puding olarak iki grupta toplanır. Taneleri daha yuvarlak olanların puding, daha köşeli olan-ların ise breş taşı olduğu bilinmektedir (Öztank, N.; Türkmen, F; 2011) . Cami avlusu; beyaz mermer, somaki(porfir) ve pu-ding taşlarından yontulma 26 sütuna sahiptir. Bu sütunların kemerleri tarafından taşınan 30 adet kubbeyle oluşturulmuş bir revak ile dört yönde çevrelenmiştir.

KIRMIZI GRANIT

PORFIR (SOMAKI)

MERMER

BRES

PUDING

SULTANAHMED CAMİİ SÜTUNLARININ TASNİFİ VE YORUMLANMASI

Bu çalışmada Sultanahmed Camii’nde bulunan sütunlar, sütun başlıkları, üretim malzemeleri ve yapı içindeki konumlandırılmalarına göre incelenmektedir. Yapıda harim, iç ve dış avlular ayrıca yan re-vaklar dahil olmak üzere toplam 214 adet sütun, 20 adet gömme sütun, 4 adet fil ayağı ve harimde 8 adet küçük fil ayağı formlu sütun bulunmaktadır. Bu sütunlar formları, üretim malzemeleri ve başlıklarına göre farklılık göstermektedir. Bu farklılıkların sebebinin anlamlandırılabilmesi için yapı planı üzerinde tasnif çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Sütunlar ilk olarak formlarına göre tasnif edilm-iştir. Ardından formlarına göre sütunlar malzemelerine ve kullanıldıkları alana göre tasnif yapılmıştır. Son olarak sütun başlıklarına göre tasnif gerçekleştirilmiş ve başlık türleri de kendi aralarında gru-plara ayrılmıştır. Tasnif çalışmaları plan üzerinde katmanlar halinde gösterilmektedir. Çalışmanın son bölümünde, tüm incelemeler sırasında elde edilen veriler ve literatür bilgileri ışığında sütunların yapıdaki konumlandırılmaları üzerine yorumlara yer verilmiştir.

Güney Batı Cephesi

Kuzey Batı Cephesi

İÇ AVLU VE DIS REVAK SÜTUNLARININ FORMLARINA GÖRE TASNİFİ

Güney Doğu Cephesi

Kuzey Doğu Cephesi

DIKDORTGEN FORMLU SUTUNLAR

SEKIZGEN FORMLU SUTUNLAR

SILINDIR FORMLU SUTUNLAR YARIM DAIRE FORMLUGÖME SÜTUNLAR

SILINDIR FORMLU YIVLI SUTUNLAR (FIL AYAKLARI)

Abdeshane Sütunları

Abdeshane Sütunları

Revak Sütunları

1. Kat Revak

2. Kat Revak

Revak Sütunları

Müezzin Mahfili

İç Avlu

Şadırvan

Hünkar Mahfili

1. Kat Revak

2. Kat Revak

MERMER

KIRMIZI GRANIT YEŞİL PORFİR(SOMAKI)

KOYU MERMER PUDİNG

Güney Batı Cephesi

Kuzey Batı Cephesi

Güney Doğu Cephesi

Kuzey Doğu Cephesi

Revak Sütunları

1. Kat Revak

2. Kat Revak

Revak Sütunları

Müezzin Mahfili

İç Avlu

Şadırvan

Hünkar Mahfili

1. Kat Revak

2. Kat Revak

Abdeshane Sütunları

Abdeshane Sütunları

BREŞ

YAPI GENELİNDEKİ SÜTUNLARIN TAŞ TÜRÜNE GÖRE TASNİFİ

MERMER

KIRMIZI GRANIT BREŞ YEŞİL PORFİR(SOMAKI)

KOYU MERMER PUDİNGBAKLAVALI SÜTUN BAŞLIKLARI

MUKARNASLI SÜTUN BAŞLIKLARI

DÖRT KÖŞESİNDE MUKARNAS OLAN YİVLİ FİL AYAKLARI

Güney Batı Cephesi

Kuzey Batı Cephesi

Güney Doğu Cephesi

Kuzey Doğu Cephesi

Revak Sütunları

1. Kat Revak

2. Kat Revak

Revak Sütunları

Müezzin Mahfili

İç Avlu

Şadırvan

Hünkar Mahfili

1. Kat Revak

2. Kat Revak

Abdeshane Sütunları

Abdeshane Sütunları

YAPI GENELİNDE SÜTUN BAŞLIKLARININ TASNİFİ

1. TİP BİLEZİK

2. TİP BİLEZİK

3. TİP BİLEZİK

4. TİP BİLEZİK

5. TİP BİLEZİKKare Formlu

6. TİP BİLEZİKSekizgen Formlu

7. TİP BİLEZİKSade Formlu

Güney Batı Cephesi

Kuzey Batı Cephesi

Güney Doğu Cephesi

Kuzey Doğu Cephesi

Revak Sütunları

1. Kat Revak

2. Kat Revak

Revak Sütunları

Müezzin Mahfili

İç Avlu

Hünkar Mahfili

1. Kat Revak

2. Kat Revak

Abdeshane Sütunları

Abdeshane Sütunları

1

2

3

4

5 6 7 8 9 1011

12

13

14

15

16

17

1819202122

2423

25

26

YAPI GENELİNDE KAİDE BİLEZİKLERİNİNTÜRLERİNE GÖRE TASNİFİ

DIS AVLU, REVAK VE GIRIS SUTUNLARIDış avlu sütunları, abdeshane, giriş kapıları ve revaklarda farklılık göstermektedir. Ab-deshane sütunlarının tamamı kare planlı olar-ak mermerden üretilmiş ve üst kısımlarında yine mermer baklavalı sütun başlıklarına yer verilmiştir. Abdeshane sütunlarında kaide kul-lanılmazken, gövdeyi başlığa bağlayan kısımda bronz bileziklere yer verilmiştir. Abdeshane ve üstünde yer alan revaktaki sekizgen formlu sütunlarin başlıklarında tercih edilen baklava motifi ile, kare formlu sütunlarin başlıklarında tercih edilen baklava motifleri birbirlerinden farklıdır. Kare planlı sütunların başlık kısımları daha geniş olduğundan daya yayvan baklava-lar kullanılmışken, sekizgen formlu sütunların çapı daha küçük olduğu için, küçülen başlıklar-da daha üçgene yakın formda sıkışık baklavalar kullanılmıştır.Harime giriş kapılarında, sütunların gövde kısmı daire formunda ve kırmızı granitten üretilerek, başlıklarda mermer mukarnaslar tercih edilmiştir. Ayrıca giriş sütunlarında mer-mer kaide ve bronz bilezikler de kullanılmıştır.Harim girişlerinde yan duvarlarda gomme su-tunlar yarım daire planlı olarak mermerden üretilmiştir. Başlık kısımlarında mermer mukarnas tercih edildiği görülmektedir. Dış revaklarda birbirinden tamamen bağımsız sütun gövdesi, başlığı ve taş seçimi yapıldığı görülmektedir. Buna göre iç avluyu çevreleyen dış paralelde, abdeshanelerin üstünde yer alan revaklarda sekizgen formlu mermer gövdeler üzerine, mermer baklavalı sütun başlıkları kul-lanılmıştır.Harimin etrafını çevreleyen revakların ilk katında, mermer ve kırmızı granitten daire formlu gövdeler üzerine, bilezikli ve yine mer-merden mukarnaslı sütun başlıkları oturtulmuştur. Mermerden ve granitten üretilen sütunlar belli bir sıra dizisini takip edecek şekilde yer-leştirilmiştir. Harim revaklarının ikinci kat-larında bulunan sütunlar yine aynı sırayı takip etmekle birlikte; bu katta granit gövdeli sütun-ların yerini puding taşından üretilen sütunların aldığı ve ayrıca sütun başlıklarının da baklavalı desenli mermer başlıklar olarak tercih edildiği görülmektedir.

Abdeshane ve abdeshane yonunde bulunan revaklarin sutunlari

Harim girisleri sutun ve gomme sutunlari

Harim 1. kat revak sutunlari Harim 2. kat revak sutunlari

Yorum: Abdeshane bölümünde sütunların yapı geneline göre daha özensiz olduğu görülmektedir. Sütun gövdeleri mermerden ve daha kaba, kare planlı bloklar halinde üretilmiştir. Sütun başlıkların-da yine daha basit bir motif olan baklava deseni uygulanmıştır. Bu durum alanın dar ve alçak ol-masından kaynaklandığı gibi, abdeshanede yoğun işçilik gerektirecek, pahalı malzemelerin kullanıl-masına gerek duyulmadığını da göstermektedir. Sekizgen formlu sütunlar, abdeshanede bulunan kare planlı iki sütunun arasına ikişer tane gelecek biçimde yerleştirilmiştir. Revak üst örtüsünün yükünü ince sütunlarla, alt kattaki kaba kare plan-lı blok sütunlara iletmektedir. Abdeshane sütun gövdelerinin prizma formlu olması sebebiyle, he-men üst kısmında yer alan revağa ait sütunların da prizma formlu tercih edilmiş olması son derece mantıklıdır. Zira, köşeli forma sahip sütunların hemen üzerine silindirik sütunların kullanıl-ması ani bir geçiş oluşturacağından muhtemelen bütünlüğün kaybolmasına yol açardı. Kare formlu sütunların üst katta da devam etmesi aynı şekil-de uzaktan görünüşte özensiz bir duruş sergiler-di. Bu sebeplerden ötürü, bu revakta silindirik forma yakın 8 köşeli sütunların kullanılmıştır. Estetik açıdan daha ince işçilik görünümüne sa-hip olmakla birlikte, alt kısımla olan bütünlüğü de sağlamış bulunmaktadır. Abdeshanede kullanılan baklavalı sütun başlıklarının revakta da kullanılmış olması mu-htemelen yine bütünlüğü bozmamak adına gerçekleştirilmiştir. Kapı girişleri en çok göz önünde bulunan bölgeler olduğundan bu bölgelerde hem malzeme olarak daha pahalı hem de süsleme açısından daha ince işçilik gerektiren mukarnaslı başlık ve granit sütun gövdeleri kullanılmıştır. Granit gövdelerin kapı girişinde sağlamış olduğu başka bir avantaj ise üst örtüde bulunan yarım ve çeyrek kubbe yüklerini taşıyabilecek basınç dayanımına sahip olmasıdır. Bu yapıda kullanılan taşların dayanıklılık sıralamasında ikinci sırada yer alan bu kayaç türünün hem yük taşıyıcı hem de estetiği tamamlayıcı özelliği sebebiyle tercih edilmiş olabileceği söylenebilir. Bu sayede kapı girişinde bulunan yükü, minimum sütun sayısı ile zemine aktarmak mümkün olmuştur. Yan duvarlarda bulunan gömme sütunlar ise yalnızca dekoratif amaçlı kullanılmıştır.

Harim revaklarının 1. Katında, giriş kapısına uyum sağlayan düzende mermer ve granit taşları ile, yine süslü mukarnas başlıklar kullanılmıştır. Granit, sıkı iç yapısı nedeniyle günümüz teknolo-jisi ile dahi zor çıkartılan ve işlenen bir kayaç olar-ak bilinmektedir. 2. Kat revakta granit yerine puding taşı kullanıl-ması renk açısından uyum sağlamıştır. Ancak muhtemelen 2. Katta puding taşının kullanım amacı estetik kaygıdan çok, puding taşının düşük yoğunluğuna bağlı olarak, nispeten daha hafif bir taş olmasından kaynaklanmaktadır. Böylece 1. Kat sütunlarına ekstra yük binmesinin önüne geçilmiştir. Üst katlarda kullanılan ve basınç dayanımı düşük olan puding taşı, kubbe yükünü hemen altında bulunan granitlere ve oradan da zemine iletmektedir. Yük kemerler kullanılarak bölünmekte ve bu sütunlar yardımıyla rahatça zemine aktarılmaktadır. 7 yıl gibi kısa bir sürede bitirilmiş böylesine görkemli bir yapıda bütünlüğü bozmadan ve yük dağılımını dengeleyerek malzemelerin üretim süresinden ve maliyetten kısmak şüphesiz old-ukça büyük bir ustalık gerektirmektedir. İkinci kat revakta ve fazla göz önünde olmayan bölgelerde granit-porfir gibi sert kayaçlar yerine, kolay işlen-ebilen bir taş olan pudingin kullanılması, aynı alanlarda mukarnas yerine baklavalı başlıkların tercih edilmesi böyle bir sonuca varmamızı sağlamaktadır.

Abdeshane ve Üstündeki Revak Sütun-larının Yerleşimi

1. Kat ve 2. Kat Harim Revaklarının GörünümüGüneybatı Cephesi

1. Kat Harim Revağı Kuzeydoğu Cephesi

Kuzeydoğu Cephesi Harim Kapısı

İÇ AVLU SUTUN BASLIKLARI

Bu bölümdeki tüm sütun başlıklarında mer-mer staktitli mukarnaslar tercih edilmiştir. Tipolojik olarak 3 farklı çeşit mukarnas görülmektedir. Bunlardan biri tamamen farklı iken, diğeri bazı sütunlarda kendi içinde gruplara ayrılabilecek değişiklikler göstermektedir.3. tip mukarnaslar aşağıdan yukarıya 6 sıra olarak düzenlenmiştir. 3. sıranın köşelerinde ikişer adet sarkıt yan yana getirilmiştir. 4. tip mukarnaslar, aşağıdan yukarıya 5 sıra olarak oluşturulmuştur. İşdüşümüne ben-zer çizgiler şeklinde düzenlenen ilk sıranın hemen üzerinde 20 adet sarkıt ile oluşturu-lan ikinci sıra, sütunun etrafını ikinci bir bilezik gibi çevrelemektedir. Üçüncü sırada ise yalnızca köşelerde birer adet sarkıt kul-lanılmıştır. 5. tip mukarnaslar da aşağıdan yukarıya doğ-ru 5 sıra şeklinde oluşturulmuştur. İlk bakışta ikinci tip mukarnaslar ile oldukça fazla ben-zerlik göstermektedir. 2. tipte olduğu gibi 3. tipte de ilk sıranın üzerinde sütun başlığını çevreleyen 20 adet sarkıt bulunmaktadır. An-cak bu tip sütun başlıklarında üçüncü sıra-da sarkıt bulunmazken, dördüncü sıranın köşelerine birer adet sarkıt yerleştirildiği görülmektedir. Tüm mukarnasların en üst sırasında bir sıra alın düzlüğü bırakıldığı görülmektedir. 3. tip sütun başlıklarında ise, bu düzlüğün üstten 2 sırada bırakılmış old-uğu anlaşılmaktadır. 6. Tip mukarnaslar yalnızca şadırvan sütun-larında kullanılmıştır. aşağıdan yukarıya 7 sıra halinde tasarlanan başlığın 4. sırasının köşelerine sarkıtlar yapılmıştır. Sarkıtlar, karşılıklı 2 köşede 1’er; diğer köşelerde ise 3’er adet olacak şekilde düzenlenmiştir.

3. Tip Sütun başlığı

4. Tip Sütun başlığı

5. Tip Sütun başlığı

6. Tip Sütun başlığı

Ic Avlu

MERMER 3. TİP MUKARNAS

4. TİP MUKARNAS

5. TİP MUKARNAS

6. TİP MUKARNASKIRMIZI GRANITYEŞİL PORFİR(SOMAKI)

PUDİNG

İÇ AVLU SÜTUN BAŞLIKLARININ TÜRLERİNE GÖRE TASNİFİ

Yorum:

İç avluda birbirinden farklı özelliklere sahip taşlar, mukarnaslar ve sütun bilezikleri kul-lanıldığı görülmektedir. Plan üzerinde ilk bakışta dikkat çeken, sütun başlığı türlerinin taş türlerine göre düzenlenmiş olduğudur. Sütun başlıklarında tercih edilen farklı mukarnas stilleri, taş türüne göre düzenlenmiştir. Buna göre, galerilerde bulu-nan mermer sütunların tamamında 3. Tip mukar-naslar; Kırmızı renkli taşların tamamında (granit ve puding) 4. Tip mukarnaslar; yeşil porfilerin tamamında ise 5. Tip mukarnaslar kullanılmıştır. Taş türüne bağlı kurgulanan bu düzen, şadırvan-da farklı bir düzene dönüşerek; sadece bu alana özel olan 6. Tip mukarnaslar, taş türüne bakıl-madan kullanılmıştır. Şadırvanda da kendi içinde bir simetri olduğu görülmektedir. Altıgen form-lu şadırvanın güneybatı-kuzeydoğu eksenindeki karşılıklı köşelere mermer sütunlar yerleştirilm-iştir. Yüzyılların verdiği yıpranma ile günümüzde ren-kler ilk bakışta gözümüze çarpmasa da; iç avluya açılan tüm kapı girişlerinde göz alıcı kırmızı renkli taşların tercih edildiği görülmektedir. Bu taşların zamanla renklerini ne kadar yitirdiklerini, iç me-kanda daha korunaklı olarak günümüze ulaşan aynı tür taşları gözlemleyerek anlamak müm-kündür. Özellikle kıble eksenindeki (at meydanı-na açılan) kapıda mükemmel agrega desenleri-yle kırmızı puding taşları kullanılmıştır. Basınç dayanımı, yoğunluk gibi özelliklerinin düşük ol-masına rağmen bu kapıda bu taşın kullanılması, bu girişin önemli bir giriş olduğunu göstermek-tedir. Aynı eksende harime giriş kapısında yine kırmızı renkli granitler kullanılırken, harimin hemen girişinde karşılıklı iki adet puding taşı ve bunların hemen önünde karşılıklı iki adet granit sütun kullanılmıştır. Puding-granit-puding-gran-it şeklinde devam eden eksenin tam karşısında mihrab her almaktadır. Bu sütunların mukar-naslarının da özenilerek hazırlandığı görülmek-tedir. Bu gözlemlere dayanarak, yapının inşasında kıble eksenine ayrı bir önem verildiği sonucunu çıkartmak mümkündür. İç avluda sütunların taş türlerine göre dizilim-lerine baktığımız zaman, çift yüklerin bindiği köşelere, granit ve porfir taşlarının yerleştirildiği görülmektedir. Bu sebeple muhtemelen yine önemli bir giriş kapısı olan kuzeydoğu kapısında karşılıklı iki adet sütundan birinin gövdesi pud-ing taşıyken, diğeri granit olarak kullanılmıştır.

Simetrinin bozulmaması adına güneydoğu köşe-lerinde kırmızı granit kullanılırken, kuzey batı köşelerinde yeşil porfir kullanılmıştır. Esas yükün bindiği bölgeler olan galeri köşeleri ve ortalarında yeşil porfir kullanıldığı gözlemlenmektedir. Bun-ların aralarına ise birer adet mermer sütun gövde-si serpiştirilmiştir. Puding gövdelerin ise yalnızca önemli bölümlerde kullanıldığı göze çarpmak-tadır. Bu bilgilerden hareketle, ana taşıyıcı mal-zeme olarak porfir ve granitin seçildiği, mermer ve pudinglerinse dekoratif amaçla tercih edildiği göze çarpmaktadır. Bu durumda özellikle deko-ratif taşlar üzerinde kullanılmış sütun başlıkları da muhakkak daha özenli işlenen ve ince çalışma gerektiren türler olmalıdır. Puding gövdeli sütunların özel sütunlar olduğunu gösteren başka bir bulguya, sütun bileziklerinde rastlanmaktadır. Puding gövdeli kaide bilezikler-inde dekoratif işlemeler bulunmaktadır. Deko-ratif işlemeli bilezikler giriş kapılarında bulunan sütunlarda yer almaktadır. Bunların arasından Kuzeydoğu kapısında bulunan düz bilezikli granit

İç Avlu Galerileri

İç Avlu Genel Görünüm

İç Avlu Gravürü

3. HARİM

Harim 64 metre uzunluğunda, 72 metre genişliğinde tasarlanırken; harimi örten kubbe 23,50 metre çapında düzenlenmiştir. Kubbenin yerden yük-sekliği ise 43 metredir ve 4 adet 5 metre çapında silindir formlu fil ayağı tarafından taşınmaktadır. Ortadaki bu büyük merkezi kubbeye, dört yönde eklenen dört yarım kubbe ile mekan genişletilm-iştir. Dört yöne gerçekleştirilen bu genişletmeye ek olarak üçer çeyrek kubbe eklenmiş böylece elde edilebilecek en geniş alana ulaşılması sağlanmıştır. Dört yanda köşelerde kalan mekanlar içinse dört kubbe kullanılarak; yaklaşık kare planın üst örtüsü tamamlanmıştır(Ziyrek 2009).Harim mekanı duvarlara ve kubbe eteğine açılan 260 pencere ile ferahlatılmıştır. Harimin kıble cephesi hariç, üç tarafı yerden hafif yükseltilmiş galeri mekanı ile çevrelenmiştir. Kemerli sütunlarla harimden ayrılan bu galerilerin üst katı da yine üç yönde fevkani bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. Üst galeri aynalı tonozlarla örtülmüştür. Bu şekilde harimin üç yöne daha fazla genişlemesi sağlanmış, fevkani düzen sayesinde de kişi sayısının arttırıl-ması hedeflenmiştir(Ziyrek 2009). Hünkar mahfili zeminden sütunlara atılan kemer-lerle yerden yükseltilmiş olarak, caminin güney-doğu köşesinde yer almaktadır. Bir tarafı üst kat galerisiyle birleşik olarak mihraba doğru girinti yapmaktadır. Bu kısımda hünkara özel beyaz mer-mer mihrap bulunmaktadır. Mahfilin alt kısmında camiinin ilk inşa döneminden kalma ahşap üzer-ine ince kalemişi ve altın yaldız bezemeler bulun-maktadır(Ziyrek 2009).

HARİM SÜTUNLARI

Harim bölümü giriş, galeriler, müzezzin mahfili ve hünkar mahfili olmak üzere 4 bölüm halinde in-celenmiştir. Harime 3 adet giriş kapısı bulunmaktadır. Bunların ikisi dış avludan, biri ise iç avludan girişi sağlamak-tadır. Gübeybatı cephesinde bulunan kapı girişinde karşılıklı iki adet granit gövdeli sütun bulunurken, kuzeybatı girişinde karşılıklı iki sütundan birinin gövdesinde granit diğerinde ise puding taşı kul-lanılmıştır. Bu durum aynı eksende bakıldığında; dış avludan iç avluya giriş kapısında da aynıdır. Benzer bir simetri güneydoğu-kuzeybatı eksen-indeki harim ve iç avlu kapısında da kullanılmıştır. Kıble eksenindeki iç avlu kapısı gibi, iç avludan ha-rime giriş kapısında da karşılıklı iki adet puding taşı ve bunların hemen önünde iki adet granit taşı gövde kullanılmıştır. Yapının genelinde olduğu gibi harim-de de gömme sütunlar mermer gövdeli olarak kul-lanılmıştır. Sütunlar kaidesizdir. Sütun başlıklarında bronz bilezikler kullanılmıştır.

PUDING GRANİT MERMER

Harimin ortasında dört adet yivli, mermer fil ayağı bulunmaktadır. Galerilerde toplam sekiz adet olmak üzere, bu fil ayaklarının minyatürleri kullanılmıştr. Minyatür fil ayakları orta galerilerde ikişer adet kul-lanılırken; arka saflardaki köşe galerilerde de birer adet kullanılmıştır. Galeri bölümlerinde miyatür fil ayaklarının aralarında belli bir simetriyi takip et-mek koşuluyla puding taşı ve granit gövdeli sütunlar kullanılmıştır. Müezzin mahfili, tamamı mermer gövdeli ve sekiz-gen formlu sütunlardan oluşturulmuştur. Bu sütun-larda sütun başlığı kullanılmamıştır. Hünkar mahfilinde karşılıklı beşer adet olmak üzere toplamda on adet sütundan oluşmaktadır. Bu sütunlar dört adet kırmızı puding gövdeli sütunun karşılığına 4 adet mermer sütun gelecek şekil-de yerleştirilmiştir. Minbere bakan son iki sütun gövdesinde ise koyu renkli farklı iki taştan gövdel-er tercih edilmiştir. Bu taşların biri breş taşıyken, diğeri koyu renkli mermerdir. Harim genelinde hiçbir sütunda kaide kullanılmamışken, bu sütun-larda ufak kaideler olduğu görülmektedir.

Minyatür Filayağı

Müezzin Mahfili

Hünkar Mahfili Sütunları

Filayağı

Hünkar MahfiliRenkli Mermer

Hünkar MahfiliBreş

Yorum

Tüm Osmanlı ibadethanelerinde olduğu gibi, Sultanahmed Camii’nde de Harim bölümüne ayrı bir özen gösterilmiştir. Müminlerin çoğunun, özellikle de hünkar ve devletin önem-li kesimlerinin bu alanı kullanıyor olması ve esas ibadet alanı olması şüphesiz bu durumda-ki en büyük etkendir. Tamamı kıymetli malze-meler ve ince işçilik ürünleriyle hazırlanmış bu bölümde, bir takım hiyerarşik düzen örnekler-ine rastlamak mümkündür. Ana kubbenin esas yükü mermerden yapılma 4 adet fil ayağı ve yine mermerden toplam-da 8 adet silindir formlu payeler tarafından taşınmaktadır. Bu payeler üst katta düz silindir formuyla devam ederek kemerlere bağlanırk-en; alt katta devam eden uzantılarına yivli fil ayağı görünümü verilmiş ve köşelerinde me-kan geneline hakim, sarkıtlı mukarnaslardan uygulanmıştır. Ayrıca silindir formlu fil ayağı ve payelerin ilk defa bu yapıda kullanıldığı da bildirilmektedir (Ziyrek,2009). Galeri sütun-larının dizilimine bakıldığı zaman, iki paye arasında ikişer adet puding gövdeli sütun kul-lanıldığı görülmektedir. Payelerle gömme mer-mer sütunlar arasında ise bir adet granit gövdeli sütun tercih edilmiştir. Nitekim granitler yine ağırlığın daha fazla bineceği köşelere yakın alanlarda tercih edilmiştir. Bu düzenin yalnızca kuzeydoğu cephesinde bozulduğu görülmektedir. Bu cepheki kapı girişinde, aynı eksende bulunan iç avlu girişinde olduğu gibi bir köşede puding göve kullanılırken, karşısında granit gövdeli sütun kullanılmıştır. Eksen bazında bakıldığı zaman, kendi içinde bir simetri oluşturulduğu izlenimi uyanmaktadır. Yapı içinde kullanılan sütun başlıklarının dağılımı iç avludakinden farklı olarak sütun türüne göre değil, revaklarda olduğu gibi alan geneline göre endekslenmiştir. Nasıl ki 2. Kat revaklarda taşa bakılmaksızın baklava desenli, 1. Kat revaklarda yine taşa bakılmaksızın aynı tip mukarnas desenleri kullanılmışsa; harim galerileri genelinde de tek tip mukarnas kul-lanılmıştır. Ancak yine bu düzeni bozan tek du-rum kıble ekseninde bulunan kapılardaki pud-ing gövdeli sütunlar üzerine yerleştirilmiş olan sütun bağlıklarıdır. Tüm eksende olduğu gibi burada da hem taş bakımından hem de sütun

başlığı bakımından ince işçilik gerektiren zarif tercihler yapıldığı görülmektedir. Bu bakımdan, sütunların yapı içindeki dağılımındaki hiyerarşik düzende kıble ekseninin önemli bir yere sahip old-uğu sonucuna varılmaktadır. Farklı sütun başlıklarının kullanıldığı diğer bir alan ise, hünkar mahfilidir. Hünkar mahfili, harim gene-linde en çok süslenmiş alanın bu alan olduğu göze çarpmaktadır. Trabzanları ayrı bir özenle işlendiği gibi, hünkar mahfilinin alt kısmı da kalemişleriyle bezenmiştir. Aynı şekilde Puding ve mermer taşları karşılıklı olarak dizilmiştir. Burada dikkat çeken en önemli husus, hünkar mahfilinin mihraba bakan tarafında en önde duran ve farklı taşlardan gövde-leri olan iki adet sütundur. Mermer sütunların oluşturduğu sırada en önde yer alan mermer, daha koyu renkli farklı bir mermer türünden seçilmiştir. Puding gövdeli sütunların bulunduğu sıranın en önünde yer alan sütun ise, puding gibi konglom-eralar sınıfında yer alan koyu renkli breş taşından üretilmiştir. Bu iki sütun tüm yapı genelinde yal-nızca hünkar mahfiline özel olarak kullanılmıştır. Özel taşların bulundukları alanda belli bir simgesel özellik taşıdıkları aşikardır. Örneğin, hünkarın tek ve eşsiz olduğunu vurgulamak amacıyla bu taşlar, yapı genelinde tek ve eşsiz olarak hünkar mahfil-inde kullanılmış olabilir. Teknik açıdan bakıldığında, taş renkleri farklı ve özel olarak seçilmiş olsa da, türleri bakımından takip ettikleri sırada bulunan kayaçla aynı sınıfa mensup oldukları görülmektedir. Mermer sütun sırasında koyu mermer, puding sırasında breş (konglomera) kullanılmış olması fiziksel özellikler-ine dikkat edildiği anlamını taşımaktadır. Bilindiği üzere farklı tür taşların farklı çalışma özellikleri bulunmaktadır. Yani estetik ve hiyerarşik düzen sağlanırken, teknik açıdan da uyumun sağlandığı gözler önüne serilmektedir.Harimin en sade kısmı müezzin mahfilidir. Tamamı altıgen formlu ve başlıksız mermerlerden üretilm-iştir. Daha önce de literatür bilgilerinde değinildiği üzere, Osmanlı Devleti ibadet alanlarında insanlar mümkün olduğunca büyük ve tek bir kubbe altın-da toplanmaya çalışılmıştır. İslam dini kökeninde ayrımcılık ve statü tamamen yok sayılmakta ve ilk dönem camilerinde tüm cemaat hiyerarşik düzen olmaksızın yan yana namaz kılmaktadır. Zira allah katında devletin önce gelenleri ve halktan insan-lar arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Ancak zamanla bu anlayış değişmiş ve önce hünkar mah-fili ayrılmış, arkasından da, erkan sahibi insanlar için müezzin mahfili yapılmıştır (Ziyrek,2009).

Cemaat ile müezzin mahfilini kullanan kişiler arasındaki ayrımı mümkün olduğunca mini-mumda tutmak amacıyla, müezzin mahfili sade tutulmuş olmalıdır. Başka bir açıdan bakıldığın-da ise, zaten hünkar gibi ayrı bir alana sahip olan bu şahısların bulunduğu alanın, hünkar mahfili kadar süslü bir alanda bulunuyor olması; müez-zin erkanının hünkara eş/yakın tutulduğu an-lamının çıkartılmasına sebep olabilirdi. Bu iki önemli çizgi arasında dengenin sağlanabilm-esi için gerçekleştirilebilecek en akılcıl çözüm; müezzin mahfilinin sade ancak şık bir dizayn ile inşa edilmesinde bulunmuş olmalıdır.Harim genelindeki süsleme ve malzeme hi-yerarşisine bakıldığında, en üstte hak’kı temsil eden mihrap, hemen arkasından kıble ekseni, ardından hünkarın bulunduğu mahfil, ve son olarak süsleme açısından eşit olarak değerlendi-rilebilecek müezzin mahfili ve cemaat bölüm-leri şeklinde bir sıralama gerçekleştirilebilir. Yapı geneline aynı sıralama gerçekleştirilirse, başta tabii ki harim alanı olmak üzere, sütun-lar ve başlıkları bazında ikinci sırada iç avlu, arkasından harim revakları, daha sonra 2.kat revaklar ve en son dış avlu revaklarının geldiği söylenebilir.

Harim Genel Görünüm

Hünkar Mahfilinden Görünüm

SİLİNDİR FORMLU SADE BAŞLIK BİLEZİKLERİ

SADE KAİDE BİLEZİKLERİ

SULTAN AHMED CAMİİ SÜTUN BİLEZİKLERİSütun bilezikleri “kaide bilezikleri” ve “başlık bilezikleri” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Sütun başlığı ile, gövde arasıda bulunlar “başlık bileziği”; gövdeyi zemine oturtmak için kullanılanlar ise “kaide bileziği” olarak adlandırılmaktadır. Buna göre Sultan Ahmed Camii’nde 3 farklı türde başlık bileziği ve 7 farklı tür kaide bileziği görülmektedir.

Başlık Bilezikleri:Prizmasal sütunların tercih edildiği revak ve abdeshane bölümleri hariç, yapı genelinde tüm başlık bilezikleri “sade formlu” olarak adlandırılan formda tercih edilmiştir. Dikdörtgen prizma ve sekizgen prizma formunda yapılmış sütunlar içinse özel bilezikler üretildiği gözlemlenmektedir. Harim bölümünde kaide bileziği kullanılmamışken, iç avlu bölümünde farklı bezemelere sahip kaide bilezikleri belirli bir düzene göre konumlandırılmıştır. İç avlu haricinde kalan harim girişleri ile revaklarda ve iç avlu çeşmesinin sütunlarında “sade kaide bilezikleri” olarak adlandırılan örnekler kullanılmıştır.

Kaide Bilezikleri:Yapı genelinde 7 farklı biçimde kaide bileziğine rastlanmaktadır. Bunlardan en yaygını “sade kaide bilezikleri” ve “2.tip” kaide bilezikleridir. Sade kaide bilezikleri giriş kapılarında ve revaklardaki sütunlarda kullanılmıştır. Ayrıca iç avluda orta çeşme sütunlarında da bu bileziklerden faydalanıldığı görülmektedir. Düz halkalardan oluşan “sade” bileziklerin dışında birtakım motiflerin işlendiği bilezikler de bulunmaktadır. Bu tür kaide bilezikleri iç avluda kullanılmıştır. Bilezikelr üzerinde balık puluna benzer kabartılar ile çini desenlerinde görülen çizgilere benzer motiflerin kullanılmış olması dikkat çekmektedir. İç avlu kaide bileziklerinde bezemeler haricinde dikkat çeken başka bir konu ise, bu bileziklerin belirli bölgelerine kazınmış olan eski dönem grafitileridir. Bunlar arasında kişisel işaretler, tuğralar ve kısa cümleler olduğu anlaşılmaktadır. Bu grafitilerin ne olduğuna dair aydınlatıcı bir yayın bulunmamakla birlikte, risale-i mimariyye ve başka bir kaç yayında mimar imzasının sütun kaidelerine atıldığı

belirtilmektedir. Bunun haricinde burada toplanan halkın o dönemki duygu düşünce ve isteklerini bileziklere kazıyarak bir mesaj verme alışkanlıkları olduğu da bilinmektedir. Graftiler ağırlıklı olarak halkaların en geniş alan sağlayan bölümlerine yapılmıştır. Konumlandırılmalarına bakıldığında, kıbleye bakan kapı tarafına yönüne doğru bu yazıların yoğunlaştığı görülmektedir. Eski dönem grafitilerinin yanında, güncel bazı kazımaların olduğu da dikkat çekmektedir. Ancak bunlar orijinal grafitiler gibi derin kazınamamıştır. Öyle ki bu bileziklerin üzerinde korozyon oluşmuş ve kaplama malzemesi ile kaplanmış olmasına rağmen, eski kazımalar rahatlıkla seçilebilmektedir.

SULTANAHMED CAMİİ SÜTUNLARININ KAİDE BİLEZİKLERİNE GÖRE TASNİFİ

1. TİP BİLEZİK

2. TİP BİLEZİK

3. TİP BİLEZİK

4. TİP BİLEZİK

5. TİP BİLEZİKKare Formlu

6. TİP BİLEZİKSekizgen Formlu

7. TİP BİLEZİKSade Formlu

Güney Batı Cephesi

Kuzey Batı Cephesi

Güney Doğu Cephesi

Kuzey Doğu Cephesi

Revak Sütunları

1. Kat Revak

2. Kat Revak

Revak Sütunları

Müezzin Mahfili

İç Avlu

Hünkar Mahfili

1. Kat Revak

2. Kat Revak

Abdeshane Sütunları

Abdeshane Sütunları

1

2

3

4

5 6 7 8 9 1011

12

13

14

15

16

17

181920212223

24

25

26

1.TİP KAİDE BİLEZİĞİ

2.TİP KAİDE BİLEZİĞİ

3.TİP KAİDE BİLEZİĞİ

4.TİP KAİDE BİLEZİĞİ

5.TİP KARE FORMLU BİLEZİKLER

6.TİP ALTIGEN FORMLU BİLEZİKLER

SULTAN AHMED CAMİİ SÜTUN BİLEZİKLERİ YORUMLAMASI

Her alanda ince işçilik ile oluşturulan bu selatin camisinde, elbette sütun bilezikleri de atlanmamıştır. Özellikle kaide bilezikleri, motiflerine göre sütun başlığı, kullanılan taş ve bina içindeki konumlandırılmalarına göre değerlendirilmiştir. Sade kaide bileziklerinin tamamen statik kaygı göz önünde bulundurularak yükün hafif olması gereken revaklarda kullanıldığı görülmektedir. Bu değerlendirme neticesinde sütun ve yapı bütününde bilezikleri tasarımsal olarak daha anlamlı hale getirebilecek sonuçlarla ilişkilendirmeler yapılmıştır. Öncelikle bilezik türlerini sütun başlıkları ile ilişkisi incelenmiştir. Ancak yapı genelindeki sütun başlıklarının konumlandırılmalarına bakıldığında ne başlık bileziklerine, ne de kaide bileziklerine sütun başlığı ile eşleştirilebilecek bir tekrar olmadığı göze çarpmaktadır. Ardından bilezik türleri, farklı taş türlerinden elde edilen sütunlarda kullanıldığı için, taş türleriyle eşleştirilmeye çalışılmıştır. İç avluda granit, mermer ve porfir gibi taşlarda 1.tip kaide bileziklerinin tercih edildiği sonucu ortaya çıksa da; kuzey doğu cephesi giriş kapısında bulunan puding taşı üzerine 1.tip kaide bileziği kullanılmış olması bu düzeni bozmuştur. Son olarak yapı planında da gösterildiği üzere bilezik türleri yapı genelindeki konumlandırılmalarıyla ilişkilendirilmiştir. Planda da açıkça görüleceği üzere motifli kaide bilezikleri “kıble ekseninde” bulunan sütunlarda kullanılmıştır. Özellikle at meydanına açılan kuzey-batı cephesi kapısında, en süslü taşların ve sütun başlıklarının yanı sıra 2.tip sütun başlıklarının kullanıldığı görülmektedir. Hem taş işçiliği, hem sütun başlığı hem de bilezik kullanımında büyük bir süsleme ile donatılmış olmasına bakılacak olursa bu kapı yapı genelinde oldukça önemli olmalıdır. Yine aynı hizada Harime açılan kapının bulunduğu düzlemde ise, adeta bir bilezik türü sergilemesi gerçekleştirlmiştir. Bu düzlemde simetrik bir sıralama ile 1. tip, 3.tip ve 4. tip sütun bilezikleri kullanılmıştır. Kapının hemen önündeki karşılıklı iki kırmızı granit sütunda 4. tip bilezik kullanılırken, simetrik olarak bunların bir yanında bulunan yeşil porfirlerde 3. tip kaide bileziklerinin tercih edildiği görülmektedir. Simetrik dizilimin en dışındaki yeşil porfirlerde ise yine 1.tip kaide

bileziği tercih edildiği görülmektedir. Bu simetrik dizilimden hareketle sütun bilezikleri arasında hiyerarşik bir düzen olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. İç avlu düzeninden bahsedecek olursak: hiyerarşinin en altında 1.tip kaide bilezikleri yer almaktadır. Bir üst kademede, giriş kapısına daha yakın kullanılmış olan 3. tip bilezik gelmektedir. Daha üst kademede ise harim girişinde ve at meydanı kapısında yer alan 4. tip ve 2.tip kaide bilezikleri yer almaktadır. 4. tip ve 2. tip kaide bileziklerinin kendi aralarındaki sıralamada ise, yüksek ihtimalle at meydanı kapısında kullanılan 2. tip kaide bilezikleri hiyerarşik olarak daha yüksek değere sahip olmalıdır. Bu kapıda bulunan 2. tip bilezikler üzerinde uzun yazılar ve imzalara da rastlanmaktadır. Ayrıca daha önce de belirtildiği gibi, iç avluda diğer sütunlar üzerine kazınan tüm grafitilerin, bileziklerin bu kapı tarafına bakan yönlerine kazındığı görülmüştür. Bu hem kıbleye doğru bir mesaj vermek amacıyla hem de bu kapıdan giren kişinin görüş açısında olmasının sağlanması amacıyla yapılmış olabilir. Diğer yandan bu grafitiler amaçları doğrultusunda incelendiğinde hiçbir vandal etkiye rastlanmamaktadır. Kazımaların tamamı bileziklerin motifsiz ve kabartmasız halkalarına yapılmıştır. İnce işçiliğin öne çıkartıldığı halkalara zarar vermemeye dikkat edildiği görülmektedir. Kazımalarda yazılan yazıların tercümesi ve daha ayrıntılı araştırılması; sütunlar arasındaki hiyerarşik dizilimi daha net ortaya koymaya yardımcı olacaktır. Buna göre yapı genelindeki sütunlarda kullanılan taşlar, başlıklar ve bilezik türleri arasındaki hiyerarşik sıralamanın aşağıdaki gibi olduğu sonucuna varılmaktadır.

Silindir gövde > Sekizgen gövde > Kare prizma gövde

Puding taşı > Kırmızı Granit > Yeşik Porfir > Mermer

Mukarnaslı başlıklar > Baklavalı başlıklar

2.tip bilezik > 4. tip bilezik > 3. tip bilezik > 1. Tip bilezik> Sade Bilezik > 6. Tip bilezik > 5. tip bilezik.

1.SÜTUN GRAFİTİLERİ 2.SÜTUN GRAFİTİLERİ 3.SÜTUN GRAFİTİLERİ 4.SÜTUN GRAFİTİLERİ

İÇ AVLU KAİDE BİLEZİKLERİ GRAFİTİLERİ

5.SÜTUN GRAFİTİLERİ 6.SÜTUN GRAFİTİLERİ 7.SÜTUN GRAFİTİLERİ 8.SÜTUN GRAFİTİLERİ

9.SÜTUN GRAFİTİLERİ 10.SÜTUN GRAFİTİLERİ 11.SÜTUN GRAFİTİLERİ 12.SÜTUN GRAFİTİLERİ

21.SÜTUN GRAFİTİLERİ

13.SÜTUN GRAFİTİLERİ

17.SÜTUN GRAFİTİLERİ

22.SÜTUN GRAFİTİLERİ

18.SÜTUN GRAFİTİLERİ

23.SÜTUN GRAFİTİLERİ

15.SÜTUN GRAFİTİLERİ

19.SÜTUN GRAFİTİLERİ

25.SÜTUN GRAFİTİLERİ

26.SÜTUN GRAFİTİLERİ

16.SÜTUN GRAFİTİLERİ

20.SÜTUN GRAFİTİLERİ

KAYNAKLAR,

ZİYREK, A., “Sultanahmed Camii”, 2009, İstanbul.

YOUNGER, P.; ROBINS, S. “Mine water hydrogeology and chemistry” Geological Society Special Publication vol: 198, UK.

KİBİCİ, Y.; YILDIZ, A.; BAĞCI, M. “Afyon Kuzeyinin Jeolojisi ve Mermer Potansiyelinin Araştırıl-ması” Türkiye III. Mermer Sempozyumu Bildiri Kitabı, s: 81, 3-5 Mayıs 2011, Afyon

EMİR, E. “Sarıcakaya Granitlerinin Fiziko-Mekanik özellikleri ve değerlendirilebilirliği”, Yüksek Lisans Tezi, Osmangazi Üniversitesi Maden Mühendisliği Anabilim Dalı, Ocak 2013, Eskişehir.

ÖZTANK, N.; TÜRKMEN, F.; “Mermer-kireçtaşı ve konglomeraların yapılarda kullanımını denetleyen parametreler” Türkiye III. Mermer Sempozyumu Bildiri Kitabı, s: 123, 3-5 Mayıs 2011, Afyon.

AHUNBAY, Z ., ”Sultan Ahmed Külliyesi”, İstanbul Ansiklopedisi, C.7, 55-61, 1994.

MÜLLER-WIENER, W., “İstanbul’un Tarihsel Topografyası”, (Çev. Ü.Sayın),2007, İstanbul: Yapı-Kredi Yayınları.

AYVANSARAYLI HAFIZ HÜSEYİN EFENDİ, “Hadikat’ül Cevâmi”, (Çev.A.N.Galitekin), İşaret Yayınları, 2001, İstanbul.

CAN, A.; “Risale-i Mimariyye’de Kavramlar ve Terminoloji”, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Türk Sanatı Anabilim Dalı, Marmara Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2005, İstanbul.