SSCB SONRASI TÜRKİYE'NİN ORTA ASYA POLİTİKASI

24
ENTEGRASYON TEORİLERİ BAĞLAMINDA TÜRKİYE’NİN ORTA ASYA POLİTİKASI Enes DEŞİLMEK 1.1 ULUSLARARASI ENTEGRASYON TEORİLERİ Değişimle alakalı bir kavram olan entegrasyon, siyasal bir topluluğu veya bütünleşmiş bir toplumu ifade etmek amacıyla kullanılmaktadır. Entegrasyon ile birlikte taraflar arasında çatışma, şiddet yerine karşılıklı bağımlılık esasına dayalı ortak yarar ve işbirliği ortaya çıkmaktadır. Çağdaş entegrasyon teorilerinin temelini oluşturan fonksiyonalizmin en önemli temsilcisi olan David Mitrany “artan hükümet sistemlerinin giderek kompleks hale gelmesinin, bunların politik olmayan teknik konularla daha fazla daha fazla yüz yüze gelmelerine yol açacağını, teknik konuların giderek bu şekilde önem kazanmasının ise bu alanlarda uluslararası işbirliğini gerekli kılacağını, bunların da çok fazla uzmanlaşmış görevlilere ihtiyaç olmayan ama sadece belli konuların uluslararası alanda çözümünü gerçekleştirmek için çalışan görevlilerin yer aldığı fonksiyonel uluslararası örgütlerin kurulmasına ve artmasına yol açacağını ileri sürmektedir.” 1 Bu bağlamda Mitrany’nin dallanma (ramification) adını verdiği doktrinine göre; belli bir alanda başlayan fonksiyonel işbirliği ve örgütlenme diğer alanlarda da benzer örgütlenmelere zincirleme şekilde yol açacaktır. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi 1 ARI, Tayyar, “Uluslararası İlişkiler Teorileri, Çatışma, Hegemonya, İşbirliği” MKM Yayıncılık, Bursa, 2010, s.431 ~ 1 ~

Transcript of SSCB SONRASI TÜRKİYE'NİN ORTA ASYA POLİTİKASI

ENTEGRASYON TEORİLERİ BAĞLAMINDA TÜRKİYE’NİN ORTA ASYA

POLİTİKASI

Enes DEŞİLMEK

1.1 ULUSLARARASI ENTEGRASYON TEORİLERİDeğişimle alakalı bir kavram olan entegrasyon, siyasal bir

topluluğu veya bütünleşmiş bir toplumu ifade etmek amacıyla

kullanılmaktadır. Entegrasyon ile birlikte taraflar arasında

çatışma, şiddet yerine karşılıklı bağımlılık esasına dayalı

ortak yarar ve işbirliği ortaya çıkmaktadır.

Çağdaş entegrasyon teorilerinin temelini oluşturan

fonksiyonalizmin en önemli temsilcisi olan David Mitrany “artan

hükümet sistemlerinin giderek kompleks hale gelmesinin,

bunların politik olmayan teknik konularla daha fazla daha fazla

yüz yüze gelmelerine yol açacağını, teknik konuların giderek bu

şekilde önem kazanmasının ise bu alanlarda uluslararası

işbirliğini gerekli kılacağını, bunların da çok fazla

uzmanlaşmış görevlilere ihtiyaç olmayan ama sadece belli

konuların uluslararası alanda çözümünü gerçekleştirmek için

çalışan görevlilerin yer aldığı fonksiyonel uluslararası

örgütlerin kurulmasına ve artmasına yol açacağını ileri

sürmektedir.”1 Bu bağlamda Mitrany’nin dallanma (ramification)

adını verdiği doktrinine göre; belli bir alanda başlayan

fonksiyonel işbirliği ve örgütlenme diğer alanlarda da benzer

örgütlenmelere zincirleme şekilde yol açacaktır.

Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi1 ARI, Tayyar, “Uluslararası İlişkiler Teorileri, Çatışma, Hegemonya, İşbirliği” MKM Yayıncılık, Bursa, 2010, s.431

~ 1 ~

Karl Deutsch’a göre entegrasyon; genel anlamda aralarında

karşılıklı bağımlılık bulunan birimlerin ayrı ayrı tek

başlarına sahip olamadıkları özelliklere sahip yeni bir sistem

meydana getirmeye yönelik ilişkileridir.2 Deutsch’a göre

entegrasyonun amaçları ise şunlardır;

1. Barışı korumak,

2. Daha büyük çok amaçlı kapasiteler ulaşmak,

3. Belli spesifik görevleri yapmak,

4. Yeni bir imaj ve kimlik kazanmak.

Yine Deutsch’a göre entegrasyonun başarıya ulaşması için

gerekli koşullar ise şunlardır;

1. Birimlerin birbirlerine olan yakınlık duygusu,

2. Değerler veya ortak kazanımlarda uyum olması,

3. Karşılıklı hassasiyet,

4. Belli ölçüde ortak kimlik ve sadakate sahip olmaları.

Bir diğer entegrasyon teorisi olan neo-fonksiyonalizmde hem

ulus devlet, hem de ulus devletin altında kalan aktörlerin bir

araya gelmesi entegrasyon sürecini oluşturmaktadır. Neo-

fonksiyonalizmde ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlar birlikte

ele alınırken, bu bağlamda siyasal bütünleşme ilk sırada yer

almış, diğer koşullar ise, ekonomik ve sosyal entegrasyon

süreçleri, bu süreci tamamlayan unsurlar olarak görülmektedir.

Fakat fonksiyonalizmde siyasi faktör, ekonomik ve sosyal

faktörlerden tamamen ayrı düşünülmektedir.

Neo-fonksiyonalizmin en önemli temsilcilerinden biri olan

Ernst Haas’a göre entegrasyon; siyasal aktörlerin2 ARI, a.g.e., s.429.

~ 2 ~

sadakatlerini, beklentilerini ve siyasal eylemlerini, kurumlar

aracılığıyla üye devletler üzerinde yetkilere sahip olabilecek

yeni bir merkeze kaydırma konusunda ikna edilme sürecidir.3

Yani devletlerin egemenlik haklarının bir kısmını bir üst

yapıya, ortak karar alma mekanizması olan bir yapıya

devretmesidir. Bu bağlamda Mitrany’nin dallanma olarak

nitelendirdiği doktrini, Haas genişleme (spill-over) kavramı

ile açıklamaktadır. Buna göre bir alanda oluşturulan

supranasyonel kurumların avantajlarından yararlananların diğer

alanlarda da benzer oluşumları destekleyecekleri ileri

sürülmektedir.4

Leon Lindberg’e göre ise entegrasyon; ulusların

birbirlerinden bağımsız olarak dış ve ulusal politikalarını

yürütme istek ve yeteneğinden vazgeçmeleri, bunun yerine ortak

kararlar almayı veya yeni merkezi organlara karar alma sürecini

delege etmeyi istemeleri ve bir çok farklı ulusal ortamdaki

siyasi aktörlerin beklentilerini ve siyasal aktivitelerini yeni

bir merkeze doğru kaydırmaya ikna edildikleri bir süreçtir.5

Neo-fonksiyonalizmin bir diğer önemli temsilcileri olan

Robert Keohane ve Joseph Nye’a göre karşılıklı bağımlılık ve

entegrasyon süreçleri birbirlerini teşvik eden süreçler olup,

bu iki unsurun işbirliği ve barışı da teşvik ettiğini veya

geliştiren bir süreç olduğunu belirtmektedirler. Bu bağlamda

Nye özellikle “yumuşak güç”6 kavramı üzerinde durmaktadır.

3 ARI, a.g.e., s.436. 4 ARI, a.g.e., s.444.5 KAHRAMAN, Sevilay, “Avrupa Bütünleşmesi Kuramları”, “Avrupa BirliğiTarihçe, Teoriler, Kurumlar ve Politikalar”, Edit: Belgin AKÇAY-İlkeGÖÇMEN, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2012, s.78.

~ 3 ~

1.2 TÜRKİYE’NİN ORTA ASYA POLİTİKASI

Orta Asya, içerisinde Türk topluluklarının yer aldığı, bu

açıdan Türkiye ile tarihi, kültürel bağları olan bir

bölgedir.1990”lı yıllara kadar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler

Birliği’nin (SSCB) himayesi altında olan bu topluluklar,

SSCB’nin yıkılması ile birlikte bağımsızlıklarını kazanma

yolunu tercih etmiş ve ulus-devlet olma yolunda ilerlemeye

başlamışlardır. Orta Asya böyle bir dönüşüm sürecine girmişken,

bölgenin jeopolitik konumu, sahip olduğu doğal zenginlikler vb.

birçok sebep nedeniyle büyük güçlerin ilgi odağı haline gelmiş

ve bu coğrafya Türkiye dâhil olmak üzere, Rusya Federasyonu,

ABD ve birçok Avrupa ülkesinin çıkarlarının çatıştığı bir alan

olmuştur. Çünkü dünya enerji kaynaklarının dörtte üçünü

barındırmasıyla Orta Asya, geleceğin dünyasını şekillendirme

potansiyeline sahiptir. Bu anlamda Orta Asya, dünyanın jeo-

ekonomik ve güç politikasının odağı haline gelmektedir.

Orta Asya Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmaları

ile birlikte Türk dış politikasında da yeni dönem başlamıştır.

Türkiye’nin; ortak dil, tarih ve kültürel bağlarının bulunduğu

bu ülkelerle ilişkileri ve işbirliği birçok alanda ortak yarar

temelinde hızla gelişmiştir. 1989-1991 döneminde Orta Asya’ya

yönelik olarak daha çok SSCB ekseninde bir dış politika izleyen

Türkiye, SSCB’nin yıkılması ile birlikte Rusya’yı saf dışı

bırakan politikalar üretme çabasında olmuştur. Türkiye ilk6Nye’a göre yumuşak güç; istediğini, zor kullanmak veya para vermek yerinekendine çekme yoluyla elde etme becerisidir. Yumuşak gücün kaynakları ise;kültür, siyasi değerler ve dış politikadır. NYE, Joseph S., “DünyaSiyasetinde Başarının Yolu Yumuşak Güç” Çeviren: Rayhan İnan AYDIN, ElipsKitap, Ankara, 2005, s.5.

~ 4 ~

etapta duygusal bir yaklaşım ile bu ülkelere yönelirken,

ilerleyen süreçlerde ulus devletin temeli olan “ulusal çıkar”

anlayışı her iki taraf için de daha çok ön plana çıkmaya

başlamıştır.

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra bölge ülkeleri

bağımsızlıklarını kazanmış, fakat bu beraberinde jeopolitik bir

boşluğu da getirmiştir. Bölgenin yeniden yapılanma sürecinde

rol alan aktörler gelecek süreçte bu bölge üzerinde etkisini

devam ettirmiştir. Bu bağlamda Orta Asya bölgesi Türkiye dâhil

olmak üzere Rusya Federasyonu, Amerika Birleşik Devletleri ve

birçok Batılı devletin etki edebilmek amacı ile çıkarlarının

çatıştığı bir bölge haline gelmiştir.

Türkiye kuruluş yıllarından itibaren dış politikasını “Batı

ittifak sistemleri içinde yer alma”7 isteğine göre belirlerken,

Soğuk Savaş sürecinde jeostratejik konumunu kullanarak

politikalarını hayata geçirmeye çalışmıştır. Soğuk Savaş’ın

sona ermesi ile birlikte Avrupa biraz daha güvenli bir ortam

haline gelirken, Orta Asya vb. bölgelerde hareketlilikler

yaşanmaya başlanmıştır. Türkiye böyle bir süreçte dış

politikasını yeniden gözden geçirme ihtiyacı duymuş ve bunun

sonucunda ilk etapta Orta Asya’ya yönelik politikalar izlemeye

başlamıştır.

Türkiye’nin Orta Asya bölgesine yönelmesinin başlıca

sebepleri arasında;

1980’lerde AT ile ilişkilerin tıkanması,

7DENİZHAN, Emrah, “Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya Politikası Ve Tika”, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, 2010, s.1

~ 5 ~

1990’larda SSCB’nin dağılması,

Orta Asya’da yeni devletlerin ortaya çıkması,

Batı’nın desteğini almış olması,

Bölgede siyasi nüfuz sağlama isteği,

Ekonomik sebepler.

1.2.1 1991-1993 Dönemi : “Ağabey”lik Dönemi

Türkiye’nin bu dönemde duygusal bir yaklaşımla

politikalarını belirlemesinde dış dünyanın etkisi oldukça

çoktur. Bu bağlamda Türk dış politika uygulamaları Batı

ülkeleri tarafından desteklenmiş, bir nevi Türkiye’ye “destek

verilerek” bölgede Türkiye’nin etkinliği arttırılmaya

çalışılmıştır.

Orta Asya’daki devletlerin birbiri ardına bağımsızlıklarını

ilan etmeleri ile birlikte Türkiye bu devletleri tanıyan ilk

devlet olmuş ve bölge devletlerinin de istekli olması sebebiyle

bir “model” ve “lider” olma çabası içerisine girmiştir.(Türkiye

model devlet olma konusunda ABD ve AB’nin desteğini almıştır.)

Bölgedeki devletlerin istekli olmasının sebebi ise uluslararası

alanda Türkiye’nin desteğine ihtiyaçlarının olmasıdır. "Türkiye

Modeli" : Türkiye'nin laik, demokratik siyasi yapısı ve serbest

piyasa ekonomisiyle yeni cumhuriyetlere örnek olması

kastedilmektedir.

Ayrıca Rusya Federasyonu’nu göz ardı eden, hatta bölgedeki

Rus etkisini kırmaya yönelik aktif bir politika izlemiştir. Bu

~ 6 ~

dönemde Türkiye, Rusya ve İran ile bir rekabete girmiş, Türkçü-

Turancı söylemlerin eşliğinde ve bölgede yaşanan değişimlerin

heyecanıyla, plansız, programsız bir dış politika izlemiştir.8

Orta Asya devletleri kendi ulusal kimliklerini ve

bağımsızlıklarını güçlendirmek isterken, tepki alacak veya yeni

bağımlılık yaratacak bir siyasi yapılanmaya sıcak bakmamışlar,

dolayısıyla Türkiye’nin Türkî devletler topluluğuna “aşırı

vurgu” yapmasına karşı çıkmışlardır. (Alparslan Türkeş’in

öncülüğünde Türk Devletleri Birliği kurma çabaları örnek olarak

gösterilebilir.)

Türkiye 1991 yılıyla başlayan süreçte, bu bölgede nüfuz

sahibi olmak amacıyla, bölgenin temel dış yardım ülkesi olmak

istemiş ve devlet yöneticileri tarafından gerçekçi olmayan

ekonomik yardım sözleri verilmiştir. Ancak Türkiye’nin ekonomik

koşulları bu sözlerin tutulmasına imkân vermemiştir.9

1.2.2 1993-1995 Dönemi : “Hayal Kırıklığı” Dönemi

Bu süreçte Türkiye ile Orta Asya ülkeleri arasındaki

ilişkilerin artık rasyonel temeller üzerine oturtulması

gerektiğinin farkına varılmıştır. Hayata geçirilemeyecek

vaatlerin dile getirilmesine karşı cephe oluşmaya başlamıştır.

Örneğin; Orta Asya ülkeleri artık Türkiye’yi ağabey olarak

görmek istememektedirler. Türk devlet modeli Türk

Cumhuriyetlerine örnek olamamıştır. Çünkü bu devletler bu

8 DENİZHAN, a.g.m., s.29ÖZDAMAR, Ramazan, “Türkiye'nin Orta Asya Politikası Eksiklikler veÖneriler”, 2010.http://tr.caspianweekly.org/ana-kategoriler/orta-asya/1555-tuerkyenn-orta-asya-poltkasi-eksklkler-ve-oenerler.html, Erişim Tarihi: 25 Kasım 2014

~ 7 ~

dönemde demokrasiyi geliştirmeyi değil, ekonomiyi geliştirmeyi

amaçlamaktadırlar.10

1.2.3 1995-2002 Dönemi : “Arka Planda Kalmışlık” Dönemi

Türkiye bu dönemden itibaren Orta Asya ülkelerine yönelik

olarak izlemiş olduğu dış politika stratejisini değiştirmiş,

ağabeylik-kardeşlik ilişkilerinin yerini rasyonel temeller

üzerine oturtulmuş ulus devletin esası olan karşılıklı çıkar

ilişkisi almıştır. Fakat bu süreçte Türkiye’de koalisyon

hükümetlerinin iktidara gelmesi ve bu hükümetlerin kendi

ideolojik bakış açılarına göre dış politikayı belirlemeleri

sebebiyle Orta Asya’ya yönelik düşünceler arka plana

itilmiştir. Türkiye’nin ilgi alanı dışında kalan bu bölgede

büyük güçlerin yeni ve kısmen de olsa etkili politikalar hayata

geçirmesiyle Türkiye’nin etkisi azalmaya başlamıştır.

1.2.4 2002 Sonrası Dönem : “Yetmez ama EVET” Dönemi

SSCB’nin dağılmasıyla birlikte bölgede oluşan otorite

boşluğunu Rusya Federasyonu’nun dolduracağının farkına varan

Türkiye kendi imkan ve sınırlarının da farkına varmış, bu

bağlamda Rusya Federasyonu’nu dışlamayan, kendi ulusal gücünü

ve bölgeyi iyi analiz edebilen, daha rasyonel, dengeli ve

karşılıklı işbirliği esasına dayanan politikalar hayata

geçirmeye başlamıştır. Türkiye artık bölgede siyasi nüfuz alanı

oluşturma anlayışından vazgeçerek, ekonomik temelli ilişkileri

geliştirmeye başlamıştır. Ayrıca Rusya’nın yerine geçebilecek

10 ÖZDAMAR, a.g.m.~ 8 ~

“yeni büyük ağabey” olamayacağının farkına varmış, bölge

ülkelerinin yeniden yapılanmaları ve kalkınmaları için ekonomik

işbirliği alanları yaratan bir yumuşak güç (soft power) olarak

varlığını sürdürmeye çalışmıştır.

2002 yılında iktidara gelen AK Parti hükümeti, işbirliği

ve karşılıklı kazançlar ve çıkarlar temelinde ilişkileri

geliştirme yönünde politika üretmektedir. Bu bağlamda AK Parti

hükümeti çok yönlü ve proaktif bir dış politika çizgisi

benimsemektedir. Buradaki amaç; Orta Asya’da bağımsızlığını

yeni kazanmış olan devletlerin istikrar ve kalkınmasının

sağlanması, gelişmesi ve ayrıca bu alt yapının sağlanması ile

birlikte bölgesel ve içsel sorunlara çözüm bulabilecek

yeteneğin oluşturulmasıdır.

AK Parti iktidara geldiği ilk yıllarda Avrupa Birliği’ne

yönelik politikalara ağırlık verse de, Orta Asya’ya da

yönelmiş, 1995 sonrası arka planda kalmış olan bu ülkeler ile

ikili ekonomik ilişkiler kurmaya başlayarak dış politikada

yeniden Orta Asya sayfası yerini almıştır. Türkiye’yi bölgesel

güç ve küresel aktör yapma amacı ile yola çıkan AK Parti

hükümeti bunu Batı’yı bırakmadan bir yüzünü de Asya’ya dönerek

gerçekleştirmeye çalışmaktadır. AK Parti ile birlikte

Türkiye’nin jeostratejik konumu sebebi ile çok yönlü bir dış

politika izlenmeye başlanmış, kazan-kazan stratejisi bağlamında

Asya ülkeleri ile yakınlaşma ekonomik ve ticari amaç olarak

görülmüştür. Bunun en iyi sonucu ise Orta Asya ülkeleri ile

olan ticaret hacmimizin 2002 yılından sonra yaklaşık olarak

%25-30 oranında artmış olmasıdır.

~ 9 ~

Türk dış politikası için Orta Asya, Türkiye’ye yeni bir

boyut kazandıran, yeni bir alan açan ve Türkiye’nin stratejik

önemini arttıran ve enerji çıkarlarını sağlama konusunda

fırsatlar sunan bir bölgeyi ifade etmektedir.11

Peki Türkiye’nin Orta Asya ülkelerine bu kadar önem

vermesinin sebepleri nelerdir?

Tabi ki ulusal çıkar bağlamında değerlendirecek olursak

ilk olarak enerji konusu akla gelecektir. Fakat burada

unutulmaması gereken enerjinin nasıl ulaştırıldığı konusudur.

Çünkü Orta Asya ülkeleri Türkiye’nin enerji güvenliği ve

politikası konusunda çok önemli bir yere sahiptir.

AK Parti döneminde Türkiye’nin Orta Asya politikasının

temel ilkeleri şunlardır ;12

Orta Asya ülkelerinin bağımsızlıklarının

güçlendirilmesi,

Devlet oluşum ve yapılanmalarına katkı sağlanması,

Bu ülkelerin ekonomik ve siyasi geçiş dönemlerinin

huzur ve istikrarlı bir şekilde atlatılması

Bu çerçevede reformların desteklenmesi,

Egemen eşitlik ilkesi ve karşılıklı çıkar temelinde

ilişkilerin geliştirilmesi.

11EKŞİ, Muharrem, “Türkiye’nin Asya Politikası”, 5. Uluslararası Türk-AsyaKongresi, s.404. https://www.academia.edu/1474347/T%C3%BCrkiyenin_Asya_Politikas%C4%B1, Erişim Tarihi: 13 Kasım 2014 12 http://www.unaoc.org ,Erişim Tarihi : 17 Aralık 2014

~ 10 ~

AK Parti hükümeti ilk etapta karşılıklı çıkar ve

işbirliğine dayalı bir politika izlerken, ilerleyen süreçlerde

bunun siyasi ilişkilere de etki edeceğini düşünmektedir.

Ekonomik nüfuz alanı yayma çabaları yeni pazar alanları arama,

dış ticaret ilişkilerini geliştirerek ülke ekonomisini

canlandırma, ülke refahını artırma ve son kertede çok

boyutluluğu ve küresel aktör rolünü pekiştirme gibi güdülerin

etkili olduğu söylenebilir.13

Orta Asya politikasında altı çizilmesi gereken bir husus,

yeni dış politika vizyonunun toplumsal desteği arkasına

almasıdır. Türkiye'nin yeni Orta Asya politikası daha realist

ve gerçekleştirilebilir hedeflere sahip. Bölgesel rekabet

değil, işbirliği ortamında Orta Asya ülkeleri ile ilişkiler

geliştirilmeye çalışılıyor.14 Fakat Orta Asya’ya yönelik olarak

hayata geçirilen bu politikalar konusu “YETMEZ ama EVET” olarak

algılanmaktadır. Bu bağlamda AK Parti’nin Orta Asya ülkeleri

ile bütünleşme çabalarına örnek olarak aşağıdaki girişimleri

gösterebiliriz.

1.2.4.1 Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA)

Orta Asya’da yeni kurulan ülkelerde yaşayan soydaşlarımız

için sosyal, ekonomik ve kültürel alanda yapılan yardımlar

zaman içinde uzun soluklu projelere, kalkınma merkezli

işbirliği çalışmalarına dönüşmüş, bölgede yapılacak

faaliyetleri ve dış politika önceliklerini uygulayacak,

koordine edecek bir organizasyon ihtiyacı doğmuştur. Bu13 EKŞİ, a.g.m., s.407.14ARAS, Bülent, “Türkiye'nin Orta Asya Politikası - Köprüden CazibeMerkezine”, Zaman Gazetesi, 2007.http://www.zaman.com.tr/yorum_turkiyenin-orta-asya-politikasi-kopruden-cazibe-merkezine_621962.html, Erişim Tarihi: 21 Kasım 2014

~ 11 ~

doğrultuda Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı

(TİKA) 1992 yılında kurulmuştur.15 TİKA Program Koordinasyon

Ofislerinin ilki Türkmenistan’da açılmıştır. TİKA’nın o

yıllardaki amacı bağımsızlığını yeni kazanan Orta Asya

ülkelerinin kendi sosyal yapısını üretmesi, kendi kimliğini

sağlıklı bir şekilde inşa etmesi, kültürel ve siyasi hakların

gelişmesi, teknik alt yapı konusunda eksiklerin giderilmesi

olarak özetlemek mümkündür. TİKA kamu kurum ve kuruluşları,

üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör arasında

işbirliği mekanizması görevi yürütmekte; tüm bu aktörleri ortak

paydalarda buluşturmakta ve Türkiye’nin “kalkınma

yardımlarını”16 kayıt altına almaktadır.17

TİKA; 1992-2002 döneminde, on yılda toplamda 2346, yıllık

ortalama da ise 256 proje ve faaliyet gerçekleştirmiştir.18

Fakat TİKA, AK Parti hükümeti döneminde güçlendirilerek bölgeye

yönelik önemli bir dış politika aracı haline getirilmiştir. Bu

bağlamda bölgeye yönelik olarak 2006-2007 yıllarında irili

ufaklı 1278 proje hayata geçirilmiştir. 2013 yılında ise 404

proje hayata geçirilmiştir. Projeler, sosyal-ekonomik

altyapılar ile üretim sektörünün geliştirilmesine, kültürel

işbirliği sağlanması ve iletişimin geliştirilmesi ile sosyal

barışa katkıya yöneliktir.19

15 http://www.tika.gov.tr/tika-hakkinda/1, Erişim Tarihi: 05 Aralık 2014 16 2002 yılında ülkemizin kalkınma yardımları 85 Milyon ABD doları iken burakam 2013 yılında 3 milyar 307 milyon ABD dolarına yükselmiştir.17 http://www.tika.gov.tr/tika-hakkinda/1, Erişim Tarihi: 05 Aralık 201418 TİKA Faaliyet Raporu, 2006, Ankara.19 TİKA, Orta Asya ve Kafkaslar- Proje ve Faaliyetler,2006-2007.

~ 12 ~

1.2.4.2 Türkçe Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi

Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Orta Asya ve

Kafkasya ile bütünleşme çabaları doğrultusunda Türkiye’nin

önayak olduğu Türkçe konuşan ülkeler devlet başkanlar zirvesi,

katılımcı ülkeler arasındaki ilişkileri en üst düzeyde

gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Bu açıdan zirvelerin ilk 30-31

Ekim 1992 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir. 1992

yılında gerçekleştirilen ilk zirveye, 8. Cumhurbaşkanı Turgut

Özal, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey, Kazakistan

Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı

Askar Akayev, Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov ve

Türkmenistan Cumhurbaşkanı Saparmurat Niyazov katılmıştır.20

Türkiye’nin girişimleri ile başlatılan bu zirvelere 2000

yılına kadar altı üye ülke devlet başkanları düzeyinde katılım

gösterirken, günümüze kadar 10 zirve gerçekleştirilmiş olup,

altıncı zirveden itibaren katılımda zayıflamalar ve eksilmeler

görülmüştür. Bu bağlamda Özbekistan ve Türkmenistan’ın zirveye

karşı mesafeli tutumları görülmektedir. Bunun bir neticesi

olarak ise, 2001 yılında gerçekleştirilen zirveye iki devlette

meclis başkanları düzeyinde katılmıştır. 2006 yılında

gerçekleştirilen zirvede ise Kazakistan, Kırgızistan,

Azerbaycan ve Türkiye devlet başkanı düzeyinde temsil

edilirken, Türkmenistan büyükelçi düzeyinde temsil edilmiştir.

Özbekistan ise hiç katılmamıştır. Zirve içerisindeki

zayıflamayı ortadan kaldırmak ve zirveleri canlandırmak amacı

ile Türkiye, Kırgızistan, Kazakistan ve Azerbaycan’ın

girişimleri ile de 2008’de, Türk Dili Konuşan Ülkeler20 http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_Dili_Konu%C5%9Fan_%C3%9Clkeler_Zirvesi, Erişim Tarihi: 01 Aralık 2014

~ 13 ~

Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) adı altında yeni bir oluşuma

gidilmiştir. 29 Eylül 2009 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti

başkenti Bakü`de, Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter

Asamblesi’nin (TÜRKPA) 1.Genel Kurul Toplantısı

gerçekleştirilmiştir. Toplantıda TÜRKPA’nın İçtüzüğü,

Sekretaryası ve Bakü Beyannamesi kabul edilmiştir.21

TÜRKPA’nın amaçları22 ise şunlardır:

I. Parlamentolar arası işbirliğinin kalite yönünden yeni

aşaması olan parlamento diplomasisi araçlarının yardımıyla

devletler arasında politik diyalogun daha da

geliştirilmesine katkıda bulunmak;

II. Tarih, kültür ve dil ortaklığına dayanarak ulusal

yasamaların yakınlaştırılması ve parlamentolar arası

işbirliğine ilişkin diğer konularda karşılıklı faaliyetin

daha da yoğunlaştırılması.

III. Türk dili konuşan ülkeler ve diğer bölge ülkeleri arasında

karşılıklı faydalı ve eşit düzeyli işbirliğinin

geliştirilmesine katkıda bulunmak;

IV. Üye ülkelerin yasamalarının, aynı zamanda kültürel mirasın

ve tarih, sanat, edebiyat ve diğer alanlarda Türk dili

konuşan ülkeler için ortak önem taşıyan değerlerin

korunması ve gelecek nesillere devredilmesine yönelmiş

yasamaların yakınlaştırılması üzere tavsiyeler vermek;

V. Taraflar arasında politik, sosyo-ekonomik, kültürel,

insani, hukuki ve diğer alanlarda ilişkilerin

21 http://www.turk-pa.org/news.php?id=1113&lang=tr, Erişim Tarihi: 01 Aralık2014 22 http://www.turk-pa.org/news.php?id=1113&lang=tr, Erişim Tarihi: 01 Aralık2014

~ 14 ~

geliştirilmesine yardım göstermek yönünde faaliyetleri

devam ettirmektir.

Türk Dünyası ülkeleri arasındaki bağların daha da

güçlenmesi amacıyla ortak tarih, kültür, kimlik ve dil

birlikteliğinden kaynaklanan derin ve güçlü kardeşlik

bağları çerçevesinde güçlü bir platform teşkil eden Zirveler

Sürecinin kurumsallaşması yönünde ortaya çıkan irade

neticesinde, Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan

tarafından 2-3 Ekim 2009 tarihlerinde Nahçıvan’da düzenlenen

9. Zirve sırasında imzalanan Nahçıvan Anlaşması’yla Türk

Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin (TDİK-Türk

Konseyi) kurulması kararlaştırılmıştır.23 İstanbul’da

düzenlenen 16 Eylül 2010 tarihli son Zirvede Türk

Konseyi’nin kuruluşu resmen ilan edilerek, öncelikleri ve

yol haritası ortaya belirlenmiştir. Bu bağlamda örgütün,

Nahçıvan Anlaşması’nın 2. Maddesinde ortaya konulan temel

amaç ve görevleri şunlardır24:

- Taraflar arasında karşılıklı güvenin güçlendirilmesi;

- Bölge ve bölge dışında barışın korunması;

- Dış politika konularında ortak tutumlar benimsenmesi;

- Uluslararası terörizm, ayrılıkçılık, aşırılık ve sınır

ötesi suçlarla mücadele için eylemlerin koordine edilmesi;

23 http://www.mfa.gov.tr/turk-konseyi.tr.mfa, Erişim Tarihi: 01 Aralık 201424 Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair NahçıvanAnlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı veDışişleri Komisyonu Raporu, Ankara, 2010.http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem23/yil01/ss494.pdf, Erişim Tarihi: 02Aralık 2014

~ 15 ~

- Ortak amaçlarla ilgili her alanda etkili bölgesel ve

ikili işbirliğinin geliştirilmesi;

- Ticaret ve yatırım için uygun koşulların yaratılması;

- Kapsamlı ve dengeli bir ekonomik büyüme, sosyal ve

kültürel gelişimin amaçlanması;

- Hukukun üstünlüğünün sağlanması, iyi yönetim ve insan

haklarının korunması konularının tartışılması;

- Bilim, teknoloji, eğitim ve kültür alanlarında

etkileşimin genişletilmesi;

- Kitle iletişim araçlarıyla etkileşimin ve daha yoğun bir

iletişimin teşvik edilmesi;

- Hukuki konularda bilgi değişimi ve adli işbirliğinin

teşvik edilmesidir.

1.2.4.3 Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY)25

Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye

ve Türkmenistan'ın Kültür Bakanları, 1992 yılında İstanbul ve

Bakü’de bir araya gelerek kültürel işbirliği yapmayı

kararlaştırdılar. 12 Temmuz 1993 tarihinde Almatı’da yaptıkları

toplantıda da "TÜRKSOY’un Kuruluşu ve Faaliyet İlkeleri

Hakkında Anlaşma”yı imzalamak suretiyle Türk Kültür ve

Sanatları Ortak Yönetimi’ni26 (TÜRKSOY) kurdular.

25 http://www.turksoy.org.tr/tr/turksoy/hakkimizda, Erişim Tarihi: 05 Aralık201426 Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de 16-17 Ekim 2009 tarihlerinde düzenlenen26. Dönem Toplantısında TÜRKSOY'un açılımı "Uluslararası Türk KültürüTeşkilatı" olarak değiştirilmiştir.

~ 16 ~

Bu anlaşmayla oluşturulan TÜRKSOY teşkilatına daha sonra

gözlemci üye ülke statüsüyle Rusya Federasyonu'na bağlı Altay

Cumhuriyeti, Başkurdistan Cumhuriyeti, Hakas Cumhuriyeti, Saha

(Yakut) Cumhuriyeti, Tataristan Cumhuriyeti, Tıva Cumhuriyeti

ile Moldova Cumhuriyetine bağlı Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi ve

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti katıldı.

TÜRKSOY, Türk dili konuşan ülkelerin kültür ve sanat

alanlarında işbirliğini sağlayan, üye ülkelerin yönetimine, iç

ve dış politikalarına karışmayan uluslararası bir teşkilattır.

TÜRKSOY teşkilatının ev sahibi ülkesi Türkiye

Cumhuriyeti’dir. Resmi dili Türkçe, yönetim merkezi Ankara'da

yerleşiktir.

Üye ve gözlemci üyeler çalışmalarda eşit haklara sahiptir.

Teşkilatın uluslararası ilişkileri sadece Türk dilinin

konuşulduğu coğrafyayla sınırlı değildir. TÜRKSOY,

faaliyetlerinde ve uluslararası ilişkilerinde temel insan hak

ve özgürlüklerinin korunmasını esas alan bütün resmi ve gayri

resmi kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmaktadır. Amaçları,

görevleri ve çalışma alanları itibarıyla UNESCO ile örtüşen

TÜRKSOY, kendi coğrafi alanında UNESCO işlevini yürütmektedir.

Bu durum Türk dili konuşan ülkelerin milli dirilişine, devlet

yapılanmasına ve demokratikleşme sürecine olanak vermektedir.

~ 17 ~

TÜRKSOY’un gerçekleştirmiş olduğu faaliyetler içerisinde

festivaller27, anma programları28, bilimsel toplantılar,

kültürel ve sanatsal buluşmalar29, Türk Dünyası Kültür Başkenti

uygulaması gibi faaliyetlerin yanı sıra Birleşmiş Milletler,

UNESCO, İSESCO gibi kuruluşlarla birlikte hayata geçirmiş

olduğu özel etkinlikler de mevcuttur.

27 TÜRKSOY’un kuruluşundan bu yana dünyanın dört bir yanındagerçekleştirdiği NEVRUZ bayramı kutlamalarının yanı sıra, teşkilat her yılyüzlerce sanatçının katılımıyla tiyatrodan sinemaya, müzikten plastiksanatlara kadar pek çok alanda festivaller düzenlemektedir.28 TÜRKSOY anma toplantıları ve Türk dünyasının önde gelen şahsiyetlerine ithaf edilen yıllar ile Türk kültürüne hizmet eden değerli şahsiyetler anılmakta ve yeni nesillere tanıtılmaktadır.29 TÜRKSOY, ressamlar buluşmaları, opera günleri, edebiyat kongreleri gibigeleneksel faaliyetleriyle, Türk dünyası sanatçıları ve bilim adamlarınatecrübe alışverişi imkanı sağlamaktadır. Sanatsal buluşmalar kapsamındaTÜRKSOY her yıl Türk dünyasından fotografçı, ressam, şair, mimar, medyamensubu, opera ve sinema sanatçıları gibi çeşitli mesleki gruplara dahilkişileri bir araya getirmektedir.

~ 18 ~

DEĞERLENDİRME

Türkiye yer aldığı coğrafi konum sebebi ile çok yönlü ve

aktif bir dış politika izlemek zorundadır. Türkiye’nin Orta

Asya bölgesine yönelik politikalarında siyasi nüfuz sağlamaktan

vazgeçip ekonomik işbirliği süreçlerini ön plana çıkaran

rasyonel adımları atmasıyla birlikte bölgedeki dengelerin bir

parçası haline gelebilmiştir. Fakat Türkiye’nin Orta Asya

politikası uzun dönemli ve tutarlı olmadığından dolayı bölgede

çokta etkili bir konumda olduğu söylenemez. Bu sebeple

öncelikli olarak Türkiye’nin Orta Asya ile ilişkilerinin

felsefesini oluşturması gerekmektedir. Yine de Türkiye’nin

öncülüğünde hayata geçirilen projelerin önemini arka plana

itmemek gerekmektedir. Bu projelerin temeli 1990’lı yıllarda

atılmış olsa da Ahmet Davutoğlu etkisinin görüldüğü AK

Parti’nin dış politikası ile birlikte bölgedeki faaliyetler

yeniden ivme kazanmış ve özellikle TİKA çatısı altında bölge

ülkeleri bütünleşme projelerinin sayısında gözle görülür bir

artış olmuştur.

M. Kemal Atatürk’ün de dediği gibi “...Dil bir köprüdür. İnanç bir

köprüdür. Tarih bir köprüdür. Geriye dönüp köklerimize bakarak olayların

böldüğü tarihsel birliğimizi yeniden yaratmalıyız…” ideali perspektifinde

Orta Asya ile olan ilişkilerimizi asla arka plana atmamalı,

“Yeni Türkiye, Yeni Güç, Hedef 2023”30 görüşü çerçevesinde Orta

Asya ülkeleri ile olan ilişkilerimizi daha üst seviyelere

taşımak amacıyla karşılıklı egemen eşitliğe ve saygı temeline

dayanan bir politika anlayışı benimsenmeli, 2010 yılı

30 http://www.akparti.org.tr/site, Erişim Tarihi : 20 Aralık 2014 ~ 19 ~

sonrasında Arap Baharı’nın etkisiyle arka planda kalan bölgeye

daha çok önem verilmelidir.

~ 20 ~

KAYNAKÇA

ARAS, Bülent, “Türkiye'nin Orta Asya Politikası - Köprüden

Cazibe Merkezine”, Zaman Gazetesi, 2007.

ARI, Tayyar, “Uluslararası İlişkiler Teorileri, Çatışma,

Hegemonya, İşbirliği” MKM Yayıncılık, Bursa, 2010.

ARI, Tayyar, “Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika”, MKM

Yayıncılık, Bursa, 2008.

BAHARÇİÇEK, Abdülkadir, “Soğuk Savaş’ın Sona Ermesinin Türk

Dış Politikası üzerindeki Etkileri”, İdris Bal (der.)

21.Yüzyılda Türk Dış Politikası, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım,

2004.

DENİZHAN, Emrah, “Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya Politikası

Ve Tika”, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 1,

2010.

EFEGİL, Ertan, “AK Parti Hükümetinin Orta Asya Politikalarına

Eleştirel Bir Bakış”, II. Uluslararası Sosyal Bilimciler

Kongresi, Kırgızistan, 2008.

EKŞİ, Muharrem, “Türkiye’nin Asya Politikası”, 5. Uluslararası

Türk-Asya Kongresi, s.404.

GÜRKAYNAK, Muharrem- YALÇINER, Serhan, “Uluslararası Politikada

Karşılıklı Bağımlılık ve Küreselleşme Üzerine Bir İnceleme”,

Uluslararası İlişkiler, Cilt 6, Sayı 23 2009.

~ 21 ~

KAHRAMAN, Sevilay, “Avrupa Bütünleşmesi Kuramları”, “Avrupa

Birliği Tarihçe, Teoriler, Kurumlar ve Politikalar”, Edit:

Belgin AKÇAY-İlke GÖÇMEN, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2012.

KEÇECİ, F. Orçun, “Entegrasyon Teorileri ve Avrupa

Birliği’ndeki Krizin Bütünleşmeye Etkileri”, Bolu, 2010.

MUSABAY BAKİ, Pelin, “Avrasya’da Bölgesel İşbirliği Sürecinden

İşbirliği Mekanizmasına: Türk Konseyi” Bilge Strateji, Cilt 6,

Sayı 11, 2014.

NYE, Joseph S., “Dünya Siyasetinde Başarının Yolu Yumuşak Güç”

Çeviren: Rayhan İnan AYDIN, Elips Kitap, Ankara, 2005.

ÖZDAMAR, Ramazan, “Türkiye'nin Orta Asya Politikası Eksiklikler

ve Öneriler”, 2010.

ŞANLI, Fatma Bahar, “Küreselleşme ve Ekonomik Entegrasyonlar”,

Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları, 2004.

TELLAL, Erel, “Türk Dış Politikası’nda Avrasya Seçeneği”,

Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt 2, Sayı 5, 2005.

TİKA Faaliyet Raporu, 2005, Ankara.

TİKA Faaliyet Raporu, 2006, Ankara.

TİKA Faaliyet Raporu, 2007, Ankara.

TİKA Faaliyet Raporu, 2008, Ankara.

TİKA Faaliyet Raporu, 2009, Ankara.

TİKA Faaliyet Raporu, 2010, Ankara.

TİKA Faaliyet Raporu, 2012, Ankara.

~ 22 ~

TİKA Faaliyet Raporu, 2013, Ankara.

TİKA, Orta Asya ve Kafkaslar- Proje ve Faaliyetler,2006-2007.

Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair

Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında

Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu, Ankara, 2010.

TÜRK, Fahri, “Türk Dış Politikasında Orta Asya ve Orta Doğu,

1990’lardan Günümüze”, Paradigma Akademi, Edirne, 2013.

İNTERNET KAYNAKLARI

http://file.setav.org/Files/Pdf/20140604155311_seta-2013-

yilligi-pdf.pdf

http://setav.org/tr/seta-2013-yilligi/kitap/15873

http://tr.caspianweekly.org/ana-kategoriler/orta-asya/1555-

tuerkyenn-orta-asya-poltkasi-eksklkler-ve-oenerler.html

http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_Dili_Konu%C5%9Fan_

%C3%9Clkeler_Zirvesi

http://www.akparti.org.tr/site,

~ 23 ~

http://www.bilgesam.org/Images/Haberler/HaberlerDiger/

kongre_kitapcik.pdf

http://www.canerarabaci.com/

kose_yazilari_turk_dili_konusan_ulkeler_zirvesi-sayfa_id-333-

id-50104

http://www.esbadergisi.com/images/sayi8/

kitaptahlili_fahri_turk.pdf

http://www.mfa.gov.tr/turk-konseyi.tr.mfa

http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem23/yil01/ss494.pdf

http://www.tika.gov.tr/haberler/4

http://www.tika.gov.tr/tika-hakkinda/1

http://www.tika.gov.tr/yayinlar/faaliyet-raporlari/23

http://www.tika.gov.tr/yayinlar/turkiye-kalkinma-yardimlari-

raporu/25

http://www.turkiyeburslari.gov.tr/mevzuat/

yok_lisans_burslari.pdf

http://www.turkkon.org/tr-TR/genel_bilgi/1/10

http://www.turk-pa.org/news.php?id=1113&lang=tr,

http://www.turksoy.org.tr/tr/turksoy/hakkimizda

http://www.zaman.com.tr/yorum_turkiyenin-orta-asya-politikasi-

kopruden-cazibe-merkezine_621962.html

https://www.academia.edu/1474347/T%C3%BCrkiyenin_Asya_Politikas

%C4%B1

~ 24 ~