MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

116
MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR Irmak Güneş YÜCEİL 1 BÖLÜM I : KAYAÇLARIN OLUŞUMU Mermer taşının jeolojik olarak incelenebilmesi için öncelikle yerkabuğunun oluşumu ve kayaçların meydana gelme biçimini irdelemek gerekmektedir. Bu bölümde yer kabuğu ve kayaçların jeolojik oluşumlarını gözden geçirerek; mermerin oluşumunu karmaşık hale getirmeden kısaca anlatmaya çalışacağım. Herşeyin en başına gidecek olursak; aslında çok büyük bir çeşitlilik içinde çok küçük bir noktanın araştırmasını yaptığımızı görüyoruz. Kant-Laplace teorisi, Big Bang teorisi ve bunları doğrulayan uzay araştırmaları bir yanda dururken, bugünkü teknolojimizle elde ettiğimiz bilgilere göre galaksimiz ve gezegenimiz günümüzden yaklaşık 7 milyar yıl önce oluşmaya başlamıştır. Dünya’mızın bugünkü biçimini ise 5 milyar yıl kadar önce aldığı kabul edilmektedir. Yer yuvarlağı , ilk oluştuğu dönemde yüksek sıcaklıktaydı. Gezegenler kendi ekseni etrafında dönerken, gezegeni meydana getiren elementlerin en yoğun olanı merkezde; en az yoğun olanı ise yüzeyde olmak üzere çeşitli katmanları meydana getirmişti. Dünya’nın günlük hareketine bağlı olarak yüzeyde soğuma olmuş ve katı olan yerkabuğu meydana gelmiştir. Yerkabuğu dünyanın iç kısımlarının soğumasını engellemiş ve iç kısımların yüksek sıcaklığı korumasını sağlamıştır. Yerkabuğunun yapısı taşlardan meydana geldiği için bu tabakaya taş küre ( litosfer) denir. Yapısında daha çok silisyum ve alüminyum bulunduğundan yer kabuğunun üst kısmına sial denir. Yapısında daha çok silisyum ve magnezyum bulunan alttaki tabakaya sima denir. Yerkabuğunu oluşturan kayaçlar; Magmatik ( Püskürük – volkanik katılaşım ), Tortul ( Sediment birikim ), Metamorfik( Başkalaşım ) kayaçlar olmak üzere 3 ana sınıfta incelenirler. Yerkabuğunda önceden oluşmuş kayaların sıcaklık ve basınç gibi etkenler altında başka tür kayalara dönüşmesi veya erozyon ile mantoya karışması olayına “ Kayaç Döngüsü” adı verilir. Kayaç döngüsünü devam ettiren şey ise doğal olaylardır.

Transcript of MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

1

BÖLÜM I : KAYAÇLARIN OLUŞUMU

Mermer taşının jeolojik olarak incelenebilmesi için öncelikle yerkabuğunun oluşumu

ve kayaçların meydana gelme biçimini irdelemek gerekmektedir. Bu bölümde yer

kabuğu ve kayaçların jeolojik oluşumlarını gözden geçirerek; mermerin oluşumunu

karmaşık hale getirmeden kısaca anlatmaya çalışacağım.

Herşeyin en başına gidecek olursak; aslında çok büyük bir çeşitlilik içinde çok küçük

bir noktanın araştırmasını yaptığımızı görüyoruz.

Kant-Laplace teorisi, Big Bang teorisi ve bunları doğrulayan uzay araştırmaları bir

yanda dururken, bugünkü teknolojimizle elde ettiğimiz bilgilere göre galaksimiz ve

gezegenimiz günümüzden yaklaşık 7 milyar yıl önce oluşmaya başlamıştır.

Dünya’mızın bugünkü biçimini ise 5 milyar yıl kadar önce aldığı kabul edilmektedir.

Yer yuvarlağı , ilk oluştuğu dönemde yüksek sıcaklıktaydı. Gezegenler kendi ekseni

etrafında dönerken, gezegeni meydana getiren elementlerin en yoğun olanı

merkezde; en az yoğun olanı ise yüzeyde olmak üzere çeşitli katmanları meydana

getirmişti. Dünya’nın günlük hareketine bağlı olarak yüzeyde soğuma olmuş ve katı

olan yerkabuğu meydana gelmiştir. Yerkabuğu dünyanın iç kısımlarının soğumasını

engellemiş ve iç kısımların yüksek sıcaklığı korumasını sağlamıştır.

Yerkabuğunun yapısı taşlardan meydana geldiği için bu tabakaya taş küre ( litosfer)

denir. Yapısında daha çok silisyum ve alüminyum bulunduğundan yer kabuğunun üst

kısmına sial denir. Yapısında daha çok silisyum ve magnezyum bulunan alttaki

tabakaya sima denir.

Yerkabuğunu oluşturan kayaçlar; Magmatik ( Püskürük – volkanik – katılaşım ),

Tortul ( Sediment – birikim ), Metamorfik( Başkalaşım ) kayaçlar olmak üzere 3

ana sınıfta incelenirler.

Yerkabuğunda önceden oluşmuş kayaların sıcaklık ve basınç gibi etkenler altında

başka tür kayalara dönüşmesi veya erozyon ile mantoya karışması olayına “ Kayaç

Döngüsü” adı verilir. Kayaç döngüsünü devam ettiren şey ise doğal olaylardır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

2

Bu olayda mevcut kayaçlar derinlere doğru inerek eriyip magma haline gelir. Sonra

bu magma yerkabuğu içinde veya yeryüzüne çıkıp soğuyarak katılaşım kayaçlarını

oluşturur.

Çözünme ve erozyonla yeryüzündeki kayaçlar parçalanıp , taşınıp tabakalar halinde

biriktirilerek tortul kayaçları oluşturur. Tortul yada katılaşım kayaçları yüksek basınç

ve sıcaklığın etkisiyle başkalaşım kayaçlara dönüşmektedir.

Şekil 1 – Kayaç Döngüsü

Yer şekillerinin biçimlenmesinde taşların aşınmaya karşı direnci, geçirimliliği, kolay

çözülüp dağılması gibi özellikleri rol oynar. Bu özellikler sonucunda farklı kayaç

türleri üzerinde farklı yeryüzü şekilleri oluşmaktadır. Taşlar doğada mevcut olan

inorganik maddeler olarak bilinen minarelerin bir araya gelip bir matriks

oluşturmasından meydana gelirler.

Bir taş; tek bir mineralden meydana geldiği gibi birden fazla mineralden de meydana

gelebilir örneğin; Kalker: kalsit minarelinden meydana gelirken, Granit:

kuvars+feldispat+mika minarelerinin bir araya gelmesinden oluşmaktadır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

3

Kayaçları bu özellikleri bakımından inceleyen bilim dalına ise “petrografi” ya da

“litoloji” denmektedir.

Kısaca Kayaçların oluşumlarına ve bu oluşumlarına bağlı özelliklerine değinmek

istiyorum.

1. KATILAŞIM (MAGMATİK):

Yerkürenin hala sıcak ve sıvı durumda olan ve taş kütlenin altında bulunan

magmanın soğuması ve katılaşmasıyla oluşmuştur.Bu taşlar, magmanın katılaştığı

yere göre;

Yüzey taşları (lav, tüfler)

Yüzeye yakın taşlar(volkanikler): Hızlı soğuma nedeniyle camsı hamur

içinde dağınık kristal yapılıdırlar. Örnek: Kuvarslı Porfir, Diabaz, Melafir,

Perlit, Trakit, Andezit, Bazalt.

Damar taşları (porfirler): Orata soğuma nedeniyele ince kristalli veya karma

yapılıdırlar. Örnek: Granit Porfir, Synit Porfir, Garbo Porfir, Diorit Porfir.

Derinlik taşları (plütonikler) : Yavaş soğuma nedeniyle iri kristallidirler.

Örnek:Granit, Synit, Gabro, Diorit.

Lavların, camsı yapılı ya da mikrokristalli olmalarına karşılık, derinlik taşları daha iri

kristallidir.

Katılaşım taşları tabakalanma göstermezler.

- Çok silisli ve açık renkli olanlar: granit

- Orta silisli olanlar: siyenit, diyorit, andezit

- Az silisli ve koyu renkli olanlar: gabro, bazalt, diyabaz gruplarını oluşturur.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

4

2. TORTUL (SEDİMANTER):

Mekanik olarak ufalanmaya, kimyasal ayrışmaya uğramış bulunan taşlarla organik

maddelerin (fosillerin), uygun havzalarda tabakalar halinde çökmesiyle oluşur.

Çökelme tabanına “tortulaşma yatağı” denir ve tabakalar bu yatağa paralellik

gösterir. Taşın dayanımı ve özellikleri tabakalanma yönüne göre belirlenir. Tortul

taşlar başlıca üç grupta toplanır;

Fiziksel Tortul Kütleler: Dağınık veya kil, kalker ve silis ile birleşmiş halde

bulunurlar. Örnek:Kum, Çakıl,Konglomera,Gre(Kumtaşı)

Kimyasal Tortullar: Krabonat,Silis ve Sülfat ile birleşmiş halde bulunurlar.

Örnek:Traverten, Yoğun Kalker, Alçı Taşı.

Organik Tortullar: Kalker,Silis,Fosil çökeltilerinden oluşmuşlardır.

Örnek:Diatome,Rayoler,Küfeki

3. BAŞKALAŞIM (METAMORFİK):

Püskürük ve tortul kütlelerden, yer kabuğu içinde uzun sürede basınç, ısı ve çeşitli

kimyasal olaylar sonucu meydana gelmiş ve orjinlerine göre püskürük veya tortul

kütlelerin özelliklerini gösteren taşlardır. Başkalaşım yerlerine göre iki gruba ayrılır:

Mağmatojen: Başkalaşım derinlerde olmuştur. Örnek: Killi Şist, Gnays, Arduvaz.

Sedimantojen: Başkalaşım yüzeye yakın bölgelerde meydana gelmiştir.

Örnek: Mermer

Tüm bu bilgilerden faydalanarak, mermer taşının: tortul bir kayaç olan kireç taşının

başkalaşıma uğraması sonucunda meydana geldiği sonucunu çıkartabiliriz. Bu

durumda mermerin oluşumunu incelerken, öncesinde kireç taşlarının oluşumlarının

incelenmesi gerektiği görüşündeyim.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

5

BÖLÜM II : MERMER OLUŞUMUNA BAĞLI OLARAK KİREÇ

TAŞININ İNCELENMESİ

Kimyasal bileşiminde en az % 90 CaCO3 (kalsiyum karbonat) içeren kayaçlara

kalker ya da kireçtaşı adi verilmektedir. Ayrıca mineralojik bileşiminde en az % 90

kalsit minerali bulunan kayaçlara da kalker adi verilmektedir.

Kalker saf halde kalsit ve çok az miktarda aragonit kristallerinden oluşur. Kalsit ve

aragonit kalsiyum karbonatın iki ayrı kristal sekli olup, teorik olarak % 56 CaO ve %

44 CO2 içerir. Ancak doğada hiçbir zaman saf olarak bulunmaz. İkincil derecede

değişik minerallerin de yer alması nedeniyle orijinal halde sari, kahverengi ve siyah

renklerde de görülebilmektedirler.

1. KİREÇ TAŞININ ÇEŞİTLİ ÖZELLİKLERİ

1.1. FİZİKSEL ÖZELLİKLER

Özgül ağırlık, birim hacim ağırlık ve porozite gibi değerlerin T.S standartlarında

verilen sınır değerleri içinde olduğu kabul edilerek; kireçtaşlarının kullanım

alanlarının belirlenmesinde etkin olan tane boyutu, sertlik ve renk özellikleri

irdelenmiştir.

Resim 1 – Kireç Taşı Hitit

Anıtı

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

6

1.2. TANE BOYUTU-SERTLİK

Mermerlerde olduğu gibi kireçtaşlarının da tane boyutları küçüldükçe sertlik artar.

Ayrıca, dokusal olarak girintili-çıkıntılı görünümlü tanelere sahip kireçtaşları hem

kendi içinde, hem de mermerlere oranla daha serttir ( Kun, 2000 ). Kireçtaşları çoğu

kez fosil içerirler. Kayaca görünüm olarak albeni kazandıran fosillerin

karbonatlaşarak oluşturduğu taneler, karbonat çamurlarından daha iri olduğu için

kayacın

dayanımsızlığına neden olur. Yine kireçtaşlarında sıklıkla gözlenen ikincil kalsit

dolguları da sertliğin azalmasına sebebiyet verir.

Ayrıca, kalsit yanı sıra farklı minerallerin bulunması sertliği etkiler.

Şekil 2 – Kireç Taşının Fiziksel Özellikleri

1.3. RENK-GÖRÜNÜM

Kireçtaşları, sedimantasyon aşamaları sırasında yapısına giren minerallerin ve

organik maddelerin oranlarına göre renklenmeler gösterirler. Doğal taş endüstrisinde

değerlendirilen kireçtaşları genellikle bej tonlarında olmakla beraber kahverengi, gri,

siyah v.b renkli olan kireçtaşlarınım da pazar şansı oldukça yüksektir.

Kireçtaşlarında yer yer gözlenen çatlaklar ile kil ve kalsit dolguları, kullanım

sorunları yanı sıra kayacın işlenmesini ve görünümünü de olumsuz yönde etkiler.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

7

1.4. KİMYASAL ÖZELLİKLER

Kireçtaşlarında kalsit ve element oksitleri yanı sıra eser elementlerde bulunabilir ( Ti,

Ni, Cr. v.b ). Kireçtaşları, mermerler gibi karbonat kökenli oldukları için çözünme ve

asitlere karşı duyarlıdırlar.

1.5. MEKANİK ÖZELLİKLER

Kireçtaşlarının mekanik özellikleri; kayacın mineral bileşimleri yanı sıra, tane

boyutu ve dokusal özellikleri ile yakından ilişkilidir.

Kullanım Alanları:

Kireçtaşlarının, kullanım alanları belirlenirken, mekanik özellikler yanı sıra fiziksel

ve

kimyasal özellikler de dikkatle incelenmelidir. Bu grupta renk ve dokusal özellikler

önemli bir parametredir.

KİREŞ TAŞI CO3 % MİNİMUM

Çok Yüksek Kalsiyumlu CaCO3 % 97

Yüksek Kalsiyumlu CaCO3 % 95

Yüksek Karbonatlı CaCO3 + MgCO3 % 95

Kalsitik MgCO3 % 5

Magnezyumlu MgCO3 % 5 - 20

Dolomitik (Dolomit) MgCO3 % 20 - 40

Yüksek Magnezyumlu Dolomit MgCO3 % 40 - 46

Tablo 1 – Kireç Taşlarının İçeriği

Dünya’ da çok çeşitli formasyon ve tiplerde kireçtaşı mevcuttur. Bunlar orijin,

jeolojik formasyon, mineralojik yapı, kristal yapısı, kimyasal bileşim, renk ve sertlik

özelliklerine göre gruplandırılır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

8

İçindeki MgCO3 miktarının % 20-40 arasında olması durumunda ise kireçtaşı,

rhombohedral yapıdaki dolomit CaMg(CO3)2 adını alır.

Kalsiyum karbonattan oluşan kireç taşları Başkalaşımla kristalleşerek mermerleri

oluştururlar.

2. KİREÇTAŞI TÜRLERİ

Kökenlerine ve bileşimlerine göre şu türlere ayrılırlar:

2.1. KIRINTILI KİREÇTAŞLARI

Önceden var olan kireçli kayaçların parçalanmasıyla ortaya çıkan kırıntılardan

oluşur; bunlar gevşek (kireçli çamurlar, kireçli kumlar) yada kireçli bir çimentoyla

pekişmiş olabilir.(litografik kireçtaşı, kalkarenit)

2.2. ÇÖKELME KİREÇTAŞLARI

Suda çözelti durumunda bulunan kalsiyumbikarbonatın kararsızlığı sonucu şu

tepkime oluşur. (CO3)2CaH2®CO2+H2O+CO3 (çözünmez); bu tepkime ortamda

bulunan CO2’ nin oranı azaldığında gerçekleşir (sıcaklığın artması, basıncın düşmesi,

CO2 isteyen bitki örtüsü , çalkalanma); oolitli ve pisolitli kireç taşları sıcak ve

çalkantılı denizlerde çökeklir; tüfler ve travertenler kaynak çökeltilidir, çeşitli

sarkıtlar, dikitler ve taşlaşmalar karsit bölgedeki doğal oyukların iç duvarını kaplar

2.3. ORGANİK KİREÇTAŞLARI

Kimi yapıcı organizmaların etkinliğinden ve çoğu ölü organizmaların daha sonra

çimentolaşmış kireçli parçalarının birikmesinden oluşur. Entroklu kireçtaşları,

kabuklu kireçtaşları, lümesel kireçtaşları, tebeşirler...v.b.

İstanbul Çekmece Gölü’nün Kuzeyinden (Kayabaşı) çıkarılan fosilli, beyaz-sarı kireç

taşları ve İstanbul boğazının iki yakasında bulunan taş ocaklarından çıkarılan koyu

mavi, beyaz kalsit damarlı kireçtaşları(Devon), ayrıca Gaziantep, Şanlıurfa,

Mardin’de kullanılan marnlı kireçtaşları önemli yapı taşlarıdır. Bunlar kaba

yontulmuş olarak bina cephelerinde, kırma taş olarak beton ve asfalt yapımında

cilalanarak kaplamalarda kullanılır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

9

2.4. KİMYASAL KİREÇTAŞLARI

Kimyasal kireçtaşlarının üç ana tipi vardır.

- Bir evaporit Ardalaşmasına bağlı kireçtaşları (genelde Dolomitler)

- Oolitik ve pisolitik kireçtaşları

- Kalk tüfler

2.5. KLASTİK KİREÇTAŞLARI

Mekanik olarak çökelen karbonat kayaçları daha önce oluşan kireçtaşları ya da

organik kireçtaşlarının parçalarının oluşturduğu depolanmalardır. Bazı araştırıcılar

oolitik kireçtaşlarını da bu gruba almaktadırlar. Bunların sınıflandırılması sedimanter

kayaçlar için kullanılan tane boyu ölçeğine bağlıdır.

- Kalsirudit 2 mm ve yukarısı

- Kalkarenit 1/16 mm - 2 mm

- Kalsilutit 1/16 mm den küçük

2.6. MARN

Kalker ve kilin doğada % 50-70 oranında kalker ve % 30-50 oranında kil

karışımından oluşmuş kayaca marn denilmektedir. Oluşum bakımından tamamı ile

sedimanter olup, diyajenez geçirmiş genellikle düzenli tabakalı olarak bulunur. Marn

oluşumu için, daha çok tektonik ve orojenik hareketlerin durulduğu, sakin ortamlar

daha uygundur.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

10

BÖLÜM III : MERMER OLUŞUMU, ÇEŞİTLERİ VE GENEL

ÖZELLİKLERİ

Mermer esas olan kireç taşlarının çökelimi (sedimantasyonu) ve oluşumu

pirekambriyen de (700-800 milyon yıl) başlamış ve günümüze kadar devam etmiştir.

Mermer olarak tanımlanan ve bölgesel metomorfizma geçirmiş kireçtaşlarının temeli

karbonat birikimleridir.

Mermer, kalker ve dolomitik kalkerlerin ısı ve basınç altında başkalaşıma uğrayarak

kristalleşmesi sonucu oluşmuş metamorfik bir kayaçtır. Bileşiminde %75’ten fazla

kalsiyum karbonat bulunan, daha düşük oranlarda magnezyum karbonat ve silisyum

dioksit ile pigment olarak da değişik metal oksitleri bulunan, genellikle renkli,

perdahlamaya elverişli sert bir kayaçtır. Taneleri kalsit veya dolomit veya her

ikisinin karışımından meydana gelebilir. Saf oldukları zaman yarı saydam ve beyaz

renklidirler.

Bilimsel tanımı ile mermerler; kalker (CaCo3) ve dolomitik kalkerlerin Ca(MgCO3)2,

bazen dolomitlerin metamorfize olmasıyla meydana gelmiş kayaçlardır. Endüstriyel

anlamda; kesilip levha haline gelebilen, kenar ve köşe veren, patlatılınca iyi cila

kabul eden her taş mermer kapsamına girer.

Petrografik olarak,masif, kabaca tekdüze irilikte (geçirdiği başkalaşım çeşidine göre

) kalsit kristallerinin arasında kabuk bırakmaksızın yeniden oluştuğu bir mozaiktir.

Kalsit kristalleri iri ise mermer dişli ve kaba bir görüntü oluşturur ve dış etkilere

karşı direnci azdır. Tane çapları küçüldükçe kenetlenme ve mukavemet de artar. Bu

şekilde dış etkilerden etkilenmesi azdır. Mermerler homojen bir yapı göstermesi,

fazla sert olmaması, kolayca işlenmesi, bünyesinde boşluk bulunmaması ve iyi cila

kabul etmesiyle; duvar,kaplama taşı ve heykel yapımında tarih boyunca tercih edilen

kayaçlardan olmuştur.

Mermerlerde değişik renkleri veren, bünyelerine oluşum esnasında veya

oluşumundan sonra girmiş bulunan çok az (eser) miktardaki pigment bileşikleridir.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

11

Renk verici bu pigmentler değişik metal ve karbon bileşikleri olabilir. Örneğin;

karbonlu bileşikler genellikle siyah ve siyahımsı gri, mavimsi gri renkler verir.

Demirli bileşikler (+1 ve +2 değerli olarak) genellikle sarımsı, kahverengi-

kırmızımsı ve beyaz ile yeşilimsi, nikel yeşil, kobalt mavi, kuvars (silis ve

alüminyum oksit silikatla birlikte) kırmızımsı, bakır yeşilimsi, titanyum siyah, krom

yeşil renkleri verirler.

1. MERMERLERİN ÖZELLİKLERİ

İçlerinde fosil bulunan kristalize kalkerler yaş itibariyle mermerlerden çok daha

gençtirler. Bu fosiller mermerlere desen verirler. Bazı mermerlerde fosiller çok

küçük olmasına rağmen, bazılarında 8-10 cm kadar büyüklük gösterebilir.

Bazılarında ise fosillerin merkezleri boşluk gösterdiğinden mermerlerin değeri

azalmakta ve güzel görünmelerine rağmen kaliteleri düşmektedir. Fosillerin bir

kısmının kabukları silikatları içerir. Bu durum biçilme ve patlama sırasında

sakıncalıdır. Mermerlerin sertliğinin biçilme cilalama ile yakın ilgisi vardır.

Genellikle sert mermerler iyi cila kabul ederler. Bir mermerin sert olması kusur

oluşturmaz.

1.1 FİZİKSEL ÖZELLİKLER

Bu bölümde özgül ağırlık ve birim hacim ağırlık değerlerinin T.S standartlarında

uygun

olduğu kabul edilerek; mermerlerin kullanım alanlarının belirlenmesinde etkin olan

kristal boyutları, sertlik, renk, porozite gibi özellikler irdelenmiştir.

1.2. KRİSTAL BOYUTU

Mermerlerin kristal boyutu küçüldükçe ekonomik olarak değeri artar. Kristal boyutu

arttıkça orta ve iri kristalli mermerlerde çıdamalara ( kenarlarda kristal atması ve

kopması ) sık rastlanır.

Mermerler kristal boyutlarına göre sıfır, ince, orta, iri kristal olmak üzere dört grupta

toplanmıştır.

Sıfır Kristal Mermer yüzeyinde taneler ayırt edilemez. Bu tip mermerler 100

mikrondan

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

12

daha küçük tane boyutuna sahiptir (Afyon Mermerleri).

ince Kristal Kristal boyutları 100-2000 mikron arasında olan mermerlerdir (Milas

Sedef).

Orta Kristal Kristal boyutu 2-5 mm. arasında kalan mermerlerdir (Bursa/Kemalpaşa

Beyazı).

İri Kristal Kristal boyutu 5 mm. den daha büyük olan ve taneleri gözle görülebilen

mermerlerdir (Kırşehir Beyazı).

1.3. SERTLİK

Kullanım alanlarının belirlenmesinde etkin bir parametre olan sertlik, bilindiği gibi

minerallere özgü bir özelliktir. Mermerler de bir veya birkaç mineralden oluşurlar.

Bu nedenle minerallerin oranı ve sertliği kayacın sertliğini belirler. Mermerler içinde

kayacın ilksel bileşimine bağlı olarak, kalsit ve dolomitin yanı sıra kuvars-epidot-

tremolit-aktinolitfeldispat gibi mineraller bulunabilir.

Sadece kalsitten oluşan bir mermerde sertlik 3-3.5 civarında iken, dolomit oranına

bağlı olarak sertlik artabilir. Ayrıca Ege Bordo mermerlerinde olduğu gibi silikat

minerallerinin de görülmesi sertliği 4 ün üzerine çıkabilir. ( Kun, Türkmen, 1999 ).

Mermerlerde sertliğe etki eden bir başka özellik de kristal boyutlarıdır. Kristal

boyutu küçüldükçe mermerin sertliği de artar. Afyon Mermerleri ince taneli olup, iri

taneli olarak kabul edilen Kemalpaşa ( Bursa ) mermerlerinden daha serttir. Esasen

her iki cins mermer de metamorfizma geçirmiş olup tamamen kalsitten oluşmaktadır.

Kayaçlar arasında görülen bu sertlik farkı sadece kristal boyutundan

kaynaklanmaktadır. ( Kun, 2000 ).

Şekil 3 – Mermerin

Fiziksel Özellikleri

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

13

1.4. RENK-GÖRÜNÜM

Genelde açık renkli olan mermerlerde, yapılarında bulunan minerallerin ve organik

maddelerin oranlarına göre renklenmeler gözlenebilir (Uşak Yeşil, Milas Leylak,

Belevi Siyah gibi). Renk, mermerlere albeni kazandırması yanı sıra kullanım

alanlarının doğru belirlenmesi açısından da önemli bir özelliktir.

Doğal taşların rengi; taşı oluşturan minarellerden olduğu gibi (idiokromatik),bu

mineralllerin içinde veya değişik bileşenlerininarasındaki küçük boşluklarda ve

çatlak dolgularında bulunan pigmentlerden-boyar madde de

gelebilir(allokromatik).Boyar maddeler genelikle suda çözünebilen metal

oksitler,metal karbonatlar veya organik kökenli maddelerdir.

Saf kireçtaşı(kalsitik veya dolomitik)beyazdır,ancak yine de genellikle değişik

oranlarda kil,silis,demir oksit içerirler.Bunlar az miktarda da olsalar kireçtaşlarını

sarı,pembe,gri,kırmızı,kahverengi,yeşil,v.b renklere boyar.

1.5. POROZİTE

Kayacın gözenekliliğini tanımlayan porozite, ağırlıkça ve hacimce su emme

değerlerini

belirleyen önemli bir özelliktir. Örneğin iri kristalli mermerlerde porozite değerleri

yüksek olup, su emme değerleri ile de doğru orantılıdır.

1.6. KİMYASAL ÖZELLİKLER

Kimyasal bileşim, kayaçların içindeki elementlerin oksit değerlerinden toplamıdır.

Mermerler karbonat kökenli oldukları için çözünme ve asite karşı duyarlıdırlar.

Genellikle açık renkli olan mermerlerde, demir oksit ve karbonatlarının bulunması

halinde ( markazit, magnetit, pirit v.b ) oluşan kimyasal reaksiyon sonucu

paslanmalar görülebilir.

1.7. MEKANİK ÖZELLİKLER

Mermerlerde; aşınma, eğilme ve basınç dayanımı değerleri T S standartlarına uygun

olmalıdır. Bu değerler diğer tüm kayaçlarda olduğu gibi mermerlerin fiziksel ve

kimyasal özellikleri ile yakından ilgilidir.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

14

2. MERMERLERİN SINIFLANDIRILMASI

2.1. MİNERAL TANE VE BOYUTLARINA GÖRE

a. İnce taneli mermer (1 mm)

b. Orta taneli mermer (1-5 mm)

c. İri taneli mermer (5 mm )

d. Büyük taneli mermer(1-2cm)

2.2. MİNERAL BİLEŞİM VE ORANLARINA GÖRE

a. Mermer; %95 kalsit (CaCO3) içerir. Masif yapıda ve taneli dokuya sahiptir.

Kuvars ve mika gibi diğer mineralleri içerebilir.

b. Kalkşist; %60-70 kalsit içerir. Şisti yapıda ve yönlü dokuya sahiptir. Klorit,

epidot, mika ve lepidolit gibi diğer mineralleri içerebilir.

c. Spolen; %80 kalsit içerir. Şisti yapıda ve yönlü dokuya sahiptir. Flaapit,

tremotil, diopsit, plajioklas ve gröna gibi diğer mineralleri içerebilir.

d. Mermer-Skarn; %80-90 kalsit içerir. Masif yapıda ve taneli dokuya sahiptir.

Epidot, diopsit, gröna, olivin ve plajioklas gibi diğer mineralleri içerebilir.

2.3. YAPI VE DOKULARINA GÖRE

a. Masif mermer; kompakt görünümlü, ince ve iri tanelidir.

b. Laminal mermer; renkli şeritli görünümde, ince taneli şeritler farklı mineral

veya elementler içerirler.

c. Şisti mermer; yapraklı yapıda ve önemli miktarda mika içermektedir.

d. Breşik mermer; tekrar kırılmış ikincil minerallerle dolgulanmıştır.

2.4. JEOLOJİK OLARAK

a. Magmatik kayaçlar (Granit, diyabaz, siyenit vb.)

b. Metamorfik kayaçlar (Hakiki mermerler, rekristalize kireçtaşları vb.)

c. Sedimanter kayaçlar (Travertenler, oniks mermerler, çakıltaşı (=konglomera)

vb.)

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

15

2.5. GERÇEK MERMERLER

Metamorfizma sonucu kireçtaşı dolamitik kireçtaşlarının yeniden kristalleşmesiyle

oluşmuştur. Daha düşük oranlarda magnezyum karbonat ve diğer mineralleri

içerirler. Gerçek mermerin dünya üzerinde ağırlıklı olarak Alp Kuşağı’ ında bu

kuşağın çevresindeki palezoik ve mesozoik oluşumları içerisinde yer almakta kalker

ve dolomitik mermerin bulunduğu yerler jeolojik bakımdan değişiklik gösterirler.

Gerçek mermerlerde kalsit kristalleri görülebilecek büyüklüğe ulaşmıştır. Kristal

büyüklükleri metamorfizma koşullarına göre değişiklik gösterilir. Ağırlıklı olarak

renkleri beyazdır. Bunula birlikte yabancı elementlerin etkisi ile değişik

renklenmeler gösterirler. Ülkemizde Balıkesir, Marmara adası, Bursa Afyon,

scehisar, Kütahya, Uşak, Denizli, Muğla, Aydın, Gaziantep ve Hatay yöresi

mermerleri bu gruba en iyi örneklerdir.

2.6 KONTAKT BAŞKALAŞIM MERMERLERİ

Kısa aralıklarla karakter değiştirir.

2.7 DİNAMİK BAŞKALAŞIM MERMERLER

Yönlü kuvvetlerin etkisiyle kayaçlarda kırılmalar olduğu için breşleme vardır.

Yayılımları sınırlıdır.

2.8. BÖLGESEL BAŞKALAŞIM MERMERLERİ

Geniş yayılımlı, yekneksel mermerdir. Genellikle mesozoik yaşlı mermerdir ve

şistlerle beraber bulunurlar. Bunun yanı sıra; sıfır kristal, 100 mü/ince kristal, -100

mü-2 mm/iri kristal > 2 mm şeklinde sınıflandırılabilir.

Hakiki mermerlerin aranır olmasındaki en büyük faktörlerin homojen bir yapı

göstermeleri, fazla sert olmamaları ve bünyelerinde boşluk bulundurmamalarıdır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

16

2.9 MİTRİTİK MERMERLER

Çok ince taneli karbonatlardan, karbonat çamurlarından oluşmaktadır. Mitritik kireç

taşlarının kökeni, gerçek mermerler gibi denizel ortamları arasında farklılıklar vardır.

İnce taneli çoğu kireç taşları çoğunlukla koyu matriks içerirler ve bunlar genellikle

tane boyutu 4 mü den daha kalın kristalli olabilirler. Bunun yanında düz, eğri,

düzgün olmayan kristal ara yüzeylerine rastlanır. Mitritikler diyajenetik alterasyona

karşı duyarlıdır ve gelişen metamorfizma yani bazı mineralleri ile tane boyutları 5-15

mü arasında değişebilir. Karbonat çamurları denizel CaCOO3’lu organizmaların,

karbonat kalkılı alglerin yumuşakçaların ve diğer karbonatlı malzemelerin erime ve

çökelmesinden oluşan birikimler sığ lagonlarda (denizden ayrılmış göl) veya deniz

gibi çukurlarından hareket ederek denizin derinliklerinde toplanmıştır. CaCO3

çamurmarı sığ alt dalgasal hareketler ve çalkantılarla göl ve deniz gibi çukurlarında

oluşur. Ayrıca ince karbonat çökeltileri dalgalı düzlükler ve platform çevresindeki

sev ve derin tabanlarıda da oluşabilirler. Alt dalgasal bölgeleri çamur, çoğunlukla

birkaç mikron uzunluğundaki çubuğumsu ve iğnemsi aragonitlerden oluşur. Bu

çökeltilerin içerisinde biyolojik kökenlilerde rastlanmakta ve varlıkları %20 oranına

kadar çıkabilmektedir. Bunların yanı sıra depolama bölgesine erezyon ve dalgasal

hareketlerle gelen killerle ve metaloksit içerikli malzemeler yapıya girer. Yapıya

katılan, özellikle metal içerikli malzemeler ve killer malzemenin rengini belirler.

Soğuk okyanusal derin sularda, deniz sularının buharlaşması sonucu daha çok

organik olmayan çökelmeler söz konusudur. Bu nedenle organik parçaların

bulunmadığı ortamlarda oluşan Mikriktikler, atsıda bulunan aragonitler nedeniyle

beyaz görülebilir. Kalkerli yeşil alglerle parçalanarak CaCO3 çamur oluşumlarına

katılabilir. Bazı alglerin parçalanmasıyla büyük miktarda aragonit parçaları tortuya

karışır. Bu şekilde büyük Mikritik kireç taşı rezervi oluşabilir. Bu nedenle

lagonlardaki alg parçalanmaları ile dalgasal düzlüklere komşu ve derin bölgeler

mikritikler için çamur kaynağıdır. Biyoerezyon, algler gibi organizmaların karbonat

tanelerine saldırdığı yerde, iskelet parçalarının dalga ve akıntılar ile biyokimyasal

çökelmeler de mitritiklerin oluşumları da etkilidirler. Deniz bitkileri ve algler, iskelet

kökenli çamurları tutarak depolama etkilidirler. Deniz bitkileri ve algler iskelet

kökenli çamurları tutarak depolamayı ve oluşumu sağlar.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

17

Bu esnada bünyeye giren organik varlıklar fosil olarak mitritik mermerlerin

işlenmesi sırasında ortaya çıkabilir. Mermer olarak kullanılabilen biyosparitler de ve

diğer kaba kireç taşlarında mitritik matriksin yerini çimento labilir. Yapıda bu

değişim mermerin geçireceği metomorfizma ve tektonizmadan etkilenme derecesiyle

sınırlıdır. Jeolojik ve fizikomekanik özelliklerini ve bunlara bağlı olarak kullanım

yerlerinin belirlenmesinde büyük rol oynar. Kısmen kristalize olmuş, sağlamlık, renk

bakımından kullanışlı olan mikriktik mermerler dolamitik, killi, demirli, fosilli,

genellikle kratese yaşlı mikritik mermerler ülkemizde, Bilecik-Gölpazarı, Bilecik-

Sögüt, Bursa-Kemalpaşa, İzmir ve Toroslarda yer almakta ve yoğunlukla bu

bölgelerde işletilmektedir.

2.10. TRAVERTEN VE ONİKSLER

Traverten ve oniks mermerlerin de esası CaCO3 tür. Oluşumları genç tektonik evrim

ve kalsiyum karbonatlı su çıkışları ile bağlantılıdır. Bu nedenle ağırlıklı olarak genç

fay hattının bulunduğu alanlar ile karstik arazilerde granitli, killi marnlı arazilerde

genellikle görünmezler. Kalsiyum bikarbonat içeren ve hidrostatik basınç altında

bulunan sıcak ve minerallerce zengin soğuk sular bir çatlaktan veya delikten

yeryüzüne çıktıkları zaman üzerlerinde ki basınç kalkar CO2 oranı yüksektir. Su ise

çökelme sonrası yoluna devam eder. Çökelmiş bu oluşuklar sonucu traverten ve

oniks mermerleri oluşur.

Çözülmüş CaCO3 içeren sulardan yer kabuğunun boşluklarına ve yeryüzünde, suyun

sıcaklığının düşmesi ile bileşimindeki CaCO3 ‘ün kristallenmesi sonucu oluşan

karbonatlı kayaçlara genel adıyla traverten denir.

Oluşumun yavaş olarak gerçekleştiği travertenlerde zaman içerisinde ince kristalli,

masit ve bantlı kayaçlar şekillenir ki; buna oniks adı verilir.

Oniksler, genellikle travertenlerin altında veya traverten içinde damar şeklinde

bulunur ve çoğunlukla dik damarlar şeklinde gelişirler. Hakiki oniks bileşimi SiO2

dir. Onikslerde malzeme kaybı yok denecek kadar azdır. En küçük parçaları

atölyelerde süs eşyası yapımında değerlendirilebilir

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

18

Ülkeler Üretim Miktarları (ton)

Çin 11.000.000

İtalya 8.700.000

İspanya 4.500.000

Hindistan 4.500.000

Brezilya 2.000.000

Kore 2.000.000

Türkiye 2.000.000

Tablo 2 - Mermer üretiminde ilk 7 ülke

Kaynak: TMMOB Maden Mühendisleri Odası, .Mermer Rapor

Türkiye.deki Mermerler; Afyon Beyaz-Kaplan Postu- Menekşe, Akhisar Beji,

Akhisar Siyah, Bartın Bej, Bilecik Pembe-Gül Kurusu, Burdur-Kahverengi-Bej,

Denizli Pembe, Diyarbakır Bej, Ege Bordo(Muğla) , Ege Kahve(Manisa), Ege Füme-

Ege Vişne(İzmir, Efes Güneşi(Balıkesir)

Elazığ-Vişne-Petrol Yeşili-Sunta-Siyah İnci(Elazığ), Gölpazarı Bej-Harmankaya,

Hazar Pembe, Karacabey Siyahı, Karaburun Bej, Kırşehir Beyazı-Siyahı, Kastamonu

Eflani Bej

Kumru Türü(Balıkesir), Leopar-Afrodit-Salome-Süpren(Eskişehir), Manyas Beyaz

Marmara Beyaz, Milas Leylak-Sedef-Newyork-Limon-Kavaklıdere(Muğla), Muğla

Beyazı-Pembe, Osmaniye Vişne(Adana), Sazara Sedef, Saracakaya Bej, Sivas Beji,

Sivrihisar Bej,

Söğüt Bej, Teos Yeşil-Teos Ateş, Toros Siyah-Bej, Uşak Yeşil-Beyaz, Vize Pembesi

Kaynak: İzmir Ticaret Odası, .Mermercilik Sektörünün Potansiyeli., İzmir, 2002

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

19

BÖLÜM IV : MERMERLERİN TARİH SAHNESİNDE

KULLANIMLARI VE TERCİH EDİLME NEDENLERİ

1. GELİŞİM VE TARİHÇE

Mermer ve mermer olarak kullanılan kayaçların insan hayatına girmesi binlerce yıl

öncesine dayanır. Tarihin yazılı olmayan sayfalarından beri insan yaşamında önemli

yer edinen mermer ilk kez ilkel insanlar tarafından doğal yapısı değiştirilmeden

günlük eşya ya da silah olarak kullanılmıştır.

Buzullar eridiğinde insanoğlu, mağarasından çıktığında temelde taşı, duvarda kerpici,

dikme ve çatı örtüsünde ahşabı kullandı. İşte kurduğu bu barınaklar onun dünyasını

oluşturdu.

Anadolu insanının neolitik çağlarda ırmakların sürüklediği çakıllarla yaptığı

barınaklar, Bronz, Hitit ve Frig dönemlerinde yerini kireçtaşıyla inşa edilen yapılara

bıraktı. Ama andezit, bazalt, diorit ve granit de kimi bölgelerdeki yapılarda

kendilerine yer buldular bu erken dönemlerde.

Eski çağlarda taş yapı teknolojisi, taşın ocaktan çıkarılması, istenilen biçimde

yontulması, taşınması, yapı yerinde istenen yüksekliğe kaldırılması ve birbirleriyle

birleştirilmesi gibi basit işlemlerden oluşurdu.

İ.Ö 3000 yıllarda mimaride kullanılan bütün doğal taş ürünlerine mermer ismi verilir.

Artık günümüzde her ürün farklı kategoriler halinde yer almaktadır.

3 Asır öncesinde bazı topluluklar Tapınaklarında mermer kullanımı en üst düzeyde

tutmuştur. Mermeri tapınaklarında kullanmalarının sebebi doğadan gelen bir ürün

olmasıdır. Temizliği ve saflığı ifade ettiği için bütün günahlardan arınıldığına

inanılmaktadır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

20

Mermerin mimarlıkta çok kullanılan malzemelerden olmasının başka bir sebebi

doğada bulunma sayısının diğer malzemelere göre çok daha fazla olması ve taşıyıcı

gücünün çok olmasıdır. Mermerler ağır hava koşullarına çok uzun süre dayanırlar.

Mermerlerin dış görünüşü insanları geçmiş yıllardan beri cezp etmiştir. Mermerin en

çok kullanıldığı çağ İ.Ö 1400 yılları olarak bilinir. Mermeri tercih eden toplumların

başında ilk olarak Frigya’lılar gelmektedir.

Maden ailesi içindeki doğal taşlar dünyanın en önemli medeniyetlerinde

Mezopotamya, Mısır, Pers, Yunan ve Roma medeniyetlerinin de etkisiyle,tarih

öncesi devirlerden günümüze kadar, yapılarda ve anıtlarda, güzelliği ve dayanıklılığı

nedeniyle, özellikleri yaşam düzeyleri yüksek toplumlarda bolca tüketilmeleriyle,

zenginliğin ve refahın simgesi haline gelmişlerdir.

Doğal taşlar, seçimlerinde moda, mimari ve dizayn önemli rol oynamak üzere,

yaşamın vazgeçilmez bir parçası olmaya devam etmektedir. Mermerin kullanımı

tarihi bir süreç ile Mısır tapınakları, Yunan akropolleri, Roma devrine ait amfi-

tiyatrolar, orta çağın şatoları, Gotik tarzı katedraller, Rönesans’a ait eserler, Selçuklu

ve Osmanlı devrinin saray, hamam, cami ve çeşmelerinden modern çağda tren

istasyonları, havaalanları, yönetim binaları, alışveriş merkezleri ve konutlara

yaygınlaşmıştır. Mermerin merkezi Anadolu’dur. Romalılar zamanında mermercilik

en görkemli yıllarını yaşamışlardır. Osmanlı heykellerinde mermer kullanması ile bu

çağlara öncü olmuştur. Anadolu da büyük çağlarda mermer kullanımı ve ustalığı

üzerinde çok sayıda okullar açılıp bu sanat dalının gelişimi sağlanmıştır

Anadolu’daki yapılarda ancak M.Ö. 8-7. yüzyıllarda boy göstermeye başladı;

hükümranlığını ise M.Ö. 1050’den sonra ilan etti. Beyaz

mermer taşı, Bronz ve Hitit çağları yapı ve heykel

sanatının geleneksel koyu renkli taşlarını yüzyıllar içinde

adım adım gölgede bıraktı. En yoğun kullanım alanına

Hellenistik çağ ve Roma İmparatorluğu dönemlerinde

ulaştı. Tüm Batı Anadolu’da mermerden kentler kuruldu.

Resim 2 – Mermer heykel

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

21

Efes, Bergama, Milet, Perge, Side, Afrodisyas gibi antik kentlerde en önemli yapılar

hiç kuşkusuz tanrılara adanan tapınaklardı. Tapınakların ardından gelen saray,

tiyatro, agora, stoa, odeon, devlet misafirhanesi, şehir meclisi, gymnasium, hamam,

stadyum gibi yapılar, Anadolu’da antik çağ uygarlıklarının mühürleri oldu. Bu

yapıların pek çoğu tepeleri gösterişli başlıklarla taçlanmış sütunlar, tanrı-tanrıça ve

imparator heykelleri ile bol dökümlü giysiler içinde zarif kadınlar, çevik atletler,

heykeller, yüksek kabartmalı frizlerle süslenirdi. Sert olmakla birlikte kolay işlenen,

perdahlandıkça parlayan, göz alıcı beyaz rengiyle derin hatları ortaya çıkaran, ışık ve

gölge değerlerini güçlendiren, üç

boyutluluğu yansıtan, büyük blok

halde işlenmeye yatkınlığıyla

bakımı kolay olan mermerin

sanat eserlerinde ve mimaride

yoğun biçimde kullanılması, çok

önemli gelişmelere yol açtı.

Resim 3 – Mermerden Kentler

Dünyanın yedi harikası içinde yer alan Efes Artemis Tapınağı (M.Ö. 4. yüzyıl),

yeryüzünde mermerden inşa edilmiş ilk anıtsal örneği oluşturur. Yine yedi harikadan

biri olan Karya Satrabı Mausoleus için Halikarnas’ta Greko-Pers üslubunda inşa

edilen anıt mezar (M.Ö. 4. yüzyıl), Bergama’daki Zeus ve

Athena sunakları (M. Ö. 2. yüzyıl), Didim’deki Apollon

Tapınağı ve dev Klaros heykelleri mermerin kendisinde,

mimarlık ve heykeltıraşlığı mükemmel biçimde

birleştirdiği muhteşem örneklerdir. Arkaik, Klasik ve

Hellenistik çağlar boyunca giderek gelişen kent mimarlığı

ve heykeltraşlığı birbirini bütünleyerek Anadolu’da doruk

noktasına M.Ö. 2. yüzyılda ulaştı. Resim 4 - Bergama

Roma egemenliği döneminde de Anadolu’daki zengin mermer yataklarının varlığı iyi

değerlendirildi; Hellenistik çağdan kalan parlak miras korundu, dahası geliştirildi.

Anadolu mermer ustaları için portre heykeltıraşlığı, lahit ve gömü taşları yapımı gibi

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

22

yeni ve verimli iş alanları açıldı. Hatta Romalılar, Efes, Milet, Perge, Side, Bergama

gibi Anadolu kentlerini yeniden canlandıracak mimari faaliyetleri aralıksız

sürdürdüler; baştan sona Anadolu mermerleri kullanılan sütunlu caddeler, kolonlar,

anıtsal çeşmeler, heykeller, kitaplıklar, hamamlar yaptırdılar. Bütün bu inşaat

faaliyetleri nedeniyle artan mermer gereksinimini karşılamak için yeni mermer

ocakları açıldı; var olanlar genişletildi. Bu dönemde olağanüstü miktarlarda mermer

gün ışığına kavuştu.

Romalılar, daha önceleri Batı Anadolu’da yoğunlaşan kentleşmeyi Orta ve Doğu

Anadolu’ya yayarak Amasya’da (Amaseia), Tokat’ta (Comana), Zile’de (Zela),

Sivas’ta (Nicopolis), Ankara’da (Ancyra) da mermer kentler yarattılar. Her ne kadar

bugün bununla ilgili yeterli

arkeolojik çalışma yapılmamış olsa

da, dönemin ulaşım koşulları

düşünüldüğünde bütün bu

mermerden inşa edilen tarihi Roma

kentlerinin yakınlarında mermer

veya taş ocaklarının olması

gerektiği kuşku götürmez.

Resim 5 – Mermer Heykel (Roma Dönemi)

Mavimsi beyaz renkteki Marmara mermerlerinin çıkarıldığı ocaklar Romalılar

tarafından genişletilerek büyük işletmeler haline getirildi. Büyük blokları taşıyabilen

Roma gemileriyle Akdeniz ve Karadeniz’e de mermerler gönderildi. Üstelik buradan

ihraç edilen mermerler sadece bloklar halinde ihraç edilmiyordu; önceleri yarı

işlenmiş yani süslemeleri gittiği yerde yapılacak şekilde bir sütun, lahit ya da benzeri

ürünler olarak, geç antik çağda ise tam işlenmiş biçimde satılıyordu. İstanbul’da

Bizans ve Osmanlı dönemlerinde kullanılan beyaz mermerlerin çoğu da Marmara

Adası’ndan gidenlerdi.

Antikçağa ait diğer önemli ocaklar, Afyon ilinin yakınlarında bulunan İscehisar

(Dokimeion) ve Suhut’ta (Synnada) bulunmaktaydı. Bu ocaklardan çıkarılan

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

23

çatlaksız büyük bloklar halindeki mermerler, yan yollardan ve su yollarından Efes

Limanı’na getirilerek uzaklara gönderiliyordu.

Efes’te M.S. 2. yüzyıla ait bir "katrakt", Marmara Adası’nda ise telle kesilmiş bir

lahit bulunması, mermer teknolojisinin o dönemde ulaştığı önemli noktayı

göstermesi açısından çok önemli.

Dönemin en önemli mermer ocaklarından biri de bugün Aydın’ın Karacasu ilçesine

bağlı Geyre Köyü yakınlarında yer alan Baba Dağ. Dağın hemen eteğindeki düzlükte

bulunan antik Afrodisyas kentinde üretilen ve Afrodisyas stili olarak tanınan mermer

yapı elemanları, heykel ve portreler, lahitler, kabartma ve süslemeler Roma

İmparatorluğu’nun birçok yerine gönderiliyordu. Afrodisyas kenti, Baba Dağı’nın

derinleştikçe beyazlaşan, mavi-gri büyük "Karya mermer" bloklarıyla inşa edilmiş

bir kentti.

Yüzyıllara damgasını vuran mermer, Anadolu’daki ihtişamını Roma

İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması ve Doğu Roma’nın hızla Hıristiyanlaşmasının

ardından kaybetti. Önce beyaz mermerin ilk girdiği tanrı tapınakları ortadan kalktı;

Batı Anadolu’daki site devletleri Doğu Roma’nın liman kentlerine dönüşürken

meclis binalarını, agoralarını, tiyatro, odeon, kehanet yapılarını da terkettiler.

Ancak elbette Bizanslılar, Roma geleneğinin taşıyıcısı oldukları ölçüde mermeri,

kendi imparator, imparatoriçe ve soylu kişilerinin heykel ve portrelerinde,

meydanlara diktikleri kabartma ve anıtlarda kullanmayı sürdürdüler. İstanbul

Sultanahmet Meydanı’ndaki Mısır Dikilitaş yazıtının kabartmalı Roma kaidesi bunun

bir örneğini oluşturur.

Bu dönemde kilise ve manastır mimarisinde uygulanan bazikal sistemle birlikte çok

sayıda yüksek sütun ve sütun başlıklarının kullanılması, mermere duyulan talebi

M.S. 5. ve 6. yüzyıllarda büyük ölçüde artırdı. Marmara Adası mermerleriyle yapılan

korint, kompozit ve stilize bitkisel motiflerle dantel gibi işlenmiş sütun başlıkları,

İmparatorluğun her yerine gönderildi. Sütun başlıklarının örnekleri Ayasofya ve Aya

İrini’de de yer aldı. Özellikle Bizans mermer işçiliğinin en güzel örnekleri, İstanbul

Ayasofya Müzesi’nde bugün de görülebiliyor.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

24

Dünyanın ayakta kalabilen en görkemli antik tapınağı olan Ayasofya’nın

özellikle iç mekan

duvarlarını kaplayan ve

ünlü ocaklardan

getirilen çeşitli cins ve

renkteki mermer

plakalarla çeşitli

boyutlardaki 107 sütun

burayı adeta mermer

çeşitleri sunan büyük bir

galeriye dönüştürmüş

durumda.

Resim 6 – Ayasofya Gri Çizgili Mermer

Yapının taban ve köşelerinde yer alan dört köşe sütunlar ile üzerlerinde İmparator

Justinian ile karısı Theodora’nın monogramları işlenmiş tüm sütun başlıkları ve

sütun kaideleri Marmara Adası’ndan gelen mermerlerle yapılmış. Orta sahın

yanlarındaki yeşil somaki mermer sütunlar, Efes Artemis Tapınağı’ndan, yarım

kubbeyi taşıyan ve daha küçük olan 8 kırmızı porfir sütun ise eski bir Mısır

tapınağından getirilmiş. İç mekân duvarlarını kaplayan kanglomera cinsi

mermerlerden yeşil olan şeritler Tesalya’dan, kırmızı porfirler Mısır’dan, altın sarısı

olanlar Libya’dan, fildişi renkli mermerleri ise Kapadokya’dan. Yeşil damarlı

Karystos ile pembe damarlı Frigya mermerleri de simetrik panolarda yerlerini

koruyorlar.

Yine dönemin en önemli simgelerinden biri olan Yerebatan Sarnıcı (Bizans Bazilika

Sarnıcı) 336 mermer sütundan oluşuyor. Bu arada o döneme ait pek çok mermer anıt

ise günümüze kalmamış durumda.

Selçuklu ve Osmanlı İmparatorlukları döneminde de mermer cami, han, saray

ve hamam gibi yapılarda kullanılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu zamanında özellikle

Marmara Adası, Gebze, İzmit, İzmir ve Bilecik yöresindeki mermer ocaklarından

önemli miktarlarda mermer getirilerek İstanbul çevresindeki eserlerde kullanılmıştır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

25

Osmanlı İmparatorluğu, Selçuklu yapı gelenekleriyle Bizans ve Avrupa mimarlık

sanatını İslami etkilerle bütünleştiren yeni ve özgün bir mimari

yapı oturttu. En başarılı örnekleri 16. yüzyıldan 18. yüzyıla

kadar sergilenen Osmanlı mimarisinin erken döneminde

özellikle Bursa, Amasya, Manisa ve Edirne’deki yapılarda

mermer yoğun biçimde kullanıldı. Osmaneli, Bilecik ve

Bozüyük’ten büyük zorluklarla getirtilen mermerlerle yapılan

Bursa’daki Yeşil Camii, Yıldırım Camii, İznik Yeşil Camii ve

devşirme antik mermer bloklarla inşa edilen Amasya Yörgüç

Camii dönemin ilginç örneklerini oluşturur. İmparatorluğun

yükselme döneminde başta İstanbul olmak üzere tüm Anadolu

kentleri, mermerin kullanıldığı camii, medrese, külliye, han,

türbe, hamam, çeşme ve konaklarla donandı. Resim 7 – Mermer Çeşme

Bu dönemde ayrıca özellikle Süleymaniye, Sultanahmet, Selimiye, II. Beyazıd

Külliyeleri gibi büyük camilerin yapımında kullanılan büyük miktarlardaki mermerin

sağlanması için yeni ocaklar açıldı. Üstelik Osmanlı döneminde yalnız Marmara

Adası’nın beyaz mermerlerinden yararlanılmadı; farklı renk ve dokuda somaki

mermer, porfir, granit ve benzeri değerli taşlar ve mermerler de devreye girdi. Bunlar

yapı taşı, kaplama taşı ve taşıyıcı elemanlar olarak değerlendirildiler ya da

süslemelerde kullanıldılar. Süsleme olarak kullanılan mermer, özellikle Beyazıd

(1501), Şehzade (1548), Süleymaniye (1550-57) ve Selimiye (1568-75) camilerinin

şadırvan avlularında farklı biçimlenmeleriyle dikkat çekti. Avlulara zemin döşemesi

olarak kaplanan beyaz mermer levhalar arasına, dikdörtgen ve büyük sütunlardan

kesilmiş disk biçiminde, vişneçürüğü, pembe ve yeşil somaki levhalar, geometrik bir

düzenle yerleştirilmiş, böylece zemin döşemesine renklerden oluşan bir hareketlilik

kazandırılmıştır.

Osmanlı yapı ustaları, Anadolu’dan bolca temin edebildikleri mermeri mimari

yapılarının hemen her yerinde, kubbelerde, revaklarda, sütunlarda ve sütun

başlıklarında, duvar kaplamalarında, taç kapılarda, mihraplarda, avlu ve iç mekân

kaplamalarında, basamak ve korkuluklarda, çeşme, havuz ve sebillerde, kitabelerde

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

26

yoğun biçimde kullandılar.

Mermerin kullanıldığı yapı

elemanlarına ait örneklerin hemen

hepsi özellikle Topkapı Sarayı’nda

görülebilir.

Resim 8 - Porfir Çemberlitaş

Osmanlı dönemi mermer sanatının özgün ve karakteristik olarak uygulandığı asıl

yerler ise hamamlar ve çeşmelerdir. Bu çerçevede İstanbul Cağaloğlu Hamamı, III.

Ahmet, Azapkapı, Göksu, Emirgân ve Tophane çeşmeleri en önemli örnekleri

oluşturur.

Elbette Osmanlı döneminde mermerin en yoğun biçimde kullanım alanı bulduğu

yerlerden biri de geleneksel olarak süslenen mezarlardır. Lahit, sanduka ve şahideli

olmak üzere yapılan bu mezarların en önemli örnekleri İstanbul’da Eyüpsultan,

Karacaahmet mezarlıkları ile II. Mahmut’a ait türbedir. Ancak mermerden

mezartaşlarının pek çok ilginç örneğine Anadolu’nun her yerinde rastlanır.

Mermerin genel

olarak taşıyıcı

eleman olarak

kullanılması 1780-

1800 yıllarından

sonra olmuştur.

Resim 9 – 19. Yy’da Mermer Yapıları

19. yüzyıla gelindiğinde Batılılaşmanın etkisiyle yapılan göz kamaştırıcı saraylar,

kasırlar, kamu binaları, camiler ve saat kulelerinde beyaz mermer yoğun biçimde

kullanıldı. Klasik Osmanlı veya korint tarzında başlıklarıyla yükselen dev sütunlar,

bitkisel veya geometrik süslemeli frizleri, devasa taç kapıları, barok tarzında beyaz

cepheleriyle yapılar özellikle İstanbul’un dört köşesini süslediler. Çırağan Sarayı,

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

27

Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Yıldız Sarayı, Ihlamur Kasrı, Küçüksu Kasrı,

Göksu Kasrı, Eminönü, Karaköy, Bankalar Caddesi, Beyoğlu ve Şişli; İzmir’de

Kordon ve Alsancak’taki binalar bu dönemi en iyi şekilde simgeler.

19. yüzyıldan 20. yüzyıla, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne

geçerken mermer, Art-Nouveau, Osmanlı Neo-Klasizmi veya eklektik tarzındaki

konak, çok katlı apartmanlar ve iş merkezlerindeki başlıklı sütunlarda, basamaklarda,

kapı ve pencere alınları ile cephelerde heykeller, figüratif geometrik ve bitkisel

motiflerde kendini gösterir. Türkiye Cumhuriyeti döneminin büyük mimari

yapılarında da mermer önemli bir yer tutar.

Cumhuriyetle birlikte ekonomik sıkıntıların da etkisiyle mermer üretimi belirli

bölgelerde devam etmiştir. Mermer

daha çok Ziraat Bankası

şubelerinde, demiryolu veya okul

inşaatı gibi kamu yapılarında

kullanılmıştır. 1940 lı yıllarda

Anıtkabir inşaatı nedeniyle Afyon

ve Denizli’de ocaklar çalıştırılmış,

Avrupa’dan getirilen modern

makinelerle bu mermerler

işlenmiştir.

Resim 10 – Mermerden Cumhuriyet Yapısı : Anıtkabir

Bu dönemde önemli yapıların dışında mezar taşı, kurna ve tuvalet taşı yapımı için

sınırlı miktarlarda mermer üretilmiştir.

1970’li yıllara kadar çok yavaş bir tempoda ilerleyen sektör, 1970-1980 döneminde

inşaat sektörünün canlanması, 80’lerden sonra dışa açılma, iç talebin artması ve

yatırım

teşviklerinin uygulamaya konulmasıyla birlikte hızlı bir ivmeyle tırmanışa geçmiştir.

1985 yılında 3123 Maden Kanunu kapsamına alınan mermere yatırım miktarı

da her geçen yıl artmaya başlamıştır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

28

Diğer Kullanım Nedenleri;

İyi cila alma, renk çekiciliği ve sağlamlığı nedeni ile granit, aynı zamanda figür

işlemeciliğinde de kullanılmaktadır. Mermer taşlarının kimyasal bileşimi kalsiyum

karbonat olduğu için kimya, yem ve gübre alanlarında, karayolu, beton asfalt ve son

kat dolgu malzemesi olarak da kullanılır. Parça kırıntılarından paledyen, mozaik ve

suni mermer yapılmaktadır. ABD siyah mermeri, Avrupa ülkeleri serpantin ve

diyabazı mezar taşlarında ve abidelerinde kullanmaktadırlar.

Mermer yerine kullanılabilecek niteliklerde bir ürün bugüne kadar yapılmamıştır.

Ancak, seramik ve yer karoları mermer yerine kullanılsa da mermer kadar avantajlı

değildir. Ayrıca seramik ürünlerinin üretimi pahalı olup, mermerin yerini alması

zordur. Doğal malzeme olarak mermer, canlı sağlığına zararlı ışınları absorbe ettiği

halde, diğer malzemelerin (beton vs.) ışınları yansıtarak iletme özelliklerinin

bulunduğu bilimsel araştırmalar sonucu ortaya çıkmış bir gerçektir. Granit ve

mermer, yapıları dış etkenlerden koruması, yapı içi iklimi muhafaza etmesi,

periyodik bakımlara ihtiyaç göstermemesi, ışığı yansıtması ve parlaklığı uzun süre

koruyarak ilk günkü görüntüsünü yıllarca kaybetmemesi gibi fiziksel özelliklerin

yanı sıra zengin renk ve doku seçenekleriyle, modern mimaride tercih edilen bir yapı

malzemesidir. Kolay temizlenebilir oluşuyla da iç ve dış mekanlarda kullanılabilecek

en işlevsel ve hijyenik malzemedir.

Yüksek Aşınma Dayanımına Sahiptir: Mohs cetvelindeki değerlere göre sertliği ile

elmasın sertlik derecesine yaklaşan kuvars sayesinde Granit metal veya benzeri

malzemelerle çizilmez, yoğun sirkülasyon olan alanlarda bile yüksek aşınma

dayanımı gösterir.

Kırılmaz, Eğilme ve Darbe Dayanımı Yüksektir: Granit ve mermer, yapısı gereği sert

oluğu kadarda esnektir bu özelliği sayesinde yüksek darbe ve eğilme dayanımı

kazandırır. Sıvı Emmez: Su emme katsayısı %0.05 - %0.20 gibi son derece değişen

oranlardadır.

Bünyesine sıvı kabul etmeyen Granit ve mermer, bu özelliği sayesinde leke tutmaz.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

29

2. KULLANIM ALANLARI

Mermerin, fiziksel-kimyasal ve mekanik özellikleri yanı sıra atmosferik koşullar ve

ayak sirkülasyonu dikkate alındığında kullanım alanları aşağıdaki tabloda

verilmiştir.

2.1 İÇ MEKAN

Sıfır ve ince kristalli mermerler; iç mekanlarda yatay ve düşey kaplama olarak

kullanılabilir.

Mermerlerde kristal boyutu arttıkça çıtlamalar-kınlmalar yanı sıra çözünme ve

asitlere karşı daha duyarlılık artarken, sertlik ve basınç direnci değerleri düşer. Bu

nedenle, orta ve iri kristalli mermerler daha çok düşey kaplamalarda kullanılmalıdır.

Ancak özellikle iri kristalli mermerlerin su emme değerleri yüksek olacağından ıslak

mekanlarda kaplama malzemesi olarak kullanılmamalıdır, istek halinde mutlaka

yalıtım yapılmalıdır.

2. 2 DIŞ MEKAN

Mermerlerin dış mekanlarda kullanımlarını sınırlayan en önemli parametreler, kristal

boyutları ile kimyasal bileşimleridir. Kristal boyutlarının artması ile porozite ve su

emme değerleri artarken, asite karşı duyarlılık ve don sonrası dayanım azalmaktadır.

Bu nedenle orta ve iri kristalli mermerlerin dış mekanlarda kullanılması önerilmez.

Sıfır ve ince kristalli mermerlerde ise renk ve kimyasal bileşim, kullanımı kısıtlayan

en önemli etkenlerdir. Kristal boyutu ne oluşa olsun renkli mermerler ( Belevi Siyah,

Afyon Kaplanpostu v.b ), zaman içinde parlaklığını kaybederek doğadaki rengine

döneceğinden dış mekanlarda kullanılmamalıdır. Ayrıca mermerlerin içinde demir

oksit ve karbonatları bulunması halinde paslanma da kaçınılmazdır. Binlerce yıldır

ayakta duran antik kentlerdeki mermerlerin renginin beyaz yada açık renk olması

tesadüf değildir.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

30

Tablo 3 – Mermerlerin Türlerine Göre Kullanım Mekanları

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

31

BÖLÜM V : TAŞLARIN TAHRİP NEDENLERİ

1. MERMERİN AYRIŞMALARI VE BOZULMA SEBEPLERİNE GENEL BAKIŞ

Mermer strüktürel yapı itibariyle kalsiyum karbonat kökenli bir kayaçtır. Kimyasal

bileşimi itibariyle %90′dan fazlası CaCO3 dan oluşmuş olup, az miktarda MgCO3

içermektedir. Kuvars, demir, manganez, kil ve organik maddeler, bünyede

safsızlıkları oluştururlar ve bünyesindeki MgCO3 bileşimi artarsa, bünyesel yapısı

değişim arz eder ve dolomitik yapı oluşturur. Bileşimine giren yabancı maddelere

göre çeşitli renklerde bulunabilmektedirler ve yapısal dayanımına etken parametre

rolü oynarlar. Mermerdeki sarı ve kırmızı renk, demiroksit; siyah ve mor renk,

manganoksit; gri ve siyah tonlar ise organik maddelerden oluşur. Oluşum şartlarına

göre, bünyelerinde organizma ve fosil türlerini içerebilirler. Bünyelerinde

bulundurduğu bu tarz organizma ve fosil içerikleri, mermerin uzun dönem kullanım

ömrüne dayanım açısından, bozunma ve ayrışma olgusu açısından önemli bileşenleri

oluşturmaktadır. Bu içeriklerin oranı arttıkça, mermerin dayanımı kullanıldığı

ortamın fızikokimyasal şartlara bağımlı olarak azalmaktadır.

Kimyasal bileşim özelliklerinin yanı sıra, mermerler strüktür yapıda fiziksel olarak

gözenekli bir yapıya sahip olabilmektedirler. Mermerde gözenekliliğin artması,

mermerin sanat eserlerinde uzun zaman sürecinde kullanımı için arzu edilen bir

özellik değildir. Ayrıca, strüktür yapısının ince ve/veya iri kristalli mineral

bileşiklerinden oluşması da sanat eserlerinde kullanıma direkt etkili olan bir faktör

olarak tanımlanabilmektedir. Genelde ince kristal yapısına sahip mermerlerde,

gözenekliliğin düşük olmasına bağımlı olarak, dayanım olgusunun daha iyi olduğu,

sanat eserleri için arzu edilen bir kıstası oluşturmaktadır. Ancak, yukarıda ifade

edilen tüm bu özellikleri kapsayan mermerlerin, sanat eserlerinde farklı amaçlarla

kullanımında, oluşturulan sanat eserinin dış ortam ve/veya iç ortamda (kapalı

mekanlarda) çevre etkileşimleri ile bozunmaya uğrayıp aşınması gibi olgularla

sıklıkla karşılaşılmaktadır. Bu olgulara genelde, mermerden yapılmış kaplama ve

yapı elemanları, döşeme elemanları, sütun, büst, dikili taş, tezyinatın taç kapı taşı ve

kitabelerin kazındığı mermer taşı gibi uygulamalarda rastlanılmaktadır. Özellikle,

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

32

plastik sanatlar alanında kullanılmış ve tarihi değer taşıyan bu yapıtlarda,

malzemenin günümüze kadar bozunmaya uğramadan korunarak gelebilmiş olması,

hem tarihi geçmişteki kültür anlayışı, hem de yapıtın üzerinde taşıdığı birtakım tarihi

belgelerden yararlanarak, geçmiş dönemler ile ilgili yazılı bilgi toplanmasına büyük

ışık tutmaktadır. Ancak, ne var ki günümüzde tarihi eser olarak kullanılmış birçok

doğal taşlarda zamana bağımlı olarak eskime ve dökülmeler olduğu gözlenmekte ve

bu eserler üzerinde mevcut olarak bulunan tarihi vesikalar yok olmaktadır. Bu olgu

teknik olarak incelendiğinde, kullanılan malzemenin strüktür yapısı ve içinde

bulunduğu atmosferik ortam koşullarında fizikokimyasal etkilerle zamana bağımlı

yüzeysel aşınma ve eskimeler sonucu oluştuğu belirlenmektedir.

Bu makalede, farklı amaçlarla mermerin yapıt olarak kullanılmış eserlerde

fizikokimyasal etkiler sonucu oluşan yüzeysel aşınma dinamiği ve malzeme

yapısında görülen eskime bozunma karakteristiği irdelenmiş olup, Isparta ve

yöresinde bulunan farklı dönemlere ait eserlerin deneysel ve gözlemsel inceleme

bulguları sunulmaktadır.

Geçmişten günümüze kadar varlığını ve sanatsal özelliklerini koruyarak, gelebilmiş

olan mermer yapıtlı tarihi eserler, kullanım yerlerinde, fiziksel, mekanik, kimyasal ve

çeşitli çevresel etkileşimlere maruz kalmışlardır. Kullanım yeri itibariyle, bu

malzemelerin fızikokimyasal yapısında birtakım bozunmalar oluşmuş ve bu

bozunmaları doğrudan etkileyen faktörlerin başında; mekanik deformasyonlar,

aşınma, ısısal etkiler, su ve nem etkileri, güneş ve atmosferik etkiler, sıcak soğuk

ortam şartları gibi durumlar sayılabilmektedir. Bu etkiler sonucu, mermerin

strüktürel yapısında ve yüzeyinde, gerek mekanik karakteristiğinin zayıflaması ve

gerekse fızikokimyasal karakteristiğinde önemli boyutlarda değişimler

gözlenebilmektedir. Bu olgular, tarihi eserlerde kullanılmış ve/veya kullanılacak

doğal kayaçlarda, arzu edilmeyen oluşumlardır. Genelde bu olgu, uzun bir süre

alabilmekte ve gözle görünür bir değişim bazen birkaç sene sürebilmektedir. Ancak,

üzerinde önemle durulması gereken, malzemenin içinde bulunduğu çevresel şartlar

ve farklı atmosferik ortamların oluşması sonucunda ortaya çıkacak malzemedeki

aşınma ve bozunma miktarı, malzemenin kullanım ömrünün tanımlanması ve

malzeme yüzeyinde bulunan tarihi belge niteliği taşıyan kazıntılarm veya işlemlerin

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

33

ne ölçülerde zarar görebileceği gibi hususlar dikkatle incelenerek, irdelenmelidir.

Günümüzde, ne yazık ki bu tarz inceleme faaliyetleri ve bulgusal yaklaşımlar henüz

arzu edilen sevilere ulaşamamıştır. Bu konudaki bilgi ve teknoloji eksikliği, konu

üzerinde yapılacak yoğun deneysel araştırma ve incelemelerle giderilebilecektir.

Deneysel bulguların irdelenmesi ile, yeni, pratik ve uygulanabilir özelliklerde

birtakım modellemeler tanımlanmalıdır. Mermer yapıtlı sanat eserleri, çoğunlukla

farklı açık hava etkilerine maruz kalmaktadırlar.

Kimyasal bileşim itibariyle CaO, MgO, SiO2, A12O3, Fe2O3, Na2O, TiO2, P2O5 gibi

bileşenleri içerebilen mermer türleri, değişen atmosfer şartlarında oluşabilen asidik

ve/veya bazik ortamlarda kalabilmektedirler. Asitlerin doğrudan doğruya malzeme

üzerine etkisi genellikle yüzeysel eritmeye yönelik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Genelde bilinen, plastik malzemelerden PVC, melamin, üre, teflon ve epoksi

dışındaki tüm malzemeler üzerinde, asitlerin etkileri vardır. Cam ve porselende

yalnızca HF asidinin etkisi söz konusudur.

Metallerden ise %58 Ni, %17 Mo, %14 Cr, %5 W ve %6 Fe olan Hastellov-C

alaşımı ve platin hariç diğerleri üzerinde de asitlerin önemli etkileri vardır.

(Kocataşkın, 1976).

Şehir atmosferi üzerinde evlerin ve fabrikaların bacalarından, otomobillerin

ekzoslarından çok miktarda C02 ve SOX gazı karışmaktadır. Bu gazların yağmurlu ve

sisli havalarda H2CO3 ve H2SO4 şeklinde asit haline geçerek bilhassa binaların dış

kaplamalarında kullanılan malzeme üzerine zararlı şekilde etkiler. Bu etkileşime

genelde asit yağmuru etkisi adı verilmektedir. Bu tür asitlerin kalsiyum karbonat

esaslı malzemeler üzerinde parçalayıcı etkisi vardır. Bu ve benzeri ortamlarda,

mermerler fiziksel olarak yüzey konumlarından değişime uğrayabilmekte ve yapısal

olarak da bünye bileşenlerinde bozunma görülebilmektedir. Bunun tabii bir sonucu

olarak da mermerde renk ve desen bozulması, dayanımının düşmesi ve yüzey aşınma

karakteristiğinin zayıflaması gibi olgular meydana gelebilmektedir. Bu etkileşim

dinamik olarak incelendiğinde; CO2, asidik bir oksittir. Yağmur suyundaki asitliğin

büyük bir kısmı karbonik asidin birinci iyonlaşmasından ileri gelmektedir.

Atmosferde doğal kısmi basıncı 0.00035 atm. olan CO2 ile dengede olan yağmur

suyunun pH değeri 5.6 dolayındadır. Diğer taraftan, N2O2 gök gürültüsü ile meydana

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

34

gelen yağışlarda, havanın N2 ve O2 bileşenlerinin birleşmesiyle oluşur. Oluşan NO

daha sonra yükseltgenerek NO2 verir. Bu da H2O ile tepkime vererek nitrik asit

meydana getirir. Bu reaksiyon :

3NO2 + H2O > 2HNO3 + NO dengesi ile sağlanmaktadır.

Bu şekilde doğal olarak meydana gelen nitrik asit de yağmur suyunun asitliğine

katkıda bulunmaktadır. Hava kirliliğinin çok olduğu bölgelerde, HNO3 ün asit

yağmuruna katkısı 1/4 oranında olabilmektedir. Hava kirliliğine etki eden diğer bir

faktörde, kükürt yüzdesi yüksek kömürlerin, yakıt olarak kullanılmasıdır. Bu gibi

bölgelerde de atmosfere salınan SO2 çeşitli kimyasal etkileşimler sonucu SO3 bileşiği

haline dönüşür. SO3 ise sülfürik asidin anhidrit durumundadır. Sülfürik asidin, asit

yağmuruna katkısı 1/2 olarak kabul edilmektedir.

Bu asit oluşumlarının, mermer yapıtlar üzerindeki etkilerini şu reaksiyon tepkimeleri

ile göstermek mümkündür:

H2CO3 + CaCO3 > Ca(HCO3)2

H2SO4 + CaCO3 + H2O > CaSO4 2H2O + CO2

Karbonik asit reaksiyonunu gösteren birinci denklem, suda çözünmez bir malzeme

olan kalsiyum karbonatın, suda çözünür bir malzeme olan kalsiyum bikarbonat

haline geçtiğini göstermektedir. Bu şekilde suda çözünür hale geçen dış yüzler, sular

tarafından çözülerek götürülünce, malzeme eskimeye başlar. Sülfürik asit reaksiyonu

ise, kalsiyum karbonatın alçıtaşı şekline geçtiğini ve iki mol su alarak kristalleştiğini

göstermektedir. Bu olayda meydana gelen, hacim genişlemesi yüzeyde malzemeyi

parçalar ve eskimesine yol açmaktadır.

Asit yağmurunun bazı etkileri şehirlerde, özellikle heykeller, anıtlar ve mermerden

yapılmış eserlerin dış yüzeylerinde açıkça görülebilmektedir. Örneğin, Hindistan’da

bulunan Taç Mahal, çevredeki çevre kirletici fabrikalardan dolayı meydana gelen asit

yağmuru ile tahrip olma noktasına gelmiştir. Bu, 350 yıllık sanat eseri yok olma

tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Bu ve benzeri örnekleri çoğaltmak

mümkündür. Günümüzde antik kentlerin, tarihi eserlerin yoğun olarak bulunduğu

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

35

bölgelerin yakınlarında böylesi geniş yayılımlı yerleşim bölgeleri ve organize sanayi

bölgelerinin bulunduğu yerlerdeki sanat eserlerinde bu tarz oluşumlardan kaçınmak

mümkün değildir. Bu bakımdan, sanat eserlerinin korunabilmesi bu hususlara dikkat

çekmekte fayda vardır. Ayrıca, karşılaşılan asit veya bazların bağıl kuvvetlerinin ne

ölçülerde değişebileceğinin araştırılması gerekli olmaktadır.

2. AYRIŞMA (WEATHERİNG)

Yüzeyde veya yüzey yakınında atmosferik etmenlerin neden olduğu tüm yıkıcı

işlemlerdir. Etkiler, biri cisimlerin deviniminden ileri gelen parçalanma (mechanical

disintegration), diğeri de çözünmeyi (solution) de içine alan kimyasal bozulma olarak

ikiye ayrılır. Sondaj karotları veya doğal kayaç yüzeylerinde yapılan tahmini

atmosferik ayrışma değerleri yüzde olarak da verilebilir.

Ayrışma sonucunda kayacı oluşturan mineraller değişime uğrayarak yeni mineraller

oluşur, kayacın yapısal özellikleri değişir ve porozitesi ile boşluk oranı artan kayacın

birim hacim ağırlığı ile dayanımı azalır.

Yapılarda kullanılan taşlar, atmosfer olayları, su, güneş ve biyolojik etkilerden zarar

görürler. Bu etkenler tek başlarına olmayıp, bazen ikisi, bazen hepsi birden etkili

olur. Atmosfer kirliliğinin arttığı bölgelerde çağlar boyu korunmuş yapılarda taşların

hızla bozulmakta olduğu gözlenmektedir. Taşlar başlıca mekanik olarak parçalanıp

dökülmeye ve kimyasal olarak ayrışmaya uğrar.

Tablo 4 - Kayaçların Ayrışması

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

36

2.1. FİZİKSEL AYRIŞMA

Kayaçların çatlaması, parçalanması ve ufalanması şeklinde olan fiziksel ayrışma,

soğuk ve kurak iklim bölgelerinde etkilidir. Sıcaklık farklarından dolayı genleşme ve

büzülme hareketlerine maruz kalan kayaçlar,bir süre sonra çatlar. Donma olaylarının

görüldüğü alanlarda ise kayaçlardaki

çatlaklara yerleşip donan suyun hacmi

genişler ve çevresine basınç yapar. Bu

basınç çatlakların büyümesine ve

kayaçların parçalanmasına neden olur.

Fiziksel parçalanmada bitkilerin de rolü

vardır.

Kayaçlardaki çatlaklara yerleşen bitkiler,

kökleri vasıtasıyla çatlağın genişlemesine yol açar. Fiziksel parçalanma sonucunda

kayacı oluşturan minerallerin kimyasal özelliklerinde önemli bir değişiklik olmaz.

Resim – Parçalanma

2.2. KİMYASAL AYRIŞMA

Kimyasal ayrışma, kayaçların bileşimindeki minerallerin ayrışması şeklinde

olmaktadır. Nemli, sıcak iklim bölgelerinde daha etkili olan kimyasal ayrışmada su,

en önemli etmendir. Çünkü su, minerallerin kimyasal

yapısını değiştirir. Suda çözünmüş

karbondioksit, suyun asitlik derecesini

arttırdığından özellikle kalkerli

kayaçların çözünmesine neden olur.

Kimyasal ayrışma sonucunda kayacı

oluşturan minerallerin kimyasal

özelliklerinde de değişme meydana

gelmektedir.

Resim 11 - Çözünme

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

37

2.3. ÇÖZÜNME İLE AYRIŞMA

Çözünme bir mineralin su gibi bir çözücünün içinde çözülmesidir. Bir mineralin

sudaki çözülebilirliği litre başına miligram olarak verilmektedir. Ancak bu kalsit, jips

ve dolomit gibi belirli minerallerde böylesine küçük limitlerdedir. Çözülebilirliği

fazla olan kloritler ve sülfatlar litre başına gram olarak açıklanan değerlere sa-

hiptirler.

Mineraller tam doyma noktasına gelinceye kadar çözücünün etkisindedirler. Çözelti

doyma noktasına yaklaştıkça bu etki azalır. Su hareketinin sınırlı olduğu yapılarda

çözücünün donması çabuk olurken, yalı duvarları, rıhtımlar, köprüler vb. yatsılarda

su altında kalan taşlarda çözücünün doygunluk derecesine varması çok güçtür. Bu

nedenle çözülme işlemi bu tür yerlerde süreklidir.

2.3.1 Sıcaklık-Çözünürlük İlişkisi

Maddelerin çoğunun çözünürlüğü sıcaklık ile birlikte artar. Buna karşılık NaCl ve

MgCl2 gibi bazı tuzların çözünürlüğü sıcaklık ile çok az değişir.

Bazı maddelerin çözünürlükleri sıcaklıkla birlikte Önce artış gösterir sonra sıcaklık

artmasına rağmen azalmaya başlar. Sodyum sülfatın çözünürlüğü 32.7 C ye kadar

artar ve bu dereceden sonra azalır. 32,7 C° de hidrate tuz, susuz tuza dönüşür. Bu

noktadan sonraki çözünürlük susuz tuzun çözünürlüğüdür .

Keislinger (1962) doğal şartlar altında alçı taşının kalsitten ortalama olarak 32 kez

daha çözülebilir olduğunu bulmuştur. Alçı taşının su içinde çözülmesi sonucu sülfat

iyonlarında büyük artış görülür. Doğal sular içindeki sülfat oranının artması ise bu

suların temas ettikleri betonu tehlikeye sokar. Çünkü sülfat iyonları derhal alkali

portlant çimentosuna hücum ederek zarar verirler.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

38

2.4. SU ETKİLERİYLE AYRIŞMA

2.4.1. Gözenekli Katılarda Su Hareketi

Hidrofil yüzeyler; Taşlar, tuğlalar ve harçlar, karbonat, alüminat veya oksitlerin

kristallerinden meydana gelmektedir. Aynı zamanda camsı, kristalsiz silikatlar da

mevcuttur.

Bu camsı veya kristalli yüzeyler negatif elektriksel yüklü oksijen atomlarınca

zengindir. Bunun nedeni oksijenin en elektro-negatif (elektron çekme) element

olmasıdır. Böylece oksijen diğer atomlarla bağlar oluşturduğunda, uzaktaki negatif

elektronları etkilemeye meyillenmektedir. Genellikle yüzey oksijeninin hidroksil

grup olarak isimlendirilen OH grubuna bağlandığına inanılmaktadır.

Bu grup pozitif ve negatif her iki kutbu da taşır, çünkü oksijen hidrojenden daha

elektro-negatîftir ve iki atomun aralarındaki bağı oluşturmak için paylaştıkları iki

elektronu kendisine daha yakına çekmeye meyillenmektedir. Oksijen atomları veya

hidroksil gruplarından oluşan elektrik kutupları ihtiva eden yüzeyler “Polar” veya

“hidrofil” diye isimlendirilmektedir.

Güçlü elektriksel alanlar, oksijenle, onun bağlarına ters istikametteki hidroksil

gruplarıyla veya diğer moleküllerle su moleküllerinin çekimine neden olmaktadır.

Genellikle her oksijen atomu iki hidrojenle bağ kurar. Her hidrojen atomu kimyasal

bağlarından ters istikamette sadece bir hidrojen bağ kurar.

2.4.2. Yüzey gerilimi:

Hidrofil bir yüzey üzerindeki su damlasının biçimi su moleküllerinin katı yüzeyi

çekim gücü ile belirlenmektedir. Su gibi polar sıvılarda geniş temas açısı suyun

katıya çekim gücünün zayıf olduğunu, tersine küçük temas açısı çekim gücünün

kuvvetli olduğunu gösterir.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

39

Polar olmayan sıvılar katı yüzeye yüksek çekim nedeni ile değil, sıvının molekülleri

arasındaki düşük iç çekim nedeni ile (düşük yüzey gerilim nedeni ile) daima küçük

temas açıları gösterirler.

2.4.3. Boşluklu Ortamlarda Suyun Sıvı Fazda Hareketi (Doymamış Akım)

Su malzeme ile temasta olduğu bölgeden girerek içeriye doğru taşınır. Bu

doymamış akım kılcal etkilerle ortaya çıkar. Ayrıca osmoz, elektro osmoz ve

ısı suyun gözenekler içindeki hareketine neden olmaktadır.

Kılcallık; çok küçük kılcal veya kapiller gözenekler olarak isimlendirilen ve

süreklilik gösteren gözeneklerde suyun cidarlara çekimi kendi iç çekiminden

büyükse içbükey bir yüzey oluşur. Emme gücünün şekli böylece gözenek

çapına ve yüzeyin doğasına bağlıdır. Küçük çaptaki gözeneklerde suyun

emilmesi daha güçlüdür ve bu güç yerçekiminden büyük olduğu için su

yükselmektedir.

Eğer su emme buharlaşma gibi diğer mekanizmalarla dengelenmiyorsa, yer

çekimine rağmen gözenekli duvar içindeki yükselme metrelerce olabilmektedir. 1

atm basınçta su 10 metreye kadar yükselebilir.

Kılcal yükselme suyun hidrojen bağlarının çekiminden ortaya çıkan spontane bir

olgudur. Elektrik potansiyelin tatbiki suyun diğer hareketlerini değiştirebildiği halde,

kılcal yükselmeye etkili olmamaktadır.

Suyun kılcallıkla yükselmesi taş duvarları ve diğer korunmamış duvarları nispeten

yavaş fakat birikerek artan bir tuz emprenyesine ve zemin nemine maruz

bırakmaktadır.

Suyun ilerlemesi yatayda düşeyden iki defa daha fazladır. Bu şaşırtıcı sonuç

muhtemelen suyun yapıda pek sık görülmeyen yatay hareket rotasını göstermektedir.

Ancak bu ölçümlerde ne rüzgar basıncı ve barometrik basınçtaki hızlı değişimler, ne

de kuru rüzgarlar ve güneşin neden olduğu negatif emme dikkate alınmamıştır. İlave

olunan komplikasyonlar ise kapillerlerin açık uçlarında gizlenmiş likenler ve kara

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

40

yosunları ile ortaya çıkabilir. Bunlar organik bir kabuk gibi suyu tutarak

buharlaşmasına izin vermez ve böylece duvar daima nemli kalır.

2.5. ISISAL ETKİLERLE AYRIŞMA

Isısal etkilerle ayrışma günlük ısı değişimlerinden kaynaklanan genleşmeler ve ani ısı

artışına neden olan yangın etkisi olmak üzere iki şekilde açıklanabilir.

2.5.1. Isı Genleşmeleri

Taşlarda ısı genleşmeleri günlük ısı farklarının yüksek olduğu bölgelerde dikkate

alınması gereken bir kavramdır. Ortaya çıkan büyük ısı farkları taşların yüzey ve iç

bölgelerindeki minerallerin farklı genleşmelerine neden olur. Bu farklı genleşmelerin

yarattığı farklı gerilmeler kabukların çözülmesine veya gevşemesine yol açar. Sürekli

olarak tekrar eden bu farklı gerilmelerin yarattığı zararlar nem etkisiyle daha da

fazlalaşır.

Ayrıca yapı elemanlarında güneş alan ve almayan yüzler arasında ortaya çıkan

genleşme miktarları da dikkate alınması gereken değerlere ulaşmaktadır.

2.6. AŞINMA

Ayrışma sonucu oluşan materyalin dış etkenler sebebiyle yerinden ayrılması

sonucunda aşınma meydana gelir. Bu aşınma etkileri su, rüzgar ve buzullar olabilir.

Ayrışma ile aşınma bazen birlikte, bazen de birbirini izleyecek şekilde faaliyet

gösterirler. Ayrışma genellikle çok uzun zaman sonucunda oluştuğu halde, aşınma

genellikle kısa zamanda oluşur.

2.6.1. Taş Malzemedeki Mekanik Aşınmalar

Yapıda belli bir süre sonra ortaya çıkacak mekanik deformasyonlar yorulma etkisiyle

kendini gösterir. Yorulma olayında bir yük belli bir zaman süresi içinde alt ve üst

limitleri ile malzemeye etkili olmaktadır. Malzeme içyapısında meydana gelen olay,

molekül bağlarının esnemesi ve çeşitli kaymaların meydana gelerek mukavemet

limitini düşürmesi şeklindedir. İç gerilmelerden kaynaklanan çatlakların yönü

genelde düşey yöndedir. Kuvvetin tek yönden artışı ile basınç ve çekme gerilmeleri

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

41

sonucu meydana gelen çatlaklar ise taş malzemede mekanik olarak aşınmaya su,

rüzgar, hareket halindeki makinalar ve insan gibi faktörler neden olmakta, aşınmanın

ise taş malzemelerin sertliğiyle yakın ilişkisi bulunmaktadır. Aşınma değerinin

artmasına etki eden nedenler arasında ayrıca sıcaklık değişimlerini, nem, donma,

korozyon ve çeşitli kimyasal olayları da belirtmek gerekmektedir.

Bir malzemenin aşınması çeşitli kuvvetler karşısında malzemenin sertliğine bağlı

olarak yüzeyinde meydana gelen kopma ve parçalanmalardır. Malzeme yüzeyinde

meydana gelen aşınma beraberinde yüzeysel değişmelere, ısınmalara ve korozyona

yol açmaktadır. Sertlik, malzeme yüzeyinin kalıcı şekil değiştirmeye karşı gösterdiği

mukavemettir. Malzeme sertliğinin ölçülmesinde genellikle Mohs ve Brinell gibi iki

farklı yöntem uygulanmaktadır. Daha çok taş gibi sert malzemelerde geçerli olan

Mohs sertlik çizelgesi, birbirini çizen malzemelerin sıralanması şeklinde 1-10

arasındaki dereceler göz önüne alınarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla bu çizelgede üst

sırada yer alan taş malzemeler alt sıradakilere göre daha yumuşaktır.

Birbirleriyle ilişkili iki malzemenin hareketi sonucu süreye bağlı olarak meydana

gelen aşınmalarda, diğerine göre sert olan malzeme aşındırıcı olacaktır. Özellikle

eski yapılarda, yapı fiziği sorunu olarak karşımıza çıkan bu tür olaylar sonucu

malzemeler yüzeysel görünümlerini kaybetmiş veya kesitlerinde incelmeler

olmuştur. Ayrıca insan eliyle yapılan raspalama yöntemiyle taş yüzeylerin

temizlenmeye çalışılması da taş kesitlerinin incelmesine neden olmaktadır . Atmosfer

etkileri ile meydana gelen aşınmalar genellikle yapıların düşey elemanlarında, insan

ve araç etkisiyle meydana gelen aşınmalar ise döşeme, merdiven basamakları ve

yollarda kendini göstermektedir. Taş malzemede taşıt ve insanların uzun süreli

olarak sağladığı aşınma oldukça ciddi boyutlardadır .

Ayrışma taş henüz ocaktayken ya da yapı taşı olarak kullanıldığı dönem içerisinde

meydana gelebilir. Ayrışmayı derecelendirmek için aşağıdaki tabloda bulunan

tanımlamalar kullanılabilir.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

42

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

43

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

44

2.7. EN ÇOK RASTLANILAN MERMER AYRIŞMALARI

2.7.1.Ufalanma:

Ufalanma kayacın gevrek olmasından, kolay parçalara ayrılabilir ya da çözülebilir

halinden kaynaklanır. Bunun nedeni bağların kademeli olarak ayrılması ya da

kristalize yapının dağılması olabilir. Dışarıdan gelen etkiler de kayacı gücünü ve

dayanıklılığını zayıflatabilir. Tuz parçalanması ya da tuz göçünün kaynağı, ayrıca

ufalanmaya neden olur.

2.7.2. Çatlama

Genişlikleri 1/16 dan düşük ve ½ ya da daha fazlası arasında değişen fisur çatlakların

nedeni yapısal çökelmenin fazlalığı ya da madde akışı içinde çok sert harç karışımı

kullanılmasından kaynaklanır. Minor çatlaklar açık damarlar veya fisurler içindeki

zayıf noktalarda meydana gelir. Bu çatlaklar suyun kayaç içine işlemesine izin

vererek tuz göçüne neden olurlar.

Boyuna Çatlaklar; tabakalaşma veya yönlenime parelel olan fazla tehlike arz

etmeyen çatlaklardır. Çatlak kapanma özellikleri sunar. Fabrika kesimlerinde ürün

kaybı oluşturmazlar.

Enine Çatlaklar; tabakalaşmayı veya yönlenimi dikine kesen çatlaklar olup, tehlikeli

çatlak türüdür. Verevine çatlaklak; tabakalaşmayı veya yönlenimi verevine kesen

çatlak türüdür. Bazı verevine çatlakların eğimleri 10-40 dereceler arasında ise

kapanma durumları bulunabilir. Verevine çatlaklar kayaları boydan boya kesen,

tehlikeli çatlak türüdür.

Morfolojik çatlaklar; kayaçların yüzeylerinde oluşan çatlak türleridir. Derinlere

doğru inildikçe kapanmaktadır. Bu tür çatlaklar yüzeyde birbirlerini kesen özellikte

bulunurlar. Hatta bazı yerlerde bu çatlak türü birbirlerini o kadar kesmiştir ki blok

alınamaz kuşkusu uyandırır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

45

Dikkatlice izlenmeleri durumunda, çatlakların morfolojik çatlaklar olduğu

gözlenirler. Bu tür çatlak sistemleri mermerin korumasını oluşturur. Alaylı dilde

çatlak veya fay sistemlerine “yağlı kesik” denilir.

Soğuma çatlakları, magmatik kayaçlarda gözlenir. Kabuk kabuk

soyulurlar(eksfalasyon). Soyulmalar zayıf düzlem olan magmatik yönlenmeye

paralel olmaktadır.

2.7.3.Tozlanma

Bu olay çözünebilir tuzun yüzey üstünde çökerek beyazımsı, kirli bir kalıntı

bırakmasıyla olur. Bu tuzlar ana harçtan oluşmuşlardır. Uygun olmayan

temizleyicilerin kullanımı (sert ve asidik), yüksek nem, kimyasal peyzaj

uygulamaları ve hava kirliliği bu hadiseye neden olabilir. Beyaz mermerlerde

tozlanma renkli olanlara göre daha az belli olur. Cilalanmış yüzeylerde kalıntılar

parlaklığı dağılmış kirli alanda azaltmaktadır.

2.7.4.Yongalama

Bu soyulmanın, dökülmenin, tabakalar halinde dizilimin ya da parçalanmanın erken

aşamasıdır. Bu olay dıştaki tabakaların ince parçalı küçük yüzeylerinin kayacın daha

büyük yüzeylerinden ayrılmasıyla gözlenir.

2.7.5.Şekerlenme

Genelde tuz göçünün neden olduğu mermer yüzeyinin kademeli olarak dağılması

olayıdır ve rutubete fazla maruz kalarak bağlayıcıları ayrılması olayına şekerlenme

denir. İnce tanecikli karbonat kayaçları şekerlenme olayına meyillidir ve yüzey

pütürüklü tanecikli, kristalize ya da bazen toz halinde görünüşe bürünür.

2.7.6.Jeodlar

Jeodlu ise büyüklükleri ve dolguları kil, çamur, mineral veya genellikle kalsit

dolgulu olup olmadıklarıdır. Kayaçlardaki bu tür boşluklara alaycı dilde ‘elma

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

46

çürüğü’ denir. Kil ile dolgulu olan jeodlar ürün için sorun yaratacaklarından dolayı,

işletmeye başlamadan evvel kaya yüzeyine dikkat edilmelidir.

2.7.7. Stilolitlitleşme

Stilolitleşmenin alaylı dildeki deyimi ‘karınca yenügü’dür. Stilolitler; basınç ve

tektonik stilolitler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Basınç stilolitleri kayacı oluşturan

tanelerin sıkışması esnasında oluşurlar. Kalsit, çamur veya demir oksitlerle dolu

olabilirler. Tabakalaşma düzlemine parelel olarak meydana gelirler. Tektonik

stilolitler tabakalaşmayı dik, verevine ve enine kesebilir. Basınç stilolitleri derinlere

doğru azalır. Kalsit ile dolu olanlar birbirleri ile pekişmiş ve kapanmış olarak

bulunurlar. Çamur ile dolu olanlar su ile temaslarinda açma özellikleri

sunarlar.Genellikle bunlar sarı ve kırmızı renktedirler. Toplu iğne ile eşildiğinde

oyulurlar veya su ile temaslarında şisme gösterirler. Tektonik stilolitlerin kalsit ile

dolu olanları pekişmiş olabilir ve sağlam ürünler sunabilirler(Haymana Beji).

Tektonik stilolitler derinliklere doğru azalmazlar. Tektonik stilolitli ocaklarda

patlatma yapılmamalı ve ayna yüksekliği fazla olmamalıdır (5m.’yi geçmemeli).

Çünkü basınç altında bağlayıcılar açabilmektedir.

3. İÇ ETKENLERDEN KAYNAKLI BOZULMALAR

Daha çok yapının malzemesinden ileri gelen tehlikelerdir. Bu gibi zararlara ait

nedenlerin açıklanmasında olduğu kadar giderilmesinde de fiziksel ve kimyasal

metodlardan büyük ölçüde faydalanılmalıdır.

Diğer taraftan esasta malzemenin ayrışması ile sonuçlanan ve yapıda strüktürel

hasarlara yol açan bu mekanizmanın oluşmasına ve zaman zaman hızlanmasına

neden olan faktörler doğal taşların jeolojik özellikleri ile denge durumunda oldukları

zaman, ayrışma minimuma inmektedir. Taşların ayrışma nedenleri oluşumlarına göre

çeşitli şekillerde gruplara ayrılabilirler.

Yoğunluk: genelde yapı taşlarına 2,4 ile 2,8 gr/cm3 arasında bir yoğunluk ister onun

altında yoğunluğa sahip taşlarla direnç düşüktür. Üstündeki yoğunlarda ise taşların

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

47

üzerine yük geldiği zaman kısa sürede yorulma görülebilir. Bunun dışında çok

boşluklu yapıya sahip taşların hem yoğunlukları hem dirençleri düşüktür.

• Boşluk ya da parazite: her kayaçta az ya da çok boşluk olabilir. Çok boşluklu

kayaçların boşluklarının içerisine su girip donduğu zaman genleşmeden dolayı taşlar

çatlar, ya da dağılır. Onun için binaların dışında kullanılan taşların bilhassa soğuk

iklimlerde fazla boşluklu olmamaları gerekir.

• Geçirgenlik: kayaçların bileşimlerine göre değişik geçirgenlik özellikleri

bulunabilir. Genelde bu özellik istenmez bir tek restorasyonu yapılan taşların

üzerlerine uygulanan koruyucu solüsyon için geçirgenlik istenir.

3.1. MERMERİN JEOLOJİK OLARAK OLUŞUMU SIRASINDA,

YAPIDA SORUN OLUŞTURABİLECEK OLUMSUZ ETMENLER

A. Kayacın Renk ve Deseni: Sedimanter kayaçların renkleri, bünyelerine girmiş

bulunan mineral ve elementlerin cinsine göre oluşur. Katkı maddesi bulunmayan

kayaçlar genelde beyaz renkli olup, resif türü özellikler sunarlar. Kayaçlar bütünüyle

tek renkli (homojen) olabildikleri gibi değişik renkler gösteren bantlar, tabakalar,

damarlar, benekler halinde de bulunabilirler.

Kayacın desenini kayacı oluşturan taneleri, fosilleri, çimentosu ve taşınmış yabancı

maddeler belirler.

Çizim 1 – Kayacın Deseni

B. Çatlaklar: Çatlaklar, muhtemelen basınca maruz kalan kristallerin zayıf

yerlerinden kırılmasıyla meydana gelir. Kayada 4 türlü çatlak sistemi oluşabilir.

Bunlar; enine, boyuna, verevine ve morfolojik etkenlerle oluşmuş çatlaklardır.

Boyuna çatlaklar tabakalaşmaya paralel, enine çatlaklar tabakalaşmaya dik ve

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

48

verevine çatlaklarda tabakalaşmayı kat eder. Morfolojik etkenlerle kayacın dış

yüzeyinde oluşmuş devamsız çatlaklar genellikle yanık zon içinde kalırlar.

(a) (b)

Çizim 2 – (a) Çatlak türleri , (b) Kesim Yönleri

C. Kalsit Damarı: Karbonat kayalarındaki kalsit damarları; diyajenez aşamasında ve

sonrasında, belirli blokların uzaklaşması, boşluklarda veya damarlarda blokların yer

değiştirmesinde ve yakınlaşmaları ve yeniden kristalleşmeyle oluşurlar.

Çizim 3 – Damar Oluşumları

D. Zararlı Mineraller, Maddeler Ve Elementler: Mermercilikte bunlar; mika taneleri,

bandı ve mercekleri, kil bantları ve dolguları, kuvars taneleri ve damarı, pirit ve

dolomit bandı, uranyum, kükürt, demir, arsenik, kobalt ve bakırdır. Mika

oluşumlarının gözlenmesine mermer iliği denir. Kayaçta farklı sertlik oluşturduğu ve

polisaj hattında çok çabuk aşınacağından dolayı boşluklar meydana getirmesi

istenmez.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

49

(a) (b)

Çizim 4 – (a) Zararlı Mineral, mika ve dolomitlerin görünümü

Kil veya çamurlar kayaçlarda bantlar halinde veya jeodları dolduran (elma çürüğü)

şekillerde bulunur. Suya karşı duyarlı olduklarından çok çabuk aşınırlar,istenmezler.

Kuvars minerali tane, damar ve jeodları dolduran şekillerde olabilir. Farklı sertlik

oluşturduklarından dolayı kaya mermerciliğinde istenmez. Bazen de kayaç içindeki

fosil kavkıları silisli olabilir.Dolomit kayada tane ve bant şeklinde bulunur.

Mermercilikte "kemik" tabiri ile kullanılır. Bant halinde oluşanları çok sert olup

kesimde sorun yaratırlar.

Dolomit oranının artmasıyla mamul kesimlerin kenarlarında atma ve kopmalar

gözlenecektir. Pirit, limonit ve hematit gibi mineraller kayaçları boyayacağından

renk bozulmalarına sebebiyet verecektir.

Stilolitler: Stilolitleşmenin mermercilikteki tabiri "karınca yeniği" dir. Basınç ve

tektonik stilolitler kayaçlarda yaygın bir şekilde izlenir. Basınç stilolitleri taneler

arası sıkışma esnasında oluşur. Stilolitler bazen kil, çamur veya kalsit ile dolu

olabilir. Tabakalaşmaya paraleldir. Basınç stilolitlerinin çamur veya kil ile dolu

olanlarına katılaşım damarları denir.

Çamur veya kil ile dolu olan stilolitler su ile temaslarında dağılırlar ve kesmede

büyük sorun yaratırlar. Bu

nedenle istenmeyen bir

jeolojik oluşum şeklidir.

Çizim 5 – Zararlı yapılar

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

50

Basınç stilolitleri limonitle dolu ise fabrika kesimlerinde, bu kısımlarından atma

yapacaktır. Bazı kayaçlarda oluşan basınç stilolitleri üst seviyelerde çok sık olup

derinlere doğru azalır ve kaybolur.

Tektonik stilolitler tabakalaşmayı dikine, verevine ve enine keser durumda

bulunurlar kalsitle dolu olanları açma göstermez.

(a) (b)

Çizim 6 – (a) Stilolitleşme, (b) Stilolitleşmenin meydana gelmesi

E. Gözeneklilik: Gözeneklilik; taneleri arasında, fosillerde, erime esnasında meydana

gelir. İyi nitelikli bir mermerde gözenelilik % 0.0002 ile % 0.5 arasında değişir. Dış

etkilere maruz kalacak mermerlerde gözenekliliğin çok az olması istenir. Zira

gözeneklilik fazlalığı suları emmek suretiyle mermerlerde renk değişikliliğini sağlar.

Travertenlerde gözeneklik %12'yi

geçmemelidir.

F. Taşın Çalışması: taş ocaktan çıkarılmadan önce tabakalar halinde bulunabilir. Bu

tabakaların arasında nemlenme söz konusuysa taşlar ocaktan çıkarıldıktan sonra

dinlendirilmelidir. Aksi taktirde taşta çalışma devam eder. Bunun sonucu kullanılan

yerlerde çeşitli problemlerle karşılaşırız. Bunlar pul pul dökülme ve parçalanma gibi

sorunlar olarak karşımıza çıkabilir.

3.1.1. Taşların Yapılarından Kaynaklanan Bozulmalar

Taş malzemenin tahribine neden olan en önemli etken, asıl olarak iç yapısından

kaynaklanan sorunlardan oluşmaktadır. Amorf bir iç yapıya sahip olan taş

malzemelerin atomları düzensiz bir diziliş göstermektedir. Taşların yapıları, büyük

moleküller içinde atomların birbirine iyon bağları ile bağlanmaları sonucu oluşur,

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

51

ancak serbest elektronların olmaması nedeniyle ısı ve elektriğe karşı geçirimsizdirler.

İyon bağlarının kuvvetli oluşu ergime noktalarının yüksek olmasına yol açar.

Yapılarının düzensizliği nedeniyle gevrek yapılıdırlar. Boşluklarının bulunması

nedeniyle basınç mukavemetine oranla çekme mukavemetleri düşüktür. Ayrıca her

noktada aynı derecede ısınmadıklarından dolayı ısısal gerilimlere karşı da

dayanıksızdırlar.

Malzemede boşluk oranı arttıkça o malzemenin mukavemetinde düşme, ısı yutuculuk

değerlerinde ise artma görülür. Malzeme boşluklarının devamlılığı halinde su ve

buhar geçirimlilik değeri artar, dolayısıyla malzeme donmaya karşı dayanıksız kalır.

Boşluklu bir yapıya sahip olan taş malzemelerde bu türden özellikler görülmektedir.

Taş malzemenin boşlukları, jeolojik devirlerde; tektonik hareketlerden dolayı oluşan

dikey ve yatay değişimler nedeniyle değişik renk ve bileşimdeki maddelerle

dolmakta, bu durum ise taşta farklı sertlikte kısımların oluşmasına yol açmaktadır.

Bu nedenle, doğa koşullarının etkisiyle taşların yumuşak kısımları tahrip olmaktadır.

“Farklı Ayrışma” olarak adlandırılan bu durum genelde Kalker, Gre ve Tüf taşlarında

görülmektedir. Temel neden, taşın içinde farklı yapı ve dirençte kısımların

bulunmasıdır.

Kullanılan malzemenin iyi nitelikli olmaması, yapıların bozulmalarını

hızlandırmakta, taş içinde oluşan boşluklu tabakaların başka yabancı maddelerle

dolması, taşın bu kısımlardan ayrılmasına neden olabilmektedir. Perge’de bulunan

Büyük Hamam’ın Frigidarium’undaki (Ilık Su Mekanı) yan kapı kemerinde, iri

konglomera bloklarının doğal harcının kolayca çözülmesi sonucu, çakılların

dağılmasıyla zayıflayan kemer taşı ezilmiş, bu ise yapıda strüktürel bir bozulmaya

neden olmuştur.

A. Mineralojik bozulma: kayaçlar bir veya birkaç farklı minerallerden oluşur. Çeşitli

etkilerle(ısı, basınç, doğal şartlardan) çeşitli etkenlerle bu minarolojik yapı

bozulabilir. Taş cinslerine göre bozulma oranlarıda farklıdır. Jips kalker

konglomeralar killi taşlar marn gibi kayaçlarda bozulma daha fazla olur. Yapısında

silisyumbioksit yani kuvars bulunan kayaçlarda ise bozulma oranı daha düşüktür.

Buna bağlı olarak magmatik kayaçlarda granit, gabro, bazalt, andezit, gorfil ve

diyorit gibi kayaçlar bu yönden çok dirençlidirler.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

52

B. Dokusal özelliklere bağlı olarak bozulma nedenleri: İnce taneli sıkı yapılı

kayaçlar daha az bozulurlar iri taneli kayaçlar ise bozulma sürecini hızlı bir şekilde

yaşarlar ör/ dokusal anlamda magmatik kayaçların hepsi taneli olduğu için

bozulmaları zordur.

• Kayaçlardan bağlayıcı madde doğal çimentodur. Bu madde tanelerin arasını

doldurarak kayacın sağlamlığını artırır. Çimento türlerinde farklı özellikler görünür.

Kil kökenli kalker kökenli çimentoların bağlayıcı özellikleri zayıftır. Kuvars kökenli

çimentolar en iyi bağlayıcı özelliği olanlardır.

• Kimyasal bileşimle ilgili bozulma nedenleri; Kayaçlardaki farklı bileşik ve

kimyasallara sahiptirler. Bunların çeşitli etkenlerle bozulması sonucu kayaçta erime

çatlama ve kopmalar meydana gelir.

Bilhassa su reaksiyona giren maddeler bulunduran kayaçlarda bozulma daha geniş

olur. Kalsiyum klorür (CaCl2) sodyum klorür potasyum klorür gibi maddeler kaya

içinde yer alıyorsa su etkisiyle erirler ve kayaç içerisinde boşluklar oluşmasına neden

olurlar. Bunun dışında boşluklar olmasına neden olurlar. Bunun dışında boşluklu

kayaçların içerisine girip boşlukları dolduran kalsiyum sülfat (CaSO4) su ile

reaksiyona girdiği zaman şişer boşlukların çeperlerine basınç yapar. Bunun sonucu

önce ince kılcal çatlaklar daha sonra bunların genişleyip kayaçtan parça kopmaları

görülür.

C. Fiziksel Özelliğine Bağlı Bozulma Nedenleri : bir çok taşın oluşu homojen

değildir. Taş içerisinde yatay dikey değişmeler veya yer yer boşluklar görülebilir.

Bunun sonucu taşlarda farklı sertlikte bölgeler oluşur. Daha yumuşak bölgelerde

çeşitli etkenlerle bozulma taşın diğer yönlerine de buluşabilir.

4. DIŞ ETKENLER

Anıtları tehdit eden tehlikelerin başında, trafik, ekonomik hayatla ilgili birtakım

faaliyetler, endüstri ve toplumsal gelişmeler sayılabilir. Mesela kullanış değerini

arttırmak amacıyla eski bir evdeki iskan şartlarını ıslaha yönelmek ve bu arada

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

53

birtakım tadilata girişmek son kategoriye dahil bir davranıştır. Ayrıca yangın, savaş,

deprem gibi felaketler de dışarıdan gelen tehlikeler sınıfına dahildir.

Dış etkilerle oluşan bozulma nedenleri;

FİZİKSEL

BOZULMALAR

Malzemenin Mekanik

Özellikleri

Çeşitli Baskılar

Yükler

Çatlaklarda Baskının Artması

KİMYASAL

BOZULMALAR

Asit Yağmuru

Hava Kirliliği

Islanma Kuruma Döngüsü

Hava Kirliliğinin Etkisi

BİYOLOJİK

BOZULMALAR

Bakteri ve Mantarlar

Algler

Likenler

Otsu ve Odunsu Bitkiler

Tablo 6 – Dış Ortam Kaynaklı Bozulma ve Kirlenme Türleri

4.1. MEKANİK ETKİLER

4.1.1. Madeni Malzemenin Korozyonu

Taş içerisinde bulunan metal oksitler ya da taşta kullanılan metaller taş korozyona

uğradığı zaman etrafında basınç oluştururlar buda taşta ya patlama ya da kopma

meydana getirir.

4.1.2. Deprem ve Titreşim Etkenleri

Oluşan depremler sonucu yapılarda kullanılan taşları çatlakların büyümesi söz

konusu olur. Ya da yeni kılcal çatlaklar meydana gelir. Bunun dışında büyük

kentlerde trafiğin patlamaları, uçakların yarattığı titreşimler de taşların

bozulmalarına neden olabilir. Yol inşaatlardaki havalı dengi aletleri makinalar.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

54

4.1.3. Isı Etkileri

Katı, sıvı ve gazların ısı ile hacimlerini değiştirmelerine ısısal deformasyon denir.

Taş malzemelerde, ısı nedeniyle gerçekleşen hacim değişiklikleri uzama ya da

kısalma şeklinde görülmektedir. Bu olayın ana nedeni ise, ısı değişimi nedeniyle

farklı titreşime uğrayan atomların birbirleri arasındaki

mesafelerin değişmesidir.

arasında değişmektedir. Genelde lastik dışında diğer

malzemeler sıcaklık artışı karşısında boyca uzamaya

uğrarlar.286 cm/cm C, Belli bir boydaki malzemenin

sıcaklık farkı karşısında göstereceği deformasyon

miktarı, malzemenin içyapı özelliklerine bağlı bir

katsayıya göre her malzemede değişik değerler alır.

Taş malzemelerin ısı etkileri sonucu oluşan genleşme

katsayıları 7-12x10 .

Resim 12 – Nemrut’da Isı değişimlerinden kaynaklı çatlamalar

Isısal deformasyon olayının malzemenin mekanik deformasyonları ile yakın ilişkisi

vardır. Isı değişimlerinden kaynaklanan genleşme ve büzülmeler, iç gerilmeler

meydana getirerek, taş malzemelerin mekanik mukavemetini etkilemekte ve bu

nedenle taşta deformasyon yada parçalanmaya neden olmaktadır.

Isısal genleşme ve büzülmeler; malzemelerde meydana gelen iç gerilmeler, sıcaklık

değişim hızı ve malzemelerin ısı iletkenlik değeri ile ilgilidir. Hızlı ve büyük sıcaklık

değişimleri, küçük ve yavaş sıcaklık değişimlerinden daha zararlıdır. Sıcak yaz

günlerinde aşırı sıcaklar yüzünden genleşen malzemeler, soğuk kış günlerinde dona

maruz kalır; ısı farkları ve donma-çözünme döngüleriyle yorulur ve yıpranır. Taş

malzemeler ayrıca, özellikle sert karasal iklimlerin olduğu coğrafyalarda görülen ani

sıcaklık değişimleri nedeniyle de yoğun bir tahribata uğramaktadır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

55

4.1.4. Yangın Etkisi:

Yangın etkisiyle bazı taş türlerinde onarımı mümkün olmayacak hasarlar ortaya

çıkabilir. Granitler, kuartz kumtaşları, kireç taşları, mermerler vb. Yangınlarda çok

zarar gören taş türleridir.

Mineraller ısı karşısında

farklı davranışlar

gösterirler. Bu

davranışlar hacimce

veya boyca farklı

genleşmeler şeklinde

ortaya çıkar. Kuartz

feldspattan dört,

hornblendden iki kat

fazla genleşir.

Resim 13 – Yangın Etkisi

Bu yüzden kuartz kuvvetli ısıtma şartlarında en kritik mineral olarak göz önünde

tutulmalıdır.

Minerallerin herbirinin ısısal davranışları farklı olduğuna göre birkaçının bir arada

bulundukları taşlarda genleşme farklarının yaratacağı hasarları tahmin etmek zor

değildir.

Karbonat mineralleri ile kuartz, ortoglas ve plajioglas minerallerinin muhtevaları

düşük olan taşlar (temel magmatik taşlar) çok az genleşmektedir.

Bütün taşlar ısı gradyanının en büyük olduğu hatlar boyunca maksimum gerilmelere

maruz kalacaklarından, parçalanmalar ısınmış ve ısınmamış bçlgeler arasındaki sınır

boyunca ortaya çıkmaktadır.

Süslemeler, kabartmalar ve keskin köşeler düz yüzeylere oranla ısı genleşme

farklılıklarından daha fazla etkilenirler.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

56

4.1.5. Taşlarda Donma Etkisi

Nemli ve yarı nemli iklimlerde beton ve doğal taşlarda meydana gelen donma

hasarları uzun zamandan beri bilinmektedir. Donmanın tahrip edici etkisi gözenek

sisteminin sürekliliği, gözenek sisteminin suya doyma derecesi, kritik gözenek

büyüklüğü, suyun sıvı fazdan katı faza geçişte gösterdiği ani hacim genleşme gibi

faktörlerin bileşkesi olarak ortaya çıkar. İnce bir kılcal boru ile dışa açılan bir

gözenekte ise ani soğumalarda çatlaklar oluşması kaçınılmazdır. Geniş bir kılcal

boru ile dışa acılan gözenek ise ani soğumalarda bile zarar görmemektedir. Bu

nedenle traverten gibi iri gözenekli malzemeler dondan zarar görmemektedir.

4.2. ATMOSFERİK ETKİLER

4.2.1. Hava Kirliliği

Yeryüzünü çevreleyen Atmosfer % 78 Azot, % 21 Oksijen, % 1 Karbondioksit,

Argon ve diğer gazların birleşmesi ile meydana gelir ve tüm canlıların yaşam

kaynağıdır. Atmosfer aynı zamanda H2O, SO3, SO2, NO2, Cl2 gibi zararlı

kirleticilerin birikmesine neden olur. Bunlar sonuçta gaz ortamdaki maddelerin

disperse olmuş şekliyle “Aerosol” olarak taş yüzeyine çökerler ve sulu çözeltiler

yardımıyla taşla reaksiyona girerler.

Aerosoller, molekülden yağmur damlasına kadar değişik büyüklükler gösterirler. 10-1

ile 10-3 mikron büyüklükteki partiküller taşın tahribinde çok önemli bir rol

oynamaktadırlar.

Bunlar korozif sülfat ve diğerleri gibi daha büyük boyutta iyonlardır. Bileşenlerden

bazıları (örneğin sülfat ve kloritler) deniz gibi büyük bir doğal kaynaktan Atmosfere

katılırlar. Fenn’e (1963) göre endüstriyel kirleticiler henüz bütün atmosfere nüfuz

edememiştir. Kirletici iyonların çoğu oldukça hızlı olarak yeryüzüne dönmüş veya

bizim fark ettiğimizden daha hızlı nötralize olmuşlardır. Hava kirliliğinin yoğunluğu

süspansiyon içinde aerosol olarak kalan veya is ve toz olarak çöken madde

miktarında yansır. Küçük boyutlu partiküllerin yüksek dağlar ve okyanuslar

üzerindeki ile toz yüklü şehir atmosferlerindeki kirlilik oranları farklıdır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

57

Partiküllerin büyüklüğü ve sayısı zemin üzerinden yükseldikçe azalmakta, fakat

rölatif nemlilikle birlikte artmaktadır. Taş üzerine kimyasal etki, suyun çözücü etkisi

ve asit korozyonu meydana getiren karbon dioksit ihtiva eden kirleticileri çözmesi ile

geniş kapsamda ortaya çıkmaktadır.

Açıkta bulunan taş eserler, genelde atmosferik kirlenmenin neden olduğu siyahımsı

depozitler tarafından, malzemenin

kendi alterasyon ürünlerinden

(tuzlanma) ve biyolojik patina örtüsü

tarafından kaplanmaktadır. Bu

tabakalar, mikro çatlakların

oluşturduğu yapısal süreksizlik

(yapısal bozukluk) durumunda

alterasyon sürecini hızlandırmaktadır.

Resim 13 – Dış Ortamda Mermer Üzerinde Meydana Gelen CaSO4 oluşumu.

Atmosferin, taşların tahribatına etki yapan faktörlerin başında gelmesinin en önemli

nedeni içinde yabancı maddelerin bulunmasıdır.42 Kirleri içinde bulundurarak

orijinal bir depo vazifesi gören atmosfer taş eserlerin tahribatında oldukça etkili

olmaktadır. Atmosferde taş eserleri olumsuz etkileyen CO2, SO3, NH3, NO3 ve Cl

maddeleri aktif haldedir. Tüm bu çözülmemiş gazlar aynı zamanda toz ve kurum

içinde yoğunlaşmışlardır. Atmosferin taş eserlere olan kimyasal saldırısı, bu gazların

büyük oranda suyun çözücü etkisiyle oluşturdukları asit kirliliğinden ileri

gelmektedir.

Taş malzemenin bozulmasına bozulmasına yol açan bir diğer önemli etken ise hava

kirliliğidir. Atmosferi kirleten sanayi kuruluşlarının gaz ve katı atıkları, kentlerdeki

ısıtma sistemleri, kömür, mazot ve benzinle çalışan taşıtlardan çıkan zararlı gazlar,

anıtlar üzerinde kirli bir tabakanın oluşmasına, ayrıca taşları eriten asit yağmurlarına

neden olmaktadır. Bazı eserler üzerinde ve bilhassa mermerde binlerce yılın

yapamadığı yıpranmayı 20 yıl içinde asit yağmuru yapmıştır. Havada özellikle

endüstri bölgelerinde bulunan SO3, CO2 gibi gazlar yağmur, sis ve havanın nemi ile

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

58

birleşerek H2SO4 ve H2CO3 gibi sülfürik ve karbonik asitlerin oluşmasına neden

olurlar. Bu asitlerin ve ayrıca Kloritler ve CaCO4’ın da asit olarak yağması taşın

yüzeyinin çözülüp aşınmasına, ufalanma ve kirlenmeye neden olmaktadır. Oluşan

asit yağmurları ile, ıslanan yüzeylerdeki mimari bezemeler, asitin aşındırıcı etkisi

nedeniyle, ayrıntılarını yitirmektedir. Asit yağmurlar bazen ise, ıslanan cephelerde,

siyah renkli geçirimsiz bir tabaka oluşturarak, mimari detayların algılanmasını

engellemekte ve bu kir tabakası altında kalan taşlar özelliklerini yitirerek

erimektedirler.

Büyük şehirlerde ve en endüstri bölgelerinde oluşan gazlar yağmurla toprağa ya da

taş üzerine inerler. Bunlar su ile birleşince asitleri oluştururlar. En önemlileri

karbondioksit, kükürt, dioksit, kükürt tirioksit, azot oksit ve de klor gazları taşlara en

çok zarar veren gazlardır.

Bunlar kömür, doğal gaz petrol gibi doğal yakıtlardan oluşur. Genelde bu oluşan

gazlar miktar bakımından havada fazla bulunduğu yerlerde bu yapıtların en az zarar

verenleri kullanılır. Bunların başında kükürt sembolü “S” ile gösterilir. Kükürt katı

yakıtlar içerisinde ve petrolde bulunur. Bu gibi yakıtlarda %8 oranında doğal gaz gibi

yakıtlarda ise %2 oranında kükürt içerirler. Su ile birleştiğinde ise taş yüzeyinde

kalkerli bir kabuk meydana gelir. Asit taşı eritir. Kükürt, dioksit ve trioksit yüzeyde

pul pul dökülmelere ve kabuklanmalara sebep olur.

S + O2 - SO2 endüstiri bölgelerinde

2 SO2 + O2 -2SO3 nem çekme özelliği var

SO3 + H2O – H2SO4 taşlarda erime yapar

CaCO3 + H2SO4 – CaSO4 + H2O + CO2 yüzeyde kabuklanma

A. Karbon İçeren Gazlar: Suda kabuk çözülmezler kalsiyum bikarbonatın

oluşumuna neden olurlar. Bunun dışında havada hidrojenle birleşerek karbonik

asitleri meydana getirirler bu asitler başlarda taşlardan oyuklar ve kurt yenikleri

gibi çukurlar oluştururlar. Kalkerle birleştiğinde ise kalsiyum bikarbonat

meydana gelir. Buda taşların çözülmesinde etkilidir. Böyle bir durumda taşta

köpürme meydana gelir.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

59

CO2 + H2 –H2CO3 karbonik asit

CaCO3 + H2OCO3 – Ca(HCO3)2 kalsiyumbikarbonat

B. Klor Gazı (Cl) : havada oluşan klor gazı suyla birleştiğinde hidroklorik asiti

meydana getirir. Buda taşı belirtir.

Cl2 + H2O - HCl + HOCl (hipoklorazasit)

CaCO3 + 2HCl – CaCl2 + CO2 + H2 taş köpürür ve erir.

C. Azot Gazı (N) : bu gaz suyla birleştiğinde nitrik asiti meydana getirir. Nitrik

asit taşın yoğunluğuna ve sertliğine göre etkide bulunur. Sert ve yoğun taşlarda

etkisi daha azdır. Tortul kayaçları daha fazla etki eder. Metamorfik ve magmatik

kayaçları daha az etkiler.

3NO2 + H2O – 2HNO3 + NO

N2O5 + H2O – 2HNO3 nitrik asit

4.3. SU VE NEM KAYNAKLI BOZULMALAR

Tablo 7 – Nemin Çeşitleri ve Nem Kaynaklı Bozulmalar

NEMİN

ÇEŞİTLERİ

Topraktan yükselen nem

Tüm yüzeyde yoğuşan nem

İzoleli alanlarda yoğuşan nem

Kılcal Çatlaklardan Yoğuşma

Zeminden yükselen nem

NEMİN

KAYNAKLARI

Yağmur

Çevredeki su birikintileri ve bahçeler

Bozuk tesisat

Ziyaretçilerin nefesleri

Temizlik esnasında ıslanan zemin, duvar

vs.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

60

o Ocak nemi; taşın ocaktan katmanlar halinde bulunduğu zaman bu katmanların

arasında ki nemdir. Nem miktarı büyük blokları kapladıysa herhangi bir

donmada bunlar parçalanıp dağılabilir.

o Yağmur ve sis nemi; yağmur suyu ve karbondioksit kalkerlerde çözünme

etkisi yapar. Magnezyumlu taşlarda ise kurt yeniği oluşturur. Atmosferdeki

bir takım gazlar asidik etki gösterir. Yağmurla aşağı indiği zaman taşları

eritir.

o Yoğunlaşmadan ileri gelen nem; yapıların iç ve dış yüzeylerinde görülen

nemdir. Soğuk havanın (nemli havanın) yüzeye vurmasıyla oluşur. Yüzeyde

küflenme ya da pamuklanma görülebilir.

o Topraktan kılcallıkla yükselen nem; yapıların zemininde bulunan topraktaki

taban suyunun toprak içerisinde kılcal şekilde yükselerek yapı zemininde

oluşturduğu nemdir. Bu nem dranajla atılamaz. Yapının temelini çürütür.

Su ve nem, taş malzemeyi en çok tahrip eden

etkenler arasında yer almaktadır. Suyun malzeme

üzerindeki etkisi söz konusu olduğu zaman, ya

malzeme suyun içindedir ya da su malzemeyi

yüzeysel olarak etkilemektedir. Ayrıca buhar

basıncından ortaya çıkan Kondansasyon (buhar

geçirimliliği) ise malzemenin içyapısı veya

yüzeyinde bozulmalara neden olmaktadır.

Resim 14 – Nem ve Suyun Mermere Etkisi

Taş malzemenin tahribatında su içinde çözelmiş

halde bulunan oksijen, karbonikasit ve kükürtoksijen gibi bileşiklerin özel bir anlamı

vardır. Bu bileşikler, suyun sıcaklığının değişmesiyle bağlantılı olarak etkili

olmaktadırlar. Ayrıca suyun taşıdığı kimyasal bileşikler, çeşitli tepkimelere yol

açmakta ve bu yüzden açığa çıkan maddeler mikropların, kurtçuk ve zararlı

böceklerin çoğalmasını kolaylaştırmaktadır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

61

Su, güçlü bir eritici olup, iyon alışverişini kolaylaştırarak taş malzemenin

bozulmasına neden olmaktadır.

Suyla ilgili olan don olayı da taş malzemeye zarar veren önemli etkenler arasındadır.

Su ısısının düşmesi , CO2 yoğunlaşmasını yükselttiği için aşındırıcılığı arttırır. Taşın

boşluk ve çatlaklarını dolduran suyun –22 C derecede donması sonucu oluşan % 9

oranındaki hacim artması, 1700 kg/cm2 ağırlığında basınç meydana getirmektedir.

Bu basınçla birlikte kama etkisi yapan su taşın çatlama ya da patlamasına neden

olmaktadır. Su emici özelliği olan taşın doyma derecesinin % 80’den küçük olması

ise, taşın donmaya karşı dayanıklı olduğunu göstermektedir.

Yağmur suyu, atmosfer arasından geçerken havadan aldığı iyonlardan dolayı taşta

paslanmalara neden olur ; ayrıca, yosun ve otların gelişmesine uygun olan ortamı

hazırlar ve taş aralarında büyüyen bu maddeler zaman içinde taş üzerinde ciddi

tahribatlara yol açar.

Taş malzemelere en çok etki eden etmenlerden biri olan nem, hava içinde bulunan su

buharıdır. Taş ile birlikte kullanılan malzemede bulunan nem sorunu, bu

malzemelerdeki tuzları harekete geçirmekte, bu durum ise taş üzerinde beyaz

çiçeklenme, kabuklaşma ve oyuklar şeklinde tahribata yol açmaktadır. Taş

üzerindeki nemden dolayı meydana gelen yoğuşma (buharın su haline dönüşmesi),

dış yüzeyde terleme, içinde ise gizli olarak yoğuşma (kondansasyon) şeklinde

görülür.

Yeraltı suları, bina ve anıtlar ile sık sık temasta bulunmaları nedeniyle, alçak

kısımdaki taşlara sürekli olarak nem aktarırlar. Zeminde yükselen nem strüktürü

ıslatarak taşıyıcı sisteme gelen yükü fazlalaştırır , ayrıca tuzların nem dolayısıyla

hareketlenmesi de taş yüzeyinin kenar kısımlarında çatlaklar oluşmasına neden

olmaktadır. Bu tuzlanma, daha çok çöl bölgelerinde görüldüğü halde nem ve

rutubeti fazla olan bölgelerde bulunan taş anıt ve yapılarda da benzer durumlarla

karşılaşılmaktadır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

62

4.3.1. Yapının Nemlenme Şekilleri

Suyun taş içindeki hareketleri açıklandıktan sonra, bunlara bağlı olarak yapıda sudan

etkilenme biçimlerinin ortaya konulması restorasyonlar esnasında su hareketlerinin

Önlenebilmesi için yararlı olacaktır. Bunlar sırasıyla şöyledir.

A. Havanın İçerisindeki Su Buharı

Hava o andaki sıcaklığına bağlı olarak belli bir miktardaki su buharını buhar

olarak tutabilir. Eğer bu sıcaklık daha fazla su buharı verecek olursak bu

fazlalık hava içerisinde buhar olarak kalamaz, yoğuşur yani suya dönüşür.

Sıcaklık arttıkça bu buhar miktarı da beraber artar. Tersine sıcaklık düşerse

bu defa o sıcaklıkta doyma miktarından arta kalan buhar yoğuşur.

Hava molekülleri su meloküllerinden daha büyüktür. Yani havanın geçmesine

mani olan bir katmandan su buharı rahatlıkla geçer. Pek tabiidir ki su

buharının geçemediği katmandan hava da geçemez.

Hava fiziksel olarak gaz karışımıdır. Bunun manası, su buharı basıncının

hava basıncına ilavesi o anki toplam basınçtır. Su buharı basıncı o andaki

nem miktarına da bağlıdır.

Farklı su buharı miktarına sahip iki boşluktan, fazla su buharı ihtiva eden

taraftan, su buharı az olan tarafa bir buhar akışı başlar. Bu, iki taraftaki buhar

miktarı eşit oluncaya kadar devam eder.

B. Katı Malzemelerde Su Alışverişi

Katı malzemeler normal iklim şartlarında belirli alanda su ihtiva ederler. Buna

“Doğal nem” veya “Denge nemi” denir.

Bilimsel olarak katı malzemenin doğal nemi çevredeki havanın nisbi rutubet oranına

bağlıdır. Bu oran ahşapta %40 nisbi nemlilikte ağırlığın %7’si ve %80 nisbi

nemlilikte ağırlığın %14’ü civarındadır. Çimento harcında ise %50 nisbi nemlilikte

ağırlığın %3’ü ve kireç – çimento harcında ise ağırlığın %5’i mertebesindedir. Yapı

malzemelerinin doğal nemliliğine sebep olan etkenler öncelikle 0,1mm. ‘den küçük

olan mikro gözeneklerdir. Katı malzemenin çevresindeki sınır değerleri değişecek

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

63

olursa, malzemenin nemliliği de değişir. Çevredeki nem artar ise malzemenin nemi

artar, eksilirse içerdeki su çevreye buhar olarak yayılır ve malzemenin nemi azalmış

olur.

C. Su Buharı Geçişi

Su moleküllerinin sadece sıvı halde değil, buhar halinde de hareket kabiliyeti vardır.

Bu hareketin en bilineni su buharı geçişidir. Difüzyon, meloküllerin bir gaz

karışımında yaptığı kendi hareketidir. Bu hareket için moleküllerin hava içinde farklı

yoğunlukta dağılmış olmaları gerekmektedir. (Konsentrasyon akımı) Bir hacmin bir

tarafında fazla diğer tarafında az su molekülleri toplanmışsa, doğanın ana kanunu

mucibince fazla olan taraftan az olan tarafa doğru bir denge hareketi başlar. Çünkü

az olan tarafta su molekülleri için daha fazla yer vardır. Bir an gelir ki, hareket durur.

Bu an, su buharının hacmin her tarafına eşit olarak dağıldığı andır. Su buharı

molekülleri maddenin en küçük parçacıklarından oluştuğundan katı maddeler buna

karşı büyük aralıklı bir ağ gibi karşı dururlar, ancak bu moleküllerin katı madde

içinde hareketine engel olamazlar.

Havanın su buharı alabilmesi iki etkene bağlıdır. Hava sıcaklığı ve havanın su

buharına doyma derecesi. Doyma derecesi (nisbi nemlilik) aynı zamanda su buharı

kısmi basıncını verir. Su buharının tüm hareketleri kısmi basınçlar tarafından

yönetilir. Kısmi basınca ve sıcaklığa bağlı olarak 1m³ hava içinde (su buharı, su ve

buz) değerler verilmiştir. Tablodaki değerlere ulaşıldığı zaman hava su buharına

doymuş demektir ve daha fazla buhar alabilmesi olanaksızdır. Daha fazla buhar zorla

verilmeye çalışılsa dahi bu buhar su şekline dönüşerek açığa çıkar. Aynı olay buharla

doymuş havanın tamamen veya kısmen soğuması esnasında da yaşanır. Ne var ki,

havanın buharla tamamen doyması çok istisnai hallerde gerçekleşir. Genellikle

mevcut iç ortam sıcaklığına göre havadaki buhar miktarı maksimum taşıyabileceği

buhar miktarından azdır. 1m3. Havada gerçekten bulunan su miktarına “mutlak

nemlilik” denir. Ancak bu miktar ilgili maksimum nemliliğe ipucu değildir. Olayı

daha kolay anlaşılabilir hale getirmek için "nisbi nemlilik (q)" ortaya konmuştur.

Nisbi nemlilik, maksimum nemliliğin mutlak nemliliğe yüzde olarak oranıdır.

Örneğin mutlak mevcut nemlilik mümkün olan maksimum nemliliğin yarısı ise,

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

64

nemlilik oranı %50’dir. Bu açıklamadan uzman olmayan kişiler dahi biraz bir şey

anlayabilirler.

Önemli olan havanın yoğuşmaya başlamadan önce en fazla kaç dereceye kadar

düşebileceğini hesaplamaktır. Bu noktaya " yoğuşma noktası” veya ” terleme

noktası” denir. Bir mekan içindeki her noktanın aynı sıcaklıkta olmadığının bilinmesi

gerekir. Hangi sıcaklıkta mevcut su buharının (kısmi basınç) doyma basıncına

ulaştığı, yani mutlak nemliliğin hangi sıcaklıkta maksimum nemliliğe ulaştığını

hesaplamak, “yoğuşma noktasını” hesaplamak demektir.

Bir yüzeyde su buharının yoğuşması için yüzey sıcaklığının ortam sıcaklığından

düşük olması gerekmektedir.

Mekân içerisinde hareket eden hava, yoğuşacağı bir sıcaklıktaki yere rastladığı anda

orada yoğuşur.

D. Konveksiyonla Rutubetin Yayılışı

Burada hareket eden su buharı miktarı, prensip olarak buhar difüzyon olayından çok

daha fazladır. Bu dış çevreden kaynaklanan bir sorun olabileceği gibi yapı

zemininden veya havalandırılmayan bodrumdaki birikmeden de kaynaklanabilir.

Örneğin toprak altı suyunun temele işlemesi, difüzyon yoluyla ilerlemesi , kapiler bir

katmana rastlayınca yukarıya çıkması ve yukarılarda bir yerde iç yüzeylerde gözle

görülecek şekilde yada kılcal çatlaklarda tezahür etmesi gibi.

Dış çevrede, havada sis yoksa ve hava açıksa böyle gecelerde çiğ meydana gelir.

böyle durumlarda toprak uzaya ışınım suretiyle çok ısı kaybeder, bu esnada havanın

içindeki fazla nem yoğuşur.

Çiğ teşekkülü için etkenler:

Yüksek rutubet oranı

Bulutsuz bir gök

Rüzgarsız bir hava

Ve ısı iletim katsayısı düşük bir çiğ taşıyıcısı

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

65

E. Zeminden Yükselen Su Sonucu Nemlenme

Şiddetli bir yağmur sonucu toprak üzerinde su toplanması veya sel neticesinde bina

duvarlarının su ile direkt teması sonunda, suyun kapilarite ile yükselmesi.

Bina temellerini çevreleyen topraktaki nem konsantrasyonunun temellerdekinden

daha yüksek oluşu nedeni ile bir nem gradyanının doğması ve temellere veya bodrum

duvarlarına giren suyun kapilarite ile ve gözeneklerdeki değişik tuz

konsantrasyonları yüzünden ortaya çıkan potansiyel fark sonucunda elektro-osmos

ile yükselmesi.

Yapının bazı kısımlarının yeraltı su seviyesi altına inmesi sonucu hidrostatik basınç

tesiri ile suyun bodrum duvarlarına, taşın su geçirgenliği nedeni ile girmesi ve

kapilarite ile yükselmesi.

Binaların zemin katlarını rutubetten korumak maksadı ile zemin kat döşemesinin

toprak seviyesinden yükseltilip arada bir boşluk bırakmak ve bu boşluğu

havalandırmamak sonucu, bu boşlukta biriken fazla miktardaki nemin kısmen

higroskopik emicilik kısmen de diffüzyon ve yoğuşma ile zemin kat döşemesine

geçmesi, boşluklardan havanın kütle hareketi ve diffüzyonla yükselmesi.

Sonuç olarak nem; havadaki buhar yoluyla, yağmur ve benzeri yağış durumlarıyla, iç

ve dış hava hareketleri, yoğuşma ile, zeminden çeşitli sebeplerle veya yapı içersinde

bulunan kaynaklardan yapı elemanlarına nüfuz eder. Kapilarite ( Kılcallık. Kohezyon

ve adhezyon kuvvetleri, bir sıvının bulunduğu ortamdaki davranışını belirler. Sıvının

adhezyonundan bulunduğu yüzeyin kohezyonu küçükse sıvı burada tutunarak bu

yüzeyi ıslatır ve var olan kılcal yapıya girme eğilimi gösterir.), elektro-osmos

(Gözenekli ortam içerisinde elektriksel potansiyel farklarından kaynaklanan akım.),

Difuzyon (Molekül ya da iyonların, çok yoğun oldukları bir ortamdan, daha az

yoğunlukta bulundukları bir ortama doğru yaptıkları geçiş hareketidir.), yer çekimi

gibi etkenlerle yapı unsurlarının kılcal çatlaklarında veya yüzeylerinde hareket eder.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

66

F. Ozmos

o Elektroozmoz: Daha önce söz edildiği gibi su bir elektriksel alan

içinde negatif kutba doğru hareket etmektedir. Su içinde çözünebilir

tuzlardan dolayı iyonlar varsa, bunlar hidratasyon suyu boyunca zıt

elektrik yüklü kutba doğru hareket ederler.

o Isı: Nemli gözenekli katılarda su, ılık bölgelerden daha soğuk

bölgelere doğru hareket eder. Doymamış akım esnasında; Islak ve

kuru alanların varlığı gereklidir. Suyun tüm transfer mekanizmaları,

su moleküllerinin taşındığı sürekli su filminin varlığı üzerine kurulur.

Bu nedenle dıfüzyon mekanizması, ozmos, elektro osnıos ve ısı

sadece su muhtevası kılcal gözenekleri doldurmaya yetecek miktarın

üzerinde ve daha büyük gözeneklerin yüzeyleri kapladığı zaman

(kritik su miktarı) uygulanabilir.

o Suyun Buhar Fazında Hareketi: Su buhar fazında da gözenekli

malzeme içinde hareket etmektedir. Bu hareket esnasında malzemenin

farklı bölgelerinde ısının etkisi ile sıvı faza dönüş söz konusu

olmaktadır. Bu olaylar aşağıda sıra ile kısaca açıklanacaktır:

Yoğuşma: Bir yapı elemanının yüzey sıcaklığı, temas ettiği havanın yoğuşma

noktasına eşit veya daha düşük olursa, havanın içindeki su buharının belirli bir

miktarı o yüzey üzerinde su olarak açığa çıkar.

Buhar Diffüzyonu: Kısmen kuru gözenekli malzemelerde (su muhtevası konum: 3

altında) havada su moleküllerinin yoğun olduğu (yüksek buhar basıncı) bölgelerden,

su moleküllerinin az olduğu bölgelere (düşük buhar basıncı) doğru bir transfer söz

konusudur.

Higroskopiklik: Gözeneklerin hidrofil yüzeyleri malzeme içindeki su moleküllerini

sıcaklık yoğuşma noktasının üzerinde bile olsa çekebilmektedir. Higroskopik

absorbsiyon havanın rölatif nemliliğinin, malzemenin yapısına ve gözenek

büyüklüğüne bağlı limit değerler üzerinde olması halinde mümkündür.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

67

Küçük gözenekler higroskopik adsorbsiyonn daha yatkındırlar ve % 100'ün altında

rölatif nemlilikte suyla dolabilirler. Çözünebilir tuzlar özellikle higroskopiktir ve

düşük nemliliklerde bile dikkate değer bir miktar su adsorbe ederler.

Suda çözünen tuzlar: Bu tip tuzlar öncelikle tuzla birleşerek taşlardaki kılcal

çatlaklardan boşlukları doldururlar. Taşın boşluklarında biriken tuzlar taş nemini

attıktan sonra kristalleşirler. Bu kristalleşme sonucu boşluk çeperlerine baskı oluşur.

Bunun sonucu taşta kopma ya da parçalanma meydana gelir.

Bu tuzlardan en önemlileri: Kalsiyum sülfat, magnezyum sülfat, Potasyum

sülfat, sodyum sülfat , Sodyum klorür.

Bu durumda parçalama dışında taş yüzeyinde çiçeklenme oluştururlar. Buda taşın

rengini değiştirir ve dış etkenlere karşı kimyasal yapısından dolayı taşı dirençsiz

bırakır.

4.4. TAŞ İÇİNDEKİ TUZLAR

Doğal taşlar bünyelerinde genel olarak suda çözülebilen tuzlar ihtiva ederler. Taş

yerine konduktan sonra tuzlar çeşitli mekanizmalarla hareket ederler. Tuzlar ayrıca

zeminden veya çevreden taşın içine girebilirler. Tuz döngüsü taş içinde farklı

yönlerde olabilir. Tuzların taşınmasında etkili olan mekanizmalar şöyledir.

4.4.1. İyonik Difüzyon

Tuzların iyonik göçü, yüksek iyonik konsantrasyonlu bölgelerden düşük

konsantrasyonlu bölgelere doğru difüzyon olarak ortaya çıkar.

4.4.2. İyonik Osmoz Ve Ozmatik Basınç

Tuzların yoguna doğru ozmosu çözücü, çözeltiden yarı geçirimli bir zarla

ayrıldığında olmaktadır. Çözücü zardan ozmatik basınç vasıtasıyla geçerek çözeltileri

eşitlemek ister. Ozmotik basınç çözeltinin konsantrasyonuna ve mutlak sıcaklığa

bağlıdır. Ozmos basıncı sıcaklıkla lineer olarak artar. Eş moleküllü çözeltilerin

ozmotik basınçları aynıdır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

68

4.4.3.Tuz Konsantrasyonları

Tuzlar kapalı gözenek sistemleri içinde çok fazla spekülasyona sebep olurlar, çünkü

kapalı gözenek sistemleri içindeki tuzların molar konsantrasyonları çok az bilinir.

Genel olarak taş gözeneklerinden tutulmuş tuzların iyonlarının maksimum

çözünebilirliğini aşan konsantrsyonların meydana gelmesi beklenemez. Ozmatik

basınca karşı koyma konsrüktif malzemelerde çekme dayanımı sınırları içinde

mümkün olabilmektedir.

4.4.4. Taş Yüzeylerdeki Çiçeklenmeler

Çözünebilir tuzlar taş duvarlar üzerinde leke, yama veya bant şeklinde hoş olmayan

görünümler yaratırlar. Çözünebilir tuzlar, suyun taşıyıcılığı ile kapilerlerin acık

uçlarına kadar gelerek kristalleşir.

Ca ve Mg sülfatların taşlarda en yaygın,

olarak bulunan çözünebilir tuzlar

olduklarını ileri sürmüşlerdir. Taş

yapılarda harçlar ve zemin nemi taş

bünyesindeki çözünebilir tuz miktarında

artışlara yol açan kaynaklardır.

Resim 15 - Çiçeklenme

4.4.5. Alt Çiçeklenme

Alt çiçeklerime mekanizması çiçeklenme mekanizması ile aynıdır. Taş yüzeyine

doğru hareket eden tuzlar yüzeye ulaşamadıklarında kir ve isle yoğunlaşarak

sertleşmiş yüzey kabuğu altında kristalleşirler. Bu nedenle zamanla yüzeydeki

kabuğun taşla olan bağları zayıflar ve parçalanarak dökülür. Bunun altında tuz

konsantrasyonundan, dolayı sertleşmiş yeni bir kabuk ortaya çıkar ve zamanla

atmosferik artıkların da etkisi ile yoğunlaşıp sertleşir. Ancak sürekli yağmur etkisine

maruz yüzeylerdeki mekanizma, yüzey sürekli olarak yıkanacağı için çözünebilir

tuzların kabuk oluşturmasına imkan verilmeyeceği için farklı olacaktır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

69

4.4.6. Taş İçindeki Tuzların Kristalizasyon Basınçları:

Doygun duruma gelen bir tuz çözeltisi su kaybedecek olursa kristaller oluşmaya

başlar. Bir kristalin oluşumu üç basamakta gerçekleşir.

Kristal çekirdeklerinin oluşması,

Kristal çekirdeklerinin büyümesi,

Olgunlaşan kristallerin atomik, moleküler veya iyonik olan iç yapılarının

düzenlenmesi (rekristalizasyon)

Tuzların tüm davranışlarının incelenmesi ve değerlendirilmesi, çok dar ve değişken

bir yapı gösteren taş gözeneklerinde oldukça zordur.

Tuzların farklı ısı genleşmeleri; Taşların gözeneklerinde yoğunlaşan tuzların taşlara

nazaran farklı ısı genleşmeleri göstermeleri hasarlara yol açabilmektedir.

4.5. BİYOLOJİK ETMENLERE BAĞLI NEDENLER

Bazı bitki ve hayvan türleri mekanik ve kimyasal

etkilerle taşa büyük oranda zarar vermektedir.

Yüksek bitkilerin pek çoğunun etkisi hem

mekanik, hem de kimyasal olurken, yaşamın en

küçük birimi olan bakteriler yalnız kimyasal

yoldan etkili olurlar. Son derece karmaşık bir

mekanizması olan biyolojik tahribat günümüzde

hiçbir engelle karşılaşmaksızın hızla

ilerlemektedir.

Resim 16 – Açık Ortamda bulunan Mermerlerde

Biyolojik Oluşum ve Yosun

Biyolojik etkilerle ayrışmaya neden olan faktörler bakteriler, mantar ve

yosunlar,bitki kökleri ve kuşlar olarak sıralanabilir.Bu ayrışmada organizmaların rolü

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

70

büyüktür. Kayaçları kemiren organizmalar, bitki köklerini mekanik etkileri ve

bunların saldıkları asitler bu tür ayrışmayı oluşturur.

Ayrışma sonucu çözünebilen ve çözünmeyen maddeler olmak üzere 2 tür madde

oluşur.

CANLI TÜRÜ MEYDANA GELEN OLUŞUM

Ototrof bakteriler (kendi kendilerine

çoğalırlar)

Siyah kabuklar ( kahverengi_siyah)

Patinalar, pul pul dökülme, kabarmalar

Heterotrof bakteriler Siyah kabuklar, siyah patınalar pul pul

dökülme, beyaz lekeler

Mantar Renklendirilmiş tabaka pul pul dökülme

çukurlar oluşur

Yeşil yosunlar Değişik renkli ince film tabakası oluşumu

ve patinalar

Likenler Kabuklu parça kabuklaşmalar, çukurlar

Kara yosunları Yeşil gri renkte geniş yüzeyleri kaplayan

tabakalar

Yüksek bitkiler

Çimen fundalık ve yarıklarda yetişen

ağaçsı türler malzemede kopma,

deformasyon

Böcekler, delik açan deniz kabukları

ve böcekleri, kuşlar

Tipik şekilli delikler, paslanmaya neden

olacak maddelerin birikmesi ve çatlaklar

Tablo 8 – Biyolojik Canlılar ve Sebep oldukları Bozulmalar

4.5.1. İnsan Etkileri

İnsanlar taş eserleri olumsuz olarak yaptıkları bir takım çalışmalarla bilinçli ya da

bilinçsiz olarak yüzyıllardır etkilemişler ve bu eserlerin tahrip ve yok olmalarına

neden olmuşlardır. Bunlar ise, taşın yatağından alınıp yapıda kullanılmasına kadar

geçen safhada uygulanan hatalı işlemler, farklı malzemelerin kullanılmasından dolayı

meydana gelen olumsuz etkiler ve hatalı yapılan kazı, depolama, koruma ve onarım

çalışmalarıdır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

71

Eskiden taş blokları, ince teller üzerine kuvars kumu dökerek ve sürterek kesmek

suretiyle veya çıkarılacak olan taş bloğunun yüzeyi düzleştirildikten sonra açılan

oluklara yerleştirilen kuru ağaçların, su ile ıslatılarak şişmelerinden oluşan basınçla

çatlak ve yarıklar oluşturulduktan sonra balyoz ve çekiçle yarıklar derinleştirilerek

çıkarılmaktaydı. Bu çalışmalar sırasında ve daha sonra taşın çekiç, keski ve murç

gibi aletlerle işlenirken bazen el kayması veya yanlışlıkla vurulan sert bir darbe

sonucu üzerinde mikro çatlaklar oluşmaktadır. Bu tür taşlar doğa koşullarından daha

çabuk etkileneceğinden tahrip olmaları daha hızlı bir şekilde olmaktadır.

Yeraltından çıkarılan taşların, atmosfer ile direkt olarak temasa geçtiklerinde

değişmeksizin kalmaları olanaksızdır. Tuz, oksijen, su ve çeşitli kimyasal

faktörlerden etkilenerek değişime uğrarlar. Taş içinde bulunan suyun buharlaşması

ve boşluklardaki eriyiklerin aşağı süzülerek kristalize olmasından sonra biraz

sertleşir.

Bütün bunlar göz önüne alınarak ocaktan çıkarılan taşın bir süre bekletildikten sonra

kullanılması gerekmektedir. Bu durum özellikle traverten ve kalker taşları için

geçerlidir.

Farklı özellik ve bileşimlere sahip taşlardan yapılmış mimari elemanların, üst üste

kullanılmaları durumunda da, birbirlerini etkilemeleri sonucunda bozulmaları

hızlanarak, taş eserler üzerinde dökülmeler ve lekelenmeler meydana getirmektedir.

Hetorojen boşluklu ve fosil yapılı kültelerden olan tortul taşlar, değişik renk, doku ve

karakterdeki tabakalı özelliğinden dolayı işlenirken damarlarına göre çalışmak

gerekir. Aksi takdirde tabakalaşmaya dik işlenen taşlar kırılabilir. Bu taşlar yapılarda

kullanılırken tabaka yüzeylerinin paralel olarak oturtulmasına dikkat edilmelidir.

Taş, tabakalanma durumuna göre dik veya eğik bir şekilde kullanılırsa tahrip olması

daha da çabuklaşır. Çünkü tabakaların basınca karşı dirençleri azalır ve

yüzeylerinden tabakalar halinde kopmalar oluşur.

Yapıyı oluşturan bileşenlerin uygun bir bağlayıcı malzeme ve teknikle birleştirilmesi

dayanıklılık açısından önemlidir. Kesme taş yapılarda blokları birleştirmek için

kullanılan kenet ve mil gibi korozyona uğrayabilecek demir bağlantı elemanlarının

iyi izole edilmemesi sonucunda, derzlerden içeri giren su demir öğelerin

paslanmasına neden olmaktadır. Paslanma sırasında hacmi büyüyen kenet ve miller,

yarattıkları iç gerilimle birleştirildikleri duvar boşluğu, söve ya da sütun başlığı gibi

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

72

mimari bileşenleri çatlatmakta, müdahale edilmeyip bozulma ilerlediğinde, mimari

öğe parçalanmaktadır.

Toprak altında bulunan taş eserler, kazmanın çarpması sonucu kırılma veya

çatlamalar ya da açığa çıkarılan taş eserlerin kaldırılmasında kendir halat yerine çelik

halat kullanılması nedeniyle, bağlantı yerlerinde meydana gelen ezilme ve kopmalar

şeklinde tahribata uğramaktadır. Yangın ve savaşların da taş eserler üzerinde

yaptıkları tahribatlar oldukça fazladır. İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’da

bombalama nedeniyle bir çok taş eser yıkılarak yok olmuştur. Ülkemizde sıkça

görülen yangın, deprem ve su baskını gibi doğal afetlerin taş malzeme üzerindeki

etkileri ani ve yıkıcı olmaktadır. Yangın sırasında taş malzeme fiziksel değişim

dışında ayrıca kimyasal etkiler sonucu molekül yapıları değişerek, başkalaşıma

uğramaktadır.

Yeni yollar açılması, barajların yapılması tarihi çevreleri ve dolayısıyla taş eserleri

tehdit eden çağdaş imar hareketleridir. Yapılan hafriyat çalışmaları sırasında ortaya

çıkan veya ayakta bulunan taş eserler, çalışmalara engel olur düşüncesiyle tahrip

edilmekte ya da ortadan kaldırılmaktadır.

Ayrıca taş eserler üzerinde bulunan kir tabakası, çeşitli asitli maddeler kullanılarak

kimyasal yöntemlerle veya raspalama gibi hatalı mekanik yöntemlerle temizlenmesi

durumunda, taş eserin yüzeyi bozulacağından doğa Koşullarından etkilenmesi daha

çabuk olur. Bu da taşın tahrip olma sürecini hızlandırmaktadır.

4.5.2. Yanlış Onarım Ve Harçlardan Kaynaklanan Bozulmalar

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

73

Genel olarak baktığımızda; birçok doğal taşta tozu ve nemi içine çeken, taş yüzeyini

ve kesitini çaprazlamasına geçen ince, kılcal çatlaklar bulunmaktadır. Bazı çatlaklar

o kadar incedir ki, gözle görülür olmamasına rağmen kırılganlık eğilimi gösterirler.

Bazı tip çatlaklar ise kil içerir. Arasına kil ve benzeri malzeme dolmuş çatlaklar

tamiri en güç çatlaklardır. Kırılma problemi yaratmayan ancak, yüzeyde açıklıklara

yol açan "kanal" tipi çatlaklar da aslında bir çeşit gözenek olarak kabul edilebilir.

Mikro gözenekler belirgin şekilde fark edilmese de taşın istenilen düzeyde

cilalanmasını engellerler. Buna en çok granit türlerinde rastlanır ve bu sorunu

çözebilmek için cilalamadan önce, uygun reçine uygulaması yapılmalıdır. Gözenek

çapının taş kalınlığından büyük olduğu çoğu durumda problem "delik" olarak

karşımıza çıkar. Bu durumda öncelikle taşın bünyesindeki deliğe dolgu işlemi

yapılır. Bu işlemlerde; jeolojik sorunların engellenmesinde bir nevi çözüm olarak

yapılabilir.

Resim 17 – Kubbesi Çimento ile Kaplanarak Yapılmış Hatalı Onarım Örneği

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

74

BÖLÜM VI: ONARIM BASAMAKLARI VE MERMER’DEN

ÜRETİLMİŞ KÜLTÜR VARLIKLARINDA UYGULANABİLECEK

YÖNTEMLER

1. BELGELEME

Belgeleme eski eserlerin korunmasında en önemli basamaklardan biridir ve itinayla

yapılması gerekmektedir. Bilginin geleceğe aktarılmasında en çok kullanılan

yöntemdir. Eserin mevcut ve ilk durumunun belgelenerek geleceğe aktarılması, hem

üzerinde yapılan çalışmaların doğruluğu hakkında bilgi verir hem de sonradan oluşan

bozulmalar karşısında eseri geri döndürebileceğimiz en iyi noktayı kavramamıza

yardımcı olur.

Günümüzde kullanılan belgeleme işlemleri arasında ayrıntılı rapor yazmak, ölçekli

çizimler yapmak, fotoğraf ve video ile belgeleme, çeşitli rölöve ve analitik rölöve

çalışmaları bulunmaktadır. Bunların dışında son dönemde CAD programlarının

restorasyon ve konservasyona uyarlanması sonucunda belgeleme işlemleri hem daha

hatasız yapılmakta hem de elde edilen sayısal sonuçlar ile daha kolay depolanabilen,

daha kesin sonuçlara ulaşılmıştır.

3 boyutlu lazer tarama teknolojileri fotoğrafla belgelemenin yerini almaya başlamış

ve sayısal ortamda obje ya da anıtların mevcut durumunu tüm perspektif açılarından

görebilmemizi sağlamıştır. Buna ek olarak bir araya getirme, eksik kısımların

tamamlanması, sergi ve depo alanlarının uyarlanması gibi uygulamaların direk eser

üzerinde değil, öncesinde bilgisayar ortamında yapılarak, daha doğru

değerlendirmeler sağlama ve kararlar alma fırsatını sunmaktadır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

75

Resim 18 - Ağzıkarahan iç avlu portali Çizim 7 - malzeme paftası

Önden görünümü.

Çizim 8 – Bozulma Paftası

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

76

Resim 19 – Lazerli tarama cihazları ve uygulama alanları

2. TEŞHİS

Tarihi eserin incelenmesi görsel analizlerle başlar. Objede veya tarihi yapıda görsel

olarak izlenen bozulma şekillerinin sınıflandırılıp eserin mevcut çizim ve fotoğrafları

üzerinde haritalandırılması hem sorunların teşhisinde hem de uygulamaların

başarısını takipte kullanılacak önemli bir belge oluşturur. Bozulmalardan önce

çalışılan malzemenin ne olduğu ve içeriği ile ilgili araştırmalar yapılır. Ardından

çevre koşulları belirlenir ve bu bilgiler ile gerekli bölgelerden örnekler alınarak

ayrıntılı inceleme kısmına geçilir. Bu sayede Laboratuvar analizleri için gerekli

örnekleme de en aza indirilmiş olur.

Taş ve seramik eserin mineral içeriği, dokusu ve bozulma ürünleri optik mikroskop,

tarama elektron mikroskobu, X-ışınları difraksiyonu, ve Fourier transform infrared

spektroskopisi yardımıyla incelenir.

Element analizleri EDX bağlantılı tarama elektron mikroskobu, atomik soğurma

spektroskopisi ve kolorimetri yöntemleri kullanılarak yapılabilir.

Çözünen tuzların miktarının ve türünün belirlenmesi için iletkenlik ölçümleri,

kalitatif spot deneyler, alev fotometrisi ve kolorimetrik yöntemler kullanılabilir.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

77

Taş ve seramik eserin fiziksel özelliklerini belirlemek için yoğunluk ve gözeneklilik

ölçümleri, mekanik özellikleri için ultrasonik hız ölçümleri gibi tahripsiz yöntemler

veya küçük örneklerde nokta yükleme gibi tahripli yöntemler kullanılabilir.

Eserin içinde bulunduğu sorunun teşhisi sonunda, müzede ve açık hava şartlarında

korunma olasılıkları ve geçirmesi gerekli koruma işlemleri saptanır. Örneğin kil

yüzdesi yüksek ve suda çözünen tuzlar içeren bir taş eser veya seramik eser müze

şartlarında da aktif bozulma içinde olacaktır (Rodriguez-Navarro et al 1998).

Böyle sorunları olan müzedeki bir eserde, tuzların esere zarar vermeden çıkarılma

şekilleri, veya en aza indirilmesi şartları gündeme gelir. Tuzların çıkarılamadığı

durumlarda mikroklimatik koşullar malzemenin içerdiği tuz çeşitlerinin ıslak veya

kuru durumda kalacakları bağıl nem koşullarına göre ayarlanarak sabit tutulmaya

çalışılır (Arnold, 1981).

Laboratuvar analizlerinde genellikle tahribatsız malzeme test yöntemleri

kullanılmaktadır. Tahribatsız muayene (Non-destructive testing NDT), inceleme

yapılacak olan malzeme ya da parçanın bütünlüğüne zarar vermeden yapılan

muayene türüdür. Bu muayenenin geçerliliği ise daha önceden yapılmış olan

tahribatlı muayenelerin sonuçlarına dayanmaktadır.

Tahribatsız muayene yöntemleri malzemelerin içerisinde görünmeyen

süreksizliklerin veya malzeme yüzeyine açık süreksizliklerin tespitinde kullanılır.

Hata ve kusur tespiti dışında kapalı bir malzemenin içinde bulunan bir diğer

malzemenin miktarını ölçmede, metal yüzeylerdeki boya kalınlığı ölçmede, monteli

parçaların durum tespitlerinde, radar sistemlerinde kullanılmaktadır.

Ultrasonik Muayenede ve Endüstriyel Radyografide genel olarak incelenecek olan

bölgeye ultrasonik ses dalgaları, X veya gamma ışınları gibi çok küçük dalga boyuna

sahip yüksek enerjili ışınlar gönderilerek testler yapılır.

Gözle muayene, penetrent muayene, manyetik partiküllerle muayene, ultrasonik

muayene, radyografik muayene ve eddy-current testi gibi testlerden oluşur.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

78

Sonuç olarak malzeme türü, çevre ya da ortam koşulları, bozulma türleri

belirlendikten sonra; uygulama aşamasında ne yapılacağına karar verilir. Belgeleme

ve teşhis basamaklarında elde edilen veriler ile koruma onarım projesi oluşturulur.

Bu projede tüm veriler ve analiz sonuçları ayrıntılı şekilde verilerek seçilecek

uygulama yöntemleri bir temele dayandırılır. Proje: eser üzerindeki süreksizlerin

temizlenerek yalnızca bulunduğu halinin korunmasına yönelik çalışmalardan mı

oluşacak yoksa çok daha ayrıntılı bir rekonstrüksiyon çalışmasımı yapılacak.

Kullanılacak malzemelerin çeşitliliği ve uygunluğu ne olacak? Tüm bu soruların

cevaplarına proje içerisinde ayrıntılı şekilde cevap verilmelidir. Yapılacak

çalışmaların olumlu ve olumsuz etkileri önceden belirtilerek bilim kurulunun onayına

sunulur. Bir onarım projesi ancak farklı disiplinlerden gelen uzmanlar tarafından

oluşturulmuş bilim kurulunun tam onayı alındıktan sonra uygulamaya koyulmalıdır.

3. UYGULAMA

3.1. TEMİZLİK

Temizleme basamağındaki amacımız eserin üzerinde bulunan ve esere ait olmayan

zarar verici kirliliklerin eserle ilişiğinin

kesilmesini sağlamaktır. Yapıların dış cephe

temizliği için Kültür Bakanlığı Restorasyon ve

Konservasyon Merkez Laboratuarı tarafından

yapılacak analizler sonucu kullanılacak malzeme

ve oranları tespit edilecektir. Bina cephelerinde

yapılacak her türlü uygulama laboratuar

sonuçlarına göre yapılır. Genel olarak temizleme

işlemine basit yöntemlerle başlanarak, kirliliğin

eser yüzeyine tutunma durumuna göre karmaşık

ve zorlayıcı yöntemlere doğru hareketle işlem

gerçekleştirilir

Resim 20 – Mekanik Temizlik.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

79

İlk kullanılan ve en basit yöntem su ile yıkamadır. Su ile yapılan her uygulamada,

üzerinde çalıştığımız eserin niteliği ve yapıldığı malzeme, su ile etkileşime girerek

yeni korozyon ürünleri, tuz hareketliliği gibi olumsuz etkilerin ortaya çıkmasının

engellenmesi açısından önem taşımaktadır. Eğer istenmeyen kirlilik ürünleri bu

yöntemle çıkmıyorsa kimyasal ve mekanik olarak ikiye ayırdığımız temizlik

yöntemlerinden daha kompleks olanlarını kullanmaya başlayabiliriz. Genel olarak

yapılan uygulamalar şöyle özetlenebilir:

Eser yüzeyinde oluşan kir tabakasının yumuşatılması için, bina cephesine her kata

noktasal delikleri olan yassı hortumlar takılarak, 3-4 saat kesintisiz ıslak uygulama

yapılır. Bu uygulama eserin yüzeyindeki toz tabakasını alacağı gibi, eserin

derinlerine işleyen sülfatı da yumuşatacaktır. Bu işlem sonunda yüzey yumuşak

fırçalarla fırçalanmalıdır.

Bu uygulamadan sonra, tamamen bazik olan (PH=9) amonyum bikarbonat çözeltisi

tüm yüzeye yumuşak fırçalarla sürülerek, hava almayacak şekilde kapatılmalıdır.

Bu işlem belli modüller halinde tekrarlanacaktır. Çözelti eser yüzeyinde 6-7 saat

bekledikten sonra max. 4 bar basınçlı su ile sis şeklinde yıkanır.

Kimyasal yöntemler bazı durumlarda mekanik yöntemler kadar kontrollü

olamamaktadır. Bazı mekanik yöntemlerin maliyetinin yüksek oluşu nedeniyle,

kimyasal temizlik yöntemleri tercih edilebilmektedir. Kompleks mekanik temizleme

yöntemlerinde genellikle uygulamayı yapacak kişinin konu ile ilgili seminerlere

katılarak, belli bir eğitimden geçirilip sertifika aldıktan sonra uygulama yapması

koşulu bulundurmaktadır.

Temizlik işlemi sırasında önemli bazı kurallara dikkat edilmelidir:

o Temizliğin aksiyonu, uygulayıcı tarafından kontrol edilebilir yöntem

ve tempoda olmalıdır.

o Uygulanan yöntem, temizlenen eser üzerinde zarar verici yeni

oluşumlar üretmemelidir (tuzlanma,sararma vb.).

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

80

o Uygulanan yöntem, yüzeylerde aşınma, mikro çatlakların oluşumu ve

yapısal zayıflık gibi sonuçlar ortaya koymamalıdır.

Sonuçta uygulanacak olan yöntemin seçimi;

Elimine edilecek malzemenin tipine (yani zararlı tabakanın tipine),

Taşın yüzeysel şartlarına,

Temizlenecek yüzeyin boyutuna bağlıdır.

Günümüzde bazı firmalar yurt dışından getirdikleri kimyasalları kullanmaktadırlar.

Bu malzemelerin kimyasal bileşiminde bulunan maddeler taşa hemen zarar vermese

de ileride hasarlara neden olabilecektir. Ayrıca birkaç kimyasal bütün taşlara

uygulanmakta ve taşın özelliği göz ardı edilmektedir.

Yapılması gereken eserin belli noktalarından taş parçaları alınarak Kültür Bakanlığı

Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuarı tarafından incelenmesi ve taşın

organik yapısına, kirlilik derecesine göre uygun çözelti malzeme tespit edilmeleridir.

Bu tespit resmi raporlar halinde uygulamayı yapacak restoratörlere verilerek bu

doğrultuda restorasyon işlemi yapılmalıdır.

Esere olabildiğince fiziksel müdahale olmamalıdır. Örneğin, taşın taraklanması yada,

taşı kontrolsüz kumlama gibi metotlar, taş yüzeyinde bulunan patinayı tamamen

kaldırarak eseri atmosferik ortamda çıplak bırakmaktadır. Böylece eser daha

korunmasız kalacaktır.

Bazik özellikli kimyasal madde olan AB-57 kullanımı sonucunda eser yüzeyinde

çiziklere ve deformasyona neden olmamaktadır. Buna taşa yapılan Kültür Bakanlığı

Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuarı analizleri sonucunda ulaşılmış ve

uygunluğu onaylanmıştır. İlk yıkamada çıkmayan atmosferik ve diğer kirler aynı

metot tekrarlanarak kir yüzeyden arındırılır.

Cephe temizliğinde dikkat edilmesi gereken nokta, kullanılan malzemelerin asidik

özellikte olup olmadığıdır. Yapı taşları bazik özellikte olduğundan asit taşın

patinasını yok ederek taşın korunmasız kalmasına neden olur. Bu da cephenin daha

kısa bir sürede bozulmasına ve dağılmasına neden olur.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

81

3.1.1. Taşlarda Kullanılanılması Önerilen Yöntemler Ve Tercih Edilme Sebepleri

Yöntemler hakkında ayrıntılı bilgi vermeye geçmeden önce asla unutulmaması

gereken husus: her türlü şartta aplike edilen ve iyi sonuç veren tek bir temizleme

metodu mevcut değildir. Spesifik olaya uygun teknik seçim, mümkün olduğunca

geniş aplikasyon provaları üzerine dayandırılmalıdır. Özellikle kimyasal olarak

tanımlanan metotları dikkate alınca, aynı provalar uygulama süresini belirlemede

yararlı olacak ve esas olarak tekrarlanacak aplikasyonların sayısı tespit edilecektir.

Buna göre yaygın olarak kullanılan ve tavsiye edilen başlıca temizleme yöntemleri

şunlardır :

A. Su Püskürtme Yöntemi (Acqua Nebulızzata)

Basınçlı su tabancasıyla su zerreciklerinin eşit bir şekilde temizlenecek yüzeylere

yayılması işlemidir. Yüzeysel kirlerin, siyah tabakaların arındırılması bu basit

metotla gerçekleştirilebilir. Özellikle büyük yüzeyli cephe temizlikleri için kolay,

çabuk ve kontrollü uygulama gibi avantajlar ortaya koymaktadır. Aplikasyon süresi

temizlenecek yüzeyin şartlarına göre (3 - 4 saatten 24

saate kadar) değişir. Ancak musluk suyu içerdiği

eriyebilir tuzlar nedeniyle yüzeylerde kireçlenmeye yol

açtığından saf su kullanımı tercih edilmelidir. Taşın çok

bozuk olduğu durumlarda bu temizleme yöntemi

uygulanmamalıdır. Fazla tahribata uğramış olan

malzeme üzerinde suyun çözücü aksiyonu çatlakları ve

yüzey kaybını provoka edebilir. Ayrıca kullanılan

suyun miktarı az olsa da, duvar içine suyun sızma

ihtimali nedeniyle bu metot her yerde tavsiye edilmez.

Resim 21 – Fıskiye sistemi

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

82

B. Emici Killerle Paketleme

Killer arasında bugüne kadar en iyi sonuçları veren "sepiolite", ve

"attapulgite"(kompozisyonları ve fiziksel özellikleri çok benzerdir) gibi killerdir.

Bunlar bir çözücüyle (su ve kimyasal çözücüler) çamur haline getirilip temizlenecek

yüzeylere birkaç santimetre kalınlıkta aplike edilerek elimine edilecek maddeler

üzerinde etkili bir aksiyon oluştururlar. Aplike edilen karışım kuruyana kadar

(yaklaşık 24 saat) yüzeyde bırakılır. Kuruduktan sonra karışım yüzeyden alınır,

gerekiyorsa ikinci bir aplikasyon tekrarlanabilir. Ancak gözenekli taş malzemeler

için, aplikasyon öncesi yüzeyler japon kağıdı ile kaplanmalıdır. Çünkü karışım

kuruduktan sonra gözeneklerin içine yerleşmekte ve bunların arındırılması

güçleşmektedir. Yöntem daha çok, yağlı ve kirli yüzeylerin temizlenmesinde

uygulanır. Su bazlı paketleme halinde de taş malzemeden eriyebilir tuzların

çekilmesi için kullanımı mümkündür.

C. Solventli Kağıt Hamuruyla Paketleme

Su içinde amonyum karbonat/bikarbonat, sodyum karbonat/bikarbonat, EDTA

(etilendiamintetraasetikasit) gibi

kimyasal çözeltilerle kağıt tozunun

karışımı sonucu oluşturulan

paketleme yöntemidir. Suda

çözeltilen kimyasalların oranı,

temizlenmesi gereken yüzeyin

durumuna göre (yaklaşık %5-20

arasında) değişir.

Resim 22 – Kireç Taşına Uygulanmış Kağıt Hamuru

Kağıt tozuyla hamur haline getirilen çözelti temizlenecek yüzeylere aplike edilir. Bu

çözeltiler, temizlenecek yüzey şartlarına göre tek başlarına veya kendi aralarında

belirli oranlarda karıştırılmak suretiyle kullanılabilir. Aktif solusyon kirli yüzey ile

uzun süre ilşkide kalabilir ve malzemenin içine doğru nüfuz edebilir. Suyun çabuk

buharlaşmasını önlemek ve aksiyonu etkili kılmak için, aplike edilen yüzeylerin

aliminyum folyo ya da polietilen ile örtülmesi olumlu sonuç verir.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

83

Temizliğin tamamlanmasında yumuşak bir fırça yardımıyla yıkamayı sürdürmek

gerekir. Gerekirse aplikasyon tekrarlanabilir.

Son yıkama damıtık su, ya da iyonsuz su ile gerçekleştirilmelidir. Uygulanan

çözeltinin bazik bileşiklerinin yüzeyden tamamen arındırılmış olduğundan emin

olmak için, taş yüzeyinde ilişkide olan suyun pH değeri uygulama suyunun pH

değeri ile eşit olup olmadığı kontrol edilmelidir. Yüzeylerdeki kalkerli bileşikler ve

atmosferik kirlerin arındırılmasında etkili bir yöntemdir. Ayrıca çeşitli metal

oksidasyonlarından kaynaklanan lekelerin temizliği için oksijenli su (130volümlük)

ve amonyak gibi çözücülerle aynı yöntem uygulanabilir.

Bunların dışında, özellikle açık ve nemli ortamlarda taş eserler üzerinde oluşan

mantar, yosun ve liken gibi biyolojik zararlıların eliminasyonu için de paketleme

yöntemi gerçekleştirilebilir. Fakat burada, sözkonusu tabakalar için daha etkili olan

ve “biosid”(biyolojik öldürücüler) olarak isimlendirilen preventol, gliserin, desojen,

oksilenli su ve benzerleri gibi kimyasal çözücüler kullanılır Kullanılan çözücülerin

özelliğine göre oranlar yaklaşık % 2-10 arasında değişir. Aplikasyonun etkili

olabilmesi için yüzeyde uzun süre (10-15 gün) bırakılması ve üzerinin örtülmesi

gerekir. Aplikasyon sonrası yüzeyler iyice yıkanmalıdır. Bu kimyasallar genellikle

zehirli oldukları için, uygulayıcı tarafından eldiven ve maske kullanımıyla önlem

alınmalıdır.

D. Mikro Kumlama (Mikrosabbıatura)

Mekanik bir temizlemedir. Toz halindeki çeşitli killerin ince zerrecikler halinde

basınç altında püskürtülmesiyle gerçekleştirilir. Daha çok, yüzeylerde oluşan sert

tabakaların arındırılmasında uygulanır. Aliminyum

oksit, cam tozu veya ince öğütülmüş çeşitli meyva

kabukları kompresör ve kumlama cihazıyla yüzeylere

püskürtülür Aksiyon etkisini ve püskürtme gücünü

derecelendirmek mümkündür. Aksiyon uygulanan

basınca, püskürtülen malzemenin sertlik ve

yoğunluğuna bağlıdır.

Resim 23 – Kontrollü Kumlama

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

84

Ayrıca uygulama süresi ve yüzey ile püskürtme arasındaki mesafe de önemlidir.

Bu mekanik metot uygulayıcı tarafından büyük bir dikkatle kontrol edilmelidir.

Yöntem, mekanik gücü zayıf ve çok gözenekli taş yüzeylerinde kullanılmaz.

E. Lazerli Temizlik Sistemleri

Temizleme işleminin çalışma prensibi; lazer ışını tarafından yaratılan şok dalgaların

dış katman tarafından emilerek, alttaki taş malzemeyle aralarında meydana gelen

genleşme farkı sonucunda dış katmanın atması şeklinde meydana gelmektedir. Bu

sırada Q – switch lazerler 2 durum meydana getirebilir : lazer radyasyonunu emen

dış katman geri alınır ve eş değer oranda lazer radyasyonu derinlere nüfuz eder. Şok

dalgalar tarafından plazma katmanında oluşturulan mikro patlamalar süreci daha

verimli kılar. Eserin üzerini kaplayan katman transparan ise radyasyonun

oluşturduğu reaksiyon sonucu şok dalgaları geri çevrilir. Grafiti ya da renkli

katmanlarda ise lazer ışını katmanların rengine göre seçici davranır.

Çizim 8 – Lazerin Çalışma Prensibi

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

85

Resim 24 – British Museum’dan Lazer Temizlik Uygulaması

3.1.2. Alternatif Yöntemler

A. Biyolojik Temizlik

Biyolojik temizlik kavramı ilk olarak 1978 yılında Hempbel’in öncülüğünde

araştırılmaya başlamıştır. Hempbel yüzey temizliğinde üre ve gliserol içeren killerin

etkinliğini gördüğünde şaşırmış ve bu durumdan mikroorganizmaların sorumlu

olduğunu ortaya atmıştır. Ardından 1992 yılında Kouzeli Amonyumbikarbonat ve

EDTA uygulamalarına dayalı yöntemler ile bu yöntemi karşılaştırdığında olumlu

bulduğunu açıkladı. Biyolojik temizlik genel olarak çok az araştırılmış ve çok az

uygulama yapılmış bir yöntemdir. Ancak Gauri ve arkadaşları 1988’den 1992’ye

kadar yaptıkları çalışmalarda Desulfovibrio desulfuricans bakterilerinin kükürt

indirgeyici özellikleri ile mermer eserler üzerindeki siyah kabuk oluşumlarının

temizlenmesine yönelik uygulamalarda kullanılabileceğini öne sürmüş ve kalsiyum

sülfatı, bir önceki formu olan kalsiyum karbonata geri döndürdüğünü

savunmuşlardır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

86

B. Kuru Buz İle Temizlik Yöntemi

Kuru buz, normal basınç şartları altında sıvı halde

bulunmayan karbondioksitin -78,5 derecede

dondurularak katı hale getirilmesi ile elde ediliyor.

Kompresörden sağlanan basınçlı hava yardımı ile kuru

buz parçacıkları nozul tipine göre 300 -900 m/s'ye

kadar hızlandırılıyor. Yüzeyle temas anında

parçacıkların ağırlık ve hızları ile orantılı olan kinetik

enerjileri bir püskürtme temizlik kuvvetine dönüşüyor.

Resim 25 – Ice Blast Yöntemi

Kendinden daha sıcak yüzeye çarpan kuru buz parçacıkları anında süblimleşerek gaz

karbondioksit halini alıyor. Katı halden gaz hale dönüşen karbondioksit molekülleri

hacimlerini 800 katına çıkartırken yüzeydeki istenmeyen katmanları da parçalıyor.

Ani ısı değişiklikleri de yüzeydeki inatçı kirlerin Direncinin kırılmasına yardımcı

oluyor. Kuru buz temizliğinde zararlı kimyasallar ya da solventler kullanılmaz.

Temizlik sırasında tehlikeli gazların yayılmasından ve diğer tehlikelerden kaçınılır.

Kuru buz temizliğinde çıkan materyaller buharlaştığı için, temizlik sırasında çıkan

atık materyaller de minimize edilmektedir. Kuru buz temizleme ile yapıştırıcı,

vernik, yağ, gres yağı, kömür isi, kurum, kalıp, zift, katran ve bunun gibi daha birçok

materyal katmanı temizlenebilir. Temizlikten sonra deterjan ya da temizlik maddesi

kalmaz.

Uygulama yapılmadan önce kirlilik tabakası ve taşın sertlikleri göz önünde

bulundurulmalıdır. İtalyan firmalarının yaptıkları uygulamalar sonucu elde ettikleri

deneyimlerde ise en önemli tavsiyeleri taşa zarar verilmemesi açısından akrilik ya da

silikon reçineler kullanılarak ön konsolidasyon işlemlerinin gerçekleştirilmesi ve

güvenlik önemlerinin alınmasıdır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

87

Şekil 4 – Ice Blast Cihazı Şeması

Şekil 5 – Ice Blast Yönteminin Çalışma Mekanizması

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

88

BÖLÜM VII: TAŞ ESERLERİN GENEL SAĞLAMLAŞTIRMA

YÖNTEMLERİ (CONSOLIDASYON)

Sağlamlaştırma, çeşitli nedenlerle mekanik gücü zayıflamış olan esere ilave

dayanıklılık kazandırmaktır. Bu

sağlamlaştırıcı bir malzemenin esere

aplikasyonunu tanımlar. Sağlamlaştırıcı

malzeme taşta derinliğe nüfuz ederek sağlıklı

alt tabaka ile altere olmuş üst tabakaların

birleşmesini, kaynaşmasını sağlar.

Sağlamlaştırıcının derinliğe nüfuz etmesi esas

olarak taşın gözenekliliğine, ürünün tipine ve

aplikasyon şekline bağlıdır.

Taşın sağlamlaştırılması inorganik veya

organik (sentetik reçineler) ürünlerle elde

edilebilir.

Resim 26 – Enjeksiyon ile Sağlamlaştırma

Bu ürünlerden her biri diğerine göre avantaj dezavantaj oluşturabilir. İnorganik

sağlamlaştırıcılar (kireç suyu ve baryum hidrat vb.) organiklerden daha uzun süre

dayanıklıdır; aynı zamanda az elastikidir ve derinliğe nüfuz etmesi zordur. Ayrıca

yüzeylerde beyazımsı bir tabaka oluştururlar. Diğer taraftan organik

sağlamlaştırıcılar ışığa karşı daha duyarlı olsalar da, inorganiklerden daha elastiki ve

taşın dayanıklılığını arttırmada daha etkilidirler. Bunlar içinde özellikle akrilik

(Paraloid B72, Primal AC33) ve silikonik (Etil Silikat gibi) reçineler tercih edilir.

Epoksi reçineler (araldit gibi) geriye dönüşü olmadıkları ve zamanla yüzeylerde

sararmalara neden oldukları için amaca uygun değillerdir.

Uygulama şekline gelince; püskürtme yönteminin derinlikte etkili olması zordur, bu

nedenle fırçayla malzeme doyana kadar aplike edilmesi tercih edilir. Bu arada

aplikasyon sonrası, solüsyon içindeki çözücünün çabuk buharlaşmasını önlemek ve

sağlamlaştırıcının derinliğe nüfuz etmesini sağlamak için yüzey iyice örtülmelidir.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

89

Kullanılan reçine solüsyonunun yoğunluğu, sağlamlaştırılacak olan malzemenin

degradasyon durumuna göre değişir (uygun çözücü içinde yaklaşık %5-10).

Bazen taş eserler üzerinde, sözü edilen sağlamlaştırıcıların yeterli olmadığı, büyük ve

derin çatlakların, boşlukların varlığı söz konusu olabilir. Böyle durumlarda, söz

konusu kısımların harç veya kuvvetli yapıştırıcı aracılığıyla stabil hale getirilmeleri

gerekmektedir. Amaca uygun en basit dolgu yöntemi kireç, kum, mermer tozu veya

taş tozu karışımından oluşan harç kullanımıdır. Gerekirse harcın dayanıklılığını ve

bağlayıcı özelliğini arttırmak için karışıma bazı reçineler (araldit, paraloid B72,

pirimal AC 33 gibi) ilave edilebilir.

Derin çatlaklar için yapıştırıcı özelliği ve viskositesi daha yoğun olan araldit

enjeksiyonu uygulanabilir. Fakat araldit gibi epoksi reçineler, bazı atmosferik etkiler

ve ışık aksiyonu altında (açık ortamlarda) bozulmaya ve sararmaya maruz

kalmaktadır. Dolayısıyla bunların kullanımı yarıkların iç kısımları için

gerçekleştirilmeli, buna karşılık yüzeylerin veya yüzeye yakın kısımların ışığa daha

dayanıklı ürünlerle, örneğin paraloid gibi akrilik reçinelerle, kaplanması tercih

edilmelidir. Gerçekte hiç bir sağlamlaştırıcı diğerinden en iyi değildir. Onun seçimi

olayın durumuna göre yapılır. Her seferinde hangi uygulama tekniği ve hangi ürünle

daha iyi sonuç alındığı tespit edilerek eserin iyileştirilmesini gerçekleştirmek

mümkündür. Bu amaçla, spesifik olaya en uygun ürünü seçmek için, taşın tipini,

aplikasyon metodunu ve eserin içinde bulunduğu çevresel faktörleri dikkate alarak

bir dizi laboratuar kontrollerini gerçekleştirmek gerekir.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

90

BÖLÜM VIII: YAPIŞTIRMA - DOLGU

1. HARÇ VE SIVALAR

Harç ve sıvalar; bağlayıcı ve dolgu maddesinden oluşan, ayrıca farklı katkı maddeleri

de içerebilen malzemelerdir. Harçlar taş, tuğla gibi malzemeleri birbirine bağlamak

için kullanılırken, sıvalar bir yüzey üzerinde düzeltme işlemleri yapılması amacıyla

kullanılırlar.

Harçların bağlayıcıları, alçı, kireç veya çimento(silikat) esaslı olabilir.

Genellikle onarımını yaptığımız yapılarda kireç bağlayıcılı harçlara rastlamaktayız.

Bunun nedeni kirecin dış etkenlere karşı daha dayanıklı olması, prizlenmesini

tamamlamasının çimentoya göre çok daha uzun sürmesi sebebiyle bozulmaya da

daha geç başlaması ve günümüze ulaşabilmeyi başaran eserlerin dayanıklılıklarını

kireç harçlarına borçlu olmalarıdır.

Kireç: Kirecin hammaddesi, kalsiyum karbonat (CaCO,) minerallerinden oluşan

kireç taşlarıdır. Bu taşlar ısı ile kalsine olup karbondioksit gazının (C02) yapıdan

ayrılması sonucunda kalsiyum oksite(CaO) dönüşürler. Elde edilen bu ürün

sönmemiş kireç olarak adlandırılır. Kalsiyum karbonatın kalsinasyon sıcaklığı,

ıoo%COj ortamında ve 760 mm cıva basıncında 900 °C dır (Boynton, 1980). Bu

sıcaklık, C02 derişiminin azalması ile birlikte düşmektedir.

Gözenekli, saf ve çok yüksek sıcaklıklarda kalsine edilmemiş kireç taşından elde

edilen sönmemiş kireç, suyla daha çabuk reaksiyona girmektedir (Boynton, 1980).

Öğütülmüş sönmemiş kireç de su ile daha hızlı bir şekilde sönmektedir (Boynton,

1980). Söndürülme işleminde kullanılan suyun saflığı da söndürülme işlemine etki

etmektedir (Cowper, 1998; Hassibi, 1999). Eğer su İçinde 500 mg/L sülfat veya sülfit

iyonları varsa, bu su söndürülme işlemi için uygun değildir (Hassibi, 1999) Sülfit

veya sülfat iyonları kirecin yüzeyini kaplayarak söndürülme işlemini

geciktirmektedirler. Su içinde bulunan şeker ve klorür iyonları ise kirecin

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

91

söndürülme işlemini hızlandırmaktadırlar. Deniz suyu, içerdiği klorür iyonlarından

dolayı kirecin daha çabuk sönmesini sağlamakla birlikte tuzlanmaya yol açtığı için

kullanılmazlar. Söndürülme İşlemi sırasında yapılan karıştırma, söndürülme hızını

artırarak daha yüksek oranlarda sönmüş kireç elde edilmesini sağlamaktadır

(Boynton, 1980)

Söndürme işleminde kullanılan suyun sıcaklığı da elde edilen kirecin kalitesine etki

etmektedir. Bu işlem,sıcaklık arttıkça hızlanmakta, ancak yüksek sıcaklık kirecin

topaklanmasına neden olmaktadır. Bu ise kirecin plastik olmasını engellemektedir

(Covvper, 1998).

Bundan kaçınmak İçin soğutma İşlemini hızlı bir şekilde gerçekleştirmek

gerekmektedir (Hedin, 1963) Söndürülmüş kirecin uzun yıllar hava ile temas

etmeden bekletildikten sonra kullanılması. Roma ve onu izleyen dönemlerden bu

yana bilinmektedir. Roma döneminde kirecin en az üç yıl bekletildikten sonra

kullanılması gerektiği ileri sürülmüştür (Peter, 1850). Kirecin bekletilme süreci

uzadıkça, plastik Özelliği ve su tutma kapasitesi artmaktadır (Covvper, 1998). Bu

süreçte, kireç kristallerinin boyutları küçülmekte ve havanın karbondioksiti İle

reaksiyona girecek yüzey alanı artarak karbonatlaşma daha hızlı gerçekleşmektedir

(Rodriquez ve diğerleri, 1998).

Agregalar: Agregalar, kireç ile reaksiyona girmeyen (etkisiz) ve reaksiyona giren

(puzolan) agregalar olarak sınıflandırılabilir (Lea, 1940). Etkisiz agregalar; taş ocağı,

dere ve denizlerden elde edilen agregalardır.

Puzolanik agregalar kireç ile reaksiyona girerek harç ve sıvaların nemli ortamlarda

hatta su altında da sertleşmesini sağlayan amorf silikatlar ve alüminatlardan oluşan

agregalardır. Puzolanlar doğal ve yapay olarak iki grupta incelenebilir (Lea, 1940)

Doğal puzolanlar (tüf, tras,opalvb.) genelde volkanik küllerden oluşmaktadır (Lea,

1940). Tuğla, kiremit gibi pişirilmiş malzemeler ise yapay puzolan olarak birçok

tarihi yapının harç ve sıvalarında kullanılmıştır. Yapay puzolana bir başka örnek de,

pirinç kabuğunun yakılması ile elde edilen küllerdir (Jamesve Rao, 1986).

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

92

Katkı Malzemeleri: Kireç harçlarının hazırlanmasında kirecin veya harcın fiziksel

özelliklerini geliştirmek, karbonatlaşmayı hızlandırmak amacıyla kirece veya harca

organik ve inorganik maddelerin katıldığı bilinmektedir. Bunlardan bazıları;

kan,yumurta, peynir, gübre, arap zamkı, hayvan tutkalı, bitki suları, kazein gibi

malzemelerdir (Sickels, 1981).

Katkı malzemelerinden arap zamkı, hayvan tutkalı ve incirin sütlü suyu yapışkan

olarak kullanılmıştır. Çavdar hamuru, domuz yağı, kesik süt, kan ve yumurta beyazı

kirecin daha çabuk sertleşmesini sağlamaktadır. Arpa, İdrar ve hayvan tüyleri

dayanıklılığı artırmaktadır. Şeker, suyun donma erime periyotlarında meydana

getirdiği bozulmaları yavaşlatmaktadır. Balmumu, harçtaki büzülmeyi önlemektedir.

Yumurta akı, hayvan tutkalı. Şeker, süt, mineral ve keten tohumu gibi yağlar ise

kirecin plastik özelliğini artırıp kırılganlığı azaltarak, harcın çalışılabilirliğini

artırmaktadırlar. Günümüz malzemelerinden polyaminophenoller de kirecin

karbonatlaşmasını hızlandırarak daha çabuk sertleşmesini sağlamaktadır (Medici ve

diğerleri, 2000).

Kireç Harç ve Sıvaların Sertleşmesi: Harç ve sıvaların sertleşmesi, kirecin havada

bulunan karbondioksit gazı ile karbonatlaşması sonucu gerçekleşmektedir.

Karbonatlaşma, gaz-sıvı-katı reaksiyonu ile açıklanabilir (Mo-orehead, 1986). Gaz

halindeki karbondioksit (C02) kirecin yüzeyindeki veya gözeneklerindeki yoğuşmuş

su (H20) İçinde çözünür. Bu Çözünmede, hidrojen iyonu (H+), bikarbonat (HCO,) ve

karbonat (CO2) iyonları oluşarak su asidik hale gelir. Oluşan asidik suda kireç

(Ca(OH)) çözünürek kalsiyum (Ca+2) iyonları oluşur. Ca+2 iyonları ile CO3= iyonları

ile birleşerek kalsiyum karbonatı (CaC03) oluşturur.

Kirecin karbonatlaşmasına etki eden birçok etken bulunmaktadır. Bunlardan en

önemlileri su miktarı, karbondioksit gazının derişimi ve kirecin gaz geçirgenliğidir

(Van Balen ve Van Gemert, 1994).

Karbondioksit derişiminin artması ile karbonatlaşma artmaktadır. Suyun yokluğunda

veya aşırı miktarda varlığında karbonatlaşma çok yavaş olmaktadır. Ortam bağıl

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

93

nemi de karbonatlaşmaya etki eden başka bir etkendir. Bağıl nem arttıkça

karbonatlaşma artmaktadır (Swen-son ve Sereda, 1968).

Karbonatlaşma kirecin dış yüzeyinden İç yüzeyine doğru olmaktadır. Bu nedenle,

kireç harçlarının ve sıvalarının kalınlığı, kireç/agrega oranları, agrega dağılımları,

karıştırma ve bunların sonucunda oluşan gözenekli yapı karbonatlaşmaya etki

etmektedir.

Günümüzden 8900 yıl önce (Neolitik Çağ) İsrail Yiftael’de yapılan bir yapıda kireç

harcı bulunmuş ve bu harç; kırılmış kireçtaşı, kül ve kumun karıştırılmasıyla elde

edilmiştir. Bu harç ile yapılan 4-8 cm kalınlığında 65 m2’lik bir döşemenin yaklaşık

1.6 ton geldiği ölçülmüştür.

Döşemenin bazı yerlerinde ölçülen basınç dayanımının 45 MPa gibi yüksek bir değer

olduğu görülmüştür (Akman, 1997; Baradan, 1998). Bu değerler o günün

koşullarında düşünülürse önemli rakamlardır.

Günümüz koşullarında ülkemizde yapılan araştırmalarda, betonarme binaların

%80’inin beton basınç dayanımlarının ortalaması 20 MPa altındadır. Bu değerler

karşılaştırıldığında, 8900 yıl önce inşa edilen yapının günümüz yapılarından daha

dayanıklı olduğu görülmektedir. Bu nedenle tarihi yapılarda kullanılan yapı

malzemelerin araştırılması, günümüz yapı malzemeleriyle karşılaştırılması açısından

önem arz etmektedir.Degryse vd. (2002), Sagalassos antik kentindeki tarihi yapılarda

kullanılan harçmalzemeleri incelemişlerdir. Harç numuneler üzerinde, mineralojik ve

petrografik özellikleri belirlemişler ve harçlarda kullanılan ham malzemeleri

(kireçtaşı, kırık seramik, volkanik parçacıklar) ortaya çıkarmışlardır. Volkanik taş

parçacığı ve kireci karıştırarak restorasyon harçlarını üretmişlerdir. Elde edilen

restorasyon harcının donma ve çözülmeye karşı çok iyi değerler gösterdiğini ifade

etmişlerdir. Sagalassos antik kentindeki tarihi yapıların restorasyonu sırasında

kullanılan harç karışım oranlarını vermişlerdir. (kireç / kırık seramiklerin oranı, 65 /

35; kireç / volkanik parçacıkların oranı, 45 / 55; kireç / kırık seramikler / volkanik

parçacıkların oranı, 40 / 40 / 20).

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

94

Bruno vd. (2004), İtalya’daki Monne Sannace’de kullanılan tarihi malzemeleri

incelemişlerdir. Malzeme özelliklerinin araştırılması, kullanılan ham malzemelerinin

belirlenmesine ve hazırlama tekniklerinin ortaya çıkarılmasına imkan sağlamıştır. Bu

çalışmada, tarihi yapılardan aldıkları harç numuneler üzerinde mineralojik, kimyasal

ve fiziksel analizleri tatbik etmişlerdir. Harç numunelerinin agrega kısımlarında az

miktarlarda silisyum kumu ve tuğla parçacıkları gözlemlemişlerdir. Agregaların

makroskopik belirlenmesi sırasında karbon kalıntıların bulunduğunu görmüşlerdir.

XRD analiz sonucunda, kalsitin ana bileşen olduğunu ifade etmişlerdir. Ayrıca

bağlayıcı matris incelendiğinde, kömürün küçük parçacıklar halinde var olduğunu

tespit etmişlerdir. Numunelerde kömürün bulunması, karbon elementinin varlığının

göstergesidir.

Freidin ve Meir (2004), İsrail - Negev Desert bölgesinde Bizans dönemine ait bir

kiliseden aldıkları harç numuneler üzerinde; XRD ve SEM analizleri tatbik

etmişlerdir. Bu analizler harçların yapısı ve morfolojisi hakkında yararlı bilgiler

vermiştir. Zeminden ve duvardan aldıkları harç numunelerde kalsit, kuvars ve

dolomiti ana bileşen olarak tespit etmişlerdir. Duvardan alınan numunelerdeki kalsit

miktarının, zemindekilerden fazla olduğunu keşfetmişlerdir. Kalsit miktarının fazla

olmasının sebebini, hidratasyona ve kirecin sertleşme işlemine bağlı olduğunu

belirtmişlerdir.

Moropoulou vd (2004), bağlayıcı malzemelerin Roma çağından itibaren tarihsel

gelişimlerini incelemişlerdir. Harçları üç ana sınıfta değerlendirmişlerdir. Bunlar;

kireç harçları, hidrolik kireç harçları ve puzolanik kireç harçlarıdır. Yaptıkları

çalışmalar sırasında en çok kireç harçlarına rastlamışlardır. Hidrolik kireç harcı,

marley kireç taşının düşük sıcaklıkta yakılması ile oluştuğunu ifade etmişlerdir.

Puzolanik harçların, su ve neme karşı mukavemet istenen yerlerde kullanıldığını

tespit etmişlerdir. Bu çalışmadan elde edilen verilerin, restorasyon sırasında uygun

malzemenin seçimi için önemli olacağını da belirtmişlerdir.

Kırık tuğla kireç harçları ; bu harçlarda silisyum miktarı %27 - %33 arasında ve

bünyesinde hematit ve opal mineralleri bulundurması gerekmektedir.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

95

Vitruv, Roma çağında kullanılan bu malzemeyi Opus testaceum olarakta

adlandırmaktadır. Roma çağının son dönemlerine gelindiğinde bu harcın kullanımı

azalmıştır (Moropoulou vd., 2004).

Tipik kireç harçları; bu harçlarda CaCO3’ın oranı %68’den fazladır ve silisyum

yüzdesi düşüktür (Papayanni,1997; Moropoulou vd 2000; Maravelaki-Kalaitzaki vd.,

2003).

Puzolanik kireç harçları ; bu harçlarda SiO2 miktarının yüksek değerde olması ve

MgO miktarınınsa düşük değerlerde olması gerekmektedir. Buna ilaveten

bünyesinde, muskovit ve biotit gibi mika mineralleri ve piroksenleri bulundurmalıdır.

Cementitious harçları ; bu harçlar Helenistik dönem harçlarıdır. Bu harç

numunelerinin çatlak kısımlarının kalsit, kuvars ve dolomit mineralleri ile dolu

olması ve kompakt bir yapıya sahip olması gerekmektedir.

Türkiye ve Yunanistan gibi bazı ülkelerde "horasan " diye bilinen harç; hidrate kireç,

su, uçucu kül ve yanmış tuğla tozunun karıştırılıp, üretilmesiyle elde edilen bir

malzemedir. Bazı kaynaklar ise keçi kılı, bazı fiberler gibi saman, kül ve yumurta

akının katılmasıyla oluştuğunu iddia etmişlerdir (Akman, 1997; Değirmenci ve

Baradan, 2001). Bu arada değişik tip lifler (keçi kılı, palmiye lifi, saman vb.) harca,

%3 oranda katıldığı görülmektedir (Baradan, 1998). Şuan kaynaklar su, uçucu kül,

hidrate kireç ve yanmış tuğla tozu katılıp karışımın geliştirilmesiyle, horasan diye

bilinen tarihi bağlayıcının oluştuğunu ifade etmektedirler (Değirmenci ve Baradan,

2001). Bu birleşim oldukça uzun bir tarihe sahip Osmanlılar, Selçuklular ve

Bizanslılar tarafından kullanılmıştır (Akman, 1986). Horasan harcına Assur

yapılarda, Gize piramitlerinde ve Rodos’daki protohistorik yapılarda rastlanmıştır

(Akman, 1997).

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

96

1.1. HARÇ ANALİZLERİ

1.1.1. Mineralojik Analiz

Bu analizle, numunelerin mineral ve kristalize kısımları belirlenir. Belirlenen bu

mineral kısımlar, restorasyon malzemesinin üretimi hakkında yararlı bilgiler ortaya

çıkarmaktadır (Viaene, vd., 1993; Güleç ve Tulun, 1997; Moropoulou, vd., 2000).

1.1.2. Petrografik Analiz

Bu analizle; malzemeyi teşkil eden minerallerin cinsleri, renkleri,birbirlerine göre

durumları, kristal şekli, tane yeknesaklığı, camsılığı, çeşitli tane büyüklükleri, doku,

gözeneklilik, boşluk, yarık, kılcal çatlak, bozuşma ve dolgu kısımları tespit edilir.

(TS 699, 1987; Franzini, vd., 2000). Bu analizle elde edilen veriler, malzemelerin

mineralojik ve petrografik özellikleri hakkında yararlı bilgiler verir. (Viaene, vd.,

1993; Güleç ve Tulun, 1997; Moropoulou, vd., 2000; Maravelaki Kalaitzaki, vd.,

2003).

1.1.3. Kimyasal Analiz

Bu analizle; Al2O3, CaO, Fe2O3, Cr2O3, MgO, SiO2, Na2O, K2O, SO3, TiO2, CaCO3

+ MgCO3 (titrasyon) ve kızdırma kaybı (%) elde edilir. Elde edilen veriler,

numunelerin kimyasal bileşenleri hakkında bilgiler verir. Ayrıca kimyasal analizlerle

elde edilen elementlerin konsantrasyonu, harçların hidrolik dereceleri hakkında

yararlı bilgiler ortaya çıkarır. Kimyasal analizin verileri kullanılarak, hidrolik indeks

ve çimento indeksi hesaplanır. Bu indeksler harçların hidrolik özellikleri için

önemlidir. İndeksi en yüksek olan harcın, hidrolik özelliği en yüksektir.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

97

1.1.4. Fiziksel Analiz

Tarihi yapılardan alınan taş, tuğla ve harç numuneleri üzerinde; birim ağırlık, su

emme, özgül ağırlık, porozite, kompasite, doygunluk derecesi ve kılcal su emme gibi

fiziksel deneyler uygulanır.

1.1.5Mekanik Analizler

Malzemenin mekanik özelliklerini, dış kuvvetlerin etkisi altında değişik zorlamalar

karşısında malzemede oluşan şekil değişiklikleri ve bu etkiler altında malzemenin

gösterdiği dayanma gücü oluşturur. (Baradan, 2000). Taşların mekanik

özelliklerinden

bazıları basınç kuvveti ve elastisite modülü oluşturmaktadır. Bu özellikleri bulmak

için tercih olarak, Ultrases hızı ve Schmidt çekici gibi tahribatsız deneyler

uygulanır.

1.2. ANTİK DÖNEM SIVA VE HARÇ ÖZELLİKLERİ

o Horasan sıvaları genellikle iki katmanlıdır.

o Üst katman sıvaları, alt katman sıvalarından daha az gözeneklidir.

o Üst katman sıvalarının rengi alt katman sıvalarından daha koyu

kırmızı renktedir.

o Üst katman sıvalarının yüzeylerinde beyaz çökelmeler görülmektedir.

o Tuğla parçalarının içinde ve sıva matrisi içinde de yer yer beyaz

çökelmeler görülmektedir.

o Üst katman sıvalarda sıva yüzeylerinden ayrılmış fakat beyaz

çökelmelerin bağlayıcılığı ile sıvanın yapısında kalan tabakalar

görülmektedir.

o Harç ve sıvalardaki tuğla kırıkları ile kireç iyi bir şekilde bağlanmıştır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

98

o Harç ve sıva matrislerde, kirecin tuğla kırıkları ile ara yüzeylerde

oluşturduğu kalsiyum silikat hidrat ve alüminat oluşumları

gözlenmiştir.

1.3. HORASAN HARCIN ÖZELLİKLERİ

o Horasan harç ve sıvaları kireç, tuğla kırıkları ve bazen de ince kum

karışımı ile elde edilmektedir.

o Bu harç ve sıvalar, çimento harç ve sıvalardan çok daha gözenekli bir

yapıya ve daha düşük yoğunluklara sahiptir.

o Horasan harç ve sıvalar kireç ve etkisiz agrega kullanılarak hazırlanan

kireç harçlarından (hidrolik olmayan) daha büyük basınç

dayanımlarına sahiptir. Bu durum, onların hidrolik özelliğe sahip

olduklarını göstermektedir.

o Horasan harçları ağırlıkça yaklaşık 1 kireç, 3 tuğla kırığı karıştırılarak

hazırlanmıştır.

o Horasan sıvaların hazırlanmasında kireç daha fazla kullanılmıştır.

Bunların hazırlanmasında ağırlıkça %50’nin üzerinde kireç

kullanılarak hazırlandığı söylenebilir.

o Özellikle sıcaklık, halvet gibi mekanlarda zeminden yaklaşık 1,5

metreye kadar olan kısımlarda koyu kırmızı renkli ve alt tabakadan

daha geçirimsiz üst sıva tabakası kullanılmıştır. Bu tabakalar yapının

suyla daha fazla temas eden bölgeleridir. Sıvaların koyu kırmızı rengi

hematit kullanılarak sağlanmıştır.

o Horasan sıvaların hazırlanmasında, harçlardan farklı olarak ince taneli

tuğla agregalar kullanılmıştır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

99

o İncelenen bütün horasan harç ve sıvalarda bulunan karbon

dioksit/yapısal su oranları 10’un altındadır. Bu nedenle bu harç ve

sıvaların hidrolik özellik gösterdiği gözlenmiştir.

o Horasan sıvaların yüzeyinde, iç kısımlarında ve tuğla agregaların

içlerinde karbonatlaşan kirecin su ile çözünürek tekrar çökelmesi

gözlenmiştir. Bu çökelmelere rağmen, sıvaların bozulmadan

günümüze kadar geldiği göz önüne alınırsa bu sıvaların hamam

yapıları için kullanılabilecek dayanıklı ideal malzemeler olduğu

söylenebilir.

o Hamam yapılarında kullanılan sıvalarda kireç ile doğal puzolan

kullanılmayıp suni puzolan olan tuğla kırıklarının kullanılmasının

nedeni bu çökelmeler ile açıklanabilir. Agrega olarak kullanılan

tuğlaların bu çökelmelere olanak sağlayacak gözenekli yapıya sahip

olmalarının, sıvaları daha dayanıklı kıldığı ileri sürülebilir.

o Harç ve sıvalarda agrega olarak kullanılan tuğlaların, kireç ile ara

yüzeylerinde ve gözeneklerinde kalsiyum silikat hidrat ve kalsiyum

alüminat hidrat oluşumlarının gözlenmesi, bu harç ve sıvaların

hidrolik özelliğe sahip olduğunu göstermektedir.

o Horasan harç ve sıvaların hazırlanmasında, tuğla agregalar ile kirecin

çok iyi karıştırılarak hazırlandığı tespit edilmiştir.

o Horasan harç sıvaların yapımında kireç ile birlikte az miktarlarda da

olsa alçı kullanımı, etringit oluşumundan dolayı onların bozulmalarını

hızlandırmaktadır

o Harç ve sıvalar içinde agrega olarak kullanılan tuğlalar genelde açık

veya koyu kırmızı renktedir.

o Horasan harç ve sıvalarda agrega olarak kullanılan tuğlalar, hamam

yapı tuğlaları ve günümüz tuğlalarından daha gözeneklidir.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

100

o Harç ve sıva içinde bulunan gözenekli tuğla agregaların,

karbonatlaşmış kirecin su ile çözünüp, çökelme süreçlerinde oluşacak

bozulmaların önüne geçerek onları daha dayanıklı hale getirdiği

söylenebilir.

o Horasan harç ve sıvalarda agrega olarak kullanılan tuğlalar, hamam

yapı tuğlaları ve günümüz tuğlaların temel ham maddesini kuvars,

albit ve potasyum feldispatlar oluşturmaktadır. Horasan harç ve

sıvalarda agrega olarak kullanılan tuğlaları yapı tuğlalarından

farklılaştıran en önemli özellik içerdikleri amorf malzemelerin daha

fazla olmasıdır. Bunun kaynağı üretimde kil minerallerince zengin

doğal ham madde kaynaklarının kullanılmasıdır.

o Amorf malzemelerin, varlığı tuğlalara puzolan özelliğini vermektedir.

Günümüz tuğlaları yüksek sıcaklıklarda pişirilmekte (900ºC ve üstü)

ve bunun sonucunda amorf yapılar bozulmaktadır. Bu oluşumlar

tuğlaların puzolanik özelliklerini azaltmaktadır.

o Tarihi yapılarda kullanılan tüm yapı tuğlaların puzolanik olduğu ve

horasan harç ve sıva hazırlanmasında kullanılabileceği görüşü doğru

değildir.

o Kullanılmadan önce su ile temas etmemiş haldedirler.

o Suda çözünen tuzları içermemektedirler.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

101

2. TAŞYAPILARDA GENİŞ ALANLARIN DOLDURULMASI: PLASTİK

ONARIM

Plastik onarım; hasarlı

taşlarda veya kayıplarda

harç kullanılarak

yapılan tamamlama

uygulamasıdır.

Genellikle 10 cm’ den

derin boşluklarda

uygulandığı söylense de

; bu tarz bir yöntemi

uygulamaya karar

vermenin çok çeşitli

sebepleri olabilir.

Resim 27 – Eksik Kısmın Belgeleri Mevcut Olan Plastik Onarım

Örneğin mukavemeti azalmış taş, üzerindeki kuvvetleri kaldıramıyordur ve desteğe

ihtiyacı vardır, taş uygun güncel bir taş ile değiştirilemiyordur ya da çevresel

faktörler önlem alınmadığı taktirde diğer bölgelerin de bozulmasına sebep olacaktır.

Taş temizlendikten sonra taş ile harç arasında doğru renk eşleşmesi yapılabilir.

Uygulamanın başarısı; büyük oranda orijinal malzeme ve sonradan karıştırılan harcın

estetik uyumu ve işçilik kalitesine bağlıdır.

Genellikle kullanılan harçlarda yukarıda da bahsettiğim fiziksel, kimyasal ve

mekanik özelliklerinin uygunluğu nedeniyle kireç tabanlı bağlayıcılar tercih edilir.

Agrega olarak ise dolgu yapılacak bölgedeki mevcut taşın tozu ve kırıklarının

kullanılması hem estetik görünüm açısından önemlidir, hem de mekanik etkilere

karşı uyumluluk sağlar.

Taşlarda yapılacak bu tür tamamlamalarda dikkat edilmesi gereken önemli

hususlardan birisi de, yeni malzemenin mukavemetinin, orijinal malzeme

mukavemetinden düşük olması gereğidir. Aksi halde kuvvetli olan güçlü malzeme,

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

102

mukavemeti azalmış olan orijinal malzemeye uyguladığı baskılar ile malzeme

kayıplarına ve daha ileri seviyede bozulmalara sebep olabilir.

Uygulama yöntemi ve kullanılan malzemeler, uygulayıcının bakış açısı ve spesifik

durumlara göre değişiklik göstermektedir. Malzeme seçimi ve uygulama yapılmadan

önce çevresel koşulların olabildiğince kontrol altına alınması ve uygun malzemeye

uygun yöntemin belirlenmesi gerekmektedir. Böyle bir yöntem uzmanlar tarafından

tavsiye edilmemektedir. Daha öncede belirttiğim gibi, karşılaşılan spesifik

durumlarda mecburi durumlar haricinde kullanımı çok yaygın olmayan bir

yöntemdir. Dezavantajları arasında; harç ile malzeme arasındaki gerilimden kaynaklı

bozulmaların meydana gelme riski, uygulamanın devamlılığının garantisinin

bulunmaması, uygun olmayan malzeme ya da renk kullanımı sonucunda estetik,

fiziksel ve kimyasal açıdan çeşitli bozulmalara yol açabilecek bir yöntem olması

sıralanabilir.

UYGUN UYGULAMA ÖRNEKLERİ

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

103

Yukarıda bulunan örnekteki uygulama tekrar eden motiflerden oluşan bir yüzey

üzerinde uygulanmıştır. Elimizde eksik kısmın nasıl bir formu olduğuna ait kesin

veriler bulunmuyorsa tamamlama yapmak tamamen yeni bir tasarım oluşturmak

olacaktır. Böyle bir durum da tarihi verilere zarar vermek ve insanları yanıltmaktan

öteye gitmeyecektir. Bu sebeplerden dolayı etik açıdan yalnızca tam ölçüleri ve

formu bilinen alanlarda tamamlama yapılması çok önemlidir.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

104

Bu tür uygulamalarda izlenmesi gereken yol; orijinal malzemeler kullanılarak

hazırlanan kireç harcı kullanılmasıdır. Kullanılacak ölçekler ise, orijinal taşın

mukavemeti, harçta olması istenen mukavemet, çevresel koşullar gibi çok çeşitli

parametreler göz önünde bulundurularak belirlenmelidir.

Piyasada bir çok firmada bu yöntemlerin uygulanması için plastik onarım harcı,

imitasyon taş macunu ya da harcı adı altında hazır bir takım ürünler satışa

sunulmaktadır. Aşağıda birkaç örnek bulunmakadır;

Puzolanik Kireç Esaslı, Tarihi Kargir Yapılar İçin Geliştirilmiş Enjeksiyon Harcı:

Kargir yapı bileşenlerinin yapısal onarımında kullanılan, puzolanik doğal hidrolik

kireç ve mikronize karbonatlar içeren bir enjeksiyon harcıdır.

Kullanım Yerleri;

• Sülfat içeren duvarlarda,

• Tarihi kargir kubbe ve tonozlarda,

• Küçük ve büyük bünyesel boşlukların dolgusunda,

• Çatlakların kapatılmasında,

• Temellerde enjeksiyon malzemesi olarak kullanılır.

Avantajları;

• Sülfat içeren malzemelerde dahi kullanılabilir.

• Özgün yapı malzemeleriyle ya da restorasyon işlemi sırasında ve sonrasında

kullanılan farklı malzemelerle olumsuz bir kimyasal etkileşime girmez.

• Bağlayıcının hidrolik doğası, enjeksiyon harcının, yapının bünyesine yüksek

derecede işleyebilmesini sağlar. Orta düzeydeki elastisite modülü yardımıyla, özgün

malzemedeki aşırı nem kaynaklı taşıyıcılık sorunlarında bile, küçük ve büyük

boşlukların doldurulmasında idealdir.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

105

Hidrolik Kireç Esaslı, Tarihi Kargir Yapılar İçin Geliştirilmiş Hazır Sıva:

Hidrolik kireç esaslı, tarihi kargir yapıların sıvanmasında kullanılan, doğal silis

agrega ve inorganik lifler içeren, çimento içermeyen sıva malzemesidir.

Kullanım Yerleri;

• İç ve dış sıva yapılmasında,

• Sıva onarımlarında,

• Taş yüzey onarımlarında kullanılır.

Avantajları;

• Karışım içinde homojen bir şekilde dağılmış özel inorganik mineral lifler sayesinde

rötresiz bir harç elde edilir. Bu sayede geleneksel harçlar ile aynı mekanizmada

çalışarak, uygulanan yüzeyde kalıcılığı sağlayan bir onarım elde edilir.

• Sürekli kontrollü üretim nedeni ile hazır harç kullanılması her projede aynı ürün

kalitesi elde edilmesini sağlar. Sahada hazırlanan harçlarda ise karışım homojenliğini

sağlamak son derece güçtür.

Dezavantajlar:

Tüm bu özelliklerine bakıldığında bu harçlar avantajlı gibi görünse de,

unutulmamalıdır ki; her türlü ortamda, her türlü sorunda kullanılabilecek tek bir

malzeme yoktur. Bu hazır ürünlerin içeriği, agrega, kum, taş ya da tuğla kırığı

miktarları, çeşitli rezin kullanımları ve bunların miktarları değişiklilik

göstermektedir. Dolayısıyla bu avantajlarının uygun olduğunu düşündüğümüz

malzemeyi kullanarak ve mevcut sorunları göz ardı ederek yapılacak müdahalelerde

yanılgı ihtimali çok yüksek olacaktır.

Yapılacak çalışmaların mutlak surette bilimsel ve sayısal verilere dayandırılması,

ayrıca seçilmiş yöntemin alternatifleri arasında mevcut duruma en uygun olan

yöntem olduğu görüşüne kesin olarak varıldığı taktirde bu tarz uygulamalar

yapılmalıdır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

106

Hazır ürünlerin haricinde; özellikle internet forumlarında ve farklı bir çok yerli

kaynakta; herhangi bir yapının plastik onarımında kullanılmış harç karışımları örnek

karışım olarak anlatılmakta ve tavsiye edilmektedir. Bu tutum da yanlış bir tutumdur.

ÜLKEMİZDE YAPILAN HATALI UYGULAMALAR

Yapılan uygulamalara ait bilgilerin paylaşılması, bizler açısından yalnızca

uygulamalar arasında muhakeme yapılması için önemlidir. Hiçbir koşulda aynı

harcın başka bir plastik onarım projesinde de olumlu sonuç vereceği düşünülerek

uygulama yapılmamalıdır. Bu duruma bir örnek vermek gerekirse; aşağıda

restorasyon işlerinin anlatıldığı bir forumdan aldığım ve Balat 83 nolu binada

kullanılmış bir taş tümleme harç örneği ile yapılan uygulamadan alıntı

bulunmaktadır.

1 ölçek yıkanmış elenmiş dere kumu

1 ölçek elenmiş taş tozu

½ ölçek elenmiş kaymak kireç

¼ ölçek akrilik emülsiyon

2 küçük kapak (pet şişe kola kapağı) oksit boya (toz halde)

½ ölçek elenmiş beyaz çimento.

“Tümlenecek yüzey tümleme işlemine hazırlanır. İhtiyaca göre elektrikli veya

manuel aletlerle tümlenecek yüzey dikkatli bir şekilde açılır ve pürüzlerden

arındırılır. Tümlenecek taşın gerekli analizleri yapıldıktan sonra tümleme

uygulamasında kullanılacak olan galvaniz çubuk ve tel için yer tespiti yapılır. Bu

işlemden sonra tespit edilen yerlere galvaniz çubuğun gireceği yuvalar açılır.

Çubuklar yerleştirilir ve etrafı galvaniz tel ile örülür. Yüzey iyice temizlendikten

sonra ıslatılır ve kaba (altyapı) harcı uygulanır. Bu harç sertleştiğinde yüzey tekrar

ıslatılarak ince yani yüzeyde kalacak ve görünecek olan harç uygulanır. İnce el

aletleriyle düzeltmeleri yapılır ve sertleşmeye bırakılır. 6-8 saat arası bir zaman

periyodunda tümlenen kısım ıslatılır. Böylece tümlenen kısmın mukavemeti artırılmış

olur. Uygulama bittiğinde yüzey ve tümlenen kısmın etrafı iyice temizlenerek

korumaya alınır.”

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

107

3. YÜZEYSEL BOŞLUKLARIN DOLDURULMASI: KOZMETİK ONARIM

Kozmetik onarım: yapıyı ya da mimari öğeyi oluşturan taş, tuğla gibi bileşenler

üzerindeki oyukların uygun agrega ve kireç harcı uygulaması ile doldurulması

yöntemidir. Günümüzde bu yöntem yurt dışında ve ülkemizde bir çok projede

başarıyla uygulanmaktadır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

108

UYGUN UYGULAMA ÖRNEKLERİ

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

109

ÜLKEMİZDEN HATALI UYGULAMA ÖRNEKLERİ

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

110

4. DOLGU PROBLEMLERİNİN GÖRÜLMESİNİN BAŞLICA SEBEPLERİ

A. Malzemenin çok gözenekli olması: Malzeme çok gözenekli olduğunda deliklerin

dolgu ile doldurulmaları güçleşmekte ve yoğun olarak dolgu çökmeleri

görülmektedir.

B. Bant hızının yüksek olması: Dolgu tam olarak delikleri dolduramadan malzeme

dolgu hattından geçmekte ve dolgu boşluklarının oluşumuna neden olmaktadır.

C. Strip malzemenin tam olarak kurumadan diğer yüzünün de dolgusununyapılması:

Bu durumda tam kuruma gerçekleşemediği için dolgular uygulanan basınç nedeniyle

alt bant yüzeyine yapışarak dolgu dökülmeleri ve boşluklarının oluşmasına neden

olmaktadır.

D. Taş yüzeyine dolgunun uygulanmasında kullanılan karıştırıcının taşın yüzeyini

tamamına etki edememesi: Bu durumda taş yüzeyinde dolgu boşlukları oluşmaktadır.

E. Strip malzemelerin yüzeylerinin birbirine yapışmaması için aralarına ayırıcı

malzeme konulması: Malzeme yüzeylerini ayırmak için konulan naylon, taşta

terlemeye ve bu da dolgu dökülmelerine neden olmaktadır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

111

F. Uygun abrasiv seçiminin yapılmaması: Uygun abrasiv seçilmezse taş yüzeyi

dolguya uygun olmaz ve dolgu boşlukları oluşur. Ayrıca taş tozlarından

arındırılmazsa dolgu taşa iyi tutunamayabilir.

G. Kullanılan dolgunun viskozitesinin uygun olmaması ve yeterli akışkanlığa sahip

olmaması: Çok akışkan olursa dolgu deliklerden akıp gitmekte, az akışkan olur ise

deliğin tamamına etki edememektedir. Bu da dolgu çökmeleri ve kırılmalarına sebep

olur.

H. Dolgu karışımının iyi hazırlanmaması: Karışım homojen olarak karışmalı, taşın

rengine uygun ayarlanmalı, kuruduktan sonra aynı rengi almalıdır. Bu faktörler

sağlanmadığı takdirde dolguda renk sorunları oluşmaktadır.

I. Karşılaşılan bu sorunları gidermek için; kullanılan kimyasal, bağlayıcının çeşidi ve

cinsi taşa uygun seçilmeli, karışımın iyi ayarlanması, dolgu renginin, kuruma süresi

ve kurutma şekli iyi ayarlanmalıdır. Ayrıca dolguyu taşın yüzeyine yayan saçların

taşı çizip çizmediği sürekli takip edilmelidir.

J. Eskitme Makinelerinde mermerin yüzeyine antik görünümü vererek, taş yüzeyinde

hafif bir aşındırma işlemi yapmaktadır. Bu sayede taşlarda eski görüntüsü

oluşmaktadır. Daha çok statik sorunlar nedeniyle taş değiştirilmesine karar

verilmişse bu yönteme ihtiyaç duyulabilir.

Eskitme ile meydana gelebilecek kalite sorunları; ürünün iyi eskimemesi yani az

eskimiş olması veya çok eskimiş olması ve eskitme esnasında meydana gelebilecek

kırılmalar olarak karşımıza çıkmaktadır.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

112

BÖLÜM IX : KORUMA VE BAKIM

Restore edilen eserler, aşağıda belirtilen koruma önlemleri dikkate alınmaz ise,

bozulma mekanizmalarına maruz kalacaklardır.

Çevresel faktörlerin eliminasyonu (iklimsel önlem),

Yüzeysel koruyucuların aplikasyonu (fiziksel-kimyasal koruma),

Uygun koruma müdahalelerinin düzenli tekrarlanması.

Yüzeyde koruyucu bir tabakanın varlığı suyun, tuz ya da asit solüsyonlarının

penetrasyonunu (derinliğe sızmasını) azaltır. Bu koruyucu tabakanın varlığı alttaki

malzemenin alterasyon tehlikelerini önleme amacına yöneliktir.

1. BAŞLICA KORUMA ŞEKİLLERİ

1.1. İKLİMSEL-ÇEVRESEL KORUMA:

Bu kategoriye çevresel faktörlere bağlı bozulma nedenleri girmektedir

(yağmur,nem,ısı,hava kirliliği). Bu, çevre şartlarını durağan bir tarzda kontrol ederek

ya da eserle ilşkide bulunan çevresel mekanı esere uygun bir şekilde etki altına alarak

önlenebilir. Dikkate alınması gereken balıca iklimsel-çevresel önlemler:

a) Nem ve ısı ayarı,havanın filtrasyonu (kapalı ortamlarda)

b) Şeffaf durağan siperlerin tesisi, örtü ve ısı geçirmez çift cam levhaların

uygulanması (açık ortamlardaki eserler, kalıntılar için).

c) Sıcak havayı kesen tüller, ya da ısı ayarlı hava yastıkları.

d) Eserin çevresinde temiz havalı bir mekan kreasyonu.

1.2. FİZİKO KİMYASAL KORUMA:

Bu, daha önce işaret edildiği gibi, olayların genelinde gerçekleştirilmesi gereken bir

müdahale tipidir.Pratikte bu, koruyucu yüzeyi oluşturan bir malzemenin ince ve tek

tabaka halinde taş yüzeyine aplikasyonudur. Bu tabaka belirli bir dönem için suyun,

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

113

kirli gaz bileşiklerinin penetrasyonuna (emilmesine) karşı dayanıklıdır. Yine de

yüzeysel koruyucu olarak uygulanacak malzeme seçiminde başlıca belirleyici faktör

bu olmamalıdır. Zamanla maddenin koruyucu fonksiyonunu yitirmesi sonucunda,

bunun alt tabakaya zarar vermeksizin yüzeyden arındırılabilir (dönüşlü) özelliğe

sahip olması dikkate alınmalıdır. Buna göre, amaca uygun malzemenin seçimi

"akrilik" veya "silikonik" türü reçineler arasından yapılmalıdır. Eserler üzerinde

yapılmış olan restorasyon ve konservasyon müdahalelerinin fonksiyonel süreçlerini

uzatmak ve yeni alterasyon mekanizmalarını önlemek için eserlerin periyodik olarak

kontrol altında tutulmaları ve gerektiğinde koruyucu müdahalelerin tekrarlanması

gerekmektedir.

SONUÇLAR

Kültür varlıkları üzerinde yapılan çalışmalar, konu üzerine olan diğer tüm

çalışmalarda bahsedildiği ve bu çalışmadan da anlaşılabileceği gibi farklı

disiplinlerden ve uzmanlarda faydalanılarak yapılmaktadır. Doğru bir müdahale için

önce doğru teşhis, doğru teşhis için de doğru belgeleme yapılması gerekmektedir.

Tüm koruma basamakları birbirine bağlı olmakla birlikte, farklı alanlara mensup

uzmanların ortak bir çalışması olarak ortaya çıkmaktadır.

Öncelikle bilinmesi gereken hangi malzeme üzerinde çalışma yapıldığıdır. Ardından

sorunun ne olduğu ve nereden kaynaklandığının araştırılmasıdır. Sorunu çözmekten

daha zor ve daha önemli olan konu, soruna sebep olan iç ve dış etkenlerin

önlenmesidir. Çünkü yapılan uygulamalar, bu etkenler saf dışı bırakıldığı ve yeniden

oluşumlarına karşı tedbir alındığı takdirde geçerli olacaktır.

Seçilen uygulama yöntemlerinin, orijinal malzemeye zarar vermemesi ve ömrünü

uzatması yanında uluslararası konservasyon restorasyon etiklerine uygun olması da

gerekmektedir. Orijinal malzeme korunmuş olsa bile, araştırmacıları yanıltacak kadar

benzer tamamlamaların yapılması kültür varlıklarının belgesel niteliklerini

kaybetmelerine sebep olabilmektedir. Bu sebeple plastik ve kozmetik onarımlar

orijinal malzeme ile uyumlu fakat onarım olan bölgelerin yakından bakıldığında fark

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

114

edilebilir nitelikte olması gerekmektedir. Tabii ki estetik değeri etkileyecek şekilde

zıt tümlemelerin tercih edilmesi de son derece sakıncalı olacaktır.

Yapılan tüm uygulamaların ve kültür kalıntılarının ömrünü olabildiğinde uzatmanın

en kolay yolu sürekli bakım yapmaktır. Onarımı yapılmış olan malzemeler üzerinde

sürekli gözlemler yapılır ve mevcut soruna aynı zamanda sorunun kaynağına anında

müdahale edilirse, sorun büyümeden engellenmiş olur. Bu; hem orijinal malzemede

yeniden büyük kayıpların oluşmasını engeller, hem de pahalı restorasyon

uygulamalarının tekrar edilmesinin önüne geçer.

Günümüzde konservasyon ve restorasyon uygulamalarının öneminin anlaşılmasıyla;

ECCO(European Confederation of Conservator-restoreres' Organizations) ve

ICROM - CC(International Council Of Museums – Commite for Conservation) gibi

konuyla ilgili uluslar arası kuruluşlar konservatörlerin görev ve yükümlülüklerini

açıklığa kavuşturmuştur. Bu kurumlara göre; konservatörün görev ve yükümlülükleri

arasında “kendini geliştirmek” ve “bilgilerini güncellemek” bulunmaktadır. Tüm

dünya insanlarının ortak mirası üzerinde uygulama yapan bizler tüm dünyayı

yakından takip etmeli, bizden ileri teknik ve teknolojileri yakalamaya çalışmalı,

geride kalmış olanları ise yanlış uygulamalar konusunda uyarmalıyız.

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

115

KAYNAKLAR,

- GÜLTEKİN, R. “Ülkemizdeki Taşınmaz Kültür Varlıkları’nın

Restorasyonuna İlişkin Sorunla”r, Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve

Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu-1

- KASAPGİL, E. “Eski Eserlerde, Yığma Duvarların, Kubbelerin,

Tonozların ve Temellerin Enjeksiyon Reçineleri ve Ankraj

Sistemleriyle Güçlendirilmesi” Tarihi Eserlerin Güçlendirilmesi ve

Geleceğe Güvenle Devredilmesi Sempozyumu-1

- AHUNBAY, Z. “Zeyrek Camii Restorasyonu” Osmanlı Bankası

Arşiv Ve Araştırma Merkezi, 2006

- FITZNER,B., HEINRICHS,K. “Damage diagnosis on stone

monuments – weathering forms, damage categories and damage

indices” Geological Institute, Aachen University of Technology,

Wuellnerstrasse, Almanya

- UNVER,R., YÜKSEL, Z., ERDOGAN,S., BİNAN,C., CAN,C.

“Renk Kayıtları Ve Görselleștirme; Aspendos Tiyatrosu Örneği” Yapı

Fiziği Bölümü, Restorasyon ve Koruma Bölümü Mimarlık Fakültesi,

Yıldız Teknik Üniversitesi.

- ALAN, B., HOUSTON, E., “Use Of Synthetic Stone In Building

Conservation” , Avustralya 1987

- PERDUE, S., “The Washington Memorial Chapel: Historic Structure

Report And Condition Assessment”, University of Pennsylvania,

Tarihi Koruma Bitirme Tezi, 2005

- GÜLEÇ, K., “Mermerlerin Ayrışma Derecesi İle Fiziko – Mekanik

Özellikleri Arasındaki İlişkiler”, Î.T.Ü. Maden Fak. Tatbikî Jeoloji

Kürsüsü

- GÜLEÇ, K.,” Kayaçların Fiziksel ve Mekanik Özelliklerinin Su

Muhtevası İle Değişimi” İ.T.Ü. Maden Fakültesi, Cilt 8, Sayı 3.

- ÖZDEMİR, A., “Bazı Yapı Malzemelerinin Kapiler Su Emme

Potansiyelleri”, Selçuk Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü,

Konya

- GÖKALTUN, E., “Atmosferik Kirleticilerin Kuru ve Islak Çökelme

Mekanizmalarının Kireçtaşlarındaki Parlaklık Kaybına Etkisi”

Anadolu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü,

Eskişehir. 1999

MERMER YAPILARDA PLASTİK VE KOZMETİK ONARIMLAR

Irmak Güneş YÜCEİL

116

- PRICE, C., “Stone Conservation”, The Getty Conservation Institute,

1996

- SVAHN, H., “Non - Destructive Field Tests in Stone Conservation”

Final Report fort he REsearch and Development Project. 2006

- BÖKE, H., AKKURT, S., İPEKOĞLU, B., “Tarihi Yapılarda

Kullanılan Horasan Harcı ve Sıvalarının Özellikleri” Yapı 269, Nisan

2004.

- GÜLMEZ, S., “Antik Yapılarda Kullanılan İnşaat Malzemeleri Ve Bu

Malzemelerin Özelliklerinin Minerolojik, Petrografik, Kimyasal,

Fiziksel, Mekanik Ve Tahribatsız Deney Yöntemleri Kullanılarak

Saptanması” İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi,

Isparta, 2005.

- YEĞİN, M., “Geleneksel Yapıların Restorasynunda Malzeme,

Teknoloji Ve ekniklerin Araştırılması Geliştirilmesi” Üniversite-

Sanayi İşbirliği Merkezleri Platformu (US_MP) Üniversite Sanayi

İşbirliği Ulusal Kongresi – 2008Ç.Ü.Müh. Fak. Mimarlık Bölümü,

Adana, 2008

- GOVANİ, K., “Mermer”., Hitek Fine Chemicasl Pvt. Ltd, Hindistan.

- MOCAN, İ.,, “Kagir Yapı Restorasyonu”, Rölöve Ve Restorasyon

Dergisi, Sayı 5, 1983

- GÖNÜL,A., “Yapılarda Zeminden Kaynaklanan Nemlenmeyi

Önleme Yöntemlerinin Belirlenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Gazi

Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2000

- www.conservationsolution.com

- www.kimyaturk.net

- www.obmuze.com

- www.marmomacchine.it

- http://www.renovanews.com

- www.icn.nl

- http://www.cryo-blast.com

- http://coldsweep.com