Hukuki İşlemlerde Basit Dolandırıcılık Suçu (Prof. Dr. Köksal Bayraktar'a Armağan'da...

17
Hukuki İşlemlerde Basit Dolandırıcılık Suçu Aras TÜRAY * GİRİŞ: Dolandırıcılık suçu, gerek bozulan ekonomik düzey, gerekse çökmekte olan ahlaki değerlerle ters orantılı olarak daha çok işlenmektedir. Bu sebep- le hayatımızın her anında sıklıkla gerçekleştirdiğimiz hukuki işlemler çerçe- vesinde dolandırıcılık suçunun incelenmesi önem kazanmaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 157. maddesine bakıldığında dolandırıcılık suçunun hukuki işlemlerde gerçekleşebileceğine ilişkin bir engel bulunmamaktadır. Ancak dolandırıcılık suçunun hukuki işlemlerde görünümü, bu suça ilişkin görüşler ile birlikte değerlendirildiğinde farklılıklar ve özellikler barındır- maktadır. I- Hukuki İşlem Kavramı: Hukuki işlemlerde dolandırıcılık suçunu incelemeden önce hukuki ilişki kavramından ne anlaşılması gerektiği çok önemlidir. Eğer irade açıklaması, arzu edilen ve hukukun bu arzuya bağladığı bir sonuca yönelmişse, bir huku- ki işlem söz konusudur 1 . Bir başka tanıma göre ise hukuki işlem, bir veya birden çok kişinin hukuksal bir sonuca yönelttikleri irade açıklamasıdır 2 . Somutlaştırmak gerekirse bir vasiyet düzenlemesi tek taraflı, veya sözleşme iki taraflı, yahut karar çok taraflı, hukuki işlemlerdir. Hemen belirtmek gere- kir ki tek taraflı hukuki işlemlerde dolandırıcılık suçu işlenemez. Zira kişi, kendisine karşı suç işleyemez. Tek taraflı olmayan hukuki işlemlerde ise taraflardan biri, hileli hareketler gerçekleştirebilir. Dolayısıyla dolandırıcılık suçunun tek taraflı olan hukuki işlemlerde görülebilmesi pek mümkün görülmemektedir 3 . * İstanbul Bilgi Üniversitesi 4. Sınıf Öğrencisi. 1 Oğuzman, M. Kemal/ Barlas, Nami, Medeni Hukuk, 15. Baskı, İstanbul 2008, Ve- dat, s. 154. 2 Yılmaz, Ejder, Hukuk Sözlüğü, 9. Baskı, Ankara 2005, Yetkin, s. 491. 3 Tek taraflı olan hukuki işlemlerden, vasiyetname düzenlenmesinde, vasiyetname-

Transcript of Hukuki İşlemlerde Basit Dolandırıcılık Suçu (Prof. Dr. Köksal Bayraktar'a Armağan'da...

Hukuki İşlemlerde Basit Dolandırıcılık Suçu 1681

Hukuki İşlemlerde Basit Dolandırıcılık Suçu

Aras TÜRAY*

GİRİŞ:

Dolandırıcılık suçu, gerek bozulan ekonomik düzey, gerekse çökmekte olan ahlaki değerlerle ters orantılı olarak daha çok işlenmektedir. Bu sebep-le hayatımızın her anında sıklıkla gerçekleştirdiğimiz hukuki işlemler çerçe-vesinde dolandırıcılık suçunun incelenmesi önem kazanmaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 157. maddesine bakıldığında dolandırıcılık suçunun hukuki işlemlerde gerçekleşebileceğine ilişkin bir engel bulunmamaktadır. Ancak dolandırıcılık suçunun hukuki işlemlerde görünümü, bu suça ilişkin görüşler ile birlikte değerlendirildiğinde farklılıklar ve özellikler barındır-maktadır.

I- Hukuki İşlem Kavramı:

Hukuki işlemlerde dolandırıcılık suçunu incelemeden önce hukuki ilişki kavramından ne anlaşılması gerektiği çok önemlidir. Eğer irade açıklaması, arzu edilen ve hukukun bu arzuya bağladığı bir sonuca yönelmişse, bir huku-ki işlem söz konusudur1. Bir başka tanıma göre ise hukuki işlem, bir veya birden çok kişinin hukuksal bir sonuca yönelttikleri irade açıklamasıdır2. Somutlaştırmak gerekirse bir vasiyet düzenlemesi tek taraflı, veya sözleşme iki taraflı, yahut karar çok taraflı, hukuki işlemlerdir. Hemen belirtmek gere-kir ki tek taraflı hukuki işlemlerde dolandırıcılık suçu işlenemez. Zira kişi, kendisine karşı suç işleyemez. Tek taraflı olmayan hukuki işlemlerde ise taraflardan biri, hileli hareketler gerçekleştirebilir. Dolayısıyla dolandırıcılık suçunun tek taraflı olan hukuki işlemlerde görülebilmesi pek mümkün görülmemektedir3.

* İstanbul Bilgi Üniversitesi 4. Sınıf Öğrencisi.1 Oğuzman, M. Kemal/ Barlas, Nami, Medeni Hukuk, 15. Baskı, İstanbul 2008, Ve-

dat, s. 154.2 Yılmaz, Ejder, Hukuk Sözlüğü, 9. Baskı, Ankara 2005, Yetkin, s. 491.3 Tek taraflı olan hukuki işlemlerden, vasiyetname düzenlenmesinde, vasiyetname-

Türay1682 / KÖKSAL BAYRAKTAR’A ARMAĞAN

II- Dolandırıcılık Suçunun Mevzuatımızdaki Yeri:

Dolandırıcılık suçunun basit hali 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 503. maddesinde düzenlenmişti. 21.11.1990 tarihli 3679 sayılı Kanunun 25. mad-desi ile bu hükümde çeşitli değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Bu değişiklikle Kanun metninden “hulus ve saffetinden istifade” ibaresi çıkartılarak, suçun sadece saf kişilere karşı işlenebileceği izlenimi giderilmiştir. Ayrıca yine ilgili değişiklikle “sania” ibaresi yerine “desise” ibaresi getirilerek4, suçun koruma alanı daha da genişletilmiştir. 5237 sayılı TCK’de dolandırıcılık suçunun basit hali 157. madde de düzenlenmiş ve nihayet “hileli davranışlarla aldatmak” ibaresi ile normun kapsamı en geniş halini almıştır. Suçun düzenlenişi ve değişimindeki bu tarihsel gelişim iki nedene dayandırılabilir. Bunlardan birincisi, suçu dar bir şekilde düzenlemenin ya da yorumlamanın aslında bu suçtan kaynaklanan kamusal korunma ihtiyacının karşılamadığıdır. Bu sebeple madde metni değiştirilirken daima suçun kapsamı genişletilmiştir. İkinci neden ise, bu suçun zaman içinde çok fazla ve çok çeşitli şekillerde işlenmesi sebebiyle kanun koyucunun suçun kapsamını genişletmiş olması-dır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi dolandırıcılık suçu giderek daha fazla işlen-mekte ve bu sebeple normun koruma alanı da giderek genişletilmektedir.

III- Dolandırıcılık Suçunun Unsurları:

A-) Korunan Hukuksal Değer

Dolandırıcılık suçu başta malvarlığı olmak üzere ayrıca irade özgürlüğü-nü de korumaktadır. Dolandırıcılık suçunda, mağdur hileli davranışlarla aldatılmakta ve fail, mağdurun veya başkasının zararına olarak kendisine veya başkasına bir yarar sağlamaktadır. Korunan hukuksal değer bakımın-dan iki nokta ön plana çıkmaktadır. Bunlardan birincisi zarardır. Dolandırı-cılık suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 10. bölümünde yani Malvarlığına Karşı İşlenen Suçlar arasında düzenlenmiştir. Madde metni ve suçun düzenlendiği bölüm dikkate alınınca bu suçla korunan hukuksal değerin münhasıran mal-varlığı olduğu kabul edilmelidir. Dikkat edilmesi gereken ikinci nokta mağ-durun aldatılmasıdır. Fail, var olan halden ve şartlardan yararlanarak, hile oluşturan hareketler ve haller bulunmasaydı, mağdura almayacağı bir kara-

yi düzenleyen kişinin hileli davranışlarla kandırılması neticesinde dolandırıcılık suçu görülebilecekse de bu, hukuki işlemlerde dolandırıcılık suçu kapsamında yer almayacaktır. Zira vasiyetname düzenleyen kişiye karşı hileli davranışlarda bu-lunan kişi, hukuki işlem kapsamı dışındadır. Dolayısıyla bu kişinin fiili hukuki işlemi etkilese de, kendisi bu işlem kapsamında etkin bir rolü üstlenmemiştir. Bu nedenle fiil, dolandırıcılık suçunu oluştursa dahi, konumuz kapsamındaki yani hukuki işlemde dolandırıcılık suçunu oluşturmayacaktır.

4 Yılmaz, Zekeriya/ Ergün, İsmail, Yeni Türk Ceza Kanununda Dolandırıcılık Suç-ları, Ankara 2005, Adalet, s. 8.

Hukuki İşlemlerde Basit Dolandırıcılık Suçu 1683

rı verdirtmekte yani, mağdur aldatılmakta ve bu suretle onun zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirilmektedir5. Bu sebeple kişinin irade serbestisinin de etkilendiği kabul edilmelidir. Bu kapsamda suçla korunan birden fazla hukuksal değer vardır.

B-) Fail-Mağdur:

a- Fail

Dolandırıcılık suçunun faili herhangi bir gerçek kişi olabilecektir. Tüzel kişiler, ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi gereği suçun faili olamaz. Ancak yarar sağlayan tüzel kişi için TCK m. 169’da düzenlenen güvenlik tedbirleri uygulanacaktır. Genellikle hileli davranışlarda bulunan ve yarar elde eden kişi aynı olsa da suçun düzenlendiği maddede açıkça belirtildiği üzere yarar faile ya da başka bir kişiye sağlanabilir. Dolayısıyla hileli hareketlerde bulu-nan kişi, faildir.

b- Mağdur

Dolandırıcılık suçunun mağduru aldatılıp kendisini veya başkasını zara-ra uğratan kişidir. Malvarlığı zarara uğrayan kişi ise suçtan zarar görendir. Bu bağlamda tüzel kişiler dolandırıcılık suçunun mağduru olamaz; ancak suçtan zarar gören olabilirler6. Zira tüzel kişiler aldatılamaz; tüzel kişilerin suçtan zarar gören konumunda oldukları durumlarda, aslında tüzel kişi bün-yesinde görevli olan gerçek kişiler aldatmıştır.

Aldatılan ve malvarlığı zarara uğrayan kişinin aynı olması gerekmez ise de, aldatılan ile malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunanın aynı kişi olması gerekir7. Ayrıca aldatılanın, malvarlığı üzerinde tasarruf edebilme yetkisinin olabilmesi gerekir8. Aksi takdirde aldatılan, şartları gerçekleşmişse hırsızlık veya güveni kötüye kullanma suçlarının faili olurken, bu kişinin ilgili suç yoluna girmesini sağlayan kişi ise azmettiren olacaktır.

Eğer dolandırıcılık suçu mağdurun algılama yeteneğindeki zayıflıktan yararlanılarak dolandırıcılık suçu işlenmişse, TCK m. 158’de düzenlenen

5 Parlar, Ali, Türk Ceza Hukukunda Dolandırıcılık Suçları, Bilge, Ankara 2011, s. 16.

6 Centel, Nur/Zafer, Hamide/Çakmut, Özlem, Kişilere Karşı Suçlar Cilt I, Beta, İs-tanbul 2007, s. 449-450.

7 Durmuş, Tezcan/Erdem, Mustafa Ruhan/Önok, R. Murat, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 7. Baskı, Seçkin, Ankara 2010, s. 684.

8 Özbek, Veli Özer/Kanbur, M. Nihat/Doğan, Koray/Bacaksız, Pınar/Tepe, İlker, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin, Ankara 2010, s. 684.

Türay1684 / KÖKSAL BAYRAKTAR’A ARMAĞAN

dolandırıcılık suçunun nitelikli halini oluşacaktır9. Ancak mağdur sağladığı menfaatin haksız olduğunu algılayabilecek bir iradeye dahi sahip değilse, bu kişinin artık “hataya düşürüldüğünden” ve dolayısıyla dolandırıcılık suçun-dan söz edilemeyecek; failin bu durumda, somut olayın şartlarına göre hırsız-lık suçundan cezalandırılacağı savunulmaktadır10. Zira temyiz kudreti olma-yan bir kişi hataya düşürülemeyeceğinden dolandırıcılık suçunun da mağdu-ru olamayacaktır.

C-) Suçun Konusu:

Dolandırıcılık suçunun konusunu herhangi bir malvarlığı değeri ouştu-rabilir11. Dolayısıyla sadece taşınır mallar değil, taşınmaz mallar ve her türlü haklar, hatta şahsi hizmetler de malvarlığına ilişkin tasarrufun konu-sunu oluşturabilir12. Elbette somut olay değerlendirilirken dolandırıcılık suçunun diğer unsurları da çok titiz bir biçimde değerlendirilmelidir. Örne-ğin otobüse biletsiz binmiş, kimsenin koltuğa oturmasını engellememiş ve otobüsteki ikramları reddetmiş bir kişi dolandırıcılık suçunu işlememiştir. Burada yolcunun bir hizmetten dolayı yarar sağladığı kabul edilse dahi oto-büs şirketi zarara uğramamıştır.

D-) Maddi Unsur:

a- Hileli Davranışlar:

Hile kavramı sadece ceza hukukunda değil, özel hukukta da mevcuttur. Borçlar Kanunu’nun 28. maddesi hile kavramını tanımlamamakla birlikte, karşı tarafın hilesi sonucu yapılan akdi iptal edilebilir kılmıştır. 2012’de yürürlüğe girecek yeni Borçlar Kanunu’nun 36. maddesi de paralel bir düzenlemeyi içermektedir.

Tartışılmakta olan bir konu, özel hukuk ve ceza hukukundaki hile kav-ramlarının aynı olup olmadığı ve aynı değillerse farklarının ne olduğudur. Uzunca bir zamandır özel hukuku hilesi ile ceza hukuku hilesi ayrımı önemi-ni kaybetmiştir13. Zira 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda hilenin aldatabile-cek nitelikte olması ayrıca aranmamıştır. Ancak konumuzun temelinde yer alan bir tartışma olduğu için bu ayrıma ilişkin görüşlere kısaca değinmek gerekir. Bir görüşe göre özel hukuktaki hile ile ceza hukukundaki hile ara-

9 TCK m. 158/f. 1/c.10 Tezcan/Erdem/Önok, s. 601.11 Artuç, Mustafa, Malvarlığına Karşı Suçlar, 2. Baskı, Adalet, Ankara 2011, s. 472.12 Toroslu, Nevzat, Ceza Hukuku Özel Kısım, 5. Baskı, Savaş, Ankara 2010, s. 181.13 Ayrıntılı bilgi için bakınız; Toroslu, s. 177.

Hukuki İşlemlerde Basit Dolandırıcılık Suçu 1685

sında bir fark yoktur. Bu görüşe göre basit bir yalan dahi dolandırıcılık suçu-nu oluşturabilir. Bir diğer görüşe göre soyut yalan, ceza hukukundaki hile ve desise unsurunu teşkil etmez; hile ile muhatabın inceleme ve araştırma eği-limini etkisiz hale getirecek bir takım davranışlarda bulunulmalıdır. Ceza hukukundaki hile kavramı ile özel hukuktaki hile kavramının aynı olduğu kabul edilse dahi, dolandırıcılık suçunun unsurlarından biri olan hileli dav-ranış unsurunun, özel hukuktaki hileden daha zor oluşacağı kabul edilmeli-dir. Zira hileli davranışı gerçekleştiren kişinin ekonomik menfaatlerinin, özgürlüğünden daha az korunabileceği kabul edilebilirse de; ekonomik men-faatler ve özgürlüğün aynı derecede korunacağını kabul etmek mümkün değildir. Yani failin aleyhine olarak sözleşmenin iptal edilmesi daha kolay bir şekilde gerçekleşebilmeli, ancak faile özgürlüğü bağlayıcı bir cezanın veril-mesi bu kadar kolay olmamalıdır. Ceza hukukunun temel prensiplerinden biri olan “ultima ratio”nun gereği de budur.

Bu husus yani ceza vermenin son çare olması, dolandırıcılık suçunun oluşumu için aranan “hileli davranışlar” unsuru ile sağlanmaktadır. Zira dolandırıcılık suçu için aranan salt hile değil; hileli davranıştır. Bu doğrultu-da hilenin, çeşitli hareketlerle desteklenerek sunulması hileli davranış unsu-runu sağlayacaktır. Özel hukuk anlamında hile unsurunun gerçekleşmesi içinse hileyi destekleyen hareketlere ihtiyaç yoktur. Başka bir deyişle hile, hem özel hukuk hem de ceza hukukunda aynı anlama gelse de ceza hukuku açısından aranan salt hile değil, hileli davranıştır ve hileli davranış unsuru-nun gerçekleşmesi için de özel hukuktan farklı olarak hilenin bir takım hareketlerle desteklenerek sunulması gerekir. Bunun yanı sıra hile çeşitli aktif hareketlerle desteklenmese bile, bazı durumlarda hileli davranış unsu-ru, güven ortamı veya garantörsel yükümlülükler neticesinde pasif kalına-rak da gerçekleştirilebilecektir.

Ceza hukuku anlamında hileli davranış ve hile kavramlarına ilişkin doktrinde çok çeşitli görüşler mevcuttur. Dönmezer’e göre hilenin, olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarf edilen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendi-recek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde bir takım dış hareketler eklenerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanılarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesi gereklidir14. Toroslu’ya göre hileli davranış, ikna etmeye yönelik sözlerle gerçeği gizle-mek, yani doğru sanılmasına elverişli olan akıl yürütmeleri içeren bir yalan şeklinde olabileceği gibi, olmayanı varmış gibi, olanı yokmuş gibi göstererek

14 Dönmezer, Sulhi, Kişilere ve Mallara Karşı Cürümler, 16. Baskı, Beta, İstanbul 2001, s. 453.

Türay1686 / KÖKSAL BAYRAKTAR’A ARMAĞAN

gerçeğin gizlenmesidir15. Tezcan / Erdem / Önok’a göre ise hile, başkasının iradesi üzerinde etki meydan getiren her türlü davranıştır16. Artuç’a göre hile, mağdurun iradesinin sakatlanmasına yol açan her türlü davranıştır17.

Hile kavramına ilişkin üstünde durulması gereken bir husus 765 sayılı Kanundaki “hile ve desise” ifadesi yerine 5237 sayılı Kanunda “hileli davra-nışlar” ifadesinin kullanılmasıdır. Yargıtay’a18 ve doktrindeki bazı yazarlara göre bu değişikliğin önemli bir sonucu olmamıştır. Zira “hile ve desise” ifade-sinde hile ve desise kavramlarına ayrı anlamlar vermek, bu iki kavram bir arada kullanıldığına göre gereksizdir19. Yani “hile ve desise” tek bir kavram-dır ve “hileli davranışlar” ifadesi bu kavramı karşılamaktadır. Kanımca bu görüş yerindedir zira ceza hukuku anlamındaki “hileli davranış”, özel hukuk-taki “hile”den farklıdır ve özel hukuktaki hile kavramından daha zor gerçek-leşmektedir.

765 ve 5237 sayılı Kanunlardaki esas farklılık, yeni Kanunla hilenin “kandırabilecek nitelikte” olmasının aranmamasıdır. Yani hileli davranışlar, objektif bir üçüncü kişiyi kandırabilecek nitelikte olmasa dahi eğer somut olayda mağduru kandırmak için yeterli olmuşsa dolandırıcılık suçu oluşabi-lecektir. Ancak Yargıtay, ne yazık ki kanunilik ilkesine aykırı olarak, çeşitli kararlarında hala hilenin kandırabilecek nitelikte olmasını aramaktadır20. Hilenin varlığı aranırken sübjektif bir değerlendirme yapılmalı ve mağdur hileli davranışla hataya düşürülmüşse dolandırıcılık suçundaki hileli davra-nışlar ve aldatma unsurlarının gerçekleştiği kabul edilmelidir. O halde somut olayda hileli davranışın karşı tarafı aldatmış olması suçun oluşması için yeterlidir; ayrıca objektif olarak bu davranışın kandırmaya elverişli olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur21.

Hileli davranışlar icrai hareketlerle gerçekleştirilebileceği gibi ihmali hareketlerle de gerçekleştirilebilir22. Madde metninin gerekçesinde de “Hile,

15 Toroslu, s. 179.16 Tezcan/Erdem/Önok, s. 602.17 Artuç, s. 475.18 Yargıtay 765 sayılı Kanun dönemindeki içtihatlarını 5237 sayılı Kanun dönemin-

de de sürdürmektedir.19 Tezcan/Erdem/Önok, s. 602-603, 405 nolu dipnot.20 Yargıtay 11. CD, 14.09.2009 tarihli, 2009/839 E., 2009/10065 K. sayılı bir kara-

rında “Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için failin, bir kişiyi kandırabilecek nitelikte hile ve desiselerle hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, ken-disi veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlaması gerekmektedir” diyerek hilenin aldatabilecek nitelikte olması gerektiğini açıkça belirtmiştir.

21 Tezcan/Erdem/Önok, s. 605.22 Aksi görüş için Tümerkan, Somay, Dolandırıcılık Suçu (Karşılıksız Çek Keşidesi

Hukuki İşlemlerde Basit Dolandırıcılık Suçu 1687

icraî bir davranışla gerçekleştirilebileceği gibi; karşı tarafın içine düştüğü hatadan, bir konuda yanlış bilgi sahibi olmasından yararlanarak da, yani ihmalî davranışla da, gerçekleştirilebilir. Ancak, bu durumda kişinin, hataya düşen karşı tarafı bilgilendirmek konusunda yükümlülüğünün olması gere-kir. Hataya düşen kişi ile hukukî ilişkide bulunulan durumlarda, böyle bir yükümlülük vardır. Ayrıca, muhatabın belli bir husustaki hatası karşı sında kişinin ihmalî davranışının, örneğin susmasının, bir beyan, açıklama değeri-ni taşıması gerekir.” ifadesi ile bu suçun ihmali hareketle gerçekleştirilebile-ceği açıkça belirtilmiştir. İhmal, hiçbir şey yapmamak değil, belli bir hususu yapmamaktır23. Yani ihmali hareketin icrai harekete eş değerde sayılabilme-si için failin mağduru bilgilendirme konusunda yükümlülüğünün olması gerekir. Gerekçede yer alan, susmanın ancak bir beyan açıklaması niteliği taşıdığı durumlarda ihmali hareketten bahsedilebileceği görüşü ise dolandı-rıcılık suçunun ihmali hareketle gerçekleştirilebileceği görüşünü bertaraf etmeyen ancak aşırı derecede sınırlayan bir görüştür. Zira kural olarak, susma bir irade beyanı değildir ve icaba karşı bir cevap vermeyen (susan) muhatap icabı kabul etmiş sayılmaz24. Yani susma sadece istisnai bazı hal-lerde irade beyanı olarak kabul edilebileceğinden gerekçedeki görüşe göre de dolandırıcılık suçu sadece bu ihmali hareketlerle gerçekleştirilebilecektir. Kanunla bağlı ancak gerekçeyle bağlı olunmadığından, yukarıda bahsi geçen hususta gerekçedeki görüşe katılmamaktayız. Ayrıca belirtmek gerekir ki susma ile dolandırıcılık suçunun oluşmayacağı yönünde de öğretide bir görüş mevcuttur25. Söz konusu bilgilendirme yükümlülüğünün sözleşmeden, yasa-dan ya da dürüstlük kurallarından dolayı mevcut olması gerekir26. Bunların yanı sıra susmanın dolandırıcılık suçuna vücut verebilecek bir hile niteliğin-de değerlendirilebilmesi için, bilinçli susma halinin mağdurun kendisi veya bir başkası aleyhinde bir tasarrufta bulunmasına sebep olması gerekir27. Özetle, konuşmak hukuksal yükümlülüğü altında olan failin susması da, başka bir anlatımla hileli davranışın açık veya örtülü bir beyanla ortaya

Fiilleri), Kazancı Hukuk Yayınları, İstanbul 1987, s. 45, Özbek/Kanbur/Doğan/Ba-caksız/Tepe, s.686.

23 Hakeri, Hakan, Ceza Hukukunda İhmal Kavramı ve İhmali Suçların Çeşitleri, Seçkin, Ankara 2003, s. 67.

24 Oğuzman, M. Kemal/ Öz, Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, Ve-dat, İstanbul 2009, s. 59.

25 Ayrıntılı bilgi için, Artuç, s. 479.26 Kılıçoğlu, M. Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 11. Baskı, Turhankitabe-

vi, Ankara 2009, s. 143. Ayrıca bilerek ve isteyerek bu açıklamanın yapılmamış olması gerekir (Kocayusufpaşaoğlu, Necip, Borçlar Hukukuna Giriş Hukuki İşlem Sözleşme, 4. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul 2008, s. 458).

27 Yavuz, A. Hakan, “Yeni Türk Ceza Kanunu’nda Basit Dolandırıcılık Suçu”, Ceza Hukuku Dergisi, Yıl: 1, S. 1, Ekim 2006, s. 369.

Türay1688 / KÖKSAL BAYRAKTAR’A ARMAĞAN

konmasının gerek olmadığı bazı olayların özelliğine göre ihmali davranış da hileli davranış sayılabileceği için dolandırıcılık suçunu oluşturabilecektir28.

Tartışmalı olan bir konu da mücerret (soyut) yalanın dolandırıcılık suçu-nu oluşturup oluşturmayacağıdır. Bu doğrultuda mücerret yalanın hileli davranış teşkil etmeyeceği savunulabilir. Zira yalanı destekleyen davranışlar sergilenmemekteyse yalan mücerrettir ve hile sayılabilecekse de hileli dav-ranış unsurunu teşkil etmediği kabul edilmelidir. Ancak hal ve şartlara göre doğru bir açıklamanın beklendiği hallerde yalan açıklama, dolandırıcılık teşkil edebilir29. Mücerret yalanın failin hataya düşmesinde, bilgilendirme yükümlülüğünün ihlali kadar büyük bir rol oynamadığı kabul edilmelidir. Yani dolandırıcılık suçu ihmali hareketle gerçekleşmiştir. Zira burada dolan-dırıcılık suçunun oluşumunu sağlayan mücerret yalan değil, bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmeksizin, güven ortamından faydalanan failin ihmali hareketidir. Bir başka deyişle fail mücerret yalanı söylemeseydi ve sadece sussaydı da dolandırıcılık suçu zaten gerçekleşecekti. Bu durumda suç, mücerret yalanla değil; bilgilendirme yükümlülüğünün ihlali yani ihma-li hareketle ortaya çıkmaktadır.

Hukuki işlemlerde dolandırıcılık suçuna vücut veren hileli davranışlar genellikle taraflar arasındaki güven ilişkisinden kaynaklanarak gerçekleştiri-len ihmali hareketlerden oluşur. Somut olaydaki güven ortamı kişilerin daha önceden çeşitli hukuki işlemlerde bir araya gelmiş olmaları, hukuki işlem tarafının mağdurca tavsiye üzerine seçilmiş olması gibi çeşitli nedenlerle oluş-muş olabilir. Burada güven ortamı, dürüstlük kuralı vasıtasıyla kişilere aydın-latma yükümlülüğü yüklemektedir. Esasında güven ortamının oluşumunun temelinde güven ilkesinin varlığı kabul edilmelidir. Güven ilkesi genellikle trafikte veya ekip halinde çalışmalarda gündeme gelse de üçüncü bir şahsın kasten işlediği suçun varlığı halinde de gündeme gelebilecektir. Bir hukuki ilişkide taraflar, karşı tarafın kasten bir suç işlemediğine güvenecektir. Kural olarak, başka bir kimsenin kasten suç işlemediğine güvenilen durumlarda da, güven ilkesi geçerlidir30. Esasen herkesin yaşamda sürekli başkalarının olası hatalı veya tehlikeli davranışlarına dikkat etmesi ve başkalarının olası özen yükümlülüğünün ihlalini veya bu ihlalin doğuracağı zarar veya zarar tehlike-sini daima öngörebileceği beklenmemelidir. Kişiler bu zarar veya zarar tehli-kesini bertaraf etmek, buna sürekli hazırlıklı olmak zorunda bırakılamaz. Aksi düşünce hukuksal olamayacak, hayatı statik hale getirecek ve her olay-da, olayın tarafı herkesi kusurluymuş ve neticeye az veya çok neden olmuş

28 Ekinci, Mustafa/Esen, Sinan, Hırsızlık, Yağma, Güveni Kötüye Kullanma Dolan-dırıcılık, Hileli ve Taksirli İflas Karşılıksız Yararlanma Belgelerde Sahtecilik ve Bilişim Alanında Suçlar, Adalet, Ankara 2005, s. 159-160.

29 Dönmezer, no. 370, s. 451-452.30 Ünver, Yener, Ceza Hukukunda İzin Verilen Risk, Beta, İstanbul 1998, s. 346.

Hukuki İşlemlerde Basit Dolandırıcılık Suçu 1689

gibi sorumlu tutmaya yol açacaktır. Aynı zamanda birden fazla kimsenin bulunduğu alana girmenin potansiyel suçluluk varsayımının kabul edilmesi-ne ve keza insanları ekip halinde işbölümü biçiminde gerçekleştirilecek eylemlerde inisiyatif almaktan kaçınmaya sevk ederek istenmeyen daha sakıncalı sonuçlara yol açacaktır31. Bu doğrultuda aslında ticari hayattaki dinamizm ve güvenilirliğin kaynağında da güven ilkesinin bulunduğunu söy-lemek yanlış olmayacaktır. Zira ticari alanda risk alanına giren taraflar, karşı tarafın hukuka uygun davrandığına güvenerek işlemleri gerçekleştirmektedir. Karşı tarafın daima hukuka aykırı davranacağı yönündeki riziko, ticari haya-tı sekteye uğratacağı gibi ceza hukuku açısından, yükümlülüğe aykırı davra-nabilmenin kapılarını aralayacaktır. Bu yükümlülüğe aykırı davranarak mağdurun hukuki ilişkiye çekilmesi dolandırıcılık suçunu oluşturabilecektir.

b- Aldatma:

Dolandırıcılık suçunun oluşması için failin hileli davranışları yetmez, ayrıca mağdurun aldatılmış olması gerekir. Burada muhatap kişinin iradesi üzerinde etkide bulunmak suretiyle bir hatanın ortaya çıkmasına yol açıl-maktadır32.

Hukuki işlemlerde dolandırıcılık suçu icrai hareketle gerçekleşebileceği gibi ihmali hareketle de gerçekleşebilir. Her ne şekilde olursa olsun, mağdu-run hataya düşmesi failin hileli davranışlarından kaynaklanması gerekir. Mağdurun aldanması failin hileli davranışlarından değil de doğrudan mağ-durun kendisini ilgilendiren nedenden veya fail dışındaki kimselerin bir etkisinden meydana gelmişse, dolandırıcılık suçundan söz edilemeyecektir33. Yani mağdurun aldanması veya failin ihmali veya icrai bir hareketi olmaksı-zın kişinin hataya düşmesi ile aldatma unsuru gerçekleşmiş olmaz. Bu durumda suçun oluşması için failin hileli davranışlarla hatanın ortadan kalkmasını engellemesi, devamını ya da güçlenmesini sağlaması gerekir34.

c- Failin Mağdurun veya Üçüncü Bir Kişinin Zararına Olarak, Kendisi veya Bir Başkası Lehine Yarar Elde Etmesi:

aa- Yarar

Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için fail kendisi veya başkası lehine bir yarar elde etmelidir. Yarar, para, borçtan kurtarma belgesi, makbuz ve

31 Ünver, Yener, “Tıp Ceza Hukukunda Güven İlkesi”, Tıp Ceza Hukukunun Güncel Sorunları, Türkiye Barolar Birliği, Ankara 2008, s. 883.

32 Tezcan/Erdem/Önok, s. 611.33 Centel/Zafer/Çakmut, s. 457.34 Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, s. 687.

Türay1690 / KÖKSAL BAYRAKTAR’A ARMAĞAN

benzeri herhangi bir belge ya da hizmet de olabilir35. Yani yarar, malvarlığına ilişkin olmalıdır36.

Hukuki işlemlerde dolandırıcılık suçunun oluşumu için, yararın aldat-manın sonucunda gerçekleşmesi gerekir. Yararın önceden elde edilmiş olması durumunda dolandırıcılık suçu oluşmaz37. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da bu yöndedir38.

Tartışılması gereken bir husus yararın haksız olma zorunluluğudur. Kanımca haklı bir yararı tahsil etmek için gerçekleştirilen fiil de dolandırıcı-lık suçunu oluşturabilir39. Zira haklı bir yararı tahsil için hukuk sisteminde eda davası, icra gibi yöntemler öngörülmüştür. Bir alacağı tahsil etmek için dolandırıcılık fiiline cevaz verilmesi ile bu alacağın yağma fiili aracılığı ile tahsil edilmesi arasında sadece zarar görecek hukuki değerler açısından fark vardır. Bu doğrultuda haklı yararın dolandırıcılık ile tahsili malvarlığı değer-lerinin tarumarına cevaz vermek anlamına gelecektir. Ayrıca eski Kanun döneminde bu gibi bir duruma cevaz verilmesi 765 sayılı Kanunun 308. mad-desinde düzenlenen ihkakı hak yasağına aykırılık oluşturabilecekti. Yeni Kanunla ihkakı hak ayrı bir suç olmaktan çıkartılarak çeşitli görünümleri kanuna serpiştirilmiştir40. 5237 sayılı TCK m. 159’da hukuki ilişkiye daya-nan alacağı tahsil edilmesi amacıyla dolandırıcılık suçunun işlenmesi halin-de daha az olmakla beraber bir ceza öngörülmüştür. Bunun anlamı ise aslın-da haklı bir yarar olsa da bu yararın dolandırıcılık fiili gerçekleştirilerek tahsili halinin hukuka aykırı olduğudur. Kanaatimizce hukuki ilişkiye daya-nan alacakların dolandırıcılık fiili neticesinde tahsili halinde TCK m. 159, hukuki ilişkiye dayanan alacaklar haricindeki haklı yararların dolandırıcılık fiili neticesinde tahsili halinde basit ya da nitelikli dolandırıcılık suçları için öngörülmüş cezaya hükmedilmelidir. Aslında yeni kanunla kanun koyucu adeta ihkak-ı hakkı bir suç olmaktan çıkarıp bir indirim sebebi haline getir-miştir. Özetle yarar haklı da olsa dolandırıcılık suçu gerçekleşecek, ancak bu yarar hukuki ilişkiye dayanan bir alacaksa TCK m. 159 uyarınca daha az cezaya hükmedilecektir. Burada ortaya çıkan adaletsizliğin önlenmesi için 159. maddedeki “bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı” ifadesi, “haklı bir yara-

35 Meran, Necati, Yeni Türk Ceza Kanununda Sahtecilik ve Malvarlığı Bilişim Suç-ları ile Ekonomi ve Ticaret Alanında Suçlar, 2. Baskı, Seçkin, Ankara 2008, s. 231.

36 Aynı doğrultuda Tezcan/Erdem/Önok, s. 615; Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe s. 688; Artuç, s. 483.

37 Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, s. 688.38 “…önceden doğmuş bir borçtan dolayı sanığın, mağdura karşı hile ve desiseler

kullanarak edimini yerine getirmemesi, menfaat daha önceden elde edilmiş oldu-ğundan dolandırıcılık suçunu oluşturmayacaktır.” YCGK., 27.09.2005, 6-59/107.

39 Aynı doğrultuda, Yılmaz/Ergün, s. 16.40 TCK m. 144, 150, 159.

Hukuki İşlemlerde Basit Dolandırıcılık Suçu 1691

rın” olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Esasında haksız yarardan maksat, doğrudan veya dolaylı olarak hukuken korunmayan yararlardır41. Kanaati-mizce hukukun koruduğu şekilden yararlanmamak suretiyle yararın huku-ka aykırı şekilde elde edilmesi de dolandırıcılık suçunu oluşturabilecektir.

Burada değerlendirilmesi gereken bir başka husus ise yararın haklı olma-sı durumunda karşı tarafın bir zarara uğrayıp uğramayacağıdır. Fail zaten hakkı olan bir şeyi tahsil ediyorsa, mağdurun bu durumda nasıl zararı olabi-lir? Eğer haklı yararın tahsili hileli davranışlarla gerçekleştirilmiş ancak karşı taraf bu nedenle zarara uğramamışsa suç maddi unsur eksikliğinden dolayı oluşmayacaktır. Failin hakkı olan bir şeyi tahsil etmesi durumunda, zararın ortaya çıkması, nadiren karşımıza çıkabilecektir. Şu örnekte yarar haklı olmasına rağmen dolandırıcılık suçu oluşmuştur: Sözleşme tarafların-dan biri hataya düşmüştür ve vadesi henüz gelmemiş borç içeren bir sözleşme yapılmıştır. Hataya düşen taraf sözleşmeyi iptal etmek istemesine karşın eğer karşı taraf, iptal halinde çok yüksek meblağlarda tazminat ödemesi gerektiği yönünde hileli davranışlarla mağduru aldatmış, böylece sözleşme iptal edil-memiş ve hileli davranışlarda bulunan, hataya düşmüş tarafın zararına ola-rak bir yarar elde etmişse, burada artık dolandırıcılık suçu işlenmiştir. Esasın-da burada sözleşmenin iptali hileli davranışlarla engellenmiştir ancak tahsil edilen yarar geçerli bir sözleşmeye dayandığı için haklı bir yarardır. Bir başka örnek ise; kişinin zamanaşımı dolmuş yani eksik bir borcu hileli davranışlarla sanki eksik olmayan bir borçmuş gibi tahsil etmesidir. Zira zamanaşımı dol-muş borç aslında dava edilerek talep edilebilir. Ancak fail, hileli davranışlarda bulunarak bir dava açması ihtimaline karşı borcun eksik borç olduğunu hileli davranışlarla gizleyerek, borçlu tarafın zamanaşımı def ’i ileri sürmesine, hukuka aykırı bir şekilde imkan vermeyerek, haklı yararı tahsil etmiştir.

bb- Zarar

Dolandırıcılık suçuyla korunan hukuksal değer malvarlığı ve yine suçun hukuki konusu malvarlığına ilişkin herhangi bir değer olduğuna göre, zara-rın da malvarlığına ilişkin olması gerekir42. Malvarlığındaki zarar, pasifteki artış ya da aktifteki azalış olmak üzere iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Mey-dana gelen zararın sonradan giderilmesi veya mağdurun sonradan zarara uğramak hususunda rıza vermesi suçun oluşumunu etkilemeyecektir.

Dolandırıcılık suçu anlamında zararın malvarlığına ilişkin olması gerek-tiği için, duygusal veya manevi yönden uğranılan zararlar dolandırıcılık suçunun konusunu oluşturmaz43.

41 Parlar, 23.42 Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe s. 688.43 Tezcan/Erdem/Önok, s. 615.

Türay1692 / KÖKSAL BAYRAKTAR’A ARMAĞAN

Aldatılma ile mağdurun malvarlığına ilişkin olarak yapmış olduğu tasarruf arasında nedensellik bağının bulunması gerekmektedir44. Eğer aldatılan kişi, hataya düşmüş olmasaydı, yine de tasarrufta bulunacaktı diyebiliyorsak, bu gibi durumlarda hataya düşme ile malvarlığına ilişkin tasarruf arasında nedensellik bağının bulunmadığı sonucuna varılmalıdır45.

Dolandırıcılık suçu bir zarar suçudur. Yani suçun oluşması için zarar tehlikesi yeterli değildir46.

E-) Manevi Unsur:

Dolandırıcılık suçu genel kastla işlenebilecek bir suçtur. Bu suçta kastın, hem hileli davranışa, hem bunun sonucunda mağdurun hataya düşürülmesi-ne hem de yarar sağlamaya yönelik olması gerekir47. Bu çerçevede bu suç bakımından ayrı bir yarar sağlama kastından söz edilemez. Bu nedenle özel kast aranmaz48.

Hukuki işlemler sırasında yapılan hileli davranışların niteliğinin yanı sıra dolandırıcılık suçunun oluşup oluşmadığı özellikle manevi unsura ilişkin bir sorundur. Örneğin bir kişi sadece sözleşme akdedebilmek için ödeme gücü olmadığını gizlerse ancak aslında amacı, kendi üzerine düşen edimi gereği gibi ifa etmekse, burada dolandırıcılık suçu manevi unsur eksikliğinden dola-yı oluşmamıştır. Zira failin kastı sadece sözleşme akdetmeye, yani hileli davranışlarla mağduru hataya düşürmeye yöneliktir. Ayrıca bu hukuki işlem sonucunda bir kişinin zararına olarak yarar sağlamaya yönelik değildir. Ancak fail, bir kişinin zarar görmesini göze almış, bir başka deyişle bu ihti-malin gerçekleşmesini umursamadan hareketlerine devam etmiş ve bir kişi-nin zararına olarak kendisi veya başkası lehine yarar elde etmişse artık olası kastla dolandırıcılık suçunu işlemiştir.

Manevi unsur başlığı altında üzerinde durulması gereken bir husus da failin aldatma kastının, hileyi oluşturan hareketten önce veya onunla aynı anda var olmasının şart olup olmadığıdır. Öğretideki bir görüşe göre sonra-dan ortaya çıkan kast, dolandırıcılık suçunu oluşturmaz49. Bazı durumlarda failin, hileli davranışları gerçekleştirirken bir kişinin zararına olarak kendi-sine veya bir başka kişiye yarar sağlama kastı mevcut olmayabilir. Ancak

44 Parlar, s. 22.45 Tezcan/Erdem/Önok, s. 614.46 Aynı görüşte; Tezcan/Erdem/Önok, s. 614, Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, s.

688.47 Tezcan/Erdem/Önok, s. 616.48 Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, s. 703.49 Toroslu, s. 185-186, Artuç, s. 485.

Hukuki İşlemlerde Basit Dolandırıcılık Suçu 1693

failin, daha sonra somut olayın şartlarından yararlanarak zarar ve yarar unsurlarının gerçekleşmesini de sağlayabilir. Burada dolandırıcılık suçu mevcuttur. Failin suçun oluşması için aranan kastı, hareketlere başladığında olmamasına rağmen bu kast sonradan ortaya çıkmıştır. Burada başta suç teşkil etmeyen hareketler gerçekleştiren failin sonradan ortaya çıkan kastı ile suç tipini ihlal etmesi hali mevcuttur50. Bu durumda ise failin, hareketle-rini, sanki en başından itibaren dolandırıcılık kastı ile gerçekleştirdiği kabul edilmelidir. Yani fail hareketlerine dolandırıcılık kastı ile başlamamış ancak somut olayın şartlarından istifade ederek dolandırıcılık fiilini gerçekleştir-meye sonradan karar vermişse, eklenen kast kurumu aracılığı ile sanki hare-ketlerine dolandırıcılık kastı ile başladığı kabul edilip, cezalandırılması gerekmektedir. Örneğin fail, hileli hareketlerle sözleşme yapmış ancak hileli hareketler sonucu akdedilen sözleşmede kendi payına düşen edimi ifa etme niyetinde ise, ancak daha sonraki süreçte bir kişinin zararına olarak kendi-sine veya bir başka kişiye yarar sağlamak için hareketlerine devam ediyorsa burada failin eklenen kastı mevcuttur. Bu durumda eklenen sadece ifa etme-meye yönelik kast değil, bir kişinin zararına olarak kendisine veya bir başka kişiye yarar sağlamaya yönelik kasttır.

F-) Suçun Özel Görünüş Biçimleri:

a- Teşebbüs:

Dolandırıcılık suçu başkasının zararına olarak haksız bir yarar elde edildiği anda tamamlanır51. Dolandırıcılık suçunun icra hareketleri, mağdu-ru kandırmaya elverişli hilenin gerçek kişi mağdura yöneltilmesi ile başlar52. Kandırmaya elverişli hareketler ve hilenin aldatabilecek nitelikte olması farklı kavramlardır. Elverişlilik, elverişli araçlarla birlikte yapılan hareket ve var olan diğer koşullar da dikkate alınarak değerlendirilir53. Yani elveriş-lilik değerlendirmesinde sadece aracın elverişliliği değil, suç yoluna girerken icra edilen hareketin ve somut olayın şartlarının birlikte değerlendirilmesi gerekir. Halbuki hileli davranışlar, failin bir kişinin zararına olarak kendisi-ne veya bir başka kişiye yarar sağlamaya yönelik araç hareketleridir. Aracın elverişli olduğu durumda sonucu meydana getirmesi bakımından yetersiz olması, teşebbüsün varlığını etkilemez54. O halde failin hareketleriyle suç

50 Ayrıntılı bilgi için bakınız, Artuk, Mehmet Emin/Gökcen, Ahmet/Caner, Yenidün-ya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 4. Baskı, Ankara 2009, Turhankitabevi, s. 334.

51 Tezcan/Erdem/Önok, s. 616.52 Artuç, s. 526.53 Aksoy İpekçioğlu, Pervin, Türk Ceza Hukukunda Suça Teşebbüs, Seçkin, Ankara

2009, s. 92.54 Hakeri, Hakan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, Seçkin, Ankara 2009, s.

352.

Türay1694 / KÖKSAL BAYRAKTAR’A ARMAĞAN

yoluna girip girmediğini değerlendirirken hem failin hareketi hem de somut olayın şartları değerlendirilmelidir. 5237 sayılı Kanun ile artık hilenin alda-tabilecek nitelikte olduğu aranmadığına göre, kandırabilecek nitelikte olma-yan davranışlarla dahi mağdur aldatılabilmişse fail suç yoluna girmiştir. Bu gibi bir durumda failin hareketinin elverişli olduğu kabul edilmelidir. Ancak fail hileli davranışlara başvurmuş olmasına rağmen karşı taraf aldanmamış olabilir. Hileli davranış objektif olarak kandırabilecek nitelikte olmasına rağmen, karşı taraf aldanmamışsa, suçun teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilmelidir55. Yani hileli davranışın elverişli bir araç olup olmadığı aynı zamanda somut olayın şartlarına bağlıdır.

Dolandırıcılık suçu failin bir kişinin zararına olarak kendisine veya bir başka kişiye yarar sağlaması ile sona erer. Fail yararı elde edememişse, suç yine teşebbüs aşamasında kalmıştır. Elde edilen yararın üzerinde fiili bir tasarrufta bulunulması gerekmez. Tasarruf imkanının doğmuş olması yeter-lidir. Ayrıca belirtmek gerekir ki suç tamamlandıktan sonra, suç konusu şeyin iadesi veya bedelinin tazmini, bu suçun oluşmasını engellemez56.

b- İştirak:

Dolandırıcılık suçuna iştirakin her türlüsü mümkündür. Üzerinde durul-ması gereken bir nokta ise, failin bir başka kişiye yarar sağladığı durumlar-dır. Mağdurun aldanmasına herhangi bir şekilde katılmayan ancak, failin kendisine yarar sağladığı kimse dolandırıcılığa iştirakten sorumlu tutulama-yacaktır57. Zira madde metninde failin, yararı bir başkasına sağlayabileceği de açıkça belirtilmiştir.

c- İçtima:

Dolandırıcılık suçu zincirleme şekilde işlenebilir. TCK m. 43/1’de suçla-rın aynı kişiye karşı işlenmesi arandığından, aynı suç işleme kararına bağlı olsa bile, birden çok kişiye karşı işlenen dolandırıcılık suçunda zincirleme suç ilişkisinden söz edilemeyecektir. Buna karşılık tek bir hileli davranış birden fazla kişinin malvarlığında zarara yol açmış ise, tek bir fiille işlenen birden fazla dolandırıcılık suçu söz konusu olacağı için TCK m. 43/2 uyarınca zincirleme suç kurallarının uygulanması mümkündür58.

Dolandırıcılık suçu uygulamada daha çok sahte bir belge aracılığı ile

55 Özgenç, İzzet, Ekonomik Çıkar Amacıyla İşlenen Suçlar, Seçkin, Ankara 2002, s. 44.

56 Özgenç, s. 46-47.57 Tezcan/Erdem/Önok, s. 617, Artuç, s. 526.58 Tezcan/Erdem/Önok, s. 617.

Hukuki İşlemlerde Basit Dolandırıcılık Suçu 1695

işlenmektedir. Bu gibi durumlarda TCK m. 212’deki özel içtima düzenlemesi ile fail hem belgede sahtecilikten hem de dolandırıcılıktan ayrıca cezalandı-rılacaktır.

G-) Yaptırım ve Kovuşturma

TCK m. 157 uyarınca dolandırıcılık suçunu işleyen kişi, 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. Kovuştur-ma başlamadan fail sağladığı yararı pişmanlık göstererek iade ederse veya mağdurun zararını tazmin ederse TCK m. 168 uyarınca faile verilecek ceza-nın üçte ikisine kadarı indirilir. Kovuşturma başladıktan sonra iade veya tazmin gerçekleşirse cezanın yarıya kadarı indirilir. İade veya tazmin tama-men değil, kısmen gerçekleşmişse TCK m. 168 hükmü ancak mağdurun rızası ile uygulanabilecektir.

Bu suç şikayete tabi olmayıp re’sen takibi gereken suçlardandır.

SONUÇ:

Dolandırıcılık suçunun hukuki işlemlerdeki görünümünde, suçun unsur-ları göz önünde bulundurulduğunda, uyuşmazlığın hukuki boyutta kalıp kalmadığı, fiilin cezalandırılmasının gerekip gerekmediği, özellikle hileli davranış ve manevi unsurla ilgilidir. Bazı durumlarda hile, özel hukuk yap-tırımını gerektirse dahi, ceza hukuku boyutunda hileli davranış boyutuna ulaşmamıştır ve ceza hukuku kapsamında bir yaptırımı gerektirmeyebilir. Bazense failin gerçeği yansıtmayan hareketi hileli davranışı oluştursa dahi, fail dolandırıcılık kastı ile hareket etmediğinden, dolandırıcılık suçu manevi unsur eksikliğinden dolayı oluşmamaktadır.

Dolandırıcılık suçunun oluşumu için, yararın aldatmanın sonucunda gerçekleşmesi gerekir. Yararın önceden elde edilmiş olması durumunda dolandırıcılık suçunun oluşmayacağını yukarıda belirtmiştik. Ancak hukuki işlemlerde dolandırıcılık suçunu incelerken bu ayrımı yapmak güçleşmekte-dir. Zira hileli davranış, yarar elde edildikten sonra ortaya çıkmış olsa da buradaki sorun sadece hileli davranışa ilişkin değil, aynı zamanda manevi unsura ilişkindir. Eğer fail, en başından beri borcu ifa etmeme kastı ile hare-ket etmişse, diğer şartları oluştuğu takdirde önceden doğmuş borca ilişkin dolandırıcılık suçu gerçekleşebilecektir. Örneğin ödeme yeteneği olmadığını gizleyerek bir hukuki ilişkiye giren kişi, pekala ihmali hareketle dolandırıcı-lık suçunu işlemiş olabilir. Karşılıksız yararlanma niteliğindeki eylemler, eğer failde başlangıçtan beri hizmetin bedelini ödememe kastı varsa, ancak bu takdirde dolandırıcılık suçunu oluşturabilir59. Bir kimsenin, ödeme gücü

59 Tezcan/Erdem/Önok, s. 607.

Türay1696 / KÖKSAL BAYRAKTAR’A ARMAĞAN

olduğuna ilişkin kanıtlayıcı davranışlarda bulunduğu halde ödeme gücü yoksa hileli davrandığından söz edilebilir60. Ödeme gücünün var olduğunun kabul edilmesi hukuki ilişki tarafları arasındaki güven ortamından, dolayı-sıyla güven ilkesinden doğmaktadır. Hizmeti veya malı sağlayan kişi, haya-tın olağan akışı içerisinde karşı tarafa ödeme gücü olup olmadığını elbette sormayacak, karşı tarafın ödeme gücü olduğuna inanacaktır. Söz konusu inanç, hukuki işlem sahasındaki güven ortamından, bu olgu ise güven ilke-sinden kaynaklanmaktadır. Bu inanca aykırı davranarak ödeme gücü olma-dığını gizleyen veya açıklamayan taraf ise ihmali hareketle dolandırıcılık suçunu işlemiş olacaktır. Ancak mal veya hizmet sunan tarafın güvenini zedeleyecek belirtiler mevcutsa, artık bu kişi güven ilkesinden faydalanama-yacaktır61. Örneğin yırtık kıyafetlerle lüks bir restorana gelen kişinin hesabı sonradan ödeyemeyeceği, güven ilkesini bertaraf edebilecek bir belirtidir. Bu kişi hesabı sonradan ödememe kastı ile hareket etse dahi hareketi hileli dav-ranış olarak kabul edilemeyecektir.

Görüldüğü üzere bir hukuki işlem kapsamında dolandırıcılık suçunun varlığı araştırılırken, somut olayın şartları ve fiil bir bütün olarak değerlen-dirilmelidir. Bu değerlendirmede ise dolandırıcılık suçunun unsurlarından özellikle hileli davranış unsuru ve manevi unsur titiz bir şekilde tespit edil-melidir.

Kaynakça:

Artuç, Mustafa; Malvarlığına Karşı Suçlar, Ankara 2011.

Artuk, Mehmet Emin/Gökcen, Ahmet/Yenidünya, Caner; Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2009

Centel, Nur/Zafer, Hamide/Çakmut, Özlem; Kişilere Karşı Suçlar Cilt I, İstanbul 2007.

Dönmezer, Sulhi; Kişilere ve Mallara Karşı Cürümler, İstanbul 2001.

Ekinci, Mustafa/Esen, Sinan; Hırsızlık, Yağma, Güveni Kötüye Kullanma Dolandı-rıcılık, Hileli ve Taksirli İflas Karşılıksız Yararlanma Belgelerde Sahtecilik ve Bilişim Alanında Suçlar, Ankara 2005.

Hakeri, Hakan; Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2009.

60 Meran, Necati, s. 226.61 Aynı doğrultuda Ünver, s. 883.

Hukuki İşlemlerde Basit Dolandırıcılık Suçu 1697

Hakeri, Hakan; Ceza Hukukunda İhmal Kavramı ve İhmali Suçların Çeşitleri, Ankara 2003.

İpekçioğlu Aksoy, Pervin; Türk Ceza Hukukunda Suça Teşebbüs, Ankara 2009.

Kılıçoğlu, M. Ahmet; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2009.

Kocayusufpaşaoğlu, Yusuf; Borçlar Hukuku Genel Bölüm Birinci Cilt, İstanbul 2008.

Meran, Necati; Yeni Türk Ceza Kanununda Sahtecilik Malvarlığı Bilişim Suçları ile Ekonomi ve Ticaret Alanında Suçlar, Ankara 2008.

Oğuzman, M. Kemal/Öz, Turgut; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2009.

Oğuzman, M. Kemal/ Barlas, Nami; Medeni Hukuk, İstanbul 2008.

Özbek, Veli Özer/ Kanbur, M. Nihat/ Doğan, Koray/ Bacaksız, Pınar/ Tepe, İlker; Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara 2010.

Özgenç, İzzet; Ekonomik Çıkar Amacıyla İşlenen Suçlar, Ankara 2002.

Parlar, Ali; Türk Ceza Hukukunda Dolandırıcılık Suçları, Ankara 2011.

Tezcan, Durmuş/Erdem, Mustafa Ruhan/Önok, Murat; Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Ankara 2010.

Toroslu, Nevzat; Ceza Hukuku Özel Kısım, Ankara 2010.

Tümerkan, Somay; Dolandırıcılık Suçu (Karşılıksız Çek Keşidesi Fiilleri), İstanbul 1987.

Ünver, Yener; Ceza Hukukunda İzin Verilen Risk, İstanbul 1998.

Ünver, Yener; “Tıp Ceza Hukukunda Güven İlkesi”, Tıp Ceza Hukukunun Güncel Sorunları, Ankara 2008.

Yavuz, A. Hakan; “Yeni Türk Ceza Kanunu’nda Basit Dolandırıcılık Suçu”, CHD, Yıl: 1, S. 1, Ekim 2006, s. 353 vd.

Yılmaz, Ejder; Hukuk Sözlüğü, Ankara 2005.

Yılmaz, Zekeriya/Ergün, İsmail; Yeni Türk Ceza Kanununda Dolandırıcılık Suçla-rı, Ankara 2005.