Cengiz, K. (2011) “Kasabanın Sırrı: Fakir Bir Dağ Köyünden Bir Sanayi Odağına Hacılarlı...

25
\ w s t Kasabanın Sırrı: Fakir Bir Dağ !§£ Köyünden Bir Sanayi Odağına Hacılarlı (Kayseri) Sanayiciler; Yerellik, Modernlik ve Küreselleşme Eksenindeki Eğilimler i I I Kurtuluş Cengiz * 1 m 1. Giriş Her ne kadar 2009 kriziyle gölgede kalmış gibi görünseler de, uzunca bir süredir Anadolu'da ciddi bir hareketlilik yaşanıyor. Özellikle Kayseri1, * Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü 1 ESI, "İslami Kalvinistler: Orta Anadolu'da Değişim ve Muhafazakarlık" (19 Eylül 2005), www.esiweb.org Erişim Tarihi 25 Temmuz 2010; Emine B. Satoğlu, "Kayseri'de Esnek Üretim Ekonomisi ve Küreselleşmenin Etkileri," Boğaziçi Üniversitesi, ATA Enstitüsü, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, 2009.

Transcript of Cengiz, K. (2011) “Kasabanın Sırrı: Fakir Bir Dağ Köyünden Bir Sanayi Odağına Hacılarlı...

\ ws

t

Kasabanın Sırrı: Fakir Bir Dağ!§£

Köyünden Bir Sanayi Odağına

Hacılarlı (Kayseri) Sanayiciler; Yerellik, Modernlik ve KüreselleşmeEksenindeki Eğilimler

iII Kurtuluş Cengiz*

1m

1. Giriş

Her ne kadar 2009 kriziyle gölgede kalmış gibi görünseler de, uzunca bir süredir Anadolu 'da ciddi bir hareketlilik yaşanıyor. Özellikle Kayseri1,

* Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü1 ESI, "İslami Kalvinistler: Orta Anadolu'da Değişim ve Muhafazakarlık" (19 Eylül 2005), www.esiweb.org Erişim Tarihi 25 Temmuz 2010; Emine B. Satoğlu, "Kayseri'de Esnek Üretim Ekonomisi ve Küreselleşmenin Etkileri," Boğaziçi Üniversitesi, ATA Enstitüsü, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, 2009.

Konya2, A ntep3, Denizli4 Eskişehir5 gibi şehirlerde ciddi bir ekonomik ve sosyal gelişme göze çarpıyor. Zam an zaman "Anadolu Kaplanları ya da Taşra Burjuvazisi6" zaman zaman da "slam i ya da Yeşil Serm aye7" gibi kavram ve tanımlarla açık lanm aya çalışılan bu gelişmelerin oldukça uzun bir süreye yayılan dinamikleri var. Esasen bu konuda epeyce bir literatür8

I Kasabanın S ırr ı: Fakir B ir Dağ Köyünden B ir Sanayi Odağına Hacılarlıf (Kayseri) Sanayiciler

2 Anzavur Demirpolat, "The Rise of Islamic Economic Ethic, Rationality and Capitalism in Modern Turkey: The Case of Konya", ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü için Hazırlanan Yayımlanmamış Doktora Tezi, (Ankara: ODTÜ 2002); Önder Kutlu, "Local Government Tradition and its Cultural, Social and Political Bases: The Konya Model" Critique: Critical Middle Eastern Studies, Vol 16, No: 3, Fail 2007, s. 255-271.3 Sencer Ayata, "Bir Yerel Sanayi Odağı Olarak Gaziantep'te Girişimcilik, Sanayi Kültürü ve Ekonomik Dünya ile İlişkiler", İlhan Tekeli İçin Armağan Yazılar içinde Selim İlkin, Or­han Silier, Murat Güvenç (der.) (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2004).4 Dürdane Şirin Saraçoğlu ve Zeynep Başak, "Firmalar Arası Değişim İlişkileri Kapsamın­da Fason Üretim: Denizli ve Gaziantep Tekstil Sektörü Örneği" Toplum ve Bilim, Sayı 114 (2009) s. 214-238; Asuman Türkün Erendil, "Mit ve Gerçeklik Olarak Denizli- Üretim ve İşgücünün Değişen Yapısı: Eleştirel Kuram Açısından Bir Değerlendirme, Toplum ve Bilim, no. 86 (2000) s. 91-117.5 Pınar Bedirhanoğlu ve Galip Yalman, "Neo-liberal Küreselleşme Sürecinde Türkiye'de Yerel Sermaye: Gaziantep, Denizli ve Eskişehir'den İzlenimler "Praksis, no. 19, (2009) 241-266; Fuat Keyman ve Berrin Koyuncu Lorasdağı, Kentler: Anadolu'nun Dönüşümü, Türkiye'nin Geleceği, (İstanbul: Doğan Kitapçılık 2010),6 Ö. Demir, M Acar, M Toprak, "Anatolian Tigers or Islamic Capital: Prospects and Challanges" Middle Eastern Studies, Vol. 40 No: 6 November 2004; Ayşe Durakbaşa, "Taşra Burjuvazisinin Tarihsel Kökenleri" Toplum ve Bilim, Sayı 118 (2010) s. 6-39; Ayşe Buğra ve Osman Savaşkan, "Yerel Sanayi ve Bugünün Türkiye'sinde İş Dünyası" Toplum ve Bilim, Sayı 1 18 (2010) s. 92-124; Alpay Filiztekin ve İnsan Tunalı, "Anatoli­an Tigers: Are They For Real?" New Perspectives on Turkey, no.20 (1999) s. 77-106; Ahmet Haşim Köse ve Ahmet Öncü, "Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Anadolu İmalat Sanayi: Zenginleşmenin mi Yoksa Yoksullaşmanın mı Eşiğindeyiz?", Toplum ve Bilim no.77 (1998) s. 135-158; Hakan Yavuz, "Introduction: The Role of New Bourgeoise in the Transformation of Turkish Islamic Movement" Hakan Yavuz (der.), The Emergence of a New Turkey: Democracy and AK Parti içinde (Salt Lake City: The University of Utah Press, 2006). .7 Kemal Can, "Yeşil Sermaye Laik Sisteme Ne Yaptı?" Birikim, Sayı: 99 (1997); Kemal Can, "Tekkeden Holdinge Yeşil Sermaye" 11-18 Mart Milliyet (1997); Seda Demiralp, "The Rise of Islamic Capital and the Decline of Islamic Radicalism in Turkey," Compe- rative Politics, no. 41 (2009) s. 315-335; Işıl Özel, "Political İslam and Islamic Capital: The Case of Turkey," Jeffrey Haynes (der.) Religion and Politics in Europe, The Middle East and North Africa içinde (Londra, New York: Routledge, 2010) s. 139-161; Yıldız Atasoy "İslami Etik ve Günümüzde Türkiye Kapitalizminin Ruhu," Leo Panitch ve Colin Leys (der.) Küresel Parlama Noktaları içinde (İstanbul: Yordam, 2009), çeviren Tuncel Öncel, s. 128-146.8 Ayşe Buğra, "Class, Culture and The State: An Analysis of Interest Representation by Two Turkish Business Associations", Middle Eastern Studies, 30 (1998) s. 521- 539; Ayşe Buğra, (2002) "Labour, Capital and Religion: Harmony and Conflict among the Constituency of Political İslam in Turkey", Midde Eastern Studies, Vol. 38, No: 2, April (2002), s. 187-204; A. Ekber Doğan "Siyasi Yansımalarıyla İslamcı Sermaye'nin Gelişme Dinamikleri ve 28 Şubat Süreci", Mülkiye, Cilt 30, Sayı 252, (2007); Şennur Özdemir, "Türkiye'nin Özgün Sınıflaşması: MÜSİAD ve HAK İŞ", Sivil Toplum Dergisi, 6 (19) (2007) s. 63-83; Şennur Özdemir, MÜSİAD, Vadi Yayınları, Ankara, 2006; Cihan Tuğal, Passive Bevo/ution: Absorbing the Islamic Challange to Capitalism (California: Stanford, 2009).

Kurtuluş Cengiz jj 83

de birikmiş durumda. Ç evrede9 biriken bu enerjinin, sadece çevrede değil elbette, ilk kez R E F A H Y O L iktidarı ile gün yüzüne çıktığı 28 Ş u ­bat darbesi ile bastırılsa da 2001 yılında A K P 'n in kuruluşu ve nihayet 2002 seçim leri ile siyasal yansım asın ı bulduğu ve 2007 seçim leriyle de iktidarını kurum sallaştırm ak ve s iyasetin merkezine yerleşm eye dönük yeni bir evreye girdiği yönünde gözlem ler10 yapılıyor. Elbette bu bildi­rinin sınırları içerisinde, neredeyse 30 yıla yayılan bu süreci bütünüyle tartışm ak mümkün değil. Bunun yerine Anado lu 'nun tam ortasından küçük ama kritik bir kesit alarak, ekonom ik gelişm e, küreselleşm e, mo­dernleşm e ve yerellik bağlam larında yapılan tartışm alara mikro ölçekte bakm aya ve katkıda bulunm aya çalışacağım .

Bu bağlamda çalışm a, son otuz yılda büyük bir endüstriyel atılım göstererek gerek yerel gerekse küresel bazda tanınan birçok sanayi kuruluşunu m eydana getiren ve sanayide çalışan nüfus oranı açısından Türk iye 'n in tüm ilçeleri arasında ilk sıraya yükselen Kayseri'n in Hacı­lar İlçesinin sıradışı sanayileşm e tecrübesi bağlam ında bu gelişmenin ana aktörü durum undaki sanayicilere odaklanm aktadır. Büyük oranda 1 980 sonrasında ithal ikam eci birikim rejiminden ihracata dönük biri­kim rejimine geçişle birlikte gelişip serpilen bu firmaların sahipleri; şu anda seksenden fazla ülkeye ihracat yapm akta , yaklaşık 20 bin kişiyi istihdam etm ekte ayrıca yerel ve ulusal s iyaset üzerinde ciddi bir bas­kı grubu oluşturm aktadırlar. Dolayısıy la , Hacılarlı sanayiciler ekonomik gelişm e, küreselleşm e, m odernleşm e ve yerellik bağlamlarını tartışm ak için oldukça uygun bir zemin teşkil etm ektedirler. Ç a lışm a* 11, tamamı Hacılar kökenli olan ve endüstriyel üretim yapan otuz beş sanayiciy le yapılan derinlem esine görüşm elerin verilerine dayanarak Anadolu kö­kenli endüstriyel girişimcilerin sanayileşm e süreçlerini, küresel vizyon-

9 Fethi Açıkel, "Entegratif Toplum ve Muarızları: Merkez Çevre Paradigması Üzerine Eleştirel Notlar", Toplum ve Bilim, Sayı 105, (2006) s. 30-70; Levent Gönenç, "2000'li Yıllarda Merkez-Çevre İlişkilerini Yeniden Düşünmek" Toplum ve Bilim, Sayı 105, (2006) s. 129-153. Şerif Mardin, "Operasyonel Kodlarda Süreklilik, Kırılma ve Yeniden İnşa: Dün ve Bugün Türk İslami İstisnacılığı", Doğu Batı, Sayı 31, (2005) s. 29-52; Alim Arlı, "Devletin Sürekliliği, Devrimin Muhafazası, Toplumun Denetimi Sorunu: Merkez-Çevre Paradigmasının Sınırlılıkları Üzerine Notlar", Toplum ve Bilim, Sayı 105 (2006), s. 96- 128.10 İlhan Uzgel ve Bülent Duru, AKP Kitabı: Bir Dönüşümün Bilançosu (Ankara: Phoenix 2009); Ziya Öniş, " Globalization and Party Transformation: Turkey's Justice and Deve- lopment Party in Perspective," Peter Burnell (der.) Giobaiizing Democracy: Party Politics in Emerging Democracies içinde (London: Routledge, 2006); Şevket Pamuk, "Globaliza­tion, Industrialization and Changing Politics in Turkey," New Perspectives on Turkey, no. 38 (2008), s. 267-273.11 Bu çalışma Prof. Dr. Sencer Ayata'nın danışmanlığında ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitü­sü için hazırladığım ve halen devam eden "Religion, Industrialization and Social Change in Turkey: The Case of Kayseri-Hacılar" adlı tez çalışmasının verilerinden yararlanarak yazılmıştır. Burada genellikle sanayicilerle yapılan görüşmelere odaklanılmıştır; ancak, toplamda yüz civarında görüşme yapılmış, bunların yetmişi ses cihazına alınmış, kırk yedisinin kayıtları çözümlenmiştir.

larını, ekonom ik, kültürel ve s iyasi açılardan Türk iye 'n in dünyadaki y e ­rine ilişkin düşüncelerin i, m odernlik konusundaki görüş ve eğilimlerini sosyo lo jik bir perspektiften analiz e tm eye çalışacaktır.

Biz ailece kendi m em leketim iz olan H acılar'ı terk ettiğim iz 1984 yılında, H acıla r'da sanay ileşm e yönündeki tem el adım lar atılm aya baş­lam ıştı; ancak bu adım ların geniş ölçekli bir endüstriyel üretim e dönüş­mesi için 1980 'li yılların sonlarını beklem ek gerekecektir. Bu ürünle­rin hem ulusal hem de uluslararası alanda pazar bulması ise, sırasıyla 1 9 90 'lı yılların sonu ve 2 0 00 'le rin başında gerçekleşm iştir.

A n cak burada durup bir noktanın altını çizm ek istiyorum . Genel olarak K ayse ri'd e ve de tabii H ac ıla r 'd a akıllı ve zeki çocukları tica re ­te ve zanaata, bunları becerem eyen leri de okula gönderm ek gibi çok ciddi bir eğilim olagelm iştir. İşte bu satırların yazarı da, sanırım bu ikinci gruba girenlerden. Zira benim okum akla geçirdiğim son 25 se ­nede, Hacılarlılar büyük bir sanayi im paratorluğu kurdular. M odernist, aydın lanm am ve solcu birer öğretm en olan anne ve babam , çocukları bu m uhafazakâr ve kapalı taşra kasabasında yetişm esin ler, daha m o­dern bir çevrede büyüsünler d iye, bin kilom etre ö teye, Türk iye 'n in en batısına, İzmir K a rş ıyak a 'ya taşınm a kararı verdiler. Dolayısıy la ben K arş ıyaka 'd a büyüdüm , O D T Ü 'd e okudum , onların istediği gibi "eğ i­tim li ve m odern " biri oldum. A n cak 25 sene sonra Anado lu 'da sa ­nayileşm eyi, top lum sal değ işm eyi ve m odernleşm eyi araştırm ak için yeniden köyüm e döndüğüm de ise bam başka bir m anzarayla karşılaş­tım . Ben 25 yıllık eğitim in sonunda öğretim görevlisi olup bin beş yüz lira m aaş alan bir devle t m em uru o lm uşken yaşıtlarım ın söz gelimi bir trilyonluk ciro yapan fabrikaları yöneten , ayın yarısını dünyanın farklı ülkelerinde, uçak tepelerinde iş bağlam akla geçiren küresel girişimciler olduklarını fark ettim . A cab a hangim iz daha modern olm uştuk, ben mi onlar m ı? Aslında m etnin geri kalanında biraz bu m anzarayı anlatm aya/ ta rtışm aya çalışacağ ım . Bu belki de Cum huriyet tarihim izdeki iki farklı m odernlik projesinin/modelinin som ut hayatlar üzerinden deneysel bir örneği gibi de okunabilir: ekonom ik m odernlik ve kültürel modernlik. Hem Cum huriyet Tarih i'n in hem de şu anki Türk iye siyasetin in en can alıcı sorunlarından ve çatışm alarından biri de bu değil mi zaten?

2. Yerel Bağlam: Bir Dağ Köyünden Endüstri Odağına12

Bundan elli altm ış yıl kadar önce, Hacılar, Erc iyes Dağı'n ın etek le ­rine yaslanm ış, vo lkanik lav akıntılarının oluşturduğu oldukça taşlık, susuz ve tarım yapm aya hiç de elverişli o lm ayan verim siz topraklar

12 Bu bölüm daha önce yaptığım bir çalışmadan özetlenmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Kur­tuluş Cengiz, "Hacılar'da Endüstrileşme ve Toplumsal Değişim: VVeberci Bir Yaklaşımın Uygun(suz)lukları" 7. Hacılar Sempozyumu Kongre Kitabı içinde (Kayseri: 2008).

I Kasabanın S ır r ı: Fakir B ir Dağ Köyünden B ir Sanayi Odağına HacılarlıO A |i1 (Kayseri) Sanayiciler

Kurtu luş Cengiz 5 85

üzerinde zar zor geçim lik bahçe tarım ı yapabilen, oldukça yoksul ve fa ­kir bir nahiye idi. Eskiden beri ka labalık13 bir yerleşim olan ve buna m u­kabil toprak kıtlığından muzdarip olan H acılar'da , insan dışkılarının bile araya verilm eyip küllüklerden toplan ıp yeniden bağlara götürülüp gübre olarak saçıldığı; giysilerin kadınlar tarafından kaput bezinden dikildiği; insanların yazın ürettikleri m eyve ve sebzeleri kurutup kışın yedikleri, çok içine kapalı, o ldukça küçük çaplı ve zayıf bir ekonomi hüküm sü ­rüyordu. Sencer A y a ta ,14 çalışm a yaptığ ı 1979 yılının Hacılar'ın ı şu sözlerle anlatm aktadır:

"Denizden yüksekliği 1600 m etreye ulaşan bu yerleşim birim in­de kışlar çok soğuktur, tarım a elverişli arazi yok denecek kadar azdır ve ekilen toprakların kalitesi çok düşüktür. Tarım sal faa li­yet, sınırlı bahçe-bostan tarım ı ile ve ondan fazla sınırlı tarla tarı­m ından ibarettir. Arazi toprağın derine inen kayalarla kaplı o ldu­ğundan traktörden de yararlan ılam am ıştır... Hacılar'ın bir başka özelliği toprak kıtlığıdır. A nket yaptığ ım Hacılarlıların hiçbirisinin 10 dönüm den fazla toprağı yoktu . A nke t verilerine göre, kardeş sayısı ortalam a 6 olduğuna göre bu toprağın altıya bölüneceğini düşünm ek toprak kıtlığı hakkında iyi bir fikir verm ektedir. İşte tarım ın bu cılızlığıdır ki, Hacılar nüfusunu geleneksel olarak da, günüm üzde de alternatif iş olanaklarının sıkı takipçisi ve kollayı­cısı yapm ıştır."

Bu şartlar altında H acılar'da erkekler yazları zengin şehirlilerin bağ evlerinde amelelik, bağvad lık15, şehirdeki inşaatlarda, kara ve tren yo l­larının yapım ında geçici işçilik yap ıyor, bazen çevredeki köy ve kasa­balara çerçiciliğe gidiyor, kışları da kahvede oturuyorlardı. Kadınlar ise ev işlerinin yanı sıra, kısıtlı da olsa tarla bahçe tarımı ve hayvanların bakım ıyla uğraşıyorlardı. Benim , baba tarafından kendi sülalem de, bu fakir Hacılarlıların tipik bir örneğini oluşturuyordu. Nitekim asıl mesleği tütün kaçakçılığı olan dedem , 1960 'ların sonlarına doğru artık yetm işli yaşlarının sonlarına yaklaştığ ı için, onlu yaşlarındaki babam la birlikte at sırtında ve yürüyerek çevre il ve ilçelerde çerçiciliğe giderken, babam ın kız kardeşleri bir yandan halı dokuyor bir yandan da tarla ve bahçe işleri ile ilgileniyorlardı. O yıllarda en büyük am cam esnaflık/taşeronluk yaparken, ortanca am cam çerç ic ilik te devam ediyor, en küçük am cam ise şoförlük/muavinlik m esleğine yeni başlıyordu. Erkek kardeşlerin en

13 Karatepe'nin aktardığına göre, Hacılar nüfusu 1927 yılında ilk yapılan nüfus sayımında 1 1.000 olarak belirlenmiştir. Bkz. Şükrü Karatepe, Kendini Kuran Şehir (İstanbul: İz Ya­yıncılık, 2003). Bugünkü nüfusu ise 12.598'dir.14 Sencer Ayata, Kapitalizm ve Küçük Üreticilik: Türkiye'de Halı Dokumacılığı (Ankara: Yurt Yayınları, 1987), s. 69.15 Bir tür amele çavuşluğu, küçük çaplı taşeronluk.

küçüğü olan ve ailede ilk okuyan kişi olan babam ise, 1968 'de eğitim enstitüsünü kazanıp üç yıl sonra öğretm en ve kom ünist çıkacaktır.

H ac ıla r'da , bu yıllarda aşırı derecede yoksu lluktan ve işsizlikten kay­naklanan ve yakındaki kasabaları ve kent merkezini de ürküten şiddetli bir gerginlik hüküm sürm ektedir. Bu yüzden Hacılarlılar, özellikle çevre yerleşim lerde sert m izaçlı, kavgacı, hakkını asla yed irm eyen , biraz da kabadayı insanlar olarak tanınm ışlardır. G örüştüğüm yaşlılar, bu yılları biraz da bıyık altından gülerek "eşk ıya lık y ılla rı" o larak nitelendirdiler. Yoksu lluğun en dibe vurduğu, özellikle İkinci D ünya Savaş ı yılların­da büyük am cam ın Süm erb ank 'tan kum aş götüren trenlerden birini soyduğunu ya da daha ileriki yaşlarında 1970 'lerin sonlarına doğru Kayseri'n in Kiçikapı sem tinde kahve işletirken m üşteriler çay parası­nı ödem iyor diye üstlerine bir şarjör mermi boşalttığını babam dan ilk dinlediğim de ağzım açık kalm ıştı16. Bu yüzden babam şakayla karışık, "Eğ e r en büyük am can biraz akıllı olup kardeşlerini etrafında toparlaya- bilseydi, şimdi belki de Türk iye 'n in en etkili m afya ailelerinden biriydik" tespitin i yapm ıştı, H acıla r'ın geçm işiy le ilgili görüşm eleri yaparken. G erçek ten böyle olur m uydu? Bilm ek m üm kün değil; ancak Hacılar'da altm ış, yetm iş yaşın ın üzerinde kimle konuşulsa buna benzer birçok anı ve h ikâye dinlem ek m üm kündür. Örneğin görüşm e yaptığ ım bir esnaf o dönem lerin genel havasın ı şöyle aktarm ıştır:

"Esk iden köyün önü deriz, şurada (m eydanı kasted iyor) bir sürü adam olur, böyle bir aşağı bir yukarı vo lta atardı. Ondan sonra da yok omuz attın, yok önüm ü kestin ayağ ım a bastın , güvercinim i çaldın diye haftada bir kavga olur, adam vurulurdu. Şim di yok A llaha şükür böyle şeyler, m illet işinde gü cü n d e ."

Şu anki Hacılar ise geçm iştekinden çok farklı bir görünüm arz edi­yor. G eçm işin fakir ve yoksul dağ köyü şu anda sosyo-ekonom ik ge­lişm işlik düzeyi17 açısından Türk iye 'n in tüm ilçeleri arasında 45, fert başına genel bütçe geliri açısındansa 37. sıradadır. Sanay ide çalışan nüfus oranı açısından % 4 8 ,1 3 ile tüm Tü rk iye 'de 1., tarım da çalışan nüfus açısından ise Türk iye 'dek i tüm ilçeler arasında 868. sırada bu­lunm aktadır. Kadınların çoğunun çalışm adığın ı düşündüğüm üzde, bu neredeyse erkek nüfusun tam am ının sanayide istihdam edildiğini gös-

I Kasabanın S ır r ı: Fakir B ir Dağ Köyünden B ir Sanayi Odağına Hacılarlı86 1 (Kayseri) Sanayiciler

16 Babamın aktarımına göre, o kıtlık yıllarında büyük amcam, tren Himmetdede civarında bir yerlerde yavaşlayınca basma yüklü vagonlardan birine atlayıp her nasılsa vagonu so­yuyor, aldığı malları atına yüklüyor ve başka şehirlere götürüp satarak ailesinin geçimini sağlıyor. Öte yandan, ailenin fotoğraf arşivinde bulunan ve küçük amcamı elinde taban­casıyla kalabalık arasında at üzerinde gösteren fotoğrafın, Demokrat Parti döneminde Kayseri gezisi sırasında saldırıya uğrayan İnönü'yü gönüllü olarak korumak için gittiği sırada çekildiğini de yine çok sonra öğrendim.17 Bkz. Bülent Dinçer ve Metin Özarslan, İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Düzeyi Araştırması (Ankara, DPT, 2004)

Kurtu luş Cengiz | 87

teriyor. H acılar'dak i işsizlik oranı ise, % 8 ,22 ile Türk iye ortalam asının altındadır. H atta biraz daha ileri giderek, H acılar'da asgari ücrete razı olduktan sonra "ça lışm ak isteyip de iş bu lam ıyorum " diyen pek kimse­nin olmadığını çok rahat söyleyebiliriz.

Hacılar'ın son otuz beş yılı, dünyada da eşine az rastlanır bir ivm ey­le sıfırdan sanayileşm eyi becerebilm iş bir avuç yoksul köylü çocuğu­nun hikâyesidir aslında. Bugün itibarı ile Hacılar Sanay ic i ve İşadamları Derneği'ne kayıtlı olan yetm iş iki üyenin otuz beşinin (buradaki birimi aile olarak ele alm ak daha anlam lıdır) sayıları elli ile on iki bin arasında çalışanı olan bir ya da birden fazla fabrikası vardır. Hacılarlı sanayici­lerin fabrikalarında yaklaşık yirm i bin kişi istihdam edilm ektedir. Hatta Hacılarlı sanayiciler tarafından 1 999 yılında kurulan ve şimdi K ayse ­ri Organize Sanay i Bölgesi ile birleşm iş olan Hacılar Organize San a ­yi Bölgesi, Türk iye 'n in ilçe bazında kurulan ilk özel organize sanayi bölgesidir. İstanbul San ay i Odası tarafından her yıl açık lanan ilk beş yüz büyük firm adan 7 tanesi Hacılar kökenlidir ve hala da Hacılar'ın yanı başındaki Kayseri Organize Sanay i Bö lgesi'nde faaliyetlerin i sür­dürmektedirler. Bunlar H E S Kablo A .Ş . , Boytaş Bellona M obilya A .Ş ., Merkez Çelik A .Ş . , İstikbal M ob ilya A .Ş . , H A S Çelik A .Ş . , Boyçelik M etal A .Ş . ve Boyteks Tekstil A .Ş . 'd ir . A yrıca hâlihazırda Hacılar ilçe merkezi sınırlarında 4 büyük sanayi kuruluşu vard ır18 * (H ES Kablo A .Ş ., Has Çelik A .Ş . , H ES Fibel A . Ş ., H E S K im ya A .Ş .) .

Hacılarlıların büyük çoğunluğu, şu anda hemşerilerinin sahip olduğu bu fabrikalarda çalışıyorlar. Yan i Hacılar tam bir sanayi kasabası haline gelm iş durumda. Dolayısıy la da bu hızlı sanayileşm e süreci, kasabanın genel refah düzeyini hem birey bazında reel olarak artırm ış hem de kasaba zenginleşen sanayicilerin kurduğu Hacılar Yard ım laşm a Derneği kanalıyla doğrudan yatırım alma imkânına kavuşm uştur. Örneğin, her yıl Ram azan ayının ikinci perşem besi sanayiciler arasında yapılan ge­lenekselleşm iş bir yem ekte toplanan yardım larla oluşturulan derneğin 2009 yılı bütçesi bir m ilyon dolardır. Bu bütçeyle hem kasabaya doğ­rudan okul, cam i, lojman, sağlık merkezi vb hizmetler yapılırken, bir yandan da burs vb. doğrudan destekler sağlanm aktadır. Kasabadaki çarpıcı gelişm eyi anlam ak açısından, 1 9 6 0 'lı ve 1970 'li yıllarda ka­sabada üniversite sınavını kazanan öğrenci sayısı bir elin parmaklarını geçm ezken, Dernek'in bugün ün iversiteye devam eden beş yüz iki Ha­cılar kökenli öğrenciye her ay düzenli burs verdiğini söylem ek sanırım yeterli o lacaktır. Kasaba içerisindeki diğer yoksul, hasta, yaşlı, m uhtaç kişilere yapılan yardım lar ise bunun dışındadır. Özet olarak kasabada aç, açıkta, m uhtaç kimse yoktur. Olduğunda da hızlı bir şekilde ihtiyacı

18 Bkz. Hacılar Kaymakamlığı web sitesi http://www.hacilar.gov.tr/index.phpFoption = comcontent8ıtask = view&id = 23&ltemid = 40 Erişim tarihi 24 Temmuz 2010

karşılanm aktadır. Peki, nasıl oldu da bu yoksul dağ köyü otuz kırk yıl içerisinde bu noktaya u laştı? Bu sanayileşm en in sırrı nedir?

Bu konuda ciddi bir analiz, 2005 yılında E S I (European Stab ility In itiative) tarafından yapıldı. "İs lam i Kalvin istler: Orta Anado lu 'da D e­ğişim ve M uhafazakârlık " adlı bir rapor yay ım layan kuruluş, Kayseri örneğini ve hatta özel olarak da H acılar'ı "K a lv in is t İs lam 19" kavram ıyla tartıştığ ı için oldukça ilgi gördü Peki, durum gerçekten öyle m i? Bu soruya verilecek kapsam lı bir yan ıt20 hem m etodolojik hem teorik hem de olgusal anlam da geniş bir çe rçe ve gerektiriyor. Bu yüzden bu bü­tünsel çe rçevey i bu ça lışm ada detaylı bir biçim de aktarm ak yerine şu aşam ada bazı pratik, olgusal ve tarihsel nedenler üzerinde duracağım . A rd ından da bu gelişm enin, yerellik, modernlik ve küreselleşm e ekse­nine oturan yönlerinden bahsederek konuyu toparlam aya çalışacağım .

Öncelik le, kanım ca A y a ta 'n ın 21 da gözlemlediği gibi, Hacılar'ın ge­lişm esini sağ layan ya da çeşitli biçim lerde buna katkıda bulunan iki tem el faktör vardır: Bunların birincisi Hacıların coğrafi konumudur. İkin­cisi ise, tarım sal yetersizlik ve toprak kıtlığı ve bunun yol açtığı ek gelir sağ lam a zorunluluğudur.

Ö nce birinci faktörü ele alalım . Hacılar, K ayse ri'ye on dört kilometre uzaklıktadır. H acılar'ın hem bu şehre yakın hem de homojen yapısını korum asına yol açan bu coğrafi yap ısı ona birçok avantaj kazandırm ış­tır. Öncelik le H acılar'ın , K a yse r i'ye yakın olması şehrin sunduğu iş,

19 Bu konuyu tartışan diğer bazı kaynaklar için bkz. Yasin Aktay, Türk Dininin Sosyolojik İmkânı (İstanbul: İletişim Yayınları, 2000); Mustafa Aydın, "Dinin Dünyevileşmesi Soru­nu: Protestanlık ve İslam", Bilgi ve Hikmet, Sayı 2 1993; Tevhit Ayengin, "Çalışmanın Dini Temelleri, Kalvinizm ve İslam Örneği", İslami Araştırmalar, cilt 18, Sayı 4, (2005) s. 463- 472; Eyüp Can, "Türkiye'nin Kalvin'i Fettullah Hoca mı?", Referans 27 Ocak 2006; Dan Bilefsky, "Protestant VVork Ethic in Müslim Turkey", International Herald Tribüne 11 Ağustos 2006; Şükrü Hanioğlu, "Max VVeber ve İslami Kalvenistler", İslami Araştırmalar, Cilt 18, Sayı 4, (2006) s. 473-477; Mehmet Barlas, "Olayın Sırrı Kalvin'de mi Gizli", Sabah, 27 Ocak 2006; Emre Akif, "Protestan İslam Stratejisi ve BOP", Yeni Şafak 29 Ağustos 2006; David Judson 'Islamic Calvinism' a Paradoxical Engine For Change in Conservative Central Anatolia Friday, September 30, 200; Louis Proyect Turkey's Cal- vinist Muslims, August 23, 2006, http://www.pbs.org/wnet/wideangle/shows/turkey/ video.html; Kayhan Mutlu, Toplumların Gelişiminde Dini Değer Yargılarının Önemi: İslam ve Protestan Ahlakının Karşılaştırılması, İslami Araştırmalar, Cilt 4, Sayı 2 (1990); Azmi Özcan, "İslam'da Protestanlaşma Olmaz", İslami Araştırmalar, Cilt 18, Sayı 4, (2006) s. 477-479; Ertuğrul Özkök, "Türkiye'nin Kalvin'i Kim?", Hürriyet, 26 Ocak 2006; L. Pelliciani, "VVeber and The Myth of Calvinism", Telos, Sayı 75 (1988); Bryan S. Turner, "İslam Capi- talism and VVeber Theses", British Journal of Sociologv, June 74, Vol. 25, Issue 2, 1974; Bryan S. Turner, VVeber and İslam: A Critical Approach (London; Routledge & Kegan 1974); Orhan Türkdoğan "İslami Kapitalizm mi?", İslami Araştırmalar, Cilt 7, Sayı 2 (1994).20 Bu konudaki görüşlerimin ilk taslağını daha önceki iki çalışmamda geliştirmeye çalıştım. Bkz. Kurtuluş Cengiz, "Hacılar'da Endüstrileşme ve Toplumsal Değişim: VVeberci Bir Yak­laşımın Uygun(suz)lukları" 7. Hacılar Sempozyumu Kongre Kitabı içinde, (Kayseri: 2008) ve Kurtuluş Cengiz "Religion, Industrialization and Social Change in Turkey: The Concept of Calvinist İslam, An Oxymoron?" Paper presented to the MESA (Middle East Studies Association) 42nd Annual Meeting November 22-25 VVashington DC USA, 2008.21 Bkz. Ayata, 1 987

I Kasabanın S ır r ı: Fakir B ir Dağ Köyünden B ir Sanayi Odağına Hacılarlı88 1 (Kayseri) Sanayiciler

Kurtu luş Cengiz I 89

eğitim vb im kânlardan diğer bölgelere oranla daha kolay fayda lanm a­sını sağlam ıştır. Bu noktada, Kayseri'n in Cum huriyet'in en çok sanayi yatırım ı22 yaptığı kentlerden biri olm ası ve bunun kente miras bıraktı­ğı sanayi ve üretim tecrübesin in m utlaka altını çizm ek gerekiyor. Ö r­neğin, Cum hurbaşkanı Abdullah G ü l'ün babası A hm et Hamdi Gül'ün Cum huriyet'in Kayseri'dek i en eski sanayi tesislerden biri olan T a yya ­re Fabrikası'ndan emekli olduktan sonra sanayi hayatına atılmasının, Kayseri'n in sanayileşm e tecrübesi bağlam ında sem bolik bir anlamı var.

Hacılar'ın kente yakın olmasının bir diğer avantajı, tabii ki bu duru­mun konut sorununu çözm üş olm asıdır. Hacılarlılar, m aaşlarının ya da kazançlarının büyük bir kısmını kiraya verm ek zorunda kalmamışlar; böylece hem iş yaşam ında daha cesur ve atak olabilm işler, hem de bu durum onların doğal çevrelerinden kopmalarını engellem em iş, böylece de aileleri ve yakın çevreleriy le birlikte oluşturdukları dayan ışm a ilişki­lerinden yararlanabilm işlerdir. N itekim , yaptığ ım görüşm elerde, 2001 krizinden sonra daha önce K ayse r i'ye göçm üş olan ve ekonom ik zorluk yaşayan yaklaşık yedi yüz ailenin H ac ıla r 'a geri döndüğü, eski evlerini bir şekilde onararak ya da bazı tad ilatlar yaptırarak yeniden oturm aya başladıkları aktarılm ıştır.

Hacılar'ın ekonom ik gelişm esindeki ikinci tem el faktör ise, yukarıda belirttiğimiz gibi tarım sal yetersizlik, aşırı yoğun nüfus ve bunun yol açtığı ek gelir ve alternatif iş olanaklarına yönelm edir. Dolayısıy la zaten tarım sal bir gelire sahip o lm ayan Hacılarlılar çok eskiden beri doğrudan şehre yönelm iş ve ekmeğini şehirde aram aya başlam ıştır.

A ncak Hacılar'ın sanayileşm esinde bazı kritik anların altını çizmek gerekiyor. Bunlardan ilki, H acılar'ın dokum acılıkla tanışm asıdır. Hacı- la 'daki ilk endüstriyel faa liyet, 1930 'lu yıllarda başlayan bez dokum a­cılığıdır. Hatta H acılar'ın sanayileşm esindeki önemli dinam iklerden bi­rinin bu dokum acılık mirası olduğunu iddia edebiliriz. A ya ta , 1930 'lu yıllarda Hacılar'da bez dokum acılığının başladığını, 1 940 'lı yıllarda ise Hacılar'ı ziyaret eden bir bakanın H acılar'da bin beş yüz bez dokuma tezgâhı bulunduğunu ve el dokum acılığındaki teknik kapasitenin orta çapta iki mekanize tekstil fabrikasına eşit olduğunu belirttiğini aktar­m aktadır. Bu ziyaretin ardından dev le t desteğ iyle bir kooperatif ku­rulmuş, devlete ait iplik fabrikasından23 * Hacılarlı bez dokuyucusuna aracısız ham m adde sağlanm ası için girişimde bulunulmuştur. A ncak A ya ta , tekstil sanayindeki hızlı m ekanizasyonun bez dokumacılığını bir

22 Cumhuriyet döneminde kente yapılan sanayi yatırımları şunlardır: 1925 yılında Tayya­re Fabrikası, 1 926 Tank Tamir Fabrikası, 1 926 Kayseri Bünyan Halı İpliği Fabrikası, 1 929 Hidro Elektrik Fabrikası, 1935 Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası, 1955 Şeker Fabrikası ve 1 976 ÇİNKUR.23 1935 yılında Kayseri'de Türkiye'nin en büyük pamuklu bez fabrikası olan Sümerbankfabrikası kurulmuştur.

süre sonra öldürdüğünü ve 1950 'li yıllarda bez dokum acılığının çok azaldığını ifade etm ekted ir. A n cak , ona göre bez dokum acılığı tecrüb e ­sinin H acılar'da ondan sonra gelişen ciddi ekonom ik etkinlik olan halı dokum acılığ ı açısından iki kalıcı etkisi olm uştur:

"B irincis i dokum acılık konusunda tecrübeli ve beceri sahibi bir nüfus yaratm ış olm asıdır. Bez dokum acılığı halıcılıktan farklı olarak hem erkekler hem de kadınlar tarafından yap ılm aktayd ı. G e leceğe dönük olara evlerde halı dokum aya yatkınlığı olan ka­dın nüfus ve usta aracı olarak ça lışm aya yatk ın bir erkek nüfus böylece ortaya çıkm ıştır. N itekim Kayserili halıcıların ilk aracıları Hacılariı bez dokum acıları ve onların oğlan çocukları arasından seçilm iştir... İkinci olarak da bez dokum acılığı Hacılar'ın ekono­mik yapısında bir iç fark lılaşm aya yol açm ış, küçük bir kesim ip ve kum aş tüccarı olarak o rtaya çıkm ıştır. Tekstil ürünleri ticareti çerçeves inde edinilen bilgi ve tecrübe ona yakın bir alan olan halıcılıkla uyum sağ lam ayı ko laylaştırm ıştır24".

1950 'lerden itibaren dokum acılığ ın yerini alan halıcılık, H acılar'da çok ciddi bir ekonom ik faa liye t olarak yayg ın laşm ış, Hacılarlılara c id ­di bir ekonom ik getiri sağ lam ış ve H acılar'dak i serm aye birikimi sü ­recini hızlandırm ıştır. Halıcılık , H ac ıla r 'da 1980 'lerin ortalarına kadar etkili bir ekonom ik faa liye t olarak devam etm iş ve 1 990 'larla birlikte sona ermiştir. Bu arada, 1960 'la rla birlikte çok daha önemli başka bir sürecin başladığını görüyoruz. Bu dönem de, Hacılarlılar, erkek ço ­cuklarını ilkokulu bitirdikten sonra, hatta birçoğu okulu bile bitirmeden okum a yazm ayı öğrendikten sonra yavaş ya va ş sanayileşen Kayse- ri'dek i25 küçük işletm elerde ve atö lyelerde çalışm ak üzere çırak olarak gönderm eye başlam ışlardır. Bu, H acıla r'ın sanayileşm esindeki en kritik anlardan birini o luşturm aktad ır. A ya ta , 1976 yılında T icare t ve Sanay i Odalarına kayıtlı üyelerle ilgili o larak yayın lanm am ış bir araştırm asına dayanarak, Hacılarlıların bu yıllarda bazı iş kollarında, küçük girişim ­ci olarak yoğunlaştık ların ı söylem ekted ir: "Ö nem sırasına göre bunlar; tuhafiyecilik , halıcılık, elektrik işleri, ağaç ve m obilya sanayisid ir. Bu küçük girişimciler, genç akraba ve hem şerilerini, tezgâhtar, çırak ve işçi olarak ça lış tırm aktad ır" (A ya ta , 1987: 71 ). A ya ta 'n ın gözlemleri, çok doğru olm akla birlikte, ilerleyen yıllarda iş kollarındaki önem sıra­sında bir değişiklik olduğu ve ağaç ve m obiiya sanayisin in öne geçti­ği26 anlaşılm aktadır. A n cak 1960 'ların sonunda ve 1 970 'lerin başında,

İ Kasabanın S ır r ı: Fakir B ir Dağ Köyünden B ir Sanayi Odağına Hacılariı 1 (Kayseri) Sanayiciler

24 Ayata, 1987: 71.25 Kayseri'deki ilk (Eski Sanayi) Organize Sanayi Bölgesi 1956 yılında kurulmuştur.26 Nitekim KESOB Başkanı'nın aktardığına göre: "Şimdi büyüklü küçüklü 500 Hacılariı mobilyacılık yapıyor, imalat yapıyor. Bunun 100'ü fabrika durumunda, 400'ü de KOBİ durumunda".

Kurtu luş Cengiz •] 91

çırak olarak sanay iye giden Hacılarlılar geçen otuz beş yılda, ticarete, im alata ve pazarlam aya ilişkin ciddi bir tecrübe ve bilgi biriktirm işler­dir. Nitekim önce usta olunca, şehirde küçük atölyeler açarlar, ardın­dan bu atölyeleri Eski Sanay i Bö lges i'ne taşıyıp büyütürler, sonra da 1 980 'lerden sonra Organize Sanay i Bö lgesi'den yer alıp, bu atölyeleri fabrika haline getirirler. İşte bu birikim, 1990 'larla birlikte H acılar'da ve Kayseri'de , sanayide yaşanan patlam anın esas dinam osunu oluşturur.

Hacılar'ın kasaba olarak sanayileşm e süreci ise, esas olarak H ES (Hacılar Elektrik Sanay i) Kablo Fab rikas ın ın kurulm asıyla başlam ıştır. 1968-1973 yılları arasinda, O D T Ü 'd e elektronik mühendisliği okuyan Hacılarlı girişimci bir m ühendis olan Saadettin Erkan, okul biter bitmez Hacılar'ın önde gelen işadam larını toplar ve kasabadaki tüm insanların küçük küçük de olsa serm ayelerini birleştirerek Hacılar'da bir fabrika kurma fikrine onları ikna etm eyi başarır. Plana göre fabrikanın serm a­yesi, halktan ve işadam larından toplanan paralarla o luşturulacak; fab ­rikaya para yatırıp hisse alan her Hacılarlı, hissesine göre fabrikaya ortak27 * olacaktır. Fikir kasabada büyük heyecan yaratır. Zaten eskiden beri fakir ve kaybedecek bir şeyi o lm ayan Hacılarlılar, ellerinde ne var ne yoksa her şeyi (hayvanların ı, yastık altındakini üç beş kuruşluk biri­kimlerini, hatta kadınların bir iki parça bileziklerini) satıp bu m aceraya ortak olurlar. Bu süreçte, A lm an ya 'ya işçi olarak giden bazı Hacılarlılar da bu hisselerden alırlar. Bu, o yıllarda çoğu evinin elektriği, kanalizas­yonu o lm ayan; insanların büyük çoğunluğunun suyu kuyulardan çekip içtiği; nüfusun yarıdan fazlasının okum a yazm a bilmediği; üniversite mezunu sayısının iki elin parmaklarını geçm ediği bir nahiye olan H ac ı­lar için oldukça fan tastik bir projedir aslında. Ancak, oldukça sıra dışı bir sanayileşm e modeli olarak hayata geçer ve sonunda, 8 32 kişinin ortaklığı ile fabrika kurulur. A ncak o zamanın şartları içerisinde kasa­badan toplanan bütün serm aye bile fabrikanın kurulması için ye tm e ­miş, İsv içre 'de bir kuruluştan ek kredi alınm ak durumunda kalınmıştır. Fabrika kurulmadan önce yapılan bir dizi araştırm a sonucunda, elektrik kablosu üretilm esine karar verilm iştir; bu yüzden fabrika Hacılar E lekt­rik Sanay i'n in kısaltm ası olan H E S Kablo adını alır ve inşaatına 1974 yılında başlanır. 1970 'li yıllarda, Kıbrıs Savaş ı, ekonomik am bargolar, siyasal istikrarsızlık, ekonom ik krizler, ham m adde sıkıntısı gibi neden­lerle bazı sorunlar yaşan ır, ancak fabrika ayakta kalmayı başarır. Fabri­kanın atağa geçm esi ise, Özal dönemi ile birlikte başlar.

Bilindiği gibi Özal, 24 O cak Kararları'n ın mimarı olarak Türk iye 'n in ithal ikam eci m odelden, ihracata dönük bir birikim rejimine geçiş inde­ki kritik aktördür. 1980 'lerdeki bu dışa açılm a politikası bağlam ında

27 HES'in kuruluş sürecine ilişkin ayrıntılı bir tarihi analize ve bu ortaklık süreçleri ile ilgiliçok kritik tartışmalara tez çalışmamda yer vereceğim.

ve Ö zal'ın te lekom ünikasyon a ltyap ısına verdiği aşırı önem le paralel olarak, önce te lefon kablosu ve sonra da fiber optik kablo28 üretim ine başlayan H E S , uygun ortam ı yaka lar ve hızla gelişerek 1999 yılında iki bin beş yüz çalışanı olan bir holding haline gelir. Tabii bu arada, hisse sahiplerinin sayısı 8 3 2 'd en 8 'e düşm üştür. 1999 yılına gelindiğinde ise zaten bir süredir H E S 'e paralel olarak başka sektörlerde de üre­tim tesisleri açm ış bulunan H E S Kab lo 'nun kurucu ortakları, H E S 'te n ayrılarak kendi yollarına g itm eye karar ve recek ve ayrı ayrı bir düzine fabrika kurarak bugünkü Hacılar sanayisin i oluşturacaklardır. Ancak , H E S Kablo bu süreçte , Hacılarlı sanay ic ile r için bir akadem i işlevi görür, Hacılarlılar, üretim i, ithalatı, ihracatı, dış ticareti ve pazarlam ayı yani özetle sanayiciliğ i bu okulda öğrenirler.

Bu noktada, H acılar'ın sanay ileşm e serüveninin yanında yerellik bağlam ında bazı kültürel, top lum sal ve hatta psikolojik öğelerin de al­tını çizm ek gerekiyor. Bunlardan ilki, Hacılarlı o lm aktan kaynaklanan doğal statü , topluluk kimliği ve hem şerilik dayanışm asıd ır. Özetle derin bir yoksulluğun ardından, ilk kez kendilerine düzenli bir gelir getirecek bir iş bulan Hacılarlı erkekler, koşullar çok ağır da olsa bu işlere ciddi biçim de sarılırlar, ticare tte sanayide ve işçilikte durm aksızın çalışırlar. Bu çalışm anın 10-12 yaşlarından başlayarak , yıllarca süren ve 1 2 saati geçen ağır bir tem poda sürdürüldüğünün altını çizm ek gerekiyor. Yani Hacılarlı, öncelik le kendi em eğini söm ürerek artı değer oluşturm uştur. Zaten doğa koşulları yüzünden sıkı ça lışm aya ve dayan ışm aya yatkın olan H ac ılar'da , bu durum kendiliğinden bir çalışm a ahlakı ve dayan ış ­ma kültürü geliştirm iştir. Aksi halde Hacılarlıların ayakta kalması zaten m üm kün o lm ayacaktır. Yan i Hacılarlılar, dindar oldukları için değil, ç a ­lışm ak zorunda oldukları için bu kadar cok çalışm ış; sonraları emekleri onları daha rahat ya şa tm aya ye te cek bir artı değer oluşturduğunda da bu çalışm ayı bırakm am ışlardır. Bu çalışm a ahlakı onların Bourd ieu 'nün tabiri ile habitusu_, bedenlerine sinen bir yaşam a biçimi haline gelm iştir.

Burada, aşırı yoksulluğun neden olduğu bir hırsın ve bu hırslar top ­lamının yarattığ ı sinerjinin sosyal-psikolojik etkisi çok önemli bir rol o y ­nam ıştır. Çünkü Kayseri ile sürekli iletişim ve etkileşim halinde yaşayan Hacılarlılar, ça lışm aya Kayserililerin bağlarında am ele, inşaat ustası ya da yarıcı olarak başladıkları için, o ilk dönem lerde aşağılanm ışlar ve bu da grup kimliklerini daha da pekiştirm iştir. D o layısıy la , Hacılarlılar, kendi aralarındaki dayan ışm ayı, sanayi ve ticare tte de devam ettirerek birbirleriyle hem rekabet eden hem de dayan ışan ikili bir ilişki sürdür­m üşler ve grup kimliklerini yeniden üretm işlerdir. Bu yüzden, Hacılarlı

§ Kasabanın S ır r ı: Fakir B ir Dağ Köyünden B ir Sanayi Odağına Hacılarlı1 (Kayseri) Sanayiciler

28 Has Çelik Genel Müdürü, 1984 yılında Hacılar'a geldiğinde, fabrikayı ziyarete eden Özal'ın "Bırakın siz bu elektrik kablosunu da fiber optik kablo üretin!" öğüdünü verdiğini aktarmıştır.

Kurtu luş Cengiz | 93

kimliğinin kendisi ve onun içerdiği dayan ışm a örüntüleri de Hacılar'ın sanayileşm esinde etkili olan faktörlerden biridir. Bu nokta çok kritik­tir. Çünkü H acılar'da 1950 'li yıllardan itibaren, Saidi Nursi'n in öncü­lük ettiği dinsel örgütlenm enin bazı takipçileri olsa da bu oluşumların, H acılar'da sanayileşm enin neredeyse tam am landığı 1990 'lı yıllara ka­dar29 Hacılar'ın sosyal hayatında güçlü ve etkili olmadığı görüştüğü­müz herkes tarafından ifade edilen bir husustur. Buradaki dayanışm a, ortak geçm işten, akrabalıktan, kom şuluktan okul, m ahalle, çıraklık ve kalfalık dönem lerindeki arkadaşlıktan, yani özetle hemşerilikten gelm ektedir. Bu yard ım laşm a ve dayanışm a örüntülerinin nakit para sağlanm asından, borçların ertelenm esine, faizlerin iptal edilmesinden destek olm ak için iş ısm arlanm asına kadar çeşitli biçim lerde olabildi­ği belirtilm iştir. İşleri kötü gittiği için ciddi m iktarda borcu olan bazı işadam larına zaman zam an el altından yardım edildiği vurgulanan bir husustur. A ncak bu noktada sanayici ya da işadam ları arasında yap ı­sal ve süreklilik arz eden bir dayan ışm a olduğunu ileri sürm ek de çok doğru o lm ayacaktır. Yard ım larda, kişisel ilişkilerin, ideolojik tutum larınve cem aat ilişkilerinin de rol oynadığı birçok girişimci tarafından ifade edilen bir husus olmuştur.

Bu konu üzerine doğrudan odaklanm asak da, bahsettiğim iz daya­nışm acı anlayışın bir diğer yönünü işçi-işveren ilişkilerinde görebiliriz. Hacılarlı sanayiciler, diğer bütün sanayiciler gibi sigorta, kıdem tazm i­natı, sosyal güvenlik vb. işçi hakları konusunda durmaksızın ş ikâyet e t­m ekte, işçilerini çoğunlukla asgari ücretten çalıştırm akta ve çok büyük olanları hariç sendikal örgütlenm eye izin verm em ektedirler. A ncak Ha­cılar sanayisi söz konusu olduğunda, bu iki grup arasında bir çatışm a ilişkisinden ziyade, <jDatrimonyal ve kısmen de organizm acı bir anlayışın egem en olduğu söylenebilir. Enform el destek m ekanizm aları, kritik za­m anlarda yapılan kısmi yardım lar, hemşeri kollama, aynı sosya l, kültü­rel ve dinsel ortam larda bulunm ak gibi unsurlara dayanan bu enformel top lum sallığ ın , işçi işveren ilişkilerinde ciddi bir rolü vardır. Örneğin, Hacılar kökenli olup da Hacılarlı sanayicilerin fabrikasında iş bulam a­mak gibi bir durum pratikte neredeyse yoktur denebilir. Yani Hacılarlı sanayiciler, Hacılarlı işçileri en azından istihdam konusunda gözetm ek­tedirler. Buna karşılık işçiler de arada rahatsızlıklarını belirtmekle bir­likte, büyük oranda patronlarına duacı durumunda görünm ektedirler. Hacılarlı bir öğretm enin bu ilişkiler konusundaki dolaylı gözlemleri çok çarpıcıdır:

</

tZ

"O ku lda bahçede dolaşıyorum , bir vatandaş geldi; ayaküstü ko­nuştuk adam la, oğlu da okuyorm uş. İşte hoşbeş fa lan. 22 sene

29 Özellikle 1 980'li yıllardan sonra ortaya çıkan ve 1 990'larda etkili olmaya başlayan ce­maat ve tarikatların etkisi, başlı başına ayrı bir çalışmayı gerektirdiği için burada ayrıntılı ele almıyoruz.

i Kasabanın Sırrı: Fakir Bir Dağ Köyünden Bir Sanayi Odağına Hacıiarlı 9 4 1 (Kayseri) Sanayiciler

A tla s 'ta (fabrikada) çalıştım , sonra çıkardılar beni. 3 sene de filan yerde çalıştım , emekli oldum dedi. Ben de A tlas deyince işte hem şerim izin, akrabam ızın fa lan ; Y a v işte nasıl, niye çıktın, A tla s iyi fabrikayd ı falan dedim . Baktı şöyle bir, Yok yav hocam dedi. Bir Rasim Emmi vard ı; adam sabah gelirdi, Halaoğlu, se ­lamın aleyküm , hayırlı işler, bir isteğiniz var mı, günaydın! der, odasına çıkardı. V e biz akşam a kadar bir çalışırdık, acaba Rasim Em m i'ye karşı ayıp mı olur d iy e ."

3. Küresel Vizyon ve Batı'ya/Moderniteye Bakış

Yere l bağlam ı yukarıda özet olarak tartıştık tan sonra, şimdi bir de bu yerelliğ in , modernlik ve kürese lleşm eyle nasıl ilişkiye geçtiğ ine bakalım . Yukarıda da ifade ettiğ im gibi, Anadolu kökenli sanayici ve işadam ları ile ilgili ciddi bir akadem ik ve güncel literatür m evcu t. Bu konuda yap ılacak bir tartışm anın Türk iye 'n in tem el gerilimlerini içeren dini, ekonom ik ve siyasi boyutları var. Özellikle Kayseri gibi önce Re ­fah Partis i'n in sonra da A da le t ve Kalk ınm a Partisi (A K P )'n in Türk iye ö lçeğ inde en yüksek oy aldığı, Konya ve Erzurum gibi Türk iye 'deki m uhafazakârlığ ın sem bol kentlerinden biri söz konusu olduğunda du­rum daha da belirginleşiyor. Buna ek olarak, Cum hurbaşkanı G ül'ün Kayserili olması da bu sem bolizm in gücünü pekiştiriyor. Bu bağlam da, bütün bu tartışm alarda güncel s iyase te de yönünü ve gücünü veren Anado lu Burjuvazisi'n in değer ve yönelim leri önem kazanıyor.

Bu açıdan baktığım ızda belki de üzerinde ilk durmamız gereken nokta, bu sanayicilerin gerek ekonom ik, gerek kültürel, gerekse siyasi olarak Türk iye 'n in vizyonunun ne olm ası gerektiğ ine ilişkin ne düşün­dükleri. Zira hem Türk iye C um huriyeti'n in en tem el ontolojik problem ­lerinden biri hem de ona dinam izm ini veren en tem el gerilim lerden biri olan Doğu-Batı M eselesin i ya da başka bir boyutuyla m odernite kar­şısında tak ın ılacak tutum konusunda Hacıiarlı girişimcilerin algıları ve kendilerini nereye konum landırdıkları önem taşıyor. Bu, aynı zam anda bu m eselenin en kristalize olduğu A B konusunda A K P 'n in hem kendi bünyesin i hem de m uhafazakâr kitlesini nasıl dönüştürdüğüne ilişkin de ipuçları sunuyor.

So ruyu aynen bu şekilde sordum : "G erek ekonom ik, gerek kültürel, gerekse siyasi olarak Türk iye 'n in yeri dünyada neresi o lm alı?". A n laş ıl­madığı durum larda da şöyle tekrarlad ım : "S iz ce Türkiye A B içinde mi olmalı, Rusya Çin İran Bloğu içinde mi olmalı yoksa İslam Ülkeler Bloğu içinde mi yer almalı -ya da hepsinden bağımsız mı davranm alı?"

En sonda söyleyeceğ im iz i en başta söyleye lim . Gelen yanıtlar firm a­ların büyüklüklerine, müşteri portföylerine ve ideolojik tercihlere göre

kısmen değişm ekle birlikte; genel yaklaşım net bir biçim de A B içinde olmak yönünde. A ncak bu konudaki eğilimleri incelem eden önce bu fir­malarla ilgili biraz bilgi verm ek gerekiyor, küresel yönelim lerini anlamak ve iyi değerlendirm ek açısından.

Kayseri Organize Sanay i Bölgesinde üretim yapan aşağı yukarı 80 civarında Hacılar kökenli üretim yapan firma var; bunların sayıca büyük çoğunluğu mobilya sektöründe yoğunlaşm ış durumda. Bunun yanında kablo, çelik halat ve çelik eşya (büro ofis mobilyaları, çelik kapı vb.), tekstil, makine ve seram ik gibi farklı alanlarda etkinlik gösteren fir­malar da var. A ncak gerek işçi sayısı ve yoğunluğu, gerekse sektörel büyüklük olarak m obilya sektörü başı çekiyor. Bu sektörde (yalnızca Hacılarlıların fabrikalarında) aşağı yukarı girimi bin işçi istihdam ediliyor. Bilindiği gibi, m obilya sektörü diğer sanayi kollarına kıyasla daha emek yoğun bir sektör. Bununla birlikte, özellikle son otuz yılda Kayseri, m o­bilya alanında gerek ham m adde ve yan sanayi, gerek işgücü gerekse teknik bilgi birikimi ve kapasite olarak ciddi bir merkez olmayı başar­mış durumda. Özellikle, kanepe üretim inde yalnız başına ulusal pazarın % 6 0 -7 0 'lik dilimine sahip görünüyor. Bunu sanayiciler şu şekilde ifade ediyorlar: "Eğer bir kaç trilyonun varsa bir yer kiralayıp, gazeteye de iş ilanı verip, 2 haftada orta ö lçekte bir fabrika kurup üretim e başlayabilir­sin ". Bunun yanı sıra, Hacılarlı sanayiciler, m obilya alanında Türkiye'n in en önde gelen ve kitlesel üretim yapan firm alarına da sahip dürümdalar. Dolayısıyla, bu büyük firmaların etrafında onlara fason üretim yapan onlarca küçük ölçekli firma da bulunuyor. Bu yüzden de kentte işsizlik sorunu pek de yok gibi. Hatta bazı firma sahipleri, nitelikli işçi sorunu olduğunu, ancak bu ihtiyacı özellikle doğudan gelecek göçten duyulan endişe nedeniyle çok da dillendirmediklerini söylüyorlar.

Kayseri'dek i m obilya sektörü ile ilgili bir diğer önemli husus, Kayseri m obilya sanayisin in çocukluk ve ergenlik dönem lerinde doğuya mal satarak büyüm üş ve serpilm iş olm ası. Bu durum, gerek pazar gerekse üretim kalitesi açısından önemli. Zira 1 990 'lı yılara kadar mobilyanın merkezi Bursa, İnegöl, İzmir ve özellikle de Ankara olarak bilinm ektey­di. Bu yıllar boyunca Kayseri m obilya sanayisi neredeyse bütünüyle doğuya ve İç A nad o lu 'ya mal satarak büyüm ek durum unda kalmıştır.Bu da hem tasarım da özensizlik hem kalitede hem de fiya tta düşüklük anlam ına gelm ektedir. A ncak özellikle doğuda terör sorunun ortaya çıkm ası ve buna bağlı olarak ticari ilişkilerin bozulm asına paralel o la­rak Kayseri m obilya sanayisi de batıya yönelm ek durum unda kalmıştır. Hatta zamanın M obilyacılar Odası Başkanı, bu durumu anlatm ak için zamanında "P K K 'n ın Kayseri m obilya sanayinde kalitenin yükselm esi­ne yol açtığ ı" yönünde yaptığ ı bir tespitin gazetelerde yayım lanm ası üzerine, mülki m akam lar tarafından şiddetle eleştirildiğini aktarm ıştır.

Kurtu luş Cengiz i 952

1990 'lardan sonra kitlesel üretim biçim ine geçişle birlikte ise m ar­ket gerek Türk iye sınırları içerisinde gerekse yurtd ışında giderek geniş­lem iş bulunuyor. Şu anda ise, ülkenin tam am ın ın yanı sıra yukarıda da ifade ettiğim iz gibi yak laş ık 80 ü lkeye ih racat yapılıyor. Bunların başın­da elbette A B ülkeleri ve bölge ülkeleri geliyor. A B 'n in yanı sıra Doğu A vrup a , Rusya , Türki Cum huriyetler, Su riye , Irak, İsrail, M ısır gibi ül­keler ve hatta Fas, G ana, N ijerya gibi A frika ülkeleri de var. Hatta bazı dönem lerde A B D 'y e dahi satış yapıldığı ifade ediliyor. Ancak burada özellikle m obilya sanay is inde hitap edilen pazar, hala tasarım yoğun ve katm a değeri yüksek ürünler p iyasası değil. Örneğin, A lm an ya 'ya mal satılıyor; ancak bu "dallı gü llü " m obilyaları alanların yine Türkler ya da diğer göçm enler olduğu söylen iyo r.

D o layısıy la , Kayseri sanayis i gerek kendi coğrafi konumu gerekse daha makro ö lçekte Tü rk iye 'n in konum u do layısıy la birden çok coğ ­ra fyaya mal satm akta ve o ldukça geniş bir pazarda at oynatm akta. Bu yüzden de sanayicilerin birçoğunun genel yönelim i A B içinde olmak- la birlikte, ortak görüşleri, "A B içinde olsa da olm asa da Türk iye 'n in yaln ızca bir co ğ ra fyaya saplanıp ka lm am ası" yönündedir. Konjonktü- rel gelişm eler ve krizler de sanayicilerin bu görüşlerini pekiştirir n ite­likte. N itekim , benim görüşm eleri yaptığ ım dönem 2007-2009 yılları arasına denk geliyordu ve bu dönem de önce yerel Cum hurbaşkanlığı krizi, ardından da küresel ekonom ik kriz patlak verm işti. Bu dönem ­de A v ru p a 'y a ihracat yapan firm aların birçoğu doğu pazarına yöne l­diklerini ifade ettiler. Özellikle 2009 yılında Su riye pazarına yoğun bir akım olduğunu zira pazarın aç, beklentinin düşük, kâr oranının da çok yüksek olduğu ifade edildi. Bu yüzden bugünlerde "K ü rt A çılım ı" ya da "S u r iye A ç ılım ı" olarak nitelendirilen gelişm eler, Kayseri sanayisi için de hayati önem taş ıyo r ve bu siyaseti tasarlayan lar da, güdenler de Kayseri'n in ihtiyaçların ı çok iyi biliyorlar. D o layıs ıy la , sanayin in ih tiyaç ­ları ile s iyasetin yönelim leri arasında özellikle A K P dönem inde verim li bir karşılıklı destek ve kollam a ilişkisi olduğu hem en göze çarp ıyor. Benzer bir örneği kriz önlem i olarak otom otiv in yanı sıra m obilya sek ­töründe de K D V 'le rin indirilm esinde görm ek müm kün. Tek başına bu önlem , örneğin sektörün dış pazarda daraldığı bir anda Hacılarlı büyük m obilya firm alarının krizden büyüyerek çıkm alarına büyük katkıda bu­lundu. Sektörün lider firm asın ın yetkilileri, krizde % 1 3 büyüdüklerini ifade ettiler.

Özetlem ek gerekirse. Kayseri sanayis i genellikle katm a değeri yük ­sek teknolojik ürünler üretm iyor. D o layısıy la da aslında ürün portföyü açısından genelde Doğu pazarlarına daha çok hitap ediyor. A n cak buna rağm en, özellikle m obilya ve tekstilde A B içinde de ciddi bir pazara sahip. Hatta tam am en A B 'y e çalışan bazı firm alar da m evcut. Kablo

İKasabanın S ır r ı: Fakir B ir Dağ Köyünden B ir Sanayi Odağına Hacılarlı9 6 ;i (Kayseri) Sanayiciler

Kurtu luş Cengiz 1 97

(fiber optik kablo vb .) ve çelik eşya (çelik halat, yay ) gibi ürünlerde ise dünyanın birçok bölgesine mal satabiliyorlar. Bu yüzden sanayiciler küresel vizyonları itibarı ile bu pazarları sınırlandırmak ve hiçbirinden vazgeçm ek istem iyorlar. Onların deyim iyle söylersek: "Türk iye bir ye r­de değil her yerde o lm alı". A ncak büyük çoğunluğunun A B hedefini desteklerken paylaştığ ı ortak görüş; A B ile iş yapm anın kalite, kontrol, standart, iş ve ticaret ahlakı gibi konularda kendilerini eğiten ve geliş­tiren güçlü bir etki yaratm ası. Görüştüğüm birçok firma sahibi A vrupa­lIların, iş yapm a kültüründen (ne istediğini bilmek, malı zamanında te s ­lim etm ek, üzerinde anlaşılan kurallara harfiyen uym ak, parayı zam a­nında ödem ek vb.) kurumsal yaklaşım larından çok ciddi etkilendiklerini ve kendilerini de bu yönde eğittiklerini ifade etiler. Genel anlamda da A B içinde olmanın Türk sanayicileri açısından onların kendi standartları da yükse ltecek olumlu etkiler taşıd ığına inanıyorlar.

Peki diğer açılardan A B 'y e nasıl yaklaşıyorlar, kendilerini dünyanın neresinde daha rahat hissediyorlar, A vrupa ülkeleri ile ya da diğer dün­ya ile ilişkileri onları nasıl etkiliyor? Tabi bu noktada şunu dürüstçe ifade etm ek gerekiyor. Eğer söz konusu sanayiciler İzmirli ya da Bur­salI sanayiciler o lsaydı bu soruyu sorm ak, sunuşunu yapm ak ya da makalesini yazm ak belki de çok anlamlı o lm ayacaktı. Nedeni de şu ki, her ne kadar bu makalenin ana odağını din-iktisat ya da Kapitalizm-İs- lam ilişkileri o luşturm asa da, görüşm e yaptığ ım insanların aşağı yukarı % 8 0 'i 5 vak it nam az kılan, herhangi bir sağlık sorunu olmadığında m untazam an oruç tutan , her yıl aksatm adan zekât veren, büyük ço ­ğunluğu hacca ya da um reye gitm iş, olabildiğince dini kurallara uyarak yaşam aya özen gösteren m ütedeyyin insanlardan oluşuyor. Buna ikinci kuşak sanayiciler de dahil. Bu sanayicilerin çoğu A K P 30'ye oy veriyor, verm eyen ler de en azından hüküm etin icraatlarını beğeniyor. Ek o la­rak, büyük çoğunlukla içki içm iyorlar, iş dışındaki vakitlerinin büyük bölümünü aile ve akrabalarıyla görüşm eye ayırıyorlar. Gece/eğlence hayatları pek fazla yok. Paralarını ev, araba, çeyiz gibi alanlarda harca­m aktan çekinm eseler de gösterişli lüks tüketim de pek bulunmuyorlar. Örneğin onca zenginliğe rağmen ve bindikleri arabalardan daha pahalı o lm am asına rağm en, kimse üstü açık arabaca kullanmıyor. En az yarısı belirli cem aatlerle (Fettu llah Gülen Cem aati ve Nakşibendi/Osman Nuri Topbaş Cem aati başta olmak üzere) ilişkileri olduğunu ifade ediyor. Cem aatlerle ilişkisi o lm ayanlar da cem aat, tarikat faaliyetlerine olum-

30 Burada ilginç bir not daha aktarmak gerekiyor. Görüştüğüm sanayicilerin büyük çoğun­luğu, 1980'lerden önce merkez ve milliyetçi sağa yani AP ve MHP'ye, 1980'den sonra da Özal'a oy verdiklerini söylediler. Aralarında geçmişte Erbakan'a ve CHP'ye oy verdiğini söyleyenlerin oranı neredeyse eşittir ve % 10-15'ler civarındadır. Özal'dan sonra eski partilerine dağılan bu kitlenin AKP'de yeniden birleştiğini görüyoruz.

suz bakm ıyorlar ve bu sanayicilerin en az yarısı haftada bir gün dini içerikli o turm a31 ve sohbet toplantılarına katılıyorlar. Dolayısıy la iş, ev, aile ve akrabalardan oluşan ve bu değerlerle yoğrulan m uhafazakâr bir dünyada yaşıyorlar. A slında Kayseri şehri de bu m uhafazakâr dünyanın m ekânsal uzantısı gibi. A ile , akraba, iş ve cem aat eksenlerini m ekânsal olarak kuşatan bir kalkan işlevi görüyor. Örneğin, Kayseri kent m erke­zinde Hilton O te li'n in barı dışında bir kadın ve erkeğin birlikte bir kadeh bira ya da şarap içecekleri tek bir m ekân dahi bulunm uyor. Bunun dı­şında da, kent m erkezinde yaln ızca biri görünür bir yerde olmak üzere sadece erkeklerin g idebileceği 3-4 adet birahane-m eyhane form unda içkili m ekân var. Genellik le, yabancı konukların götürüldüğü bir iki adet içkili lokanta ise şehrin 5-10 kilom etre dışında bulunuyor. Dolayısıyla Kayseri bu anlam da, başka bir araştırm a32 kapsam ında gözlemlediğimiz ve kent içinde biri rock diğeri ise türkü bar niteliğinde iki içkili mekâna sahip Erzurum 'dan da daha m uhafazakâr bir görüntü arz ediyor. Tabii bunda Ürgüp ve G örem e'n in K ayse r i'ye 45 dakika uzaklıkta olmasının ve Kayseri'dek i insanların bu tarz içki eğ lence vb. ihtiyaçlarını gider­m ek için oraya gitm elerinin rolü büyük. A ncak bu, kentsel mekânın kullanım ına ilişkin önem li bir gösterge. Sanay ic ile rin aktarım ıyla, An- kara-Kayseri karayolunu kent m erkezine bağ layan Boğazköprü sapa­ğından içeri girildikten sonra işler değişiyor. İnsanların çoğunda, "El alem ne der" kaygısı öne çık ıyor. Bu zaten Anado lu 'dak i şehirlerin b irçoğunda görülen tipik bir özellik. A ncak , görüştüğüm sanayicile r­den bazıları, şehrin başka yaşam tarzlarına kapalı olm asının ya da, F lo rida 'n ın33 ifadesiy le söylersek , şehrin ekonom ik büyüm e ve tekno­lojik gelişm enin ötesinde, yaratıc ılık ve inovasyon ile birlikte tolerans tem elinde birlikte yaşam a imkânları açısından gelişm em iş olmasının K ayse ri'y i bir çok yönden dezavantajlı bir konum a soktuğunun altını çizdiler.

"- Bakın bence gelişm iyor Kayseri. Neden gelişm iyor? Çok ciddi bir üretim altyapım ız var, am a bu üretim altyapısın ın içerisinde ne kadar A R G E var, ne kadar tasarım var! Tasarım cıyı buraya çe ­kem iyorsunuz. İstikbal grubundan başka m arka değerim iz yok.

(Kasabanın S ır r ı: Fakir B ir Dağ Köyünden B ir Sanayi Odağına Hacılarlı^ İ (Kayseri) Sanayiciler

31 Bu konuyu ayrıntılı bir biçimde henüz yayımlanmamış başka bir çalışmamda ele aldım. Kurtuluş Cengiz, "At the Borders of Public and Private: The Old Traditional Sittings (Oturmalar) as the New Public Spheres in Kayseri City" paper presented to the Emerging Fault Lines and New Public Spheres: Po/iticai Alliances and Identity Formations in Con- temporary Turkey Conference, The New Islamic Public Sphere Programme, University of Copenhagen, Denmark, 19th-21st of March 2010.32 TÜBİTAK tarafından desteklenen, Prof. Dr. Bahattin Akşit tarafından koordine edilen ve şu anda hala devam eden 108K202 kodlu: "Türkiye'de Toplumsal Yapı ve Din" adlı araştırma projesi.33 Richard Florida, Who is Your City, (New York: Basic Books, 2008) kitabından aktaran Keyman ve Lorasdağı, 2010, s. 22

Kurtu luş Cengiz \ 99

Toplum da m arka değeri o lm ayınca, O D T Ü 'yü , İT Ü 'yü bitirmiş, B ilkent'i bitirmiş, işte Am erika 'da İng iltere 'de m aster yapm ış insanları buraya çekem iyorsunuz. Ne o luyor? O zaman birkaç tane lokom otif şirket bilgiyi kendi içlerinde hapsediyorlar; çünkü kurum sallaşm ış şirketlerde bir kişi bir şey d iyem iyor. Ne o luyor? Diğerleri arkada kalıyor. Ben M im ar Sinan Güzel Sanatlar Se ra ­mik Bölümü mezunu insanı buraya işe alam am . Çünkü o insan durmaz burada. Başım ıza geldi. Dediğim gibi, ailesiyle beraber göçüyor buraya. Okul nerede var; A kansu 'd a var. O da cem aat okulu. Çocuğunu gönderm ek istem eyebilir yani. Dünya görüşü bu. O zaman ne o lacak? Altı ay dayan ıyor; kadın diyor ki hanı­mı: 'B o ş ver ben g id iyorum ' diyor, çocuğu alıyor, altı ay sonra gidiyor.

- M esela, M im ar Sinan Tasarım 'dan geldi de biri Öyle mi gitti?

- Bize imalat şeyi geldi m esela, iyi bir şirketten üretim e bir A R G E geldi. Bir yıl durabildi burada. Eşi geldi, çocuğu geldi, işte evini taşıdı buraya. Önce çocuk gitti, sonra eşi gitti, en son kendisi gitti. Y aşayam ıyo r çünkü dediğiniz gibi, yani bira içm ek istiyorsa birahane yok. Bunlar çok mu kötü şey le r? Çok mu eksik şeyler, değil! Am a bunların, farklı hayat tarzlarındaki insanların da y a şa ­yabileceği bir yer olması lazım K ayse ri'n in ."

Görüldüğü gibi sanayiciler, kentin bu türlü sorunlarından ciddi bi­çim de haberdarlar, bu durumun sıkıntısını yaşıyorlar ve bu konuda cid ­di bir farkındalık geliştirm iş dürüm dalar. Bu yüzden ben, fazla uzun o lm ayan bir süre içinde bu tür sorunların şehrin kendi dinamikleri içeri­sinde çözüleceğine ilişkin bir izlenim edindim.

Bununla birlikte, e lbette bu sanayicilerin birçoğu, iş gezileri nedeniy­le dünyanın birçok ülkesine seyahat ediyorlar. Oralarda ne yaptıklarını, nasıl bir hayat yaşadıklarını bilem iyoruz; am a aileleri ve çocukları ile birlikte çeşitli biçim lerde (denize ve ya kaplıcaya gitmek, farklı ülkele­re seyahat etm ek, dağ/yaylaya çıkm ak, kayağa gitmek, tekne turuna çıkm ak gibi) tatil yap ıyorlar. Bunun ötesinde, özellikle 1. kuşak sanay i­cilerin gençliklerine ait anlattıkları o laylardan anlaşılıyor ki, bu kişilerin her zaman aileleri dışında kendilerine ait paralel bir eğlence dünyaları da varm ış. A n cak birincisi, bu hayat birinci kuşaklar yaşland ıkça yavaş yavaş ortadan kaybolm uş; İkincisi de belli ki bu dünya gizli kalmış ve mahrem in uzantısı olarak kabul edilen aile ve şehir hayatına pek ka­rıştırılmamış. İşin ilginç yanı, ikinci kuşakların babalarının aksine içkili eğ lenceye dönük böyle bir eğ lence hayatlarının çok daha az olması ya da bazıları için hiç olm am ası.

İşte bu yüzden, Avrupa ile ya da daha geniş anlam da Batı ile yoğun tem as ve ilişkilerin Hacılarlı sanayicile ri ne kadar değiştirdiği ya da, daha açık konuşalım , ne kadar "Ba tılıla ştırd ığ ı" da önemli bir m evzu. Şim di biraz bu duruma bakalım . E lbette elim izde bir modernlik-ölçer aleti yok. Bu yüzden biraz genel durum u tarif e tm eye çalışayım . Şu anda fabrikaların başında bulunan ve çıraklıktan sanayiciliğe yükselen birinci kuşak sanayiciler, altm ış ye tm iş yaşları arasında, çoğunlukla, ilkokul m ezunu, yabancı dil b ilm eyen kişilerden oluşuyor. Yan i tek baş­larına yurtd ışındaki insanlarla iletişim kuracak dil becerisine sahip de­ğiller34. A n cak 1990 'lardak i üretim atağı ve yurtdışına açılım la birlikte, firm alar bünyelerine yabancı dil bilen e lem an alm aya ve dış ticaret de­partm anları o luşturm aya başlıyorlar. A n cak bu durum, yani gerek te r­cüm an olarak gerek dış ticaretç i olarak yabancı dil bilen elam an ihtiyacı zam an içinde sanayicileri kendi çocuk larına İngilizce eğitim aldırm ak konusunda m otive ediyor. Bu çe rçeved e de, sanayicilerin çocukların ın o ldukça büyük bir kısmı, 1990 'lı yıllarda önce Kıbrıs'taki ün iversiteler ya da Bilkent Ün iversitesi o lm ak üzere, İngilizce eğitim verilen özel okullara gönderiliyor. Bunun yan ında, çocukların ı doğrudan yurtd ışına İngiltere ya da A B D 'y e gönderenler de m evcu t. Dolayısıyla, birinci ku­şaklar o lm asa da asıl olarak ikinci kuşakların Batı ile doğrudan tem as etm e konusunda önlerinde hiçbir engel bulunm uyor ve çok yoğun bir b içim de de tem as ediyorlar. Zaten bu çocukların , şu anda ikinci kuşak olarak fabrikaların pazarlam a ya da dış tica re t departm anlarının başın ­da olduğunu görüyoruz. A n cak bu ikinci kuşaklar da, bazı farklılıklar ile birlikte babalarından çok farklı bir h aya t yaşam ıyorlar. Onlar gibi sa ­bah 8 'den akşam 8 'e kadar yoğun biçim de işte çalışıyorlar. Neredeyse hepsi evli ve çocuk sahibi. Evlendik leri kadınların büyük çoğunluğu lise m ezunu; ancak hatırı sayılır derecede ün iversite mezunu olan ve hatta akadem ik kariyer yapanları da var. Birinci kuşak sanayicilerin eşlerinin neredeyse tam am ı başörtü lüyken , sanayicilerin anlattıklarından ikinci kuşakta bu oranın % 5 0 civarına indiğini görüyoruz. A n cak bununla birlikte ikinci kuşağın eşlerinin aşağı yukarı % 7 0 'in in de 5 vak it namaz kıldıklarını söylem ek müm kün.

Şim di bütün bu iş, aile, akraba ve cem aat eksenleri etrafında y a şa ­yan Hacılarlı sanayicilerin A vrup a ile o ldukça yoğun ilişkilerde bulun­salar da yaşam biçim i, kültürel tercih ler, beğeniler, zevkler itibarı ile Batılı eğilim lere sahip olduğunu söy lem ek mümkün değil. A y rıca bu insanlar kendilerini Batılı o larak da görm üyorlar. Kendilerini "M üslüm an ve T ü rk " olarak tan ım lam ayı tercih ed iyorlar ve bundan da gurur duyü-

I Kasabanın S ır r ı: Fakir B ir Dağ Köyünden B ir Sanayi Odağına Hacılarlı1 (Kayseri) Sanayiciler

34 Böyle diyorum ama aslında tek kelime yabancı dil bilmeden yurtdışına gidip iş bağlayan girişimcilerden çok ilginç anekdotlar da dinledim. Dolayısıyla, söylediklerim daha ziyade genel eğilimi yansıtıyor.

Kurtuluş Cengiz 1C

yorlar. İşin ilginç yanı, benzer bir tavrın Doğu ve M üslüm an dünyasına bakışta da ortaya çıkm ası. Yan i bu kişiler kendilerini Batılı görmüyorlar; ancak Doğuya da öyle çok sıcak baktıkları söylenem ez. Hatta kendinizi nerede daha rahat hissediyorsunuz sorusuna çoğunluğu "B a t ı'd a " şek ­linde yanıt veriyor. Zira Doğu tarafında, özellikle de İslam ülkelerinde her şeyin karışık olduğu, belirli bir sistem in olmadığı, müşterilerin neyi istediğini bilmediği, ticaret ve iş kültürünün zayıf olduğu, yasal en ­gellerin ve bürokrasinin de çok olduğundan yakınılıyor. Hatta İslam 'ın yaşanışı açısından da "O rtadoğu 'dak i İslam ülkeleri arasında yine en iyisinin Türk iye olduğuna ilişkin gözlem " neredeyse tüm görüşm eciler tarafından belirtilen bir husus.

Bu yüzden, B a tı'y a bakış çok belirgin bir biçim de Gökalpçi bir çizgi izliyor. Yan i özetlem ek gerekirse: "B a tı'n ın teknolojisini kurumsal kül­türünü, ekonom ik sistem ini alalım am a kültürümüzü, dinimizi, aile de ­ğerlerimizi m uhafaza edelim ". M odern leşm e ile Batılaşm a arasında bir ayrım yapılıyor. Birincisinden yana İkincisine karşı bir tavır konuluyor ve m odernlikten de çağın getirdiği ekonom ik ve teknolojik yeniliklere uyum sağlam ak anlaşılıyor.

"Ş im d i ne kadar zenginleşirsen zenginleş, insanlar değişirken de­ğerlerini de beraberinde...Ş im di insanların değ işm eyecek değer­leri vardır. Doğuştan olan dogm atik olan değerleri vardır. Nedir? Ben bilmem kimin oğluyum , soyadım belli, sülalem belli, benim bunu değiştirem em . Ben Türk 'üm ben bunu değişem em , ben M üslüm an 'ım bunu değişem em . Am a bunun yanında değişebil­diğim değerler var. Bunların faydalı olanlarını sürekli değişirim.Ha! Bu değişim i de Hacılar en hızlı yaşayan lardan biri."

Bununla birlikte başka bir çalışm am ızın35 verilerinde de ortaya çıkan ve aslında pek de ilginç o lm ayan, hatta beklenebilir bir algı daha var modernliğe ilişkin. Modernlik söylem i ya da modern olmak en başta giyim kuşam la, dış görünüşle, özellikle içki, eğlence ve boş zaman örüntüleri ile ilişkilendirilerek algılanıyor. Görüştüğüm kişilerin çoğu sorduğum sorudan bunları kastettiğim i düşünüyor ve aslında (o asıl her neyse) modernliğin ya da anladıkları modernliğin "öyle olm adığın ı" bana an latm aya çalışıyor. Elbette tarihinde Kılık K ıyafet Devrim i olan ve hâlihazırda yerel s iyasetin en dinam ik gerilim hatlarından biri türban meselesi olan bir ülkede, bu sonuç pekâlâ normal karşılanabilir. A şağ ı­da dört sanayicin in bu konudaki görüşleri, bu duruma güzel bir örnek teşkil ediyor. A ncak yine de farklı halk kesim lerinin ortak anlayışı olma

35 Doç. Dr. Filiz Kardam tarafından koordine edilen ve TÜBİTAK tarafından desteklenen, SBB-3034 kodlu, "Türkiye'de Vatandaşlık: Erdemler, Algılama ve Davranışlar" adlı araş­tırma projesi sonuç raporu (Ankara: 2005). TÜBİTAK.

açısından, m odernite söylem in in bu kadar yüzeyse l anlaşılıyor olması Türk m odernleşm esi açısından gerçekten hayal kırıklığı yara tacak dü­zeyde.

"B en onu çok iyi anlam am , ben onu hani sosya l hayat gibi düşü­nüyorum . İnsanların m odernleşm esi kalkıp lüzumsuz bir şey yap ­mak, g iyim de kuşam da açık gezm ek, insana yak ışm ayan yan i... m odernleşm ek değild ir."

"Y a v m odernlik dey ince , bir kere Ba tı'd a ne varsa insan h aya ­tını kolaylaştıran , güzelleştiren tam am mı, lükse, aşırıya, israfa kaçm adan , insan olarak da va tan a m illete borcunu ödeyecek şe ­kilde çevren e , çevre derken sadece insanlara değil, yaşadığım ız ortam a, h avaya , suya karşı görevlerim izi yerine getirm eyi anlı­yorum ben. Tabii Sab an c ı'n ın yaptığ ı farklı, H acılar'da yaşayan normal bir insanınki farklı. Bence bu m odernleşm e zaman içinde, yani 20-30 yıl içerisinde m odernleşm e İzm ir'deki kadar olm a­sa da ...İzm ir'de şey , ben m odernleşm e deyince açılıp saçılm ayı ben kesinlikle anlam ıyom . Yan i boynuna bir insan olarak kendini m uhafaza etm ek işi yozlaştırm adan, şeye kaçırm adan, aşırılığa kaçırm adan insanın rahat etm esi, ben öyle an lıyorum ."

"Y an i m odern olm ak, şuna bakm ak lazım. M odern olmak bayan ­larda mini etek g iym ek, erkeklerde şortla do laşm aksa, bilm iyo­rum yani böyle İslam olmaz. Yan i giyim kuşam sa yani veya plaja gidip bikiniyle do laşm ak ve ya böyle ne bileyim , modernlik buysa m illetin, ben size göre dem iyorum yani bunu. İnsanların m oder­nindeki an layış, m odernlik buysa böyle bir şey olmaz. Am a m o­dernlik İs lam 'da tutup da işte adam lar böyle, ya ne bileyim kav ­rama bakm ak lazım. Yan i çağa da uym ak lazım. Çağa uyacağız deyince de, derken de dinden de balta lam am ak lazım yani. Şim di adam ın eşinin hanım ı kapalı, başı örtülü deyince ona işte bak bu aşırı bilmem ne dem ek. Yan i dinim bunu em rediyor. O zaman kara çarşa ftı, bugün buna döndü. Y a n i.. ."

"-Sormak istediğim şey Batı He modern ay m mı yani? Bugüne kadar batılılaşma, modernleşme..

- M odern leşm e değil de batılılaşm a ahlaksızlık diyelim yani. Bar pavyon , içki alem kum ar nerden geldi bunlar, batıdan geldi. B ö y ­le bir kültürü biz biliyor m uyduk, biz köye gidip de bir bayanla bir erkeğin ... Bunlar modern çağ yaşan tıs ı bence. İslami çağda böy­le bir şey olam az yani. M ütevaz i o lm ak yani, eğlenm enin de yolu

I Kasabanın S ır r ı: Fakir B ir Dağ Köyünden B ir Sanayi Odağına Hacılariı| (Kayseri) Sanayiciler

Kurtuluş Cengiz • 103

var yordam ı var, biz düğünlerim ize giderken erkekler bir tarafta oturuyor, bayanlar bir tarafta oturuyorlar. Onlar hoşbeş m uhab­bet içerisinde; bunlar böyle ta sa vvu f musikisi çalıyor, herkes içli dışlı sam im i, düğünü yap ıyor kalkıyor gidiyor. Öbür tarafta alem, içki, vurm a, kırma, birbirini öldürüyor; düğünlerde böyle bir şey olabilir mi! Yani sevindirici bir o layda üzücü bir olay. Alkollü ara­ba kullanıyor, kaza yap ıyor. Ondan sonra milletin hayatına mal oluyor.

- Burada modern deyince aklınıza ne geliyor kötü bir şeyler mi, bunlar mı geliyor?

- Yo , modernlik deyince aslında teknoloji geliyor, gelişme geli­yor, uzay çağı. Ben onları baz alırım. A vrupa 'n ın m esela dünyayı izlemek, çıplak gözle görem ediğin şeyleri görmek, bu teknolojiye ulaşabilm ek, robotlarla, bu fabrikada çalışan 50 kişi robot o lsay ­dı ne olurdu, m aaş verm ezdik, sigortası olmazdı. Bunlar iyi ta ra f­ları, bize m addesel yönden fayd a sağ layacak tara fla rı."

Sonuç

Çalışm anın başında da belirttiğim gibi, Türk iye 'n in son otuz kırk yıllık ekonom ik, toplum sal ve siyasa l dönüşüm ünü bütün boyutlarıyla burada tartışm ak ve kesin sonuçlara ulaşm ak elbette mümkün değil. Ayrıca hala bütün bu süreçleri daha ayrıntılı olarak ele alm aya çalıştı­ğım tez yazm a sürecindeyim . A ncak , bu makale vesilesiyle, bu konu­daki akadem ik ve güncel literatürün üzerinde sıklıkla durduğu konu­larda bazı taslak fikirler ve ön gözlem ler öne sürmek ve bunları biraz da akadem ik dilin o çok tedbirli sınırlarını esneterek tartışm aya açm ak sanırım anlamlı bir katkı o lacaktır. Ö y leyse , önce şu yeşil serm aye m e­selesinden başlayalım .

M akale boyunca kısaltarak da olsa an latm aya çalıştığım Hacılar'ın sanayileşm e tarihinin çok açık bir biçim de gösterdiği gibi; burada coğ ­rafi ve maddi koşulların, tarihi ve kentsel mirasın, toprak kıtlığının, ek gelir sağlam a zorunluluğunun, neredeyse seksen yıla dayanan bir endüstri ve çalışm a kültürünün, kasaba/cem aat dayanışm asının, yerel kültürün ve konjonktürel siyasal gelişmeleri hesaba katıp kendini ona uyarlayan girişimci/pragmatik bir yaklaşım ın bileşkesinin oluşturduğu dinamik bir süreç var. Bu, düpedüz seksen yıllık oldukça acılı bir süre­cin sonucunda kendi dinamikleri ile biriken bir serm aye. Elbette bugün gelinen noktada Hacılar sanayisi artık dışarıdan, özellikle de Körfez 'den

| Kasabanın S ır r ı: Fakir B ir Dağ Köyünden B ir Sanayi Odağına Hacılarlı1 (Kayseri) Sanayiciler

ciddi bir serm aye çek m eye36 başladı. A n cak bu, kapitalist birikimin nedeni değil de doğal sonucu olarak tezahür eden bir gelişme olarak yorum lanm alı bence. O laya bu açıdan bakıldığında, bir diğer popüler tartışm a konusu olan "K a lv in is t İs lam " argüm anının da ne kadar tem el­siz, anakronik, özcü ve kültürel indirgem eci bir açık lam a olduğu hemen anlaşılacaktır. Kavram ın içerdiği ontolojik ve epistem olojik sorunlar bir yana, bu açık lam a aslında Milli G ö rüş 'ten beri gelen "m anevi kalkınma olm adan maddi kalkınm a o lm az" argüm anıyla da aynı zeminde dur­m aktadır; üstelik de daha farklı bir kozmolojinin ve değerler dünyasının kavram larına yaslanarak .

Tarikat, cem aat ve ticare t ilişkilerine baktığım ızda ise; Eve t H acılar'da ve Kayseri sanayis inde yukarıda da değindiğim bazı cem a­atler var, bu cem aatle r ya da cem aatlerin üyeleri arasında kısmen ticari ilişkiler de var. H atta dindar görünm eyi kendi ticari çıkarları açısından daha faydalı gören ve bu şekilde davrananlar da var. A ncak tezimde de­rinleştirm ek üzere ilk elden bu ilişkinin düşünüldüğü ve abartıldığı kadar yoğun ve yayg ın olm adığını gözlem lediğim i söyleyebilirim . Evet, aynı cem aatten olan insanlar arasında bir yard ım laşm a olduğu, alışverişler­de bir tercih söz konusu olduğu söylen iyor; am a bunun oldukça sınırlı olduğu da sıklıkla ifade ediliyor. Buradaki ilişkilerin cem aatlerin kendi alt-ekonomilerini yaratm alarından ziyade, cem aatlerin parası olan kişi ve gruplara yak laşm aları, onları m anipüle etm eleri ve onlardan yardım almaları üzerine oturan bir b içim de geliştiği göze çarpm aktadır. Zira, bu girişim ciler çok acım asız bir pazarda göze göz, dişe diş m ücadele edi­yorlar ve bu rekabet ortam ında kimse kim senin gözünün yaşına bakm ı­yor. Yukarıda dayan ıştığ ından bahsettiğ im , aynı ustanın yanında çırak­lık, kalfalık yapm ış, sonra da kendi fabrikasın ı kurm uş Hacılarlı sanay i­ciler bile birbirlerini m odel ça lm a iddiasıyla m ahkem eye verebiliyorlar. Dolayısıy la herkes oyunu kuralına göre oynuyor. Örneğin, bir m obilya üreticisi kauçuk alacağı zam an, ancak diğer tedarikçilerle aynı fiyattan verdiği koşulda gidip kendi cem aatine üye olan satıc ıdan alm ayı tercih ediyor. Aksi durum da, nerede daha ucuzsa gidip oradan alıyor. Başka bir örnek verey im . Görüştüğüm bu kadar sanay ic i arasında bankaya,

36 Örneğin "29 Şubat 2008'de BDDK Türkiye Finans'ın yüzde 60'lık hissesinin Suudi Arabistan'ın en büyük bankası The National Commercial Bank'a (NCB) satışına onay verdi. Türkiye Finans'ın ortakları Boydak ve Ülker Gruplan, bankanın yüzde 60 hissesini 1 milyar 80 milyon dolar karşılığında NCB'ye devredilmesi konusunda Temmuz 2007'de anlaşmaya varmışlardı. Söz konusu hisse devri, faizsiz bankacılık alanında dünyanın en büyük hisse devri işlemi olmasının yanı sıra bankacılık sektörünün bu özel segmentindeki ciddi büyümeyi ifade etmesi açısından da özel önem taşıyor. Ayrıca, işlemin 31 Aralık 2006 sonu net defter değeri üzerinden 5,8 çarpana tekabül etmesi, Türkiye bankacılık sektöründe bugüne kadar yabancı ortaklık ve halka arzlarda ulaşılan en yüksek değer olma özelliği de taşıyor.", http://www.24dakika.com/news_detail.php7id = 35372 Erişim Tarihi 26 Temmuz 2010.

iKurtu luş Cengiz % 105

faize, leasinge bulaşm am ış neredeyse hiç kimse yok. Bu yüzden, bü­tün bu ilişkilerde esasen kapitalizm in kuralları hüküm sürüyor. İşte gün geçtikçe güçlenen ve derinleşen bu kapitalizm ve kapitalist ilişkiler ise hem girişimcileri, hem onların ailelerini, hem de içinde yaşadıkları kasa­bayı ve şehri değiştiriyor, dönüştürüyor. O yüzden de bu sanayicilerin neredeyse hepsi kızlarını okutuyor, ün iversiteye (hatta başka şehre ve ülkeye) gönderiyor, çalışm ak isteyeni çalışm ası için teşvik ediyor; şeh ­re özel ün iversite açılm ası için destek veriyor, hemşerileri ün iversitede okusun diye onlara burs veriyor ve Türk iye 'n in dışa açılm asını ve A v ru ­pa Birliğ i'ne girmesini istiyor. So sya l bilim literatüründe ise, bu duruma apaçık rfıodernleşm e3?'den iyor. A m a burada kültürel m odernleşm eden ziyade ekonom ik ve teknolojik m odernleşm e ön plana geçm iş durumda gibi görünüyor. Öte yandan da, aynı zam anda bu insanlar namazlarını kılıyorlar, oruçlarını tutuyorlar, cem aatlerin in toplantısına katılıyorlar, çocuklarını cem aat okuluna gönderiyorlar, um reye gidiyorlar, genellikle aile ve akrabalardan oluşan bir evrende yaşıyorlar. Aslında bu haliyle Kayseri bence M a lezya 'ya falan değil, en çok A m erika 'ya benziyor.

Peki tüm bu değişim de dinin hiç mi rolü yok? Elbette var. A ncak , bu folklorik olarak sıkça dile getirildiği gibi dini inancın, inanan insanların başarısına yol açm ası şeklinde bir etki değil. Zira, Türk iye 'n in birçok başka yerleşim lerinde de inançlı insanlar var; ama onlar Hacılarlıların yakaladığı başarıya ulaşm ış değiller. Ya da en basitinden Hacılar do­ğumlu herkes de fabrikatör değil. Bu yüzden, ben dinin burada ikili bir işlev gördüğünü düşünüyorum . İlk olarak din, gerek H acılar'da gerekse Kayseri'de organizm acı, dayanışm acı/yarışm acı m uhafazakâr kolektif kimliğin ana unsurlarından biri olarak birleştirici bir rol oynuyor. İkinci olarak ise, bu m uhafazakâr kimliğin neo-liberal ekonom iyle kurduğu it­tifakın (Lac lau 'nun deyim iyle) "ek lem leyic i ilkesi" olarak işlev görüyor. Bu bağlam da din, buradaki insanlara yaptıkları işleri daha geniş, kutsal bir çerçevede meşru bir zemine oturtm a imkânı veriyor; böylece de kapitalist ilişkilerin derinleşm esinde ciddi bir rol oynuyor. Şim dilik bu işlevlerini bir süre daha bu şekilde sürdürecekm iş gibi de görünüyor.

37 Bence bu Kayseri tarzı muhafazakâr modernleşme modelinin en fazla aksadığı yer modernitenin en önemli bileşenlerinden biri olan bireycilik noktası. Bu konuda İzmir ve Kayseri kentlerini karşılaştırdığım bir çalışmayı, MESA'nın 2010 toplantısında sunmayı planlıyorum. Kurtuluş Cengiz, "Religious Life in Turkey: A Comperative Analysis of 'Con- servative' Kayseri and 'Gavur' İzmir," MESA 2010 Annual Meeting, November 18-21, San Diego CA. USA.