AKDENİZ’DE TÜRK-AMERİKAN TİCARİ İLİŞKİLERİNİN BAŞLAMASINDA KAPTAN WILLIAM...

28
Tarih Dergisi, Sayı 54 (2011 / 2), İstanbul 2012, s. 119-146 AKDENİZ’DE TÜRK-AMERİKAN TİCARİ İLİŞKİLERİNİN BAŞLAMASINDA KAPTAN WILLIAM BAINBRIDGE’İN İSTANBUL SEYAHATİNİN ÖNEMİ Göknur AKÇADAĞ Özet Amerikalıların Akdeniz'de ticaret yapma imkanı elde etmeye çalışmaları, Osmanlı Devleti’ne bağlı Garp Ocakları ile temasa geçmeleri ile başlamıştır. 1797’den itibaren ABD ticaret gemilerinin İzmir'e gelmeye başlamaları sonucunda, ABD ile Osmanlı ülkeleri arasında ekonomik sahada bağlantılar da kurulmaya başlamıştır. Nitekim Akdeniz’de Amerikan ticari kapasitenin artmasıyla Başkan Jefferson tarafından ilk olarak İzmir’e bir Amerikan konsolosu atanmıştır 1 . Osmanlı ile ticaret anlaşmasının imzalandığı 1830 öncesinde iki ülkenin hedeflerini ve yaklaşımlarını anlamamıza imkan tanıyan bazı bilgileri vererek, Akdeniz ticaretinin devletler arası çatışma konusu oluşunda Osmanlı-ABD-Garp Ocakları ilişkileri, İngiltere ve diğer Avrupa devletlerinin konuyla ilgisi, literatürde fazla kullanılmamış bazı hedef kaynaklar da esas alınmak suretiyle bu makalede ele alınacaktır. Bu konuda özellikle Thomas Harris’in Kaptan William Bainbridge’in hayatı ve faaliyetlerini anlattığı kitapta Türkler ile ilişkiler konusunda ayrıntılı bilgiler vermesi, Edward S. Ellis’in ABD-Garp Ocakları ilişkileri üzerine anlatımları önem taşımaktadır. ABD Milli Arşivi’nde Ortadoğu ve Akdeniz ile alakalı kayıtlar 1783’te başlamakta ve giderek yoğunluk kazanmaktadır 2 . Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde ise ABD ile ilişkilere dair belgelere 1797’den itibaren rastlanmaktadır. Bu belgeler dışında ABD’nin diğer devletlerle ilişkilerine dair daha Yrd. Doç. Dr., Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Ed. Fak., İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü; [email protected]. 1 Geniş bilgi için bkz. Çağrı Erhan, “Main Trends in Ottoman-American Relations”, Turkish- American Relations, (ed. Mustafa Aydın-Çağrı Erhan), New York 2004, s. 3-4, 6. 2 ABD-National Archive’da Türkiye ile ilgili en eski kayıtlar 1802-1906, T238 No, 15 roll, Smyrna Consular Despatches ve 1818-1906 tarihleri arasındaki Diplomatik yazışmaları içeren M46, 77 roll. İçlerinde ilk ikisi 1830 öncesine ait yazışmaları içermektedir. Tunus Diplomatic İnstructions: 1798-1801, M28, roll 5; Tunisian Legation, 1805-6, M67, 1.roll; Consular Despatches:1797-1906, T303, 12 roll.

Transcript of AKDENİZ’DE TÜRK-AMERİKAN TİCARİ İLİŞKİLERİNİN BAŞLAMASINDA KAPTAN WILLIAM...

Tarih Dergisi, Sayı 54 (2011 / 2), İstanbul 2012, s. 119-146

AKDENİZ’DE TÜRK-AMERİKAN TİCARİ İLİŞKİLERİNİN

BAŞLAMASINDA KAPTAN WILLIAM BAINBRIDGE’İN

İSTANBUL SEYAHATİNİN ÖNEMİ

Göknur AKÇADAĞ

Özet

Amerikalıların Akdeniz'de ticaret yapma imkanı elde etmeye

çalışmaları, Osmanlı Devleti’ne bağlı Garp Ocakları ile temasa

geçmeleri ile başlamıştır. 1797’den itibaren ABD ticaret

gemilerinin İzmir'e gelmeye başlamaları sonucunda, ABD ile

Osmanlı ülkeleri arasında ekonomik sahada bağlantılar da

kurulmaya başlamıştır. Nitekim Akdeniz’de Amerikan ticari

kapasitenin artmasıyla Başkan Jefferson tarafından ilk olarak

İzmir’e bir Amerikan konsolosu atanmıştır1. Osmanlı ile ticaret

anlaşmasının imzalandığı 1830 öncesinde iki ülkenin hedeflerini ve

yaklaşımlarını anlamamıza imkan tanıyan bazı bilgileri vererek,

Akdeniz ticaretinin devletler arası çatışma konusu oluşunda

Osmanlı-ABD-Garp Ocakları ilişkileri, İngiltere ve diğer Avrupa

devletlerinin konuyla ilgisi, literatürde fazla kullanılmamış bazı

hedef kaynaklar da esas alınmak suretiyle bu makalede ele

alınacaktır. Bu konuda özellikle Thomas Harris’in Kaptan William

Bainbridge’in hayatı ve faaliyetlerini anlattığı kitapta Türkler ile

ilişkiler konusunda ayrıntılı bilgiler vermesi, Edward S. Ellis’in

ABD-Garp Ocakları ilişkileri üzerine anlatımları önem

taşımaktadır. ABD Milli Arşivi’nde Ortadoğu ve Akdeniz ile

alakalı kayıtlar 1783’te başlamakta ve giderek yoğunluk

kazanmaktadır2. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde ise ABD ile

ilişkilere dair belgelere 1797’den itibaren rastlanmaktadır. Bu

belgeler dışında ABD’nin diğer devletlerle ilişkilerine dair daha

Yrd. Doç. Dr., Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Ed. Fak., İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü;

[email protected]. 1 Geniş bilgi için bkz. Çağrı Erhan, “Main Trends in Ottoman-American Relations”, Turkish-

American Relations, (ed. Mustafa Aydın-Çağrı Erhan), New York 2004, s. 3-4, 6. 2 ABD-National Archive’da Türkiye ile ilgili en eski kayıtlar 1802-1906, T238 No, 15 roll,

Smyrna Consular Despatches ve 1818-1906 tarihleri arasındaki Diplomatik yazışmaları

içeren M46, 77 roll. İçlerinde ilk ikisi 1830 öncesine ait yazışmaları içermektedir. Tunus

Diplomatic İnstructions: 1798-1801, M28, roll 5; Tunisian Legation, 1805-6, M67, 1.roll;

Consular Despatches:1797-1906, T303, 12 roll.

GÖKNUR AKÇADAĞ

120

eski tarihli az sayıda belge bulunmaktadır. Nitekim bu makale

arşiv kaynaklarını esas alarak yapılan geniş kapsamlı bir çalışma

olmayıp, sadece iki ülke arasındaki ilişkilerin hangi tarihlerden

itibaren başladığını izah açısından, bazı arşiv kayıtlardan

bahsedilmiştir. Kaptan William Bainbridge’nin Akdeniz’de ABD

adına faaliyetleri ve bu faaliyetlerin ABD’yi Osmanlı Devleti ile

ilişkiye geçirme sürecinin önemi anlatılmıştır.

Anahtar kelimeler: Akdeniz, Amerika Birleşik Devletleri,

Osmanlı İmparatorluğu, Garp Ocakları, Ticaret, William

Bainbridge

Giriş

Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluşundan beri izlediği politika,

Avrupa’nın siyaseten işlerine karışmamayı fakat yabancı milletlerle ticari

ilişkileri genişletmeyi esas alan izolasyonist bir dış politika olmuştur. Bu

politikanın ilk yansıması, ABD’nin ilk Başkanı Washington’un 19 Eylül

1796’da görevden ayrılırken yaptığı “Veda Konuşması”nda, daha sonra ise

ABD Başkanı Monroe’nun “Monroe Doktrini” olarak anılacak olan 2 Aralık

1823’te Kongre’ye göndermiş olduğu mesajında görülmektedir. Nitekim

Monroe bu mesajında ABD’nin Avrupa devletlerinin sorunlarına

karışmayacağını ve Avrupa devletlerinin de ABD’nin sorunlarına karışmaması

gerektiğini ifade etmiştir3. ABD’nin bu iki başkanının ifadeleri Amerikan dış

politikasını uzun süre etkileyerek, 19. yüzyılın büyük bir bölümünde içine

kapanık bir dış politika izlemelerine yol açmıştır. ABD’nin diğer ülkelerle

ilişkilerini ticari alanla sınırlayan bu anlayış, Osmanlı Devleti ile diplomatik

ilişkilerin kurulup gelişmesinde de olumsuz biçimde etkisini göstermiştir4.

ABD 18. yüzyıl sonlarında ve 19. yüzyılda bu hedef doğrultusunda

ürünlerini satabileceği yeni bölgelere yayılmada Akdeniz’i de hedef bölgeler

arasına koymuştur. 1776’da bağımsızlık ilanı öncesinde Kuzey Amerika

kolonilerinin ticaret gemileri, Garp Ocakları ile anlaşma imzalamış olan

3 Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Ankara 1997, s. 708 vd.; Amy Kaplan, The

Anarchy of Empire in The Making of U.S. Culture, Cambridge 2002, s. 26; Daniela Rossini,

“İsolationizm and İnternationalizm in Perspective: Myths and Reality in American Foreign

Policy”, From Theodore Roosvelt to FDR: İnternationalizma and Isolationism in American

Foreign Policy, Staffordshire 1995, s. 12. 4 Çağrı Erhan, Türk-Amerikan İlişkilerinin Tarihsel Kökleri, Ankara 2001, s. 103

KAPTAN WILLIAM BAINBRIDGE’İN İSTANBUL SEYAHATİNİN ÖNEMİ

121

İngiltere’nin bayrağı altında Akdeniz’de seyredebilmekteydi. Akdeniz’de

serbest ticaret yapamadığı ve güvenliği olmadığı için, uzun mücadele sonrası

Garp Ocakları ile anlaşma yapmaya ve vergi vermeye mecbur kalmıştır.5

Gemicilikte kuvvetli Garp Ocakları ile yapılan anlaşmalar, dolaylı olarak

Osmanlı ile de bağlantıyı sağlamıştır. ABD’nin Akdeniz’de ticari çıkarları ile

başlayan Osmanlı-ABD ilişkileri de 19.yüzyılda başlamıştır. Akdeniz’in ticari

potansiyelini ve Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’deki rolünü önemseyen ABD,

Osmanlı Devleti ile de ayrıca anlaşma yapmayı istemiş, bunu gerçekleştirmek

için gönderdiği görevlileri aracılığıyla 1830’a kadar devam eden bir görüşmeler

süreci başlamıştır.

1783’te bağımsızlığını ilan ettikten ve devlet haline gelişinden sonra,

Akdeniz’de İngiliz bayraklı gemilerle ticaret yapabilen Amerikalılar, bir süre

sonra mallarını İngiliz gemilerinde taşıyamaz duruma gelmeleriyle çözüm

arayışına girişmiştir. O dönemde Akdeniz’de kendileriyle anlaşma yapmayan

devletlerin gemilerine rahat vermeyip gelir sağlayan Fas, Tunus, Cezayir ve

Trablusgarp ile ticaret anlaşması imzalamak zorunda kalmıştır.6 Amerikan

kamuoyuna yansıyan Cezayir korsanlarının Amerikan gemilerine saldırısı ve

esir alınmaları, bu konuda Amerikalıların adım atmasını zorunlu kılmış ve

anlaşma yapmakta çözümü bulmuşlardı. Bu ticaret anlaşmaları ABD’nin

Akdeniz’de ticaretini geliştirmek için önemli rol oynamıştır. ABD, Akdeniz’de

etkili olan Berberi Beylikleri ile diğer Avrupa ülkeleri gibi Akdeniz ticaretinden

faydalanabilmek için uzlaşma yoluna gitmiştir.7 28 Haziran 1786’da Fas, 5

Eylül 1795’de Cezayir, 17 Haziran 1796’de Tunus8 ile ABD arasında

5 Erhan, ABD’nin Mağrib bölgesiyle ilişkilerinin gelişimi hakkında geniş bilgi ve

değerlendirmeler için bkz. Erhan, s. 35 vd. 6 Mine Erol, “Amerika’nın Cezayir ile Olan İlişkileri 1785-1816”, İÜEF Tarih Dergisi,

XXXII/32 (1979), s.689-690 7 Long, s.15-16 8 “The Barbary Treaties 1786-1816, Treaty of Peace and Friendship, Signed at Tunis August

28, 1797: Treaty of Peace and Friendship, signed at Tunis August 28, 1797, and, with

alterations, March 26, 1799. Original in Turkish. Submitted to the Senate February 21, 1798.

Resolution of advice and consent, on condition, March 6, 1798. Resubmitted to the Senate

December 13, 1799. Resolution of advice and consent to altered Articles 11, 12, and 14,

December 24, 1799. Ratified by the United States January 10, 1800. ” The following pages

of Turkish are a reproduction of the articles of the original of the altered treaty; but they are

arranged in left-to-right order of pagination, and of necessity the Turkish script runs length-

ways of the pages. They are followed by the French translation which is written in the

GÖKNUR AKÇADAĞ

122

anlaşmalar yapılmıştır9. Taraflar arasındaki mücadele ABD’nin çıkarlarına

dönük yeni anlaşmaların kabulüne yol açmıştır. Trablusgarp ve Cezayir’e karşı

çatışmalarda başarı elde eden ABD, bu iki beylikten sonra Tunus ile de 26

Şubat 1824’te bir anlaşma yapmıştır.

A- 18-19. YÜZYILDA AKDENİZ’DE BAŞLAYAN İLİŞKİLER

Dünyanın iki ayrı kısmındaki Osmanlı ve ABD ilişkilerini başlatan yer

Akdeniz idi. Uzak Doğu ticaret yolunun Güney Afrika’ya kaymasının yarattığı

endişe, Doğu’nun geleneksel müşterisi olan güçlerin ABD’ne ilgi duymaları

gibi yeni gelişmeler, Osmanlıların yabancılar için daha elverişli koşullarla ticari

ilişkiler kurmalarında kolaylık sağlamıştı. İngilizler, 17.yüzyılda Akdeniz

ticaretinde öncelikli egemen iken, 18. yüzyıl başlarında Fransa (özellikle

Marsilyalılar) da yarışa dahil olmuştur ve İngilizlerin yerini almaya

başlamıştır.10

Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun ise uluslararası pazarı

daralmış ve uluslararası ticarette giderek “yabancı” niteliği belirginleşmiştir.

İngiltere’nin Levant ticareti ve Osmanlı ile olan ticaretinin 18.yüzyıl

sonlarından itibaren gelişmesi dolayısıyla anlaşmalar yapılması11

ve sonrasında

ABD’nin de İngiliz ticari imtiyazlarını kullanarak Akdeniz ticaretinden pay

original document and the English translation which is in the Department of State file. Bkz.

Avalon.law.yale.edu/18th_century/bar1797t.asp. : “Under the auspices of the greatest, the

most powerful of all the princes of the Ottoman nation who reign upon the earth, our most

glorious and most august Emperor, who commands the two lands and the two seas, Selim

Khan I the victorious, son of the Sultan Moustafa, whose realm may God prosper until the

end of ages, the support of kings, the seal of justice, the Emperor of emperors. The most

illustrious and most magnificent Prince Hamuda Pasha, Bey, who commands the Odgiak of

Tunis, the abode of happiness; and the most honored Ibrahim Dey; and Suleiman, Agha of

the Janizaries and chief of the Divan; and all the elders of the Odgiak; and the most

distinguished and honored President of the Congress of the United States of America, the

most distinguished among those who profess the religion of the Messiah, of whom may the

end be happy…” 9 Avalon.law.yale.edu/18th_century/bar1796t.asp; Treaties and Other International Acts of

the United States of America, (Edited by Hunter Miller), Volume 2, Documents 1-40: 1776-

1818, Washington: Government Printing Office, 1931. 10 Robert Mantran, 17.Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul, II, (çev. M.A.Kılıçbay- E.Özcan),

Ankara 1990, s. 172, 235 11 Appendix II, “Certain Official Documents extracted from the "Registrant of the British

Chancery Office at Constantinople";Extract from the Treaty, entitled' The Capitulations and

Articles of the Peace”, Edward Daniel Clarke, Travels in Various Countries of Europe, Asia

and Africa: Russia, Tahtary and Turkey, 1-2, London 1816, s.469- 487.

KAPTAN WILLIAM BAINBRIDGE’İN İSTANBUL SEYAHATİNİN ÖNEMİ

123

kapmaya çabaladığı bu ortamda, Osmanlılar ve Osmanlılara belli oranda bağlı

Kuzey Afrika Ocakları ile karşılaşmalarının sahnesi Akdeniz olmuştur.

17. yüzyıl ortalarında ABD’de yetişen bazı ürünler dolaylı yoldan

Osmanlı piyasasına girmekteydi. Mesela Osmanlı’da kullanımı yaygın olan

ABD’de yetişen tütün, uzun bir yol kat ederek Avrupa üzerinden, İtalya’dan

veya Habsburg-Osmanlı sınırından getirilmekteydi.12

Rum ticaret gemilerinin

Akdeniz’deki etkinliği hakkında bilgi veren Faroqhi, Yunanistan o sırada

bağımsız bir devlet olmadığından, 18. yüzyıldaki Rum tüccar gemilerinin

Osmanlı gemileri olarak görülmesi gerektiğini söylemektedir.13

Ayrıca

bunlardan bazısının Kastilyalıların tekelini atlatıp, Amerika ile de ticaret

yaptıklarını Daniel Panzac’ın Barselona liman kayıtları üzerinde yaptığı

çalışmaların kanıtladığını ifade etmektedir.14

a- Osmanlı-Garp Ocakları İlişkisi

Uluslararası hukuk açısından Osmanlı-Garp Ocakları ilişkisi, Osmanlı’ya

“bazen” itaat etmeleri, düzensiz vergi vermeleri ve Avrupa ve Amerikalı

Devletler nezdinde bağımsız devlet muamelesi görmeleriyle sıra dışı bir

görünüm içerisindeydi.15

Osmanlı İmparatorluğu’na yarı özerk biçimde bağlı

olan bu Ocaklar zamanla daha bağımsız hareket etmeye başlamıştı. Osmanlı

tarafından bir beylerbeyi tayin edilmekle birlikte, yönetim mahalli dayılar

tarafından yürütülmekteydi. 17. yüzyılda Osmanlı’ya bağlı bölge olan Mağrip’te

mahalli yönetimlerin güç kazanmaya başlamasıyla, Ocak’ın seçtiği dayıyı

Osmanlı’ya tasdik ettirme dönemi başlamıştı. Tunus’ta 1705’ten beri uygulanan

12 Suraiya Faroqhi, Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam, İstanbul 1998, s.238 13 Fransız ihtilali savaşları sırasında Fransız ve İngiliz filolarının savaşta olmalarından

yararlanan Yunan tüccarları kendi filolarını geliştirmişler ve Osmanlıların Avrupa ile deniz

ticaretinin önemli bir bölümünü ele geçirmişlerdi. Bkz. Stanford J. Shaw-Ezel K. Shaw,

Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, II, (çev. M. Harmancı), İstanbul 1983, s. 44 14 Stroianoviç Traian, “The Conquering Balkan Ortodox Merchant”, The Journal Of Economic

History, XX, (1960), s. 234-313; Daniel Panzac, “International And Domestic Maritime

Trade İn The Ottoman Empire During The 18th Century”, International Journal Of Middle

East Studies (IJMES), S:24, s. 193; Faroqhi, s. 54 15 Henry Wheaton, Elements Of İnternational Law, A Literal Reproduction Of The 1866,

Oxford 1936, s. 37 vd.; Bülent Arı, “Akdeniz’de Korsanlık ve Osmanlı Deniz Hukuku”,

Türkler ve Deniz, (ed. Ö. Kumrular) İstanbul 2007, s.304; Atilla Çetin, “Garp Ocakları”,

TDVİA, XIII, İstanbul 1996, s.383 vd.

GÖKNUR AKÇADAĞ

124

bu durum, 1712’de Trablusgarp’ta da yürürlüğe girmişti. Tunus’ta beylerbeylik

Hüseyni, Trablusgarp’te ise Karamanlı ailelere ait olmuştur.16

18.yüzyılın

başlarından itibaren bu beyliklerin kendi aralarındaki anlaşmazlıklarda ve

isyanlarda Osmanlı müdahil durumda rol oynamış, aralarında barışın

yerleşmesini ve anlaşmazlıkların yatışmasını sağlamıştır.17

Bu dönemde

Osmanlı için başlıca sorun, Avrupalı devletlerle yapılan anlaşmalarda,

Akdeniz’de seyrüsefer güvenliği ile ilgili olarak Garp Ocakları’nın

korsanlıklarından bahsedilmesi, anlaşma yaptığı ülkelerin bayraklarını taşıyan

gemilerin zapt edilmesinin yasaklaması ve hatta Avusturya ve Rusya ile yapılan

anlaşmalara göre, barış zamanı reayaya ve tüccarlara verilen zararın tazmin

edileceğinin de öngörülmesiydi. Osmanlı, buna uyulmadığı durumlarda çok

defa Garp Ocaklarına tenbihte bulunmak ve akdedilen anlaşmalardaki

hükümleri hiçe saydıkları durumlarda fermanlar göndermek zorunda kalmıştı.

1727 Osmanlı-Avusturya Seyr-i Sefain Sözleşmesi, Avusturya ticaret

gemilerinin Cezayir, Tunus ve Trablusgarp limanlarına sığınabilmelerini ve

Akdeniz’de serbestçe dolaşabilmelerini sağlayan bir sözleşmeydi. 8 Mart tarihli

bu ahitname, Cezayir ve Tunus korsan gemilerinin Avusturya tüccar gemilerini

yağmalamasını önlemek amacıyla verilmiştir. Bu belge ile Osmanlı Devleti,

Mukaddes Roma İmparatorluğu’nun sancaklarını taşıyan gemileri zapt etmekten

Garp Ocaklarını alıkoymaktaydı. Aslında bu hüküm daha önce 1718 tarihli

Pasarofça Antlaşması’nın 13.maddesinde de yer almaktaydı.18

Bu anlaşma

yüzünden Akdeniz’deki seferlerinden elde ettikleri karda azalma olan

Mağripliler, bu kararları ihlal etmeye devam etmişlerdi. Cezayir ve Tunus

gemilerinin bazı Nemçe gemilerini zapt ettikleri, içindekileri esir aldıkları, bazı

fermanlardan ve belgelerden gözlemlenebilmektedir.19

Bu anlaşmalar, Garp

Ocakları korsanlarının serbest deniz haydutları değil, üzerinde devlet yetkisi

bulunan korsan olduklarını ortaya koymaktadır. Fakat Osmanlı’nın yetkilerini

sık sık ihlal etmiş oldukları da açıktır.

16 Robert Mantran, “L’evolution des relations entre la Tunisie et I’Empire Ottoman du XVIe au

XIXe siecle”, Cabiers de Tunisie, S:26-27, (1959), s.321, 326; Atilla Çetin, “Hüseyniler”,

TDVİA 19, İstanbul 1999, s.26-28 17 J.V.Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi VII, İstanbul 1991, s. 35, 42 18 İlber Ortaylı, “1727 Osmanlı-Avusturya Seyr-i Sefain Sözleşmesi”, Osmanlı

İmparatorluğunda İktisadi ve Sosyal Değişim, Ankara 2000, s.419-421 19 Ortaylı, s. 435

KAPTAN WILLIAM BAINBRIDGE’İN İSTANBUL SEYAHATİNİN ÖNEMİ

125

Osmanlı ile 1740’da bir ticaret muahedesi imzalamış olan Sicilyateyn

Krallığı, Alman İmparatorluğu’na ait Napoli ve Sicilya , 1738’de yeni bir

krallık halinde meydana Sicilyateyn Kralı Kroloş tarafından gönderilen

Finoketti, 7 Nisan 1740’da İstanbul’a gelip yirmi bir madde ve bir hatimeden

oluşan bir ticaret muahedesi imzalamıştır. Bu muahedenin 17. maddesi Garb

Ocakları ahalisi ile Sicilya Devleti arasında denizde uyulması gereken kuralları

açıklamaktadır.20

İspanya’nın 1775 senesi seferi sonrası Osmanlı ile ilişkilerinin

bozulmasından sonra yeni bir ahitname oluşturma teklif edilmiş ve daha önce

Sicilyateyn’e verilen 1740 tarihli ahitname21

esas alınarak, bazı madde ilaveleri

ile Osmanlı ile bu ahitname 1782’de imzalanmıştı. Ahitname’nin

17.maddesinde, İspanya ile yapılan anlaşmaya Osmanlı’nın Garp Ocakları’nın

dahil edilmiş olması, Osmanlı tarafının itirazına neden olmuştu. Osmanlı,

“Beyliklerin sulh yapma konusunda kendi iradeleri ile hareket etme hakkına

sahip olduklarını ileri sürerek” sadece anlaşma yapmaları konusunda onları

teşvik edecek ferman göndermeyi kabul etmişti. Hatta bu durumun gereği olarak

Cezayir, Tunus ve Trablusgarb beylerbeylerine, kadı, müftü ve bütün

görevlilere hitaben birer ferman gönderilmişti.22

Cezayir’in İspanya sahillerine

ve gemilerine saldırmaması için Osmanlı Padişahı’nın emir vermesini isteyen

İspanya’nın bu isteğine karşı, Osmanlı onları sulhe teşvik ettikleri konusunda

güvence vermiştir. Fakat bu bölgede korsanlıkların devam etmesi sonucu,

İspanya donanması 1783’de Cezayir seferini yapmış, bu seferden istediği

başarıyı sağlayamayarak geri çekilmek zorunda kalmıştır. Bu dönemde on iki

gemiden oluşan donanmasıyla Venedik donanması da Cezayir ve Tunus’a karşı

20 BOA, Düvel-i Ecnebiye Defteri 96, s. 7/5; D. E. 96, s. 43/9’den nakleden Brahim Bouazi, XII

ve XIII. Yüzyıllarda Garp Ocaklarının Avrupa Ülkeleriyle Siyasi ve Ticari İlişkileri,

(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2002, s.13-14 21 1779’da İstanbul’a gelmiş olan Elçi Civan de Polini, Sicilyateyn krallığı ile akdedilen ticaret

muahedesi gibi Osmanlı hükümeti ile bir anlaşma yapmak istemişti. Görüşmeler Osmanlı

Hükümeti’nin uzun süredir devam eden husumete dayanarak anlaşmaya yanaşmak

istememesi ile 1781’e kadar uzamışsa da sonunda 21 madde üzerine bir ticaret muahedesi

akdini başarmıştı. Bkz. Brahim Bouazi, s. 12 22 İdris Bostan, Beylikten İmparatorluğa Osmanlı Denizciliği, İstanbul 2007, s. 122-123

GÖKNUR AKÇADAĞ

126

harekete geçmesi karşısında Osmanlı, Cezayir’in kendisinden istediği

mühimmat ile Tunus’un istediği yardımı gönderilmişti.23

18.yüzyılda milletlerarası güç dengesinde meydana gelen değişiklikler ve

sömürgecilikte yarışa giren devletlerin stratejisi, Kuzey Afrika beyliklerini

ilgilendiren yönüyle bazı anlaşmalara da yansımıştır. 1815 Viyana Kongresi,

Akdeniz’de korsanlığın sona erdirilmesinde dönüm noktası olmuştur. Önceleri

İngiltere ve Fransa, Kongre’den bu yönde bir bildiri çıkmasına itiraz etmiştir.

Çünkü bu devletler, deniz korsanlığı ile geçinen Cezayir, Tunus ve Trablus ile

gizli anlaşmalar akdetmek ve bağışlarda bulunmak yoluyla kendi ticari filolarına

gereken seyrüsefer güvenliğini sağlamışlardı.24

Devletlerin izniyle gerçekleşen

korsanlıklara rağmen, bazı sorunlar ortaya çıkmakta gecikmedi. İngiltere,

Fransa’nın Kuzey Afrika’daki dostluklarını kullanarak bu bölgeye

yerleşmesinden kaygı duymaktaydı. Kongre’den Kuzey Afrika kıyılarında köle

ticaretinin lağvını denetleme yetkisini eline alan İngiltere, Cezayir Dayısı ile iyi

ilişkiler kurma çabası içinde olmuştu. Fakat Kongre’de alınan kararlara tepki

gösteren Cezayir Dayısı, Kent isimli İngiliz gemisini zapt etmiştir. 1816’da

ilkbaharında İngiliz Amirali Lord Exmouth, donanmayla Cezayir, Tunus ve

Trablusgarp limanlarına gelerek, korsanlıktan vazgeçmelerini ve Hıristiyan

esirlerin serbest bırakılmasını talep etmişti. Tunus ve Trablusgarplılar tehdide

boyun eğmişlerse de Cezayir Dayısı korsanlıktan vazgeçmeyeceğini bildirince,

şehir topa tutulmuştu.25

Bu dönemde ABD gemilerine Cezayir korsanlarının saldırıları ve esir

almalarına ve Osmanlı’nın uyarıda bulunmasına dair bazı arşiv belgelerine de

rastlanmıştır. 1803’de Mecklenburg Dükalığı reayasından Henry Smith, bir

Amerikan sefinesinde Hamburg’a giderken Cezayir korsanları tarafından esir

edilmişti. Osmanlı tarafından Smith’ın serbest bırakılması ve İsveç

konsolosluğuna teslimi istenmiş, bu konuda Cezayir Beylerbeyliği’ne hüküm

yazılmıştır.26

1811’de Cezayir sularında bir korsan gemisi tarafından zapt

23 Bostan, s. 125 24 A.Emre Öktem - Bleda R. Kurtdarcan, Deniz Haydutluğu ve Korsanlık -Tarihi ve Hukuki

Boyutlarıyla-, İstanbul 2011, s.43 25 Öktem-Kurtdarcan, s. 44; E.Kuran, Ercüment Kuran, “Osmanlı Döneminde Mağrip Tarihi”,

Osmanlı I, (Yeni Türkiye yay.), Ankara 1999 s. 400 26 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Cevdet Hariciye, Dosya No. 118, Gömlek no. 5893 (20 C 1218)

KAPTAN WILLIAM BAINBRIDGE’İN İSTANBUL SEYAHATİNİN ÖNEMİ

127

olunan bir ABD ticaret gemisinin, Türk karasularında tecavüze uğramış olması

nedeniyle geri alınmasına aracılık edilmesi, Osmanlı belgelerine yansımıştır.27

1815’de Cezayir korsan gemileri Akdeniz’de bir ABD gemisini zapt edip

limana çekmişlerdi. Buna karşılık olarak ABD fırkateynleri iki Cezayir gemisini

zapt etmişlerdi. Aynı yıl kırk kadar ABD gemisi Cezayir taraflarına gelerek

Cezayir gemilerini zapt etmişlerdi.28

Garp Ocakları, artık Batılı devletlerle anlaşma yapabiliyor, padişahın

gönderdiği fermanları çıkarlarına aykırı buldukları takdirde, dikkate almıyordu.

Osmanlı Devleti ile bağlarını tam koparmadan devam eden bu süreçte, Tunus,

Cezayir, Trablusgarp beyleri, makama gelişlerini Padişah’a tasdik ettirmeyi de

ihmal etmediler ve beylikler arasında anlaşmazlık çıktığında, Osmanlı’nın

hakemliğine başvurdular. En önemli bağları ise, Osmanlı Devleti’nin

Avrupalılara karşı giriştiği savaşlarda beyliklerin donanmalarının Kaptan

Paşa’nın emrine girmesiydi. Mesela 1821’de Mora’da çıkan Yunan

ayaklanmasında Cezayir ve Tunus gemileri Osmanlı deniz kuvvetlerine

katılmışlardı.29

Beyliklerin Osmanlı Devleti’ne bağlı kalmasının asıl sebebi ise,

Anadolu ve civar bölgelerden yeniçeri yazılmasının yasaklanması halinde kendi

ülkelerinde düzenin çökeceğinin farkına varmış olmalarıydı.30

Kanuni Sultan Süleyman devrinin Garp Ocakları, yalnızca Cezayir’de

1830 yılına kadar kalan yeniçerilerin yerine daimi askerlerin getirilmesi gibi

ortak tedbirlere uymak zorunda kalmıştır.31

Osmanlılar Tunus örneğinde olduğu

gibi yerel özerk iktidar yapıları Osmanlı bünyesine katma işinde, Osmanlı

geleneğiyle tutarlı pragmatik bir tarzda hareket etmiş ve Akdeniz’de ticari

çıkarlarını ön planda tutmuştur. Fakat Osmanlılar, yerel iktidarlara bütünüyle

hükmedememişlerdi veya hükmetme sınırlarını belli noktada tutmuşlardı.

Osmanlı’nın uyarılarına rağmen Garp Ocakları korsanları, Akdeniz’de Avrupalı

devletlerin ticaret gemilerine saldırmayı sürdürmüşlerdi. Ocakların, İstanbul ile

27 BOA, Hatt-ı Hümayun., Dosya No. 245, Gömlek no. 13782 (25 S 1226) 28 BOA, Hatt-ı Hümayun., Dosya No. 458, Gömlek no. 22557 (05 L 1230); 746/35259 (08 N

1230) 29 Kuran, , s. 399 30 Cevdet, Tarih, X, İstanbul 1309, s. 206 31 Nicolae Iorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi V, (Çev-yay.haz.N.Epçeli-K.Beydilli-

E.Afyoncu), İstanbul 2005, s. 362

GÖKNUR AKÇADAĞ

128

bağları giderek zayıflayıp kendi kaderlerine hakim olma çabası sürerken,

kuzeydeki komşularının ihtiras ve girişimlerine açık bir dünya haline

gelmişlerdir.

Braudel’in verdiği bilgilerle32

de ulaşabileceğimiz bu netice,

Osmanlı’nın Akdeniz’de güç olmaya devam etmeyi istediği, fakat giderek

Kuzey Afrika üzerinde hakimiyetini sağlayamadığı bir dönemin başladığını

göstermekteydi. Bu dönem, ABD’nin Akdeniz’e yöneldiği ve ticari faaliyetleri

için anlaşmalar yapmaya başladığı dönemdi.

b- Akdeniz’de Amerikan Donanmasının Varlığı ve Faaliyetlerine

Bakış

Amerika-Kuzey Afrika Beylikleri ilişkileri, Amerikan gemilerinin gasp

edilmesi, Amerikalıların esir düşmesi, Akdeniz’deki Amerikan ticaretinin bu

durumdan zarar görmesi ve anlaşmalara giden süreç konusunda bilgi veren çok

sayıda kaynak bulunmaktadır.33

1783’den itibaren başlayan ABD-Berberi

Ocakların ilişkileri ele alınırken, Osmanlı bağlantısın kuruluş bilgileri de önem

taşımaktadır. Amerika kaynakları, Osmanlı’nın 16. yüzyıl fetihleri sonrası

Berberi Ocakları’nın Osmanlı’ya bağlı beylikler olarak kuruldukları ve Fas’ta

da yerli sülalelerden bir yönetim oluştuğunu yazmaktadır. Berberi Ocaklarının

19.yüzyılın başlarına gelinceye kadar korsanlıklarıyla Akdeniz’de bulunan

Hıristiyan gemilerinden haraç alarak büyük karlar elde etmeleri, Avrupalı

devletlerin her birisiyle farklı koşullarda anlaşmalar yapmaları ve ABD-Berberi

Ocakları ilişkisinin anlaşmalarla sonuçlanıncaya kadar ki durumu ayrıntılı bir

şekilde anlatılmaktadır. ABD Milli Arşivi’nde konu hakkındaki belgeler de

32 Fernand Braudel, Akdeniz ve Akdeniz Dünyası, II, (trc. M. A. Kılıçbay), İstanbul 1991, s.

363-367 33 Örnek olmak üzere bkz. James A. Field, America and The Mediteranean World: 1776-1882,

Princeton 1969; Frank Lambert, The Barbary Wars: American Independence in the Atlantic

World, New York 2005; Michael Kitzen, “Money Bags or Connon Balls: The Orgins of the

Tripolitan War, 1795-1801, Journal of the Early Republic, Vol.16/4, (Winter 1996); William

H. White, “The Barbary Wars: America’s First Encounter With the Countries of North

Africa”, Sea History, Nu.105, (Autumn 2003) Levant’ta Amerikalılar konusunda geniş bilgi

için Bkz. Erhan, s.68-81; Akdes N. Kurat, “Berberi Ocakları İle Amerika Birleşik Devletleri

Münasebetleri”, Tarih Araştırmaları Dergisi, II/ 2-3, (Ankara 1964), s. 175-213; Ali İhsan

Gencer, Ali Fuat Örenç, Metin Ünver, Türk-Amerikan Silah Ticareti, İstanbul 2008, s.27 vd.

KAPTAN WILLIAM BAINBRIDGE’İN İSTANBUL SEYAHATİNİN ÖNEMİ

129

1776’da başlamaktadır34

. Kaynaklarda dikkati çeken durum, Osmanlı’nın bu

görüşmeler ve süreçte fazlaca bahsi geçen bir durumda olmayışıdır. Genellikle

beş Amerikan Deniz subayı; William Bainbridge, John Rodgers, William

M.Crane, James Biddle ve David Porter’dan, Türkiye ile bir anlaşma için ilk

bağlantıları kuran kişiler olarak bahsedilmektedir.35

Bu kaynaklardan birisinin

yazarı Charles O. Paullin, 19.yüzyılın başlarındaki Osmanlı İmparatorluğu’nu,

Louisiana’nın kazanımından önce ABD’nin sahip olduklarından çok daha

kalabalık bir ülke olarak tarif etmekte, Trablusgarp, Tunus ve Cezayir gibi

birkaç eyaletin İmparatorluğa göstermelik bir bağ ile bağlı olduğunu

vurgulamaktadır36

.

1797’ye gelindiğinde ABD ile Garp Ocakları arasında ABD’nin

Akdeniz’de serbest hareket etmesini sağlayacak anlaşmalar imzalanmış olsa bile

sorunlar devam etmiş, Ocakların memnuniyetsizliğe yol açan istekleri devam

etmişti37

. Kuzey Afrika’da ABD konsoloslukları da 1790’larda Ocaklarla

anlaşmaların gerçekleşmesi ile kurulmuştur. Akdeniz’in doğusunda Türkiye’de

ise 1803’te İzmir’de gayrı resmi olarak işleyen Amerika Ticaret Evi olarak

açılmıştır38

. Tunus ve Trablus ile anlaşmalar imzalanıp ilişkiler kurulunca, aynı

süreçte Levant’daki Türk limanlarının bazılarına Amerikan gemilerinin

ziyaretleri de başlamıştır. 1783’den 1800’e kadar Amerikan ticareti az miktarda

iken, yıllar arasında farklılık göstermekle birlikte 1800-1812 arasında

fazlalaşmıştır. Hatta bir seferinde 20 kadar ABD gemisinin İzmir limanında

bulunduğu görülmüştür. Amerikan Levant ticareti 1812 savaşı ile kesintiye

uğramıştı ve 1811 Ağustosu’ndan 1820 Kasımı’na kadar yılda ortalama 13

Amerikan gemisi İzmir limanına ulaşmıştı. Yıllık kargo değeri bir milyon doları

34 Charles Oscar Paullin, Diplomatic Negotiations of Naval Officers 1778-1883, Baltimore

1912, s.43 vd. 35 Benzeri bilgiler için bkz. Gardner W.Allen, Our Navy and the Barbary Corsairs, Hamden

1905 s.94; Thomas Bryson, Tars, Turks, and Tankers, The Role of the United States Navy in

the Middle East, 1800-1979, N.J.-London 1980, s.3; Field, 49, Glen Tucker, Dawn like

Thunder: The Barbary Wars and the Birth of the U.S. Navy, Bobbs-Merrill, Indianapolis

1963, s. 135 36 Paullin, s.122-123 37 Bryson, s. 2;Allen, s. 1 vd. 38 William Barnes -John Morgan, Heath The Foreign Service of the United States: Origins,

Development, and Functions, Washington Historical Office, Bureau of Public Affairs,

Department of State, Washington DC 1961, s. 63.

GÖKNUR AKÇADAĞ

130

aşan bu ticaretin Osmanlı ülkesindeki tek limanı İzmir’di. Nadiren başka

limanlardan da kargo alınmaktaydı.39

Bazı kayıtlara göre, Amerikan ticaret

gemileri ilk kez 1786 yılında İstanbul’a, 1797 yılında İzmir’e gitmişlerdi.40

ABD Donanması’nın doğuşu hakkında yazılmış önemli kitaplardan birisi

ABD’nin Akdeniz’e girişinden önce gelişen süreç hakkında bilgi verirken,

Akdeniz’e yöneliş konusunun da ilk bilgilerini aktarmaktadır. 41

Sahil ticareti

dışında, bir tek gemisi bile olmayan kolonilerin donanma kurması için başlangıç

nedeni, Amerikan Devrimi sonrası ortaya çıkan ortam olmuştu. Savaşta önemli

işler yapıldıktan sonra, savaşın bitmesiyle terk edilmiş olan firkateynler zapt

edilmiş veya tahrip edilmişlerdi. 1776 Mart ayında Kongre’nin izniyle korsanlık

yapıldığı, İngiliz gemilerine el konulduğu ve ganimetin subaylar ve mürettebat

arasında paylaşıldığı, gözü pek Amerikalıların Salem, Cape Ann, Newburyport,

Bristol ve diğer sahil kentlerinde faaliyete geçtiği, bu korsanların sadece 1776

yılında 342 İngiliz gemisine el koyduğu ve bunun İngiliz gemiciliğinde büyük

paniğe yol açtığı kitapta anlatılmaktadır. ABD donanmasının Fransa ile savaşı,

Hıristiyanlar tarafından Berberi devletlere ödenen haraç, Trablusgarp’ın

ABD’ye savaş ilan etmesi, Bainbridge, Decatur, Stewart, Dale ve Preble’in

faaliyetleri, ABD’nin Akdeniz’deki girişimleri açısından önemli olduğu gibi,

Osmanlılarla ve Osmanlıların nüfuzu altındaki bölgedeki olaylar açısından da

önemli olmuştur. Aynı kaynağın verdiği bilgilere göre, Fransız Devrimi’nin

ardından Fransa’nın ABD’ye karşı eylemlere giriştiği dönemde, Fransız

donanması Amerikan gemilerine el koymak üzere teşvik edilmişti. Bu durum

karşısında ABD, protesto için Fransa’ya heyet göndermiş olmasına rağmen, yüz

binlerce dolar ödenmezse ABD ticaretine yönelik saldırıların durmayacağı ifade

39 The Albert Shaw Lectures On Diplomatic History, 1911, Diplomatic Negotiations of Naval

Officers 1778-1883, By Charles Oscar Paullin, The John Hopkins Press Baltimore 1912,

s.122 40 Paullin, s.127-130; İzmir’deki İngiliz Konsolosu Francis Werry’nin Londra’daki ABD

diplomatik temsilcisi Rufus King’e gönderdiği 2 Mayıs 1803 tarihli raporunda: “Amerikan

bayrağı burada ilk kez 1797 yılında görüldü diye yazmaktadır. U.S. State Dept. Files, No.

T.238- Roll.1’den naklen Orhan Koloğlu, “Türk’le Amerikalı’nın Tanışması”, Tarih ve

Toplum, S:163, (Temmuz 1997), s.17 41 Edward S. Ellis, Dewey and Other Naval Commanders, New York 1899, (Project

Gutenberg's Dewey and Other Naval Commanders, by Edward S. Ellis www.gutenberg.net,

Produced by Juliet Sutherland, Paul Ereaut and Distributed Proofreading Team, Bölüm IV.)

KAPTAN WILLIAM BAINBRIDGE’İN İSTANBUL SEYAHATİNİN ÖNEMİ

131

edilmişti. Bu cevap üzerine Amerikan heyetinden birisinin “ülkemizi savunmak

için milyonlarca dolar harcarız ama haraç olarak bir sent bile vermeyiz”

şeklinde unutulmaz bir yanıt vermiş olduğu da kaynakta ifade edilmektedir.

Görüşmelerde gelişme sağlanamayınca, Amerikan temsilcileri Fransa’dan sınır

dışı edilmişler ve Fransızlar gemilere el koymayı sürdürmüşlerdi. Fransa ile

çözüme ulaştırılamayan bu durum karşısında, Kongre toplanıp Fransa ile tüm

anlaşmaları iptal etmiş, Washington’da bir ordu kurulmuş ve yeni bir donanma

oluşturulmuştu. Bu koşullar altında 1798’de Okyanusta başlayan savaş 2,5 yıl

sürmüştü. Fransızlar ABD donanmasından sadece bir gemiyi esir alırken, çoğu

korsan gemisi olan 84 silahlı Fransız gemisi, 500’den fazla silahıyla, Amerikan

gemilerince ele geçirilmişti. 1801’de imzalanan anlaşmayla Fransa ile sorunlar

ortadan kalkmıştı. 42

Edward S. Ellis, Akdeniz’in güneyinde uzanan Fas-Cezayir-Tunus ve

Trablusgarp hakkında şahsi görüşlerini yazarken, yarı uygar veya barbar halktan

oluştuğunu, fakat kendilerini çok büyük gördüklerini, kafir devletlerin halkını

sadece köle edilmeye layık insanlar olarak değerlendirdiklerini ve Avrupa’nın

öncü gemici ulusları ile Amerikalıları hakir gören bir yapıda olduklarını ifade

etmektedir. Berberilerin gözde işi korsanlıktı ve bunlar Akdeniz boyunca

Hıristiyan ticaret gemilerini avlayarak ganimeti paylaşıyorlardı. Bazen

mürettebatı esir alıp tabii olduğu devletlerden serbest bırakma karşılığında para

istiyorlar ve ilgili devlet fidyeyi ödemezse esirleri öldürüyorlardı. Yazar,

Hıristiyan devletlerin Akdeniz’e bir filo gönderip bu “imansızları” ortadan

kaldırabileceklerini ama bu tür bir sefer çok pahalıya mal olacağından, serbest

geçiş karşılığı bu korsanlara yıllık bir haraç ödediklerini belirtmektedir. Bu

duruma uygun olarak ABD yıllarca haracını göndermişti fakat ABD

Hükümeti’nin yükümlülüklerini yerine getirmede ağır davranması nedeniyle

Paşa (Bashaw) ağır bir ceza kesmişti. ABD bunu ödemiş ve sonrasında dakik

davranmaya gayret göstermiştir. Paşa bazen para yerine geminin deposundan

haraç almak da istemiş, aldığı mallara göre bir değer koydurmuştur. Alacağı

paraya göre 1,5 katı olsa da, ABD bu duruma da itiraz etmemişti. ABD’nin

42 Ellis, Bölüm VII, s. 89-95; Thomas Harris, The Life and Services of Commodore William

Bainbridge, United States Navy, Philadelphia 1837; Paullin, s.43-121; Charles S. Kennedy,

The American Consul: A History of the United States Consular Service, 1776-1914, New

York 1990, s.33 vd.

GÖKNUR AKÇADAĞ

132

Trablusgarp’a komşularına ödemekte olduğu miktardan daha az haraç ödediği

gerekçesiyle, Trablusgarp Belerbeyi’nin bir ders vermek amacıyla Amerika’ya

savaş ilan ettiklerini yazan Ellis, “iyi de Atlantik’in karşı yakasındaki

Amerika’ya savaş ilan etmenin ne anlamı var” diyerek duyduğu şaşkınlığı dile

getirip, “Beylerbeyi’nin kafasından ne geçtiğini bilsek ilginç olurdu”, şeklinde

bir değerlendirme de yapmaktadır. Fransa ile yaşanan çarpışmadan ABD adına

çıkan güzel sonuç, donanmaya birçok geminin eklenmesi olmuştu. Çok sayıda

cesur, becerikli genç subay bu gemilerde hizmet vermekteydi. Bir zafer

kazanmaya can atıyorlardı ve Trablusgarp’la yapılacak savaş onlara bu fırsatı

fazlasıyla vermişti. Bu kişiler arasında, 1798’de Fransa’yla yapılan savaş

sırasında donanmaya alınmış olan Bainbridge’in yanı sıra, 1798’da donanmaya

girmiş olan Stephen Decatur, 1798’de donanmaya giren Charles Stewart,

Amiral Richard Dale, Amiral Edward Preble deniz subayı olarak örnek alınan

kişilerdi.43

İçlerinde Amiral Stewart, 1801 yılında başlayıp yaklaşık dört yıl

süren Trablusgarp ile yapılan savaşta etkin bir isim olmuştu. Yazarın yukarıda

anlattıklarından anlaşıldığına göre Amerikan hükümeti 1801 yılında Berberileri

cezalandırmak ve onları Amerikan bayrağına saygıya mecbur etmek için

Akdeniz’e yiğit bir ekip göndermişti.44

1-Akdeniz’de Amerikan Ticareti Hatırına Zorunlu Yolculuk: Kaptan

William Bainbridge’nin Washington Fırkateyni İle İstanbul’a Gidişi

Bu ekip içinde adı geçen ve Akdeniz’de önemli faaliyetler yürütecek olan

Kaptan William Bainbridge, 1800 yılı Mayısı’nda George Washington

fırkateynine kaptan olarak atanmıştı ve 1795 anlaşması gereği Cezayir’e yıllık

haracı götürmekle görevlendirilmişti.45

Thomas Harris’in verdiği bilgilere göre,

Cezayir Dayısı Ömer, Ekim ayında Cezayir’e ulaşmış olan Kaptan’dan sıra dışı

bir istekte bulunarak, Fransa ile bir barış anlaşması imzalanmasına alınmış olan

Sadrazam ile uzlaşmak üzere İstanbul’a hediyelerini ve Cezayir elçisini

43 Dudley W. Knox, A History of the United States Navy, New York 1948, s. 62; Tucker, 135;

Allen, s. 94; Field, s.49 44 Ellis, s.89 vd. 45 Leland James Gordon, American Relations With Turkey, 1830-1930, Philadelphia 1932, s.7-

8; David F. Long, Nothing Too Daring, A Biography of Commodore David Porter, 1780-

1843, US Naval Ins., Maryland 1970, s.16;Bryson, s.3;Tucker, s.11-15.

KAPTAN WILLIAM BAINBRIDGE’İN İSTANBUL SEYAHATİNİN ÖNEMİ

133

götürmesini istemişti. O sırada Türkiye ve müttefiki İngiltere, Bonaparte

yönetimindeki Fransız ordusuna karşı Mısır’da bir savaşa doğru gidişat

içindeydi. Osmanlı Sultanı’nın kızgınlığını yatıştırmak için bunu yapmayı

uygun bularak, cezalandırmasına engel olacağını düşünmüştü. Dayı ile görüşen

Kaptan, teslimatları zarar gelmeksizin yerine getiremeyeceğini üzülerek ifade

etmişti fakat Dayı, bunu yapması gerektiğini ve fırkateynin bu talepleri yerine

getirecek güçte olduğunu hatırlatmıştı. Dayı’nın amacı belli olduğunda,

Bainbridge Amerikan Konsolosu Richard O’Brien tarafından desteklendi, çünkü

bir önceki dönemde Cezayir’de esir olmuştu ve bu yönetimin politikasından

haberdar olan akıllı bir adamdı. Milli hukuk prensiplerine aykırı olan bu keyfi

isteğe karşı yakınarak da olsa Dayı’nın isteğini yapmaktan başka alternatif

kalmamıştı. Dayı’nın istediğine karşı çıkma durumunda, korunmasız ABD

ticareti alabildiğine tehdit altında olacaktı. Kaptan, bir deniz subayına

gönderdiği 8 Mart 1817 tarihli mektubunda, Osmanlı Hükümeti ile uzlaşma

görüntüsü ile beş-altı yüz bin dolarlık hediyeyle, Dayı’nın daha önce imha ettiği

bir İngiliz fırkateyni, iki yüzden fazla Türk yolcu ile bu seyahate zorunlu

çıkışını ve bu isteğe bahane bulmak için gösterdiği çabanın sonuçsuz kalışını

anlatmaktadır. Dayı’nın kendisini köle yaparak, haraç alacağını söylediğini de

sözlerine eklemekte, bu memnuniyetsiz durumdan kurtulmanın mümkün

olmadığını, Amerika’nın ticari çıkarlarına karşı düşmanlıkların yenilenmesi

veya razı olma dışında alternatif kalmadığını da vurgulamaktadır. Bu sularda

Amerika’nın savaş gemileri olmadığı için ABD’nin önem verdiği Akdeniz

ticaretinin güçlü durumdaki korsanlara yem olabileceğini, ABD Başkanı

tarafından da “mecbur kalarak verdikleri bu kararın” onaylanacağına inancını

ifade etmektedir. İstanbul’a yolculuğun hemen öncesinde bayrak krizi de ortaya

çıkmıştı. Dayı, ana direğe Cezayir bayrağının çekilmesinde, ABD bayrağının ön

tarafta olmasında ısrar edip, bu şerefin kendisine İngiliz, Fransız, İspanyol

komutanlar tarafından bahşedildiğini ifade ederek, benzer işlerde böyle

yaptıklarını söylemişti. Bu duruma Bainbridge’nin itirazı sonuç vermemiş ve

Dayı’nın dediği olmuştu. 19 Ekim 1800’de Amerikan gemisi Cezayir’den

hareket etmişti. Cezayirlileri zor kullanmaksızın yönetmenin güçlüğü ve zorlu

geçen elli dokuz günlük yolculuktan sonra gemi İstanbul’a ulaşmıştı. Kaleden

yollanan Türk görevli, Kaptan Bainbridge’e geminin hangi ülkenin bayrağı

altında seyahat ettiğini sormuştu ve Kaptan ise ABD olduğunu söylemişti.

GÖKNUR AKÇADAĞ

134

Kaleye dönen haberci tekrar gelerek daha önce “United States” adını Türk

Hükümeti’nin duymadığını, geldiği yere açıklık getirmesini söylediğinde,

geminin Colombus’un keşfettiği “Yeni Dünya”ya ait olduğunu bildirilmişti.46

Türk Hükümeti’nin “United States” adını duymadığı ifadesi, Osmanlı’nın

ABD’den haberdar olmadığı anlamına gelmemektedir. Çünkü BOA’daki

belgeler Amerika-İngiltere-Fransa ilişkileri ve yeni kıtada olup bitenlerden

haberdar olunduğunu göstermektedir. 47

Bu tür belgeler dışında doğrudan

Türkiye’yi ilgilendiren belgeler de bulunmaktadır. Mesela, 1797 tarihli belge

Amerika ve Portekiz Devletleri’nin Türkiye’ye elçi göndermek istediklerine

dair önemli bir bilgiyi vermekte, bunun gerçekleşmesi için de İngiltere Hariciye

Nazırı Granwille’in görüşmeleri yapmaya memur edildiği yazmaktadır.48

12

Haziran 1799 tarihli belge Amerika’nın Portekiz Elçisi Smith’in İstanbul

Elçiliğine tayinine dair bilgiyi içermektedir.49

27 Ekim 1799 tarihli belgede,

Osmanlı donanmasına ait mühimmatın yapılmasında aceleye gerek olmadığı

ifade edilerek, hangi mühimmatın nereden temin edileceği sıralanırken makara

dili yapılması için Lincsanto ağacının Amerika’dan getirileceği, malı

nakledecek sefineye peşin yemek parası verilerek levazımın sigorta edilmesi

yazılmıştır.50

Bazı belgelerde geçmekle birlikte, sınırlı temaslar dışında

Osmanlı’nın yeni kıtadaki bu devlet hakkında geniş bilgi sahibi olmadığı

anlaşılmaktadır. Bu durumu değerlendiren Çağrı Erhan, ABD kıtasının

keşfinden sonra, bu kıtada olup bitenlerin takip edildiğini, coğrafya kitaplarında

bahsedilip, haritalarda yer aldığını, III. Murad’a sunulmuş olan ünlü “Tarih-i

Hindi Garbi”nin bilindiğini, fakat 18.yüzyıl sonrası Osmanlı’nın

46 Harris, s.43-44. 47 Örnek olmak üzere; 1798’de bir Leh generalin Hamburg’dan ABD’ne gönderilmiş olması

konusu; 1800’de Mısır’ın tahliyesi ve Devlet-i Aliye’ye teslim edilmesi ile ABD’de

İngilizler tarafından zapt olunan Fransız arazilerine mukabele yapılmak istendiği; 28 Mayıs

1801 tarihli bir Hatt-ı Hümayun, İspanya tarafından Fransa’ya ABD’de bulunan Louisiana

adındaki memleketin verileceği ve birkaç savaş gemisi ve fırkateynler verileceği konusunda

anlaşmaya varıldığı belirtilmektedir. BOA, Hatt-ı Hümayun., Dosya No. 144/6046; 237/

13178A; 31/ 1491 vd. 48 BOA, Hatt-ı Hümayun., Dosya No. 145, Gömlek no. 6080 (29 Z 1211) 49 BOA, Hatt-ı Hümayun, Dosya No. 142, Gömlek no. 5898 (08 M 1214) 50 BOA, Hatt-ı Hümayun, Dosya, No. 145, Gömlek no. 6086 (27 C 1214)

KAPTAN WILLIAM BAINBRIDGE’İN İSTANBUL SEYAHATİNİN ÖNEMİ

135

dinamiklerindeki değişimin ve yeni eserler kaleme alınmayışının bu bilgisizliğe

yol açtığını ifade etmektedir.51

Kaptan Bainbridge’nin kabulüne dönülecek olursa; durum açıklığa

kavuşunca, haberci tekrar dönüp üçüncü gelişinde ilk kez geminin içine girip

yanında bir kuzu ve demet çiçekle hoş geldiklerini ifade etmişti. Gemi limanın

içine kabul edilmiş ve Padişah’ın sarayına gidilirken yirmi bir pare top sesi

duyulmuştu. Sadrazam kendi bayraklarında da gökcisimlerinden birisinin

bulunduğunu belirterek ABD bayrağında yıldızlar olmasının, İki ülke arasında

ilişkinin dostlukla sürecek geleceğine bir işaret olduğunu belirtmiştir. Sultan, bu

benzerlikten dolayı, Müslümanlarla Amerikalılar arasında kanunlar, gelenekler

ve din açısından benzerlik olabileceğini düşünmüş. O sırada Cezayir elçisi

kendisini Sultan’a takdim etmiş fakat Kaptan Paşa’nın dönüşüne kadar huzura

kabulü reddedilmiştir.52

Sekiz gün sonra George Washington gemisine gelen görevli, dragoman

aracılığıyla limana Türk Hükümetine herhangi bir bilgi vermeden girdiklerini

belirterek, Reis Efendi’nin bir gün sonra kendisiyle görüşme yapacağını

bildirmişti. Kaptan ertesi günü Reis Efendi’ye geminin sadece yöneticisi

olduğunu, buraya zorlanarak geldiklerini, beraberinde elçiyi ve Sultan’a

hediyeleri getirdiğini söylemiştir. Kaptan, izinsiz giriş konusunda Reis

Efendi’nin sözlerine rağmen, bu karşılaşmanın iki devlet arasında ilişkiler

açısından iyi olacağını düşünmüştü. O sırada İngiliz Elçi Lord Elgin Kaptan’ı

ziyaret edilip, Reis Efendi’den resmi olmayan bir mesaj getirmişti. Hükümetler

arasında iyi ilişkiler olabileceği konusunda umudunu ifade etmiş ve Kaptan’a bu

konuda yardımcı olabileceğini belirtmişti. Osmanlı Kaptan Paşası Mısır’dan

İstanbul’a dönünce limana girişinde kendisine selam ateşi yapılmıştı. Ertesi gün

Kaptan Paşa’nın yardımcısı Zacbe gelerek selama karşılık verilmediği için

özürlerini iletmiş ve Kaptan Bainbridge’yi Amiral’in sarayına davet etmiştir.

Lord Ergin’in tercümanı da bu görüşmelerde hazır bulunmuştu. Görüşmelerde

ABD gemisinin ve yabancı yolcuların serbestliğini uygun bulmuşsa, Amiral

kendi sarayında koruması altında olmasını istediğini söylemişti. Bu büyük ilgi

karşısında Bainbridge tereddüt etmeyerek daveti kabul etmiştir. Sultan ve

51 Erhan, s.104-106 52 Harris, s. 44-47

GÖKNUR AKÇADAĞ

136

Kaptan Paşa’nın aynı zamanda akraba olduklarını da vurgulayarak, bu

koşullarda Sultan ile yakın görüşme sağlayabildiğini ifade etmektedir. Bunlar

olup biterken, yönetimle dostluk içinde olan diğer milletler ve Avusturya’nın

tüccarlarını yağmalamaya kendini adaması nedeniyle, Cezayir elçisi ve mektup

ile hediyeleri henüz kabul görmemişti. Sadrazam’ın itirazına rağmen, Fransa ile

anlaşma imzalaması da buna neden olmuştu. Bu kızgınlıktan dolayı Kaptan

Paşa yaptıkları görüşmede Bainbridge’den Osmanlı bölgesinde Cezayir

bayrağını asmamasını istemişti. Cezayir elçisi ise en sonunda Cezayir Dayısı

Ömer’e götürmek üzere Osmanlı Hükümeti’nden bir mektup almıştı. Mektupta

Fransa’ya karşı savaş ilan etmesi isteniyor ve O’nun haddini aşan cüreti için bir

milyon kuruş göndermesi gerektiği bildiriliyordu. Cezayirlilere hatanın telafisi

ve cevap için sadece altmış gün süre veriliyordu. Bu durumda Elçi, Kaptan’dan

Cezayir’e dönüş için hazırlıklara başlamasını istemişti.53

İstanbul’da kalınan

sürede Kaptan Paşa ve Kaptan Bainbridge arasında bu tanışmadan ve karşılıklı

görüşmelerden çok memnun kalındığı, Kaptan Paşa’nın defalarca Washington

gemisine geldiği anlaşılmaktadır. Washington gemisinin gelişi ile İlk kez bir

yabancı gemi Sadrazam’dan bir “ferman” almaksızın İstanbul’a ulaşmıştı.

Kaptan, bu ülkenin kanunlarına ve adetlerine yabancı olduğunu ifade etmiş ve

aralarında bu konu dostça müzakere edilmişti. En önemlisi de Kaptan Paşa ile

İstanbul’dan ayrılırken Osmanlı Hükümeti ile bir dostluk ve ticaret anlaşması

üzerine samimi bir görüşme yapabilmiş olmasıydı. Kaptan, donanma sekreterine

bu durumu mektubunda da rapor etmişti.54

Bainbridge, Kaptan Paşa ile dostluk

53 Harris, s. 48-52 54 “Sir, On the23rd of December, 1801, I was request by the Capudan Paşa to wait upon him

at his palace. I was received in a very friendly manner, and had some conversation

respecting the formation od a treaty with the Ottoman Porte; and he expressed a very great

desire that a minister should be sent from United States to effect it. I informed him, that there

was one already named, who at present, was in Lisbon, and probably would be here in six

months. He said, he would write to the ambassador, which letter would be a protection for

him while in the Turkish empire, and gave me liberty to recommend any Merchant vessel to

his protection, which might wish to come here previously to the arrival of the ambassador. I

thanked him in the name of the United States, for the protection he had been pleased to give

the frigate under my command, and for his friendly attentions to myself and officers. I

conceive it to be a very fortunate moment to negotiate an advantageous treaty with this

goverment.”, “The Caputan Pacha request me to two messengers amd land them at Malta,

being destined fot Tripoli and Tunus which I have consented to do, conceiving it to be good

policy. I think it very probable, that the states of Barbary will shortly receive chastisement

from the Turks.” Bkz. Harris, s. 52-53

KAPTAN WILLIAM BAINBRIDGE’İN İSTANBUL SEYAHATİNİN ÖNEMİ

137

ve ticaret anlaşması hususunu görüştüklerini, bu mektupta Donanma Bakanına

aktarmıştır. Kaptan Paşa’nın ABD'den bir elçinin gelerek bu anlaşmayı hayata

geçirmesini önerdiğini söyleyen Bainbridge, bu tavırlardan ABD'nin Osmanlı

ile çok avantajlı bir ticaret anlaşması yapmaya hazır olduğu izlenimini

edinmiştir. Kaptan, ABD’nin Lizbon’da tam yetkili elçisi olan William Smith’e

mektubu ulaştırmıştı. Amerikan gemisinin Türklerin koruması altında ayrılışı

sırasında Kaptan Paşa, hisar önünden geçilirken top atışı da yaptırılmıştı. Bu top

atışlarının Amiral tarafından daha önce hiçbir yabancı gemiye yapılmamış bir

uygulama olduğu ifade edilmektedir. Aynı zamanda Kaptan Paşa, kendisine

“fırkateyn komutanı olarak İmparatorluğun gemilerinden en büyük Türk

limanlarına kadar ayrıcalık göreceğine dair” pasaportlar ve bayrak da vermişti.

Bainbridge’nin İstanbul’a gelişini ayrıntılı şekilde yazmış olan kişilerden

birisi de İngiliz doğa bilimci ve seyyah Edward Daniel Clarke’dır. Bu anlatıma

Kaptan Bainbridge de anılarında yer vermiştir. Clark’ın anlatımında ABD

gemisinin gelişinin hem Türkler arasında hem de Pera’daki diplomatik çevrede

heyecanla karşılandığı ve gündemin başlıca konusu haline geldiği ifade

edilmektedir. Cezayir Dayısı’nın yolladığı hediyeler içinde bir kaplan ve çeşitli

hayvanlar bulunduğu da belirtilerek, geminin geliş hikayesi anlatılmaktadır.

Verdiği bilgiler arasında ilginç bir ayrıntı daha dikkat çekmektedir. Bu ayrıntı,

Amerikalı Kaptan’ın çalışmaları Karadeniz ve çevresinde devam eden Clark’ın

eşliğinde Amerikan bayraklı uzun bir bot ile ilk kez Karadeniz’e geçmiş olması

ve ilk defa bir Amerikan bayrağının Karadeniz’de seyrinden büyük heyecan

duymuş olmasıdır.55

2- Amerikalı Kaptana Verilen “Osmanlı’nın Sihirli Tılsım Fermanı”

ve Akdeniz’de ABD Gemilerinin Seyrüseferi:

21 Ocak 1801’de Cezayir’e ulaşan Kaptan’ın, tekrar Dayı ile sorunlar

yaşamaya başladığı, Dayı’nın kendi cevabını İstanbul’a ulaştırması konusunda

baskı yaptığı, etrafı çevrilerek tehdit edildiği anlaşılmaktadır. Bu noktada

Kaptanın ifadesiyle “sihirli bir tılsım” gibi olan Osmanlı fermanını gösterince

Dayı’nın davranışları, dragomanı aracılığıyla ifadeleri tamamen değişmiş,

55 Harris, s. 54; Edward Daniel Clarke, Travels in Various Countries of Europe, Asia and

Africa: Russia, Tahtary and Turkey, 1-2, London 1817, s.11; David H. Fienne, Pioneers

East: The Early American Experience in the Middle East, Cambridge 1967, s. 49

GÖKNUR AKÇADAĞ

138

sevecen ve anlayışlı bir hal almıştı. Nitekim ertesi günü Fransız bayrağını

indirilerek Fransa’ya savaş ilan edilmiş, Sadrazam’dan özür dilenerek talep

edilen para da yollanmıştı. Bu sırada Cezayir’de bulunan İngiliz pasaportlu dört

yüz kadar Venedikli, Maltalı ve Sicilyalı ile Fransız Konsolosu ve maiyetindeki

erkek, kadın, çocuklardan oluşan Fransız vatandaşı elli altı kişinin Dayı’nın

esaretinden kurtarılması da ABD Konsolosu’nun Osmanlı Kaptan Paşası’nın

verdiği fermanı hatırlatması ve Sadrazam’ın bu tür insanlık dışı davranışları

nedeniyle kendisinden daha çok hoşnutsuzluk duyacağını söylemesi sayesinde

olmuştu.56

Söz konusu fermanın kaynaklarda olayların paralelliğinde konu

edilip edilmediği belirlenmeye çalışılmışsa da bu konuda başka bilgiyle

karşılaşılmamıştır.

Daha sonra ABD’ne geri dönen Kaptan Bainbridge’yi Cezayir Dayısı’nın

zorunlu yolculuğa mecbur etmesi ve İstanbul’daki durum hakkında verdiği

raporlar konusunda, Başkan Jefferson bilgilendirilmişti. Amiral Bainbridge,

Başkan tarafından başarılı bulunarak, yeni bir atama ile Berberi Ocaklarına karşı

Essex fırkateyni ile 1801 Mayısı’nda Akdeniz’e gönderilmiş ve Amerikan

tüccarlarını sevk işini üstlenmişti. Amerikan tüccarlarının Akdeniz’deki

faaliyetlerinin Trablus Beyi’nin gemileri tarafından engellenmesine karşı

Amerikan ticari çıkarlarını koruma görevi, O’nu Cezayir, Tunus ve Trablus

Beylikleri ile tekrar karşı karşıya getirmişti. Amiral Dale, Trablus korsanlarının

hareketlerini gözetlerken, Bainbridge ABD tüccar gemilerini bir arada tutarak

kıyı boyunca çeşitli limanlara uğrayarak, Cebelitarık Boğazı’nı geçirip güvenli

bir şekilde Marsilya’ya ulaştırmıştı. Bainbridge, New York’a dönüşünden bir

süre sonra Akdeniz’e dönüp, Philadelphia fırkateynine komuta ederek ilk önce

Fas Beyine ait İbrahim Lubarez’in komuta ettiği bir gemiyi ele geçirmişti.

Nitekim ABD Başkanı, 5 Aralık 1803’de Kongre’ye yaptığı konuşmada

Akdeniz’de bulunan Amerikan gemilerinin ve komutanlarının Fas korsanlarına

karşı başarısından bahsetmişti.57

1 Kasım 1803 tarihinde Amiral Bainbridge’ye

gemi mürettebatının bağlılığını ve kendisini övdükleri Tripoli’den yazmış

56 Harris, s.55-60 57 Harris, s. 63 vd., 72, 78

KAPTAN WILLIAM BAINBRIDGE’İN İSTANBUL SEYAHATİNİN ÖNEMİ

139

olduğu mektupta, daha sonra diplomatik ve ticari ilişkilerde önemli rol oynayan

David Porter’in adına rastlamaktayız.58

3- Amerika ve Berberi Ocakları Arasında İlk Ciddi Çarpışma ve

Philadelphia’nın Kaybı59

1803 yılı başlarında Akdeniz sularında bulunan Philadelphia firkateyni

Mağribi bir kruvazörü esir almış ve gemide Tinji (Tangier) Valisi’nin imzasıyla

gemi komutanına Amerikan ticaret gemilerini tahrip yetkisi veren kâğıtlar ele

geçirilmişti. Amiral Preble gemisiyle limana girmiş ve hükümdardan açıklama

istemişti. Hükümdar astına böyle bir yetki vermediğini ve kağıtların sahte

olduğunu söyleyip, yeni bir anlaşma imzalamış ve valiyi görevden azledip

mallarını müsadere ederek konuyu kapatmıştı.

Kaptan’a Philadelphia gemisini komuta ettiği sırada, Trablusgarp’ın

abluka altına alınması görevi verilmişti. Philadelphia, limana girmekte olan bir

Trablusgarp gemisini takip etmeye başladığında sığlıklar ve mercanla dolu

limanda savrulmuş ve Trabluslular Amerikan gemisinin durumunu kısa süre

sonra fark etmişti. ABD gemisi kendisini savunmak için Trablus gemilerine

karşı ateşe başlamıştı. O sırada Kaptan Bainbridge düştükleri durumdan çıkış

olmadığını görünce ambarı suyla doldurtmuş, düşmanın hareket ettirmesi

halinde batması için delikler açtırmıştı. Trabluslular ateş etmeyi durdurup

güverteye çıkmış ve subayların, askerlerin şahsi eşyalarını yağmalayıp, gemide

bulunan üç yüz on beş kişiyi esir almışlardı. Kısa süre sonra kuzey rüzgarları

Philadelphia gemisini kayalardan kurtarınca, gemiyi ele geçirenler onu derin

sulara taşımayı başarıp açılan delikleri kapatmışlardı. Sığ sulara atılmış silahları

kurtarıp gemiye tekrar yerleştirmeleri ile Paşa bu durumdan kazançlı çıkmıştı.60

O sırada Amiral Preble’e bir mektup gelmişti. Boş bir kâğıt gibi görünse de

mürekkep olarak limonata kullanıldığından onu aleve doğru tutulduğunda,

Bainbridge’in yazdığı satırlar görülmekteydi. Mektupta “bir ticari golet

kiralanması, korkusuz ve kararlı subaylarla doldurulması, gece limana girilmesi,

geminin doğrudan firkateyne yönelmesi, ellerinde kılıçlarla dövüşmeleri,

58 Harris, s.83 59 Ellis, s.97-108; Ayrıca bkz. Paullin, s. 69-81.; Long, s.17 vd.; Bryson, s.6 vd.; Allen, s.143

vd, 185-186.; Knox, s. 70-74 60 Harris, s.86 vd.; Ellis, s.105 vd.

GÖKNUR AKÇADAĞ

140

operasyon bittikten sonra kaçış için kayıklar ayarlanması, limanda demirli

Philadelphia’yı kurtarmak mümkün olmadığından batırılması” istenmektedir.

Böylece limanı koruyan önemli bir silah yok edilecektir. Kaptan Bainbridge

bunların gönderilmesini sağlayan yakın arkadaşı İsveç Konsolosu, Preble’ye

benzer birçok mektup göndermiştir. O sırada ABD filoları bir Trablus

gambotunu ele geçirmişlerdi. Amiral Preble, Deniz Yüzbaşı Decatur’a

Bainbridge’in önerisini söyleyince plan uygulamaya konulmuştur. Gemiyi

tahrip etmesi emri ile 9 Şubat 1804 tarihinde Trablus’a giden iki ABD gemisi,

Trablusluları yenilgiye uğratmış, firkateyni ele geçirip yakmıştır.61

Amerikalıların esareti döneminde, Müslümanların inanışları ve

gelenekleri hakkında gözlemlerini de Bainbridge anılarında nakletmektedir.

Müslümanların Ramazan ayında oruç tutulmasını ve Bayram günlerini, üst

teğmen David Porter ile birlikte Trablus Paşası’nın sarayına gittiklerinde

gördüklerini anlatarak, seremoniyi tarif etmekteydi. Amerikalılar hapiste iken

Onlara iyi davranan bir kişiden de bahsedilmektedir: Paşa ile Amerikalılar

arasında aracılık eden samimi bir Türk olan Sidi Muhammet Dgheis, dünyayı

görmüş birisiydi ve İngiltere, Fransa, İspanya ve Napoli'de elçilik yapmıştı. Esir

Amerikalıların sorunlarını çözmeye, onları korumaya çalışmış olan Muhammet,

subayların hapisten çıkıp dolaşmalarını, Trablusgarp'ın temiz havasını

solumalarını sağlamış, subaylara bahçesinden sebze-meyve göndermişti. 62

4- Trablusgarp’ın Bombalanması ve Diplomasi ile Anlaşmaya

Varış:63

Trablus Paşası bu olup bitenler karşısında harekete geçmişti ve Amerikalı

esirlere kötü davranıp, Amerika ile anlaşmaya yanaşmamaktaydı. Bu durum

karşısında 3 Ağustos’ta Amiral Preble filosuyla Trablus limanına gelip,

bombardımana başlamıştı. Yüzbaşı James Decatur’un çabasıyla Trabluslular

geri çekilmişti fakat başarı sağlanamamıştı. Amerika gemileri kaleler ve

sahildeki bataryalara yapılan saldırıda güçsüz kalmıştı. O sırada şehirde Trablus

hapishanesinde esir olan Kaptan Bainbridge bombardımanı dikkatli bir şekilde

not etmişti. Yeni plan “Intrepid” gemisini bombayla donatıp limana yollamak

61 Ellis, s. 108-110; Harris, s. 100 vd. 62 Harris, s.98-101 63 Ellis, s.111-119; Harris, s. 97-102 vd., 111-116

KAPTAN WILLIAM BAINBRIDGE’İN İSTANBUL SEYAHATİNİN ÖNEMİ

141

ve orada patlatmaktı. Komutan Richard Somers, Decatur, Stewart’ın aldığı

kararla uygulanmış ve Komutan Somers’in gemiyi havaya uçurmuştu. Fakat on

gemi ve silah gücüyle Paşa’yı yola getiremeyince Amerikalılar diplomasiye

başvurmuşlardı. O sırada Trablusgarp Beylerbeyi ağabeyinden iktidarı gasp

etmiş, ağabeyi ise Mısır’a kaçmıştı. ABD Konsolosu, tahttan indirilmiş bu

kardeşi kullanmak istemekteydi ve hükümetten bu konuda yetki almıştı. ABD

Konsolosu İskenderiye’ye giderek sürgündeki hükümdarı bulmuş, planı

açıklamıştı. Sürgündeki hükümdarla birlikte dönen Konsolos, iktidardaki

hükümdarın liman kentlerinden birisi olan Derne şehrine ulaşmıştı. Amerikan

donanmasının desteğiyle Derne şehri alınmış ve Amerikan bayrağı ilk kez

Atlantik’in doğusunda bir kaleye çekilmişti. Konsolos daha sonra Trablus’a

doğru yola çıkmıştı. Beylerbeyi, 2 Haziran 1805 tarihinde bu koşullar altında

anlaşmayı imzalamış, önce Amerikan esirlerinin serbest bırakılması için çok

yüksek fiyat istemişse de, sonunda 60.000 dolara razı olmuştu. Trablusgarp

sorunu bu şekilde sona erdirilmişti. Diğer yandan tahtı elinden alınıp sürgünden

getirtilen diğer hükümdara Amerikalılar yardımı karşılığında taht sözü vermişse

de anlaşmaya bu hususta hiçbir madde konulmamıştır. Amerikan Devleti’nin

kendisine büyük haksızlık ettiğini düşünen Trablusgarp Beyi ise Kongre’ye

başvurmuşsa da Kongre kendisine sadaka gibi sadece 2,400 dolar vermiştir. 64

5- Beylikler üzerinde İngiltere Etkisi ve Akdeniz’de İngiliz-Amerikan

Mücadelesinin Sonucu olarak Cezayir’le Savaş ve Anlaşma65

İngiltere, Ocakların korsanlığına karşılık bunlara haraç ödeyerek tüm

Akdeniz ticaretini elinde tutmayı istemekteydi. Kaynaklarda, İngiliz

Hükümeti’nin ABD’nin Akdeniz’e savaş gemisi gönderemeyecek kadar güçsüz

olduğunu düşündüğü ve bu beylikleri bilerek elinde tutmakta olduğu, Ocakların

Akdeniz ticaretine meyleden güçlere karşı saldırmalarından memnun oldukları

da vurgulanmıştır. Fakat Trablusgarp meselesinde Amerikan donanması başarı

gösterince, durum tersine dönmüştür. Akdeniz’de ticarette ABD’nin da söz

sahibi olması olasılığı güçlenmiştir. Yenilgilerinden dolayı kızgın olan Ocaklar

ise ABD-İngiltere ile 1812 savaşı başladığında, fırsattan yararlanıp ABD ile

tekrar sorun çıkarmıştır. Cezayir Beylerbeyi, 27.000 dolar isteyerek ilk

64 Ellis, s.119 -121; Harris, s. 119-126. 65 Ellis, s.206-215; Harris, s. 198-205.

GÖKNUR AKÇADAĞ

142

girişimde bulunan kişi olmuştu. Cezayir iki ülke arasındaki hesaplama

sistemindeki farkı gerekçe gösterip anlaşmadakinden daha yüksek para

istemiştir. İngiltere ile savaştan dolayı ABD, Akdeniz’e gemi

gönderemediğinden Konsolos bu isteği kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu taviz,

Ocakların yeni isteklerine yol açmıştı. İkinci aşamada Konsolos’tan hükümdarın

mülkünde uygun konaklar yapmadığı gerekçesiyle, ülkeyi terk etmesi

istenmişti. Çünkü bu sırada Cezayir Beyi, İngiltere’den gemi ambarı hediye

almıştı ve korsanlarını ABD ticaret gemilerine saldırtmakta vakit

kaybetmemişti. Trablus ve Tunus ise bu dönemde çok aktif değillerdi ancak

İngiltere’nin ABD donanmasını denizlerden sileceğine inandıklarından, İngiliz

savaş gemilerinin Amerikan korsan gemilerinin kendi limanlarına gönderdiği

ganimete el koymasına izin verdiler. Bu durumu göz önüne alan ABD

Hükümeti, 1812 savaşı biter bitmez dikkatini Cezayir’e yöneltmişti. Cezayir

Beyi Amerikalı esirlerinin fidyeyle serbest bırakılmasını reddetmekle kalmamış,

bunlara daha fazlasını ekleyeceğini de ilan etmişti. ABD Kongresi ise 2 Mart

1815’de Akdeniz’deki değerli ticaretlerini korumak amacıyla Cezayir’e savaş

ilan etmişti.

Amerika ile İngiltere ile yapılan anlaşma resmiyet kazanır kazanmaz, iki

filo daha Cezayir sularına gönderilmişti. Filonun birincisi Boston’da kurulmuştu

ve William Bainbridge’in komutasındaydı ve ikincisi New York’ta kurulmuştu

ve Stephen Decatur’un komutasındaydı. Amerika filosu on gemi ve 210 silahtan

oluşuyordu, Cezayir deniz gücü ise, 5 firkateyn, 6 savaş şalopası ve 360 top

taşıyan 1 guletten oluşuyordu. Yiğitliği ve yeteneğiyle en düşük rütbeden en

yüksek rütbeye kadar yükselmiş olan Cezayirli Amiralin modern savaşın

tekniklerine göre eğitilmiş mürettebatı vardı. Portekiz sahillerine yaklaştığında

Mağribi amiralin Cebelitarık Boğazı’nı geçip Akdeniz’e girdiğini haber alındı.

Cebelitarık’ta iken Decatur, birkaç geminin Cezayirlilere tehlikeyi haber

vermek için hızla giden Cezayir gemilerini vurmak umuduyla Akdeniz’e

açılarak takip etmiş, iki Mağrip gemisini yenilgiye uğratmıştı. 28 Haziran 1815

tarihinde Amerikan filosu Cezayir’deydi ve Amiral, İsveç Konsolosu’nun

gemiye gelmesini istemişti. Birkaç saat sonra limanın Cezayirli yetkilisi ile

gelmişlerdi. Decatur yerli esirlerden birinin şahitliğiyle amirallerinin

öldürüldüğünü, gemisinin ve ikinci bir geminin ele geçirildiğini söyleyince,

yetkili Amerikalı Amirale hangi koşullarda anlaşma yapmak istediklerini

KAPTAN WILLIAM BAINBRIDGE’İN İSTANBUL SEYAHATİNİN ÖNEMİ

143

sormuştu. Decatur’un, ABD Başkanı’ndan getirdiği ve Beylerbeyine verdiği

mektupta, barışın ancak Cezayirlilerin gelecekte haraç istememesi ve Amerikan

ticaret gemilerinin rahatsız edilmemesi koşuluyla yapılacağı belirtiliyordu. Bir

gün sonra müzakere yapmak için tam yetkiyle gelen Cezayirli yetkili ile Decatur

görüştüğünde, belirtilen maddelerin yanı sıra tüm Amerikalı esirlerin fidyesiz

serbest bırakılmasını ve onlardan çalınanların son sentine kadar ödenmesi

istendi. Cezayirli yetkili şartları Beylerbeyine sunmak için ateşkes istedi bu

kabul edilmedi. Kısa süre sonra Cezayir anlaşmayı imzaladı ve uzun esaret

dönemi yaşamış Amerikalı esirler teslim edildi. Cezayir’den sonra Tunus’a

giden Decatur, Beylerbeyine son savaşta Amerikan ganimetleri almasından

dolayı 46.000 dolar ödemesi için on iki saat süre vermişti ve Beylerbeyi bunu

ödemişti. Aynı şekilde Trablusgarp Beylerbeyi de 25.000 dolar ödemeye

mecbur edilmişti. Bu dönemde Amerikan filosunun gemileri arasında yer alan

Guerriere, Macedonian ve Peacock son savaşta Büyük Britanya’dan zapt

edilmiş olan gemilerdi. Bunun üzerine Beylerbeyi’nin başvekili İngiliz

konsolosuna: “Donanmanızın altı ay içerisinde Amerikalıları denizlerden

kaldıracağını söylemiştiniz ama şimdi sizden aldıkları gemilerle bizimle savaş

yaptılar” demişti.66

6- Kaptan Bainbridge’nin Notlarında, Amerika’nın Ticari

Hedeflerinde Türkiye:

1815 yılı faaliyetleri anlatılırken Bainbridge’nin verdiği bir bilgi de

dikkat çekicidir. Anılarında yazdığına göre, Amiral özel sekreteri Mr.

Falsome’yi aşağıda sıralayacağımız ticareti esas alan konuları takip etmesi

amacıyla İzmir’e göndermişti. Bu konular67

:

1-ABD ile İzmir arasında ve Türk İmparatorluğundaki diğer limanlarla

olan ticaretin durumu ve gelişmesi konusu. 2-Yönetilen ticaretin ticari

yönetmeliği hakkında bilgi. 3-İzmir’deki Amerikan Konsolosunun veya ticari

ofisin tüccarlarına avantaj sağlayıp sağlayamayacağını onaylama konusudur.

Sekreter, kendisine söylenen görevi yerine getirerek, bilgiyle dönmüştü.

Bu bilgiler, İzmir’in durumu hakkında girişimci Amerikan tüccarlarını orada

66 Ellis, s.215 67 Harris, s.227

GÖKNUR AKÇADAĞ

144

ağırlayan, ilgilenen David Offley’in bürosundan verilen dökümanlarla da ortaya

koyduğu ciddi bilgilerdi. Bu verilere göre, İzmir yıllık bir milyon civarında

değeri olan ABD ticaretinin yapıldığı tek limandı. Sekreterin verdiği bilgiler bu

durumu kanıtlamaktaydı. Bu miktar Hükümetin göstereceği gayret ile uygun

önlemlerle büyük oranda artabilirdi. Bainbridge’in Akdeniz’deki amaçlarından

birisi çok güzel biçimde yapılmış gemisini İstanbul’da göstermek ve Osmanlı

hükümetinin bir elçiyi kabul edip etmeyeceğini yoklamaktı. Burada

Bainbridge’in, daha önce Washington gemisi ile İstanbul’a gelişinde yaşadığı

olaya atıfta bulunduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Çanakkale Boğazından

öteye geçme izni alamadığından, bu noktada hükümetin istekleri yerine

getirilememişti. 7 Mayıs 1821 tarihinde Donanma Bakanına gönderdiği

mektupta şunları yazmaktadır:68

“İstanbul’u ziyaret etmekten men edilmiş olmama karşın Türk devletinin

“çok olumsuz anlamda sayılmayacak” engellemesine dayanarak bu denizdeki

gemimin, Cebelitarık’ta yaşadığımız güçlükleri barışçıl yollarla çözerek ve en

uygun şartlarda filomuza kalacağı bir yer bularak, bir dereceye kadar ülkemize

hizmet edeceğine inanıyorum. Özellikle hayranlık uyandıran Colombus

gemimizin yer aldığı filomuzun farklı Berberi limanlarında boy göstermesi bu

ülkelerin ulusumuza saygı göstermesini sağlamıştır. Berberi sultanlıklarındaki

Amerikan Başkonsolosu Bay Shaler ile yaptığım sık yazışmalar bunları

doğrular niteliktedir. Komutam altında bulunan filo her zaman alarm halinde

olup, ticaretimizi en küçük bir şekilde taciz etmeleri veya Birleşik Devletler ile

olan anlaşmalarını ihlal etmeleri halinde, bu korsanlara karşı her an harekete

geçmeye hazırdır. Trablusgarp, Tunus, Cezayir ve Fas’ta bulunan

konsoloslarımız bu ülkelerin dostane olduğu hususunda tatmin edici garantiler

verdiğinden bu hususta pek endişeli değiliz.”

1794-1816 arası dönem, ABD için bu korsan güçlerle savaşım, ABD

donanmasının kuruluşu ve Akdeniz’deki Avrupalı büyük güçlere, özellikle

İngiliz, Fransız, İspanya’nın baskın rolüne karşı yeni bir güç olarak ortaya çıkış

süreci olmuştu. İngiltere'nin inhisarı altında bulunan Levant ticaretine,

Amerikalıların da girmesiyle Akdeniz’de dengeler değişmiştir. Akdeniz’in ticari

potansiyelini ve Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’deki rolünü önemseyen ABD,

68 Harris, s.231

KAPTAN WILLIAM BAINBRIDGE’İN İSTANBUL SEYAHATİNİN ÖNEMİ

145

İngiltere’nin engelleme çabalarına rağmen anlaşmalar yoluyla, gemilerinin

Akdeniz’de rahat dolaşabilmesini sağlamıştır. Bu sayede Amerika’nın

ürünlerini satabileceği yeni bölgelere yayılması mümkün olabilmişti ve daha

çok 1820 sonrası ticareti genişlemiştir. 1821’de ihracat ve ithalat geliri toplamı

127 milyon dolar iken, 1860’da 762 milyon dolar gibi bir rakama ulaşmıştır. Bu

sıçrayışı sağlayan ana faktörlerden birisi, Amerikan deniz ticaretinin

büyümesiydi.69

SONUÇ

Kaynakların verdiği bilgiler, ABD’nin Garp Ocakları’na karşı izlediği

politika hakkında önemli bilgiler aktarmakta ve ABD’nin Akdeniz ticaretinde

güçlü olma girişimlerini anlamamızı sağlamaktadır. Amerika kıtasından uzakta

bir bölgede ABD gemilerinin ele geçirilmesi, Amerikalıların rehin alınmasına

verilen önem, bunu durdurmak ve Ocakları yenilgiye uğratmak üzere yeni

kuvvetlerin Akdeniz’e gönderilmesi ve ABD yönetimine verilen istihbaratlar,

ticari açıdan ABD’nin Akdeniz’de etkinliği için yürütülen müzakereler bu

dönemin kaynaklarına ayrıntılarıyla yansımıştır. Bu açıdan Kaptan

Bainbridge’nin Osmanlı ve Garp Ocakları ile ilgili görüşlerini yazdığı raporları

ve değerlendirmeleri, Akdeniz’deki faaliyetler üzerine bilgiler de dikkat

çekicidir. O ve diğer ABD deniz subaylarının ticari açıdan ABD girişimlerinin

önünü açacak çalışmaları, diğer ülkeler ve Osmanlı Devleti ile siyasi ilişkiler

kurmanın anahtarlarından olmuştur.

69 Paul A. Varg, United States Foreign Relations 1820-1860, Michigan State University Press

1979, s. 45.

GÖKNUR AKÇADAĞ

146

Abstract

THE SIGNIFICIANCE OF CAPTAIN WILLIAM

BAINBRIDGE’S ISTANBUL TRAVEL IN INITIATION OF

COMMERCIAL RELATIONS BETWEEN TURKEY-AMERICA

IN THE MEDITERREAN

Americans first tried to do business in the Mediterranean when

they contacted with the Barbary States that ruled by the Ottoman

Empire. After the American merchant ships came to Smyrna as of

1797 the USA and the Ottoman states begun to establish economic

relations. Therefore for the first time the President Jefferson

appointed an American consul to Smyrna as the American trade

capacity increased in the Mediterranean70. Giving some

information that may help us understand the aims and approaches

of the two states before 1830 when the USA signed a treaty of

commerce with the Ottoman Empire, the issues on the relations of

the Ottoman Empire-the USA-Barbary States during the conflicts

arisen among the states resulting from the Mediterranean trade and

the interest of the United Kingdom and other European countries

are discussed in this article referring some resources that have not

been used in the literature too often. In this respect especially a

book by the Commodore William Bainbridge, in which he tells

about his life and deeds, giving detailed information about the

relations with Turks, and the accounts of Edward S. Ellis on the

relations of the USA with the Barbary States are important. The

records in the USA National Archive first appear as of 1783 and

gradually increase71. The first documents related the relations with

the USA in the General Directorate of the Ottoman Archive of

Turkey first date back to 1797. Except these documents there are

just a few older documents concerning the relations of America

with the other states. This article is not a more detailed study based

on the archive records. Some of the archive records are mentioned

just as to explain when the relations between the two countries

begun. The activities of the Commodore William Bainbridge for

America and the importance of his activities to start the American-

Ottoman relations are cited.

Keywords: Mediterranean, United States of America, Ottoman

Empire, Barbary States, Trade, William Bainbridge.

70

For detailed info see: Çağrı Erhan, “Main Trends in Ottoman-American Relations”, Turkish-

American Relations, (ed. Mustafa Aydın-Çağrı Erhan), New York 2004, p.3-4,6 71

The oldest records on Turkey in the USA-National Archive: 1802-1906, T238 No, 15 roll,

M46, 77 roll on the Smyrna Consular Despatches and diplomatic correspondence from 1818

to 1906. The first two of them is about correspondence before 1830. Tunisian Diplomatic

Instructions: 1798-1801, M28, roll 5; Tunisian Legation, 1805-6, M67, 1.roll; Consular

Despatches:1797-1906, T303, 12 roll.