"İstediğimiz Sorudan Başlayabiliyor muyuz?” Küresel Bir Sınav Olarak Antroposen
2008 Küresel Ekonomik Krizin Türkiye Ekonomisine Etkileri: Temel Makro İktisadi Göstergelerdeki...
Transcript of 2008 Küresel Ekonomik Krizin Türkiye Ekonomisine Etkileri: Temel Makro İktisadi Göstergelerdeki...
Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
İngilizce İktisat Doktora Programı
Advanced Topics in Turkish Economy
ECON 8009
2008 Küresel Ekonomik Krizin Türkiye Ekonomisine Etkileri:
Temel Makro İktisadi Göstergelerdeki Değişim
Dönem Sonu Ödevi
Sinem Bağçe
Nesrin Sungur, Prof. Dr.
İstanbul, Ocak 2015
1
Özet
2001 krizinin ardından bankacılık sektörüne ilişkin alınan tedbirler, bu alanı 2008 küresel krizin etkilerine karşı korumuş, ancak reel sektör üzerinde ciddi etkiler yaratmıştır. Dış talepte azalma, dış kredi azalması ve iç talepteki gerileme küresel krizin üç temel etki kanalını göstermektedir. Bu kanallardaki daralmanın en belirgin etkisi reel sektörde karşılığını görmüş, üretimde yavaşlamayı ve yüksek işsizliği beraberinde getirmiştir.
2
İÇİNDEKİLER
1. GİRİŞ
2. 2008 DÜNYA EKONOMİK KRİZİ
3. 2008 DÜNYA EKONOMİK KRİZİN TÜRKİYE YANSIMALARI
3.1 2008 Öncesi Türkiye Ekonomisinin Durumu
3.2 2008 Dünya Ekonomik Krizin Türkiye’yi Etkileme Kanalları
3.2.1 Dış Talepte Daralma
3.2.2 İç talepte Daralma
3.3.3 Kredi Olanaklarında Daralma
4. 2008 Dünya Ekonomik Krizi’nin Türkiye’nin Makro İktisadi Göstergelerine Etkisi
4.1 Büyümeye Etkisi
4.2 İstihdama Etkisi
4.3 Enflasyona Etkisi
4.4 Kamu Maliyesine Etkisi
4.5 Ödemeler Dengesine Etkisi
5. SONUÇ
REFERANSLAR
3
Tablo Listesi
Tablo 1: Temel Ekonomik Göstergeler (2002-2007)
Tablo 2: İhracat Kalemleri (2006-2010)
Tablo 3: Yıllara Göre Dış Ticaret Verileri (2005-2010)
Tablo 4: Makroekonomik Göstergeler (2005-2010)
Tablo 5: İşgücü ve İstihdam (Bin Kişi)
Tablo 6: Küresel Kriz Dönemi’nde Türkiye’nin Ödemeler Dengesi
4
Şekil Listesi
Şekil 1: GSYİH ve Nihai Yurt İçi Talep
Şekil 2: Net Dış Borç Stoku
Şekil 3: Reel Sektöre Açılan Krediler/GSYİH (Yüzde)
Şekil 4: Tüketici Fiyat Endeksi (2007-2010)
Şekil 5: Sanayi Üretim Endeksi (2005=100)
Şekil 6: Ara mal, Sermaye Malı ve Enerji’ye ait Sanayi Üretim Endeksi (2005- 2012)
Şekil 7: İşsizlik Oranları
Şekil 8: Cari İşlemler Açığı ve Toplam İşsizlik Arasındaki İlişki
Şekil 9: Merkez Bankası Rezervleri(Altın+Döviz) : (2002-2012) ( Milyar Dolar)
Şekil 10: Kamu Kesimi Borç Stoku
Şekil 11: Türkiye’de Yıllara Göre Bütçe Açığı/GSYH Oranı (%)
Şekil 12: Yıllara Göre Merkezi Yönetim Bütçe İçerisindeki Faiz Giderlerinin GSYH’ye Oranı (%)
Şekil 13: Türk Finansal Piyasalarında Spekülatif Getiri
Şekil 14: Faiz Oranları (2005-2014)
Şekil 15: NHN Güncellemeleri (yıllıklandırılmış, milyar ABD doları)
5
1.GİRİŞ
Bu çalışmanın motivasyonu, hala güncelliğini koruyan, etkileri yıllara yayılmış
olarak hissedilen 2008 küresel ekonomik krizinin Türkiye ekonomisini ne yönde
etkilediğini araştırmaya yöneliktir. Çalışmanın temel sorunsalı, 2008 krizinin
Türkiye’yi neden bu kadar derin etkilediği ya da hangi sektörleri etkilenmediği üzerine
oturtulmuştur. Bu bağlamda; krizin Türkiye’yi teğet geçtiği iddialarının ne kadar
gerçekçi olduğu sorgulanmaya çalışılacaktır. Eğer Türkiye krizden bu denli az
etkilenmiş ise, sanayi üretimindeki daralmaya bağlı büyümedeki gerileme, işsizlik
oranında artış ve ucuz ithal ara malın yarattığı yüksek cari açık, 2008 küresel krizinden
bağımsız mıdır, yoksa bu iddia aslında bankacılık ve finans sektörünü merkeze alan
bir bakış açısını mı yansıtmaktadır?
2008 Krizi’nin ardından yapılan analizlerin temel iddiası; Küresel krizin
Türkiye’yi derinden etkilediği ve bu etkinin esas karşılığının sanayi kesimi ve
ücretliler üzerinde yaşandığı yönündedir. Çalışmanın hedefi de bu iddianın
gerçekliğine katkı sağlamak olacaktır. Buradan hareketle, çalışma 2008 küresel krizini
kırılma noktası olarak belirlemiş ve bu kırılmayı gözlemleyebilmek için odak
periyodunu 2005-2010 olarak sınırlamıştır. Ancak, bazı alt başlıklarda negatif
eğilimleri ya da belirgin iyileşmeleri ifade edebilmek adına, incelenen periyod AKP
iktidarı dönemini tümüyle kapsayacak şekilde sunulmuştur.
Bu çerçevede çalışmanın stratejisi için benimsenen yaklaşım; 2008 krizi ile
Türkiye ekonomisinin eğilimlerini tanımlamak ve objektif gerçeklere dayalı olarak
çıkarımlar yapmaktır. Çalışmada, Türkiye’ye ait resmi istatistikler ve merkezi
kurumların yayınladığı raporlar yorumlanmaya çalışılacaktır.
Çalışmanın kısıtlarına ilişkin hususlar şöyle ifade edilebilir; belirlenen döneme
ilişkin yalnızca temel makro iktisadi veriler değerlendirilmiş, ancak bu göstergelerin
kapsadığı alt başlıklar incelemenin dışında bırakılmıştır. 2009 yılının ikinci çeyreğinde
devreye giren Orta Vadeli Plan’ının getirdiği mali tedbirler detaylı olarak ele
6
alınamamış, dolayısıyla temel göstergeler üzerindeki argümanlar çıkarımsal düzeyde
kalmıştır.
Çalışmanın ilk bölümünde 2008’de ABD’de gayrimenkul piyasasında patlak
veren ve etkileri tüm dünyaya yayılan küresel ekonomik krizi tetikleyen mekanizma
açıklanmaya çalışılmış, ikinci bölümde ise küresel krizin Türkiye ekonomisi
üzerindeki etkileri temel makro iktisadi göstergeler üzerinden işlenmiştir. İkinci
bölüm, iki alt başlığa ayrılmış, ilkinde 2008 öncesi dönemde Türkiye ekonomisine
ilişkin genel bir değerlendirme yapılmış, ikinci alt başlıkta ise Türkiye’nin küresel
krizden etkilenme kanalları detaylı olarak ortaya konmaya çalışılmıştır. Üçüncü ana
başlıkta, 2008 sonrasında Türkiye ekonomisinin krizden nasıl etkilendiğine ilişkin
literatürde öne çıkan göstergeler tekil ve birlikte ele alınmış, eğilimler dikkatle
incelenmiştir.
7
2. 2008 DÜNYA EKONOMİK KRİZİ
Bu bölümde 2008’de yaşanan küresel kriz çıkış sebepleri üzerinde durulacak,
bu sebepleri önceleyen mekanizmaların dönüşümlerine vurgu yapılacaktır. 1980’lerin
başından itibaren, ABD’de finans dışı aktörlerin sanayi sektörünün elde ettiği
karlardan daha yüksek karlara sahip olduğu bir gerçektir. Bu durumun temel sebebi
üretim kapasitesindeki artışın emeğin verimliliği üzerinde sınırlı bir etkiye sahip
olması ve piyasa koşullarının yarattığı rekabet ortamının üretilen malların fiyatlarını
belirliyor oluşudur. Azalan kar oranlarını telafi etmek isteyen reel sektör, finansal
piyasalara yönelmiş ve buradan yüksek karlılık elde etmişlerdir.1 Hoca, bu süreci
finansal yatırımcıların tıpkı bir rantiyer gibi davranarak, üretim dışındaki bir alandan
reel üretimde yaratılan artık değere herhangi bir katkı sunmaksızın ve tamamen bu
alanının dışında, metalaşmış sermaye alışverişi içinde olduklarını ifade etmektedir.2
Bu kavramsallaştırmanın ötesinde, kapitalizmin somut hareketlerine ilişkin söz
söylemek gerekirse şu olgular ile açıklanabilecek bir süreç yaşanmıştır; rekabetin
artması, piyasaların de-regülasyonu, kar marjının azalan seyri ve ticari bankacılığının
yatırım faaliyetlerinde bulunması krizi belirleyen temel olgulardır.
Karmaşıklaşan türev ürünleri piyasası ve bu araçların hızlı bir şekilde
portföylerde yer almaya başlaması, riski telafi edecek hedge fonlarının da yaratıcısı
olmuştur; yani yaratılan türev varlığın sigortası niteliğindeki başka bir kağıt da piyasa
da işlem görmeye başlamıştır. Bütün bu finansal yatırım alanına yeni eklemlenmekte
olan ticari bankacılık sistemi, kurumsallık sınırlarını aşarak halka arz yoluyla
borçlanmış ve varlıklarına bu türde kağıtları da eklemişlerdir. Bütün bu süreç; yarat-
dağıt mekanizması ve menkulleşmenin, yani her ekonomik aktivitenin finansal
piyasalarda işlem görecek bir menkul değere dönüşmesi, modeli ve finansal kaldıraç
kullanımı krizin birincil elden tetikleyicisi olmuştur.
1 Orhangazi, Özgür (2008) Financialization and the US Economy, Edward-Elgar Publications.
2 Hoca, Bülent. "A suggestion for a new definition of the concept of finance capital using Marx’s notion of ‘capital as commodity’." Cambridge journal of economics (2012): ber034.
8
Bu noktadan sonra yazar yukarıda bahsettiğimiz olgulara ilişkin somut
değerlendirmeyi tarihsel bir akış içerisinde ortaya koymaya çalışacaktır. Kapitalizmin
finansallaşma evresinde, kendi içinde de düzenleme aksaklıkları ve kurumsal
eksiklikler de söz konusudur. Bu bağlamda; 2007- 2008 Krizini önceleyen iki
reformun finansal piyasaları nasıl dönüştürdüğüne dair sinyalleri almak mümkündür.
(1) ABD’nin 1970’li yıllardan beri borsada aracı faaliyetler yürüten aktörlerin, piyasa
adlandırması ile simsarların, herhangi bir düzenlemeye tabi olmaması, (2) 1990’lı
yıllarda, yatırım bankacılığı ve ticari bankacılık arasındaki faaliyet kısıtlamalarının
ortadan kalkması.
2000’li yıllarda dünya ekonomisinin hızlı büyüme rakamlarına erişmiş olması
ve likidite bolluğunun yarattığı iyimser atmosfer karşısında ekonomik aktörler,
özellikle gayrimenkul piyasasına yönelmiş ve fiyatla hızlı bir şekilde yükselişe
geçmiştir. Bu yükseliş sonrasında şişen bir balonu ifade eder hale gelecektir.
2008 küresel krizinin ilk halkası; ABD bankalarının portföylerindeki yüksek
hacimli ipotekli konut kredileridir. İpotek karşılığı güvence olarak gösterilen varlığa
dayalı menkul kıymetler ya da tahvillerden görece daha riskli görünen eşik –altı (sub-
prime) kağıtlar daha yüksek gelir vaadi ile geniş kesimlere dağıtılmıştır.3 Bu kredilerin
hacmi toplam kredilerin içinde oldukça yüksek seviyelere varmış; 2003 yılında %8.5,
2006 yılında %20,1 e çıkan bu krediler, ABD bankacılık sistemi için ciddi bir risk
haline gelmiştir. Kredi geri ödemelerinde yaşanan sorunlar; geri çağrılma ve vadesi
gelen borcu ödeyemeyen yükümlülerin teminatlarının satışı, konut fiyatlarında ani bir
düşüşe sebep olmuştur. Bu değer kaybı, bankaların ellerinde bulundurdukları
sermayeyi de değersizleştiren bir sürecin başlangıcıdır.
3 http://journal.mufad.org.tr/attachments/article/239/1.pdf
9
Yukarıda bahsedilen başlangıç noktasından referans ile şunu söylemek
mümkün olacaktır; ipotekli konut kredilerinin etrafında hareket eden fon akımları
krizin merkezinde yer almaktadır. Daha önce de ifade edildiği gibi; konut kredilerinin
artan hacmi ve konut fiyatları endeksinin yükseliş trendi sebebiyle konutların ipotek
bedelleri kredi değerlerinin üzerine çıkmış, ipotekli ikincil kredilerin ve farklı tüketici
kredi varyasyonlarının artması sonucunu doğurmuştur.
Bu sürükleniş ABD’de gayrimenkul fiyatlarını hızla ikiye katlamış, yaklaşık
650 bin dolarlık gayrimenkul stoku oluşmuştur.4 Sadece konut sahibi olmak isteyen
hane halkları değil, spekülatörler de karlı gördükleri için bu piyasaya girmişler ve
yatırımlarının ciddi bir bölümünü kredi yolu ile finanse etmişlerdir. İpotek karşılığında
kredi veren finans kuruluşlar bu ipotekleri ya nakde dönüştürmüşler ya da varlığa
dayalı menkul değerleri piyasaya sürerek verdikleri kredileri fonlamışlardır. Daha
önce de ifade edildiği gibi şişen fiyatların realize edildiğinde karşılığının olmayışı,
yani konut fiyatlarının düşmesi mal stokunu arttırmış ve kredi yükümlülüklerini
karşılayamaz duruma getirmiştir. Bu döngü tüm finans piyasaları için negatif bir
çarpan etkisi yaratmış, kredi tabanının daralmasına doğrudan bağlı olan reel sektörü
etkilemesi de çok uzun sürmemiştir. ABD bu krizi aşabilmek için pek çok kuruluşu
devletleştirmiş, dünyanın önde gelen bankaları ait yüksek meblağlardaki değersiz
aktifleri silmiştir.
4 Ibid.
10
3. KRİZİN TÜRKİYEYİ ETKİLEME KANALLARI
Küresel krizin etkilerini anlayabilmek için “Türkiye’nin 2001 sonrasında
küresel ekonomiyle olan bağlantıları irdelememiz gerekmektedir”.5 Türkiye 2001
krizi sonrasında uluslararası piyasaların artan finansal genişlemesi ve ucuz kredi
olanakları ile giderek borçlanmıştır. Cari işlem açıklarını, sıcak para hareketlerinden
gelen finansman, şirket birleşmeleri ve satışlarından elde edilen doğrudan yatırım ile
telafi etmeye çalışmıştır. Türkiye, 2002 sonrasında küresel finans piyasalarının net
borçlanıcısı haline gelmiştir ve bu borç yükünün neredeyse tamamı özel sektöre aittir.6
2008 Küresel krizinin reel sektör üzerindeki derin etkisinin sebebini açıkça ortaya
koyacak gerçeklik ise bu borçlanmanın ana aktörünün finans dışı şirketler kesimi
olmasıdır.
Türkiye 2008 Krizini yüksek cari işler açığı ve yüksek borç bağımlılığı ile
karşılamıştır. Ancak, 2001 krizinin ardından alınan önlemler yalnızca bankacılık
sistemini düzenleyen ve koruyan bir kapsamdadır. Bu sebeple reel sektörün küresel
piyasalardan aldığı borcu kontrol edilemez hale sokan mekanizmaların önüne
geçilememiştir. Bu olguyu, Türkiye’nin küresel kapitalizme eklemlenme süreci ve
finansallaşma kavramı ile daha iyi açıklamak mümkündür. Literatürde finansallaşma
kavramına ilişkin tartışmaların oldukça yoğun ve soyut düzeyde devam etmektedir.
Ancak, çalışmamızın sınırları çerçevesinde gerekli noktalarda kapsamına dair
vurgulamalar yapılacaktır.
Finans-kapitalin hâkimiyetini açıkça ortaya koyan en önemli gösterge para
politikalarıdır. Merkez bankalarının özellikle faiz oranlarına yönelik politikalarındaki
etkinliği merkeze alan uluslararası yönelimi, bütünüyle finansal piyasaların istikrarını
gözetir niteliktedir. Reel sektörde faaliyet gösteren firmaların azalan kar oranları
karşısında, kayıplarını finansal araçlarla telafi etme eğilimi ve finansman kanallarını
halka arz yoluyla bankacılık sektöründen finansal piyasalara kaydırmış olmaları,
5 Yeldan, Erinç. "Kapitalizmin Yeniden Finansallaşması ve 2007/2008 Krizi: Türkiye Krizin Neresinde." Çalışma ve Toplum 1 (2009): 11-28. sf. 17 6 Ibid.
11
finansal yükümlülüklerin derinleşmesi olgusunu beraberinde getirmiştir. 7 Firma
düzeyindeki müşterilerini kaybeden bankacılık sektörü hane halklarına yönelik kredi
çeşitlendirmesine yönelmiş ve hane halkı borçluluğu sayesinde pompalanan bir iç
talep genişlemesi yaşanmıştır. 8
Bu bölümde ilk olarak Türkiye’nin 2008 öncesindeki temel iktisadi
göstergeleri üzerine bir değerlendirme yapılacak ve özel olarak 2001 krizini getirdiği
yeni iktisadi yönelimler üzerinde durulacaktır. İkinci bölümde ise 2008 küresel
krizinin Türkiye’yi etkileme kanalları üç ana başlıkta değerlendirilecektir; (1) Dış
Talepte Daralma, (2) İç talepte Daralma ve bağlantılı bir başlık olarak (3) Kredi
Olanaklarında Daralma. İkinci alt başlıkta ise; 2008 dünya ekonomik krizinin
Türkiye’nin makro iktisadi göstergelerine etkisi beş temel gösterge ile açıklanmaya
çalışılacaktır; (1) Büyüme, (2) İstihdam, (3) Enflasyon, (4) Kamu maliyesi, (5)
Ödemeler dengesi.
3.1 2008 Öncesi Türkiye Ekonomisinin Durumu
Bu bölümde AKP iktidarının devraldığı ekonominin temel iktisadi
doğrultusunu ve belirleyici makroekonomik göstergelerin, çalışmanın esas
inceleyeceği döneme nasıl bir miras bırakmış olduğu değerlendirilecektir.
AKP iktidarının yönettiği 12 yıllık iktisadi dönemi 2002-2006 ve 2007-2013
olarak iki alt dönemde incelemek daha anlamlı olacaktır. AKP’nin IMF politikalarını
uygulayan Kemal Derviş’ten devraldığı ekonomik programın, siyasi bedeli bir önceki
hükümet, DSP-MHP koalisyonu, tarafından ödenmişti. 9 Dolayısıyla, 2002-2006
dönemi için ilk çıkarsama; siyasi sorumluluğunu almadığı bir iktisadi programın
yürütücüsü olmayı garanti etmiş olması olabilir. Birinci dönem olarak ifade ettiğimiz
7 Lapavitsas, Costas. "Theorizing financialization." Work, Employment & Society 25.4 (2011): 611-626. 8 Ibid. 9 http://bilimakademisi.org/wp-content/uploads/2014/01/Birikim_2013_gurkaynak_sayek.pdf
12
yıllar bu çalışmanın incelemesi içinde yer almayacaktır, ancak 2008 küresel krizin
etkilerini değerlendirirken bu yıllara ait veriler de göz önünde bulundurulacaktır.
Şubat 2001 Krizi ile birlikte tüm makroekonomik öngörüler ve beklentiler
terkedilmiş, kur çıpasının yerini dalgalı kur uygulaması almış ve dezenflasyon
programının güçlendirilmesi için daha yapısal dönüşümleri hedefleyen iki aşamalı
program açıklanmıştır; 14 Nisan 2001 Ulusal Program, 15 Mayıs Güçlü Ekonomiye
Geçiş Programı. Bu programlar iki ana dönüşümü hedefliyordu; (1) Kamu
yönetiminde kurumsal mekanizmaların iyileştirmek, (2) Ekonominin yeniden
yapılandırmak için gerekli altyapıyı sağlamak.10
IMF’nin 2002 yılında Türkiye’nin niyet mektubu ile uyguladığı program para
ve mali disiplinin yansıra, işgücü piyasasına ilişkin düzenlemeleri de öngören bir
programdı ve AKP iktidarı bu programın başarıya ulaşacağı inancındaydı. AKP
iktidarı ilk dönemini, 2002-2006, %7.2’lik ortalama büyüme ile kapatmış ve bu sayede
ikinci kez tek başına iktidar olmuştur. 11
Gürkaynak ve Sayek’in çalışmasında ifade edildiği gibi; 2001 yılında başlayan
ve 2007 itibari ile fiilen sona eren IMF programının sağladığı kurumsal kalitede
iyileşme ve yönetilebilir ekonomi dönemi sona ermiş, belirgin bir biçimde iktisat
politikasındaki boşluk, yeni dönemin programını yalnızca iyi niyetli dileklerden ibaret
haldeki Orta Vadeli Plan’a bırakmıştır. 2008 Krizi, bu iktisadi zafiyetin üzerini örtecek
büyüklükte bir etkiye sahip olduğundan, esas yapısal soruna ilişkin sonuçları
gözlemleyebilmemizin önüne geçmiştir. Ancak, 2010 ve 2011 itibari ile artan kapasite
kullanım oranlarına rağmen, ki günümüz için kullanılabilir kapasiteye büyük oranda
yaklaştığını söylemek mümkün olacaktır. Üretimdeki artış realize edildiğinde katma
10 Bağımsız Sosyal Bilimciler, IMF Gözetiminde On Uzun Yıl, Yordam Yayınevi, İstanbul, sf. 75-76. 11 Gürkaynak ve Sayek, 2013, sf. 64-65. http://bilimakademisi.org/wp-content/uploads/2014/01/Birikim_2013_gurkaynak_sayek.pdf
13
değeri düşük malların üretimi düşük GSYH’yi de beraberinde getirmiştir.12
Tablo 1: Temel Ekonomik Göstergeler (2002-2007)
Kaynak: Maliye Bakanlığı Yıllık Ekonomik Rapor, 2009.
3.2 2008 Dünya Ekonomik Krizi’nin Türkiye’yi Etkileme Kanalları
3.2.1 Dış Talepte Daralma
Türkiye’nin bankacılık sektörüne ilişkin verileri ve döviz kurlarının seyri, 1994
ve 2001 krizlerinin ardından alınan önlemler sayesinde daha olumlu bir tabloyu işaret
etmektedir. 2001 Krizi sonrasında sıkı denetim altına alınan bankacılık sektörü,
küresel ekonomiye entegrasyon için gerekli kurumsal düzenleme ve denetleme
mekanizmalarını işler hale getirebilmiştir. Ancak, bu dönemde finans dışı aktörler
ciddi anlamda denetim dışı kalmış, ucuz ve bol dövizin rehaveti ile ithalatın artışı,
döviz cinsiden borçluluğun yükselmesine sebep olmuştur. Ucuz döviz sayesinde
sanayi kesimi ara malları daha ucuza alarak, yatırım maliyetlerinde ciddi karlar elde
etmişlerdir. Açıklıkla ifade etmek gerekir ki; düşük maliyet avantajından faydalanan
12 Ibid.
Yıllar 2002 2003 2004 2005 2006 2007
843178GSYH*(Cari fiyatlarla, Milyon TL) 350476 454781 559033 648932 758391
8,4
Bütçe Açığı/GSYH (%) 11,5 8,8 5,2 1,1 0,6 1,62
TÜFE (%) 29,7 18,4 9,3 7,7 9,7
10,3
KKBG/GSYH (%) 9,98 7,32 3,63 -0,07 -1,88 0,07
İşsizlik Oranı (%) 10,3 10,5 10,8 10,6 10,2
29,5
Kamu Net Dış Borç Stoku/GSYH (%) 25,2 17,2 13,4 6,5 4 1,3
Kamu Net Borç Stoku/ GSYH (%) 61,4 55,1 49 41,6 34
28,1
Cari açık/GSYH (%) 0,3 2,5 3,7 4,6 6,1 5,9
Kamu Net İç Borç Stoku/GSYH(%) 36,2 37,9 35,7 35,2 30
Büyüme hızı (%) 4,76,98,49,45,36,2
14
sanayi kesimi, özel olarak da imalat sanayi, ekonominin belirleyicisi olmuştur. “ 2002-
2008 döneminde ortalama %7,5 oranında büyüyen imalat sanayi, tüm dönemlerde
ihracatın %90’ından fazlasını (yaklaşık %95’ini) gerçekleştirmiş̧ ve yıllık ortalama
%24,6’lık bir hızda büyüyen ihracat hacimlerine ulaşmıştır ”.13
2008 krizi ile birlikte daralan dış finansman ve likidite kıtlığı sorunu Türk
sanayiini derinden etkilemiş, yukarıda anlattığımız tablo tam anlamıyla tersine
dönmüştür. Yıllara göre dış ticaret verilerine baktığımızda (tablo 9) ; dış talepteki
daralmayı açıkça görebilmek mümkün olacaktır. 2008 yılında ithalat ve ihracatın artış
oranında 2 puanlık bir gerileme yaşanmıştır. Küresel krizin etkisi 2009 yılında daha
net bir biçimde hissedilir hale gelmiş, ihracattaki gerileme %22,6 varmış, uluslararası
piyasalardaki güven ortamındaki azalma sebebiyle ithalattaki değişim ise + % 18.8
seviyesinden - %30’a gerilemiştir. İhracat ve göreli olarak ithalattaki hacimsel düşüş,
2009’da ithalatta bir iyileşme sağlamış gibi görünse de aynı yılın yılının üçüncü
çeyreğinde göreli risk unsurlarının politika müdahaleleri ile telafi edilecek olduğuna
dair güven tazelenmiştir. Böylece ithalat oranı kaybettiği trendi 2010 yılında derhal
telafi etmiştir. Krizin akabindeki yıllarda ihracatın ithalatı karşılama oranında kısa
dönemli dalgalanmalar yaşanmış olsa da yükseliş eğiliminde herhangi bir değişim
gözlemlenmemiştir.
Ülke gruplarına göre ithalat ve ihracatın toplam dış ticaret hacmi içindeki
paylarını incelediğimizde; belirgin olarak ticaret hacmimizdeki düşüşün Avrupa
Birliği ülkeleri ile olduğunu saptamak mümkündür. Bunun temel gerekçesi; 2008
küresel krizin 2009 yılının sonuna doğru hafiflediği izlenimine rağmen 2010 yılında
Yunanistan’ının risk priminin yükselmesi ile başta İspanya ve Portekiz olmak üzere
tüm Avrupa’ya yayılan bir krizin baş göstermesidir.14
13Çınar, Yetkin, Türkmen Göksel, and Siyasal Bilgiler Fakültesi. "İhracatta Bölgesel Çeşitlendirme ve İstikrar." Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 65.2 (2010): 29-57., www.tuik.gov.tr
14 Özatay F. Finansal Krizler ve Türkiye, Doğan Kitap, 2009, sf. 168
15
Tablo 2: İhracat Kalemleri (2006-2010)
Kaynak: TÜİK
ABD’de patlak veren küresel krizin etkilerinin kademeli olarak bizim gibi
ülkelere yayıldığına ilişkin gözlem, kendini en belirgin biçimde ihracat kalemlerinde
göstermiştir. Bu argümanı destekleyen ara mal, sermaye ve tüketim mallarındaki
ihracata ilişkin 2007’den 2008’e geçerken her kalem için artışı gösterirken, tüm
kalemlerde gerileme gerçekleşmiş, en ciddi düşüşü sermaye ara malları yaşamıştır.
(Tablo 2)
Tablo 3’teki dış ticaret verilerini incelediğimizde; sadece ihracat da değil
ithalatta da ciddi bir gerileme olduğu göze çarpmaktadır. 2009 yılında ithalat bir
önceki yıl ile karşılaştırıldığında, % 30’luk bir gerileme yaşamış, aynı dönem ithalatın
ihracatı karşılama oranı dönemin en yüksek seviyesi olan %72’ye ulaşmıştır. Ancak bu
durum, 2010 yılında kriz öncesindeki oranlara geri dönmeyi başarmış, yine dış ticaret
açığı kriz dolayısıyla yaşadığı ilerlemeyi (ihracatın ithalatı karşılama oranı) tersine
çevirmiştir.
16
Tablo 3: Yıllara Göre Dış Ticaret Verileri (2005-2010)
Yıllara Göre Dış Ticaret (Bin$) İhracatın ithalatı karşılama oranı
İhracat
İthalat
Dış ticaret dengesi
Dış ticaret hacmi
Yıllar Değer Değişim Değer Değişim Değer Değer Değişim 2005 73 476 408 16,3 116 774 151 19,7 -43 297 743 190 250 559 62,9 2006 85 534 676 16,4 139 576 174 19,5 -54 041 498 225 110 850 61,3 2007 107 271 750 25,4 170 062 715 21,8 -62 790 965 277 334 464 63,1 2008 132 027 196 23,1 201 963 574 18,8 -69 936 378 333 990 770 65,4 2009 102 142 613 -22,6 140 928 421 -30,2 -38 785 809 243 071 034 72,5 2010 113 883 219 11,5 185 544 332 31,7 - 71 661 113 299 427 551 61,4
Kaynak: TÜİK
3.2.2 İç Talepte Daralma
Kriz sürecinde daralan finansal kanallar küresel belirsizliği yaygınlaştırmış,
tasarruf eğilimini arttırarak iç talepte ciddi bir gerilemeyi beraberinde getirmiştir. 15
2008 yılının son çeyreğinde daralan dış talebi takiben süratle gerileyen sanayi
sektörünün hizmetler sektörü ile dolaylı bağlantısı, işgücü piyasasını ciddi anlamda
etkilemiştir. İşsizlik rakamlarının yükselmesi ile 2009’un ilk çeyreğine yansıyan
talepteki gerileme, ikinci çeyrekte mali tedbirlerin telafi edici etkisiyle hızlı bir
toparlanmaya girmiş gibi gözükse de vergi teşviklerinin geri alınmasıyla 2009’un
üçüncü çeyreğinden itibaren yatay bir seyir izlemiştir.16
15 Aras, Osman Nuri. "Türkiye’ye Makro Ekonomik Etkileri Bakımından 2008 Küresel Krizi." Finans, Politik ve Ekonomik Yorumlar Dergisi 47.550 (2010) sf.4-5. 16 TCMB, Yıllık Rapor 2009
17
Şekil 1: GSYİH ve Nihai Yurt İçi Talep
(Mevsimsellikten Arındırılmış̧, 1998 Fiyatlarıyla Milyar TL)
Kaynak: TCMB Yıllık Rapor 2009.
Kriz dönemlerinde iç talepteki daralmanın üstesinden gelecek harcama kalemi
kuşkusuz kamu harcamalarıdır. Bu dönemde de kamu kesimi harcamaları tahminlerin
üzerinde yükselmiştir. Dış talepteki daralmanın devam etmesi ve iç talepteki
bozulmayı takiben, 2010 yılına kadar stok birikiminin yavaş da olsa artış göstermiş
olduğu gözlemlenmiştir. Maliye politikaların iç talebi kuvvetlendirmeye yönelik
girişimleri sonuç vermiş, 2010 yılında dış talebe kıyasla iç talepteki olumlu seyir
güven tazelemeyi başarmıştır.17
17 Aras, Osman Nuri. "Türkiye’ye Makro Ekonomik Etkileri Bakımından 2008 Küresel Krizi." Finans, Politik ve Ekonomik Yorumlar Dergisi 47.550 (2010) sf. 5.
5f3,Ï:&�$6.)63Ï:&5�.&3,&;�#"/,"4*�:*--*,�3"103�����
��
���#e-f.�453"5&+Ï,�1-"/�7&�6:(6-"."-"3*
%ÀÎ�UJDBSFU�BmÀÌÀ������ZÀMÀOEB����NJMZBS�"#%�EPMBSÀOEBO������ZÀMÀOEB��� ��NJMZBS�"#%�EPMBSÀOB�HFSJMFNJÎUJS�
.FWTJNTFMMJLUFO�BSÀOEÀSÀMNÀÎ�WFSJMFSMF�JODFMFOEJÌJOEF�(4:Ï) �L�SFTFM�FLPOPNJEF�ZBÎBOBO�HFMJÎNFMFSJO�FLPOPNJNJ[��[FSJOEFLJ�FULJMFSJOJO�CFMJSHJOMFÎNFTJ�TPOVDVOEB������ZÀMÀOÀO�TPO�mFZSFÌJOEF�TFSU�E�Î�Î�HzTUFSNJÎUJS�(SBGJL����������ZÀMÀOÀO�TPO�mFZSFÌJOEF�EÀÎ�UBMFQUF�Hz[MFOFO�LFTLJO�EBSBMNBOÀO�TBOBZJ�TFLUzS��JMF�CBÌMBOUÀTÀ�H�mM��PMBO�IJ[NFU�TFLUzSMFSJOF�ZBZÀMBO�PMVNTV[�FULJTJ �JÎ�H�D��QJZBTBTÀOB�EB�CFMJSHJO�CJmJNEF�ZBOTÀNÀÎUÀS��ÏÎTJ[MJL�PSBOMBSÀOÀO�UBSJITFM�Z�LTFL�E�[FZMFSF�mÀLNBTÀZMB�CJSMJLUF �EÀÎ�UBMFCJO�BSEÀOEBO������ZÀMÀ�JML�mFZSFÌJOEF�Jm�UBMFQ�LPÎVMMBSÀ�EB�IÀ[MB�CP[VMNVÎUVS��#zZMFMJLMF ������ZÀMÀOÀO�TPO�mFZSFÌJOJO�BSEÀOEBO������ZÀMÀOÀO�JML�mFZSFÌJOEF�EF�JLUJTBEJ�GBBMJZFUUF�TFSU�E�Î�Î�ZBÎBONÀÎUÀS��/JIBJ�ZVSU�JmJ�UBMFQ �JLJODJ�mFZSFLUF�NBMJ�UFECJSMFSJO�FULJTJZMF�z[FM�U�LFUJN�LBZOBLMÀ�IÀ[MÀ�CJS�UPQBSMBONB�TFSHJMFTF�EF �WFSHJ�UFÎWJLMFSJOJO�LBEFNFMJ�CJmJNEF�HFSJ�BMÀONBTÀZMB�CJSMJLUF�ZBWBÎMBNBZB�CBÎMBNÀÎ�WF��m�OD��mFZSFLUF�ZBUBZB�ZBLÀO�CJS�TFZJS�J[MFNJÎUJS��#VOB�LBSÎÀMÀL �EÀÎ�UBMFQUFLJ�ZBWBÎ�UPQBSMBONB�FÌJMJNJ�T�SN�ÎU�S��#V�mFSmFWFEF�(4:Ï)�JLJODJ�mFZSFLUFLJ�LBZEB�EFÌFS�Z�LTFMJÎJO�BSEÀOEBO ��m�OD��mFZSFLUF�EzOFNMJL�CB[EB�EBIB�E�Î�L�CJS�C�Z�NF�LBZEFUNJÎUJS�
�����ZÀMÀOÀO�TPO�mFZSFÌJOF�JMJÎLJO�HzTUFSHFMFS�JLUJTBEJ�GBBMJZFUUF�ZBWBÎ�GBLBU�JTUJLSBSMÀ�CJS�UPQBSMBONB�FÌJMJNJOF�JÎBSFU�FUNFLUFEJS��,�SFTFM�UPQBSMBONB�IÀ[ÀOEB�IBMFO�ÀMÀNMÀ�CJS�E�[FZF�JÎBSFU�FEFO�PSUB�WBEFMJ�HzS�O�N�EF�JLUJTBEJ�GBBMJZFUUF�ZBWBÎ�WF�LBEFNFMJ�UPQBSMBONB�zOHzS�T�O��EFTUFLMFNFLUFEJS��#V�EPÌSVMUVEB �UPQMBN�UBMFQ�LPÎVMMBSÀOÀO�FOGMBTZPOB�E�Î�Î�ZzO�OEF�ZBQUÀÌÀ�LBULÀ������ZÀMÀOEB�EB�EFWBN�FUNJÎUJS�(SBGJL����
eEFNFMFS�%FOHFTJ�(FMJÎNFMFSJ�����ZÀMÀOÀO�TPO��m�BZMÀL�EzOFNJOEFO�JUJCBSFO�HFSFL�Jm�WF�EÀÎ�UBMFQUFLJ�EBSBMNBEBO �HFSFL�IBN�QFUSPM�WF�EFNJS�mFMJL�CBÎUB�PMNBL��[FSF�FNUJB�GJZBUMBSÀOEBLJ�IÀ[MÀ�E�Î�ÎUFO�EPMBZÀ�IÀ[MB�HFSJMFZFO�JISBDBU�WF�JUIBMBU ������ZÀMÀOÀO�JLJODJ�mFZSFÌJOEFO�JUJCBSFO�UPQBSMBONBZB�CBÎMBNÀÎUÀS��5PQMBN�NBM�JISBDBUÀ������ZÀMÀOEB�Z�[EF��� ��PSBOÀOEB�B[BMBSBL���� ��NJMZBS�"#%�EPMBSÀOB �UPQMBN�NBM�JUIBMBUÀ�JTF�BZOÀ�EzOFNEF�Z�[EF��� ��PSBOÀOEB�B[BMBSBL���� ��NJMZBS�"#%�EPMBSÀOB�HFSJMFNJÎUJS��#V�HFMJÎNFMFS�TPOVOEB�EÀÎ�UJDBSFU�BmÀÌÀ������ZÀMÀOEB����NJMZBS�"#%�EPMBSÀOEBO������ZÀMÀOEB��� ��NJMZBS�"#%�EPMBSÀOB�HFSJMFNJÎUJS��ÏISBDBUUBLJ�E�Î�ÎUF�BOB�NFUBM �LBSB�UBÎÀUMBSÀ�WF�SBGJOF�FEJMNJÎ�QFUSPM�LBMFNMFSJOJO�[BZÀG�QFSGPSNBOTÀ�zOF�mÀLNBLUBEÀS��ÏUIBMBUUB�JTF�IBN�QFUSPM�WF�EPÌBMHB[ �BOB�NFUBM �LJNZBTBM�NBEEF�WF��S�O�JMF�LBSB�UBÎÀUMBSÀ�LBMFNMFSJOEFLJ�Z�LTFL�PSBOMÀ�B[BMÀÎMBS�Hz[F�mBSQNBLUBEÀS��
(SBGJL������(4:Ï)�WF�/JIBJ�:VSU�ÏmJ�5BMFQ.FWTJNTFMMJLUFO�"SÀOEÀSÀMNÀÎ ������'JZBUMBSÀZMB�.JMZBS�5-
�,BZOBL��5fÏ, �5$.#�
��
��
��
��
��
��
��
��
���� ���� ���� ���� ����
� � � � �� � � � �� � � � �� � � �
(4:Ï)/JIBJ�:VSU�ÏmJ�5BMFQ
(SBGJL������bÀLUÀ�"mÀÌÀ:�[EF
,BZOBL��5$.#�
�
�
�
�
��
��
��
�
��
���
���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ���� ����
� � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � � �
18
3.2.3 Kredi Olanaklarında Daralma
2001 Krizinin ardından toparlanma sürecinde yurt içi kredi hacminde ciddi bir
yükseliş gerçekleşmiştir. 2001-2007 arası toplam kredi artışı 6.2 kata kadar ulaşmıştır.
Buna paralel olarak, tüketici fiyatları da iki katına çıkmıştır. Bu demek oluyor ki; kredi
stokundaki artış % 205 oranında artmıştır. 18
Özatay’ın değerlendirmesi göz önünde bulundurulduğunda; 2001 Krizi’nin
getirdiği reformların bankacılık sektöründeki zayıf bankaların elenmesini, sermayenin
birleşerek daha güçlü kuruluşlarda ortaklaşmasını beraberinde getirmiştir. Zaten bu
durumun kendisi, kredibilitenin artmasının en önemli gerekçesidir. Artan kredi
hacmini takiben iç ve dış talep yükselişe geçmiş, ihracat artmış ve bankacılık sistemi
özel sektör ve hane halklarına borç verir durumda olduğundan kamunun borçlanma
ihtiyacı da azalmıştır.19 Ancak, 2008’in üçüncü çeyreğinde bu ortam tam olarak tersine
dönmüştür.
Şekil 2: Net Dış Borç Stoku
Kaynak: IMF
18 Özatay F. Finansal Krizler ve Türkiye, Doğan Kitap, 2009, sf. 148. 19 Ibid.
-10,00% -5,00% 0,00% 5,00% 10,00% 15,00% 2005Q1 2005Q3 2006Q1 2006Q3 2007Q1 2007Q3 2008Q1 2008Q3 2009Q1 2009Q3 2010Q1 2010Q3 2011Q1 2011Q3 2012Q1 2012Q3 2013Q1 2013Q3 2014Q1 2014Q3
Net Dış Borç Stoku
Net Dış Borç Stoku
19
İlk olarak dış finansman kanallarındaki daralmaya ilişkin genel bir
değerlendirme yapmak gerekiyor. Küresel kriz finansal piyasaların güvenini ciddi
ölçüde sarsmış, kredi mekanizmalarının temkinli işlemesine sebep olmuştur. Bu
gerekçe ile ülkelerarası sermaye akımları son derece durgunlaşmıştır. Uluslararası
Finans Enstitüsü’nün Haziran 2009 verilerine göre yükselen piyasa ekonomilerine
2007 yılında özel sektör finansmanlı 888 milyar dolarlık net sermaye girişi olmasına
rağmen, 2008’de bu rakam bıçak gibi kesilmiş ve 392 milyar dolara gerilemiştir. Bu
durumun kendisi, bizim gibi borcunu başka bir borçla finanse ederek yol almaya
çalışan ülkeler için dış finansman kanalının büyük ölçüde daraldığı anlamını
taşımaktadır. 2007 yılında küresel likiditenin bolluğu ile büyük miktarda borçlanan
özel sektör için 2008 itibari ile krizi işaret eden bir durum söz konusu olmuştur.20
İkinci olarak iç kredi kanallarında daralmayı özetleyecek olursak; Özatay’a
göre, bankacılık sisteminin hane halklarına ve özel sektöre kredi vermekteki temkinli
hali dört sebeple anlaşılabilir; (1) Kriz dönemlerinde finansal aktörlerin alacaklı
olmaktan çok nakit varlıklarının payının yükseltmek ister. (2) Özel sektörün kriz
dönemlerinde riskliliği yükselir ve üretime dönük sektörlerde daralmaya gidilir, bu da
bankaların alacaklarına ilişkin güveni sarsar. (3) 2008 krizi özelinde, uluslararası
finans piyasalarında artan risk sebebiyle finansman sıkıntısı üst seviyelere ulaşmış,
halihazırda borçluluğu ile gündemde olan ülkelerin bankalarına kredi vermek daha da
riskli hale gelmiştir. Bu sebeple yurtiçindeki bankalar daralan kredi tabanı ve yüksek
kredi maliyetleri sebebiyle borçlanmaktan kaçınmışlardır.21 Bütün bunlar göz önünde
bulundurulduğunda, yurtiçi bankaların dışardan edindiği kredilerle vadesi gelen
borçların tahsisine yöneldiklerini göstermektedir. (4) Son olarak, tüketimdeki
daralmanın, yani firmaların mal ve hizmet satmakta zorlandıkları bir konjonktürde,
kredi almaktan kaçınmış olmaları, ki bu durum işini kaybetme riski ile karşı karşıya
kalan tüketici için de geçerlidir, iç kredi tabanının daralmasına sebep olmuştur.
20 Ibid. 21 Ibid., sf. 146-147.
20
Şekil 3: Reel Sektöre Açılan Krediler/GSYİH (Yüzde)
Kaynak: TCMB, 2010 Yıllık Raporu
Yurt içi kredi hacmi, 2005 yılından bu yana 2009 yılındaki yatay seyrin dışında
sürekli artış trendindedir. Türkiye ekonomisi 2009 yılında bahsettiğimiz durgunluğu,
2010 yılında yüksek bir artış oranı ile telafi etmiş, krizin etkilerinin hafiflemesi ile
birlikte kredi kullanan sektör sayısı çeşitlenmiş, kredi hacmi artmış ve kredi vadeleri
uzamıştır. Kredi tabanındaki genişlemeye istinaden hızlı bir toparlanmaya giren reel
sektör, gelişmiş ülkelerin likiditeyi arttırmaya yönelik politikalarının pozitif etkisini de
hisseder hale gelmiştir. Ancak, bollaşan para düşük ve öngörülebilir faiz hadlerini de
beraberinde getirmiştir.
3.3 2008 Dünya Ekonomik Krizi’nin Türkiye’nin Makro İktisadi
Göstergelerine Etkisi
Bu bölümde esas üzerinde durduğumuz, 2008 küresel ekonomik krizinin
Türkiye ekonomisinin temel iktisadi göstergeleri üzerinde nasıl bir etki yarattığına
yönelik olacaktır. 2008 yılını kırılma olarak kabul ettiğimizde, etkileri bugün de süren
zamana yayılmış bir kriz ile karşı karşıya kaldığımızı göreceğiz. Tam da bu gerekçe ile
yazar, temel iktisadi verileri 2014 yılına ait en güncel şekli ile tablo ve grafiklere
yansıtmaya çalışılmıştır. Ancak, bazı etkileri daha detaylı incelemek istediğimizde;
göstergelere ilişkin dönemsel sınırlandırmalar yapılmış, kriz öncesi ve sonrasındaki iki
6g4-Ć;'�%7/*74Ć;'6�/'4-'<�$#0-#5+�;+..+-�4#214��������
4GGN�UGMV{TG�CnÖNCP�MTGFKNGTFGMK�CTVÖĉ�CNV�MCNGONGT�KVKDCTÖ[NC�KPEGNGPFKĈKPFG��IGTGM�V�MGVKEK�MTGFKNGTK��IGTGM�VKECTK�MTGFKNGTFGMK�[�MUGNKĉKP�DW�CTVÖĉC�MCVMÖ�UCĈNCFÖĈÖ�I{T�NOGMVGFKT��-TK\KP�GVMKNGTKPKP�GP�nQM�JKUUGFKNFKĈK�M�n�M�XG�QTVC�{NnGMNK�KĉNGVOGNGTKP�MTGFK�MWNNCPÖOÖ�FC�CTVÖĉ�I{UVGTOKĉVKT�)TC¿M������
$QNNCĉCP�M�TGUGN�NKMKFKVGPKP�[QN�CnVÖĈÖ�JÖ\NÖ�MTGFK�IGPKĉNGOGUKPKP�QNWOUW\�GVMKNGTKPK�UÖPÖTNCOCM�COCEÖ[NC������[ÖNÖ�KnKPFG�W[IWNCOC[C�MQ[WNCP�VGFDKTNGT��¿PCPUCN�KUVKMTCTÖ�I{\GVOGM�XG�FÖĉ�ĉQMNCTC�MCTĉÖ�FC[CPÖMNÖNÖĈÖ�CTVÖTOCM�CnÖUÖPFCP�{PGO�CT\�GVOGMVGFKT�
-COW�/CNK[GUK�XG�$QTn�5VQMWPFCMK�)GNKĉOGNGT
-�TGUGN�GMQPQOKM�MTK\�PGFGPK[NG�KMVKUCFK�HCCNK[GVVG�QTVC[C�nÖMCP�FCTCNOCPÖP�MCOW�IGNKTNGTKPK�{PGONK�{Nn�FG�C\CNVOCUÖ�XG�MTK\KP�GVMKNGTKPK�JC¿ÀGVOG[G�[{PGNKM�QNCTCM�W[IWNCPCP�IGPKĉ�MCRUCONÖ�OCNK�VGĉXKM�RCMGVNGTK��IGNKĉOKĉ��NMGNGTFG�FCJC�DGNKTIKP�QNOCM��\GTG��M�TGUGN�{NnGMVG�MCOW�OCNK�CnÖĈÖPÖP�XG�DQTn�UVQMWPWP�CTVOCUÖPC�[QN�CnOÖĉVÖT��#TCNCTÖPFC�6�TMK[G¶PKP�FG�[GT�CNFÖĈÖ�DKTnQM�IGNKĉOGMVG�QNCP��NMG�KUG��W[IWNCFÖMNCTÖ�OCNK�VGĉXKM�RTQITCONCTÖPÖP�I{TGNK�QNCTCM�FCJC�M�n�M�nCRNÖ�QNOCUÖ��KMVKUCFK�HCCNK[GVVGMK�VQRCTNCPOCPÖP�FCJC�JÖ\NÖ�IGTnGMNGĉOGUK�XG�M�TGUGN�MTK\G�I{TGEG�F�ĉ�M�D�VnG�
)TC¿M�����fNnGM�$C\ÖPFC�6KECTK�-TGFKNGT
�����1ECM�����
-C[PCM��$&&-�
��6CJOKP�
���182������������*GFGÀGTK�
-C[PCM��/CNK[G�$CMCPNÖĈÖ�
)TC¿M�����/GTMG\K�;{PGVKO�$�VnG�#nÖĈÖ�XG�#$�6CPÖONÖ�)GPGN�;{PGVKO�0QOKPCN�$QTn�5VQMW�)5;Ć*¶PKP�;�\FGUK�
��6CJOKP�
���182������������*GFGÀGTK�
-C[PCM��/CNK[G�$CMCPNÖĈÖ�
����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
������
������
������
/CCUVTKEJ�-TKVGTK����$�VnG�#nÖĈÖ
��
��
�
�
�
�
������ ���
���
����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
������
������
������
/CCUVTKEJ�-TKVGTK�����-COW�$QTn�5VQMW
���
��
��
��
��
�
�������� ���� ����
)TC¿M�����4GGN�5GMV{TG�#nÖNCP�-TGFKNGT�)5;Ć*
;�\FG�
4GCN�5GMV{T�-TGFKNGT� *CPGJCNMÖ�-TGFKNGT
6KECTK�-TGFKNGT
$�[�M�fNnGMNK�ćKTMGV�-TGFKNGTK
-�n�M�XG�1TVC�fNnGMNK�ĆĉNGVOG�-TGFKNGTK
��6CJOKP�
-C[PCM��6%/$�
21
yıl dikkate alınmış, bu yıllara ait Merkez Bankası, Kalkınma Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığı’na raporlar birincil referans olarak sunulmuştur.
Tablo 4: Makroekonomik Göstergeler (2005-2010)
Kaynak: TUİK
3.1.1 Büyüme Üzerindeki Etki
Küresel krizin ardından, IMF’in Türkiye’nin önüne koyduğu hedef büyüme
oranı (%5) gerçekleştirilememiş, 2001 yılında GSYİH bir önceki döneme göre % 5.7
oranında gerilemiştir. Türkiye ekonomisi 2008’in üçüncü çeyreğine kadar, ki küresel
krizin etkilerinin açıkça görüldüğü döneme işaret etmektedir, kesintisiz 27 çeyrekte
yükseliş trendine girmiş ve dönemlik ortalama % 6,5’lik büyümüştür. Daha önce de
ifade edildiği gibi; 2001 krizinde değer kaybeden TL yurtiçindeki talebin daralmasına
ve firmaların dış piyasaya yönelerek daha fazla ithal girdiye yönelmelerine sebep
olmuştur.22
Türkiye büyüme stratejisini büyük oranda dış konjonktür ve dış kaynak akışına
bağlı olarak geliştirdiğinden, dünya ekonomisindeki beklenti ve yaklaşımlar aynı
oranda ulusal ekonominin yönünü belirler düzeydedir. Büyümeye ilişkin öncü
parametreleri (ÜFE, TÜFE, sanayi üretim endeksi, ihracat ve ithalat hacmi, işgücüne
katılımdaki artış) dikkate aldığımızda; 2008 yılının ikinci çeyreğinde, beklentilerin
çok ötesinde, hem üretici güven endeksi hem de tüketici güven endeksinin keskin bir
22Çınar, Yetkin, Türkmen Göksel, and Siyasal Bilgiler Fakültesi. "İhracatta Bölgesel Çeşitlendirme ve İstikrar." Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 65.2 (2010): 29-57. ;Aysan/Hacıhasanoğlu 2007; Aydın et. al., 2007; Yükseler/Türkan, 2008.
22
biçimde düştüğü görülmektedir. Bu durum, 2009 yılının ikinci çeyreğinden itibaren
devreye giren Orta Vadeli Plan23 ile özel sektör nezdinde bir toparlanma sürecine
girmiştir.
Şekil 4: Tüketici Fiyat Endeksi (2007-2010)
Kaynak: TCMB, Yıllık Rapor 2010
Kriz ortamının yarattığı belirsizliğin üretici güveni üzerindeki etkisinin kolayca
pozitife dönmesi mümkün olmamıştır. Sonraki bölümlerde sanayiyi etkileyen en
belirgin göstergeye, daralan dış ticarete, ilişkin durum detaylı olarak ele alınacaktır.
Buna ek olarak, sanayi üretimine ilişkin verilere baktığımızda; üretimdeki azalmanın
çarpıcı etkisi ile karşılaşıyoruz, öyle ki 2008’in Mart ayından itibaren düşüşe geçen
üretim, 2009’daki müdahaleye karşın tersine çevrilememiş olarak görünüyor.
23 http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/28,20092011ovppdf.pdf?0
6g4-Ć;'�%7/*74Ć;'6�/'4-'<�$#0-#5+�;+..+-�4#214����� ��
GPÀCU[QPW��{PI{T�NGTNG�W[WONW�QNCTCM��KĉNGPOGOKĉ�IÖFC�¿[CVNCTÖPFCMK�CĉCĈÖ�[{PN��F�\GNVOGPKP�GVMKUK[NG�IGTKNGOKĉ�XG�V�MGVKEK�GPÀCU[QPW�[�\FG�����QNCP������[ÖNÖ�JGFG¿PG�QNFWMnC�[CMÖP�DKT�UGXK[GFG�IGTnGMNGĉOKĉVKT�)TC¿M�����
�����[ÖNÖ�IGPGNKPFGMK�GPÀCU[QP�IGNKĉOGNGTK�CNV�MCNGONGT�KVKDCTÖ[NC�KPEGNGPFKĈKPFG��GPÀCU[QPWP�DKT�{PEGMK�[ÖNC�QTCPNC�IÖFC�XG�JK\OGV�ITWRNCTÖPFC�IGTKNGFKĈK��GPGTLK�XG�IÖFC�FÖĉÖ�OCNNCTFC�DGNKTIKP�DKT�FGĈKĉKO�I{UVGTOGFKĈK��GPGTLK�ITWDWPFC�KUG�[�MUGNFKĈK�I{\NGPOKĉVKT�)TC¿M������
)ÖFC�ITWDW�[ÖNNÖM�GPÀCU[QPW�������[ÖNÖPFC�KĉNGPOGOKĉ�IÖFC�¿[CVNCTÖPFCMK�[�MUGM�QTCPNÖ�FGĈKĉKONGTG�DCĈNÖ�QNCTCM�FCNICNÖ�DKT�UG[KT�K\NGOKĉVKT��$W�UG[KTFG��QNWOUW\�JCXC�MQĉWNNCTÖPC�DCĈNÖ�QNCTCM�[�MUGM�QTCPNÖ�CTVÖĉ�UGTIKNG[GP�VC\G�OG[XG�UGD\G�¿[CVNCTÖ�KNG�[WTV�KnK�ECPNÖ�JC[XCP�CT\ÖPFCMK�C\CNOCPÖP�GVMKUK[NG�[�MUGM�UG[TGFGP�MÖTOÖ\Ö�GV�¿[CVNCTÖ�D�[�M�QTCPFC�DGNKTNG[KEK�QNOWĉVWT��-ÖTOÖ\Ö�GV�¿[CVNCTÖPFCMK�CTVÖĉNCTÖP�V�MGVKEK�GPÀCU[QPWPC�QNCP�GVMKUK�KĉNGPOGOKĉ�IÖFC�ITWDW�KNG�UÖPÖTNÖ�MCNOCOÖĉ��DW�F{PGOFG�KĉNGPOKĉ�GV��T�PNGTK�¿[CVNCTÖ�FC�[�MUGM�QTCPNÖ�CTVÖĉNCT�MC[FGVOKĉVKT��;ÖNÖP�UQP�nG[TGĈKPFG�M�TGUGN�IÖFC�¿[CVNCTÖPFCMK�CTVÖĉ�GĈKNKOK�PGFGPK[NG�KĉNGPOKĉ�IÖFC�¿[CVNCTÖPFC�MC[FGFKNGP�CTVÖĉC�MCTĉÖP��KĉNGPOGOKĉ�IÖFC�¿[CVNCTÖPFCMK�CĉCĈÖ�[{PN��F�\GNVOGNGTG�DCĈNÖ�QNCTCM�IÖFC�ITWDW�[ÖNNÖM�GPÀCU[QPW�[�\FG�����¶[G�IGTKNGOKĉVKT��${[NGEG��DW�ITWDWP�[ÖN�KnKPFG�
�����RWCPC�MCFCT�nÖMCP�[ÖNNÖM�GPÀCU[QPC�[CRVÖĈÖ�MCVMÖ�������[ÖN�UQPW�KVKDCTÖ[NC������RWCPC�IGTKNGOKĉVKT������[ÖNÖ�1ECM�C[ÖPFC�[CRÖNCP�XGTIK�C[CTNCOCUÖ�KNG�CMCT[CMÖV�XG�V�R�IC\�¿[CVNCTÖPFC�I{\NGPGP�[�MUGM�QTCPNÖ�CTVÖĉNCT��GPGTLK�ITWDW�¿[CVNCTÖPÖ�DGNKTIKP�QTCPFC�[�MUGNVOKĉVKT��)TWR�¿[CVNCTÖ�[ÖNÖP�UQP�nG[TGĈKPG�MCFCT�{PGONK�DKT�FGĈKĉKO�I{UVGTOGOKĉ�QNOCMNC�DKTNKMVG��ITWR�[ÖNNÖM�GPÀCU[QPW�DKT�{PEGMK�[ÖN�IGTnGMNGĉGP�F�ĉ�M�DC\ÖP�GVMKUK[NG�[ÖNÖP�KNM�[CTÖUÖPFC�[�MUGNOKĉ��VCMKR�GFGP�F{PGOFG��DW�GVMKPKP�QTVCFCP�MCNMOCUÖ[NC�C\CNÖĉ�GĈKNKOKPG�IKTOKĉVKT��5QP�nG[TGMVG�KUG��ITWR�¿[CVNCTÖ��WNWUNCTCTCUÖ�RGVTQN�¿[CVNCTÖ�KNG�F{XK\�MWTW�IGNKĉOGNGTK�RCTCNGNKPFG�[�MUGNGP�CMCT[CMÖV�XG�V�R�IC\�¿[CVNCTÖ�KNG�UW�VCTKHGNGTKPFGMK�CTVÖĉNCTC�DCĈNÖ�QNCTCM�CTVOÖĉVÖT��5QPWn�QNCTCM��GPGTLK�ITWDW�[ÖN�UQPW�GPÀCU[QPW�[�\FG������KNG�[ÖNNÖM�V�MGVKEK�GPÀCU[QPWPC�[WMCTÖ�[{PN��MCVMÖFC�DWNWPOWĉVWT�)TC¿M�����
�����[ÖNÖPFC�GPÀCU[QPWP�DKT�{PEGMK�[ÖNC�QTCPNC�IÖFC�XG�JK\OGV�ITWRNCTÖPFC�IGTKNGFKĈK��GPGTLK�XG�IÖFC�FÖĉÖ�OCNNCTFC�DGNKTIKP�DKT�FGĈKĉKO�I{UVGTOGFKĈK��GPGTLK�ITWDWPFC�KUG�[�MUGNFKĈK�I{\NGPOKĉVKT�
)TC¿M�����;ÖNNÖM�6g('�'PÀCU[QPW�XG�*GFGÀG�7[WONW�2CVKMC
)TC¿M�����6�MGVKEK�(K[CVNCTÖ
;ÖNNÖM�;�\FG�&GĈKĉKO�
-C[PCM��6gĆ-��6%/$� -C[PCM��6gĆ-��6%/$�
����������������
��
��
��
��
�
�)ÖFC 'PGTLK *K\OGV)ÖFC�XG�'PGTLK�
&ÖĉÖ�/CNNCT
;ÖNNÖM�'PÀCU[QP
*GFGÀG�7[WONW�2CVKMC
$GNKTUK\NKM�#TCNÖĈÖ
23
Şekil 5: Sanayi Üretim Endeksi (2005=100)
Kaynak: IMF
Şekil 6: Ara mal, Sermaye Malı ve Enerji’ye ait Sanayi Üretim Endeksi (2005- 2012)
Kaynak: TUİK
Şekil 5’te 2005-2012i yıllarının Aralık ayı sanayi üretim endeksleri (2005 yılı
ortalaması baz olacak şekilde ve mevsim etkilerinden arındırılmış olarak) verilmiştir.
Görülüyor ki; en belirgin biçimde trendinde düşüş gözlemlediğimiz ara malı ihracatı
ve özelleşmiş olarak sermaye ara malı ihracatıdır. Sermaye ara malı ihracatının
2009’un ardından yaşadığı yükselişin temel sebebi uluslararası piyasaların göreli
olarak rahatlaması ile ilgili olabilir. Enerji ihracatına ilişkin trend, 2008 yılında hafif
aşağı yönlü hareket etmişse de genel seyrinde ciddi bir değişim yaşamamıştır.
0
50
100
150 20
05Q
1 20
06Q
1 20
07Q
1 20
08Q
1 20
09Q
1 20
10Q
1 20
11Q
1 20
12Q
1 20
13Q
1 20
14Q
1
Sanayi Üretim Endeksi
Sanayi Üretim Endeksi
0 50 100 150 200
2005 2007 2009 2011 2005 2007 2009 2011 2005 2007 2009 2011
AR
M. (
Ara
M
alı)
E
NJ.
(Ene
rji)
SEM
. (S
erm
aye
Mal
ı)
24
2009’un ikinci çeyreğinde alınan mali tedbire rağmen, 2009 yılında GSYİH
%4,7 oranında küçülmüştür. 24 Bu anlamda en büyük kalemleri göz önünde
bulundurduğumuzda; hane halkı tüketim harcamaları düşüş trendinde iken, kamu
kesim tüketim harcamaları artış eğilimi göstermiştir. Buna benzer bir ilişki ile toplam
yatırım harcamaları içinde özel sektör yatırım harcamaları gerilemiş, kamu kesim
yatırımları artmıştır. Bireysel tüketimdeki ve özel sektör yatırım harcamalarındaki
düşüş ithalat kalemini ihracata göre daha hızlı düşürmüş, bu durum büyümeye pozitif
etki yaratmıştır. 25
3.3.2 İstihdama Etkisi
Büyümenin ve kapasite kullanım oranının düşme eğiliminden birincil olarak
etkilenen kuşkusuz işgücü piyasası olmuştur. 2008 yılında yaşanan krizin etkilerini
2009 yılında hissetmeye başlayan Türkiye’nin en fazla etkilendiği alan emek piyasası
olmuştur, işsizlik oranları yükselen bir eğilim içine girmiştir..26 Krizin hafiflemesi ile
birlikte işsizlik oranı düşmüş gibi görünse de tarım sektörüne dönen işgücü27 ve kayıt-
dışı emek piyasasının ölçülemeyen boyutları sadece işsizlik verileri ile
açıklanamayacak sosyal sorunları da beraberinde getirmiştir.
24 Aras, Osman Nuri. "Türkiye’ye Makro Ekonomik Etkileri Bakımından 2008 Küresel Krizi." Finans, Politik ve Ekonomik Yorumlar Dergisi 47.550 (2010). 25 TCMB, Yıllık Rapor 2009, sf. 20-25 http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/f18ef4ae-fcbe-435a-968c-7d423e80657e/09turkce.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=f18ef4ae-fcbe-435a-968c-7d423e80657e 26 Karabıçak, M. "Küresel Krizleri Tetikleyen Nedenler ve Küresel Krizin Türkiye Boyutu." Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 15.3 (2010): 251-70.
25
Şekil 7: İşsizlik Oranları
Kaynak: IMF
Tablo 5: İşgücü ve İstihdam (Bin Kişi)
Kaynak: TCMB, Yıllık Rapor 2010
6g4-Ć;'�%7/*74Ć;'6�/'4-'<�$#0-#5+�;+..+-�4#214��������
ĆUVKJFCO��8GTKONKNKM�XG�Ćĉ�)�E��/CNK[GVNGTKPFGMK�)GNKĉOGNGT���
�����[ÖNÖPFC�QTVCNCOC������OKN[QP�MKĉK�QNCP�Kĉ�I�E��������[ÖNÖ�UQP�nG[TGĈKPFG�DKT�{PEGMK�[ÖNÖP�C[PÖ�F{PGOKPG�I{TG�[�\FG�����QTCPÖPFC�CTVCTCM������OKN[QP�MKĉK[G�WNCĉOÖĉ��KUVKJFCO�KUG�[�\FG�����QTCPÖPFC�CTVCTCM������OKN[QP�MKĉK�F�\G[KPFG�IGTnGMNGĉOKĉVKT��$W�F{PGOFG�KUVKJFCOFCMK�CTVÖĉÖP�GVMKUK[NG�KĉUK\NKM�QTCPÖ�[�\FG�����¶FGP�[�\FG���¶G�F�ĉO�ĉV�T��#[PÖ�F{PGOFG�VCTÖO�FÖĉÖ�KĉUK\NKM�QTCPÖ�[�\FG�����¶FGP��[�\FG�����¶[G��IGPn�P�HWU�KĉUK\NKM�QTCPÖ�FC�[�\FG�����¶VGP��[�\FG�����¶G�IGTKNGOKĉVKT�6CDNQ����
�����[ÖNÖPÖP�KNM�nG[TGĈKPFGP�KVKDCTGP�M�TGUGN�MTK\KP�Kĉ�I�E��RK[CUCUÖ��\GTKPFGMK�GVMKNGTK�C\CNOÖĉ�XG�VCTÖO�FÖĉÖ�KUVKJFCO�
JÖ\NÖ�DKT�ĉGMKNFG�VQRCTNCPOC[C�DCĉNCOÖĉVÖT�������[ÖNÖPFC�VCTÖO�FÖĉÖ�KUVKJFCOFCMK�CTVÖĉÖP�MTK\NG�DGTCDGT�QTVC[C�nÖMCP�Kĉ�MC[DÖPÖ�VGNC¿�GVVKĈK��CPECM��U{\�MQPWUW�KUVKJFCO�CTVÖĉÖPÖP�CTVCP�Kĉ�I�E��KJVK[CEÖPÖ�MCTĉÖNCOCFC�[GVGTUK\�MCNFÖĈÖ�I{T�NOGMVGFKT�
�����[ÖNÖPFC�{PEGMK�[ÖNNCTC�I{TG�DKT�OKMVCT�CTVCP�MC[ÖV�FÖĉÖ�KUVKJFCOÖP�VQRNCO�KUVKJFCO�KnKPFGMK�RC[Ö�������[ÖNÖ�UQP�nG[TGĈKPFG�DKT�{PEGMK�[ÖNÖP�C[PÖ�F{PGOKPG�I{TG�����RWCP�C\CNCTCM�[�\FG������QTCPÖPFC�IGTnGMNGĉOKĉVKT�
-�TGUGN�MTK\KP�GVMKUK[NG�IGTKNG[GP�KUVKJFCO�������[ÖNÖ�KNM�nG[TGĈKPFGP�KVKDCTGP�CTVÖĉ�I{UVGTOKĉVKT�������[ÖNÖ�UQP�nG[TGĈKPFG��VQRNCO�KUVKJFCO�DKT�{PEGMK�[ÖNÖP�C[PÖ�
� � � ���������������� � �������������� � ��������������������������������
�� 1TVCNCOC� +� ++� +++� +8� +� ++� +++� +8
���;Cĉ�XG�g\GTK�0�HWU� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������
Ćĉ�)�E�� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������
Ćĉ�)�E�PG�-CVÖNÖO�1TCPÖ�;�\FG�� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����
���'TMGM� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����
���-CFÖP� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����
ĆUVKJFCO� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������
���6CTÖO� ������ ������ ������ ������ ������ ������ ������ ������ �����
���6CTÖO�&ÖĉÖ� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������
ĆUVKJFCO�1TCPÖ�;�\FG�� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����
-CFÖP�ĆUVKJFCOÖ�ĆUVKJFCO�;�\FG�� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����
ĆĉUK\NKM�1TCPÖ�;�\FG�� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����
���6CTÖO�&ÖĉÖ� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����
���)GPn�ĆĉUK\NKM�1TCPÖ� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����
-C[ÖV�&ÖĉÖ�ĆUVKJFCO�1TCPÖ�;�\FG�� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����� ����
-C[PCM��6gĆ-��� �� �� �� �� �� �� �� �
6CDNQ����Ćĉ�)�E��XG�ĆUVKJFCO�$KP�-KĉK�
�� � � ������������������ � �������������� � � ���������������
�� 1TVCNCOC� +� ++� +++� +8� +� ++� +++� +8
6QRNCO�ĆUVKJFCO� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������
6CTÖO� ������ ������ ������ ������ ������ ������ ������ ������ �����
6CTÖO�&ÖĉÖ� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������
����5CPC[K� ������ ������ ������ ������ ������ ������ ������ ������ �����
�������ĆOCNCV�5CPC[K� ������ ������ ������ ������ ������ ������ ������ ������ �����
����ĆPĉCCV� ������ ���� ������ ������ ������ ������ ������ ������ �����
����*K\OGVNGT� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������� ������
�������6KECTGV��1VGN��.QMCPVC� ������ ������ ������ ������ ������ ������ ������ ������ �����
�������&KĈGT�*K\OGVNGT� ������ ������ ������ ������ ������ ������ ������ ������ �����
-C[PCM��6gĆ-�
6CDNQ����ĆUVKJFCOÖP�5GMV{TGN�&CĈÖNÖOÖ�$KP�-KĉK�
�6gĆ-�*CPGJCNMÖ�Ćĉ�)�E��#PMGVK¶PFGP�GNFG�GFKNGP�KUVKJFCO�UQPWnNCTÖ�������1ECM�C[ÖPFCP�KVKDCTGP�0#%'�4GXK\G���MQFNCOCUÖ�[GTKPG��0#%'�4GXK\G���MQFNCOCUÖPC�I{TG�[C[ÖONCPOC[C�DCĉNCPOÖĉVÖT��4CRQTFC�[GT�CNCP������[ÖNÖ�XGTKNGTK��0#%'�4GXK\G��¶G�F{P�ĉV�T�NGTGM�MWNNCPÖNOCMVCFÖT��
0,00 2,00 4,00 6,00 8,00
10,00 12,00 14,00 16,00 18,00
2005
Q1
2005
Q4
2006
Q3
2007
Q2
2008
Q1
2008
Q4
2009
Q3
2010
Q2
2011
Q1
2011
Q4
2012
Q3
2013
Q2
2014
Q1
İşsizlik Oranları
İşsizlik Oranları
26
Önceki başlıklarda da ifade edildiği gibi; küresel krizin Türkiye üzerindeki en
derin etkisi, 2008 yılının dördüncü çeyreğinden itibaren başlayıp 2009 yılının
ortalarına kadar devam eden istihdam talebindeki daralmadır. Bunun temel sebebi;
ekonomik daralmaya bağlı olarak, artan işten çıkarmalar ve dolayısıyla yükselen
işsizlik oranlarıdır. Kriz dönemlerinde artan işgücü arzı ile yaratılamayan yeni
istihdam açığı, işsizlik oranını 2008 yılında %11 seviyesinden 2009 yılında %14 kadar
çıkarmıştır.28 Bu dönemde yaşanan belirsizlik ve atıl kapasite, istihdam koşullarının
uzun erimli bir istikrara kavuşması önünde engel teşkil etmiştir.29
“Küresel krizin etkisiyle gerileyen istihdam, 2009 yılı ilk çeyreğinden itibaren
artış göstermiştir. 2010 yılı son çeyreğinde toplam istihdam bir önceki yılın aynı
dönemine göre % 5,1 oranında yükselmiştir”. 30 2009 yılında artan istihdamın temel
gerekçesi, aslında iktisadi faaliyetteki daralma karşısında işsizliğin artmasıdır. Bu
dönemde, reel birim işgücü maliyetleri artmış, fakat bu durum toparlanma ile birlikte
2010 yılında tersine dönmüştür. 2010 yılının ilk dokuz ayında, sanayi sektöründe kişi
başı kısmi verimlilik %9,5 artış göstermiş olmasına rağmen, ücretler %7,5 oranında
gerilemiştir. Bu durum gösteriyor ki; reel sektör için işgücü maliyeti azalırken, hane
halkları için alım gücü düşmüştür.
28 TCMB, Yıllık Rapor 2009. http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/f18ef4ae-fcbe-435a-968c-7d423e80657e/09turkce.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=f18ef4ae-fcbe-435a-968c-7d423e80657e 29 Aras, Osman Nuri. "Türkiye’ye Makro Ekonomik Etkileri Bakımından 2008 Küresel Krizi." Finans, Politik ve Ekonomik Yorumlar Dergisi 47.550 (2010). 30 TCMB, Yıllık Rapor 2010. http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/e5387637-e133-4b1d-9b20-2f5dbac9c701/10turkce.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=e5387637-e133-4b1d-9b20-2f5dbac9c701
27
Şekil 8: Cari İşlemler Açığı ve Toplam İşsizlik Arasındaki İlişki
Kaynak: Yeldan E. ; TUİK
Yeldan’a göre; cari açık sorununun yapısal olmasının temel sebebi istihdamın
arttırılmasının önünde ciddi bir engel teşkil etmesidir. Bu anlamda cari açığın nasıl
finanse edildiğinden çok işsizlik sorununa ilişkin bağlam önem arz etmektedir.
Türkiye’nin dış piyasalara sunduğu yüksek faiz avantajı ile spekülatif hareketler
karşısında kırılganlaşan Türkiye, yüksek döviz girdisi ve düşük kur cazibesiyle ithalat
talebini pompalamaktadır. 31
3.3.3 Enflasyona Etkisi
2001 yılında IMF stand-by anlaşmaları gereğince dalgalı kur rejimine geçiş
yapan Türkiye, parasal ve mali disiplinin korunmasını ön planda tutarak döviz kuru
hedeflemesine dayalı para politikasını terk etmiş, örtük enflasyon hedeflemesi
politikasını uygulamaya başlamıştır. Bu değişiklikler ile, 2001 yılı sonunda %54,4
olan enflasyon oranı, 2004 yılında % 9,4’e düşmüştür. Aynı dönemde, fiyat istikrarını
sağlamaktan sorumlu kurum olan Merkez Bankası bağımsız hale getirilmiştir. Bir
geçiş dönemi olan bu süreçte, dalgalı kur rejimi ile Merkez Bankası hem döviz
31 Yeldan, Erinç. "Kapitalizmin Yeniden Finansallaşması ve 2007/2008 Krizi: Türkiye Krizin Neresinde." Çalışma ve Toplum 1 (2009): 11-28. Sf. 21.
28
kurundaki aşırı oynaklığı önlemek için belirli aralıklarla piyasalara müdahale etmeye
başlamış, hem de rezerv biriktirmek amacıyla günlük döviz alım ihaleleri
gerçekleştirmiştir. Hazine, iç ve dış borç servisi için gerekli döviz likiditesi
bulundurmak, iç ve dış şoklara karşı kırılganlıkları azaltmak ve uluslararası
piyasalarda ülke ekonomisine duyulan güveni artırmak için daha fazla rezerv
tutmuştur.
Şekil 9: Merkez Bankası Rezervleri(Altın+Döviz) : (2002-2012) ( Milyar Dolar)
Kaynak: Merkez Bankası
Küresel krizin işgücü piyasası üzerindeki olumsuz etkisi hane halkı tüketimini
öngörülenin üzerinde düşürmüş, emtia fiyatlarındaki hızlı gerileme de buna eklenince
tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de enflasyon oranları düşmüştür. Ekonomik
faaliyetlerdeki daralma (atıl kapasitenin yatırım üzerindeki negatif etkisi) ve iç
talepteki düşüş trendi sebebiyle birim işgücü maliyeti enflasyonu baskılamıştır.
Ancak, 2008 yılından bu yana FED ‘in parasal taban genişlemesine ve hemen
hemen tüm merkez bankalarının genişleyici para politikaları yüksek enflasyon çıktısını
vermemiştir. Bu süreçte, global ekonominin yaşadığı durum stagflasyon şeklinde
yorumlanmaktadır, ki artan para tabanına karşılık üretim seviyeleri yeterli artışı
göstermemekte ve enflasyon oranları sabit kalmaktadır.
29
Merkez bankalarının likiditeyi artırması da gözetilerek, 2009 yılında TCMB
fiyat istikrarı politikası ile çelişmeyecek şekilde, krizin olumsuz etkileri bertaraf etmek
amacıyla bir yandan kısa vadeli faiz oranlarını süratle aşağı doğru çekerken, diğer
yandan tıkanıklığı aşmak için dengeleyici bir likidite politikası izlemiştir. Reel
piyasalarda 2009 Mayıs’ında toparlanma görülmesine karşın, talepteki canlanmanın
sürdürülebilir olduğuna dair şüpheler varlığını sürdürmüştür. Bu süreçte faiz indirimi
politikası kademeli olarak yavaşlatılmış ve Aralık ayına gelindiğinde sabit kalması
noktasında karar kılınmıştır.32 2008 yılında % 10,1 olan enflasyon oranı, 2009 ve 2010
yıllarında tekrar tek haneye inmiştir. 2010 yılında yüzde 6,4 olarak gerçekleşen
enflasyon, 2011 yılında işlenmemiş gıda ürünleri, petrol ve altın fiyatları gibi para
politikasının kontrol edemediği arz şokları nedeni ile yükselmiştir. 2011 yılında
%10,45 olarak gerçekleşen enflasyon oranı, 2012 yılında % 6,16 ile 1968 yılından
beri tarihin en düşük enflasyon oranı olarak kaydedilmiştir.
Son yıllarda Merkez Bankası’nın karşılaştığı düşük faiz politikası baskısı, 2001
programında belirlenmiş olan fiyat istikrarını sağlama araçlarının ötesinde bir
performans anlamına gelmektedir. Öyle ki banka kredilerinin arttırılması ve döviz
kurundaki iyileştirme beklentilerinin tamamına yanıt vermeye çalışan kurum, görev
karmaşası içinde enflasyon hedeflemesini sürekli olarak revize etmektedir. 33 Bu
durum, küresel kriz sürecinde de yaşanmış, uluslararası piyasaların Türkiye Merkez
Bankası’na olan güveni zayıflamıştır.
3.3.4 Kamu Maliyesine Etkisi
Türkiye IMF ile yaptığı anlaşmalar çerçevesinde, mali disiplinini sağlamayı
başarmış, faiz ödemelerinin düzene çokmuş, pek çok kamu iktisadi teşekkülünü
özelleştirerek kamu gelirlerini arttırmıştır. Yüksek bir oranda tahribata maruz
kalmamış olsa da, küresel ekonomik kriz Türkiye’nin kamu maliyesini olumsuz yönde
32 TCMB, Yıllık Rapor 2009. 33 http://bilimakademisi.org/wp-content/uploads/2014/01/Birikim_2013_gurkaynak_sayek.pdf
30
etkilemiştir. Azalan tüketim ve yatırım harcamaları telafi edebilmek için kamu
harcamalarının arttıran hükümet, bu sayede talebi desteklemeyi başarmıştır. Ancak
bunun karşısında 2009 yılı itibariyle merkezi yönetim bütçe açığının yükselmesine ve
borç stoku/GSYİH oranı artmasına sebep olmuştur. Bütçe açığındaki artışın temel iki
sebebi; (1) İç talebin daralmasına bağlı olarak vergi gelirlerinin aşağı yönlü seyri, (2)
İstihdamın düşüşüne bağlı olarak faiz dışı fazla harcamalarının yükselmesi. 2009
yılında, önceki dönemle karşılaştırıldığında ciddi bir yükseliş gösteren bütçe açığı
(+%5,5) iç talebi canlandırmak pahasına alınan genişleyici mali politikaların bir
sonucu olmuştur.34
Şekil 10: Kamu Kesimi Borç Stoku
Kaynak: Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı
34TCMM, Yıllık Rapor 2010.
0 50
100 150 200 250 300 350
2005
Q1
2005
Q4
2006
Q3
2007
Q2
2008
Q1
2008
Q4
2009
Q3
2010
Q2
2011
Q1
2011
Q4
2012
Q3
2013
Q2
2014
Q1
Kamu Kesimi Toplam Borç Stoku
Kamu Kesimi Toplam Borç Stoku
31
Şekil 11: Türkiye’de Yıllara Göre Bütçe Açığı/GSYH Oranı (%)
Kaynak: Maliye Bakanlığı, Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü
2009 yılının son çeyreğinde krizin etkisinin az da olsa hafiflemesiyle birlikte
reel piyasalarda canlanma yaşanmış, bu da kamu maliyesinde pozitif bir gelişme
olarak yansımıştır. Artan vergi gelirleri sayesinde, 2010 yılının ilk çeyreğine olumlu
mali göstergelerle başlayan Türkiye, Orta Vadeli Program (2010-2012) ile krizin
ardından gerçekleşen yüksek harcamaları ve düşük vergi gelirlerini telafi edebileceği
kademeli daralmayı öngörmekteydi.35
Gürkaynak ve Sayek’e göre; bu dönemde iç talebi canlandırmak için yapılan
mali harcamalar verimli alanlara yapılmamış ve Türkiye’nin uzun ve derin iktisadi
yavaşlamasında ciddi bir rol oynamıştır. Milli gelirin %1’ine denk gelen kamu
harcamalarındaki artış 2009 yılında telafi mekanizması olarak sunulmuş, ancak 2009
sonrasında bu oranın altına kesinlikle inememiştir.36
Küresel krizin ardından 2009 yılında etkilerini daha derinden hisseden pek çok
gelişmekte olan ülkenin merkezi yönetim bütçe açığında ciddi artışlar olmuş, açık
vermeyen ülkeler dahi reel sektördeki gerilemeyi durdurmak için kamu bütçesinden
aktardığı yatırım harcamaları sebebiyle borç stokunu yükseltmiştir. Türkiye de 2008
35 Ibid. 36 http://bilimakademisi.org/wp-content/uploads/2014/01/Birikim_2013_gurkaynak_sayek.pdf sf. 68
32
yılı ile kıyaslandığında 2009 yılını yüksek bütçe açığı ile kapatmıştır. 37
Şekil 12: Yıllara Göre Merkezi Yönetim Bütçe İçerisindeki Faiz Giderlerinin
GSYH’ye Oranı (%)
Kaynak: Maliye Bakanlığı, Merkezi Yönetim Bütçe büyüklükleri (2012)
OVP 2013-2015
3.3.5 Ödemeler Dengesine Etkisi
Ucuz döviz sebebiyle artan ithalat ve dış finansmana dayalı üretim yapısıyla
sanayinin 2008 krizi ile içinde bulunduğu durum; daralan dış finansman, TL’de değer
kaybına bağlı artan borçluluk ve ithal ürün maliyetleri ile kısır bir döngüye girmiştir.
Bu sebeplerle sanayi sektöründe yaşanan daralma, süregelen cari işlemler açığını
açıklayan niteliktedir. Bu durum sadece küresel kriz sonrasında değil, 2003 yılından
beri var olan yapısal bir sorun niteliğindedir. Çözüme ilişkin herhangi bir politika
geliştirilmemiş olması, küresel krizin etkilerini sanayii sektörü üzerinde derinleştirmiş,
sanayi sektörü en hızlı daralan sektör olmuştur. Ucuz ithalat ile yerli yan sanayi ve ara
malı üreticileri, piyasanın dışına itilmekte, bunun sonucunda tamamlayıcı sanayi
kolları ithal bağımlılığıyla ciddi bir borç yükünün altına girmektedir.
37 TCMM, Yıllık Rapor 2010.
33
Türkiye 2001 krizinin etkileri öncesinde ulusal gelire oranla % 1-1.5 cari açık
veren ve bu anlamda ılımlı olarak değerlendirilecek bir konumdaydı. Fakat, 2003
sonrasında cari açıktaki artış, Türkiye ekonomisinin tarihindeki en yüksek seviyeleri
görmüş ve bu açığın finanse edilme kanallarında dönüşüm yaşanmıştır. Ulusal
ekonomide döviz açığına işaret eden cari işlemler açığının dört kalemine ilişkin
Yeldan’nın yaptığı açıklamadan yola çıkarak şunları söylemek mümkün olacaktır;
(1) Portföy yatırımları, yani sıcak para akımları olarak adlandırılan kalemin 2003
yılında cari açığı % 59 gibi yüksek bir oranla finanse ettiği görülmektedir.
Sonraki yıllarda azalma eğilimi gösteren bu kalem, 2007 yılında yabancı
yatırımcıların Türk tahvillerinden çıkışı ve yerli bankaların kısa vadeleri
borçlarını göreli olarak ödemeye olan meyilleri ile eksi değerlere gerilemiştir.
Şekil 13: Türk Finansal Piyasalarında Spekülatif Getiri
Kaynak : IMF
-40,00% -30,00% -20,00% -10,00%
0,00% 10,00% 20,00% 30,00% 40,00% 50,00%
2005
Q1
2006
Q1
2007
Q1
2008
Q1
2009
Q1
2010
Q1
2011
Q1
2012
Q1
2013
Q1
2014
Q1
Finansal Getiri (BİST 100)
Finansal Getiri (BİST 100)
34
Şekil 14: Faiz Oranları (2005-2014)
Kaynak: IMF
(2) Doğrudan yabancı yatırımlar kalemi için yapılan değerlendirmede önemle
kaydedilen 2006 ve 2007 yıllarında yaklaşık 35 milyar dolarlık doğrudan yabancı
yatırımına ilişkindir. Ancak, bu yatırımların dış borç yaratmayan bir finansman olması
dolayısıyla pozitif olarak algılanması yanıltıcı olabilir, çünkü yatırımın ana kanalı
ulusal ekonomiye ait sermaye stokunda artışı ifade etmemekte, “edinimler ve
birleşmeler yolu” ile bir defalık sayılabilecek ve istikrar göstermeyecek bir durum
olarak görülmelidir. 38
(3)Yeni dış borçlanma ve
(4) Daha önceden biriktirilmiş uluslararası rezervlerin kullanılmasıdır.
38 Yeldan, Erinç. "Kapitalizmin Yeniden Finansallaşması ve 2007/2008 Krizi: Türkiye Krizin Neresinde." Çalışma ve Toplum 1 (2009): 11-28. sf. 20
0,00
5,00
10,00
15,00
20,00 20
05Q
1 20
05Q
4 20
06Q
3 20
07Q
2 20
08Q
1 20
08Q
4 20
09Q
3 20
10Q
2 20
11Q
1 20
11Q
4 20
12Q
3 20
13Q
2 20
14Q
1
Faiz Oranları
Faiz Oranları
35
Tablo 6: Küresel Kriz Dönemi’nde Türkiye’nin Ödemeler Dengesi
Kaynak: TCMB
Cari işlemler hesabından yola çıkarak sorulabilecek başka bir soru da küresel
krizin Türk bankacılık ve finans piyasalarının göreli olarak neden daha az etkilenmiş
olduğudur. Buna ilişkin sebebi de artan net hata noksan kaleminin, yani kayıt dışı
sermayenin katlanarak artmasına bağlı olarak finansal piyasalara geçici bir rahatlama
ortamı yaratmış olduğu iddia edilmektedir. Bu kaleme ilişkin çözümlenmiş alt
kalemleri bilemediğimiz ve hangi kanallar vasıtasıyla bunu gerçekleştirebildiğini
gözlemlemek mümkün olmadığından, bu iddialara temkinli yaklaşmak gerekiyor.
Fakat, net hata noksan kalemindeki artışa baktığımızda (Şekil 15); Ekim 2008’den bu
yana hızlı bir yükseliş trendinde olduğunu söylemek durumundayız.
Şekil 15: Net Hata Noksan (yıllıklandırılmış, milyar ABD doları)
Kaynak: TCMB Yıllık Rapor 2014-I
8
Krizin derinleştiği 2008 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren Türkiye’de faiz dışı harcamalar hızlanırken merkezi yönetim bütçe gelirlerindeki artış duraklamıştır. 2008 yılının son çeyreğinden itibaren toplam kamu sektörü faiz dışı fazlasının hızla gerilemesine paralel olarak kamu sektörünün borçlanma ihtiyacı önemli oranda artmış ve 2009 yılının sonu itibarıyla kamu borç stoku göstergelerini olumsuz etkilemiştir. 2009 yılının son çeyreğinde ise iktisadi faaliyetteki canlanmaya paralel olarak vergi gelirlerinde belirgin bir iyileşme gözlenmiştir. Vergi gelirlerindeki olumlu gelişmeler merkezi yönetim bütçe dengesi ile faiz dışı bütçe dengesinin 2010 yılının ilk çeyreği itibarıyla önceki yıla göre yüksek performans sergilemesinde önemli rol oynamıştır (TCMB, 2010b:81,85). Orta Vadeli Programda ise 2010-2012 yıllarında kriz döneminde hızla artan bütçe açıklarını kademeli bir şekilde azaltmayı amaçlayan tutarlı bir çerçeve sunulmuştur. Kısaca, 2009 yılında gelirlerdeki azalış ve harcamalardaki yükselişe bağlı olarak merkezi yönetim bütçe açığı önemli ölçüde artmış, bunun neticesinde de kamunun borçlanma gereği yükselmiştir. Bütçe açığında yaşanan artış sadece Türkiye’ye özgü bir durum olmayıp, yaşanmakta olan Küresel Kriz nedeniyle tüm dünyada karşılaşılan bir olgudur. 2008 yılı ile 2009 yılı kıyaslandığında, bütçe açığının GSYİH’ya oranı diğer ülkelerde de artış göstermiş, bütçe fazlası veren bazı ülkeler ise kriz nedeniyle bütçe açığı vermeye başlamıştır. (TCMB, 2009a:27).
3.5. Ödemeler Dengesine Etkisi Yaşanan Küresel Kriz dolayısıyla tüketim ve yatırım talebinde azalma ile düşen enerji fiyatları, cari açığın 2008 yılının son çeyreğinden itibaren önemli ölçüde gerilemesi ile sonuçlanmıştır. 2008 yılı Ağustos ayı itibarıyla 49 milyar ABD doları ile yıllık bazda en yüksek açığını veren cari işlemler hesabı, krizin iç ve dış talebe etkilerinin belirginleşmeye başladığı Ekim-2008’den itibaren hızla azalmaya başlamıştır. Dış ticaret açığının en önemli kaynağı olan enerji kalemlerinin ithalat ve ihracatı hariç tutulduğunda ise Türkiye 2009 yılı başından itibaren cari fazla verir duruma gelmiştir. Ülkemize benzer şekilde yetersiz yurt içi tasarruf oranları nedeniyle ekonomik büyüme için dış kaynaklara ihtiyaç duyan diğer bazı gelişmekte olan ülkelerin cari dengelerinde de krizle birlikte önemli düzelmeler yaşandığı gözlenmektedir. Cari işlemler hesabının en önemli bileşenleri olan ihracat ve ithalatta Ekim-2008’den başlayarak düşmüştür. Krizin etkisiyle ihracatın ithalatı karşılama oranı ile turizm gelirlerinin dış ticaret açığını karşılama oranında 2009 yılında belirgin bir iyileşme olmuştur. Enerji ve emtia fiyatlarındaki gerileme ithalatın değer olarak ihracattan daha hızlı düşmesine neden olurken, ihracat pazarlarındaki çeşitliliğin artması ihracattaki düşüşün nispi olarak sınırlı kalmasını sağlamıştır.
Tablo-4: Türkiye’nin Ödemeler Dengesi (Milyar ABD Doları)
2005 2006 2007 2008 2009
CARİ İŞLEMLER HESABI Dış Ticaret Dengesi Toplam Mal İhracı Toplam Mal İthali Karşılama Oranı Mal ve Hizmet Dengesi Mal Hizmet ve Gelir Dengesi Cari Transferler SERMAYE VE FİNANS HESABI Doğrudan Yatırımlar Portföy Yatırımları
-22,1 -33,0 78,3
-111,4 70,4 -17,8 -23,6 1,5 19,5 9,0 13,4
-32,1 -41,0 93,6
-134,6 69,6 -27,4 -34,1 1,9
32,1 19,3 7,4
-38,3 -46,7 115,3 -162,1 71,2 -33,4 -40,5 2,2 36,6 19,9 0,7
-41,9 -53,0 140,8 -193,8 72,7 -35,9 -44,0 2,1
36,4 15,8 -5,0
-14,0 -24,8 109,6 -134,5 81,2 -8,6 -16,3 2,3 6,1 9,0 0,2
2014–I • ÖDEMELER DENGESİ RAPORU
TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI
26
• Zaman içinde yapılan güncellemeler incelendiğinde, söz konusu güncellemelere neden
olan işlemlerin nette NHN’yi azaltıcı yönde etki ettiğini ve NHN’nin düzeyine paralel olarak ilgili döneme ait güncellemelerin de yüksek tutarlara ulaşabildiği görülmektedir. Örneğin, yıllıklandırılmış veriler baz alınarak yapılan hesaplamalarda, küresel krize bağlı iktisadi dalgalanmaların yaşandığı Ağustos 2008 - Temmuz 2009 döneminde NHN’nin tarihi en yüksek değerlerine ulaştığı, ancak bu döneme ait güncellemelerin de aynı şekilde miktar olarak yüksek olduğu görülmektedir. Benzer değerlendirme, 2011 yılı için de geçerlidir (Grafik 1).
Grafik 1: NHN Güncellemeleri (yıllıklandırılmış, milyar ABD doları)
Grafik 2: NHN/Toplam Döviz Gelir ve Giderleri* (yüzde)
Kaynak: TCMB. Kaynak: TCMB.
*Dış Ticaret Dengesi, Hizmetler Dengesi, Gelir Dengesi ve Cari Transferler kalemlerinin mutlak değer cinsinden toplamlarını göstermektedir.
Yıllık ve Aralık ayı ödemeler dengesi istatistikleri baz alınarak, 2009 yılından 2013 yılına
kadar yapılan çalışmaların NHN kalemi üzerindeki etkileri Grafik 3’te gösterilmekte ve güncellemelere neden olan temel kalemler bazında ayrıştırılmaktadır. Bu çerçevede, cari ay verilerinin ima ettiği NHN düzeylerinin zaman içinde yüzde 50-60 dolaylarında aşağı yönlü revize edildiği görülmektedir. Güncellemeleri belirleyen ana işlemler ise üç ana başlık altında özetlenebilir:
1) Türkiye’de Yerleşik Kişilerin (Bankalar Hariç) Yurt Dışındaki Mevduatları
2008 yılından başlayarak ihracat bedellerinin yurda getirilme zorunluluğunun kaldırılması,
bankalar hariç yurt içi yerleşiklerin yurt dışında tuttukları mevduatlarda artışa yol açmıştır. Anılan gelişme, Ekim 2008’den itibaren NHN kalemindeki artışta da etkili olmuştur. Özellikle kriz zamanlarında ve Varlık Barışı gibi uygulamaların olduğu dönemlerde, bu hesaplarda ortaya çıkan hareketler ödemeler dengesi istatistiklerinde sermaye hareketlerinin önemli bir belirleyicisi durumuna gelmiştir. Bu sebeple, Türkiye’nin ödemeler dengesi istatistiklerinde “Finans Hesapları / Diğer Yatırımlar / Varlıklar / Efektif ve Mevduat / Diğer Sektörler” kalemi için, 2008 yılı verilerinden
-15
-10
-5
0
5
10
15
20
25
2009
-V20
09-V
II20
09-IX
2009
-XI
2010
-I20
10-II
I20
10-V
2010
-VII
2010
-IX20
10-X
I20
11-I
2011
-III
2011
-V20
11-V
II20
11-IX
2011
-XI
2012
-I20
12-II
I20
12-V
2012
-VII
2012
-IX20
12-X
I20
13-I
2013
-III
2013
-V20
13-V
II20
13-IX
2013
-XI
2014
-I20
14-II
I
GüncellemeCari NHNGüncel NHN
3,56
-1,64-2,0
-1,0
0,0
1,0
2,0
3,0
4,0
2009
-IV20
09-V
I20
09-V
III20
09-X
2009
-XII
2010
-II20
10-IV
2010
-VI
2010
-VIII
2010
-X20
10-X
II20
11-II
2011
-IV20
11-V
I20
11-V
III20
11-X
2011
-XII
2012
-II20
12-IV
2012
-VI
2012
-VIII
2012
-X20
12-X
II20
13-II
2013
-IV20
13-V
I20
13-V
III20
13-X
2013
-XII
2014
-II
36
SONUÇ
2008 küresel krizi Türkiye ekonomisinin hem doğrudan kanallarla daralmasına
sebep olmuş hem de içsel dinamiklerini dönüştürerek temel makro iktisadi
göstergelerini ciddi ölçüde etkilemiştir. Krizin Türkiye’ye yansımaları 2009 yılında
gözle görülür hale gelmiş, dış ticaret hacmi AKP döneminin en düşük seviyesine
gerilemiştir. İç ve dış finansman kaynaklarında daralma, reel sektörün zayıflamasını ve
üretimdeki düşüş eğilimini beraberinde getirmiştir. Giderek azalan sanayi üretim
endeksi ve imalat sanayinde gerileme, büyüme oranını negatife çevirmiş, işsizliği
tetiklemiştir. En açık ifade ile; krizin en ciddi etkileri sanayi sektörü ve emek
piyasasında hissedilmiştir. Konuya ilişkin literatürün de işaret ettiği gibi, küresel kriz
Türkiye’nin bankacılık ve finans sektörü üzerindeki etkisini dolaylı olarak, güven
zayıflaması şeklinde hissettirmiştir.
2009’un ikinci çeyreğinde devreye giren Orta Vadeli Plan’ının aldığı önlemler
ve kamu harcamalarıyla kötüye gidişi telafi etmekteki çaba iç talep için olumlu sonuç
vermiştir. Krizin ilk etkilerini takiben döviz kurları ve faiz oranlarındaki hızlı yükseliş
karşısında, Merkez Bankası politika faizlerini kademeli olarak düşürmüş, aynı
zamanda dengeli bir likidite politikası izlemeye çalışarak faiz oranlarını gevşetmeye
çalışmıştır. Finansal nakit akışlarının öngörülemez çıkışlarını telafi edebilecek yüksek
miktarda döviz ve altın rezervi tutulmuştur.
Türkiye’de aşırı borç içine sürüklenen şirketler ve hane halkları finansal
dengeleri bozacak hızlı bir reel krize itilmiş, küçük ve orta ölçekli şirketlerin iflasları,
yan sanayinin ciddi üretim kaybı 2001 krizinde olduğu gibi ani bir kırılmaya benzer
bir biçimde değil, ancak zamana yayılmış uzun süreli bir durgunluk şeklinde tezahür
etmiştir.
37
REFERANSLAR
Aras, Osman Nuri. "Türkiye’ye Makro Ekonomik Etkileri Bakımından 2008 Küresel Krizi." Finans, Politik ve Ekonomik Yorumlar Dergisi 47.550 (2010).
Bağımsız Sosyal Bilimciler (2012), IMF Gözetiminde On Uzun Yıl, Yordam Yayınevi, İstanbul.
Çınar, Yetkin, Türkmen Göksel, and Siyasal Bilgiler Fakültesi. "İhracatta Bölgesel Çeşitlendirme ve İstikrar." Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 65.2 (2010): 29-57.
Hoca, Bülent. "A suggestion for a new definition of the concept of finance capital using Marx’s notion of ‘capital as commodity’." Cambridge journal of economics (2012): ber034.
Karabıçak, M. "Küresel Krizleri Tetikleyen Nedenler ve Küresel Krizin Türkiye Boyutu." Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 15.3 (2010): 251-70.
Lapavitsas, Costas. "Theorizing financialization." Work, Employment & Society 25.4 (2011): 611-626.
Orhangazi, Özgür (2008) Financialization and the US Economy, Edward-Elgar Publications.
Özatay, Fatih. Finansal krizler ve Türkiye. Doğan Kitap, 2009.
TCMB, Yıllık Rapor 2009. http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/f18ef4ae-fcbe-435a-968c-7d423e80657e/09turkce.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=f18ef4ae-fcbe-435a-968c-7d423e80657e
38
TCMB, Yıllık Rapor 2010. http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/e5387637-e133-4b1d-9b20-2f5dbac9c701/10turkce.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=e5387637-e133-4b1d-9b20-2f5dbac9c701 TCMB, Yıllık Rapor 2014-I. http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/6be5c509-0a0b-4f00-9e49-497c9cf8de1f/ODRapor_20141.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=6be5c509-0a0b-4f00-9e49-497c9cf8de1f Yeldan, Erinç. "Kapitalizmin Yeniden Finansallaşması ve 2007/2008 Krizi: Türkiye Krizin Neresinde." Çalışma ve Toplum 1 (2009): 11-28.
http://bilimakademisi.org/wp-content/uploads/2014/01/Birikim_2013_gurkaynak_sayek.pdf
http://journal.mufad.org.tr/attachments/article/239/1.pdf
http://www.tcmb.gov.tr
http://www.tuik.gov.tr/
http://www.hazine.gov.tr/