DÜNYA ÜZERİNDEKİ DENİZ STRATEJİLERİNDEKİ DEĞİŞİM VE YENİ DENGELERİN OLUŞUMUNDA...

8
İSMAİL ENES AYDIN 30.05.2015 DÜNYA ÜZERİNDEKİ DENİZ STRATEJİLERİNDEKİ DEĞİŞİM VE YENİ DENGELERİN OLUŞUMUNDA TÜRKİYE'NİN ETKİSİ (THE CHANGES IN MARITIME STRATEGIES ON THE WORLD AND THE EFFECT OF TURKEY IN FORMATION OF A NEW BALANCE) ÖZET Dünya üzerindeki güç dengeleri ile ülkelerin deniz güçleri arasında çok sıkı bir ilişki olduğu aşikardır. Ülkelerin küresel ve bölgesel hedefleri deniz stratejilerinin de yeniden şekillenmesine neden olmaktadır. Devletlerin stratejilerinin temelini enerji kaynaklarının paylaşımı ve bu kaynakların aktarımı belirlemektedir. Bu makalenin tezi; güç dengelerinin ve ülkelerin stratejilerinin değiştiği dünyamızda ekonomik olarak bölgesel, politik olarak küresel bir güç olmaya aday olan Türkiye'nin rolünün ne olacağı konusu üzerinedir. Anahtar kelimeler: Deniz stratejisi, 21. yy'da Oluşacak düzendeTürkiye'nin etkisi, Arktik bölgesi, Doğu Akdeniz, Hürmüz Boğazı ve enerji transferi, Çin'in etkisiyle Pasifikteki denge değişimi. ABSTRACT It is obvious that there is a very strong connection between seapowers of countries and the balance of power on the world. Global and regional aims of countries cause remodelling of the maritime strategies of states. Sharing and transferring of energy resources forms the basics of strategies of the states. The theses of this article is about what will be the role of Turkey that is a candidate to become an economically regional and politically global power in a world in which the strategies of states have changed. Keywords: Maritime strategy, The effect of Turkey in new world order in 21. century, Arctic Region, East Mediterrenean, Power transfer and Hurmuz straight, Balance change under the influence of China in the Pacific. Giriş Dünya üzerindeki güç dengeleri ile ülkelerin deniz güçleri arasında çok sıkı bir ilişki olduğu aşikardır. Ülkelerin küresel ve bölgesel hedefleri deniz stratejilerinin de yeniden şekillenmesine neden olmaktadır. Bu makalenin tezi; güç dengelerinin ve ülkelerin stratejilerinin değiştiği dünyamızda ekonomik olarak bölgesel, politik olarak küresel bir güç olmaya aday olan Türkiye'nin rolünün ne olacağı konusu üzerinedir. Devletlerin stratejilerinin temelini enerji kaynaklarının paylaşımı ve bu

Transcript of DÜNYA ÜZERİNDEKİ DENİZ STRATEJİLERİNDEKİ DEĞİŞİM VE YENİ DENGELERİN OLUŞUMUNDA...

İSMAİL ENES AYDIN

30.05.2015

DÜNYA ÜZERİNDEKİ DENİZ STRATEJİLERİNDEKİ DEĞİŞİM VE YENİ DENGELERİN OLUŞUMUNDA

TÜRKİYE'NİN ETKİSİ

(THE CHANGES IN MARITIME STRATEGIES ON THE WORLD AND THE EFFECT OF TURKEY IN FORMATION OF

A NEW BALANCE)

ÖZET

Dünya üzerindeki güç dengeleri ile ülkelerin deniz güçleri arasında çok sıkı bir ilişki olduğu aşikardır.

Ülkelerin küresel ve bölgesel hedefleri deniz stratejilerinin de yeniden şekillenmesine neden

olmaktadır. Devletlerin stratejilerinin temelini enerji kaynaklarının paylaşımı ve bu kaynakların

aktarımı belirlemektedir. Bu makalenin tezi; güç dengelerinin ve ülkelerin stratejilerinin değiştiği

dünyamızda ekonomik olarak bölgesel, politik olarak küresel bir güç olmaya aday olan Türkiye'nin

rolünün ne olacağı konusu üzerinedir.

Anahtar kelimeler: Deniz stratejisi, 21. yy'da Oluşacak düzendeTürkiye'nin etkisi, Arktik bölgesi,

Doğu Akdeniz, Hürmüz Boğazı ve enerji transferi, Çin'in etkisiyle Pasifikteki denge değişimi.

ABSTRACT

It is obvious that there is a very strong connection between seapowers of countries and the balance

of power on the world. Global and regional aims of countries cause remodelling of the maritime

strategies of states. Sharing and transferring of energy resources forms the basics of strategies of the

states. The theses of this article is about what will be the role of Turkey that is a candidate to

become an economically regional and politically global power in a world in which the strategies of

states have changed.

Keywords: Maritime strategy, The effect of Turkey in new world order in 21. century, Arctic Region,

East Mediterrenean, Power transfer and Hurmuz straight, Balance change under the influence of

China in the Pacific.

Giriş

Dünya üzerindeki güç dengeleri ile ülkelerin deniz güçleri arasında çok sıkı bir ilişki olduğu aşikardır.

Ülkelerin küresel ve bölgesel hedefleri deniz stratejilerinin de yeniden şekillenmesine neden

olmaktadır. Bu makalenin tezi; güç dengelerinin ve ülkelerin stratejilerinin değiştiği dünyamızda

ekonomik olarak bölgesel, politik olarak küresel bir güç olmaya aday olan Türkiye'nin rolünün ne

olacağı konusu üzerinedir. Devletlerin stratejilerinin temelini enerji kaynaklarının paylaşımı ve bu

kaynakların aktarımı belirlemektedir. Arktik bölgesindeki buzulların erimesi ve yeni enerji transfer

güzergahı açılması ile ortaya çıkan belirsizlik, Doğu Akdeniz'deki deniz tabanında bulunan enerji

kaynaklarının ve münhasır ekonomik bölgelerin adil paylaşımı, Hürmüz Boğazı'ndaki petrol transfer

hattının kapatılması tehtidi ve Hint Okyanusu'nda ve Pasifik Okyanusu'ndaki üretim güçleriyle gelişen

Çin ve Hindistan gibi ülkeler dolayısıyla güç noktalarının yer değiştirmeye başlamış olması gibi

sebepler ülkeleri yeni deniz stratejileri oluşturmaları yada halihazırdaki stratejilerini revize etmeleri

konusunda hemfikir hale getirmiştir. Yazımızda küresel deniz stratejilerini Arktik, Doğu Akdeniz ve

Hint Okyanusu üzerinden inceleyecek ve bu bölgelerin yanısıra genel olarak Türkiye'nin stratejileri ve

geleceğe yönelik planlarını ele alacağız.

Arktik Bölgesinde Yaşanan Gelişmeler

Arktik bölgesinin genel tanımını yapacak olursak; 66. kuzey paraleli ile Kuzey Kutbu arasındaki

coğrafi sahaya tekabül eden Arktik bölgesi, 9 milyon kilometrekaresini karaların oluşturduğu toplam

yaklaşık 27 milyon kilometrekare genişliğindedir diyebiliriz. Kuzey Kutup dairesinin içinde kalan bu

bölgedeki karalar, ABD, Kanada, Norveç, İsveç, Danimarka, İzlanda ve Rusya Federasyonu

topraklarından oluşmaktadır.1

Soğuk Savaş döneminde ağırlıklı olarak bilimsel incelemeler ile ulusal güvenlik kapsamında askeri bir stratejik bakış açısı ile değerlendirilen Arktik, 1990 sonrasında bölgede mevcut kaynakların etkin kullanımının sağlanabilmesi kapsamında ağırlıklı olarak işbirliği içeren bir yaklaşımla gündemdeki yeri-ni almıştır.2 Küresel ısınmanın artması sonucunda kuzey buz denizi olarak da bilinen bölgedeki buzulların erimeye başlaması ile Doğu Asya ile Kuzey Avrupa ülkeleri arasında deniz ticaretini sağlayacak yeni, daha kısa mesafeli ve daha ekonomik bir rota ortaya çıkmıştır. Bunun yanısıra bölgedeki bilimsel araştırmalar sonucunda bölgede bol miktarda hidrokarbon yatakları olduğu da tespit edilmiştir. Böyle olması da geleceğin dünyasında bölgenin stratejik öneminin artacağının göstergesidir.

1 Alp Yüce Kavas, Rusya'nın Arktik politikası ve Türkiye, BILGESAM, 20 Ocak 2014

2 Taner Gül, Arktik’teki Rusya: Sorun ve İşbirliği Arasındaki Gel-Git, BILGESAM Analiz No:11, 24 Kasım 2014

Bu bölgedeki anlaşmazlıkların temelini Arktik denizine kıyısı olan ülkelerin münhasır ekonomik bölgelerini ve kıta sahanlıklarını 200 milden yukarı çıkarıp Kuzey kutbuna yakın yerlerdeki zengin kaynakların kullanımı oluşturmaktadır. Burada Rusya BM Deniz Hukukuna sadık kaldığını göstererek kendi sınırları oranında deniz alanı istemektedir. Fakat bu şekilde bir paylaşım diğer kıyıdaş devletlere aynı oranda hak tanımamaktadır. Ayrıca son yıllarda bölgede tatbikatların yapılmaya başlanmasıyla güç gösterileri ve askeri hareketlilik de başlamıştır. Türkiye, Avrupa Birliği ile birlikte "Ad hoc gözlemci üye" statüsünü sürdürmektedir3. Yani, kıyıdaş devletler ve daimi gözlemci üyelerin dışında bir statüdedir. Türkiye'nin de 1991 yılında bir araştırma gemisi alma üzerine girişimi olmuş ve başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ayrıca 2013 yılında Çin, Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler daimi gözlemci üye olarak kendilerini kabul ettirmişlerdir. Çin'in bölgeye 2012 yılında buzkıran araştırma gemisi göndermesi bu bölgedeki gelişmelerden pay sahibi olma politikasını yürüttüğünü göstermektedir.4 Burada da gördüğümüz gibi, Çin gibi kıyıdaş ülke olmayan ülkeler ileride bu bölgedeki petrolde hak iddia edecek gibi durmaktadır. Türkiye'nin de öncelikle daimi gözlemcilik statüsü kazanması ve sonrasında orada yapılacak araştırmaların bir parçası olmasının ekonomik ve politik anlamda yararına olacağı düşünülmektedir. Doğu Akdeniz'deki Enerji Paylaşımı Ve Enerji Kaynaklı Deniz Stratejileri Doğu Akdeniz ve kıyısındaki topraklar, yıllarca Türk'lerin egemenliğinde bulunmuş ve günümüzde de Türkiye, Mısır, Suriye, İsrail, Filistin, Lübnan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin de bulunduğu kıyıdaş devletleri barındırmaktadır. Yüzyıllar boyunca büyük devlet ve imparatorlukların beşikliğini yapan coğrafya hayati önem taşıyan ticaret yollarının da üzerinden geçmesiyle önemini günümüze kadar sürdürmüş ve 2000'li yılların sonlarında da tabanında zengin hidrokarbon yataklarının olduğu öğrenildiğinde önemi bir kat daha artmıştır. Enerji kaynaklarına bağımlılığın günden güne arttığı dünyamızda yeni enerji kaynaklarının bulunması o coğrafyadaki ülkeleri etkilediği kadar süpergüçlerin de bölgeyle ilgili politikaları ve stratejilerini etkilemektedir. Doğu Akdeniz'den bahsederken denizin en uzun sahiline sahip ülke olarak Türkiye'nin hak ve menfaatlerinin gözardı edilmesi bölgedeki mevcut sorunları çıkmaza götürecektir. Doğu Akdeniz'de olan problemlerin çoğu kıyıdaş devletlere danışmadan atılan tek taraflı adımlardan kaynaklanmaktadır. Bölgedeki en büyük anlaşmazlık Yunanistan, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti(KKTC) ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasında çıkmaktadır. GKRY 5 Nisan 2004’te resmi gazetede yayınlanan bir yasa ile Mart 2003 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 24 mil genişliğinde bitişik bölge ve 200 mil genişliğinde Münhasır Ekonomik Bölge(MEB) ilan etmiştir. Rum Yönetimi söz konusu ilanı yaparken tek taraflı ve bütün adanın temsilcisiymiş gibi hareket ederek Kıbrıs’taki Türk Toplumunu yok saymıştır. Rum Yönetiminin bu tavrını sürdürmesi üzerine Türkiye,

3 Alp Yüce Kavas, Rusya'nın Arktik politikası ve Türkiye, BILGESAM, 20 Ocak 2014

4 Dursun Yıldız, Buzuldaki Petrol Paylaşımı, Enerji Jeopolitiği ve Kuzey Buz Denizi, Rapor No:13, Ağustos 2013

KKTC ile anlaşarak 21 Eylül 2011’de “Akdeniz’de Kıta Sahanlığı Sınırlandırması Hakkında Anlaşma” imzalamıştır.5

Bölgedeki zengin kaynaklar ve Lübnan, Suriye gibi ülkelerdeki siyasi gelişmeler sonucunda kıyıdaş ülkelerin yanısıra ABD ve Rusya gibi ülkelerin de deniz kuvvetleri unsurları bölgede varlıklarını sürdürmekte ve çeşitli eğitimler yapmaktadırlar. Barbaros Hayreddin Paşa sismik araştırma gemisinin 3. parselde araştırmalara başlamasının ardından GKRY, İsrail ve Rusya ile bölge yakınlarında ortak tatbikat düzenleyerek 6 Türkiye'ye gözdağı vermeye çalışmışlardır. Bunun yanısıra Türk Deniz Kuvvetleri GKRY'nin sözde petrol-doğalgaz arama sahasında araştırma yapan SAIPEM-10000 isimli gemiyi sürekli yakın takipte tutmaktadır. Bu anlaşmazlıkların çözümünün kıyıdaş ülkelerin birbirinin hukukuna saygı göstermesine bağlı olduğu düşünülmektedir. Uzun kıyı şeridine sahip ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletinin garantörü konumunda olan Türkiye'nin Deniz Hukukundan doğan haklarını koruması ve bu haklarını savunmasının gelecekte ekonomik, politik ve stratejik olarak daha güçlü ve etkin bir Türkiye oluşturacağı kanaatindeyim. Hint Okyanusundaki Güç Dengeleri Hint Okyanusu; Süveyş Kanalı, Hürmüz Boğazı ve Doğu Asya arasında ticaret yollarının ve enerji dağıtım güzergahlarının bulunduğu stratejik önemi yüksek bir denizdir. Hint Okyanusu yıllarca önemli bir deniz olmuştur ve olmaya devam edecek gibi gözükmektedir. Bölgedeki gelişmelere doğrudan etkili olan Çin, Hindistan ve uyguladığı politika sayesinde Pakistan'ın yanısıra dolaylı yoldan etkileyen

5 Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Türkan BUDAK, Bekir ÜNAL, Doğu Akdeniz'de Enerji Keşifleri ve Türkiye, BILGESAM, Rapor No: 59,

Aralık 2013 6 Deutsche Welle Türkçe News, Türkiye'ye tatbikat misillemesi, 20 Ekim 2014

ABD, Rusya, Türkiye, İran ve İngiltere'nin ise uyguladıkları politikalar sayesinde bölgeye etkileri olmaktadır. Buradan da anlaşılabileceği gibi bölgedeki istikrar ve güvenliğin küresel istikrarı etkileyeceği düşünülmektedir. Ticaret filolarının, güzergahı çok kullanmasının sonucunda bölgedeki deniz güvenliği konusu da tüm dünya ülkelerini ilgilendiren bir konu haline gelmiştir.

Günümüzde yaşanan gelişmelere baktığımızda bölgeye direkt etkisi olan ve aynı zamanda yükselen ekonomik ve askeri güç olarak karşımıza çıkan Çin ve Hindistan'ın çıkarlarının çatıştışmaya başladığı görülmektedir. Her ikisi de nüfus,ekonomi ve askeri olarak güçlenmekte olmasına rağmen; coğrafi olarak bölgenin merkezinde olan Hindistan ve günden güne enerjiye bağımlılığı artan ve enerji yollarına kolay ulaşım sağlamak isteyen Çin arasında politik ve stratejik mücadele devam etmektedir. Büyük devlet olma yolunun etkili deniz stratejileri oluşturmadan geçtiği yönünde fikirler yürüten ve makaleler yazan Mahan; denizde üsleri olmayan ülkelerin karada yaşayan kuşlar gibi kendi sahillerinden fazla uzağa uçamayacaklarını ve deniz gücünün; endüstri, pazarlar, deniz ticareti, donanma ve üs arasındaki bağdan meydana geldiğini ileri sürmüştür.7 Çin de bölgede yeni limanlar kurma ve deniz üsleri açma yöntemiyle bölgedeki üstünlüğü ele geçirme planları yapmaktadır ve bu doğrultuda Hindistan ve İran'ın etkilerini azaltacak yeni bir deniz stratejisi olan "İnci Dizisi(String of Pearls)" stratejisini ortaya koymuştur. Çin bu stratejisiyle Hint Okyanusu'nda ticaret yolu üzerinde Hindistan'ı çevreleyecek şekilde limanlar dizisi kurma ve bu limanları geliştirerek bölgedeki diğer ülkelerin limanlarını etkisiz hale getirmeye çalışmaktadır.

Hindistan'ın da bu stratejiyi kabullenmesi mümkün olmadığı için yeni bir strateji ortaya koyması adeta bir gereklilik olmuştur. Bunun sonucunda oluşturduğu "Doğu'ya Bakış " politikasıyla yüzünü doğu komşularına çevirerek Çin in etkin olduğu bölgede Myanmar ve Vietnam gibi Pekin açısından hayati değerde olan iki ülkeyle ilişkilerini geliştirmekte ve bu ülkelerde yaşanan dönüşüme taraf olmaktadır.İki ülke deniz yollarındaki rekabet üzerinden karşılıklı bir çevreleme politikası uygulamaktadırlar.8

7 Fuat BEŞER- Gökhan GÜNER, Alfred Thayer MAHAN,Pusula Dergisi Sayı:70, 2011

8 Ömer ATAGENÇ ,Pasifik Sularındaki Bermuda Şeytan Üçgeni: ABDÇinHindistan, BILSESAM ,22 Ocak 2012

Çin, enerji ithalatının yaklaşık %80’ini Hint Okyanusu yoluyla gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla Hindistan’ın Hint Okyanusu’nda kurmaya çalıştığı etkinlik Çin’in enerji güvenliği poltikalarını olumsuz yönde etkilemektedir.9Bölgede yaşanan gelişmelere baktığımızda Pakistan'ın Gwadar Limanı'nın işletmesinin Çin'e verilecek olması ikili ilişkileri çıkmaza sokmuştur. Pakistan, Çin için Basra Körfezi ve enerji kaynaklarına sorunsuz olarak karadan ulaşabilmesi için jeostratejik bir öneme sahiptir. Bunun sonucunda kendi limanlarının etkinliğinin azalacağını düşünen İran ile Hindistan anlaşıp Gwadar Limanına 72 km uzaklıkta bulunan Çabahar Limanını geliştirerek ve bu limanı Afganistan'a bağlayacak bir otoyol yaparak önlem almışlardır. Ayrıca, Pakistan Başbakanı Yousuf Raza Gilani'nin 4 günlük Çin (PRC) ziyaretinin ardından Savunma Bakanı Chaudhary Ahmed Mukhtar'ın yaptığı "Çin'li kardeşlerimizden Gwadar'da bir deniz üssü inşa etmelerini istedik"10 açıklamasının etkileri büyük olmuştur. Çin'in Basra Körfezi bölgesinde deniz üssünün olması bölgede etkili olan Hindistan, İran, Amerika ve Türkiye'yi düşündürmektedir. Geçmişten Gelen Gücü Ve Geleceğe Yönelik Stratejileri İle Türkiye

Türkler yüzyıllar boyunca birçok devlet kurmuş; Asya, Avrupa ve Afrika olmak üzere üç kıtada hüküm sürmüşlerdir. Türklerin denizcilik ile tanışıp denizci millet olmaları, inşa etmiş oldukları donanmayla 1081 yılına dayanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Akdeniz ve Karadeniz Türk Gölü haline gelmiş ve bu dönemde deniz ticaretinde önemli etkisi olan Basra Körfezi ve Hint Okyanusu'nda ticaret ve savaş gemileriyle etkinliğini göstermiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşamış olan ünlü Türk denizcisi Barbaros Hayreddin Paşa'nın "Denize Hakim Olan Cihana Hakim

9 Dr. Emine AKÇADAĞ, Pakistan ın Gwadar Limanı Etrafında Biçimlenen İlişkiler,BILGESAM, 11 Temmuz 2011

10 Richard WEITZ, Global Insights: China Ponders Pakistan's Naval Base Offer, World Politics Review(WPR), May 24, 2011

Olur" vecizesiyle bir milletin denizlerdeki gücünün büyük devlet olma hedefiyle doğru orantılı olduğunu bize göstermiştir.

Geçmişinden güç alan Türkiye Cumhuriyeti, büyük devlet ve büyük ekonomi olma azim ve kararlılığıyla ticari deniz filolarını ve limanlarını sürekli geliştirmektedir. Türkiye'nin yeni deniz stratejisinde dünyada söz sahibi olmak için tüm denizlerde var olmak gibi bir hedefi vardır. Bunların yanısıra deniz hak ve menfaatlerinin koruyucusu olan Türk Deniz Kuvvetleri'nin de personel ve donanım olarak sürekli kendini gelişitirmesi, milli gemi inşa projelerine önem vermesi ve kendini verilecek her türlü göreve hazır bulundurması yeni dünya düzeninde Türkiye'nin sadece bölgesel değil küresel bir aktör olabileceğinin göstergesidir. Türkiye, BM ve NATO kapsamında terörle mücadele, insani yardım, barış ve istikrarın sağlaması kapsamında yapılan faaliyet(Somali'de Deniz Haydutluğu ile Mücadele, UNIFIL vb. ) ve tatbikatlara etkin olarak katılmaktadır. Türkiye'nin diğer bir girişimini 2001 yılında Karadeniz'de bulunan ülkelerle kurmuş oldukları "Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu” (BLACKSEAFOR) oluşturmaktadır.11

Türkiye; deniz ve kara ticaret yollarının yakınında olması, petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarının aktarımının üzerinden yapılması, Karadeniz ile Akdeniz arasında tek geçiş imkanı olan boğazlara sahip olması gibi sebeplerle jeopolitik ve jeostratejik bir konumda olup gelecekte ekonomik olarak bölgesel, politik olarak küresel bir aktör olmaya hazırdır. Ayrıca geçmişte izlemiş olduğu hoşgörü politikasıyla ve sömürgecilik anlayışını hiç benimsememiş olmasıyla temiz bir sicile sahiptir. Bu da tüm ülkelerle rahat bir şekilde iletişim kurup ticari ve askeri birçok işbirliğini yapabilmesinin anahtarıdır. Sonuç İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra oluşmaya başlayan ve Soğuk Savaş döneminde oluşan çift kutuplu dünya düzeni, günümüzde yeni ticaret yollarının açılması ve yeni enerji kaynaklarının bulunmasıyla değişmeye başlamışır. Ekonomik, politik ve askeri güçleri sürekli gelişmekte olan ülkeler yeni dünya

11 Türkiye’nin Uluslararası Güvenlik Alanındaki Girişimleri ve Uluslararası (NATO, BM, AB) Barışı Koruma Destekleme

Harekatlarına Katkıları, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Resmi İnternet Sitesi(www.mfa.gov.tr), Erişim Tarihi:

03.02.2015 18:45B

düzeninde yer almak isteyeceklerdir. Oluşacak yeni dünya düzenindeki Türkiye'nin rolünün daha çok barışı koruyan, barışın oluşumunu sağlayan ve dünyadaki güçleri dengeleyen bir yapıda olacağı öngörülmektedir. Tarihi bağları ve jeopolitik konumuyla Türkiye, tüm ülkelerle yakın ilişkiler kurabilecek bir ülkedir. 2014 yılında Türk Deniz Görev Grubu'nun Afrika Kıtası'nda dört gemilik deniz filosuyla 24 ülkeyi ziyaret etmesi ve her gittiği ülkede coşkuyla karşılanması bunun basit bir örneğidir. Ayrıca Türkiye'nin; Arktik Bölgesi'nde yapılan çalışmaları incelemesi, Doğu Akdeniz'de zengin hidrokarbon yataklarına sahip olması ve yakın zamanda bunları kullanabilir hale gelecek olması, Afrika'daki artan siyasi girişimleri ve Hint Okyanusu'nda varlık göstererek deniz yollarının güvenliğini sağlamaya yönelik faaliyetleriyle yeni dünya düzeninde hakettiği konumu elde edeceği öngörülmektedir.