15 AĞUSTOS'UN 31. YILINDA tarih bizden yeni bir atılım istiyor

28
SERXWEBÛN JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE Sal: 31 / Hejmar 392 / Tebax 2014 15 AĞUSTOS’UN 31. YILINDA tarih bizden yeni bir atılım istiyor Ölçü Agit’tir, esas almak gerekir Agit ruhu nasıldı, duyguları na- sıldı, düşünce sistemi nasıldı? Tarzı neydi? Üslubu nasıldı? Temposu nasıldı..? >20-21 Tarih, bizi her zamankinden daha fazla otuz birinci yılda 15 Ağustos ruhuyla hareket ederek Kürdistan’ın dört par- çasında ve Ortadoğu’da özgürlük ve demokrasi devrimini geliştirmeye, ger- çekleştirmeye çağırıyor. Önder Apo’nun 26 Haziran tarihli talimatı da bunu emrediyor. Ortadoğu’daki gelişmeler Türkiye’ye demokratikleşmeyi dayatıyor, Önder Apo’nun Demokratik Siyasi Çözüm Projesi de bu demokratikleşmenin yol haritası oluyor. Türkiye’ye yeni kurtuluş yolunu gösteriyor. Üç cephede savaş konumundayız. İran, Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı tutumunu değiştirmezse savaş dört cepheye de yayılabilir. Bu cephelerde, 15 Ağustos’un otuz birinci yılı büyük bir savaş hamlesini gerektiriyor. >8-11 15 AĞUSTOS, parti ve mücadele tarihimizde kuruluş dönemini direniş dönemine taşımıştır. Şimdi de inşa ve direniş dönemindeyiz. Tarih bizden yeni bir atılımı otuz yıl öncesi kadar yakıcı biçimde istiyor. Direnen ve yaşayan Botan... Abdulllah Bayık (Gürcan) Çirav’dayken kuryelerimiz geldi. Kerim arkadaş da bize katıldı. Şiyar (Kazım Kulu) ve Cemil (Kerim Baytar) arka- daşlar ile vedalaşarak Çirav’dan Bo- tan’ın içlerine Bestler’e hareket ettik. Cinîvêr'den ayrılırken bizi uğurlayan Bedran (Mehmet Sevgat) arkadaş, bize başarılar diledikten sonra “Gide- ceğiniz yerde kızıl ordumuzun temelleri atılıyor! Sizler kurulan ordumuzun sa- vaşçıları olacaksınız...>22-24 15 Ağustos tarihsel olduğu kadar yaşamsaldır Bir Zamanlar Botan 15 Ağustos 1984 Hamlesi’nin haberi geldiğinde saatleri, günleri geçirmek mesele olmuştu. Sonuçları önemliydi. İlk defa derli toplu bir askeri eylem plan- lanıp uygulanmış, durumu kökten değiştirecek gelişmelere kapı aralanmıştı. Önemli olan, hamleyi daha da geliştirerek devamını getirmekti. >14-18 Önder Abdullah Öcalan’ın 15 Ağustos değerlendirmeleri... Di salvegera 30. ya 15’ê Tebaxê de hedef azadkirina Rêber Apo û Kurdistanê ye / Nivîsa Murat Karayilan, rûpela >26-27 Önümüzdeki dönem dev- rimci mücadelenin geliştiği bir dönem olacaktır. İşbirlikçi güç- ler ve IŞİD gibi çevrelerle ara- mızdaki mücadele keskinle- şecektir. Ortadoğu'daki mevcut dev- rimci duruma yaklaşım ger- çekten devrimci olmalıdır. Çün- kü gelişmeler bize aktif mü- cadele etme çağrısı yapıyor. Ortadoğu'da bu mücadeleyi göze alanlar, mücadele yürü- tenler kazanacaktır. Tam da PKK’liliğin, Apoculuğun dev- rimcilik yapma zamanıdır. KDP devlet kuracaktı, Gü- ney’inde de IŞİD devleti kuru- lacaktı, onunla kavga etmemek için Şengal’den geri çekilmiştir. KDP’nin Şengal’deki tutumu kabul edilemezdir. >2-6 Radikal mücadele dönemine giriyoruz KDP’nin IŞİD’e bıraktığı Şengal’den göç eden Êzîdî Kürtleri... www.arsivakurdi.org

Transcript of 15 AĞUSTOS'UN 31. YILINDA tarih bizden yeni bir atılım istiyor

SERXWEBÛNJI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE

Sal: 31 / Hejmar 392 / Tebax 2014

15 AĞUSTOS’UN 31. YILINDAtarih bizden yeni bir atılım istiyor

Ölçü Agit’tir, esasalmak gerekir

Agit ruhu nasıldı, duyguları na-sıldı, düşünce sistemi nasıldı?Tarzı neydi? Üslubu nasıldı?Temposu nasıldı..? >20-21

Tarih, bizi her zamankinden daha fazlaotuz birinci yılda 15 Ağustos ruhuylahareket ederek Kürdistan’ın dört par-çasında ve Ortadoğu’da özgürlük vedemokrasi devrimini geliştirmeye, ger-

çekleştirmeye çağırıyor. ÖnderApo’nun 26 Haziran tarihli talimatı dabunu emrediyor.

Ortadoğu’daki gelişmeler Türkiye’yedemokratikleşmeyi dayatıyor, Önder

Apo’nun Demokratik Siyasi ÇözümProjesi de bu demokratikleşmenin yolharitası oluyor. Türkiye’ye yeni kurtuluşyolunu gösteriyor.

Üç cephede savaş konumundayız.

İran, Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşıtutumunu değiştirmezse savaş dörtcepheye de yayılabilir. Bu cephelerde,15 Ağustos’un otuz birinci yılı büyük birsavaş hamlesini gerektiriyor. >8-11

15 AĞUSTOS, parti ve mücadele tarihimizde kuruluş dönemini direniş dönemine taşımıştır. Şimdi deinşa ve direniş dönemindeyiz. Tarih bizden yeni bir atılımı otuz yıl öncesi kadar yakıcı biçimde istiyor.

Direnen ve yaşayan Botan...Abdulllah Bayık (Gürcan)

Çirav’dayken kuryelerimiz geldi. Kerimarkadaş da bize katıldı. Şiyar (KazımKulu) ve Cemil (Kerim Baytar) arka-daşlar ile vedalaşarak Çirav’dan Bo-

tan’ın içlerine Bestler’e hareket ettik.Cinîvêr'den ayrılırken bizi uğurlayanBedran (Mehmet Sevgat) arkadaş,bize başarılar diledikten sonra “Gide-ceğiniz yerde kızıl ordumuzun temelleriatılıyor! Sizler kurulan ordumuzun sa-vaşçıları olacaksınız...” >22-24

15 Ağustostarihsel olduğu kadar yaşamsaldır

Bir Zamanlar Botan

15 Ağustos 1984 Hamlesi’nin haberigeldiğinde saatleri, günleri geçirmekmesele olmuştu. Sonuçları önemliydi.İlk defa derli toplu bir askeri eylem plan-

lanıp uygulanmış, durumu köktendeğiştirecek gelişmelere kapı aralanmıştı.Önemli olan, hamleyi daha da geliştirerekdevamını getirmekti. >14-18

Önder Abdullah Öcalan’ın 15 Ağustos değerlendirmeleri...

Di salvegera 30. ya 15’ê Tebaxê de hedef azadkirina Rêber Apo û Kurdistanê ye / Nivîsa Murat Karayilan, rûpela >26-27

‘ Önümüzdeki dönem dev-rimci mücadelenin geliştiği birdönem olacaktır. İşbirlikçi güç-ler ve IŞİD gibi çevrelerle ara-mızdaki mücadele keskinle-şecektir.

‘ Ortadoğu'daki mevcut dev-rimci duruma yaklaşım ger-çekten devrimci olmalıdır. Çün-kü gelişmeler bize aktif mü-cadele etme çağrısı yapıyor.

‘ Ortadoğu'da bu mücadeleyigöze alanlar, mücadele yürü-tenler kazanacaktır. Tam daPKK’liliğin, Apoculuğun dev-rimcilik yapma zamanıdır.

‘ KDP devlet kuracaktı, Gü-ney’inde de IŞİD devleti kuru-lacaktı, onunla kavga etmemekiçin Şengal’den geri çekilmiştir.KDP’nin Şengal’deki tutumukabul edilemezdir. >2-6

Radikalmücadeledöneminegiriyoruz

KDP’nin IŞİD’e bıraktığı Şengal’den göç eden Êzîdî Kürtleri...

kapak.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:47 Page 1

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

2 SerxwebûnTebax 2014

1990’lı yıllarda reelsosyalizmin çö-zülüşü ve tek

kutuplu dünya ile birlikte kapitalist mo-dernitenin ya da neo liberalizmin “Tarihinsonu geldi” diyerek kendisini tek siyasal,sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamolarak ilan etmesi gerçeği vardı. Reelsosyalizmin yıkılışından sonra kapitalistmodernite böyle bir iddiada bulundu.Şöyle bir gerçeklik oldu, bu önemlidir,soğuk savaş ve reel sosyalizmin yıkıl-masından sonra dünyanın bütün so-runları kapitalizmin üzerine yıkıldı. Ogüne kadar reel sosyalizm karşısındasosyal demokrasiyle toplumları sistemiçinde tutmak isteyen bir gerçekli vardı.Reel sosyalizmin yıkılmasıyla birliktereel sosyalizmin bütün sorunları kapi-talizmin içine yığılıp sistem sorunu ha-line geldiği gibi, o güne kadar kapitalistmodernist sistemin sosyalizmi frenle-mek, toplumları, belli çevreleri kendiyanında tutmak için kullandığı sosyaldemokrasi yaklaşımı da çöktü. Artıkreel sosyalizme karşı böyle bir ihtiyaçda bir tarafa bırakıldı. Kapitalist em-peryalist güçlerin, tekellerin birbirlerinekarşı savaşı daha da keskinleştiği gibi,kapitalist modernite daha da derinleşti.Kapitalizmin tüm çirkin ve toplum karşıtıyüzü her gün daha fazla görüldü.

Yirmi beş yıl sonra şu ortaya çıktı,tarihin sonu geliyor, ama bu sonun ka-pitalizm için olduğu gerçeği bulunmak-tadır. Kapitalist emperyalist sistem, ka-pitalist modernizm insanlık için tama-men gereksiz hale gelmiştir. Gelinenaşamada kapitalist modernist sistemininsanlık dışı karakteri netleşmiştir. Eko-nomik, sosyal, kültürel boyutlarıyla, ya-rattığı sonuçlarla nasıl bir sistem olduğuortaya çıkmıştır. Bu da Önder Apo'nunkanserli sistem dediği, kanserojen de-diği, insanlığı bitiren bir sistem olduğununetleştirmiştir. Maddi uygarlığın bütünmanevi değerleri bitirerek hiçbir manevideğeri, ölçüyü bırakmadığı bir değer-sizler, değersizlik toplumu, değersizliksistemi haline geldiği netleşmiştir. Bu,insan toplumu için, insanlık için bitişiifade eder. Örneğin en son Obama’nınIŞİD’in Musul’u işgali sonrası söylediği,IŞİD’e müdahale etseydik bundan Malikiyararlanırdı, ifadesi insanlığın bitişidir.Yani Maliki’yi güçlendirmemek için birhalkın, Êzîdîlerin yok olmasına gözyumduklarını itiraf ediyor. Bu kadar so-ğuk, sadece çıkarlarla bezenmiş, çı-karlardan başka bir dünyası olmayanbuz gibi bir sistem, buz gibi çıkarlarlabütün insan yaşamının belirlendiği birsistem haline gelmiştir.

KDP'nin geri çekilmesini ve Şengal’inIŞİD tarafından işgal edilmesini meş-rulaştıran yaklaşımlar da böyle bir zih-niyetin sonucudur. Şu söyleniyor; KDPdevlet kuracaktı, devlet kurma çabasıiçindeydi, Güney’inde de MüslümanSünni IŞİD devleti kurulacaktı, onunla

kavga etmemek için geri çekilmiştir,anlamak lazım. Bu kadar alçakça birşey olabilir mi? Oradan geri çekilmedemek IŞİD’in bütün Êzîdîleri katletmesidemektir. Bunu bir çocuk bile bilir. Busöylem açıkça kapitalizmin insanlarıbitirdiğinin resmidir. Kürt devleti kura-cakmış, onun için KDP güçlerini Şen-gal’den çekmiş! Batsın öyle devlet!Êzîdî soykırımı üzerinden kurulacakdevlet hiç olmasın. Böyle olabilir mi?İnsanlık ve toplum çıkarları böyle elealınabilir mi? Alınıyor işte! Obama öyledemiştir, Kürt’ü öyle demiştir. Kapitalistsistemin nasıl bir sistem gerçeği oldu-ğunu bu ifadeler açıkça ortaya koy-maktadır. Böyle bir dünyada yaşıyoruz.Bir zamanlar Sodom’la Gomore’nintanrının gazabına uğraması gibi, tamda şu anda kapitalist sistem tanrınıngazabına uğrayacak bir sistemdir.

ABD’nin Ortadoğumüdahaleleri başarısız

Kapitalist modernitenin dünyadave Ortadoğu'daki sonuçları bu-

gün tüm çıplaklığıyla gözler önündedir.1990’larda birinci Körfez savaşı oldu,Saddam’ın kolu kanadı kırıldı. 2003’teIrak’a müdahale oldu, Irak’a kapitalistmodernist sistem hakim kılınmak is-tendi. Hatta tasfiyecilier bunu ‘demo-kratik emperyalizm’ olarak ifade etmiş-lerdi. Irak merkezli Ortadoğu dizaynedilecekti. Ürdün, Suudi Arabistan,Katar dizayn edilecekti. Emperyalizminmüdahalesiyle Ortadoğu güllük gülis-tanlık demokrasi ve özgürlükler cenneti

olacaktı. Şimdi öngörülenin cennetdeğil de cehennem olduğu daha iyianlaşılmaktadır.

Bu müdahaleye karşı Önderliğin ce-vabı Atina Savunmasında şöyleydi;ABD'nin müdahalesine karşı kendi de-mokratik özgürlükçü sistemimizi kurmak.Bugün üçüncü çizgi diyoruz ya, ayrı birçizgi olmak, halkların çizgisi olmak!KDP'nin, YNK’nin kendi meclislerini,kendi sistemlerini halkların meclisi, sis-temi göstermelerine karşı kendi alternatifsistemimizi kurmak, diyordu. KongraGel böyle bir alternatif sistemin meclisiolarak öngörmüştü. Bu yeni örgütselşekillenme ve toplumsal sistemi o günekadar PKK'nin yarattığı otuz yıllık mü-cadele birikiminin yeni bir sistem halinegetirilmesi biçiminde tanımlıyordu. Böyleüç başlık üzerinden ABD'nin müdaha-lesine karşı bizim müdahale yapmamızıöngörüyordu. Atina Savunmasında bun-lar net bir biçimde ifade edilmiştir.

2003 Kongra Gel’i kapitalizmin Or-tadoğu'ya müdahalesine karşı Önder-liğin devrimci demokratik bir müdahalesioluyordu. Atina Savunması ve dahasonra geliştirilen Bir Halkı Savunmakeserleri böyle bir müdahaleyi içeriyordu.Bir Halkı Savunmak adlı eseri bir yö-nüyle de tasfiyeciliğin önderliğin mü-dahalesini saptırmasına karşı bir mü-

dahale oluyordu. Önderliğin müdahalesisisteme ayak uydurma, sistem içileşmeolarak anlaşılmıştı. Önderlik ABD'ninmüdahalesine karşı kendi müdahale-sini, kendi mücadele biçimini ortayakoymak isterken, bu, tasfiyecilik tara-fından mücadelesizlik olarak ele alınıpsaptırıldı. Mücadeleden geriye çekme,gevşeme, bir nevi sistem içileşme ola-rak dayatıldı. Bu temelde bilinen fela-ketler başımıza geldi. Örgüt, tasfiyeile karşı karşıya kaldı.

ABD’nin Irak'a müdahale etmesikoşullarında tasfiyecilik ortaya çıktı.ABD müdahale edecek, KDP-YNK güçolacak, tasfiyeciler de onlara dayanarakörgüte müdahale edip tasfiye edecek-lerdi. ABD önce Aganistan’a, dahasonra Irak’a müdahale etti. Sonuç,ABD Irak'tan çekilmek zorunda kaldı.Irak üzerinden İran’ın etkisini kıracaktı,İran ABD müdahalesinden sonra Irak’tadaha etkili olmaya başladı. Sonuç ola-rak ABD'nin müdahaleleri boşa çıktı.ABD müdahalelerin başarısızlığı Or-tadoğu'da halkların patlaması biçimindebir sonuç ortaya çıkardı. Arap Baharıdenen olaylar, statükocu güçlerin halk-ların sırtında yük haline geldiği, bunlarındevrini bitirdiği, emperyalizmin de mü-dahalesinin başarısız kaldığı ortamdameydana geldi. Arap Baharı denen

olay budur. Emperyalizmin, Batı’nınyönlendirmesiyle ortaya çıkmış hare-ketler değildirler. Bizzat toplumun di-namikleri biçiminde tarih sahnesineçıktılar. Bu hem kapitalist modenistsisteme, hem statükocu güçlere, hemde beş bin yıllık devletçi sisteme tepkiyiifade ediyordu. Devletçi sistemin tarihsahnesine çıktığı yerde, Mısır’da veSümer’de toplumların artık bu devletçisistemle yaşamak istemediklerinin or-taya konulmasıydı. Bu yönüyle Orta-doğu'da Arap Baharıyla ortaya çıkanolayların tarihsel temellerini, nedenleriniiyi değerlendirmek, iyi çözümlemekgerekiyor. Öyle günlük, güncel herhangibir sorun nedeniyle ortaya çıkmış ha-reketler değildir. Binlerce yıllık devletçisisteme karşı, devletçi sistemin çıktığıcoğrafyada, devletçi sistemin var ol-duğu coğrafyada devletçi sisteme karşıbir ayaklanmayı, bir isyanı ve tepkiyiifade ediyor.

Arap Baharının gelişmesi karşısındaABD bunları yönlendirip çıkarına de-ğerlendirmek istedi. ABD özellikle1990’lı yıllardan sonra klasik, çok iş-birlikçi, bizzat kendisinin maketi olanKemalizm, Baas ve İran Şah’ının BeyazDevrimi ve Tunus iktidarı gibi çok Batıtaklitli, bütün yaşamı ve yönetim yak-laşımlarıyla kapitalist modernitenin bir

PKK'nin devrimci ve atılımcı ruhu baştaTürkiye olmak üzere tüm Ortadoğu’dademokratik devrimi gerçekleştirecektir

Mustafa Karasu

‘’Eğer Şengal direnişimiz olmasaydı, Maxmur’a müdahale etmeseydik Hewlêr’inhepsi boşalacaktı. KDP’nin Şengal’deki tutumu kabul edilemezdir. Orayı bırakmakdemek Êzîdîleri IŞİD’in kılıcı altına sokmak demektir.’’

M.Karasu.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:44 Page 2

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

maketi ve izdüşümü olan modelleriniflas ettiğini, Ortadoğu toplumlarındadeğer görmediğini, karşılık görmediğiniöğrendi. Daha önce de Ortadoğu açı-sından farklı model arayışları bulunu-yordu. Sistemin üniversiteleri, araştırmamerkezleri klasik işbirlikçilerle Ortado-ğu'da etkili olamayacaklarını görmüş-lerdi. Zaten soğuk savaş olarak tanım-lanan dönemde Sovyetler Birliği’ne kar-şı, sosyalizme karşı, devrimci güçlerekarşı İslam’ı kullanma vardı. Ortado-ğu'nun değerleriyle Sovyetler Birliği’nekarşı savaşma yöntemini kullanmıştı.Sovyetler Birliği’nin Güney'i İslam’dı.Burada bir kesim İslamcıları kendisininişbirlikçisi ve ajanı haline getirmişti.Geçmişteki bu ilişkilerine dayanarakOrtadoğu'daki Arap Baharındaki İslamieğilimi yönlendirerek, etkileyerek işbir-likçi ılımlı İslam temelinde Ortadoğu'dayeni bir işbirlikçi düzen kurmak istedi.

Bu nedenle Tunus’a destek verdi, Mı-sır’a destek verdi, diğer yerlere destekverdi. Libya’ya bizzat müdahale etti,yıktı. Bütün bunların temelinde kendi-sine bağlı işbirlikçi İslam düzeni ku-racaktı. Yani Ortadoğu'yu İslam’ın içinekendi ajanlarını sokarak, kendi işbir-likçilerini sokarak ajan bir İslam’la,ajanlaştırılmış İslam’la, yönetmek istedi.

İşbirlikçi İslam projesiçöktü

Böyle bir proje ortaya koydu amabu projenin etkili olamayacağını,

Ortadoğu sosyolojisinin, siyasetinin vetarihsel birikiminin öyle kendisinin dü-şündüğü gibi işbirlikçi bir İslam’la yö-netilemeyeceğini kısa sürede anladı.İşbirlikçi İslam olarak düşündüğü çev-relerin kendisine karşı bir muhalif güçhaline geldiğini, kendi sistemi açısındantehlikeli hale geldiğini gördü. Mısır’daİhvan-i Müslim’in ve Erdoğan’ın İhvan-i Müslim’le ilişkilerinin ABD'nin çıkarla-rına ters düşmesi, yine Libya’da elçiliğinbasılması bunu açıkça gösteriyordu.Suriye’de ortaya çıkan halk hareketlerinide kısa sürede İslamcılar yönlendirdive radikal İslami bir muhalefet ortayaçıktı. Böylece ABD'nin Arap Baharıylaöngördüğü işbirlikçi ılımlı İslam projesiçöktü. Özellikle de Lübnan ve İsrail’ekomşu olan Suriye’de İslamcı bir iktidaristenmedi.

1970-80’lerde Lübnan’da Hıristiyan-Müslüman çatışmasının ne kadar can

kaybına neden olduğunu, ABD'nin,Fransa’nın ne kadar şiddetle müdahaleettiğini biliyoruz. Lübnan yarı Hıristi-yan’dır. Lübnan’ın yanı başında böylebir devlet görmek istemedikleri gibi,yüz elli yıldır sistemin Ortadoğu içinhazırladıkları Türkiye'nin, yani modernistTürkiye'nin Erdoğan gibi bir İslamcı ik-tidarla Suriye'deki bir İslamcı hareketinbirleşmesi ve kendi projelerini boşa çı-kartmasını kabul edemezlerdi. Yüz elliyıldır Türkiye’yi hazırlıyorlardı. ABD vekapitalist modernist sistem kolay kolayTürkiye’yi bırakmaz. Ortadoğu'da başkabir Türkiye yok! Yüz elli yıldır hazırlan-mıştır. Türkiye zaten Kürtlerin Rom de-diği gibi, amiyane deyimle “Gavur”dur.Bir Suriye, Irak, Suudi Arabistan değildir.Belirli değerleriyle Batı’ya yakındır. Or-tadoğu'yu fethetmek için hazırladığıTürkiye'nin kalkıp kimlik, gen ya dakarakter değiştirmesi, mutasyona uğ-

rayıp yeni bir biçim almasını kabul et-mediler. İslamcı rejimlerle birleşip farklıbir karaktere bürünmesini kabul etme-diler. Türkiye'nin böyle güçlerle birleşipkendi Ortadoğu projelerini boşa çıkar-masını engellemek için Suriye’de Esadrejiminin yenilmesini istemediler. Esadrejimi de Batı’nın bu tutumunu gördüve ortaya çıkan çelişkilerden yararla-narak kendisini ayakta tuttu. Esad’ınayakta kalma diyalektiği böyledir.

Ortadoğu'da sistemin siyasal olarak,toplumsal olarak inisiyatifini kaybettiği,iki yüzyıllık bütün çabalarının önemlioranda boşa çıktığını söyleyebiliriz.Kuşkusuz kapitalist modernist sistemtümden başarısız oldu, Ortadoğu'yahiç etkide bulunmadı demek yanlıştır.Her yerde biraz işbirlikçileri ve daya-nakları var. Ama esas olarak kapitalistmodernist sistem Ortadoğu'da başarı-sızdır, yenilgiye uğramıştır, kaybetmiştir.İki yüzyıllık kapitalist modernist müda-hale ve kapitalist modernitenin işbirlikçisiolan ya da ona dayanarak kurulanulus-devlet zihniyeti iflası yaşamaktadır.Son iki yüzyılda Ortadoğu'ya girenulus-devlet zihniyeti de dağılıyor. ZatenOrtadoğu'nun başına ne getirdiyseulus-devlet zihniyeti getirdi. Kapitalistmodernite getirdi. Ortadoğu'da öncedende baskılar vardı, zulümler vardı, sa-vaşlar vardı. Dinsel topluluklara baskılarvardı. Ancak bin yıl önce, iki bin yıl,beş bin yıl önce şu anda Ortadoğu'dayaşananlar yaşanmamıştır. Yahudilik,Hıristiyanlık, İslamiyet bu topraklardahakim olmuştur. İlk dinler ortaya çıktığı

zaman diğer dinleri etkisizleştirmek is-temiş, ideolojik mücadeleler, çeşitli mü-cadeleler ve savaşlar, kendini etkin kıl-ma çalışmaları olmuştur. Bu dönemdebelli acılar yaşanmıştır. Ama belirli birdüzen ve sistem kurulduktan sonraher şey bazı ahlaki, toplumsal ve insanikurallar çerçevesinde seyretmiştir. İs-lamiyet bin beş yüz yıldır bu topraklar-dadır. Bin beş yüz yıldır bu coğrafyada,son yüzyıllara kadar Ortadoğu'da Hı-ristiyanların bu düzeyde sürüldüğü,katledildiği, farklı etnik ve dinsel toplu-lukların bu düzeyde katliama uğradığıbaşka yüzyıl yoktur.

Kapitalist modernist sistem bir soykırım sistemidir

Yüz yıl önce burada Hıristiyanlartoplu ve güçlü biçimde yaşıyor-

lardı. Güney Kürdistan, Hakkari, Mardin,İran’ın sınırları ve Qamişlo’da AsuriSüryaniler doludur. Öyle ki, 19. yüzyıldabatıdan gelen milliyetçi rüzgarların et-kisiyle devlet kurma girişimleri bile ol-muştur. Ermeniler Kürdistan'da nere-deyse yarı yarıya yaşıyorlarmış. Yanifarklı etnik ve dinsel topluluklar bu coğ-rafyada yan yana, hatta iç içe yaşıyor-lardı. Ne zamanki kapitalist modernitegelmiş, bu topraklarda etnik ve dinselsoykırım başlamıştır. Bunu böyle gör-mek gerekiyor. Kapitalist moderniteninne olduğunu anlamak açısından bugerçeği öğrenmek önemlidir. Kapitalistmodernite ne kadar güzel bir sistem,insanlığa neler neler getirdi denilerekyutturulmaya çalışılıyor. Kapitalist mo-dernist sistem bir soykırım sistemi-dir. Ulus-devlet karakterinden sonratamamen bir soykırım sistemi olmuştur.

1648 Westwalya Antlaşması’ylaulus-devletlerin birbirlerini kabulüylebugünkü Birleşmiş Milletler gibi ulus-devletlere dayalı bir sistemin kuruluşu,ulus-devletin statü haline gelmesi, meş-rulaşması, yükselen bir değer halinegelmesi ve kendisini kabul ettirmesindensonra yaşanan sadece Ortadoğu'dadeğil, bütün dünyada soykırımdır. Bunubilmek lazım. Kapitalist moderniteninOrtadoğu'ya girmesiyle birlikte Kürtleriçin de başlayan budur. Kürtler yüz elliyıl önce bu topraklarda egemen değiller,devlet değiller ama kendi kendileriniyönetir, yaşatır durumdadırlar. Devletdışı toplumdur. Bu gerçeklik bugünKürtlerin avantajı haline gelmiş bir du-

rumdur. Devlet dışı toplum olmak, eskiçağlarda bir yönüyle de özgür ve de-mokratik yaşama daha yakın olmaktır.Çünkü geçmiş dönemde, feodal dönemve diğer dönemlerde kültürel soykırımyoktı. Hegemonik zihniyet devlet kurmaüzerinedir. Toplumlar üzerinde hegemonolayım, beyinler üzerinde, bireyler üze-rinde hegemon olayım anlayışı yoktur.Alan üzerinde, o coğrafya üzerindehegemon olayım, benim siyasi ege-menliğimi kabul etsin, tamamdır, anla-yışı hakimdir. Bu hakimiyet kabul edil-dikten sonra nasıl yaşıyor, nasıl yiyor,nasıl içiyor fazla karışılmıyor. Kuşkusuzhiç karışmıyor değiller, ama esas olarakkarışılmıyor. Kapitalizm ise insanlarınbeynine, tek tek hücrelerine kadarnüfuz etmek istiyor. Kapitalizm öncesiböyle bir şey yoktur. Köye, kasabayanüfuz etmek yoktur. Kendi siyasal ege-menliğini kabul etsin yeter. Kürt tarihinde

hep söylenir ya, Osmanlı Batı karşı-sında sıkışınca o zaman vergi ve savaşdönemlerinde zorunlu askerlik düzenikurmaya yöneliyor. Önceden hiç ka-rışmıyor. Kendi kendini yönetmesinekarışmıyor.

Kapitalist modernitenin dünyada gel-diği durum, özellikle tüketim toplumuyladaha da derinleştirdiği özellik bütünbireye hükmeden, insanın günlük ya-şamına hükmeden, yönlendiren bir he-gemonik sistemdir. İnsan iradesini kıran,toplumları dağıtan bir sistemdir. Toplumkırım diyoruz ya, kapitalizm eşittirtoplum kırımdır, insan kırımdır. Bütünkırımların sistemidir. Bu açıdan kapi-talizmi doğru anlamak, onun Ortado-ğu'ya yansımalarını doğru değerlen-dirmek gerekir. Önderlik kapitalizminOrtadoğu'ya yaklaşımlarını, AİHM sa-vunmalarında da, Ortadoğu savunma-sında da, birçok savunmasında dakapsamlı bir biçimde anlatıyor. Nasılsonuçlar yarattığını kapsamlı biçimdeirdeliyor. Kapitalizmin Ortadoğu'ya gi-rişinin sonuçlarını şimdi en ağır biçimdeyaşıyoruz. Önderlik en son mektubundaEl Kaide’yi değerlendirdi, IŞİD’i değer-lendirdi, bunlar dedi kapitalist moder-nitenin gübreliğinde yetişen sapkın ha-reketlerdir, dedi. Yani kapitalist moder-nitenin yarattığı bir şeydir. El Kaideve IŞİD, Ortadoğu gerçeğinin yarat-tığı bir olay değildir, kapitalist mo-dernite yaratmıştır. Bir nevi kapitalistmodernitenin siyasal, sosyal yaşamtarzı ve kültürü öyle bir doğum yarat-mıştır. İnsanlarda ucube doğumlar olur

ya, IŞİD ve El Kaide de öyle bir şeydir.Kapitalist modernitenin Ortadoğu'dakiiki yüzyıllık gübreliğinde ortaya çıkandurumdur.

ABD ajan İslam üzerinden Ortadoğu'yu hakimiyetaltına almak istiyor

ABD işbirlikçi İslam yaratıyorumderken böyle bir gerçeklik ortaya

çıktı. kapitalist modernizmin el attığıbir yerde çıkacak İslam da böyle olur.ABD gelinen aşamada şu politikayavarmıştır; Ortadoğu'nun direndiğini vebizim de bir alternatif olarak çıktığımızıgörmüştür halkların büyük tepkisini degörmüştür. Halklar çok öfkelidir. Eğeretkili bir siyaset yürütülürse, kapitalistmodernite süpürülüp atılacaktır. ABDkendisine yönelik böyle bir gücün ortayaçıkacağını görerek IŞİD gibi çetelerikullanmak istemiştir. Böylece Ortado-ğu'daki demokrasi ve özgürlük potan-siyeli dağıtılacak, IŞİD gibi İslam’ı kul-lanarak gelişen güçleri de böyle bir sa-vaş içinde tutarak kendisi için tehlikeolmaktan çıkaracaktır. Önderlik, Osmanlıİmparatorluğu İslamiyet’in enerjisini ala-rak ta Avrupa’ya kadar gitmişti, diyor.Şimdi de Ortadoğu halkları çok öfkelidir,bir öfke patlaması yaşanıyor. Bunu IŞİDve başka çevreler kullanmak istiyor.Öte yandan halkların özgürlük ve de-mokrasi eğilimi Rojava gerçeğinde ol-duğu gibi güçleniyor. İran ve Türkiyeböyle bir ortamda kendilerini etkin kılaraksistemi zorlamak istiyor. ABD böyle birortamda böl, parçala, yönet politikasıylabütün güçleri zayıflatma stratejisine yö-nelmiştir. Bütün güçleri zayıflatmak veen sonunda üzerinde hakimiyet kurmakistiyor. İslamcı güçleri de zayıflatacak,herkesi zayıflatacak, herkesi kendisinemuhtaç edip Ortadoğu'yu kendisinemuhtaç hale getirecek.

Hala da Ortadoğu'yu teslim almastratejisi esas olarak işbirlikçi ajan İslamüzerine kuruludur. Onun örnek modeliFetullahçılardır. Şu anda ABD'nin üze-rinde çalıştığı proje Fetullahçılar pro-jesidir. Fetullahçı modeli bütün Orta-doğu'da hakim kılmak istiyor. Şu andaAKP biraz üzerine gidiyor ama AKPiçinde de böyle bir modele yatkın kesimvar. Türkiye yarı Ortadoğu, yarı Avrupagibi bir yerdir. Bu açıdan ajan İslamüzerinden Ortadoğu'yu hakimiyet altınaalmada en uygun ülke Türkiye’dir. İlkönce böl, parçala, yönetle Ortadoğuhalklarının iradesini kıracak, sonra daFetullahçılar gibi -tabii Türkiye'de Fe-tullahçılar olur, Mısır’da başka bir şeyolur, Suriye’de başka bir şey olur- birajan İslam’la Ortadoğu fethedilecektir.Şu anda ABD'nin Ortadoğu'daki politi-kası budur. Herkesin iradesini kırıp, za-yıflatıp sonunda yerel fetullahçılarlabölgeye hakim olmak istiyor. Ama mev-cut statükocuların ya da kapitalizmingübreliğinde yetişen IŞİD ya da başkagüçlerin gelişme şansı ve geleceği yok-tur. Onlar boşluktan yararlanmıştır. Boş-luktan yararlanan güçlerdir. Onların böl-geye bir proje, bir sistem, özgür ve de-mokratik yaşam sunma imkanı yoktur.

Kapitalist modernitenin de Ortadoğuiçin sunacağı yeni bir yaşam modeliyoktur. Kapitalist modernitenin iş-birlikçi İslam projesi tutmaz. ÇünküOrtadoğu manevi uygarlık dünyasıdır,Avrupa ve ABD ise maddi uygarlıkdünyasıdır. Manevi uygarlığın gücümaddi uygarlığın gücünden her zamanyüksektir. Yunanlı bir filozof, türküleringücü kanunların gücünden her zamandaha fazladır, demiş. Önderlik sanatametafiziktir, dedi. Manevi uygarlığıngücü maddi uygarlıktan yüksektir. Diğerigünlük yaşamdır. Manevi uygarlık isetarihsel kökleri derinlere salan bir uy-

Serxwebûn 3Tebax 2014

Hewlêr’de Ezîdî gençleri KDP’nin Şengal’i IŞİD’e bırakmasını protesto ediyor...

M.Karasu.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:45 Page 3

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

4 SerxwebûnTebax 2014

garlıktır, bir yaşamabiçimidir, bir duygu vedüşünce biçimidir. Buaçıdan kapitalist mo-dernist sistemin işbir-likçi ajanla, şununlabununla Ortadoğu'dahakim olması mümkündeğildir. Bu çabalarnafiledir. Bu bakımdantek seçenek, tek çö-züm Önder Apo'nunkadın özgürlükçü, de-mokratik, ekolojik top-lum paradigmasıdır.Önder Apo'nun bumanevi uygarlığı çokiyi anlayan, dervişler,bilgeler, peygamberlikgeleneği denen, Or-tadoğu'nun bütünmanevi dünyasını çokiyi anlayan ve çok iyikavrayan, bu temeldeOrtadoğu'daki maneviuygarlıkla insanlığınbütün dünyada birik-tirdiği diğer değerlerinhepsinin sentezini ya-parak ortaya koyduğudemokratik uygarlığınbugünkü somut ifadesiolan demokratik mo-dernite projesi dışındaOrtadoğu'da farklı birseçeneğin gerçekleş-mesi mümkün değildir.Önderliğin tezi, demo-kratik modernite sis-temi manevi uygarlığınbugün güncelleşmişbiçimidir. Artık anlamıkalmayan dogmatikyanları ve belli geri-likleri atarak oluşturu-lan demokratik moder-nite tezi, halkların tekseçeneği haline gelmiştir. Bu açıdanönümüzdeki dönemde kapitalist mo-derniteye karşı demokratik moderniteçizgimiz, demokratik uygarlık çizgimizbüyük bir mücadele içine girecektir.

Devrimci mücadele çağına giriyoruz

Önümüzdeki dönem büyük birmücadele dönemidir. Bir yan-

dan kapitalist modernitenin gerici iş-birlikçi güçleriyle, diğer yandan IŞİDve El Kaide gibi çevrelerin İslam mas-keli kapitalist modernist karakteriylebizim aramızdaki mücadele keskinle-şecektir. Önümüzdeki dönem bizimaçımızdan devrimci mücadelenin ge-liştiği bir dönem olacaktır. Böyle birdöneme giriyoruz. Bugün dünya veOrtadoğu devrimler çağını yaşıyor.1850’ler devrimler ve köylü isyanlarıçağıydı, 20. yüzyılda bir dönem böylebir hava esti. Şimdi ise Ortadoğu'danbaşlamak üzere gerçek anlamda birdevrimler çağına giriyoruz. Bir devrimcimücadele çağına giriyoruz. Kapitalistmodernitenin krize soktuğu Ortado-ğu'da IŞİD’in müdahaleleri krizi dahada derinleştirmiş, amiyane deyimletam bir devrimci durum ortaya çıkar-mıştır. Tabii bu devrimin modeli, yön-temi, tarzı farklıdır. Yeni koşullara veyaklaşımlara göre olacaktır. Klasik dev-rimler gibi olmasa da, gerçek manadaradikal mücadele dönemine giriyoruz.

Bu yönüyle önümüzdeki dönemdeOrtadoğu'da bu mücadeleyi göze

alanlar, mücadele yürütenler kaza-nacaktır. Bu en fazla da bizim için ge-çerlidir. Bu dönemde Ortadoğu'dakigelişmeler bize aktif mücadele etmeçağrısı yapıyor. Tam da PKK’liliğin,Apoculuğun devrimcilik yapma zama-nıdır. Devrimciliğimizi yeniden ayak-landırma, yeniden etkili kılma zamanıdır.Ortadoğu'nun koşulları kesinlikle böyleyaklaştığımız zaman kazanacağımızıifade ediyor. Bunun böyle altını çizmekgerekiyor. Pasif davranmak, inisiyatifsizdavranmak, seyretmek, izlemek, te-reddütlü olmak kesinlikle kaybetmeyigetirir. Böyle bir dönemden geçiyoruz.Bu dönemde bu tarzla mücadele eden-ler ve aktif olanlar kazanacaktır. ÖnderApo'nun zaten bize öfkesi de bundandır.Önder Apo'nun mektubunda dediği şu-dur; irade ve yaratıcılık zayıflığı vardır.Yüz bin kişilik gücünüz var, yüzde birinibile kullanmadınız, diyor. Yani müca-deleyi yürütme iradeniz yok. Nerede,nasıl adım atmanız gerektiği konusundairadeniz yok. Yaratıcılıkla yerinde ge-reken adımı atıp mücadeleyi geliştirmeiradeniz yok, diyor. Bunu mektubundaözellikle vurguluyor. Gerçekten de öy-ledir. Önderliğin tespitleri isabetlidir.Cezaevindeki tecrit koşullarından dı-şarıdaki bu gerçekleri görmek gerçektende şaşırtıcıdır. Geçen dönemde bizhareket olarak bu iradeyi gösteremedik.Gösterseydik Türkiye'de de Ortadoğu'dada daha büyük kazanacaktık.

Ancak fırsat hala kaçmış değildir.Ortadoğu'daki devrimci durum dahada derinleşmiştir. Türkiye'de Kürt so-rununu çözme ve Türkiye'yi demokra-

tikleştirme imkanları daha da artmıştır.Devrimci durum vardı, kriz vardı, IŞİDgelmiş, bunu daha da derinleştirmiştir.Aslında IŞİD bazı konularda katalizörgörevi görmüştür. Hegel’in meşhurkitabı Faust’unda mepisto var. O, bütüngelişmelerin dinamiğini yaratıyor, yanikışkırtan, gelişmeleri sonuca ulaştıran,büyük gelişmeleri ve devrimleri ortayaçıkartan işlev görüyor.

Şimdi IŞİD de bu rolü oynuyor, oy-namıştır. Mecburen oynamıştır. Kaosvar, kriz var. ABD de bu kaosu kendilehine çevirmek için bu gücü kullanmakistemiştir. Çünkü kendisi Ortadoğu'yudizayn edemedi. IŞİD eliyle Ortado-ğu'yu kendi çıkarlarına uygun konumagetirmek istemiştir. Ama ABD'nin, Ba-tı’nın IŞİD’i kullanması da ters tepmiştir.Ona göre Irak’ta bir Sünni devleti ku-rulacak, bir Şii devleti kurulacak, hattaSuriye üçe bölünecekti. IŞİD eliyle böl,parçala, yönet stratejisini hayata geçiripOrtadoğu'ya hakim olacaktı. Ama neoldu? Ters tepti. Ondan da sonuç ala-madı, şimdi onun da başına bela olmuş.En son Amerikalı bir gazetecinin kafa-sını kesmişler. IŞİD’in eylemleri Orta-doğu'yu daha da karıştıracak; bazıgerçeklerin daha berrak biçimde gözlerönüne serilmesini sağlayacak. NitekimIŞİD’in hamleleri ve uygulamaları bizimmücadele meşruiyetimizi daha da ge-liştirdi. Geçmişte bizi dünyaya nere-deyse lanetli gösterenler, şimdi PKK'yefarklı bakmaya başlamışlardır. Bu or-tamda gelişen mücadelemizin meşrui-yetiyle yaratılan tüm olumsuzlukları kı-racağız. İnsanlık vicdanının da, demo-

kratik ilerici insanlığın, vicdanlı insanlığındeğerlerini de arkamıza alacağız, Or-tadoğu'da devrimci mücadeleyi geliş-tireceğiz. PKK'nin, hareketimizin böylebir mücadeleyi geliştirme gücü vardır.

Mevcut durumda IŞİD’e karşı mü-cadeleyi geliştirmek hem zorunlu halegelmiştir, hem de devrimimizi yaygın-laştırmak ve derinleştirmek için bu ge-reklidir. Kuşkusuz doğru yaklaşımla,doğru yöntemle ve doğru savaş tarzıyla.Savaş tarzımızda hala yanlışlıklar var.Büyük bir deneyim sahibi olduğumuzgerilla savaş tarzını daha etkili kullansakIŞİD karşımızda tutunamaz, kaçıp gider.Sadece cephe tutmakla ve cepheyisavunmakla IŞİD’e karşı başarı eldeedilemez. Böyle bir savaş tarzı IŞİD’intekniğine de, savaş tarzına da uygun-dur. Dolayısıyla bu tarzı aşıp gerillagücümüzü en etkili biçimde kullanma-lıyız. Kuşkusuz hatları tutacağız, belirlihatları bırakmayacağız; ama böyle birhat ve cephe oluştuktan sonra da ge-rillayı etkili biçimde kullanacağız. Sa-ğından, solundan, önünden, arkasındangerillayı etkili bir biçimde kullanarakvuracak, yıpratacak, ondan sonra daüzerine gidip bulunduğu alanlardansöküp atacaksın. Böyle bir savaş tarzıkarşısında IŞİD dayanamaz. Ancakşimdi bu yetersiz uygulanıyor. Hiç yıp-ratmadan, gerilla taktiklerini kullanma-dan, sadece cepheden savaşla IŞİDmevzilerini düşürmek tabii ki zor olur.Çünkü tekniği böyle bir durumda onuayakta tutuyor. Ama belirttiğimiz tarzdasavaşılırsa kesinlikle bizim savaş tar-zımızın önünde duramazlar. Biz artık

savaş toplumu haline gelmişiz, savaşkültürümüz var. Bu savaş kültürü dün-yada başka bir toplumda ve güçte yok-tur. IŞİD toplama güçtür. Savaş kültü-rümüzü, tarzımızı, vurucu karakterimiziiyi kullanıldığımızda kesin sonuç alırız.Bizdeki moral güç ve ideolojik güç deonları süpürüp atar.

Kürtler savaşçı bir topluluktur. Binyıllar önce de böyledir, yüz yıllar öncede böyledir. Geçen yüzyılda fiziki vekültürel soykırımla Kürtlerin bu karakteriortadan kaldırılmak istenmişse de, kırkyıllık mücadelemizle Kürtlerin tarihtevar olan bu savaşçı karakterini güçlübir biçimde açığa çıkarmış bulunuyoruz.Kürt savaşçılığından söz edilirken İs-kender ve orduları döndüğünde Kürt-lerin onları nasıl perişan ettiği yazılır.Kürtler gerçekten savaşçıdır. Önderlikdefalarca kırk bin dağlı Kürt silahlanırsane yapacaksınız, dedi. Bu yönüyle bizOrtadoğu'nun krizi, çıkmazı ortamındabu devrimci durum ortamında PKK'ninsavaş tarzıyla, ideolojisiyle müdahaleettiğimiz zaman Ortadoğu'da devrimcirolümüzü etkili biçimde oynarız. Onuniçin olaylara çok dar yaklaşmamak la-zım. Sorun sadece Kobanê ve Şen-gal’de yürütülecek bir direniş değildir.Direnişi bazı alanlarla sınırlandırarakne Ortadoğu'nun ne Rojava’nın ne Gü-ney’in ne de Kürdistan'ın diğer parça-larının ihtiyaçlarına cevap verebiliriz.Mücadeleyi çok geniş bir cephede, ge-niş ittifaklarla yürütebilmeliyiz. Bunacesaret edebilmeliyiz. Kürtler bunu ya-parsa zaten özgürlüğü hak ederler,yoksa hak etmezler.

Her türlü saldırı ve savaşa hazır olmalıyız

İsrail’in iki temel stratejisi var. Bi-rincisi, bütün komşu Arap ve İslam

devletlerinin içini karıştırmak, zayıflat-mak, onların zayıflığı ve karışıklığıiçinde kendi hakimiyetini sürdürmektir.İkincisi ise dört cephede savaşma stra-tejisidir. Türklerin iki buçuk cephedesavaşma stratejisi olduğu söylenir. İsrailise gerekirse on cephede savaşacakbiçimde kendisini örgütlemiştir. SadeceSuriye cephesinde, Mısır ya da Ürdüncephesinde değil, gerekirse Türkiyede, Irak da, İran da dahil her cephedesavaşma stratejisi vardır. Başka türlüayakta kalamayacağı düşüncesindedir.Hepsi birleşir, üzerime gelir, beni ezer,anlayışına sahiptir. O zaman benimsavaş stratejim de hepsi üzerime gelsede hepsini yenilgiye uğratma üzerinekurulmalıdır, diyor. Zaten 1967-71’debütün Araplar birleşti, hepsini kaç gündedağıttı ve yenilgiye uğrattı. Bu, ger-çekten de bir organize savaş stratejisidir.Biz İsrail’in bu politikalarını ve uygula-dıkları bu savaş stratejisini doğru bul-muyoruz. Yanlış bir politik zihniyetinürünüdür. Ancak Kürdistan gerçeği vebugünkü Ortadoğu durumu dikkatealındığında Kürtlerin her cephede sa-vaşacak bir biçimde kendini örgütle-meleri, böyle bir motivasyon içinde bu-lunmaları şarttır. Gerekirse birçok cep-hede savaşmasını bilmelidirler. Bundankaçınmamalıdırlar. Kuşkusuz bunu der-ken böyle olsun demiyoruz. Ama yaözgürlük ya kölelik dayatıldığı zamanher güçle savaşacak konumda ve ha-zırlıkta olabilmeliyiz. Bunu yapabiliriz.Böyle bir sürece giriyoruz. Zaten Ro-java’da savaşıyoruz, Kuzey’de sava-şıyoruz, IŞİD’le hem Rojava’da hemBaşur’da savaşıyoruz. Önderlik, İran

‘’Önümüzdeki dönem büyük bir mücadele dönemidir. Bir yandan kapitalist modernitenin gerici işbirlikçi güçleriyle, diğer yandanIŞİD ve El Kaide gibi çevrelerin İslam maskeli kapitalist modernist karakteriyle aramızdaki mücadele keskinleşecektir. Önümüzdekidönem bizim açımızdan devrimci mücadelenin geliştiği bir dönem olacaktır. Böyle bir döneme giriyoruz.’’

IŞİD’in saldırısından sonra çok sayıda Ezîdî genci silahlandı

M.Karasu.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:45 Page 4

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

Serxwebûn 5Tebax 2014

Kürtlerin haklarını tanımaz ve idamlarısürdürürse onlara karşı da mücadeleyigeliştirin, demiştir. KDP de zaman za-man gerilim yaratmaktadır. Tutumuyla,davranışıyla tehditlerde bulunmaktadır.Bu gerçeklik, bizim hareket olarak hertürlü saldırıya ve savaşa hazır olmamızgerektiğini gösteriyor.

Bu düzeyde ve kapsamda bir savaşyürütme kapasitesine ulaşmamız ge-rekiyor. Yapabilir miyiz, yaparız. Niye?PKK'nin çıkış koşullarında bu var zaten.PKK ortaya çıkarken koşulları o kadarzordu ki, zorun zoruydu. O koşullardaortaya çıkan PKK, bu koşullarda ongüçle de savaşabilir. Öyle koşullardaortaya çıktı, öyle koşullarda bu günegeldi. Bu açıdan Ortadoğu'daki mev-cut devrimci durum ve bu devrimciduruma yaklaşım gerçekten devrimciolmalıdır. Öyle yaklaşmalıyız. Bu ba-kımdan dar, Türkiye'ye ya da Rojava’yasınırlayan bir yaklaşımdan çıkıp bütünOrtadoğu halklarını özgürleştirecek,demokratikleştirecek, devrimi gerçek-leştirecek bir strateji, bir yaklaşım içindeolmamız lazım. Kesinlikle işbirlikçilikle,dar milliyetçilikle Kürtler hiçbir şey eldeedemezler, kaybederler. Kürtlerde mil-liyetçi yaklaşım kaybetmektir. Çünkümilliyetçilik dar düşünür, ufuksuz dü-şünür, Ortadoğu'yu ve dünyayı kavra-yamaz, mücadele edemez. Onun içinde her zaman bir ‘dayım’ olsun der,ABD ya da şuna dayanayım, kazanayımder. Bugün var, ama yarın olmayabilir.Bunun güvencesi yoktur. Bu yönüylebizim mücadele stratejimiz Ortadoğu'dabütün ülkeleri demokratikleştirme stra-tejisi olmalıdır. Demokratik devriminbütün ülkelerde gerçekleşmesine ön-cülük etmek, bu kondu rol oynamakgörevimiz vardır. Türkiye'de de, Suri-ye'de de, İran'da da, Irak'ta da buyönlü rol oynama yaklaşımı olmalıdır.Bize ne Türkiye'den, bize ne Irak'tan,bize ne Suriye'den, bize ne İran'dandememeliyiz. Derse Kürt kaybeder.Kürt’ü özgürleştirmek için Irak’la, Suri-ye’yle, Türkiye’yle, İran’la ilgileneceğiz.Diğeri yanlış yaklaşımdır; Kürdün kay-betme yaklaşımıdır. Türkiye'nin demo-kratikleşmesiyle ilgilenmeyen Kürt kay-betmiştir. İran’ın, Irak’ın, Suriye’nin de-mokratikleşmesiyle ilgilenmeyen Kürtkaybetmiş Kürt’tür. Bu açıdan genişufuklu bakmak, bütün alanlarda de-mokratik devrimi geliştirici bir yaklaşımiçinde olmak Kürdün özgürlük diyalektiğive kanunu olarak görülmelidir.

Durumun daha iyi kavranması içinburada bir konuyu bir daha vurgulamakistiyorum. Eskiden faşistler, tüm İslam-cılar sosyalizmi Yahudiler icat etmiş-lerdir, Yahudiler sosyalizmi icat ederekmilletlerin dini hasetlerini yok ederekkendilerine bölgede ve dünyada yaşamalanı açmışlardır, biçiminde değerlen-dirmelerde bulunurlardı. Onlara göreYahudiler bölgede hakim olmak için,bütün ülkelere hakim olmak için sos-yalizmi icat etmişlerdir, böylelikle milli-yetçilik törpülenecek, din törpülenecektir.Sosyalizm dinin, milliyetçiliğin törpü-lenmesi olduğundan Yahudiler rahatlıklaRusya’da, Avrupa’da, dünyada hakimolacaklardır. Onun için sosyalizme Ya-hudilerin dünyaya hakim olma ideolo-jisidir derler ve böyle tanımlarlardı.Tabii Yahudiler bunu bilinçli yapma-mışlardır. Sosyalizmi icat edelim, dün-yaya hakim olalım gibi bir anlayışlahareket etmemişlerdir. Ezildikleri için,bir de kültürel derinlikleri olduğu içinvicdanı olarak sosyalizme yönelme

eğilimleri güçlenmiştir. Ama Kürtler hemideolojik olarak, hem stratejik olarakbilinçli bir biçimde Ortadoğu'nun de-mokratikleşmesinin temel hedefi alma-lıdırlar. Demokratik paradigmayla bütünArap, Türk, Fars, Kürt milliyetçiliğinin,gericiliğinin damarlarını söküp atmak,böylelikle tüm Ortadoğu'yu demokra-tikleştirerek kendilerini güvence altınaalmalıdırlar. Kuşkusuz bunun için Kürt-leri ilik önce kendilerini demokratik birsisteme kavuşturmalıdırlar. Yani Kürt-lerin Ortadoğu'da bilinçli demokratik-leşme stratejisi olmalı. Eğer Ortadoğudemokratikleşirse o zaman Kürtlerözgür ve demokratik yaşayabilir. Çünküdemokratikleşmiş toplumlar farklı kim-likler ve kültürlerle yan yana yaşayabi-lirler. Biz böyle bir Ortadoğu yaratırsakbu aynı zamanda Kürtlerin özgürlüğüve demokratik yaşam mücadelesidir.

Bu gerçekleşmeden Arap, Türk, Farsmilliyetçiliği her zaman tehlikelidir. Hepsibir gün birleşir yine Kürtleri boğarlar. Obakımdan Önder Apo'nun demokratikdevrim anlayışını, Ortadoğu'da bütünülkelerin demokratikleşmesi anlayışınıhem ideolojinin gereği olarak, hem degerçekten sadece Kürtlerle ilgili olsabile doğru ve gerekli olan bir çizgi olarakgörmek lazım. Hele hele özellikle bugünkapitalist modernitenin iflas ettiği, sta-tükocu devletçi ulus-devletlerin halklartarafından kabul edilmediği, IŞİD gibigerici güçlerin ortaya çıktığı bir coğraf-yada demokratik devrim bayrağını, ra-dikal demokrasi bayrağını, demokratiksosyalizm bayrağını alarak mücadeleetmek kesinlikle bize kazandıracaktır.Belki de tarihte Kürtlerin önüne böylebir fırsat çıkmamıştır. İlk defa Kürtlerinönüne hem kendilerini özgürleştirmehem de Ortadoğu'da yükselişe geçmezamanı gelmiştir. Fırsatıdır. Eğer bugücü ve iradeyi gösterebilirsek, gerçektenbu ufukla yaklaşırsak Kürtlerin Ortado-ğu'da kurtuluşu ve özgürlüğü olacaktır.Kürtler Ortadoğu'nun yükselen halkıolarak sadece Ortadoğu açısından değil,dünya açısından da tarihe geçecek dev-rimci demokratik bir rol oynayacaklardır.Kuşkusuz IŞİD’in yaşattıkları, Rojava’dayaşananlar, Şengal’deki trajedi çok acıbir durumdu. Böyle bir durumda da “herişte bir hayır var” deyip bu durumdanda hayır çıkarmak gerekir. Êzîdîlerinçektiği bu acıya da saygının gereğiböyle devrimci ve mücadeleci yaklaşımgöstermek gereklidir. Bunu Güney’dede, Rojava’da da, her yerde de göster-memiz lazım. Özellikle IŞİD gericiliğinekarşı mücadele, doğru yaklaşırsak, bizihiç olmadığı kadar büyük zaferlere ta-şıyacaktır. Eğer doğru yaklaşırsak, IŞİDgericiliğine karşı mücadele tüm parça-larda Kürt halkının özgürlüğünü ve za-ferini ortaya çıkacaktır.

Bir yönüyle IŞİD belası önümüzeçıkmış bir fırsattır. Böylelikle bütün Or-tadoğu ve dünya halklarını yanımızaalma, kendi ideolojimizi ve paradig-mamızı daha iyi anlatma zemini doğdu.Kaosu ve krizi derinleştirerek, Ortado-ğu'yu halklar açısından yaşanılamazhale getirerek çizgimizin netliğini veaçıklığını ortaya koymuştur. Onun içinherkes iki güç yükseliyor diyor. YaniIŞİD ile PKK! IŞİD’in yükselişi yoktur,o bir habistir, urdur, hastalıktır. O has-talığa da çare bizim çizgimizdir. Buaçıdan Ortadoğu'da devrimci çizgimizipratikleştirecek bir süreçten geçiyoruz.Süreci böyle ele alırsak Rojava'da dademokratik Suriye'yi rahatlıkla kurabiliriz.Uluslararası güçler de engel olmaz.

Artık öyle bir noktaya geldik ki, Roja-va’da bizim projemiz güçlenecek. ÖSObile şimdi bizim yanımıza gelecek.Devlet güçleri bile bizim yanımıza ge-lecek. Alevileri kim kurtaracak? Alevilerikurtaracak olan, Suriye'de radikal de-mokrasi güçleridir. Başka türlü Alevilerinkurtuluşu yoktur. Aleviler eskisi gibi birsiyasi yaklaşımla varlıklarını sürdüre-mezler. Artık eski Suriye'yi yaratmalarımümkün değildir. Demokratik Suriyeolmazsa IŞİD hakim olsa Şengal’deyapılan onlara da yapılır. Bu bakımdanherkesi kendi çizgimize getirme imka-nımız var. Böyle bir demokratik Suriye'yikurabiliriz.

Şengal, Maxmurdirenişi olmasaydı,Hewlêr’i boşaltacaklardı

Gelinen aşamada KDP'nin Ro-java politikası da boşa çıkmıştır.

Çünkü devrim kendisini kabul ettirmişve meşrulaşmıştır. KDP'nin Rojavahalkını kurtarıcı pozisyona girme he-sabı da çökmüştür. Özellikle Kobanêdirenişiyle ve Şengal’e müdahale et-mesiyle Rojava Devrimi uluslararasıalanda meşrulaşmıştır. Türkiye ilk baş-ta girip müdahale edebilirdi ama artıkgiremez. Artık o momenti kaybetti.Rojava devrimi kendisini Türkiye'yede kabul ettirecek durumdadır. IŞİDRojava devrimini yenecekti, KDP debundan yararlanıp bir kurtarıcı olarakTürkiye ile birlikte Rojava’yı işgal ede-cekti. IŞİD Şengal’e saldırmadan önceBarzani Rojava sınırına gitti, Rojavadurumu geçicidir, hazırlanın Rojava’yıda savunacaksınız, dedi. Yani, RojavaDevrimi yenilecek, bize fırsat doğacak,biz gidip orayı da işgal edeceğiz, orayıda ele geçireceğiz hesabını dışa vurdu.Ancak IŞİD’in Şengal’e yönelmesiylepeşmergenin kaçmasından sonraKDP'nin Rojava Devrimini sarsacakbir etkisi kalmamıştır.

Şengal işgali ve buna karşı gösterilendireniş çok önemlidir. Bu olayın hepimizaçısından, Kürtler açısından değerlen-dirilmesi ve daha fazla işlenmesi lazım.Belki ilk günlerde KDP'yi fazla sıkıştır-mamak için çok gündemleştirmedik,ama uygun biçimde işlemeye devametmek lazım. Şengal olayı çok önemliderslerle doludur. Diyorlar bilinçli bı-rakmışlar. Bilinçli de bırakmış olabilirler,direnmemiş de olabilirler. Bilinçli bı-rakmasalardı da direnemezlerdi. Hew-lêr bırakılmıştı, yarısı göçmüştü. EğerŞengal direnişimiz olmasaydı, Max-mur’a müdahale etmeseydik Hewlêr’inhepsi boşalacaktı.

Şengal’deki KDP tutumu kabul edi-lemezdir. Biz daha önce uyardık amabize izin vermediler. Dediler ki bizimsorumluluğumuzdadır, sonradan da bı-rakıp gittiler. Orayı bırakmak demekÊzîdîleri IŞİD’in kılıcı altına sokmakdemektir. Êzîdî katliamına bile bile gözyummak demektir. Oradaki katliamdanKDP bizzat sorumludur. Biz de geçmüdahale ettik. Böyle bir saldırıyı his-settiğimiz için önceden Şengal’e mü-dahale etme planlarımız vardı. Amabu karar ve planlama daha pratiğegeçmeden böyle bir işgalle karşılaştık.Ama yine de erkenden müdahale ettikve yüz binlerce insan kurtarıldı. EğerRabia erkenden alınmasaydı, erkendenmüdahale edilmeseydi Êzîdîler tam birsoykırımla karşılaşacaklardı. Bunu ön-ledik. Êzîdîler de herkes de bunu biliyor.

Êzîdîleri bir katliamdan kurtardık. KDPkaçtı ve biz Şengal’e girdik. İlginç birdurumdur. Şengal’den kaç, Maxmurve daha sonra Hewlêr’den kaç, ABDgeldiğinde yine yiğitlik yap! ABD'nindesteğiyle Musul barajını aldılar. Kuş-kusuz bu iyi bir gelişmedir. Ancak tümyaşananlar peşmergenin direnme ka-rakterinin kalmadığını ortaya koymuştur.Hewlêr’in kısa sürede boşaltılması,toplumun, peşmergenin direneceğineinancının kalmadığını da ortaya koy-muştur. Gerçekten de Şengal ve Max-mur’daki direniş olmasaydı Hewlêr tüm-den boşalacaktı. Malı mülkü olanlar,önceden İstanbul’da yer hazırlayanlarda kaçışa hazırlanmışlardı.

Buradan şöyle bir sonuç çıkartmaklazım. Kapitalist modernite Güneytoplumunu bitirmiştir, değersizlik top-lumunu yaratmıştır. Değer kalmamıştır.Hewlêr’de ve birçok yerde değersizliktoplumu vardır. Gidin halk ne düşünüyor,duyguları nedir, gençliğin duyguları ne-dir? Hepsinin duygusu bir araba, bir evalmak, bir bilgisayar almak, varsa yenisinialmak, bunlar da yetmez siyahi ya daBangladeşli bir de köle almak! Güney’dedeğer bunlar olmuş. Derler ya, tam de-ğersizlik toplumudur. Hiçbir manevideğer yoktur. İşte Güney Kürdistanpetrol dolarlarla bu hale getirilmiştir.Gidin oradaki gençlerle tartışın, hiçbiri-sinin manevi değeri yoktur. Hiçbir duy-gusu yoktur. Hepsinin duygusu birazdaha fazla tüketim nesnesi elde etmeüzerinedir. Tüketen varlıklar haline gel-mişlerdir. Böyle bir çökmüşlük, çürü-müşlük var ortada, onun için kaçıyorlar.Durdurulmaz da saldırılar devam etseydihepsi giderdi. Bu bile kapitalist moder-nitenin Güney toplumunu nasıl değer-sizleştirdiğini ortaya koymaktadır. Ka-pitalist modernite kültürü, değerler top-lumu ve manevi uygarlığın merkezi olanKürdü bile tüketmiştir. Hewlêr gerçeğindebu durumlar rahatlıkla görülebilir. Peş-mergeler de onun için kaçıyordu. Çünkükapitalist modernite kültürü ortamındaonlar için de önemli olan manevi değerlerve ülke değildir. Tek değer, maddiyattır.Bu nedenle gider yaşamımı İstanbul’dada, Avrupa’da da Amerika’da da sürdü-rürüm diyor. Nerede tüketim malzeme-lerine ulaşacaksa oraya gider. Basit ya-şamak için neresi gerekiyorsa orayagider. Bu da Güney Kürdistan'daki si-yaset anlayışını, yaşam anlayışını, kül-türün ne hale geldiğinin çok açık gös-tergesidir. Güney'deki bu durumun iyiizah edilmesi, ortaya konulması gere-kiyor.

Maxmur’daki direniş istediğimiz gibiolmadı. IŞİD beklenmeden gerilla sal-dırıları yapılsaydı sonuç daha farklıolurdu. Maxmur’da biraz tereddütlüyaklaşıldı. Kendi gücümüze, öz gücü-müze güvenmede zayıflık vardı. Hal-buki, saldırmadan önce gerilla hareketegeçseydi IŞİD erkenden kırılır, bu daIŞİD’e karşı mücadeleyi daha güçlühale getirirdi. Laleş ve Şêxan’a geçgittik. Halkın panik olduğu anda gide-ceğimize, biraz ortalık durulunca gittik.Bunlar, bizlerin de devrimci tarzındazayıflık olduğunu gösteriyor. Gerillanıngücünün tüm kapasitesi kullanılamadı.Güney halkı da, YNK başta olmaküzere siyasi güçler de gerillanın sa-vaşması için gelmesini istediler. Birkaçtabur gönderildi. Daha da gönderilebi-lirdi. Sonradan ABD'nin müdahalesi,KDP'nin baskısıyla gerillanın gelişineeski sıcaklıkla bakmadıkları görüldü.Belli güçlerin gerilla güçleriyle peşmer-

genin birlikte savaşmasından rahatsızolduğu anlaşılmaktadır.

Güney’de PKK’nin itibarı yükselmiştir

Güney değişmiştir, artık eski Gü-ney değildir, eski Güney olamaz.

Gerillanın da, PKK'nin de itibarı çokyükselmiştir. Bundan daha ötesi olamaz.Bundan ötesi, armut piş, ağzıma düşolur. Özellikle orta alan denen yerlerdeKakailerdir, Şebeklerdir, Türkmenler var.Farklı kültürlerin yaşadığı alandır, hepside bizim paradigmamıza ve zihniyetimizedestek verecek güçlerdir. Bu gerçeklik,Güney’deki bu topluluklar içinde dePKK'nin etkisinin artacağını göstermek-tedir. Çünkü bizim paradigmamız veprojemiz tam da Ortadoğu'nun halklarve dinler mozaiğine cevap vermektedir.Ortadoğu gibi Irak da bir mozaiktir. Bizegöre her etnik ve dinsel topluluğunözerkliği ve kendi öz savunması olma-lıdır. Kürdistan federasyonu içinde Şen-gal’in, Kerkük’ün, Süleymaniye’nin vebaşka alanların demokratik özerkliği ol-malıdır. Kakailerin, Türkmenlerin özerkliğiolmalıdır. Irak’ta Sünni ve Şii özerk böl-geleri olmalıdır. Bağdat, Belçika gibitüm toplulukların iradesinin içinde olduğuayrı bir yönetime kavuşabilir. Böyle birdemokratik yaklaşım hem Irak’ta de-mokratik birliği sağlar, hem de Kürdis-tan'da demokratikleşmeyi derinleştirir.Şengal demokratik özerklikle yönetilseydive öz savunması olsaydı böyle bir tra-jediyle karşılaşmazdı. Bu açıdan Şen-gal’in demokratik özerklik istemi ve özsavunmasını kurması doğru bir yakla-şımdır. Kürdistan federasyonu içindedemokratik özerk bölge olma istemleridesteklenmelidir. Biz böyle bir modeliSuriye'de de, İran'da da her yerde desavunmalıyız. Zaten Irak'ta böyle birmodel uygulanırsa İran da uygulamakzorunda kalır. Zaten İran tarihinde farklıtoplulukların kendi kendini yönetme ger-çeği vardır. Kürdistan var, Bellucistanvar, Huzistan var, bu yeni değil, bin yılönce var. Bunun için doldurulursa İrandemokratik bir karaktere kavuşabilir. Bumodel dışında Ortadoğu'da sorunlarıçözecek, Ortadoğu'yu istikrara kavuş-turacak, bu kavgaları ve savaşı durdu-racak başka bir şey yoktur.

Kerkük de Kürdistan federasyonunabağlı özerk bir bölge olmalıdır. Kuşkusuzkendi öz savunmasını da yapmalıdır.Doğrusu budur. Şengal işgali ve di-renişi olmasaydı KDP ile YNK Kerküküzerinde savaşacaklardı. Petrol böl-gesini kim alacak, hakimiyet kimdeolacak savaşı vereceklerdi. Ulus-dev-letçi anlayış Güney’de var. KürdistanFederasyonu da olsa ulus-devletçi an-layışla yönetilmektedir. Federasyonunhegemonu ben olacağım, ben yönete-ceğim, her şeye ben hakim olacağım,Şengal’e de, Kerkük’e de ben hakimolacağım, Süleymaniye’ye de ben ha-kim olacağım zihniyeti vardır. Merkezidevlet, ulus-devlet anlayışı budur. Buanlayışla kavga edeceklerdi. IŞİD sal-dırıları bu kavgayı durdurdu. Bizimönerimiz en doğru çözüm projesidir.KDP'yi, YNK’yi Kerkük üzerindekikavgadan çıkartıp, Kerkük’ü Ker-küklülerin ve çevresinin yönettiğibir demokratik özerk yönetim halinegetirmek gerekir. Bunlar bütün so-runların çözüm kaynağıdır. Hegemonikolmayan, demokratik bir yaklaşımlaGüney Kürdistan da hem istikrara ka-vuşur, hem de demokratikleştiği ve

‘’Klasik devrimler gibi olmasa da, radikal mücadele dönemine giriyoruz. Bu yönüyle önümüzdeki dönem Ortadoğu'da bu mücadeleyigöze alanlar, mücadele yürütenler kazanacaktır. Bu en fazla da bizim için geçerlidir. Bu dönemde Ortadoğu'daki gelişmeler bize aktifmücadele etme çağrısı yapıyor. Tam da PKK’liliğin, Apoculuğun devrimcilik yapma zamanıdır.’’

M.Karasu.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:45 Page 5

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

6 SerxwebûnTebax 2014

topluma dayandığı için güçlenir. Roja-va’da ve Suriye’de bu pratikleştirilmeyeçalışılmaktadır. Zaten Kuzey’de böylebir siyasi projeyi pratikleştireceğimizikamuoyuna deklere ettik. Önder Apo,Kürdistan dört beş bölge olabilir, dedi.Türkiye'de, Karadeniz, Ege, Trakya vediğer böğeler de demokratik özerklikleyönetilebilir dedi.

Dersim, Kürdistan'da kendi kimliğive kültürüyle kendi kendini yöneteceğibir özerk bölge olacaktır. Kendi öz sa-vunması da bulunacaktır. Bu, bizimprojemizdir. Bu projeyi ortaya koydu-ğumuz için Dersim’de CHP kaybetti.Halk bununla bizim otoriter, hegemonbir yaklaşım içinde olmadığımızı, bütüninançların, kimliklerin özerkliğini kabulettiğimizi gördü. Bu proje, Dersim’dekarşılığını buldu. Sadece güzel laflarlainsanları etkileyemezsin. Proje olursaetkilersin. Güney'de de bir proje olursatüm toplumu ve halkları etkilersin. Bizimprojemizle Irak’ta Sünniler bile bizeyakınlaşır. Herkesin kendi bölgesiniyönettiği, birbirine hegemon olmadığı,birbirini tamamladığı ve güçlendirdiğibir sistem Irak’ta da çok etkili olur.

IŞİD’i Xaneqîn’den Musul’a kadar her yerden söküpatmak lazım

Güney'de durumun değiştiği Bar-zani’nin Maxmur’a gidip gerillaya

teşekkür etmesinden bellidir. Şengeliçin ilk önce kaçmadık dedi, sonradanhepsi için soruşturma açıyor, cezalan-dıracağız diyor. CNN’de Ceyda Karanaçıkça KDP'nin kaçtığını söylüyordu.Kiminle konuştuysam peşmergenin kaç-tığını söylüyor, diyordu. Çetin ÇetinerKDP'nin önceden IŞİD’in geleceğindenhaberi vardı ama buna rağmen tedbiralmadı, çekildi, diyordu. Toplum da bun-ları biliyor. Bu nedenle Güney’deki zih-niyeti eski hale getirmek mümkün de-ğildir. Toplumu PKK'ye karşı kışkırtmakmümkün değildir. Güney Kürdistan veIrak için projemizi ortaya koyarak nasılbir Irak, nasıl bir Güney Kürdistan iste-diğimizi ortaya koyarak, siyasal, top-lumsal, kültürel çizgimizi ortaya koyarakÖnder Apo'nun çizgisini daha fazla etkilihale getirmek lazım. IŞİD’i söküp atmadapeşmerge güçleriyle birlikte hareket et-mek lazım. Özcesi, IŞİD’i Xaneqîn’denMusul’a kadar her yerden söküp atmaklazım. Bu konuda Sünnilerle de işbirliğiyapmak lazım. Şengal’i aldık rahatladıkya da Qamişlo’yu aldık üzerinde oturalımbiçiminde yaklaşamayız. Bu dönemdesavaşmazsak, mücadele etmezsek,IŞİD'i ezmezsek o saldıracaktır. Böylebir döneme giriyoruz. Koşullar IŞİD'ekarşı kazanma imkanlarımızı arttırıyor.Uluslararası alan, insanlık bizi destekler,bölge halkları bizi destekler.

İran şu anda mücadelemiz veABD'nin IŞİD'e karşı gösterdiği tutum-dan yararlanarak kendini yaşatmak is-tiyor. Irak’ta etkinliğini sürdürerek mev-cut rejimini ve gücünü korumayı he-defliyor. Ama halklar ve toplumlar içinprojesi olmadığı için bu tedbirlerle uzunsüre ömrünü sürdüremez. Bu açıdanbizim demokratik ulus projemizin İran’dada etkili olma potansiyeli çok yüksektir.

Tüm bu etkinliği sağlamak açısındanİslam’a doğru yaklaşmak da şarttır.Ortadoğu'nun toplumculuğu bugün İs-lam’da somutlaşmıştır. Önceden Hı-ristiyanlıkta somutlaşmış, bir zamanlarYahudilikte somutlaşmış, bir zamanlar

farklı inanç formlarında somutlaşmıştır.Toplumsal değerler Ortadoğu'da bugünİslam formunda yaşatılıyor. Bu bakım-dan İslam’a da doğru yaklaşmadanIŞİD gibi çeteleri yenilgiye uğrata-mayız. İslam’a doğru yaklaşarak, vedoğru projemizle başarılı olabiliriz.Onun için Önderlik demokratik İslamKonferansının yapılmasını sağladı.Buna, geç kalmış küçük bir müdahalededi. İslam’ı ideolojimizin, sistemimizin,paradigmamızın bir parçası haline ge-lecek bir inanç, bir kültür olarak değer-lendirmek lazım. Tabii ki bir İslam mo-deli, İslam devleti, İslam cumhuriyetihedeflenemez. İslam’ın ve her türlüinancın iktidara alet olunmasına karşıçıkmak gerekmektedir. Ama devlet dışıtoplum ve siyasal sistem çözümlerinderolünü oynayabilecek bir inanç siste-midir. Bu çerçevede İslami kültürü vedeğerleri sistemimizin parçası olarakgörmemiz lazım. Kendi sistemimizindeğerleri haline getirmemiz lazım. Bunubaşardığımız takdirde ABD'nin ajan İs-lam’a dayalı projesi de çökecektir, IŞİDgibi onların gübreliğinde yetişen güçlerde tasfiye olacaktır. Bunu böyle bilmeklazım. İslam’a doğru yaklaşılmazsa,İslam’daki toplumcu ve kültürel değerlersistemimizin değerlerinin bir parçasıhaline getirilmezse paradigmamızı doğ-ru temelde pratikleştirmek mümkün ol-maz. Toplumculuğu doğru ele aldığı-mızda İslami değerlerle de doğru bu-luşulur. Demokratik karakterli, bütünkültürlerin ve inançların yan yana ya-şayacağı, demokratik karakterdeki İslamÊzîdîleri de Alevileri, Kakaileri ve diğerinançları da saygıyla karşılayacaktır.Demokratik sosyalizm içinde demokratikİslam da, kültürel İslam da vardır. Odeğerler de onun içindedir. Böyle elealırsak, böyle yaklaşırsak hem Orta-doğu'da etkili ve güçlü oluruz, hem dekarşımıza çıkan bütün güçleri etkisiz-leştirebiliriz. Bu yönüyle böyle büyükbir mücadelenin, büyük hamlenin birboyutu da İslam’a doğru yaklaşmaktır.Yoksa provoke ediliyor. Kapitalizm mo-dernite gübreliğinde yetişen güçler buyetersiz yaklaşım ortamında kendinivar ediyor.

Nasıl ki bütün kültürler demokratiksosyalizmin değeriyse, aynı zamandaİslam’ı da sosyalizmin kültürel ve de-mokratik değeri haline getirmek lazım.Bu en önemli yaklaşımdır. Bu, Ortado-ğu'yu doğru anlamaktır. Çözümleyicidir.Bu doğru yaklaşımla kadın özgürlükçizgisini de geliştirdiğimiz zaman hiçbirgericilik önümüzde duramaz. Ortado-ğu'nun manevi uygarlığına, değerlerinedoğru bir cevap verirsek, bir de bütünözgürlükleri derinleştirecek, bütün de-mokrasileri derinleştirecek, kadın öz-gürlüğünü de güçlü biçimde pratikleş-tirirsek bu hareketin önünde hiç kimseduramaz. Bu yaklaşımı böyle ortayakoymak lazım.

Devlet üzerindeki baskıyı derinleştirmemiz gerekiyor

Kuzeyde de önemli bir mücadeledüzeyi ortaya çıktı. Önderlikle

görüşmelerin yapılması mücadelemizingeldiği düzeyin sonucudur. Kendiliğin-den bu noktaya gelinmedi. Devlet, mü-cadelemiz karşısında zorlandı. Ancakşimdiye kadar AKP'nin attığı herhangibir adım olmadı. Önderlik sabretti, sabırtaşı çatlıyor, dedi. Önderlik son görüş-mede bir haftalık zaman vermesinindevlete baskı yapmak amaçlı olduğunu

vurguluyor. Demek ki baskı yapmadanolmuyor. Mücadele yapmadan olmaz.Biz mücadeleyle baskıyı yaratamayıncaÖnderlik baskı yapacak tutum gelişti-riyor. Dolayısıyla bizim mücadeleyi vedevlet üzerindeki baskıyı daha da ge-liştirmemiz gerekmektedir. Yoksa AKPadım atmaz, demokratik siyasal çözümde gerçekleşmez.

Şunu söyleyebiliriz, bu noktaya mü-cadelemizle geldik. Bizimle savaşsaydı2013’te biterdi. Fetullah zaten hazır-lanmış, bir de bizim savaşımız olsaydıbiterdi. Bu yönüyle AKP zorlandığı içinbu noktaya geldi. Eğer bu ortamdamücadele yöntemlerini zenginleştiripetkili kılsaydık sonuç da alabilirdik. An-cak basınımız da, siyasal alanımız da,gerillamız da bu sürece doğru yaklaş-madı. Önderlik orada görüşüyor, çözümolacak gibi bir beklenti içinde olduk.Önderliğin elinde sihirli değnek yoktur.Mücadele gücüyle AKP o noktaya geldi,mücadele gücünü ayakta tutarak sonuçalabiliriz. Önderlik 1 Haziran 2013’teçatışmasızlık son bulmuştur, dedi. Birbuçuk yıl içinde doğru yaptığımız tekşeyin gerilla güçlerinin geriye çekilme-sinin durdurmak olduğunu vurguladı.Mektuplarda Önderlik “beni kudurttular”diyor. Yani devlet sıkışmış, hükümetsıkışmış, ben bir yöntem buldum so-nuca götüreceğim ama siz mücadeleedip sıkıştırarak bu durumun gereğiniyapmıyorsunuz, diyor. Devlet ve hü-kümet sıkışmış, mücadeleyle bir nok-taya getirmişiz. Önderlik mevcut or-tamda sonuca gidileceğini düşünerekbir süreç başlattı. Ama biz bu sürecinkarakterini anlayıp mücadeleyi gelişti-remediğimiz için Önderliğimizin yöne-timini karşı taraf bir oyalama sürecihaline getirmiştir. Bunun sorumluluğubizlere aittir. Önderlik doğru bir politikaizliyor, ama biz bunu sonuca götürecekyol ve yöntemleri geliştiremiyoruz. Çün-kü doğru politikaları sonuca götürecekmücadele yol ve yöntemi bizim elimiz-dedir. Bu nedenle Önderlik bu göreviyerine getirmediğimizden öfkelenmekteve eleştirmektedir. Önderlik, devletinkırk karakol, kırk baraj yapmasına sizyol verdiniz, diyor. Halbuki ateşkes de-mek, herkesin bulunduğu pozisyondakalması demektir. Devlet bulunduğupozisyonda kalmadığı halde, biz bunamüdahale etmedik. Halbuki devlet bu-lunduğu konumda kalmadığı an bizimmeşru savunma gücünü harekete ge-çirip vurmamız ve bu tür şeylerin yapı-mını engellememiz lazımdı. Bunlarıyapmak gerekirken heykel yapmaktabii ki sürecin gerektirdiği eylem biçimiyerine, başka şeylerle uğraşmak anla-mına gelmektedir. Heykel yapımınıneleştirisi de bu çerçevede anlaşılmalıdır.Yoksa işler iyi gidiyor, mücadeleyegerek yok gibi anlaşılırsa, bu dahakötü bir anlama olur. İstenen, müca-delenin daha fazla yükseltilmesi, Türkdevletini çözüm adım atmaya zorlaya-cak mücadele gücünün ortaya konul-masıdır.

Geçmiş dönemde basınımız da mü-cadelesizliğe zemin oldu. AKP çatış-masızlık sürecini bize karşı kullanıyor.Sanki kendisi bir şeyler yapmış gibielini güçlendiriyor, Önderliğe ve bizekarşı kullanmaya çalışıyor. Geçen dö-nemde bekleyen, beklentili ruh hali teh-likeli olmuştur. Türkiye'deki bu yönlüduruşla ilgili çok kapsamlı değerlendirmeyaptık. Önderlik en son görüşme no-tunda BDP'yi, toplumu ve kitleyi mü-cadelesiz bırakmakla suçladı. Yani

kitleyi sağa yatırmakla eleştirmek-tedir. Bizi de gücümüzün yüzde birinikullanmamakla eleştiriyor. Tabii ki savaşdemek her gün yüz asker öldürmekdemek değildir. Gerektiğinde bu da ya-pılabilir. Ancak gelinen aşamada toplummücadelesi, kitle mücadelesi, halk mü-cadelesi daha etkili sonuçlar alabilir.Halkımızın da büyük bir mücadele gücüvardı, harekete geçirseydik savaşmadanda sonuç alırdık. Bu yönüyle önümüz-deki dönemde bu durumu dikkate al-mamız lazım. Bu yönlü zayıflıkların gi-derilmesi lazım.

Önderlik AKP şu şu adımları atma-dığı müddetçe süreçten söz edemez,süreçten söz etmeye hakkı yoktur,diyor. Evet bir çatışmasızlık var, onuda biz sürdürüyoruz. Aslında çatışma-sızlığa son vermek için nedenimiz çokfazla. Daha doğrusu çatışmasızlığı sür-dürecek hiçbir neden kalmamıştır. Çün-kü AKP'nin yaptığı bir şey yok. Dahaönce Önderlik Erdoğan’ın Çiller’denhiçbir farkı yoktur dedi. HDP’ye de “sizsavaş, silah ve gerilla işlerine karış-mayın” dedi. Sizin göreviniz sadecedemokratik siyasetle uğraşmak, benimlebirlikte diyalog sürecini yürütmektir,dedi. Çünkü her savaş, silah, gerilladeğerlendirmesinde boylarını aşan bi-çimde konuşuyorlar ve hareketi zordurumda bırakıyorlar; devleti ve AKP'yirahatlatıyorlar. Çünkü gerillanın da birbaskı gücü var. Hatta müzakere gücü-dür. Ama buna yanlış yaklaşımlar var.Geçen dönemde de oldu. Bunların ol-maması lazım. Bunlarla uğraşmayı bı-rakıp toplumu mücadeleye hazırlayan,mücadeleye sevk eden bir yaklaşımınolması lazım.

Diğer yandan mücadelenin bir bo-yutu da toplumu eğitme, inşa etmedir.Önderlik hep dokuz boyuttan söz edi-yor. Bu konularda da bir şey yapılma-mıştır. Basınımız bu konularda hiçbirşey yapmamıştır. Ekonomik, sosyal,kültürel konularda nasıl inşa edilecek,neler yapılacak, neler yapılmalı konu-larında rolünü oynamamıştır. Dahaçok siyasal mücadele konusunda birrol oynamaktadır. Bu artık mücadele-mizin ihtiyacını karşılayamamaktadır.Kuşkusuz bu konuda belirli düzeyderolünü oynuyor ama bu konuda dayetersizlik vardır. Mücadelenin inşayanı, yani demokratik topluma dayalımücadele etmede zayıflık olmuştur.Demokratik toplum örgütlü toplumdur.Yürüyüşe gelen, mitinge gelen, herşeye gelen, fedakarlık yapan toplumuörgütlü hale getirmemişiz. Bu da tabiigeçen dönemde siyasal mücadelemizizayıflatan etken olmuştur. Bunu böylegörmemiz lazım.

Örgütlü topluma dayanmadan, yada süreklileşen bir örgütlenme ve onadayalı toplumsal gücü göstermedentoplumun mücadelesini ve serhıldanlarıda süreklileştiremeyiz. Böyle oluncada Önderliğin çabalarını destekleme,gerillayla bütünleşme, gerillanın mü-cadelesiyle bütünleşerek mücadeleyiyükseltme sağlanamaz. Örneğin2012’de gerilla savaştı ama toplum busavaşla bütünleşerek daha etkili so-nuçlar alınmasını sağlayamadı.

Savaşta da, demokratiksiyaseti yaparken dedevrimci olacaksın

Kuşkusuz mücadelenin gelişme-mesinin en temel nedeni örgüt

sorunudur, örgütlenmenin zayıflığıdır.Bunun nedeni de kadro ölçülerinin düş-mesidir. Kadro ölçüleri düşmüştür. Bunedenle PKK çizgisinde güçlü gelişti-rilmesi gereken mücadelede zayıflıklarortaya çıkmaktadır. Savaşta da dev-rimci olacaksın, demokratik siyasetiyaparken de devrimci olacaksın, de-mokratik sosyalist olacaksın. Heryöntemin devrimci tarzı var. Reformlarada devrimcilerin bir yaklaşımı vardır.Bizim de bir reform anlayışımız vardır.Ama bu yaklaşım gerilemiştir; devrimciyaklaşım gerilemiştir. Onun için hare-ketimizin kendi gerçeğine dönmesi la-zım. Apoculuğun, PKK’nin devrimciçizgisini, yaklaşımını, duruşunu gös-terme zamanıdır. Bu yapılırsa her yerdesonuç alınır, Türkiye'de de Kürt halkıözgür ve demokratik yaşama kavuşur.Eğer mücadele Türkiye'de geliştirilirsesonuç almaya yakın bir noktadayız.Kuşkusuz bunun için mücadele gücü-müzü geliştirmek, Ortadoğu'daki etkin-liğimizi korumak gerekmektedir. Türkiyebu etkin olma durumumuzu görürse,bu PKK bizi de çözer der ve demokratikçözüme yanaşabilir.

HDP, Önderliğin projesinin KuzeyKürdistan ve Türkiye'de pratikleşmesininönemli bir aracıdır. Bu açıdan HDPprojesini ciddiyetle ele almak ve geliş-tirmek gerekmektedir. Bu konuda yü-zeysel ve havai yaklaşımların aşılmasıgerekir. Çünkü HDP sadece belli bir si-yasi güç olma projesi değildir. Kürt so-rununun çözümü ve Türkiye'nin demo-kratikleşmesini sağlamada devrimci birorgan olacaktır. Ancak Halkların De-mokratik Kongreleri, yani HDK’ler güç-lendirilmeden de HDP rolünü oynaya-maz. HDK’ler demokratik özerkliğin te-melidirler. Bu açıdan DTK’yı geliştirmekkadar HDK’lerin de tüm Türkiye'de ge-lişip güçlenmesi önemlidir. HDP, Cum-hurbaşkanlığı seçimlerinde önemli biroy aldı. Bu yükseliş toplumdaki eğilimigöstermektedir. Buradan şu sonucu çı-karmak lazım; Türkiye toplumununönemli bir kesimi giderek AKP politika-larının, devlet politikalarının çözümsüz-lük olduğunu, devlet politikalarının yanlışolduğunu, PKK çizgisinin çözümleyicigücünün Türkiye ve Ortadoğu siyase-tinin doğru olduğunu düşünmektedir.Aydınlarda böyle bir eğilim gelişiyor.CHP’nin de alternatif olamadığı görül-düğünden Türkiye'nin demokratikleş-mesi için HDP’nin tek seçenek olduğueğilimi gelişiyor. Aydınlar ve bilinçli in-sanlardaki bu eğilim giderek toplumayayılır. Şimdi böyle bir eğilim var.HDP’nin yüzde on oy almasının anlamıbudur. Özellikle düşünen insanlar önemlidüzeyde HDP'ye oy vermişlerdir. Zatenİstanbul’da, İzmir’de, Mersin’de, Ada-na’da, Antep’te oyları yükselmesi bunugöstermektedir. İşçi ve aydının, okuyankesimlerin, yani üniversitelerin yoğunolduğu yerlerde bu eğilimin yükselmesigelecek açısından çok önemli işaret-lerdir. Eğer doğru temelde ele alınır,örgütlenme geliştirilir ve bu güçlü birdemokratik siyasal mücadeleye dön-üştürülürse Türkiye'nin demokratikleş-mesi ve Kürt sorununun çözümü çokyakındır.

n n n

‘’Halkların Demokratik Kongreleri, yani HDK’ler güçlendirilmeden HDP rolünü oynayamaz. HDK’ler demokratik özerkliğin temelidirler.Bu açıdan DTK’yı geliştirmek kadar HDK’lerin de tüm Türkiye'de gelişip güçlenmesi önemlidir. CHP’nin alternatif olamadığıgörüldüğünden Türkiye'nin demokratikleşmesi için HDP’nin tek seçenek olduğu eğilimi gelişiyor.’’

M.Karasu.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:45 Page 6

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

Serxwebûn 7Tebax 2014

Hêzên Rizgariya Kurdistan (Kür-distan Kurtuluş Birliği)’ın Ku-ruluş Bildirgesi:

Yurtsever Kürdistan Halkına!Yüzyıllardan beri yabancı egemenler,

işgalci ve sömürgeciler yurdumuzu ege-menlikleri altına almak ve halkımızı kö-leleştirmek için çalıştılar. Sayısız katliamve imha etme planı uygulamaya koydular.Bunların sonuncusu olan Türk burjuvazisi1925-40 yılları arasında ülkemizin hemenher verinde en vahşi katliam ve sürgünpolitikasını uyguladı. Katliam uygulama-larını asimilasyon politikasıyla birleştirerekhalkımızın ulusal varlığını yok etmeye,yurdumuzu kendi toprakları haline ge-tirmeye çalıştı. Her türlü ekonomik, top-lumsal, siyasal ve ulusal kültürel yaşa-mımıza el koydu; çıplak zor uygulama-sıyla toplumumuzun bağımsız gelişiminidurdurmayı ve her türlü değerimizi kendisiiçin kullanmayı hedefledi.

12 Eylül faşist askeri darbesi ile faşistbir nitelik kazanan barbar Türk sömür-geciliği, baskı ve katliam politikasını enileri düzeyde ve en vahşi yöntemlerleuygulamaya başladı. Yurdumuzun hertarafını askeri bölge ilan etti; köy köy,mahalle mahalle ülkemizi yeniden işgalekalkıştı. İnsanlarımızı sorgusuz sualsizkurşunladı, astı, boğdu, yaktı, yüzbin-lercesini işkenceden geçirdi ve zindanlaradoldurdu; ulusal değerlerimizle ve insanlıkonurumuzla oynamaya çalıştı. Bütün buvahşetini emekçi Türk halkı üzerinde deuyguladı.

Faşist sömürgeciliğin dört yıllık uy-gulamaları gözler önündedir. Ekonomiksömürü ve talan had safhaya çıkarılmıştır.Yurdumuzun her türlü zenginlik kaynak-ları talan edilmektedir, halkımızın varıyoğu yağmalanmakta ve elinden alın-maktadır. Her şey bir avuç tekelci burjuvave feodalin hizmetine koşulmuştur. İş-sizlik, pahalılık, yokluk ve yoksulluk enyüksek noktaya çıkarılmış, insanlarımız,halkımız açlık tehlikesiyle yüz yüze ge-tirilmiştir. Sosyal yaşamda burjuva feodalyozluğu, ahlaksızlığı geliştirerek toplu-mumuz çürütülmeye çalışılmıştır. Siyasalyaşama egemen olan biçim, en kabave açık askeri zor kullanımıdır. Sömür-geciliğin üzerini örtmeye çalıştığı savaş

hali açığa çıkmış, halkımıza karşı faşistsömürgeci savaş geliştirilmiştir. Kürdis-tan’da her şey askeri güçlerce ve savaşiçinde yürütülür olmuştur. Baskı, katliam,operasyon, işkence, tutuklama ve zor-balık günlük uygulama haline gelmiştir.Yüzlerce dürüst ve yurtsever insanımızkatledilmiş, onbinlercesi zindanlara dol-durulmuş, yüzbinlercesi işkenceden ge-çirilmiş, Kürdistan’da bu vahşet uygula-masına uğramayan insan kalmamıştır.Bütün bunlar, faşist sömürgeciliğin Kür-distan’daki günlük uygulamalarıdır. Buuygulamaların devam ettiği ve bu rejimyaşadıkça devam edeceği açıktır.

Faşist sömürgeciliğin amaçları vehalkımız için öngördüğü gelecek açıktır.Sömürgeci kölelik altında ulus ve halkolarak yok etme, Kürdistan’ı ve Kürthalkını Türkiye’nin ve Türk ulusunun birparçası haline getirme, insanlarımızıefendilerine hizmet eden köleler duru-munda yaşatma. Bunu gerçekleştirebil-mek için baskı, katliam, eritme, soykırımuygulamalarını vahşice geliştirme. Bütünbunlar son derece açık şeylerdir. Faşistsömürgeci egemenlik altında halkımızınulusal ve toplumsal geleceği tehlikededir.İnsanlarımız açlıkla tehdit edilmektedir.Kölelik, halkımızın kaderi haline getirilmekistenmektedir. Kürdistan’da insanca veonurlu yaşamın olanağı kalmamıştır.Bugün, bu gidişe dur demek, kesin veen önde gelen insanlık görevidir. Faşistsömürgeciliğin öngördüğü geleceği ter-sine çevirmenin, ulusal ve toplumsalkurtuluşu sağlamanın, toplumumuzunbağımsız gelişiminin yolunu açmanınolanakları vardır. Bu, her alanda, faşistsömürgeciliğe karşı ulusal ve toplumsalkurtuluş uğruna topyekün direniş mü-cadelesine atılmakla mümkündür. Böylebir mücadele PKK hareketiyle başlatılmışve geliştirilmiştir. Bugün de bütün zor-luklara karşı yiğitçe sürdürülmektedir.Halkımız bu mücadeleden yana olduğunuaçıkça göstermiştir. Faşist teröre karşıdireniş mücadelesini geliştirmek bugünkesin bir zorunluluk haline gelmiştir. Sür-dürülen faşist sömürgeci savaş ve katliamortamında halkımızın silaha sarılmaktanve silahlı mücadeleye başvurmaktanbaşka çıkar yolu kalmamıştır.

İşte bu ortamda, faşist sömürgeciliğe

karşı halkımızınulusal ve toplum-sal kurtuluşunusağlama, bağım-sız ve özgür ge-leceğini yaratmamücadelesini si-

lahlı yöntemlerle sürdürme amacıyla Hê-zên Rizgariya Kurdistan (HRK) (KürdistanKurtuluş Birliği) kurulmuştur.

HRK, halkımızın PKK önderliğinde,emperyalizme, faşist Türk sömürgecili-ğine ve yerli uşaklarına karşı yürüttüğüulusal bağımsızlık, demokratik toplum,özgürlük ve birlik mücadelesini silahlasürdürme amacındadır. Bu açıdan faşistsömürgeci teröre karşı devrimci şiddetuygulayacak, halkımızın devrimci gücünübu alanda da ortaya çıkarıp örgütleye-cektir. HRK, halkımızın devrimci silahlıkuvvetleridir. Halkımızın kahramanlıklarladolu direniş tarihi ve PKK’nin altı yıllıkşanlı mücadelesi üzerinde yükselmek-tedir. Gücünü, PKK’nin doğru devrimciönderliğinde, devrimci, siyasal, askeribiliminden, halkımızın devrimci, yurtseverdinamizminden, bağımsızlık ve özgür-lüğe olan derin özlem ve inancından,kendi bilinçli ve örgütlü yapısından al-maktadır.

HRK, en vahşi yöntemlerle sürdürülenfaşist sömürgeci terör ortamında vebuna karşı mücadele içinde doğmaktadır.Faşist sömürgeci caniler, kan emiciler,siyasi ve askeri zorbalar, halk düşmanlarıeyleminin hedefi olacaktır ve devrimcimücadeleyi geliştirme yolunu açacaktır.Faşist teröre karşı Kürdistan ve Türki-ye’de devrimci pratik mücadele platfor-munu açıp devrimci mücadeleyi kitlelerinkatılımıyla süren bir düzeye yükselttiğindeesas hedeflerine ulaşmış olacaktır.

HRK, her türlü faaliyetinde halkımızınulusal demokratik bilincinin geliştirilme-sini, ulusal kurtuluşçu örgütlenmesininve birliğinin yaratılmasını esas alır. Bunedenle, halkımızın ulusal direnişçi ör-gütlenmesini ve birliğini engelleyen, düş-manla birlik içinde olan ajan, işbirlikçi,ihbarcı yapı ve güçleri dağıtmayı, etkisizkılmayı hedefler. Faaliyetlerini, siyasalpropaganda ve ajitasyonu silahlı şiddetlebirleştirerek yürütür.

HRK’nin mücadelesi, halkımızın, PKKönderliğinde yürüttüğü bağımsızlık veözgürlük mücadelesinin, bu en demo-kratik, haklı ve onurlu mücadelenin ay-rılmaz bir parçasıdır. Bu mücadele,dünya çapında ilerici insanlığın ve bölgehalklarının emperyalist, sömürgeci vefaşist barbarlığa karşı yürüttüğü bağım-sızlık, demokrasi, sosyalizm ve barışmücadelesinin Kürdistan’daki koludur.Bundan dolayı HRK, ilerici insanlığa bu-radan şunu bir kez daha bildirmek ister:Halkımız, faşist Türk sömürgeciliğinekarşı ulusal bağımsızlık, özgürlük vedemokrasi uğruna mücadele etmedekararlıdır. Bu mücadelede her türlü zor-luğu yenmek için azimlidir ve son ferdinekadar mücadelesini sürdürecektir. Butamamen haklı ve demokratik mücade-lesinde halkımızı desteklemek ve faşistsömürgeci barbarlığa karşı çıkmak tümilerici insanlığın gerçek ilericilik göreviolmalıdır.

HRK’nin mücadelesi, faşist barbarlığakarşı emekçi Türk halkının yürüttüğü di-reniş mücadelesiyle bütünlük oluşturur.HRK’nin faşist sömürgeciliğe vuracağıher darbe Türkiye’de faşizme indirilmişbir darbe olacaktır.

Bu nedenle, Türkiyeli tüm devrimcive demokratlar, emekçi Türk halkı!

HRK, sizleri, yaşamınızı ve gelece-ğinizi karartan faşist barbarlığa karşı di-reniş mücadelesini yükseltmeye, bunuKürdistan halkının yürüttüğü kurtuluşmücadelesiyle birleştirmeye, Kürt halkınınhaklı mücadelesini desteklemeye, faşistzindanlarda ve Kürdistan dağlarındayükselen direniş mücadelesine sahipçıkmaya çağırır!

Yurtsever Kürdistan Halkı!Yüzyıllardır ulus ve halk olarak bizi

yok etmek isteyen sömürgeciliğe karşımücadeleyi yükseltme, yüzyıllardır sürenve özellikle son dört yıldır en barbar bi-

çimiyle uygulanan baskı, işkence vezorbalığın, akıttığımız kanın hesabınısorma zamanı gelmiştir. Bu, onurlu ya-şamak isteyen her Kürdistanlı’nın yurt-severlik görevidir. Yurdumuzun kurtuluşuve geleceğimizin yaratılması davasınasahip çıkın! Gücünüzü ulusal kurtuluşuğruna direniş mücadelesinde birleştirin!Faşist sömürgeci zorbalara karşı çıkın,evlatlarınızın onlara hizmet etmesineve faşist orduya katılmasına izin ver-meyin! Kurtuluş kuvvetlerine katılın vedestekleyin! Kurtuluş kuvvetleriyle birliktefaşist sömürgeci düşmanı yok etmeyeve yurdu kurtarmaya çalışın!

Faşist ordu içindeki Türk ve Kürtemekçi halklarının evlatları, askerler!

Silahlarınızı Türk ve Kürt halklarınave Kurtuluş kuvvetlerine karşı değil,faşist yönetime ve faşist subaylarınızakarşı çevirin! Subaylarınızın emirlerinidinlemeyin, halka baskı yapmayın, Kur-tuluş kuvvetlerine karşı silah kullanmayın!Faşizme ve sömürgeciliğe karşı Kurtuluşkuvvetleriyle birleşin, Kurtuluş kuvvet-lerine katılın!

Erkeği ve kızıyla Kürdistanlı Genç!Faşist sömürgeci zorbalığa karşı halk

kurtuluş mücadelesine aktif olarak katıl!Faşist ordunun emrinde askere gitme,firar et, Kurtuluş kuvvetlerine katıl! Kur-tuluş kuvvetleriyle birlikte düşmanı yoketme ve yurdu kurtarmak için cesaretlesavaş!

- Faşist Sömürgeci zorbalardan veuşaklarından hesap soralım!

- PKK’nin aydınlattığı kurtuluş yolundayılmadan yürüyelim!

- Kürdistan Kurtuluş Birliğine katılalımve onu destekleyelim!

n n n

HRKKuruluşBildirgesi

hrkbildiri.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:48 Page 7

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

8 SerxwebûnTebax 2014

15Ağustos Büyük Dev-rimci Atılımın, gerillaatılımının otuz birinciyılına giriyoruz. Otuz

birinci yıl mücadelesinde tüm yoldaşlara,halkımıza üstün başarı dileklerimizi ifadeediyoruz. Bu temelde başta Önder Apoolmak üzere tüm yoldaşlarımızın ve hal-kımızın Ulusal Diriliş ve Direniş Bayram-larını kutluyoruz. Ölümsüz komutanımızMahsum Korkmaz şahsında, yine büyük15 Ağustos şehidimiz Erdal yoldaş şah-sında tüm özgürlük mücadelesi şehitlerinisaygı ve minnetle anıyoruz. Otuz birinci15 Ağustos yılında amaçlarını, özlemlerinimutlaka başarma sözümüzü bir kezdaha yineliyoruz. Otuz birinci devrimyılını, özgürlük yılını bütün Kürdistan'da,Ortadoğu'da yeni ve daha büyük devrimleryılı haline getirme kararlılığımızı ifadeediyoruz.

15 Ağustos Gerilla Atılımı DevrimHamlesi üzerine çok şey yazıldı, söylendi.En derin, anlamlı ifadeler kadar, en ağırhakaretlerde de bulunuldu. Geçen otuzyıl, 15 Ağustos Atılımı temelinde geçti.Olumlu-olumsuz, iyi-kötü her şey, sadeceKuzey Kürdistan ve Türkiye'de de değil,neredeyse Ortadoğu'da ve tüm dünyada15 Ağustos etkisi altında gerçekleşti. Buotuz yıla belki de Kürt halkının binlerceyılda elde edebileceği kadar çok önemlideğişiklikler, gelişmeler ve değerler sığ-dırıldı. Bu bakımdan da tarihimizin enanlamlı, en mücadeleci, en devrimci,dolayısıyla onurlu, şerefli bir döneminiyaşadık. Bir Kürt direnişinin otuz yıl ke-sintisiz bir biçimde, hem de silahlı direniştemelinde sürmesi ilk defa 15 AğustosAtılımıyla gerçekleşti. Diyorlar ya makustalihi yenmek! Kürt’ün makus talihi PKKöncülüğünde gerçekleşen 15 AğustosDevrimci Atılımıyla yenildi. Bir tarihenokta kondu, yeni bir tarih başlatıldı.Ulusal imha ve yok oluşa, kültürel soykı-rıma nokta konarak özgürce var olmave gelişme süreci yeni bir tarih olarakbaşlatıldı. Yeni Kürt tarihini otuz yıllık birtarih olarak anlamak, ele almak yanlışdeğildir. Otuz yılda ne yaptığımız, otuzbirinci yılda da ne yapacağımızın ayna-sıdır. Önder Apo, onuncu yıl, sonraki yıl-larda ne yapacağımızın aynısıdır, demişti.

Geçen otuz yılda, sadece Kürdistan'dabir insanlık katliamına, soykırımına sonverilmedi. Bölgesel ve küresel düzeydekatliam ve soykırımın fiziki ve kültürelbiçimlerini kabul etmeyen özgürlükçü de-mokratik bir zihniyet ve politik duruş herzamankinden daha fazla gelişti. 15 Ağus-tos Atılımı devletçi ve iktidarcı sisteminsoykırım ve toplum kırım üzerinde halkları,toplumları egemenlik altına alma ve yö-netme tarzına son verdi. 1982’de KenanEvren “Asmayalım da besleyelim mi?”diyordu. 1984’te bu sözünü geri almak,asmayı durdurmak zorunda kaldı. 15Ağustos Atılımının etkisi derhal kendisinigösterdi. Otuz yıl boyunca hem Kürdis-tan'da hem Ortadoğu'da insanlık için öz-gürlük ve demokrasi çizgisinde hep yenideğerler, imkanlar ve fırsatlar yarattı.Şimdi bunların neler olduğunu tekrar tek-rar değerlendirmek, tartışmak kuşkusuzönemli ve gereklidir. Bu otuz yılı doğruanlamak, sadece Kürtler, Türkler ve bölgehalkları açısından değil, insanlık açısındanda çok büyük önem taşıyor. Çünkü derin

insanlık dersleriyle doludur. Özgür vedemokratik yaşamın, toplumsallığın nasılolması gerektiği kadar, iktidar ve devletdüzeninin nasıl bir toplum kırım olduğuda en iyi bu otuz yıllık mücadeleyle açığaçıkartılmış durumdadır. Bu bakımdan dabu dersleri doğru özümseyen herkesbundan sonrasını doğru yürüteni, başa-ranı ve militanı kesinlikle olur.

15 Ağustos katliamı durdurdu

15 Ağustos’un Kürtler, bölge halklarıve insanlık için neler yarattığı otuz yılboyunca sürekli tartışıldı, değerlendirildi.

En derin ve anlamlı değerlendirmeleriÖnder Apo yaptı. 15 Ağustos’un her yıl-dönümünde atılım gerçeğini, bunu yaratanruhu ve bilinci, nasıl zorluklar ortamında,ne tür bir mücadele tarzıyla bugüne ge-tirildiğini, nasıl bir düşmana karşı müca-dele yürütüldüğünü ve nelerin yaratıldığınıen iyi, en çarpıcı bir biçimde ortayakoydu. Önder Apo bu atılıma, dolayısıylademokratik ve özgür yaşam için direnişedair söyleyeceklerini fazlasıyla söyledi.Partimizi ve halkımızı eğiteceği kadareğitti. Dolayısıyla biz Önder Apo'nun nedüşündüğünü, nasıl bir otuz binci yıl ön-gördüğünü anlayabilecek durumdayız.Bu nedenle Önderlik çizgimizin otuzbirinci 15 Ağustos yılında bize ne türgörev ve sorumluluklar yüklediğinin derinbilincindeyiz. Bu konuda hiçbir sorunu-muz, düşünce zayıflığımız kesinlikle yok-tur.

15 Ağustos Gerilla Atılımının hangikoşullarda gerçekleştiğine dair bilgiler,değerlendirmeler yeterince olmuştur.Gerçekten de 15 Ağustos sadece 12Eylül faşist askeri rejimini, katliamını,soykırımını, imhasını durdurmadı; beşbin yıllık devletçi geleneğin, iktidar sis-teminin katliamını durdurdu. Türkiye'deidamı durdurmak, ardından çok gerçek-leşmese bile devlet yönetiminin muhalefetile diyalog içinde olduğunu ve müzakereyapacağını söylemesi herhalde beş binyıllık devletçi yönetim tarzında yaratılanen önemli yenilik oluyor. Önder Apo,devletin demokrasiye duyarlı hale geti-rilmesi diyordu. İşte otuz yıllık mücadeleadım adım bunu gerçekleştirdi ve bugündemokrasiyle müzakere etme noktasınagetirdi. İktidar ve devlet siyaseti karşısındapolitik ve ahlaki toplum yapısının yenidenvar oluşunun genel tarih açısından geldiğinokta önemlidir.

Kürtler açısından 15 Ağustos’un ka-zandırdıklarını hep değerlendirmeliyiz,ifade etmeliyiz; Sezar’ın hakkını Sezar’avermeliyiz. Çünkü içimizde çıkarcılar var,hırsızlar var; kanla, emekle, tarihin enbüyük cesaret ve fedakarlığıyla yaratılandeğerleri kendi bireysel, ailesel, aşiretselçıkarına katmak isteyenler var. Bu ba-

kımdan 15 Ağustos’u yaratanları ve ya-ratılan değerlerin savunulması gerekiyor.Övünmek için bunları söylemeye gerekyok, 15 Ağustos’un buna ihtiyacı da yok.Fakat bir, bilmek açısından, iki, savunmakaçısından gereklidir. Çünkü gerçeklerihızla unutuyoruz. Tarih bilincinin zayıflığıçok hızlı unutkanlıklar yaratıyor. En büyüktehlike unutmaktır. Önderlik “unutmakihanettir” diyordu. Bugünkü durumu doğ-ru anlamamayı tarihin unutulması yaratır.Unutmamak için sürekli hatırlamak vehatırlatmak kesin gerekli. Diğer yandansaemeğe sahip çıkmak, kana sahip çıkmak,şehitler gerçeğine sahip çıkmak gerekiyor.Bu kadar büyük cesaret ve fedakarlıklayaratılmış değerlerin birilerinin çıkarlarınayazılmasını asla kabul etmemek, onafırsat vermemek gerekli. Bu bakımdanda Kürdün özgürlük tarihini genel olarakdeğil, yıl yıl, hafta hafta, gün gün, bilmek,hep tekrarlamak, tartışmak, gündemdetutmak lazım. Bu otuz yıl nasıl geçti,nasıl bir düşmana karşı savaş içindegerçekleşti, bu düşmanın zihniyeti neydi,pratiği nasıldı, arkasında ne tür güçlervardı, hangi amaçlarla saldırı yürüttü,bunları bilmek lazım.

Bu konuda en kolay anlaşılması açı-sından Dersim soykırımını tekrar tekrarhatırlamak gerekir. Hangi ilkeyle ger-çekleştirildi o soykırım? Bir tarihsel dö-nemde beyninde ve yüreğinde Kürtlüközelliği, ruhu taşımış olan herkesin kat-ledilmesi üzerine gerçekleşmiştir bu soy-kırım. Ruhtan, beyinden, hafızadan, ta-rihten Kürtlüğün her zerresini kazımakiçin gerçekleştirilmiştir 38 soykırımı. Kül-türel soykırım rejimi dediğimiz soykırımböyle pratikleşmiştir. Ferman bu çerçe-vede verilmiştir. Bunun anlaşılmayan biryanı yok. Sömürgeci soykırım rejimi buesas üzerine kurulmuşsa, onun 12 Eylülfaşist askeri rejiminin nasıl bir saldırganlıkiçinde olduğunu, olacağını anlamak, bil-mek herhalde zor değildir.

Diğer yandan böyle bir atılımı ger-çekleştiren parti, örgüt, toplum, kadro,yönetim, militanın durumu neydi? Üze-rinde yüz yıllık böyle bir soykırımın ya-şandığı bir toplum bu direnişe başlıyor,

bu direnişi geliştiriyor. Önder Apo’nun“atomlarına kadar örgütlülüğü dağı-tılmış, düzene teslim olmamış tek ferdikalmamış, kendi gerçeğine ihanet et-tirilmemiş bir ferdi kalmamış” dediğitoplumdan, insan duruşundan 15 AğustosGerilla Atılımını başlatmak ve onu otuzyıl kesintisiz olarak tüm dünya gericiliğinekarşı sürdürmek tarihin en büyük mucizeviolayı ve direnişlerden birisi, hatta birin-cisidir. Kürt özgürlük direnişini bu temeldeanlamak ve ifade etmek kesinlikle yanlışdeğildir. Aksine gerçeğin biraz yeterliliğeyakın anlaşılması ve ifade edilmesidir.

15 Ağustos’un nasıl bir düşmana karşıgerçekleştiğini, gerçekleştirenlerin nasılbir durumda olduğunu Önder Apo çarpıcıbir biçimde ortaya koydu. Dıştaki zorluk-lardan, saldırıdan daha çok içteki zayıf-lıklara, yetersizliklere, geriliklere, dola-yısıyla ertelemeci, oportünist, sağ sa-vunmacı yaklaşımlara karşı 15 AğustosAtılımının nasıl bir bilinç ve direnme ira-desiyle ortaya çıkarıldığını ortaya koydu.Bunları tarihimizin en büyük dersleri, ya-şamda bize yol gösterecek en temel ay-dınlatacı gerçekler olarak görmemiz, bil-memiz, ele almamız gerekiyor. Bu ba-kımdan da 15 Ağustos Atılımının hangikoşullarda olduğunu, nasıl büyük zor-lukların, zayıflıkların geriliklerin alt edilmesitemelinde her türlü köleliğe ve köleciliğekurşun sıkıldığını, yeni bir özgürlük yü-rüyüşü başlattığını bilmek gerekir.

Kürdün dirilişi bu tarihte saklıdır

Yine otuz yıl boyunca ne kadar eylem,direniş gerçekleşti, kimler geldi geçti,toplum, onun en iyi kızları ve oğullarınasıl böyle bir mücadelede yer aldılar,cesaret ve fedakarlık gösterdiler, kaç bininsan bu mücadeleye gerilla düzeyindeya da milis düzeyinde katılım gösterdi?Kaç bin tutuklusu, sorgudan geçeni, sür-gün edileni oldu? Ne kadar, nerede,hangi koşullarda direniş gerçekleştirildi?Hem gerillanın kahramanca direnişi için-de, hem de halkın yirmi beş yıllık kesintisizsürdürdüğü Ulusal Diriliş Devriminde nekadar kan döküldü, şehit verildi? Bu otuzyılda düşmanın askeri ve siyasi gücüne,onun zihniyetine, düşüncesine, alışkan-lıklarına, bir bütün olarak hegemonikkültürel soykırımcı sistemine hangi dö-nemde ne kadar darbe vuruldu ve bugünhangi noktaya getirildi, işte bütün bunlarınhepsinin muhasebesi gerekiyor. 15 Ağus-tos Atılımının yıldönümü vesilesiyle bunlarıkesinlikle yapmak gerekiyor. Bunlar çokyapılmış, tekrar oluyor diyerek geçmemekgerekli. Tarihimiz budur! Kürdün özgür,yeniden doğuşu, dirilişi bu tarihte saklıdır.Bu tarihte insanlık yeniden özgürce bu-rada doğdu, özgür, demokratik komünalyaşamın ölçüleri burada ortaya çıktı. Bu-nun dışında okuyacağımız, öğreneceği-miz, araştıracağımız, bileceğimiz, dersçıkaracağımız başka bir şey yok.

Düşmanın marifetleriyle kendimizi eği-tecek, zalimin zulmüyle kendimizi terbiyeedecek değiliz. Zulüm sadece onu anla-mak, ona karşı öfke, kin, tepki oluşturmakiçin bilince çıkartılır, tartışma gündeminealınır. Onun dışında zalimi ve zulmünügündemde tutmak, psikolojik savaşın oyu-nuna gelmek olur. Dolayısıyla psikolojiksavaşın oyununa gelmeyeceğiz. Zulmü

Otuz birinci 15 Ağustos yılı, Ortadoğu devriminigerçekleştirme yılı olacaktır

Duran Kalkan

‘’Tarihimizin en anlamlı,en mücadeleci, en devrim-ci, onurlu, şerefli bir döne-mini yaşadık. Bir Kürt di-renişinin otuz yıl kesintisizbir biçimde, hem de silahlıdireniş temelinde sürmesiilk defa 15 Ağustos Atılı-mıyla gerçekleşti.’’

‘’Tarih bizi her zamankin-den daha fazla 31. yılda 15Ağustos ruhuyla hareketederek Kürdistan’ın dörtparçasında ve Ortadoğu’daözgürlük devrimini geliştir-meye ve gerçekleştirmeyeçağırıyor. Önder Apo’nun26 Haziran tarihli talimatıda bunu emrediyor.’’

duran kalkan 15 agustos.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:49 Page 8

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

anlayacağız ama esas olarak da zulmekarşı büyük insanlık ve özgürlük direnişinianlayacağız, onun derslerini çıkartacağız,onun ruhuyla, bilinciyle, ölçüleriyle dona-nacağız. Özgür ve demokratik yaşamaulaşmak, gerçekten de dürüst insan olmakbununla mümkündür. Hele hele fedai dev-rimci militan olmak bu gerçekliği en de-rinliğine anlamakla mümkündür. Onuniçin de 15 Ağustos Atılımının otuzuncuyıldönümü vesilesiyle bu otuz yıllık pratiğinderslerini çıkartmak için en derin sorgulamayapmak, eleştirel-özeleştirel bir yaklaşımlabu dersleri çıkartmak, bundan sonrakitarihi özgür, bağımsız, iradeli ve yoğunyaşayabilmek için en büyük gücü eldeetmektir. Bunu kesinlikle yapmalıyız. 15Ağustos Atılımının otuz yıllık derslerini,otuz birinci yıldaki devrimci mücadeleyibaşarıya götürmek için bütün derinliğiyleortaya çıkartıp özümsemeliyiz. Bu otuzbirinci yıla girişte bizim için ihtiyaç olanen önemli değer budur.

15 Ağustos Atılımının nasıl bir zihni-yetin ve siyasetin, ne tür bir ruhun veçizginin atılımı olduğunu, sömürgeci düş-man kadar içteki her türlü gerici, şovensaldırganlığın karakterinde de görebiliriz.Türkiye'den kaynaklı sosyal şoven, sosyalmilliyetçi, Kürdistan'dan kaynaklı ilkelmilliyetçi, reformist milliyetçi akıma karşıbüyük bir mücadele içinde gerçekleştiğinibilmek lazım. Bunların tüm engellemelerive olumsuzluklarına rağmen başladığıgibi, onların bu hamleyi durdurma çaba-larını da aşarak bu mücadele otuz yılkesintisiz sürdürülmüş ve büyük değerlerortaya çıkarılmıştır. 15 Ağustos her şey-den önce de büyük bir tarihsel kanıt-lanmadır. Doğru neydi, yanlış neydi;Önder kimdir, öndercik kimdir? Hangisikazandırdı, hangisi kaybettirdi? Bu so-ruların cevabı bu otuz yıl içinde hiç kim-senin tersyüz edemeyeceği kadar netbir biçimde açığa çıktı. Büyük bir aydın-lanma ve kanıtlanma bu otuz yılda ger-çekleşti. Doğru düşünce kimindi, doğruçizgi kimindi, doğru söz hangisiydi, bunlarortaya çıktı. Dolayısıyla bu otuz yıl doğ-ruyla yanlış arasındaki çok kıyasıya bir

mücadeleydi. Bu çerçevede 15 AğustosAtılımına karşı neler söylenmedi ki! Sö-mürgeci düşmanın bile söylemediği söz-leri sözde milliyetçilik adına, solculukadına çok çevre söyledi, hakaret etti,küfretti. Bu çevreler şimdi de hala yap-tıklarını tam tanımlayabilmiş, anlayabilmişdeğiller. Çünkü 15 Ağustos gerçeğinedoğru yaklaşmıyorlar. Ama otuz yıllıkpratik bütün dıştan ve içten gelen saldı-rılara karşı başarıyla süren direniş herşeyi aydınlattı. Onların da nasıl basit çı-karcılık içinde olduklarını, gerçek yüzlerini,dolayısıyla objektif bakımdan düşmana,küresel kapitalizme hizmet ettiklerini göz-ler önüne serdi. Böyle anlayıp görmek,teşhir etmek lazım. Çünkü hala ortamıbulandırmaya, gerçekleri tersyüz etmeyeçalışıyorlar. Öyle ki, fırsat bulsalar kah-ramanlık atılımını suçlayarak “her şeyibiz yarattık” diyecekler. Hatta revize edipkendileri yapmış gibi gösterecekler. Eğersahipleri doğru anlamaz, yeterince bilinceçıkarmaz, gerçek anlamada sahip çıkıpilerletmezlerse, bu büyük atılımın yarattığıdeğerlerin başına her tür tehlike gelebilir.O nedenle en az 15 Ağustos Atılımıkadar duyarlı, uyanık, mücadeleci birkonumda bulunmak, böyle bir ruha vebilince otuz birinci yılda da sonrasındada sahip olmak gereklidir.

Kürdistan’da Kürtlük adına, insanlıkadına, özgürlük adına, yurtseverlik adına,

halk severlik adına ne varsa, ne yaratıl-dıysa hepsinin 15 Ağustos Atılımınındoğrudan veya dolaylı sonucu olduğutartışmasızdır. Bu otuz yılda 15 AğustosAtılımı ile ilişkilenmeyen bir yaprak kı-pırdaması bile olmadı. Bu atılım Kürdis-tan’a böyle sarsıcı etkide bulundu. Ulusalruh, bilinç, örgütlülük, özgür yaşam tut-kusu temelinde kültürünü, kimliğini, var-lığını, insanı ve toplumunu sevme veyeni bir toplum olma gerçekleşti. Bugüngerçekten de insanlığa heyecan veren,örnek olan Kürt demokratik uluslaşmasıböyle yaratıldı. Unutmayalım ki hem deküresel sistem ve onun Ankara’daki acen-tesi tarafından artık Kürtlüğün bitirildiği,yok edildiği, tarihten silindiği fetvasınınverildiği bir ortamda gerçekleşti. Agiri di-renişinin bastırılmasından sonra “HayaliKürdistan burada meftundur” diye ka-rikatürler çizilmişti. Bu da bir çabaydı,istemdi, uygulamaydı ve ulaşılmak iste-nilen sonuçtu. Önder Apo hep “Kürdünözgür yaşama çekilmesi ölünün me-zardan çekilip diriltilmesi kadar zordur”dedi. Bu bir abartı değildi. Düşmanın,sömürgecinin yaptıklarına, ulaştığını san-dıklarına karşı yürütülen, yaratılan mü-cadele gerçekliğiydi. Bu da bugün artıkkanıtlanmıştır. Türkiye’nin en şoven mil-liyetçileri bile, en azından toplum içineçıkabilmek ve oy alabilmek için “Kürtkardeşlerim” demek zorunda kalıyorlar.İnanarak söylüyorlar-inanmadan söylü-yorlar, dost olarak söylüyorlar-düşmanolarak söylüyorlar, iyi niyetle söylüyor-lar-art niyetle söylüyorlar, ama söylüyorlar.Kendiliğinden söylemiyorlar, bunu görmeklazım. Onlara bunu söyleten bir kuvvetvar. Bu kuvvetin zorlaması sonucundasöylüyorlar. Burada iki şeyi görmek lazım;bir, bu söylem yenidir, iki, kendileri iste-yerek söylemiyorlar. Bir kuvvet söyletiyor,o kuvvetin ne olduğu da bilinmektedir.

Önder Apo’nun demokratik toplumçizgisinin, ulusal özgürlük çizgisinin, kadınözgürlüğüne dayalı demokratik devrimçizgisinin doğru, yeterli, yaratıcı bir tarzlapratiğe geçirilmesi bakımından da 15Ağustos gerçeğinin değerlendirilmesişarttır. Önder Apo savunmalarında yazdı.Biz de anlamaya, özümsemeye, dersleriniçıkartmaya çalışıyoruz. 15 Ağustos Atılımıolması gerekenden çok geç, çok zayıf,ertelemeci bir atılım olarak gerçekleşti.15 Ağustos Atılımı’na karşı bireyci, opor-tünist, orta yolcu yaklaşımlardan, feodalkomplocu, çeteci, avare-asi yaklaşımlarakadar bir sürü parti dışı, çizgi dışı anlayışve tutum dayatıldı. Bunların her biri eğerönceden görülmez, yeterince çözümlen-mez ve etkili bir mücadeleyle yenilgiyeuğratılmasaydı her biri 15 Ağustos gerillaatılımını yerle bir etmeye, yok etmeyeyeterliydi. Hepsi birden değil, sadece birtanesi bile buna yeterliydi. Sadece ulus-lararası gericiliğin NATO’ya, kapitalistemperyalizme dayalı olarak sömürgecisoykırımcı sistemin dıştan ideolojik, askeri,siyasi saldırıları değil, içten de 15 AğustosGerilla Atılımına karşı her zaman böylebozucu, boşa çıkartıcı, parti öncülüğünüyok ederek ideolojik, siyasi, askeri amaç-tan saptırıcı dayatmalar oldu. 15 AğustosGerilla Atılımı ve onun sürdürülmesi,parti çizgisi hakim kılınarak, Agit komutaçizgisi hakim kılınarak sürdürülmeye ça-lışılması bütün bu sömürgeci saldırganlığadarbe vurduğu gibi, içteki bozucu, yıkıcı,geri çekici, parti dışı anlayış ve davra-nışları da yenilgiye uğrattı. Tüm bu sal-dırılara rağmen altıncı yılında ulusal dirilişdevrimini başarıya götürdü.

15 Ağustos’a benzeryeni bir atılım sürecindeyiz

15 Ağustos Atılımı aslında bir Kürdis-tani atılım olmayacaktı. Eğer 1971 dev-rimci gençlik direniş ruhu, Türkiye’de ge-lişen Mahirlerin, Denizlerin, İbrahimlerin

ruhu demokratik ve sosyalist hareketeegemen olsaydı, o ruh 12 Eylül faşistaskeri darbesi karşısında da var olsaydı,15 Ağustos Atılımı kuşkusuz Kürdistan’daolduğu kadar Türkiye’de de yeni bir gerillaatılımı olacaktı. 1971-73 yılları arasındabaşlatılan ama 12 Mart faşizminin ağırsaldırıları karşısında önderlerinin katle-dilmesi ile kesintiye uğratılan, bir türyenilgi yaşatılan bu büyük devrimci direniş12 Eylül faşizmi karşısında tam başarıçizgisinde daha etkili bir biçimde gelişe-cekti. Ancak sol örgütlerin 12 Eylül kar-şısında aldığı darbe ve yönetimlerininsorumsuz ve sağ yaklaşımları Türkiye’yibundan yoksun bıraktı. Bütün çabalararağmen tek ayaklı bir direniş başladı.Sadece Kürdistan’da gerilla gelişti. Türkiyeayağı teslimiyete, giderek ihanete uğradı.

İkincisi, içten, parti dışı anlayış ve tu-tumlarla 15 Ağustos sakat bırakılmaya,tersyüz edilmeye çalışıldı. Ama bütünbu yetersizliklere, karşıtlıklara rağmençizginin doğru uygulanmasında ÖnderApo’nun yürüttüğü çaba, kararlılık, ısrarçok kısa bir sürede Kürt toplumunu tari-hinin en önemli devrimlerinden birineulaştırdı. 1990’ların başından itibarenulusal diriliş devrimi gerçekleşmeye baş-ladı ve günümüze kadar da devam ediyor.Ulusal diriliş devrimi giderek bir kadındevrimi haline geldi. Derlerler ya “devrimiçinde devrim” 15 Ağustos Atılımınınısrarlı ve kararlı mücadelesi ile devrimiçinde devrim yapılarak Kürt toplumununözgür, farklılıklara dayalı eşit ve demo-kratik temelde yeniden doğuşu gerçek-leşti. Buradan şunu görüyoruz: eğerçizgiyi uygulamada ısrar, kararlılık olursabütün engeller aşılır. Çizgiyi uygulamaçabaları kararlılıkla sürdürülürse her türlüparti dışı saldırı, tutum yok edilerek büyükdevrimci gelişmeler yaratılabilir. Bu ba-kımdan sorun dıştan saldırının büyüklüğüya da içten engellemelerin, parti dışılık-ların çokluğu, hilesi, aldatıcılığı olmuyor.Sorun, doğru çizgiyi uygulayıp ısrarlı veyaratıcı bir şekilde gerçekleşiyor mu,gerçekleşmiyor mu? Eğer bu gerçekleş-tiriliyorsa dış saldırının büyüklüğü, iç sal-dırının karmaşıklığı aslında daha büyükbir mücadelenin gerekçesi oluyor, dahaçok yaratıcılığa yol açıyor, daha fazladinamizm doğuruyor ve daha hızlı dev-rimci gelişmeler ortaya çıkarıyor. İşte 15Ağustos Atılımı da bu kadar iç ve dışsaldırı dayatılmasına rağmen 5-6 yıl gibikısa bir sürede “yok oldu, öldü” denilenKürt toplumunu yeniden dirilten bir dev-rime ulaştırılması tarihin en büyük muci-zesi, en hızlı gelişmesidir. Tarihin teker-leğinin dönüşünü değiştiren bir gelişmedir.

Bu kanıtlamadan çıkaracağımız sonuçne? Demek ki sorun zalimin zulmününfazlalığı değildir, sorun şunun bunun ba-sitliği, oyunbozanlığı, yanlışı hilesi değil.Sorun doğru olanın, olması gerekeninkendi doğruluğunu ne kadar sürdürüpsürdürmediği, onu ne kadar uygulayıpuygulayamadığıdır. Eğer doğrunun sahibiolan kendinde ısrar edebiliyor, irade gös-terebiliyor, herhangi bir yalpalamaya düş-meden kararlılıkla yürüyüp başkalarını dayürütebiliyorsa, aslında zulmün çokluğu,saldırıların fazlalığı onun çabasını, azmini,yaratıcılığını daha çok büyütüyor, dahada biliyor, fazlalaştırıyor. Mücadeleyi dahaçok derinleştiriyor, güçlendiriyor. 15 Ağus-tos Atılımının bir de böyle bir gerçeği var,böyle bir çizgi kanıtlaması var. Doğru mü-cadele nedir, nasıl yürütülür, nasıl başarıyagidilir? Başarı, zafer neye dayanarak ger-çekleşir? Onu kanıtlaması var. Sorunlarıyanlış yerde aramama açısından bu ger-çeği vurgulamak gerekmektedir.

Bütün bu gerçekler ışığında otuz birinciyıla girerken hangi sonuçları çıkarmalıyız?Bütün bunlar otuz birinci yıl mücadelesini,devrimci pratiğini nasıl aydınlatıyor?Onları belirlemek için bazı boyutlarıylageçen sürecin derslerine değinmeye ça-lıştık. Kuşkusuz binlerce, sonsuz çoklukta

eğitici, yol gösterici dersi var. Onlarınhepsini gerektiğinde çıkarabilmek, hiçbiriniunutmamak Kürt toplumunun özgür vedemokratik yürüyüşünü başarıyla sağ-layabilmesi için temel kaynaktır. En büyükgüç hazinesidir. Her türlü geriliği, düşmanıalt ederek bu büyük özgürlük yürüyüşünükesintisiz sürdürmesi için dayanacağıtemel güç kaynağıdır.

Bu bakımdan da 15 Ağustos’un otuzyıl önceki aydınlatıcılığı, kanıtlayıcılılığı,gerçekleri açığa çıkartıcılığı bu otuzbirinci yıla girerken de aynı şekilde sü-rüyor, devam ediyor. Hatta daha büyü-müş, gelişmiş, pekişmiş, kendini dahafazla gerçekleştirmiş ve kanıtlamış olarak.Otuz birinci yıla girerken yeni bir 15Ağustos Gerilla Atılımına benzer atılımsürecindeyiz. Buna, demokratik konfe-deralizm temelinde Demokratik Ulus Atı-lımı, Demokratik Kurtuluş ve Özgür Ya-şamı İnşa Atılımı diyoruz. 15 Ağustos,parti ve mücadele tarihimizde kuruluşdönemini direniş dönemine taşımıştır.Şimdi de inşa ve direniş dönemindeyiz.Dolayısıyla hem kuruluş döneminin ders-leri, hem de 15 Ağustos kahramanlıkatılımı temelinde gelişen ulusal diriliş vedireniş döneminin dersleri bu demokratikulus inşası ve devrimci direniş döneminede ışık tutuyor, aydınlatıyor. Bugününgörevlerinin ne olup olmadığını anlamakve bu görevleri başarıyla gerçekleştirecekruhu, bilinci ve donanımı edinmek açı-sından gerekli gücü veriyor. Yeter ki onualmayı bilelim, o dersleri çıkarıp özüm-semeyi bilelim. 15 Ağustos Atılımındanbu tarihi gücü almayı gerçekleştirelim.Bunu yapanlar otuz birinci yılı da otuzyıl önceki gibi yeni ve daha büyük birdevrimci atılım yılı, özgürlükçü atılım yılıhaline getirebilirler ve daha büyük dev-rimsel başarı sahibi olabilirler.

Kürt tarihinin en büyük birikimibu otuz yılda gerçekleşti

15 Ağustos Atılımının otuz birinci yılınagirerken böyle bir durum yaşanıyor. Tarihbizden yeni bir atılımı otuz yıl öncesikadar yakıcı biçimde istiyor. Tabi yenitemellerde, bu kadar birikime dayalıolarak yeni görevleri yürütmek ve ba-şarmak üzere. Koşullar otuz yıl öncesigibi değil. Otuz yıl önceyle asla kıyasla-nabilecek bir durumda değiliz. Otuz yılönce alacakaranlık ortamında ileriyi görenbir bilinç, dünya halklarının mücadeletarihlerinden ve başarılarından edinilenumut dışında ne vardı ki? Heyecan da,bilinç de, istek de, azim-kararlılık da bun-lardan oluşuyordu. Gerçekten fazla birşey yoktu. Önder Apo’nun yaratıcı, iknaedici, küresel olanı, halklara ait olanısaygı ile alıp Kürdistanileştirme yeteneğibu alacakaranlıkta bilinç ve yeni filizlen-meye yüz tutan bir umudu yaratabiliyordu.Şimdiki durum böyle mi? Kürt tarihininen büyük birikimi bu otuz yılda gerçekleşti.

Kesintisiz bir biçimde otuz yıllık gerilladirenişi, yine kesintisiz bir biçimde 42yılı aşan Önderlik ve Parti yürüyüşü Kürttarihini yarattı. Bundan önceki tarih kopukkopuktur, parça parçadır. Birbirine ek-lenmiş hangi gelişme var? Var mı bir bü-tünlük? Var mı bir devamlılık? Yoktur.Ne bütünlük, ne devamlılık var. Her şeykesintilidir. İlk defa sürekliliği olan ve bü-tünlüğe sahip bir direniş Önder Apo ön-cülüğünde bu 40 yılda gerçekleşti veKürt tarihinin en büyük birikimini yarattı.Etkisi Kürt toplumunun yüzyıllara yayı-lacak oluşumunu yeniden yarattı. Eğertarih bilimi bütün bilimlerin anasıysa,eğer her şey doğru tarih bilinciyle oluşu-yorsa Kürt insanı ve toplumu bu 40yılda gerçek bir tarih bilincine ulaştı.En büyük kazanım budur. Hazine de-ğerinde bir kazanım elde etti. Parayla,silahla, şu bu güçle gerçekleşmeyecekbir durumdur bu. 40 yıllık mücadele ile

Serxwebûn 9Tebax 2014

‘’15 Ağustos Atılımı-nın ısrarlı ve kararlı mü-cadelesi ile devrim için-de devrim yapılarakKürt toplumunun öz-gür, farklılıklara dayalıeşit ve demokratik te-melde yeniden doğuşugerçekleşti.’’

duran kalkan 15 agustos.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:49 Page 9

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

Önder Apo zihniyet kırımını, düşüncesoykırımını, düşünce bağımlılığını ortadankaldırdı. Özgür, bağımsız düşünen, kendiçıkarlarını gören, kendine özgür geleceköngören, kendi kimliğiyle kendisi için dü-şünen, yaşayan, kendine kültür biriktirenbir insan ve toplum gerçeği ortaya çıkardı.Yeniden dirilişin, özgürce yeni gelişmenintemeli budur. Buradan bakıldığında Kürdedayatılan kültürel soykırımın temel da-yanağının yıkılmış olduğunu rahatlıklagörebilir ve söyleyebiliriz. Zulüm devamedebilir, işkence devam edebilir, saldırıdevam edebilir, Kürdistan hala parçalıolabilir. Zaten bu parçalık da PKK ileönemli ölçüde aşıldı.

Kuşkusuz parçalık büyük bir zafiyetve sorunlar yaratmaktadır. Ancak esastehlike parçalılıktan değil, zihniyet soy-kırımı ve bağımlığından kaynaklanmak-tadır. Kendisi için özgür düşünememektenkaynaklanmaktadır. Bir defa bu durumkırıldıktan, özgür ve bağımsız düşünme

gerçeğine, ideolojik ve felsefik ilkelereulaşıldıktan sonra söz konusu siyasi,ekonomik, askeri saldırılar, parçalılık birfiziki saldırı ve maddi durum olur. Bu türsaldırılar daha fazla kendine karşı direnişikörükler, güçlendirir, tepkiyi arttır, kinigeliştirir. Yeter ki özgür ve bağımsız dü-şünce olsun. Bu temelde direnme azmi,cesaret ve fedakarlığı yaşasın. Bunlaroldukça o baskı ve zulüm akrebin kendi-sini vurması gibi sonunda sahiplerinivurur. Nitekim sürekli kendini vurmaktadır.Bu otuz birinci yıla girerken bu gerçeklikçok daha bariz görülüyor.

Otuz birinci yıl hamlesi otuz yıl öncekigibi imkansızlıklar ve zorluklar içindegerçekleşmiyor. Bu bakımdan kıyasla-namayacak kadar farklıdır. Sömürgecinin,soykırımcının ruh hali, yaklaşımları, du-ruşundan tutalım da Kürt halkının partisi,önderi, gerillası, serhildanıyla bütün in-sanlığa, halklara öncülük eden, örnekoluşturan tutumuna, duruşuna kadar herşey çok fazla değişmiştir. Büyük mücadeleetmek ve kazanmak için veriler, imkanlardaha fazladır. Eğer mücadele etmek vebaşarmak imkanla oluyorsa Kürtler şimdiimkan ve güç sahibidir. Otuz yıl önce iseyokluk mücadele gerekçesi haline geti-rilerek büyük bir mücadele gücü yaratıldıve muazzam başarılar geliştirildi. Mucizeburada işte. Eğer varlık ve imkna teme-linde gelişme oluyorsa, o zaman altıntepside bize sunulan başarı imkanı faz-lasıyla bulunmaktadır. O zaman hiçbirgerekçe ileri sürmeden başaralım!

Önder Apodevrim yapmayı emretti

Tarih bizi her zamankinden daha fazlaotuz birinci yılda 15 Ağustos ruhuyla ha-reket ederek Kürdistan’ın dört parçasındave Ortadoğu’da özgürlük ve demokrasi

devrimini geliştirmeye ve gerçekleştirmeyeçağırıyor. Önder Apo’nun 26 Hazirantarihli talimatı da bunu emrediyor. ÖnderApo geçmişe yönelik eleştirileri temelindeyeni diriliş ve direniş yılına girerken nasılbir yaklaşımla yeni yılı ele almamız ge-rektiğini ortaya koydu. Hareketimiz vehalkımız için devrim yapmayı emretti.İçinde bulunduğumuz koşulları tıpkı 15Ağustos devrimi gibi yeni devrimlerlekarşılamanın gerekli olduğunu çok netve kesin bir biçimde önümüze koydu.Bu artık sadece Kürdistan’da değil, sa-dece Kürdistan’ın şu veya bu parçasındadeğil, dört parça Kürdistan’da ve Orta-doğu’da böyle bir görevle karşı karşıyabulunuyoruz Ortadoğu’da 25 yıldır sürenIII. Dünya Savaşı’nın geldiği nokta Kür-distan’ı Ortadoğu Demokratik Devrimi’nigerçekleştirecek bir devrimci öncülüğeyöneltir durumda.

Kürdistan’ı böyle bir devrim ocağıhaline getirmede, özgürlük, farklılıklara

dayalı eşitlik ve demokrasi ocağı yapmadaöncü güç, birinci güç, sürükleyici güç dePKK oluyor. PKK’nin örgütleyip yönettiğiÖzgürlük Hareketi oluyor. Çünkü PKKve yürüttüğü hareket Önder Apo’nun ger-çekleri gösteren felsefesiyle, düşüncesiyledonanımlıdır. Dolayısıyla Kürt ÖzgürlükHareketi gerçekleri, doğruları herkestençok görebilecek, herkesten fazla müca-dele edebilecek, mücadelenin gerektirdiğicesaret ve fedakarlığı kahramanlık çiz-gisinde yürütecek tek hareket durumun-dadır. Son gelişmeler bunu daha da netgösterdi. Hiç yorum yapmaya gerek yok.Geçmişe bakmaya da gerek yok. Haziranayının başından beri yaşananlara baka-lım, Güney Kürdistan’da, Irak’ta, Suriye’deolanlara dikkat edelim. Yine son bir ikihaftada Şengal’den Maxmur’a ve Ker-kük’e kadar gerçekleşen duruma bakalım.Her şey ayna gibi açık, gerçeği göstere-cek durumdadır. Şimdiye kadar gizle-nenlerin maskeleri de düştü. Derler ya“takke düştü kel göründü” diye, herkesintakkesi düştü, gerçeğinin ne olduğu,neyin ulusal, demokratik özgürlükçü değerve gelişme olduğu, neyin ise çalıp çırpma,yiyip içme, yani hırsızlık olduğu açığaçıktı. Kimin yeni Kürt demokratik ulus-laşmasını sağladığı, kimin ise böyle birmücadele ile ortaya çıkan imkanlar üze-rinde yaşamaya çalıştığı tartışma götür-meyecek kadar netleşti.

Bu bakımdan bir yandan KürdistanOrtadoğu’da öncülük rolü ve misyonuile yüklü olurken, diğer yandan ÖnderApo’nun düşüncesiyle donanmış PKKde Kürdistan’da her şeye öncülük etmekleyükümlüdür. Yeni ulusal ve özgürlükçüruhun, düşüncenin oluşumundan demo-kratik ulus kurumlaşmasına kadar, yineulusal demokratik birliğin yaratılmasınakadar her şeye PKK’nin öncülük etme

gerçeği var. Bu büyük bir görev, ağır birgörev, ciddi bir görev ama oldukça onurlu,şerefli bir görev. Başaranı tarihin yapıcısıhaline getirecek bir görev. O nedenleağırlığından, büyüklüğünden korkmamaklazım. Gerçekleşmesinin yaratacağı so-nuçlara bakmak, buradan bilinç ve umutoluşturmak ve onur duymak gerekir.

Somut olarak parçalardaki duruma dabakılabilir. Kuşkusuz Bakur’daki durumesastır. Diğer parçalarda gelişme olsada Rojava, Başur, hatta Rojhılat çatışmayagirse bile kuzey Kürdistan’da özgürlükçü,devrimci gelişme olmadan, Kürt sorunuçözüme kavuşmadan hiçbir yerde kalıcıçözüm olmaz. İşte Başur’da 20 yılı aşkınsüredir sözde devlet var. “Özgür Kürdistanoldu” dendi ama ne kadar özgür olduğunuson üç haftada gördük! 20 yılı aşkınsüredir de Kürdistan’ın diğer parçalarındabir şeyi geliştiren mi oldu, köstekleyenmi oldu belli değil. Rojava’da üç yıldırözgürlük devrimi oluyor, bir kıvılcımdır,

ama dikkat edelim bütün Kürdistan’ın bir-leşmesiyle ayakta duruyor. Diğer parçalarıetkileme gücü azdır, tersine onlardanaldığı dayanakla kendini var ediyor vebir ışık gibi aydınlatıcı oluyor. 15 AğustosAtılımının somutlaşması oluyor, ÖnderApo’nun Demokratik Modernite çizgisininpratik devrime ulaştırılmasını ifade ediyor.Bu bakımdan Bakur tabii ki Kürdistan’ınyarısı, Kürt toplumunun en dinamik, bü-tünlüklü kesimidir. Dolayısıyla Kürdis-tan’daki gelişmeler her zaman Bakur’dakigelişmelerle belirlendi, şimdi de aynı du-rum devam ediyor.

Bir sürecin sonuna geliniyor,her şey netleşecek

Kuzey’deki durum şu noktadadır; Ön-der Apo’nun geliştirdiği Demokratik Si-yasi Çözüm Projesi’nin uygulanmasıadına İmralı’daki görüşmeler sonucundaçözüm için bir çerçeve yasası çıkarıldı.Ancak her seçim öncesi olduğu gibiseçim sonrasını gösteren bir yaklaşımortaya konuldu. Dolayısıyla ÖnderApo'nun istediği hiçbir somut adım atıl-madı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeortaya çıkan sonuç; faşizmin kara olsun,gri olsun, hangi tonunda olursa olsuntaşıyıcıları yenildiler. Aslında Türkiye’deşoven milliyetçiliğin taşıyıcısı olanlar ye-nilgi aldılar. CHP-MHP çatısının yaşadığıdurum böyledir. 1960’ların ortasından iti-baren “orta sol” adı altında CHP’nin yü-züne takılan maske düştü. MHP ile biroldu, esas milliyetçiliğin merkezinin kendisiolduğu, faşizmin kaynağının orası olduğuaçığa çıktı. Milliyetçiliğin hepsi birleşsede yeterli gücünün olmadığı bu seçimdebir kere daha netleşti. Şimdi “çatı çöktü,inşa edenler altında kaldı” diyorlar.

Çökmeye mahkumdu. Aslında 1923’tenbu yana yaratılan bu zihniyet ve onunpratikleşmesi de büyük bir baskı ve zu-lümle oluyordu. Yaşananlar toplumuniradesiyle ilgili değildi. Şimdi o baskı vezulüm biraz aralanınca toplumun orayaitibar etmediği açığa çıktı. İkincisi AKP’nindurumu. Bir yenilik yoktur, herhangi birgelişme söz konusu değil. Var olanı de-vam ettiriyor. 12 yıllık iktidar olmanın vebütün devletin gücünü kullanarak konu-munu sürdürüyor. Esas olarak da çözümsüreci denen sürece dayanarak bunuyapıyor. Eğer mevcut süreç olmazsaAKP’nin değil bu kadar oy alması, yarısıkadar bile oy alması söz konusu olmazdı.Varlıkları çatışmasızlığın sürmesine bağlı.Yoksa kendileri için başka bir ayakta kal-ma argümanı yoktur.

HDP’nin aldığı sonuçları değerlendir-mek önemidir. Başta şoven milliyetçifaşist güçler ve iktidar çevresi olmaküzere birçok çevre “Marjinaldir, Türkiye

partisi olamaz” olamaz diyerek HDP’ningelişmesini engellemeye çalışıyorlardı.Özel savaş güçleri her yerde HDP'ningelişmesini engellemek için birçok pro-vokasyonlar yaratıyordu. Gizli veya açıkbütün özel savaş medyası saldırıyordu.Milliyetçi olduğunu söyleyen bazı Kürtçevreleri de HDP’nin önünü kesmek içinolmadık karalama kampanyaları yapı-yorlardı. Fakat bütün bunlara rağmenHDP yüzde 10 psikolojik seçim barajınıaştı. Bu neyle oldu? Birinci etken, Ön-derliğin yürüttüğü Demokratik Siyasi Çö-züm Sürecinin etkisidir. İkincisi, Ortado-ğu’daki gelişmelerin etkisidir. Ortadoğu’dagelişmeler Türkiye’ye demokratikleşmeyidayatıyor, Önder Apo’nun DemokratikSiyasi Çözüm Projesi de bu demo-kratikleşmenin yol haritası oluyor. De-yim yerindeyse Türkiye’ye yeni kurtuluşyolunu gösteriyor. Bu kadar açıktır.HDP’nin gelişimi bunların sonucudur.Başka hiçbir şeye bağlamamak lazım.Bu durum da oldukça önemlidir. Türkiyedemokratikleştiği oranda birliğini koru-yacak ve Ortadoğu’da var olacak. De-mokratikleşme gerçekleşmedikçe Türki-ye’nin geleceği de Iraklaşmaktan, Suri-yeleşmekten farklı olmayacak. Bu ger-çeklik birçok çevre tarafından görüldüğüiçin HDP'ye yönelme gerçekleşmiştir.

Bölgedeki gelişmelerin etkisi, çözümsüreci, cumhurbaşkanlığı seçimi birçokgerçeği açığa çıkardı. Ortadoğu ya daSuriye ve Irak’taki çatışmalar da bunabazı gerçekleri ekledi. Devletin maskesibir kere daha düştü, AKP’nin maskesifazlasıyla düştü. Türkiye'nin Irak’ta, Su-riye’de neyi temsil ettiği, Ortadoğu’nunyeni kara yüzleri, kara bayraklıları olanIŞİD denen çetenin nasıl en büyük bes-leyicisi olduğu açığa çıktı. Bunun da ol-dukça aydınlatıcılığı var. Bu çerçevede

bir sürecin sonuna geliniyor ve herşey netleşecek. Aslında ne yapacağımızıona göre ayarlamayacağız. Biz ne ya-pacağımızı biliyoruz, ne yapmamamızgerektiği biliniyor. Talimatta Önderlik söy-ledi, savunmada Önderlik yazdı. 10 yıldırbiz de bunun üzerinde kendimizi eğiti-yoruz, değiştiriyoruz, dönüştürüyoruz.Görevlerimiz net. Sadece hangi yöntem-leri öne çıkartacağız. Birincil, ikincil dü-zeyde yöntemlerimiz ne olacak, bu net-leşecek. Daha çok devrimci halk savaşınamı başvuracağız, yoksa demokratik si-yasetin çözümleyiciliği mi önde olacak?Netleşecek olan budur. Yoksa DemokratikKonfederalizmi örgütlemek, DemokratikUlus inşasını geliştirmek, yani Rojava’daolduğu gibi Bakur’da da parça parça De-mokratik Özerklik devrimini gerçekleş-tirmek zaten temel görevimiz. Bunu Ön-derlik çizgisi emrediyor, örgüt toplantıla-rımız kongre olarak, konferans olarak,yönetim olarak kararlaştırmış ve plan-

lanmış durumdadır. Bu görevleri hangiyöntemlerle nerede, nasıl yürüteceğimiznetleşecek. Bu netleşmeyi de önemsi-yoruz ama kendimizi çok fazla bu net-leşmeye bağlamak da doğru değildir.

Aslında yapacaklarımız bellidir. KuzeyKürdistan’da Demokratik Özerklik inşasışimdi dünyanın en devrimci eylemidir.Kuzey Kürdistan’ın bir kasabasında, birmıntıkasında, bir bölgesinde böylesi ge-lişmeler sağlayacak adım atmak, KuzeyKürdistan’da olduğu kadar tüm Kürdistanve Ortadoğu’daki siyasi ve askeri müca-delenin gidişatını belirleyecek, ona yönverecektir. Dolayısıyla bizim bu konudayaratıcı bir yaklaşımla bildiğimiz, bilinceçıkardığımız yapmamız gereken görevleriyapacak adımı büyük bir ustalıkla, yinecesaretle, fedekarlıkla atmamız gerekiyor.Bunu yapamadıktan sonra artık görüş-melerle ne açığa çıkacak diye beklemekkesinlikle doğru değildir. O, pratik adımatmamayı gerekçelendirmek anlamınageliyor. Yeter artık! Bu yazı da geçirdik.‘78’de Hilvan’da bir adım atıldı, 35 yıldırhareket olarak, halk olarak onun üzerindeyaşıyoruz. 5 bin kişilik küçücük kasabaydı.Adı bile yoktu. Urfa ile Siverek arasındasıkışıp kaybolmuş bir konumdaydı. Onedenle illa her yeri birden fethetmekyaklaşımı yanlış. Bizde böyle bir yanılgıvar. Hepsi birden olacak. Bu bir gerekçeyaratmak oluyor. Daha yaratıcı yaklaşıma,cüret etmeye ihtiyaç var.

Rojava, Ortadoğu’nunyeni modernist faşistlerininsaldırılarına maruz kalıyor

Rojava’daki durum kritik bir safhada.19 Temmuz Devrimi’nin 3. yılındayız. 14aydır IŞİD çetelerinin, Ortadoğu’nun yeni

10 SerxwebûnTebax 2014

‘’15 Ağustos her şey-den önce de büyük birtarihsel kanıtlanmadır.Doğru neydi, yanlış ney-di; Önder kimdir, önder-cik kimdir? Hangisi ka-zandırdı, hangisi kaybet-tirdi? Bu soruların cevabıbu otuz yıl içinde hiçkimsenin tersyüz edeme-yeceği kadar net bir bi-çimde açığa çıktı.’’

duran kalkan 15 agustos.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:49 Page 10

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

modernist faşistlerinin saldırılarına maruzkalıyor. Gerçekten de faşisttir; bayraklarıda Hitler’in bayrağı gibi. Yüzleri de bay-rakları gibi! Herhalde dünyanın yeni birfaşist terörle karşı karşıya kaldığını söy-lemek yanlış değildir. Çünkü arkalarındaküresel sermaye var. Hitler’in SS’leri deböylesi kesimlere dayanıyordu. Ortalıktakalmış lümpenlerden oluşturulmuş birorduydu. Kapitalizmin yarattığı serseritabakasının beyni yıkanarak, maddi veteknik güç verilerek ortaya çıkartıldığıbir yıkıcılık durumuydu. IŞİD de bundanfarklı değildir. ABD ve İsrail’den, dolayı-sıyla ulus üstü sermayeden asla ayrıdüşünmemek lazım. Nereden çıktı! ElBağdadi de kimdir? Kendini halife ilanetmiş! Birileri “yürü ya kulum” demeselerdibırakalım böyle Ortadoğu'yu karıştırma-sını, karnını bile doyuramazdı.

IŞİD gibi bir çeteye karşı Rojava gibiküçük bir alanda 14 aydır gösterilen di-reniş kahramancadır, mucizevidir. 19Temmuz Devrimi’ni yapmaya cüret etmek,cesaret etmek nasıl tarihi idiyse, 14 aydırbu faşist saldırganlığa karşı kahramancadirenmek de aynı düzeydedir. Hangi dev-let dayanıyor; Irak bir dakika bile daya-namadı, bir günde Musul’dan Bağdat’ayürüdü. Ondan sonra gidip Beşar Esad’ın4 tugayını düşürdü. Koskoca tank tu-gayları bir gün bile dayanamadılar. EğerHPG ve Mahmur’un milisleri direnme-siydi şimdi Hewler’de ve Duhok’ta birtane Kürt insanı bile kalmayacaktı.Zaten yarısı boşalmış durumdaydı. MesutBarzani gitti, ziyaret etti ve şükranlarınıifade etti. Çünkü hala Hewler’de oturuyorolması oradaki direnenlerin sayesindeoldu. Şehit Deniz’in sayesinde oldu.Yoksa şimdi İstanbul’daki villasına çekilmişolacaktı. Değil Hewler’de, Irak’ta bile ola-mayacaktı. Ortada peşmerge diye birşey kalmadı. Yoktur bir iradi gücü. Irakve Suriye ordusundan hiçbir farkının ol-madığı ortaya çıktı. Kapitalist modernistyaşam ve onun tüketim ve maddiyatadayalı kültürü peşmergeyi de bitir-miştir.

Çok önemli bir pozisyon yakalanmışdurumda. Aslında çıkarcı davranılsaydı“bize ne” denilip Hewler’in düşüşü sey-redilebilirdi. Hewler, Duhok boşaldıktansonra mücadele edelim, kazanalım, de-nilebilirdi. Fakat PKK böyle davranmadı,davranamazdı. Bu halk karşısında so-rumluluğu var. Hewler’e yönetim olanlarne kadar çıkarcı olursa olsunlar pireyekızıp yorganı yakacak değiliz. O zamantabiî ki halk bize güven duymaz. Kendikendimizi inkar etmiş oluruz. O bakımdanyeri geldiğinde tıpkı Rojava’daki direnişgibi Başur’a da hareketimizin müdahaleetmesi gerekirdi. Nitekim duruşuyla Şen-gal’deki Ezidi soykırımını önlemek içinbüyük bir çabanın, kurtarıcılığın sahibiolduğu gibi Güney’in hala Kürtlerin elindeolmasını da sağlıyor. Özgür Kürdistan’ıkimin yarattığı şimdi kimin savunduğuylaanlaşılıyor. Önder Apo bunu 20 yıldırsöyledi ama kimse inanmadı. “Kendisiniabartıyor, büyük görüyor, her şeydenkendisini sorumlu görüyor, her şeyinsahibi olarak kendisini görüyor” dediler,ama son bir ayda yaşadıklarımız ÖnderApo’nun 20 yıldır söylediklerinin pratiktekien somut kanıtlanmasıdır.

Bu alan için şunu söylemek gerekiyor:Küresel kapitalizm başarısız kaldı. BüyükOrtadoğu Projesini yürütemedi. Kendinekarşı tekrar direnen dengeler ve sistemleroluştu. Bunları parçalamak üzere bukara yüzlülere biraz kapı açtı. Fakat on-larla yürüyecek durumda değiller. Onlargeliştikçe kendisi daha zor duruma dü-şecek. Onun için çok sınırlı, korkak,ürkek duruyor. Bölge güçlerinin yapabi-lecekleri hiçbir şey olmadığı Suriye veIrak’ta ortaya çıktı. Türkiye o kadar sa-vaştı, Esad yönetimini düşürebildi mi?Hayır. Bu kadar çaba harcayan İran “Or-tadoğu’yu ele geçirdim” derken Irak’ta

düştüğü durum ortada. Aslında var olanıkorumaktan öteye gidemiyorlar. Bu ge-lişmeler şunu gösterdi: Ne küresel kapi-talizmin, ne bölgenin ulus-devlet statü-koculuğunun herhangi bir çözümü vardır.Proje olarak yok, pratik olarak yok. Ancakbirbiriyle savaşarak, çatışarak, bu çatış-mada çeşitli komplo ve provokasyonlarıkullanarak başta Kürdistan olmak üzereOrtadoğu halklarının devrimci, demokratikpotansiyelini yok etmeye, demokratikçıkış yapmalarını engellemeye çalışıyor-lar. III. Dünya Savaşı’nın yürütülmesininesası da budur. Küresel sermaye ken-dine yer açmak istiyor, diğerleri ko-numunu korumak istiyor. Bunlar işinbir yanıdır. Esas olan Ortadoğu Dev-rimi’nin engellenmesi, Ortadoğu De-mokratik Devrimi potansiyelinin eri-tilmeye çalışılmasıdır. Geriye tek çözümolarak Kürdistan’da, Arabistan’da vebütün Ortadoğu’da Önder Apo’nun ön-gördüğü Demokratik Modernite çizgisindedevrim geliştirmektir. Başka bir çözüm-leyici güç yoktur. Irak ve Suriye’de ortayaçıkan durumlar, Libya’dan Yemen’e, Mı-sır’a kadar ortaya çıkan durumlar bunugösterdi.

Bölgede devrimci durumdaha da derinleşmiştir

Diğer yandan IŞİD kara yüzler saldı-rısının durdurulmasında PKK’nin, Kürthalkının kahramanca direnişi dışında birdayanağın olmadığı ortaya çıktı. Bu kadarordular, devletler bir gün bile dayana-mazken Rojava Kürtleri 14 aydır daya-nıyorlar. Kobanê’nin nüfusu birkaç yüzbindir. Küçücük bir kasaba her türlü sal-dırıya karşı aylardır dayanıyor. Hala da-yanma ve direnme iddiası eskisi kadardır,hatta bu iradeyi daha da ileri düzeydekoruyor. Küresel sistem bölge statüko-culuğunu geriletmek için IŞİD’in önünüaçtı, kullanmak istedi, fakat IŞİD de şimdionları kullanmak istiyor. Kürdistan’ı da,Suriye ve Irak sahasını da almak istiyor.Böylece Kürdistan için büyük bir tehditve tehlike kaynağı haline geldi. Bu tehlikeRojava ve Başur için olduğu kadar Bakurve Rojhılat içindir de. Bütün Kürdistantehdit altındadır. Bu tehdit aynı zamandabölgedeki birçok gücü de etkiliyor. Öyleki artık yönlendirenleri de korkutuyor, ür-kütüyor. Kurtuluş gücü olarak Kürtler öneçıkıyor, Rojava ve Başur’daki direniş öneçıkıyor.

Bu direniş Kürtleri, Kürdistan’ı savun-mak kadar Ortadoğu halklarını, demok-rasisini, dolayısıyla insanlığı savunmakoluyor. Bu direniş saldırganlığı kırmakkadar Demokratik Modernite Devrimi’ninönünü açmak, Ortadoğu’yu demokratikdevrime, demokratik birliğe taşımak daoluyor. O bakımdan büyük fırsatlar veimkanlar oluştu. Hem Başur ve Roja-va’daki direnişi demokratik devrimi ger-çekleştirecek temelde yürütmek açısın-dan, hem ulusal kongre temelinde Kürtulusal demokratik birliğini yaratmak açı-sından, hem de Kürt-Arap ilişkileri baştaolmak üzere Kürtlerin komşu halklarlailişkilerini daha sağlam, demokratik te-melde yaratmak açısından çok önemlibir fırsat oluşturuyor. Amiyane deyimlebüyük bir devrimci durum bulunmaktadır.Hatta IŞİD kullananların beklediğinin ak-sine bu devrimci durumu daha da derin-leştirmiştir. Büyük bir hamlesel çıkışbaşta Suriye ve Irak'ta olmak üzere Or-tadoğu'da yapılabilir. Mevcut olan, sonbir ayda yapılanlar çok önemli bir durumyarattı. Bunu çok daha ileriye, Suriye’de,Irak’ın belli kesimlerinde demokratik dev-rime taşımak mümkündür. Böyle birhamle hem Önderlik çizgisinin uygulan-ması, hem küresel güçlerin çıkmazınınaşılması, hem de Rojava ve Başur’unsavunulması açısından kesinlikle gerek-lidir. Bu bakımdan bu cephelerde, 15

Ağustos’un otuz birinci yılı büyük birsavaş hamlesini gerektiriyor. Devrimimizbunun içinde bulunuluyor ve bunu dahada ilerletmeyi emrediyor. Bunu yaptığımızölçüde büyük gelişmeler sağlayacağımız,zayıflık ve darlıkları aşacağımız tartışmagötürmez gerçektir. Tarih bize bunu em-rediyor.

İran zayıf düştü ve bunun sonucundaçok dikkatli yaklaşıyor. Mevcut gelişmelerİran’ı epeyce daralttı. Bir taraftan ABDile uzlaşmaya çalışırken, diğer taraftanmevcut gelişmelere karşı kendini koru-maya çalışıyor. Fakat ne ABD uzlaşmasıİran’ı kurtarabilir ne de öyle sınırları ko-rumak İran’ı kurtarabilir. O bakımdanİran da Türkiye gibi ciddi bir dönemeçtebulunuyor. Bir demokratikleşme Kürt so-rununun çözümü temelinde gerçekleşe-cek mi? Yoksa çatışma İran’a da yayılıpgenişleyecek mi? Dönemeç bu biçimdedir.Şimdiye kadar biz hareket olarak demo-kratikleşmenin önü açılsın, sorunlar öyleçözülsün diye istedik, sabrettik. Hala dahareketimizin yaklaşımı o temeldedir.

Üç cephedesavaş konumundayız

Rojhilat siyaseten de, halkla ilişkilerkurma temelinde bu dönemde belli ge-lişmeler sağlayabilir. Kürdistan’ın enönemli, en büyük devrimci potansiyelle-rinden birisi İran’dadır. Bu potansiyelhem Kürdistan, hem Ortadoğu demokratikdevrimin sonuçları açısından çok önemlirol oynayacaktır. Hatta belki de tayinedici bir rol oynayacaktır. Mevcut haliyleiki cephede savaş halindeyiz. Esascephe, yani Bakur sırat köprüsünde gi-bidir. Bize göre savaşı durduracak birşey kalmadı. Karşı taraf hep oyalayıcıoldu. Cumhurbaşkanlığı seçimine gelindi,bundan ötesi hiç kabul edilebilir değil.Artık savaş daha da yayılabilir.

Önderlik savunmada belirtti; “PKKbirden fazla cephede savaşmaya hazırolmalı. Eskisi gibi tek cephede savaşanbir güç olma durumunu aşmalı” dedi.Şimdi biz öyle bir konuma geliyoruz. Üçcephede savaş konumundayız. İran,Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı tutumunudeğiştirmezse savaş dört cepheye deyayılabilir. Hareket olarak da bunu yü-rütmek zorundayız, gençlik olarak, halkolarak böyle bir direnişi göğüslemek zo-

rundayız. Bunun mümkün olmayacağınısöylememek lazım. Mümkün olmayacağıdüşüncesini 15 Ağustos Atılımı yalanlıyor.Böyle bir yıldönümde olmak bu bakımdanönemlidir. 15 Ağustos’tan çıkaracağımızen önemli bir ders de budur. Zor olur,imkansızlıklar olur. Eğer zorluk ve im-kansızlıklar devrimci direnişi engelleseydine Zindan Direnişi olurdu, ne de 15Ağustos Atılımı. Tersine en büyük atılımlar,en büyük devrimci çıkışlar imkansızlıklarve zorluklar ortamında olur. Dolayısıylao tür gerekçelerle kendimizi mücadeleyigeliştirmekten geri tutamayız. Bundandolayı tarihin en önemli hamle, atılımdönemlerinden birine gelmiş durumdayız.Otuz birinci 15 Ağustos yılına girerkentıpkı otuz yıl önce 15 Ağustos AtılımınınKuzey’de ve Türkiye’de oynadığı rolebenzer bir direniş atılımı Ortadoğu ça-pında vardır. Böyle bir görev ve sorum-luluk hareket olarak üzerimizdedir. Biz15 Ağustos’un devamcısı olacaksak buadımları atmak zorundayız.

15 Ağustos hamlesi gibi bu sefer böl-gesel düzeyde rol oynayacak, demokratikdevrimi geliştirecek bir devrimci direnişve demokratik inşa hamlesini bütün par-çalarda geliştirmeliyiz. Bunu gerçekleş-tirebilir miyiz? 15 Ağustos Atılımı ve otuzyıl devam etmesi bizim bunu başarabi-leceğimizi gösteriyor. Bir kere elimizdeböyle kanıtlanmış bir gerçek var. Bir defaböyle yaklaşım gösterebilmek için 15Ağustos ruhuyla, çizgisiyle donanmakgerekli. Böyle bir bölgesel hamleyi ba-şarmada Kürdistan'ın dört parçasındakigörev ve sorumlulukları başarıyla yürüt-mede üç temel şeye ihtiyaç var. Birincisi,girişkenlik, ikincisi yaratıcılık, üçün-cüsü disiplin. Eğer biz hareket olarakbu üç şeyi gösterirsek dört parçadabirden ve bütün Ortadoğu'yu etkileyecekyeni demokratik inşa hamlesini, inşa vedireniş hamlesini tıpkı 15 Ağustos ham-lesinin otuz yıl önce oynadığı role benzerbir rolü bölge çapında oynayacak biçimdegeliştirebiliriz. Girişkenlik demek, cesaretdemek, cüret demek, ruh demek, hamleruhu, atılım ruhu demek. 15 Ağustos buruhu temsil ediyor. Hiç kimsenin göste-remediği, Önder Apo'nun taşıdığı ve ge-rillaya da yedirilen ruh budur. Eğer Apocuruhu, 15 Ağustos zindan ruhunu, ZindanDireniş ruhunu taşıyabilirsek, döneminözellikleri karşısında hamle yapma cüretinigösterebilirsek bu büyük gelişmelere yolaçabiliriz.

Fakat yalnız başına cüret, yalnız ba-şına hamle içinde olmak yeterli değildir.Başka şeylerle tamamlanmazsa bu, birolumsuz sonuca da yol açabilir, maceraolabilir, zorluklarla karşı karşıya getirebilirinsanı. O bakımdan yaratıcılıkla tamam-lanması gerekiyor. Yaratıcılık inisiyatifdemektir. Yani gerillacılık, yani herkesinolduğu yerde imkan ve fırsatları hiçbiryerden beklemeden, yapar mıyım diyekaygı duymadan büyük bir istekle yap-masıdır. Bu bizim işimizdir zaten. PKK’li-liğin esası buydu. Gerillacılığın da özübudur. İnisiyatifsiz gerilla mı olur? Orayagidiyor, ben ne yapacağım diye bekliyor,buraya gidiyor ben ne yapacağım diyebekliyor. Yanında, yöresinde imkan dolu,fırsat dolu, bakmıyor bile. Seyrediyorda diyemeyiz. Çoğu bakmıyor, görmüyorbile. Bu zayıf bir duruş. Çok dar birduruş. Aşırı savunmacı bir duruş. Me-murdan da öteye, çok tutucu ve geriçekici bir duruş. Bunun kesinlikle kırılmasıgerekiyor. İmkan ve fırsatlar neyi gerek-tiriyorsa o tarzı uygulayacak bir yaratıcı-lığa sahip olmak gerekli.

Tabii bütün bunların başarısı ancakdisiplinli bir örgütle olur. Disiplin demekörgüt demek, örgütlü çalışma demek,örgüt yaratmak demektir. Bireysel kah-ramanlıklarla bu sürecin başarılmasımümkün değildir. O dönemler çoktangeçti. Ancak çelik disipline sahip birörgütlü çalışmayla bu dönemin görevleri

yerine getirilir. Örgüt deyince bizde biryanılgı oldu, akla hemen merkez geliyor.Yukarıdan emir verilecek, yerine getiri-lecek! Örgüt bu değildir. Örgüt, birlikte işyapmaktır. Nerede olunursa olunsun, in-sanların bir amaç doğrultusunda bir arayagelerek planlayıp yüksek bir kararlılıklabirlikte iş yapması demektir. Her türlükaramsarlığı ve kötümserliği bir tarafaatarak başkasından beklemeyi bir tarafabırakarak kendi gücüne, insanın gücüne,toplumun gücüne, özgürce bilinçlenmişve örgütlenmiş toplulukların gücüne inan-mak demektir. O güce dayanarak iş yap-mak demektir. Bu bakımdan örgüt, örgüt,örgüt! Örgütsüz hiçbir şey yapamayız.

Otuz birinci 15 Ağustos yılında eğerbu temelde bir örgütsel tutum gösterebi-lirsek, 15 Ağustos Atılım ruhuyla kendiniifade eden girişkenliği, cüreti gösterebi-lirsek, Apocu yaratıcılığı, gerilla yaratıcı-lığını, inisiyatifini her alanda tüm komu-tanlıklarımız, kadro ve sempatizan gü-cümüz harekete geçirebilirse ve gerçektenörgütlü çalışabilirsek, disiplinli örgütlerkurma, toplumun tüm kesimlerini örgüt-leyip olduğu yerde kendi devrimini yö-neltebilirsek dört cephede de savaşırız,demokratik ulus inşasını da başarıylagerçekleştiririz. Böyle bir tarzla Kürdistanözgürlük devrimini her alanda adım adımbaşarıya götürürüz; Ortadoğu'yu hemküresel sistemin ve bölge statükoculu-ğunun çözümsüzlüğünden, hem de buyeni IŞİD faşist çete saldırılarından ko-ruyabilir, kurtarabilir, yeni bir demokratikhalk devrimine yöneltebiliriz. Bunun im-kanları var, koşulları var. Tarihsel durumbunu hem emrediyor, hem de mümkünolduğunu gösteriyor. 15 Ağustos Atılımınınotuz yıllık deneyimi ve bu deneyiminzengin dersleri de eğer inanılır, ısraredilir ve yaratıcı örgütlü bir temelde mü-cadeleye yönelinirse başarılı olunabile-ceğini, en zor ortamlarda bile devrimibaşarıya götürebileceğimizi gösteriyor.

Bu gerçekleri görmek, öğrenmek veotuz birinci yıla bu temelde yaklaşmaktanbaşka çare de yok; dürüst, devrimci,insani tutum da yok. Bu nedenle hareketolarak, onun kadroları olarak kendimizibu temelde değerlendirme, yeniden göz-den geçirme, planlama ve böyle büyükbir mücadeleye, demokratik kurtuluş veözgür yaşamı inşa hamlesi temelindeyönelmek ve bunu başarmak tek seçe-neğimiz. Böylesi bir dönemde Hareketolarak böyle bir kararlılık gelişmiştir. ÖnderApo’nun emri bu temeldedir. Kürt halkının,gençliğinin istemi yine bu doğrultudadır.Bölge halkları da böyle kendini pratikleş-tiren Kürt toplumunu ilgiyle karşılıyor. Ro-java’daki örnekler ya da deneyim bununçok canlı bir örneğidir. Aynı pratik bütünOrtadoğu'ya yayılabilir ve büyük bir birlik,halklar birliği, kardeşliği ortaya çıkabilir.Bu da bizi bölge çapında büyük bir dev-rimci eyleme ve birliğe götürebilir.

Dikkat edelim otuz birinci yıl ilk yılkadar devrimci hamle yapma, çıkış yap-mayı gerektiren bir yıl konumundadır.Devrimci yaklaşım bu otuz birinci yılıesas almak durumundadır. Bu da 15Ağustos Atılım gerçeği oluyor. Demekki, 15 Ağustos atılım gerçeği otuz birinciyılda çok daha canlı, çok daha güçlü birbiçimde yaşıyor. Onu özümseyen, esasalanların da tıpkı Agitler, Zilanlar gibiÖzgürlük Mücadelesi'ne, Kürdistan veOrtadoğu devrimine Apocu çizgide enbüyük katkıyı sunacakları net bir biçimdeortaya çıkıyor. Kararlılığımız, sözümüzve pratiğimiz de bu temeldedir. Bu otuzbirinci yıl mücadelesini bu temelde ge-liştirip kazanmak boynumuzun borcudur.Tarihin, Önderlik çizgisinin, şehitler ger-çeğinin ve halkımızın bize emrettiği veistediği budur. Başarmak da bizim gör-evimizdir.

n n n

Serxwebûn 11Tebax 2014

‘’Ortadoğu’da 25 yıldır sü-ren III. Dünya Savaşı’nıngeldiği nokta Kürdistan’ıOrtadoğu DemokratikDevrimi’ni gerçekleştire-cek bir devrimci öncülüğeyöneltir durumda.

Ortadoğu’daki gelişmelerTürkiye’ye demokratikleş-meyi dayatıyor, ÖnderApo’nun Demokratik Siya-si Çözüm Projesi de budemokratikleşmenin yolharitası oluyor.

Üç cephede savaş konu-mundayız. İran, Kürt Öz-gürlük Hareketi'ne karşıtutumunu değiştirmezsesavaş dört cepheye de ya-yılabilir.’’

duran kalkan 15 agustos.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:49 Page 11

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

12 SerxwebûnTebax 2014

Kadın özgürlük gerillaları yeni bir tarih yazıyor

‘’15 Ağustos Atılımı, Kürdün bitiriliş tarihine özgürlüksel başkaldırıdır...’’

‘’15 Ağustos AtılımıPKK’nin, insanlığı,toplumu, kadını başaşağı götüren çağınkoşullarına radikalve özgürlükselmüdahalesidir.’’

Tarihi 15 Ağustos hamle-mizin 30. yıldönümündedireniş ve dirilişin zafereevrildiği bugünlerde baştaKürt özgürlük mücadele-

sinin mimarı ve yaratıcısı RêberApo’yu sevgiyle selamlıyor diriliş bay-ramını kutluyoruz. 15 Ağustos ham-lesinin öncü komutanı ve yaratıcıuygulayanı olan efsanevi yoldaşımızbaşkomutanımız Agît yoldaşı saygıve minnetle anıyor, Agît yoldaş şah-sında tüm özgürlük şehitlerimizinönünde saygıyla eğiliyor, mücadele-lerini Kürt halkının ve Kürt kadınınınözgürlüğü ile taçlandıracağımızın sö-zünü yineliyoruz. 15 Ağustos ruhuylabilinçlenerek mücadelenin her anındabüyük fedakarlıklar sergileyen, dire-nişini yükselterek özgürlük mücade-lesine ivme kazandıran kahramanKürt halkı ve Kürt kadınlarının mü-cadelelerini selamlıyor, 15 Ağustosdiriliş bayramlarını kutluyoruz.

İnsanlık tarihi boyunca halklar va-roluşlarını, yaşamlarının temeliniteşkil eden bazı vazgeçilmez değerlerüzerinden kurmuş, korumuş ve bu-günlere gelebilmişlerdir. Toplumlar,halklar ve kadınların büyük özlemiolan özgürlük, demokrasi, eşitlik,adalet yani hakikatli yaşam uğrunabüyük mücadeleler verilmiş, bu uğur-da sayısız kahramanlıklar ortaya çık-mış büyük bedeller verilmiştir. Bu-nunla birlikte tüm tarihsel toplumsalmücadelelerin bazı kesitlerinde öz-gürlük mücadelesini yeni evreleretaşıyan, mücadelenin başarısını be-lirleyen ve başarıya ivme kazandırandestansı çıkışlar ise hep unutulmazizler bırakmıştır. Bunlar tarihsel ilkler

olarak halkların belleklerine kazınırlar.İlkler her zaman ayrı bir yere sahip-tirler. İşte Kürt özgürlük mücadelemizaçısından 15 Ağustos diriliş hamlesiböylesi bir tarihi ilk olma anlamınasahiptir. Her pratiği ve mücadeleyibelirleyen, kuşkusuz ki içinde şekil-lendiği tarihsel toplumsal koşullardır.PKK’de kendi tarihsel toplumsal ko-şullarının bir ürünü, bu tarihsel top-lumsal koşullara müdahale olarakortaya çıkmıştır. 15 Ağustos AtılımıPKK’nin, insanlığı, toplumu, kadınıbaş aşağı götüren çağın koşulla-rına radikal ve özgürlüksel müda-halesidir.

15 Ağustos 1984’te büyük komu-tan Agît yoldaş öncülüğünde başla-tılan direniş hamlesi Kürdistan öz-gürlük mücadelesinin tarihe ve in-sanlığa mal olmasını sağlamıştır.Bugün tüm dünyanın gözü önündeinsanlık dışı saldırılara, katliamlara,soykırıma maruz kalan halklara vekadınlara adeta siper olması, insanlıkdeğerlerinin koruyucu ve kollayıcıgücü olması özgürlük hareketimizinhem Ortadoğu hem de tüm dünyadasömürülen, yok sayılan halkların vekadınların demokratik, eşit ve özgüryaşamın tek umudu haline geldiğinigöstermektedir.

15 Ağustos, Kürdistan’dayeni bir tarih yazmıştır

15 Ağustos Atılımı Kürdistan’danbaşlayarak yükseltilen varoluş ve öz-gürlük mücadelesiyle tüm Ortado-ğu’da tarihin seyrini değiştirmiştir.PKK öncülüğünde gelişen Kürt öz-gürlük mücadelesi, 15 Ağustos Di-reniş ve Diriliş Atılımı’yla, sömürgecigüçler ve TC’nin 80 yıllık dayattığıKürdü soykırım zihniyetini yerle biretmiştir. Özellikle o günün koşulla-rında soykırım zihniyetinin devamıve en vahşi uygulama aşamasınıifade eden 12 Eylül askeri faşist dar-besinin Kürdistan halkında yarattığısindirme ve korku atmosferinde, ef-sanevi komutan Agît yoldaş öncülü-ğünde ilk kurşunun sıkılması artıkönüne geçilemeyecek yeni bir mü-cadele sürecinin başlangıcını ifadeetmiştir. İnkar ve imha siyasetininKürt halkının beyninde ve yüreğindeyarattığı korkunun yerle bir edildiği,ölüm uykusuna yatırılan Kürt halkının

ölü kefenini yırttığı, bir daha dirilme-mecesine mezara gömülerek üzerineçekilen betonu paramparça ettiği ilkkurşunla 15 Ağustos, Kürdistan’dayeni bir tarih yazmıştır.

Kuşkusuz 15 Ağustos’un hemKürtler, Kürt kadını ve hem de genelOrtadoğu halkları açısından taşıdığıönemin iyi anlaşılması için efsanevigerilla komutanı Agît (Mahsum Kork-maz) arkadaş öncülüğünde geliştirilenmücadelenin hangi koşullarda ve na-sıl bir zihniyete karşı gerçekleştiril-diğini bilmek gerekir. Tarih bazenöyle bir noktada seyreder ki, toplumlarya ölümüne bir direnişle varolmayıya da egemen sistemin belirlediğisınırlarda kaderine razı gelerek yokolmayla karşı karşıya gelmektedir-ler.

İşte Kürtler açısından 20. yüzyıldakapitalist modernist güçlerin belirlemişolduğu kader Kürt ve Kürdistan’ıntarihten silinmesiydi. Kapitalist mo-dernist güçler Musul ve Kerkük’ünkendilerine bırakılması karşılığındaKürtlere dayatılan inkar ve imha si-yasetini onaylamış TC ile bu çıkarpazarlığı üzerinden Kürtler bir soy-kırım sürecine mahkum edilmiştir.Kültürel soykırım ve asimilasyonlaKürt halkını yok etmek amaçlanmıştı.Bu amaç doğrultusunda Kürt halkınakarşı yürütülecek her türlü toplımkı-rım, şiddet ve katliam politikaları revagörülmekteydi. Dünyanın gözü önün-de kendi topraklarında Kürt halkınauygulanan her türlü insanlık dışımuamele ve saldırılar görmezdengelinerek halkımız insandan sayıl-mamaktaydı. Giderek Kürt halkı ba-şına gelen bu felaket karşısındakendi kendini inkar eden bir durumagetirilmiş, kendine yaşam alanı bu-lamadığından halk olmaktan ve kendideğerlerinden kaçan bir duruma gel-miştir. Artık Kürtlük yaşamı ve kendiniinkar etmekle eş anlama getirilmişti.Bütün değerlerinden vazgeçmesi kar-şılığında ve başka toplumların kim-likleri altında ancak fiziki yaşam hak-kına sahip olabilirdi.

İnkarcı zihniyet büyük bir umutlaKürtlerin Türkleştiğini, Farslaştığını,Araplaştığını ama Kürtlük adına birvarlığın kalmayacağını yürüttüğü kat-liam ve soykırım politikalarına güve-nerek dillendirmekteydi. Emperyalistgüçler arasında yaşanan Birinci veİkinci Dünya Savaşı’nda Ortadoğu

kapitalist mordernist sistem çıkarlarıtemelinde dizayn edilmiş, bu düzen-lemede Kürtler ve Kürdistan zatenyok sayılmıştı. Bu temelde ulus-dev-letçiliğin şaha kalktığı, dincilik, milli-yetçilik ve cinsiyetçiliğin sınır tanımazdüzeye geldiği dünya genelinde Kürthalkı soykırım siyasetinin merkezinealınmıştı. Kapitalist modernist güçlerinbu soykırım, toplumkırım stratejisinekarşı büyük başkaldırıların gerçek-leştiği birçok Kürt serhildanı olmuşsada, bu isyanlar yenilgiden kurtula-mamış, Kürt ve Kürdistan yok olma-nın eşiğinde bir ölüm uykusuna yat-mıştı.

İşte büyük gerilla komutanı Agîtöncülüğünde 15 Ağustos 1984’te bugidişata dur demek adına bir atılımgerçekleştirilmiştir. Eruh, Şemdinli’depatlatılan ilk kurşun, kültürel soykırımve toplum kırım zihniyetiyle beyinlerve yüreklerde inşa edilmiş karakollarıyerle bir etmiştir. 15 Ağustos gerillaöncülüğünde gelişen bir askeri eylemolmaktan öte siyasal, kültürel, sosyal,ekonomik ve her açıdan gelişmiş birbaşkaldırıyı ifade etmektedir. Sonuç-ları da bu çerçevede oldukça etkiliolmuştur. Her ne kadar başlarda Türkdevleti ve birçok güç bu süreci fazlaönemsememiş ve PKK’ye çok kısabir ömür tanımış olsa da, gerçeğinböyle olmadığı ortaya çıkmış ve 15Ağustos Atılımı’nın kalıcı sonuçlarıgiderek tüm Kürdistan’da etkisinigöstermiştir. Bu temelde gelişen ge-rilla direnişi bu 30 yıl boyunca etkisinisürdürerek özgürlük mücadelesiniKürdistan ve Ortadoğu halklarınayaymış, halkların demokratik ve özgüryaşam umudunu diriltmiştir. Kürdistangenelinde uygulanan kültürel soykırımpolitikalarını zayıflatırken, özellikleTürkiye’de 12 Eylül faşist darbesiyleistenilen sonuçlar elde edilememiş,buna karşın demokrasi ve özgürlükmücadelesinin önü açılmış, demo-kratik ulus devrimi gerçekleşmiştir.Yine Kürdistan’da en büyük devrimolan Kürt kadın devrimi yaratılmıştır.

Savaşan halk ve kadıngerçekliği ortaya çıkartıldı

Kürt kadının öncülüğünde başla-tılan kadın özgürlük devrimi toplu-mumuz nezdinde özgürlük, eşitlik vedemokrasinin gelişmesine yol aç-

mıştır. Bu anlamda Kürdistan’da öz-gürlüğü için direnen, savaşan büyükbedeller pahasına mücadele edenbir halk ve kadın gerçekliğini ortayaçıkartmıştır. 30 yıllık mücadeleninardından Kürdistan genelinde de-mokratik özgür yaşam mücadelesibu kadar yükselerek sürüyorsa, Kürthalkı ve Kürt kadınının öncülüğündeyükselen mücadele Ortadoğu’da ha-kikat arayışının tek umudu halinegelerek belirleyen esas güç olmuşsabunda 15 Ağustos Atılımı’nın rolü enbaşta gelmektedir.

Ulus-devletçi zihniyetin milliyetçilik,dincilik, cinsiyetçilik politikalarıylafarklı kimlik, etnik ve azınlıkları yoketmeye çalıştığı dünya gerçeğindeKürt halkı ve Kürt kadınları 20. yüz-yılın son çeyreği ve esasta kendikimliklerini yaşatmaya çalışan halklarve kadınların 21. yüzyıl mücadele-sinde 15 Ağustos Atılımı ile yaratılanmeşru savunma gücüyle tehlikeleribertaraf eden ve bugün sadece Kürt-lerin değil, Ortadoğu halklarının de-mokratik ulus ekseninde savunmagücünü oluşturmuşlardır. Şu bir ger-çek ki Ortadoğu, kapitalist modernistsistemin son iki yüzyıllık müdahale-sinin yarattığı tahribatlar nedeniyletarihte görülmemiş bir kaos coğrafyasıhaline getirilmiştir. Bu gerçekliğe durdiyen PKK 15 Ağustos Atılımı’nınyarattığı ruhla bugün her yerde so-runların tek çözüm projesi olan de-mokratik ulus ve demokratik özerkliğiyaşamsallaştırma temelinde bütünhalkların özgürlük ve demokrasi mü-cadelesi yanında yerini almaktadır.

Tüm ilklerin yaratıcısı ve insanlığınbeşiği Ortadoğu’nun kadim kültürve halkları bugün kapitalist moder-nitenin yarattığı kaos ortamında ade-ta sistemsel ve toplumsal sorunlarınana merkezi haline getirilmiştir. Bunarağmen sömürgeci emperyalist güç-lerin tüm dış müdahaleleri Ortado-ğu’nun kadim kültürleri karşısındayüzyıllardır ciddi bir başarı elde ede-memektedir. Yaşanan tüm sorunlaratek alternatifin ise Önder Apo’nundemokratik ulus, demokratik özerklikprojesi olduğu artık herkesin kabulettiği bir hakikat haline gelmiştir.Binyılların özlemiyle yönünü özgüryaşamdan yana dönen halklar bugünÖnder Apo’nun alternatif perspek-tifleri etrafında kenetlenmektedir.Kürdistan’dan tüm Ortadoğu’ya ya-

PJAK.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:50 Page 12

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

yılan hakikatli kılınmış özgür yaşammücadelesi tüm insanlığa yeni birmilat olarak doğmuştur. ÖnderApo’nun demokratik, ekolojik, kadınözgürlükçü paradigması kadının vetoplumun özgürleşmesinde tek al-ternatif olarak somutlaşmaktadır. El-betteki toplumsal köleliğin merke-zinde olan kadının özgürlüğü sağ-lanmadan genel özgürlükten bah-sedilemeyeceğinden toplumsal vesistemsel kaosun bu noktadan çö-züme kavuşması öncelikli olmak du-rumundadır. İşte bu nedenledir ki,insanlığın ve kadının özgürlük mü-

cadelesine esas öncülük eden dekadınlar olmaktadır.

15 Ağustos en başta da Kürt kadınıaçısından bir yeniden doğuş, özgür-lüksel varoluşta bir milattır. 15 AğustosAtılımı’nın direniş bilinci ve ruhu,beşbin yıldır kadın etrafında örülenkölelik zincirlerine vurulan en büyükdarbedir. Toplumsal soykırım cen-deresinde daha da köleleştirilen ka-dının tarihsiz, kimliksiz, kişiliksiz bı-rakılarak yok sayılmasına en büyükcevap 15 Ağustos Atılımı’nın ilk kur-şunuyla verilmiştir. 15 Ağustos’ta sö-mürgecilik zihniyetine sıkılan ilk kur-şun, kadının zihnine, ruhuna, diline,bedenine vurulan kölelik zincirleriniparam parça etmiştir. Ve bugün top-lumkırıma, kadın kırımına karşı enbüyük mücadele gücünü oluşturankadınlar, özgürlüğe koşan Kürt ka-dınlarının öncülüğünde 15 Ağustosruhuyla mücadelelerini yükseltmek-tedirler. Kürt kadınlarının özgürlükmücadelesi bugün Ortadoğu sınırla-rını aşarak tüm dünya kadınlarınınözgürlük umudu haline gelmiş, ka-pitalist moderniteye karşı en temelalternatif olan demokratik moderni-teyle özgürlüğün, özgür yaşamın,özgür kadının, özgür toplumun yolunuaçmıştır. Kuşkusuz ki bugünlere ge-lene kadar kazanılmış değerler öylekolay elde edilmemiştir.

Önder Apo öncülüğünde başlatı-lan Kürt kadın mücadelesi ardındabıraktığı mücadele yıllarında çokağır mücadele koşullarından geçtiğigibi binlere varan kahramanlık des-tanları yazan şehitleriyle büyük be-

deller üzerinden yükselen bir mü-cadele gerçeği yaratmıştır. 15 Ağus-tos’un yarattığı ruh kadın özgürlükmücadelesinde zuhur etmiş, SakineCansız, Beritan, Bese, Azime,Sema, Nuda, Viyan, Şilan, Şirin,Gülbahar, Deniz, Evin ve yüzlerceşehidimizin kahramanlıklarıyla kadınözgürlük mücadelesi yazılmış, ya-zılmaya devam etmektedir. Bu an-lamda Kürt kadınları özgürlük mü-cadelesinin açığa çıkardığı özgüryaşam felsefesinin bilincini, his veruh dünyasının gıdasını, cesaretini,taktik uygulama ve yaşamsallaştırma

gücünü 15 Ağustos gerçeğinden al-maktadır.

Özgür kadın ve özgür erkeği yaratmak

Kadın özgürlük hareketi olarak 15Ağustos Atılımı’nın 30. yıldönümünübugün daha güçlü gelişmelerle kar-şılamaktayız. Kadın savunma ordu-suyla tüm kadınların öz savunmagücüne, kadın konfederal sistemiyledemokratik, sosyalist, komünal birtoplumsallaşma hakikatine, kadın öz-gürlük partisi PAJK’la bütün kadınlarınkimliksel varlığını ve özgürlüğünüsağlama ve koruma mücadelemizher gün daha fazla yükselirken, Or-tadoğu ve dünya kadınları da öz-lemlerini gerçekleştirmenin tek umutışığı olarak mücadelemiz etrafındakenetlenmektedir. Gerçek şu ki 15Ağustos Atılımı’na verilecek en büyükcevap kadın özgürlük cephesi olaraktüm kadınların umudu olan özgür-lüğü, özgür yaşamı sağlamak ola-caktır. Bu temelde kadının konfederalsistemini inşa etmek, demokratik ulu-sun inşasında öncülük görevlerimiziyerine getirmek, toplumların demo-kratik özerklik projesini yaşamsal-laştırmak gibi tarihi sorumluluklarlakarşı karşıyayız. Kadın özgürlüğünüsağlamak ve güvenceye almanın ye-gane yolu da bu görevlerimizi başa-rıyla yerine getirmemizden geçmek-tedir. İşte bu eksende kadın özgürlükhareketi olarak mücadelemiz her za-mankinden daha fazla başarı umudu

vermekte ama aynı oranda çetin vezorlu mücadele koşulları da önü-müzde durmaktadır. Özgürlüğü, özgüryaşamı, özgür toplumu, özgür kadını,özgür erkeği yaratmanın mücadeleöncülüğünü evrenselleştirme ve zaferikazanma kararlılığımız bu temeldeher zamankinden daha fazladır.

Bu gerçekleri sadece dillendiren,söyleyen bir durumda olmadığımızbugün tüm dünyanın gözü önündeyükselen mücadelemizden de açığaçıkmaktadır. Ortadoğu bölgesi yineher zamanki gibi egemenlikli sisteminhegemonya savaşı ve ezilen top-

lumların, kadınların özgürlük müca-delesi alanı haline gelmiş, bu temeldebölgemizde ve Kürdistan’da yoğunbir savaş yaşanmaktadır. Yıllardıremellerine kavuşamamış kapitalistmodernist güçlerin yeni katliam gücüolan IŞİD vb. çeteci güçler başta ol-mak üzere tüm işbirlikçi, milliyetçistatükocu güçlere karşı Kürt özgürlükhareketi ve Kürt kadınları bölgenindireniş kültürünü yürüttükleri kahra-manca direnişlerle ayakta tutmayadevam etmektedir. Kürt özgürlük ha-reketi ve kadın özgürlük hareketimizöncülüğünde Kürdistan’ın dört par-çasında ve Ortadoğu’da, tüm insanideğerlere saldıran çeteci güçlerekarşı 15 Ağustos ruhuyla mücadeleedilerek halkların, farklı inanç ve et-niklerin öz savunması yapılmaktadır.Bir yandan kahramanca direnerekKürt halkı ve Ortadoğu’nun kadimhalklarının öz savunmasını yapankadın özgürlük hareketimiz diğeryandan demokratik ulus inşası te-melinde halkların demokratik özerkliksistemini inşa ederek kendilerini ör-gütleme, idare etme ve öz savun-malarını örgütlemelerini sağlamak-tadır. Yürütülen bu kahramanca mü-cadele ile hegemonik güçlerin halkları,farklı etnik ve inançları mezhep ça-tışması adı altında birbirine kırdırtan,çatıştıran, toplumsal kaosa sürükle-yen politikalarını boşa çıkarmayı ba-şarmıştır. Bu mücadeleyi en çok sa-hiplenenler ise yaşanan savaş veçatışma ortamından en çok etkilenenkadınlar olmaktadır. Zira savaş tah-ribatlarının yarattığı kaos kadınların

hayatını katletmektedir.

Gün hesap sormave intikam günüdür

Bu anlamda halklar açısından ol-duğu kadar kadınların öz savunmabilinci ve öz savunma gücünü oluş-turup örgütlemesi bu dönemin en ha-yati gerekliliği olarak ortaya çıkmıştır.Kadın öz savunma güçlerimiz bu an-lamda da hem toplumun hem deözellikle kadınların öz savunma mü-cadelesini yükseltmiş ve kadının özgüryaşamının teminatı olduğunu bir kez

daha ortaya koymuştur. Özellikle Ro-java’da, Şengal’de, Maxmur’da veKürdistan’ın bir çok bölgesinde ya-şanan savaşta kadının meşru savun-ma gücü olan YJA-STAR, YPJ güçlericephelerde yürüttükleri kahramancadirenişlerle IŞİD gibi çeteci güçlerininkorkulu rüyası haline gelmişlerdir. İn-sanlıktan nasibini almamış olan IŞİDçetelerinin Kürt savunma güçlerimizözellikle de kadın özgürlük gerillalarıkarşısında yaşanan çatışmalarda di-renme gücü gösterememeleri ve çö-zülmeleri bunun açıkça göstergesiolmuştur. Hiçbir devlet gücünün kar-şısında direnme gücü gösteremediğiIŞİD çetesine karşı yürütülen müca-delede Kürt özgürlük gerillası ve kadınözgürlük gerillaları Kürdistan’da öz-gürlüğün nakşedildiği yeni bir tarihyazmaktadırlar.

Tarih bu defa Kürdün özgürce va-roluşuna tanıklık etmektedir. 15 Ağus-tosun 30. yıldönümünde tüm dün-yanın, direnişi karşısında minnet vesaygıyla durduğu bir Kürt ve Kürdis-tan gerçeği açığa çıkmıştır. 15 Ağus-tos ilk kurşunla nasıl ki Kürdü ölümuykusundan uyandırmış ve yeni özgürKürdü yaratmışsa, 30 yıllık müca-delede 15 Ağustos ruhuyla Kürt halkıkendi özgürlüğünün zaferine yürümemücadelesini kazanmıştır. Kürt ka-dınları öncülüğünde 15 Ağustos ruhu,bilinci ve mücadele kararlılığı özgürkadın, özgür Kürdistan, özgür Orta-doğu’yu inşa etme aşamasına getir-miştir. Zira 15 Ağustos atılım ruhubir özgür yaşam duruşu, hakikatli ve

anlamlı kılınmış özgürlüğün kendisidir.Özgürce varolmak, özgürce yaşa-manın adıdır.

Bu temelde kadınlar ve gençlerbaşta olmak üzere 15 Ağustos ruhuylamücadeleyi her zamankinden dahafazla omuzlamak ve özgürlük müca-delesini yükselterek başarmamız ge-reken bir dönemdeyiz. Kürdistan’daonurumuzu ve özgürlüğümüzü sa-vunma savaşının verildiği bugün tüminsanlık değerlerinin bileşkesi RêberApo’nun özgürlüğünü sağlama gü-nüdür. Ortadoğu halklarının özgürlü-ğünü sağlamak için tüm farklılıkların

bir arada örgütlenme ve mü-cadeleye seferber olma gü-nüdür. Ortadoğu halklarınınKürt özgürlük mücadelesiyleomuz omuza mücadele etme

ve tarihsel görev ve sorumluluklarınıyerine getirme günüdür. Her şeydenönemlisi de gün tüm dünya insanlığı-nın gözü önünde vahşice katledileninsanların, kadınların, yine kaçırılan,pazarlarda satılan, onuruna el atılankadınların hesabını sorma ve inti-kamlarını alma günüdür. Bu temeldekendine insanım diyen herkesin budeğerleri koruma ve yeniden özgür-lüğüne kavuşturma mücadelesine tümgücüyle katılma günüdür.

15 Ağustos’un 30. yıldönümü ve-silesi ile bir kez daha Kürt halkını veKürt kadınlarını bugünün anlamlı veözgür yaşam koşullarıyla buluşturanRêber Apo’yu en içten sevgi ve özlemduygularımızla selamlıyor, büyük fe-dakarlık ve emekleri önünde saygıylaeğiliyor, 15 Ağustos diriliş bayramınıkutluyoruz. Yine bize doğru yoldaşlığı,zamanın hakikat savaşçılığını, an’ınanlamla buluşmasının yaratıcılığı vedoğru uygulayıcılığını gösteren 15Ağustos Atılımı’nın büyük komutanıAgît yoldaşı saygıyla anıyoruz. Agît’ler-den bugüne bir direniş halkası olarakkahramanlık destanları yazan ve mü-cadeleyi kesintisiz kılan Mazlumlar,Hakiler, Kemaller, Sakineler, Beseler,Azimeler, Berivanlar, Rozalar venice şehitlerimizin anısı önünde eğiliyor,mücadeleyi yükselterek Kürt halkı veKürt kadınının özgürlüğünü mutlakabaşaracağımızın sözünü yineliyoruz.Bu 15 Ağustos’un Önder Apo’yla özgürKürdistan’da yaşamanın vesilesi ola-cağının ısrarı ve kararlılığını belirtiyoruz.

PAJK KOORDİNASYONU

Serxwebûn 13Tebax 2014

‘’Kadınların özsavunma gücünüoluşturup örgütle-mesi bu döneminen hayati gerekli-liği olarak ortayaçıkmıştır. Kadın öz

savunma güçleri-miz hem toplu-

mun hem de ka-dınların öz savun-ma mücadelesiniyükseltmiş ve ka-

dının özgür yaşa-mının teminatı ol-

duğunu bir kezdaha ortayakoymuştur.’’

PJAK.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:51 Page 13

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

14 SerxwebûnTebax 2014

1985 - 1. YIL DÖ NÜ MÜ

Par ti mi zin si lah lı di re ni şi nin 8. yılı vebu nun üst bir ev re ye sıç ra tıl mış bi çi miolan 15 Ağus tos Atılımı'nın 1. yı lı nı ge ri-de bı rak mış bu lu nu yo ruz. Ta rih sel vegün cel so mut ger çek le ri miz bu sü reç teile ri ye yö ne lik ya şan ma sı ge re ken dü -şün ce ve ey lem ile aşıl ma sı ge re ken,çü rü yen ya pı la rın ne ol du ğu nu her za -man kin den da ha par lak bir bi çim de or-ta ya koy mak ta dır.

Son bir yıl da PKK'nin şan lı di re ni şizir ve ye çı ka rı la rak dos ta-düş ma na kar şıen mert tarz da tem sil edil miş tir. Bun larbü yük ger çek ler dir; soy lu ger çek ler dir;dost ve düş man ta ra fın dan say gı du yul -ma sı ge re ken kut sal ger çek ler dir. TC'ninde ka bul et mek zo run da kal dı ğı bu ger -çek lik, ken di si nin da yat tı ğı özel sa va şakar şı Kür dis tan hal kı nın yük selt ti ği kut-sal di re niş ger çek li ği dir. Ve 15 Ağus tosyı kıl ma dı. Ar dı ar ka sı na yo ğun laş tı rı la -rak de vam et ti. Bü yük bir olay bu. Bu günTem muz ayı nı ge ri de bı ra kıp 15 Ağustos'ayak laş tı ğı mız şu sı ra gö rü yo ruz ki, Tem -muz Hay ri le rin, Ke mal le rin, Akif le rin osoy lu di re niş le rin de so mut la şan hal kı mı-zın ya şam tut ku la rı bü yük bir he sap so -ru şa dö nü şe rek, boy dan bo ya tümKürdistan'da düş ma na ses çı kart tır ma -ya cak, onu sus tu ra cak ge liş me le re ta -nık lık et ti.

Evet, bu ay içe ri sin de yal nız caDêrsim'de 10'a ya kın ka ra kol, po lis bi ri-mi ba sıl dı, on lar ca ha in ce za lan dı rıl dı.Yal nız ca Der sim kat li a mı nın sı nır lı bir in -ti ka mı alın mak la ka lın ma dı, ay nı za man-da TC için çok an lam lı ol ma sı ge re kenbir di re niş gös te ril di. Tüm bu ge liş me le rekar şın sö mür ge ci ler den tek bir ses yok!Qers’te da ay nı tür den ge liş me ler sü rü y-or. Tüm Kürdistan'da on lar ca şeh rin dev -rim ci le rin di re ni şiy le çın la ma sı söz ko nu-su. Fa kat TC'den hiç bir ses yok. Yal nız-ca şu ra da “2 bö lü cü”, bu ra da “5 bö lü cü”,yi ne ora da “3 bö lü cü im ha et tim” tü rün-den ha ber ler ver mek le ye tin mek te, ger -çek le ri giz le mek te ve özel lik le ken di ka -yıp la rı nı ver mek ten ıs rar la ka çın mak ta-dır. TC'nin bu kah pe ce sus kun lu ğu nun

an la mı çok açık de -ğil mi? İş ler um du ğugi bi ge liş me di. O Ey -lül, Ekim, Ka sım ay -la rı bo yun ca sı ra la -dı ğı man şet le ri vetüm dün ya yı aya ğakal dı ran ha ber le rine den yok şim di?Ey lem ler da ha mıaz? Açık ki ha yır, ak -si ne tüm ül ke ka rışka rış kay nı yor. Esasne den; ge liş me le rinTC'nin aley hi ne dön -me si ve işi ne gel -me me si dir. Su su yor,çün kü si lah lı pro pa -gan da nın et ki si ni kır -ma yı amaç lı yor veböy le ce akıl lı po li ti-ka uy gu la dı ğı nı sa -nı yor.

İş te, 15 Ağus tosAtılımı'nın 1. yıl dö -nü mü böy le ce, enza yıf bir anın da hal -

kı mı zın sus tu ru la ma yan di li ve yük se lendi re ni şi ile gör kem li ce kar şı la nı yor. Kür -dis tan ta ri hin de ilk de fa bir di re nişbas tı rı la ma ya rak dal la nıp bu dak lan -mak ta, de rin le şip ge niş le mek te dir. Bü -yük umu du do ğu ran, bir çok şe yin al tı nınçi zil me si ni sağ la yan, dü şün ce ve dav ra -nı şı kö kün den et ki le yen ve bun dan son-ra da et ki le me si ka çı nıl maz olan ger çe-k lik bu dur.

(...)

Biz sö zü müz de dur duk, sö zü mü züneri ola rak kal ma yı bil dik ve tüm bu ge liş -me le ri ya rat tık. Kah ra man kad ro la rı mızbi rer çam gi bi ül ke mi zin her ta ra fın dadev ri le bi lir ler, an cak dö kü len kan lar çokan lam lı dır ve ge rek le ri ne uyul mak zo -run da dır. Bun lar ye ni den ulus laş ma mı-zın ve öz gür lü ğe ulaş ma mı zın bin yıl danberi öden me si ge re ken fa tu ra la rı dır. Da -ha çok kan akı ta ca ğız ve bun dan en kü-çük bir şe kil de “yan lış ya pı yo ruz, ye ni le -bi li riz” di ye kor kak ça bir tu tu ma gir me ye -ce ğiz. Tam ter si ne, bir şe hi di mi zi da hiza fer ge rek çe si ha li ne ge tir me şi a rı nı ilanet ti ği miz gi bi bu gün sa yı la rı 500'ü aşankah ra man di re niş şe hit le ri mi zin za fe rinar tık çok uzak ol ma dı ğı nı ka nıt la mak gi -bi bir ar ma ğan la rı da var dır. Kürdistan'ınal tüst olu şun da, in san lık la as la bağ daş -tı rı la ma ya cak ve in sa nı her gün her sa atkah re den or ta mın da, bu kah ra man lık ko -kan di re niş ya şa na cak, ya şa tı la cak de -ğer le rin en öz lü sü du ru mun da dır. O di re-niş ki, ruh la rı mı zı ay dın lat mak ta, yü rek -le ri mi zi fe rah lat mak ta dır. O, hal kı mı zınma kus ta li hi nin yı kıl dı ğı nın müj de ci si dir.

(...)15 Ağus tos Atı lı mı ile baş la yan ve 1.

yıl dö nü mü ne dek uza nan sü reç için depar ti mi zin doğ ru dev rim ci si ya se ti par lakbir şe kil de bir kez da ha doğ ru lan mış tır.Evet, bir çok la rı sa yı sız de fa doğ ru lu ğupra tik te ka nıt lan mış olan par ti çiz gi mi zinba şa rı sız lı ğı için çok şey yap tı lar. Çe şit ligüç ler ulu sal ve ulus la ra ra sı alan da gö -rül me dik öl çü ler de bir teş hir ve tec rit fa -a li ye ti ni yü rüt tü ler. Ama bü tün bun lar sa -hip le ri nin su çüs tü ya ka lan ma la rın dan baş -ka bir so nuç ya ra ta ma dı. Dev ri mi miz tümbu en gel le ri aşa rak ge li şi yor ve şu nu ke-

sin bi çim de doğ ru lu yor; eğer bir si ya setdoğ ruy sa ye ter siz bir uy gu la ma sı bi le bü -yük ge liş me ler or ta ya çı ka ra bi lir. Yi neeğer bir si ya set doğ ru ve bu na uy gun biruy gu la ma ya ka vuş muş ise en gel ler neden li çok olur sa ol sun, za fer yo lun da yü -rü ye bi lir. 15 Ağus tos ve son ra sı atı lı mıbu nu par lak bir bi çim de doğ ru la mış tır...

1986 - 2. YILDÖNÜMÜ15 Ağus tos Atı lı mı ’nın üçün cü yı lı na

gi ri yo ruz. Bu gün di re niş Ku zey-Ba tıKürdistan'ın her vi la ye ti ve kö yü ne gir -miş tir. Bü tün halk bu nun he ye ca nı ileçal ka lan mak ta dır. Düş ma na her gün dar-be üs tü ne dar be in dir mek te yiz. Top ra ğadü şen her şe hi di miz bir di re niş abi de siola rak dal ga lan mak ta dır. Bü tün bun lar,Kürdistan'ı uyan dı rı yor; Kürdistan'da birkah ra man lık dö ne mi nin ya şan dı ğı nı, bo -yun eğ mez lik ola yı nın or ta ya çık tı ğı nı,“Ya ölüm, ya öz gür lük” şi a rı nın her ta -raf ta yan kı lan dı ğı nı or ta ya ko yu yor. Hiç-bir ka ra la ma ve bas kı so nuç ver me di.Par ti mi zi teş hir ve tec rit et mek için yurtiçin de ve dı şın da ge liş ti ri len ol ma dık çar -pıt ma lar ve gö rül me miş bo yut lar ile uy -gu la nan özel sa vaş bi zi boğ ma ya yet -me di. Ge nel de do kuz yıl dır, özel de iseiki yıl dır da ha da ge liş ti ril miş ola rak uy -gu la nan bu sa va şın so nu cun da ge li şen,yi ne di re niş ha re ke ti miz ol muş tur. Par ti-miz, bu gün kü çük si lah lı bi rim ler bi çi min-de ge ri de bı rak tı ğı bu iki yı lı, bü tün ha ta -la rı ve se vap la rıy la bir lik te ta ri hi miz degüç lü bir onur say fa sı ola rak ilan et miş tir.Bu dö nem de bir çok ha ta ve ek sik li ğin ol -du ğu nu ka bul edi yo ruz. Bu dö nem deopor tü nizm var dır, sağ cı lık var dır, iha-net ve tes li mi yet var dır. Ama ay nı za -man da kah ra man lık lar ve gör kem li di -re niş ler de var dır. Bu iki yıl, ta ri hi miz deay dın lık la ka ran lı ğın, di re niş le bo yun eğ -me nin, çir kin le gü ze lin ay rış ma sı nın net -leş ti ği, ara ta ba ka nın ne fes ala maz du -ru ma ge ti ril di ği, tas fi ye ye uğ ra dı ğı, yaba zı kı rın tı lar bi çi min de de ol sa dev rimsaf la rı na ge le rek olum lu bir rol oy na dı ğıya da kar şı-dev rim saf la rı na sav rul ma sı-nın ger çek leş ti ği bir dö ne min adı dır.

Bu iki yıl lık çe tin mü ca de le pra ti ğiözel lik le üç nok ta da çok iyi kav ran ma lı-dır. 15 Ağus tos Atılımı'nın doğ ru dan so -nuç la rı olan bu nok ta lar dan bi rin ci si; dev -ri min bir inanç so ru nu ol mak tan çı kıp,plan la ma ve ey lem me se le si ha li ne gel-miş ol ma sı dır. Da ha ön ce dü şün ce de iş -le nen şim di pra tik ger çek lik ka zan mış tır.Hal kı mı zın as ke ri ve si ya sal cep he leş -me si nin ya ra tıl ma sı için iki yıl lık ey lem li-lik dö ne mi çok zen gin bir bi ri kim or ta yaçı kar mış tır. Yüz yıl lık kö le lik-tes li mi yet ru -hu yı kıl mış, mo dern kı lıf lar al tın da opor -tü nist, re for mist ke sim le rin dev ri misap tır ma ve ruh suz laş tır ma ça ba la rıyer le bir ol muş tur. Ge liş me ler bu tez le-rin if las et ti ği ni bü tün ber rak lı ğıy la or ta yaçı kar mış tır. En üst nok ta sı nı 15 Ağus tosey lem li li ğin de bu lan dev rim ci dü şün ce-nin pra tik ger çek lik te doğ ru lan ma sı ta ri hiaçı dan çok ile ri bir atı lım dır.

İkin ci si; halk ve par ti saf la rın da net -leş me yi sağ la mış tır. Ger çek mi li tan lar ör -gü tü nün oluş ma sı sağ lan mış, ör güt için -de ki çü rük bün ye le ri açı ğa çı kar mış, bü-tün mas ke le ri dü şür müş tür. Hal kı mız saf -la rın da da yi ne di re niş çi olan la ol ma ya nıay rış tır mış, di re niş ol gu su nu hal kı mı zın

gün lük ya şam bi çi mi ha li ne ge tir miş tir.Üçün cü sü; Türkiye'de sol cu luk adı na

ya pı lan la rın ne an la ma gel di ği ni or ta yaçı kar mış tır. Tas fi ye ci so lun mas ke si nidü şür müş, bun la rın ki min hiz me tin de ol -du ğu nu açı ğa çı kar mış tır.

(...)15 Ağus tos Atılımı'nın 3. yı lın da ulu-

sal kur tu luş sa va şı mız ço ğu gü cü şa şır-tan bo yut la ra var mış tır. Düş ma nı mı zınaz gın sö mür ge ci-fa şist sal dı rı la rı ile hal -kı mı zın PKK ön der li ğin de bü yü yen di re -ni şi her alan da kar şı kar şı ya dır. Sa vaşgi de rek kı zış mak ta, hiç bir ol gu ken di si nibu nun dı şın da tu ta ma mak ta dır. Sem pa tive ya düş man lık te me lin de dı şı mız da kigüç le rin saf laş ma sı da be lir gin leş mek te;ge liş me ler ar tık bu nu da yat mak ta dır. Al -tın da kar şı lık lı saf laş ma nın ya şan dı ğı ikibay rak var dır; bi ri, kar şı-dev ri min ka -ran lık bay ra ğı; di ğe ri ise, dev ri min ay -dın la tan kı zıl bay ra ğı.

Ge li nen aşa ma şöy le ka rak te ri ze edi -le bi lir: Ken di ni bi rin ci de re ce de or du-laş ma ile ka rak te ri ze eden bu dö nem sa -va şı mız çok kap sam lı bir muh te va da veçok zen gin ör güt ve ey lem bi çim le riy lege li şe cek tir. Bu, or du la şan bir halk ve buor du nun ko mu ta ka de me sin den iba retolan bir par ti ha li ne gel mek de mek tir.Ge ril la or du su ha li ne gel miş bir halk la,bu nu yö ne ten bir par ti kur ma yı mız budö ne min en be lir gin özel lik le ri ola cak lar-dır. Or du laş ma da so mut la şan mi li tan birya şam dı şın da baş ka tür lü bir ya şa mıka bul et mi yo ruz. Bu, yal nız ön cü için de -ğil halk için de böy le ola cak tır. Hal kı mı zıor du ha li ne ge tir mek, ön cü yü ha ki ki birge nel kur may dü ze yi ne ulaş tır mak için bi -ze ne yin ge rek li ol du ğu so ru su na ke sinbir ce vap bul mak du ru mun da yız...

1987 - 3. YILDÖNÜMÜ1987 'nin ge çen ye di ayı Kürdistan'da

bü yük atı lım lar la sa va şın her ba kım dange niş bo yut lar da ge liş me kay det me dö -ne mi ol du. III. Kong re de ğer len dir me,ka rar ve plan la ma sı te me lin de bü yük birini si ya tif le kış ve ba har dan iti ba ren ge ril -la yı tüm Kürdistan'a ya yan dev rim ci güç-ler, ajan-mi lis çe te ör güt len me si ne öl dü -rü cü dar be ler vu rup da ğı ta rak, fa şist or -du bir lik le ri ni bü tü nüy le ha re ket ede mezha le ge ti re rek, kont ra bir lik le ri nin bir ço -ğu nu da Kürdistan'a ayak ba sar bas mazim ha ede rek fa şist-sö mür ge ci Türk dev -le ti nin özel sa va şı nı bü tü nüy le ye nil gi yeuğ rat tı lar. Türk fa şiz mi ni sa va şı ye ni denele al mak ve her ba kım dan ye ni stra te jikve tak tik dü zen le me ler ( eğer bu la bi lir se)yap mak zo run da bı rak tı lar. Bu du rum,sa vaş ta alı nan ye nil gi, as ke ri-si vil, ik ti -dar-mu ha le fet, iş bir lik çi- uşak ta kı mın dan,Türk bur ju va zi si nin bü tün tem sil ci le ri ninağ zın dan açık ça iti raf edil di ve hep bir-den ye ni ça re ler ara ma ya baş la dı lar. Ge -nel kur may lık ola yı, as ke ri-si vil tar tış ma-sı bu ge liş me le rin bir so nu cu, bu na lı mınve ça re siz li ğin do ru ğu ve ge liş me le rindü ze yi nin en açık bir gös ter ge si ol du.“Sı kı yö ne ti min kal dı rıl ma sı”, “sü per va -li lik”, “ özel ko lor du” gi bi umut suz ça ba-lar fa şist-sö mür ge ci li ğin bu ge liş me lerkar şı sın da ki ça re siz arayışları ve ger -çek le ri da ha açık iti raf et me si ola rak or -ta ya çık tı. Ve bü tün bu ge liş me ler, ar tıkge ril la nın Kür dis tan sat hı na bir da ha sö -kül me me ce si ne otur du ğu nun so mut ka -

nıt la rı ola rak ha yat bul du...

1988 - 4. YILDÖNÜMÜ15 Ağus tos Atılımı'nın 4. yı lı nı da ge -

ri de bı rak tık. Bu dö nem hak kın da yü rü -tü le bi le cek eleş ti ri le rin yan ısı ra, en önem -li si de çağ daş bir ulu sal kur tu luş ha re ke -ti nin ge liş me si ni müm kün kı la cak doğ rute zi ve pra ti ği or ta ya çı kar dı ğı nı da gör-mek ge re kir. Bu gün ge rek hal kın ge rekay dın la rın ve ge rek se de top lu mun di ğerke sim le ri nin il gi si ni çek me de, 15 Ağus -tos Atı lı mı te mel gün dem mad de si ola-rak bü tün sı cak lı ğıy la et ki si ni de vam et -tir mek te dir. Bir çok top lum da çok en derola rak gö rü len o yüz yıl la rın ka ran lı ğı için -de ki çö züm süz lü ğü nü, umut suz lu ğu nupar ça la ma da bu atı lı mı mı zın yol aç tı ğıge liş me le rin ro lü be lir gin dir. Yi ne bu atı lı -mı mı zın bu dö nem de ki tüm so run la rınmer ke zi ni iş gal et me si de en önem li ge -liş me ler den bi ri si ola rak gö rül me li dir. Eğerbir ide o lo jik-si ya sal akım, kit le ze mi ni onuözüm se ye cek bir du rum da de ğil se, neka dar iyi ha zır lan mış olur sa ol sun bu nunade ta bir sa bun kö pü ğü gi bi sön me si iş -ten bi le de ğil dir. Önem li olan bu akı mıözüm se ye cek olan bir top lum sal uya nı şıve ha re ket li li ği sağ la mak tır. 15 Ağus tosile bir lik te Kürdistan'da bu du ru mun önem lioran da or ta ya çık tı ğı nı be lir te bi li riz. Özel -lik le de, bu atı lı mın 12 Ey lül fa şiz mi gi bige liş kin pa si fi kas yon ha re kat la rın dan bi -ri nin dü zen len di ği dö ne me denk ge ti ril -me si nin öne mi çok da ha açık tır.

(...)1986 yı lın da yap tı ğı mız ha zır lık lar, yi -

ne sağ-tas fi ye ci ba zı öğe le rin en geloluş tur ma ça ba la rı na rağ men 1987 yı -lın da mey ve si ni ve re rek bü yük bir atı lı-ma dö nüş tü. 1987 yı lı ey lem li li ği et ki liola rak, ge liş me si ni bü tün ül ke ça pın dasür dür dü. Ey lem le rin sa yı sı ge rek ni te likve ge rek se de ni ce lik ola rak çok önem libir bo yu ta ulaş tı. Özel lik le de kit le ler deçok ye ni olan bir du rum or ta ya çık ma yabaş la dı. Par ti nin ey le mi nin ke sin ti siz vesü rek li ola ca ğı na da ir ka nı güç len di. He -men be lir te lim ki, kit le ler ilk iki yıl içe ri -sin de “bek le-gör’’ yak la şı mı için dey di ler.İlk adım da he ye can lı olan ve is yan cıözel lik le ri ile ha re ke te ge çen kit le ler, yo -ğun bir şe kil de saf la rı mı za ka tıl mak is te -di ler. Ama da ha son ra ha re ke ti mi zin birdar bo ğa zı ya şa ma sı ve peş pe şe dar be -ler le zor du rum da kal ma sı, kit le yi ge ri yeçe kil me ye ve ye ni den atıl, dur gun ko nu-ma it ti.

1987 yı lı ey lem li li ği, kit le de par ti yegü ve nil me si ge rek ti ği inan cı nı ye ni denge liş tir di. Par ti nin ezi le me ye ce ği ve di re -ni şi ge liş ti re bi le ce ği ka nı sı ye ni den güç -len di. Bun dan son ra da kit le le rin dev ri-me atı lı mı ye ni den gelişti ve güç len di.Bu ba kım dan tam is te di ği miz so nuç la raulaş ma mış ol sak da, 1987 yı lı düş ma nınbek len ti le ri ni bo şa çı kar dı ve önem li ge -liş me le re yol aç tı.

(...)1988 yı lı düş man açı sın dan bir ez -

me, tas fi ye dö ne mi ola rak ele alı nı yor veted bir ler bu na gö re ge liş ti ri li yor. Ted bir-ler sa de ce as ke ri açı dan de ğil, müt te fik -le ri ni de dev re ye so ka rak -NA TO güç le-ri, özel lik le de Al man ya ol mak üze re-sal dı rı la ra yö nel di ler. Gü cü mü zün bir bö -lü mü nü bu alan lar dan al dı ğı mız da bi lin -di ğin den, bu alan lar da da sal dı rı lar 1988

15 AĞUSTOS tarihi olduğukadar yaşamsaldır

ÖNDER ABDULLAH ÖCALAN’ın 15 Ağustos Atılımı’na ilişkin yıl yıl de ğer len dir me leri...S S

baskan 15 agustoss.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:52 Page 14

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

yı lı baş la rın da, di ğer le ri ile ko or di ne li birşe kil de baş la tıl dı. TC ise piş man lık ya -sa sını ye ni den uy gu la ma ya koy du. Kit le -le re da ha ge niş ta viz ler ve re rek, GAP'ısah te bir bi çim de da ha faz la göz bo ya-ma ara cı ola rak kul lan ma ya baş la dı.

(...)Bun lar öy le et ki li ön lem ler de ğil dir.

Be lirt ti ği miz gi bi, bir lik le rin ha re ket tar zı-nı de ğiş tir me, yüz ler ce ye ni ka ra kol in şaet me, ka rar gah sis te mi ni oy nak yap ma,kont rge ril la sis te mi ni ge liş tir me vb. gi bibir dü zen le me ye git me söz ko nu su dur.NA TO ve Ame ri ka içe rik li “dil-kül türözerk li ği” bi çi min de bir yak la şı mın busü re de gi de rek TC'ye de da ya tıl ma sı sözko nu su dur. Bu, tar tış ma ya açı la rak ay -dın la rın vb. ke sim le rin de ya vaş ya vaşbu tar tış ma la ra çe kil me le ri du ru mu göz -le ni yor. Böy le ce, so ru na yak la şı mı yu -mu şat ma nın ça ba la rı içe ri si ne gi ri le rekbu nun ted bir le ri ni ön ce den al ma yı da ih -mal et me di ler.

(...)Şüp he siz önü müz de ki dö nem sa de-

ce ön cü ile ka za nıl ma ya cak tır. Her za -man kin den da ha faz la hal kın öz bir li ğiolan cep he si la hı ge liş ti ri le rek za fer ka -za nı la cak tır. Ulu sal kur tu luş cep he si, par -ti miz ön der li ğin de ye ni ele alı nan bir olayde ğil dir. Da ha baş lan gıç tan be ri par ti mi-zin çı kı şı ulu sal di re niş te me lin de dir. Bute mel, baş lan gıç ta par ti nin ge liş ti ril me siile iç içe bir şe kil de sı nır lı bir ey lem vepro pa gan da ile yü rü tü le rek, gü nü mü zedoğ ru sa va şa da ha faz la des tek ol ma ilebir lik te ge liş ti ri lip ya kın dö nem de bir prog -ra ma, çiz gi ye ka vuş tu ru lan bir adım dır.Gü nü müz de kit le le rin uya nı şı nı ar tı rıpda ha faz la saf la ra ka tıl ma la rı na yol açanbu adı mı, gi de rek pra tik bir ol gu ha li nege tir me aşa ma sın da yız.

Biz şim di ye ka dar sa va şı ön cü vekad ro lar ile yü rüt tük. Bu aşa ma dan son-ra hal kın ken di si da ha ak tif ola rak sa va -şa cak tır. Halk kit le le ri, ERNK et ra fın dabir le şe rek, da ha faz la ör güt le ne rek, cep -he si la hı ile sa vaş yü rü te cek tir. Cep he deyer alan kit le bir lik le rin de, halk kit le le rida ha faz la ör güt le ne rek sa va şa ak tif ola-rak ka tı la cak tır.

(...)Bu dö ne min olum lu ka za nım la rın dan

bah se de cek sek, bu nun şe hit le rin ka nı ileka za nıl dı ğı nı unut ma ya ca ğız. Ce za e vidi re niş çi le ri in san lık onu ru nu, gö rül me-miş iş ken ce or ta mı na rağ men, ka zan -ma sı nı bil miş ler dir. Hiç kim se bu de ğer -le ri mi zin bü yük öne mi ni gö zar dı ede mez.He le par ti mi li tan la rı mız, na bız la rı nın at -ma sı nın, da mar la rın da do la şan ka nın budi re niş ler so nu cun da müm kün ol du ğu nuunut ma ma lı dır lar. Yi ne ira di güç le ri nin di -re nen ira de le rin bir bi leş ke si ol du ğu nuda unut ma ma lı dır lar. Par ti miz PKK'ninma ya sı bu te mel de yoğ rul muş tur.

1989 - 5. YILDÖNÜMÜ

5. yıl dö nü mü nü kut la dı ğı mız 15 Ağus -tos Atılımı'nı soy lu in san eme ği nin bü y-ük bir za fe ri ola rak de ğer len dir mek ge re-kir. 15 Ağus tos Atı lı mı, al çak lı ğa, her tür-lü düş kün lü ğe, na mus suz lu ğa, ka rar sız -lı ğa, ikir cik li ğe, her tür lü ye nil gi ye, zul mekar şı; ta bii en baş ta da her tür lü ha fif li ğe,soy suz lu ğa, ken di ne inanç sız lı ğa, kim li -ği ne ve in san lı ğı na dü rüst çe sa hip çık -ma ma ya, ken di ni al dat ma ya kar şı bir za -fer dir. Kö ken le ri in san lık ta ri hi ka dar es kiolan çağ dı şı bir zu lüm dü ze ni ne kör ce si-ne ta pan, onun po li tik uy gu la ma la rı naalet olan, bu nun böy le ol ma dı ğı nı bi zeka bul len dir mek için de sin si ce hep ken-dileri ile oy na ma yı ma ri fet bi len, gü nü nügün et mek için fe da et me ye ce ği de ğe ribu lun ma yan la rın utan maz lı ğı na kar şı dabir za fer dir.

15 Ağus tos Atılımı'nın 5. yıl dö nü mün -de önü müz de ki ya kın ge le ce ğin atı lı mı -mız dan çok et ki len me si du ru mu söz ko -nu su dur. Hal kın bü tün par ça lar da il gi si-nin da ha faz la ge liş me si, gi de rek bu nundes te ğe dö nüş me si, ge ril la sa va şı nındoğ ru kul la nıl ma sı te me lin de ge ril la or -du su na ulaş ma nın hız lan ma sı, ge ril la nın

bü yük ba ğım sız laş tı rı cı, öz gür leş ti ri ci et -ki si nin di ğer par ça la ra da ta şı rıl ma sı veonları umut suz lu ğun, inanç sız lı ğın enyay gın ya şa tıl dı ğı bir dö nem de bi le ye ni -den aya ğa di ke rek, inanç yo lu na ka vuş -tu ra rak doğ ru sa va şım bi çim le ri ne ka -vuş tur ma sı söz ko nu su ola cak tır. Bu daen azın dan Türkiye'deki cep he ka dar,dev ri min bes le ne ce ği bir ge liş me ol ma sıan la mı na ge li yor. Gö rü lü yor ki, bu ya kındö ne min ola sı ge liş me le ri özel lik le ge ril-la sa va şı mı mız da da ha iyi so mut la şa cakve çar pı cı si ya si ge liş me le re yol aça bi le -cek tir. Ger çek ten bu ara ca da ha çok buaşa ma da ro lü nü oy nat ma mız söz ko nu -su dur. Şim di ye ka dar ki aşa ma yı bir ha -zır lık aşa ma sı, ge ril la nın te mel le ri ninatıl dı ğı bir dö nem ola rak gör mek ge re -ki yor. Ba şa rıy la te mel len di ği söy le ne bi-lir. Si lah lı mü ca de le için har ca nan bü yükça ba, her tür lü sağ-sol yak la şım la ra kar -şı mü ca de le, bü yük ha zır lık ile bü yük ka -rar lı lık, bu gün ar tık bu adı mın ge ri le ti le -me ye ce ği ni, kök sal ma sı nın en gel le ne -me ye ce ği ni açık ça or ta ya koy muş tur.

Da ha şim di den ar tık bin ler le ifa de ede -bi le ce ği miz bir ni ce li ğe doğ ru tır ma nı yo-ruz. Ni te lik sel ola rak ar tık ge ril la or du su-nun ku ral ve ka i de siy le ku ru lu şu, iş le yi şisöz ko nu su dur. Yö net me lik ve ta li mat -lar la yü rü ye cek bir du ru ma doğ ru hız-la tır ma nı yo ruz. Sa de ce par ti çe kir dek -le ri ni eği ten, çe lik leş ti ren bir sa vaş de ğil,hal kın da bü tün sa vaş çı güç le ri ni eği ten,ge liş ti ren, özel lik le köy lü yü yurt se ver leş -ti ren, or du laş tı ran bir özel li ğe da ha şim -di den ula şıl mış tır. Ar tık ge ril la or du su-nun ku ru lu şu na bü yük bir gü ven le ba ka -bi li riz.

1990 - 6. YILDÖNÜMÜÖy le an la şı lı yor ki, 1990 ba ha rın da

gö rü len halk la rın kal kış ma sı, ayak lan made ne yim le ri, bu son ge liş me ler le bir lik tehem ge nel le şe cek hem de ce sa ret le nipalan lar üze rin de ki et kin li ği ni ke sin leş ti re -cek tir. Dev let de ne ti mi ta ma men si lin-miş, askeri çıp lak zor dan baş ka bir et-ki ye yol bı rak ma dı ğı dü ze ye gel miş veda ha da ge le cek tir.

Hal kın çok yük sek bir kal kış ma sı var.Bu ne de mek tir? Do ğal ola rak dev le tinsi ya sal et kin li ği nin bi ti ril me si dir. Son se -çim ler de or ta ya çı kan ol gu lar var. De ni-li yor ki, ik ti da rı ve mu ha le fe ti ile dü zenpar ti le ri bit ti. Doğ ru dur. Bu bi ti şi biz sağ -la dık. Bi li yor su nuz, Kürdistan'da baş la -tıl dı ve şim di Türkiye'ye de ya yıl dı bu sü -reç. Ger çek ten iki ica zet li par la men topar ti si, ana mu ha le fet ve ik ti dar par ti le ridü şü yor. Kürdistan'da özel sa vaş ay gı tıal tın da bir güç var dır, onun dı şın da, güçta ma men par ti mi zin de ne ti mi ne ge çi yor.Bur ju va par ti le ri ta ma men bit miş du -rum da dır. Bu bir an lam da dev le tin si ya-sal da ya na ğı nın yı kıl ma sı de mek tir. Ye niolan, çok bü yük öne me ha iz olan, hal kındev let de ne ti min den, onun sah te par ti le -ri nin de ne ti min den çık ma sı dır. Bu du-rum, ilk kez bu yıl bu den li kap sam lı ge -liş ti. Hal kın sa va şa ka tıl ma sı, tar tış ma-sız çok ile ri de re ce de dir. Ama onu sa va -şa çe ke cek gü cün, ön cü nün du ru mu nunda bu na uy gun ol ma sı şart tır. Ön cü nüntu tu cu bir ko num da sey re dip ken di ni bun -dan kur ta ra maz sa, en gel du ru mu na dü -şe ce ği açık tır.

Özel lik le 1983 'lerden be ri yap tı ğı mızas ke ri ha zır lık lar, ön cü ge ril la de di ği mizola yı oluş tur mak için dir ve onu da oluş -tur duk. Var mak is te di ği miz di ğer bir sü-reç, halk ayak lan ma la rı nın ya ra tıl ma -sıy dı ki, o da kıs men sağ lan dı. O hal deşim di so run ne re de? So run, asıl dev ri-min ge liş me si ni be lir le ye cek olan ve asılza fer ya rat ma da ta yin edi ci öğe olan hal-kın ge rek ge ril la ön cü lü ğü ge rek se depar ti ön cü lü ğü ta ra fın dan dur du rul ma -ma sı ge rek ti ği dir. Ge ril la, özel lik le ko mu-ta ka de me si mev cut gü cü bü yüt mez vege re ğin ce sa vaş tır maz sa, bu nun bü yükça ba sı için de ol mazsa, mev cut güç le ya -şa ma yı yeğ ler se çok açık ki, tu tu cu vetas fi ye ci bir ko nu ma düş müş ola cak tır.

(...)Ama da ha önem li si, ye ni dev re ye gi-

ren ve ha re ke te ge çen bir dev rim kuv ve tiola rak ser hil da nı de ğer len dir dik. Bu ye -ni bir ol gu dur de dik ve son gös te ri ler degör dük ki, halk mu az zam bir ka rar lı lı ğaulaş mış tır. Ayak lan ma cı güç ge ril la ya ka -tı lım gü cün den on kat da ha faz la dır. Ola-nakları ayak lan ma için da ha el ve riş li dir.Ama yi ne bir ba kı yo ruz ki, bu nu sağ la -mak la gö rev li ön cü ör güt bu ra da da ye -ter siz ka lı yor.“Biz sa va şa ka tıl mak is ti -yo ruz, bi ze gö rev ve rin; önü müz de kiba zı par ti li ler en gel olu yor” bi çi min dehalk tan eleş ti ri ve şi ka yet ler ge li yor. Budoğ ru dur. On bin ler ce halk yı ğı nı nın bu -lun du ğu şe hir ler ayak lan ma gü cü dür veiç le rin de doğ ru dü rüst bir ön cü güç ça -lış mı yor. Halk için de so rum lu ayak lan-ma ko mi te le ri bi le ye te rin ce yer leş mişde ğil dir. Fa kat bu na rağ men halk yi nede par ti nin ge nel et ki siy le öne çı kı yor.

Kürt hal kı nın bin yıl lık uy ku sun danuyan dı ğı, bu nun la da ye tin me di ği, ölü -mü ne bir ayak lan ma ya va rım de di ği birnok ta ya gel me si söz ko nu su dur. Bu, ger -çek ten son de re ce önem li bir ge liş me dirve öy le ko lay ko lay ge li ne cek bir nok tade ğil dir. İşte özel sa va şın te mel ba şa rı -sız lı ğı bu nok ta da dır. So run ar tık, ön cüne ka dar ayak lan ma ya ken di ni ha zır la -ya cak tır, onun so rum lu lu ğu nu ne ka darala cak tır so ru su na ge lip da yan mış tır. Biz -de par ti ön cü le rin den bir bö lü mü nün ka -çın dı ğı bir ça lış ma da bu dur. Hal kın kuy -ru ğu na ta kı lı yor ve ya ba şı na des pot ke -si li yor.

Oy sa böy le bir kit le ye sa hip ol mak,ger çek ten Ekim Devrimi'ne bi le na sip ol -ma mış tır. Gör dü ğü nüz bu kit le EkimDevrimi'nde bi le yok tur ve gör dük ki, yi -

ne kad ro ya rağ men ge li şi yor. Hal kın ta -lep le ri ger çek çi, hak lı fa kat kad ro nun yak -la şı mı çok teh li ke li ve so rum suz ca olup,çiğ nen me yi hak ede cek ka dar ezi le cekbir du ru mu ya şı yor. Bu den li gör kem li birhalk ira de si ama bu ka dar kar ma şık, ken -di ne düş kün, sa de ce emir va ri ha re keteden bir kad ro! Aşıl ma sı ha lin de de Kür -dis tan, ger çek ten da ha şim di den bir ayak -lan ma için de dir. Bir de fa hal kın, par ti ninye rel si ya sal hat tı na ka tıl ma sı ve ona sı -nır sız bağ lan ma sı, güç ver me an la mın -da dır. Ve ayak lan ma içi ne de bu te mel-de çe kil miş tir. Fa kat pra tik ayak lan ma daşe hir şe hir, köy köy grup la rı kat ma da ön -cü gü cün pra tik ha zır lı ğı nın ol ma ma sıcid di bir ek sik lik tir.

(...)

Özel sa va şı ger çek ten yı kıp yer le birede cek ve za fe ri ge ti re cek bu ayak lan-

ma sü re ci ni mut lak ör güt le mek ge re kir.Ör güt len me si ha lin de da ha şim di den dev -rim de za fe rin ilan edil me si nin zor ol ma -ya ca ğı bir aşa ma da bu lu nu yo ruz.

Hız lı ge liş me ler ya şa nı yor. Te mel adım -lar atıl mış tır. Ayak lan ma de ne me si ne ge -çil miş tir. Ön cü güç, bu an lam da en kri tikev re yi ve ya en can alı cı bir dö ne mi, te-mel at ma dö ne mi ni as lın da ba şar mış tır.Ol ma yan ne dir? Ol ma yan, ar tık pra tik birayak lan ma ol gu su nun gü cü ola bil mek vege ril la nın çığ gi bi bü yü me si ne yol aç -mak tır. Bu na ce sa ret edil mi yor ya da bu -na güç ge ti ril mi yor ve ya sağ tas fi ye citu tum ken di ni bu ra da bir kez da ha eleve ri yor: İş te par ti nin en son üze rin de tak-tik ön der li ği oturt mak ve gi de rek ulu salkur tu lu şun stra te jik açı lı mı na bu tak tikoturt may la bir lik te iş ler lik ka zan dır makaçı sın dan yük le di ği gö rev ler bun lar ol -mak ta dır.

Ola nak lar art mış, mev zi ler açıl mış,yön tem ler be lir len miş tir, ge ri ye ka lan ye -ri ne ge ti ril me si ge re ken gö rev dir, yü rü -me yi bil mek tir.

1991 - 7. YILDÖNÜMÜ15 Ağus tos Atı lı mı Kür dis tan hal kının

en te mel di ri liş ham le si ve bi ri cik şan sı-dır. Bu nun ba şa rı sı ha lin de ta rih kur tu luşte me lin de yü rü ye cek, ak si hal de sa de ceön der bir par ti nin, hat ta bir sı nı fın ye nil -gi si de ğil, bir ulu sun şah sın da in san lı ğında kay bı söz ko nu su ola cak tır.

Düş ma nın bir kaç gün de ta ma men ye -ne ce ği ne ken di si ni inan dır dı ğı, dost la rında, “taş çat la sa ömür le ri 1-2 ay dır” de -dik le ri bir atılımdır 15 Ağustos. Bir hal kı7 yıl ön ce ken di adı nı bi le ka bul et mek-ten çe ki nen ger çek li ğin den “mut la ka za -fe re ula şı rız ve hiç bir en gel bi zi dur -du ra maz” bi çi min de inan ca ulaş tı ran birey le min de adı dır. Baş lar ken en umut-suz, en çe kin gen, en kar şı lık ver me yenbir ko num da olan halk, bu 7. yı lın so nun-da dün ya ya ör nek teş kil ede bi le cek birkar şı lık ve ri yor. Bu bi zim için an lam lı dır.

Şu nu söy le dik ıs rar la: Bu yıl lar, ar tıkbu coş ku nu za ta nık ol du ğun dan si zin öz -gür ya şa mı nı zın te mel bir baş lan gı cı ol -muş tur; aya ğa kalk mış sı nız, yü rü yü şegeç miş si niz, sa va şı ya şa mı nı zın bir par -ça sı ha li ne ge tir miş si niz, bu bi zim deama cı mız dır. Bir ön cü lük ro lü, bü tün içen gel le me le re rağ men bu an lam da ba -şa rıl mış tır. Ve şu nu da söy le dik: Ders lerbiz zat hal kın ders le ri ola cak tır; halk ar tıksa va şı mı nın esasları üze ri ne dü şü ne cek,ken di sa va şı mı nın ör güt len me si ve yö -ne til me si ko nu sun da so rum lu luk du ya -cak tır. Ar tık söz sa hi bi olan halk tır; onuney le mi söz ko nu su dur ve bu işin biz zatyü rü tü cü le ri halk tan in san la rın ken di le ri-dir. Dev re ye bir halk gir miş tir, halk fi i li birey lem gü cü ha li ne gel miş tir. Bu an la mıy-la ta ri hin ye ga ne söz sa hi bi, gü cü ol -muş tur.

Bir ön der, bir par ti çok doğ ru ve çokya man iş ler de yap sa bel ki ye ni le bi lirama böy le aya ğa kal kan bir hal kın ye nil -me si zor dur. Ar tık düş man en gel le ri aşı -lın ca ve halk aya ğa kal kın ca, biz zat düş -ma nın da iti raf et ti ği gi bi, sal dı rı lar hal kayö nel miş tir. Ön der ve par ti bir ta ra fa, hal-kın ken di si da ha faz la sa va şı mın ko nu suya pıl mak is ten mek te dir. Ve bu nun içinhal ka da de dik ki, gö rev le ri ni ze sa hip çı-kın; iş te bu nun için, öz ör güt len me niz,cep he niz, sa vun ma bir lik le ri niz ol duk çage liş ti ril me li dir. Çok sa yı da ön der çı kar -ma lı sı nız. Bir hal kın dev re ye gi ri şi, ge -ril la nın, par ti nin dev re ye gi ri şin dençok da ha önem li dir, da ha so nuç alı cı -dır.

Sa va şımımızın 7. yıl dö nü mün de özelsa vaş cep he si umut suz dur, yor gun dur,da ğı nık tır, bu ha liy le ken di ni sür dür me sizor dur. Özel sa vaş tabiati ge re ği çok kı -sa sü re de so nuç ver me si ge re ken birsa vaş tır; bir yıl ya da iki yıl da so nuç al-mak zo run da dır, da ha faz la uzat tın mısü re si ni, o sa vaş ken di için de çü rür.As ke ri ni te li ği, mu az zam iş ken ce li vemas raf lı ya pı sı, faz la uza ma sı ha lin debir top lu mun ka bul ede me ye ce ği risk ler-le do lu ger çe ği, ulus la ra ra sı des te ğin de

ay nı ne den le faz la uzun sür me ye ce ği,an cak çok kı sa bir za man bu na onaygös te ri le ce ği, iç te ve dış ta öy le yıl lar casü re bi le cek ve yıp ran ma ya cak gi bi birdu ru mu as la ya şa ya ma ya ca ğı açıktır.

Dev rim yi ne ken di iş le ri ni yü rüt me si nibi lir. Şim di ye ka dar yü rüt müş tür, bun danson ra da yü rü tür. Özel sa va şın tüm en -gel le me le ri ne rağ men yü rü tür. Bü tün ön -cü içi en gel le me le re kar şı yü rü tür. Bu te -mel de 7. yıl de ğer len dir me sin de bu nun-la il gi li ola rak de dik ki, çok cid di bir ka zaol maz sa ve ya ken di eli miz le ör gü tün ge -liş me si ni en gel le mez sek, bun dan son ra-ki yıl lar, 1992 'den son ra sı dev ri min ge -liş ti ği yıl lar ola cak tır. Mev cut te mel vepra tik ha zır lık dü ze yi bir kaç yı lı da haşim di den ge liş me bi çi min de ga ran ti le -miş tir.

(...)PKK şim di ye ka dar bi raz ba şa rı lı ol -

muş sa, çok bü yük zor la ma la ra kar şı ken-di çiz gi si da hi lin de kal ma sı na ve bi razda bi zim bu çiz gi yi yü rüt me gü cü nü gös -ter me mi ze bağ lı dır. Hiç şüp he siz da habü yük ba şa rı ve za fer so nu na ka dar buçiz gi nin ge rek le ri ne bağ lı dev rim ci mi li-tan ol mak la müm kün dür. 15 Ağus tosAtılımı'nın bu 7. yıl dö nü mün de ki en bü y-ük der si bu dur. Bu ders ne ka dar doğ rukav ra nır sa, di ğer bü tün ders ler o oran dage li şir. Çok iyi bir ge ril la nın teş ki li, ayak -lan ma la rın ör güt len di ri lip sü rek li kı lın ma-sı, ulus la ra ra sı ka mu o yun da da ha da ar-tan et ki le me, iti bar, güç ka zan ma, enönem li si de hiç de hak et me di ği miz ka -yıp la rın önü ne geç me ders le ri, iyi bir ön -cü mi li tan dü ze yi tut tur mak la müm kün-dür. Ve böy le si ne bir ön cü ör güt ol mak-tan baş ka ça re miz de yok tur.

1992 - 8. YILDÖNÜMÜ9. za fer yı lı na yü rür ken, 1992 ham le -

mi zin 2. dö ne mi ne yö ne lir ken tak tik esas -la ra ger çek ten ölü mü ne bağ lı ka la lım.He le ge ril la ya çok üs tün bir ba şa rı im ka-nı ver me yi, bu dö ne min, bu dev re nin sa -vaş çı lı ğı nın tek tut ku su ha li ne ge ti re lim.

Den ge ye doğ ru gi di yo ruz. Bun lar Kürtta ri hin de hiç ula şı la ma yan so nuç lar dır.İlk de fa bü tün gü cü mü zü or ta ya ko ya rakbu nu ba şa ra bil dik. Bu ta rih bi lin ci ke sin -lik le ge rek li dir. Bu sa va şın her şe yi ka -zan mak an la mı na gel di ği bel li dir. Eğerte mel de kav ra yış böy le olur sa, ge ri yeka lan tak tik hu sus lar zor de ğil dir. Ama“aç kal mış”, bil mem ‘’bi le bi le ken di si niteh li ke ye it ti, git ti ya ka lan dı” de ni li yor. Enönem li alan lar da ka yıp lar ve ri li yor. Bun-lar ga fil dir. Sen ge ril la sın, ge ril la bir de fasi la hı nı ve ken di si ni kap tır ma mak içinşa hin olur uçar, kurt olur ko şar, sen gi di -yor sun, ken di ni ölü me ya tı rı yor sun. Ya -kı şır mı?

(...)Hal kı mız bü yük bir yü rü yüş ve sa va -

şım için de dir. Hal kı mız mi lis le şi yor, hal -kı mız ser hil dan la şı yor, si lah lı-si lah sızsa va şı yor. Par ti ye hiç şüp he siz dü şengö rev ler var dır; eği tir, ör güt ler, yön ve rir.Ken di ni hal kın ye ri ne koy maz, hal kın ya -pa ca ğı işi hal ka yap tı rır ama hal kı mız daken di işi ni ya par. Bi raz ör güt le me ve eği -tim le saf la rı sık laş tı rır ve “düş ma nı öy levur, şöy le mi lis ol, şöy le kalk gös te ri yap”di ye ge ril la da bi raz gö re vi ni yap sa, on -lar la bir leş se, bü yük sa va şı ma ke sin yü -rü rüz.

De mek ki, 15 Ağus tos Atılımı'nın 8.yı lı ay nı za man da hal kı mı zın da hiç birdö nem le kı yas lan ma ya cak ka dar ken disa va şı mı na ni ce lik ve ni te lik ola rak ka tıl -dı ğı bir sü reç tir. Bu ge çen yıl da New rozdo la yı sıy la en kü çük bir halk par ça mızbi le tank la rın-top la rın üs tü ne kah ra man-ca yü rü müş tür. Ve biz bu te mel de baş taCiz re, Şır nak, Nu say bin hal kı ol maküze re, yü rü yen bü tün Kür dis tan hal kı nıse lam lı yo ruz. Yi ne yurt dı şın da en bü yükyü rü yüş le ri mi zi Avrupa'da hal kı mız la yap -tık: New roz kut la ma la rı ger çek leş ti,Avrupa'da 20 bin, 30 bin ki şi lik yü rü yüş ler,50 bin lik, 60 bin ki şi lik kut la ma ge ce le riger çek leş ti. Bun la rın hep si zir ve sel ge -liş me ler dir. Ve yi ne ge ril la biz zat düş ma-nın iti ra fıy la, ka ra kol sök me ey lem le rin e

Serxwebûn 15Tebax 2014

‘’Biz sö zü müz de dur duk, sö zü mü zün eri ola rak kal ma yıbil dik ve tüm bu ge liş me le riya rat tık. Kah ra man kad ro la rı mız bi rer çam gi biül ke mi zin her ta ra fın da dev ri le bi lir ler, an cak dö kü lenkan lar çok an lam lı dır.’’

‘’Ye ni bir ya şam ya ra tı lı yor, binyı lın rü ya sı ger çek leş ti ri li yor.Bin yı lın kay bet tir dik le ri onyıl da ka za nı lı yor. Yüz yı lın kay bet tir dik le ri ni bir yıl da ka zan mak bü yük birolay dır.’’

baskan 15 agustoss.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:52 Page 15

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

ba şa rıy la yö nel me gü cü nü gös ter di. Bu-nun kar şı sın da düş man or du su nun vetes pit et ti ği miz bü tün özel sa vaş kol la rı-nın ne fes ala maz du ru ma ge ti ril di ği vesa vaş ta var olan la ye tin me yi ne re dey seka bul et ti ği gö rül dü.

Bü tün bun lar bi zim için sa vaş ger çe ği -mi zin ar tık is tik rar lı bir den ge ye ka vu şa ca -ğı nın işa re ti dir. Sa vaş ge li şe rek sü re cek,düş ma nı da ğı ta rak sü re cek, salt bir di ren-me sa va şı de ğil, bir den ge sa va şı ola rakken di ni pe kiş ti re cek tir. Bu ge liş me le rin an -la mı bu dur. Ve en te mel ola nı da hal kınsa vaş ta ye ri ni tut ma sı dır. Di ren me sa -va şı ge ril la sa va şı dır, den ge sa va şı hal-kın ka tıl dı ğı sa vaş tır. Mev cut De mi rel-İnö nü hü kü me ti nin aş mak is te di ği du-rum buy du ama ba şa ra ma mış tır.

Do la yı sıy la den ge ye doğ ru hız layak la şı yo ruz. Den ge nin so run la rı var.Bü tün ge ril la cep he le rin de so run la rıvar. Bü tün halk ve ör güt ey lem li li ğin deso run lar var. Bun lar ko nul muş tur, gör -müş sü nüz dür, çöz mek için yo la çı kı -yor su nuz. Sa va şa ye ni bir aşa ma, iv -me ka zan dır mak için ka tı lı yor su nuz.Hal kı mız hiç şüp he siz bu ger çek ler te -me lin de sa va şın ger çek sa hi bi ola rak,ken di ta ri hi ni öz gür ce yaz mak için da -ha faz la sıy la sa va şa ka tıl mak is ti yor.Ön cü ye ter siz ka la bi lir, hat ta ço ğu yer-de bü rok rat la şa bi lir de ama yi ne dehalk sa va şa da ha faz la yü rü ye bil me li -dir. Hal kı mı zın böy le bir sa vaş dö ne -mi ni ya ka la ya bil me si bü yük bir şans -tır. Hal kı mız ulus la şı yor, sa va şa rakulus la şı yor, ulus la şa rak in sa ni leş me,en ter nas yo nal leş me yö nü ne doğ ru say -gı de ğer adım lar atı yor. Ken di si ni dos tada düş ma na da bu çer çe ve de ka bul et ti -ri yor. Kut lan ma sı ve baş ta yer ve ril me sige re ken, hal kı mı zın bu öz gür lük yü rü yü -şü dür.

Ye ni bir halk di ri li yor. Lü gat te ye riol ma yan ye ni bir kim lik do ğu yor. Bu nunkar şı sın da em per ya lis ti de öz gür lük çü süde dü şü nü yor ve yo rum yap ma ya ça lı şı -yor. Bu ay nı za man da 21. yüz yı la doğ rugi der ken ken di mi ze bu dün ya da öz gür-ce yol aç ma nın ar tık bir so run teş kil et ti -ği ni ve dün ya nın da bi ze ar tık yer ver -mek ten baş ka bir ça re si nin kal ma dı ğı nıan la ma ya baş la ma sı de mek tir.

Bu ge çen ve içi ne gi re ce ği miz sa vaşyıl la rı Or ta do ğu halk la rı nın öz gür leş me -sin de ger çek ten bel ki de asır lar la öl çü le -bi le cek bir dö ne min te mel ka za nım ların -dan bi ri si ola bi lir. Bu ay nı za man da em -per ya liz min “ye ni dün ya dü ze ni”ne ve -re ce ği miz en soy lu in san lık der si ola bi lir.Em per ya lizm dün ya yı kir let miş tir. Bu na,her za man söy le di ği miz gi bi bir dev rimge rek li dir ve bu dev rim de an cak sos ya -liz min reh ber li ğin de ola bi lir. Bu dev rim,em per ya liz me, o re el sos ya liz mi, özel li-k le de Sov yet sos ya liz mi nin çö zü lü şüve içi ne düş tü ğü du ru ma da en et ki li ce-vap olu yor. Sos ya liz me say gın lık sağ la -ma nın, çö züm gü cü ka zan dır ma nın kü -çüm sene mez bir ön cü müf re ze si olu yor.İki bin yı lı na doğ ru gi der ken hal kı mı zınken di öz gür leş me sa va şıy la in san lı ğa ve -re bi le ce ği en bü yük kar şı lık da bu olu -yor.

(...)Yıl lar, bi zi es kit me si şu ra da kal sın,

da ha da di rilt ti, ya şa ma kar şı da ha say -gı lı, güç lü kıl dı. De mek ki, bu sa vaş, sa -va şın en so rum lu su na da bu gü cü ve re -bi li yor. De mek ki, di ril ti ci li ği çok ke sin,ge liş ti ri ci li ği çok ke sin. Hiç şüp he siz da -ha faz la sı nı yap ma ya ça lı şa ca ğız. So -rum lu luk la rı çok iyi bi li riz. De ğer le rin na-sıl or ta ya çı ka rıl dı ğı nı, ilk ta ri hi ni çok iyibi li riz. San ma yız ki, hiç kim se bi zim ka-dar de ğer ne dir, na sıl or ta ya çı ka rıl dı,emek ne dir, na sıl sar fe di lir, na sıl ko ru nurbil sin. Bu nun sa hi bi bi ziz ve bu nu, bun-dan son ra da ya şa mın en doğ ru bil-di ği miz bi çi mi ola rak, sos ya list bi çi mi veka rar lı lı ğı mı zın bir par ça sı ola rak, da hada üs tün ba şa rı lar la gö tü re ce ğiz. Bu nava rım di yen ler le, en az gın düş man dantu ta lım içi miz de ki do lay lı yan sıma la rı naka dar hep si ne kar şı iyi sa va şa ca ğız. Vemut la ka ba şa ra ca ğız...

1993 - 9. YILDÖNÜMÜDeğerli halkımız!15 Ağus tos Atılımı'nın ger çe ği ni kav -

ra ma ya ça lı şır ken sa de ce umut lu ola bi -lir si niz de mi yo rum, mev cut mad di ge liş -me le re da ya na rak da ha faz la ge liş me yibiz zat ken di niz ya ra ta bi lir si niz. Ve hiç birgüç, bu ge liş me yi si zin eli niz den ala mazve si zi ge ri le te mez. Ka zan mak için herşe yi miz var. Bir li ği miz ve ira de miz ger -çek le şi yor. Ulu sal ira de, sa vaş ira de si,bir lik ira de si, hep si adım adım pe ki şi yor.Or du ku ru lu şu çığ gi bi bü yü yor. Da ha ne

is te ye bi lir si niz? Ya şa mın ken di si bun lar-dır. Ulu sal var lık bu nun la gü ven ce al tı naalı nır. Ulu sal ya şam ve top lum sal öz gür-lük bu nun la ga ran ti al tı na alı nır. De mekki, te mel ya şam ga ran ti miz olu yor; si lah lıgüç le ri miz, cep he miz ve bir li ği miz.

Da ha ge liş miş bir halk bir li ği ve ulu-sal cep hey le, da ha sağ lam tu tul muş mev -zi ler ve ge ril la sa va şı mıy la den ge yi zor -lu yo ruz ve ül ke de de ne ti mi ala bil di ği neya yı yo ruz. Gö rev le re bu te mel de yük le -ni yo ruz. Ol duk ça güç ve tec rü be ka zan-mış ya pı sıy la par ti iyi ön cü lük edi yor. Ar-tık ge liş me ler içer den sap tı rı la ma ya cakve pro vo ke edi le me ye cek ka dar tec rü -be li dir. En baş ta da öz gü ce da ya nı yo-ruz ve öz güç ol duk tan son ra her şe yeso nu na ka dar da ya nı la bi lir.

Kaş ile göz ara sın da ge çer ce si ne do -kuz yıl ge ri de bı ra kı lıp ye ni bir ham le yı -lı na gi rer ken, gö rü yor su nuz ki, ye ni birya şam ya ra tı lı yor, bin yı lın rü ya sı ger -çek leş ti ri li yor. Bin yı lın kay bet tir dik le ri onyıl da ka za nı lı yor. Yüz yı lın kay bet tir dik -le ri ni bir yıl da ka zan mak bü yük bir olay-dır. Bu, bi zi coş ku ya ge ti rir ve ye te nek le -ri mi zi ayak lan dı rır. Za fe re bi zi bi raz da hayak laş tı rır ve ya şa mı ölüm süz leş ti rir.

Ne ka dar sa va şa yük len diy sek o ka-dar da ha ta la ra yük len dik ve ki şi lik çö -züm le me le ri ile ye ni ki şi li ğin ya ra tı lı şı nıgün de me ge tir dik. En değ me ame li ya tınya pa ma dı ğı nı, biz ki şi lik çö züm le me siy -le yap tık. Çö ze me di ği miz in san özel-li ği kal ma dı. Ve en güç lü in san çö -züm le me si ni biz yap tık. Ruh la si ya setara sın da, sev giy le si ya set ara sın da, sa -vaş la si ya set ara sın da bi lim sel iliş ki kur -duk. Eko no mi ile sos yal ya şam ve si ya-set ara sın da, ai le ile düş man ara sın dailiş ki yi biz kur duk. Bun lar bü yük ge liş me -ler dir. Sa de ce ulu sal kur tu luş ve top lum-sal öz gür lü ğü de ğil, cins ler ve yaş lar ara -sın da ki öz gür lük ve eşit li ği de or ta ya çı -kar dık. Ru hun za fe ri, sev gi nin za fe ri, dev -ri min za fe ri hep bu yıl lar da ger çek leş ti.Sa de ce bir si ya sal dev rim de ğil, ruh saldev rim ler ya pıl dı, bir sü rü ma ne vi dev -rim ya pıl dı; inanç dev ri mi ya pıl dı, ira dedev ri mi ya pıl dı, azim dev ri mi ya pıl dı. Bun -la rın hep si bü yük dev rim dir ve bu yıl la rasığ dı rıl mış tır. Düş man bir dev ri mi yı ka bi-lir ama di ğer dev rim le ri na sıl yı ka cak?Bü yük uya nış için de ki in sa nın dev ri mi nina sıl ye ne cek?

Ken di mi inan dır mak için yıl la rı har ca -dım. Bir kaç ar ka da şı inan dır mak içinyılları har ca dım. Bir gru bu inan dır mak

için yıl la rı har ca dım. Siz hal kı inan dır-mak için yıl la rı har ca dım. Ve gö rü yor su-nuz ki ba şar dım. İyi bir ba şa rı, gü zel birba şa rı! Bu bi raz na mus lu yum di ye ninken di ni doğ ru ve re rek ba şar ma sı ge re-ken bir gö rev di. Ba şa düş tü, kim se ta lipol mu yor du bu işe. Ta lip ol duk, kaç ma dıkve so nuç gü zel bir ba şa rı ol du. Onun ra -hat lı ğı için de yim. Sa de ce ka zan ma yı is -ti yo ruz da de ğil, her za man söy le diğ imizgi bi, ka zan ma nın mah ku mu olan ye ga-ne halk bi ziz. Her hal kın baş ka se çe ne ğive baş ka ya şam bi çi mi ola bi lir ama bi-

zim için sa va şı ka zan mak tan baş ka birya şam se çe ne ği yok tur. Bu te mel de siz -le ri se lam lı yo rum. 15 Ağus tos Atılımı'nınsi zin için ger çek bir bay ram ol ma sı nı di li -yo rum.

1994 - 10. YILDÖNÜMÜ

Da ha dü ne ka dar düş man, o cum hu -ri yet dö ne mi nin is yan la rı nı ez mek le, “iş -te me za ra göm dük, be ton la dık” di yor-du. Bi zim bir da ha di ri le me ye ceğimizidüşünen bu düş ma na kar şı, şim di ye ka-dar ver di ği miz esas ta bir di ri liş sa va şıy-dı. Ya kın dö nem de di ri liş ger çek leş ti,hem de ye ni den.

Hiç kim se id dia ede mez ki, bi zim es -ki den de böy le bir ta ri hi miz var dı. Bir ta -ri hi miz var dı ama bu 1940 'lara gel di ği -miz de bi ten bir ta rih ti. Bir ta ri hi miz var dıama için de her şe yin aley hi mi ze git ti ğive bir da ha da öz gür ya şam ola na ğı nıbu la ma dı ğı mız bir ta rih ti. Yi ti ril miş birhalk ve kay be dil miş bir ül ke, da ha da kö -tü sü düş ma nı için ça lı şan bir halk ve sö -mür ge den daha be ter bir ül ke ka lı yor du.Biz PKK'yi or ta ya çı kar dı ğı mız da böy lebir ül ke yi mi ras al dık. Biz, siz ler adı na ilkke li me yi söy le di ği miz de, “ Kürt de var-dır” de di ği miz de si zi böy le dev r al dık.Bu gün ulaş tı ğı mız nok ta da ken di mi zi say -gıy la an ma mız ge rek ti ği açık tır. Bu gün,böy le bir an ma gü nü dür. Ve bi zi bu gü nege ti ren kah ra man şe hit le ri miz dir. Bu gü -nü, bir de şe hit le rin anı sı na böy le an ma -lı yız.

Her gün par ti ve or duy la, ade ta düş -man la sa va şır gi bi sa va şı yo rum. Ni çin?Çün kü ya şa mı suç lu gi bi ele alı yor lar, birsuç lu gi bi ya şa ma nın alış kan lı ğın dan kur -

tu la ma mış lar da on dan. El bet te ben affe -de mem bu ya şa mı. En bü yük yü ce lik, iş -te bu ra da ken di ni al dat ma mak tır, bu ra daken di ne say gı yı yi tir me mek tir. En önem -li si de bu suç lu ya şam la sa vaş tık.

Çok açık ko nu şu yo rum ha len dün ya-nın en zor da olan hal kı sı nız. Mev cut du -ru mu nuz, ken di ni dün ya ya an la ta ma mış,bu nun için ken di ni kuv vet ha li ne ge ti re -me miş, ken di ni si ya si leş tir eme miş, ken -di ni ör güt len dire me miş, ken di ni sa vaş -tır ma da tak tik sa hi bi, adım sa hi bi ya pa -ma mış bir hal kı ifa de edi yor. El bet te ki,

de rin de rin dü şü ne ce ğiz bun la rı. (...)Düş man her gün ye ni saf sa ta lar, ye ni

teh dit ler sa vu ru yor. “Ül ke mi zin mil li bir -lik-bü tün lü ğü için ya bi ti re ce ğiz, yabi ti re ce ğiz” di yor. Di ğer yan dan da “anaşef ka tiy le ku cak la ya ca ğız” di yor. Buka dar az gın fa şist bir de ma go jik ağız bi -ze bu ka dar ha ka ret eder ken, biz ne söy -lü yo ruz? Bi ze da ya tı lan ne dir? Her günsuç suz in san la rın, bi raz te miz ka lan in -san la rın kat ledilmesine ba kın! Hem de“fa i li meç hul cinayet” de dik le ri bir tarz-da vu ru yor, ası yor.

Şim di bu düş ma nı iyi ta nı mak la kar şıkar şı ya sı nız. Düş ma nı nı iyi ta nı ma yanve bu te mel de ken di ni bir gö re ve bağ -la ma yan bir halk, say gı bu la maz. Hal -kı mız dan mil yon lar ca sı yurt dı şı na sav -rul muş, düş ma nın met ro pol kent le ri neta şı rıl mış, yi ne ül ke sin de de mil yon lar -ca sı top la ma kamp la rı na çe kil miş tir. Bu -na dur de me yi bil me li yiz. Ni ye bu ka darfa i li meç hul cinayet? Ni ye sı ra dan ve dü -rüst in san la rın en vah şi bir bi çim de ar ka -dan bey ni ne bir kur şun sı kı la rak bir kö -şe ye atıl ma sı? Bun dan da ha teh li ke li veda ha ağır bir yö ne lim ola bi lir mi? Do la yı -sıy la, gün so rum lu luk duy ma gü nü, gündüş ma nı ta nı ma gü nü, gün fır sat ve ola -nak la rı bu sa va şa na sıl se fer ber etmegü nü dür.

15 Ağus tos Atı lı mı ardından hiç şüp -he siz düşman si ze acı çek tir di. Bin ler cekö yümüz bo şal tıl dı, mil yon lar ca mız Er -me ni katliamından bi le da ha be ter yön -tem ler le göç et ti ril di niz. Er me ni le re uy -gu la nan dan da ha kö tü kat li am ve göçet ti ril me var, ha ka ret var.

15 Ağus tos Atı lı mı, si zi sa va şan birhalk du ru mu na ge tir mek le en bü yük ba -şa rı sı nı or ta ya çı kar mış tır. Ve si zin sa va -şan bir halk ha li ne gel me niz, ta ri hin ta nı -dı ğı en önem li ge liş me dir. Ken di ta ri hi -mi zin bu on yı lı, en şe ref li, en umut va ateden ve en doğ ru adım lar la sa va şı lıpya şa nan bir on yıl dır. Sa vaş ko lay de ğil-dir. Acı sı ko lay de ğil dir, he le iş ken ce sihiç ko lay de ğil dir. Şe ha de ti ko lay kar şı -la na maz. Bu nun için ne la zım? Bu na ve -re bi le ce ği niz en iyi kar şı lık, na sıl sa vaş -ma lı yız kar şı lı ğı dır. Doğ ru sa vaş ma yı bil -mek zo run da sı nız. Hiç de me yin biz ca hi-liz, yaş lı yız, ka dı nız, ço cu ğuz. Ha yır, bubir halk sa va şı dır. Yü re ğin de düş ma nımah kum et mek ten tu ta lım giz li den birkö şe de bir düş man ma lı na za rar ver-me ye ka dar, bir düş man aja nı na ve iş -

bir lik çi si ne ce za ver mek ten tu ta lım cep -he ye koş ma ya ka dar ya pı la cak çok işvar dır. Her kes kö yün de, evin de, ma hal -le sin de, dün ya nın her kö şe sin de düş ma-nı gö re bi lir ve ona gü cü ora nın da mut la-ka bir dar be vu ra bi lir.

Biz en bü yük ba şa rı mı zın si zin eli ni-ze si lah ver mek ol du ğu nu bi li yo ruz. Sizhal kı mız dan her ai le, ka bi le ve aşi ret tenin san la rı or du mu za ve par ti mi ze çe ke-rek as lın da düş ma na en bü yük dar be yivur du ğu mu zu bi li yo ruz. Her ail eden ne -re dey se bir şe hit ve re rek siz le ri da va nınas li sa hi bi ha li ne ge tir mek le düş ma naen önem li dar be yi in dir di ği mi zi bi li yo ruz.

Şim di en te mel bir hu sus da, siz ken-di si ya si or du nu zu ya ra ta cak sı nız. Se -rhil dan la 1990'da bu nu baş lat tı nız. Ciz-re ve Nusaybin'den baş la tıp dal ga dal-ga bü tün ül ke ye yay dı nız ve as lın da ken-di si ya si or du nu zu ve sa va şı mı nı zı da -yat tı nız. Düş man ye ni hü kü met ler ku ra-rak, Li ce ve Şır nak ben ze ri şe hir le ri top-tan kat li am dan ge çir me te şeb bü sün debu lu na rak bu nu dur dur mak is te di. New -roz la rı ka na bu la ya rak, siz hal kı mı zın ta -ri hi si ya si yü rü yü şü nü ve sa va şı mı nı dur -dur mak, bo şa çı kar mak ve piş man et tir -mek is te di. Ama bu ta ri hi yü rü yüş, bü yüköz gür lük yü rü yü şü dur ma dı, dur du ru la -ma dı.

Şimdi düşman “Kürt lük ten çı ka cak sı -nız” di yor. Fa şist Tür keş ne di yor? “ Kürtdi li, Kürt top lu lu ğu, Kürt te le viz yo nu ola -maz” di yor . Fa şist gö rüş bu dur ve ha -kim dir. Baş ba kan bu dur, baş ka baş ba-kan var dır di ye al dan ma yın. O ba yanbaş ba kan fi lan de ğil, gös ter me lik bir kuk -la dır. Kırk yıl dır Tür ki ye li dev rim ci le rinhep si ni kat le den de as lın da buy du veadı bi le unu tul du o dev rim ci le rin. Şim disı ra biz de. Bi zi de sö zü mo na bir yıl da bi -ti re cek miş. “Al tı ay da ha zır lık” di yor, “biryıl da ta mam la ma.” Uya nık ola lım, yüz -bin ler ce ni zi kat le de bi lir. Za ten on bin ler -ce si ni şim di ye ka dar kat li a ma ta bi tut tu.O top la ma kamplarındaki insanları ya rınkat le de bi lir, kent ler de ki hal kı mı zı kat le -de bi lir. Ha zır lık ya pı yor al tı ay için. Bel kibir yıl son ra za man çok geç olur. O açı-dan siz de, hiç ol maz sa bu yıl ve şim di-den ken di sa va şım bir lik le ri ni zi, ya şa mabir lik le ri nizi, sa vun ma bir lik le ri nizi, in ti-kam bir lik le ri ni zi ku run. İki-üç ki şi lik olur,tek ki şi lik olur, bin ki şi lik olur, hep si müm -kün. Ken di ni böy le sa vu nan ve böy le sa -va şan bir halk mut la ka ka za na cak tır!

1995 - 11. YILDÖNÜMÜ

15 Ağus tos Atılımı'nın 11. yı lı nı ge ri-de bı ra kıp, 12. yı lı na gir iyoruz. Siz hal kı-mız bu yıl da da ha bü yük bir sa va şı ya -şa dı nız. Düş man kirli sa va şı sür dür mekiçin elin den ne ge li yor sa onu yap tı. Bü-tün iç dış ola nak la rı nı se fer ber et ti. Hiç-bir sa vaş ta kul la nıl ma ma sı ge re ken kir lisa vaş yön tem le ri ni hal kı mı za da yat tı.Düş man, eğer bu kir li sa va şı ya kın sü -reç te ka zan amaz sa, barbar-faşist ta ri hi-nin ba şı na bü yük bir be la ola cağını çokiyi biliyor.

Şimdi bü yük da yan mak zo run da yız.Bu yıl lar öy le ko lay ya şa nan ve ko lay sa -va şı la rak ka za nı lan yıl lar de ğil dir. Bu yıl-lar bü yük sa bır, bü yük inat ve bü yük di -ren me is te di ği gi bi ay nı za man da düş -man kar şı sın da ko lay ye nil me mek içinde çok us ta ol ma yı da ya tı yor. Biz bun la-rın an la şı la bil me si için par ti miz ve or du-muz için de bü yük ça ba lar harcadık. Eğerbü yük ha ta lar yap mış ol say dık, en önem -li si de ya rat mış ol du ğu muz par ti ve ya -şam tar zı mı zı sür dür me miş ol say dık, bu -gün her şey el den gi de bi lir di.

Geç miş ta ri hi miz de ki is yan lar da ol-du ğu gi bi bu son kut sal umut is ya nı nı,tek ya şam kav ga sı nı, bel ki de çok ba sitbir ne den le ve iyi ni yet li ce bo şa çı ka ra bi -le cek çok sa yı da ki şi lik or ta ya çık tı. Bune den le düş man dan da ha çok bu ki şi lik -le re kar şı akıl lı, sa bır lı, inat çı ve hem deus ta ca bir mü ca de le ver me si ni bil dik.

(...)Ne den dün ya nın en ge ri sin de olan bir

halk du ru mu na düş tük? Düş ma nı mız ka -

16 SerxwebûnTebax 2014

‘’Ba şa düş tü, kim seta lip ol mu yor du bu işe.Ta lip ol duk, kaç ma dıkve so nuç gü zel bir ba -şa rı ol du. Onun ra hat lı -ğı için de yim.’’

baskan 15 agustoss.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:52 Page 16

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

Serxwebûn 17Tebax 2014

dar, ona kar şı sa vaş ma yı bi le me di ği miz,ör güt le ne me di ği miz, or du la şa ma dı ğı mızve doğ ru sa vaş tar zı na sa hip ola ma dı ğı -mız için kay bet tik ve bu du rum la ra düş -tük. Ne den bu sa vaş? Bu ka dar kat li amve iş ken ce ye rağ men ne den da ha bü yükdi re niş? Bu sa vaş ol maz sa biz ler bir hi-çiz. Çok iyi bi li yor su nuz ki, eğer dün ya-da bir adı nız var sa, bu sa vaş la ya ra tıl -mış tır. Ken di öz sa va şı mı nı ver me si nibil me yen bir halk, ül ke si ni bir hiç uğ ru naterk eden bir halk, ar dı na bak ma dan va-tanından ka çan bir halk çok kö tü bi çim-de düş müş bir halk tır.

Ke sin bir za fer ka zan ma dık ama za-fer ka dar ve hat ta on dan da ha önem lika zan dık la rı mız var. Sa va şı ya ka la yan,sa va şan bir halk ol mak za fer ka zan mak-tan da ha de ğer li dir. Sa vaş kö le halk lariçin bir bay ram dır. Şu an da siz ler hergün bu bay ra mı ya şı yor su nuz. Bu doğ -ru dur ve öy le de ol ma lı dır. “Ne den ko laybir za fer ka zan ma dık” di ye bek len ti için-de ol ma ya hiç ge rek yok tur. Bu sa vaşda ha on yıl lar ca sü re bi lir ama ye ter kisa vaş ma sı nı bi le lim ve bu sa vaş ta ki bay -ra mı ya şa ya lım. Ucuz za fer sağ la ya cakbir sa va şa kuş kuy la bak ma lı yız. Ye nil-mez bir halk ol du ğu mu za ar tık düş manda ina nı yor. Bu gün ler de MİT ra por lar ya -yın lı yor. “Ya bi te cek ler, ya bi te cek ler” di -yen ler bu gün; “dev let PKK'yi bi ti re mez,bu hal kın sa va şı mı nı ye ne mez” di ye ra-por ya yın lı yor lar. Ça re siz ler. Düş man bü -yük bir çö züm süz lü ğü ya şı yor. Ar tıkAmerika'ya, Almanya'ya da ya na rak busa va şı yü rü te mez. İçe ri de de de ma go -jiy le, birlik-bütünlük ayak la rıy la hal kı kış -kır ta rak bu sa va şın ki ri ni sak la ya maz.

(...)Faz la umut va at et mek, müj de ler de

ver mek is te mi yo rum. Şu nu söy le ye bi li -rim ki, önü müz de ki sa vaş yı lın da benda hil şe ha det ler ola bi lir ama as la ye nil-gi ol ma ya cak tır. Halk sa va şı nın ye nil gi-si, onun her tür lü en gel ve teh li ke le ri ber -ta raf edil miş tir.

Biz düş ma na si ya si çö züm için çağ rı-lar yap tık. Bu çağ rı yı tek rar yi ne li yo rum.Yi ne 14 Tem muz di re ni şi adı na onbin-ler di re ni şe yat tı lar. Baş ta ka h ra manonbin le rin zin dan di re niş çi li ği ni, aç lık gre -vi ni ve siz hal kı mı zın da dün ya ça pın da-ki bu di re ni şe ka tı lı mı nı zı se lam lı yo rum.Bu di re ni ş bir ba rış çağ rı sıdır. Biz kir lisa vaş ye ri ne uy gar bir çö züm için si ya sidi ya log yo luy la so run la rı tar tı şa lım çağ -rı sı nı ya pı yo ruz. Ama gö rü nen o ki düş -man an la mak bi le is te mi yor. Yüz yıl lar-dan be ri devam eden bu kir li sa va şı yü -rüt mek te ıs rar edi yor.

Bu kir li sa vaş bi zim hal kı mız dan da -

ha çok Türkiye halkının acı çek me si ne,kir len mesine yol açı yor. Kir len me yi dur -dur mak için bu sa va şı dur du run. Bu sa -vaş si zin sa va şı nız de ğil dir. Ne ulu salsa va şı nız dır ne sı nıf sal sa va şı nız dır. Biravuç iş bir lik çi ye, va ta nı nı zı sa tan, eme -ği ni zi siz den ça lan, bü tün top lum sal mü -ca de le ler üze ri ne en bü yük kir li sa va şıyü rü ten bu bü yük va tan ha in le ri ne, halkdüş man la rı na ar tık kar şı çık ma yı be cer -me li si niz. Si ze da ya tı lan bu kir li sa vaşıbir ulus, bir halk sa va şı ola rak as la gör -me me li si niz. Sa va şı mı mız Tür ki ye hal kı-nın sa va şı mı dır, ba şa rı mız Tür ki ye hal -kı nın ba şa rı sı dır.

(...)Be nim fi zi ki var lı ğım dan zi ya de, tem-

sil et ti ğim dü şün ce gü cü, mo ral gü cü,siyasi-askeri sa vaş tar zı nı an la mak da -ha önem li ve ge rek li dir. Bu, si zin ken di -ni zi ka zan ma nız de mek tir. Ba na bağ lan -mak tan zi ya de bu ger çek le re bağ la nın.Bun lar si zin za fer ger çek le ri niz dir. Amayi ne de açık ça ve her za man ol du ğu gi -bi, sa de ce söz ve ri yo rum da de me ye-ce ğim ve sa de ce fi zi ki ola rak ya şı yor ol-mam dan do la yı de ğil, öy le bir tarz ya rat-tık ki, me zar da bi le ol sak bu ül ke de busa vaş yü rü ye cek tir.

1996 - 12. YILDÖNÜMÜ

Ulus ola rak, par ti ola rak ço cuk lukdö ne mi ni aş tı ğı mı za inan ma lı yız. Ar tıkhalk ola rak da par ti li ola rak da ama tör -lük te kal ma nın sa vu nu cu lu ğu ya pı la maz.Ol gun ol ma yı bil me li yiz. Si ya sal çö zü müön gör me is te mi mi zi her za man di le ge -tir me mi ze rağ men özel sa va ş da ha dage liş ti ril miş bi çim le riy le üze ri mi ze geliyor.Giz li özel sa vaş, ol duk ça açık bir özelsa va şa dö nü şü yor. Bun dan ön ce ki hü -kü me tin, hat ta da ha ön ce ki bü tün hü kü -met le rin tek bir po li tik he def le ri var dı: Oda ulu sal kur tu luş mü ca de le mi zi gün -dem den sil mek ti. Ni te kim 12 Ey lül re ji mi-nin de te mel he de fi nin bu ol du ğu nu bi li -yo ruz. Ar dın dan Özal dö ne mi nin yü rüt -tü ğü on yıl lık özel sa va şın da ne ka darbo yut lu ol du ğu nu bi li yo ruz. 1990’la rınbaş la rın da bu çık maz dan an cak si ya saldi ya log yo luy la çı kı la bi le ce ği nin an la şıl -dı ğı nı, Özal’ın bu nu di le ge tir me si nin ca -nı na mal ol du ğu nu ve ANAP’ın mis yo -nu nun da böy le ce tü ke til di ği ni iyi bi li yo-ruz. O dö nem den son ra De mi rel-İnö nühü kü me ti nin, 1925’ler de ki is ya na kar şıİnö nü-Ba yar iki li si ne has bir “bu is ya nıda bi ti re ce ğiz” yak la şım ıyla çok ağır birsü re ci baş lat tı ğı nı bi li yo ruz.

De mi rel-İnö nü, Gü reş-Çil ler süreçlerikomp lo la rın, fa i li meç hul ci na yet le rin, bü-

tün eko no mi nin özel sa va şa ya tı rıl dı ğı,yi ne bü tün top lu mun ba sın-ya yın yo luy laözel sa va şa bağ lan dı ğı, sı nır sız mad diim kan la rın se fer ber edil di ği, bü tün iç vedış po li tik ça lış ma la rın bu na yö nel til di ği,iç te mil li mu ta ba ka tın, dış ta dış po li ti ka-nın te mel de bu nok ta da yo ğun laş tı rıl dı ğıbir dö ne mi ifa de et mek te dir. Da ha so mutola rak sağ ve sol par ti le rin ay nı amaç et -ra fın da bir leş ti ril me si, hat ta sağ ve solara sın da (en aşı rı la rı da da hil) pek fark -la rı nın kal ma ma sı, bu gö re vin en il ginçbir özel li ği dir. Bu dö nem de Çil ler en çokken di şah sın da, “Ya bi ti re ce ğiz, ya bi ti -re ce ğiz” slo ga nıy la ke sin so nu ca git mekis ti yor du. Bu, şüp he siz bu ka dı nın birma ri fe ti de ğil, ar dın da ki en eli kan lı, kont -rge ril la cı fa şist- özel sa va şa ke sin dam -ga sı nı vu ran eki bin işiy di. DYP-SHP ko -a lis yo nu ye ri ne ba şa ge tir mek is te dik le riANA YOL’un da bi ze yö ne lik ge liş tir mekis te di ği ba zı komp lo lar dan öte ye her han-gi bir çö züm id di a la rı yok tu. Ama ömür -le ri nin üç ayı geç me me si, bu tip hü kü-met mo del le ri nin, özel sa vaş ta faz la ba -şa rı sağ la ya ma ya cak la rı nı hem iç te, hemdış ta ol duk ça ta ban la rı nın da ral dı ğı nı or -ta ya koy mak tay dı.

Özel lik le iç te Re fah Par ti si et ra fın dayük se len mu ha le fet, bu özel sa vaş po li ti -ka la rın dan bık mış tı ve çı kar la rı na ol ma -dı ğı nı gö rü yor du. Re fah’ın yük se li şi ke -sin lik le özel sa va şa tep ki du yan ve çıkarlarıözel sa vaş tan çok sar sı lan kit le mu ha le -fe ti ne da ya nı yor du. Bu, önem li bir çat -lak tı ve cum hu ri ye tin bir bi ri nin ay nı mo-del olan hü kü met le ri ni teh dit edi yor du.Ama tec rit sü re ci nin de vam ede ce ği deka çı nıl maz dı. Uzun te red düt ler den son-ra Re fah Par ti si’nin hem özel sa vaş yo -luy la eri til me sü re ci ne so kul ma sı nı hemde eh li leş ti ril me si için hü kü me te or takedil me si ni ge nel kur may ve özel sa vaşuy gun bul muş tur.

Da ha ön ce Re fah’ı cum hu ri yet için enbü yük teh li ke ola rak gö rü yor lar dı. Fa katcum hu ri ye tin ve ke ma liz min çö zü lü şü,on la rı Re fah’a sa rıl mak zo run da bı rak tı.Bu nok ta da Re fah ve müt te fi ki Doğ ru YolPartisi'ne yük le dik le ri mis yon, ke sin lik lehem böl ge sel hem de ka mu o yun da kifark lı lık la rı gözönü ne ge ti re rek tak tik ayar -la mak tı. Bu nun ge nel kur may ta ra fın danya pıl mış bir ayar la ma ol du ğu, esas ama-cın Or ta do ğu İs lam ül ke le rin de Tür ki yealeyh ta rı ge li şen ha va yı, özel lik le İs ra il-Tür ki ye an laş ma sın dan do la yı bü yü yentep ki yi diz gin le mek ol du ğu açık tı.

En son Er ba kan’ın ge rek İs lam ül ke le -ri ne açı lı şı nın, özel lik le İran’a, Irak’a ya pı-lan zi ya ret ler ve Su ri ye için de dü şü nü lenge zi le rin tek ama cı; PKK’yi böl ge den so -

yut la mak tır. Yi ne içe ri de de ba rış çı adım-lar pro vo ke edi li yor. Zin dan ge nel ge le ri ilezin dan di re niş le ri nin bo şa çı ka rıl ma sıy la,Yu na nis tan’la art tı rı lan ger gin lik le, ‘Cu maana la rı’ yü rü yüş le ri et ra fın da yo ğun laş tı -rı lan şo ve nizm le, Tür ki ye cep he sin de kiba rış çıl ve si ya sal çö züm yol la rı nın önü-ne ge çil mek is te ni yor. Fa kat ar tık mad dive ma ne vi ola rak yok sul laş tı rıl ma la rı nın,al çal tıl ma la rı nın bu özel sa vaş la bağ lan -tı lı ol du ğu nu bil dik le ri için, kit le le rin ko layko lay ge ri le ti le me ye ce ği ni de gör mek te yiz.Ya ni mil li mu ta ba kat bu an lam da es ki sika dar et ki li ola ma mış tır.

Şim di ge ri ye ka lan sa de ce şu dur: Mev -cut özel sa vaş zo ra ki de ol sa bu hü kü -me ti de ne ye cek tir. Öy le eko no mik so -run la rı çöz mek için de ğil, PKK ön der li -ğin de ki ulu sal kur tu luş sa va şı mı ve onunTür ki ye’de ki yan sı ma sı olan de mok ra tikge liş me le rin hız lan ma sı nı, si ya si çö zümyo lu nun zor lan ma sı nı dur dur mak ve bu -nun için de esas iti ba riy le PKK’yi her sa -ha da da ralt ma ya ta bi tut mak is te ye cek -ler dir.

Özel sa va şın elin de hü kü met bir kuk -la dır, faz la abart ma mak ge re ki yor. Yön -len dir dik le ri ni ve ba zı he def le ri vur makis te dik le ri ni, el de et tik ten ve kul lan dık tanson ra da bir ta ra fa ite cek le ri ni her za-man göz önü ne ge tir mek ge re ki yor. Mev -cut hü kü met le rin, hat ta par la men to nundu ru mu özel sa va şı mın bir per de si, top -lu mu ya nıl tan bir mas ke si ol mak tan öte -ye gi de mez. Bu hü kü met le rin faz la çö-züm ka bi li yet le ri ol ma dı ğı nı ar tık her kesbil mek te dir. Bu nu za ten or ta ya çı kar dıkve da ha da ba şa rı lı ol ma ya bü yük özengös te re ce ğiz. Ama esas kav ga özel sa -vaş ve ge ril la sa va şı et ra fın da yo ğun la -şa ca ğa ben ze mek te dir.

(...)Hiç şüp he siz 12 Ey lül re ji mi par ti ola-

rak kit le sel leş me ye baş la dı ğı mız, par tiön cü lü ğü nün or ta ya çık tı ğı sü reç te as -ke ri bir dar be ola rak ge liş ti. 12 Ey lül fa -şist-as ke ri cun ta sı na kar şı Or ta do ğu’dayü rüt tü ğü müz ça lış ma lar la, ge liş tir di ği -miz ha zır lık lar la 15 Ağus tos Atı lı mı’nı ger -çek leş tir dik. 15 Ağus tos Dev rim ci Atılımı'nısol ka dar bi zi de sil me yi, bir da ha ba şı nıkal dır ma ma ca sı na me za ra göm me yi he -def le yen 12 Ey lül re ji mi ne kar şı ger çek -leş tir dik. 15 Ağus tos salt 12 Ey lül askerire ji mi ne bir baş kal dı rı de ğil, bü tün cum -hu ri yet ta ri hi nin, hat ta Türk ege men liksis te mi nin Kürt ger çek li ği, Kürt ulu sal-lı ğı, ulu sal ge li şi mi üze rin de ki im ha sü -reç le ri ne, özel lik le 70 yıl lık cum hu ri yetdö ne mi ne vu ru lan dar bey di. Do la yı sıy labu atı lım bü tün olum suz ta ri he kar şı, 70yıl lık cum hu ri ye tin im ha et me ve bu nu

so nuç lan dır ma sü re ci ne kar şı bir baş -kal dı rı dır. 15 Ağus tos yal nız 12 Ey lül re -ji mi ne kar şı di re niş de ğil, bü tün cum hu-ri yet ta ri hi ne kar şı bir baş kal dı rı ola rakan la şıl ma lı dır. Ve bu an lam da 15 Ağus -tos ta ri hi ol du ğu ka dar, ya şam sal dır.

Bi lin di ği üze re bu atı lı mı, or ta ya çı -kar dı ğı el ve riş li fır sat la ra rağ men di le di -ği miz gi bi ge liş ti re me dik. İlk yıl için de ge -ril la için epey im kan lar or ta ya çı kar ma sı -na ve ne re dey se ya rı bir baş kal dı rı ha -va sı ya ra tıl ma sı na rağ men ör güt len me -si ni iler le te me dik, ge ril la tar zı nı otur ta -ma dık. Do la yı sıy la zor lan dık ve bi lin di ğiüze re, bir kez da ha 3. Kong re sü re ciy lebir lik te altya pı sal ha zır lık lar la, 1987’deniti ba ren ge ril la yı oturt ma yı amaç la yan birsü re ci baş lat tık.

Bu na kar şı 12 Ey lül cep he sin den ve -ri len ce vap ola ğa nüs tü hal sis te mi dir. As -lın da re jim çok kı sa bir sü re de bu ham le -mi zi tas fi ye et mek is ti yor du. Aman sızdi re niş yıl la rı ola rak ge çen bu sü reç te,ham le üs tü ne ham le ya pa rak, 1990’la raka dar ge ril la yı bü tün yön le riy le oturt makiçin bü yük ça ba lar har ca dık. Gi de rek ge -ril la nın otur tu la bi le ce ği, ül ke için de bü-tün stra te jik nok ta la ra ula şa bi le ce ği ni or -ta ya çı kar dık. Yal nız bu nun la ye ti nil me-di, hal kın da ar tık ses ve re bi le ce ği birdu rum ya ra tıl dı.

1990 New roz’uy la bir lik te, ye ni ser hil -dan dö ne mi ge ril la nın bü yük ham le yap-ma du ru mu nu or ta ya çı kar dı. On bin ler cege ril la gü cü nün or du laş ma du ru mu var-ken, ba zı cep he le ri miz de er ken ik ti darhas ta lı ğı nı ya şa yan, top lum da bu la ma -dık la rı iti ba rı ve ya şa mı par ti için de bul-mak is te yen, san ki so run sa vaş de ğil mişde ken di mi zi ya şat mak mış gi bi bir du ru-ma öy kü nen ki şi lik le rin, par ti yi or ta sı nıfve ya köy lü par ti si ne dö nüş tür me eği limve alış kan lık la rı, bu ola nak la rın doğ rude ğer len di ri le me me si ne yol aç tı.

So nuç, özel sa vaş cep he sin de ye nibir komp lo, dar be dö ne mi (Gü reş dar be-si), bi zim cep he miz de ise ar tan im kanve fır sat lar üze ri ne, bi rey sel ka ri yer te -me lin de hem de gö zü ka ra ca yü rü tü lenbir ya rış ol du. İş te çok olum lu ve ta ri hiolan ge liş me ler, bu iki ne den den do la yıönem li bir zor lan ma yı ya şa dı. Eğer ola -nak lar de ğer len di ril sey di, par ti ön cü lü ğüve ge ril la de rin leş ti ril sey di, ke sin lik le 12Ey lül dar be si bü yük bir ba şa rı sız lı ğı ya -şa ya cak ve ulu sal so ru nun çö zü mün deso nu ca git me nin ta ri hi adı mı atıl mış ola -cak tı. Ka çı rı lan fır sat bu dur.

Unut ma ya lım ki, hız la el li bin ge ril-la ya ula şı la bi lir di. Stra te jik alan lar da mü -kem mel ge ril la üs le ri do ğa bi lir di ve halkda za ten ayak tay dı, ser hıl dan day dı. Ve

Aslında daha örgütlü bir müdahaleyi1980 yazında Kemal Pir önderliğindekigrupla geliştirmeye çalışmıştık. Bu,

Güney Kürdistan’da üslenmeye gereksinim duy-madan, direkt Dersim’e kadar ulaşmayı hede-fleyen bir girişimdi. Kemal Pir tesadüfen ve ol-maması gereken biçimde yakalanmasaydı –yakalanması hareket için çok talihsiz bir olay-dı,– PKK’nin komuta gerçeği başka bir hal ala-bilirdi. O’nun boşluğunu hiçbir arkadaş doldura-madı. Bu yıllarda Mazlum Doğan ve M. HayriDurmuş’un peş peşe yakalanmaları da gerek-meyen, rahatlıkla önlenebilecek olan, ama gerçek-leşen ağır kayıplardı. Yüreğimiz birkaç parçayabölünmüştü. Bir yandan Ortadoğu kaosunda de-vrimci militan ve savaşçı örgüt yaratmak ve ülkeiçine taşırılan gerilla adaylarından umut beklemek,diğer yandan zindanlardaki figanlara dayanmakve Avrupa’ya açılmak dört dönmeyi gerektiriyordu.Ethem Akcan dışında yardımcı olan çok azdı.Herkes bir biçimde kendini dayatıyordu.

Avrupa’daki Dev-Yol şefleri, Avrupa yolunututma konusunda yoğun çaba harcadıkları vekendi örgütlerini tasfiye ettikleri yetmiyormuş

gibi, direncini kırmak amacıyla PKK’ye de yük-lenmişlerdi. Öyle anlaşılıyor ki, en azından birihtimal, önlerine böyle bir görev konulmuştu.KDP, yardımcı olmak şurada kalsın, KuzeyKürdistan Devrimi’ni engelleme rolünü ısrarlasürdürüyordu. Gittikçe açığa çıkıyor ki, 1926’dakiMusul Antlaşması’nda kararlaştırılan KuzeyKürdistan’dan vazgeçme ve bunun karşılığındaKDP’yi ve Barzani ailesini destekleme politikasıdevam ediyordu. KDP’ye biçilen asıl rol, Doğuve Kuzey Kürdistan üzerindeki pasifikasyonuygulamalarına destek sunmaktı. Bu temeldeGüney Kürdistan’da kendi otonomi hareketinindesteklenmesini sağlayacaktı. Bu katı politikanıngerçekleriyle karşı karşıya kalmıştık. Irak-İranSavaşı yeni bir durum yaratmıştı, ama iç önderlikbu durumu hiç değerlendiremiyordu. Üstelik Hil-van-Siverek Direnişi’nin (1978-80) seçkin önderiMehmet Karasungur’u anlamı olmayan bir gir-işimde, gerçekleşmeyecek bir IKP-YNK arabu-luculuğunda şehit verdik. 2 Mayıs 1983’te ken-disiyle birlikte İbrahim Bilgin’i gereksiz, çok talihsizve zamansız biçimde kaybettik. Karasungur belkide Kemal Pir’le birlikte gerillanın kaderini değiştire-

cek arkadaşlardandı. Mazlum Doğan,Kemal Pir, M. Hayri Durmuş, Akif Yılmazve Ferhat Kurtay başta olmak üzerezindandaki arkadaşlarımızın şehadet

haberleri geldikçe, yüreğimize ve beynimizedaha çok yüklenmekten başka çare bulamıyorduk.Gün acılara dayanma günüydü.

Gecikmeli de olsa gerçekleşen 15 Ağustos1984 Hamlesi’nin haberi geldiğinde saatleri,günleri geçirmek mesele olmuştu. Sonuçlarıönemliydi. İlk defa derli toplu bir askeri eylemplanlanıp uygulanmış, durumu kökten değiştire-cek gelişmelere kapı aralanmıştı. Önemli olan,hamleyi daha da geliştirerek devamını getirmekti.Bu göreve oldukça yüklendik. Her alana gruplarhazırladık, yedekler oluşturduk. 1985 daha büyükbir hamle yılı olabilirdi. Özellikle Dersim ve Tol-hildan eyaletlerine Botan eyaleti kadar ağırlıkverilecekti. Amed, Garzan ve Serhat’taki güç-lerimiz harekete geçirilmişti. Sabri Ok arkadaşınkış ortasında talihsizce yakalanması, Hacı (SabriGözübüyük) ve Hıdır arkadaşların öncü grubununBozova’da şehadetleri nedeniyle Adıyaman’ayönelik harekat gerçekleşemedi. Derin acılarveren kayıplar yaşandı. Araban üzeri gidenSelim yoldaşın grupla birlikte kaybı da aynıyolda oldu. Buna rağmen alanda sonuna kadarkalındı. Dersim, Amed ve Garzan’da ileri düzeyde

varlık göstermeseler de, gerilla birimleri varlıklarınıhep korudular. Serhat’taki gruplar Ağrı dağındahareketlenmişlerdi. Tanıdığım genç hemşehrimMehmet Ertürk burada şehit düşmüştü. Çokdeğerli Ağrılı yiğitlerin şehadet haberlerini dealdık. 1985’te beklenen atılımı yapamadık, amatasfiye de gerçekleşmedi.

1986 her iki taraf için yeniden hazırlık yılıhalinde geçti. 1986’da benim ve hareketimiziçin en acılı haber Mahsum Korkmaz yoldaşınşehadetiydi. Bu bizi bekleyen bütün tehlikeleribağrında taşıyan bir haberdi. Etrafımda adetayeniden bir kuşatma çemberi oluşuyor gibiydi.Öfkelenmiştim, olup bitenleri içime sindiremiy-ordum. Çok ucuz kayıplar verilmişti. Bu acıyla1986’daki Kongre’nin tümüne katılmadım. III.Kongremiz oluyordu. II. 1982’de, Suriye’ningüneyinde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ninkampında yapmıştık. I. Konferans’ın bir nevitekrarıydı, ama ülkeye yoğun dönüşü başlatmakongresiydi. O kongre sırasında şehadet haberiniduyduğum Avrupa’dan harekete katılanhemşehrim Adnan Zincirkıran’ın Fırat kıyısındayakalandığında, kendisiyle birlikte bir yüzbaşıyıda uçurumdan aşağıya yuvarlaması olayı hepbir yürek sızısı olarak hatırımdadır. Böylesihaberler o kadar çoktu ki, hepsine yanıtımkendime daha çok yüklenmek oldu.

Yüreğimiz birkaç parçaya bölünmüştüDemokratik Uygarlık Manifestosu’ndan...

baskan 15 agustoss.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:52 Page 17

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

bu da za fer di. İş te si zin ta mam la ya ma dı -ğı nız, bu za fer im ka nı dır, düş ma na ver -di ği niz ucuz ba şa rı kah ra man lı ğı dır. Amaesas su çu ken di niz de bu la cak sı nız.

Bu son iki yıl da ge rek Gü ney sa va -şın da, ge rek se ül ke nin bü tün önem li stra -te jik, hat ta bü tün alan la rı nı ge ril la sız bı -rak ma mak ka dar, ya vaş da ol sa si ya salfa a li yet le ri ge liş tir me yi esas al dık. Yi nedip lo ma tik ve ba sın-ya yın sa ha la rın daepey ile ri adım lar atıl dı. Zor da ol sa bu -gün kü sü re ce ge lin di.

(...)Ateş kes sü re ci ne ben zer bir sü re ci

ıs rar la gün dem de tut tuk, hala da tu tu yo-ruz. Ama bu na rağ men ses yok. Öy lean la şı lı yor ki ses; özel sa va şın de rin li ği -ne ce va bı dır ve her gün ar tan bir tem -poy la ve ril mek te dir. Söz de si ya sal çö-züm adı al tın da ba zı ses ler or ta ya çı kı y-or, ama özel sa vaş kur may la rı bun la ra“çat lak ses” di yor. Hiç bir şans ta nın mı y-or. Biz ne ka dar iyi ni yet li de ol sak, özelsa vaş kur may la rı nın bu na fır sat ver me -ye cek le ri dost la rın da, halk la rın da çokiyi gör dük le ri bir du rum dur.

O hal de şiddetlenecek olan özel sa -va şa kar şı bi zim de her cep he de şid -det len me miz ge rek ti ği açık tır. Şüphe-siz gün ce li dik ka te ala ca ğız. Özel sa va -şın fark lı tak tik le ri ni; mev zi, hü kü met, dışpo li ti ka-iç po li ti ka; bü tün bun la rı de ğer -len di re ce ğiz. Ama esas ta he de fin biz ol -du ğu mu zu ve bi ti ril mek is ten di ği mi zi biran için bi le ol sa gö zar dı et me ye ce ğiz.Bu ne za ma na ka dar sü rer? On lar; “PKK’yiya yok edin ce ye ka dar, ya ne fes ala ma -ya cak ha le ge ti rin ce ye ka dar, ya da da -ral tın ca ya ka dar” di yor lar. Bu sa de ce biz -le rin par ti ve ge ril la ola rak de ğil, ulusola rak da im ha ol ma mız an la mı nı ta şı -mak ta dır. Bu bir ger çek tir ve kim se ken -di ni ya nılt ma ma lı, ucuz ba şa rı he ves le ri-ne, si ya si çö züm ar zu la rı na da ken di nikap tır ma ma lı dır.

1997 -13. YILDÖNÜMÜAgit’in yiğit ve büyük ifadeleri olmaktan

çok uzaksınız. Karşımızdaki düşman busavaşın yüzde beşini temsil ediyor. Busavaşımın en temel yönü kendi içimizdekidüşman kişiliklerine karşı oluyor. Zatenbu görüldükçe ve çözüldükçe biz bu savaşıuzattık. Aksi halde bu savaşımın sıradanbir isyan kadar bile gelişemeyeceğini bi-liyorsunuz ve bilmeniz gerekir. Bu kişiliğindüşmana sunacağı başarı imkanı, düşma-nın yıllarca düşünüp planlayacağı bir ey-lemden daha fazladır. Bunu acıyla amaçok çarpıcı bir biçimde yaşıyoruz.

Şimdi, 15 Ağustos Atılımı daha değişikbir açıdan da bir inadın, bir inancın atılımıdır.Bir inadınız var ama neyin inadı? Bir inan-cınız var, ama neyin inancı? Bir çabanızvar ama neye yönelik, ne kadar kurtara-biliyor? Büyük üzüntü içindeyim, çünkübu savaş büyük düşünmenin ve büyükyüreğin savaşıdır. Her şey çok kendiliğindengibi geliyor size. Çok rahat savaştığınızısanıyorsunuz ama öyle değil. Düşün-düğünüz, duyduğunuz gibi değil.

Neden bu kadar ucuz kaybediliyor?Neden çok rahat kazanılabileceği haldekazanılamıyor? Bir çorbaya, bir sigaraya40 takla atan biri, cennet misali biryaşamın imkanlarını niye anlamak iste-miyor? Elini uzatsa tutacak ama tutmakistemiyor. İşte burada yaşamın bir kara-cahili, hiçleşmenin bir artığı ve eksilerdeyaşayan bir durum sözkonusu. Benimkendime söylediğim sözler, yakıştırdığımtutumlar var: Aldatıcı olmama ve aynızamanda kimsenin de beni aldatmasınaizin vermeme.

En büyük saygıyı gerçeğin kendis-ine gösterdim. Fakat buna sahip çıkançok az. İsterdim ki, karşımda muazzamanlayabilen, görebilen, tartışabilen, ka-rarlaştırabilen kişilikler olsun. Düşmanıhiç önemsemiyorum, halka da herhangibir şey söylemek istemiyorum. Ama içi-mizde, bizzat bu savaşımın içinde yeralanların sızlanmalarından büyük üzüntüduyuyorum. Kölelerin kolay özgürleşmekistemediğini bilirdim, sömürgeciliğin artı-klarının, uzantılarının çok etkili olduğunu

da bilirdim ama şimdi söylediklerim bun-dan da öteye bir durum.

Kim olursa olsun, affetmeyeceğim.Korkunç savaşırım. Bu yaşam değil ki!Burada yaşamın ihaneti var. Yaşamın in-karı var. İşte, buna isyan ediyorum.

Ne bir ülkenin, ne bir özgürlüğün, nebir kimliğin, ne bir partinin sahibi olmayan,her gün kendini inkar eden ve tersinekoşan bir halka rağmen biz kendimizinasıl varettik?

Bu savaşçılığınızı onaylamıyorum.Düşünün, ben bu savaşın sorumluluğunubütün dünyaya karşı üstlenen biriyim.Öyle az bilinçle, az yürekle değil, dünyanıngözü gece gündüz benim üzerimde. Nefesnefese baskılarını ensemde hissederek,temsil yaptım. Akıllı yaptım, sorumlu yap-tım. Ve başarılıyım da. Ama kendinizebakın, en sıradan bir iş konusunda bilekendinize gerektiği kadar sahiplik etme,sözünün sorumluluğunu duyma, gücünügösteremiyorsunuz.

15 Ağustos Atılımı’nın en çok gözönünegetirilmesi gereken bir gerçeği de şeha-detler gerçeğidir. Savaşlarda kayıplar ol-maz demiyorum ama bir türlü 15 AğustosAtılımı savaşımının bütün yılların şeha-detlerinin ezici bir çoğunluğunu sindire-miyorum. Şehadet böyle olmamalı. Ye-rinde olmayan adımlar sonucu şehadetlerçok üzücü. Çünkü bu halkın, belki de ya-rattığı tek değeri şehadet çizgisinde yü-rüyen savaşçılardır.

Şimdi bu savaşın 13. yılını değil, yılyıl, ay ay, hatta gün gün size anlattım, vebirileriniz ileride mutlaka bunları anlata-bilmeli. Siyasal olarak, askeri olarak,hatta edebi romanlar, hikayeler biçimindedeğerlendirerek. Çünkü içinde gerçekteninanılmaz gerçekler vardır.

Nasıl Haki, Agit ve Mazlumlar büyükşehitlerse ve eğer bu şehitlerin anlamınınmutlak bir gereği olan, sonuna kadaryaşama saygı, sonuna kadar örgüte, so-nuna kadar savaş çizgisine, sonuna kadarzafer gerekçelerine varlığımızla anlamvermezsek, bizim şehadetlerimiz şehadetolamaz.

Halkımıza dayatılan yaşamı inkarediyorum. Sizin yaşam dediğiniz birçokşeyi de inkar ediyoruz. Olacaksa biryaşam, bunu sonuna kadar özgürce tar-tışarak, kararlaştırarak, bir halkın vetarihin onayından geçirerek, insanlığınonayından geçirerek kabul edeceğiz. Aksihalde biz yaşamımızı yaşam saymaya-cağız ve aldanmayacağız.

Bu anlamda 15 Ağustos Atılımı yaşamıtanımlıyor. Nasıl ölümü kabul etmiyorsak,yaşamı da artık bu genel geçer ölçülerlekabul etmeyeceğiz. Elbette daha da sor-gulanacak şeyler var.

Bir PKK’yi, ideolojisini kelime kelimeoluşturma ve yıllarca büyük çaba ilePKK’yi gerçekleştirmek ne anlama geliyor?Bırakalım 15 Ağustos Atılımı’nı, ondandaha öncesinin sıradan bir adımını bileatmak nelere maloluyor? Örneğin, birAnkara’dan adım atmak. Bu her bakımdankuşatılmış ve insan yüreğinin asla çıkışyapamayacağı yerden çıkış ve Kürdi-stan’ın o alacakaranlığında hiçbir umutvermeyen o çatlamış topraklarında neekersen anında kuruyacak gerçekliğindePKK’yi yeşertmek, PKK içinde bazı iradeliinsanlar ortaya çıkarmak yıllarımızı aldı.Bir insan yüreğini yaratmak için nelerinasıl yaptım. Şimdi bunları da idrak et-meden sizler 15 Ağustos Atılımı’nı an-layamazsınız.

Haki Karer’den başlayalım bir şehidinanısını yerine getirmek için o inanılmazçabaları değerlendiremezseniz, busavaşın askeri çizgisini anlayamazsınız,gereklerini yapamazsınız. Özgürlük çokdeğerlidir, özgür yaşam değerlidir, gere-kirse onun için en zorlu savaşım verilebilir.İşte, biz bu yıllarda bunu kanıtladık.

(...)Neden bu kadar rahatım? Çünkü yılları

kurtardığımı çok iyi biliyorum. Benim ölüpölmemem bir hiçtir. Tarih tarihtir, artıkkolay geriye dönderilemez. Özgürlük deözgürlüktür, hiç kimse kolay elden alamaz.Ne bu halkın ne bir insanımızın birisi sı-

radan bir etkinlikle sahip çıksa bile busavaş yürür ve başarır da. Bunun içindüşmanımıza diyorum ki; artık dayattığınızsavaş beyhudedir. Daha fazla kaybetmekistemiyorsanız, gelin bu işin daha uygar,siyasal yolları ile hesaplaşalım ve herkesehakkını verelim. Bu da bizim savaştakiüstün yanımızdır. Öyle çok savaştığımıziçin değil, çok gerekli olduğu içinsavaştığımızı söylüyorum.

1998 -14. YILDÖNÜMÜ

15 Ağustos Atılımı artık uluslararasıalanda da kalıcı bir etki bırakıyor. Şimdiyekadar doğru dürüst bir sorun olarak bilegörülmek istenilmeyen Kürt sorunu, artıkyüzyılın en temel, belki de en son büyükdevrimi olarak değerlendiriliyor. Bunagöre her devletin politikalarını gözdengeçirip yeniden bir oluşumu kadar, ken-dinden yana nasıl bir çözüm bulacaklarınadair yoğun bir gelişme yaşanmaktadır. -Artık sorunun kabulünden ziyade, çözü-

mün nasıl başarıyla geliştirileceği tar-tışması ortama hakim oluyor. Salt ulusalkurtuluşçuluk temelinde değil, çok kap-samlı bir yaşamsal devrimle herkes tümyaşamını gözden geçirip yeni bir yaşamanasıl giriş yapacağının hesabını da ya-pıyor.

Savaş gerçekten esasta siyasetle hal-ledilmesi gereken bir işin ağır çelişkilernedeniyle halledilmediğinde başvurulanyöntemdir. Bu nedenle bu savaşı, özelliklebu 15 Ağustos Atılımı'nı bu 14 yıla sığdırdıkama eğer Türkiye ortamında ve Kürdi-stan'da siyaset yürüme şansını elde eder-se, yani savaşla halledilmesi gerekenişler, hedefler siyasetle işlerliğe konulursa,savaşan güçler olarak buna da sonderecehazırlıklı olmanız gerektiğini vurgulamakistiyorum. Bu, ordulaşmaktan, askeri-leşmekten vazgeçmek değildir, bu süre-cektir. Ama bunun da siyasileşmesi içinsiyasi amaç için olduğunu gözönüne ge-tirmeniz gerekiyor. Nasıl ki, ordulaşmanızsiyasileşmenizin zorunlu bir sonucu iseve savaş siyasi mücadelenin daha yoğunbir biçimiyse ordumuz ve savaşımızında siyaset üzerinde bu kadar etkili olması,siyaseti getirmesi, tıkanan siyasetin önünüaçması gibi bir karşı etkisi de vardır. Aca-ba, bu karşı etkiyi bu önümüzdeki süreçtegörebilir miyiz?

Türkiye'nin siyasetinin kilitlendiği açık.Türk ordusunun bel bağladığı askeri yön-temin de çıkmazda olduğu açık. Partilerintümü denenmiş, iflas etmiş, çözümsüzolduğu ortada. Toplumun sosyal yapısıkilitlenmiş, ekonomi giderek batağa ba-

tıyor. Acaba karşı bir etkiyle, ordu vesavaş gerçekliğimize dayanarak, bir çö-züm yolu bulabilecek miyiz?

Savaş sonsuz değildir; siyaset amacınaya şöyle ya böyle ulaşır. Siyaseti gerçe-kleştirir, o zaman savaş sona erer. Bizimiçin bu savaş için tarih belirlemiyorum.15 yıl şiddetli de geçebilir, 14 yıla denkağırlıkta başarılı da geçebilir. Eğer ge-rekleri yerine getirilmezse ağır darbelerlede geçebilir ama yapılan hazırlıklarla buyılın daha şimdiden hesabı iyi yapılmış,bu savaş yılı kurtarılmıştır. 2000 yıllarınakadar da dayanabilecek sağlamlıktadır.Bu işin en önemli yanı, en sağlama alınanyanıdır ama siyaset için aynı şeyi söy-leyemiyoruz. İçimizde ve dışımızda, karşısiyaset içinde bir hazırlık var, buna di-plomasiyi, legal siyaseti, milyonların siya-setini dahil etmeliyiz. Gerillanın halklailişkilerini, yani gerilla ve siyaset ilişkisiniçok çarpıcı ve doğrularla birlikte dile ge-tirmeliyiz. Yapılamayan veya yapılmakdurumunda olan çok yönlü görevler var.Kaba bir askerlik siyasileşmekten yoksunolursa yozlaşır, yenilgiye gider.

Şunu söylüyoruz: Acaba 'Türk ordusuda son yıllarda kendisini dayattı, siyasetietkisi altına aldı' sözü doğru mudur,siyaset yapmak istiyor mu? Savaş vesiyaset arasındaki bağı Türk ordusu dazora sokmadan, Türk halkına bir çıkışyolunu gösterecek tutarlılığı gösterecekmi? Halk karşıtı, ulus karşıtı yönlerinegöre artık herkesin bu özel savaştan bık-tığını görüp, buna bir siyasi çözüm bulmagereğine inanacak mı? İnanırsa ve tutarlıdavranırsa bizim buna yüksek değer bi-çeceğimiz kesindir. Bu yönüyle hazır ol-duğumuzu bu yıldönümü vesilesiyle vur-gulamak istiyorum.

(...)Bu savaşın diplomasiyle birlikle yürü-

tüldüğünü herkesin, hepinizin önemle bil-mesi gerekir. Ancak Ortadoğu gibi oyun-ların, kontrollerin, labirentli yolların çokolduğu bir yerde diplomasi yapmak enyüksek düzeyde siyaset ve askerlik yap-mayı gerektirir.

1999 -15. YILDÖNÜMÜ

15 Ağus tos’un meş ru sa vun ma an la -yı şı nın de rin li ği ni bun dan son ra da hadoğ ru kav ra yıp ba rı şın hiz me ti ne su na -rak, dün ya nın her ye rin de, dost la rın ol -du ğu her yer de ba şa rıy la yü rüt mek veha ya ta ge çir mek ge re kir. Bu ye ni lik vefark iyi an la şıl ma lı dır. İl le bir sal dı rı veça tış ma ge re ki yor sa, bu ken di ni sa vun-ma po zis yo nun da tu ta rak ola bi lir.

Şim di iki slo gan söy lü yo rum, bun danson ra her yer de bun lar kul la nıl ma lı dır:

“Dün ya yı ye ne cek gü cü müz ol sada hi sal dır ma ya ca ğız!”

“Tüm dün ya im ha amaç lı bir le şe reküze ri mi ze gel se de, meş ru sa vun mahak kı mı zı kul la nıp ka zan ma yı he defala ca ğız!”

PKK ken di bün ye sin de bazı adım larat tıy sa da Or ta do ğu’da ye ter li açı lım sağ -la ya ma dı. Ka te di len me sa fe ko nu sun datat min kar de ği lim, ye ter siz bu lu yo rum.Or ta do ğu açı lı mı ko nu sun da şu nu söy -lü yo rum: İl kel mil li yet çi li ği aşan, halk la rıve kül tür le ri ken di için de ba rın dı ran, Or -ta do ğu ça pın da bir De mok ra tik Or ta-do ğu Fe de ras yo nu iyi bir ba rı şa, iyi birkar deş li ğe gö tü re bi lir. Bu şim di lik bir türthink-thank fa a li ye ti gi bi bir zi hin sel fa a li -yet ola bi lir. Ben bu nu sırf slo gan ol sundi ye or ta ya at mı yo rum. Bu ha yal de ğil -dir. İyi ba kı lır sa, mil li yet çi li ğin Arap la rı veYa hu di le ri bo ğa zı na ka dar ba tır dı ğı ra -hat lık la gö rü lür. Türk mil li yet çi li ği nin deşo ven duy gu la rı yir mi yıl dan be ri çok art-tı. PKK her ne ka dar ku ru lu şun da mil li -yet çi li ğe kar şı ta vır al dıy sa da bu nu Kürt -ler içe ri sin de tam kı ra ma dı.

Or ta do ğu’da em per ya lizm ta ra fın dançi zi len su ni sı nır lar si ya sal, kül tü rel vesos yal ih ti yaç la ra ce vap ver mi yor. Na sılAv ru pa Bir li ği oluş tuy sa, na sıl ABD’defe de ral bir ya pı var sa ve yi ne şim di Af ri-ka Bir li ği ça lış ma la rı na sıl yü rü tü lü yor sa,

Or ta do ğu’da da bu ol ma lı dır. Or ta do ğubu na bü yük ih ti yaç du yu yor. An cak bu -nun için ön ce lik le bir zi hin sel dev rim ge -rek li dir.

Arap-Fi lis tin an laş maz lı ğı or ta da dır.Or ta do ğu halk la rı nın bir leş me sin de fe -de ras yon önem li dir; önü müz de ki 25-50yıl son ra sı için önem li dir. PKK’nin ide o -lo ji si güç lü dür. PKK ide o lo ji si, fe de ras -yo nun olu şu mu na uy gun dur ve Or ta do -ğu’yu et ki le ye cek de re ce de dir. Bu nunmev cut re jim ler ve aşi ret çi lik le ol ma sızor dur.

(...)Tür ki ye’ye ge ti ril di ğim de kar deş lik ten

bah se dil di, uy gun bul du ğu mu zu söy le -dik. Şim di na sıl ola ca ğı ka ran lık tır. Dev -let bel ki be ni ya şat mak is ti yor ama dev -let be ni ken di si ne gö re ya şat mak is ti yordi ye mem. Dev let o şey le ri bel ki de laf ol -sun di ye söy le di. Ama bi zim de ira de mizvar, ken di öz gür ira de miz ve bi lin ci miz leya şı yo ruz. Öz gür lük için bir gün bi le ya -şa mak önem li dir. O za man ya şa mak öl -mek ten da ha zor du ve zor olan ter cihedil miş tir. Ölüm bir an lık bir şey dir ve ça -buk bi ter. Zor olan ge rek ti ği için ya şa mage rek li li ği ne ka rar ver dim. Duy gu ve dü -şün ce le ri mi ya şa ma le hin de ge liş tir dim.As lın da en bü yük di re niş de buy du. Amaba zı la rı çı kıp ni ye di ren me di di yor lar.Bun la rı söy le yen ler ya kö tü ni yet li ler yada bil mi yor lar, za val lı lar.

Dev let ya rın adım atar sa, biz bu namem nu ni yet le yak la şı rız. Ama ba na kar -şı, hal ka kar şı, PKK’ye kar şı bir oyunolur sa, kül tü re ve di le ta kip, im ha ve bas -kı sü rek li ge li şir se, bu bir sa vaş tar zı dırde riz. Bu nu is te yen ler yok mu? Var. Hü -kü met te, par ti ler de, tü mün de var. An cakTür ki ye’de ki ağır lık lı eği li min ba rış tan ya -na ol du ğu nu dü şü nü yo rum. Biz on lar lauz la şa ca ğız. On lar bir adım atar lar sa,biz iki adım ata rız.

Meş ru hak ve ta lep le ri miz var. Bun larger çek le şe ne ka dar ken di mi zi sa vu nupka zan ma sı nı bi li riz. Bu nu na sıl ya pa rız?Ya ra tı cı lık la, ken di ni eği te rek ve doğ ruko num lan dı ra rak!

Mutlaka es ki de ıs rar ola cak sa güçvar dır; on bin ge ril la var. Bu du rum dage ril la ağır tarz da sal dı rır. Ye ni den sa -vaş ge li şir se ne olur? O za man 15 Ağus-tos Atı lı mı’ndan da ha güç lü sal dı rı olur.Da ha faz la teh li ke li olur. Biz bu nu en gel -le me ye ça lı şı yo ruz. Bu nu ön le mek her -ke sin gö re vi dir. Bu, Tür ki ye’nin ka rış ma -sı de mek tir. Ama bi zim de mok ra tik leş -me nin ka za na ca ğı na da ir inan cı mız var -dır.

Kim se bi zim mi ra sı mı zın üze ri ne otu -ra maz. Otuz bin ki şi nin acı sı var, dam ladam la ka nı var. Bu acı la rı ede bi yat ve si -ya se te yan sı ta maz sa nız, halk si zi la net -ler. Ba zı la rı “Öca lan idam al dı, ar tık gü -cü yok” di yor lar sa ya nı lı yor lar. Ben me -zar da da hi ol sam, bu çö züm be nim lede vam eder. Me zar da da ol sam ken diro lü mü oy na rım. Sab rım ba rış ve de -mok ra tik çö züm için dir; hiç bir dö nem lekar şı laş tı rı la ma ya cak ka dar de mok ra tikçö züm den ya na dır.

Kürt hal kı na da şu nu söy lü yo rum: Bir -li ği ni ze, de mok ra si ni ze hiz met et me yen -le re as la yüz ver me yin. Kim olur sa ol-sun; is ter kar de şim, is ter PKK, is ter bil -mem kim olur sa ol sun, on la rı cid di ye al -ma yın.

2001 17. YILDÖNÜMÜ

15 Ağustos büyük savaşımının büyükbarışına doğru 1 Eylül barış deklerasy-onunun ikinci yıldönümünde tarafları, de-vleti ve PKK’yi daha anlayışla diyalogagelmeye, halkımızı da büyük bir barışgücü ile barış ve demokrasi için ayağakalkmış bir halk olmaya çağırıyorum.Daha güçlü bir ülke, daha güçlü bir yaşamiçin eğer bu adımlar atılmazsa büyükmeşru savaş verilir. Barış eli havadakalırsa 2002 yılı savaş yılı olur.

n n n

18 SerxwebûnTebax 2014

‘’Bir ön der, bir par ti çokya man iş ler de yap sa bel kiye ni le bi lir ama aya ğa kal kan bir hal kın ye nil me sizor dur. Hal kın dev re ye gi ri şi,ge ril la nın, par ti nin dev re yegi ri şin den çok da ha önem li dir, da ha so nuçalı cı dır.’’

‘’Ne ka dar sa va şa yük len diy sek o ka dar daha ta la ra yük len dik. En

değ me ame li ya tın ya pa ma dı ğı nı, biz ki şi lik çö züm le me siy le yap tık. Çö ze me di ği miz in san özel li ğikal ma dı.’’

baskan 15 agustoss.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:52 Page 18

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

Serxwebûn 19Tebax 2014

AGİT arkadaş şehit düşmeden önceson geceyi birlikte geçirmiştik...

Keşfe çıkmıştı, düşmanı arıyordu.Düşmanın bölgedeki varlığı öncedenfark edilmişti. Düşman önümüzü almayaçalışırken elini kaldırarak, “alçak düş-man, alçak” diye bağırdı...

Aslında önceden fark etmişti. Düş-manın üzerimize geleceğini biliyordu.

Zaten çok karışık bir araziydi. Fakatyerel öncülerimiz bizi bu konuda ya-nılttılar. Düşmanın bizi fark edip pusuattığı yere götürdüler. Oysa plan çokfarklıydı. Nasıl olduysa öncüler araziyişaşırdılar. Şehadetten birkaç dakikaönce fark etmiştik. Karda izleri vardı.

Kayalık bir sırtı tırmanarak ilerliyor-duk. Geceydi. Hava soğuktu. Mart ayısonlarında olmamıza rağmen tırman-makta olduğumuz Gabar’ın yükseklerihala karla kaplıydı. Kar gecenin aya-zında donmuştu.

Bir yerde izlere rastladık. Agit arkadaşeliyle dokunarak izleri inceleyerek, ‘’Buizler taze ve düşmana ait izler. Dikkatliilerleyin’’ diyerek uyardı…

Yeniden yürüyüşe geçtik. Yürüyüş kolumuzun öncüsü, Deşta

Lalalı Abdurrahman’dı. Kimler vardı, şimdi tam hatırlamıyo-

rum. Fakat Agit arkadaş ile aramızdaXixila Kemal (Veli Tayhan) ile Selim(Fevzi Aydın) arkadaşların olduğunuanımsıyorum.

Tırmandığımız sırtta, bir yerde kur-şunlar üzerimize gelmeye başladı. Pu-suya düşmüştük, düşmanla iç içe gir-miştik. Önümüzde büyük bir kayalıkyükseliyordu. Düşman, önümüzü kesenbu kayalıkta pusuya yatmıştı. Saat geceyarısı, 2-3 suları olmalıydı.

Çatışma sırasında bulunduğum si-perden ön hatlara bakarken Selim ileHayri’nin donmuş karın üzerinde pa-

rende atarak aşağı vadiye doğru çekil-diklerini gördüm. Bir süre sonra onlardanbiraz daha ilerde Agit arkadaşa benze-yen uzun parkeli birinin daha kar üze-rinde parende attığını gördüm.

Bu arada, daha sonra akademi sa-hasında intihar eden Ferhat (ÖmerKaya) yanıma geldi. Ben grubu korumakiçin düşmanla bir süre daha çatıştım.Bu süre içerisinde yanımda duran Ferhatçatışmıyordu. Nedenini sordum. Mermisibitmiş...

Bir pusuda bütün mermileri bir andayakmak olacak iş değildi. Gerilla açı-sından bu kuralsızlıktı. Üstelik huzursuzve heyecanlıydı... Bütün bunlar normaldeğildi.

Çatışma fazla sürmedi. Sanırım enfazla yirmi dakika, yarım saat sürmüştü.Bizde donmuş karın üzerinden parendeatarak aşağı vadiye indik. Vadide ar-kadaşlar toplanmıştı. Orada Metin (Ka-lender İlhan) arkadaşın yaralı olduğunugördüm.

Bizim de gelmemizle birlikte sayımalındı. Agit arkadaş ile Lezgin yoktu.Metin arkadaşın dışında başka yaralı-mızda yoktu. Agit arkadaşın şehadetiaklımızdan bile geçmedi. Sanırım aslaistemediğimiz bir şey olduğu için Agitarkadaşın şehadetini düşünmeden onundaha önceden belirlenmiş buluşma ye-rimize geleceği inancıyla pusu nokta-sından hızla çekildik. Agit arkadaşınLezgin ile gruptan koptuğuna ve buluşmanoktasına geleceğine inanıyorduk.

Akşam BBC haberlerine kadar bu-luşma noktasında bekledik. Agit arkadaşgelmedi. Akşam BBC’den şehadet ha-berini aldık.

Pusuda yanımızda olan daha sonrakaçıp JİTEM’de kontralık yapan Bozan(Kemal Emlik) Agit arkadaşı kendisininvurduğunu söyledi.

Pusu gecesi yanıma gelen Ferhat(Ömer Kaya) bir süre sonra Önderliksahasına gitti. Sahada Önderlik Agitarkadaşın kişiliği, mücadelesi ve şeha-deti üzerine değerlendirme ve çözüm-lemeler yaparken; bunları dinleyen Fer-hat intihar etti.

***Aradan bunca zaman geçmesine

rağmen Agit arkadaşın yokluğunu bugündaha çok hissediyorum... Onu her za-mankinden daha çok arıyorum...

O bir insan sarrafıydı.İnce, derin ve keskin bir gözlemci;

titiz ve kararlı bir uygulayıcıydı. Alışılagelmişin dışında sade paylaşımcı, eşit-likçi, bütünlükçü bir komutandı. Ara-mızda asla ayırım yapmazdı. Kimseyegünü birlik yaklaşmaz, her birimizlegerçekliğimize uygun düşen örgütlü,ileriyi gören, kalıcı ilişkiler kurup geliş-tirirdi.

Ast üst-emir komuta kalıplarının dı-şında ve çok ötesinde; sanırım üzerindeözel olarak durulup mutlaka tanımlan-ması gereken karşılıklı ilişkilerimiz, bağ-larımız ve bağlılıklarımız vardı. Bu bağ-ları, bağlılıkları ve ilişkileri büyük biremekle kuran, özenle besleyip geliştireno idi.

Bir komutan olarak, herkese gücüne,

imkanına göre yaklaşırdı. Hiç birimizdengücümüzü aşan bir çalışma, görev is-temezdi. Kimi, hangimizi, nerede vene zaman değerlendireceğini bilirdi.Hepimizi yeteneğimize, gücümüze göreörgütleyip çalıştırırdı.

İnsan onun yanında kendini görebi-liyor, pratikleşip işlev kazanıyor, ya-şamda ve mücadeledeki gerçek yerinibularak, gerçek rolünü oynayabiliyordu.

Agit arkadaş yaşamda ve mücade-lede ciddiydi.

Aslında alabildiğine şakacıydı. Ko-şullar uygunsa bize her fırsatta takılırdı.Kendisine yapılan yerinde şakalara dabayılır, özellikle kendisi hicvedildiğindede kahkahalarla gülerek bundan büyükbir haz duyardı. Yaşamın ve mücade-lenin her alanında önde ve öncüydü.Her zaman titiz, örgütlü ve planlıydı.

Bize inisiyatif tanır, gelişmemiz içinhepimize ayrı ve özgün yaklaşımlargösterirdi. Gelişip irade sahibi olmamızı,bu temelde özgürleşmemizi ister, bizdebu yönde küçükte olsa bir gelişme gör-düğünde buna memnun olur, bu alandabeklenmedik gelişmeler olduğunda ade-ta çocuklar gibi sevinir, gelişme gösterenarkadaş ile daha yakından ilgilenir, onadaha çok güç verirdi.

Tıkandığımız yerde inisiyatifliydi. İşin,görevin mahiyeti ne olursa olsun, geçerkendisi yapardı.

Doğru bildiğini uygulamada ısrarcıydı.Bazen bu yüzden yalnız kaldığı oldu.Fakat doğru bildiğinde ısrar ederekbunu aşmayı başardı.

Hemen her konuda bize danışır, gö-rüşümüzü alır, ısrarla görüş belirtmemiziisteyerek bizi yaşamın ve mücadelenindoğrudan içine çekerek her alanınakatmaya, sorumluluk yüklenmeye, he-sap alıp hesap vermeye büyük özengösterirdi.

Çevresiyle ortama ve koşullara görepaylaşabileceği şeyleri paylaşır, ötesinegeçmezdi. Zayıf yanlarını dışa vurmaz-dı.

Duyguları ve mantığı, vicdanı veaklı birbirinden kopuk değildi. Küçükyada büyük, basit yada karmaşık, herkonuda karar öncesi süreçte duygularıile mantığını, vicdanı ile aklını iç içebütünlüklü olarak kullanırdı. Onun ka-rarları her zaman sağduyunun kararlarıolurdu.

Yaşamın ve mücadelenin her ala-nında ölçü ve ilke sahibiydi. Agit arka-daşın sahip olduğu ölçüler ve ilkelerÖnderliğin ve örgütümüzün ölçü ve ilk-leriydi. Onun bu ölçü ve ilkelerin dışınaçıktığını hiç görmedim. Aramızdan hiçbirimizin bu ölçü ve ilkelere karşı duruşve davranışımızı, onun hiçbir zamanve hiçbir biçimde kabul ettiğine tanıkolmadım.

Bu ilke ve ölçülerin dışına çıkıldığındatamamen katı ve kesinlikle ödünsüzdü.Bu ölçü ve ilkelerin dışına çıkan kimolursa olsun, Agit arkadaşın kararlı du-ruşuna ve ödünsüz uygulamalarına çar-pardı. Agit arkadaş bu alanda ötekibütün alanlardan çok ve kesin bir eşit-likçiydi. Ölçülerin ve ilkelerin aşındırılıpaşılarak çiğnenmek istenildiği yerdeAgit arkadaş kişisel yada siyasal ayrı-

calık, denge, kişisel bağ ve ilişki gö-zetmezdi. İlkesiz ilişki ve politika yoktuonda.

Ölçüler ve ilkeler içinde tamamensakin ve olağan üstü paylaşımcı,vericibir insandı. Ölçülerin ve ilkelerin dışınaçıkanlar için ise asla baş edilemez birkarşıt, yenilmez bir savaşçıydı.

Ölçüler ve ilkelerde dogmatik değildi.Ölçü ve ilkelere karşı süreklilik gösterenkararlı ve sübjektif bir aşındırma duru-munda müsamahasız ve ödünsüzdü.Bunun dışında kişi farkında değilse,bilmiyorsa ölçüleri tutturup ilkeleri uy-gulamada gerçekten güç getiremiyorsa,o zaman sonuçları itibarıyla en ağırdurumlarda bile anlayışlı, şefkatli, ka-zanmacı, elden tutucu, güç vericiydi.

Katılıkla esnekliği, ikna ile sertliği içiçe başarı ile uygulardı.

Her şeyde ve her konuda çok doğalçok büyük bir paylaşımcıydı. Agit arka-daş için paylaşmak, paylaşımın özellikleverme boyutu, mutluluk ve sevinç kay-nağıydı.

Grup içinde kullanmacı bir zihniyetlekendine özel yaşam alanı açmaya ça-lışan Zeki (Şemdin Sakık)’ye, ‘’Yetiş-tiğin ve geldiğin ortamı biliyoruz.Ağa çocuğu olabilirsin. Fakat buradaağalık yapamazsın! Sana burada ağa-lık yaptırmayız’’ demişti.

***Bir ara grup olarak eyleme hazırla-

nıyorduk. Bir kayalığa tırmanacağız. Oda önde gidiyordu. Benim de bir özelli-ğim vardı. Birisi önümde yürürse aslailerleyemiyordum. Araziyi de iyi biliyordu.Öyle dönmüştü. Ben de o ara dalmıştım.Vurdum kendimi kayalığa. Volkanik birkayalıktı. Kırıkları, çıkıntıları vardı. İler-ledik. Tırmanma da sorunum yoktu.Daha sonra tam kayanın ortasına ulaş-tım. Ne aşağıya inebiliyordum, ne deyukarı çıkabiliyordum. Bu durum guru-ruma çok dokunuyordu. Yardım etmeleriiçin arkadaşlara çağrıda bulunmuştum.Agit arkadaş öbür tarafa gitmişti. Öylebir uçuruma gelmiştim ki, düşersemparamparça olacaktım. Üste çıkmamda mümkün değildi. Gittikçe gücüm detükeniyordu. Tabii ki o tür yerlerde birinsanın sesin duyulması çok zordu. Birara baktım, kayalığın üzerine gelip gü-lüyordu. “Ne yapıyorsun” diye sordu.Bende, “çabuk yardım et” dedim. Oanda hemen şutiğini çıkarıp, beni oradankurtardı.

***Gerilla her zaman böyle bir komutanı

aradı. Mücadelenin her dönemindeAgit’in boşluğu hissedildi. Defalarca oboşluğu doldurmaya yönelik örgütünve hareketin müdahaleleri olmuştu. Fa-kat hiçbir zaman Agit arkadaşın yeri veboşluğu doldurulamadı. Agit arkadaşınkişiliği, yaşamı ve pratiği gözönünealındığı zaman, her dönemin kendinehas sıkıntıları, zorlukları tıkanmaları ol-muştur. Bu boşluk her zaman hissedildi.Düşman aslında bu şehadetle birliktehalk içerisinde moralsizliği ve inançsızlığıgeliştirmek istiyordu. n n n

Agit arkadaşlason gece...Ramazan Toptaş (Sarı İbrahim) *

Ramazan Toptaş (Sarı İbrahim)

* PKK’nin öncü kadrolarından Ramazan Toptaş (Sarı İbrahim) 30 yıl kesintisiz bir devrim mücadelesi yürüttü. 1978yılında aktif devrimciliğe adım attı. Sarı İbrahim, 1980 askeri darbesi ardından Lübnan sahasında askeri ve ideolojikeğitim aldı. Ülkeye dönüş yapan ilk silahlı gurupta yer aldı. 15 Ağustos Atılımı’nın hazırlanması sürecinde, gerillanınBotan, Zagros, Behdinan alanında yerleşme-üstlenme faaliyetlerine aktif olarak katıldı. 15 Ağustos Atılımı’ndan sonraBotan sahasında Mahsum Korkmaz’ın da (Agit) kumandasında görev aldı. Tüm ömrünü direniş içinde dağlarda geçir-miş, Lübnan’dan, Botan’a, Güneybatı, Karadeniz, Amed, Koçgiri ve Amanoslardan Güney Kürdistan’a uzanan nefes ne-fese otuz yıllık Apocu militanlığın, kararlı ve inançlı emekçilerindendi. İbrahim arkadaş provokatif-tasfiyeci saldırılarsürecinde birçoğunun umudunu tümden kaybederek, devletçi sisteme kulaç attığı bir süreçte tasfiyeci eğilime karşı tavırsahibi oldu. Mazlum, Kemal Pir ve Mahsum Korkmaz yoldaşların öğrencisi olan İbrahim yoldaş, 2006’nın 1 Ağus-tos’unda düşmanın ‘sarmaşık operasyonu’ olarak tanımladığı, planladığı bir saldırıda şehit düştü.

sarı ibo.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:54 Page 19

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

20 SerxwebûnTebax 2014

15Ağustos Atılımının30'uncu yıl dönümündeatılımın komutanlarındanAgit (Mahsum Korkmaz)

yoldaşı saygıyla anıyoruz. Agit ruhunasıldı, duyguları nasıldı, düşünce sis-temi nasıldı, alışkınlıkları nasıldı? Tarzıneydi? Üslubu nasıldı? Temposu na-sıldı? Bu sorulara da bu vesileyle cevaparamak, bunları irdelemek, öğrenmek,özümsemek ve onu daha da geliştirerekpratikte bunların uygulayıcı olmak lazım.

Eğer Apocu militan olunacaksa, eğerARGK, HPG gerillacısı, komutanı halinegeleceksek kesinlikle bu ölçülerin edi-nilmesiyle mümkün olacaktır. Fakatöyle değil, herkes kendini komutan ilanediyor, savaşçı ilan ediyor, herkes ken-dini gerillanın yaratıcısı ilan ediyor, sa-hibi ilan ediyor. Her türlü özelliğini, endoğru özellik olarak koyuyor. Ölçülersaptırılmış, neredeyse çizgi, ölçü kay-bedilmiş bir durum yaşanıyor. Bu doğrudeğildi. Sadece ismiyle, resmiyle değil,tarzıyla, üslubuyla, temposuyla Agitçizgisini, yani önder Apo’nun ideolojik,siyasi çizgisinin gerilla savaşçılığınave komutanlığına uyarlanma, dönüş-türme çizgisini özümsenmeli, açığa çı-karılmalı. Çizgi militanı olarak olarakkatılım gösterilmeli. Burada eksiklikvar, kimse ret etmiyor ama bu çizgiyiözümseyeceğim ve uygulayacağımdiye, ısrarlı ve keskin bir çalışma yü-rütülmüyor.

Hala "komuta sorunları, hala savaşçısorunları, hala taktik-tarz sorunları var"deniliyorsa, burada bir tutarsızlık vardemektir. Nasıl tutarsızlık? Demek kibir çizgi esas alınmıyor, herkes kendiniesas alıyor, kendini konuşturuyor. İs-tediği kadar eğitim görsün, diploma al-sın, yemin etsin pratiğe geçti mi "oAgit’se ben de benim" diyor, kendiniuyguluyor. Evet, herkes değerlidir,önemlidir, herkesin bir katkısı olmalıama kendini konuşturan, kendini mer-kez yapan, ölçü olarak alan bir duruş,doğru bir duruş olmaz; öyle katılım ol-maz, böyle komutanlık, gerillacılık ol-maz, yürümez. Önce bunu kabul ede-lim, ölçü alalım. Neye göre eğitim ya-pacağız, doğru nedir, yanlış nedir, neyieleştireceğiz, neyi öveceğiz, bilelim.

Bunlar efsane değil. Basında bazen,“efsanevi komutan!” diyorlar, ne efsa-nesi, yaşayan canlı gerçek. Bizi yaratan,içimizden birisi. Efsane demek, birazda hayal demek oluyor. Mahsum Kork-maz hayal değil, canlı bir gerçektir.Bastığınız yerlerin hepsinde izi vardır,maddi bir olgudur. Bir tarzdır, pratik biryürüyüştür. Şimdi onu bir efsane, hayalyerine koy, kendini de gerçek yerinekoymaya götürür o. “O halde komutanbenim, savaşçı benim, gerillacı benim”demeye gider, öyle değildir. "Benim"demekle bu iş yürümez. ‘Benim’ demekdeğil, Sezar’ın hakkını Sezar’a verenolmak lazım.

Doğru komuta tarzı nedir, ne değil-dir? Gerillacılığın doğru tarzı, ölçülerinedir? Bunları iyi anlamak gerekiyor,bunlar üzerinde fırtına koparmak, kı-yamet koparmak lazım. Kendini be-ğenmek, daha üstün görmek, dayatmakyerine araştırmak, incelemek gerekli.

Gerçeği, hakikatiteslim etmek lazım.Agit çizgisine katı-lındığı, o çizgi için-de erindiği ölçüdeKürdistan savaşçı-sı, komutanı, gerillasavaşçısı, gerillakomutanı halinegelinebilir. Onun dı-şında bir var oluşyoktur, onun dışın-da bir çizgi yok.

Bu kadar eğitim,bu kadar çabayarağmen bu sorun-lar yaşanıyorsa, birtürlü değişim, dö-nüşüm olmuyorsa;burada kendini da-yatma, kendinidaha doğru görme,kendine sevdalılıkvar. Eğer öyleysebunu kırmak, bu-radan kendimizi çı-karmamız, bu du-rumu aşmamız ge-rekli. Çünkü Agitarkadaş ve takip-çilerinin dışında çe-şit çeşit komuta öl-çüleri geliştirildi. Birde Semdin Sakıkkomutanlığı vardıişte. Nasır'a akıl ve-riyordu, Zagroskonferansında,“deli” diyordu, “niyeher şeyin sorumlu-luğunu üzerine alı-yorsun. Yetkiyi ala-caksın, hiçbir şeyinsorumlusu olmaya-caksın. İşler iyiolursa sahibi senolursun, kötü olursa başkasını sorumlututarsın.” Bizim yaklaşımlarımızda bun-lar ortaya çıkıyor. Kendini balon gibişişirmiş, biraz eşkıyalıkla, ağalık orta-mında insan idare etmeyi, dağda ya-şamayı öğrenmiş, örgütten biraz itibaredinmiş, onu yaşama dönüştürüyor,yemeye dönüştürüyor. Herhangi bireğitimi yok, çabası yok, ölçüsü yok,gerillacılığı yok, ağa gibi! Bu uzaktankumandalı gerillacılık, komutanlık Agitarkadaşın imhasından sonra gelişti.

Agitkomutanlık yapıyordu

Dikkat edelim, böyle tekniki araçlarıyoktu. Herhangi cihazları yoktu, şuyoktu bu yoktu ama komutanlık yapı-yordu. Birlikleri yine vardı. Eylemlerörgütlüyor, yapıyordu. Her eylemin hemsavaşçısı, hem komutanı. Hem herkeskadar savaşa giriyordu hem de herkesinsavaşını yönetiyordu. Önderlik tarzıbudur, Önderlik yönetim olarak şunudedi; “Ben eşitler arasında hizmettebirinciyim. Hem bir kadro olarak herkeskadar iş yapıyorum, hem de herkesiniş yapmasına yardım ediyorum. Onuniçin bana başkan diyorsunuz, birinci

diyorsunuz. Hizmette birinciyim, çalış-mada birinciyim. Yoksa emrederek,ağalık yaparak, egemen olarak değil.”

Şimdi bu çeteci tarz ile doğru komutatarzı Agit komuta tarzı arasındaki ayrımıher alanda netçe görmek lazım, ayırmakgerekli. Bunun için de olmaz dememeklazım. Bu komuta çizgisini irdelemek,tartışmak, değerlendirmek, anlamayaçalışmak gerekli. Bunun üslubu nasıldı,temposu nasıldı, tarzı nasıldı, bilincinasıldı, duyguları nasıldı, katılımı, inancınasıldı, insanlarla ilişkileri nasıldı, pratiğekatılımı nasıldı? Gerillacılığı nasıl ge-liştiriyordu, komutanlığı nasıl anlıyordu,nasıl uyguluyordu? Nasıl hiç kimsedoğru dürüst birlik kuramaz, savaşayönelemezken kendisi gittiği yerde birlikörgütlüyor, savaş birliği kuruyor, obirlikle her türlü düşmana karşı savaşyürütüyordu? Düşman, “PKK celladı”dedirtecek kadar, daha o zamandadüşmana darbe vurulmuştu. Boşunasöylenmemişti ki, öyle unvan takılan,övgü düzülen birisi değildir, pratiktehak ettiklerini yürütüyor. Düşmanın ençok nefret ettiği, karşı çıktığı, tabi Ön-derlik çizgisinin en çok benimsediği ki-şilik oluyor.

O halde bunlar üzerinde kafa yormaklazım, düşünmek gerekli, anlamaya ve

özümsemeye çalış-mak lazım, düzelt-meyi buradan yap-mak lazım. Başkatürlü, kendimizegöre olmaz. En bü-yük yanılgı buradaortaya çıkıyor. Ge-rillacılık eşittir el-bise giymek, elinesilah almak sanı-lıyor. Onlar gerillacıolmak için bazı bi-çimsel şeyleri yeri-ne getirmek oluyor.Gerillacılık ondansonra başlıyor. Ge-rillacılık bir tarz,hem de yaşam tar-zı, yaşam disiplini,hareket tarzı, içteve dışta her türlüdüşmana karşıideolojik, örgütsel,askeri mücadeledurumudur. Bütün-lüklü bir durum,komple bir durum,o nedenle bir elbisegiyilip, silahı almak-la gerillacı olunmaz.Öyle sananlar ya-nılıyorlar. Yetki al-makla gerilla komu-tanı olunmaz. Agitarkadaşın hiçbiryetkisi yoktu. Genelsorumluydu diyoruzama her şeyi otori-tesiyle, etkinliğiyle,yaratıcılığıyla, tec-rübesiyle, katılım-cılığıyla yürütüyor-du. Agit arkadaşıniye dinliyorlardı,hiç kimse ona o dü-

zeyde yetki vermedi. Öyle yetki verebi-lecek kimse de yoktu ama dikkat edelimBotan’da komutanlık, öncülük yaptı.Kendisini dinletiyordu, yetkisiyle değil,hareket tarzıyla, anlayışıyla, düzeniyle,disipliniyle yapıyordu. Öyle yetkisi ko-mutanlık, kariyerist komutanlık, uzaktankumandalı komutanlık, kendini beğenmişkomutanlık, sağla solla komutanlık, gö-zünü pratiğe, mücadeleye dikmeyen,ufak tefek şeylerle uğraşan komutan-lık… Öyle olmaz, bunlar çetecilik de-mektir.

Komutan Agit demek,birlik demekti

Doğru komuta gerçeği, Agit ko-muta çizgisi oluyor. Bu gerçeği doğrugörmek, bilmek, anlamak lazım, özüm-semek lazım. Şimdi ben eğer komu-tanlık üzerine birkaç şey söyleyebili-yorsam, bunu Agit arkadaştan gördük-lerime ve öğrendiklerime dayanarakyapıyorum. Ben askerlikten hiç anla-mam. Çok okumuşumdur, heveste ettimama pratiğini yapamayan bir kişiyim.Pratikte askeri düzen, disipline gelmeoldu mu, orada kendimi yeterli kılamı-yorum. Bu bilinçli oluyor da denebilir,

artık neye bağlanırsa, bağlansın gerçekböyle. Öyle bir tanesi bana komutanımdese, titrerim. Çocuk oyuncağı değil.Şimdiye kadar bir kişi dedi, Önderliksahasında eğitimdeyken Antep’te üni-versiteden gelen bir Batmanlı arkadaştı,ben hemen yakasını tuttum. SahadaÖnderlikle beraber top oynuyorduk,“bir daha öyle söyleme” dersin Abbasarkadaş yeterlidir. Hala da öyleyimdir.Şimdiye kadar, filan yerin komutanıfilan kişi diye, hiçbir belgede hiçbiryazı yoktur. Yazamam! Yazmak istesemelim titrer. Bu neye yorulursa, yorulsun.Ama gerilla duruşuna, komutanlığa iliş-kin görüşler belirtiyorum. Doğrular şun-lar olabilir, diye. Bu görüşler kesinlikleAgit arkadaştan gördüklerimdir.

Agit arkadaş Haftanin’e gitti, Hafta-nin’den ‘85’te de Botan’a girerken “kimgelirse gelsin, gideyim” demedi. Eleş-tirdiğim yanı var, Habur’da KomünistPartisi’nin üzerine öyle gidişi çok teh-likeliydi. Ben gördüğümde eleştirdim.Çılgınca bir durumdu. Ama o Şoreş’igötürüyorlar, bir de diyordu, “çok ağı-rımıza gitti. Komünist Partisi kim ki,PKK’ye el kaldırıyor” o öfkeyle hareketediyorlar. Gerçekten de öyleydi, Ko-münist Partisi öyle yapamazdı, onuhiçbir PKK’li kabul edemezdi. Ama be-deli o kadar arkadaşın şehadeti oldu,neredeyse daha fazlası da olabilirdi.Ama bu bir hata, ama her zaman böyledeğil. ’85’te bütün güç dağıtılır, düş-manın kuşatması içinde hep yem olur-ken, Agit arkadaşın komutasındaki güçsapasağlamdı, hareket ediyordu. Gö-zümüzle gördük; örgütlü bir güç, birlikti.Orda da eleştirdik, “niye diğer güçleresahip çıkmadın” diye, “benim gücümancak buna yetiyor” dedi. Anladık kiSelahattin Çelik denen adam dıştala-mış. Ben genel sorumluyum, sen de-ğilsin, diye. Çünkü yetki delisiydi. Hiçbirpırıltısına, gücüne dayanarak yönetimolmuyor, kongreden aldığı yetkiye görehareket ediyor. Rahatsız ediyor, dışta-lamış, o da kendi birliğiyle sınırlı kalmış.

Ama ortada bir birlik var. KomutanAgit demek, birlik demekti. Bir kişi birkomutan olamaz, öylelerine ordusuzgeneral deniyor. Birliği olmayana ko-mutan denir mi? Hepiniz komutansınız,kendinizi rütbe olarak yazıyorsunuz.‘94’te 5. Kongre’ye geldik, bazılarınınsoruşturmaları vardı, görevden alın-mışlar, soruşturmaya alınmışlar, raporyazıyorlardı altına tabur komutanı,bölük komutanı yazıyorlar. Soruştur-madasın, neredeyse idam olacak ohalde komutanlıktan söz ediyor. Böylekomutanlık olur mu? Bunlar çocukoyuncağı gibi bir durumdur. Komutandemek birlik demektir. Komutan Agitdediğiniz yerde birlik vardı. Birliğinindüzeni vardır. Bakın, o kadar dağınık,Haftanin’e getirmek için çeşitli alanlardatopladığı güçle gelirken bile öncüsüvardır, herhangi bir çatışma oluncatoplanılması gereken yeri vardır, yürü-yüşünün bir nizamı vardır. Eğer öylebir topluluk değil de kendisinin örgüt-lediği birlikte yürüdüğü savaş birliği ol-saydı öyle bir sonuç ortaya çıkmazdı,çıksa da orada bırakıp gitmezdi, bı-rakmazdı komutanını. Ama öyle derme

Agit ölçüdür, esas almak gerekir‘‘Mahsum Korkmaz hayal değil, canlı bir gerçektir. Bastığınız yerlerin hepsinde izi vardır...’’

agitkomutan.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:55 Page 20

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

çatma, toplantıya getirmekiçin topladığı bir toplulukolduğu için bu sonuç or-taya çıktı. Bunu bilelim.Birliğinin düzeni, nizamı,silahı olmasa, öncüsü art-çısı, bütün savaş için ge-rekli olan şeyler olmasaAgit yürür müydü?

Xelilan Katosunda, ’85ağustosunda iki birlik ör-gütledik. Agit arkadaş bir-liğini düzdü, düzenledi, si-lahlarını donattı, herkesiyerli yerine koydu, öncü-sünü çıkardı, geldi tekmilverdi, “biz hazırız, gidiyo-ruz” diye, gitti birliğinin ba-şına var olanlardan hatıraldı gitti, 3 ay da 10 eylemyaptı. Ebubekir de doğuyagidiyordu, haydi Ebubekirgit, o gittikten 3 gün sonrayola çıkarabildik. Öyle ne birliği olduğubelli değil, koyun sürüsü gibi sıraya di-zilmiş bir topluluktu. Öyle böyle baktıErdal arkadaşı tuttu birliği başına getirdi,kendi gidip arkaya girdi. O birlik öylegitti o birlikte bir kurşun sıkmadan Ha-bur’a geldi. O da kendini başkomutansayıyordu. PKK’nin uzun süre esaskomutanı benim, diye ortalıkta gezdi.Kendini savaş ortamında buldu, bazensavaşa girmek zorunda kaldı. Fakatöyle savaşa girmek komutan olmak,savaşçı olmak anlamına gelmiyordu,zoraki girdi. Girdiklerinde de o sonuççıktı. Şimdi böyle olmuyor, Agit arkadaşbaşka komutan varsa kendisi savaş-çıydı. Bir yerde tim varsa, komutanlıkgörevi kendine düşüyorsa, tim komu-tanıydı; takım varsa, takım komuta-nıydı.

Kimse yoktu Botan’da... Botan’a ko-mutan olarak gitti, genel komutan oldu.Yani hangi görev varsa, onu yapıyordu.Omuza konmuş filan rütbede bir ko-mutan değildi. Öyle bir kariyerizmiyoktu. İsimle komutanlaştırılmış birideğildi, şekil komutanı değildi, hizmet,görev komutanı, iş yapma komutanıydı.Önderlik bana sordu, “Niye o kurşunAgit’e değmişte başkasına değmemiş?”hemen cevap verdim, “birliğin başın-daydı da onun için.” Tabi birliğin arka-sında olsaydı, sıkılan ilk kurşun Agit’inalnına değmezdi. Kim öndeydi, kiminalnına değdi, niye Agit arkadaşın alnınadeğdi, birliğinin başında komutan olduğuiçin. Yani işini kimseye bırakmadı, ko-mutansa sorumluluk kendine düşmüşsekomutanlık yaptı. Fiilen, kendisi yaptıama başkalarına da yaptırdı. Kendiüzerine düşeni yaptı, kendi üzerine ol-mayanlarını da başkalarına yaptırdı.Yanında manga komutanı mı var, timkomutanı mı var, hepsini göreve koydu,hepsinin görevi neyse işletti, hiçbirisişikayetçi değildi. Agit arkadaşın öyleşeylerinden şikayet eden yoktu. SadeceZınarin arkadaşın Avrupa’da bir bacısıvardı, bir rapor yazmıştı, “İyidir de birazdaha eylem yapsak iyidir, az yapıyoruz”o herhalde heyecanlanmıştı, birkaç ey-leme girmişti. Baktı, eylemler başarılıoluyor, iyidir, daha çok yapsak, dahaiyidir. Tabi o kadar kolay değildir eylemyapmak. Böyle isteyen arkadaşlar davardı.

Agit savaşı ciddiye alanbir kişiydi

Kısaca komutanlık bir bilinç işi, birkabul işi, bunu anlamak lazım, öyleyetkiyle olmaz, kaba kuvvetle olmuyor.Agit arkadaş ordadır, buradaki arka-daşların hepsinden kısadır, herhaldedüztabandır, öyle çok hop yürüyen her-kesi geçen değildi, bir sürü ağrıları,zorlukları vardı. Öyle kaba kuvvete da-

yanan, fizik gücüne dayanan bir kişideğildi. Bu konuda en zayıf olanlar-dandı, ama komutanlık için o gerekmi-yor ki. Bir savaşçı olarak engel olma-yacak asgari düzeyde varsa, yetiyordu,gerisi akıl işidir, irade işidir, kendini buişe katma işidir. Üstleniyorsan bu işi,üstlendiğin işe kendini verme durumu-dur. Ortada bir tecrübe yoktu, herhangibir eğitimden geçmedi. Şimdiki gibi 30yıllık gerilla tecrübesi yoktu. Filistin’degördüğü eğitimdi, burada gördüğü peş-mergelerdi. Ama ne Filistin gerillasınagöre oldu ne buradaki peşmergeleregöre. Önderlikten öğrendiklerini uygu-lamaya, esas almaya, ona göre yenibir gerilla tarzı duruşu, yeni bir yönetim,komuta anlayışı geliştirmeye çalıştı.Rastgele konuşmazdı, hiç kimseyleboş sohbetçi değildi, kafasında olansorunları tartışırdı, ifadesi düzgündü,hiç kimseyi incitmezdi, kendi yapama-dığı işleri başkasına yaptırmazdı. Bunlarönemli ölçüler.

Bir de gerçekten de savaşı ciddiyealan bir kişiydi. Savaşın bir kişiyle,kendi başına yapılacağına inanmayan,savaşın örgüt işi olduğunu, birlik işi ol-duğunu, askeri duruş gerektirdiğinibilen, savaş alanına girmeye kalktı mı,birliğini örgütleyen, nizama sokan veonunla, nizam dahilinde hareket eden-dir. Agit arkadaş alanına girdiği zaman,“haydi bura böyledir, gidelim” değildir.Pratik alanda hiçbir zaman öyle olmadı.Gerilla kuralları neyse, öyle. Kendisikomutansa, başında komutan olarakuyguladı, uygulattı. Çok hız yapamazdı,çok gücü yoktu, ayrı olduğu kadar di-sipliniyle, nizamıyla, ölçüleriyle yapı-yordu. Gerilla ölçülerini bozmuyordu,uyuyordu, uyguluyordu, uygulatıyordu.

Şimdi dejenerasyon bütün bunlardavar. Çizgiyi doğru uygulamama, bütünbunlarda var. Bu kadar tecrübe var, bukadar teknik imkan var, gerillacılık ya-pamamak için mümkün mü, işleri eviripçevirmenin, yönetmenin bir sürü im-kanına sahibiz. Çok daha rahatlıkla buişleri yapabilecek durumdayız ama or-tada bir tane birlik var mıdır? Hepiniztek gittiniz, tek geldiniz! Komutansınızama ortada birliğiniz yok. Bir birliğegirdiniz, birlikten çıktınız, oradan orayagittiniz, oradan oraya. Yani böyle olurmu? Gittiniz, gittiğiniz yer birlik miydi,yok. Peki, birliksiz nasıl savaşacaktınız?Zaten savaş olmadı ki. Savaş olma-yınca kusuru nerede buluyorsunuz,sağı solu eleştirmekte, başkalarını eleş-tirmek, sorumluluğu ona buna yıkmaktabulunuyor. Böyle olmaz, sende gidi-yorsun, sorumlusun. Gözünün önünde

ihlal oluyor, yapma, katılma, düzelt.Tutarlıysan doğruyu uygula.

Arkadaşlar cesurlar, fedakârlar, zor-luklara karşı direniyorlar ama şöyle birdurum var; ölüme yatmış bir durumvar. Zorluklara karşı direnmeyi zaferebağlamak daha değerlidir. Hem zor-luklara karşı diren, bu kadar cesaretve fedakârlık göster, hem de kurallıolma, disiplinli olma, işin gereklerinegöre olma. Bu akıl alır bir şey değil,kabul edilir bir durum değil. Bu hayıf-landırıyor insanı. Öyle olmasa zaten,bundan ötesi çıkmaz, dersin. Bir taraftanbu kadar gözü pek olacaksın, cesur,direngen olacaksın ama diğer taraftanişin en küçük kuralına ölçüsüne uy-mayacaksın, disiplinini yerine getirme-yeceksin, örgütünü kurmayacaksın, öl-çüsünü oluşturmayacaksın, bu kadarsalla pati, üstünkörü hareket edeceksinve savaş meydanına çıkacaksın, bufaciadır işte.

Bu kadar savaşıyorolmak iyi dekazanamamak kötü

Bakın 30 yıldır savaşıyoruz, hangihalk 30 yıldır savaştı? Biz savaşıyoruz,dayanma gücümüz yüksekmiş demekki. İyi ama başarısızız. Halklar 3 yılsavaştı zafer kazandı, 5 yıl savaştızafer kazandı. Afrika’nın imkan olaraken geri halkları emperyalist sömürge-cilerini, devletlerini yendiler. Bu kadarsavaşıyor olmak iyi de, kazanamamakkötü. Burada demek ki bir kusur var.Ortada savaşı kazanmamızı sağlatacakörgüt yok, örgüt! Birlik yoktur. Şimdibu HPG kimdir, kaç birlikten oluşuyor,hangi birlikler var, adları nelerdir, sayılarınedir, iç bileşimleri nasıldır, kimler ko-muta ediyor, şimdiye kadar komuta et-miş? Var mı böyle bir bilanço, var mıböyle bir arşiv, yoktur. Ben de bu işiniçindeyim, hala 30 yıl geçmiş, aklımdaAgit arkadaşın birlikleri var, gözümünönünde o var. Hiç biriniz ondan dahaaz süre benimle birlikte olmadı. Onudaha fazla görmedim, itiraf edeyim,açık söyleyeyim. Öyle her gün bir yerdedeğildik. Birkaç yılda bir sefer gördüyseko kadardı. Ama gördüğümüz zamanöyleydi, hatırımız da o vardı. Onu çağ-rıştırıyor, çünkü başka türlü görmedik.Şimdi durumlar böyle, bu durumda oşehadet önemli oldu, biraz daha arka-daşlar anlasın, değerlendirsinler diyebunları ifade etmemiz gerekti. Dahaçok yoğunlaşılmalıdır. Şöyle mi olmuş,böyle mi olmuş, onlar da önemli ama

sorun o değildir.Nasıl şehit düştü, hata nerde oldu,

başka nedenler var mıydı, yok muydu,mesele değil. Şehit düşmüştür, bir günşehit düşebilirdi, bu işin içine girmişti.Bir zaman, bir hata yapabilir, şehit dü-şebilirdi. Mesele bir kişinin hep var ol-ması, şehit düşmemesi değil, meselebir kişiyi bin kişiyi, on bin kişi yapabil-mek, çoğaltabilmektir; onun ölçülerini,özelliklerini esas alan, eğer doğru vebaşarı getiren ölçülerse, zafere götürenölçülerse, onu görüp esas alarak düş-man katletmiş de olsa, düşmanın kat-liamını boşa çıkartacak, onu yaşatacak,onu olduğu gibi pratikte yürütecek,daha gelişkinini, daha zafer kazanankomutanlığı pratikte uygulayacak ko-numda olmaktır. Agit çizgisine sahipçıkmak, onun izinde yürümek, takipçisiolmak böyle olmayı gerektiriyor. Böyleolsak, diyelim bir hata oldu, bir arkadaşışehit verdik, mesele değildir, bin kişiyleonun yerini doldururuz. Önderlik çizgi-sinin pratikleşmesi açsından rahatlıklaböyledir. Ama dolduramazsak, işte ozaman tehlikeli oluyor, dolduramayıpda ah vah etmek doğru değildir.

Agit arkadaşın gerilla komutanlığıyaşarken gerçekleşen bir durumdu.Öyle şehit düştüğü için verilmedi, herkesöyle bilmeli. Onun için de yaşamı, tarzıirdelenmeli, esas alınmalı, özümsen-meye çalışılmalı. Önderlik anısını ya-şatmak için böyle bir komuta çizgisiyaptığı gibi, gerillayı Agit arkadaşınanısına geliştirdiği gibi, güncel olarakda, örneğin Agit pratik yürütse ‘87’dene tür bir birlik ortaya çıkardı, gerillabölüğü. Gerilla bölüğü ortaya çıkara-cağız, dedi. Anıya doğru sahip çıka-caksak, onun gereğini yapacağız. 3.Kongre bu kararlılık temelinde gelişti,ona göre de bölükler oldu, taburlaroldu, gerilla büyüdü, bugüne kadar di-renen gerilla ordusu ortaya çıktı. Buordu Agit komuta ölçü gerçeği etrafındaoluştu. Önderlik komuta çizgisi olarako çizgiyi önümüze koydu. O halde oçizgiyi anlayacağız, özümseyeceğiz,değerlendireceğiz. Kendimizi eleştiri,özeleştiriyle buna göre düzelteceğiz.15 Ağustos Atılımı’nı ikinci partileşmedöneminin ki, bunun adını Ulusal Kur-tuluşta Partileşme koydu Önderlik.Parti ölçüsünü, partileşme ölçüsünüAgit kişiliği olarak koydu. ‘’MahsumKorkmaz ulusal kurtuluşta partileş-menin sembolü” dedi. Nasıl ki birincipartileşme döneminin sembolü HakiKarer kişiliğiydiyse, parti Haki Karerölçülerinin cisimleşmesi idiyse, ikincipartileşme dönemi de Mahsum Kork-

maz kişiliğinin cisimleşmesiydi. Gerillaörgütlenmesi, şekillenmesi de MahsumKorkmaz’ın anısının örgüte ve eylemedönüştürülmesiydi.

Mademki böyle bir ölçüdür, o haldeher yerde, her şeyde bu gerçeği açığaçıkartmak, özümsemek, esas almakgerekli. 3. Kongre böyle olamamanınözeleştiri kongresidir. Agit çizgisinde,komuta ve gerilla çizgisinde ilk büyüközeleştirinin, düzeltmenin yaşandığı,sözlerin verildiği yer 3. Kongredir. On-dan sonra gerillanın bu kadar cesur,kahramanca yürüyüşü Agit çizgisin-de 3. Kongrede verilmiş sözün ge-reğidir. Böyle söz verdiler insanlar, osözün gereği olarak da yürüdüler. Enzor koşullarda, çeteciliğin içten çökert-meciliğine karşı da gerillayı süreklikılan, geliştiren, gerilla direnişini hertarafa hakim kılan, yayan bir durumuo söz temelinde yürüyen insanlar ya-rattılar. Söz o kadar anlamlıydı, sağ-lamdı, dolayısıyla da burada da doğ-rudan ismiyle oluşturulmuş okulda,okumak, burada söz vermek aynı osözler gibi olmalı. Düzeltme ona göreolmalı. Her zaman Mahsum Korkmazakademisinde eğitim, tartışma, düzelt-me, söz verme 3. Kongre çizgisinegöre, Agit komuta çizgisini esas alma,özümseme ve sonuna kadar büyük birdüzen ve disiplinle hayata geçirmekolmalı. Böyle olursa biz partiyi doğruanlamış oluruz.

Haki Karer kişiliğini doğru anlayıpözümsemek, Mahsum Korkmaz kişiliğiniözümsemek anlamak, şehit Nuda kişi-liğini özümsemek anlamak, değişik dö-nemlerde parti kişiliğini, parti ölçüleriniözümsemek ve anlamak oluyor. Binlerceşehitle temsil ediliyor bu ölçüler. Bukadar örnek oluşturan, partileşme sü-reçlerini temsil eden hakikatler var önü-müzde. Onları ön gördüğümüz, doğruanladığımız, o hakikate ulaşacak biryoğunluğu, disiplini, tutarlılığı ve çabayıgösterdiğimiz ölçüde bizim de başarılıolmamızı engelleyecek hiçbir şey yok.

15 Ağustos Atılımı ve onun ortayaçıkardığı gerillacılığın doğru ölçüsünü,çizgisini böyle esas alalım. Gerisi ha-talardır, eksikliklerdir, onların yol açtığızararlardır. Onları da görmek, ders çı-karmak lazım, nedenlerini görüp gi-dermek, o tür nedenlerin bizim şahsı-mızda, içimizde yaşamasına fırsat ver-memek lazım. Bunu yaptığımız ölçüdede başarılı olacağız.

* Parti Tarihi anlatımındanalınmıştır.

n n n

Serxwebûn 21Tebax 2014

‘‘Önderlik, parti ölçüsünü, partileşme ölçüsünü Agit kişiliği olarak koydu; ‘Mahsum Kork-maz ulusal kurtuluşta partileşmenin sembolü’ dedi...’’

agitkomutan.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:55 Page 21

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

22 SerxwebûnTebax 2014

Şiyar arkadaş bize askeri ve siyasieğitim için Güney Kürdistan’agideceğimizi, bunun için gelecek

kuryeleri beklediğimizi söyledi. DüşmanınGabar’da yaptığı yoğun operasyonlar ne-deniyle sık sık nokta değiştirerek on beşgün dolaştık. Bu süre içinde Şiyar veCemil arkadaşlar bizimle özel olarak ilgi-lendiler. Özellikle akşamları yaktığımızateş başları bizim için yoğun bir eğitimortamına dönüşüyordu. Düzenli nöbet tu-tuluyor ve biz de nöbete çıkıyorduk. Biziülkemizin güneyine götürecek olan kur-

yelerimizi beklerken, aynı günlerde bizdenayrı bir kanaldan çıkış yaparak gerillayakatılan Xalit İvedi ile Abdurrahman İvedide bize katıldı.

Gabar’ın Harran ile kucaklaştığı ÇiyayêBizina’da hepimize kod adlarımız verildi.Şiyar arkadaş bana Ferhat Kurtay arka-daşın direnişini anlatarak, “Bundan böylesana Ferhat diyeceğiz” dedi.

Gabar’ın Botan’la kenetlendiği Çi-rav’dayken kuryelerimiz geldi. Kerim ar-kadaş da bize katıldı. Şiyar (Kazım Kulu)ve Cemil (Kerim Baytar) arkadaşlar ilevedalaşarak Çirav’dan Botan’ın içlerineBestler’e hareket ettik.

Hareketimizden hemen önce kuryemizBerxwedan arkadaşın yaptığı ve uymamızgereken bazı uyarılar oldu. Bunların ba-şında yol boyunca kesin bir sessizlik vedikkat uyarısı vardı. Pusuya düşersek,kendisini dikkatle izlememizi, gruptankopmamaya gayret etmemizi söyledi.Gruptan kopma durumunda, yeniden bu-luşma yeri ve parola verdi.

Gündüzleri uygun bir noktada konum-lanıp havanın kararmasını bekleyerek,iki gecelik bir yürüyüşle, hiç sorunsuzBesta’ya, Elma Tepesine (Girê Sevo’ya)ulaştık.

Sevgili ülkemiz Kürdistan’ın yüreğiBotan’ın derinliklerindeki ormanlık ve ça-kıllı Elma Tepesi’nin bizim mücadele-mizde ayrı ve seçkin bir yeri vardır. Hanibazı insanların, ne zaman gitseniz elinizlekoymuş gibi bulabileceğiniz mahallesinde,köyünde, ana ocağında sabahları güneşgören, öğleden sonraları gölgelik birduvar dibi, dere kenarında bir söğüt göl-gesi, pınar başında bir dutluk gibi müda-

vimleri oldukları bir yerleri vardır. İşte buElma Tepesi de gerillanın müdavimi ol-duğu bir yerdir. Dost-düşman ne zamançıksa Elma Tepesinde mutlaka bir grupgerilla bulurdu… Dahası öyle ki Agit ar-kadaşın şehadetinden sonra, gerilla tar-zından kopup geleneksel kozik sapmasınauğradığımız 1987-88-89 gibi karanlık yıl-larda, yüz elli-iki yüz kişilik kalabalık güç-lerle üzerine çöreklendiğimiz bu ElmaTepesinde, neredeyse tepeyi çökertip ra-kımını düşürünceye kadar haftalarca kal-dığımız oldu…

Fakat bu kez yalnızca gün boyu kal-dığımız Elma Tepesinde hava kararınca,Piro’nun eteğindeki Cinîvêr köyüne indik.

Piro’nun eteğindeBedran arkadaş ile...

Cinîvêr'de gittiğimiz ev tıklım tık-lım arkadaş doluydu. Sanırımbir toplantıya denk gelmiştik,

içerisi öylesine doluydu ki bize yer yoktu. Bir arkadaş bizi yan tarafta küçük bir

odaya aldı. Çok samimi, sıcak ve neşelibiriydi. Hepimize tanışma soruları sordu.Sözlerini anımsayamasam da etkisini bugün de hissettiğim bir konuşma yaptı. Sı-cak şakalarla bezenmiş kısa bir sohbetinardında bizi yolumuza uğurlayan bu so-rumlu komutan Bedran (Mehmet Sevgat)arkadaştı.

Cinîvêr'den ayrılırken bizi uğurlayanBedran arkadaşın ay ışığı altındaki tılsımlıgörüntüsünü, ellerimizi kuvvetle sıkıp sar-sarak bize başarılar diledikten sonra kar-şımızda, avuçları birbirine kapaklanıp ke-netlenmiş ellerini öne doğru uzatarak;büyük ve sarsılmaz bir inanç ve coşkuiçinde:

“Gideceğiniz yerde kızıl ordumuzuntemelleri atılıyor! Sizler kurulan ordumuzunsavaşçıları olacaksınız!” sözlerini anım-sıyorum…

Cinîvêr'den Serkî Mihamedê Uso’nuneteğine buradan geçen Hezil suyu kıyı-sındaki Bacrît köyüne geldik. Burada ongün kadar kaldık; bu süre içinde başkagruplar da Bacrît’e gelerek bize katıldılar.Toplam kırk kişi kadar olduk.

Bizi ülkemizin güney parçasına geçi-

recek olan kuryelerimiz geldiler. Güneyegeçiş için son hazırlıklar yapıldı.

Hepimize yol için lastik ayakkabı (ciz-lawet soğuk kuyu), dizlere kadar çekilenyün çoraplar, yün örme çanta (sırt çantası)ve erzak-yiyecek dağıtıldı. Dağıtılan er-zakımız-yiyeceğimiz çortan ve mıho dadenilen Botan’a özgü bir miktar keşkektenibaretti. Sıcak suda çözüldüğünde ayranadönüşen bu tıkır tıkır kuru ve çok sertkeşkek yol boyu yürüyüş halindeyken yada molalarda, kuru haliyle atıştırılarak dayeniliyordu.

Sonraki yıllarda, Bedran arkadaşın buçortanın fotoğrafını çekip altına da “bizbu mücadeleyi çortanla yürütüyoruz…”diye yazarak, Avrupa’ya basınımıza yol-ladığını anımsıyorum…

Bacrît yakınındaki noktamızdan gü-neye, Haftanîn’e hareketimizden öncegörevli arkadaş yürüyüş üzerine gerekliaçıklamayı yaptı: Yolumuz tehlikeliydi.Yol hattımızda düşman vardı. Mevsimkıştı. Arazide derin vadiler dışında heryer yoğun karla örtülüydü. İzinsiz sigaraiçilmeyecek, konuşulmayacak ve gruptanda geri kalınmayacaktı. Pusu vb. durum-larda gruptan kopma olduğunda yenidenbuluşulacak noktalar ve parola verildi.Kırk kişilik grubumuzda en fazla sekiz-on arkadaş silahlıydı, geri kalanımız si-lahsız ve deneyimsizdi.

Bacrît’te Güney sınırına doğru yolaçıkmak için havanın kararmasını bekle-diğimiz gün birkaç düşman helikopteribulunduğumuz nokta üzerinde keşif turlarıyaptılar. Deneyimli arkadaşların desteğiylekaya aralıklarına mevzilendik. İnsan de-neyimsiz ve üstelik silahsız olunca kor-kuyor tabii… Arazide bizi görmeyen düş-man helikopterleri gittiler. O gün akşamhava kararırken Güney’e geçmek için sı-nıra yürüdük. Dört gecelik zorlu bir yürü-yüşle sınırı aşıp, güneye Haftanîn’e geçtik;sabah erken saatlerde arkadaşlara ulaştık.Yol boyu düşmanla karşılaşmadığımızgibi karla kaplı zorlu doğayla da ciddi birsorunumuz olmadı. Yolda kayda değertek sorun içimizden çıktı. Sınır yakınlarındabir yerde Dijwar ile adını anımsayamadı-ğım bir arkadaş birbirlerine karşılıklı hoşolmayan sözler söylediler. Ben o ana dek

hep PKK havarilerini, meleklerini görmüş,onları tanımıştım. PKK’de böylesinin deolabileceğini ilk orada gördüm.

Haftanîn’de kampa girer girmez subayarkadaşın gösterdiği yerde kahvaltı verildibize. Lezzetli bir pirinç çorbasının üzerineküçük maya tenekelerinden kaynar çayiçtik. Çorbanın lezzeti gibi, içindeki kaynarçay ile ısınan maya kutusunun dudaklarımıkavurmasını da hiç unutmam… Kış ko-şullarında karda öyle bir yürüyüşten hemensonra teneke ile dudaklarının kavruldu-ğunu ancak içindeki bol şekerli sıcak çayıiçip, bitirdikten sonra acaba tazeleyebilirmiyim, diye çevreye bakarken, diliyle du-daklarını yaladığında anlıyor insan…

Görülen, duyulan, dokunulan, koklananher şey gibi o koşullarda tadılanlar dakalıcı oluyor… Lezzetli pirinç çorbası vebol şekerli sıcak çayların ardından öğleyekadar dinlendik. Öğleden sonra kampsorumlusu iki görevli bizi görmeye geldi.Bunlardan biri Selim Hoca (SelahattinÇelik) öteki, Xelîl Hocaydı. Burada genelsorumlu olarak bizlerle görüşüp-konuşanSelim Hoca, Gürcan Özcan adında birarkadaşın bir süre önce düşmanla girdiğiçatışmada Suriye sınırında şehit düştü-ğünü söyleyerek, benden Gabar’da ikenbana verilen Ferhat kodunun bizde yaygınolduğunu; uygun görürsem kod olarakFerhat Kurtay arkadaşın yerine GürcanÖzcan arkadaşın adını almamı istedi.Selim Hocaya “olur” dedim. O gündensonra kod adım Gürcan oldu.

Haftanîn kampında bir kadın

Haftanîn kampında hemen dik-katimi çeken ilk ve en önemlişey; omuzunda silahı, belinde

raxtıyla kamp içinde bir manganın önündebekleyen biri oldu. Saçları omuzlarındansırtına dökülen, uzun boylu biri silahıomuzunda orada duruyordu. Bu bir ka-dındı. Parti içinde kadınların da olduğunu,bizim Deşta Lala’da zaman zaman gör-düğüm Xezal’dan biliyordum. Daha sonraBozan ismindeki kişi ile birbirini düşürüp,düşmana kaçarak, kontralaşan Xezal sivilgiyimliydi ve bizimle sivil ortamdaydı.Oysa bu kadın tamamen askeri bir or-tamda ve tam bir gerilla olarak kuşanmıştı.İmgemde oluşmuş kadının yeri ve konu-muyla bu kadının yeri ve konumu çelişi-yordu. Gördüğüm bu gerçekliğe hayretettim, çok şaşırdım, afalladım… anlaya-madım… Kampta gözlerimle gördüğümbu gerçeği o zamanlar biri bana anlatsaona hiç inanmazdım. Bir kadının, kızınbu dağ başında bu kışta-kıyamette veüstelik ne de olsa kendisine yabancıbunca erkeğin arasında ne işi olabilirdiki? Ben bunu birilerinden dinleyerek yada bir yerlerden okuyarak algılayıp, an-layamazdım… Kimse beni böyle bir şeyeinandıramazdı…

Gördüğüm gerçeklik karşısında hayretedip çok şaşırmakla birlikte büyük birmeraka da kapıldım. Oradaki bir arkadaşasordum, “Bu kız kim? Burada işi ne,orada ne yapıyor?” dedim.

“O Saadet (Rahime Kahraman) ar-kadaştır, orada görevdedir, güvenlik nö-betini tutuyor” dedi.

“Bu kız da arkadaştır?” diye yenidensordum. Arkadaş:

“Elbette!” diye onayladı. “Yani, o da gerilladır?” dedim. Arkadaş

gülerek: “Gerilladır tabii” dedi. Aldığım bu yanıtlardan sonra karmaşık

ve tuhaf duygular içinde kampın uygunbir noktasına çekilerek, büyük bir merakla,güvenlik nöbetini tutan Saadet arkadaşıizledim.

Bu dağlarda, kışta, kıyamette ve er-keklerin içinde… Sevgili Saadet arkadaşı,epeyce bir izledikten sonra… Bilinçaltımgördüklerimin gerçek olduğuna biraz iknaolup da hayretim, şaşkınlığım yatışıncabu kez de çok duygulandım…

Sonunda kendi kendime… “Bu kız bu dağlarda elinde silah bu

işleri yapabiliyorsa, bir erkek olarak benhaydi haydi yaparım” dedim.

Kendi kendime bunu dillendirince, bende bir rahatlık ve güven duygusu oluş-tu… Gerillaya katılımımla birlikte zamanzaman kapıldığım, kaygılarım, korkularımda oluyordu… Saadet arkadaşın kamptakivarlığından, oradaki duruşundan aldığımgüç ve moral ile içimdeki bu kaygı vekorkularımdan kurtuldum. Artık daha gü-venli, daha güçlü ve rahattım…

Ertesi gün Saadet arkadaş bizim grubuziyarete geldi. Onun, uğrunda mücadeleettiğimiz geleceğimizin muştusu güzelyüzünden hiç eksik olmayan gülücüklerio gün olduğu gibi bugün de hala banabüyük güç ve moral kaynağıdır! Ve sevgiliSaadet arkadaş bundan sonra da yaşa-mımda ve mücadelemde en temel güçve moral kaynağım olacaktır… Bizim öz-gürlük hareketimizin bütün Saadetleriböyledir. İnsanlık hareketimizin Saadetleriyalnızca bizim değil, insanlığın kalıcı vegerçek saadet kaynağıdır. Biz erkeklerister anamız, kız kardeşimiz, teyzemiz,halamız olsun ister, eşimiz, sevgilimiz yada mücadele yoldaşımız olsun; kadından,onun ortamdaki varlığından her zamanve sürekli güç alırız… Fakat nedensebunu hiç dillendirmeyiz. Hatta bu yalıngerçeği saklar, gizler, inkar ederiz… Ne-den?

Kampta başka kadın arkadaşlar davardı. Onlar kamp alanında ayrı bir nok-tadaydılar; biz de kampta fazla kalmadı-ğımız için kimlerdi, anımsamıyorum.

Haftanîn’de yaklaşık bir hafta kaldık.Bu süre içinde çevrede KDP ve Irak Ko-münist Partisine bağlı peşmergeler gör-dük.

Grubumuz kamptan ayrılırken XelîlHoca’nın yaptığı konuşmasında bize “Kızılordumuz büyüyor!” dediğini anımsıyorum.

Askeri ve siyasi eğitim için Haftanîn’denyeni kampımıza doğru yola çıktık. Bu kezyürüyüşümüzün bir bölümü düz, ovalıkbir araziden geçti. İki gecelik yürüyüşü-müzün sonunda yine bir dağa tırmandık.Bu Çîyayê Sipî dağıydı.

Çiyayê Sipî...

Garê’den Güney Kürdistanımızıniçlerine balıksırtı gibi uzananÇiyayê Sipî’nin (Akdağ) güne-

yinde Musul, kuzeyinde Haftanîn, doğu-sunda Gare-Zavite, batısında Derîka-Hemko vardır.

Mevsim kış olmasına rağmen güneyiniçlerine uzanan Çiyayê Sipî’de hava ku-zeye kıyasla çok yumuşaktı. Askeri vesiyasi eğitim kampımız buradaydı. Kam-pımıza yerleştik. Kamp yönetiminde: Ce-mal Zedayî (Mardin), Rojhat (Nusaybin)ve Ali Çetiner (Cafer) vardı. Kamp sayımızelli kişiden fazlaydı. Bunlardan Piling(Kiçî), Emin (Arif Tunç-Omyanus), Şahin,Akif, Musa, Zeynel, Bawer, Reşo ve Aslanhemen anımsayabildiğim devre arkadaş-ları. Kampımızın hemen yanında KDP’nin

Bir zamanlar Botan’da...Abdullah Bayık (Gürcan)

Şehit Mehmet Sevgat (Bedran) ile diğer yoldaşlar...

gurcan.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:56 Page 22

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

Serxwebûn 23Tebax 2014

de bir kampı vardı. Komşu KDP kampıylailişkiler, göze gelip nazar değecek kadarsamimi, neredeyse içli-dışlı denilecek ka-dar yakın ve iyiydi… Öyle ki, örneğin oyıl, 1985 Newroz’unu peşmergelerle birliktekutladık. Dahası peşmergelerle yemek-lerimizi aynı kantinde birlikte yiyorduk.Peşmergeler bize karşı gündelik yaşamdave ilişkilerde çok saygılı ve şaşkınlıklakarışık bir mahcubiyet içindeydiler. Peş-mergelerin bu tutumları kişi olarak bizedeğil, Önderliğe ve PKK’ye idi.

Bize büyük saygı ve ilgi duyuyorlar,bizlerle ilişkilenmek, görüşmek istiyorlar;fakat aynı zamanda, “Bu Karkerler, insanıdaha ilk ilişkide-görüşmede kazanıp, eldeediyorlar…” diyerek bizden çekinip uzakdurmaya çalışıyorlardı.

Peşmergelerin çoğunun bir ellerininKDP, bir ellerinin Saddam yönetimindeolduğu söyleniyordu. Zaten üç ay kampta,üç ay evlerinde kalan peşmergelerin bukoşullarda başka türlü ayakta ve hayattakalmaları olanaksızdı. Onlar için peşmer-gelik bireysel yaşam ve geçim kapısı,ekmek parasıydı. Osmanlı İmparatorlu-ğu’nun dağılışından beri, fiili savaşsahası olan Güney Kürdistan’da başkatürlü bir üretim, geçim ve yaşam ola-nakları yoktu. Bizim hiç karşılıksız buncabüyük tehlikelerin içine atılmamıza birtürlü anlam veremiyor, akıl-sır erdiremi-yorlardı. Bize yakından iyice bakıp, ak-lından zoru olan çatlak-deli ya da kan-dırılmış akılsız insanlar olmadığımızı,tersine normal, aklı başında insanlarolduğumuzu görüp anladıklarında, “Bışeref biz sizin gibi olamayız… Helalolsun size…” diyerek, bizi takdir ediyor-lardı.

Peşmergelerin bize hiç anlam vere-meyip, asla anlayamadıkları… Gerçek-liğine bir türlü inanamayıp, her defasında“Allah Allah” diyerek kendi kendilerinesöylendikleri durum, bizim hiç evlen-meyişimiz ve bizde cinsler arası özelilişkinin olmayışı durumuydu… Gerçi ozamanlar eğitim devremizdeki arkadaşlarolarak biz de bu durumu anlayıp, kav-ramış değildik… Fakat pratik olarak par-tinin ölçülerine göre yaşıyorduk ve peş-mergelerin bu vb. konulardaki saygılıve şaşkın yaklaşımları hoşumuza gidi-yordu.

Peşmergeler her fırsatta, bazen hiçnedeni yokken durduk yerde hep aynısoruları soruyorlardı, “Niye evlenmiyor-sunuz? Gerçekten hiç evlenmeyecekmisiniz? Hiç evlenmemek, bekarlık iyideğildir… Hep böyle mi kalacaksınız?Kekocan, gençliğinize yazık…” diyorlardı.Bize acıyorlardı.

Biz de onların bu sorularına, öğütle-rine karşılık eğitimlerimizden edindiğimizbilgi ve görüşlerle karşılık veriyorduk:“Heval bizim her şeyimizi elimizden al-mışlar. Evlensek yuvayı nereye kura-cağız? Siz şimdi evlisiniz ve Saddam’akarşı savaşmak için buradasınız. Bukoşullarda yuvanızın içindeki eşinizinve yavrularınızın güvenliği var mı? Öncevatanı kurtaralım” diyorduk.

İçlerinden dürüst ve dobra olanları,“Kuro bunlar doğru söylüyorlar! Bu kar-kerler akıllı adamlar! Bı şeref bizimkiakıl karı değil” diyorlardı.

Bir de peşmergeler bizim için, “Kar-kerler çok çalışkan, çok fedakar” diyor-lardı. Gerçekten öyleydik. Hepimiz çokçalışıyorduk; hizmette birbirimizle yarı-şıyorduk. Bize verilen her işi, her göreviseverek ve coşku içinde yapıyorduk.Peşmergeler bize imrenmekte haklıydılar.Karkerler gerçekten çok çalışkandılar.Onlarınsa elleri silahta, parmakları te-tikten öte fazla bir şeye yatkın değildi.Sürekli savaş ve üretim dışılık onlarıyaşam becerilerinin çoğundan uzaklaş-tırmış, atıllaştırmıştı.

Mangalar halinde ettiğimiz yemin veverdiğimiz sözlerle başlayan eğitimleri-mizin siyasal-teorik bölümünde: Kürdis-tan Devriminin Yolu, Kürdistan’da KişilikSorunu, Kürdistan Tarihi, Sosyalizm veDünya Devrimleri Tarihi, Parti Programıvb. ders konularımız vardı.

Derslerimizi, kamp yönetiminden ar-kadaşların yanı sıra, Önderlik sahasın-dan gelen ya da oraya giden arkadaşlar,geçerken yol üstündeki kampımızdakısa süreli kalarak veriyorlardı.

Askeri eğitimde: Ferdi silahların eğitiminin yanı sıra

doçka, havan gibi ağır silahları daKDP’den alıp eğitim amaçlı kullanıyor-duk. Partimizin o günlerde bizi hemensilahlandırma imkanı yoktu, çoğunluğu-muz silahsızdık. Askeri eğitimlerde ara-ziye çıkıyorduk. Belden yukarı çıplak,çamur içinde ya da kuru yerde uzunmesafeli sürünerek ilerleme, ateş çem-berinden atlama, yükseğe tırmanma,yüksekten atlama, uzun mesafeli koşu,ağır kültür-fizik hareketlerinin yanı sıra,düzensiz (uykunun en derin, en tatlı ye-rinde) intişarlara çıkıyorduk.

Küçük gruplar halinde üç-beş günlüksürelerle araziye bırakılıyorduk. Eğitiminbu bölümünde araziye bırakılan gruplaraateş yakmak için kibrit ya da çakmakdışında başka bir şey verilmiyordu.Gruplar her türlü yaşam gereksinimleriniaraziden, doğadan kendileri sağlamakzorundaydılar. Bunların içerisinde yılanve kaplumbağa etini yemek de vardı.

Askeri eğitim komutanımız Rojhatarkadaştı. Eğitim devremizin sonlarındaRojhat, Aslan, Bawer ve Reşo arka-daşlar görevli olarak Haftanîn’e gittiler.Arkadaşlar görev dönüşünde yolda Şuyî(Irak Komünist Partisi) peşmergelerininpususuna düşmüşler. Rojhat ile Bawerarkadaşların şehadet haberleri geldi.Reşo arkadaş pusudan yaralı kurtul-muştu. Bu arkadaşların şehadet ve ya-ralanma haberlerini aynı hattan ÇiyayêSipî’ye yanımıza gelen Erdal arkadaş(Mustafa Yöndem) ile Ebubekir getirdi.

Bu gelişme üzerine Haftanîn’de Şu-yîler ile aramızda birçok noktada ça-tışmalar oldu. Bu çatışmalarda yirmidenfazla Şuyî peşmergenin öldüğünü, sekizarkadaşın da şehit düştüğünü anımsı-yorum.

Beklenmedik bu durumlar bizim eğitimdevremizin düzenlemelerini de aksatıpgeciktirdi. Daha sonraları, Şuyîleri, biziGüney’den çıkarmak isteyen bazı KDPkliklerinin örgütleyerek, üzerimize saldığıanlaşıldı…

Şuyîlerle aramızda çatışmaların baş-lamasıyla birlikte KDP Çiyayê Sipî’dençıkmamızı istedi. Görüşmeler sonuç ver-meyince buradaki eğitim kampımızı bo-şaltmak zorunda kaldık. KDP ile ara-mızda doğrudan bir çelişme-çatışmaçıkmadı. Saddam güçlerinin KDP’yeciddi yönelimleri vardı.

Çîyayê Sipî’deki eğitim gücümüzündüzenlemeleri bu koşullarda yapıldı. Be-nim düzenlemem Behdinan’a-Zap’a oldu.Çîyayê Sipî’den Behdinan’a-Zap’a gi-decek grubumuzda Erdal arkadaşın ko-mutasında Piling, Şahin, Cemal veCafer arkadaşların yanısıra Ebubekirvardı.

Şuyîlerle aramızdaki çatışmalar de-vam ettiğinden Çîyayê Sipî’den Zap’ageçiş hattında durumlar çok gergin veriskliydi. KDP yetkilileri bu gerginliği önesürerek yeni bir çatışmayı önlemek vebizi Şuyîlerden korumak gerekçesiyleyanımıza bir grup peşmerge verdi. Ko-ruyucu peşmergelerin denetiminde Çî-yayê Sipî’den Zap’a doğru yola çıktık.

Eğitim boyunca olduğu gibi, devresonunda Zap’a giderken de partimizbana bir silah veremedi. İmkan yoktu,yeni arkadaşlar olarak hemen hepimizaynı durumda, silahsızdık ve savaş

koşullarında dahauzun süre silahsızkalacaktık…

Yolda hastadüştüm

Piling yoldaşbana baktı

Yolda grupkomutanı -mız Erdal ar-

kadaş, Metina yakın-larındaki Pasa köyün-de Sadık Ömer’i gör-memiz gerektiğini söy-ledi. Fakat başımızdakipeşmergelerin bunaengel olup, izin ver-meyeceklerini söyledi.“Pasa’da kalmanın biryolunu bulmalıyız…Ne yapabiliriz arka-daşlar? Peşmergelerinasıl atlatabiliriz?” diyesormasına rağmen hiçkimseden bir görüş,öneri çıkmıyordu…

Sonunda Pasa ya-kınlarına ulaştığımız-da, Erdal arkadaş ya-nıma geldi ve bana,“Gürcan arkadaş, senşu andan itibaren çokhastasın… Bu nedenle

biraz ileride yere düşe-ceksin ve bir daha da kalkamayacaksın”dedi…

Erdal arkadaşın ilk anda anlam vere-mediğim bu sözlerine-isteğine çok şaşır-dım. Yürüyüş halindeydik ve benim ma-şallahım vardı. Turp gibiydim, bu yüzden,“Heval Erdal ben çok iyiyim… durdukyerde kendi başıma hemen hasta olamamki” dedim…

Erdal arkadaş ile bizim Deşta Lala’dan,evden tanıştığımızdan, nazım geçiyordu,rahattım ona karşı. Zaten Erdal arkadaşakarşı rahat olmak için böyle bir tanışıklığada gerek yoktu. Çünkü o sözcüğün dar,siyasal anlamıyla değil, geniş ama algı-lanabilen en geniş anlamında gerçek birarkadaştı. İhtiyacı olan herkese, her şeyini,istemeden veren, yüreği avucunda birApocuydu. Hepimizi seven ve bu sevgisinidokunarak gösteren bir arkadaş…

Ben böyle deyince, Erdal arkadaş budefa, kesin bir resmiyet içinde, “HevalGürcan anladık sağlığın yerinde, bunuben de görüyorum. Fakat buna rağmentalimattır! Hemen ve çok ağır derecedehasta olacaksın ve şu ileride yere düşe-ceksin! Kim ne derse ve ne yaparsayapsın bir daha da kalkamayacaksın! An-laşıldı mı heval!” dedi.

Bu kez anladım ki durum ciddiydi.Erdal arkadaş şaka yapmıyordu.

“Doğrudur heval, anlaşıldı!” dedim. O zamanlar talimatla ve belirtilen de-

recede, mesela Erdal arkadaşın talima-tında olduğu gibi çok ağır derecede bile

hasta olunabildiği gibi aksi durumlardayine talimatla hastalanmak ve bilumumher türlü hastalıkta yasaklanabiliyordu!Tabii ma öyleydi…

Ben de Erdal arkadaşın, askerlerinekesin zafer için nihai saldırı hedefini gös-teren komuta jestleriyle, işaret parmağıylagösterdiği yere geldiğimizde talimat gereğianiden ve çok ağır derecede hastalanı-verdim… Ve hiç beklenmedik bu ani has-talık beni yıktı… Ve orada, bana talimatlagösterilen nihai yerde külçe gibi yığıldımkaldım, kalkamadım…

Ben birdenbire böyle pat diye yeredüşüp kalınca yürüyüş kolu bozuldu; ar-kadaşlar ve peşmergeler başıma toplan-dılar. Ben arkadaşlardan biriyle, özelliklePılıng’la göz göze gelirim, dayanamazgülüverirdim de… Erdal arkadaşın bütünplanları suya düşer korkusuyla, yerdebaşımı karnıma çektiğim dizlerimle kol-larımın arasına gömüp saklayarak kıvra-nıyor, inim inim inliyordum… Arkadaşlartelaş içinde, “Neyin var, ne oldu?” diyesoruyorlar. Fakat ben onlara, “Heval bennereden bileyim? Gidin Erdal arkadaşasorun, benim derdimin teşhisi de tedaviside ondadır. Bu derdi bana veren odur”diyemiyordum.

Bir ara farkettim ve anladım ki, her-kesten daha çok Erdal arkadaş ilgileniyorbenimle… Neredeyse kol kanat gerip,üzerime kapanmış, kollarının arasındateskin etmeye çalışıyordu beni… Erdalarkadaşın bu yakın ilgisi, doğrudan onuntalimatıyla yakalandığım hastalığımı iyiceazdırdı… Karnımdaki hayali sancılarımdanduramıyor, Erdal arkadaşın kollarındakuşpalazı olmuş çocuklar gibi çırpınıyor-dum…

Durumumun ağırlığı arkadaşların ya-nısıra peşmergeler tarafından da yerindeve alenen görülüp, müşahede edilerekkabul edilince bu durumda yola devamedilemezdi elbette. İnsanlık ölmedi ya…Böylesine insani, hassas durumlarda ya-pılması gereken ilk şey yapıldı. Peşmer-gelerin onayı, Erdal arkadaşın talimatıylaarkadaşların kolları arasında en yakınyere doğal olarak çevredeki tek yerleşimbirimi olan yakınımızdaki Pasa köyünegötürüldüm. Orada bir eve yorgan-döşekyatırıldım. Ohh… Biradostların saf yündöşekleri de yol yorgunluğuna bire birdirmîratê…

Yatırıldığım ev, elbette ki büyük yurt-severlerimizden Sadık Ömer’in eviydi.Böylece bizi denetlemekle görevli peş-mergelere rağmen kapağı istediğimiz yereattık.

Sadık Ömer ve hane halkı beni ve ar-kadaşları büyük bir telaş içinde yoğun il-giyle karşıladılar.

Hemen bir doktor çağrıldı. Fakat acilçağrı yapılan doktor, bir buçuk gün sonraancak gelebildi… Acil vakaya gelen doktor,yorgan-döşek yattığım yerde bana şöylebir baktı… Ateşimi ve nabzımı ölçtü.Küçük dilime bir göz atmak için! “aaa…”dedirtti…

“Her şey normal… Sırtta ciğer, göğüstekalp tıkır tıkır çalışıyor… Delikanlı nabzım

Yeniden diriliş için atılım yılımız1984 yılından bu yana bütün müca-dele yaşamım boyunca Apocu Türk-men şehitlerimizden Gürcan Özcan

arkadaşın adıyla yaşadım ve onun adını-anısını mücadelemizde yaşattım…

Kendisi de Apocu bir Türkmen olanMetin Aslan (Taylan) arkadaş 1970’li yıllarınbaşlarında, Ankara’nın Tuzluçayır mahal-lesinden komşuları-mahalle arkadaşı; dahasonra hareketimizin grup döneminde mü-cadele yoldaşı olan Gürcan Özcan arkadaşüzerine bize şu bilgileri verdi: “Sivas’ınSuşehri kazasına bağlı Karasar köyününAlevi Türkmenlerindendi. 1956 doğumluydu.Annesi ev hanımı, babası memurdu. MelekÖzcan ile Özcan Özcan’ın kardeşleri, Hür-riyet Özcan’ın ağabeyiydi.

Kısa boylu, zayıfçaydı; ele avuca sığ-maz, çok hareketli, çok çevik biriydi. İlkbakışta insanı şaşırtan uzun kirpikleri vebunların arasında herkese ve her şeyeher zaman iyicil ve hep hülyalı bakan balrengi gözleri vardı. Sıcakkanlı, girişken,

candan ve çok sevgiliydi. Parlak bir zeka, pırıl pırıl tertemiz bir

ahlak sahibiydi. Arkadaşlığı, dostluğu, yol-daşlığı sonuna kadar güvenli ve sağlam,düşmanlığı ürkütücüydü… Gazi eğitimEnstitüsünde öğrenci aynı zamanda MaliyeBakanlığında memurdu.

1977’de DEV-YOL’cuydu. Tuzluçayır’daöncülüğünü yaptığı bir grup DEV-YOL’cuy-dular. Karşılıklı görüşmeler, tartışmalar so-nunda grup olarak bize katıldılar. Bu gruptanyalnızca Gürcan arkadaş bizimle kaynaşıp,bütünleşerek Apocu oldu. Ötekiler kısasürede bizden koptular.

Gürcan arkadaş gözü pek, cesur bireylemci, son derece becerikli, titiz birdevrim işçisiydi. Ankara’da faşistlere karşıbir dizi eylem gerçekleştirdi. Gürcan arka-daşın eylem tarzı ilginçti: Örgütün öngörüp, planladığı eylemleri gider kendisi

tek başına uygular gelirdi. Aralıksız çalışmave eylem yoğunluğuna rağmen hiç yaka-lanmadı. Mücadeleyi ve yaşamı şaşırtıcıbir uyum ve denge içinde hiç aksatmadansürdürdü. Gürcan arkadaş örgütsel çalış-maları, militan eylemleri, öğrenciliği vememurluğu hiç sorunsuz uyum içinde bir-likte yürütürdü.

“Örgütümüz Ankara’dan Kürdistan’a ge-çiş kararı aldığında Gürcan arkadaşın dü-zenlemesi Türkiye koordineliğine yapıldı.Türkiye koordinesi olarak çalışmalarınısürdüren Gürcan arkadaş, 12 Eylül askerifaşist darbesinin karanlık ve ağır koşullardapartinin geri çekilme kararını uygulayarak,pek çok arkadaşı gruplar halinde önderliksahasına (Suriye’ye) çıkardı. Aynı zamandapek çok DEV-YOL kadrosunun Suriye’yeçıkışını sağladı.

Gürcan arkadaş önderlik sahasına çı-

kardığı son grubumuzla kendisi de sahayageçerken Türkiye-Suriye sınırının KızıltepeŞenyurt mıntıkasında düşman tarafındanfark edildi. Sınır üzerinde yanındaki ta-bancasıyla düşmanın sınır devriyesiyleçatışmaya girerek, grubun Suriye’ye geçişinisağlayan Gürcan arkadaşın kendisi sınırınSuriye tarafında vurularak, şehit düştü.

Gürcan arkadaşın kabri, şehit düştüğüyerde Hasekê’ye bağlı Tirbêsipîye nahi-yesinin kabristanındadır. Apocu bir Türkmenolarak Gürcan Özcan arkadaş; özgürlükhareketimiz içindeki yeri, eylemi ve duru-şuyla; kendi varlığını Kürt’ün inkarı ve im-hasına koşullayan devşirme resmi Türklü-ğün kuralsız asimilasyon stratejisinin Apocureddi ve teşhirinin Hakilerle, Kemallerleve nice yiğit militanla başlatılıp, geliştirilenTürkmen yiğitlemelerindendir…

Hü, diyelim yiğitler aşkına hü!

Adıyla yaşadığım ve adınıyaşattığım Gürcan Özcan

Mustafa Yöndem (Erdal) yoldaş...

gurcan.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:57 Page 23

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

24 SerxwebûnTebax 2014

gümbür gümbür atıyor…” Böyle bir durumdadoğal olarak doktor hasta sahibine, sopalıkbu… Neresinin ağrıdığını sorun, gösterdiğiyerden basın dayağı bu gence, demesi ge-rekirken…

“Halsizlik” dedi… Halsizlik teşhisi koy-du…

Tedavi için de “dinlenmesi gerek” diyerekgitti.

Doktorun ardından Erdal arkadaş “hasta”ziyaretine-geçmiş olsuna geldi bana, “Geçmişolsun Gürcan arkadaş… Nasılsın… Neyinvarmış bakalım” dedi.

Ben yatağın içinde, yorganı yüzümedoğru çekip, kikirdeyerek güldüm… Napim,iyiymişim falan mı diyeyim…

Durumu, gerçeği anladığından beri heran tepeme dikilip, beni hicveden Piling, “Ar-kadaşın durumu ağırdır heval…” dedi.

“İyi, bu iyi bir haber” diye ellerini ovuşturanErdal arkadaş, “Önemli bir işimiz var, onuniçin burada bir süre kalmamız gerekiyor.Hastalık talimatımız buradan Haftanîn’e ge-çinceye kadar geçerlidir! Yani Haftanîn’egeçinceye, ulaşıncaya kadar sen hastasın,anlaşıldı mı heval Gürcan!” dedi. Ben degülerek, “Anlaşıldı heval!” dedim.

“İyi o zaman. Fakat hasta insanın tadı-tuzu olmaz… Böyle ağzı kulaklarında güle-mez, hep somurtur… Peşmergeler geçmişolsuna geldiğinde iyice tırş ol somurt… Ken-dinden geç, inle” dedi, kendisi de gülerek…

Erdal arkadaş çıkarken, yürüyüş kolundayere düştüğümden beri hep tepemde dikilenPiling arkadaşa, “Hastamızla ilgilen, ona iyibak Pılıng arkadaş” dedi.

Körün aradığı bir göz tanrının verdiği ikigöz… Zaten tepemde dikildiği yerde benisürekli ibikleyip duran Pılıng’a gün doğdu.Erdal arkadaş çıkar çıkmaz müşvik bir hastabakıcı pozlarına bürünen Pılıng, o andanbaşlayıp, Haftanîn’e geçinceye dek, “Bensana sadece gözlerimle bakamam hevalGürcan… Hasta insan dünyevi, somut veciddi bakım ister. Şu Ebubekir’den tavuk,baklava, siyasi cigara, meşrubat iste ki,ben de sana onlarla bakayım. Yiyip içmedeniyileşilir mi? Böyle olmaz! Hasta arkadaşlarahiç ilgi yok, sen böyle bakımsızlıktan öle-ceksin! Bana, sana bakmam için talimattanbaşka bir şey verilmiyor ki!” diye aralıksızkafamı ütüledi. Öyle ki eğer Sadık Ömer’inevinde birkaç gün daha fazla kalsaydıkhasta bakıcım Pılıng’ın bu yoğun bakımındanbunalıma girip, bu kez gerçekten yataklaradüşecektim…

Arkadaşlar mahiyetini bilmediğim fakatyorgan-döşek hasta yatarak katkıda bulun-duğum işlerini bitirene kadar Sadık Ömer’inevinde bir hafta kaldık.

Bu süre içinde (talimat gereği) iyileşe-mesem de, durumum kötüye de gitmedi…Tek sorunum, başımın püsküllü belası hastabakıcım sevgili Pılıng arkadaştı. Pılıng ar-kadaş ile birbirimize yumurta ikizi kadarbenziyorduk. Yaşıttık. Adaştık. Buna rağmenkişilik yapılanmalarımız farklıydı. Ben içedönük, durgun ve kapalıydım. Pılıng yerindeduramaz, ele avuca sığmaz, afacan biriydi.Normal ortamda-koşullarda, Pılıng bir top-luluğa katıldığında orası hemen ısınır, kı-pırdar, hareketlenir ve eğer oradakilerledaha önceden ilişkilerin bir geçmişi alt yapısıvarsa, sonunda o topluluk dalgalanıp coşarakkükrerdi… Ya da bir topluluğa dışarıdanbakıldığında benzer durumlar gözlenirse, ozaman şöyle düşünülürdü: “Ha, demek kiPılıng orada…” Her an ve tamamen bulaşıcıbir neşe ve hareket kaynağıydı…

Pilingê Kiçî

Piling, Botan koçerlerinden, Kiçîaşiretindendi. 1998’de Çatak’tadüşmanla girdiği bir çatışmada

yaralı olarak esir düştü. Düşman yaralıhaldeyken, bilgi almak için işkence yaptıona. Sonuç alamayınca sevgili Piling’ınhep güler yüzlü, onurlu başını keserek,katletti… Esir düşmüş bir yaralı savaşçıyabunu yapanlar değil ama onlara (“iyi ço-cukları” özel tim çetelerine) bunu yaptıranlar,şimdi toplumdaki Piling gülüşlü gençlerimizinsayısını biliyorlar mı?

Arkadaşlar işlerini halledince yol hazırlı-ğına girişildi. Ben hala ve ciddi derecedehasta olduğumdan grup Haftanîn’e; elbetteki arabayla geçecekti… Tabiatıyla KDP yet-kilileri bize bir araba tahsis ettiler. Başımıntatlı, püsküllü belası, hasta bakıcım sevgiliPiling beni arabanın en uygun ve rahatyerine büyük bir titizlik ve abartılı bir özenleyerleştirdi. Kendisi de sadık refakatçim ola-rak, yanı başıma otururken beni baldırımdanöyle bir çimdikledi ki duyduğum acıdan azkalsın avaz avaz bağıracaktım.

Arabayla Haftanîn’de bir yere kadar gi-debildik, yol bitti, inip yürüdük. İşte tam bu-rada Erdal arkadaşın omzumu itekleyerekverdiği yürü talimatıyla ben iyileştim. Yoldabir çeşme başında peşmergelerle karşılaştık.Yanımızdaki KDP sorumlusu bize, “BunlarŞuyi’lerdir. Sizden rica ediyorum bir sorunçıkarmayın. Siz burada kalın ben gidip on-larla görüşeyim; sularını alıp gitsinler” dedi.

Gidip Şuyilerle konuştu; bizde silahlıolan arkadaşlar, çatışmaya hazır durumdamevzilenip beklediler. KDP sorumlusununsöylediği gibi oldu. Şuyiler sularını alıpgittiler, biz de yolumuza gittik. Haftanîn’debir KDP kampına geldik.

Burada bizi bir mangaya yerleştirenKDP’liler başımıza da bir gözcü-nöbetçi di-kerek, “kamp içinde serbest olduğumuzufakat kamp dışına çıkamayacağımızı” söy-lediler. Gerekçeleri aynıydı, ‘’Dışarıda,kamp dışında Şuyiler vardı; bizi bırakamaz-lardı…’’ Yani açıkçası bir tür uygulamaday-dık…

Erdal arkadaş bana, “Gürcan arkadaş,sen hala hastasın… Birazdan seni kampdoktoruna yollayacağız. Doktorun başkagörevleri de var… Muayene sırasında sana,bize ilişkin soracağı sorulara ‘ben bilmiyorum’dersin” dedi ve beni kamp doktoruna yolladı.

Doktoru iyi anımsıyorum. Rizgar adında,otuz beş yaşlarında, etine dolgun tıknazkumral biriydi. Genel bir muayeneden sonrabana bir iğne yapan doktor, “Bu yaşta nasılgerillalık yapıyorsun? Zorlanmıyor musun”diye sordu. Doktorun sorusu beni tahrik et-mişti, bu yüzden ona “bilmem” demedim.“Yaparım!” diye kabardım. Fakat dayana-mayıp, “hasta düştüğümü sanıyorsan, aslıyok numaradır…” diyemedim.

“Haftanîn’de kaç kampınız var? Sen han-gisinde kalıyorsun?” dedi.

“Bilmiyorum” dedim.“Nasıl yani, insan gerilla olur da kaç

kampları olduğunu, kendisinin hangi kamptakaldığını bilmez mi?” dedi.

“Ben yeni katıldım, bilemem” dedim.Doğrusu da buydu ama tıp ile politikayı bir-likte ve üstelik bu kadar paldır-küldür gö-türmeye çalışan bu adam, doğruluk ve iyi-likten anlamıyordu…

“Grubunuzun komutanı kim?” diye sor-du.

“Bilmiyorum” dedim… Doktor bu defa, “Nasıl olur? Sen şimdi

komutanının kim olduğunu bilmiyor musun?”diye sorusunu yinelerken, öfkeli ve alın-gandı… Benim kendisiyle alay ettiğimi,doğru söylemediğimi sanıyordu. Oysa sor-duğu her soruya doğru yanıt vermiştim.Grup komutanımıza ilişkin sorusuna daöyle. Ona, “PKK’de bu işler önemli ve bellideğil” dedim.

Gerçekten de öyleydi… O dönemdegüçlerimize dışarıdan bakanlar komutanınkim olduğunu, yetkinin kimde olduğunuanlayamayacakları gibi, bu durum dar res-miyet, çatışma vb. durumlar dışında içeridenbakıldığında da hemen görülüp, anlaşıla-mazdı.

Sonunda Dr. Rizgar sitem yüklü bir öf-keyle bana bakarak “iyi git hadi” dedi.

Mangaya gelince Dr. Rızgar’ın sorularınıve bunlara verdiğim yanıtları Erdal arkadaşaanlattım. Kolunu omzuma atıp sırtımı sı-vazlayarak, “İyi yapmışsın Gürcan arkadaş”dedi.

Erdal arkadaş böyleydi, geliştirip, kay-naştırıcı bir sevgiyle sarıp sarmalardı bizi.

Bir gün sabaha karşı KDP kampındançıkma-kaçma girişiminde bulunduk… Fakatdenetim sıkıydı, daha kamp içinde önümüzükestiler. Bu gelişme üzerine KDP bizi resmen

tutukladı. Aynı mangada tutuklu kalıyor,artık kamp içine de çıkamıyorduk. Biz deKDP’nin bu tutumuna karşı açlık greviylekarşılık verdik. Peşmergeler yemeğimizigetirdiklerinde onlara, “Serbest kalıncayakadar yemek yemeyeceğiz, geri götürün”diyorduk.

Günler böyle aç acına geçerken, bir günsinsice yanıma sokulan Piling, “Heval Gürcanben iki gündür bisküvi ve çikolata yiyorum,gel sen de ye” dedi. Piling’ın teklifi çokçekici, tahrik ediciydi… Buna rağmen, “Yok…Olmaz, bu kuralsızlıktır. Arkadaşlara karşıayıp olur. Bizi cezalandırırlar…” dedimsede, Pılıng, “Boş ver, bisküvileri, çikolatalarıyedikten sonra, üzerine de cezayı yeriz, iyigider…” diyerek aklımı çeldi. Sonunda onaboyun eğdim…

“Olur” dedim.O zaman Piling beni ‘günah torbası’nın

yanına götürdü. Tutuklu bulunduğumuz man-ganın girişinde bir yığın işlevsiz ıvır-zıvırgereksiz şey vardı. Aç Piling, üzerinde ikigündür çalışıyor olmasına rağmen torbanınhala yarıdan fazlası doluydu.

Piling ile gün içinde aralıklarla içeride açoturan arkadaşları kollayarak, torbadan atış-tırıyor, sonra da ağzımızı silip, içeri giriyorduk.Sonunda bir gün Ebubekir ikimize birden,“Siz niye bu kadar çok su içiyorsunuz?”diye sordu.

Temel içgüdülerinin gereksinimleri sözkonusu olduğunda hemen hilebaz ve açıkgözEbubekir’in gözünden hiçbir şey kaçmaz-dı… Ebubekir’in bu sorusunu Pılıng, “Sudanbaşka neyimiz var ki” diye savuşturdu.

Piling da ben de aslında bu yaptığımızdanvicdanen hiç rahat değildik. Ebubekir’in kuş-kulu sorusuyla durumumuz daha da ağırla-şınca zorlandık, gerçeği itiraf edip, torbayıarkadaşlara teslim etmeye karar verdik.Gerçeği Ebubekir ile Cafer’den önce Erdalarkadaşa açmayı kararlaştırdık. Çünkü Ebu-bekir’in üslubu çok sert, kırıcı ve yıkıcıydı.Cafer de öyleydi. Fakat Erdal arkadaş baş-kaydı. O, dinler, anlar, anlatır, izah eder-di…

Durumumuzu kendisine itiraf ettiğimizdeErdal arkadaş bizi dikkatle dinledikten sonra,sevecen bir üslup ve gülümsemeyle; karşıdaoturan Ebubekir’e, “Gel bak, bunlar ne yap-mış” dedi.

Ebubekir yanımıza gelince biz suçumuzubir de ona itiraf ettik. Bizi dinlerken Ebube-kir’in gözleri parladı, yaptığımızı ve bizi boşverip hemen,

“Daha var mı?” diye sordu.“Çok” dedik.“Nerede” diye adeta bağırdı.“Mangada” dedik. “Mangada mı?” diyen Ebubekir’in sesi

öyle bir tizleşmişti ki.“Getirin de yiyelim şunları” diye şakıdı…Piling ile ikimiz hemen fırlayıp daha ya-

rısına kadar dolu olan torbayı getirip man-ganın ortasına koyduk.

Ebubekir çikolata ve bisküvileri iştahlayerken bir yandan da, “İnsafsızlar neredeysehepsini kendiniz yiyecektiniz ha” diyordu…

KDP kampındaki esaretimiz sanırım onbeş gün kadar sürdü. Bir gün mangamızagelen yetkililer bize, “Lak-1 (Lolan’daki KDPkarargahı) ile cihaz görüşmesi yaptıklarını;bizi Zap’a arkadaşlara götüreceklerini” söy-lediler. Biz de zaten içeriden boşa çıkardı-ğımız “açlık grevine” son verdik. O günlerdepartinin KDP’ye yoğun baskı yaptığını veKDP’nin bizi bırakmak zorunda kaldığınıdaha sonra bize Abbas arkadaşın söylediğinianımsıyorum.

Yedi-sekiz kişilik bir peşmerge grubununeşliğinde yeniden Zap’a doğru yola çıktık.O dönemde, Haftanîn ile Zap arası Saddamgüçlerinin denetimindeydi. Yaya bir gecelikolan bu yol, bu yüzden tehlikeliydi. Arazininstratejik noktalarını tutmuş olan Saddamgüçleri, gördükleri her hareketi ağır silahlarlavuruyorlardı. Nitekim, gece arazide ilerlerkenbunların yoğun havan atışına maruz kaldık.Kayıp ve yaralı vermeden bunların atışmenzilinden çıktık.

n n n

Piling: Selamlar saygılar Başkanım.- Senin durumun iyi Piling. Nasıl, bu kadar olup bitenden sonra

kendini nasıl görüyorsun, çalışmaları nasıl görüyorsun?Piling: Başkanım iyiyim. Kendimi epey hazırlamışım - Bu yayılma, fethetme işi gelişebilir mi?Piling: Başkanım yapılan hazırlıklar yeterli. Bence gereken

sonuç alınabilir.- Mıntıkaya ilişkin olarak kuvvetiniz yeterli mi? Biraz kuvvet

aldınız mı, alıyor musunuz?Piling: Başkanım şu anda yeterli değil, fakat alıyoruz.- Alın. Alanı tanıyorsunuz, bazı yerleri düşüreceksiniz, açılacak-

sınız. Hem nitelik, hem nicelik için ne lazımsa arkadaşlarlatartışarak onu halledersiniz. Ağır sorumlulukların vardır, mutlakabaşarman gerekir. Biliyorsunuz özellikle Derya Şîn ile irtibatlarınızolur, yine Çiyayê Sîpan’la ilişkileriniz olur. Her iki tarafa birazyayılacaksınız.

Şimdi mevsim tamamen uygun hale geldi. O aşiretlerin kazanıl-masını biliyorsunuz. Korucuları çalıştırmayı biliyorsunuz. Yani illa

silahla şart değil, bazılarını kullanabilirsiniz.Biraz sayı alacaksınız. Yani yerli katılımlarısağlarsınız. Dediğim gibi bazı baskınlar ya-pabilirsiniz. Çok etkili pusular geliştire-bilirsiniz. O yolları denetime alabilirsiniz.Doğuya yayılmanın gerçekçi biçimlerini bu-larak imhalık durumlara da düşmeyelim.Düşman da seni vurmak isteyebilir. Fakateğer gücünüzü ayarlarsanız, bu sene iyi biryürüyüşün sahibi olmanız mümkün. Planla-mada çok gerçekçi olun, ciddi noksanlıklar

kalmasın. Yine yanınıza sanırım yönetim düzeyinde bazıarkadaşların verilmesi gerekiyor. Bu konuda öneriniz var mıbilemiyorum.

Özellikle siyasi yönden yönetimin güçlendirilmesi gerekir. Genelhususlardır, dinlediniz. Onları tekrar tekrar özümseyin, yapıya daözümseteceksiniz. Bizim yapı biraz uzak kaldı. Dediğim gibi yöne-timi güçlendireceksiniz, alacağınızı alacaksınız. Kesin Güney’e,Kuzey’e açılım amacına ulaşacaksınız. Bu konuda biraz dayatıcıolun. Diğerlerinden de hem yardım isteyin, hem de onlara uygu-latın. Bunları belirtebilirim. Genele ilişkin hususlardır, dinliyor-sunuz. Buna ihtiyacınız vardır. Hızla özümseyin. Yaparsanızbaşarabilirsiniz. Belirtmek istediğiniz başka bir husus var mı?

Piling: Hayır Başkanım. Kavramada ciddi bir sorun yok.Yapılan hazırlıklar içindeyiz. Arkadaşlarla da tartışıyoruz. Yöne-timde bir iki arkadaş olsaydı, iyi olurdu. Fakat olmazsa da ciddizorluk çekmeyiz. Zaten alanın ihtiyacı doğrultusunda tartışmalaryürütüyoruz, gereken müdahaleler yapılacak. O yüzden kesin birşey söylemiyorum. Kendimize güveniyoruz. Büyük sonuçlar alın-abilir düşüncesindeyiz Başkanım.

- Yardımcılık için kimi istiyorsunuz? Bu konuda bir talebiniz varmı?

Piling: Başkanım herhangi bir talebim yoktur. Hangi arkadaşuygunsa olabilir.

- Böyle size yardımcı olabileceklere ilişkin önerdikleriniz varmı?

Piling: Hayır Başkanım. Kesin bir arkadaş önermiyorum. - Oldu, konuşuruz. Bu Van’a filan da dikkat edin. Oralar

örgütlüdür, sizi düşürebilirler. Fakat açılacağız da... O şehre debiraz uzanacaksınız. Bir kanal bulup oraya açılmak zor değil. Oyılların denetimini de bu sene bulup tam kuracağız. Artık VanGölü’ne kadar dayanabilirsiniz. Zamanlamasını ayarlarsınız. Yinegüneyde de o Hakkari’nin batı hattını tümüyle işletebilirsiniz. İnisiy-atifinizi koyun, yapabileceğiniz işler vardır. Tutucu, bireyci, böylefazla şikayetçi olmayın. Dar köylü anlayışlarda kalmayın, ahbapçavuşluk yapmayın, mahalli kalmayın. Biraz geneli kavrayın, herarkadaşı iyi kavrayın, aydın köylü ayrımı filan olmasın. YineGüney-Kuzey benzeri ayırımlar olmasın. İyi bir önder ulusal çaptadüşünür, ulusal davranışları geliştirir; herkese dengeli, eşitdavranır. Yani böyle önderlik yapılır. Bunun dışında mahalli yön-temlere fazla itibar etmemek gerekir. Halkla iyi ilişkiler kurmak,halkı iyi yönetmek zor değil. O koruculara ilişkin politikaları iyiyürütmek zor değildir. Bu konuda dediğim gibi kusur asla sizlerdebulunmasın. Diğer arkadaşlara da selamlarımızı ayrıcasöylersiniz. Size de başarı dileyelim, selamlar.

Piling: Selamlar, saygılar Başkanım. 7 Eylül 1993

* Kod: Piling Kiçî Adı-Soyadı: Abdullah Malgaz Ana adı: Beybi Baba adı: Mehmet Sadık Doğum tarihi ve yeri: 1973. Botan-Pervari ÇemêkarêKatılım tarihi: 1984 Aldığı görevler: PKK M K yedek üyesi, Bölge komutanıŞahadet tarihi: 1998 Çatak

Piling yoldaşın Önder Apo ile diyalogu

gurcan.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:57 Page 24

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

Serxwebûn 25Tebax 2014

Ronahî arkadaş 27 Şubat1978’de Şemrex’te dün-yaya gelir. 8 kardeşin enküçüğüdür. Şemrex’te bü-

yüyen Ronahî liseye kadar da buradaokur. Çok çocuk büyütmüş, torun sa-hibi olan bir anne ve babanın çocuğuolarak tüm o kalabalık aile gerçekli-ğinden kendini soyutlayarak, biraz daserbest büyümüştü. Ara ara dayatma-lar olsa da bunları fazla büyütmezdi.Annesinden çok büyük ablasının Ro-nahî üzerindeki emeği daha fazlaydı.Ablası da bir arkadaş gibi yaklaştı-ğından, iki akran gibi sevgiye ve say-gıya dayalı bir ilişkiyle büyümüştü.

Şemrex küçük bir ilçe olmasıylailişkiler daha çok ailesel kalıyordu.Bu da şehir yaşamının olumsuz etki-lerinin ilçeye girmesine bir nevi en-geldi. Bu ortamda büyüyen Ronahîtoplumsallıktan kopmadı. Çevre ilçe-lere nazaran çocuklar için de adetabir oyun cenneti olan Şemrex’te geceyarılarına kadar akraba ve komşu ço-cuklarıyla oynayan Ronahî, buradagüvene dayalı bir ortamda, daya-nışma ruhuyla birebir çok iyi tanıdığıinsanlarla birlikte büyüdü. Bu ye-tişme koşullarına uygun bir kişilikyapısı kazandı.

Dolaylı ilişkilenmekten kaçınan,ilişkilenir ilişkilenmez tüm samimi-yet ve içtenliğiyle kendini katan birkarakteri vardı. İçinde neyse dışındada o olmak onda bir ilke düzeyindeyerleşmişti. O yüzden onu tanıyanher arkadaşı tek bir sözcükle tanım-larlardı Ronahî arkadaşı: “Samimi-yet...” Sıcak, içten, hisseden, sevgiyedayalı ilişkileri onun halkçı özellikle-rinin gelişiminde de oldukça önemlirol oyuyordu.

Ronahî arkadaş liseyi akrabaları-nın çoğunun yaşadığı Mersin’deokudu. Devrimci yurtseverlikle Şem-rex’ten kalan bir tanışıklığı olsa daörgütlü çalışmalara ilk olarak Mer-sin’de katılır. Gizliden gizliye KomaBerxwedan ve Ahmet Kaya kasetleridinlemeye başlar. Mersin’e gelir gel-mez ilk işi Kürt gençleriyle buluşmakoldu. Lise gençliği örgütlemeye çalı-şır. O örgütlülüğün içinde aktifleşenRonahî tüm eylemlerde yerini aldı.

Liseden mezun olmasına bir haftakala Ronahî tüm arkadaşlarıyla bir-likte gerillaya katılım için hareketegeçer. Takvim yaprakları 1995'inMayıs ayını göstermektedir. Ancakbu girişimlerinde başarısız olurlar.Geri dönen grupta yerini alan Ronahîarkadaş mücadelesine kaldığı yerdendevam eder. Durumu öğrenen aile herne kadar zorlasa da Ronahî mücade-leden geri durmaz. Ailesi Newroz'akatılmasını engelleyince ikinci kattabulunan evlerinin balkonundan atla-

yarak, Newroz’a katılmıştır. Gittikçe aktifleşen Ronahî düşma-

nın dikkatini çeker. Bir süre sonragözaltına alınır. Polisler gözaltındaişkenceden geçirdikleri Ronahî’yeajanlık dayatmasında bulunurlar. Po-lisin ajanlık tekifi karşısında Ro-nahî’nin cevabı Amed eyaletindengerillaya katılarak verir.

Amed eyaletinde basın, sağlık vekarargah çalışmalarına düzenlenmekistenir. Ancak O gerilla savaşına ka-tılmak istiyordu. Bunun için bu dü-zenlemeleri kabul etmez. Bir süresonra Garzan’a düzenlemesi yapılır.1997’nin sonlarında Güney alanınageçen Ronahî arkadaş '97 operasyon-larının yoğun saldırı ve yönelimlerinedeniyle eğitim görme imkanı bula-maz. Bu sefer Zagros’a düzenlenenRonahî, Çarçêlla’da pratik yürütür.

Ronahî, Çarçêlla’ya hayrandı, çokbağlıydı buraya...

Zağros’ta kaldığı süreçte tim ko-mutanlığı düzeyinde görev alır. Artıkgerillacılıkta pişmiş ve gerilla sava-şında kendine güveni artmıştı.2000’de eğitim amacıyla Güney'egiden Ronahî arkadaş 3. Kadın Kon-gresi’ne katılım sağladıktan sonra birdönem muhaberecilik yapar. Ardın-dan Xinêre alanında taburlara düzen-lenir, kadro okulunda bir devre eğitimgördükten sonra 2003’te gelişen tasfi-yeci, işbirlikçi, teslimiyeti anlayışakarşı tavır alıp, fedailik kararını vere-rek Özel Kuvvetler'e katılır.

Arkadaşlar tarafından doğal oto-rite ve katılımının etkisiyle örnek alı-nan Ronahî arkadaş yönetimkademesinde yer alması için iknaedilmeye çalışılsa da göreve gönde-rilmeyi önerir. Önderliğin zehirlenmesüreci olduğundan 'mutlaka bu sürecebir eylemle cevap olunmalıdır' dayat-masında bulunarak fiziksel rahatsız-lıklarına rağmen eyleme gitmeyiönerir. Böbrek rahatsızlığı, kronikbronşiti olan Ronahî aynı zamandacilt kanseridir de. Bu rahatsızlığı şe-hadetinden sonra yapılan otopsideaçığa çıkan Ronahî arkadaş kararınıalmış, ısrarla bunu uygulamanın yol-larını aramaktadır. Bu sağlık sorunla-rına rağmen üst üste rapor yazarak,arkadaşlarla tartışmalarında dayata-rak en sonunda eyleme gitmek içinonay alır.

Eyleme geçeceği hattın zorluğunubilmesine rağmen büyük bir kararlı-lık ve yüksek bir moralle hedefinedoğru ilerler. Önlerinde duran uzunbir ova yürüyüşü ardından vardıklarıilk ormanlık alanda ara veren grup,yol yorgunluğunu atmaya çalışırkenfaşist Türk ordusu tarafından alandabaşlatılan bir operasyonun içinde ol-duklarının fark eder. Yürüyüş bo-yunca hasta olduğu için çok zorlananRonahî göreve gitme istemi ve iddia-sına dayanarak buraya kadar gelmişve operasyon süresince de bu iraditavrından taviz vermemiştir. Fiziğiyerine iradesi ve düşüncesiyle yürü-meye alışık olan Ronahî bu operas-yonu da atlatabileceğine inanıyordu.Bulundukları arazinin gerilla üs-lenme alanlarına göre ve çatışma po-zisyonuna uygun olmasa da derin

gizlilik sayesinde on gün günü aşkınbir süre operasyon içinde askerlerleiç içe herhangi bir zayiat vermedenkalan grup çemberden çıkmak içinhareket etmeye başladıkları bir andapanzerlerin pususuna girerler. Panzertaraması sonucunda grup ikiye bölü-nür. Ronahî, içinde bulunduğu grupda daha sonra ölümsüzlük yolculu-ğuna çıkacağı Şiyar ve Rohat arka-daşlar da vardır.

Günün ağarmasıyla birlikte Ro-nahî arkadaşın içinde bulunduğugruba yönelen faşist odaklar çetin ce-vize çatmışlardı. On günü aşkın birsüre açlık ve susuzlukla baş eden üçkahraman gerilla düşmana kök sök-türmüş, birçok askeri de öldürmüştü.Yaşanan çatışmalarda cephanesinison mermisine kadar harcayan Ro-nahî, düşmanın eline sağ geçmemekiçin bombasını kendisinde patlatarakonurlu kavgasını fedaice sonlandır-masını bildi.

Kendi özgücüne dayalı bir bireyinPKK’de yetkinleşen kadın özgürlükçizgisini özümsemesiyle nasıl birkahraman çizginin, fedaice direnme-nin sahibi olabileceğinin en iyi gös-tergelerinden biridir Ronahî.Küçüklüğünden itibaren sisteme al-ternatif, kurulu düzen ilişkilerine mu-halif duruşuyla kendisini farklı birçizgide kendine güveni ve öz irade-siyle yetiştiren Ronahî yoldaş yeni birgeleceğin oluşumundaki kararlı ve fe-dakar katılımıyla her zaman öncülükpozisyonunu koruyarak ilk günündenson nefesine kadar bağlılığın, sami-miyetin, dürüstlüğün ve kayıtsız şart-sız katılımın iyi bir temsilcisi oldu.

Birçok gerilla mangasının duva-rında asılı duran resminde gözlerimizetakılan gözlerinde her anın güçlü dev-rimci bir mücadeleyle nasıl geçirilece-ğini, her türlü geriliğe ve engelerağmen Önder Apo’nun özgürlük çiz-gisinde amansız yürüyüşün nasıl ger-çekleşeceğinin yolunu gösterebilenRonahî arkadaş yaşamıyla ve mücade-lesiyle her zaman örnek olacak.

Anıları mücadelemize ışık tuta-cak, sözleri ve hayalleri mücadele-mizde yaşayacaktır.

****Ronahî arkadaşın Önder Apo’ya

yazdığı mektuptan bir bölüm...“…Sizin yarattığınız en güzel öz-

gürlük mekanlarında yüce dağları-mızda silah kuşanmış bir kızınızım.‘Ve kadın yaratılıyor…’ şiarına kulakvererek dağlara vurulan bir kızınızolarak, sizin amansız bir savaşçınız,takipçiniz olmaya çalışıyorum.Bunun tutkusunu çok derinden yaşı-yorum. Ve bu tutku, bu can bu be-dende olduğu sürece de devamedecek.

…Tüm temiz ve derin kadın duy-gularımla sizi kucaklıyorum. Tümİmralı sisteminin kökten sökülüp atı-lacağı günlerin en yakın zamandagerçekleşmesi ve özgür zamanlardabuluşma dileğiyle sevgilerimi ve say-gılarımı sunuyorum.”

n n n

Ronahî Garzankahramanlığın, fedailiğin sembolü

Adı Soyadı: Filiz ÜrünKod Adı: Ronahî GarzanDoğum tarihi ve yeri: 27 Şubat 1978 Şemrex (Mazıdağı) / MêrdînKatılım tarihi ve yeri: 1995,GarzanŞahadet tarihi ve yeri: 1 Mayıs 2007 Amanoslar

RONAHİ.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:58 Page 25

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

26 SerxwebûnTebax 2014

Heta niha Rêber Apo û tev-gera me li ser pêngava 15’êTebaxê gelek şîrove kirine.Û careke din gelek kesên

derveyî me jî li ser vê pêngavê gelek şî-roveyên wan hene. Bêguman pênga-veke dîrokî bû. Li Tirkiye û di Kurdistanêrewşeke pir dijwar hebû. Sîstema 12’êÎlonê ya cuntaya faşîst li Tirkiyê xwebicih dikir û sîstema xwe ava kiribû û dicivakê de xwe bicih dikir. Hema hemêseranserê Kurdistan û Tikiyê kiribûn zin-dan. Cuntaya 12’ê Îlonê ji bo tevgeraazadiya Kurdistanê biperçiqîne û ji botevgera şoreşger ya Tirkiyê tesfiye bikehat ser desthilatiyê. Ji bo vê jî şîdet û ho-vitî hebû. Û li Kurdistanê qirkirin hebû.Êdî qirkirina spî di jiyanê de bû. Wergabûbû ku însanan nikariya li xwe û li he-qîqeta xwe xwedî derkevin, wehşetekebi vî rengî hebû. Di serdemeke wisa deli hemberî vê wehşetê bêdengmayîn jimirovatiyê dûrketin bû. Her kesê ku jixwe re digot, ‘ez mirov im’ diviya li hem-berî vê wehşetê bêdeng nemîne. Milîta-nên tevgera me û weke din şoreşgerênçepê Tirkiyê destpêkê di zindanan da lihemberî vê li ber xwe dan.

Di zindana Amedê de herî dawî berx-wedana 14’ê Tîrmehê ji bo me û ji bogelê Kurd bangek bû. Weke berde-wama çalakiya 14’ê Tîrmehê 15’ê Tebaxket rojevê. Bi rastî di serî de Rêber Apobi her awayî ji bo ku bersivek pêş bi-keve, ji bo ku ev pêvajoya qirkirinê bise-kine xebata amadekariyê kir. Sîstemafaşîst ya cuntayê eger li Tirkiyê rûniştabelkî 50 salan kesî nikaribûya behsa şo-reşgeriyê bike. Ji bo pêşiya vê bê girtinbiryareke pir mezin, ked û hewldanekhebû. Serokatî û kadroyên li dora Sero-katiyê ref girtîn ev xebat meşandin. Wêdemê jimara tevgera me bi giştî ne biqasî hevalên niha bû. Bi giştî hevalênderketîn derve perwerde dîtîn di ‘83’ande li gorî qeydên arşîvê 285 kes in. He-valên din hemû di zindanan de bûn. Jiwan xeber nedihat. Tarîtiyek hebû. Direwşa wê tarîtiyê de pêşengiya ferman-darê nemir Rêheval Egîd bi rastî pir wa-tedar bû. Refek piçûk bûn, lê bawerî ûdilê wan mezin bûn.

15’ê Tebax tiştekî wisa ye. Baweriyeke. Bi hêza civakê û gel bawer kirin e.Eger ne wisa bûya ne mûmkin bû. Berêyên digotin, ‘em Kurd in û siyasetmedarin’ digotin ku, ‘Şêx Seîd 2 cendermekuştin nîvê Kurdistanê têkçû, eger niha

hûn li yek qereqolê bixin wê Kurdistanamayî jî têkbiçe.’ Wisa xeter didîtin.Cîhan wisa tarî bû û tarî dihat raberkirin.Di şert û mercên wisa de çalakiyên Dihêû Şemzîna berî niha 30 salî 15’ê Tebaxêbi rastî gavek dîrokî bû. Û wê pêvajoyekda destpêkirin Serokatî dibêje: “Ew gu-leya wê rojê hatî avêtin sembolîk bû.”Îsyan hat destpêkirin. Lê îsyaneke ser-demî, fikrî û îdeolojîk bû. Ango paradîg-mayek û nêrînek temsîl dikir. Ji ber wêtesîra wê ya li ser civakê gelek bingehîbû. Destpêkê diviya tu mejî ji bindestiyêderxî. Lewre dagîrkeriya li ser Kurdis-tana Bakur ne li ser xaka Kurdistan tenêbû, heman demê li ser mejiyê însanêKurd jî hegemonya ava kiribû.

Pêwîst e kadroyên ciwan vê bizanin,wê demê ne wisa bû. Refek gerîla diketgundekî gund vala dibû û ji gund derdi-ketin. Baweriya însanan nemabû. Ba-weriya wan ne li xwe, ne jî li kesekîmabû. Eger hina alîkarî dida me dilêwan bi me dişewitî. Digotin, ‘wê bimirineger xeter jî be emê alîkariyê bidin.’ Neku digotin, ‘emê herin azadiyê wê par-tiya me bibe partî û şoreş çêbe.’ Newisa bû. Dijmin hêvî ziwa kiribû. Însanpelixandibûn û mejî zeft kiribûn. Bi rastîjî li kêleka mirinê bûn û li serê zinarêbûn. Pêngava 15’ê Tebaxê gelê Kurdis-tanê ji serê wê zinarê girt anî roja îro.Tenê gelê Kurdistan xelas nekir. Egersîstema 12’ê Îlonê li Tirkiyê rûnişta wê tikesî nikaribûya nefesê bistîn e. Dixwestçepitî nemîne, demokrasî û azadî ne-mîne, civakeke girêdayî peyk (uydu)ava bikin. Wê demê jixwe wisa bû. Têbîra min hin rojnamevan cilên weke po-lîsên sivîl li ber xwe kiribûn. Wê demêendamên MÎTê kapûtên dirêj li ber xwedikirin. Çend rojnamevanên Stenbolêmegafon xistin destê xwe bang kiringotin; ‘dîqat... dîqat... her kes bila xwe lierdê dirêj bike.’ Her kesî xwe li erdê dirêjkir. Polîsekî çi bigota wê bikiran. Digot;‘rûnin’ rûdiniştin. Digot; ‘rabin’ radibûn.Ti kesî nedigot tu kî yî? Dewlet bêjerûnin mecbûr rûdiniştin. Ango xwestincivakeke uydu û girêdayî çêkin. Li gorîferman û talîmatan kar bikin.

Li hemberî vê rewşê pêngava 15’êTebaxê îsyan bû. Gava 15’ê Tebaxê ga-veke mirovatî bû. Û li mirovatiyê xwedîderket. Serokatî û tevgera me ev kirin.Lê heman demê qirkirin, asîmilasyon ûtinekirina li ser civaka Kurd sekinand. Jibo hebûna neteweyî ev pêwîst bû. Ji bodemokrasiya Tirkiyê, çepîtiya Tirkiyê ûçîna kedkar jî îsyanek bû. Li hemberîzordestiyê û li hemberî sîstema faşîst yacuntayê seknek bû. Eger 15’ê Tebaxênebûya wê sîstema cunta tam hakim bi-bûya û ti kesî nikariya nefesê bistîne.Piştî ev pêngav hat lidarxistin salên ‘89û ‘90î li Kurdistanê Kurdên berê teslîmbûyîn singa xwe li hemberî tang û pan-zêran vekirin û li Licê, Nisêbîn û Cizîrêserhildanan dest pê kir. Wan însanênnewêriyan bi hev re biaxivin îsyan kirin.Vê tesîra xwe li Tirkiyê jî kir. Di 89’an deTurgut Ozal hin qanûn derxistin û gelêElewî nas kir û zexta li ser wan rakir. Jiber ku dîtin mûmkin e li Tirkiyê pêlekemuxalefetê li hemberî sîstemê pêş bi-keve. Heta di salên 91’î de girtî jî ber-dan. Mecbûr man efûyekê derxin. Ji berku derketina 15’ê Tebaxê heman demê

li hemberî zordestî û zextê derketinek e.Ji bo azadî, demokrasî û mirovatiyê der-ketinek bû. Derketineke xwedî wate bûû bandor kir.

Gava sal bû 1990 Şoreşa Vejînê bûheqîqet. Vejîn çi ye? Ji nû ve jiyîn e. Jisala 1984’an heta 1990’an Şoreşa Ve-jînê çêbû. Bi esasî piştî gava 15’ê Te-baxê gava sal bû 1991 bi ser keft. Ji bovê Serokatiyê xwest di sala 1993’an deçareseriya demokratîk bixe rojevê ûagirbest îlan kir. Agirbesta yekemîn wisaîlan bû. Lewre pirsgirêk ket rojevê, pê-şiya qirkirinê hat girtin û ji bo gav bêavêtin bingehek çêbû. Lê belê sîstemamêtîngeriya Tirkiyê wisa bi qetmer û dij-war bû. Sîstemeke kûr bû. Tê de rolaGladîo NATO zêde hebû. Û GladîoNATO Tirkiyê ji bo xwe weke kelehekêdibîne. Ji ber wê nexwest di vê kelehaxwe de guhertinek û reformek çêbe. Jiber wê israr kirin. Di çi de? Di mêtînge-riyê de israr kirin. Li Tirkiyê hatina serdesthilatiyê ya Tansu Çiler, DoganGureş, Suleyman Demirel û MehmetAgar wisa bû. Ji bo sîstema xwe hakimbikin hatin ser. Û ji bo vê derketina çê-bûyî tesfiye bikin hatin ser desthilatiyê.Ji sala 1994’an heta 1995’an hê di1990’î de van bûyerên kiryarên nediyardest pê kiribûn. Dewletê fermî biryar girtû însanên me qetil kirin. Hem jî însanênsivîl, li mala xwe, lê bes dizanin dilxwa-zên vê şoreşê ne wan şehîd kirin. 17hezar û 508 cînayet wisa çêkirin. Biawayekî topyekûn êrîş kirin. Li hemberîvan hemû êrîşan bi ruhê 15’ê Tebaxêberxwedan çêbû. Gerîla li ber xwe da,gelê me li ber xwe da. Û Serokatî li hem-berî vê nesekinî û hewldanên nû pêşxistin. Dûv re li hemberî Serokatiyêkomploya navneteweyî pêkanîn.

Komploya navneteweyîsanciyên mirinê dikişîne

Komploya navneteweyî ji aliyê dew-leta Tirk ve pêkhat? Na. Nexwe ev têko-şîn ne li hemberî dewleta Tirk tenê ye.Li herêmê sîstemek heye. Sîstema ko-lekirina civakê heye û ji bo vê qereqolava kirine. Tirkiye jî qereqola wan e.NATO qereqola xwe diparêze. Komploji aliyê hêzên navneteweyî ve bi pêşen-giya Emerîka hat kirin. Jixwe gava Se-rokatî esîr girtin gotin; ‘ev tevger jidîrokê re bû mal û emrê wê an 6 mehin, an jî salek e.’ Ruhê Apocî ku hê dizîndanan de Mazlûm, Kemal û Xeyrîyantemsîl kiribû dûv re ji aliyê Egîdan ve hatmeşandin û di şexsê Berîtan û Zîlan debi awayekî fedayî hat temsîlkirin li hem-berî her cure êrîşan bû bingehê berxwe-danê. Eger îro komplo şkestiye û ketiyeqonaxa mirinê ango komploya navnete-weyî îro sanciyên mirinê dikişîne di bin-gehê wê de ev sekna ruhê 15’ê Tebaxêheye. Û vê em gihandin vê nûqtê. Lihemberî komploya navneteweyî û lihemberî her cure êrîşê jî ev ji bo mebûye kaniya hêzê. Her şehadeta çêbûyîhêz çêkiriye. Her ku dijmin li hemberîme hemle pêş xistiye li hemberî wê,hemleyeke şoreşgerî û mezin derketiye.Her ku dijmin xwestiye derbê lê bixe evbûye bingehê hêzbûn û hemleyê. Emwisa gihandin vê rojê.

Li ser wateya 15’ê Tebaxê û li ser

ruhê pêngava 15’ê Tebaxê, li ser cejnavejînê di vê çarçovê de mirov dikaregelek şîroveyan bike. Û mirov dikare pirtişt bîne ziman, lê ev ruha di hundirê Kur-distana Bakur, an jî di hundirê Tirkiyêtenê de nema. Ji bo civaka Kurd bû der-ketineke nû û xwekirina hebûn. Wisa bû.Ji bo Tirkiyê muxalefeteke demokrasiyêdide pêş. Di sala 1993’yan de me got,‘bila Tirkiye demokratîk bibe, wê pirsgirêkçareser bibe.’ Di sala ‘95’an de jî û di‘99’an de jî me ev got. Nexwe aliyekî wêyê gelerî, demokrasî û azadiya Tirkiyêheye, li aliyekê jî azadkirin û îradekirinacivaka Kurd heye. Aliyekî wê yê neteweyîheye, aliyekî wê yê demokratîk û sosya-lîst heye. Tevgera me ev karekterê xweher tim wisa parast, dûv re jî Serokatiyêev li ser paradîgmaya demokratîk, eko-lojîk ya li ser esasê şoreşa jinê gihandqonaxeke nû. Ne li Tirkiye û Kurdistanêtenê ji bo ku li herêm tevê bibe pêlekenû, ji bo li hemberî moderniteya kapîtalîstbibe alternatîfek êdî bû paradîgma. Ûbandora xwe di hundirê Bakurê Kurdis-tan tenê de nehişt. Ruhekî neteweyîçêkir û ruhekî yekîtiya neteweyî pêş xist.Sînor bêwate kirin. Di civakê de şore-şeke fikrî çêkir. Şoreşeke aqlî çêkir, de-mokratîkbûn pêş xist, lêgera azadiyêçêkir û di mijara jinê de şoreş pêş xist.Şoreşa civakê pêş xist. Di civakê de dî-namikên veşartî derxistin holê.

15’ê Tebaxê bi xwe re felsefeya kutemsîl dikir di civakê de guhertin û ve-guhertinên bingehîn ava kirin. Û civakaKurd bû civakeke nû, demokratîk, hem-dem û civakeke li ser esasê şoreşa jinê,azadiya jinê, wekheviyê esas digire. Herwisa nêrîna wê ya ekolojîk heye û li he-berî modernîteya kapîtalîst modernîteyademokratîk temsîl dike. Ango xwe gi-hand vê astê. Ev 30 sal in civaka me liser vî esasî ev parast û pêş xist. Û hertim jî êrîş li ser çêbû. Îro jî ev êrîş ber-dewam e. Têkoşîna me hê berdewam e.Yek dikare wiha bêje; çima ewqas dirêjajot? Bawer bikin ku ev şoreşa bi felse-feya Apocî li kîjan welatî bi vî şêwazî ûbi ruhê 15’ê Tebaxê bihata pêşxistin wêdi demeke kurt de bi ser biketa. Wê di10 salan de bi ser biketa. Jixwe ji1984’an heta 1993’yan bi ser ket. Lêsîstema dagîrkeriya li Kurdistan li serhîmê sîstema hegemonîzma cîhanî yahêza emperyal ya li Rojhilata Navîn ha-tiye damezrandin. Ango sîstemeke cî-hanî ye. Ne ya welatekî tenê ye. Hemherêmî ye, hem jî cîhanî ye. Ji ber wê tuqatekî radikî qateke din derdikeve.

Ango tu dewleta Tirkiyê bixî, Sûrîderdikeve, tu Sûrî bixî, Îran derdikeve.Tu Îranê bixî NATO derdikeve holê. Lihemberî me ev derketin. Me bi yek dew-letî re şer nekiriye. Lewre van hemûyanli ser esasê tinekirina gelê Kurd sîstemaxwe damezrandiye. Înkarkirin li Lozanêhatiye îmzekirin. Ev hemû xera kirin pê-wîst e sîstemê ji binî ve çêkin. Lewre şo-reşa me şoreşa Rojhilata Navîn e. Hetaem li Rojhilata Navîn sîstemê ji binî vedaneynin Kurdistan jî azad nabe. Ûherêm jî azad nabe. Çima? Lewre hîmêsîstema Rojhilata Navîn û sîstema wê liser esasê înkarkirina gelê Kurd hatiyeavakirin. Ji bo vê, qerekterê şoreşê, qe-rekterê şoreşa Rojhilata Navîn e. Li servî esasî Serokatî di paradîgmaya nû de

perspektîfa neteweya demokratîk pêşxist. Di cewherê xwe de perspektîfa ne-teweya demokratîk perspektîfa şoreşaRojhilata Navîn e. Ji bo vê, niha li herderê em careke din bi hêzên hegemonîkre rûbirû ne.

Digel ku bi esasî komploya wan bin-keftî ye, lê dîsa em rûb rû ne. Niha bi-nêrin li Kurdistanê li Şingalê li ser gelême yê Êzîdî êrîş heye. Di vê sedsala21’ê de tevgera me dîtiye ku wê li sergelê me felaketeke wisa çêbe me diwextê de hemle û mudaxele kir. Eme-rîka û Ewropa biryarê digirin, dibêjin,‘emê li Êzîdiyan xwedî derkevin. Emêkorîdorê çêkin, xwarin û avê bigihîninwan.’ Lê nakin. Çima? Lewre PKK li wire. PKK bi wan çi kiriye? Leşkerekî wankuştiye? Na. Êrîşî wan kiriye? Na. PKKdixwaze sîstema wan damezrandî rakeji ber wê. Li hemberî sîstema wan têko-şîn dike. Dixwaze modernîteya gelê he-rêmê û modernîteya demokratîk avabike. Têkoşîna demokrasî, azadî û sos-yalîzmê wisa bicih bike. Ji vê ditirsin jibo vê ye. Niha dibêjin ev hêz hemû li dijîDAÎŞê ne. Ma ne ev 2 sal in RojavayêKurdistanê, li hemberî DAÎŞ’ê şer dike.Dewletan nikarî DAÎŞ’ê, lê gelê Kobanêli hemberî DAÎŞê sekinî. Nifûsa Kobanê200 hezar e. Û herêmeke piçûk e.DAÎŞ’a bi her rengê teknîk û êrîşa xwedorpêç kir û çû ser Kobanê, lê nikarî pêşve biçe. Lê hat nîvê Iraqê girt. Li Mûsilêtenê 38 hezar leşkerên bi çek hebûn dinîv seatê de girt. Nivê Sûrî girt. Niha jîdixwaze Başûrê Kurdistanê bigire û pêşve jî hat. Baş e, yê ku disekinîne kî ye?Ev tevger e. Çima ev nayê dîtin. Sedemsedama bingehî ye, lewma. Sedem sîs-tema Rojhilata Navîn e. Divê ev sîstembê guhertin.

Statuko heye. Hêzên rojavayî jî dix-wazin statukoyê biguherînin, lê dixwazinli gorî xwe biguherînin, ji nû ve çêkin.Naxwazin naveroka wê bê guhertin dix-wazin li gorî berjewendiyên xwe eyarbikin. Ne ku dixwazin gel azad bikin,Kurdistanê azad bikin û gel bibin xwe-dan îrade. Na, dixwazin sîstema koletiyêdîsa bimeşînin. Ji bo vê, şerê niha dibebi rastî şerekî cîhanî, herêmî û neteweyîye. Pir aliyên vî şerî hene. Îro krîza Roj-hilata Navîn jî wisa ye û pir aliyên wêhene. Wisa dixuye ku ev krîz zû bi zû ça-reser nabe. Heta ku xeta rizgariya gelanû azadiya gelan xwe neke îrade û hêz,pirsgirêkên Rojhilata Navîn çaresernabin. Niha projeyên ti kesî yên çarese-riyê nînin. Tenê projeya me ya çarese-riyê heye. Projeya Serok Apo ji boRojhilata Navîn pêş xistî heye. Ji bo pirs-girêka Sûrî çareser bibe xeta me ya si-yemîn heye. Li Sûrî terefên ku bi hev reşer dikin projeyên wan hene? Nînin. Dix-wazin gelê herêmê bi hev re şer bikin,helak bibin, muhtacî wan bibin û werin ligorî xwe herêmê dîzayn bikin. Berje-wendiyên desthilatdariyê hene. Û berje-wendiyên hakimiyetê di vir de hene.

Pêwîst e Serok Apoji Îmralî derkeve

Bi kurtayî pêla 15’ê Tebaxê têkoşînawê îro jî berdewam e. Û îro jî pêwîstî biruhê 15’ê Tebaxê heye. Îro jî ji her demêpirtir hewcehiya gelê me bi ruhê 15’ê Te-

Di salvegera 30. ya 15’ê Tebaxê dehedef azadkirina Rêber Apo û Kurdistanê ye

Murat Karayılan

“Niha jî em dibêjin tiştaîro li Şingalê heyî sibewê li Kerkûkê bibe.

Niha Kerkûk di xeterêde ye. Û sibe wê li

Amedê jî bibe, li Şirnexêjî bibe. Eger pêşî lê

neyê girtin wisa ye. Jibo wê emê jî xwe bi-

parêzin. Ji ber wê emdibêjin, ey ciwanên

Kurd, keç û xortên Kurdwerin nava refên Hêzên

Parastinê.”

y

CEMAL ARKADAS.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:59 Page 26

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

baxê heye. Hewcehiya Tirkiyê û gelêRojhilata Navîn pê heye. Niha gava 15’êTebaxê gelê Kurd ji kêleka mirinê rakiranî gihand qonaxa çareseriyê. Lê dagîr-keriya Tirkiyê di çareseriyê de gav na-vêje. Em dikevin sala 31'ê, ev ji bo metiştekî pir bi wate ye. Di 30 saliya pên-gava 15’ê Tebax de em êdî ji bo moder-nîteya kapîtalîst û ji bo sîstemadagîrkeriyê alternatîfeke fiîlî, berçav ûxwedan proje ne. Hêviya gelê Kurdistanû herêmê heye. Em dixwazin 31 saliyaPKK’ê bikin sala çareseriyê. Di vê xi-sûsê de israra me heye. Em dixwazinçareseriyê di Tirkiyê de bikin. Çima?Kanî Tirkiyê ye. Rast e. Kurdistan neBakur tenê ye. Pêlên 15’ê Tebaxê îro liser tevahiya Kurdistanê ruhekî neteweyîava kiriye û neteweya demokratîk pêşxistiye. Lê nîvê Kurdistanê Bakur e.Pirsgirêka Kurd li Kurdistana Bakur ça-reser bibe, wê li seranserê Kurdistanêçareser bibe. Ev gotineke me ya kevine. Niha jî em dibêjin. Ji ber ku wisa ye.Niha Bakur hatiye qonaxa çareseriyê.Va ye herî dawî em ji encama gelek qo-naxan borîn û em hatin gihiştin nûqte-yekê. Ji encama wê tekoşînê ûhewldana Rêber Apo yê bêhempa dişert û mercên zîndana Îmraliyê de berx-wedana raber kirî, sekna pêş xistî, gel ûgerîlayê me helwest û têkoşîna pêş xistîsîstema dagîrkeriya Tirkiyê mecbûr kirku qanûneke nû derxe. Niha divê pêwîs-tiya wê qanûnê pêk bînin.

Ev rojên em tê de, divê êdî gavên ça-reseriyê biavêjin. Eger gavên çareseriyêneavêjin ev tê wê wateyê ku dixwazinme mijûl dikin. Îro herêm dikele. Şerheye. Û gelê Kurdistanê dixwaze êdîpêşroja xwe zelal bike. Em nikarin li hê-viya kesekî bisekinin. Ji bo wê RêberApo wext da. Wext niha temam dibe.Eger niha ji vir ve Rêber Apo daxûyani-yeke ku, pêvajo berdewam dike nede,pêvajo diqede. Ji bo me diqede. Divêgavê biavêjin û êdî nexşeya wê diyarbibe. Divê heyetên şopandin û mûzake-reyê ava bibin û mûzakere dest pê bike.Weke serokê heyeta aliyê Kurd RêberApo, divê ji şert û mercên Îmralî der-keve. Wisa nabe. Eger mûzakereyekheye, teref heye û aliyê Kurd serokêmûzakereyê Rêber Apo ye, nabe RêberApo li Îmralî di wan şert û mercan de be.Em nabêjin bila niha were Amedê. Lêdivê bikare ji bo pêşketina pêvajoyê rolaxwe bilîze. Pêwîst e şêwirmend û sekre-terên wî hebin û bikare tevbigere, ama-dekarî û hevdîtinan bike. Ji bo kuSerokatî pêvajoyê bibe çareseriyê evpêwîst in. Eger niha dewleta Tirk dix-waze bi me re bijî û em bi Tirkiyê re yekbin li ser esasê neteweya demokratîkbibin yek, divê êdî van gavana biavêjin.

Eger van gavan neavêjin emê fêmbikin dîsa dixwazin me mijûl bikin. Hetahilbijartina Serokkomariyê xwestin mebisekinînin, mijûl bikin û dûv re jî dîsadixwazin li gorî xwe bimeşînin. Nihahêcet di destê wan de neman. Berê di-gotin, ‘hilbijartina herêmî heye.’ Dûv regotin, ‘hilbijartina Serokkomartiyê heye.Berî hilbijartina Serokkomariyê em nika-rin tiştekî bikin.’ Baş e va ye hilbijartinaSerokkomariyê qediya. Kerem bikingavê biavêjin. Eger gavê neavejin emêdî mijûlkirinê qebûl nakin. Em dixwazinsala 31’emîn gava 15 Tebaxê bikin salaşoreş û çareseriyê. Kesek êdî nikare mebisekinîne. Ya din jî em ti kesî tehdîdnakin. Em civakek û gelek in. Bi navê ci-vakê axaftin e. Tu mecbûr î bi heqîqetbiaxivî. Em heqîqetê tînin ziman.

Eger dewleta Tirk di van kêliyên dî-rokê de gavên pêwîst neavêje em mec-bûr in êdî riya xwe hilbijêrin. Di vê demêde ku herêm dikele û li her deverê şerheye em li hêviya kesekî nasekinin. Emne mecbûr in bisekinin. Pêwîst e raye-darên Tirk jî vê bizanin. Daxwaziya meçareseriya demokratîk e. Lê ku ev nebe

emê di riya xwe de bimeşin. Em dixwa-zin vê demê bikin dema xweseriya de-mokratîk. Emê xweseriya demokratîkava bikin. Êdî gelê Kurd wê xwe bikeîrade û bi hêz bike. Sîstema herêmê êdîtêkçûye. Va ye DAIŞ êdî sînorên Iraq ûSûrî rakirin. Sînor êdî radibin. Bila ti kesdi vê de hê zêde israr neke. Ji bo vê emdixwazin pirsgirêkan di wextê de dest-nîşan bikin û ji bo çareseriyê şiyar bikin.Lewre ku dereng bimînin wê wext biçe.Ev heqîqet heye.

Di vê xisûsê de ev rojên pêş merojên girîng û dîrokî ne. Destpêka sala31. ya şoreşa vejînê ye. Divê gav bênavêtin. Êdî divê pêvajoya çareseriyê ve-guhere mûzekereyê û di demeke kurtde êdî gavên pratîkî bêxin jiyanê. Lê herdiaxivin. Êdî bi axaftinê zikê me têr e.Heta niha ev gel ji dewletên deshilat hertişt guhdar kirine. Û heta niha wek gelêKurd me ji rejîma AKP’ê gelek tişt guh-darî kirine. Em pratîkê dixwazin. Ka pra-tîk? Ev gel dixwaze êdî xwe bi xwe bi rêve bibe. Êdî dixwaze çand û zimanêxwe bi şêwazekî azad bi kar bîne. Qa-nûnên wisa divê bên derxistin. Dagîrke-riya li ser Kurdistanê êdî bi dawî bibe. Disedsala 21’emîn de ti kes nikare êdî vanli ser me ferz bike. Eger ferz bikin xetere û qirkirin e. Nîşana wê va ye Şingal e.Yan emê xwe azad bikin û biparêzin, anjî qirkirin li ser me heye.

Hedef rizgarkirina Şingal e

Em di qonaxekê kritîk de ne, ji bo wêem nikarin bisekinin. Du vê qonaxa kritîkde an emê ber bi azadiyê ve biçin, mafêçarenûs û neteweyî misoger bikin û sîs-tema xwe ava bikin, an jî emê bi qirki-rinê re rûbirû bimînin. Divê civaka Kurdvê bizane. Tişta li Şingalê bûyî sibe jî wêli deverên din bibin. Berî 40 rojan tev-gera me, Serokatiya me û rêveberiyame daxuyanî da. Çi got? Got, ‘îro êrîşaDAÎŞê li Kobanê heye, li ser Kobanê xe-tera qirkirinê heye, lê wê sibê were Şin-gal û Kerkûkê.’ Wisa got an negot? Liarşîvan binêrin. Rêveberiya me, Sero-katî û me hemûyan ev gotiye. Piştî 40rojan ev pêk hat an pêk nehat? Pêk hat.Ji ber ku li vir heqîqet hene û li ber çavin. Kes ne kor e.

Niha jî em dibêjin tişta îro li Şingalêheyî sibe wê li Kerkûkê bibe. Niha Ker-kûk di xeterê de ye. Û sibe wê li Amedêjî bibe, li Şirnexê jî bibe. Eger pêşî lêneyê girtin wisa ye. Ji bo wê emê jî xwebiparêzin. Mafê parastinê mafekî pîroze, mafekî gerdûnî ye. Kes nikare vî mafîji me bistîne. Ji ber wê em dibêjin, “Eyciwanên Kurd, keç û xortên Kurd werinnava refên Hêzên Parastinê.” Lewre êdîdi vê dema dîrokê de ji her demê pirtirparastin pêwîst e. Û li Kurdistanê HêzênParastina Kurdistan ne parastineke leş-kerî tenê dike. Temsîleke îdeolojîk û pa-radîgmayî dike, modelekê temsîl dike. Jibo wê beşdarbûn elbet erkek e. Çare-serî bibe, nebe beşdarbûn pêwîst e.

Îro êrîşa li ser Rojava di eslê xwe deêrîşeke giştî ye. Li ser her çar perçeyênKurdistanê xeter heye. Lê li ser Rojavaniha rasterast êrîş heye. Ev êrîş fireh bûû niha li ser Başûr dewam dike. Xuyadike konsept ev e; dixwazin şoreşa Ro-java tesfiye bikin û bixeniqînin. Lewreşoreşa Rojava li ser esasê paradîgmayaneteweya demokratîk pêş dikeve. Vê jibo xwe xeter dibînin. Dixwazin Rojavatesfiye bikin. Lê dixwazin li Başûr jî xeta36an careke din bêxin destê xwe. Jêrêxeta 36an ango Şingal, Kerkûk û Mex-mûrê bixin destê xwe. Û dersekî bidindeshilata Kurdên Başûr, pozê wan bife-rikînin û wan mecbûrî xwe bikin, derbêli wan bidin. Ji ber wê îro heta nêzî Hew-lerê çûne. Dixwazin bêjin, ‘hûn nikarinbehsa serxwebûnê bikin, hûn nikarinxwe bikin îrade û hûn mecbûrî me ne.’

Ji bo wê li ser Başûr êrîş hene û êrîşîdeskeftiyên Başûr dikin.

Konsepta niha wisa ye. Li hemberîvê pêşxistina helwesta neteweyî tiştekîpir pêwîst û ferz e. Eger ev nebe dibe kuev çeteyên navneteweyî ev çeteyên binavê DAÎŞ’ê ku her yek ji welatekî ye,tişta xwestin li Şingalê bikin, wê li teva-hiya Kurdistanê qirkirinê bikin. Îro birastî li Şingalê qirkirin heye. Eger gerî-layên Azadiya Kurdistan di wextê deamadekarî li wir nekiran û tam di wextêde mûdaxele nekiran, korîdoreke rizgar-kirinê ava nekiran û Şingal nexistana binewlehiyê DAÎŞ'ê dixwest Şingal, Ezdî-xanê ji bo gelê me yê Kurd, gelê Êzîdîbike gor. Di sedsala 21’emîn de wê bi100 hezaran însan bihatan kûştin.Lewre di 2’yê Tîrmehê de êrîşê dest pêkir û di 30’ê Tîrmehê de Şingal dorpêçkirin. Lê ev dorpêçkirin hat şikandin. Û jibakurê Şingalê çete hatin qewitandin. Diroja yekemîn de korîdor vebû gelê me jiwir kişiya.

Pir aliyên Kurd hebûn; dema YPGêTil Koçer û Cezaa girtin xwe nexweş di-kirin. Digotin, ‘çi karê YPG heye biçe TilKoçer bigire. Jixwe Til Koçer Ereb in.Cezaa Ereb in. Çi karê YPGê li wirheye?’ Wisa di çapemeniyê de hem ne-girîngiya wê raber dikirin, hem rexne di-kirin. Lê hûn zanin eger YPGê Til Koçerû Cezaa negirtan korîdor çênedibû. WêŞingal hemû di nava dorpêçkirinê debiman û wê îmha bibûna. Ango me wekHPG mûdaxele kir. Rast e, eger ne jihewldana YPG’ê bûya, Til Koçer ûCezaa negirtibana me wek HPG çiqasmûdaxele bikira jî ma meyê ji kû bikariyawî miletî rizgar bikin. YPGê berê Cezaagirtibû me jî mûdaxele kir korîdor vebû ûbi vî awayî gelê me niha ji xeterê dikşê.Lê em êdî naxwazin Şingal vala bibe. Biesasî dilê me diêşê. Gelê me yê Kurdperîşan, tî û birçî û bi komkûjiyê re rûbirûye. Em mecbûr dimînin dikişînin. Lê emdibêjin, êdî hewl bidin ku em Şingal bi te-mamî rizgar bikin ku gelê me bikare têde bijî. Wê gelê me Şingalê bernede.Divê Şingal, wek Şingalê bimîne, Ezdî-xan bimîne û wek Kurdistan bimîne. Jibo wê koçberî na, tê de berxwedan pê-wîst e. Em niha dixwazin vê bikin.

Hedefa li pêşiya me sibe du sibe eve. Divê em Şingal bikin cihê ewle kugelê me tê de bikare bijî. Ji bo wê mebang kir Hezên Kurdistanê û HêzênBaşûr werin em fermandariyeke hevbeşçêkin. Werin bila peşmerge jî beşdarbibin. Em dixwazin bi peşmergeyan remil bi mil şer bikin. Lê ji bo vê divê he-sabê teng hesabê hizbîtî bên sekinan-din. Berjewendiyên neteweyî divê pêşbikevin. Eger ev pêş bikeve em dixwa-zin li Başûrê Kurdistanê bi taybetî îro bihêzên neteweyî parastineke neteweyîpêş bixin. Jixwe çûyîna HPG’ê ya Mex-mûrê berxwedana kirî li ber çav e. LiKerkukê bi cih bû, wê li wir gelê me ûmafê gelê me biparêze. Em wek HêzênParastina Kurdistan emê Kurdistanê bi-parêzin. Deskeftiyên gelê Kurd biparê-zin. Ev çi Başûr, çi Rojhilat, çi Rojava çijî Bakûr be, li her derê wê biparêze.

Em serbilind in ku di 30 saliya 15’êTebaxê de îro HPG dikare li her deveraKurdistanê erkê parastinê pêk bîne. Evji bo me cihê serbilindiyê ye. Ev erk îropêk tê. Lê em dibêjin, bila werin ew jîbeşdar bibin. Tev beşdar bibin. Li Şin-galê em bi taybetî vê dibêjin. Ji deverêndin beşdar bibin. Îro li Kerkukê tevî peş-mergeyan senger girtinek heye li xetaMexmûrê ev heye. Li Şingal, Rebîa,Zûmar û li her derê êdî hevbeşiyek çê-dibe, fermandariyek hevbeş çêdibe ûêdî mirov van çeteyan ji Kurdistanê bia-vêje. Dema wê hatiye.

Niha ev asta berhema 15’ê Tebaxêye. Eger 15’ê Tebaxê li Kurdistanê pên-gaveke wisa pêş nexista û ev hêz avanekira me nikariya van gotinan bêjin.

Jixwe ev tiştên îro rojane diqewimin û dihundirê vê hefteya borî de qewimîndiyar dikin ka 15’ê Tebaxê gelê Kurdçawa kiriye hebûn. Ne kiriye hebûntenê, di heman demê de temînata gelêKurd e ê pêşroja gelê Kurd e. Temînataazadî û demokrasiya gelê herêmê ye.Niha tê gotin ku DAÎŞ ji tevayiya Rojhi-lata Navîn leşker kom dike. Ji bo xwehêzê kom dike. Ji Kurdistanê jî komdike. Ciwanên Kurd jî dixapînin û dixinnava xwe. Eger ne ji tevgera şoreşgerîbûya wê Kurdistan bikiran cihê paşve-rûtiyê. Niha eger DAÎŞ bi taybetî êrîşîtevgera me dike, sedemek wê ya wisaheye. Ew dixwazin Kurdistanê bikinwarê paşverûtiyê. Ji bo îradeya gelêKurd bişkînin, ji bo wê di serî de li dijîme, pişt re jî dijî Kurdan tevan in. Hemdi çarçoveya konsepteke navneteweyîde vî erkî pêk tînin, hem li gorî wan jî ewvî tiştî li ser xwe wek erk dibînin. Çima?Ji ber ku ne ev tevgera bûya wan dix-west Kurdistanê ji bo xwe bikin kaniyaşervanan. Lewre hêzên dagîrker di he-rêma Rojhilata Navîn de her tim civakaKurd wisa bi kar anîne û kirine hêzênşerker. Niha êdî îradeyek çêbûye êdî evderfet ji destê wan hatiye derxistin, ji bowê ewqas aciz in û bi bertek êrîş dikin.

Niha rewşa herêma Rojhilata Navînrewşeke kaotîk û aloz e. Dixuye ku wêev rewş zû neqede û dirêj bajo. Wekîme li jor anîn ziman heta ku em di Roj-hilata Navîn pêla şoreşgeriyê pêş nexinaramî bixwe nayê. Niha li Rojavayê Kur-distanê berxwedana YPGê pêş xistî ûberxwedana gelê me di serî de Kobanêû li seranserê Rojavayê Kurdistanê pêşxistî bi rastî hêja ye. Em vê berxwedanêsilav dikin û pîroz dikin. Mewziyeke şo-reşgerî û mezin çêbûye. Îro li wir hedefçi ye? Hedef ne azadkirina Rojava tenêye. Êdî hedef avakirina Sûriyeyeke de-mokratîk a pir rengî ye. Hedef êdî şo-reşa Sûrî ye. Eger li ser esasêparadîgmaya neteweya demokratîk liSûrî şoreş pêk were ev ji bo herêmaRojhilata Navîn tevahê deriyeke nû û ri-yekê nû vedike. Ji bo wê ev tiştekî pir ûpir girîng e. Têkoşîna îro gelê Kurd li Ro-java dimeşîne hem ji bo Kurdistanê giştîgirîngiya wê heye, hem ji bo tevahiyaSûriyê girîngiya wê heye û hem ji bo he-rêma Rojhilata Navîn giştî jî rolek girîngheye. Divê di vê çarçovê de mirov bigiredest. Û di vê çarçovê de tevgera me jînêz dibe. Bi taybetî yekbûna gelan, bi-ratiya gelan û li ser vî esasî avakirinamoderniteya demokratîk ya gelan tiştekîpir dîrokî ye. Li ser hîmê 15’ê Tebaxê birê xistî şoreşa vejînê bi rê xistiye îromirov li Rojavayê Kurdistanê û li Sûrî di-kare vê pêş bixe.

Bala xwe bidinê, em ketin 31 saliya15’ê Tebaxê. Lê welatê me Kurdistan ûherêma me dikele. Li her derê şer û pev-çûn hene. Di demeke wisa de em dixwa-zin êdî bi paradîgmaya demokratîk ûekolojîk pêleke nû pêş bixin. 31 saliya15’ê Tebaxê êdî bikin sala meşa mezin ûazadiyê. Bi taybetî li Bakûrê Kurdistanêêdî pêvajoya avakirina xweseriya demo-kratîk li pêş me erkek rojane ye. Bi vîawayî pêşxistina demokrasiya Tirkiyê tiş-tekî pir girîng e. Heta ev hilbijartina herîdawî ya Serokkomartiyê û encama nam-zetê HDP’ê girtî hêviyê dide. Ev dikare jibo demokrasiya Tirkiyê û ji bo çareseriyademokratîk bibe bingehek nû. Em vê he-qîqetê jî didin ber çav. Ji bo vê em dibêjinku êdî divê dewleta Tirkiyê hê zêde di sîs-tema klasîk û kevin de israr neke. Gavênçareseriyê biavêje. Gavên çareseriyê jibo meseleya Kurd demokratîzekirina Tir-kiyê jî pêşîvekirina tevgerên demokrasiyêjî emê heta dawiyê bi israr bin. Careke dindi parastina Başûrê Kurdistanê de emêheta dawî bi biryar bin. Ji bo ku em êrîşênli ser deskeftiyên gelê Kurd li her beşaKurdistan paş ve vegerînin û dijmin jê de-rînin çi pêwîst be emê bikin. Di Rojavayê

Kurdistanê de ji bo ku gelê Kurd azad be,ji bo Sûriyeyeke demokratîk pir rengî avabibe piştevaniya me heta dawî wê hebe.Careke din ji bo li Rojhilatê Kurdistanêpirsgirêka Kurd çareser bibe ev pêla de-mokrasiya herêmê Rojhilatê Kurdistanêde jî cihê xwe bigire hewldanên pêwîsthelbet wê bên kirin.

Ango ev tev raber dikin ku bi rastî tê-koşîna azadiya gelê Kurd û têkoşîna de-mokrasiya gelên herêmê roja îro ketiyeqonaxekê pir dîrokî û girîng. Em dibêjindi vê qonaxa wiha girîng de li ser esasêperspektîfa Rêber Apo di şopdariya şe-hîdên qehremanan de têkoşîna me wêbigihîje encamê û meşa dîrokî wê bi rêbikeve. Bi taybetî wek Hêzên Parastinwek HPG ev salek e projeya ji nûve ava-kirinê me pêş xistiye. Em dixwazin vêprojeyê hê zêde kûr bikin. Bi riya per-werdeya akademiyan em partîbûnê pêşbixin, di îdeolojiyê de zelaliyê çêkin û fe-daiyên Apocî ruhên fedaî hê kûr bikin ûperformansa leşkerî bilind bikin. Bi tak-tîkên dewlemend bi hakîmiyeta teknîk,gerîlayê modern û profesyonel avabikin. Bi vî awayî hem di pêşxistina pa-rastina mafê gelê Kurd, hem pêşxistinaşoreşa Kurdistan û hem jî di şoreşa Roj-hilata Navîn de hêza parastina gelê Kur-distan ji bo ku wekî tê xwestin rola xwebilîze bi layîqî rola xwe bilîze ji hêviyêSerokatî re bibe bersiv. Niha rexneyênSerokatiyê li ser me hene. Em dizanin,lê em wek HPG ji bo ku rexneyên Sero-katiyê bi rastî jê re bibin bersiv û rexne-dayînê pêş bixin em dixwazin di pratîkêde guhertin û veguhertinê bi ser bixin,gerîlayek nû yê profesyonel, nekeftî ûserkeftî ava bikin. Hedefa me ev e.

Em hêvî dikin ku di 31 saliya 15’ê Te-baxê de di vê xisûsê de gerîlayê aza-diya Kurdistanê performanseke bilindbigire û bi rastî bikare wek hêzekeApocî yê fedaî bibe hêza zaferê û bibehêzeke fethê. Di pratîka Şingalê de yêntevahiya parastina her devera Kurdis-tan wê di demeke nêz de raber bike.Hêvî û baweriya me ew e ku sala 31emîn a 15’ê Tebaxê bibe sala serkeftinagelê Kurd, bibe sala destpêka şoreşaRojhilata Navîn. Bi vê hêviyê emê tev-bigerin erk û rola ku li ser me dikeveemê wek Hêzên Parastina Kurdistanpêk bînin. Di vê xisûsê de di şopdariyaşehîdên qehremanan de li ser esasêperspektîfa Rêber Apo israr û biryarame îro ji her demê zêdetir heye. Meşaazadiyê wê bi rê bikeve, meşa azadiyaKurdistan, meşa azadiya Rêber Apo wêbi ser keve.

n n n

Serxwebûn 27Tebax 2014

‘’Xuya dike konsept eve; dixwazin şoreşa Ro-

java tesfiye bikin ûbixeniqînin. Lewreşoreşa Rojava li seresasê paradîgmaya

neteweya demokratîkpêş dikeve. Vê ji boxwe xeter dibînin. Lêdixwazin li Başûr jî

xeta 36an careke dinbêxin destê xwe. Jêrêxeta 36an ango Şingal,

Kerkûk û Mexmûrêbixin destê xwe. Û

dersekî bidin deshilataKurdên Başûr, pozê

wan biferikînin û wanmecbûrî xwe bikin,

derbê li wan bidin.’’

CEMAL ARKADAS.qxp_Layout 1 30/08/2014 16:59 Page 27

www.ars

ivaku

rdi.o

rg

Haziran sonları... Lolan... Abbas (Duran Kalkan), Cuma (Cemil

Bayık), Fuat (A. Haydar Kaytan)arkadaşlarla birlikte, Fatma (KesireYıldırım), Selim (Selahattin Çelik) veEbubekir (Halil Ataç)’in katıldığı bu tarihitoplantıda silahlı mücadele ile kitle çalış-malarını yürütecek birimlerinörgütlendirilmesi somut planlamayakavuşturulacaktı.

Toplantıda, silahlı eylemi yürütecekaskeri çalışma ile kitle çalışmasını ya-pacak silahlı birimlerin örgütlendirilmesiayrıştırıldı. Silahlı propaganda birlikleriolarak 3 takımın oluşturulması karar-laştırıldı.

Ü� ç silahlı propaganda takımındanoluşan askeri örgu� tlenmeye Hêzên Riz-gariya Kurdistan (HRK) ismi verildi.HRK, büyük bir eylemle kuruluşu ilanedilecekti. HRK’nin ilan bildirisi ve afişlerhazırlandı. Afişleri, Avrupa’dan gelenOzan Sefkan (Celal Ercan) hazırladı.

Komutan Mahsum Korkmaz (Agit)bu toplantıda 14 Temmuz Silahlı Prop-aganda Takımı’nın komutanı olarakresmen görevlendirildi.

Lolan’daki bu toplantı aynı zamanda15 Ağustos atılım sürecinin başlangıcıy-dı. Toplantı sonucu Zap’ta, ŞikeftaBirîndara, Çukurca, Gever ve Şemzî-nan’daki gerilla birimlerinin katıldığıgeniş bir toplantıda değerlendirilerekplanlama tamamlandı.

Şikefta Birîndara’daki toplantı, silahlıpropaganda takımlarının komuta vesavaşçı gücünün tümüyle belirlenmesinigerçekleştirdi. Baskınların nasıl olacağıayrıntılarıyla belirlendi.

PKK silahlı mücadeleye Botan-Hakkari alanında başlayacaktı.

Eruh, Şemdinli, Çatak basılacaktı. Eylemler birer takımlık güçle yapıla-

caktı. Tarihi atılımın öncüleri bütün buçalışmaları yaparken hiç yazılı belge,talimat hazırlamadılar. Çünkü � duyulurve deşifre olur diye endişe ediyorlardı.Siverek direnişi, M. Celal Bucak’a saldırıeylemi başarılı olmamış, silahlı mücadelesüreci kesintiye uğramıştı. Bir kez dahaaynı akıbeti yaşamamak için mutlakabaşarılı olmak gerekiyordu ve gizlilikşarttı.

Eylemlerin aynı günde yapılmasıkarar altına alındı. 15 Ağustos, eylemtarihi olarak belirlendi. İş bölümüyapılarak eylemlerin örgütlendirilmesinehızla geçildi. Çünkü hem Eruh, hem deÇatak eylemini yapacak komuta toplan-tıda yoktu, kendi sahalarındaydılar. Okomutaya eylem talimatının ulaştırılmasıgerekiyordu. Bu sırada Önder Apo’danülkede pratik çalışmaları yürüten yöne-time bir mesaj ulaştı. Eylemlerin bir anönce yapılması istenen mesajda, “yasavaşa girilir ya da silahlar bırakılır”deniliyordu.

Önderliğin mesajını getiren BingöllüXalit arkadaştı, Libya’dan katılmış yiğitbir militandı. 1987’de Kiği çevresindehainler tarafından; ajanlar, koruculartarafından pusuda katledildi.

***Omyanus ormanları…Komutan Agit talimatı okudu.

Sonra tüzüğü... Silahlı propagandaprogramını ve ilan bildirisini de okudu.

22 Temmuz 1984 günü Lolan’da ya-pılan toplantıda silahlı mücadeleye baş-lama ve üç ilçenin basılması kararı alın-mıştı.

Eruh baskınının koordinesini MahsumKorkmaz (Agit) yapacaktı.

Talimatı okuduktan sonra Agit’in yüzüsevinç doldu. Ağzından çıkan ilk sözler,“İyi ama çok geç bu, daha erken deolabilirdi” oldu. Sonra teredütsüz bir şe-kilde ‘’hemen harekete geçelim’’ dedi.

Hemen keşif faaliyetlerine başladılar.Zaten Agit ve grubu dört yıldan beriGüney, Kuzey ve Doğu Kürdistan sınır-larını dolaşıyordu. Botan’da halkı ör-gütlüyor, milis örgütlemesi yapıyordu,ilişkiler yaratıyor, gözüne kestirdiği genç-leri örgüte katıyordu.

13 Ağustos’ta son keşif tamamlan-mıştı. Yönetim, bir tarafa çekilip eylemplanını çizdi. Bütün ihtimaller hesabakatılmış, hiçbir nokta belirsiz bırakılma-mıştı. Eylem mutlaka başarıyla sonuç-lanmalıydı.

Çünkü, ilk ve tarihi bir eylem olacaktı.Hem köleliğe hem düşmana ilk kurşunsıkılacaktı.

Komutan Agit, planı oluştururken,Lenin’in, “kumaşı kesmeden önceyedi kez ölçün” sözünü hatırda tutu-yordu. Plana son şekil verildikten sonra,geniş ve düz bir saha üzerinde eylemmaketini yaptılar. Agit burada hedefiaçıkladı. Eylemin amacı, önemi ve he-defin özellikleri hakkında verilen bilgi-lerden sonra, plan açıklanıp tartışmayasunuldu. Oy birliğiyle kabul edildi.

El koyacakları silah ve erzağı taşı-mak için yanlarına birkaç tane de katıraldılar.

Uzun süre dış dünyayla bağlarınınkopacağı ihtimalini de dikkate alan Ko-mutan Agit, ‘’Günde yarım ya da çey-rek ekmekle idare etmeliydik’’ dedi...

Molotofkokteylleri için benzin de teminetmişlerdi.

Arada ufak aksilikler de çıkıyordu.Eruh keşfine yollanan birime klavuzlukeden yaşlı köylü ürkmüş, kaçmıştı. Ge-rillalar bu yaşlı köylüye bahçesindenbir yük erik getirme cezası vermekleyetinmişlerdi.

Gerillalar Aval (Tünekpınar) köyününüstünde Çirav’ın sarp yerinde toplan-mışlardı. Milislerle birlikte 50 kişi civa-rındaydılar.

Her şey tamamdı.Yalnız bir aksilik vardı: Eruh bölük

komutanı gerillaların varlığını haber al-mış, muhtara soruşturmuştu. Gerillalarmuhtara Suriye’ye geçeceklerini söyle-mişlerdi. Baskını hayalinden geçirmeyenkomutan Suriye taktiğini yutmuştu.

Ancak ufak tefek eksiklikler çıkıyordu. Benzin sıcaktan uçmuştu…Bir milisin babası oğlunun peşinden

gerillaların yanına gelmişti. Agit, Eruh’ungirişine kadar onu bırakmadı. Eyleminselameti açısından bu zorunluydu.

14 Ağustos akşamı gerillalar Şirvanmerkezi basmışlardı… Bildiriler dağıtıl-mıştı. Ancak düşman durumun ciddiyetinikavramamıştı.

14 Ağustos akşamı birlik toplandı.

Heyecan doruktaydı. Talimat okundu.Komutan Agit, Silahlı Propaganda Bir-liği’nin kurulduğunu ve Eruh’un basıla-cağını açıkladı.

Agit yoldaş tüzüğü de okumuştu. Sıra yemine gelmişti.Mustafa Yöndem’den (Erdal) baş-

layarak sancağı öperek tek tek yeminettiler gerillalar. ‘’PKK’ye, şehitlere,halka kanımızın son damlasına kadarbağlı kalacağım’’ diye...

Erdal, Bedran, Şiyar, Musa, Hacı,Ferhan, Selim, Ali, Resul, Bijî, Kerim vd.

Tam 30 kişiydiler… İlk kurşunu sıkmaonuruna sahip 30 kişi…

Agit’in yardımcıları Erdal, Bedran veŞiyar’dı.

Baskın akşam saat 21:00’de yapılmaküzere planlandı. Eylem süresi 1 saatolarak belirlendi. Hareket noktası Çiravdağı; geri çekilme hattı Herekol dağıolarak tespit edildi.

Baskın için beş grup oluşturuldu.Saldırı Grubu: Erdal, Selim, Şiyar, Fi-kret, Musa, Haydar, Azad, Ferhan.

RBC Atış Grubu: Haşim, Baran, Ke-leş (milis)

Savunma grubu: Kazım, İbrahim(milis)

Komuta: Agit ve yanında diktiryofkullanıcısı Serdar.

Bölüğün avlusunda bulunan gazinove komutan lojmanlarını basan grup:Bedran, Bijî, Kerim.

Propaganda, yayın dağıtımı, pankartve banka soygunu için iki grup oluştu-ruldu. Camide hitap grubu: Tevfik, ÖmerŞoreş. Bildiri, pankart, soygun grubu:Botan, Cengo, Bozan.

Yol kesmeye iki grup çıkarıldı. Eruh-Sirt yolunu kesen grup: Hacı, Xelîl, Sa-lih. Eruh-Şırnak yolunu kesen grup:Ali, Cuma, Xelîl (üçü de milis)

***Ayrılık vakti gelmişti. Gerillalar bir-

birlerine sarılıp, ayrıldılar.Ne kadar büyük bir gündü…Hep yürüyorlardı… Yaklaşık on saat yürümüşlerdi. Sa-

baha doğru gerillalar önceden sapta-dıkları noktaya ulaştılar. Uygun mevzi-lenişe geçerek uyumaya çalıştılar, amaesen soğuk rüzgar uyumalarına bir türlüfırsat vermedi. Sadece rüzgar mı, asılheyecandan uyumamışlardı. Gün açıl-dıktan sonra, üç kilometre uzakta bulunanEruh’u gösteren Agit, “işte hedefimiz”dedi.

Dürbünle her gerilla alanı daha iyitanımaya çalıştı. Zaman bir türlü geç-miyordu. Gerillalar heyecan içinde ak-şamın olmasını bekliyorlardı. Ve çokuzun gelen bir gün ardından, akşamüzeri gerillalar toplandılar. İlk etaptayolları ve telefon hatlarını kesecek grup-lar, belirlenen yerlere gönderildiler. Ka-ranlık çökünce birliğin ana mevcudiyetigörev kollarına göre düzenlenmiş biryürüyüşle Eruh’a doğru inmeye başla-dılar.

Kısa bir süre sonra artık ilçenin so-kaklarına girmişlerdi. Sıra halinde arkaarka dizilen gerilalar, sokağı doldur-muştu. Düşman bölüğüne yüz metrekala bir araba çıktı, fakat hızla mevziye

yattıkları için gerillaları fark etmedi.Ciddi bir aksilikle karşılaşmamaları büyükbir şanstı. Kısa bir ilerlemeden sonraseri bir şekilde üç kola ayrılarak, plan-lanan hedeflere doğru hızla ilerlediler.

Bölüğün binası, subay gazinosu,kahvehane, banka ve camiye bir andaulaşmışlardı. Açılan ilk ateşle bölüğünkapısındaki nöbetçi etkisizleştirilmiş,ardından bölüğün üst katlarını hedefalan B-7 ateşi ve onun ardından gazi-noya dalış kısa süreli aralıklarla ya-şanmıştı.

Seri kurşun ve bomba atışları içindebir anda iki katlı askeri bina gerillalarcaele geçirilmişti. Gazino tarafından açılandüşman ateşi, bölüğün kapısından içe-riye girmekte olan bir gerillayı parma-ğından yaraladı. Fakat düşman ateşiderhal bastırıldı. Bu esnada açılan ateş-le, bölük komutanının iki çocuğu kol vebacaklarından yara almışlardı. Gerillalarkendilerinden özür dilediler, anneleriylebirlikte çocukları ateş hattından uzak-laştırıp, hastaneye gönderdiler.

Bölüğün işgalinden sonra esir alınanaskerler bölüğün avlusuna toplatıldı veHRK’nin amaçları kendilerine anlatıldı.

Komutan Agit o anı, ‘’Erlerin bir kıs-mı, sevinç içindeydi: ‘Bizi de kurtar-dınız hemşerim’ diyenler de oldu.Bize katılmak isteyen erleri almak is-temedik’’ sözleriyle anlatacaktı.

Diğer yandan cami hoparlöründenHRK Kuruluş Bildirisi okunuyordu. Bil-diriyi okuyan gerilla, heyecandan kendisinitutamayınca şiir dizelerini de bildirininiçine katıyordu. Bu ara bölük deposuaçılmış, militanlar ele geçirilen silahlarıve cephaneyi dışarıya yığıyorlardı.

Komutan Agit, bölükte biraz incelemeyaptıktan sonra gerillaların kontrol altındatuttukları kahvelerden birine uğradı.Kahvedeki durumu yerinde gören Agito anı şöyle anlatıyordu:

‘’Köylü arkadaşın biri, halkı kumaroynadıkları için eleştiriyordu. Bu kabave yersiz bir davranış olduğu içinmüdahale edip özür diledik ve rahatolmalarını, kendileri için savaştığımızı

söyledim. Bunun üzerine kahveha-nedekiler topluca yerlerinden kalkıpkucaklaşmak istediler. Sigara, çay,su ikramında bulundular. Bir bardaksularını içip amaçlarımızı açıkladıktansonra, ‘cezaevini açalım mı’ diye birsoru yönelttiğimizde, hep beraber,‘haydi’ dediler. Diğer kahvelerde ise,‘Bijî PKK, Bijî Serok Apo’ sloganlarıortalığı çınlatıyordu.’’

Kahvehanelerde bildiri dağıtımı vepankartların asımı tamamlandıktan sonrabölük çevresinde alınan güvenlik kor-donu içinde tüm görev kolları, verilenişaret üzerine bir araya geldi. Gerillanınbir kaybı yoktu. Düşmandan 1 ölü, 6yaralı vardı. Yaralı gerillanın zaten yarasıhafifti.

Ele geçirilen düşman silah ve araçlarıepey fazlaydı. Katırlarla taşımak güçtü.Yükü ancak bir kamyon taşıyabilirdi.YSE’ye ait bir kamyona el koyup yükle-meye başladılar. Bu arada geride ka-lanları da tahrip ettiler. Atatürk büstüdağıtıldı. Garnizondaki iki televizyon,komutana ait taksi, cemse, hükümetbinası, banka ve postane ateşe verildi.

Gerillalar ilçeyi birkaç saat elde tut-tuktan sonra bırakmışlardı.

Yüksek ve dik yamaçlı dağı ağır yük-ler altında aşmaya çalışıyorlardı, Eruh’ubasan gerillalar... Ama susuzluktan ta-katleri kesilmişti.

Fakat mutluydular, sevinçliydiler.Eruh’u basmışlardı. 29’uncu isyanı baş-latmışlardı. İlk kurşunu sıkan gerillalaryolda rastladıkları bir pınarın başındabir süre dinlenip, biraz önce bastıklarıEruh’un ışıklarını seyre daldılar.

***Eylem sonrası anı Agit şöyle tarif

edecekti. ‘’O arada kendi kendime‘bir-çok kimsenin varlığından bile haberdarolmadığı Eruh kasabası, artık herkesinyakından tanıyacağı bir yer olacak vebu vesileyle Kürdün adı da artık dün-yada konuşulacaktır’ diyordum.”

n n n

Özgürlük yolundailk kurşun...

14 A ğustos akşamı birlik toplandı. Heyecan doruktaydı. Talimat okundu. Komutan A git,Eruh’un basılacağını açıkladı. A git’in yardımcıları Erdal, Bedran ve Şiyar’dı...

w

ARKA KAPAK.qxp_Layout 1 30/08/2014 17:00 Page 1

www.ars

ivaku

rdi.o

rg