İngilizce - Türkçe English -...

19
Sargın Yayıncılık

Transcript of İngilizce - Türkçe English -...

Page 1: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

İngilizce - Türkçe

English - Turkish

Sargın Yayıncılık

Page 2: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

163

A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z

S

shadow /ˈʃædəʊ/ n gölge I like sitting in the shadow of a tree. Bir ağacın gölgesinde oturmayı seviyorum.

shampoo /ʃæmˈpuː/ n şampuan There is a bottle of shampoo in the bathroom. Banyoda bir şişe şampuan var.

shape /ʃeɪp/ n şekil The ball has a round shape. Topun şekli yuvarlaktır.

shark /ʃɑː(r)k/ n köpek balığı The shark is a dangerous animal. Köpek balığı tehlikeli bir hayvandır.

sharp /ʃɑː(r)p/ adj keskin Don’t play with a sharp knife. Keskin bir bıçakla oynama!

sharpener /ˈʃɑː(r)p(ə)nə(r)/ n kalemtıraş My sharpener is blunt. Benim kalemtıraşım keskin değil.

she /ʃiː/ pron o (bayan için) She is my sister. O, benim kız kardeşim.

sheep /ʃiːp/ n koyun, koyunlar (pl sheep) Sheep give us milk and meat. Koyunlar bize süt ve et verir.

sheet /ʃiːt/ n çarşaf I change the sheets of my bed every week. Yatağımın çarşaflarını her hafta değiştiririm.

shelf /ʃelf/ n raf (pl -elves) There is a book on the shelf. Rafta bir kitap var.

shelf

Giriş sözcükleri bold ve mavi renkle verilmiştir.

Sözcüklerin fonetik yazımı giriş sözcüğünden sonra verilmiştir.

Sözcüklerle ilgili örnek cümleler italik verilmiş ve adı geçen sözcükcümle içinde bolt italik gösterilmiştir.

Giriş sözcüğü yada cümleler renkli resimlerle desteklenmiştir.

İsimlerin çoğul halleri sözcüğün anlamından hemen sonra parantez içinde verilmiştir.

Sözcüğün türü kısaltma halinde fonetik yazımdan hemen sonra yer almaktadır.

İngilizce sözcüklerin Türkçe anlamlarıkırmızı renkte verilmiştir.

Sözlük Kullanım Kılavuzu

Page 3: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

Kısaltmalarabbr abbreviation kısaltmaadj adjective sıfatadv adverb zarfconj conjunction bağlaçdet determiner belirteç excl exclamation ünlemn noun isim prep preposition edatpron pronoun zamirpl plural çoğulv verb fiil

Fonetik İmlâSesli Harfler

iː see/siː/i any/ˈeni/ı sit/sɪt/e ten/ten/æ hat/hæt/ɑː arm/ɑːm/ɒ got/gɒt/ɔː saw/sɔː/ʊ put/pʊt/uː too/tuː/u usual/ˈjuʒuəl/

ʌ cup/kʌp/ɜː fur/fɜː(r)/ə ago/əˈɡoʊ/eɪ pay/peɪ/aı five/faɪv/əʊ home/həʊm/aʊ now/naʊ/ɔɪ join/dʒɔɪn/ɪə near/nɪə(r)/ɛə hair/hɛə(r)/ʊə pure/pjʊə(r)/

Sessiz Harflerp pen/pen/b bad/bæd/t sit/tiː/d did/dɪd/k cat/kæt/g got/gɒt/tʃ chin/tʃɪn/dʒ June/dʒun/f fall/fɔːl/v van/væn/θ thin/θɪn/ð then/ðen/

s so/səʊ/z zoo/zuː/ʃ she/ʃiː/ʒ vision/ˈvɪʒn/h how/haʊ/m man/mæn/n no/nəʊ/ŋ sing/sɪŋ/l leg/leg/r red/red/j yes/jes/w wet/wet/

Page 4: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

İngilizce Telaffuzİngilizce Örnekɑːfather Türkçedekarşılığıtamolarakbulunmaz.Uzatılmışasesininsonunağ eklenmişhalidir.ʌbut,come Türkçedekiasesidir.Örnekolarakkapıverilebilir.æman,cat Türkçedetamolarakkarşılığıbulunmaz.aileısesleriarasındakibirsese benzer.əfather,ago Türkçedetamolarakkarşığıbulunmaz.aileesesleriarasındakibirsese benzer.əbird,heard Köprü,gözgibisözcüklerdekiösesininbirazdahauzatılmışhalidir.ɛget,bed Türkçedekiesesinintamkarşılığıdır.ÖrnekolarakEylülverilebilir.iit,big Türkçedekiisesinintamkarşılığıdır.Örnekolaraksimit verilebilir.itea,see Türkçedekiisesininuzatılmışhalidir.ɔhot,wash Türkçedetamolarakkarşılığıbulunmaz.Yinedeosesineçokbenzer.Tam olarakosesininsonunahafifbiraeklenmişhalidenilebilir.ɔsaw,all Türkçedetamolarakkarşılığıbulunmaz.Uzuncasöylenenağsesine benzer.uput,book Türkçedekiusesininkarşılığıdır.Örnekolarakdokuzverilebilir.utoo,you Türkçedetamolarakkarşılığıbulunmaz.Uzuncasöylenenıusesine benzer.aifly,high Hızlıcaaisesininçıkarılmasınabenzer.auhow,house Hızlıcaausesininçıkarılmasınabenzer.ɛəthere,bear Hızlıcaeısesininçıkarılmasınabenzer.eiday,obey Hızlıcaeisesininçıkarılmasınabenzer.iəhere,hear Hızlıcaiısesininçıkarılmasınabenzer.əugo,note Hızlıcaıusesininçıkarılmasınabenzer.Fakatburadakiısesi,ıileaarası birsestir.əiboy,oil Hızlıcaoisesininçıkarılmasınabenzer.uəpoor,sure Hızlıcaıuısesininçıkarılmasınabenzer.Buradakiikinciısesiyineıilea arasıbirsestir.dʒgin,judge Türkçedekicsesinintamkarşılığıdır.Örnekolarakcumaverilebilir.ŋsing Türkçedetamkarşılığıbulunmaz.ngsesininçıkarılmasınabenzerfakat sondakigsesitamolaraksöylenmez,böylelikleuzatılmışbirnsesine benzerbirseseldeedilir.kcome,mock Türkçedekiksesinintamkarşılığıdır.Örnekolarakkapıverilebilir.zrose,zebra Türkçedekizsesinintamkarşılığıdır.Örnekolarakzorverilebilir.ʃshe,machine Türkçedekişsesinintamkarşılığıdır.Örnekolarakşerefverilebilir.tʃchin,rich Türkçedekiçsesinintamkarşılığıdır.Örnekolarakçocukverilebilir.wwater,which Türkçedetamolarakkarşılığıbulunmaz.vsesindenönceusesivarmış gibiokunurfakatu sesininyalnızcasonkısmısöylenir.ʒvision Türkçedekijsesinintamkarşılığıdır.Örnekolarakajandaverilebilir.θthink,myth Türkçedetamolarakkarşılığıbulunmaz.tilessesleriarasındakibirsese benzer.Busesiçıkartmakiçindildişlerarasındasıkıştırılaraksertbir şekildetsesiçıkartılmayaçalışılır.ðthis,the Türkçedetamolarakkarşılığıbulunmaz.dilessesleriarasındakibirsese benzer.Busesiçıkartmakiçindildişlerarasındasıkıştırılaraksertbir şekildedsesiçıkartılmayaçalışılır.

Açıklamalar

Page 5: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

5

A

A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z

abroad /əˈbrɔːd/adv yurt dışında We always go abroad in the summer. Yazın her zaman yurtdışına gideriz.

absent /ˈæbsənt/ adj bir yerde bulunmayan, yok olan Today John isn’t at school. He’s absent. Bugün John okulda değil. O, yok.

accept /əkˈsɛpt/ v kabul etmek Okay, I accept the agreement. Tamam,anlaşmayı kabul ediyorum.

accident /əkˈsɛpt/ n kaza There is a car accident in our street. Sokağımızda bir trafik kazası var.

accommodation /əˌkɒməˈdeɪʃən/nyatacak/kalacak yer I travel to another country, I always arrange my accommodation. Başka bir ülkeye seyahat etmeden önce, her zaman kalacak yerimi ayarlarım.

A aA, a /əı/ İngiliz alfabesinin ilk harfi

a /ə/ or an /ən/detbir, herhangi bir This is an apple. Bu bir elma.

able /ˈeɪbəl/ adj (yap)abilir, (ed)ebilir My sister is able to speak three languages. Kızkardeşim üç yabacı dil konuşabilir.

about1 /əˈbaʊt/ prep hakkında What’s the book about? Kitap ne hakkında?

about2 /əˈbaʊt/adv yaklaşık, aşağı yukarı There are about 70 million people in Turkey. Türkiy’de yaklaşık 70 milyon insan vardır.

above /əˈbʌv/prep üzerinde The bird is above the tree. Kuş ağacın üzerindedir.

accommodation

Page 6: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

6

A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z

achievement /əˈtʃiːvmənt/ n başarı This is a big achievement for me. Bu benim için büyük bir başarıdır.

acid /ˈæsɪd/ n asit There is a lot of acid in cola. Kolada çok asit vardır.

acid rain /ˈæsɪdreɪn/n asit yağmuru Acid rain is harmful to the trees. Asit yağmuru ağaçlara çok zararlıdır.

acrobat /ˈækrəˌbæt/ n akrobat I like watching the acrobats in the circus. Sirkte akrobatları izlemeyi severim.

across /əˈkrɒs/ adv karşıda, diğer tarafta My house is across the road. Evim yolun karşısındadır.

according to

according to /əˈkɔːdɪŋtə/ prep -e göre According to me, Anakara is the most beautiful city. Bana göre en güzel şehir Ankara’dır.

accountant /əˈkaʊntənt/ n muhasebeci My father is an accountant. Babam muhasebecidir.

accustomed to /əˈkʌstəmdtə/ adj alışkın I’m accustomed to eating late in the evening. Akşamları geç yemeğe alışkınım.

ache /eɪk/ n ağrı, acı I have got a headache. Başım ağrıyor.

achieve /əˈtʃiːv/v başarmak, yapabilmek Tom generally achieves what he wants. Tom genellikle istediğini elde eder.

Page 7: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

7

A

A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z

act1 /ækt/ n davranış, hareket Her act was not normal. Onun davranışı normal değildi.

act2 /aekt/ v oynamak, rol almak My sister is acting in a movie. Kız kardeşim bir filmde oynuyor.

action /ˈækʃən/ n olay, davranış, hareket Our teacher always warns us for our actions. Öğretmen bizi davranışlarımız için uyarır.

active /ˈæktɪv/adj hareketli, etkin There is not an active volcano in Turkey. Türkiyede etkin bir volkan yoktur.

activity /ækˈtɪvɪtɪ/ n etkinlik (pl -ties) Surfing is a good activity. Sörf yapmak iyi bir etkinliktir.

actor /ˈæktə/ n erkek oyuncu (tiyatro/sinema) My favourite actor is Al Pacino. En sevdiğim aktör Al Pacino’dur.

actress /ˈæktrɪs/ n kadın oyuncu (tiyatro/ sinema) (pl -es) My favourite actress is Nicole Kidman. En sevdiğim aktris Nicole Kidman’dır.

add /æd/v eklemek, toplamak Add some milk in my coffee, please. Kahveme biraz süt ekleyin lütfen.

addition /əˈdɪʃən/ n toplama işlemi We learn addition and substraction at School. Toplama ve çıkarma işlemini okulda öğreniyoruz.

address /əˈdrɛs/ n adres (pl -es) Write your address on the envelope. Zarfın üzerine adresinizi yazın.

adjective /ˈædʒɪktɪv/ n sıfat The word ‘small’ is an adjective. ‘Küçük’ kelimesi bir sıfattır.

adjective

Page 8: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

8

A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z

admiral /ˈædmərəl/ n amiral (deniz subayı) The admiral of that ship is a brave man. O geminin amirali cesur bir insandır.

admission /ədˈmɪʃən/ n bir yere giriş hakkı No admission for people under 18! 18 yaşından küçüklere giriş yasak.

adult /ˈædʌlt,əˈdʌlt/n yetişkin Tom is thirty-four years old. He is an adult. Tom 35 yaşında. O bir yetişkin.

advantage /ədˈvɑːntɪdʒ/n avantaj The advantage of the plane is that it’s very fast. Uçağın avantajı çok hızlı olmasıdır.

adventure /ədˈvɛntʃə/ n macera, serüven Hunting in Africa is a great adventure. Afrika’da avlanmak müthiş bir maceradır.

adverb /ˈadvəːb/ n zarf, belirteç The word ‘slowly’ is an adverb. ‘Yavaşça’ kelimesi bir zarftır.

advertisement/ədˈvɜːtɪsmənt/ n reklam My sister likes watching advertisements on TV. Kız kardeşim televizyondaki reklamları izlemeyi çok sever.

advice/ədˈvaɪs/ n öneri, tavsiye What is your advice about spending free time? Boş zamanları değerlendirme konusunda önerin nedir?

advise /ədˈvaɪz/v önermek, tavsiye etmek Teacher advises studying lesson to students. Öğretmen öğrencilerine ders çalışmalarını tavsiye eder.

aerobics /ɛəˈrəʊbɪks/ n aerobik My mother does aerobics every morning. Annem her sabah aerobik yapar.

admiral

Page 9: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

9

A

A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z

aeroplane /ˈɛərəˌpleɪn/ n uçak There is an aeroplane in the sky. Gökyüzünde bir uçak var.

afraid /əˈfreɪd/adj korkmuş, korkma duygusu My father is afraid of snakes. Babam yılandan korkar.

after /ˈæf.tər/ prep -den sonra Z comes after Y in the alphabet. Alfabede Z, Y den sonra gelir.

afternoon /ˌæftəˈnuːn/ n öğleden sonra We can have a party in the afternoon. Öğleden sonra parti verebiliriz.

again /əˈgɛn/ adv tekrar, yine, bir daha Can you repeat that again? Bunu bir daha tekrar eder misiniz?

against /əˈgɛnst/ prep karşı, aleyhinde, aykırı The students are against my idea. Öğrenciler benim fikrime karşılar.

age /eɪdʒ/ n yaş She doesn’t know her mother’s age. Annesinin yaşını bilmiyor.

agency /ˈeː.ʤən.si/n acente (pl -cies) My father works in a travel agency. Babam bir seyehat acentasında çalışıyor.

agent /ˈeɪ.ʤɛnt/ n ajan, temsilci James Bond is a secret agent and works for CIA. James Bond gizli ajandır ve CIA için çalışır.

ago /əˈɡəʊ/ adv ... zaman önce ...5 years ago ...5 yıl önce

agree /əˈɡriː/v aynı fikirde olmak, katılmak I agree with you! You are right. Sana katılıyorum! Haklısın.

agree

Page 10: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

10

A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z

agreement /əˈɡɹiːmənt/n anlaşma There is a political agreement between two countries. İki ülke arasında siyasi bir anlaşma var.

agriculture /ˈægrɪˌkʌltʃə/ n ziraat, tarım Agriculture is very important for Turkey. Tarım, Türkiye için çok önemlidir.

ahead /əˈhɛd/ adv önde, ileri doğru Walk straight ahead and turn left! İleri doğru yürü ve sola dön!

aid /eɪd/ n yardım There is a first aid box in our car. Arabamızda bir ilk yardım kutusu var.

air /ɛə/ n hava People need fresh air. İnsanlar taze havaya ihtiyaç duyar.

air-conditioning /ɛəkənˈdɪʃ(ə)nɪŋ/ n klima (iklimleme sistemi) The room is very hot. Turn on the air-conditioning, please. Oda çok sıcak. Lütfen klimayı açın.

air force /ɛəfɔː(r)s/n hava kuvvetleri Turkish Air Force has got a lot of war planes. Türk Hava Kuvvetleri’nin bir çok savaş uçağı vardır.

airhostess /ɛəˈhəʊstɪs/n uçuş hostesi Jale is an airhostess. Jale bir uçuş hostesidir.

airline /ˈeə(r)ˌlaɪn/n havayolu I want to be an airline pilot. Havayolu pilotu olmak istiyorum.

airport /ˈeə(r)ˌpɔː(r)t/n hava limanı Esenboğa Airport is in Ankara. Esenboğa Havalimanı Ankara’dadır.

agreement

Page 11: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

11

A

A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z

aisle /aɪl/n koridor Aisles of the planes are very narrow. Uçakların koridorları çok dardır.

alarm /əˈlɑː(r)m/n alarm I can’t hear the alarm in the mornings. Sabahları alarmı duymam.

alarm clock /əˈlɑː(r)mklɒk/n çalar saat There is an alarm clock on the table. Masanın üzerinde bir çalar saat var.

album /ˈælbəm/n albüm She is looking her father’s photograph album.O, babasının fotoraf albümüne bakıyor.

alcohol /ˈælkəhɒl/ n alkol Alcohol is very harmful for us. Alkol, bizim için çok zararlıdır!

alien /ˈeɪ.li.ən/ n uzaylı, yabancı E.T. is a film about aliens. E.T., uzaylılar hakkında bir filmdir.

alive/əˈlaɪv/ adj canlı, yaşayan, hayatta olan My grandfather is alive. Büyük babam hayattadır.

all/ɔːl/ det hepsi, tüm I like all cartoons. Tüm çizgi filmleri severim.

alligator /ˈælɪɡeɪtə/n timsah Alligators live in the rivers. Timsahlar nehirlerde yaşarlar.

all right /ˌɔːlˈraɪt/peki, tamam, pekâlâ All right. I’m coming. Tamam. Geliyorum. All right! I can do it for you. Pekâlâ, onu senin için yapabilirim.

almost /ɔːlˈməʊst/ adv hemen hemen It is almost two o’clock. Saat hemen hemen iki.

alone /əˈləʊn/adj yalnız Tuncay is alone at home. He is studying. Tuncay evde yalnız. Ders çalışıyor.

alone

Page 12: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

12

A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z

along

along /əˈlɒŋ/ prep boyunca, süresince I walk along the river every morning. Her sabah nehir boyunca yürürüm.

alphabet /ˈæl.fəˌbɛt/ n alfabe There are twenty-six letters in the English Alphabet. İngiliz alfabesinde yirmi altı harf vardır.

also /ˈɔːl.səʊ/adv aynı zamanda My uncle is a teacher. He is also a writer. Amcam öğretmendir. O aynı zamanda bir yazardır.

altogether /ɔːl.tʊˈɡɛð.ə(ɹ)/ adv hep birlikte Sing the song altogether. Şarkıyı hep birlikte söyleyin.

always/ˈɔːl.weɪz/adv her zaman I always get up at eight o’clock. Her zaman saat sekizde kalkarım.

a.m. /ˈeıɛm/ n gece 24:00- öğleyin 12:00 arası zaman dilimi The first lesson is at 7:30 a.m. İlk ders sabah 7:30 dadır.

am/ˈæm/ v birinci tekil şahıs için ‘olmak’ (be) fiili I am a good student. Ben iyi bir öğrenciyim.

ambulance /ˈæmbjʊləns/ n cankurtaran Call an ambulance! This man is very ill! Ambulansı ara. Bu adam çok hasta.

an /æn/ ‘bir’ anlamı taşır ve ünlüyle başlayan sözcüklerden önce kullanılır There is an apple on the table. Masanın üzerinde bir elma var.

and/ænd/ conj ve My uncle has got a cat and a dog. Amcamın bir kedisi ve bir köpeği vardır.

angel /ˈeɪn.dʒəl/ n melek He is an angel. He always helps poor people. O bir melek. Fakir insanlara her zaman yardım eder.

Page 13: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

13

A

A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z

apartment

angry/ˈæŋ.ɡri/ adj sinirli, kızgın He is very angry man. O çok sinirli biridir.

animal /ˈænəməl/ n hayvan A cat is an animal, not a plant. Kedi bir hayvandır, bitki değil.

ankle /‘aeqkl/ n ayak bileği There is pain in my ankle. Ayak bileğimde bir ağrı var.

another /əˈnʌðə(ɹ)/ det bir diğer, bir başka I’d like another coffee, please. This is cold. Bir başka kahve istiyorum lütfen. Bu soğuk.

answer1 /ˈɑːn.sə(ɹ)/v yanıtlamak Answer my question please. Sorumu yanıtlayın lütfen.

answer2 /ˈɑːn.sə(ɹ)/ n yanıt What is the answer of this question? Bu sorunun yanıtı nedir?

ant /ænt/ n karınca Ants are very hardworking. Karıncalar çok çalışkandır.

antelope /ˈæntɪˌləʊp/ n antilop The antelope is a very fast animal. Antilop çok hızlı bir hayvandır.

any /ˈɛnɪ/ adj hiç (olumsuz tümce ve sorularda) Have you got any brothers? Hiç erkek kardeşin var mı?

anybody /ˈɛn.i.ːbɒd.i/ pron hiç kimse (soru ve olumsuz tümcelerde) Is there anybody in the classroom? Sınıfta kimse var mı?

anything /ˈɛniθɪŋ/pron hiçbir şey (soru ve olumsuz tümcelerde) There isn’t anything in her bag. It’s empty. Çantasında hiçbir şey yok. O boş.

apartment /əˈpɑː(ɹ)t.mənt/ n apartman dairesi I haven’t got a garden because I live in an apartment. Bahçem yok çünkü apartman dairesinde oturuyorum.

Page 14: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

14

A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z

ape /eɪp/ n şempanze Apes eat banana and leaves. Maymunlar muz ve yaprak yer.

apple /ˈæpəl/ n elma I eat an apple evey day. Hergün bir elma yerim.

application /ˌæp.ləˈkeɪ.ʃən/ n başvuru I am filling in the application form for the job. İş için başvuru formunu dolduruyorum.

apricot /ˈeɪprɪkɒt/n kayısı Malatya is famous for its apricot. Malatya kayısısı ile ünlüdür.

April /ˈeɪprɪl/ n nisan April is the fourth month of the year. Nisan yılın dördüncü ayıdır.

aquarium /əˈkwɛərɪəm/n akvaryum I have got four fish in my aquarium. Akvaryumumda dört balığım var.

architect/ˈɑːkɪtɛkt/ n mimar My sister is an architect, and she designs buildings. Kızkardeşim bir mimardır ve bina tasarımı yapar.

are /ɑː(ɹ)/ v çoğul şahıslar için ‘olmak’ (be) fiili Our neighbours are very friendly. Komşularımız çok dost canlısıdır.

area /æriə/ n alan, bölge This parking area is for disabled people. Bu park alanı engelli insanlar içindir.

arm /ɑːm/ n kol Monkeys have got long arms. Maymunların uzun kolları vardır.

ape

Page 15: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

15

A

A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z

armchair /ˈɑːmˌtʃɛə/ n koltuk My grandfather’s armchair is very comfortable. Dedemin koltuğu çok rahattır.

army /ˈɑːmɪ/n ordu (pl -mies) My brother is a soldier in the army now. Abim şu anda orduda asker.

around /əˈraʊnd/ adv çevresinde They are dancing around the fire. Ateşin çevresinde dansediyorlar.

arrive /əˈraɪv/ v gelmek My father arrives home too late. Babam eve çok geç gelir.

arrow /ˈærəʊ/n ok, ok işareti You can’t get lost. Just follow the arrow. Kaybolmazsın. Sadece ok işaretini takip et.

art /aːt/ n sanat There is only one art gallery in the city. Şehirde sadece bir adet sanat galerisi var.

artist /ˈɑːtɪst/n sanatçı, ressam My favourite artist is Leonardo Da Vinci. Benim gözde ressamım Leonardo Da Vinci’dir.

ashtray/ˈæʃˌtreɪ/ n kül tablası I never smoke, so I don’t have any ashtrays at home. Hiç sigara içmediğim için, evde hiç kül tablam yok.

ashtray

Page 16: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

16

A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z

ask /ɑːsk/ v soru sormak Don’t ask me difficult questions, please. Bana zor sorular sorma lütfen.

asleep /əˈsliːp/adj uykuda, uyuyor The baby is still asleep now. Bebek hala uykuda.

aspirin /ˈæsprɪn/ n aspirin You can take an aspirin for your headache. Baş ağrın için aspirin alabilirsin.

assistant /əˈsɪstənt/ n yardımcı, asistan The manager has a new assistant. Müdürün yeni bir asistanı var.

astrology /əˈstrɒlədʒɪ/ n gök bilim (no plural) I don’t believe in astrology. Astolojiye inanmam.

astronaut /ˈæstrəˌnɑt/ n astronot I want to be an astronaut in the future. Gelecekte astronot olmak istiyorum.

astronomer /əˈstrɒnəmə/ n gök bilimci Astronomers use telescopes. Gök bilimciler teleskop kullanırlar.

at /æt/prep -de, -da The children are at home. Çocuklar evdeler.

athlete /ˈæθliːt/ n atlet, koşucu He is a very fast athlete. O çok hızlı bir koşucudur.

atlas /ˈætləs/ n atlas, harita kitabı (pl -es) We use an atlas in the geography classes. Coğrafya derslerinde atlas kullanırız.

ask

Page 17: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

17

A

A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z

atmosphere/ˈætməsˌfɪə/ n atmosfer There are different gases in the atmosphere. Atmosferde değişik gazlar vardır.

attention /əˈtɛnʃən/ n dikkat Give all your attention to your job. Tüm dikkatini işine ver.

attic /ˈӕtik/ n tavan arası I put my old toys in the attic. Eski oyuncaklarımı tavan arasına koydum.

attract /əˈtrækt/ v çekmek, cezbetmek Our teacher always tries to attract our attention. Öğretmenimiz her zaman dikkatimizi çekmeye çalışır.

attraction /əˈtrækʃən/ n çekicilik, alımlılık, cazibe The city has many attractions for tourists. Şehrin turistler için pek çok çekiciliği (cazip yanı) var.

attractive /əˈtræktɪv/ adj çekici, hoş She’s a very attractive girl. O, çok çekici bir kızdır.

audio /ˈɔːdɪˌəʊ/adj sesle ilgili, ses kaydı, işitsel My father has got an audio CD in the car. Babamın arabasında bir ses CDsi var.

audio-visual /ˈɔːdɪˌəʊ‚vıʒuəl/ adj işitsel ve görsel I use audio-visual materials in English classes. İngilizce derslerinde işitsel ve görsel araçları kullanırım.

August /ɔːˈgʌst/ n Ağustos ayı İzmir is very hot in August. İzmir, ağustos da çok sıcaktır.

aunt /ɑːnt/ n hala, teyze, yenge My mother’s sister is my aunt. Annemin kız kardeşi benim teyzemdir.

automatic /ˌɔːtəˈmætɪk/ adj otomatik My mother has got an automatic washing mashine. Annemin otomatik çamaşır makinası var.

autumn /ˈɔːtəm/ n sonbahar Schools open in autumn. Okullar sonbaharda açılır.

autumn

Page 18: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

18

A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z

avenue /ˈӕvinjuː/ n geniş cadde, bulvar His address is 14 Swan Avenue. Onun adresi 14. Kuğu Bulvarıdır.

avocado/ӕvəˈkaːdəu/ n avokado Avocado is a tropical fruit. Avokado tropikal bir meyvedir.

award/əˈwɔːd/ n ödül The award for the winner is a sports car. Kazananın ödülü spor bir araba.

awful/ˈɔːfʊl/ n berbat, çok kötü This film is awful. Bu film çok kötü.

axe /æks/ n balta He cuts trees with his axe. Baltasıyla ağaçları keser.

avenue

Page 19: İngilizce - Türkçe English - Turkishsarginyayincilik.com.tr/downloads/dl/file/id/3/product/4/... · İngilizce Telaffuz İngilizce Örnek ɑː father Türkçede karşılığı

19

B

A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z

B bB, b /bi:/ İngiliz alfabesinin ikinci

harfi

baby /ˈbeɪbi/n bebek (pl -bies) She has got a baby. Onun bir bebeği var.

back /bæk/ n arka, sırt My back hurts. Sırtım ağrıyor.

backache /ˈbækeɪk/ n sırt ağrısı My father suffers from backache. Babam sırt ağrısı çekiyor.

bad /bæd/n kötü The weather is bad today. Bugün hava kötü.

bag /bæg/ n çanta Is there a pen in your bag? Çantanda tükenmez kalem var mı?

bake /beɪk/ v (fırında) pişirmek My mother can bake delicious cakes. Annem çok lezzetli pastalar pişirebilir.

baker /ˈbeɪ.kɚ/n fırıncı My father can bake very good bread. He is a baker. Babam çok güzel ekmek pişirebilir. O fırıncıdır.

bakery /ˈbeɪkərɪ/ n ekmek fırını (pl -ries) I like the bread in this bakery. Bu fırının ekmeğini severim.

ball /bɔːl/n top We need a ball to play football. Futbol oynamak için topa ihtiyacımız var.

ballerina /ˌbæləˈriːnə/n balerin The ballerina is dancing on the stage. Balerin sahnede dans ediyor.

ballerina