Yeraltı örgütü TMT'nin ilk dönemi ile ilgili belirsizlikler

21
YERALTI ÖRGÜTÜ TMT’NİN İLK DÖNEMİ İLE İLGİLİ BELİRSİZLİKLER 1957-1963 yılları arasında yeraltında çalışmış olan Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı’nın, Kıbrıs sorununun günümüze kadar gelen çözümsüzlüğüne olan katkıları ve bu teşkilatın yaptıkları hakkında, ciddi ve kapsamlı bir tarih çalışması henüz yapılmış olmamasına karşın, geçen zaman içinde bu gizli yeraltı teşkilatının bazı eylemleri hakkında sınırlı da olsa bazı yayınlar yapılmış bulunmaktadır. İLK YAYINLAR Bizim saptayabildiğimize göre, ilk Türkçe yayın, TMT’nin bu ilk döneminde işlenen bazı cinayetlere ışık tutan ve Türkçe, Rumca ve İngilizce olarak Lefkoşa-Büyük Kaymaklı’daki Printco Matbaasında basılmış bulunan “Kıbrıs’ta Tedhiş ve Faşizmin Kurbanları” adlı broşürdür. Kıbrıs Türk Vatanperverler Birliği adına ziraat mühendisi İbrahim Hasan Aziz ile sendikacı Nureddin Mehmet Seferoğlu tarafından hazırlanan bu çalışma, 1965 yılında AKEL MK üyesi Derviş Ali Kavazoğlu’nun, sendikacı Rum arkadaşı Kostas Mişaulis ile birlikte Kıbrıs Türk yeraltı örgütü tarafından öldürülmesi ardından yayımlanmıştı. Buradan yapılan geniş bir özet, İstanbul’da yayımlanan Ant dergisinin 9 Eylül 1969 tarihli (No.141) nüshasında da yayımlandı. Bundan sonra gelen ikinci çalışma, 1974 savaşından sonra Kıbrıs sorununa ilgi gösterip çeşitli makaleler yayımlayan ve Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’ne yakın olan aylık inceleme, yorum, belge dergisi “İlke”de çıkmıştır. İstanbul’da yayımlanan bu derginin Kasım 1974 tarihli 11. sayısında çıkan Mehmet Yüksel imzalı makalenin başlığı şöyleydi: “Kıbrıs’ta Faşist Baskılar, Faşist Örgütlenmeler”. Aynı derginin Mayıs 1977 tarihli 41. sayısında da, “Kıbrıs’ta gerici faşist güçlerin kan ve cinayet listesi” başlıklı bir yazı yer almıştı. Kıbrıs’taki TMT’li yıllara ilişkin olarak resmi bilgiler dışında, çok bilinmeyen ve karanlıkta kalmış bazı bilgiler veren bir başka çalışma, Lefkoşa’da haftalık olarak yayımlanan Söz gazetesinde 8 Mayıs- 16 Ekim 1987 tarihleri arasında çıkan “Emekçi Halk Hareketimizin Geçmişinden” başlıklı yazı dizisidir. Ahmet An’ın bu çalışması, “Kıbrıs’ta Fırtınalı Yıllar (1942-1962)” adı altında, ancak 1996 yılında kitaplaşabilmiş ve daha geniş bir okur kitlesine ulaşabilmiştir. (Bir rastlantı sonucu, gazeteci-yazar Kutlu Adalı’nın faili meçhul (!) bir cinayete kurban gitmesinin hemen ardından piyasaya çıkmış olan bu kitabın, Kıbrıs Türk liderliği tarafından toplattırılmasının da gündeme geldiği, ama o sıralarda böylesi bir uygulamanın tepkileri daha da artıracağı düşünüldüğünden, buna tevessül edilmediği bilgimize gelmiş bulunmaktadır.) İLGİNÇ AÇIKLAMALAR 1990 yılının sonunda, TC Genel Kurmay Başkanlığı Özel Harp Dairesi Başkanı Tuğgeneral Kemal Yılmaz, Özel Harp Dairesi’nin Adnan Menderes

Transcript of Yeraltı örgütü TMT'nin ilk dönemi ile ilgili belirsizlikler

YERALTI ÖRGÜTÜ TMT’NİN İLK DÖNEMİ İLE İLGİLİ BELİRSİZLİKLER

1957-1963 yılları arasında yeraltında çalışmış olan Kıbrıs TürkMukavemet Teşkilatı’nın, Kıbrıs sorununun günümüze kadar gelençözümsüzlüğüne olan katkıları ve bu teşkilatın yaptıkları hakkında,ciddi ve kapsamlı bir tarih çalışması henüz yapılmış olmamasına karşın,geçen zaman içinde bu gizli yeraltı teşkilatının bazı eylemleri hakkındasınırlı da olsa bazı yayınlar yapılmış bulunmaktadır.

İLK YAYINLARBizim saptayabildiğimize göre, ilk Türkçe yayın, TMT’nin bu ilk

döneminde işlenen bazı cinayetlere ışık tutan ve Türkçe, Rumca veİngilizce olarak Lefkoşa-Büyük Kaymaklı’daki Printco Matbaasındabasılmış bulunan “Kıbrıs’ta Tedhiş ve Faşizmin Kurbanları” adlıbroşürdür. Kıbrıs Türk Vatanperverler Birliği adına ziraat mühendisiİbrahim Hasan Aziz ile sendikacı Nureddin Mehmet Seferoğlu tarafındanhazırlanan bu çalışma, 1965 yılında AKEL MK üyesi Derviş AliKavazoğlu’nun, sendikacı Rum arkadaşı Kostas Mişaulis ile birlikteKıbrıs Türk yeraltı örgütü tarafından öldürülmesi ardındanyayımlanmıştı. Buradan yapılan geniş bir özet, İstanbul’da yayımlananAnt dergisinin 9 Eylül 1969 tarihli (No.141) nüshasında da yayımlandı.

Bundan sonra gelen ikinci çalışma, 1974 savaşından sonra Kıbrıssorununa ilgi gösterip çeşitli makaleler yayımlayan ve Türkiye Sosyalistİşçi Partisi’ne yakın olan aylık inceleme, yorum, belge dergisi “İlke”deçıkmıştır. İstanbul’da yayımlanan bu derginin Kasım 1974 tarihli 11.sayısında çıkan Mehmet Yüksel imzalı makalenin başlığı şöyleydi:“Kıbrıs’ta Faşist Baskılar, Faşist Örgütlenmeler”. Aynı derginin Mayıs1977 tarihli 41. sayısında da, “Kıbrıs’ta gerici faşist güçlerin kan vecinayet listesi” başlıklı bir yazı yer almıştı.

Kıbrıs’taki TMT’li yıllara ilişkin olarak resmi bilgiler dışında,çok bilinmeyen ve karanlıkta kalmış bazı bilgiler veren bir başkaçalışma, Lefkoşa’da haftalık olarak yayımlanan Söz gazetesinde 8 Mayıs-16 Ekim 1987 tarihleri arasında çıkan “Emekçi Halk HareketimizinGeçmişinden” başlıklı yazı dizisidir. Ahmet An’ın bu çalışması,“Kıbrıs’ta Fırtınalı Yıllar (1942-1962)” adı altında, ancak 1996 yılındakitaplaşabilmiş ve daha geniş bir okur kitlesine ulaşabilmiştir. (Birrastlantı sonucu, gazeteci-yazar Kutlu Adalı’nın faili meçhul (!) bircinayete kurban gitmesinin hemen ardından piyasaya çıkmış olan bukitabın, Kıbrıs Türk liderliği tarafından toplattırılmasının da gündemegeldiği, ama o sıralarda böylesi bir uygulamanın tepkileri daha daartıracağı düşünüldüğünden, buna tevessül edilmediği bilgimize gelmişbulunmaktadır.)

İLGİNÇ AÇIKLAMALAR1990 yılının sonunda, TC Genel Kurmay Başkanlığı Özel Harp Dairesi

Başkanı Tuğgeneral Kemal Yılmaz, Özel Harp Dairesi’nin Adnan Menderes

zamanında 27 Eylül 1952’de Milli Savunma Yüksek Kurulu kararıylakurulduğunu ve 1963-74 yılları arasında Kıbrıs’taki mukavemetharekâtının örgütlenmesinde görev aldığını açıkladı. (Cumhuriyet, 4Aralık 1990)

TMT’nin ilk Türkiyeli komutanı olan Rıza Vuruşkan’ın “TMT’ninkuruluşunu anlatan not defterinden” 1993 yılında yayımlanmış olan birbölümde ise, gerek general ve gerekse Kurmay Başkanının, Kıbrıs’agönderilecek heyetin ve oradaki teşkilatın liderliği için kendisinigayet uygun bulmakla beraber, Vuruşkan ve arkadaşlarının Türkiye’dekiABD askeri kuruluşlarından biri olan “Jusmmat J3 özel projeler kısmı ilesıkı işbirliği halinde bulunduklarını” ve aynı binada çalıştıklarıAmerikalı subayları kuşkulandırmamak için bir ara kendisinin Kıbrıs’agönderilecekler listesinden çıkarıldığını, ama sonradan Amerikalılarınkuşkulandırılması riskini de göze alan yetkililerin kendisini listeyedahil ettiklerini anlatmaktadır. (aktaran Prof.Dr.M.Derviş Manizade, 65Yıl Boyunca Kıbrıs: Yazdıklarım-Söylediklerim, İstanbul, Mart 1993,s.575)

KENAN İNATÇI’NIN VERDİĞİ BİLGİLEREski TMT istihbaratçılarından Kenan İnatçı, 1950’li yılların

başında köyü Susuz’u, Türkiye’den asker kökenli Ömer Kılıç adındabirinin ziyaret ettiğini belirterek şöyle yazmaktadır:

“İlkokul öğrencisi idim. 1950-1951 yıllarında olacak ki; köyümSusuz’a Türkiye’den asker kökenli Ömer Kılıç ziyarete gelir. Susuz köyümuhtarı Süleyman Salih’in evine konaklar. O dönemde köy öğretmeni OğuzKusetoğlu idi. Muhtarın evinde karargahını kuran Ömer Kılıç, muhtarSüleyman Salih ve öğretmen Oğuz Kusetoğlu ile çevre yerleşimbirimlerinde yaşamakta olan Türkler hakkında çalışmalarda bulundular.Gerekli bilgileri aldıktan sonra da çevre Türk köylerini ziyarete çıkar.Öğretmenim Oğuz Kusetoğlu, Ömer Kılıç’ı, köyden köye eşek üzerindegezdirmede kılavuzluk etmek için beni görevlendirdi. Ömer Kılıç,Kıbrıslı Türkleri yerinde görmek ve değerlendirmek ve de Türkiye’yebağlı merkezi bir yeraltı teşkilatının örgütlenmesinde ön çalışmalaryapmak üzere Kıbrıs’a gelen bir Türk subayı idi. 1950-1951 yıllarında“Ne Mutlu Türküm Diyene”, “Bir Türk Dünyaya Bedeldir”, “Türk AllahınArslanıdır” ibarelerini taşıyan ay-yıldızlı, bayrak kırmızısı, yuvarlakcam plaketlerini kendi elleriyle yapan ve dağıtan Ömer Kılıç’ınkendisiydi. Ömer Kılıç, Baf kasabasında çalışmalarını o günlerde Bafbölgesel milliyetçi hareketlenmede öncü Türk milliyetçilerinden DervişAhmet Raşit ve Kamil Hoca ile sürdürür. 1950 yılından önceki yıllardanberi Baf Türkünün milli lideri Dr.İhsan Ali ile de özel temas veçalışmaları olur.”

İnatçı, yazısının devamında, Rauf Denktaş için bir nitelemedebulunmakta ve o sıralarda onun üyesi olduğunu söylediği 9 Eylül yeraltıörgütüyle ilgili olarak da bir iddia öne sürmekteydi. (“Gayrı resmi

tarihin kırıntıları” başlıklı bu yazı, sonradan dava konusu olduğundanburada ayrıntı veremiyoruz! -Bkz.Avrupa, 24 Aralık 1997)

Bu konuyla ilgili olarak, Necati Özkan’ın İstiklâl gazetesinde şuhabere rastladık:

“Türkiyemizin tanınmış hattat ve ressamlarından Bay Ömer FarukKılınç, bir müddetten beri adamızda bulunmaktadır...Kendisi Lefkoşa’daTrodos Otelinde sakin bulunmaktadır...Tabela ve dini yazıları yazmağıkabule başlamıştır. (13 Nisan 1952)

Hürsöz gazetesinde şu haberler var: “Türkiye’nin tanınmış hattat ve ressamlarından Ömer Faruk Kılınç,

bir müddetten beri adamızda bulunmaktadır.” (13 Nisan 1952) “Hattat ÖmerFaruk Kılınç köy gezilerini anlattı.” (23 Ocak 1953)

Ömer Faruk Kılınç, daha sonra İngiliz sömürge yönetimi tarafındandeşifre edildiğinden, adayı terkedecek ve buradan evlendiği bir kızlabirlikte ayrıldıktan sonra Kıbrıs’a bir daha geri gelmeyecekti.

TMT’NİN KURULUŞ TARİHİ HANGİSİ?TMT’nin üç kurucusundan biri olan ve zamanın Lefkoşa’daki TC

Konsolosluğunda ateşe olarak görev yapmakta olan Kemal Tanrısevdi,yıllar sonra Kıbrıs’a gelerek, Dr.Burhan Nabantoğlu’nun ölümünün 14.yıldönümü nedeniyle Mağusa’da düzenlenen bir törene katılmış ve oradayaptığı konuşmada, TMT’yi Denktaş, Nalbantoğlu ve kendisinin 15 Kasım1957’de birlikte kurduklarını, Kıbrıs Türkünün mukavemet ve direnişinino tarihte başladığını açıklamış; TMT’nin kuruluş yıldönümünün 1Ağustos’ta kutlanmasının Kıbrıs mücadele tarihinin başlangıcını inkaretmek olduğunu belirtmişti. (Kıbrıs, 9 Şubat 1994)

Kıbrıs sorununun tarihi ile ilgilenenler, TMT’nin ilk bildirisini1957 yılının Kasım ayı içinde dağıttığını bilmektedirler. Ama TMT’nin ençok bilinen kurucularından olan Rauf R.Denktaş, yıllardır, bu teşkilatınkuruluş tarihini Kıbrıs Türk toplumuna 1 Ağustos olarak kabul ettirmişve bu gün resmi olarak günümüze kadar kutlanagelmiştir. Oysa, 1 Ağustos1958 tarihi, bundan 8 buçuk ay önce kurulmuş olan “Türk MukavemetTeşkilatı”nın, Türkiyeli subayların yönetimine geçtiği tarihtir.(Kuruluş tarihi ve TC ile olan bağlar konusuna aşağıda yinedeğinilecektir.)

KAMUOYU ÖNÜNDE TMT’NİN İLK KEZ TARTIŞILMASI VE DİĞER YAYINLAR Kıbrıslı Türkler arasında tabu olarak bilinen ve açıktan konuşulup

yazılmayan TMT konusunun kamuoyu önünde ilk defa tartışılması,Türkiye’de yüksek öğrenim gören Kıbrıslı Türk öğrencilerin oluşturduğu“Üniversite Temsilciler Konseyi”nin 1995 yılı etkinlikleri çerçevesinde,4 Şubat 1995 akşamı Lefkoşa’daki Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlediği“Türk Mukavemet Teşkilatı’nın Kıbrıs Sorunundaki Yeri” konulu paneldegerçekleşmiştir. Panele konuşmacı olarak Ahmet Cavit An, Arif HasanTahsin, Halil Paşa ve İsmail Bozkurt katılmışlardı. Arif Hasan Tahsin,konuşmasını 13 Şubat 1995 tarihli haftalık Yeni Çağ gazetesindeki

köşesine alırken, ben de kendi bildirimi o sıralar yazarları arasındabulunduğum aynı gazetede 5 hafta süreyle (20 Şubat-30 Mart 1995)yayımladım ve yazdıklarım, çeşitli çevrelerde büyük ilgi topladı. HasanKahvecioğlu, bu panelde en çok sorgulanmak istenen noktanın “öldürülenKıbrıslı Türkler” olduğuna dikkat çekerek, şöyle yazdı:

“Özellikle TMT konusunda “tabu”ları yıkıp, kat edeceğimiz çok uzunbir yol olduğu yadsınamaz. Bu “ilk adım”ın arkasının gelmesini veözellikle TMT’de “Kurucu” olarak görev yapanların da konuşmalarınıdileriz.” (Ortam, 6 Şubat 1995)

Araştırma yazımla ilgilenip, benimle temasa geçenlerden biri olanTMT eski komutanlarından Hasan Demirağ (Çıngı Bey), 8 Mart 1995 tarihliKıbrıs gazetesinde yayımlanan ve gazeteci Taylan Kav ile yaptığısöyleşisinde, TMT konusunu yıllardır araştırdığını, belgeler topladığınıve yazacağını belirtmişti. Taylan Kav ise, dinlediklerinin sadece birkısmını okurlarına aktaracak ve şöyle yazacaktı: “Belgeler, iddialar,görüşler, isimler! Müthiş şeyler, müthiş hassas şeyler!...O söyledi, bende yazdım mantığı ile aynen yazmanın doğru olmayacağına inanıyorum. Bunedenle “Ben kabul ediyorum. Adımı ver, yaz!” diyen Hasan Bey’e de bunusöyledim ve 4 saat sonunda da kasetimi kapattım...Bu konuyu kimaraştıracak ve yazacaksa, lütfen çok dikkatli ve titiz olsun! Çünkügerçekten, çok hassas bir konu; yarar yerine zarar getirebilir, toplumuçalkantılara götürebilir!”

Ne yazık ki, Hasan Demirağ’ın TMT’ye ilişkin araştırmaları bugünekadar yayımlanamamıştır.

Gazeteci Neriman Cahit, ÜTK’nın adı geçen panelinde bandakaydettiği bütün konuşmaların çözülmüş metinlerini, Ortam gazetesinde“Yakın tarihimize damgasını vuran bir örgüt: TMT” başlığı altındayayımladı. (22 Mayıs-7 Haziran 1995) O sıralarda, Türkiye’deki Milliyetgazetesinde Özcan Ercan adlı bir hanım, TMT’nin kurucuları ve üyeleriyleyaptığı söyleşileri “İstirdat Harekatı” adı altında yayımladı (10-14Haziran 1995).

TMT’nin geçmişinin eşelenmesine 1995 yılı içinde devam edildi.Neriman Cahit, yine Ortam gazetesinde “Kemal Sahilboylu ve TMTHatıraları” adlı söyleşiyi yayımladı. (19 Eylül-4 Ekim 1995) 6 Şubat1996’da Burhan Nalbantoğlu’nun 16. ölüm yıldönümü vesilesiyle, bu kez debu TMT kurucusunun dostları görüşlerini bildirdiler ve TMT’ninetkinliklerinden söz ettiler. (6-12 Şubat 1996)

TÜRKİYE TMT’SİNİN KURUCUSU NE DİYOR? Merkezi Ankara’da bulunan Kıbrıs Türk Kültür Derneği’nin yayın

organı olan “Kıbrıs Mektubu” adlı dergi de, Temmuz 1996 tarihlisayısında TMT’nin kuruluşunu ve yaptığı hizmetleri anlatan bir söyleşiyayımlamaya başladı. Söyleşi, 1952’de kurulan TC Seferberlik TetkikKurulu (sonradan adı Özel Harp Dairesi olacak olan günümüzünKontrgerillası) Başkanı Daniş Karabelen’in, 1957 yılı sonunda KıbrısTMT’sinin yönetimini Türkiyeli subayların ele alması ve yeniden

örgütlemesi için görevlendirdiği Emekli Albay İsmail Tansu ileyapılmıştı.

Tansu, Ahmet Göksan’la yaptığı bu söyleşide, 1957 yılı içindekurulmuş bulunan Kıbrıs TMT’sini yok saymakta ve TMT’nin kuruluşfikrinin bile Türkiye’den geldiğini söylemekteydi: “Kıbrıs’ta TürkMukavemet Teşkilatı’nın kurulması gerektiği hakkındaki resmi fikirDışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun beyninde şekillenmiştir.”

İsmail Tansu, aynı derginin Kasım 1996 tarihli sayısında yer alan“Kıbrıs’ın özgürlük mücadelesinde TMT ve Dr.Fazıl Küçük ile RaufDenktaş” adlı makalesinde ise, Türkiyeli subayların yönetimine geçmişolan TMT’nin kuruluş tarihiyle ilgili olarak “TMT’yi kurmak için görevaldığımız 1958 yılı Mayıs ayında” ifadesini kullanmaktaydı.

GENEL BİR AYAKLANMA VE KIBRIS’I GERİ ALMA PROJESİKıbrıs adasını geri alma (istirdat) projesini oluşturulması fikri

ise, 1957 Aralık ayının son haftasında bir gün, Daire Başkanı EmekliGeneral Daniş Karabelen’in Genel Kurmay Başkanlığına çağrılarak, ona 2.Başkan Orgeneral Salih Coşkun tarafından önerilmiştir. Karabelen’in buiş için görevlendirdiği İsmail Tansu’ya göre, “harekete geçmek için beşay heyecan ve sabırsızlıkla emir beklenilmiştir.” Nitekim Tansu, dizininilk yazısında şöyle demektedir.

“Hükümet TMT’nin kurulmasına izin verdikten sonra, 19 Mayıs Gençlikve Spor Bayramını takip eden günlerden birinde bir gün öğle vakti evimdeidim. Telefon çaldı, karşımdaki Daire Başkanımız Daniş Karabelen Paşaidi: “Tansu, birkaç gün önce bana, işler karışıyor, bu günlerde birtalimat alabiliriz demiştin. Sana malum olmuş. Harekete geçebiliriztalimatı geldi, evdeyim, hemen gel, görüşelim” diyordu.”

İsmail Tansu, yazısına devamla, “Kıbrıs’ı İstirdat (Geri alma)Projesi” (KİP) olarak kodladığı projesini, Orgeneral Salih Coşkun’unyerine Genel Kurmay 2. Başkanlığına getirilen Orgeneral Cevdet Sunay’asunduğunu ve onay aldığını belirtmekteydi.

Rıza Vuruşkan ise, 22 Temmuz 1958 günü, Kıbrıslı Türk liderleretebliğ edilmek kaleme aldığı “Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı’nın GörevTalimatı”nın hazırlanmasında önce, TC Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorluile görüştüklerini ve konuşmalar sonunda nihai gayelerinin,“gerektiğinde ve şartlar müsaadesinde umumi bir ayaklanma ile adanıntamamının kontrolünü elimize geçirmek” olduğunu anladığınıbelirtmektedir. (aktaran Prof.Dr.M.Derviş Manizade, agy, s.576)

“ANILARIMI NİÇİN YAYIMLAMAK İSTEDİM?”

İsmail Tansu, “Kıbrıs Mektubu” dergisinin Ocak 1997 tarihlisayısında yer alan “Anılarımı niçin yayımlamak istedim” başlıklıyazısında da şöyle demekteydi:

“1957-1963 döneminin zorunlu ve katı gizlilik kurallarını iyiceiçlerine sindiren ve ona sadık kalan, her kademedeki TMT mücahitleri,Kıbrıslı mahalli liderler ve Türkiyeli subaylar, “Devlet sırrıdır”

diyerek, alışkanlıklarını, 1974 yılına kadar, hatta 1974 yılından sonrada sürdürmüşlerdir. Bu sebeble, suskunluklarını devam ettiren, TMT’ninbu vatansever ve kahraman kadrosu, anılarını açıklamamışlar veyayımlamaktan kaçınmışlardır. Aradan yaklaşık 40 yıl geçtikten sonraartık gizliliğin bir anlamı kalmamış ve TMT olayı devlet sırrı olmaktançıkmıştır...KKTC Devletinin yazılacak tarihi için bu destanların açığaçıkarılması ve yayımlanması gereklidir.”

DİZİNİN YAYIMLANMASI DURDURULUYORİsmail Tansu, Kıbrıs Mektubu’nun Mayıs 1997 tarihli sayısında çıkan

anılarının 6. yazısı ile birlikte “TMT’ye kanat gerenler (1957-1960)”başlıklı bir yazı dizisi daha başlatmıştı. Bu yeni dizinin altında “TMTtarihi yazılıyor” başlıklı bir haber yer almaktaydı. Aslında bu haber,11 Nisan 1997 tarihli Kıbrıs gazetelerinden alınmıştı ve şöyleydi:

“Efsanevi TMT örgütünün tarihini yazmak üzere oluşturulan Üst KurulCumhurbaşkanlığı’nda Müsteşar Göral Tanova başkanlığında ilktoplantısını yaptı.

Üst Kurul’da Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Dışişleri ve SavunmaBakanlığı, Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Bakanlığı, GüvenlikKuvvetleri Komutanlığı, Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı, BRTKMüdürlüğü, Tanıtma Dairesi Müdürlüğü ve Kıbrıs Türk MücahitlerDerneği’nin temsil edildiği bildirildi.

BRT’den verilen bilgiye göre Üst Kurul’un denetim ve gözetimindeoluşturulacak bir “Merkez”, yazar ve araştırmacıların atanması ile TMTve Kıbrıs Türk Milli Mücadele Tarihi’ni kaleme alacak. Bunun içinTürkiye ve KKTC’de varolan birçok belge incelemeye alınacak.

TMT tarihinin yazılımını kitap yayını ve televizyon film yapımınınizleyeceği, bu konuda BRTK’nın koordinatörlük yapacağı bildirildi.”

Yaptığımız kısa bir araştırmaya göre, KKTC Bakanlar Kurulu’nunResmi Gazete’de yayımlanan bir kararına göre ilk toplantısınıCumhurbaşkanı Rauf Denktaş başkanlığında yapması öngörülerek oluşturulanbu kurul (Kıbrıs, 4 Mart 1997), henüz herhangi birşey üretmiş değildir.

AKKURT’UN HAZIRLADIĞI KIBRISLI TMT’NİN TARİHİCumhurbaşkanlığı Danışmanlarından olan Aydın Akkurt tarafından

Aralık 1999’da İstanbul’da bastırılmış olan “Türk Mukavemet Teşkilatı,1957-1958 Mücadelesi” başlıklı kitabın (379s.), bu çerçevede düşünülençalışmaların yerine geçtiği anlaşılmaktadır. Kitap bu içeriği ile, RaufDenktaş’ın isteği doğrultusunda şekillendirilmiş ve onun onayındangeçmiş ilk resmi Kıbrıslı TMT tarihidir. Kitabın içinde hangi yayınevitarafından yayımlandığı belirtilmemiş olmasına rağmen, sırt yazısında,Rauf Denktaş’ın 1964-1974 arasına ait 10 ciltlik “Hatıralar”ını basmışolan İstanbul’daki, MİT’e yakın olduğu söylenen Boğaziçi Yayınları’nınsıra numarasını taşıması da dikkati çekmektedir.

TANSU’NUN HAZIRLADIĞI TC’Lİ TMT’NİN TARİHİ

Bu durumda emekli albay İsmail Tansu’nun, ilk bölümü Ankara’dayayımlanan Kıbrıs Mektubu dergisinde çıkmış olan TMT tarihini,Türkiye’den yönetilmeye başlanan TMT’nin kuruluş ve örgütleniş tarihiolarak kabul etmek gerekecektir. Derginin, Dernek’teki bir yönetimdeğişmesi ardından yazı dizisine bir sonraki Temmuz 1997 tarihli sayıdayer alan 7. yazı ile son vermesi de ilginç bir gelişmedir. Bu aradaTansu’nun yeni başlatılan dizisine de devam edilmediği kaydedilmelidir.

İsmail Tansu’nun anılarının ikinci bölümü, birinci bölümünü KıbrısMektubu dergisinden aktararak veren (26 Mayıs-16 Haziran 1997) HalkınSesi gazetesinde, 26 Ağustos ile 26 Eylül 1997 tarihleri arasındayayımlanmıştır.

Tansu, “bizim dönemimiz” diye nitelendirdiği 1 Ağustos 1958 ile 31Ağustos 1960 arası TMT ile ilgili olarak konuşurken, şöyle demektedir:

“Dr.Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş’ın yardımları ile ve onlarıngüvence verdikleri lider düzeyindeki aydın kişilerin çabası ile iki yıliçinde varlığını hissettirmeden örgütlenmesi tamamlanmış, beş binkişilik örgüt, eğitilmiş ve silahlandırılmış, Ada’nın altı bölgesinintamamında hücreleşme yaygınlaştırılmıştır.”

İsmail Tansu, TMT öncesi var olan Kıbrıs Türk yeraltı örgütleriyleilgili olarak şu değerlendirmeyi yapmaktadır:

“Her zaman TMT’nin Kıbrıs Türk toplumunun bağrından çıkarılmışolduğunu anlatmaya çalıştım. Bu gerçek tartışılamaz. Elbette bizimdönemimizde örgütlediğimiz beş bin kişilik TMT, Türkiye’den ithaledilmedi ya. Onlar, Kıbrıs Türk toplumunun içinden elene elene seçilen,milliyetçi ve vatansever Kıbrıslı Türk gençleri idi. Kuşkusuz bunlarıniçinde TMT’nin çeşitli kademelerinde liderlik düzeyinde sorumluluküstlenmiş kişilerin güvence vererek önerdikleri gençler de vardı. Bugençlerin daha önce var oldukları söylenen değişik adlardaki örgütleremensup olmaları da doğaldı.

Aktif veya pasif olsun, bu örgütlerin, iyi niyetle gençlerin biraraya gelerek Kıbrıs’ta Türk tarafında ciddi bir hareket olmadığı birdönemde, vatan-millet yolunda bir şeyler yapmak istemeleri de takdirlekarşılanacak ve saygı duyulacak doğal bir harekettir. Ancak Mayıs 1958ayında hazırlıklarına başlayan ve 1 Ağustos 1958’de de Kıbrıs’ta fiilenkurulmasına başlanan TMT’nin sözkonusu örgütlerle bir ilişkisi yoktur.TMT ne onlardan devir alınmıştır ve ne de o örgütlerin üzerine binaedilmiştir. Aslında biz TMT’nı kurma girişimine başlarken, bize buörgütlerin varlığından söz edilmemiş, bunlardan yararlanabileceğimizönerilmemiştir. Biz TMT’nı sıfırdan başlayarak kurmuştuk.” (Ahmet Göksanile yapılan söyleşiden, Halkın Sesi, 26 Ağustos 1998)

İsmail Tansu, Aydın Akkurt’un kitabı yayımlandıktan sonra da şudeğerlendirmeyi yapmış ve Kıbrıslı TMT’nin varlığını reddetmiştir:

“Kitabın adı içeriğine uygun değil. Çünkü o dönemde Kıbrıs’ta TMTadında bir örgüt yoktu ki mücadelesi olsun. Sanıyorum, 1958 yılı Ağustosayında Türk subaylarının örgütlemeye başladıkları TMT adı cazip gelmişolacak, 40 yıl sonra kitaba bu ad yakıştırılmış!..TMT’yi kendisinin

kurduğunu iddia eden sorumsuz bir kişinin anlattığı serüvenler esasalınmış ve kitapta bunlara geniş çapta yer verilmiş. Kısacası kitap,TMT’ye sahip çıkmaya yeltenen bir kişiye alet edilmiş. TMT’nin Ankara’dakuruluşu sırasında en üst düzeyde görev üstlenmiş ve çalışmaların odaknoktasından bulunmuş bir kişi olarak yapılan aldatmalara, saptırmalaragöz yumamaz ve suskun kalamazdım.” (Ahmet Göksan, Neden TMT-1-, HalkınSesi, 5.3.2000)

Göksan, bu cümlelerden sonra, “Sayın Tansu’nun açıklamalarına yarındevam edeceğiz” demiş olmasına karşın, ilginçtir, bu defa da Tansu’nunaçıklamalarının devamı yayımlanmamıştır. (Bu anılar, daha sonra“Aslında Hiç Kimse Uyumuyordu-Yeraltında silahlı bir gizli örgüt, hem dedevlet eliyle...TMT” adı altında, 2001 yılı baharında Ankara’da kitaphalinde yayımlanmıştır.)

TMT’NİN KIBRIS’I TAKSİM PLANLARI Halil Fikret Alasya ise, TMT’nin Türkiyeli subayların yönetimine

geçtiği 1958 yılında, aralarında kendisinin de bulunduğu ve TC GenelKurmayına bağlı Kara, Deniz ve Hava Kurmay Albayları tarafındanyürütülen yoğun bir çalışma sonucu Kıbrıs’ın taksimini öngören üç planınhazırlandığını ve bu çalışmanın tamamlanınca Tuğg. Cemal Turalbaşkanlığında, ikinci Başkan Org.Salih Coşkun paşanın huzurunaçıkıldığını anlatarak şöyle yazmaktadır:

“Tural Paşa:”Sayın Orgeneralim. Kıbrıs’ın taksim planını takdimetmek için huzura geldik” deyince, Org. Coşkun: “Ne demek Kıbrıs taksimmi olurmuş?” cevabını vermiştir. Bu durum karşısında bütün subaylarhazır ol durumuna geçmişti. Benim ne alınacak rütbem, ne de general olmadurumum olmadığı için: “Sayın Orgeneralim, müsaade ediniz, eliniziayağınızı öpeyim. Biz Kıbrıs’ın taksimini istemiyoruz ki, ancak verilmişbulunan bir görevi bitirdik ve takdim için huzura geldik” deyince, Org.Coşkun: “Ha, öyle söyleyiniz” demiştir. Bu gelişmeler ortaya çıkıncaRum-Yunan ikilisi taksimi önlemek için Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmasınıortaya atmıştır.” (Kıbrıs Mektubu, Ocak 1998)

KEMAL TANRISEVDİ NE DİYOR?Kıbrıs Türk kamuoyunda TMT’nin geçmişine ilişkin yayınların

sıklaştığı bir dönemde, bu örgütün, Rauf R.Denktaş ve Dr.BurhanNalbantoğlu ile birlikte üç kurucusundan biri olan TC DışişleriBakanlığı emekli memurlarından M.Kemal Tanrısevdi de, Ortam gazetesindenNeriman Cahit’le bir söyleşi gerçekleştirdi ve bu söyleşiler “TMTYılları” başlığı altında yine Ortam gazetesinde yayımlandı (26 Mayıs-5Haziran 1997).

Tanrısevdi’nin anlattıklarının ilgi uyandırması üzerine dizi, TMTile ilgili bir kitap çalışması yaptığını ve bunun ilk bölümünün 380sayfaya ulaştığını belirten Hasan Demirağ (6-13 Haziran) ve MustafaTürkoğlu’nun (14-17 Haziran 1997) anlattıklarıyla “TMT Yılları” başlıklıyazı dizisi, 20. yazıya kadar sürdürüldü.

Tanrısevdi’ye göre, TMT’nin kurulması için ilk toplantı 27 Temmuz1957 akşamı kendisinin Eğlence’deki evinde yapılmış, TMT’nin ilkbildirisi de 15 Kasım 1957 gecesi dağıtılmıştı. (Ortam, 28 Mayıs 1997)İlk defa Aydın Akkurt’un kitabında yer alan ve bazı alıntılarınyapıldığı Rauf Denktaş’ın 1957 yılına ait Not Defteri’ne göre ise, ilkTMT bildirisi 23 Kasım 1957 gecesi dağıtılmıştı. (s.39) Bu durumda heriki kurucu üyenin farklı tarihler verdiği görülmektedir.

KURULUŞ TARİHİ HANGİSİ? Aydın Akkurt’a göre, “İngiliz Sömürge Yönetimi, TMT’nin 20 Aralık

1957 tarihli bildirisinden sonra Sömürgeler Bakanlığı’na göndermişolduğu gizli raporda, “TMT’nin 29 Kasım 1957 tarihinde kurulduğunu, esasamacının Rum saldırılarına karşı Türkleri savunmak olduğunu, dahasonraları ise kendisini Taksimi gerçekleştirmeye adayan bir örgüt halinegeldiğini” bildirir. (s.41)

Ne yazık ki ciddi ve inandırıcı olması için belgelere dayanmasıgereken bu çalışmada, sözü edilen bu gizli raporun ne tarihi venumarası, ne de fotokopisi verilmektedir. Akkurt, kitabının 44.sayfasında, “Rauf R.Denktaş, anılarında “TMT’nin asıl kuruluş günü 26-27Kasım 1957’dir” dediğine değinirken, 45. sayfada da yine anıların okonuyla ilgili bölümünü aktarmakta ve aynı açıklamayı bu defa şöylevermektedir:

“Rauf R.Denktaş, TMT’nin kuruluşunu duyuran ilk bildirinindağıtıldığı günü (26 Kasım 1957) dikkate alarak “TMT’nin asıl kuruluşgünü 26-27 Kasım’dır” derken, Kemal Tanrısevdi ise Eğlence’de kendievinde yapılan 15 Kasım 1957 tarihli ilk toplantıyı dikkate aldığı için(aslında Kemal Bey, ilk toplantının tarihini de 27 Temmuz 1957 olarakvermektedir-A.An) “TMT, 15 Kasım 1957’de kuruldu” demektedir. TMT’nindağıtılan ilk bildirisi, İngiliz sömürge Yönetimi’nin eline 29 Kasım1957 tarihinde ulaştığı için de, Sömürgeler Bakanlığı’na gönderilengizli raporda Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kuruluşu “29 Kasım 1957”olarak belirtilmektedir.”

Okur, hem gizli raporun metni, hem de Denktaş’ın ifadesi aynenaktarılmadığından, Akkurt’un ifadesine inanmak durumundabırakılmaktadır. Kaldı ki biz, Denktaş’ın “TMT’nin asıl kuruluş günü 26-27 Kasım 1957’dir” ifadesini, Erten Kasımoğlu ile yaptığı söyleşidekullandığını saptamış bulunuyoruz. (Bkz.Eski Günler, Eski Defterler, 1.Kitap, Lefkoşa 1986, s.79)

Öte yandan Rauf Denktaş’ın da, şimdiye kadar “Hatıralar” adıaltında Boğaziçi Yayınları arasında yayımladığı anılarını, her nedense1964 yılından başlattığından ve “Not Defteri-1957” tam metin olarakyayımlanmadan bu konunun aydınlığa çıkamayacağı anlaşılmaktadır. Kaldıki bu notların da eğer o günlerde tutulmuşsa, ilk yazıldığı şekli ilebırakılmadığı ve yeniden kaleme alındığı anlaşılmaktadır. Örneğins.45’deki “TMT... 20 Temmuz günlerine bizi getirdi” ibaresi, 1957yılında yazılmış olamaz!

Bizim saptadığımız bir başka kaynak ise, TMT’nin ilk bildirisiyleilgili olarak üçüncü bir tarihi vermektedir. Prof.Dr.Suat Bilge, 1961yılında Ankara Üniversitesi SBF Yayınları arasında Fransızca olarakyayımladığı “Kıbrıs uyuşmazlığı ve Kıbrıslı Türkler-Belgesel birçalışma” başlıklı eserinde, 30 Kasım 1957 tarihli The Times’dan yaptığıbir alıntıya atfen, TMT’nin ilk bildirisinin 29 Kasım 1957 tarihliolduğunu yazmaktadır. (s.174)

İLK KURULUŞTA TÜRKİYE İLE BAĞ VAR MIYDI?Kemal Tanrısevdi, yukarıda sözü edilen Mağusa’daki anma

toplantısında, 1957 yılında kurulan Kıbrıs TMT’si ile ilgili olarak birbaşka hususu da vurgulamaktaydı. Rumlara ve İngiliz Sömürge Yönetiminekarşı mücadele veren TMT’nin Türkiye tarafından kurdurulduğuiddialarının kesinlikle yalan olduğunu ve TMT’nin Kıbrıs Türkününiçinden çıkan bir örgüt olduğunu ifade eden Kemal Tanrısevdi, odönemlerde Türk Konsolosluğu’nda çalışmasına rağmen kendisine böyle birgörev verilmediğini ifade etmektedir. (Kıbrıs, 9 Şubat 1994)

Eldeki veriler, Kıbrıs TMT’sinin Kıbrıs Türkünün içinden çıkan birörgüt olduğunu gösterse de, Kemal Tanrıverdi ile görüşen yazar HüseyinAteşin, onunla ilgili olarak şu soruyu da gündeme getirmektedir:“Alışılagelmiş diplomatlardan çok farklı olarak kendi arabası ile köy beköy dolaşmakta ve halkla halleşmekte, onların durumları hakkında kendinibilgilendirmektedir. Acaba TC’nin siyaset merkezi ile irtibatlı birgörevle mi, yükümlüdür?” (Avrupa, 8 Şubat 2000) Ateşin, konuyla ilgiliolarak bize şu bilgileri de vermektedir:

“Kemal Bey...gerek hükümet, gerekse askeri kanatla bir bağıolmadığını vurgular. Türkiyede milliyetperver iki arkadaşından bahsederve onlar kanalıyla bağlı olduğu merkezi (eğer böyle bir merkez var ise)haberdar ettiğini söyler. TMT kurulduktan ancak üç ay sonra Hükümetinbundan haberi olduğunu, yine bu arkadaşları vasıtası ile öğrendiğindenbahseder.” (Avrupa, 14 Şubat 2000)

TANRISEVDİ İLE İLGİLİ BİR İDDİAKemal Tanrıverdi ile ilgili bir başka iddia da, Arif Hasan Tahsin

tarafından kaydedilmiştir: “Kemal Tanrısevdi ile tartışma olanağımolmadı. İstemedim de. Nedeni de şu: Dr.Küçük’ün iddiasına göre KemalTanrısevdi, bir İngiliz ajanıydı. İsmail Sadıkoğlu’nun anlattığına göre.Birçok kimseden de, en son da Avrupa davaları nedeniyle yargıç önünde,yemin altında Denktaş Bey’den, Kemal Tanrısevdi’nin, şehit Ulus Ülfetiçin “İngiliz ajanıdır” dediğini işittim. Bu türden karşılıklı yapılanithamlar beni üzer. Özellikle yetkililer tarafından yapılırsa.Dr.Küçük’le R.R.Denktaş ‘ın bu tür iddiaları kanıtlamak için ellerindeyeterince yetki de vardı.

Şehit Ulus Ülfet’in TMT öncesi kurduğu 9 Eylül Cephesi’ni kötülemekiçinse bu iddialar, 9 Eylül Cephesi’nin diğer kurucusu da BurhanNalbantoğlu bilinir. Sözü, evirip çevirip Burhan’a mı getirmek isterler?

Kabul edilebilir bir rezillik mi bu? Ulus hem İngiliz ajanıydı, hem debomba yapmak zorundaydı. Öyle mi? İngiliz, ajanına birkaç el bombasıveremez miydi?

Ne yazık ki, birkaç kişi vardır ki, kendilerinden önce ne varsa,kötülemek sevdası içerisindedirler. Veya, kendilerinin olmadığı herhareketi. Bir de kendilerine boyun eğmeyen herkesi...” (Avrupa, 6 Şubat2000)

DENKTAŞ, TC İLE İRTİBATTAN YANAAydın Akkurt, TMT’nin TC ile olan ilişkileri konusunda, Rauf

Denktaş’ın, gazeteci Erten Kasımoğlu’na anlattıklarına (“Eski Günler,Eski Defterler”, s.79) ve “Not Defteri-1957”ye dayanarak şöyle dediğiniyazmaktadır:

“İki arkadaşım, kurulacak Teşkilatın hiçbir şekilde Türkiye ileirtibatlı olmaması görüşünü savunuyorlardı.” (s.34) ... “Bu gelişmelersürerken, ben Nalbantoğlu’na dedim ki, ‘TMT adına para toplayıp, gizlisilah alma işinde ben asla yokum. Silah alma işini Türkiye’ye mal etmekgerekir, para ile silah almada yokum...

(Alıntının buraya kadar olan bölümü, “Eski Günler, Eski Defterler”kitabının 79. sayfasındandır. Ardından şu cümle gelmektedir: “TMT’ninasıl kuruluş günü 26-27 Kasım 1957’dir...” Akkurt’un bundan sonrayazdığı şu önemli cümleler, henüz yayımlanmamış olan “Not Defteri-1957”den aktarılmış olmalı.-A.An)

Çünkü kendi halkımı senin gibi çok iyi biliyorum. Bu iş bumemlekette üç günde şahsi ihtirasların aleti olur. Kontrol edemeyiz vezaten bu işi biz bilmeyiz. Bu işi ya Türkiye’ye mal ederiz ve Türkiyebizi örgütler, böylelikle Türkiye’ye karşı sorumluluk içinde bu işiyürütürüz veya böyle başıboş bir yeraltı teşkilatı kuracaksanızbilesiniz ki ben bunda yokum.’ İlk fırsatta Ankara’dan uzman biridareci, silah ve para isteyeceğiz. Kuruluşun ‘Kıbrıslılarca’ sevk veidaresine karşı çıktım. Az zamanda şahsi hesaplarla kargaşaya ve kardeşkavgasına dönüşür...” (s.35)

DİSİPLİNSİZLİK ZATEN VARDIBen kendi adıma, bu satırların gerçekten 1957 yılındaki “Not

Defteri”ne yazılmış olduklarından kuşkuluyum. Çünkü TMT’nin 1958 yılıiçinde yaptığı bazı eylemler, bu örgütün gerçekten sorumsuz kişilerinyönetiminde düşmanlık kışkırtıcı bir yeraltı teşkilatı şeklindeçalıştığını, az zamanda şahsi hesaplarla kargaşa ve kardeş kavgasıyarattığını kanıtlamaktadır. Nitekim, TMT’nin Kıbrıs’taki ilk Türkiyelikomutanı olan Rıza Vuruşkan, Fevzi Çakmak ile yaptığı bir söyleşisindeşöyle demekteydi:

“Evvela Denktaş Beyle temasa geçtik. Biz gittiğimizde bir dedağınık teşekküller vardı. Kara Çete vardı, 9 Eylül, bilmem ne, bir sürüşeyler. Rauf Bey zannederim kendine göre, muhtarlardan bir teşkilatkurmuş, TMT diye bir teşkilat vardı. Fakat bunlar disiplinden...

F.Ç.: O ne zaman kurulmuştu?R.V.: Daha önce kurulmuş. Disiplinden ve teknikten mahrumdu. Biz

kuracağımız teşkilatın adını TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) koymakistedik. (Vuruşkan, herhalde Kıbrıs İstirdat Teşkilatı demek istiyor,çünkü var olan bir ismi yeniden koymak istemek anlamsız bir şey.-A.An)Çünkü başka bir isim koysaydık, İngilizler tarafından karşı koyma, yenibir teşekkül kuruluyor hissini verecektik. Bunun için mevcut birteşkilatın adını koymayı uygun bulduk. Yani durumda bir değişiklik yok,eskisi gibi devam ediyormuş gibi olsun diye. Rahat çalışabilmek içinAğustosun 6’sında bir mütareke ilan ettik Grivasla. Beyannameyayınladık. 6 Ağustos 1958’de Rumlarla çatışmayı durdurup rahat çalışmakistedik. Beyanname dağıtarak Rumlarla mütareke yaptık. Bundan sonrateşkilatlanmaya başladık...” (aktaran Prof.Dr.M.Derviş Manizade, 65 YılBoyunca Kıbrıs: Yazdıklarım-Söylediklerim, İstanbul, Mart 1993, s.578)

Rauf Denktaş, Türkiyeli subayların TMT’nin yönetimini 1 Ağustos1958’de devraldığını belirtmekle beraber, Aydın Akkurt’un kitabındaverilen bilgiye göre, Vali Foot, 10 Şubat 1958 günü Atina’yahareketinden önce K.T.Kurumları Federasyonu Başkanı Rauf R.Denktaş ilegörüşmüş ve bu görüşmenin tarihsiz tutanağından aktarıldığına göre, RaufBey Vali’ye “Yeraltı teşkilatımıza Ankara’dan gelecek talimat ne ise oolur” şeklinde konuşmuştu. (s.149)

DENKTAŞ DA DİSİPLİNSİZLİĞİ KABUL EDİYORAydın Akkurt, “27-28 Ocak Olayları” ile ilgili olarak Rauf

Denktaş’ın “Koloni İdaresindeki Kıbrıs Türkleri” başlıklı anılarından,uzun bir alıntı yapmış olmakla beraber (s.111-126), onun TMT’nindisiplinine ilişkin söylediklerini içeren paragrafı dışta bırakmayıuygun görmüştür:

“Ocak 1958 olaylarının yarattığı harabiyeti, tedirginliği halletmekiçin kolları sıvadık. Aylar çabuk geçti. 1957 Kasım’ında KemalTanrısevdi’nin evinde (Dr.Burhan Nalbantoğlu ve ben) kurduğumuz TMT,kuruluş sancıları içindeydi. Volkan lağvedilmişti, ancak henüz tamotorite tesis edilememişti. Eski alışkanlıklar da devam ediyordu. Kimineli kimin cebindeydi, pek belli değildi. Ortada herşeyden sorumlu olarakgörünen bir kişi vardı, o da bendim!..Disiplini temin etmek için birbaşa ihtiyaç vardı. Halk, kendiliğinden o başı buluyordu. Dr.Küçük’eolan yakınlığım ve O’nun bana olan güveni, her konuda beraber hareketedişimiz bu olgunun başlıca nedenleriydi. Kader yolumu tayin etmişgibiydi. Esas olan, bize olan güvene lâyık olmaktı. Bunu da zamangösterecekti.” (agy, s.125)

DR.BURHAN NALBANTOĞLU VE TMT DEĞERLENDİRMELERİ TMT’nin 3. kurucusu Dr.Burhan Nalbantoğlu ise 1980 yılında TMT

hakkında yazılı herhangi bir belge bırakmadan ölmüştür. 16. ölümyıldönümünde konuşan bazı arkadaşlarının görüşleri, TMT ile ilgili çokanlamlı ipuçları vermektedir:

Dr.Kaya Bekiroğlu: “Rauf’u (Denktaş) çok severdi ve çok güvenirdi.Doktor ile Rauf Denktaş anlaşmazlığa düştükleri zaman yüzde yüz RaufDenktaş’ı tutmuştu. Onun için bir seçimde işbirliği yaptığı Denktaş,Sağlık Bakanı olarak Manyera’yı tayin edince bu olayı hazmedemedi.Hatırlarım, bir gece (burada) oturdu ve uzun bir mektup yazdı Denktaş’a.Ve “yollarımız ayrıldı, ben yoluma gideceğim” dedi ve gitti. TKP’yikurdu. Bu olayla ilgili, Denktaş çağırdı beni. Bir saat konuştuk. (Meğerkasete almışlar konuşmamızı) İkisinin de iyi ve kötü yanlarınısöyledim...”

“...Burhan, Atatürk’ün teşkilat kurmuş adamlarından HüsamettinTogaç Paşa’ya (o zaman çok yaşlı ve emekliydi) gidip danışmıştı böylebir teşkilat için. O da “Kurun, vatanınız için herşeyi yapın, TürkiyeMürkiye dinlemeyin” demişti... Burhan iyi bir TMT’ciydi. Kendiniteşkilatta dondurduklarında, hatta dövdüklerinde, “böyle oyunlar olurteşkilatta” diye düşünüyordu. “TMT benim eserim, onu ben kurdum” derdi.”(Ortam, 7 Şubat 1996)

Alpay Durduran: “Yine ondan dinlediğim başka bir olay da “Teşkilat”tarafından çıkarılan “Vur” emrinden Cevdet Sunay vasıtasıyla kıl payıkurtuluşudur. O zamanlar TMT’nin disiplini içinde vuracakların isminiGenel Kurmay Başkanlığı onaylarmış. Bir gün Burhan’a Ankara’dan “çokçabuk gel de önemli bir şey var” diye bir haber gelmiş. O zamanın GenelKurmay Başkanı Cevdet Sunay, Burhan Nalbantoğlu’nı TMT’den eğitim içingittiği günlerden tanıyor. Vur emrini görünce, “Ben bu ismi Teşkilatınkuruluş günlerinden tanırım. Vurulacak biri olamaz” diyerek Burhan’ıAnkara’ya çağırtmış, konuyu ona hiç açmadan farklı şeyler konuşarak,geri Kıbrıs’a göndermiş. Ve böylece bir hatadan dönülmüş. Burhan da kılpayı ölümden dönmüş. (Bu olayı Fuat Veziroğlu (9.2.) ve Aydın Samioğlu(12.2.) da anlatmaktadır.)

Doktor hiç sevmezdi Nalbantoğlu’nu. Siz bunu bilmezsiniz. 1960-63arasında (Kıbrıs Cumhuriyeti) silahlı eylemlere Doktor karşı çıktı.Bunlarsa giderek alt kademe ile anlaşarak (Türkiye’de) İnönü’den bilehabersiz teşkilatı sürdürdüler. Ben Doktor ile nedir bu kavga diyesorduğumda Burhan, “doktor o meselede haklıydı” dedi. “Biz silahlarvasıtasıyle, silahlı olarak amacımıza ulaşmak istiyorduk. Doktor isebunun faturasının çok ağır olacağı kaygısıyla engel olmaya çalıştı.Sonuçta haklı çıktı.” (Ortam, 8 Şubat 1996)

27 MAYIS’ÇILAR TMT’Yİ İKİ YIL DONDURUYORNeriman Cahit, Aydın Samioğlu ile yaptığı söyleşide (Ortam, 12

Şubat 1996), duyduğu bazı olayları ondan doğrulatmaya çalışsa da pekbaşarılı olamaz, ama şu hususlar ortaya çıkar:

“27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra TMT bir süre dondurulur veKıbrıs’taki TMT lideri Rıza Vuruşkan Ankara’ya çağrılır. Ona vekaleteden Mustafa Kaya Bey, Vuruşkan’ın çevresini yavaş yavaş TMT’densoğutmaya başlar. Soğutulan bu kişiler Nalbantoğlu’nu ziyaret edipgörüşürler. Kaya Bey’in evhamlı bir kişi olduğu öne sürülmektedir ve

Burhan’ın herhangi bir olay yaratmaması için ona bir gözdağı vermekvehmine kapılır ve onu bazı mücahit komutanlarına dövdürür. Bu olay TMTiçinde “Nereye gidiyoruz?” şeklinde panik ve endişe yaratır. Adlarınavur emri çıkarılan 7 kişi arasında Rauf Denktaş, Burhan Nalbantoğlu,Orhan Müderrisoğlu, Aydın Sami de vardır. Bu kişiler bir gece boyuncagözaltına alınıp çeşitli baskı yöntemleriyle kendilerine birşeyler kabulettirilmeye çalışılır. Olay Ankara’daki M.Ertuğruloğlu’na ve devringenel Kurmay 2. Başkanı Memduh Tağmaç’a duyurulur ve bu çılgınca hareketbu yolla önlenmiş olur.

(TMT Mağusa Serdarı Mustafa Türkoğlu, Kaya Bey ile ilgili olarakşöyle konuşmuştur: “Aslında Mustafa Kaya, Denktaş’ın da çok canınıyaktı. Onu ekarte etmişti, kimseynan görüştürmüyordu. O yüzden Denktaşda sevinmişti kaçtığına.”, Ortam, 16 Haziran 1997)

Aydın Samioğlu, “27 Mayıs 60 ihtilalinden sonra TMT güçlendi mi?”sorusuna da şu yanıtı verir:

“27 Mayıs’tan sonra TMT’nin devam edip etmemesi gündeme gelmişti.Londra ve Zürih anlaşmaları oldu. Kıbrıs’ın sömürge idaresinden çıkıpbağımsız bir devlet olmasına karar verildi. Bu anlaşmaları, 27 Mayısİhtilalinin Kurucu Meclisi onayladı. Anlaşmalar sonucu Türk alayı burayageldi. Alay buraya geldikten sonra 27 Mayıs Hükümeti Kıbrıs’ta bir Türkalayı olduktan sonra TMT’nin varlığını kabul etmeyen Milli BirlikKomitesi çevresinde bir grup, TMT’nin dağıtılmasını istedi. Bu devredeher türlü ikmal ve eğitim maalesef donduruldu. Uzun süre perdearkasındaki görüşmelerden sonra, 2. Bayraktar Kemal Coşkun, Kıbrıs’agönderildikten sonra, yine faal duruma geçildi. İki seneye yakın birduraklama devresi olmuştu. Maalesef Milli Birlik Komitesi (döneminde)TMT zayıflamış, bu süre zarfında Kıbrıs’ta da idaresizlik had safhayagelmiş, keyfi davranışlar olmuştur.

TMT’NİN KEYFİ ÖLDÜRMELERİ-Keyfi öldürmeler de olmuş mudur?Öyle işitiyoruz.-Ama bunlar çok önemli. Örneğin şu anda aklıma geldi. Ayhan Hikmet

ve Ahmet M.Gürkan bu devrede öldürüldü. Ve daha aklıma gelmeyenler.Keyfi öldürmeler miydi bunlar?

İnanın bilmiyorum.-Peki şunu da sorayım: Bu devrede siyasi liderlik ne yapmıştı?Milli Birlik Komitesi üyeleri, TMT’nin kuruluş şeklini,

faaliyetlerini, nasıl kurulduğunu inceleme ve araştırma yönüne gitmedençok duygusal davranışlarda bulunuyorlardı. O devirde görev alanlarınhepsini Demokrat Parti’nin adamları olarak kabul ediyor ve TMT’nin bütünüst kademe yöneticilerini hallaç pamuğu gibi dağıtıyordu

Ben o devirde Ankara’da TMT’nin koordinatörüydüm. Beni tanıyan üstkademe yöneticileri, birkaç defa TMT’nin bağlı olduğu dairenin MilliBirlik Komitesi üyeleriyle görüştürdü. İddiaların gerçek olmadığınıburaya gönderilen ikmal malzemelerinin düşmana karşı ileride kullanılmak

üzere gönderildiğini, personel eğitiminin bu maksat için yapıldığını,muhaliflere zarar vermek için bir hareket olmadığını usulüne göre izahettim. Bu görüşmelerimizin bir çoğunda Burhan Nalbantoğlu Ankara’dabulunmaktaydı. Ben görüştükten sonra kaldığım otel olan Ulus’taki ÇelikPalas’ta, ben, Burhan ve görevden alınan Rıza Vuruşkan buluşur vekendisine konuları etraflıca anlatırdık. Pek tabii onlar kendilerinegöre bir takım temaslarda bulunuyorlardı.

19 Ağustos 1960 tarihinden sonra Ankara’daki görevim sona ererekKıbrıs’a geldim. Beni bir süre sonra Bayraktarlık Koordinatörü olarakatadılar. Bu görev 63 olaylarına kadar devam etti; fakat TMT’ninduraklama devriydi. İşte bu duraklama devri sonrasında Sn.Denktaş, tümmasrafları kendine ait olmak üzere, Türkiye’deki ilgililere ulaştırmaküzere hazırladığı raporla, beni iki defa Türkiye’ye gönderdi. Raporlarilgililere, o dönemde devlette etkin bir görevi olan Kıbrıs Türk KültürDerneği Başkanı Mehmet Ertuğruloğlu kanalıyla ulaştırıldı. Bu girişimlersayesinde TMT aktif olarak faaliyete geçti.”

Samioğlu, bundan sonra, zamanın TC Kıbrıs Büyükelçisi EminDırvana’nın, bir TMT kışkırtması olan 6-7 Haziran olaylarının KıbrısTürk liderliği tarafından milli gün olarak kutlanmak istenmesine karşıçıkması olayına değinmektedir. (Bu olayın ayrıntıları ve Dırvana-Denktaşzıtlaşması için “Kıbrıs’ta Fırtınalı Yıllar (1942-1962)” adlı kitabımızabakılabilir. s.168-169. Avukat Nevzat Karagil’in, Kıbrıslı Türk liderlerve Teşkilat’la ilgili olarak Milli Birlik Komitesi’ne gönderdiğimesajlarla ilgili olarak Bkz. Yeni Batı Trakya Dergisi, Sayı:124, Ocak-Şubat 1994, s.62-63))

NALBANTOĞLU: “TMT BİR HİÇTİ” Dr.Burhan Nalbantoğlu’nun 19 ölüm yıldönümünde, Fatma Azgın,

onun eşinden dinlediği şu olayı kamuoyunun bilgisine getirdi:“Eski kimliğini tamamen bırakmış, sivil, özgürlükçü, sosyal

demokrat olmuştu. Apansız beyin kanamasından öldü. Ona son dönemindekiyoldaşları sahip çıktı. Eski arkadaşları ortalıkta yoktu.

Eşinden dinlemiştim. Ölmeden birkaç gün önce okula giden oğluna TMThakkında ödev vermişler. Bora (oğlu) babasına sorar ama yanıt almazmış.Çocuk ısrar edince “Yaz oğlum, TMT bir hiçti” demiş.” (Yeni Düzen, 9Şubat 1999)

DENKTAŞ, DR.KÜÇÜK’Ü SUÇLUYORRauf Denktaş, 1986 yılında Kıbrıs Postası’ndan gazeteci Erten

Kasımoğlu ile yaptığı ve daha sonra 1987’de kitaplaşan söyleşisinde,yukarılarda da verilen “TMT’nin asıl kurtuluş günü 26-27 Kasım 1957’dir”cümlesinden sonra, şöyle demekteydi:

“Bunun ardından Ocak 1958’de ben Doktorla birlikte ilk kezAnkara’ya gittim. Gitmezden önce oturup anlaştık. Doktor, gazete içinTürkiye’den yardım isteyecek, ben de TMT için silah ve idareciisteyeceğim. Bu anlaşma ile Ankara’ya gittik ve görüşmeye başladık.

Doktor hep kendi isteklerini anlattı, fakat silah işinden haberyok...Baktım ki, artık kalkıp gidiyoruz. Bunun üzerine “bir maruzatımvar” dedim. Bunun üzerine tekrar oturduk. “Biliyorsunuz. Rumlar EOKA’yıdağıtmadı, silahlanıyorlar. Biz de TMT’yi kurduk, halk dağınıktı, onutoparladık, ama bu teşkilata silah ve eğitici lazım. Biz bu işi kendibaşımıza yürütemeyiz” dedim. Zorlu “Ya öyle mi, size silah göndersekalabilirmisiniz” dedi. “Alırız tabii. Bizim Volkan’dan kalmainsanlarımız var. Alabilir” dedim. Dr.Küçük bundan emin olmadığınısöyledi. Bunun üzerine Fatin Rüştü “Sen git, arkadaşlarınla konuş.Doktor bir süre daha Ankara’da kalsın. Sen gittikten sonra bize bilgiverirsiniz ve birşeyler yaparız” dedi.

İşte o tarihten sonra, 9 ay geçti. Türkiye’den TMT için lidergönderilmedi. Doktorun o lafı, işi 9 ay geciktirdi. İşte bu nedenleHaziran-Temmuz olaylarını biz lidersiz ve silahsız olarak, kendibecerimizle atlatabildik. O aylarda halkın elinde av tüfeği bile yoktu.

-Doktorun silah konusundaki endişeleri nereden kaynaklanıyordu?Halkını biliyordu. Küçük başların beline silah verip yola

saldığımız takdirde, herkesin kendi şahsi hesaplarını ve çıkarlarınıhalletmek yoluna gidebileceğini biliyordu. Doktor bu endişesindehaklıydı ve bunu kendisiyle ben de paylaşıyordum. Yani bu işin başındayumruk gibi, işini bilen bir lider olmasaydı bu silahlı gruplar halkıperişan edebilirdi ve iş Milli Mukavemet Teşkilatı olmaktan çıkar,çeteye dönüşürdü. İşte ikimizin de bu endişeleri vardı. Bu nedenle ben,kendi içimizde böyle bir silahlı teşkilatın varlığını Türkiye’ninbilgisi dışında istemiyordum.” (agy, s.79)

DENKTAŞ, NALBANTOĞLU’NU DA SUÇLUYORRauf Denktaş, TMT’nin bir diğer kurucusu olan Dr.Burhan Nalbantoğlu

ile ilgili olarak şöyle konuşmaktadır:“Başlangıçta başım dertteydi. Çünkü Nalbantoğlu Teşkilat içinde

beyin takımı oluşturabilecek her kişiye çeşitli nedenlerle karşıçıkıyordu...Nalbantoğlu’nun bu gibi konularda lidere (Dr.Küçük’e-A.An)yakınlığı nedeniyle “O İngilizcidir, bu bilmem necidir. O şudur, bubudur” diye, kendine rakip olabilecek insanları hep dışarıda bırakmakeğilimindeydi. Ve bu, ileride benim için büyük bir dezavantaj oldu.Gücenenler, kırılanlar çoktu...İşte bu konuda da Nalbantoğlu veçevresinin toyluğu ve kendi küçük hesapları, (belki de hesaplarıbüyüktü, ama bilemem) bu kargaşalığı yaratmıştı. Bunlar bizim içdertlerimizdi. Ben kendimi bu işlerden süratle soyutladım ve TMT’ninSiyasi Müşaviri, günlük istihbaratı değerlendirerek karargaha veren kişiolarak çalıştım. Fakat halk ve herkes uzun süre beni TMT’nin fiiliidarecisi ve sorumlusu bildi. Böylelikle gerçek lider takımını kamufleetmiş oldum.” (E.Kasımoğlu, agy, s.80)

TMT’NİN YAPTIKLARI

İşte Kıbrıslı TMT’nin üç kurucusundan üç farklı değerlendirme. Oysaelimizdeki kitap, Rauf Raif Denktaş’ın danışmanlarından olan AydınAkkurt’un Denktaş adına, ilk dönem TMT’sini aklamak ve yukarıdaözetlenmeye çalışılan bazı tarihsel gerçekler ışığında, tarihin RaufDenktaş’ın bugünkü konumu ve bakış açısından yeniden yazılmasınıamaçlamaktadır. Akkurt’un giriş yazısında belirttiği, “Cumhuriyetiyaratan efsanevi TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLATI’nın kuruluşunu, kutsalkavgasını ve destanını yeni nesillere gerçekçi bir şekilde aktarmakkaçınılmaz bir görevdi” ifadesinin ne derecede gerçekleştiği, okurlarınolaylara bakış açısına kalmıştır.

Kıbrıslıların yönettiği TMT’nin bu ilk dönemine ilişkin olarakyapılan en önemli suçlama, doğaldır ki, demokrat bazı Kıbrıslı Türklerinkomünist diye nitelendirilerek öldürülmeleri, yaralanmaları vesusturulmaları iken, öte yandan da, adada yüzyıllardır barış içindeyanyana yaşamış olan Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlar arasında Türk-Rum kavgasını körükleyecek bazı provokasyon eylemlerine girişilmesidir.Nitekim yine TMT tarafından yayımlanan Zafer gazetesi, 15 Ekim 1967tarihli nüshasında yer alan “Zafer’den Mektup” başlıklı makalesinde, budöneme ait öldürme olaylarını, “1957-58 yıllarında solcu Türklerintemizlenmesi harekâtı” diye tanımlamıştı. (Ayrıca bkz. Kutlu Adalı,Solcular Mayıs’ta Avlanabilir, Yeni Düzen, 1 Mayıs 1989, Yaşarİsmailoğlu ile Söyleşi-Neriman Cahit, Kıbrıs’ta Sendikacılığın Geçmişi:1940-1958’e, 18 Yıllık Kapalı Döneme Işık Tutuyoruz, Ortam, 4-15 Mayıs1993, Halil Paşa, Gahbe Gidi Gorku 1-2, Avrupa, 11-12 Eylül 1999, HalilPaşa, Anılar ve Yorumlar, 2-3 Ekim 1999) TMT’nin 11 Mayıs 1958 tarihlibildirisinde de, “TMT aleyhinde konuşan ve davrananlara karşı gerekliönlemlerin alınacağı” duyurulmakta, Rumlarla ticari ve sosyal ilişkidebulunma “yasaklanmakta” ve ilişkide bulunanların “özel timler tarafındandenetleneceği” uyarısında bulunulmaktaydı. (A.Akkurt, agy, s.195-196)

Anlaşılır nedenlerle, bu “özel timler” tarafından işlenencinayetler ve kışkırtma eylemleri, yıllardır hep TMT dışındaki başıboşbazı gruplara mal edilmeye çalışılmakta ve TMT aklanmayaçalışılmaktadır. Bu tutum, Aydın Akkurt’un kitabında da açıkçagörülmektedir. Örneğin yukarıda değinilen ve Denktaş’ın da kabul ettiği“Henüz tam otorite tesis edilememişti. Eski alışkanlıklar da devamediyordu. Kimin eli kimin cebindeydi, pek belli değildi...Disiplinitemin etmek için bir başa ihtiyaç vardı, o da bendim!” cümlesini içerenparagrafın dışarıda bırakılmakta, ama bu disiplinsizliklerin neolduğundan hiç söz edilmemektedir.

7 Haziran 1958’de Lefkoşa’da dağıtılan TMT Merkez Komitesi’ninbildirisinde de “Kara Çete” adını kullananlar için, “Sayıları 10’ugeçmeyen bu serseriler, Teşkilatımızın yakın takibi altındadırlar. Buserseri çeteleri, komünistlerden farksızdırlar...İlk fırsatta bunlarıtemizlemeliyiz. Bu doğrultuda vurucu ekiplere gerekli talimatı vermekiçin tereddüt etmeyeceğiz” denmekteydi. (agy, s.246)

Rauf Denktaş’ın “1959 Zürih Anlaşmasının temeli bunlara dayanır”dediği (agy, s.254) 1958 yılının Haziran-Temmuz olaylarının sorumlularıiçin de adres, TMT dışında verilmektedir:

“Olayın patlak vermesiyle o akşam bizimkiler bütün Tahtakala’yıyıktılar. Açıkçası büyük felaket. Ve hâlâ daha kimse inanmaz ki, bu olaykatiyen TMT tarafından planlanmış değildi. Bizim bilgimiz dahilindedeğildi. Yıllar sonra öğrendik ki, iki arkadaşın başbaşa veripplanladıkları bir işti bu. Ama gençliğin ve halkın o günkü reaksiyonubombayı Rum’un koyduğu noktasındaydı ve buna karşı bir direniş olarakpatlatılmış olduğu imajını haliyle yaratıyordu.

...Aslında işte bunları da benim defterime yazanlar oldu. Yaniolayı ‘benim yaptırdığımı ve bundan siyasi bir netice çıkarmayaçalıştığımı’ söyleyenler oldu. Ama madem ki tarih yazıyoruz, işin aslınıdaha önce de anlattım...Madem ki tarih yazacağız, doğruyu yazmalıyız.Ancak o günkü gençliğin reaksiyonu normaldi ve doğaldı...”(agy, s.253-254)

Oysa bu resmi tarih yazıcılarının tersine, gerçek doğrularıyazanlar, sözü edilen bu kışkırtma eylemlerinin özüne dikkat çekmekte vegüvenilir kaynaklara dayanarak, o günlerde kimlerin hangi neticelereulaşmaya çalıştıklarını göstermektedir. (Bkz. A.An, Fırtınalı Yıllar(1942-1962) kitabı içindeki şu yazılar: “27-28 Ocak 1958 olaylarının İçYüzü”(s.156-162), “Türkiye’nin Kıbrıs’taki İlk Büyükelçisi Emin Dirvana,Taksimcileri Nasıl Teşhir Etmişti?” (s.163-175)

TMT’nin resmi arşivine dayanılarak yazıldığı anlaşılan ve “TMT’nin1957-1958 Mücadelesi”nin resmen kayda geçirildiği bir kitapta, buyeraltı örgütünün önemli bazı bildirilerinden hiç söz edilmemesi iseanlamlıdır. Örneğin “Toplam eylem zamanı geldi...İngiltere, Kıbrıs’amuhtariyet verdiğini ilan ettiği gün, bu ada kan ve ateş içindeboğulacaktır” denen 18 Mayıs 1958 tarihli bildiri (A.An, agy, s.80),halktan silah azlığı yüzünden morallerini bozmamalarının istendiği vehalka evlerinde bıçak, nacak, balyoz, sivri uçlu aletler, büyük taşlar,kaynar sular ve petrol biriktirmelerinin tavsiye edildiği 20 Mayıs 1958tarihli bildiri (agy, s.80), bütün Kıbrıslı Rumlara karşı savaş ilanedildiği açıklanan 14 Temmuz 1958 tarihli bildiri (agy, s.96).

TMT’NİN ÖNCÜLÜ OLAN DİĞER ÖRGÜTLERAydın Akkurt’un kitabında dikkati çeken bir başka husus, TMT’nin

oluşturulmasından önce, ona kaynaklık ettiği kabul edilen bazı başkayeraltı örgütlerinden pek söz etmemesidir.

Bunlar Volkan (Mehmet Ali Tremeşeli, bunun açılımının “Var OlmakLazımsa Kan Akıtmamak Niye” kelimelerinin baş harfleri olduğunusöylemiştir. Kurucularını da İngiliz ordusunda üsteğmen, ya da yüzbaşıolan Selçuk Öğretmen ve Ortaköylü mobilyacı Şakir olarak vermektedir.-Ortam, 22 Nisan 1992), Kara Çete, Kıbrıs Türk Mukavemet Birliği, 9 EylülCephesi, KİTEMB vb yeraltı örgütleridir. (İlginçtir, gazeteci NerimanCahit’in, 20-27 Nisan 1992 tarihlerinde Ortam gazetesinde “Yakın

Tarihimize Işık Tutacak Bir Belgesel: Mehmedali Tremeşeli anlatıyor...”başlıklı yazı dizisi, 28 Nisan günü ‘Birinci bölümün sonu” denerekaniden sona erdirilmişti. Gazetenin 29 Nisan tarihli nüshasında iseMehmet Ali Tremeşeli, “Ortam’a özel mektubu”nda şöyle demekteydi:

“Günü geldiğinde, Kıbrıs Türkünün varoluş mücadelesinin bundansonraki bölümlerini bıraktığım yerden gönül verdiğim halkıma aktarmayadevam edeceğim. Çünkü inanıyorum ki; bizden sonraki kuşaklar ulusaltarihini çok iyi bilmelidir. Bu inançla, ulusal davaya baş koyanları,araştırmacıları, Kıbrıs Türk Basınının değerli mensuplarını vetarihçileri göreve davet ediyorum.”

Başta Volkan olmak üzere, sözü edilen bu örgütlerin eylemleri ileilgili olarak Altay Sayıl tarafından hazırlanan “Türk MukavemetHareketleri (1955-1958)” başlıklı dizide, üyelerin ağzından bazıayrıntılı bilgiler aktarılmaktadır. (Halkın Sesi, 17 Haziran-11 Temmuz,23 Temmuz-25 Ağustos 1997)

Aydın Akkurt, kitabının “Giriş” bölümünde belirttiği 1878 yılındaki“Limasol ve Mağusa’daki Türk direnişleri” ve benzeri diğer olaylarhakkında da herhangi bir kaynak belirtmeden, “Tarih kitaplarında bunlarıbulamazsınız. Unutulup gittiler” demekle yetinmektedir.

Yazar Akkurt, Osmanlı ve İngiliz yönetimleri döneminde gelişen Rum-Türk kardeşliğinin sahte olduğunu öne sürmesine karşın, yine aynısayfalarda 1958 yılında bu iki toplumdan köylülerin Orunda köyündedüzenlenen bir evlenme töreninde birlikte eğlendiklerini, Kaleburnuköyünde de birlikte yağmur duasına çıkıp, dua ettiklerini yazan Rumcagazeteleri, bağımsız kaynaklara değil de, TMT kaynaklarına dayanarakyalanlamaya çalışır. (s.158-161)

Oysa Rum-Türk kardeşliğine kastedenlerin bunu ne zaman, kimlerleişbirliği halinde ve hangi yöntemlerle sahneledikleri tarihe kaydedilmişbulunmaktadır. İngiliz sömürge yönetiminin “böl-yönet” politikasınakarşı çıkmış olan Kıbrıslı Türk demokratlarına karşı, ilk dönemTMT’sinin uyguladığı kanlı susturma yöntemleri ve baskılarla ilgiliolarak, yukarıda adı edilen kaynaklar dışında, şu yeni kanıtlarverilebilir:

TMT MAĞUSA SERDARI: “KOMÜNİST DİYEREK KENDİ ÇOCUKLARIMIZI DA ÖLDÜRDÜK”TMT’nin Mağusa Serdarı olan Mustafa Türkoğlu’nun, Neriman Cahit’le

yapmış olduğu söyleşide (Ortam, 14 Haziran 1997), Aydın Akkurt’uniddialarının (s.230) aksine, çok ilginç açıklamalar vardır:

“Yeminde vatanın ve Kıbrıs Türkünün can, mal ve namusunukoruyacağız diye kuruldu, ama iş başkaya da dönüştü. Komünist diyerekkendi çocuklarımızı da öldürdük. O zaman herkesin iş bulabilmesi içinbir işçi derneğine üye olması lazımdı. Ama Türk Sendikası mı vardı?Türkler de gider Rum işçi sendikalarına üye olurlardı mecburi. Neyapsınlardı yani. Ama TMT kurulunca bu adamlar komünist sayıldı. Tabii ogünlerde Rum sendikaları da bu işçileri Rum işçilerle yürütürdü.Bunların da rolü var tabii. Bunların Rum sendikalarından istifası

istendi. İş-ekmek parası derken düşünmeye dalanlar gitti. Bakardın adamo gece vurulmuş, ama ertesi günkü gazetelerde Rum sendikasından istifaettiğinin ilanı vardı. Böyle şeyler yaşandı işte.

-Kimdi bunları vuran? Kimdi vuran değil, kimdi vurdurtan diye sormak lazım.- Kimdi peki?Türkiye’den gelenler de dahil, bazı üst düzeydekiler içinde tam

donanımlı olmayanlar vardı. Sadist olanlar vardı. Biz de onlara aletolduk anlayacağın. Her bölgenin vurucu ekibi vardı. “Bu casustur,haindir, komünisttir” denirdi ve “Vur emri” verilirdi. Eh, 20-22 yaşındagence silah verip da “vur” dendi mi, vururdu tabii. Çok adam böylece topaltına gitti.

-Ya avukatlar?Suçlana isimler var. Avukatlar çok cesur, çok akıllı insanlardı. ve

doğru bildikleri yolda öldüler. ikisini de çok iyi tanırım. Toplumdagördükleri çürümeyi yazdılar, tenkit ettiler. Ama tenkit ettiklerikişiler gücü ellerine geçirmişti. Bu hep böyle oldu bu toplumda. Hâlâ dadevam ediyor. Kutlu Adalı’yı kim öldürdü sanırsın?

-TMT mi yani. TMT kendi kendini lağvetmedi mi?TMT yok, ama başka güçler var. Bunları iyi bilmek lazım. Bazıları

bu işlere o kadar karışmış, o kadar kirlenmiştir ki artık aklanamaz,öyle gider. Kutlu Adalı’nın yazdıklarını biliyorsunuz. Bunlar onun sonuoldu. Kim mi vurdu. Kim vurduysa vurdu. Önemli olan bu değil. Bazışeyler devam ediyor. Bunları bilmek lazım.

-Bunun gerçeklik payı ne kadar? Yani bundan ne kadar eminsiniz?Eminim, çünkü taktiklerini bilirim. 1958-1974’e kadar çırpındım

içlerinde.”

TMT MAĞUSA SERDARI, ANILARINI YAZMIŞMustafa Türkoğlu, söyleşinin devamında Nalbantoğlu’nun kıskançlık

yüzünden dövdürüldüğünü belirterek, “Nalbantoğlu, kendisini teşkilatınüst şeyi saydığından bazı yaramazlıklar yapardı. Tabii aleyhekışkırtmalar da olurdu” şeklinde konuşmuştur. Geriye dönüp baktığındaTMT konusunda ne diyeceğinin sorulması üzerine de şöyle demiştir:

“Şöyle bir örnek vereyim. Bir tiyatro oynandı. Tiyatro derken çokciddiye alıyorum. Evet, bir tiyatro, bir başeser oynandı. Oynayanlarbizlerdik, ama oyunu sonuçta başta olanlar paylaştı. Kıbrıs Türkü bugüncan çekişiyor. Ama basireti bağlanmış. Bir sürü gibi. Hiçbir şeyyapamıyor. Yapabilse...Geriledik, üretimimiz durdu. Dedim ya, halkınbasireti bağlandı. sendikalara bak, onlar da bitti. Birşey yapacakolanın karşısına vay sen Türkiye’ye, vat sen askere diye çıkılıyor. Nekadar birlik olunsa da, kaba kuvvetten insanlar korkar. Halk istese degösteremez kendini. Evveliyatı var bu işin. Avukatlar var, dahaları var.Bunların akıbeti korkutuyor halkı...” (16 Haziran 1997)

“Anılarımı yazdım. Oğullarıma en değerli armağan olarakbırakacağım” diyen Mustafa Türkoğlu, Denktaş’a kırgın olduğunu

belirterek, şöyle konuştu: “Bana Denktaş şahsi olarak bir zarar vermedi.Ama cemaate verdi...İnsan en tatlı yerinde bırakmalı. Zamanı geldiğindebırakabilmeli. Bu memlekette iş başarabilecek başkaları yok mu. Pırılpırıl gençler var. Bırakmalı onlar yapsın. Merak etmesin kimse bumemleketi satmaz...” (17 Haziran 1997)

(Kıbrıs’ta Sosyalist Gerçek dergisi, Sayı:51 ve 52, Mayıs ve Haziran 2000’da yayımlandı. Ayrıca şu kitap içinde: Ahmet An, Kıbrıs nereye gidiyor?, Everest Yayınları, İstanbul 2002, s.141-171)