Türkiye Cumhuriyeti Yönetim ve Yapısı

24
TÜRKİYE CUMHURİYETİ YÖNETİM YAPISI ALİ EKBER AVCI * ÖZET Burada amaç Türkiye Cumhuriyeti yönetim yapısını öncesini,sonrasını kısa bir tarihini açıklamak ve eleştiri getirmektir.Resmi tarihin yanında ve sözel tarihe de yer verildi. Türkiye Cumhuriyeti yönetim ve yapısı hakkında arşiv bilgileri alındı. Anahtar Kelimeler: T.c., yönetim yapısı,cumhuriyet,devlet * Muş Alparslan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği 120309005 1

Transcript of Türkiye Cumhuriyeti Yönetim ve Yapısı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ YÖNETİM YAPISI

ALİ EKBER AVCI*

ÖZET

Burada amaç Türkiye Cumhuriyeti yönetim yapısını

öncesini,sonrasını kısa bir tarihini açıklamak ve eleştiri

getirmektir.Resmi tarihin yanında ve sözel tarihe de yer verildi.

Türkiye Cumhuriyeti yönetim ve yapısı hakkında arşiv bilgileri

alındı.

Anahtar Kelimeler: T.c., yönetim yapısı,cumhuriyet,devlet

* Muş Alparslan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler

Öğretmenliği 120309005

1

2

Giriş

Tarih yolculuğuna çıkmaya başlarsak Türkiye

cumhuriyeti toprakları üzerinde birden fazla devlet

kurulmuştur.Bu topraklara Türklerin gelişi Orta Asya'dan

Anadolu'ya göç eden Türklerle başlar ve Alparslan'ın

Malazgirt zaferiyle Türk tarihinin Anadolu serüveni 1071 den

günümüze dek sürer.Bu topraklar üzerinde kurulan bütün

devletleri incelediğimizde hepsinin kendi dönemine göre

devlet yönetim biçimleri vardır.Malazgirt zaferinden sonra

Anadolu'ya yerleşen Türkler burada Anadolu Selçuklu Devleti

ve Büyük Selçuklu devletini kurdular. Daha sonra

Osmanlıların yıkılıp ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulma

sürecine baktığımızda genellikle yıkılan eski devletin

yönetim ve yapısının sürdürüldüğünü görüyoruz.En büyük

değişimler Türkler Anadolu'ya gelip yerleştikten sonra eski

Orta Asya'da ki yarı göçebelik döneminde ve yerleşik hayata

geçerkenki o ikili yönetim yapısı şeklinden vazgeçip

Müslümanlaşmak ile birlikte çok farklı bir boyut kazandı.Bu

18, yy başlarına kadar böyle devam etti.Osmanlı

İmparatorluğu'nun zayıflamasıyla birlikte bir geçiş dönemi

yaşandı ve yönetimde Osmanlı İmparatorluğu'ndan çok farklı

bir yönetim benimsendi.Dünyadaki gelişmeler bu geçiş

sürecini etkiledi. Türkiye'de anayasa çalışmalarına

Fransa'da ilk yazılı anayasanın görüldüğü 1791'den 65 yıl

sonra başladı. İlk anayasa "Kanun-i Esasi" adıyla Osmanlı

İmparatorluğu'nun son dönemlerinde, 1876 yılında yürürlüğe

3

girdi. Onu, "Teşkilat-ı Esasiye Kanunu" adıyla 1921 yılında

yürürlüğe giren ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran

anayasa izledi. 1924 tarihli Cumhuriyet’in ilk anayasasından

sonra 1961 ve halen yürürlükte olan 1982 tarihli anayasa

hazırlandı.

T.C. Yönetim ve Yapısı

Temel anayasal gereksinim olan "güçler ayrılığı" ilkesi

ilk kez 1961 Anayasası ile benimsenerek, anayasal yargı

öngörüldü ve Anayasa Mahkemesi, Anayasa metnine girdi.

Böylece yasaların Anayasa'ya aykırı olamayacağı hükmü

işlerlik kazandı.

Temel Hak ve Özgürlükler.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, doğal hukuk ile çağdaş hukuk

anlayışlarının sonucu olan temel hak ve özgürlüklerin tümünü

içerir. Anayasa, her Türk vatandaşının Anayasa'da yer alan

temel hak ve özgürlüklerden eşitlik ve sosyal adalet

ilkeleri gereğince yararlanarak; ulusal kültür, uygarlık ve

hukuk düzeni içinde onurlu bir yaşam sürdürme, maddi ve

manevi varlığını geliştirme haklarını güvence altına alır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin insan haklarına saygılı bir devlet

olduğu özellikle vurgulanır. Devlete, sosyal hukuk devleti

ve adalet ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde kişinin temel hak

ve özgürlüklerini sınırlayan siyasal, sosyal ve ekonomik

engelleri kaldırmak, vatandaşın maddi ve manevi varlığının

gelişmesi için gerekli koşulları hazırlamak ödevini yükler.

Devlet, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile

4

birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel

gereksinimlerinin ve sosyal güvenliklerinin sağlanmasından

da yükümlü tutulur.

Doğal hukuk anlayışı bağlamında herkesin dokunulmaz,

devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip

olduğu; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı

ödev ve sorumluluklar taşıdığı vurgulanır. Ayrıca temel

haklar; kişinin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve

geliştirme hakkını, (tıbbi zorunluluklar ve yazılı izin

dışında) beden bütünlüğünün dokunulmazlığını, kimseye eziyet

ve işkence yapılamayacağını ve insan onuruyla bağdaşmayan

bir ceza verilemeyeceğini, angarya uygulanamayacağını ve

kimsenin zorla çalıştırılamayacağını öngörür

Konut dokunulmazlığı, seyahat, haberleşme, din ve vicdan,

düşünce ve kanaat, düşünceyi açıklama ve yayma, bilim ve

sanat, basın, örgütlenme özgürlükleri, toplantı ve gösteri

yürüyüşü düzenleme hakkı ve mülkiyet hakkı da Anayasa ile

düzenlenip güvence altına alınmıştır. Herkes, kişi özgürlüğü

ve güvenliğine sahiptir. Özel yaşamın gizliliği esastır ve

herkesin özel ve aile yaşamına saygı gösterilmesini isteme

hakkı vardır.

Ailenin ve gençliğin korunması, eğitim ve öğrenim hak ve

ödevi, çalışma ve sözleşme özgürlüğü, sendikal haklar,

ücrette adalet, sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkı,

konut edinme hakkı, sosyal güvenlik hakkı, sanatın ve

sanatçının korunması, çağdaş hukuk anlayışının sonucu olan

sosyal ve ekonomik haklar bağlamında birer Anayasa hükmü

5

haline getirilmiştir. Ayrıca seçme ve seçilme hakkı, vergi

ve askerlik ödevi, dilekçe hakkı gibi siyasal ve ekonomik

hak ve ödevler de düzenlenmiş ve güvenceye alınmıştır.

Yasa önünde herkes eşittir. Dil, din, mezhep, ırk, renk,

cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç ve benzeri

nedenlerle insanlar arasında ayırım yapılamaz. Hiçbir

kişiye, aileye, zümreye ya da sınıfa ayrıcalık tanınamaz.

Yabancılar da, Türkiye Cumhuriyeti'nin ulus bütünlüğü, ülke

bölünmezliği, egemenliği ve bağımsızlığı gözetilmek

koşuluyla, aynı hak ve özgürlüklere sahiptirler.

Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ile ilgili

hükümler de evrensel normlar gözetilerek düzenlenmiştir.

Temel hak ve özgürlükler, ülke ve ulus bütünlüğünün, ulusal

egemenliğin, Cumhuriyet'in, kamu düzeni ve yararının, ulusal

ve genel güvenliğin, genel ahlak ve sağlığın korunması

amacıyla sınırlanabilir. Ancak bu sınırlama demokratik

toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldüğü

amaç dışında kullanılamaz. Özgürlüklerin özü, sınırlamanın

sınırını oluşturur.

Anayasa, temel hak ve özgürlüklerin; ülke ve ulus

bütünlüğünü bozmak, Türk Devleti'nin ve Cumhuriyet'in

varlığını tehlikeye düşürmek, başkalarının temel hak ve

özgürlüklerini yok etmek, devletin bir kişi ya da zümre

tarafından yönetilmesini ya da sosyal bir sınıfın diğer

sınıflar üzerinde egemenlik kurmasını sağlamak; dil, din,

ırk, mezhep ayırımı yaratmak ve herhangi bir yoldan bu

kavram ve görüşlere dayanan devlet düzeni kurmak amacıyla

kullanılamayacağını öngörür. Temel hak ve özgürlükler,

6

devletin yasal olmayan müdahalelerine karşı da korunur.

Kabul edilen uluslararası sözleşme ve bildirgelerin kimi

kuralları Anayasa'ya aynen yansıtılmış, kimi kurallar da

madde gerekçelerine kaynaklık etmiş, insan hakları konusunda

uluslararası denetim yolu benimsenmiştir. 1949 yılında kabul

edilen Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel

Bildirgesi, 1954 yılında onaylanan İnsan Hakları ve Temel

Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi, 1987

yılında tanınan Türk vatandaşlarının Avrupa İnsan Hakları

Komisyonu'na bireysel başvuru hakkı, 1989 yılında tanınan

Avrupa İnsan Hakları Divanı'nın zorunlu yargı yetkisi, bu

sözleşme ve bildirgelerin başlıcalarıdır.

Devlet Düzeninin Temelleri. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na

göre, Türkiye bir cumhuriyettir. İnsan haklarına saygılı,

Atatürk ilkelerine ve milliyetçiliğine bağlı, demokratik,

laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Anayasa'nın öngördüğü

demokrasi, temsili demokrasidir. Hiç kimse ya da organ,

kaynağını Anayasa'dan almayan devlet yetkisini kullanamaz.

"Üniter devlet" modeli ve "tek halk" ilkesi esastır. Ulus

"tek", Ülke "tüm", Devlet "bir"dir.

Laiklik; yani devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal

temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına

dayandırılamayacağı esası hükme bağlanır. Siyasi ya da

kişisel çıkar veya nüfuz sağlama amacıyla hiç kimse dini

duyguları ve dince kutsal sayılan değerleri kötüye

kullanamaz.

7

Geleneksel hukuk devleti ilkesini tamamlamak amacıyla,

çağdaş bir öge olan "sosyal devlet" ilkesi getirilmiş;

devlet, sosyal yönden zayıf, güçsüz kişileri güçlüler

karşısında korumak, sosyal adaleti ve sosyal güvenliği

sağlamakla yükümlü kılınmıştır.

Anayasa'nın Değiştirilmesi. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası,

Türkiye Devleti'nin bir cumhuriyet olduğunu; devlet

düzeninin dayandığı temellere, devletin üniter yapısına,

bayrağının biçimine, İstiklal Marşı'na, dilinin Türkçe ve

başkentinin Ankara olduğuna ilişkin maddelerin

değiştirilemeyeceğini; hatta değiştirilmesinin

önerilemeyeceğini hükme bağlar.

Diğer maddeler, TBMM üye tam sayısının en az üçte birinin

yazılı önerisi, bu maddelerin Meclis Genel Kurulu'nda iki

kez görüşülmesi ve Meclis üye tamsayısının beşte üç

çoğunluğunun gizli oyu sonucunda kabul edilir.

Cumhurbaşkanı, Anayasa değişikliklerine ilişkin yasaları bir

kez daha görüşülmek üzere TBMM'ye geri gönderme ve halkoyuna

sunma yetkisine sahiptir.

TBMM, 3 Ekim 2001 tarihinde Anayasa’nın 38. maddesini

değiştirmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde

değiştirilen çoğu madde temel hak ve özgürlüklere

ilişkindir. Yapılan değişikliklerle siyasi parti kapatmaları

zorlaştırılmış; gözaltı süresi 4 günü aşmayacak şekilde

8

kısaltılmış; inanç, düşünce ve anlatım özgürlüğünün

sınırları genişletilmiş; vatandaşların günlük yaşamlarında

farklı dil, lehçe ve ağızları kullanmasına herhangi bir

engel bulunmadığı kabul edilmiş; konuta girme, arama yapma

ve eşyaya el koymada yazılı emir şartı getirilmiş;

vatandaşların yurt dışına çıkma hürriyetine ülkenin ekonomik

durumunun engel oluşturmasına son verilmiş; karşılıklılık

esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılara

da dilekçe hakkı tanınmış; çok yakın savaş tehdidi ve terör

suçları halleri dışında ölüm cezası verilemeyeceği kabul

edilmiştir.

27 Aralık 2002 tarihinde ise, Anayasa’nın 76.

maddesinin 2. fıkrasındaki “ideolojik veya anarşik

eylemlere” ibaresi “terör eylemlerine” şeklinde

değiştirilmiş, 87. maddesine “Bir ilin veya seçim

çevresinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde üyesinin

kalmaması halinde, boşalmayı takip eden doksan günden

sonraki ilk Pazar günü ara seçim yapılır” hükmü, 5. fıkra

olarak eklenmiştir.

Yasama Organı.

Anayasanın 7. maddesine göre, yasama yetkisi Türk Milleti

adına Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)'nindir ve bu yetki

devredilemez. TBMM, beş yılda bir yapılan seçimlerde seçilen

550 üyeden oluşur. Meclis erken seçime, savaş nedeniyle

seçimlerin bir yıl ertelenmesine ve beş yıllık süre dolmadan

seçimlerin yenilenmesine (erken seçim) karar verebilir.

Anayasada belirtilen şartlar altında Cumhurbaşkanınca

9

verilecek karara göre de yeni seçime gidilebilir. TBMM

üyeliklerinde boşalma olması halinde ise, ara seçime

gidilir. Ara seçim, her seçim döneminde bir defa yapılır.

Genel seçimlere bir yıl kala, ara seçim yapılamaz.

Milletvekili seçimleri serbest, eşit, gizli, tek dereceli,

genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına uygun olarak yargı

denetiminde yapılır. Onsekiz yaşını dolduran her Türk

vatandaşı seçme, otuz yaşını dolduran ve ilköğretimi

tamamlayan her Türk vatandaşı seçilme hakkına sahiptir.

Seçim yöntemi yasalarla belirlenir.

Metni Anayasa'da yer alan andı içerek göreve başlayan

milletvekilleri tüm ulusu temsil ederler. Milletvekillerinin

Meclis çalışmalarındaki oy ve sözleri ile açıkladıkları

düşüncelerinden dolayı yasama dokunulmazlıkları vardır.

Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ve

milletvekilliğinin düşmesine Meclis karar verir. Buna

ilişkin kararların iptali için Anayasa Mahkemesi'ne

başvurulabilir.

Anayasa ile verilen özel yetki ve görevler yanında, yasa

koymak, değiştirmek, kaldırmak; Bakanlar Kurulu'nu ve

bakanları denetlemek; bütçe ve kesin hesap yasa tasarılarını

kabul etmek; savaş, sıkıyönetim ve olağanüstü durum ilanına

karar vermek ve uluslararası anlaşmaların imzalanmasını

uygun bulmak, TBMM'nin görev ve yetkileri arasında yer alır.

10

Meclis, çalışmalarını Anayasa'ya ve kendi yaptığı iç tüzüğe

göre komisyonlar şeklinde yürütür. Uzmanlık konularına göre

oluşturulan komisyonlar hazırlık çalışmalarını yaparlar. Son

söz Genel Kurul'undur. Dilekçe Komisyonu'na her vatandaş

başvuruda ve şikayette bulunabilir.

Yürütme Organı. Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu'ndan

oluşur. Yükseköğretim kurumları, kamu kurumu niteliğindeki

meslek kuruluşları, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, Atatürk

Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve Diyanet İşleri

Başkanlığı gibi kurumlar da yürütme bölümünde yer alır.

Cumhurbaşkanı. Devletin başıdır. Türkiye Cumhuriyeti'ni ve

Türk Milleti'nin birliğini temsil eder. TBMM tarafından kırk

yaşını doldurmuş, yükseköğrenim görmüş milletvekilleri, ya

da milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk

vatandaşları arasından gizli oyla ve Meclis üye tamsayısının

üçte iki çoğunluğuyla seçilir. Görev süresi yedi yıldır.

Anayasa'nın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve

uyumlu çalışmasını gözeten cumhurbaşkanının, gerektiğinde

TBMM'yi toplantıya çağırmak; yasaları yayımlamak ve gerekli

gördüğünde yeniden görüşülmek üzere Meclis'e geri göndermek;

Anayasa değişikliklerini gerekli gördüğünde halkoyuna

sunmak; yasalara, yasa gücünde kararnamelere ve Meclis

İçtüzüğü'ne ilişkin olarak, Anayasa'ya aykırılık

gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'nde dava açmak; koşulları

oluştuğunda TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar vermek,

11

yasama alanındaki görevleridir. Çok geniş olan yürütmeye

ilişkin görevleri ise, Başbakanı ve onun önerisi üzerine

bakanları atamak, yabancı ülkelere Türk Devleti'nin

temsilcilerini göndermek, yabancı ülkelerin temsilcilerini

kabul etmek, uluslararası anlaşmaları onaylamak ve

yayımlamak, Milli Güvenlik Kurulu'na ve gerektiğinde

Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmek, kararnameleri imzalamak,

koşullar oluştuğunda belirli hükümlüleri affetmek, Devlet

Denetleme Kurulu ve Yüksek Öğretim Kurulu ile üniversite

rektörlerini atamak ya da seçmektir. Yargıya ilişkin

görevleri ise yüksek mahkemelere üye seçmekle sınırlıdır.

Bakanlar Kurulu. Başbakan ve bakanlardan oluşur.

Cumhurbaşkanı tarafından milletvekilleri arasından atanan

Başbakan, Bakanlar Kurulu'nun başıdır. Bakanlar ise,

milletvekili ya da milletvekili seçilme yeterliliğine sahip

olanlar arasından Başbakan tarafından seçilir,

Cumhurbaşkanı'nca atanır. Cumhurbaşkanı, Başbakan'ın önerisi

üzerine bakanların görevlerine son verebilir.

Genel siyasetin yürütülmesinden birlikte sorumlu olan

Bakanlar Kurulu, hükümet programının TBMM'de okunması ve

güven oylamasından sonra göreve başlar.

Milli Güvenlik Kurulu, bir Anayasal organ olarak,

Cumhurbaşkanı'nın başkanlığında Başbakan, Genelkurmay

Başkanı, Milli Savunma, İçişleri ve Dışişleri Bakanları;

Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma

12

Genel Komutanı'ndan oluşur. 3 Ekim 2001 tarihinde yapılan

Anayasa değişikliği ile sivil üyelere üç Başbakan Yardımcısı

ve Adalet Bakanı da eklenerek Kuruldaki sivil üye sayısı

artmıştır. Milli Güvenlik Kurulu ulusal güvenlik siyasetinin

belirlenmesi ve uygulanması ile ilgili kararlar alır, bu

kararları Bakanlar Kurulu'na tavsiye eder. Bu kararlar

Bakanlar Kurulu'nca, öncelikle dikkate alınır

Yargı Organı.

Yargı yetkisi, bağımsız mahkemeler ve yüksek yargı organları

tarafından kullanılır. Hukukun üstünlüğü ilkesiyle,

mahkemelerin ve yargıçların bağımsızlığı ve yargıç güvencesi

esastır. Özel durumlar dışında duruşmalar herkese açıktır.

Suç ve cezada sorumluluğun kişisel olması, suçsuzluk

karinesi geçerlidir. Herkesin yargıç önünde hak arama

özgürlüğü vardır.

Anayasa'da üçlü yargı sistemi benimsenmiştir. Buna göre

yargı mercileri adli yargı, idari yargı ve özel yargıdır.

Askeri mahkemeler ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) özel

yargı mercileridir. Anayasa'nın 143. maddesi 1999 yılında

değiştirilerek, DGM'lerin yapısı tamamen sivil hakim ve

savcılardan oluşan bir mahkeme biçimine dönüştürülmüştür.

Yine aynı yıl Anayasa'nın 125. Maddesinde değişiklik

yapılarak, kamu hizmetleri ile ilgili sözleşmelerden

doğabilecek uyuşmazlıklar için uluslararası tahkime gitme

yolu açılmıştır.

13

Anayasa'nın yargı bölümünde yer alan yüksek mahkemeler:

Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay,

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi'dir.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Sayıştay, yine

Anayasa'nın yargı bölümünde yer alan iki yargı organıdır.

Anayasa Mahkemesi.

Temel görevi, insan haklarını ve temel özgürlükleri korumak

ve geliştirmek; yasaların, yasa gücündeki kararnamelerin,

TBMM iç tüzüğünün biçim ve esas yönünden Anayasa'ya

uygunluğunu denetlemektir. Anayasa değişiklerinin denetimini

ise sadece biçim yönünden yapar.

Cumhurbaşkanı'nı ve Bakanlar Kurulu üyelerini; yüksek

mahkemeler, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Sayıştay

başkan, üye ve başsavcılarını; Cumhuriyet Başsavcı

Vekili'ni, görevleri ile ilgili suçlardan Yüce Divan sıfatı

ile yargılar. Siyasi partilerin kapatılması davalarına ve

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın partilere uyarı

yapılması istemlerine bakar. Siyasi partilerin mali

denetimlerini yapar, yasama dokunulmazlığının kaldırılması

ya da milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin TBMM

kararlarını inceler, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı'nı ve

Başkanvekili'ni seçer.

Cumhurbaşkanı, iktidar ve muhalefet partilerinin, Meclis

grupları ve TBMM üye tamsayısının en az beşte biri

sayısındaki milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi'nde doğrudan

14

iptal davası açma hakkına sahiptirler. Ayrıca mahkemeler de,

baktıkları davada uygulayacakları kanun maddelerinin

Anayasa'ya aykırı olduğuna dair ciddi bir sav ile

karşılaştıkları taktirde ya da kendiliklerinden Anayasa

Mahkemesi'nde dava açabilirler.

Anayasa Mahkemesi onbir asıl ve dört yedek üyeden oluşur.

Onbir üye ile toplanarak karar verir. Yargıtay, Danıştay,

Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Sayıştay

Başkan ve üyeleri ile öğretim üyeleri, özel yönteme ve

kontenjana göre, üst düzey yöneticiler ve avukatlar

arasından seçilir.

Anayasa Mahkemesi kararları kesindir, hiçbir şekilde

değiştirilemez ve yerine getirilmesi geciktirilemez. Bu

kararlar; yasama, yürütme ve yargı organları ile, yönetimi,

gerçek ve tüzel kişileri bağlar.

Hukuk Düzeni

Türkiye'de hukuk düzeni, başta Anayasa olmak üzere tüzük,

yönetmelik, kararname gibi yürütmenin işlemleri ile

sağlanır. Yönetim de genel tebliğ, genelge, bütçe uygulama

yönergeleri gibi düzenleyici işlemlerle bu düzenin

sağlanmasına katkıda bulunur. Yürütme ve yönetimin

düzenleyici işlemleri genel nitelikli olup, devletin tüm

örgütlerini kapsar. Bu işlemler, belli konular, kurumlar,

yerel yönetimler ve özel kuruluşlara ilişkin de

olabilmektedir.

15

Uluslararası anlaşmalar yasa hükmündedir ve bunlar için

Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi'ne

başvurulamaz. Yasa hükmündeki uluslararası anlaşmaların iç

hukuka doğrudan uygulanması sağlanır.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında, Cumhuriyet'in temel

felsefesine uygun bir hukuk siteminin baştan oluşturulması

uzun zaman alacağı için, ülke koşullarının gerektirdiği kimi

değişikliklerle batılı kaynaklardan yararlanılması uygun

görülmüştür. Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu, İsviçre Medeni

Kanunu; Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu, İsviçre Neuchatel

Usul Kanunu; Ceza Kanunu, İtalyan Ceza Kanunu; Ceza

Muhakemeleri Usulü Kanunu, Alman Ceza Muhakemeleri Usulü

Kanunu; Ticaret Kanunu ise Alman, İngiliz, Japon ve Brezilya

Kanunları esas alınarak hazırlanmıştır. Bu yasaların birçok

maddesi, günün koşullarına göre zaman zaman değişikliğe

uğramış, hatta bazı yasalar evrensel Ceza hukukunun evrensel

ilkeleri, sadece Anayasa'da değil Ceza Kanunu'nda da yer

almıştır. Bu evrensel ilkelere göre, kimse, işlendiği zaman

yürürlükte olan yasanın suç saymadığı bir fiilden dolayı

cezalandırılamaz; ceza yargıcı kıyasen hüküm kuramaz. Suçun

işlendiği tarihteki yasa ile sonradan yürürlüğe giren yasa

farklı ise, lehte olanı uygulanır. Suçluluğu hükmen

kesinleşinceye kadar kimse suçlu sayılamaz. Ceza sorumluluğu

kişiseldir. Kişi özgürlüğü yalnızca yasa ile kısıtlanabilir.

Tutuklamaya ve bunun süresine ilişkin kararı ancak yargıç

verebilir. Yakalanan ya da tutuklanan kişilere bunun nedeni

bildirilir ve yakınlarına haber verilir. 3 Ekim 2001'de

16

yapılan Anayasa değişikliğine göre, yakalanan veya

tutuklanan kişi, tutulma yerine ve en yakın mahkemeye

gönderilmek için gerekli süre hariç en geç kırksekiz saat ve

toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hakim

önüne çıkarılır.

Mahkemelerde herkes davacı ve davalı olarak iddia ve savunma

hakkına sahiptir. Bu, Anayasal bir haktır ve hukuk devleti

ilkesinin önemli bir ögesidir. Hiç kimse, yasal olarak bağlı

olduğu mahkemeden başka merci önüne çıkarılmaz. Yargılama

hakkı sadece bağımsız yargıçlara verilmiştir. Yargıçlar ve

savcılar adli ve idari yargı olarak görev yaparlar.

Kendileri istemedikçe ilke olarak 67 yaşını bitirinceye

kadar emekli edilemezler, görevden alınamazlar; bir

mahkemenin ya da kadronun kaldırılması nedeniyle bile olsa

aylık ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun

bırakılamazlar.

Adli yargı iki derecelidir. Adli davalar, özel görevli

mahkemeler dışında, ilk derece mahkemesi olarak sulh ve

asliye mahkemelerinde görülür. Özel görevli mahkemeler: ağır

ceza, iş, çocuk, trafik, kadastro, ticaret ve Devlet

Güvenlik Mahkemeleri'dir. Adli davaların temyiz mercii

Yargıtay'dır. Yargıtay, ceza ve hukuk dairelerinden oluşur.

Ayrıca Ceza ve Hukuk Genel Kurulları bulunur. Türk hukuk

sisteminde ara (istinaf) mahkemeleri yoktur.

Anayasa, asker kişilerin davaları için, askeri yargıyı

ayrıca öngörmüştür. Davalar askeri mahkemelerde görülmekte,

17

temyiz mercii olarak Askeri Yargıtay son incelemeyi

yapmaktadır.

Ceza ve tutukevlerinde geniş ortak yaşam birimlerine dayalı

koğuş sistemi uygulaması, özellikle terör suçu mahkumlarının

rehabilitasyonunda büyük sakıncalar doğurduğu için F-tipi

cezaevi uygulamasına geçilmiştir. Yeni F-tipi cezaevleri

daha "kişisel" yaşam birimleri düşüncesi üzerine inşa

edilmiş olup, her biri en çok 3 mahkum barındırmaya yönelik

odalar biçimde tasarlanmıştır.

Birey ve Kamu Yönetimi.

Türkiye'de yönetimin her türlü eylem ve işlemlerine karşı

yargı yolu açıktır. Bu bir hukuk devleti ilkesi ve Anayasa

hükmüdür. Cumhurbaşkanı'nın tek başına yapacağı işlemler,

Yüksek Askeri Şura kararları ile Hakimler ve Savcılar Yüksek

Kurulu kararları ise yargı denetimi dışındadır.

Yönetimin eylem ve işlemlerine karşı açılan davalar idari

yargıda görülür. İdari yargı da iki derecelidir. İdari ve

Vergi Mahkemeleri ilk derece mahkemesi, Bölge İdare

Mahkemeleri ise kimi davalar bakımından üst derece

mahkemesidir. Yönetsel eylem ve işlemlere karşı açılan

davalara ilk ve son derece mahkemesi bakar. İdari davaların

temyiz mercii Danıştay'dır.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi de Anayasa'nın öngördüğü

mahkemelerdendir. Bu yüksek mahkeme, askeri makamlar

18

tarafından yapılan işlemler ile asker kişilerle ilgili ve

askeri hizmete ilişkin yönetsel eylem ve işlemlerden doğan

uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak görev

yapar.

Devletin Üniter Yapısı ve Yönetim

Türkiye, ulusal bağımsızlığını kazanmak ve egemen bir devlet

kurmak için uzun ve çetin bir mücadele vermiştir. Ulusal

Kurtuluş Savaşı bir bağımsızlık, egemenlik ve özgürlük

mücadelesidir. Bu savaş sırasında kabul edilen Misak-ı

Milli, ülkenin sınırlarını ve devletin ulusal yapısını

belirlemiştir. Çünkü tarihin en zengin kültürel mozaiğini

oluşturan ve tarihte birçok uygarlığın anayurdu olan

Anadolu'da yaşayanlar, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı aynı

bağımsızlık inancı ile topyekun sürdürmüşlerdir. Anayasa, bu

tarihsel gerçeği gözeterek ülke ve ulusun bölünmez

bütünlüğünü esas almış; devleti tarihi, sosyal, ekonomik,

coğrafi ve kültürel etmenler şekillendirmiştir.

Türkiye'de yönetim, merkezden yönetim ve yerinden yönetim

esaslarına dayanır. Devlette yasama, yürütme,yargı, hukuk ve

yasa birliği vardır ve bu birliği sağlamak, merkezi

yönetimin yetki ve sorumluluğundadır. Merkezi yönetim

Başbakanlık ve bakanlıklardan oluşur. Merkezi, tek yapılı

üniter devlet modeli değil; yerinden yönetimli üniter devlet

modeli benimsenmiştir. Ülkenin yönetsel hizmetleri, merkezi

yönetim yanında il özel idareleri; belediyeler ve köyler

gibi kamu tüzel kişiliğine, görevlerine, yetkilerine ve

malvarlığına sahip yerinden yönetim örgütleri tarafından da

19

yürütülür. Halkın seçtiği kişilerce oluşan yerinden yönetim

örgütleri, merkezi yönetimin yürürlüğe koyduğu yasalarla

yönetilmekte oldukları ve bu yasalar çerçevesinde

hizmetlerini sürdürdükleri için, devletin tekil yapısı

etkilenmemektedir. Yerinden yönetim örgütlerinin

çalışmalarında parti çıkarlarının etkili olmaması ve

eşitliğe aykırı işlemlerin yapılmaması için -hukuka uygunluk

ve bazen de yerindelik ilkelerine bağlı- "idari vesayet"

denilen denetim uygulaması getirilmiştir.

Seçim Sistemi ve Siyasi Partiler

Seçim Sistemi, Anayasa, seçim sistemini de düzenlemiştir.

Seçimler tek derecelidir. Nispi temsil sistemine göre,

genel, eşit ve gizli oyla, bütün yurtta aynı günde, oyların

sayım ve dökümü ile tutanaklara geçirilmesi açık yapılır.

Her il bir seçim çevresi, her muhtarlık bir seçim

bölgesidir.

Seçimlerde ülke düzeyinde %10 barajı uygulanır. Genel

seçimlerde ülke genelinde, ara seçimlerde seçim yapılan

çevrenin tümünde geçerli oyların %10'unu geçemeyen partiler

milletvekili çıkaramaz. Seçim sonucuna göre,

milletvekillerinin partilere paylaştırılmasında d'Hont

sistemi uygulanır.

Siyasi Partiler. Çoğulcu ve katılımcı demokratik yaşamın

vazgeçilmez öğeleri kabul edilen siyasi partiler, Anayasa'ya

göre önceden izin alınmadan kurulur. Milletvekili

yeterliliğine sahip en az 30 kurucu üyenin İçişleri

20

Bakanlığı'na bildirimi ile tüzel kişilik kazanırlar. 18

yaşını doldurmuş her Türk vatandaşının kurulu bir siyasi

partiye girme ya da partiden ayrılma hakkı vardır. Genel

çizgileriyle savcı ve yargıçlar, Türk Silahlı Kuvvetleri

mensupları ve ortaöğretim öğrencileri, siyasi partilere üye

olamazlar.

Bir siyasi partinin tüzük, program ve eylemleri,

devletin bağımsızlığına; ülkesi ve ulusu ile bölünmez

bütünlüğüne; insan hak ve özgürlüklerine; eşitlik ve hukuk

devleti ilkelerine; ulusun egemenliğine; demokratik ve laik

Cumhuriyet ilkelerine aykırı olduğu, sınıf ya da zümre

diktatörlüğünü ya da herhangi bir diktatörlüğü savunduğu ve

yerleştirmeyi amaçladığı, suç işlemeyi teşvik ettiği

taktirde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın açacağı dava

üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılabilir ya da

işlediği fiilin ağırlığına göre devlet yardımından kısmen

veya tamamen yoksun bırakılabilir. Bu kararlar kesindir.

Türkiye'de 12 Eylül 1980 askeri müdahalesiyle tüm siyasi

partiler kapatılmıştır. 1983 yılında siyasi partilerin

kurulmasına izin verilmiştir. Aynı yıl yapılan seçimlerde

Anavatan Partisi (ANAP) tek başına iktidara gelirken, Halkçı

Parti (HP) ve Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP), muhalefet

partileri olarak parlamentoda yer almışlardır.

1995 genel seçimleri ve bu seçimleri takip eden yeni

oluşumlardan sonra, 10 siyasi parti TBMM'de temsil edilme

olanağı kazanmıştır. Bunlar, Anavatan Partisi (ANAP), Büyük

21

Birlik Partisi (BBP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Değişen

Türkiye Partisi (DEPAR), Demokrat Parti (DP), Demokrat

Türkiye Partisi (DTP), Demokratik Sol Parti (DSP), Doğru Yol

Partisi (DYP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Refah

Partisi (RP)’dir.

1995 seçimlerinde TBMM'de 158 üyelik kazanmış olan DYP ile

ortak hükümet kurarak bir süre iktidarda kalan RP; dinsel

ideolojiye dayandığı, laik Cumhuriyet'e karşı kökten dinci

eylem ve söylemleri olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi

tarafından Ocak 1998'de kapatılmıştır. Bağımsız kalan

milletvekilleri 1997 yılı sonunda kurulan Fazilet Partisi'ne

katılmışlardır.

1999 genel seçimlerinde DSP, MHP, FP, DYP ve ANAP,

parlamentoda temsil edilme hakkı kazanmışlardır. Seçimlerden

DSP birinci, MHP ikinci parti olarak çıkmıştır. FP, üçüncü

parti olarak çıkmasına rağmen, kapatılan RP'nin oy oranının

hayli gerisinde kalmıştır. Merkez sağdaki en büyük kitle

partileri olan DYP ve ANAP, büyük oy kaybına uğrarlarken;

CHP, %10'luk ülke barajını aşamayarak parlamento dışında

kalmıştır.2001 yılından sonra ise AKP iktidara geldi son 3

dönemdir iktidarlığını sürdürmektedir.

Sonuç

22

Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetim ve yapısını detaylı bir

şekilde inceledik.Fakat biz Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetim

ve yapısını daha derinlemesine inceleyip halk üzerindeki

etkisini yada yeni kurulan bir yönetim yapısının kendi

halkının üzerinde ne kadar etkili olabileceği yada halkın en

başta inançlarının, değerlerinin gelenek ve göreneklerinin,

örf ve adetlerine ne kadar uygun olduğunu bilmeden böyle bir

yönetim belirlersek işte o zaman kendi halkımızı karşımıza

alırız.Şapka devrimi ile insanlarına başına zorla şapka

giydirmek,yüzlerce yıllık bilim dili olan Osmalıcayı veya

Kuran dili Arapçayı bir günde değiştirip halkı bir günde

cahil yapmak 'bir Türk dünyaya bedel' söylemlerle halkları

görmeyip tek bir halkı görüp ırkçılık yapan Türkçe dışından

başka hiçbir dili tanımayıp diğer dilleri yasaklamak ve bu

yasaklara uymayanları asmak katletmek gibi işler yapan bu

yönetim bu halka nasıl hesap verecek.Dini inançlar

değiştirilmeye çalışıldı.Camiler ahırlara

çevrildi.İnsanların Müslüman halkın ezanı 16 yıl boyunca

Türkçe okutuldu. Kürtçenin yasak olduğu ülkede Türkçe

bilmeyen bir kürdün fırına gidip ''ka nanki bidemin bi

tirki'' demesi zulüm değil de nedir?Rize'de 20 Türk imamın

şapka takmayacağız deyip karakolun önüne gelmesi ve burada

hepsinin öldürülmesi zulüm değil de nedir? Yakılan köyler

öldürülen insanlar köylerinden çıkarılan mazlum halk Batı

illeri gelişirken doğu illerinin geri kalması insanların

eziyet çekmesi olağanüstü hal ilan edilip akşam dışarı

çıkanlardan bir daha haber alınamaması kaos ortamlarını

unutmadı bu halk. İşte böyle bir yönetim yapısı var Türkiye

23

Cumhuriyetinde, evet günümüzdeki yapılan işler gerçektende

taktire şayan işler fakat yeterli mi değil elbette.Devlet

bunların yapıldığını inkar etmemeli İskilipli Atıf, Şeyh

Said Bediüzzaman Said Nursi gibi devletin kendilerine savaş

açtığı kişilere en azından iade-i itibar yapmalı.Yaptığı

hatalar için halkından özür dilemelidir özellikle Roboski

olayında.. Halen Türkiye Cumhuriyetinde mazlumtiyetler

yaşanıyor.Halen Türkiye'de İslami düşüncesinden dolayı

tutuklanan insanlar var.Tamamen sivil ortamda resmi

faaliyetler gerçekleştiren STK 'lar bu yapılan resmi

faaliyetler sebep gösterilip yıllarca günahsız yere ceza

evine atılıyor.Demokrasi inançlara saygılı

değildir.Demokrasiyi inanç haline getirmek isteyenler

kaybedeceklerdir.

24