“Küyerelleşme Sürecinde Yönetim Modeli Arayışları: “Neuen Steuerungsmodell” ve Duisburg Örneği”
Türkiye Cumhuriyeti Yönetim ve Yapısı
Transcript of Türkiye Cumhuriyeti Yönetim ve Yapısı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ YÖNETİM YAPISI
ALİ EKBER AVCI*
ÖZET
Burada amaç Türkiye Cumhuriyeti yönetim yapısını
öncesini,sonrasını kısa bir tarihini açıklamak ve eleştiri
getirmektir.Resmi tarihin yanında ve sözel tarihe de yer verildi.
Türkiye Cumhuriyeti yönetim ve yapısı hakkında arşiv bilgileri
alındı.
Anahtar Kelimeler: T.c., yönetim yapısı,cumhuriyet,devlet
* Muş Alparslan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler
Öğretmenliği 120309005
1
Giriş
Tarih yolculuğuna çıkmaya başlarsak Türkiye
cumhuriyeti toprakları üzerinde birden fazla devlet
kurulmuştur.Bu topraklara Türklerin gelişi Orta Asya'dan
Anadolu'ya göç eden Türklerle başlar ve Alparslan'ın
Malazgirt zaferiyle Türk tarihinin Anadolu serüveni 1071 den
günümüze dek sürer.Bu topraklar üzerinde kurulan bütün
devletleri incelediğimizde hepsinin kendi dönemine göre
devlet yönetim biçimleri vardır.Malazgirt zaferinden sonra
Anadolu'ya yerleşen Türkler burada Anadolu Selçuklu Devleti
ve Büyük Selçuklu devletini kurdular. Daha sonra
Osmanlıların yıkılıp ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulma
sürecine baktığımızda genellikle yıkılan eski devletin
yönetim ve yapısının sürdürüldüğünü görüyoruz.En büyük
değişimler Türkler Anadolu'ya gelip yerleştikten sonra eski
Orta Asya'da ki yarı göçebelik döneminde ve yerleşik hayata
geçerkenki o ikili yönetim yapısı şeklinden vazgeçip
Müslümanlaşmak ile birlikte çok farklı bir boyut kazandı.Bu
18, yy başlarına kadar böyle devam etti.Osmanlı
İmparatorluğu'nun zayıflamasıyla birlikte bir geçiş dönemi
yaşandı ve yönetimde Osmanlı İmparatorluğu'ndan çok farklı
bir yönetim benimsendi.Dünyadaki gelişmeler bu geçiş
sürecini etkiledi. Türkiye'de anayasa çalışmalarına
Fransa'da ilk yazılı anayasanın görüldüğü 1791'den 65 yıl
sonra başladı. İlk anayasa "Kanun-i Esasi" adıyla Osmanlı
İmparatorluğu'nun son dönemlerinde, 1876 yılında yürürlüğe
3
girdi. Onu, "Teşkilat-ı Esasiye Kanunu" adıyla 1921 yılında
yürürlüğe giren ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran
anayasa izledi. 1924 tarihli Cumhuriyet’in ilk anayasasından
sonra 1961 ve halen yürürlükte olan 1982 tarihli anayasa
hazırlandı.
T.C. Yönetim ve Yapısı
Temel anayasal gereksinim olan "güçler ayrılığı" ilkesi
ilk kez 1961 Anayasası ile benimsenerek, anayasal yargı
öngörüldü ve Anayasa Mahkemesi, Anayasa metnine girdi.
Böylece yasaların Anayasa'ya aykırı olamayacağı hükmü
işlerlik kazandı.
Temel Hak ve Özgürlükler.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, doğal hukuk ile çağdaş hukuk
anlayışlarının sonucu olan temel hak ve özgürlüklerin tümünü
içerir. Anayasa, her Türk vatandaşının Anayasa'da yer alan
temel hak ve özgürlüklerden eşitlik ve sosyal adalet
ilkeleri gereğince yararlanarak; ulusal kültür, uygarlık ve
hukuk düzeni içinde onurlu bir yaşam sürdürme, maddi ve
manevi varlığını geliştirme haklarını güvence altına alır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin insan haklarına saygılı bir devlet
olduğu özellikle vurgulanır. Devlete, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde kişinin temel hak
ve özgürlüklerini sınırlayan siyasal, sosyal ve ekonomik
engelleri kaldırmak, vatandaşın maddi ve manevi varlığının
gelişmesi için gerekli koşulları hazırlamak ödevini yükler.
Devlet, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile
4
birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel
gereksinimlerinin ve sosyal güvenliklerinin sağlanmasından
da yükümlü tutulur.
Doğal hukuk anlayışı bağlamında herkesin dokunulmaz,
devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip
olduğu; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı
ödev ve sorumluluklar taşıdığı vurgulanır. Ayrıca temel
haklar; kişinin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkını, (tıbbi zorunluluklar ve yazılı izin
dışında) beden bütünlüğünün dokunulmazlığını, kimseye eziyet
ve işkence yapılamayacağını ve insan onuruyla bağdaşmayan
bir ceza verilemeyeceğini, angarya uygulanamayacağını ve
kimsenin zorla çalıştırılamayacağını öngörür
Konut dokunulmazlığı, seyahat, haberleşme, din ve vicdan,
düşünce ve kanaat, düşünceyi açıklama ve yayma, bilim ve
sanat, basın, örgütlenme özgürlükleri, toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkı ve mülkiyet hakkı da Anayasa ile
düzenlenip güvence altına alınmıştır. Herkes, kişi özgürlüğü
ve güvenliğine sahiptir. Özel yaşamın gizliliği esastır ve
herkesin özel ve aile yaşamına saygı gösterilmesini isteme
hakkı vardır.
Ailenin ve gençliğin korunması, eğitim ve öğrenim hak ve
ödevi, çalışma ve sözleşme özgürlüğü, sendikal haklar,
ücrette adalet, sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkı,
konut edinme hakkı, sosyal güvenlik hakkı, sanatın ve
sanatçının korunması, çağdaş hukuk anlayışının sonucu olan
sosyal ve ekonomik haklar bağlamında birer Anayasa hükmü
5
haline getirilmiştir. Ayrıca seçme ve seçilme hakkı, vergi
ve askerlik ödevi, dilekçe hakkı gibi siyasal ve ekonomik
hak ve ödevler de düzenlenmiş ve güvenceye alınmıştır.
Yasa önünde herkes eşittir. Dil, din, mezhep, ırk, renk,
cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç ve benzeri
nedenlerle insanlar arasında ayırım yapılamaz. Hiçbir
kişiye, aileye, zümreye ya da sınıfa ayrıcalık tanınamaz.
Yabancılar da, Türkiye Cumhuriyeti'nin ulus bütünlüğü, ülke
bölünmezliği, egemenliği ve bağımsızlığı gözetilmek
koşuluyla, aynı hak ve özgürlüklere sahiptirler.
Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ile ilgili
hükümler de evrensel normlar gözetilerek düzenlenmiştir.
Temel hak ve özgürlükler, ülke ve ulus bütünlüğünün, ulusal
egemenliğin, Cumhuriyet'in, kamu düzeni ve yararının, ulusal
ve genel güvenliğin, genel ahlak ve sağlığın korunması
amacıyla sınırlanabilir. Ancak bu sınırlama demokratik
toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldüğü
amaç dışında kullanılamaz. Özgürlüklerin özü, sınırlamanın
sınırını oluşturur.
Anayasa, temel hak ve özgürlüklerin; ülke ve ulus
bütünlüğünü bozmak, Türk Devleti'nin ve Cumhuriyet'in
varlığını tehlikeye düşürmek, başkalarının temel hak ve
özgürlüklerini yok etmek, devletin bir kişi ya da zümre
tarafından yönetilmesini ya da sosyal bir sınıfın diğer
sınıflar üzerinde egemenlik kurmasını sağlamak; dil, din,
ırk, mezhep ayırımı yaratmak ve herhangi bir yoldan bu
kavram ve görüşlere dayanan devlet düzeni kurmak amacıyla
kullanılamayacağını öngörür. Temel hak ve özgürlükler,
6
devletin yasal olmayan müdahalelerine karşı da korunur.
Kabul edilen uluslararası sözleşme ve bildirgelerin kimi
kuralları Anayasa'ya aynen yansıtılmış, kimi kurallar da
madde gerekçelerine kaynaklık etmiş, insan hakları konusunda
uluslararası denetim yolu benimsenmiştir. 1949 yılında kabul
edilen Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi, 1954 yılında onaylanan İnsan Hakları ve Temel
Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi, 1987
yılında tanınan Türk vatandaşlarının Avrupa İnsan Hakları
Komisyonu'na bireysel başvuru hakkı, 1989 yılında tanınan
Avrupa İnsan Hakları Divanı'nın zorunlu yargı yetkisi, bu
sözleşme ve bildirgelerin başlıcalarıdır.
Devlet Düzeninin Temelleri. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na
göre, Türkiye bir cumhuriyettir. İnsan haklarına saygılı,
Atatürk ilkelerine ve milliyetçiliğine bağlı, demokratik,
laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Anayasa'nın öngördüğü
demokrasi, temsili demokrasidir. Hiç kimse ya da organ,
kaynağını Anayasa'dan almayan devlet yetkisini kullanamaz.
"Üniter devlet" modeli ve "tek halk" ilkesi esastır. Ulus
"tek", Ülke "tüm", Devlet "bir"dir.
Laiklik; yani devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal
temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına
dayandırılamayacağı esası hükme bağlanır. Siyasi ya da
kişisel çıkar veya nüfuz sağlama amacıyla hiç kimse dini
duyguları ve dince kutsal sayılan değerleri kötüye
kullanamaz.
7
Geleneksel hukuk devleti ilkesini tamamlamak amacıyla,
çağdaş bir öge olan "sosyal devlet" ilkesi getirilmiş;
devlet, sosyal yönden zayıf, güçsüz kişileri güçlüler
karşısında korumak, sosyal adaleti ve sosyal güvenliği
sağlamakla yükümlü kılınmıştır.
Anayasa'nın Değiştirilmesi. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası,
Türkiye Devleti'nin bir cumhuriyet olduğunu; devlet
düzeninin dayandığı temellere, devletin üniter yapısına,
bayrağının biçimine, İstiklal Marşı'na, dilinin Türkçe ve
başkentinin Ankara olduğuna ilişkin maddelerin
değiştirilemeyeceğini; hatta değiştirilmesinin
önerilemeyeceğini hükme bağlar.
Diğer maddeler, TBMM üye tam sayısının en az üçte birinin
yazılı önerisi, bu maddelerin Meclis Genel Kurulu'nda iki
kez görüşülmesi ve Meclis üye tamsayısının beşte üç
çoğunluğunun gizli oyu sonucunda kabul edilir.
Cumhurbaşkanı, Anayasa değişikliklerine ilişkin yasaları bir
kez daha görüşülmek üzere TBMM'ye geri gönderme ve halkoyuna
sunma yetkisine sahiptir.
TBMM, 3 Ekim 2001 tarihinde Anayasa’nın 38. maddesini
değiştirmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde
değiştirilen çoğu madde temel hak ve özgürlüklere
ilişkindir. Yapılan değişikliklerle siyasi parti kapatmaları
zorlaştırılmış; gözaltı süresi 4 günü aşmayacak şekilde
8
kısaltılmış; inanç, düşünce ve anlatım özgürlüğünün
sınırları genişletilmiş; vatandaşların günlük yaşamlarında
farklı dil, lehçe ve ağızları kullanmasına herhangi bir
engel bulunmadığı kabul edilmiş; konuta girme, arama yapma
ve eşyaya el koymada yazılı emir şartı getirilmiş;
vatandaşların yurt dışına çıkma hürriyetine ülkenin ekonomik
durumunun engel oluşturmasına son verilmiş; karşılıklılık
esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılara
da dilekçe hakkı tanınmış; çok yakın savaş tehdidi ve terör
suçları halleri dışında ölüm cezası verilemeyeceği kabul
edilmiştir.
27 Aralık 2002 tarihinde ise, Anayasa’nın 76.
maddesinin 2. fıkrasındaki “ideolojik veya anarşik
eylemlere” ibaresi “terör eylemlerine” şeklinde
değiştirilmiş, 87. maddesine “Bir ilin veya seçim
çevresinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde üyesinin
kalmaması halinde, boşalmayı takip eden doksan günden
sonraki ilk Pazar günü ara seçim yapılır” hükmü, 5. fıkra
olarak eklenmiştir.
Yasama Organı.
Anayasanın 7. maddesine göre, yasama yetkisi Türk Milleti
adına Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)'nindir ve bu yetki
devredilemez. TBMM, beş yılda bir yapılan seçimlerde seçilen
550 üyeden oluşur. Meclis erken seçime, savaş nedeniyle
seçimlerin bir yıl ertelenmesine ve beş yıllık süre dolmadan
seçimlerin yenilenmesine (erken seçim) karar verebilir.
Anayasada belirtilen şartlar altında Cumhurbaşkanınca
9
verilecek karara göre de yeni seçime gidilebilir. TBMM
üyeliklerinde boşalma olması halinde ise, ara seçime
gidilir. Ara seçim, her seçim döneminde bir defa yapılır.
Genel seçimlere bir yıl kala, ara seçim yapılamaz.
Milletvekili seçimleri serbest, eşit, gizli, tek dereceli,
genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına uygun olarak yargı
denetiminde yapılır. Onsekiz yaşını dolduran her Türk
vatandaşı seçme, otuz yaşını dolduran ve ilköğretimi
tamamlayan her Türk vatandaşı seçilme hakkına sahiptir.
Seçim yöntemi yasalarla belirlenir.
Metni Anayasa'da yer alan andı içerek göreve başlayan
milletvekilleri tüm ulusu temsil ederler. Milletvekillerinin
Meclis çalışmalarındaki oy ve sözleri ile açıkladıkları
düşüncelerinden dolayı yasama dokunulmazlıkları vardır.
Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ve
milletvekilliğinin düşmesine Meclis karar verir. Buna
ilişkin kararların iptali için Anayasa Mahkemesi'ne
başvurulabilir.
Anayasa ile verilen özel yetki ve görevler yanında, yasa
koymak, değiştirmek, kaldırmak; Bakanlar Kurulu'nu ve
bakanları denetlemek; bütçe ve kesin hesap yasa tasarılarını
kabul etmek; savaş, sıkıyönetim ve olağanüstü durum ilanına
karar vermek ve uluslararası anlaşmaların imzalanmasını
uygun bulmak, TBMM'nin görev ve yetkileri arasında yer alır.
10
Meclis, çalışmalarını Anayasa'ya ve kendi yaptığı iç tüzüğe
göre komisyonlar şeklinde yürütür. Uzmanlık konularına göre
oluşturulan komisyonlar hazırlık çalışmalarını yaparlar. Son
söz Genel Kurul'undur. Dilekçe Komisyonu'na her vatandaş
başvuruda ve şikayette bulunabilir.
Yürütme Organı. Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu'ndan
oluşur. Yükseköğretim kurumları, kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, Atatürk
Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve Diyanet İşleri
Başkanlığı gibi kurumlar da yürütme bölümünde yer alır.
Cumhurbaşkanı. Devletin başıdır. Türkiye Cumhuriyeti'ni ve
Türk Milleti'nin birliğini temsil eder. TBMM tarafından kırk
yaşını doldurmuş, yükseköğrenim görmüş milletvekilleri, ya
da milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk
vatandaşları arasından gizli oyla ve Meclis üye tamsayısının
üçte iki çoğunluğuyla seçilir. Görev süresi yedi yıldır.
Anayasa'nın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve
uyumlu çalışmasını gözeten cumhurbaşkanının, gerektiğinde
TBMM'yi toplantıya çağırmak; yasaları yayımlamak ve gerekli
gördüğünde yeniden görüşülmek üzere Meclis'e geri göndermek;
Anayasa değişikliklerini gerekli gördüğünde halkoyuna
sunmak; yasalara, yasa gücünde kararnamelere ve Meclis
İçtüzüğü'ne ilişkin olarak, Anayasa'ya aykırılık
gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'nde dava açmak; koşulları
oluştuğunda TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar vermek,
11
yasama alanındaki görevleridir. Çok geniş olan yürütmeye
ilişkin görevleri ise, Başbakanı ve onun önerisi üzerine
bakanları atamak, yabancı ülkelere Türk Devleti'nin
temsilcilerini göndermek, yabancı ülkelerin temsilcilerini
kabul etmek, uluslararası anlaşmaları onaylamak ve
yayımlamak, Milli Güvenlik Kurulu'na ve gerektiğinde
Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmek, kararnameleri imzalamak,
koşullar oluştuğunda belirli hükümlüleri affetmek, Devlet
Denetleme Kurulu ve Yüksek Öğretim Kurulu ile üniversite
rektörlerini atamak ya da seçmektir. Yargıya ilişkin
görevleri ise yüksek mahkemelere üye seçmekle sınırlıdır.
Bakanlar Kurulu. Başbakan ve bakanlardan oluşur.
Cumhurbaşkanı tarafından milletvekilleri arasından atanan
Başbakan, Bakanlar Kurulu'nun başıdır. Bakanlar ise,
milletvekili ya da milletvekili seçilme yeterliliğine sahip
olanlar arasından Başbakan tarafından seçilir,
Cumhurbaşkanı'nca atanır. Cumhurbaşkanı, Başbakan'ın önerisi
üzerine bakanların görevlerine son verebilir.
Genel siyasetin yürütülmesinden birlikte sorumlu olan
Bakanlar Kurulu, hükümet programının TBMM'de okunması ve
güven oylamasından sonra göreve başlar.
Milli Güvenlik Kurulu, bir Anayasal organ olarak,
Cumhurbaşkanı'nın başkanlığında Başbakan, Genelkurmay
Başkanı, Milli Savunma, İçişleri ve Dışişleri Bakanları;
Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma
12
Genel Komutanı'ndan oluşur. 3 Ekim 2001 tarihinde yapılan
Anayasa değişikliği ile sivil üyelere üç Başbakan Yardımcısı
ve Adalet Bakanı da eklenerek Kuruldaki sivil üye sayısı
artmıştır. Milli Güvenlik Kurulu ulusal güvenlik siyasetinin
belirlenmesi ve uygulanması ile ilgili kararlar alır, bu
kararları Bakanlar Kurulu'na tavsiye eder. Bu kararlar
Bakanlar Kurulu'nca, öncelikle dikkate alınır
Yargı Organı.
Yargı yetkisi, bağımsız mahkemeler ve yüksek yargı organları
tarafından kullanılır. Hukukun üstünlüğü ilkesiyle,
mahkemelerin ve yargıçların bağımsızlığı ve yargıç güvencesi
esastır. Özel durumlar dışında duruşmalar herkese açıktır.
Suç ve cezada sorumluluğun kişisel olması, suçsuzluk
karinesi geçerlidir. Herkesin yargıç önünde hak arama
özgürlüğü vardır.
Anayasa'da üçlü yargı sistemi benimsenmiştir. Buna göre
yargı mercileri adli yargı, idari yargı ve özel yargıdır.
Askeri mahkemeler ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) özel
yargı mercileridir. Anayasa'nın 143. maddesi 1999 yılında
değiştirilerek, DGM'lerin yapısı tamamen sivil hakim ve
savcılardan oluşan bir mahkeme biçimine dönüştürülmüştür.
Yine aynı yıl Anayasa'nın 125. Maddesinde değişiklik
yapılarak, kamu hizmetleri ile ilgili sözleşmelerden
doğabilecek uyuşmazlıklar için uluslararası tahkime gitme
yolu açılmıştır.
13
Anayasa'nın yargı bölümünde yer alan yüksek mahkemeler:
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay,
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi'dir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Sayıştay, yine
Anayasa'nın yargı bölümünde yer alan iki yargı organıdır.
Anayasa Mahkemesi.
Temel görevi, insan haklarını ve temel özgürlükleri korumak
ve geliştirmek; yasaların, yasa gücündeki kararnamelerin,
TBMM iç tüzüğünün biçim ve esas yönünden Anayasa'ya
uygunluğunu denetlemektir. Anayasa değişiklerinin denetimini
ise sadece biçim yönünden yapar.
Cumhurbaşkanı'nı ve Bakanlar Kurulu üyelerini; yüksek
mahkemeler, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Sayıştay
başkan, üye ve başsavcılarını; Cumhuriyet Başsavcı
Vekili'ni, görevleri ile ilgili suçlardan Yüce Divan sıfatı
ile yargılar. Siyasi partilerin kapatılması davalarına ve
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın partilere uyarı
yapılması istemlerine bakar. Siyasi partilerin mali
denetimlerini yapar, yasama dokunulmazlığının kaldırılması
ya da milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin TBMM
kararlarını inceler, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı'nı ve
Başkanvekili'ni seçer.
Cumhurbaşkanı, iktidar ve muhalefet partilerinin, Meclis
grupları ve TBMM üye tamsayısının en az beşte biri
sayısındaki milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi'nde doğrudan
14
iptal davası açma hakkına sahiptirler. Ayrıca mahkemeler de,
baktıkları davada uygulayacakları kanun maddelerinin
Anayasa'ya aykırı olduğuna dair ciddi bir sav ile
karşılaştıkları taktirde ya da kendiliklerinden Anayasa
Mahkemesi'nde dava açabilirler.
Anayasa Mahkemesi onbir asıl ve dört yedek üyeden oluşur.
Onbir üye ile toplanarak karar verir. Yargıtay, Danıştay,
Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Sayıştay
Başkan ve üyeleri ile öğretim üyeleri, özel yönteme ve
kontenjana göre, üst düzey yöneticiler ve avukatlar
arasından seçilir.
Anayasa Mahkemesi kararları kesindir, hiçbir şekilde
değiştirilemez ve yerine getirilmesi geciktirilemez. Bu
kararlar; yasama, yürütme ve yargı organları ile, yönetimi,
gerçek ve tüzel kişileri bağlar.
Hukuk Düzeni
Türkiye'de hukuk düzeni, başta Anayasa olmak üzere tüzük,
yönetmelik, kararname gibi yürütmenin işlemleri ile
sağlanır. Yönetim de genel tebliğ, genelge, bütçe uygulama
yönergeleri gibi düzenleyici işlemlerle bu düzenin
sağlanmasına katkıda bulunur. Yürütme ve yönetimin
düzenleyici işlemleri genel nitelikli olup, devletin tüm
örgütlerini kapsar. Bu işlemler, belli konular, kurumlar,
yerel yönetimler ve özel kuruluşlara ilişkin de
olabilmektedir.
15
Uluslararası anlaşmalar yasa hükmündedir ve bunlar için
Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi'ne
başvurulamaz. Yasa hükmündeki uluslararası anlaşmaların iç
hukuka doğrudan uygulanması sağlanır.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında, Cumhuriyet'in temel
felsefesine uygun bir hukuk siteminin baştan oluşturulması
uzun zaman alacağı için, ülke koşullarının gerektirdiği kimi
değişikliklerle batılı kaynaklardan yararlanılması uygun
görülmüştür. Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu, İsviçre Medeni
Kanunu; Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu, İsviçre Neuchatel
Usul Kanunu; Ceza Kanunu, İtalyan Ceza Kanunu; Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu, Alman Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanunu; Ticaret Kanunu ise Alman, İngiliz, Japon ve Brezilya
Kanunları esas alınarak hazırlanmıştır. Bu yasaların birçok
maddesi, günün koşullarına göre zaman zaman değişikliğe
uğramış, hatta bazı yasalar evrensel Ceza hukukunun evrensel
ilkeleri, sadece Anayasa'da değil Ceza Kanunu'nda da yer
almıştır. Bu evrensel ilkelere göre, kimse, işlendiği zaman
yürürlükte olan yasanın suç saymadığı bir fiilden dolayı
cezalandırılamaz; ceza yargıcı kıyasen hüküm kuramaz. Suçun
işlendiği tarihteki yasa ile sonradan yürürlüğe giren yasa
farklı ise, lehte olanı uygulanır. Suçluluğu hükmen
kesinleşinceye kadar kimse suçlu sayılamaz. Ceza sorumluluğu
kişiseldir. Kişi özgürlüğü yalnızca yasa ile kısıtlanabilir.
Tutuklamaya ve bunun süresine ilişkin kararı ancak yargıç
verebilir. Yakalanan ya da tutuklanan kişilere bunun nedeni
bildirilir ve yakınlarına haber verilir. 3 Ekim 2001'de
16
yapılan Anayasa değişikliğine göre, yakalanan veya
tutuklanan kişi, tutulma yerine ve en yakın mahkemeye
gönderilmek için gerekli süre hariç en geç kırksekiz saat ve
toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hakim
önüne çıkarılır.
Mahkemelerde herkes davacı ve davalı olarak iddia ve savunma
hakkına sahiptir. Bu, Anayasal bir haktır ve hukuk devleti
ilkesinin önemli bir ögesidir. Hiç kimse, yasal olarak bağlı
olduğu mahkemeden başka merci önüne çıkarılmaz. Yargılama
hakkı sadece bağımsız yargıçlara verilmiştir. Yargıçlar ve
savcılar adli ve idari yargı olarak görev yaparlar.
Kendileri istemedikçe ilke olarak 67 yaşını bitirinceye
kadar emekli edilemezler, görevden alınamazlar; bir
mahkemenin ya da kadronun kaldırılması nedeniyle bile olsa
aylık ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun
bırakılamazlar.
Adli yargı iki derecelidir. Adli davalar, özel görevli
mahkemeler dışında, ilk derece mahkemesi olarak sulh ve
asliye mahkemelerinde görülür. Özel görevli mahkemeler: ağır
ceza, iş, çocuk, trafik, kadastro, ticaret ve Devlet
Güvenlik Mahkemeleri'dir. Adli davaların temyiz mercii
Yargıtay'dır. Yargıtay, ceza ve hukuk dairelerinden oluşur.
Ayrıca Ceza ve Hukuk Genel Kurulları bulunur. Türk hukuk
sisteminde ara (istinaf) mahkemeleri yoktur.
Anayasa, asker kişilerin davaları için, askeri yargıyı
ayrıca öngörmüştür. Davalar askeri mahkemelerde görülmekte,
17
temyiz mercii olarak Askeri Yargıtay son incelemeyi
yapmaktadır.
Ceza ve tutukevlerinde geniş ortak yaşam birimlerine dayalı
koğuş sistemi uygulaması, özellikle terör suçu mahkumlarının
rehabilitasyonunda büyük sakıncalar doğurduğu için F-tipi
cezaevi uygulamasına geçilmiştir. Yeni F-tipi cezaevleri
daha "kişisel" yaşam birimleri düşüncesi üzerine inşa
edilmiş olup, her biri en çok 3 mahkum barındırmaya yönelik
odalar biçimde tasarlanmıştır.
Birey ve Kamu Yönetimi.
Türkiye'de yönetimin her türlü eylem ve işlemlerine karşı
yargı yolu açıktır. Bu bir hukuk devleti ilkesi ve Anayasa
hükmüdür. Cumhurbaşkanı'nın tek başına yapacağı işlemler,
Yüksek Askeri Şura kararları ile Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu kararları ise yargı denetimi dışındadır.
Yönetimin eylem ve işlemlerine karşı açılan davalar idari
yargıda görülür. İdari yargı da iki derecelidir. İdari ve
Vergi Mahkemeleri ilk derece mahkemesi, Bölge İdare
Mahkemeleri ise kimi davalar bakımından üst derece
mahkemesidir. Yönetsel eylem ve işlemlere karşı açılan
davalara ilk ve son derece mahkemesi bakar. İdari davaların
temyiz mercii Danıştay'dır.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi de Anayasa'nın öngördüğü
mahkemelerdendir. Bu yüksek mahkeme, askeri makamlar
18
tarafından yapılan işlemler ile asker kişilerle ilgili ve
askeri hizmete ilişkin yönetsel eylem ve işlemlerden doğan
uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak görev
yapar.
Devletin Üniter Yapısı ve Yönetim
Türkiye, ulusal bağımsızlığını kazanmak ve egemen bir devlet
kurmak için uzun ve çetin bir mücadele vermiştir. Ulusal
Kurtuluş Savaşı bir bağımsızlık, egemenlik ve özgürlük
mücadelesidir. Bu savaş sırasında kabul edilen Misak-ı
Milli, ülkenin sınırlarını ve devletin ulusal yapısını
belirlemiştir. Çünkü tarihin en zengin kültürel mozaiğini
oluşturan ve tarihte birçok uygarlığın anayurdu olan
Anadolu'da yaşayanlar, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı aynı
bağımsızlık inancı ile topyekun sürdürmüşlerdir. Anayasa, bu
tarihsel gerçeği gözeterek ülke ve ulusun bölünmez
bütünlüğünü esas almış; devleti tarihi, sosyal, ekonomik,
coğrafi ve kültürel etmenler şekillendirmiştir.
Türkiye'de yönetim, merkezden yönetim ve yerinden yönetim
esaslarına dayanır. Devlette yasama, yürütme,yargı, hukuk ve
yasa birliği vardır ve bu birliği sağlamak, merkezi
yönetimin yetki ve sorumluluğundadır. Merkezi yönetim
Başbakanlık ve bakanlıklardan oluşur. Merkezi, tek yapılı
üniter devlet modeli değil; yerinden yönetimli üniter devlet
modeli benimsenmiştir. Ülkenin yönetsel hizmetleri, merkezi
yönetim yanında il özel idareleri; belediyeler ve köyler
gibi kamu tüzel kişiliğine, görevlerine, yetkilerine ve
malvarlığına sahip yerinden yönetim örgütleri tarafından da
19
yürütülür. Halkın seçtiği kişilerce oluşan yerinden yönetim
örgütleri, merkezi yönetimin yürürlüğe koyduğu yasalarla
yönetilmekte oldukları ve bu yasalar çerçevesinde
hizmetlerini sürdürdükleri için, devletin tekil yapısı
etkilenmemektedir. Yerinden yönetim örgütlerinin
çalışmalarında parti çıkarlarının etkili olmaması ve
eşitliğe aykırı işlemlerin yapılmaması için -hukuka uygunluk
ve bazen de yerindelik ilkelerine bağlı- "idari vesayet"
denilen denetim uygulaması getirilmiştir.
Seçim Sistemi ve Siyasi Partiler
Seçim Sistemi, Anayasa, seçim sistemini de düzenlemiştir.
Seçimler tek derecelidir. Nispi temsil sistemine göre,
genel, eşit ve gizli oyla, bütün yurtta aynı günde, oyların
sayım ve dökümü ile tutanaklara geçirilmesi açık yapılır.
Her il bir seçim çevresi, her muhtarlık bir seçim
bölgesidir.
Seçimlerde ülke düzeyinde %10 barajı uygulanır. Genel
seçimlerde ülke genelinde, ara seçimlerde seçim yapılan
çevrenin tümünde geçerli oyların %10'unu geçemeyen partiler
milletvekili çıkaramaz. Seçim sonucuna göre,
milletvekillerinin partilere paylaştırılmasında d'Hont
sistemi uygulanır.
Siyasi Partiler. Çoğulcu ve katılımcı demokratik yaşamın
vazgeçilmez öğeleri kabul edilen siyasi partiler, Anayasa'ya
göre önceden izin alınmadan kurulur. Milletvekili
yeterliliğine sahip en az 30 kurucu üyenin İçişleri
20
Bakanlığı'na bildirimi ile tüzel kişilik kazanırlar. 18
yaşını doldurmuş her Türk vatandaşının kurulu bir siyasi
partiye girme ya da partiden ayrılma hakkı vardır. Genel
çizgileriyle savcı ve yargıçlar, Türk Silahlı Kuvvetleri
mensupları ve ortaöğretim öğrencileri, siyasi partilere üye
olamazlar.
Bir siyasi partinin tüzük, program ve eylemleri,
devletin bağımsızlığına; ülkesi ve ulusu ile bölünmez
bütünlüğüne; insan hak ve özgürlüklerine; eşitlik ve hukuk
devleti ilkelerine; ulusun egemenliğine; demokratik ve laik
Cumhuriyet ilkelerine aykırı olduğu, sınıf ya da zümre
diktatörlüğünü ya da herhangi bir diktatörlüğü savunduğu ve
yerleştirmeyi amaçladığı, suç işlemeyi teşvik ettiği
taktirde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın açacağı dava
üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılabilir ya da
işlediği fiilin ağırlığına göre devlet yardımından kısmen
veya tamamen yoksun bırakılabilir. Bu kararlar kesindir.
Türkiye'de 12 Eylül 1980 askeri müdahalesiyle tüm siyasi
partiler kapatılmıştır. 1983 yılında siyasi partilerin
kurulmasına izin verilmiştir. Aynı yıl yapılan seçimlerde
Anavatan Partisi (ANAP) tek başına iktidara gelirken, Halkçı
Parti (HP) ve Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP), muhalefet
partileri olarak parlamentoda yer almışlardır.
1995 genel seçimleri ve bu seçimleri takip eden yeni
oluşumlardan sonra, 10 siyasi parti TBMM'de temsil edilme
olanağı kazanmıştır. Bunlar, Anavatan Partisi (ANAP), Büyük
21
Birlik Partisi (BBP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Değişen
Türkiye Partisi (DEPAR), Demokrat Parti (DP), Demokrat
Türkiye Partisi (DTP), Demokratik Sol Parti (DSP), Doğru Yol
Partisi (DYP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Refah
Partisi (RP)’dir.
1995 seçimlerinde TBMM'de 158 üyelik kazanmış olan DYP ile
ortak hükümet kurarak bir süre iktidarda kalan RP; dinsel
ideolojiye dayandığı, laik Cumhuriyet'e karşı kökten dinci
eylem ve söylemleri olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi
tarafından Ocak 1998'de kapatılmıştır. Bağımsız kalan
milletvekilleri 1997 yılı sonunda kurulan Fazilet Partisi'ne
katılmışlardır.
1999 genel seçimlerinde DSP, MHP, FP, DYP ve ANAP,
parlamentoda temsil edilme hakkı kazanmışlardır. Seçimlerden
DSP birinci, MHP ikinci parti olarak çıkmıştır. FP, üçüncü
parti olarak çıkmasına rağmen, kapatılan RP'nin oy oranının
hayli gerisinde kalmıştır. Merkez sağdaki en büyük kitle
partileri olan DYP ve ANAP, büyük oy kaybına uğrarlarken;
CHP, %10'luk ülke barajını aşamayarak parlamento dışında
kalmıştır.2001 yılından sonra ise AKP iktidara geldi son 3
dönemdir iktidarlığını sürdürmektedir.
Sonuç
22
Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetim ve yapısını detaylı bir
şekilde inceledik.Fakat biz Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetim
ve yapısını daha derinlemesine inceleyip halk üzerindeki
etkisini yada yeni kurulan bir yönetim yapısının kendi
halkının üzerinde ne kadar etkili olabileceği yada halkın en
başta inançlarının, değerlerinin gelenek ve göreneklerinin,
örf ve adetlerine ne kadar uygun olduğunu bilmeden böyle bir
yönetim belirlersek işte o zaman kendi halkımızı karşımıza
alırız.Şapka devrimi ile insanlarına başına zorla şapka
giydirmek,yüzlerce yıllık bilim dili olan Osmalıcayı veya
Kuran dili Arapçayı bir günde değiştirip halkı bir günde
cahil yapmak 'bir Türk dünyaya bedel' söylemlerle halkları
görmeyip tek bir halkı görüp ırkçılık yapan Türkçe dışından
başka hiçbir dili tanımayıp diğer dilleri yasaklamak ve bu
yasaklara uymayanları asmak katletmek gibi işler yapan bu
yönetim bu halka nasıl hesap verecek.Dini inançlar
değiştirilmeye çalışıldı.Camiler ahırlara
çevrildi.İnsanların Müslüman halkın ezanı 16 yıl boyunca
Türkçe okutuldu. Kürtçenin yasak olduğu ülkede Türkçe
bilmeyen bir kürdün fırına gidip ''ka nanki bidemin bi
tirki'' demesi zulüm değil de nedir?Rize'de 20 Türk imamın
şapka takmayacağız deyip karakolun önüne gelmesi ve burada
hepsinin öldürülmesi zulüm değil de nedir? Yakılan köyler
öldürülen insanlar köylerinden çıkarılan mazlum halk Batı
illeri gelişirken doğu illerinin geri kalması insanların
eziyet çekmesi olağanüstü hal ilan edilip akşam dışarı
çıkanlardan bir daha haber alınamaması kaos ortamlarını
unutmadı bu halk. İşte böyle bir yönetim yapısı var Türkiye
23
Cumhuriyetinde, evet günümüzdeki yapılan işler gerçektende
taktire şayan işler fakat yeterli mi değil elbette.Devlet
bunların yapıldığını inkar etmemeli İskilipli Atıf, Şeyh
Said Bediüzzaman Said Nursi gibi devletin kendilerine savaş
açtığı kişilere en azından iade-i itibar yapmalı.Yaptığı
hatalar için halkından özür dilemelidir özellikle Roboski
olayında.. Halen Türkiye Cumhuriyetinde mazlumtiyetler
yaşanıyor.Halen Türkiye'de İslami düşüncesinden dolayı
tutuklanan insanlar var.Tamamen sivil ortamda resmi
faaliyetler gerçekleştiren STK 'lar bu yapılan resmi
faaliyetler sebep gösterilip yıllarca günahsız yere ceza
evine atılıyor.Demokrasi inançlara saygılı
değildir.Demokrasiyi inanç haline getirmek isteyenler
kaybedeceklerdir.
24