Öğretmen Adaylarının Türk Eğitim Sisteminin Sorunlarına İlişkin Görüşleri
Transcript of Öğretmen Adaylarının Türk Eğitim Sisteminin Sorunlarına İlişkin Görüşleri
ÖĞRETMEN ADAYLARININ TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ’NİN SORUNLARINA
İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ
Zeynep Uğurlu, Sinop Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Öğretim
Görevlisi
Erkan Kıral, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü,
Doktora Öğrencisi
Bilgen Kıral, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü,
Doktora Öğ[email protected]
ÖzetDünyada yaşanan değişimler tüm ülkelerin kendi sistemleriniyeniden gözden geçirmelerini gerektirmektedir. Bu zorunluluğunfarkında olan tüm ülke ve kurumlar gibi Türk Eğitim Sistemi’ndede çeşitli uyarlanma çabaları sürdürülmektedir. Türkiye’deizlenen eğitim politikalarına bakıldığında, millî eğitimin birsistem olarak ele alınmadığı görülmekte ve dolayısıyla sisteminunsurları üzerinde yapılan değişikliklerin, sistemin diğerunsurları üzerindeki etkisinin yeterince analiz edilmedenyürürlüğe konulduğu görülmektedir. Eğitim sistemimizinsorunlarına ilişkin yapılan ve sorunları çeşitli boyutlarıylaele alan araştırmalar, sistemdeki sorunları ortaya koyarak çözümönerileri üretmeyi amaçlamaktadır. Dönem dönem değişensorunların tespit edilmesine yönelik bilimsel araştırmalarsistemin geliştirilmesi için gerekli sağlıklı ve güvenilirbilgiyi üreterek geri bildirim elde edilmesini sağlar. Buaraştırma öğretmen adaylarının bakış açısından Türk EğitimSisteminin öncelikli sorunlarını belirlemek ve çözüm yollarınıüretmek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırma nitel araştırmayöntemi ile kolay ulaşılabilir durum örneklemesi ilegerçekleştirilmiştir. Araştırma, öğretmen adaylarının bakışaçısından Türk Eğitim Sisteminin öncelikli sorunlarınıbelirlemek ve çözüm yollarını üretmek amacıylagerçekleştirilmiştir. Araştırmada katılımcılara “ Size göre eğitimsistemimizin en önemli sorunu nedir?” ; “ Eğitim sistemimizin temel sorunlarını enönemliden daha az önemliye doğru sıralayınız”; “Size göre eğitim sistemimizinsorunları nasıl çözülebilir?” soruları yöneltilmiştir. Öğretmen
1
adaylarından oluşan katılımcı grubun sorun olarak algıladığı veöncelikli sorun olarak belirttiği sorunlar (1) kaynakyetersizliklerinden etkilendiği belirtilen fizikiyetersizlikler, (2) öğretmen niteliğinden kaynaklananyetersizlikler, (3) küreselleşme ve bütünleşme adına milli bireğitim politikasından uzaklaşma; (4) toplumsal değeryargılarının engelleyici etkileri ve (5) cinsiyet, bölgesel,gelir dağılımı ve ırksal eşitsizlikler biçimindesıralanmaktadır.
Anahtar Sözcükler : Türk Eğitim Sistemi’nin Sorunları, Küreselleşme,
Öğretmen Adayları,
Giriş
Dünyada yaşanan değişimler tüm ülkelerin kendi
sistemlerini yeniden gözden geçirmelerini gerektirmektedir. Bu
zorunluluğun farkında olan tüm ülke ve kurumlar gibi Türk
Eğitim Sistemi’nde de çeşitli uyarlanma çabaları
sürdürülmektedir. Türkiye’de izlenen eğitim politikalarına
bakıldığında, millî eğitimin bir sistem olarak ele alınmadığı
görülmekte ve dolayısıyla sistemin unsurları üzerinde yapılan
değişikliklerin, sistemin diğer unsurları üzerindeki etkisinin
yeterince analiz edilmeden yürürlüğe konulduğu görülmektedir.
Eğitim sistemimizin sorunlarına ilişkin yapılan ve sorunları
çeşitli boyutlarıyla ele alan araştırmalar, sistemdeki
sorunları ortaya koyarak çözüm önerileri üretmeyi
amaçlamaktadır. Dönem dönem değişen sorunların tespit
edilmesine yönelik bilimsel araştırmalar sistemin
geliştirilmesi için gerekli sağlıklı ve güvenilir bilgiyi
üreterek geri bildirim elde edilmesini sağlar.
Bu araştırma öğretmen adaylarının bakış açısından Türk
Eğitim Sisteminin öncelikli sorunlarını belirlemek ve çözüm
yollarını üretmek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Kuşkusuz
2
farklı toplumsal kesimler eğitim sistemine ilişkin sorunları
dile getirirken farklı önceliklere sahip olabilmektedirler.
Öğretmen adaylarının konuya ilişkin bakış açılarının alınması,
henüz sisteme girmemiş ancak eğitim sistemine girmek üzere
eğitim almaya devam eden ve bu gerekçeyle okullara uygulamaya
da giren grubun eğitim sistemimize ilişkin sorunlarına nasıl
baktığını tespit etmek açısından yararlı olacaktır. Uzun yıllar
sistem içinde kalanların sorunları kanıksayarak bir süre sonra
görmez hale geleceği bilinen bir olgudur. Bu nedenle örgütlere
farklı bakış açılarının getirilebilmesi ve kanıksamaların
engellenmesi için rotasyon uygulamalarının yapıldığı da
düşünülürse, sorunun yöneltileceği uygun kesimlerden birinin de
öğretmen adayları olduğu görülebilir.
Türk Eğitim Sistemi’nin Sorunlarına İlişkin Genel Tespitler
Eğitim sistemi sadece alan uzmanları değil tüm toplumsal
kesimlerin ilgisini çeken ve mercek altına alınan bir alandır.
Girdisi ve çıktısı insan olan eğitim sistemindeki sorunlar ve
değişiklikler tüm toplumsal kesimleri ilgilendirir. Bu
özelliğinden dolayı günümüze değin gerek çeşitli alan uzmanları
ve araştırmacılar gerekse çeşitli sivil toplum örgütleri
tarafından Türk Eğitim Sisteminin sorunlarına belirlemeye ve
çözüm önerileri sunmayı amaçlayan pek çok araştırma
yapılmıştır.
Doğan (2004, 34-41) eğitim sisteminin sorunlarını; (1)
ulusal ve evrensel boyutta öngörülen hedeflerin
gerçekleştirilmesinden yaşanan sorunlar, (2) günlük ve dönemsel
sorunlar, (3) eğitim programlarının değişim kültürü ile değişim
3
kültürünün beklentileri ile uyumlu olmaması şeklinde
sınıflandırmıştır.
Gedikoğlu (2005, 71-74), Avrupa Birliği sürecinde Türk
Eğitim Sisteminin sorunlarını; eğitim kademeleri(okulöncesi
eğitim, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim)bazında
incelemiştir. Bu sorunlar:
(1) Okul öncesi eğitimin sorunları; okul öncesi eğitimde
okullaşma, finansman vb.
(2) İlköğretimin sorunları; öğretmen niteliğinde ve
sayısındaki yetersizlik, derslik ve
okul sayılarındaki yetersizlik, ikili eğitim vb.
(3) Orta öğretimin sorunları; öğretmen, programlar, ölçme
değerlendirme vb.
(4) Yüksek öğretimin sorunları; eğitimin kalitesi, alt
yapı ve kadro yetersizliği, finansman eksikliği, akademik
özgürlük ve kurumsal özerklik vb. gibi sıralanmaktadır.
Nitekim Yaşam Memnuniyet Araştırması’nda (2004, 44) da
okul öncesi, ilköğretim, orta öğretim okullarında en çok sorun
olarak görülen konunun eğitim araçlarının niteliği ve
yetersizliği olduğu ortaya konulmuştur.
Gedikoğlu (2005, 74-75) Türk Eğitim Sistemi’nin genel
sorunlarını;(1) partiler üstü eğitim politikasının olmayışı,
(2) gerekli finansmanın sağlanmayışı, (3) bölgesel farklılıklar
nedeni ile fırsat ve imkân eşitliğinin olmayışı, (4) ezbere
dayalı bir sistem, (5)öğretmenlerin mesleki gelişme
olanaklarının kısıtlı olması, (6) yabancı dilde öğretim sorunu
şeklinde sıralamıştır.
4
Yılmaz ve Altınkurt (2011) Türk Eğitim Sisteminin
sorunlarını: (1) Bilgi ve iletişim teknolojilerinden
kaynaklanan sorunlar, (2) eğitim çalışanlarının sorunları, (3)
eğitim programlarından kaynaklanan sorunlar, (4) eğitime
erişimdeki eşitsizlikler, (5) ezberci eğitim, (6) fiziki alt
yapı sorunları, (7) kademeler arası geçişlerden kaynaklanan
sorunlar, (8) kalabalık sınıflar sorunu, (9) kızların eğitimi
sorunu, (10) mesleki ve teknik eğitime ait sorunlar, (11) okul
yöneticiliğinin meslekleşememesi sorunu, (12) okulların
finansman sorunları, (13) okullaşma oranları, (14) okul öncesi
eğitime ait sorunlar, (15) öğretimle ilgili sorunlar, (16)
öğretmen yetiştirme sisteminden kaynaklanan sorunlar, (17) özel
dershaneler, (18) sınav merkezli eğitim sistemi, (18) sistemin
merkeziyetçi yapısı, (19) yönlendirme ve (20) yükseköğretim
sisteminin sorunları biçiminde ortaya koymuştur.
Kuşkusuz Türk Eğitim Sistemi’nde eğitimden birinci
derecede sorumlu kurum olarak Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) da
sistemi geliştirme ve uyarlanma çalışmaları doğrultusunda
yaptığı taramalarda benzer sorunları tespit etmiştir.
Bakanlığın 2010-2014 yıllarını kapsayan Stratejik Planında
eğitim sisteminin zayıf, güçlü yönleri, tehditler ve fırsatlar
(SWOT Analizi) belirlenmiştir (MEB, 2009, 58-61):
MEB 2010-14 Stratejik planında kurumun zayıf yönleri
özetle, Bakanlıkta tekrarlanan işler ve aynı görevleri
gerçekleştiren birimlerin olması; sınıf mevcutlarının
fazlalığı, ikili öğretimin ve birleştirilmiş sınıf
uygulamasının devam etmesi; özel eğitim alanında istihdam
edilecek öğretmen sayısının mevcut ihtiyaca cevap vermemesi;
5
öğretmen yetiştirme ve istihdamında arz-talep dengesinin
yeterince kurulamaması ve bazı bölgelerde yaşanan hızlı
öğretmen değişimi; eğitim planlamalarının kısa dönemli
yapılması ve sık sık değişiklik yapılması; sınıf mevcudu
standartlarının ülkenin her tarafında sağlanamaması; hayat boyu
öğrenme faaliyetlerinin yetersiz olması; okullardaki sosyal,
kültürel ve sportif faaliyetlere ayrılan zamanın ve bu amaçla
kullanılacak mevcut alanların tam zamanlı ve işlevsel olarak
kullanılmasında birimler-kurumlar arasındaki koordinasyon
yetersizliği; kişilerin ilgi ve yeteneklerine uygun rehberlik
ve yönlendirmenin istenilen düzeyde yapılamaması ve mesleki
eğitime yönlendirmenin yetersiz olması; personel sayısının çok
olması nedeniyle herkesin hizmet içi eğitimlerden yeterince
yararlanamaması; eğitime erişimde istenilen düzeye
ulaşılamaması ve okullarda sunulan eğitim hizmetlerinin
niteliğinin aynı düzeyde olmaması; hizmet öncesi eğitim veren
yükseköğretim programları ile Bakanlığın istihdam
stratejilerinin örtüşmemesi; norm kadro uygulamasının tam
olarak hayata geçirilememesi ;performansa dayalı izleme ve
değerlendirmenin olmaması; birimler arasında koordinasyon ve
işbirliğinin yetersiz olması;mesleki teknik eğitim istihdam
dengesinin yeterince kurulamaması, eğitim ve sektörel
işbirliğinin istenilen düzeyde sağlanamaması;Bakanlık iş ve
işlem süreçlerinde e-imzanın istenilen düzeyde kullanılamaması;
Bakanlık birimlerinin meslek kuruluşlarıyla yeterli iletişim
içinde olmaması; bütçe kaynaklarının büyük bir kısmının
personel gideri olarak kullanılması nedeniyle yatırımlara
ayrılan ödeneğin yetersiz kalması; Bakanlık merkez teşkilatında
6
fiziki mekânların dağınık, yetersiz ve çalışma ortamına uygun
olmaması olarak sıralanmaktadır.
Bakanlığın aynı stratejik planında tehdit olarak
algılanan faktörler ise, göç sonucu oluşan bölgesel nüfus
artışının belirli yerlerde derslik yetersizliğine neden olması;
ülkemizin deprem kuşağında yer alması; bölgesel sosyo-ekonomik
farklılıklar; eğitime duyulan ilgi ve talebin zamanında ve
istenilen nitelikte karşılanamaması, karşılananların da
tamamının sektörlerinde istihdam edilememesi;risk altındaki
çocukların sayısındaki artış; toplumun eğitime öğretim odaklı
bakışı; zorunlu öğrenim çağındaki çocukların ve gençlerin
mevsimlik gezici ve geçici tarım işçisi olarak çalıştırılmaları
nedeniyle eğitim hizmetlerinden yararlanamamaları; bilişim
araçlarının kontrolsüz olması (teknolojinin amacı dışında
kullanılması); eğitim ortamlarının zararlı madde kullanımı için
pazar olarak görülmesi; plansız nüfus artışı; yurt dışına ve
sektör dışına yaşanan beyin göçü; YÖK ile MEB arasındaki
iletişim ve işbirliğinin yetersiz oluşu; medyanın yayın
anlayışında eğitsel açıdan yeterince sorumlu davranmaması;
yurtdışı kaynakların kullanımının amaç dışı bazı koşullara
bağlanabilmesi; Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde gecikme ve
ertelemelerle karşılaşması olarak sıralanmaktadır. Görüldüğü
gibi Bakanlık tarafından tespit edilen sorunlar ve bilimsel
araştırmalardaki bulgular birbiriyle paralellik göstermektedir.
Hızlı değişim ve küreselleşme olgusu nedeniyle eğitim
sistemlerinin yaşadığı ülkesel sorunlara global sorunların da
eklendiği düşünülürse toplumun farklı kesimlerinden
(paydaşlardan) toplanan görüşlerin hem sorunları doğru biçimde
7
tespit hem de kalıcı çözümler üretmedeki önemi yadsınamaz.
Eğitim sisteminin sorunlarına ilişkin farklı zamanlarda
paydaşların (öğretmen, yönetici, veli, öğrenci vb gibi)
görüşlerinin ortaya konulması önemlidir. Bu araştırma, 2010-
2011 öğretim yılı Bahar döneminde Eğitim Fakültesi dördüncü
sınıfında öğrenimlerini sürdüren ve öğretmenlik mesleğine
ilişkin belirgin bir mesleki birikimi kazanmış, okul uygulaması
, okul deneyimi gibi çeşitli sebeplerle okul ortamlarında
eğitim amaçlı bulunmakla birlikte henüz mesleğe profesyonel
olarak atanmamış olan öğretmen adaylarının bakış açılarına
göre Türk Eğitim Sisteminin öncelikli sorunlarını belirlemek
ve sundukları çözüm önerilerini ortaya koymak amacıyla
gerçekleştirilmiştir.
Yöntem
Araştırma Modeli
Araştırmanın modeli, mevcut durumun ortaya konduğu tarama
modelindedir. Araştırma nitel araştırma yöntemi ile kolay
ulaşılabilir durum örneklemesi ile gerçekleştirilmiştir. Nitel
araştırma, bir alanda derinlemesine veri toplanmasını içeren
bir araştırma biçimidir. Veriler uzun bir süre içinde, farklı
değişkenlerle ilgili olarak doğal ortamlarda toplanmaktadır
(Gay, 1987 ). Nitel araştırmalarda veriler; derinlemesine
görüşme, gözlem, katılımcı gözlem, günlük incelemesi vb. gibi
tekniklerle toplanabilmektedir (Wiersma, 1995; Yıldırım ve
Şimşek, 2008). Bu araştırmanın verileri ise, yarı-
yapılandırılmış görüşme tekniğiyle toplanmıştır.
Araştırma, öğretmen adaylarının bakış açısından Türk
Eğitim Sisteminin öncelikli sorunlarını belirlemek ve çözüm
8
yollarını üretmek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada
katılımcılara “ Size göre eğitim sistemimizin en önemli sorunu nedir?” ; “
Eğitim sistemimizin temel sorunlarını en önemliden daha az önemliye doğru
sıralayınız” ; “ Size göre eğitim sistemimizin sorunları nasıl çözülebilir?” soruları
yöneltilmiştir.
Araştırma amacına dönük olarak araştırmanın alt
problemleri aşağıda belirtilmektedir:
1. Öğretmen adaylarına göre eğitim sistemimizin sorunları
nelerdir?
2. Öğretmen adayları hangi sorunları eğitim sistemimizin
en önemli/öncelikli sorunu olarak algılamaktadır?
3. Öğretmen adaylarının bu sorunlara ilişkin çözüm
önerileri nelerdir?
4. Öğretmen adaylarının eğitim sistemimize ilişkin en
önemli olarak algıladıkları sorunlar cinsiyet
değişkeni açısından farklılaşmakta mıdır?
Katılımcılar
Araştırma nitel araştırma yönteminde kullanılan örnekleme
yöntemlerinden biri olan kolay ulaşılabilir durum örneklemesi
(Yıldırım ve Şimşek, 2008) ile gerçekleştirilmiştir.
Araştırmada yukarıda belirtilen araştırma soruları Sinop
Üniversitesi Eğitim Fakültesi 2010-2011 dönemi Sınıf
Öğretmenliği Programı dördüncü sınıfta öğrenimlerini sürdüren
öğretmen adaylarına yöneltilmiştir. Katılımcı grubu, 36’sı (%
73 ) kız, 13’ü (% 27 ) erkek olmak üzere toplam 49 (%100)
öğretmen adayından oluşmaktadır.
Verilerin Toplanması ve Analizi
9
Katılımcılardan yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile
elde edilen veriler betimsel ve içerik analizi ile
çözümlenmiştir. Verilerin analiz edilmesinde yer alan
basamaklar (a) verilerin dökümü ve (b) verilerin tümevarım
yoluyla analiz edilmesi olarak gruplandırılabilir. Her iki
basamakta gerçekleştirilen işlemler ve basamakların özellikleri
aşağıda açıklanmaktadır.
Verilerin dökümü aşamasında katılımcılardan yarı-
yapılandırılmış görüşme yöntemi ile toplanan görüşler birinci
araştırmacı tarafından veri dökümü dosyası oluşturularak yazıya
aktarılmıştır. Bu biçimde Türk Eğitim Sistemi’nin sorunlarına
ilişkin belirtilen görüşlerin bir listesi oluşturulmuştur. Bu
aşama sonucunda katılımcılar tarafından 92 sorun
bildirilmiştir.
Tümünün dökümü yapılan veriler tümevarım yöntemiyle
analiz edilmiştir. Tümevarım analizi, analizin kategorilerinin,
kodlarının ve temalarının tümüyle verilerden oluşturulması
anlamına gelmektedir. Analizi yapan kişi, verilerdeki doğal
çeşitlenmeye bakarak, kategorileri ve temaları oluşturmaktadır
(Patton, 1990). Bu araştırmada da araştırmacılar, elde edilen
verilerden kategorileri oluşturmuştur. Kategorilerin
oluşturulması aşamasında ilk olarak görüşmede kullanılan
sorular göz önünde bulundurulmuştur. Öncelikli sorun, çözüm
yolları ve diğer sorunlar olarak sınıflandırılan sorun grupları
tekrar elemeden geçirilerek cevapların içinde ayrıca açılması
gereken kategoriler belirlenmiş ve kodlanmıştır. Oluşturulan
kategoriler veriler içinde hazır bulunan bilgi kümeleri değil,
araştırmacıların verilerden yola çıkarak oluşturduğu,
10
biçimlendirdiği bilgilerdir (Yıldırım ve Şimşek, 2008). Bu
işlemler sonucunda katılımcı görüşlerinin beş temada
toplanabileceği öngörülmüştür. Bunlar : (1)Fiziksel koşullar
( 2) Öğretmen Niteliği (3) Eğitim Politikaları (4) Değer
yargıları (5) Eşitsizlik. Araştırmada temaların oluşturulması
aşamasında geçerlik ve güvenirlik için araştırmacıların
görüşlerinin tutarlılığının karşılaştırıldığı Huberman- Miles
(Saban, 2008) görüş birliği ve görüş ayrılığı formülünden
yararlanılmıştır. Araştırmacıların sorunları sınıflandırmasında
oluşturulan uygun temalara yerleştirilmesinde aralarındaki
görüş birliği .85 olarak bulunmuştur. Bu aşamalar sonunda veri
analizi tamamlanmış ve araştırmanın bulgularına ulaşılmıştır.
Bulgular ve Yorum
Öğretmen adaylarından oluşan katılımcı grubun sorun olarak
algıladığı ve öncelikli sorun olarak belirttiği sorunlar (1)
kaynak yetersizliklerinden etkilendiği belirtilen fiziki
yetersizlikler, (2) öğretmen niteliğinden kaynaklanan
yetersizlikler, (3) küreselleşme ve bütünleşme adına milli bir
eğitim politikasından uzaklaşma; (4) toplumsal değer
yargılarının engelleyici etkileri ve (5) cinsiyet, bölgesel,
gelir dağılımı ve ırksal eşitsizlikler biçiminde
sıralanmaktadır.
Öğretmen Adaylarının Görüşlerine Göre Türk Eğitim Sisteminin
Öncelikli Sorunları
Araştırmada katılımcılara yöneltilen “ Size göre eğitim
sistemimizin en önemli sorunu nedir?” sorusuna katılımcıların sadece
bir sorun belirtmesi istenmiştir. Araştırmaya katılan öğretmen
adaylarının Türk Eğitim Sistemi’nin en önemli sorunu olarak
11
algıladığı sorunlar ve frekans dağılımları Tablo 1.’de
görülmektedir.
Tablo 1. Öğretmen Adaylarına Göre Türk Eğitim Sisteminin
Öncelikli Sorunu
Sorun
f
%
K E T K E TÖğretimin öncelikli olması, eğitimin
göz ardı edilmesi
3
- 3
6
- 6
Öğretmen yetersizliği (nicelik)
2
- 2
4
- 4
Eşitsizlik
6
2 8 1
2
4 16
Öğretmen niteliği
2
2 4
4
4 8
Eğitim programlarındaki
yetersizlikler
2
1 3
4
2 6
Kaynak yetersizliğine bağlı fiziki,
araç gereç sorunları
5
6 11 1
0
12 22
Okul ve derslik yetersizliği
2
- 2
4
- 4
Milli eğitimden uzaklaşma
5
2 7 1
0
4 14
Toplumsal değer yargıları
7
- 7 1
4
- 14
Sınavlar
1
- 1
2
- 2
Bilinçsiz Aileler - 1 - 2
12
1 2TOPLAM 3
6
13 4
9
7
3
27 100
1. Kaynak Yetersizliği ve Fiziki Koşullar
“ Size göre eğitim sistemimizin en önemli sorunu nedir?”
sorusuna katılımcıların 11’i ( % 22 ) kaynak yetersizliğine
bağlı olarak fiziksel yetersizlikler ve araç- gereç vs
sorununun eğitim sisteminin en önemli sorunu olduğunu
belirtmiştir. Buna ek olarak, ayrılan kaynakların da etkin ve
verimli bir biçimde kullanılmadığı belirtilmektedir. Ayrıca, 2
katılımcı (% 4) tarafından okul ve derslik yetersizliği en
önemli sorun olarak belirtilmiştir. Fiziki sorunlara
eklenebilecek bu sorunla birlikte ele alındığında toplam 13
katılımcı (% 26) tarafından eğitim sisteminin en önemli ve
çözümü öncelikli sorunu kaynak yetersizliğine bağlı olarak
fiziki yetersizlikler olarak belirtilmektedir. Aşağıda buna
ilişkin olarak bazı katılımcıların görüşlerinden doğrudan
alıntılara yer verilmiştir.
“Az miktarda ayrılan kaynağın okullarda etkin kullanılamaması eğitimsisteminin en önemli sorunudur. Zaten az olan kaynağın okulmüdürlerinin makam odaları gibi gösteriş için kullanılması yerineverilen ödeneklerin öğrencilerin yararına kullanılması gerekir”. (K,3)
“Ödenek sorunu en önemli sorun. Derslik ve öğretmen sayısınınyetersizliği de buna bağlı bir sorun. Çünkü, ödenek sorununuaştığımızda tüm diğer sorunlar çözülecektir.En ücra yerlere kadareğitimin, okulun gitmesi demek, en ücra yerlere kadar bilimin vekültürün gitmesi demektir. Bu da toplumsal yargıları etkileyerek kızçocuklarının eğitimi ve buna benzer sorunları da çözecektir. Çözüm:Para ve Sosyal devlet.” (K.7)
13
“Yeterince bütçe ayrılamaması. Daha çok bütçe ayrılması. Lüks tüketimiçin ayrılan payın öğrenci ihtiyaçlarına ayrılması, okullarda araç-gereçeksikliği” (E.8).
Özellikle yoksul ailelerin yaşadığı yerlerde okullarda hem
alt yapı ve fiziki donanım, hem de derslik başına düşen öğrenci
sayısı bakımından bir takım sıkıntılar yaşandığı bir gerçektir.
Eğitim öğretimde yeterli okullaşma oranına ulaşılamamıştır
(EĞİTİMSEN, 2010). Nitekim Milli Eğitim İstatistikleri
incelendiğinde bu gerçek ortaya çıkmaktadır. 2010-2011 eğitim-
öğretim yılına ait okul, öğrenci ve öğretmen sayıları Tablo
2’de verilmiştir.
Tablo 2. 2010-2011 Eğitim-Öğretim Yılında Okul, Öğrenci ve
Öğretmen Sayıları
Eğitim kademesi Okul sayısı Öğretmen
sayısı
Öğrenci
sayısıOkul öncesi eğitim 27.606 48.330 1.115.818İlköğretim 32.797 503.328 10.981.100Ortaöğretim 9.281 222.705 4.748.
610TOPLAM 69.684 774.363 16.845.528Kaynak: Milli Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim (2010-
2011).www.sgb.meb.gov.tr
Tablo 2’ye göre; okul öncesi eğitimde okul sayısı 27.606,
öğrenci sayısı 1.115.818, öğretmen sayısı 48.330 dur. Bu
sayılar oranlandığında öğretmen başına 23 öğrenci düştüğü
görülmektedir. Milli Eğitim 2010-2011 istatistikleri
incelendiğinde okul öncesi eğitimde 4-5 yaş aralığında
okullaşma oranı %43,10 iken, bu oran 3-5 yaşta % 29,85’tir.
14
İlköğretimde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 21 ve
okullaşma oranı %98,41’dir. Ortaöğretimde ise öğretmen başına
düşen öğrenci sayısı 21 ve okullaşma oranının ise % 69,33’tir.
İl bazında derslik başına düşen öğrenci miktarı incelendiğinde
de bazı dengesizlikler görülmektedir. Örneğin; Bayburt ve
Tunceli’de 15, Burdur ve Artvin’de 16, Gümüşhane’de bu rakam 17
iken; Ağrı’da 43, Batman ve Diyarbakır’da 44, Van, Gaziantep ve
İstanbul’da 45 öğrencidir. Şanlıurfa’da ise derslik başına
düşen öğrenci sayısı 53 olup Türkiye’nin en kalabalık
sınıflarına sahip ildir (Milli Eğitim İstatistikleri, 2010-
2011).
Öğrenme ortamlarının fiziki şartları ele alındığında,
2010-2011 öğretim yılında bir bilgisayar başına ortalama 98
öğrenci düşmektedir. Bu sayı Edirne’de 44 iken, Şanlıurfa’da
279’dur. Bir ilköğretim okulu başına 0,35 fen laboratuarı, 0,02
dil laboratuarı, 0,35 kütüphane düşmektedir (ERG, 2010, 24).
Gerek sınıflarda öğrenim gören öğrenci sayılarındaki
dengesizlikler, gerekse bu öğrencilere sunulan araç
gereçlerdeki eksiklikler eğitim-öğretim faaliyetlerinin
kalitesini azaltmaktadır.
2. Öğretmen Niteliği
“ Size göre eğitim sistemimizin en önemli sorunu nedir?”
sorusuna katılımcıların 4’ü ( % 8 ) öğretmen niteliği
biçiminde yanıt vermiştir. Katılımcıların tümü Türk Eğitim
Sisteminin diğer sorunları başlığında öğretmen niteliği ve
öğretmen öğesi ile ilgili değişik sorunlara değinmiştir. Ancak
sadece 4’ü yukarıda belirtildiği gibi, sistemin birincil
sorunu olarak “öğretmen niteliği” ni algılamaktadır. Aşağıda
15
buna ilişkin olarak bazı katılımcıların görüşlerinden doğrudan
alıntılara yer verilmiştir.
“Yönetici ve öğretmen yetiştirmenin yetersiz olması. Nitelikli öğretmenyetiştirememe; okulun öğretmen yetiştirirken çevreyle yeterince işbirliğikuramaması.” (E.8)
“Okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin nitelikli olmayışı.” (K.9)
“Eğitimin ana öğelerinden biri olan öğretmenlerin yeterince hizmetiçi eğitimden yararlanamaması”. (E.20)
“Öğretmenlerdeki yetersizlikler. Emeklilik yaşı çok ileri olduğu için sistemeuyum sağlayamamış öğretmenler hem verimliliği düşürüyor hem de yenimezun öğretmenlerden yeterince atama yapılmasına engel oluyor.” (K.12)
“Öğretmen kalitesinin düşmesi, öğretmenlerin eğitimine yeterince önemverilmemesi” (K.25)
“Niteliksiz öğretmen. Öğretmen niteliği artırılmalı. Gerekli istihdamsağlanmalı. Ücretleri arttırılmalı. Öğretmenlerin yetiştirilmesi için hizmetiçi eğitim programları düzenlenmeli ve her şeyden önce de eğitimfakültelerinin niteliği artırılmalı. Derslere alanlarında uzman hocalargirmeli” ( K.35)
“Nitelikli öğretmen yetiştirme sorunu. MEB ve YÖK’ün yeniden gözdengeçirilmesi gerekir. Alınan kararlar uygulamaya konulmalı. Sistemingereğince öğretmenler yetiştirmek yerine özgür düşünebilen öğretmenleryetiştirilmeli.” ( E.10)
“Öğretmen yetiştiren fakültelerin yetersiz kalması. Öğretmen adaylarıyetiştirilirken önce meslek sevdirilmeli. Değişen eğitim sistemi için daimadeğişime ayak uydurabilecek ve yenilikleri uygulayabilecek ve işinisahiplenecek öğretmenler yetiştirilmeli. (K.13).
Eğitimde kalite ve verimliliğin ana belirleyicilerinden
biri, eğitim sürecini yürüten öğretmenlerin niteliğidir. Bu
16
nedenle kaliteli bir eğitimin temel koşulu da nitelikli
öğretmenlerin yetiştirilmesidir (Adıgüzel ve Sağlam, 2009, 87).
Toplumun aydın üyeleri olan öğretmenler, hem alan bilgisi hem
de pedagojik yeterlikler bakımından en iyi şekilde
yetiştirilmelidir. Ayrıca öğretmenlerin mesleğe olan
inançlarını ve benliklerini de geliştirmeleri gereklidir
(Çiltaş ve Akıllı, 2011, 65). Nitekim 1739 sayılı Milli Eğitim
Temel Kanununun 43. maddesinde de öğretmenlik mesleğine seçilen
adayların genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik
formasyon ile hazırlanacağı ifade edilmektedir. Bunun yanı sıra
iyi bir öğretmen şu özelliklere sahip olmalıdır: Öğrencilere
karşı açık görüşlü ve objektif olma, öğrencilerin
beklentilerine ve gereksinimlerini dikkate alma, eğitimsel
sorunları bilimsel yöntemler kullanarak araştırabilme, bireysel
farklılıkları dikkate alma, yenilik ve gelişmeler açık olma ve
kendini sürekli yenileyebilme, toplumsal değişmeleri anlayıp
yorumlayabilme, eğitimle ilgili teknolojik gelişmeleri takip
edebilme, öğrencilerinin başarılı olacağına dair inançlı olma,
araştırmacı bir yapıya sahip olma şeklinde sıralanabilir
(Çelikten ve Şanal ve Yeni, 2005, 214-216). Bu özelliklerle
birlikte öğretmenlerin genel kültür, özel alan eğitimi ve
pedagojik formasyon bilgileri hem hizmet öncesi eğitim
programları ile hem de okulda öğretmenlik görevini yerine
getirirken katıldıkları hizmet içi eğitimler ve mesleki
çalışmalarla geliştirilmelidir (Işık, Çiltaş ve Baş, 2010, 54).
Öğretmen yetiştiren kurumlardaki hizmetin niteliğinin
belirlenen standartlarda olması ve belirli yeterlik
standartlarında öğretmenlerin hizmet öncesinde yetiştirilmesi
17
gerekmektedir. Kısacası belirli süre sonunda mezun olan
öğretmen adaylarının istenilen özelliklere ve belirli
yeterliklere sahip bir biçimde mezun olmaları beklenmektedir.
Bu amaçla da öğretmen yetiştiren kurumlarda öğretmen eğitimi
program standartlarının geliştirilmesi ve standartlara uygun
eğitim verilerek bu nitelikte öğretmen yetiştirilmesi
amaçlanmalıdır (Adıgüzel ve Sağlam, 2009, 87-88).
Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine uyum
sağlamaları, toplumsal ilişki düzeylerini geliştirmeleri ve
öğrenimleri süresince kazanmış oldukları genel kültür, özel
alan eğitimi ve öğretmenlik mesleği ile ilgili bilgi, beceri,
tutum ve alışkanlıklarını eğitim-öğretim ortamında
kullanabilmeleri amacı ile “Okul Deneyimi ve Öğretmenlik
Uygulaması Dersi” ile “Topluma Hizmet Uygulamaları ve Özel
Eğitim” gibi dersler 2006-2007 yıllarında müfredata eklenmiştir
(Işık, Çiltaş ve Baş, 2010, 55).
Sürekli değişim halinde bulunan bir toplumda öğretmenlerin
belirli bir formasyonla yetinmeleri çok güç olduğu için
öğretmenlerin mezuniyet formasyonlarını geliştirmeleri, yeni
bilgi ve kültürlerle iletişim ve etkileşim içerisinde olmaları
gereklidir. Maalesef Türkiye’de öğretmenlerin büyük bir
çoğunluğu alanlarını ve alanlarındaki değişmeleri izlememekte,
kendilerini yenileme, kültürel yoğunlaşma istek ve girişiminde
bulunmadıkları görülmektedir. Okumayan, aktüaliteyi ve alanını
izlemeyen, kendini gelişen bilgi ve becerilerle geliştirmeyen,
yıllar öncesinin bilgi ve alışkanlıklarıyla sınıflara ve
dershanelere giren öğretmenlerin genç kuşaklara verebileceği
hiçbir şey yoktur (Dağlı, 2007, 7-8).
18
3. Milli Bir Eğitim Anlayışından Uzaklaşma
“ Size göre eğitim sistemimizin en önemli sorunu nedir?”
sorusuna katılımcıların 7’si ( % 14 ) milli bir eğitimden
uzaklaşma biçiminde yanıt vermiştir. Aşağıda buna ilişkin
olarak bazı katılımcıların görüşlerinden doğrudan alıntılara
yer verilmiştir.
“Milli bir eğitim politikasının olmaması”. (K.9)
“Belli bir eğitim politikası olmaması, hükümetler değiştikçe eğitimpolitikalarının, eğitim yapısının, yatırımların değişmesi. Kendimize görebir eğitim politikası geliştirilmeli.” ( K.25)
“Kültürel değerlerimize uygun, özgün bir eğitim modelinin tam olarakyerleştirilememiş olması. Eğitim sistemimiz için var olan durumdeğerlendirilerek toplumun, bireyin beklentilerine uygun ve ihtiyaçlarıkarşılayacak bir model oluşturulmalı” ( K.28).
“Dışarıdan alınan programları benimsemeden, özümsemedenokullarımızda uygulamaya çalışıyoruz. Kendi düşünürlerimizin, biliminsanlarımızın fikirlerini alarak kendi özümüze uygun programlarhazırlamalıyız. ” (K.32)
Milli Eğitimdeki birçok problemin temelinde de eğitim
politikalarının partizanca veya ideolojik olarak kullanılması
yatmaktadır. Eğitim politikaları hazırlanırken süreklilik ve
toplumsal uyum göz önüne alınmalı, partizanca tutumlardan
kaçınılarak evrensel amaç ve uygulamalara uyumlu düzenlemeler
yapılmalıdır (Gür ve Çelik, 2009, 12-40). Maalesef değişen
iktidar uygulamalarından öğretmenlik mesleği etkilenmektedir.
Bu etki ve etkilenme en aza indirgenmedikçe yani milli bir
politika oluşturulmadıkça öğretmenlik mesleği hak ettiği ve
arzu edilen yere ulaşamayacaktır (Çelikten, Şanal ve Yeni,
2005, 212). Türkiye’de hiçbir zaman partiler üstü bir eğitim
politikası oluşturulamamıştır. Hükümetten hükümete değişen
19
politikalar yüzünden sistem bir türlü oturamamış, sistemde
süreklilik sağlanamamıştır (Gedikoğlu, 2005, 74-75).
4. Toplumsal Değer Yargılarının Engelleyici Etkileri
“ Size göre eğitim sistemimizin en önemli sorunu nedir?”
sorusuna katılımcıların 7’si ( %14) toplumsal değer
yargılarının engelleyici etkileri biçiminde yanıt vermiştir.
Özellikle eşitsizlik maddesi içinde yer alan cinsiyet
eşitsizliği sorununun çözümünde en büyük engel olarak toplumsal
değer yargılarındaki kadının eğitim almasının önemli olmadığına
ilişkin bakış açısının değiştirilemeyişinin temel sorunlardan
biri olduğu dile getirilmektedir.
“Geleneksel anlayışın bir türlü terk edilemeyişi. Zihniyette dönüşümsağlanmadan eğitimdeki sorunların çözülmesi çok zor. Öğretmenleryeni programı eski bakış açılarıyla uygulamaya çalışıyor. Toplum halakadının temel rolünün doğurmak ve ev işi yapmak olduğunudüşünüyor. Hala yeniliklere de eski gözlüklerle bakmaya devam ettikçeilerleme sağlanamıyor. Herkes eğitimin temel sorunu kaynak dese dene kadar kaynak ayrılırsa ayrılsın kafalar değişmeden eğitiminsorunları da değişmez. ” ( K.33)
Yine eğitimin değerine ilişkin giderek zayıflayan algının
eğitimli nüfus içindeki işsizlik oranlarının yüksekliğinden
kaynaklandığını belirten bazı katılımcılar niteliksiz eğitim
ve istihdam olanağı olmayan “eğitimli işsizler ordusu”
yetiştirmenin toplumda giderek eğitime verilen değeri
düşürdüğünü dile getirmişlerdir. Eğitimden çok öğretim
ağırlıklı bir eğitim sisteminin diğer sorunlarından biri
olduğunu dile getiren katılımcılar bu koşullarda toplumsal
değer yargılarının olumsuz etkilerini ortadan kaldırarak
toplumu dönüştürecek bir eğitim sistemine ihtiyaç olduğunu
belirtmektedir.
20
5. Eşitsizlik
“ Size göre eğitim sistemimizin en önemli sorunu nedir?”
sorusuna katılımcıların 8’i (% 16) eşitsizlik biçiminde
cevap vermiştir. Eşitsizlik vurgusu yapılan yanıtlarda cinsiyet
eşitsizliği, fırsat eşitsizliği, bölgeler arası eşitsizlik ve
ırksal eşitsizlik ifadeleri kullanılmıştır. Katılımcıların
4’ü (%8) kadın nüfusun eğitim olanaklarından erkekler kadar
yararlanamadığı gerekçesiyle cinsiyet eşitsizliğinin derinleşen
bir sorun olduğunu dile getirmektedir.
Yüksek nüfus artışı, kırsal kesimlerden kentlere göç,
sistemin alt yapısındaki bölgesel farklılıklar eğitimde fırsat
ve olanak eşitliğini ortadan kaldırmakta; Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerindeki feodal yapı kız çocuklarının eğitimini
önemli ölçüde engellemektedir (Gedikoğlu, 2005, 75). Türkiye’de
2000 yılı genel nüfus sayımı verilerine göre 6 Yaş Üstü Okuma
Yazma Bilen ve Bilmeyenlerin Cinsiyete Göre Dağılımı aşağıda
görülmektedir (Tablo 3).
Tablo 3. Türkiye’de 6 Yaş Üstü Okuma Yazma Bilen ve
Bilmeyenlerin Cinsiyete Göre Dağılımı
Ka
dın
Erkek Toplam
Okuma Yazma Bilen 23.875.115 28.384.26
6
52.259.38
1Okuma Yazma Bilmeyen 5.732.525 1.857.1
32
7.589.6
57Veri Bulunmayan 6. 10
21
158 4.047 .205http://tuikapp.tuik.gov.tr/nufusapp/idari.zul
Tablo 3’e göre okuma yazma bilen 52.259.381 kişinin
28.384.266’sı erkek iken 23.875.115’i ise kadındır. Bilmeyenler
incelendiğinde 1.857.132 erkek, 5.732.525 ise kadın nüfusta
okuma yazma bilmeyen olduğu tespit edilmiştir. Gerek okuma
yazma bilme oranları gerekse eğitim öğretim kademelerinde kız
ve erkek öğrencilerin okullaşma oranları dikkate alındığında
eğitimde fırsat eşitliğinin cinsiyetler açısından hala tam
olarak sağlanamadığı açıktır. Aşağıda buna ilişkin olarak bazı
katılımcıların görüşlerinden doğrudan alıntılara yer
verilmiştir.
“Cinsiyet eşitsizliği. Çözüm olarak da daha çok kadın öğretmenin kırsalkesimde görev alması. Bayan öğretmenlerin çoğu kentlerde görevyaptığı için köylerde kız çocuklarının model eksikliği.” (K.9)
“Gelir düzeyine göre alınan eğitimin kalitesindeki farklılık. Eğitimde fırsateşitliğinin sağlanamaması.” ( K.7)
“Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanamaması, cinsiyet eşitsizliği” (E.20)
Eğitim fırsat ve imkan eşitliği sağlamak amacıyla Milli
Eğitim Bakanlığı maddi durumu iyi olmayan öğrencilerin yeme,
içme ve barınma ihtiyaçlarını karşılayabilmek için Yatılı
İlköğretim Bölge Okulları (YİBO) ve Pansiyonlu İlköğretim
Okulları (PİO) açmıştır. Nüfusu az ve dağınık olan yerler ile
birleştirilmiş sınıf uygulamaları yapan okullardaki öğrenciler
için Taşımalı İlköğretim uygulaması başlatarak öğrencilerin
yeme-içme ve ulaşım giderlerini karşılamıştır. Görme,
ortopedik, işitme, dil- konuşma, ses bozukluğu, zihinsel ve
ruhsal özürlü çocuklar için özel eğitim ve rehabilitasyon
22
merkezlerine devam etmeleri uygun görülenlerin eğitim
giderlerinin belirlenen miktarları ödenekten karşılanmaya
başlanmıştır. İlköğretim öğrencilerine ücretsiz ders kitabı
uygulaması başlatılmıştır. Haydi Kızlar Okula kampanyası (2003)
ile kızını okula göndermek istemeyen birçok aile ikna edilerek
kızlardaki okullaşma oranı artırılmaya çalışılmıştır (Doğan
Kılıç ve Tanman, 2009, 19-27). Erişimdeki eşitsizliğin
çözülmesi amacıyla politikacılar tarafından yapılan bu
çalışmalara rağmen eğitim sisteminin neden olduğu toplumsal
tabakalaşmayı engellemeye yönelik ciddi bir adım henüz
atılamamıştır. Ekonomik ve kültürel açıdan avantajlı ailelerin
çocukları bu avantajlarını mevcut eğitim sistemi sayesinde
artırarak kullanmaktadırlar. Liselerin hiyerarşik olarak
sıralanması, iyi liselerin üniversiteye girişte AOBP ile
üstünlük sağlaması, öğrencilerin hangi liselere gideceğinin 6.
sınıftan itibaren belirlenmesi bu tabalaşmayı derinleştiren
birkaç örnektir (Gür ve Çelik, 2009, 40).
Buna ek olarak cinsiyet eşitliği ile bağlantılı ve
ekonomik olanaklarla da birlikte ele alındığında fırsat
eşitliğinin giderek daha büyük bir sorun olduğunu dile
getirmiştir. Bazı katılımcılar tarafından diğer sorunlar
başlığı altında sıralanan eğitimin giderek piyasalaştırılması
ve “alınan satılan bir mal” gibi olduğu ve bu nedenle parası
olanın daha iyi eğitim alabileceği bir sisteme dönüştüğü
görüşleri eğitimdeki eşitsizlikleri ortadan kaldırmak bir yana
giderek derinleştiren bir yapının oluştuğu dile
getirilmektedir.
“ Gelir dağılımına göre alınan eğitim farklı. Nitelikli bilimseleğitim
23
imkanı özellikle yoksul kesimler için çok kısıtlı”( K.7)
Özellikle bölgeler arası, kent-kır ve sosyo-ekonomik
düzeyden kaynaklanan eşitsizliklere ırksal eşitsizlikleri
ekleyen bazı görüşler dikkat çekmektedir. Bu durum Türkiye
konjonktüründeki son dönem tartışmalarının bir yansıması
olarak ele alınabilir. Kuşkusuz ki, eğitim sisteminin ülke
hassasiyetlerinden ayrı ve yalıtılmış olarak kalması
beklenemez.
Öğretmen Adaylarının Görüşlerine Göre Türk Eğitim Sisteminin
Diğer Sorunları
Öğretmen adaylarına göre Türk Eğitim Sisteminin diğer
sorunları aşağıda doğrudan alıntı olarak aktarılmıştır. Çeşitli
araştırma sonuçlarıyla da tutarlılık gösteren sorunlara
öğretmen adaylarının görüşleri aşağıda doğrudan
alıntılanmıştır:
“ Günün koşullarına uygun olmayan eğitim. Okullarda uygulananeğitim, günün koşullarına uygun ve ihtiyaçları giderecek biçimdeplanlanmalı” (K. 6)
“Ana-babaların eğitim seviyelerinin düşük olması ; okulunamaçlarının açık ve anlaşılır olmaması; öğretmen adaylarınınsınav maratonuna tabi tutulması nedeniyle lisans eğitimindenözellikle son yıl yeterince yararlanamaması ve sınav hazırlığınaağırlık vermek zorunda kalması, rehberlik hizmetlerinden tümöğrencilerin yeterince yararlanamaması” (E.20)
“Müfredat belirlemede öğrenci ve velilerin görüşlerininalınmaması, merkeziyetçi yapı, yetersiz bütçe, okul yöneticilerinindeğişen rollerine yeterince ayak uyduramayarak değişime uyumsağlayamaması, okulların olumlu bir kültür oluşturamaması,değişen toplumun ihtiyaçlarının mevcut okul sistemi ilekarşılanamaması. ” ( K. 27)
24
“Bölge koşulları dikkate alınmadan hazırlanan konu anlatımlarıve ders kitapları” (K.26)
“YİBO ve PİO’ların yetersizliği, var olanların da koşullarınınelverişsizliği; bireysel farklılıkları dikkate alarak eğitim-öğretimyapılamaması, zorunlu öğrenim çağının kısa olması. ” (K.21)
“Yönetimde kadrolaşma; yönetimde görevli kişilerin yeterlikdüzeylerinin düşük olması” ( K.28)
“Eğitim ortamlarının çağın şartlarına göre düzenlenememesi”( K.33)
Öğretmen Adaylarının Türk Eğitim Sisteminin Öncelikli
Sorunlarına İlişkin Çözüm Önerileri
Öğretmen adaylarının çözüm önerilerinin başında eğitime
yeterli bütçe ayrılması, öğretmen niteliğinin artırılması için
gerekli önlemlerin alınması ve bunun için hizmet öncesi
yetiştirmede ve hizmet içinde üniversite-okul- toplum
işbirliğinin sağlanması ve her şeyden önce kendimize özgü ve
kültürümüzle uyumlu bir eğitim modeli oluşturarak cinsiyet,
bölge, yerleşim yeri, ekonomik eşitsizliklerin giderilmesi ve
devletin sağladığı eğitim olanaklarının artırılarak eğitimin
“gerçekten” “parasız olması” yer almaktadır. Bunun dışında
öğretmen adayları tarafından ileri sürülen ve çok fazla yorum
gerektirmeyen diğer çözüm önerileri aşağıda yer almaktadır:
“ Eğitim fakültelerinin yeniden düzenlenmesi gerekir” (E.39)
“Devlet okullarının iyileştirilmesi. Özel okullar ve devlet okullarıarasındaki uçurumun giderilmesi için devlet okullarında eğitiminkalitesi artırılmalı. Dershaneler sınav sisteminin sonuçları. Sınav sistemideğiştirilmeli. ( E.37).
Sonuç
25
Katılımcılardan kızlarda cinsiyet eşitsizlikleri daha
yoğun olarak sorun olarak algılanmaktadır. Kaynak
yetersizliğine ilişkin sorunlar erkek katılımcılarda ( % 12 )
daha öncelikli sorun olarak görülmektedir. Öğretmen
niteliğinden kaynaklanan sorunlar her iki grup tarafından da
aynı oranda ( % 4 ) dile getirilmekte ve cinsiyet faktöründen
etkilenmediği görülmektedir. Eğitimin giderek piyasalaşması ve
eşitsizliklerin derinleştiğine ilişkin görüşlerde “ırksal
eşitsizlik” ifadesi dikkat çekmektedir. Eşitsizliklerle
ilgili sınıflandırmalarda (K. % 12, E % 4) genellikle fırsat
eşitliği söz konusu olduğunda öncelikle dile getirilen
gelir,cinsiyet, bölgesel, kent-kırsal eşitsizliğine ırksal
eşitlik maddesini de eklediği gözlemlenmiştir. Kürselleşmenin
yaşandığı ve dünyadaki gelişmelere uyum sağlamak için sistemini
özellikle Avrupa Birliği eğitim standartlarına uyarlamaya
çalışan Milli Eğitim Bakanlığı’nın attığı adımları milli bir
eğitim politikasına sahip olmaktan giderek uzaklaşmak ve özünü
kaybetmek olarak algılayan katılımcı grubun azımsanamayacak
sayıda olması (% 14) önemli bir bulgu olarak görülmelidir.
Ayrıca eğitimin giderek piyasalaştırılması ile eşitsizliklerin
derinleştiği saptaması da önemli bir bulgudur.
Milli Eğitim Bakanlığının yürüttüğü eğitim programlarına
ilişkin reformların olumlu karşılanmakla birlikte hala
okullarda uygulanmasında sıkıntılar yaşandığı da katılımcılar
tarafından ortaya konmuştur. Kuşkusuz nitel araştırmalarla elde
edilen verilerin genellenebilirliği düşüktür.Yöntemden
kaynaklanan bu kısıtlılık, elde edilen verinin derinlemesine
zengin veri toplamaya izin vermesi ile telafi edilmektedir. Bu
26
araştırma tüm nitel araştırmalarda olduğu gibi
genellenebilirliği düşük olmakla birlikte, Türk Eğitim
Sistemi’nin günümüzde yaşadığı sorunlara farklı bakış açıları
getirerek, değişime ve uyarlanma çabalarına değişik
perspektiflerden bakma gereğini de ortaya koyması açısından
değerli ampirik bulgular taşımaktadır.
Yararlanılan Kaynaklar
Adıgüzel, A. ve Sağlam, M. (2009). Öğretmen Eğitiminde Program
Standartları ve Akreditasyon. İnönü Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi. 10 (3), 83-103.
Balcı, A. ( 2007) Sosyal Bilimlerde Araştırma. Ankara: PegemA
Yayıncılık (7. Baskı).
Çelikten, M.; Şanal, M. ve Yeni, Y. (2005). Öğretmenlik Mesleği
ve Özellikleri. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi. 19 (2), 207-237.
Çiltaş, A. ve Akıllı, M. (2011). Öğretmenlerin Pedagojik
Yeterlilikleri. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi. 3 (4), 64-72.
Dağlı, A. (2007). Küreselleşme karşısında Türk Eğitim Sistemi.
D. Ü. Ziya Gökalp eğitim Fakültesi Dergisi. 9, 1-13.
Doğan, İ. (2004). Toplum ve Eğitim. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Doğan Kılıç, E. ve Tanman, S. (2009). İlköğretim Okullarında
Eğitimde Fırsat Eşitsizliği. http://www.universite-
toplum.org/pdf/pdf_UT_391.pdf. adresinden 29.08.2011
tarihinde indirilmiştir.
Eğitim Reformu Girişimi (ERG). (2010). Basın Paketi.
27
http://erg.sabanciuniv.edu/sites/erg.sabanciuniv.edu/files/EIR2
010_BasinToplanti si_BasinPaketi.pdf. adresinden 30.08.2011
tarihinde indirilmiştir.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası. 2009-2010 Eğitim-Öğretim
Yılı Başında Eğitimin Durumu.
www.egitimsen.org.tr/down/230909_egitimrapor.pdf adresinden
22.08.2011 tarihinde indirilmiştir.
Gay, L. R. (1987). Educational research. Columbus: Merrill
Publishing Company.
Gedikoğlu, T. (2005). Avrupa Birliği Sürecinde Türk Eğitim
Sistemi: Sorunlar ve Çözüm Önerileri. Mersin Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi. 1 (1), 66-80.
Gür, B. S. ve Çelik, Z. (2009). Türkiye’de Milli Eğitim sistemi
Yapısal sorunlar ve Öneriler (SETA Rapor). www.setav.org
adresinden 30.08.2011 tarihinde indirilmiştir.
Işık, A.; Çiltaş, A. ve Baş, F. (2010). Öğretmen Yetiştirme ve
Öğretmenlik Mesleği. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 14 (1), 53-62.
MEB, Mevzuat Bankası, Milli Eğitim Temel Kanunu.
http://mevzuat.meb.gov.tr/html/88.html adresinden
25.08.2011 tarihinde indirilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı, Strateji Geliştirme Başkanlığı 2010-
2014 Stratejik Planı
http://sgb.meb.gov.tr/Str_yon_planlama_V2/MEBStratejikPlan.pdf
adresinden 26.08.2011 tarihinde indirilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığ, Strateji Geliştirme Başkanlığı. Milli
Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim (2010-2011).
28
www.sgb.meb.gov.tr adresinden 27.08.2011 tarihinde
indirilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu, 2000 Genel Nüfus Sayımı.
http://tuikapp.tuik.gov.tr/nufusapp/idari.zul. adresinden
30.08.2011 tarihinde indirilmiştir.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. ( 2008) Sosyal Bilimlerde Nitel
Araştırma Yöntemleri . Ankara:
Seçkin Yayınları.
Yılmaz, K. ve Altınkurt, Y. (2011). Öğretmen Adaylarının Türk
Eğitim Sisteminin Sorunlarına İlişkin Görüşleri. Uluslararası
İnsan Bilimleri Dergisi. 8 (1), 942-973.
DİE.(2004) Yaşam Memnuniyet Araştırması. D.İ.E. matbaası.
Ankara. Şubat 2005
29