+gu, +gü Eki ve İşlevleri

16
Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 10/8 Spring 2015, p. 1801-1816 DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.7921 ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY +gu , +gü EKİ VE İŞLEVLERİ Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR ** ÖZET Türkçede yeni kelimeler yapım ekleriyle, kelime birleştirmeleri ve tekrarlarıyla teşkil edilmektedir. Türkçenin eklemeli bir dil olması dolayısıyla yeni kelimeler daha çok eklerle türetilir. Değişik kavramları karşılamak için isim ve fiil cinsinden bir kök ve gövdeye çeşitli yapım ekleri getirilerek kelime türetilmesi Türkçenin temel özelliklerindendir. Bu çalışmada, isimden isim yapım eki +gu, +gü ve türevlerinin işlevleri üzerinde durulacaktır. Türkçenin tarihî dönemlerinden olan Eski Türkçe ve Orta Türkçe dönemi eserlerinde yaygın görülen ekin kullanımı Eski Türkiye Türkçesinden itibaren azalmıştır. +gu, +gü eki ve (+ku, +kü, +agu, +egü, +agun, +egün, +agut, +egüt, +aŋu, +eŋü, +avu, +evü, +avut, +evüt, +av, +ev, +ŋgu, +ŋku, +agı, +egi) türevleri Türkçenin tarihî dönemlerinde yuvarlak ünlülüdür. Ekin düz ünlülü, +gı, +gi, +kı, +ki, +agı, +egi biçimleri Türkiye Türkçesinde ortaya çıkmıştır. Ek, durum ve nitelik adları (böngü “şaşkın”, esengü “sağlamlık, sıhhat”, oglagu “nazik, kibar, asil”); topluluk sayı adları (altıgu “altısı birden”, törtegü “her dördü”, yüzegü “yüzlerce”); belirsizlik zamirleri (alkugu “hepsi, bütün, herkes”, tüzügü “bütün, hep”); alet, eşya, araç, malzeme veya madde adları (dışkı “dışkı, gübre”, kılagu “ustura”, ülgü “ölçü, terazi”); insan veya hayvanla ilgili uzuv adları ( eyegü “kaburga”, içegü “iç organlar”); doğa, iklim veya çevre ile ilgili adlar (kıragu “kırağı”); hastalık, noksanlık, kusur bildiren adlar ( karagu “kör”, karağı “gece körlüğü”, kekegü “kekeme”); topluluk ve sosyal tabakayı belirten, akrabalık bildiren adlar (alpagut “yiğit, savaşçı”, bayagut “varlıklı, zengin”); hayvan veya hayvanla ilgili adlar ( kelegü “jerboa, keseli fare”, yılkı “at sürüsü”); soru adları ( negü “ne, nasıl, niçin”); gibilik, benzerlik, eşitlik bildiren adlar (azırgu “azca”, bugragu “erkek deve gibi”); belirleme, ayırt etme, sınırlama ifade eden adlar ( belgü “işaret, iz”, özgü “kendisine mahsus, kendisi”); renk bildiren adlar ( karagu “siyah, kara”); yer ve yer bildiren adlar (kargu “tepe”); oyun adları (karagunı “akşam karanlığında çocukların oynadıkları bir oyun”) türetir. Bugün Türkiye Türkçesi ağızlarında görülen kelimelerde daha geniş bir kullanım alanına sahip olan ek, Türkiye Türkçesi ölçünlü dilinde Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir. ** Yrd. Doç. Dr. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Türk Dili Ve Edebiyatı Bölümü-Yeni Türk Dili ABD, El-mek: [email protected]

Transcript of +gu, +gü Eki ve İşlevleri

Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015, p. 1801-1816

DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.7921

ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY

+gu , +gü EKİ VE İŞLEVLERİ

Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR**

ÖZET

Türkçede yeni kelimeler yapım ekleriyle, kelime birleştirmeleri ve tekrarlarıyla teşkil edilmektedir. Türkçenin eklemeli bir dil olması dolayısıyla yeni kelimeler daha çok eklerle türetilir. Değişik kavramları karşılamak için isim ve fiil cinsinden bir kök ve gövdeye çeşitli yapım ekleri getirilerek kelime türetilmesi Türkçenin temel özelliklerindendir.

Bu çalışmada, isimden isim yapım eki +gu, +gü ve türevlerinin işlevleri üzerinde durulacaktır. Türkçenin tarihî dönemlerinden olan Eski Türkçe ve Orta Türkçe dönemi eserlerinde yaygın görülen ekin kullanımı Eski Türkiye Türkçesinden itibaren azalmıştır. +gu, +gü eki ve (+ku, +kü, +agu, +egü, +agun, +egün, +agut, +egüt, +aŋu, +eŋü, +avu, +evü, +avut, +evüt, +av, +ev, +ŋgu, +ŋku, +agı, +egi) türevleri Türkçenin tarihî dönemlerinde yuvarlak ünlülüdür. Ekin düz ünlülü, +gı, +gi, +kı, +ki, +agı, +egi biçimleri Türkiye Türkçesinde ortaya çıkmıştır.

Ek, durum ve nitelik adları (böngü “şaşkın”, esengü “sağlamlık, sıhhat”, oglagu “nazik, kibar, asil”); topluluk sayı adları (altıgu “altısı birden”, törtegü “her dördü”, yüzegü “yüzlerce”); belirsizlik zamirleri (alkugu “hepsi, bütün, herkes”, tüzügü “bütün, hep”); alet, eşya, araç, malzeme veya madde adları (dışkı “dışkı, gübre”, kılagu “ustura”, ülgü “ölçü, terazi”); insan veya hayvanla ilgili uzuv adları (eyegü “kaburga”, içegü “iç organlar”); doğa, iklim veya çevre ile ilgili adlar (kıragu “kırağı”); hastalık, noksanlık, kusur bildiren adlar (karagu “kör”, karağı “gece körlüğü”, kekegü “kekeme”); topluluk ve sosyal tabakayı belirten, akrabalık bildiren adlar (alpagut “yiğit, savaşçı”, bayagut “varlıklı, zengin”); hayvan veya hayvanla ilgili adlar (kelegü “jerboa, keseli fare”, yılkı “at sürüsü”); soru adları (negü “ne, nasıl, niçin”); gibilik, benzerlik, eşitlik bildiren adlar (azırgu “azca”, bugragu “erkek deve gibi”); belirleme, ayırt etme, sınırlama ifade eden adlar (belgü “işaret, iz”, özgü “kendisine mahsus, kendisi”); renk bildiren adlar (karagu “siyah, kara”); yer ve yer bildiren adlar (kargu “tepe”); oyun adları (karagunı “akşam karanlığında çocukların oynadıkları bir oyun”) türetir.

Bugün Türkiye Türkçesi ağızlarında görülen kelimelerde daha geniş bir kullanım alanına sahip olan ek, Türkiye Türkçesi ölçünlü dilinde

Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit

edilmiştir. ** Yrd. Doç. Dr. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Türk Dili Ve Edebiyatı Bölümü-Yeni Türk Dili ABD, El-mek: [email protected]

1802 Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015

belgi, bengi~bengü, dışkı, fışkı, kargı, karağı, kavkı, kırağı, özgü, yılkı, zorgu gibi sınırlı sayıdaki kelimede varlığını sürdürmektedir.

Anahtar Kelimeler: Türkçede isimden isim yapım eki, +gu, +gü eki, işlev.

+gu , +gü AFFIX and FUNCTIONS

STRUCTURED ABSTRACT

In Turkish, new words are formed with structured affixes, word composition, and word repetition. Turkish is a agglutinative language, which means new words are mainly formed using derivational affixes. Deriving new words through joining noun or verb type roots and bodies, in order to meet new notions is a basic feature of Turkish. At the same time this basic feature is the most natural, frequent and vast way of new word acquisition.

In Turkish in order to derive language correspondences of new entites and notions, denominative noun affixes, deverbal noun affixes, denominative verb affixes and deverbal verb affixes are used. We see denominative noun affix +gu/+gü and deverbal noun affix -gu/-gü with same sounds among these kind of derivational affix.

Works had been done before about deverbal noun affix -gu, -gü and derivatives. These are named, Mecdut Mansuroğlu’s “Functions of -gu Affix in Turkish”, Mustafa S. Kaçalin and A. Azmi Bilgin’s “Upon +lağu, +legü Affix” and Kemal Eraslan’s “Denominative Verb Affix -gu/-gü in Historical Literary Language, -ku/-kü, Structure, Function, Usage and Extended Patterns”.

In this study suffix of denominative noun +gu, +gü and its derivaties will be studied. Widely usage of the affix in historical eras of the Old Turkic and Middle Turkic works have decreased since Old Turkey Turkish. +gu, +gü affix and (+ku, +kü, +agu, +egü, +agun, +egün, +agut, +egüt, +aŋu, +eŋü, +avu, +evü, +avut, +evüt, +av, +ev, +ŋgu, +ŋku, +agı, +egi) derivations are rounded vowel in historical eras of Turkish. Unrounded vowel, +gı, +gi, +kı, +ki, +agı, +egi forms appeared in Turkey Turkish.

The affix derives state and quality names (böngü “confused”, edgü “good, beautiful, earning”, esengü “robustness, health”, inçgü ~ inçkü “serenity, peace”, meŋigü “happpiness”~ meŋgü “eternal, perpetually; perpetuity”, oglagu “polite, gentle, noble”, tılaŋu “one who speaks effectively and beautifiuly, good speaker”, zorgu “difficulty”); group number names (altagu “six of them”, altıgu “six of them”, ikegü “both”, ikigü “both”, törtegü “all four”, yetigü “every seven, seven of them”, yüzegü “hundreds of”); indefinite pronouns (alkugu “all, whole, everybody”, kamagun~ kamıgun “always, completely, all”, tüzügü “whole, always”, yomkıgu “whole, always”); equipment, belongings, tool, material or substance names (dışkı “stool, fertilizer”, fışkı “fresh manure of equine, fresh manure”, karagu “black paint called zaç”, kavagu “quickly drying flammable substance”, kavkı “shell”, kılagu “straight razor”, közgü~gözgü

+gu , +gü Eki ve İşlevleri 1803

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015

“mirror”, pürgü “headscarf”, torku~torgu “silk, pongee”, tuzgu~duzgu~tuşgu “ration; passengers gift”, ülgü “measure, scale”, yüzgü “mirror”); organ names related to human and animals (başgu “forehead with white patch”, eyegü “rib”, içegü “innards”); names related to nature, climate or environment (karagu “dark, no light”, kıragu “hoarfroast”); names announcing illness, deficieny and deficit (karagu “blind”, karağı “night blindness”, kekegü “stuttering”, tumagu~dumagu~dumagı~tumagı~dumağı “catarrh”); names indicating community, social stratum and relation (alpagut “valiant, warrior”, bayagut~bayakut~bayagu “wealthy, rich”); animal or animal related names (kelegü “jerboa, marsupial mouse”, yılkı “horse herd”); question names (negü “what, how, why”); names announcing likeness, similiarity and equality (azırgu “little”, bugragu “like male camel”); determination, discrimination, limitation expressing names (belgü “sign, footprint”, özgü “peculiar to itself, itself”); names announcing color (çilgü at “red horse”, karagu “black, dark”); names announcing place (kargu “hill”); game names (karagunı “a kind of game that is played by children at nightfall”).

As a result, denominative noun +gu, +gü and its derivatives had been widely used in Old Turkic and Middle Turkic texts and dictionaries mainly in the form of rounded vowels, also voiceless consonant affixes existed, after the Old Turkic Turkish unrounded vowel forms of the affix has been used compatibly with stems.

Some of the nominal roots which are affixed with +gu, +gü and derivatives are not used alone, therefore existence of the affix is not realized. Affixed noun and the affix are integrated. Affixing number anouncing words with denominative noun +agu, +egü ( > +avu, +evü, > +av, +ev) plus +gu, +gü with both affixes giving the similar meaning shows that +agu, +egü affix is derivative of +gu, +gü affix.

After the Old Turkic and Middle Turkic era +gu, +gü affix and derivative usage has been decreased. Today, the affix which has a broader usage in words that are seen in the dialects of Turkey Turkish, has a limited usage in standart Turkey Turkish language and has continued to exist in limited words such as belgi, bengi~bengü, dışkı, fışkı, kargı, karağı, kavkı, kırağı, özgü, yılkı, zorgu.

Key Words: Affix of denominative noun in Turkish, +gu, +gü affix, function.

Türkçenin eklemeli bir dil olması dolayısıyla yeni kelimeler, türetme yolu ile teşkil

edilmektedir. Somut ve soyut yeni kelimeleri karşılamak için isim ve fiil köklerine eklerin getirilmesi ile kelime türetilmesi Türkçenin temel özelliğidir. İsim veya isim soylu kelimeler kendilerinden sonra

yapım ekleri alarak aynı anlamdan hareketle yeni kelimeler meydana getirirler. Bazen kelimeler

asırlarca ses ve anlam bakımından hiç değişmeden varlığını muhafaza ettirirken, bazen de bir

dönemde görülen kelime daha sonraları görülmeyebilir. Türkçenin bir döneminde yaygın kullanılan pek çok kelimenin günümüzde unutulduğu, günümüzde kullanılan birçok kelimenin de o dönemde

yer almadığı bilinmektedir. Bu durum yeni kelimeler türetmek için kullanılan ekler için de geçerlidir.

Bir dönem oldukça işlek olan bir ekin sonraki dönemlerde kullanımının azaldığı hatta bazen tamamıyla unutulduğu veya kelimelerde seyrek yer alan bir ekin işlek hâle geldiği görülür.

1804 Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015

Türkçede fiilden isim yapım eki -gu, -gü ve bununla oluşturulmuş türevler üzerine daha önce

yazılar yayımlanmış, Türkçe dil bilgisi kitaplarında söz konusu ek ile ilgili bilgiler verilmiştir. Mecdut Mansuroğlu, “Türkçede -gu Ekinin Fonksiyonları” adlı makalesinde fiil kök veya

gövdelerine gelen -gu, -gü ekinin fiilin bildirdiği mana ile ilgili soyut kelimeler türettiğini, soyut

kavramları somutlaştırdığını, gereklilik ve gelecek zamanı karşıladığını bildirmiştir (Mansuroğlu 1953: 341-348).

Mustafa S. Kaçalin ve A. Azmi Bilgin’in yayımladığı, isimden fiil yapım eki +la, +le ile

fiilden isim yapım eki -gu, -gü’nün birleşmesinden oluşan +lagu, +legü ekini konu edinen “+lağu, +legü Eki Üzerine” adlı makalede, bu ekin işlevleri ve bununla türetilen adlar üzerinde durulmuştur

(Kaçalin-Bilgin 1997: 69-84).

Kemal Eraslan, “Tarihî Yazı Dillerinde -gu/-gü, ku/-kü İsim-fiil Eki, Yapısı, İşlevi, Kullanılışı

ve Genişlemiş Şekilleri” adlı makalesinde fiil kök veya gövdelerine getirilen, gereklilik ve gelecek zaman ifadeli isim-fiiller teşkil eden -gu/-gü, -ku/-kü eki ve genişlemiş şekilleri üzerinde durmuştur

(Eraslan 2004: 117-145).

Yukarıda belirtilen yayımlarda fiilden isim yapım eki -gu, -gü ve işlevleri hakkında bilgiler verilmektedir. Bu yazıda Eski Türkçe ve Orta Türkçe döneminde işlek bir biçimde kullanılırken Eski

Türkiye Türkçesinden itibaren kullanımı azalan, isimden isim yapım eki +gu, +gü ve türevlerinin

işlevlerine değinilecektir.

İsimden isim yapan +gu, +gü ekini, Sir Gerard Clauson VIII. yüzyıldan önce kullanılan ekler

arasında gösterir ve bu ekin sıfatlardan soyut isimler yaptığını belirtir (Clauson 2007: 188).

Eski Türkçede, A. Von Gabain bu ekin +gu, +gü, +ku, +kü biçimlerinin görüldüğünü, isim

ve sıfat yaptığını, seyrek kullanılan bir ek olduğunu (Gabain 1988: 45), ayrıca +gu, +gü’nün sayı bildiren kelimelere +(a)gu, +(e)gü biçimiyle geldiğini ve ortaklık ifade ettiğini (Gabain 1988: 75),

Talat Tekin +gu, +gü ekinin nitelik adları türettiğini (Tekin 2000: 83), Kemal Eraslan +gu, +gü, +ku,

+kü ekinin isim ve sıfat mahiyetinde kelimeler meydana getirdiğini (Eraslan 2012: 97) belirtmiştir.

Marcel Erdal Old Turkic Word Formation adlı eserinde, +gu, +gü ve türevleri ile ilgili olarak

ortaklık ifade eden sayıları, topluluk adlarını, fiziksel birtakım özellikleri belirten +(a)gu, +(e)gü

(Erdal 1991: 93); topluluk ve akrabalık adları türeten +(a)gu(n), +(e)gü(n) (Erdal 1991: 93, 97);

kişisel özellikleri yansıtan kelimeler yapan +aŋu, +eŋü (Erdal 1991: 162); +agu, +egü ile +t çokluk ekinden teşekkül eden, sosyal bir tabakayı ve sınıfı gösteren +agut, +egüt (Erdal 1991: 78) eklerini

belirtir.

Eski Türkçede bu ekle türetilen kelimeler için A. Von Gabain, Eski Türkçenin Grameri’nde (Gabain 1988: 45, 75, 76) inçkü “huzur, sulh” < inç “huzur, sulh”, esengü “sağlamlık, sıhhat, afiyet

< esen “sağlıkla, afiyetle”, meŋgigü “mutluluk” < meŋgi “mut, saadet”, oglangu “çocuk gibi

muamele edilen, nazik” < oglan “oğlan”, biregü “her biri”, birgülük “hep, bütün”, ikigü-ikegü “her ikisi”, yitegü “yedi”, yüzegü “yüzlerce”, ikirçkü “şüphe”, adınagu “başkası”; Talat Tekin, Orhon

Türkçesi Grameri’nde (Tekin 2000: 83) edgü “ iyi, yarar, kazanç” < *ed “mal, değerli şey”, başgu

“alnı beyaz akıtmalı” < baş “baş, kafa”, negüde “nerede” < negü+de < ne “ne”; Marcel Erdal, A

Grammar Of Old Turkic adlı eserinde (Erdal 2004: 225, 226) alkugu “hepsi, bütün, hep, herkes” < alku “herkes, bütün, hepsi”, kamagu “bütün, hepsi”<*kamag+agu, negü “ne, nasıl” < ne “ne”, tüzügü

“bütün, hep” < tüzü “tamam, hep”, yomkıgu “bütün, hep, hepsi” < yomkı “hepsi” örneklerini verir.

Karahanlı Türkçesi döneminin gramerini yazan Necmettin Hacıeminoğlu, çalışmasında isimden isim yapım ekleri arasında +gu, +gü’yü belirtmez. Topluluk adları yapan, sayı köklü

kelimelere +agu, +egü ekinin yanı sıra +gu, +gü’nün de getirildiği biçimler için Necmettin

Hacıeminoğlu, yalnızca ünlü ile biten “iki” sayısına ekin +gü şeklinde gelebildiğini söyler ve ikigü

+gu , +gü Eki ve İşlevleri 1805

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015

“her ikisi” örneğini verir (Hacıeminoğlu 1996: 63). Oysa Marcel Erdal, Old Turkic Word Formation

adlı eserinde ikigü kelimesinin yanı sıra yine ünlü ile biten altıgu, yetigü örneklerini verir (Erdal 1991: 93). Özellikle sayı kelimelerine gelerek ortaklık ifadesi katan, belirsizlik zamiri yapan bu +agu,

+egü ekinin yanı sıra +gu, +gü’nün de kullanılması, +gu, +gü ekinin önüne gelen bu a, e’lerin ünsüzle

biten isimlere getirilen bir başka biçimi, bir türevi olduğunu göstermektedir.

A. Dilâçar, Kutadgu Bilig’de bu ekin +gu, +gü, +ku, +kü biçimlerinin görüldüğünü belirterek

oglangu “bolluk içinde büyüyen”, bugragu “buğra”, karagu “kör” kelimelerini örnek gösterir

(Dilâçar 1995: 65).

Reşid Rahmeti Arat, Atabetü’l-Hakayık’ın neşrine dair çalışmasında sayılara gelerek

topluluk adları türeten +agu, +egü ekindeki -ġ- ve -g-’nin gelişimi ile +avu, +evü ve +av, +ev

biçimlerinin ortaya çıktığını belirtir (Arat 2006: 138, 139).

Mehmet Vefa Nalbant, Dîvânü Lugâti’t-Türk Grameri-I- İsim adlı çalışmasında ortaklık sayıları yapan +agu, +egü eki ile çokluk eki +t’nin birleşmesi ile ortaya çıkan, topluluk ve sosyal

tabaka bildiren +agut, +egüt ekinin Dîvânu Lugâti’t-Türk’te sınırlı kullanıldığını (Nalbant 2008: 92),

+agu, +egü, +(a)ŋgu, +(a)ŋku, +gu, +gü’nün vücudun belli kısımlarını karakterize eden kelimeler türettiğini (Nalbant 2008: 112) söyler.

İbrahim Taş, Kutadgu Bilig’de Söz Yapımı adlı çalışmasında isimden isim yapım eki olarak

+agu ve +(a)gu(n), +(e)gü(n) biçimlerini verir. Bu eklerin soyut adlar, nesne adları, organ adlarından kişiye özgü karakter özelliği belirten kelimeler, topluluk adları -oglagu “nazik, kibar”, kılagu “ustura,

tıraş makinesi”, bagragu “saldırgan”, adnagu “başkaları, öbürleri”, biregü “biri, birisi”, ikigü “her

iki, her ikisi”, ikirçgü “şüphe”, törtegü “her dördü”, üçegü “her üçü”- türettiğini ve içeriğinde

topluluk anlamı bulunmayan soru zarfı -negü “ne, nasıl, niçin?”- yaptığını söyler (Taş 2009: 22, 23).

Harezm Türkçesi dönemi ve gramerini konu edinen Necmettin Hacıeminoğlu, Harezm

Türkçesi ve Grameri adlı eserinde +gu, +gü’nün türevi olan +agu, +egü ekinin daha çok sayı

isimlerine -ikegü “her ikisi, ikisi de” < iki+egü < iki-e-gü, törtegü “dördü de, dördü birden” < tört+egü, üçegü “üçü de, üçü birden” < üç+egü < üç-e-gü -getirildiğini, ekin yeni isimler türettiğini

ve az kullanıldığını belirtir. Hacıeminoğlu, +agu, +egü biçiminin -a, -e isimden fiil yapım eki ile -

gu, -gü fiilden isim yapım ekinin birleşmiş şekli olduğunu, ünlü ile biten kelimelere gelirken de

kendisini muhafaza ettiğini bildirir (Hacıeminoğlu 1997: 41).

Janos Eckmann, Çağatay Türkçesinde +av, +ev (< +agu, +egü) biçimiyle görülen ekin, birev

“her bir”, ikev “her ikisi”, üçev “her üç, her üçü” gibi topluluk sayı isimleri meydana getirdiğini

söyler (Eckmann 1988: 80).

Besim Atalay, Türk Dilinde Ekler ve Kökler Üzerine Bir Deneme adlı çalışmasında +gu, +gü

ve türevleri olmak üzere +agut (alpagut “asilzade, derebey” < alp+agut, uragut “kadın” < ur

“tohum”+agut); +ağı ~ +ağu (sakağı~sakağu “atların burnundan su akıtan bir çeşit hastalık” < sak “Uygurcada ‘eksik ve kusur” anlamındadır”+ağı, dumağı~dumağu “nezle, öksürük” < dum

“soğuk”+ağı, kırağu “soğuk havalarda yer, bitki, ağaç ve diğer nesnelerin üzerinde su buğusunun

donması ile oluşan ince buz tabakası” < kır+ağu); +angı (yalangı~ yalankı “alev” < yal+angı,1

karangı “karanlık” < kara+angı); +av (yalav “alev” < yal+av); +avut (alpavut “asilzade” < alp+avut, bayavut “Doğuda Moğollaşmış Türk oymaklarından biri” < bay+avut); +egi (biregi “bir, tek” <

bir+egi); +gu, +gü (kargu “düşmanın geldiğini haber vermek için üzerinde ateş yakılan tepe” < karağ

“göz”+gu, gözgü “ayna” < göz+gü) eklerini kaydetmiştir (Atalay 1942).

1 Bu kelimenin kökenini Tuncer Gülensoy KBS’de yalın “alev”+gı biçiminde açıklamıştır.

1806 Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015

Eski Anadolu Türkçesi dönemi için Gürer Gülsevin, +gü ekinin gözgü “ayna” kelimesinde

görüldüğünü belirtmiştir (Gülsevin 1997: 117).

Gülcan Genç, Eski Anadolu Türkçesinde İsimden İsim, Fiilden İsim Yapma Ekleri ve

Fonksiyonları adlı tezinde +gu, +gü ve +agu, +egü biçimleriyle görülen ekin işlek olmadığını, ekin

Eski Anadolu Türkçesinde yalnızca yuvarlak ünlülü kullanıldığını belirtir (Genç 2005: 25, 86).

Jean Deny, Türk Dili Grameri (Osmanlı Lehçesi) adlı eserinde isimden isim yapım ekleri

arasında +gu, +gü’ye yer vermez.

Ahmet Cevat Emre, Türk Dilbilgisi adlı eserinde bu yapım ekinin eski kaynaklarda yuvarlak ünlü ile +gu, +gü biçiminde yer aldığını, daha sonra uyuma girdiğini belirtir (Emre 1945: 176).

Tahsin Banguoğlu, Türkçenin Grameri adlı eserinde isimden isim yapım eki +gu, +gü’den

bahsetmez. +ağı, +eği ekinden ve bu ekteki damak sesinin erimesiyle ortaya çıkan +ay, +ey

biçiminden söz eder (Banguoğlu 2000: 172).

Vecihe Hatiboğlu, Türkçenin Ekleri adlı eserinde +gu, +gü’ye yer vermez. +ağı, +eği’nin ise

ad kök veya gövdesinden yeni adlar türeten birleşik bir ek görünümünde olduğunu söyler (Hatiboğlu

1981: 24).

Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi adlı eserinde isimden isim yapım ekleri arasında +gu, +gü

veya türevlerini belirtmez.

Zeynep Korkmaz, Türkiye Türkçesi Grameri adlı eserinde Türkiye Türkçesinde görülen isimden isim yapım ekleri arasında +ağı, +eği’ye yer verir. Bunu, isimden fiil türeten +a, +e ile fiilden

isim türeten -gı, -gi ekinin kaynaşmasından meydana gelmiş, isimden isim ve sıfat türeten birleşik

bir ek olarak belirtir. Bu ekin eski dönemlerde kullanılan kelimeler ile (bukağı, güveği > güvey,

kırağı, buzağı gibi) Türkiye Türkçesi’ne girdiğini +ağı, +eği eki ile yapılan kelimelerin bir kısmının +agı, +egi > +ay, +ey > +ey değişimine uğradığını söyler (Korkmaz 2003: 34).

Yusuf Çotuksöken, Yapı ve İşlevlerine Göre Türkiye Türkçesi’nin Ekleri adlı çalışmasında

+gu, +gü ekine yer vermez. Eserinde, +ağı, +eği ekini belirtir ve kırağı, dumağı, kılağı örneklerini verir (Çotuksöken 2011: 43).

Söz konusu çalışmalardaki örneklerde yer alan +gu, +gü, +ku, +kü ve türevleri olan +agu,

+egü, +agı, +egi, +agun, +egün, +agut, +egüt, +aŋı, +aŋu, +eŋü, +avu, +evü, +avut, +evüt, +av, +ev,

+ŋgu, +ŋku eklerinin isimlere gelmesi ve çeşitli anlam ilgileri kurması sonucu yeni kelimeler türettiği görülür. Yine -gu, -gü ekinin yer aldığı isimden isim yapan +lagu, +legü; +sagu, +segü

birleşiklerinin, isimlere gelen +la, +le ve +sa, +se eklerinin birer fiil gövdesi oluşturduktan sonra

üzerine fiilden isim yapım eki -gu, -gü’nün gelmesi neticesinde ortaya çıktığı dikkate alınmalıdır. Belirtilen birleşiklerdeki -gu, -gü ekinin bu yazının konusu olan, isimlere gelen +gu, +gü ile ilgisi

yoktur.

Ekin tarihî dönemlerdeki ses ve yapısını, dil bilgisi kitaplarında geçen şekillerini belirttikten sonra +gu, +gü ekinin ünlüsünün tarihî dönemlerde yuvarlak olduğunu, ancak Türkiye Türkçesinde

ekin düz ünlülü biçimlerinin ortaya çıktığını, düzlük yuvarlaklık uyumuna girdiğini söyleyebiliriz.

Tarihî dönemlerde ve günümüzde bu ekin isimlere gelerek somut ve soyut yeni kelimeler

oluşturduğu, bu ekle türetilen kelimelerin önemli bir kısmının sadece tarihî dönem metinlerinde görüldüğü, bir kısmının ise günümüz Türkiye Türkçesinin ölçünlü dilinde ve ağızlarında yaşadığı

tespit edilmiştir.

İsimden isim yapım eki +gu, +gü ve bundan oluşmuş türevlerin işlevleri şunlardır:

+gu , +gü Eki ve İşlevleri 1807

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015

1. Durum, olgu veya nitelik adları türetir:

böngü “bön, şaşkın” (DS) < bön “bön, şaşkın” +gü.

edgü “iyi, güzel, yarar, kazanç” (OY-Kültigin Güney Yüzü/6, DLT-III/217) < *ed “mal,

değerli şey” +gü (KBSY/37).

edgü > eygü > eyü > eyi > iyi değişimiyle bugün ölçünlü Türkiye Türkçesinde kelime yaşamaktadır.

esengü “sağlamlık, sıhhat, afiyet” < esen “sağlıkla, afiyetle” +gü (ETG/45).

ikirçgü ~ ikireçgü ~ ikirçkü “şüphe” (ETG/76, AY/548-15).

inçgü ~ inçkü “huzur, sulh” < inç “huzur, sulh” +gü (ETG/45, AY/116-16).

karaŋgu “karanı, karanlık” (DLT-III/388; ME/17-5; DK/48-4) < kara+ŋgu ~ karaŋku

“karanlık” (DLT-III/217, KB/35, ME/228-6; DK/40-2) < kara+ŋku.

meŋigü “mutluluk” < meŋi “mut, saadet” (ETG/45) < beŋgü (OY-Kültigin Güney Yüzü/11) ~ meŋgü “ebedî, sonsuza dek; sonsuzluk” (DLT-III/65, 378) < *meŋ+gü (KBS/132).

bengü ~ bengi kelimesi, ölçünlü Türkiye Türkçesinde “sonu olmayan, ebedî”, ağızlarda

“anıt” anlamıyla yaşamaktadır.

oglagu “nazik, şefkatli, kibar, asil” (EUTS; KB/77) < ogul “oğul, oğlan, genç”+gu.

oglangu “çocuk gibi muamele edilen, nazik” (EUTS) < oglan “oğlan”+gu (ETG/45).

tılaŋu “etkili ve güzel söz söyleyen, belagatli,” < tıl “dil, söz” +aŋu (OTWF/163).

zorgu “kişinin eğilimi ve isteğine uymayan iş ve davranışlara zorlanması veya bu özellikteki

davranışları göstermesi” (TS) < zor “zor, güç” +gu.

2. Topluluk sayı adları türetir:

altagu “altısı birden, her altısı” (EUTG/198) < altı+agu.

altıgu “altısı birden, her altısı” (OTWF/93) < altı+gu.

biregü “her biri, bir kimse, biri” (TM/40b-4; MŞ/138a-4) ~ bireği “bir kimse, başkası” (Tar.S) ~ birev “her bir” (ÇEK/80) < bir+egü.

birgülük “hep, bütün” (ETG/75) < bir+gü+lük.

buçegü “bu üçü birlikte” (OY-Tunyukuk Yazıtı/Güney 5) < bu üç+egü.

ikegü “iki parça, iki bölük; her ikisi” (OY-Kül Tigin Yazıtı, Kuzey/3; ME/139-1) ~ ikev “her ikisi” (ÇEK/80) < iki+egü.

ikigü “her ikisi” (ETG/75; KB/331) < iki+gü.

törtegü “her dördü” (KB/4502) < tört+egü.

üçegü “her üçü” (KB/802) ~ üçev “her üçü” (ÇEK/80) < üç+egü.

yetigü “her yedisi” (OTWF/93) < yeti “yedi” +gü.

yitegü “yedi” (EUTS); “her yedisi, yedisi birden” (EUTG/198) ~ yetegü (OTWF/93) < yiti “yedi”+egü.

1808 Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015

yüzegü “yüzlerce” (ETG/75) < yüz+egü.

3. Belirsizlik zamirleri türetir:

adınagu ~ adnagu “başka, başkaları, öbürleri” (EUTS; KB/5295) < adın “diğer, başka,

başkası” +agu.

alkugu “hepsi, bütün, hep, herkes” (GOT/226) < alku “herkes, bütün, hepsi” +gu.

kamagu ~ kamıgu “hep, hep birlikte, bütün” (EUTS) < kamag “bütün, hep” +agu.

(OTWF/94).

kamagun ~ kamıgun “hep, hep birlikte, bütünüyle, hepsi” (EUTS) < kamag+agun

(OTWF/94).

tüzügü “bütün, hep” < tüzü “tamam, hep” +gü (GOT/226).

yomkıgu “bütün, hep, hepsi” (GOT/226) < yomkı “hepsi” +gu.

4. Alet, eşya, araç, malzeme veya madde adları türetir:

dışkı2 “sindirim kanalından dışarı atılan besin atıkları, dışkı, tezek, gübre” (TS) < tış “dış” +kı (KBS).

fışkı3 “atgillerin taze dışkısı, taze gübre” (TS; DS) < *fış “yansıma bir kelime”+kı (KBS).

iteğü (~iteği, itek, itey) “içinde hamur saklanan veya üzerine yufka serilen örtü; tahıl kurutmaya yarayan yün battaniye, kilim” < ite “un elerken dökülmemesi için yere serilen bez veya

şaplanmış deriden yapılan örtü” (DS) +gü.

karagu “zaç denilen kara boya” (DLT-I/446) < kara+̯gu.

kargı “mızrak; kalın kamış” (TS) < kargu (Tar.S) < kar “omuz, kolun üst kısmı”+gu (KBS).

kavagu “kuruyup çabuk tutuşan madde” < kav+agu (OTWF/96).

kavkı “kabuk” (TS) < kav “kav gibi kuru ve çabuk tutuşan madde, kav (DLT-III/155;

EDPT/579); kavlamış yılandan çıkan deri (Tar.S) < *kab+kı.

kılagu “ustura” (KBS/22) ~ kılağı ~ kılav “bıçak, makas, ustura gibi kesici aletlere bilemek

suretiyle verilen keskinlik” (DS) < kıl “kıl” +agu.

közgü4 “ayna” (İML) ~ gözgü (Tar.S; YED/209; TS) < göz [< köz] “göz” +gü (KBS).

Kelime bugün Türkiye Türkçesi ağızlarında gözgü, güzgü, güzgi, güygü, küzgü, küzkü biçimleriyle yaşamaktadır.

2 Ölçünlü Türkiye Türkçesinde yaşayan dışkı için Andreas Tietze, fışkı kelimesinin ilk hecesinin yerine dış konmak suretiyle yapay biçimde manalandırıldığını söyler (Tietze 2002: 610). Oysa DLT’de tışık- ~ taşık- “dışarı çıkmak” fiilleri bulunmaktadır. 3 Ölçünlü Türkiye Türkçesinde ve Türkiye Türkçesi ağızlarında yaşayan bu kelimenin kökeni Yunanca fuski ile açıklanmıştır (Tietze 2009: 58). Bu kelimenin, Tuncer Gülensoy’un Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken

Bilgisi Sözlüğü’nde de yer aldığı üzere, fış yansıma sözcüğüne isimden isim yapım eki +kı’nın getirilmesi ile türemiş olması yapı ve anlam bakımından uygundur. 4 közgü kelimesinin Eski Türkçe ve Orta Türkçe dönemlerinde görülen közüngü, közngü (EUTS; DLT-III/45, 132, 379) biçimlerinin közün- fiilinden +gü ile isimleştiği görüşü bulunmaktadır (Clauson 1972: 761).

+gu , +gü Eki ve İşlevleri 1809

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015

kupgü5 (~küpleğü, küplengi, küplengü, küplevü) “küreğin, baltanın sap takılan yeri” (DS) <

küp “küreğin, baltanın sap takılan yeri” (DS) +gü.

pürgü6 “başörtüsü” (DS) < *pür “ipekli başörtüsü”+gü.

ülgü “ölçü, terazi, tartı” (KB/2975, ME/150-2) < *ül+gü (KBSY/38).

torku “ipek, ipek kumaş” (DLT-I/18, 427) ~ torgu (NSÇT/466) < tor “ipekten işlenen ağ; balık ağı”+ku (NSÇT/1020).

tuzgu “yoldan geçen hısımlara veya tanıdıklara armağan olarak çıkarılan yemek” (DLT-

1/428); “yolcu hediyesi” (ME/79-1) ~ duzgu “azık” (ME/30-2) ~ tuşgu “yolcu hediyesi” (ME/78-8) < tuz “tuz”+gu.

yalangı (~ yalaŋkı, yalağı, yalaŋı, yalağu, yalavu, yalav) “alev; ateşi tutuşturmaya yarayan

ince kuru odun, talaş” (DS) ~ yalıngı “birden parlayan, parlayıp sönen, çalı çırpının tutuşmasıyla

oluşan alev” (DS) < yalan (EUTS) ~ yalın (EUTS; DLT-III/23; EDPT/929) ~ yalıŋ (EDPT/929) “alev” + gı.

yüzgü (~yüzüngü) “ayna” (DS) < yüz+gü.

5. İnsan veya hayvan vücuduyla ilgili uzuv adları ve bunlara ait fiziksel özellikleri

belirten kelimeler türetir:

başgu “alnı beyaz akıtmalı” < baş “baş”+gu (OTG/83).

eyegü “eye kemiği, kaburga” (DLT-I/137, DLT-III/174; ME/174-4; DK/15-7) < eye

“kaburga”+gü.

içegü “kaburga kemiklerinin iç tarafında bulunan şeylerin adı” (DLT-I/137); iç organlar

(TM/46a-3) < iç+egü.

kamçıgu “dudaklarda ve parmakların arasında zonklama, kaşınma ve ateşle beliren sivilce”

(DLT-I/491) < kamçı “kangren”+gu (EDPT/626) ~ kamca+gu (Clauson 1972: 626).

karnagu7 “büyük karınlı, koca karınlı adam” < karın+agu (DLT-I/491).

kerşegü at8 “kürek kemiğinin birleştiği yerde yarası bulunan at” < keriş+egü (DLT-I/491).

seŋregü at9 “sakağı hastalığına yakalanmış olan at” < seŋir+egü (DLT-III/387).

6. Doğa, iklim veya çevre ile ilgili adlar türetir:

karagu “karanlık, ışıksızlık” (KT/98-6) < kara+gu.

5 Bu kelimede, +gü eki kelimeye farklı bir anlam katmamış, anlamı kuvvetlendirmiştir. 6 Tuncer Gülensoy bu kelimenin kökenini bür-gü biçiminde belirtir (Gülensoy 2007: 706). Ancak Türkiye Türkçesi ağızlarında pür “ipekli başörtüsü” (DS) isminden, pürlen- “başörtüsünü başa sarmak” (DS) biçiminde bir fiil bulunmaktadır. 7 Clauson kelimenin *karna- fiilinden -gu eki ile oluştuğunu (Clauson 1972: 661), Marcel Erdal ise karn+agu biçiminde türediğini (Erdal 1991: 162) belirtir. 8 Clauson kerşegü kelimesinin *kerşe- fiilinden türediğini (Clauson 1972: 748), Marcel Erdal ise kelimenin keriş ile +egü ekinden meydana geldiğini (Erdal 1991: 162 ) belirtir. 9 Clauson *seŋre- fiilinin -gü eki birleşmesinden (Clauson 1972: 841), Marcel Erdal seŋregü kelimesinin seŋir “dağ çıkıntısı, dağ burnu” ismi ile +egü ekinin birleşmesinden (Erdal 1991: 162) meydana geldiğini söyler.

1810 Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015

kıragu “kırağı” (DLT-1/446; BL/37b-7) ~ kırav (NSÇT/670) < kır+agu.

Kelime, ölçünlü Türkiye Türkçesinde kırağı, ağızlarda kıragı, kırav, kıravu biçimindedir.

7. Hastalık, noksanlık, kusur bildiren adlar türetir:

karagu “kör” (DLT-I/446; KB/179; ME/61-3) < kara “kara”+gu.

karağı “tavuk karası, gece körlüğü” (TS) < kara+gı.

kekegü “kekeme” (BL/2b-10) < keke “yansıma kelime” +gü.

tumagu (DLT-I/447; İML/76; Tar.S) ~ dumagu ̴ dumagı (EM/31b-6; DS; Tar.S) ~ tumagı (Tar.S, TS) ~ dumağı (TS) “nezle” < tum “soğuk” +agu.

8. Topluluk ve sosyal tabakayı belirten, akrabalık bildiren adlar türetir:

alpagut10 “tek başına düşmana saldıran, hiçbir yandan yakalanamayan yiğit; savaşçı” (DLT-I/144) < alp+agut.

bayagut ~ bayakut ~ bayagu “varlıklı, zengin” (EUTS) < bay “zengin” +agut.

kadnagun11 (kadın kadnagun) “kayınlar ve güveyiler” (DLT-I/523) < kadın “kayın, dünür, hısım”+agun (OTWF/82).

kadnagut (kadan kadnagut) “kayın ve güveyiler, akrabalar” < kadın+agut (OTWF/81).

uragut12 “avrat” (DLT-I/138, DLT-II/9, DLT-III/36) < ur+agut.

9. Hayvan veya hayvanla ilgili adlar türetir:

kelegü13 “jerboa, keseli fare” (DLT-I/448) ~ keleŋü “tarla sıçanı, Arap tavşanı” (İML/39) ~

gelengü, gelengi, geleği, geleğü “tarla faresi” (DS).

yılkı “at sürüsü” (EUTS); “büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar” (DLT) ~ ılkı ~ ılgı “at sürüsü,

keçi sürüsü” (NSÇT/945) < *yıl “yıl, sene”+kı (EDPT/925; KBS).

Bu kelime, Türkiye Türkçesi ölçünlü dilinde yılkı, ağızlarında yılkı, yılgı, yılhı biçimleriyle yaşamaktadır.

10. Soru adları türetir:

negü “ne, nasıl, niçin” < ne “ne”+gü (OTWF/95).

10 Clauson kelimenin kökenini *alpa-gut biçiminde gösterir (Clauson 1972: 128). Orhun Yazıtlarında alpagu biçiminin dışında, ön seste y ünsüzü türemesi ile yılpagut biçiminde de görülen kelime için Talat Tekin “cesur savaşçılar, yiğit savaşçılar” anlamını verir (Tekin 2006: 188). Besim Atalay, kelimeyi alp+avut “asilzade, derebey” biçiminde belirtir (Atalay 1942: 43). 11 Clauson, kelimeyi kadna:ğun biçiminde gösterir (Clauson 1972: 603). 12 Clauson bu kelimeyi ura:gu:t biçiminde gösterir (Clauson 1972: 218). Mehmet Vefa Nalbant, kelimenin kökenini ur+agut biçiminde gösterir, bunun urı “erkek evlat, soy, nesil” sözcüğü ile ilgili olabileceğini söyler (Nalbant 2008: 93). 13 Clauson, kelimeyi “+gü ile biten eski bir hayvan adı” biçiminde belirtmiş (Clauson 1972: 718), Tuncer Gülensoy sözcüğün kökeninin kele olabileceğini söylemiştir (Gülensoy 2007: 362).

+gu , +gü Eki ve İşlevleri 1811

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015

negüde “nerede” < ne “ne” +gü+de (OTG/83).

11. Gibilik, benzerlik, eşitlik bildiren adlar türetir:

azırgu14 “azca” < *azır+gu (Tar.S).

bugragu15 “erkek deve gibi” (KB/1126, 6166) < bugra “erkek deve” +gu.

Marcel Erdal, Kutadgu Bilig’de geçen bu kelimenin okunuşunun bagragu “saldırgan” <

bagır “karaciğer”+agu olduğu görüşündedir (Erdal 1991: 162).

12. Belirleme, ayırt etme, sınırlama ifade eden adlar türetir:

belgü “işaret, iz, nişan, alamet” (KB/180; ME/74-8) ~ belgi “bir şeyi benzerlerinden ayıran

özellik, alamet, nişan” (TS) < *bel “iz, işaret”+gü (KBS).

özgü16 “kendisine mahsus, zât-ı husûsî” (ÇOS/156); “kendi, kendisi” (NSÇT/280); “birine, bir şeye ait olan, has, mahsus” (TS) < öz “kendisi, zatı; bir şeyin esası” +gü.

13. Renk bildiren adlar türetir:

çilgü at “al at” (DLT-I/430) < çil+gü.

karagu “siyah, kara” (EUTS) < kara+gu.

14. Yer ve yer bildiren adlar türetir:

kargu17 “düşmanın geldiğini haber vermek için üzerinde ateş yakılan tepe, höyük” (DLT-

I/426) ~ karguy “dağ doruklarında düşmanı ihbar etmek için yapılan kuleler” (DLT-III/241).

15. Oyun adları türetir:

karagunı “akşam karanlığında çocukların oynadıkları bir oyun” (DLT-III/243) < kara

+gu+nı.

14 Tar.S’de azırga-, azırgan- “ az görmek, önem vermemek” fiilleri var. Marcel Erdal, azu- “az görmek” fiilini belirtiyor

(Erdal 1991: 475). Murat Altuğ “Eski Anadolu Türkçesinde İsimden İsim Yapma Ekleri Üzerine” adlı yazısında -ırgu ekinde azırgu örneğini veriyor (Altuğ 2014: 217). 15 Marcel Erdal, Kutadgu Bilig’de geçen bu kelimenin okunuşunun bagragu “saldırgan” < bagır “karaciğer”+agu olduğu görüşündedir (Erdal 1991: 162). 16 Tarihî metinlerde sıkça karşılaşılan ancak ölçünlü Türkiye Türkçesinde pek kullanılmayan +gu, +gü eki, yeni kelime olarak kabul edilen özgü’de görülmektedir. Nevnihal Bayar, Açıklamalı Yeni Kelimeler Sözlüğü’nde Tahsin Banguoğlu ve Faruk Kadri Timurtaş’ın Türkçede isimden isim yapan +gü ekinin bulunmadığını, özgü kelimesinin yanlış türetildiğini söylediklerini belirtilir (Bayar 2006: 231). Misalli Büyük Türkçe Sözlük’te kelimenin yanlış türetildiği, Türkçede isimden

isim yapan +gü ekinin bulunmadığı söylenir (Ayverdi 2005: 2440). Ancak tarihî dönemlerde isimden isim yapan bu ekin işlek kullanıldığı yukarıda verilen örneklerde ve özgü kelimesinin Çağatayca eserlerde geçtiği görülmektedir.

17 kargu kelimesinin kökünü Besim Atalay karağ “göz” biçiminde belirtmiştir (Atalay 1942: 140).

1812 Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015

SONUÇ:

İsimden isim yapan +gu, +gü ve türevlerinin Eski Türkçe ve Orta Türkçe döneminde geniş bir kullanım alanına sahip olduğu, dönem metinlerinde ve sözlüklerinde ekseriyetle yuvarlak ünlülü

yer aldığı, ekin tonsuz ünsüzlü biçiminin de bulunduğu, Eski Türkiye Türkçesinden sonra ise ekin

düz ünlülü biçimlerinin kelime tabanıyla uyumlu şekilde kullanıldığı görülmektedir.

+gu, +gü eki ve türevlerinin getirildiği bazı isim kökleri bugün tek başına kullanılmadığı için

kelimede ekin varlığı hissedilmemektedir. Getirildiği isimle ek bütünleşmiş durumdadır. Sayı

bildiren kelimelere isimden isim yapım eki +agu, +egü ( > +avu, +evü, > +av, +ev) ekinin yanı sıra +gu, +gü’nün de getirilmesi ve kelimeye benzer anlamı katması her iki ekin aynı işlevi yerine

getirdiğini, +agu, +egü ekinin +gu, +gü’nün bir türevi olduğunu ortaya koymaktadır.

Eski Türkçe ve Orta Türkçe dönemlerinden sonra +gu, +gü eki ve türevlerinin kullanımı

azalmıştır. Türkiye Türkçesi ağızlarında bu ekin ve türevlerinin bulunduğu kelimeler kullanılmakla beraber ölçünlü Türkiye Türkçesinde belgi, bengi~bengü, dışkı, fışkı, kargı, karağı, kavkı, kırağı,

özgü, yılkı, zorgu gibi sınırlı kelimede bu ek varlığını sürdürmektedir.

KISALTMALAR

AY: Uygurca Altun Yaruk

BL: Bahşayiş Lügati

C: Cilt

ÇEK: Çağatayca El Kitabı

çev.: Çeviren

ÇOS: Şeyh Süleyman Efendi’nin Çağatayca-Osmanlıca Sözlüğü

DK: Dede Korkut Kitabı

DLT: Dîvânu Lugâti’t-Türk

DS: Derleme Sözlüğü

EDPT: An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish

EM: Edviye-i Müfrede

ETG: Eski Türkçenin Grameri

EUTG: Eski Uygur Türkçesi Grameri

EUTS: Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü

GOT: A Grammar Of Old Turkic

İML: İbn-i Mühennâ Lûgati

KB: Kutadgu Bilig

KBS: Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü

KBSY: Kutadgu Bilig’de Söz Yapımı

KT: Şeyhoğlu Sadrüddin’in Kabûs-nâme Tercümesi

+gu , +gü Eki ve İşlevleri 1813

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015

ME: Mukaddimetü’l-edeb

MŞ: Müntehab-ı Şifâ

NSÇT: Niyâzî, Nevâyî’nin Sözleri ve Çağatayca Tanıklar

OTG: Orhon Türkçesi Grameri

OTWF: Old Turkic Word Formation

OY: Orhon Yazıtları

S: Sayı

s. : Sayfa

Tar. S: Tarama Sözlüğü

TM: Tuhfe-i Mübârizî

TS: Türkçe Sözlük

YED: Yunus Emre Divanı

KAYNAKÇA

AKSAN, Doğan (2000), En Eski Türkçe’nin İzlerinde, İstanbul.

ALTUĞ, Murat (2014), “Eski Anadolu Türkçesinde İsimden İsim Yapma Ekleri Üzerine”,

Mütefekkir Aksaray Üniversitesi İslami Bilimler Fakültesi Dergisi, S 1, Bahar, s. 213-219.

APTULLAH BATTAL (1997), İbn-i Mühennâ Lûgati, Ankara.

ARAT, Reşit Rahmeti (1999), Kutadgu Bilig, I: Metin, Ankara.

ARAT, Reşit Rahmeti (2006), Edib Ahmed B. Mahmud Yükneki, Atabetü’l-Hakayık, Ankara.

ATALAY, Besim (1942), Türk Dilinde Ekler ve Kökler Üzerine Bir Deneme, İstanbul.

ATALAY, Besim (1998, 1999), Dîvânu Lugâti’t-Türk, C I-IV, Ankara.

AYVERDİ, İlhan (2005), Misalli Büyük Türkçe Sözlük, 3 cilt, İstanbul.

BANGUOĞLU, Tahsin (2000), Türkçenin Grameri, Ankara.

BAYAR, Nevnihal (2006), Açıklamalı Yeni Kelimeler Sözlüğü, Ankara.

CAFEROĞLU, Ahmet (1993), Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, İstanbul.

CANPOLAT, Mustafa, ÖNLER, Zafer (2007), Edviye-i Müfrede, Ankara.

CLAUSON, Sir Gerard (1972), An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish,

London.

CLAUSON, Sir Gerard (2007), “Türkçede Sekizinci Yüzyıldan Önce Kullanılan Ekler”, çev. Uluhan

Özalan, Dil Araştırmaları Dergisi, C I, Sayı: 1, Güz, s. 185-196.

ÇOTUKSÖKEN, Yusuf (2011), Yapı ve İşlevlerine Göre Türkiye Türkçesi’nin Ekleri, İstanbul.

DANKOFF, Robert, KELLY, James (1985), Compendium of The Turkic Dialects (Díwān Luyāt at-

Turk), III, Printed at Harvard University.

1814 Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015

DENY, Jean (1941), Türk Dili Grameri (Osmanlı Lehçesi), çev. Ali Ulvi Elöve, İstanbul.

DİLÂÇAR, A. (1995), Kutadgu Bilig İncelemesi, Ankara.

DOERFER, Gerhard (1963, 1965, 1967, 1975), Turkische und Mongolische Elemente im

Neupersischen, I-IV, Wiesbaden.

DOĞAN, Enfel (2011), Şeyhoğlu Sadrüddin’in Kabûs-nâme Tercümesi, İstanbul.

ECKMANN, Janos (1988), Çağatayca El Kitabı, çev. Günay Karaağaç, İstanbul.

EMRE, Ahmet Cevat (1945), Türk Dilbilgisi, İstanbul.

ERASLAN, Kemal (2004), “Tarihî Yazı Dillerinde -gu/-gü, ku/-kü İsim-fiil Eki, Yapısı, İşlevi, Kullanılışı ve Genişlemiş Şekilleri”, Zeynep Korkmaz Armağanı, Ankara, s. 117-145.

ERASLAN, Kemal (2012), Eski Uygur Türkçesi Grameri, Ankara.

ERCİLASUN, Ahmet B, AKKOYUNLU, Ziyat (2014), Dîvânu Lugâti’t-Türk, Ankara.

ERDAĞI DOĞUER, Binnur (2013), Tuhfe-i Mübârizî, Ankara.

ERDAL, Marcel (1991), Old Turkic Word Formation, Vol. I, Wiesbaden.

ERDAL, Marcel (2004), A Grammar Of Old Turkic, Boston.

EREN, Hasan (1999), Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, Ankara.

ERGİN, Muharrem (1992), Türk Dil Bilgisi, İstanbul.

ERGİN, Muharrem (1997), Dede Korkut Kitabı I, Ankara.

GABAİN, A. Von (1988), Eski Türkçenin Grameri, çev. Mehmet Akalın, Ankara.

GENÇ, Gülcan (2005), Eski Anadolu Türkçesinde İsimden İsim, Fiilden İsim Yapma Ekleri ve

Fonksiyonları, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, İstanbul.

GÜLENSOY, Tuncer (2007), Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü (A-N), (O-Z), Ankara.

GÜLSEVİN, Gürer (1997), Eski Anadolu Türkçesinde Ekler, Ankara.

HACIEMİNOĞLU, Necmettin (1996), Karahanlı Türkçesi Grameri, Ankara.

HACIEMİNOĞLU, Necmettin (1997), Harezm Türkçesi ve Grameri, Ankara.

HATİBOĞLU, Vecihe (1981), Türkçenin Ekleri, Ankara.

KAÇALİN, Mustafa S., BİLGİN, A. Azmi (1997), “+lağu, +legü Eki Üzerine”, Türkiyat Mecmuası,

C 20, İstanbul, s. 69-84.

KAÇALİN, Mustafa S. (2011), Niyâzî, Nevâyî’nin Sözleri ve Çağatayca Tanıklar, Ankara.

KAYA, Ceval (1994), Uygurca Altun Yaruk, Ankara.

KORKMAZ, Zeynep (2003), Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), Ankara.

KUNOS, Ignaz (1902), Sejx Sulejman Efendi’s Cagataj-osmanisches Wörterbuch (Şeyh Süleyman

Efendi’nin Çağatayca-Osmanlıca Sözlüğü), Budapest.

MANSUROĞLU, Mecdut (1953), “Türkçede -gu Ekinin Fonksiyonları”, Türkiyat Mecmuası, C 10, İstanbul, s. 341-348.

+gu , +gü Eki ve İşlevleri 1815

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015

NALBANT, Mehmet Vefa (2008), Dîvânü Lugâti’t-Türk Grameri-I-İsim, İstanbul.

ÖNLER, Zafer (1990), Müntehab-ı Şifâ, Ankara.

TAŞ, İbrahim (2009), Kutadgu Bilig’de Söz Yapımı, Ankara.

TATCI, Mustafa (1998), Yunus Emre Divanı, Ankara.

TEKİN, Talat (2000), Orhon Türkçesi Grameri, Ankara.

TEKİN, Talat (2006), Orhon Yazıtları, Ankara.

TEZCAN AKSU, Belgin, TARİKTAROĞLU, Abdurrahman, GEMALMAZ, Efrasiyap (2004),

Türkçe Sözlük’ün Ters Dizimi, Ankara.

TİETZE, Andreas (2002), Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugatı, C I (A-E), İstanbul.

TİETZE, Andreas (2009), Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugatı, C II (F-J), Wien.

TURAN, Fikret (2001), Bahşayiş Lügati, İstanbul.

Türk Dil Kurumu (1993), Derleme Sözlüğü, C I-XII, Ankara.

Türk Dil Kurumu (1995, 1996), Tarama Sözlüğü, C I-VIII, Ankara.

Türk Dil Kurumu (2011), Türkçe Sözlük, Ankara.

YÜCE, Nuri (1993), Mukaddimetü’l-edeb, Ankara.

Citation Information/Kaynakça Bilgisi

ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR, S., +gu , +gü Eki ve İşlevleri, Turkish Studies - International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 10/8 Spring 2015,

p. 1801-1816, ISSN: 1308-2140, www.turkishstudies.net, DOI Number:

http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.7921, ANKARA-TURKEY

1816 Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/8 Spring 2015