B‹L‹MveTEKN‹K - Bilim Teknik

101

Transcript of B‹L‹MveTEKN‹K - Bilim Teknik

Yaz›flma Adresi : Bilim ve Teknik Dergisi No: 221 Kavakl›dere 06100 Ankara

Yaz› ‹flleri : Tel: (312) 427 06 25 (312) 427 23 92 Faks: (312) 427 66 77

Sat›fl-Abone-Da¤›t›m : Tel: (312) 467 32 46 Faks: (312) 427 13 36

TÜB‹TAK Santral : Tel: (312) 468 53 00

Adres : Atatürk Bulvar›, 221 Kavakl›dere 06100 Ankara

Reklam : Tel: (312) 427 06 25 (312) 427 23 92 Faks: (312) 427 66 77

Internet : www.biltek.tubitak.gov.tr

e-posta : [email protected]

ISSN 977-1300-3380

Fiyat› 3.500.000 TL • 3,5 YTL (KDV dahil)

Yurtd›fl› Fiyat› 5 EURO.

Bask› : Pro-Mat Bas›m Yay›n A.fi. ‹nternet: www.promat.com.tr

Bilim ve Teknik Dergisi, Milli E¤itim Bakanl›¤› [Tebli¤ler Dergisi, 30.11.1970, sayfa 407B, karar no: 10247] taraf›ndan lise ve dengi okullara; Genel Kurmay Baflkanl›¤› [7 fiubat 1979, HRK: 4013-22-79 E¤t. Krs. fi. say› Nflr.83] taraf›ndan Silahl› Kuvvetler personeline tavsiye edilmifltir.

SahibiTÜB‹TAK Ad›na Baflkan V.Prof. Dr. Nüket Yetifl

Genel Yay›n YönetmeniSorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü Raflit Gürdilek ([email protected])

Yay›n KuruluVural Alt›nBeyaz›t Ç›rako¤luAhmet ‹namAdnan KurtCihan Saçl›o¤lu

Yay›n KoordinatörüDuran Akca ([email protected])

RedaksiyonZeynep Tozar ([email protected])

Araflt›rma ve Yaz› GrubuGülgûn Akbaba ([email protected])

Alp Ako¤lu ([email protected])

Tu¤ba Can ([email protected])

Deniz Candafl ([email protected])

Meltem Y. Coflkun ([email protected])

Bülent Gözcelio¤lu ([email protected])

Zuhal Özer ([email protected])

Gökhan Tok ([email protected])

Banu B. Tüysüzo¤lu ([email protected])

Serpil Y›ld›z ([email protected])

Elif Y›lmaz ([email protected])

Asl› Zülâl ([email protected])

Grafik-Tasar›m Fulya Koçak ([email protected])

Ayflegül D. Bircan ([email protected])

Hülya Y›lmazcan ([email protected])

Okur ‹liflkileriZehra fien ([email protected])

Vedat Demir ([email protected])

Figen Ulafl ([email protected])

‹brahim Aygün ([email protected])

‹dari HizmetlerKemal Çetinkaya ([email protected])

A Y L I K P O P Ü L E R B ‹ L ‹ M D E R G ‹ S ‹

C ‹ L T 3 7 S A Y I 4 4 5

B‹L‹M veTEKN‹K“Benim mânevi miras›m ilim ve ak›ld›r"

Mustafa Kemal AtatürkBilim, yoldan ç›karmak için ola¤anüstü çaba göstermedi¤iniz sürece insanl›¤a dost bir kuvvet.Nedeni basit: ‹nsan›n kendi eseri. Bilimi bugünkü doruklar›na getiren de insan›ngereksinimlerine odakl› olmas› ve bu gereksinimleri karfl›lamaktaki baflar›s›. Ama anlafl›l›yor ki,tüm davran›fllar›m›z› bu kendi oluflturdu¤umuz çözümler havuzundan bilinçli tercihler yaparakbiçimlendirmiyoruz. Tarihin karanl›ktaki ça¤lar›ndan miras baz› bilinçsiz davran›fllar›m›z›n dafark›nday›z ve Elif Y›lmaz arkadafl›m›z bu say›m›zda içgüdü dedi¤imiz bu davran›fllar› sizleriçin araflt›rd›. Görüyoruz ki, bu içgüdülerin ço¤u da kendimizi korumam›za, tehlikelerisavuflturmam›za, hayatta kalmam›za yard›mc› olan fizyolojik ya da zihinsel tepkiler. Biz dahatehlike karfl›s›nda hesaba kitaba oturmadan beynimiz (bence son derece hakl› olarak) ifli bizimönce ortaya koyup s›ralayaca¤›m›z, sonra aralar›ndan seçerek uygulayaca¤›m›z bilinçliseçimler sürecinin tamamlanmas›na b›rakmadan, yönetti¤i bedenimizi ve tabii ki kendinigüvenceye al›yor. Ama yine aç›k ki, beynimiz zaman zaman o karanl›k ça¤lardaki yaflamsavafl›n›n içinde geçti¤i heyecanl› ortama bir nostalji duyuyor. O da biraz korkmak istiyor.Kendi üretti¤i bilim yerine bizi korku tacirlerinin mallar›n› sergiledikleri pazara yönlendiriyor.Ya gönderdikleri UFOlarla dünyam›z›n kasabas›n› köyünü, kaç›rd›klar› insanlar›n içlerinid›fllar›n› inceleyen uzayl›lar sonunda büyük iflgal plan›n› uygulamaya koyarlarsa? Yaüretti¤imiz makineler sonunda bizi kendilerine köle ederlerse? Evrenin gizlerini ortayaç›karmak için gelifltirilen h›zland›r›c›larda gerçeklefltirilen deneyler sonunda dünyam›z›yutacak bir karadelik yarat›rsa!.. Bu arada birileri bizleri zehirlemeye mi çal›fl›yor? Tabii ki,ihtiyatl› olmak, tedbiri elden b›rakmamak iyi bir fley. Ancak, bu korkular›n gerçek olupolmad›¤›n›, e¤er gerçekten de bir tehlike varsa al›nacak önlemlerin ne oldu¤unu ö¤renmek içinçal›nacak kap›, yine bilim olmal›. Biz de öyle yapt›k. Medya taraf›ndan aniden gündemetafl›nan bir korkunun, bedenimizin yedi¤imiz sebzelerle, etlerle bir yabanc› hormon deposuhaline gelebilece¤in korkusunu bilimin merce¤i alt›na ald›k. Arkadafl›m›z Gülgun Akbabauzmanlarla, g›da mühendisleriyle görüfltü ve sizlerin ad›na bu korkunun gerçekli¤ini araflt›rd›.Sonuç, hepimiz için iç aç›c›. Ö¤rendik ki, g›dalar›m›za ola¤an üstü renklerini, al›flmad›¤›m›ztatlar›n›, büyüklüklerini veren, hormonlar de¤il. Yer kalmaz diye bu konuyu burada kesiyorum ve dikkatinizi kapa¤›m›z›n sa¤ alt köflesindekikufla¤a çekiyorum. Zaten ço¤unuz hemen fark etmifltir. Evet, nihayet istedi¤iniz oldu.Haz›rl›yoruz dedik, maliyetine sataca¤›z dedik; ama sonunda dayanamad›k. Madem güzel birçal›flma yapt›k, herkese ulaflt›ral›m istedik. Bakt›k okurlar›m›z Periyodik Tablo istiyor. Y›llarcaönce ek olarak verdi¤imiz poster de elimizde kalmam›fl. Düflündük tafl›nd›k, eskisini yenidenbast›raca¤›m›za çok daha fazla bilgi içeren bak›ld›¤›nda bu konuda akla gelebilecek sorular›nen az›ndan pek ço¤unu yan›tlayacak aç›klamalar da içeren yeni bir poster haz›rlad›k vederginin artan maliyetini de göze alarak okurlar›m›z› k›rmayal›m, derslerini daha iyialg›lamalar›n› sa¤layacak bu tabloyu hepsine arma¤an edelim istedik. Y›llarca dergimizi basanmatbaan›n art›k kardefl gibi oldu¤umuz görevlilerinin, yöneticilerinin hat›rlar›n›, zaten bilimu¤runa sürekli istismar etti¤imiz hoflgörülerini, tokgözlülüklerini daha da zorlayarak,hocalar›m›za tatil, dinlenme hakk› tan›mayarak tablomuzu tekrar tekrar yeniledik. Sonuçtaokurlar›m›za keflfedilmifl, daha do¤rusu oluflmaya “zorlanm›fl” en yeni elementleri de içeren,bunlar›n dahil olduklar› gruplar›n özelliklerini de aç›klayan, bu özellikleri nas›l kazand›klar›n›anlatan bir posteri sizlere sunabilmenin gururunu yafl›yoruz. Sizlere bir arma¤an›m›z daha var. Yine pek çok okurumuzun iste¤i do¤rultusunda, üç y›ld›rBilimNet köflemizde yay›mlamakta oldu¤umuz bilim sitelerini kategorilere ayr›lm›fl kataloglarhalinde Yeni Ufuklara dizimizde veriyoruz. Hem de dergimizin fiyat›n› milyonda birineindirerek!.. Yeni y›l›n hepimize daha da genifl ufuklar getirmesi dile¤iyle...

Raflit Gürdilek

Bilim ve Teknoloji Haberleri/Raflit Gürdilek ...........................................................................4

Do¤adan Nükleer Enerji Dersi /Raflit Gürdilek .................................................................18

Nerede Ne Var?/Gülgûn Akbaba ...........................................................................................22

Bilim Net/Raflit Gürdilek ..............................................................................................................24

Teknoloji Ad›mlar›/Gökhan Tok ...........................................................................................26

Bilim ve Teknik Kulübü/Gülgûn Akbaba ............................................................................28

TEMEV Ödülleri Da¤›t›ld›/Gülgûn Akbaba ..........................................................................37

“Hormon”la Yaflamak/Gülgûn Akbaba .................................................................................38

Sergimize Bekliyoruz............................................................................................................46

Eta Karina/Alp Ako¤lu .............................................................................................................48

Sanal Hollywood/Deniz Candafl ..............................................................................................52

Spor ‹çecekleri/Bülent Gözcelio¤lu..........................................................................................56

‹çgüdüler/Elif Y›lmaz ................................................................................................................58

Mimari ve Foto¤raf /Serpil Y›ld›z ..........................................................................................62

Uzay›n fiekilleri/Nermin Ar›k ..................................................................................................66

Sizin Gezegende Yaflam Var m›?/Ayflenur Topçuo¤lu Akman ..............................................74

Konsept Otomobiller/Gökhan Tok..........................................................................................78

Minimaks Teoremi ve Nash Dengesi/Nilüfer Karada¤ .........................................................84

Akdeniz Foku Do¤u Akdeniz Araflt›rma Seferi/Doç. Dr. Ali Cemal Gücü .........................86

Nedir Bu 3G Dedikleri?/Levent Daflk›ran...............................................................................90

Kendimiz Yapal›m/Yavuz Erol .............................................................................................94

Bulmaca/Gökhan Tok ..............................................................................................................96

Londra’dan Mektup/Didem Crosby.......................................................................................97

Yay›n Dünyas›/Gökhan Tok....................................................................................................98

‹nsan ve Sa¤l›k/Doç. Dr. Ferda fienel ....................................................................................99

Tekno Tezgah/Hacer Erar....................................................................................................100

Merak Ettikleriniz/Sadi Turgut...........................................................................................101

Nas›l Çal›fl›r/Türkan Yöney ...................................................................................................102

Monitörden Yans›yanlar/Levent Daflk›ran ........................................................................103

Yaflam/Sargun Tont ..............................................................................................................104

Satranç/Aybar Karaçay...........................................................................................................106

Zeka Oyunlar›/Emrehan Hal›c› ...........................................................................................107

Matematik Kulesi/Engin Toktafl .........................................................................................108

Gökyüzü/Alp Ako¤lu .............................................................................................................109

Forum/Gülgûn Akbaba...........................................................................................................110

‹lettikleriniz...........................................................................................................................111

Porof. Zihni Sinir/‹rfan Sayar .............................................................................................112

‹çindekiler

66

58

As›rl›k Poincaré Sav›’n›n ispat› için vaadedilmifl olan 1 milyon dolarl›k ödülü, belki de Rus matematikçi Grigori Perelman alacak. Matematikçi, ispat› gerçeklefltirmekle üç boyutlu uzaylar katalogunu da tamamlam›fl bulunuyor.

Örümcek korkusu, rekabet h›rs›, kimi yiyeceklerden i¤renme, çocuk sahibi olma iste¤i... Hepimiz benzer fleyler istiyor ve hissediyoruz. Bütün bunlar›n sorumlusuysa, içgüdülerimiz.

38

Bilgisayar teknolojisi sinema endüstrisinin vazgeçilmezi haline geldikçe, izlediklerimizden ald›¤›m›z görsel doyumun da artt›¤› birgerçek. Basit görsel etkilerle bafllayan bu yolculuk, oyuncular›n filmlerde 3 boyutlu animasyonlarla bir arada boy göstermesine dek

uzand›. Yak›n gelecekte oyuncular›n yerini tamamen bilgisayarlar m› alacak?

Kocaman kütür kütür domatesler, bir tornadan ç›km›fl gibi ayn› boyutlarda salatal›klar, rengini bilmesek elma zannedebilece¤imizbüyüklükte çilekler... Görünümü bildiklerimize hiç benzemeyen bu bitkileri bu hale getiren, anormol irileflmesine yol açan, tatlar›n›

bozan, üstelik onlar› tüketti¤imizde bizlerin sa¤l›¤›n› da riske sokan hormonlar m›, düzenleyici maddeler mi, tar›msal ilaçlar m›,..? Hangisi?

52

4 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

B ‹ L ‹ M V E T E K N L O J ‹ H A B E R L E R ‹

R a fl i t G ü r d i l e k

Normal ‹nsanlar Neden‹flkenceci Olur?

Uluslararas› örgütler ve insan haklar›savunucular› birçok ülkede profesyonelsorgulay›c›larca iflkenceye baflvurulmas›nakarfl› mücadele ederken, Ba¤dat’taki AbuGarib hapishanesinde gardiyanlar›n veaskerlerin e¤lenmek amac›yla tutuklularayapt›klar› insanl›k d›fl› muamele, normalinsanlar›n “amatör iflkenceciler” halinegelebildikleri daha tehlikeli bir sürecinbilimsel araflt›rmalara konu olmas›na yol açt›.Science dergisinde geçti¤imiz ay›n sonunda“Normal ‹nsanlar Düflman Esirlere Neden‹flkence Ederler” bafll›kl› bir makalede,Princeton Üniversitesi psikoloji profesörüSusan Fiske ve iki doktora ö¤rencisi,herkesin bir iflkenceci olma potansiyeliniiçinde tafl›d›¤›n› ve bunun bir otoriteyeboyun e¤me ve daha da önemlisi “otoriteyimemnun etme” kültürünün ürünü oldu¤usonucuna var›yorlar. Fiske ve ekip arkadafllar›, Abu Garib’dekiaskerlerin ve görevlilerin davran›fl›nda, savaflstresi, ölüm korkusu, arkadafllar›n› yitirmegibi etkilerin de k›smen rol oynamas›nakarfl›n, as›l etkenin “insanlar›n kendigruplar›n›n eylemlerini do¤ru, baflkagruplar›n eylem ve düflünceleriniyse yanl›flve kötü” olarak de¤erlendirmeleri ve

“kendilerinin temsil ettikleri yüce de¤erlerebir tehdit” olarak alg›lamalar›n›n yatt›¤›n›vurguluyorlar.Makalede, önyarg›lar›n yaln›zca savafl,gerginlik vb. gibi durumlarda de¤il, normalkoflullarda da davran›fllar› etkiledi¤i

belirtiliyor. Örne¤in, k›sa süre önce yap›lanbir anket, Amerikal›lar›n Müslüman veAraplar› kendi de¤erlerini paylaflmayan,güvenilmez, so¤uk, hilekar insanlar olarakde¤erlendirdiklerini ortaya koymufl. Daha önce 8 milyon insan› kapsayan 25.000araflt›rman›n vard›¤› bulgular› inceleyenaraflt›rmac›lara göre “s›radan insanlar,meflru otorite taraf›ndan verilen emirleriyerine getirmek için inan›lmaz ölçüdetahripkar eylemlere giriflebilirler” sonucunavar›yorlar. Fiske ve arkadafllar›na göre,“‹flkence, k›smen de olsa bir sosyal itaatsuçu. Astlar yaln›zca kendilerine verilenemirleri de¤il, otoritenin nihai hedeflerikonusundaki anlay›fllar› do¤rultusundaüstlerinin kendilerine verece¤inidüflündükleri emirleri de uyguluyorlar.

Örne¤in linç, s›radan insanlar›nyasalar›n ötesine geçerektoplumun iradesi olarakyorumlad›klar› bir fleyi yerinegetirmeleri eylemi olarak ortayaç›k›yor.” Araflt›rmac›lar, sosyal etkininönce küçük, önemsiz görünendavran›fllarla (bu örnekte, hakaretve küfür) bafllad›¤›n› ve acemiaskerlerin çekincelerindenkurtulup “eylem içinde ö¤renme”yoluna girdiklerinde giderek dahaa¤›r afla¤›lama ve bedenisald›r›lara dönüflmesi biçimindeortaya ç›kt›¤›n› söylüyorlar.

Science 26 Kas›m 2004

Psikoloji

‹spanya’da ortaya ç›kar›lan ve insanlarla öteki üstprimatlar›n en son ortak atas›na ait oldu¤u düflünü-len bir fosil, paleontoloji dünyas›nda heyecan yaratt›.Paleontologlar aras›nda yayg›n görüfl, orangutan,goril, flempanze ve insanlar›n da dahil oldu¤u üstprimatlar›n 11-16 milyon y›l önce günümüzdeki fle-bek ve giamanglar›n da dahil oldu¤u alt primatlar-

dan ayr›ld›¤› merkezinde. Daha sonra da insan veöteki üst primat soylar›n›n ayr›flt›¤› düflünülüyor. Barcelona’daki Miguel Crusafont Paleontoloji Ensti-tüsü’nden Salvador Moyà-Solà baflkanl›¤›nda birekipçe bulunan ve Pierolapithecus catalaunicus di-ye adland›r›lan türe ait kal›nt›lar›n 13 milyon yafl›n-da oldu¤u hesaplanm›fl. Paleontologlar, neredeyse

tam olarak korunmufl iskeletin, 35 kg a¤›rl›¤›ndabir erke¤e ait oldu¤unu düflünüyorlar.Kal›nt›lar›n önemi, modern üst primatlar› tan›mla-yan bölgelerin iyi korunmufl olmas›. Araflt›rmac›lar,bu özellikler aras›nda maymunlar›nkine göre dahagenifl ve daha bas›k olan bir gö¤üs kafesi, ve ötekiüst primatlarda da oldu¤u gibi k›sa ve esnekli¤iniyitirmifl alt omurgay› (lumbar bölge) say›yorlar. Buyap›, vücudun a¤›rl›k merkezini afla¤›ya çekerekhayvan›n a¤açlara düz olarak t›rmanmas›n› ve ayak-ta durmas›n› kolaylaflt›r›yor. Bilekler, insanlarda veöteki üst primatlarda oldu¤u gibi hareketli; ancakmaymunlar›nki gibi görece küçük ve k›sa parmakl›olan el ve ayaklar, Pierolapithechus catalauni-cus’un a¤aç dallar› üzerinde aya¤a kalkt›¤›n› amayürürken elleri ve ayaklar›n› birlikte kulland›¤›n›gösteriyor. Ayr›ca el ve ayak yap›s›, üst primatlar›nanatomik özelliklerini basamakl› bir evrim sürecin-de kazand›klar›n› ortaya koyuyor. Örne¤in, P. Cata-launicus’un elleri ve ayaklar›, kendisine modern üstprimatlar gibi a¤aç dallar›ndan sallanma yetene¤ivermiyor. P.catalanucus’un insan ve öteki üst primatlara ben-zeyen özelliklerinden birisi, kürek kemiklerinin on-lar gibi s›rt›n›n arkas›nda olmas›. Ayr›ca yüzü de on-lar gibi görece düz ve burnunun üst kesimi de geneüst primatlarda oldu¤u gibi gözlerle ayn› düzlemde.Maymunlardaysa gözler aras›nda bulunan bir ç›k›n-t›, görüfl yetene¤ini k›smen engelliyor.

www.eurekalert.org

Paleontoloji

Dinozorlar Kaç AyaklaYürürdü? Koca gövdeleri ve upuzun boyunlar›yla a¤açlar›ntepesinden otlayan dev sauropdlar›n tap›nak sü-tunlar›n› and›ran bacaklar›, bunlar›n kaç ayak üze-rinde yürüdükleri konusunda kuflku b›rakm›yor.Korku filmlerinin vazgeçilmezi Tyrannosaurusrex’in karidesinkini and›ran çelimsiz kollar›n›n dayürümek ya da koflmak için geliflmedi¤i aç›k. An-cak, yüz milyonlarca y›l dünyam›za egemen olmuflbu canl›lar›n irili ufakl› türlerinin nas›l yürüdüklerikonusundaki bilgilerimiz o kadar berrak de¤il. Bubilgileri ya paleontologlar›n s›n›rl› say›da buldukla-r› fosil parçalar›na getirdikleri yorumlardan, ya dadinozor ressamlar›n›n düflgüçlerinden ediniyoruz.fiimdiyse, Kanada’daki Calgary Üniversitesi’nde di-nozor biyomekani¤i ö¤renimi gören Donald Hen-derson baflkanl›¤›nda üç kiflilik bir paleontologekibi, dinozorlar›n hareket biçimlerini daha güve-

nilir biçimde belirleyecek bir araç bulduklar›n›aç›klad›lar: ‹ç kulakkanallar›n›nbiçimi.Birbirinedik olarakkonumlanm›fl yar›mdaire biçimli üç adet içku-lak kanal›, bafl›n yönlenme-sinde yard›mc› oluyor. Kanal-lar›n içindeki ince k›llar,kanal içindeki s›v›la-r›n çalkant›s›n› al-g›l›yor ve beyinde bu verileri in-celeyerek bafl›n nas›l hareket etti¤ini izli-yor. Henderson ve ekip arkadafllar›, farkl› aile-lerden çok say›da dinozor türüne ait kafay› bil-gisayar tomografisi yard›m›yla tarayarak iç ku-lak yap›lar›n› incelemifller. ‹ki ayaklar› üzerindeyürüyen dinozor türlerinde, bafl›n öne e¤ildi¤i-

ni saptayan ön yar›m daire kanal›n›n, arka kanalagöre dik ve genifl oldu¤u görülmüfl. Dört ayakl›dinozor türlerindeyse böyle bir farkl›laflma belir-lenmemifl. Araflt›rmac›lar›n bu duruma getirdikleriaç›klama flu: ‹ki aya¤› üzerinde yürüyen dinozor-larda kanal›n genifllemesi (dolay›s›yla daha duyarl›hale gelmesi) yürüyüfl s›ras›nda bafl›n yere do¤ru

daha çok ivmelenmesinin bir sonucu.Hayvan›n beyni, bafl› düz tutabil-

mek için boyun kaslar›n›nkoordinasyonuna, bu-

nun için de dahaduyarl› verilere

gereksinimduyuyor.

En Son Ortak Ata m›?

B ‹ L ‹ M V E T E K N L O J ‹ H A B E R L E R ‹

‹ç kulak kanallar›Edmontosaurus’lar›n san›lan›n

aksine 4 ayak üzerindeyürüdüklerini gösteriyor

5Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

6 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

B ‹ L ‹ M V E T E K N L O J ‹ H A B E R L E R ‹

Dünyam›z›nMantosunda Metan m›?

ABD’de bilimadamlar› dünyam›z›nmanto katman›n›n üst bölgelerindekis›cakl›k ve bas›nç koflullar›n›laboratuvarda oluflturarak metanüretmeyi baflard›lar. Deney,hidrokarbonlar›n organik maddelerinyerald›¤› süreçler yerine, yerinderinliklerinde basit inorganik tepkimelerleoluflabilece¤ini, dolay›s›yla da dünyadasan›ld›¤›ndan daha bol olabilece¤ini gösteriyor. fiimdiye kadar yayg›n olan inan›fla göreDünya’n›n hidrokarbon kaynaklar›, yüzeydekiorganik maddenin çökelip s›k›flmas›ylaoluflmaktayd›. Ancak, Thomas Gold ve baflkabaz› biliminsanlar›, hidrokarbonlar›n yerinderinliklerinde olufltuktan sonra yüzeyeç›kt›klar›n› öne sürmekteydiler. Indiana Üniversitesi’nden Henry Scott ileCarnegie Enstitüsü’nden, Harvard Üniversitesi

veLawrenceLivermore Ulusal Laboratuvar›’ndanmeslektafllar› taraf›ndan gerçeklefltirilen deney,bu hipoteze inand›r›c›l›k kazand›r›yor.Araflt›rmac›lar, manto katman›nda bulunandemir oksit, kalsiyum karbonat ve sudan oluflankar›fl›m› uçlar› trafllanarak düzlefltirilmifl ikielmas aras›nda s›k›flt›rarark mantodaki koflullar›

taklit etmifller. Örne¤i s›k›flt›r›p ›s›tanaraflt›rmac›lar yaklafl›k 500 °C s›cakl›kta ve

7GPa (7 milyar Pascal) bas›nç alt›ndametan›n kolayl›kla olufltu¤unu

belirlemifller. Scott ve arkadafllar›n›n elde etti¤i

sonuçlar, Dünya’n›n henüz elde¤memifl enerji kaynaklar›olabilece¤ini gösteriyor. Metan,do¤al gaz›n ana bilefleni ve yerkabu¤undaki do¤al gaz rezervlerigenellikle petrolle bir aradabulunuyor. Yine de pembe rüyalar için vaktin

erken oldu¤u anlafl›l›yor. Scott veekip arkadafllar›, mantoda ne kadar

metan bulundu¤unu ve bunun neölçüde bir araya topland›¤›n›

belirlemenin zor oldu¤unu vurguluyorlar.Ayr›ca metan›n yeterince bulundu¤u

varsay›lsa bile, 100-200 km derinliktekirezervlere ulaflabilmenin bir sorun olaca¤› kesin.Oysa günümüzdeki do¤al gaz ve petrol alanlar›ancak birkaç kilometre derinlikte bulunuyor. Scott, “biz yaln›zca inorganik maddelerdenmetan eldesi sa¤layan tepkimenin mümkünoldu¤unu gösterdik” diyor. “Bu tepkimelerinhangi yayg›nl›kta gerçekleflti¤ini de¤il”.

Physics World, Ekim 2004

Jeoloji

Japonya’da çekirdek fizikçileri, berilyum-7atomlar›n› bir karbon-60 “kafesi” içinekoyarak izotopun radyoaktif bozunmas›n›%1’e yak›n bir oranda h›zland›rmay›baflard›lar. Bu, bir elementin bozunma

süresinde flimdiyekadar gözlenebilmiflen büyük oranl›de¤iflim. Radyoaktifyar›lanma ömründede meydana gelenbu k›salma, tabii kinükleer at›klar›ndepolanmasorununa bir çözümgetirmiyor. Ancak,uzmanlar karbon-60kafeslerinin, buözellikleriyle t›bbiradyoterapi alan›ndaiz sürmek içinkullan›labilece¤inisöylüyorlar. Bozunma sürecinderadyoaktif berilyum-7 çekirde¤i, kendiçevresinde dolananelektronlardan birtanesini yutarak

lityum-7’ye dönüflüyor. Yutulan elektron,çekirdek içinde protonlardan biriylebirleflerek onu bir nötrona dönüfltürüyor.Dolay›s›yla, çekirdek çevresindeki elektronyo¤unlu¤unu art›rmak, daha fazla

elektronun yakalanabilmesi anlam›nagelece¤inden elektron tutma yoluylabozunma h›zlar›n› art›rabiliyor. Tohoku ve Yokohama Üniversiteleri’ndenaraflt›rmac›lar, “geri teptirmeyle çekirdekimplantasyonu” denen bir teknikleberilyum-7 atomlar›n› bir karbon-60kafesleri içine yerlefltirmifller. Hapsedilmifl berilyumun bozunma h›z›n› ölçtüklerinde, yar›lanma ömrünü52,68 gün olarak belirlemifller. Buysa, berilyumun 53,12 günlük yar›lanma ömründen %0,83 daha k›sa. Deneyi gerçeklefltiren fizikçiler, karbon-60 kafesi içindeki yo¤un elektronbulutunun, çekirdek çevresindeki elektron yo¤unlu¤unu art›rmas› sonucu bozunman›n h›zland›¤›n›belirtiyorlar. Bozunma h›z›n›n %0,83 oran›ndaart›r›lmas›n›n, binlerce y›ll›k yar›lanmaömürlerine sahip radyoizotoplar üzerindefazla etkisi olmayaca¤› aç›k. Ancak, ekibiyöneten Tsutomu Ohtsuki’ye göre deneysonuçlar›, örne¤in nötron y›ld›zlar› gibibozunmay› h›zland›ran ortamlar›nbelirlenmesine yard›mc› olacak.

Physics World, Ekim 2004

H›zland›r›lm›fl Radyoaktivite

Fizik

Gökbilimcilerce geçti¤imiz y›l sapta-nan Sedna ya da “resmi” ad›yla 2003VB12, 1930’da Plüton gezegeninin bu-lunmas›ndan bu yana Günefl Siste-mi’nde keflfedilen en büyük cisim.Ay’›n yar›s› büyüklü¤ündeki Sedna,hayli eliptik olan yörüngesinde Gü-nefl’e 75 Astronomik Birim (AB =Dünya’n›n Günefl’e ortalama uzakl›¤›olan 150 milyon km) kadar yaklafl›-yor. En uzak oldu¤u noktaysa 985AB. Karfl›laflt›rmak için, Neptün’ünGünefl’e uzakl›¤› 30 AB; Plüton’unortalama uzakl›¤›ysa 40 AB. KuiperKufla¤›’n› oluflturan buzlu cisimler de55 AB uzakl›ktan sonra aniden azal›-yor. Peki, Sedna o uzakl›klarda ne ar›yor?Bulundu¤u yerde oluflmufl olamaz;çünkü o uzakl›kta Günefl’in içindeolufltu¤u gaz ve toz diski çok seyrel-mifl olmal›. Bu sorunun yan›t›n› bul-mak için Alessandro Morbidelli ve Ha-rold Levison adl› gökbilimciler, önesürülen farkl› senaryolar› teker tekerincelemifller. ‹ki araflt›rmac›, Nep-tün’ün bir zamanlar daha eliptik olanyörüngesi nedeniyle kütleçekimsel et-kilerle günümüzdeki yörüngesineoturdu¤u tezini reddediyor. Keza, birzamanlar Kuiper Kufla¤›’nda büyükkütleli cisimler bulundu¤u görüflünüde kabul etmiyorlar. Peki, daha önceKuiper Kufla¤› daha büyük bir toplamkütlede olup da Sedna’y› sapan gibif›rlatm›fl olabilir mi? Ona da I-›h!..Morbidelli ve Levison’a göre en aklayak›n aç›klama, Günefl Sistemi’ninoluflmas›ndan sonra 100 milyon y›liçinde Günefl’e birkaç yüz AB uzakl›k-tan geçen bir baflka y›ld›z›n, dahaKuiper Kufla¤› ve Oort Bulutu (Günefl

Sistemi’ni saran trilyonlarca kuyruk-luy›ld›zdan oluflan bir yap›) oluflma-dan Sedna’y› bugünkü yörüngesineçekmifl olmas›. E¤er Günefl, baz› gök-bilimcilerin öne sürdü¤ü gibi sonra-dan da¤›lm›fl bir küme içinde baflkay›ld›zlarla ayn› anda do¤muflsa, böylebir yak›n geçifl olas›. Ayn› süreç, yö-rüngesinin Günefl’e olan uzakl›¤› 45-415 AB aras›nda de¤iflen 2000 CR105

için de geçerli olabilir. ‹ki araflt›rmac› taraf›ndan ortaya at›-lan alternatif bir senaryoya göreyse,Sedna yeni oluflmufl Günefl’in birkaçyüz AB yak›n›ndan geçen, oluflum

aflamas›ndaki küçük kütleli (k›rm›z›cüce) bir y›ld›z ya da bir kahverengicücenin (bir y›ld›z olacak kadar kütlekazanamam›fl olan gaz küresi) gaz vetoz diskinin d›fl k›sm›ndan “çal›nm›fl”bir yabanc› olabilir. Morbidelli ve Le-vison, ayn› senaryoya göre bu yak›ngeçiflin Sedna’y› Günefl Sistemi’ne çe-kerken, 2000 CR105’i de Günefl’in ya-k›nlar›ndan bugünkü yerine çekmiflolabilece¤i görüflündeler. Her iki y›l-d›z geçifli senaryosu da Sedna benze-ri daha birçok cismin keflfedilmeyibekledi¤ini gösteriyor.

Sky & Telescope, Aral›k 2004

8 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

B ‹ L ‹ M V E T E K N L O J ‹ H A B E R L E R ‹

Sedna Nereden Geldi?

Gökbilim

Jüpiter

MarsDünya

VenüsMerkür

Asteroidler

‹ç Günefl Sistemi D›fl Günefl Sistemi

Sedna’n›nyörüngesi

SednaKuiper Kufla¤›

Uranüs

Satürn

Jüpiter

NeptünPlüton

Oort Bulutu’nun iç çeperi

9Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

B ‹ L ‹ M V E T E K N L O J ‹ H A B E R L E R ‹

Bafllangݍ

Neptün’ünyörüngesi

Günefl

Sedna’n›ngelecektekiyörüngesi

Kahverengi cücenin diski

3000 y›l

2000 y›l

4000 y›l

400.000 y›l5000 y›l

10 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

B ‹ L ‹ M V E T E K N L O J ‹ H A B E R L E R ‹

fiili’de Avrupa Güney Gözlemevi’ne ba¤l›8,2 metrelik bir teleskopla bir küresel y›ld›zkümesindeki y›ld›zlarda berilyumelementinin bollu¤unu inceleyengözlemciler, Samanyolu’nun yafl›n› duyarl›biçimde belirlediler. Küresel y›ld›z kümeleri,yüzbinlerce hatta milyonlarca y›ld›z›n çokküçük bir hacimde topland›¤› yap›lar.Gökadalar› bir küre gibi çevreleyen bukümelerden, Samanyolu çevresinde yaklafl›k150 tane bulunuyor. Küresel kümeler,gökadalar›n oluflum sürecinin hemen

bafllar›nda ortaya ç›kt›klar›ndan, bu yap›laryafll› y›ld›zlar› bar›nd›r›yorlar. Bilindi¤i gibiy›ld›zlar, merkezlerindeki hidrojeni helyumadönüfltüren nükleer tepkimelerleyaflamlar›n› sürdürüyorlar. Berilyumsahelyum sentezinde bir ara aflama. Araflt›rmac›lar, gözlenen y›ld›zlardakiberilyum miktarlar›ndan, Samanyolu’nun ilky›ld›zlar›n›n oluflmas›yla, incelenenkümedeki y›ld›zlar›n oluflmas› aras›nda 200-300 milyon y›l geçti¤ini hesaplam›fllar.Y›ld›z evrim kuram›na göre kümedeki

y›ld›zlar bugün 13,4 milyar yafl›nda. Bu daSamanyolu’nun yafl›n›n 13,6 milyar y›loldu¤unu gösteriyor. Evrenin her yerinidolduran kozmik mikrodalga fon ›fl›n›m›üzerinde yap›lan duyarl› ölçümler, BüyükPatlama ile ortaya ç›kan evrenin 13,7milyar yafl›nda oldu¤unu gösterdi. Demekki, Samanyolu’ndaki ilk y›ld›zlar, BüyükPatlama’dan yaln›zca 100 milyon y›l sonraoluflmufllar.

Astronomy, Aral›k 2004

Titan’›n YüzeyiSürprize Haz›r

Cassini uzay arac›n›n geçti¤imiz 26Ekim tarihinde Satürn’ün en büyükuydusu Titan’a en yak›nkonumundan gönderdi¤igörüntüleri inceleyengezegenbilimciler, atmosferin yap›s›ve içeri¤inin öngörülen modellerebüyük ölçüde uydu¤unu belirlediler.Yüzeyde görülen karanl›k ve parlakyap›lar›n rüzgarlar taraf›ndanbiçimlendirilmifl oldu¤u tahmininind›fl›nda içerik ve yap›s› konusunda halafazla bir fley bilinmedi¤ini söylüyorlar.Araflt›rmac›lara göre Cassini’den Noel günü(24 Aral›k) ayr›lacak olan Huygens sondas›,14 Ocak günü Titan’›n yüzeyinde sertbuzullar, daha yumuflak kat› organikmaddeler ya da s›v› hidrokarbonlardan birokyanus üzerine inebilir. Cassini’ningönderdi¤i verilerin çok karmafl›k bir yüzeytopografyas› gösterdi¤ini kaydeden

araflt›rmac›lar,Günefl Sistemi’nin bu ikinci büyük ay›n›njeolojik bak›mdan aktif oldu¤unubelirlendi¤ini aç›klad›lar. Cassini’ninEkim’deki geçifli ve ileride yapaca¤› yak›ngeçifllerde gönderece¤i optik ve k›z›lötesi

görüntülerle, radar ölçümlerinin Titan’›ns›rlar›n›n çözülebilece¤i belirtiliyor. Ancakgezegenbilimciler en de¤erli verilerinHuygens taraf›ndan sa¤lanaca¤› konusunda

birlefliyorlar. Merkür ve Plüton gezegenlerinden dahabüyük olan Titan, gezegen uydular›aras›ndaysa Jüpiter’in en büyük ay›Ganymede’nin ard›ndan ikinci s›ray›al›yor. Günefl sistemi içinde önemlisay›labilecek bir atmosfere sahip tekuydu olan Titan’›n atmosferi, baflta azot

olmak üzere çeflitli aerosoller ve metanve etan gibi hidrokarbonlardan olufluyor.

En yüksek yüzey s›cakl›¤› –178 °C veatmosfer bas›nc› Dünya’dakinin 1,6 kat›. Budüflük s›cakl›k ve görece yüksek bas›nçtametan, etan, su ve amonyak gibi basitkimyasallar kat›, s›v› ve gaz biçimlerialabiliyor ve birbirleriyle etkileflerek yüzeydeegzotik yap›lar meydana getirebiliyor.Yüzeyde ya¤›fllar›n, akan s›v›lar›n, göllerinhatta patlamalar›n görülmesi olas›.

NASA Bas›n Bülteni, 4 Kas›m 2004

Gökadam›z›n Yafl›

11Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Bir Alman fizikçinin bulgular›na göre evriminald›¤› yönü, 2,8 milyon y›l önce meydana ge-len ve gezegenimizin iklimini etkileyen bir sü-pernovaya borçlu olabiliriz. Münih Teknik Üniversitesi’nden Günther Kors-chinek ve ekibi, 1999 y›l›nda dünyam›zda ilkkdez bir süpernovan›n kal›nt›lar›n› bulmufl, an-cak büyük bir y›ld›z›n ömrünü noktalayan pat-laman›n tarihini belirlemek mümkün olama-m›flt›. Çünkü süpernovan›n imzas›n› tafl›yanmaddeler, okyanus taban›nda de¤iflik derinlik-lerdeki katmanlarda bulunmufltu. Ekip flimdi okyanus taban›n›n de¤iflik bir böl-gesinde süpernova art›klar›n›n, kolayca tarih-lendirilebilen uzun bir kaya katman› içinde yo-¤unlaflt›¤›n› belirlemifl bulunuyor. Korschi-nek’in tortul kaya içinde buldu¤u, yaln›zca birsüpernovada oluflabilecek olan demir-60 izoto-

pu. Dünya’ya ya¤an demir-60, asl›nda gezege-nin her taraf›na eflit biçimde da¤›l›yor. Ancak,süpernovan›n imzas›na milyonlarca y›l boyun-ca de¤iflmeden kalabilmifl yerkabu¤u parçala-r›nda rastlamak mümkün. Pasifik Okyanusutaban›n›n baz› bölgelerinde böyle eski kabukparçalar› bulunuyor. Ekip, demir-60 izotopu-na, Hawaii Adalar›’n›n birkaç yüz kilometregüneydo¤usundan ender maden filizleri ara-yan denizbilimcilerce 1980 y›l›nda ç›kar›lan ör-neklerde rastlam›fl. Korschinek’in hesaplar›na göre uzaya savur-du¤u elementler Dünyam›za kadar ulaflan sü-pernova 100-200 ›fl›ky›l› uzakl›kta ve 300.000y›l yan›lma pay›yla 2,8 milyon y›l önce meyda-na gelmifl olmal›. Süpernova, Dünya’ya bu mesafe aral›¤›ndandaha yak›nda meydana gelmifl olamaz; çünkü

o durumda gezegenimize eriflecek fliddetli rad-yasyon, canl› türlerinin kitle halinde yok olma-s›na yol açard› ki, söz konusu tarihlerde böylebir yok oluflun kay›tlar› bulunmuyor. Bunakarfl›l›k, süpernova san›landan daha büyük biruzakl›kta meydana gelseydi, y›ld›zlararas› bofl-luktaki seyrek madde bulutlar›, belirlenen öl-çülerdeki demir-60’›n gezegenimize ulaflmas›-na izin vermezdi.O halde süpernova, Dünya’n›n üzerindeki bu-lut örtüsünü art›racak ölçüde kozmik ›fl›n gön-derebilecek bir uzakl›kta meydana gelmiflti.Kozmik ›fl›nlar, uzay›n her yönünden gelerekatmosferi bombard›man eden yüksek enerjiliproton ve elektron gibi parçac›klar. Bunlar, at-mosferin üst katmanlar›ndaki hava molekülle-rine çarp›nca, yerdeki detektörlerce saptanabi-len ikincil parçac›k sa¤anaklar›na yol aç›yor-lar. Korschinek, Dünya’ya o tarihlerde 100.000 y›lsüreyle normalden %15 daha fazla kozmik ›fl›ngeldi¤ini hesapl›yor. Bu miktar, yeryüzündehiçbir fleyi öldürmeye yetmez, ancak Dün-ya’n›n iklimini de¤ifltirmek için yeterli olabilir. Artan bulutlanma, yüzeyi so¤utarak suyu ku-tuplarda buz örtüleri halinde ba¤lam›fl ve Afri-ka’da daha kuru bir iklime yol açm›fl olmal›.Kaya örneklerindeki iklim göstergeleri de arafl-t›rmac›lar›n hesaplad›klar› süpernova tarihiyleörtüflüyor. Korschinek, “Baz› araflt›rmac›lar Afrika’dakibu iklim de¤iflikli¤inin, evrimimizin motoru ol-du¤una inan›yor” diyor. Bu görüfle göre Afri-ka k›tas›ndaki kurak iklim, modern insan›natalar›n› uyum sa¤lamaya ve daha sulak baflkabölgelere yay›lmaya zorlam›fl.

NASA Bas›n Bülteni, 2 Kas›m 2004

Opportunity ve Spirit adl› robotlar Mars yüzeyindeki gezintilerinisürdüredursunlar, gezegen çevresindedolanan Mars Express adl› uzay arac›yüksek çözünürlü stereo kameras›yla çarp›c›yüzey görüntülerini Dünya’ya ulaflt›r›yor.Arac›n son gönderdi¤i resimler, yer yer

derinli¤i 10 km’yi aflan Valles Marineriskanyon sistemine ait. Görüntüleri inceleyenaraflt›rmac›lar, görece yak›n bir geçmiflteakarsuyun ve su birikintilerinin varl›¤›n›gösteren izler belirlediklerini aç›klad›lar.Ayr›ca baz› vadi tabanlar›n›n “u”biçimli veyer yer moloz y›¤›nlar›yla kapl› olmas› da

buzul faaliyetinin kan›tlar› olarakde¤erlendiriliyor. Yine baz› vaditabanlar›nda görülen koyu renkli tortullarsa,günümüzden bir milyon y›l öncesi gibigörece yak›n bir zamanda Mars’ta büyük birvolkanik etkinli¤in iflareti olarak görülüyor.

www.nature.com, 9 Kas›m 2004

Mars’ta Yeni Su ‹zleri

Evrimimizi Süpernovaya m› Borçluyuz?

B ‹ L ‹ M V E T E K N L O J ‹ H A B E R L E R ‹

Mars’ta “Meridiani Ovas›” taban›nda bulunan veminerallerin su içinde yo¤uflmas› sonucu oluflan

“kufl üzümü” diye adland›r›lan parçac›klar.

Mars Express’in gözüyle Valles Marineris

Mars’ta rüzgar›n yüzey üzerinde oluflturdu¤u kumdalgalar›n›n üzerinde Opportunity’nin izleri.

12 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Swift, GIP Peflinde

NASA’n›n Swift uydusu, evrendeki enfliddetli patlamalar olan gama ›fl›npatlamalar›n›n (GIP) gizini çözebilmekumuduyla 21 Kas›m günü Dünyaçevresindeki yörüngesine oturtuldu.GIP’lar birkaç milisaniyeden birkaçdakikaya kadar süren patlama s›ras›ndaGünefl’in milyarlarca kat› kadar enerjiyayabiliyorlar. Son y›llarda GIP’lar›n devy›ld›zlar›n çökerek karadelikoluflturmalar› sürecinin ürünü olduklar›yolunda güçlü bulgular elde edildi. Swiftuydusunun, y›lda en az yüz gama ›fl›npatlamas› belirleyip incelemesibekleniyor.

NASA bas›n bülteni, 20 Kas›m 2004

Mars yörüngesinde ya da yüzeyinde dolananuzay araçlar›, gezegenin bundan milyarlarcay›l önce akarsu sistemleri ve okyanuslarlakapl› oldu¤unu gösteren yads›nmaz kan›tlarbulduklar›na inan›yorlar. Hatta baz›lar›,suyun (ve olas› ilkel yaflam biçimlerinin)donmufl yüzeyin alt›nda halen varolabilece¤ini de düflünüyor. Asl›nda,gezegenin yörüngesinde bulunan MarsExpress uzay arac›, bu bilmeceyi çözecek birayg›tla donat›lm›fl durumda. MARSIS (MarsYüzeyalt› ve ‹yonosfer Ölçümleri içinGeliflkin Radar) adl› ayg›t, radar sinyalleriyleyüzeyin kilometrelerce alt›nda subirikintilerini belirlemek üzere tasarlanm›fl.Mars Express sefere gönderildi¤indeMARSIS’in 2005 Mart ay›nda çal›flmayabafllamas› planlanm›flt›. Ancak, flimdiaraflt›rmac›lar bu konuda karars›z. Nedeni,

40 metre uzunlu¤undaki antenin MarsExpress üzerindeki bir yuvaya yayl› birdüzenekle s›k›flt›r›lm›fl olmas›. Projeyöneticileri, önceden hesaplamad›klar› birfleyin gerçek olmas›ndan çekiniyorlar. Kapakaç›ld›¤›nda sustal› b›çak gibi yerindenf›rlayacak olan anten, bofllukta savrulmayabafllayacak ve olas›l›kla uydunun yüzeyineçarp›p duyarl› kameralar›na zarar verecek.Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdanolma durumu…Su bulaca¤›z derken uydukaneralar›n›n gönderdi¤i çok de¤erli bilgileriçeren yüzey görüntülerini yitirmekistemeyen proje yöneticileri, MARSIS’i aç›paçmama konusunda son karar›, yeni bir dizibilgisayar simulasyonunun sonuçlar›na görealacaklar.

www.nature.com, 9 Kas›m 2004

Kuiper Kufla¤› CisimleriSan›landan Küçükmüfl

Kuiper Kufla¤›, Neptün’ün yörüngesinin d›fl›n-da Günefl Sistemi’ni bir halka gibi çevreleyenkaya ve buzdan yap›l› cisimlerden oluflan birkuflak. Bu kuflak üzerinde toplam kütleleriDünya kütlesinin onda biri kadar olan iriliufakl› göktafllar› dolan›yor. ‹lki 1992 y›l›ndakeflfedilen bu “Kuiper Kufla¤› cisimleri”ndenflimdiye kadar 1000 kadar› keflfedildi. Gökbi-limciler, bu kuflakta çaplar› 100 kilometreninüzerinde 10.000 kadar gökcismi bulundu¤u-nu düflünüyorlar. Bunlardan baz›lar› çok da-ha büyük. Kütleleri Plüton gezegenine yak›nolanlar bile bulundu. Bu keflifler, Plüton’unda asl›nda bir Kuiper Kufla¤› cismi oldu¤uspekülasyonlar›n› bile do¤urdu. Ancak flimdiPlüton, statü kayb› konusunda rahat bir ne-fes alabilir. Çünkü çeflitli ABD üniversitelerin-den ve NASA’dan gökbilimciler, Kuiper Kufla-

¤› cisimlerinin asl›nda san›landan da-ha küçük oldu¤unu belirlediler. Arafl-t›rmac›lar, böylesine uzakl›ktaki ci-simlerin kütlelerinin yans›tt›klar› ›fl›¤›ölçü alarak belirliyorlar. Bu ölçüye“albedo” deniyor. Bir cisim ne kadarçok ›fl›k yans›t›rsa albedosu daha bü-yük oluyor. Ancak, Kuiper Kufla¤› ci-simleri çok uzak, soluk ve so¤uk ol-duklar› için bunlar üzerinde flimdiyekadar sa¤l›kl› albedo ölçümleri yap›-lam›yor ve bunlar›n albedolar›n›n dakuyrukluy›ld›zlar›nki gibi %4 oldu¤uvarsay›l›yordu. Bu varsay›ma göre yap›lan he-saplara göre de, kuflak içinde büyük cisimlerbelirleniyordu. Oysa flimdi, Spitzer MorötesiUzay Teleskopuyla Kuiper Kufla¤›’n›n uzakbölgelerindeki cisimleri inceleyen gökbilimci-ler, bunlar›n 2002 AW197 diye tan›mlananbüyük bir tanesinin, üzerine düflen Günefl ›fl›-¤›n›n %18’ini yans›tt›¤›n› belirlediler. Bundanyola ç›karak da çap›n› 700 km olarak hesap-

lad›lar. Bu hesaba göre 2002 AW197, Plü-ton’un uydusu Charon’un yar›s›, Plüton’unsaüçte biri büyüklü¤ünde, kütlesiyse Plüton’un-kinin onda biri kadar. Ama e¤er duyarl› öl-çümlere göre de¤il de eskiden oldu¤u gibi%4 albedo varsay›m›na dayan›larak hesaplan-sayd›, çap› 1500 kilometre, yani Plüton’un ça-p›n›n üçte ikisi kadar ç›kacakt›.

NASA Bas›n Bülteni, 11 Kas›m 2004

Gel de Karar Ver!…Gel de Karar Ver!…

SednaÇap› 1300-1800 km

Kuasar (1300 km)

Plüton (2300 km)

Ay (3400 km)

Dünya (13.000 km)

B ‹ L ‹ M V E T E K N L O J ‹ H A B E R L E R ‹

Haval› Pencere

Avustralyal› mühendisler, özellikle kentlerinyo¤un ifl merkezlerinde bulunan ve trafik

gürültüsü nedeniyle pencereaçamayan çal›flanlar›n sorununabasit bir çözüm getirdiler: Nefesalan pencere. Normal birpencerenin ortas›nayerlefltirilen polikarbonat birtu¤la içindeki bir kanal,havan›n içeriye girmesinisa¤l›yor. Gürültünün de ayn›yolu izlemesini önlemek içinsekanala dik olarak çok say›datüp biçimli küçük kovukaç›lm›fl. Bu kovuklar›n a¤›zlar›

önünden geçen hava, tüplerin rezonansyapmas›na yol aç›yor. Bu rezonans dabas›nçta, ses dalgalar›n›n saç›lmas›na yolaçan küçük de¤iflimler yarat›yor ve trafikgürültüsünün hava kanal›n›n sonunagelinceye kadar büyük ölçüde da¤›lmas›n›sa¤l›yor. Araflt›rmac›lar, içeriye girengürültüyü %85 oran›nda kesti¤inisöylüyorlar.

Technology Review, Kas›m 2004

Tren Kazalar›n›Önleyici Radar‹ngiltere’de özellikle hemzemin geçitlerdemeydana gelen tren kazalar›n›n artmas›üzerine, güvenlik sistemleri uzmanlar›radarla çal›flan bir engel uyar› düzene¤iüzerinde duruyorlar. Trenlere monteedilmesi düflünülen basit radar düzene¤i,

raylar üzerinde belirli uzakl›kta bir arac›nvarl›¤›n› saptad›¤›nda otomatik olarakfrenleri devreye sokarak trenidurdurabiliyor. Halen hükümet destekliaraflt›rma flirketi Qinetiq ile, IntelligentTransport Systems UK adl› güvenliksistemleri flirketinin tren radarlar›konusunda ‹ngiliz demiryollar› yetkilileriylegörüflmeler yürüttü¤ü bildiriliyor.

New Scientist, 13 Kas›m 2004

14 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

B ‹ L ‹ M V E T E K N L O J ‹ H A B E R L E R ‹

Suyla Ucuz Nanotüpler

Karbonun kola pipeti biçimli özel birmolekülü olan nanotüpler, 13 y›l önce birJapon fizikçi taraf›ndan rastlant› sonucukeflfedilmelerinden bu yana, nanoteknolojiçal›flmalar›n›n taçs›z krallar›. Nedeni,çelikten daha güçlü, buna karfl›l›k esnekolmalar› ve elektri¤i iletebilmeleri. Buözellikleri onlara daha flimdiden kimyasal

alg›lay›c›lardan ilaç iletmesistemlerine, nanoölçeklibilgisayar devrelerinden bir uzaymerdiveni projesine kadargerçekleflmifl, tasarlanm›fl ya dahayal edilmifl pek çok kullan›malan› kazand›rm›fl. Sorun, bir gram› için biçilen 500dolar fiyat›n, alt›n›n fiyat›ndan30 kat fazla olmas›. fiimdiyse,yine Japon bilimcilerden kurulubir ekip, nanotüplerin maliyetiniola¤anüstü düflürerek makrouygulamalarda bile yayg›n olarakkullan›lmalar›na olanak verecekbir yöntem gelifltirmiflbulunuyor. Yap›lan basit:Standart nanotüp üretimsürecine biraz su buhar› ilaveedivermek. Nanotüpleri ilk keflfeden fizikçi

Sumio Iijima’n›n geçti¤imiz y›llardagelifltirdi¤i kimyasal buhar püskürtmetekni¤inde, nanoparçac›k kristallerininbulundu¤u ve çok yüksek s›cakl›klara kadar›s›t›lm›fl bir odac›¤a hidrokarbon gazlar›enjekte ediliyor. Yüksek s›cakl›khidrokarbonlar› parçal›yor; bir gaz oluflturankarbon atomlar› da birleflerek tüplerioluflturuyor. Bu süreçte sorun, nanotüplerinkatalizör üzerinde hemen oluflmayabafllamalar› gerekirken, katalizörlerin

üzerini örten flekilsiz (kristalize olmam›fl) birkarbon tabakas›n›n, nanotüplerin biçimalmas›n› engellemesi. Gerçi baflkaaraflt›rmac›lar, odaya saf oksijenpüskürterek flekilsiz karbonu kald›rmayöntemini bulmufllar; ama bu kez de oluflmaaflamas›ndaki nanotüpler h›zla oksitlenmeye(yanmaya) bafllam›fllar. Sonunda, yeniyöntemi gelifltiren Kenji Hata, daha zay›f biroksitlendirici kullanmay› ak›l etmifl. Ekipsuyu denemeye karar vermifl. Nedeni, suyunkarbonla h›zla tepkimeye giripkarbonmonoksit ve moleküler hidrojenoluflturmas›. Hata, düzenekteki etilen vetepkimeye girmeyen öteki “tafl›y›c›” gazlaramilyonda 100 oran›nda su buhar›ekledi¤inde su, katalizör parçac›klarüzerindeki karbonla, alttaki nanotüplerezarar vermeden tepkimeye girmifl ve böylecetüm katalizörler aktif durumdakald›klar›ndan üzerlerinde bir nanotüplerorman› oluflmufl. Araflt›rmac›lar katalizörlerihalkalar ya da s›ralar halinde yerlefltirereknanotüplerden dik sütunlar ve iki boyutluyüzeyler oluflturmay› baflarm›fllar.Nanotüpler eflsiz optik, elektriksel ve ›s›salözelliklere sahip olduklar›ndan, Hata, belirlidesenlerle oluflturulacak nanotüplerle optikfiltreler ve tüpsüz televizyon ve bilgisayarekranlar› için elektron kaynak dizgeleriyap›labilece¤ini söylüyor.

Science, 19 Kas›m 2004

Teknoloji

15Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

B ‹ L ‹ M V E T E K N L O J ‹ H A B E R L E R ‹

Hastal›¤a 400 Y›l Sonra Tan›

Çok Detektörlü Bilgisayar Tomografisi(MDCT) denen bir teknikten yararlananaraflt›rmac›lar, 400 y›l önce KuzeyAmerika’ya yerleflmeye gelen bir göçmenkolonisinin yar›s›n›n neden esrarengizbiçimde öldü¤ünü ortaya ç›kard›lar: Suçlu,iskorpit denen bir hastal›k. Kurbanlar,1604 y›l›nda bugünkü ABD-Kanadas›n›r›nda bulunan bir nehir üzerindeki

Saint Croix adas›na gelen 79 kiflilik birFrans›z göçmen kolonisinin üyeleri.fiiddetli k›fl koflullar› ve fiziksel tecrit,göçmenlerin yar›s›n›n ölümüylesonuçlanm›fl. Araflt›rmac›lar, ada üzerindeilk göçmenlerin an›s›na kurulan milliparktan ödünç al›nan kal›nt›lar›incelemifller. MDCT, kemikleri hem içtenhem de d›fltan olmak üzere her aç›dangörüntüleyebildi¤i için antropolog vepaleontologlar için önemli bir araç.Taramalar, hastal›k kurbanlar›n›nkafataslar›nda kal›nlaflm›fl ve sertleflmifl bir

damakla, bacak kemik dokular› üzerinde deiç kanamadan kaynakland›¤› düflünülenfazladan bir katman ortaya ç›karm›fl.‹skorpit, güçsüzlük, kans›zl›k, difletiçürümesi ve iç kanama gibi belirtilerleortaya ç›kan ölümcül bir hastal›k.Araflt›rmac›lar, kafataslar›ndan biriüzerindeki kesiklerden, kolonide sa¤kalanlar›n hastal›k konusunda ipuçlar› eldeetmek için tarihteki ilk otopsiyigerçeklefltirdiklerini de belirlemifller.

www.eurekalert.org/emb_releases/2004-11/rson-its112204.php

Beyin Yalan Söylemez

ABD’de bir grup araflt›rmac›, ifllevselmanyetik rezonans görüntülemeteknolojisinin (fMRI), soruflturmalardasöylenen yalanlar› poligraf denen yalanmakinesinden çok daha güvenilir biçimdebelirledi¤ini gösterdi. Poligraf, dene¤inkendisine sorulan bir soru karfl›s›nda

verdi¤i üç fizyolojik vücuttepkisini ölçüyor. Bunlar,terleme, tansiyon (kanbas›nc›) ve terlemeye ba¤l›olarak derinin elektrikgeçirgenli¤indeki art›fl. fMRIise beynin hangi bölgelerininhareketlendi¤ini gösteriyor.Philadelphia’daki TempleÜniversitesi T›p

Fakültesi’ndenradyolog Prof. ScottFaro yönetimindegerçeklefltirilendeneyde,birbirlerindenhabersiz olarak 11denekten oyuncak bir tabancaylabir hedefe kurus›k› atefl etmeleriistenmifl. Deneklerden alt›s›nasorguculara atefl etmedikleriyalan›n› söylemeleri, beflineysedo¤ruyu “itiraf etmeleri” istenmifl.Sorgulama s›ras›nda denekleryalan makinesine ba¤lan›rken biryandan da beyin fMRI

görüntüleri çekilmifl. Hem poligraflar, hem de fMRI cihaz›, yalanc›lar›do¤ruculardan baflar›yla ay›rm›fl. Bu aradafMRI cihaz›, poligraftan farkl› olarakdo¤ru ve yalan beyanlar s›ras›nda beyninfarkl› bölgelerinin harekete geçti¤inibelirlemifl.

www.eurekalert.org/emb_releases/2004-11/rson-biw11204.php

Do¤rusöyleyenin

beyingörüntüsü

Yalansöyleyenin

beyingörüntüsü

16 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Bu yar›flma, TÜB‹TAK – BAYG (Bilim Ada-m› Yetifltirme Gurubu) taraf›ndan, 1969y›l›ndan beri her y›l düzenlenmektedir.Amac›, ortaö¤retim ö¤rencilerinin yarat›c›yönlerinin ortaya ç›kabilmesini sa¤lamakve onlar› bilimsel araflt›rma yapmaya tefl-vik etmektir. Ya-r›flma kapsam›nagiren dallar, Bilgi-sayar, Biyoloji, Fi-zik, Kimya, Mate-matik, ve Yerbili-mi olarak belirlen-mifltir. TÜB‹TAKtaraf›ndan düzen-lendi¤i için, ülke-mizde düzenlen-mekte olan di¤er yar›flmalar aras›nda say-g›n bir yer edinen bu yar›flmaya kat›lanokul say›s› her y›l biraz daha artmaktad›r.Geçti¤imiz y›l 207 okuldan toplam 528proje gönderilmifl ve bunlardan 67 projesergiye davet edilmifl olup 62 proje sergi-lenmifltir. Daha önceki y›llarda TÜB‹TAK’ta (Ankara/Merkez) yap›lan bu

etkinli¤i yurt geneline yaymak ve daha çokö¤rencinin kat›l›m›n› sa¤lamak amac›yla,geçmifl y›llardaki proje baflvuru yo¤unlu¤ugöz önünde bulundurularak bu yar›flman›n2005 y›l›nda yurt genelinde 8 bölge mer-kezinde (ADANA, ANKARA, ANTALYA,

D‹YARBAKIR, ERZURUM,‹STANBUL, ‹ZM‹R,TOKAT) yap›lmas›kararlaflt›r›lm›flt›r.Her merkezde birö¤retim üyesi, TÜB‹TAK taraf›n-dan, yar›flmadansorumlu Bölge Ko-ordinatörü olarak

görevlendirilmifltir. Yar›flmaya kat›lmak is-teyen ö¤renciler baflvurular›n› kendi bölge-lerindeki Bölge Koordinatörlü¤ü adresineyapacaklard›r. Yar›flmayla ilgili ayr›nt›l› bil-gilere http://www.tubitak.gov.tr/bayg/programlaradresinden ulaflabilirsiniz.Son baflvuru tarihi: 18 fiubat 2005.

TÜB‹TAK Ortaö¤retim Ö¤rencileri Aras›Araflt›rma Projeleri Yar›flmas›

Do¤adanNükleer

Enerji Dersi

Do¤adanNükleer

Enerji Dersi‹nsanl›k tüm evreni ve kendisini olufltu-ran atomlar›n içinde gizli gücün fark›navaral› ve bunu kullanmaya bafllayal› ya-r›m yüzy›ldan biraz daha fazla za-man geçti. Oysa, soyumuzun bü-yük ö¤retmeni do¤a, bu gücünpotansiyelini yaklafl›k 2 mil-yar y›l önce ortaya koymufl.Afrika’daki bir uranyum ma-deninde gerçekleflen ve150.000 y›l süren nükleer tepki-meler, do¤an›n gizil kuvvetlerine ›fl›ktutuyor. Bir Bat› Afrika ülkesi olan Ga-

bon’da bulunan Oklo uranyum madeni,1972 y›l›nda keflfedilen gizi ile araflt›r-mac›lar›n ilgi oda¤› olmaya devam edi-

yor. Oklo’da bulunan 17 uran-yum madeninin ço¤u, art›k

eskisi gibi “enerjik” de¤il.Ancak, çok uzun zaman ön-ce tan›k olduklar› fliddetlitepkimeler, nükleer fizikten

astrofizi¤e; hatta kozmolojiyekadar birçok bilim dal›n›n kendi

sorunlar›n› çözmek için s›k s›k bafl-vurdu¤u bir bilgi kayna¤›.

Nükleer enerjinin 1,7 milyar y›l ön-ce Afrika’da üretildi¤i biliniyor. Buteknolojiyi ilk gelifltirenin kim oldu¤uda belli: Hominid atalar›m›z olamaya-ca¤›na göre, tabii ki do¤a. Reaktörünkeflfiyse 1972 y›l›nda ya-p›ld›. Fransa hükümeti,bu do¤al fisyon reaktö-rünün kal›nt›lar›n›n bu-lundu¤unu aç›klad›. Kefl-fe yol açan, bir “aksak-l›k”. Oklo, Bat› Afri-ka’n›n ekvator bölgesin-de, Atlantik k›y›s›nda,bugün Gabon s›n›rlar›içinde bulunan bir uran-yum madeninin ad›.Fransa, nükleer enerjiprogram› için gereksi-nim duydu¤u do¤al

uranyumun büyük k›sm›n› Gabon’dansa¤larken 1972 y›l›nda ilk kez Ok-lo’dan al›nan uranyum cevherindekiparçalanabilir izotoplar›n, normal dü-zeyin çok alt›nda oldu¤u fark edildi.

Do¤ada bulunan uranyumun çokbüyük k›sm›, parçalanamayan U-238’den, çok küçük bir bölümü deparçalanabilir U-235’ten olufluyor.Her iki izotop da radyoaktif. Ama her

ikisinin de yar›lanmaömürleri öylesine uzun ki,4,5 milyar y›l önce oluflanGünefl Sistemi’ne daha ön-ce yok olmufl dev y›ld›zlar-ca miras b›rak›lm›fl uranyu-mun yar›s› hâlâ varl›¤›n›sürdürüyor. Do¤al uran-yum cevheri içinde, parça-lanabilir izotop olanU-235’in oran› yaln›zca%0,722. Bir baflka deyiflleher 100.000 uranyum ato-mundan yaln›zca 720’siU-235 izotopu.

19Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Nükler reaktör alanlar›

Kumtafl›

Kumtafl›

Granit

Cevher katman›

Oklo’daki 17 fosil reaktörden 9’u tümüyle tüketilmifl durumda. 15 No’lu reaktör bölgesiyse var olan maden kuyusuna aç›lm›fl bir yeralt› tüneliyle eriflilebilir tek reak-tör. 15 No’lu reaktörün kal›nt›lar›, büyük ölçüde uranyum oksit olan aç›k gri/sar› renkli kayalar. Reaktör üzerindeki kayalarda görülen aç›k renkli çizgiler, reaktörün

faal durumda oldu¤u s›rada ve sonras›nda ortamda dolanan s›cak yeralt› sular›ndan kristalleflmifl kuvarstan olufluyor.

15 No’lu reaktör alan›

2 No’lu reaktör kal›nt›s› 2 No’lu reaktör kal›nt›s›

Oklo: Konumu

Atlantik Okyanusu

Port Gentile

Libreville

KAMERUN

GABON

GABON

KONGO

OKLO

U-235 izotopu, en kolay parçalana-bilen (en karars›z) uranyum izotopuoldu¤undan, günümüz nükleer san-trallerinde güç üretimi için bundanyararlan›l›yor. Ancak, U-235 izotopu-nun parçalanmas› sonucu serbest ka-lan nötronlar›n baflka U-235 izotopla-

r›n› parçalayarak bir zincirleme reak-siyon yaratabilmeleri için, yak›ttaki U-235 oran›n›n “zenginlefltirilmesi” yaniyak›t içindeki oran›n›n en az %3 ora-n›na yükseltilmesi gerekiyor.

Fransa’da Oklo’dan al›nan uranyu-mu zenginlefltirmeye haz›rlanan gazdifüzyon tesisindeki uzmanlar, bir debakm›fllar ki, do¤al uranyum içindekiU-235 izotopunun oran›, normal ora-n›n çok alt›nda. Yani, bu yak›t zatenbir reaktörde kullan›lm›fl olmal›!..

U-235, U-238’e göre çok daha ka-rars›z olan ve dolay›s›yla çok dahah›zl› bozunan bir izotop. Demek ki,bundan 1,7 milyar y›l önce, do¤aluranyum içindeki U-235 oran›n›n gü-nümüze göre çok daha fazla olmas›gerek. Böyle olunca da, araflt›rmac›-lar, bundan 1,7 milyar y›l önce Oklomadenindeki uranyumun, zincirlemetepkimeler bafllatacak kadar “kritik”bir parçalanabilir kütle deriflimindeoldu¤u sonucuna ulafl›yorlar. Asl›ndaOklo’da tek bir madenden, ve dahaönemlisai tek bir “reaktörden” söz et-mek yan›lt›c›. Çünkü Oklo’da 17 do-

¤al reaktörün izleri bulundu ve bun-lar›n 9’unun yak›t›n›n tümüyle tüken-di¤i görüldü. Araflt›rmac›lar›n gire-bilkdi¤i, yaln›zca 15. reaktör.

U-238’e göre U-235 izotopunun do-¤al olarak zenginleflmesinin d›fl›nda,bir do¤al reaktörün faaliyete geçebil-mesi için dört önemli koflulun dahagerçekleflmesi gerekiyor:

-Görece küçük bir hacme toplan-m›fl yüksek bir uranyum yo¤unlu¤u,

- Nötron emici maddelerin düflükyo¤unlu¤u,

-Tepkimeleri yavafllat›c› bir madde-nin yüksek oranda varl›¤›

-Ve parçalanma reaksiyonlar›n›bafllatmaya yetecek “kritik” bir kütle.

Araflt›rmac›lar›, do¤al bir reaktö-rün varl›¤› konusunda ikna eden, yal-n›zca yak›t bileflimindeki U-235 eksik-li¤i de¤il. Ayn› zamanda, Oklo’da bu-lunan fisyon tepkimesi at›k ürünler.

Bu da, Oklo’nun günümüzde baz›ülkelerce kullan›lan “üretken” reak-

törlerin ilk modeli oldu¤unu gösteri-yor. Araflt›rmalar, Oklo’da ki do¤al re-aktörlerde U-235 izotopunun yan›s›raPu -235 (plütonyum) izotopunun daparçaland›¤›n› gösterdi. Plütonyum,reaktördeki tepkimelerde ortaya ç›kanbir ürün. Dünya 4,5 milyar y›l önce or-taya ç›kt›¤›nda üzerinde plütonyumbulunmad›¤›na göre, bu izotop Okloreaktörlerince “üretilmifl” olmal›.

Yani Oklo reaktörleri, günümüzde,bafllang›çta yak›t olarak kulland›¤›parçalanabilir izotoplardan daha ço-¤unu enerji üretim sürecinde ortayaç›karan “üretken” reaktörlerin de biröncüsü.

Peki, Oklo reaktörleri, bu “üret-kenli¤i” nereden sa¤l›yor? Araflt›rma-c›lara göre bu bilmecenin çözümüflöyle: ‹lk baflta parçalanma ve bu sü-reç içinde ortaya ç›kan nötronlar›nkayna¤›, parçalanabilir U-235 izoto-pu. Ancak, U-238 izotopunun büyüksay›larda varl›¤›, bunlar›n baz›lar›n›nbir nötron yutarak U-239’ izotopunadönüflmesine yol aç›yor. Karars›z o-lan bu izotop da beta bozunmas› (çe-kirde¤in bir elektron ve bir antinötri-no ya da bir pozitron ve bir nötrinoatmas›) sonucu neptünyum -239’a veplütonyum-239’a dönüflüyor. Dahasonra ortaya ç›kan bu plütonyum-239parçalanmaya bafll›yor. Ancak, bu do-¤al reaktörler öylesine uzun süre çal›-fl›yor ki (yaklafl›k 150.000 y›l), Pu-239, u-235’e bozunmak için yeterli za-mana sahip olabiliyor. Dolay›s›yla daOklo’daki do¤al reaktörler, bafllang›ç-ta var olandan daha fazla U-235 üre-tip parçalayabilen gerçek birer “üret-ken” reaktör.

Bunlar, ilk kefliften bu yana birçokaraflt›rma grubunca irdelenip ortayakonan gerçekler.

fiimdiye kadar bilinmeyense, jeolo-jik süreçlerin 100 kilowatt gücünde

20 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Günefl Sistemi’nde uranyum izotoplar›n›nbileflimi

Günefl Sistemi’nde uranyum izotoplar›n›nbileflimi

Günümüzde, Günefl Sistemi’ndeki her100.000 uranyum atomu için

2 milyar y›l önceki Günefl Sistemi’ndeher 100.000 uranyum atomu için

238U99280atom

U-23897.000atom

235U720 atom

U-2353000 atom

s›cakl›ken düflük en yüksek

bir enerji santralinin do¤al türünü na-s›l yap›p, her üç saatte bir tekrarlananenerji üretimini 150.000 y›l boyuncanas›l sürdürdü¤üydü.

Washington Üniversitesi’nden AlexMeshik yönetimindeki bir araflt›rmagrubu flimdi bu bulmacay› çözmüfl gö-rünüyor.

Atomun parçalanmas› (fisyon) sü-recinde, radyoaktif uranyum atomlar›-n›n bozunmas›yla serbest kalan nöt-ronlar, öteki atomlara çarparak onla-r›n da bozunmas›na ve böylece dahafazla nötronun serbest kalmas›na ve›s› biçiminde enerjinin büyük ölçüler-de a盤a ç›kmas›na yol aç›yorlar. Mo-dern nükleer reaktörlerde güç üret-mek için kullan›lan süreç bu.

Ancak, Oklo’daki do¤al reaktörler-de bir türlü çözülemeyen bilmece, sü-recin daha bafllang›çta neden kontrol-den ç›km›fl bir zincirleme tepkimeyedönüflerek uranyum damarlar›n›n eri-mesine, hatta bir patlamaya neden ol-mad›¤›yd›. Günümüz nükleer enerjisantrallerinde nükleer tepkimeler “ya-vafllat›c›lar” kullan›larak denetim al-t›nda tutuluyor. Bunlar ya parçalan-

ma sonucu ortaya ç›kan nötronlar›nbir bölümünü so¤urarak zincirlemetepkimeyi yavafllatan, ya da nötronla-r›n enerjilerini ayarlayarak tepkimele-ri art›ran maddeler.

Alex Meshik ve ekip arkadafllar›y-sa, Oklo reaktörlerinin tepkimelerikontrol alt›nda tutmak için döngüselolarak devreye girip kapand›klar›n›gösteren jeolojik kan›tlar bulmufllar.Bu döngüde do¤al reaktörler yar›msaat süreyle çal›flt›ktan sonra 2,5 saat-lik bir uyku devresine giriyorlar.

Araflt›rmac›lara göre bu süreçtedöngüyü iflleten, kayalar›n içinde bu-lunan su. Bir uranyum çekirde¤i par-çaland›¤›nda, at›lan nötronlar ötekiçekirdeklerce so¤urulup fisyon tetik-lemek için fazla h›zl› hareket ederler.Bu nedenle de zincirleme reaksiyonmeydana gelmez. Ancak, su nötronla-r› yavafllat›r. Oklo reaktörlerinde desu, zincirleme tepkinin sürekli olmas›-n› sa¤lam›fl. Tepkime ilerledikçe orta-ya ç›kan ›s›, kayalardaki suyun buhar-laflmas›na yol aç›yor. Bu durumda re-aktörler susuz kald›klar› için nükleertepkimeler de kesiliyor. Tepkimeler,

ancak reak-törler yeterinceso¤udu¤unda ve sugereksinimleri de uranyum damarlar›-na akan yer alt› suyunca giderildi¤in-de yeniden bafll›yor.

Meshik ve arkadafllar› tüm bunlar›Oklo kayaçlar›ndaki ksenon miktar›n›ölçerek bulmufllar. Ksenon, uranyumçekirdeklerinin parçalanmas›yla orta-ya ç›kan bir radyoaktif bozunum ürü-nü. Araflt›rmac›lar, uranyum mineral-lerinde hiç ksenona rastlamazken, re-aktör kayaçlar›na yay›lm›fl olan alu-minyum fosfat taneciklerinde bu ele-menti bol miktarda bulmufllar. Mes-hik, bu taneciklerdeki ksenon derifli-minin, flimdiye kadar do¤ada rastla-nan en yüksek de¤er oldu¤unu söylü-yor.

Ksenon bir gaz oldu¤u için, üreti-lir üretilmez s›cak maden damarlar›n-dan kaçmas› gerekirdi. Ancak reaktör-ler döngüsel olarak so¤utuldu¤unda,ksenon, fosfat taneciklerinin içindehapsolabiliyor. ‹flte bundan yola ç›ka-rak araflt›rmac›lar ›s›nma ve so¤umadevrelerinin uzunlu¤unu hesaplaya-bilmifller.

Radyoaktif ksenon ve ayn› ailedenolan kripton gazlar› modern nükleerreaktörlerde ortaya ç›k›yorlar ve do¤-rudan atmosfere b›rak›l›yorlar. Çün-kü bunlar› yakalaman›n iyi bir yolubilinmiyor. Oysa Oklo’daki do¤al re-aktörlerde bu gazlar, fosfat kristal ya-p›s›ndaki atom ölçe¤indeki deliklerehapsolmufl görünüyorlar. Meshik,“belki bu bize nükleer santrallerde bugazlar› yakalayabilmenin yolunu ö¤-retebilir” diyor

R a fl i t G ü r d i l e k

Kaynak: Nature Online, 1 Kas›m 2004http://www.curtin.edu.au/curtin/centre/waisrc/OKLO/What/fissi-

on.htmlhttp://www.crpg.cnrs-nancy.fr/MODEL3D/oklo.html

21Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Do¤al Bir Uranyum Reaktörü ‹çin Gerekenler

UranyumU235 oran› %10 - %1 aras›ndaOklo’da yaklafl›k 2 milyar y›l önce %30 - %3 aras›ndaGünümüzde %0,72’den

daha küçük

Uranyum cevherininkalitesiNötron “zehirler” olmamal›

Yavafllat›c›larTermalize nötronlar(Oklo’da H2O+C)

Reaktör Büyüklü¤üNötronlar›n kullan›labilece¤ibüyüklük Oklo: Birkaç metre genifllikteOnlarca cm kal›nl›kta do¤al

reaktör kab›

DO⁄AL REAKTÖR

K›fl Y›ld›z Partisi Ankara Üniversitesi Gözle-

mevi ve ASART (AstronomiAraflt›rma Toplulu¤u), 3-5 O-cak 2005 tarihleri aras›ndaK›fl Y›ld›z Partisi düzenliyor.Etkinliklere kat›lanlar, flehir›fl›klar›ndan uzakta, amatörve profesyonel astronomlarlabirlikte gözlem yapma ve önem-li gök olaylar›na tan›kl›k etme ola-na¤› bulacaklar. Bu tarihlerde kat›l›m-c›lar Quadrantid akany›ld›z ya¤murunu, Jüpi-ter’in Ay taraf›ndan örtülmesini, yeni keflfedilenve Dünya'ya en yak›n konumuna gelmekte olanC/2004 Q2 (Machholz) kuyrukluy›ld›z›n› gözleye-cekler. Ayr›ca, Galileo’nun Jüpiter’in uydular›n›keflfinin 395. y›l›n›n kutlayaca¤› etkinli¤e bütünamatör-profesyonel gökbilimcilerin ve gökbilimimerakl›lar›n›n kat›lmas› bekleniyor. 3 gün boyun-ca, hava kapal› olsa dahi düzenlenecek olan flen-likte, her gün farkl› sunum, film gösterimi, söyle-fli ve gözlemler yap›lacak. Kat›l›m ücreti üç gün-lük aktivite için 10 milyon TL ve giriflte ödene-cek. Not: AÜ Gözlemevi, her ay›n 3. cumartesi günü ziyaretçilere aç›kt›r.‹lgilenenler ‹çin :ASART ‹letiflim Adresi: Dögol CaddesiAÜ Fen Fak. Yerleflkesi E Blok, Astronomi ve Uzay Bil. Böl. 218 no'lu oda Tel: 212 67 20 / 1308web: www.science.ankara.edu.tr/astonomy/

E¤itimde ‹yi ÖrneklerKonferans›

E¤itimde ‹yi Örnekler Konferans›, E¤itim Re-formu Giriflimi (ERG) kapsam›nda, üniversite ön-cesi e¤itimde iyi örneklerin oluflmas›na katk›s›bulunan e¤itimci ve kurumlar› bir araya getir-mek, birikimlerini paylaflmalar›n› sa¤lamak, di-

¤er e¤itimcileri yüreklendirmek ve biriletiflim ve iflbirli¤i platformu olufl-

turmak amac›yla, 15-16 Ocak2005 tarihleri aras›nda ‹stan-bul’da gerçekleflecek. ‹lgilenenler için: www.erg.sabanciu-niv.edu/iok2005

Sosyal BilimlerSempozyumu

K›r›kkale Üniversitesi, I. Ulusal Sos-yal Bilimler Sempozyumu, “Bir Metafor OlarakYol/Yolculuk” bafll›¤›nda, 9-10 Aral›k tarihlerin-de, K›r›kkale’de gerçekleflecek. Yolun, yolculu-¤un bireysel, toplumsal ve düflünsel anlam›n›,edebiyat metinlerindeki yol/yolculu¤a dair meta-forik anlam›, metaforun dilbilimsel aç›dan çözü-münü, güzel sanatlardaki metaforik anlat›m tar-z›n› ve toplumlar›n tarihsel yolculu¤unun irdelen-mesini amaçlayan sempozyum, dört oturumdagerçekleflecek. ‹lgilenenler için: Yrd. Doç. Dr. Orhan Avc›-Ifl›lay P›nar Y›ld›r›mK›r›kkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yahflihan/K›r›kkaleTel: 0 318 3572460 Faks: 0 318 3572461e-posta: [email protected]

Biyogüvenlik ve ÜlkemizGDO’larla ilgili olarak düzenlenmesi gereken

mevzuatlar›n ülkemizdeki durumu ve GDO’lar›nriskleri ve yararlar›n› irdeleyecek olan, “Biyogü-venlik ve Ülkemizdeki Durumu” bafll›kl› sunum,AÜ Ziraat Fakültesi G›da Mühendisli¤i AnabilimDal›’nda Yüksek Lisans çal›flmalar›n› sürdürenEvrim Günefl taraf›ndan, 15 Aral›k saat:11’de,AÜ Ziraat Fakültesi G›da Mühendisli¤i SeminerSalonu’nda yap›lacak. ‹lgilenenler için: Prof. Dr. Filiz Özçelik, AÜ Ziraat Fak. G›da Müh. Böl. AnkaraTel: (312) 317 05 50 / 1704

Davran›fl Bilimleri Enstitüsü Etkinlikleri

Davran›fl Bilimleri Enstitüsü, psikoloji alan›n-daki temel yaklafl›mlar› ve yenilikleri tart›flmakamac›yla düzenledi¤i bilgi paylafl›m toplant›lar›natüm rehberlik birimi uzmanlar›n›n kat›l›m›n› bek-liyor. Sohbetlerin Aral›k, Ocak, fiubat ve Martprogram›ysa flöyle belirlenmifl: 1 Aral›k’ta NurDinçer-Olcay Güner-Merve Soysal, “Okulun Vaz-geçilmez Befllisi "Dikkat, Okuma, Yazma, Mate-matik, Sosyal Beceriler"; 22 Aral›k’ta, Olcay Gü-ner, “Bireysel Görüflmelerde Fikir Sat›fl›, Karfl›l›k-l› Kazanç Durumu: Yaratma, ‹kna ve ‹letiflim Be-cerileri”; 26 Ocak 2005’te, Nur Dinçer, “Yarat›-c› Düflünme ve 6 fiapkal› Düflünme Tekni¤i”; 23fiubat 2005’te, fieniz Pamuk, “Zor Çocuklar:Belli Bir Tan›ma Sokulamayan ancak ‘Farkl›’ O-lan Çocuklar”; 23 Mart 2005’te, Özlem Akgün,“Konuflma Bozukluklar›na Yaklafl›m”. ‹lgilenenler için: Toplant› Yeri: DBE Davran›fl Bilimleri Enstitüsü,

Valikona¤› Cad. No:173/6.3 Niflantafl› 80220 ‹stanbulfiengül Y›lmaz Tel: 0212 233 01 10 / 110 e-mail: [email protected]

Rekabet Hukukunda Güncel Geliflmeler

Erciyes Üniversitesi ‹ktisadî ve ‹darî BilimlerFakültesi ve Hukuk Fakültesi, Türk rekabet hu-kuku alan›nda çal›flma yapan araflt›rmac›lar›, 8Nisan 2005’te, Erciyes Üniversitesi ‹‹BF Konfe-rans Salonu’nda düzenleyece¤i, “Rekabet Huku-kunda Güncel Geliflmeler Sempozyumu”nunüçüncüsüne, tebli¤ sunmaya davet ediyor. Sem-pozyumun amac›, Türkiye’de rekabet hukuku-nun geliflmesine ve yetkinlikle uygulanmas›nakatk› sa¤lamak.‹lgilenenler için: özetleri [email protected]: özetleri http://www.rekabet.gov.tr/word/sempozyum/kayse-

riduyuru.doc

Moleküler T›p KongresiTürk Moleküler T›p Derne¤i, 16-19 Nisan

2005’te, 1. Ulusal Moleküler T›p Kongresi’ni, ‹s-tanbul’da düzenleyecek. Moleküler T›p Kongre-si'nde, moleküler t›p alan›ndaki mevcut bilgilerinklinik uygulamaya geçmesini sa¤layacak ortakbir platformda gelecekteki çal›flmalar için sinerjioluflturulmas› hedefleniyor.‹lgilenenler için: Prof.Dr. Turgay ‹sbire-posta: [email protected] web: http://www.molekuler.org

Biliflsel Tedavide ‹lkelerTürk Psikologlar Derne¤i 2004-2005 y›l› e¤i-

tim program› kapsam›nda, “Biliflsel Tedavide Te-mel ‹lkeler” bafll›kl› e¤itim program›n›, 15 Ocak2005’te bafllat›yor. Program toplam dört hafta o-sürecek.‹lgilenenler için: Ön Görüflme için Baflvurulacak Kifliler: Doç.Dr.

Gonca Soygüt - (312) 297 83 38 Uzm. Psk. Sedat Ifl›kl›- (312)297 83 25

Not: Derne¤in Ankara’da gerçeklefltirece¤i di¤er e¤itim programlar›için, http://www.psikolog.org.tr/egitim/ank2004_guz.htm ad-resinden bilgi edinebilirsiniz.

22 Kas›m 2004B‹L‹M veTEKN‹K

N E R E D E N E V A RG ü l g û n A k b a b a

Ordal Demokan’› Kaybettik

Bilim ve Teknik dergisine uzun y›llar “ÖdüllüFizik Sorular›” bafll›kl› köfleyi haz›rlayan, Orta Do-¤u Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü ö¤retim üye-si Prof. Dr. Ordal Demokan’› 29 Ekim’de kaybet-tik. Ülkemizin yetifltirdi¤i ender fizikçilerden biridaha aram›zdan ayr›ld› ve ne yaz›kki Ordal Hoca-m›z› bizlerden trafik terörü ald›. Onu hep sevgi vesayg›yla an›msayaca¤›z. Tüm Bilim ve Teknik aile-si olarak, Ordal Hocam›z›n ailesine baflsa¤l›¤› di-liyoruz.

Türkiye'nin yetifltirdi¤i nükleer/plazma fizikçi-lerinin bafl›nda gelen Prof. Dr. Ordal Demokan,1946'da ‹stanbul'da do¤du. 1962'de TED AnkaraKoleji'nden mezun olan Demokan, 1966'da ODTÜMühendislik Fakültesi Elektrik Mühendisli¤i Bölü-mü'nde lisans, 1967'de yüksek lisans, 1970'te Io-wa Üniversitesi'nde doktora yapt›. 1988'de profe-sör olan Demokan, 1989'da ODTÜ Fizik Bölümü

Genel Fizik Anabilim Dal›'na atand›. Türkiye AtomEnerjisi Kurumu'nda Plazma ve Laser Grubu Bafl-kanl›¤›; TÜB‹TAK Bilim Adam› Yetifltirme GrubuYürütme Komitesi üyeli¤i baflar›yla yerine getirdi-¤i görevlerinden yaln›zca birkaç›. Prof. Dr. OrdalDemokan, evli ve 2 çocuk babas›yd›.

24 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Fizikte Kad›n Öncüler Günümüz ABD’sinde fizik alan›nda verilen doktora dere-celerinin ancak %13’ünü kad›nlar alabiliyor. Geçmiflte, bu“erkekler kulübü”nün üyelik listelerini delebilen kad›nla-r›n oran› daha da s›n›rl›yd›. Bu site, 1900 ve 1976 y›llar›aras›nda baflar›lar›yla bu cinsel duvar› aflabilmifl 80 kad›nfizikçiyi tan›t›yor. cwp.library.ucla.edu

E¤er Dünya D›fl› Ak›ll› Uygarl›klar Arafl-t›rmas› (SETI) projesince 1999 y›l›ndabafllat›lan bir proje kapsam›nda, milyon-larca kifli gibi siz de bilgisayar›n›z›n “boflvakitlerini” uzaydan gelecek bir “merha-ba” mesaj›n› bulma seferberli¤ine yazd›r-mad›ysan›z, insanl›¤a hizmet için flans›n›zhâlâ var: IBM ve ortaklar›nca ‹nternet’e

konulan yeni bir sitede çeflitli araflt›rmaprojelerinin sonuçland›r›lmas›n, yard›medecek gönüllüler aran›yor. Hedef, örne-¤in hastal›klar›n incelenmesi ya da do¤alfelaketlerin önceden haber verilmesinisa¤layarak insanl›¤a hizmet etmek. Kat›-l›mc›lar, özel bir yaz›l›m› indirerek, bilgi-sayarlar›n›n “uyku” durumundayken

araflt›rma konusuyla ilgili verilerin bir bö-lümünü analiz edebilmelerini sa¤l›yorlar.Çok say›da bilgisayar›n oluflturdu¤u a¤,bir süperbilgisayar›n yapt›¤› ifli yap›yor.Dünya Toplumu A¤›’n›n ilk görevi, ‹nsanProteom Katlanma Projesi’nin kendimi-ze ait genetik bilgimizi ilerletme çabas›nadestek olmak. Ben ilk gönüllülerden biri-nin kim olaca¤›n› biliyorum: Bilim veTeknik Dergisi Araflt›rma ve Yaz› Gru-bu’ndan Asl› Zülal... www.worldcommunitygrid.org

GalileoDosyalar›Günümüzde bilimin eri-flebildi¤i doruklar›, geç-miflte ak›nt›ya karfl› kü-rek çekebilmifl yi¤itaraflt›rmac›lara borçlu-yuz. Bunlar›n önde ge-lenlerinden biri de 16.yüzy›lda yaflam›fl ve teleskopu, ciddi bir gözlemarac› haline getirmifl olan Galileo Galilei. Rice Üni-versitesi (Houston, ABD) taraf›ndan haz›rlanm›flolan bu site, Katolik Hristiyan Kilisesi’nce kabuledilen dogmaya karfl›, Dünya’n›n Günefl Siste-mi’nin merkezi olmad›¤› gibi o dönem için son de-rece radikal olan bir fikri savundu¤u için Engizis-yon Mahkemesi’nin karar›yla ömrünün son 10 y›l›-n› ev hapsinde geçirmifl bir bilimcinin yaflam›na vebulufllar›na ›fl›k tutuyor. Sitedeki kronoloji köflesi,Galileo’nun Engizisyon ile mücadelesini ayr›nt›la-r›yla belgeliyor. Sitenin önemli bölümlerinden biride, Galileo’nun büyük k›z› Maria Celeste’nin mek-tuplar›. Bu arada, Galileo’nun ça¤dafllar› olan vegezegenlerin yörüngelerinin eliptik oldu¤unu gös-teren Johannes Kepler ve Danimarkal› gökbilimciTycho Brahe gibi bilimcilerin katk›lar› üzerindekitemel bilgiler de siteyi zenginlefltiriyor. galileo.rice.edu

BilimNet

Yumruk yiyen boksörlerin biçimlerialg›lamalar›ndaki de¤iflimlerdenmidir, yoksa eskiden de¤iflik

geometrideki dövüfl alanlar›ndan m›,“ring” sözcü¤ü akla iplerle çevrili,kare biçimli bir dövüfl alan›n› getirirolmufl. Oysa ring, ‹ngilizce’deçember, halka yüzük vb. gibi dairebiçimini betimleyen bir sözcük. Busitede söz konusu edilen ring de,Günefl Sistemi’nin ikinci büyük gazdevi Satürn gezegenini çevreleyenhalkalar sistemi. Site, bu gezegen veaylar›n› önümüzdeki dört y›lboyunca inceleyecek olan Cassini

uzay arac›n›n Satürn halkalar›kenar›ndan gönderdi¤i ola¤anüstügörüntüleri içeriyor. Gerçi halkalar›nkendileri ola¤anüstü bir devaml›l›¤›ve bir valsi and›ran dalgalanmalar›noluflturdu¤u dinginli¤i sergiliyor.Ancak, ring kenar›ndan izlendi¤indeSatürn, bir boks maç›ndakine taflç›kartacak fliddette olaylarla dolu birhareketlilik içinde görünüyor.

www.jpl.nasa.gov/multimedia/cassini-essay

Gönüllü Aran›yor

Rosalind Franklin(1920-1958)

Genler YoldanÇ›k›nca

Tabii kivaraca¤›n›z yerhastal›klar.Gerçi sony›llarda anahatlar›yla dizilimi verilen insangen havuzu medyada büyükbafll›klarla taçland›r›ld›ysa da,do¤rusunu söylemek gerekirseuzmanlar›n d›fl›nda bunlar›n neanlama geldi¤i, vaat ettikleri ya daortaya ç›kard›klar› tehditlerkonusunda fazlaca bir fleysöyleyebilen yok. ABD Ulusal T›pKütüphanesi taraf›ndan oluflturulanbu site, iflte uzmanlarla “sokaktaki

adam” aras›ndaki uçurumukapatmay› hedefliyor. Genetik

hastal›klar› konualan sitedekal›t›m, farkl›mutasyonbiçimleri,

genetik testler vegen tedavisi gibi konular,

anlafl›l›r bir dillesunuluyor. Ayr›ca

ziyaretçiler baflka bir köfledeAlzheimer hastal›¤› da dahil,

100 genetik hastal›k konusundayeterli bilgi sahibi olabiliyorlar. Dahaderinlere dalmak isteyenlerse, linklerarac›l›¤›yla daha teknik anlat›mlarave veri bankalar›na eriflebiliyorlar. ghr.nlm.nih.gov/ghr/page/Home

RinginKenar›ndan

25Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Denizlerin ve okyanuslar›n bu görkemli canl›lar›, büyüleyicigüzelliklerini sergilemeyi ne kadar sürdürebilecekler? Anlafl›-lan o ki, denizlerimizi ve atmosferimizi bu h›zla kirletmeye de-vam edersek, pek fazla de¤il. NASA’n›n, Landsat / uydusunun1999 ve 2003 y›llar› aras›nda gönderdi¤i 1400’den fazla gö-rüntüden oluflturulan bu dünya mercan haritas›, merakl›laramercan resiflerinin zaman içinde ald›¤› biçimleri izleme olana-¤› sunuyor. Harita üzerindeki noktalardan biri üzerine t›klaya-rak o bölgeyi gösteren görüntü moza¤ini izleyebiliyor, içindekibir bölgeye yüksek çözünürlükle zoom yapabiliyor ve oklarüzerine t›klayarak merce¤i bölge üzerinde gezdirebiliyorsunuz. seawifs.gsfc.nasa.gov/cgi/landsat.pl

Bal›k Dünyas›n›nMücevherleriÜnlü “melek” türle-ri de dahil olmaküzere baz› ak-varyum bal›klar›-n› da içeren, tropik bölgelerin tatl›sular›nda yafla-yan Cichlid cinsi bal›klar, Darwin’in evrim kuram›-n› gelifltirirken yararland›¤› ünlü ispinoz kufllar› ev-rim kuram› için neyse, deniz canl›lar› aç›s›ndan öy-le. Dünyan›n farkl› yerlerindeki farkl› koflullarauyum sa¤larken geçirdikleri de¤iflimler, evrim biyo-loglar›n›n sürekli ilgi konusu. Bu site de GüneyAmerika’da, aralar›nda 60 cm uzunlu¤undaki dev-ler de dahil olmak üzere, bu bal›klar›n özelliklerinigörüntüleriyle birlikte tan›t›yor. www2.nrm.se/ve/pisces/acara/welcome.shtml

Çekinmenize gerek yok. ‹stemedi¤i-niz kadar verebiliriz. 120.000 ayr›türden!.. Olur a, insan bazen iflkence-cisini sever derler. Haydi içgüdüleri-miz, reflekslerimiz, ekonomik ç›karla-r›m›z ve sa¤l›k konusunda bildi¤imizonca fley buna izin vermiyor diyelim.Ama en az›ndan hasm›m›z› yak›ndantan›mak isteyebiliriz. Bu iki sitede de

sineklerle ilgili olarakne merak ediyorsan›zhepsinin yan›t› var.ABD Tar›m Ba-kanl›¤› taraf›ndanhaz›rlanan birinci sitede (*), hem si-nek uzmanlar›, hem de merakl› ama-törlerin yararlanabilecekleri çok ge-nifl ve ayr›nt›l› taksonomik bilgiler,tür resimleriyle birlikte veriliyor. ‹kinci sitedeyse, bildi¤imiz karasinek

de dahil dört tür üze-rinde daha ay-

r›nt›l› inceleme ya-pabiliyorsunuz.

Tür üzerine t›kla-d›¤›n›zda ekrana gelen görüntü üze-rine yerlefltirilmifl sanal merce¤i ha-reket ettirerek, istedi¤iniz bölümübüyütebiliyorsunuz. *www.diptera.org** www.ento.csiro.au/biology/fly/fly.html

Teleskop ve Mikroskop Alt›nda AyAy’›n dolunay evresinde ç›plakgözle izleyebildi¤imiz karanl›k(çukur) ve parlak (yüksek) bölge-ler, insanl›k kendini bildi bilelitemel bir ilgi kayna¤› olmufl. Nemutlu ki, yak›n geçmiflte Ay’agönderilen insanl› ya da insans›z araçlar sayesinde uy-dumuza ait bilmedi¤imiz pek az fley kald›. Bu iki site-den birincisi (*) NASA’n›n 1971 y›l›nda ay çevresineyerlefltirilmifl yörünge araçlar›n›n gönderdi¤i görüntü-lerle oluflturdu¤u klasik atlasla, Ay’›n makroskopik gö-rüntülerinden oluflan bir ziyafet sunuyor. ‹kinci siteyse(**) Dünyam›za düflmüfl ya da getirilmifl Ay kayaçlar›-n›n mikroskopik bileflimini gösteriyor. * www.lpi.usra.edu/research/lunar_orbiter**www.union.edu/PUBLIC/GEODEPT/COURSES/petro-logy/moon_rocks/index.htm

Biraz Sinek ‹ster miydiniz?

Buz Dolab›ndaki Dünya Mercanseverler Dikkat!..

BilimNet

‹lk kar›n beraberinde getirdi¤i oyunlar ve romantik manzaralar,bir süre sonra trafik kazalar›na, ›s›nma sorunlar›na, artan yak›t gi-derlerine dönüfltü¤ü için so¤uk ve onunla özdefllefltirdi¤imiz kar,buz, buzul vb gibi olgular, bunlar›n oluflumlar›, dinamikleri, tarih-leri ve gelecekleri konusundaki bilgiler, profesyonel meteorologlard›fl›nda, insanlar›n üzerinde öyle uzun boylu düflündükleri fleylerde¤il. Ancak, h›zl› bir küresel iklim de¤iflikli¤i sürecine girildi¤i flugünlerde bunlar, üzerine e¤ilmeyi gerektiren konular. ABD’dekiUlusal Kar ve Buz Veri Merkezi (NSIDC) taraf›ndan haz›rlananbu site, “so¤ukla aralar›n› ›s›tmaya çal›flacak” merakl›lar için uy-gun bir veritaban›. ‹çinde yolunuzu bulabilmek için biraz çabaharcaman›z gerekse de, profesyoneller için mesleki bilgilerin yan›s›ra amatörler için de çok say›da genel kültür bilgisi buzdolab›ndahaz›r. Örne¤in, dünya yüzeyinin üçte birinin mevsimsel kar örtü-sü alt›nda bulundu¤u, kar örtüsünün çok büyük k›sm›n›n kuzeyyar›kürede toplanm›fl oldu¤u gibi. Ayr›ca kutuplardaki buz örtüle-riyle ilgili ilginç bilgiler, binden fazla buzulun özellikleri ve görün-tüleri, tarih içindeki evrimleri, sitenin zengin içeri¤inin bir parças›.nsidc.org

26 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

G ö k h a n T o k

Teknoloji Ad›mlar›

nano teknolojikullanan ürünler

Günümüzde en çok konuflulan bilimsel geliflmelerden kimileri de nanoteknoloji üzerine. Bu teknolojinin uygulamaalanlar›n›n ne olaca¤› konusunda çeflitli fikirler at›l›yor ortaya. Bilimsel yenilikleri, daha çok gündelik yaflam›m›za girdi-¤inde fark ediyoruz. Bu nedenle nanoteknolojinin gündelik yaflam›m›zda nas›l yer edinece¤i konusunda de¤iflik görüflle-ri bilmek ilginç oluyor. Sözgelimi, nanoteknolojinin t›pta mucizeler yarataca¤› söyleniyor. Havay› ya da suyu temizlemek-ten, uzay asansörü yapmaya dek birçok alanda nano ürünlerin kullan›labilece¤i varsay›l›yor. Bununla birlikte ortaya at›-lan fikirlerden kimileri sanki fazla havada kal›yor gibi. Gelecekte nano ürünlerin hangilerinin hayat›m›za daha fazla etkiedece¤ine, hangilerinin uygulanmas›n›n çok da olanakl› olmad›¤›na iliflkin bir de¤erlendirme yap›lm›fl. Bu de¤erlendirmebizim ileriye bak›fl›m›za bir yön verebilir:

LLeeuunneessssee YYaaflflllaannmmaayy›› GGeecciikkttiirriiccii FFoorrmmüüllüü“Leunesse Anti-Aging Formula” ad›yla piyasaya sürülen cilt kremleri,

deriyi besledi¤i ve nano parçac›klar sayesinde bak›m yapt›¤› iddias›nda. Nevar ki bu cilt kreminin, en küçü¤ü 400 nanometre olan parçac›klar›, nanoolabilmek için çok büyükler. (genellikle 100 nanometre ve afla¤›s› nano ürünolarak kabul görüyor) Yine de bu nanobak›m ürünleri derinin en derinnoktalar›na kadar etki ediyor ve besliyor.

NNaannoo--bbaakk››mm OOttuurrmmaa YYaasstt››kkllaarr››Art›k çocuklar ellerinde meyve sular›yla evin içinde dolafl›p, en sevdi¤iniz

yast›¤›n üzerine tüm barda¤› döktü¤ünde pani¤e kap›lman›za, sakinleflmekiçin yat›flt›r›c› haplar alan›za gerek yok. Çünkü moleküler boyutta s›v›lar›niçine ifllemesine izin vermeyen fiberlerden yap›lm›fl yast›klar, bu sorunugelecekte ortadan kald›racakm›fl gibi görünüyor.

BBaakktteerrii vvee MMaannttaarr OOlluuflfluummuunnuu ÖÖnnlleeyyeenn BBuuzzddoollaabb››E¤er siz de stafilokok (küre flekilli bakteri) ya da koli basili gibi

mikroplardan ar›nm›fl bir alet istiyorsan›z içinde gümüfl katmanlar bulunduranbuzdolaplar›ndan kullanabilirsiniz. 1 nanometre boyundaki gümüfl, bakterininiçine giriyor, büyümesini ve ço¤almas›n› engelliyor. Böylece dolab›n içinekonan yiyeceklerin neredeyse ilk günkü tazeliklerinde saklanmas› mümkünoluyor.

MMuuttffaakk SSeerraammiikklleerriiE¤er mutfaktaki evyenizin yemek art›klar›ndan ya da baflka nedenlerden

dolay› mikrop yuvas›na döndü¤ünü düflünüyorsan›z onlar› deterjanlarlasilmekten daha etkili bir yol var. Nano teknoloji ürünü olan mutfakseramikleri bu konuda sizin için uygun olacakt›r. ‹çine gümüfl iyonlar›ifllenmifl seramikler, bakterilerin geliflmesini ve ço¤almas›n› engelleyecek,böylece mutfa¤›n›zda güvenli bir ortama sahip olabileceksiniz.

Nano De¤il

Nano De¤il

Nano De¤il

Nano De¤il

27Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Teknoloji Ad›mlar›

BBuu¤¤uu ÖÖnnlleeyyiicciiSo¤uktan s›cak bir ortama girdi¤inizde gözlüklerinizde oluflan bu¤udan

rahats›z oluyorsan›z nanoteknoloji yard›m›n›za kofluyor. Normal ya da kargözlüklerinin üzerine eklenen 10 nanometre kal›nl›¤›ndaki bir tabaka nemiemiyor ve bu¤ulanmay› önlüyor. Benzer bir uygulama alan› da banyoaynalar›n›n bu¤ulanmas›n› önlemek için kullan›labiliyor.

PPeenncceerree BBeerrrraakkll››¤¤››Otomobillerin ön camlar›n›n berrakl›¤›n› korumas› ve görüflü

engellememesi için nanofilmle kaplanmas› oldukça yararl› olabilir. Böyleceya¤mur, kar, buz, böcek çarpmas› hatta kufl pislemesinin neden oldu¤ulekelerin önüne geçilebilir. T›pk› arka camlardaki rezistanslar gibi camayap›flt›r›lan bu sistem sürücüye temiz bir görüfl sa¤l›yor.

pasaportunuzu “download”edebilir miyim?

1) Pasaport almak için yap›lmas› gerekenler, dünyan›n her yerindehemen hemen ayn›d›r. Devletin istedi¤i belgeleri doldurursunuz,vesikal›k foto¤raflar›n›z› verir ve pasaport ücretini ödersiniz. K›sa süresonra pasaportunuz elinizdedir.

3) Bir gümrü¤e ya da baflka herhangi bir kontrol noktas›naulaflt›¤›n›zda mikroçip üzerine yaz›lm›fl bilgileri kaydedip, okuyabilecekbir bilgisayarla kontrol ifllemi tamamlanabilecek. Bilgisayarda bulunacakve yüzünüzü tan›maya yard›mc› olacak bir yaz›l›m, görevlilerin ifllerinikolaylaflt›racak. Burnun geniflli¤inden göz çukurlar›na kadar yüzünüzünde¤iflik biçimlerini, pasaporttaki foto¤rafla karfl›laflt›rarak kontrol edenyaz›l›mlarla pasaport güvenli¤iniz de sa¤lanm›fl olacak.

4) Bu pasaportlar›n daha etkin kullan›mlar› da söz konusu olabilir.Dijital bilgileri veritaban›yla karfl›laflt›rarak sözgelimi, kuflkulular›,aranan teröristleri bu pasaportlar yard›m›yla tan›mlamak çok dahakolay olacak.

2) Yeni kullan›lmaya bafllanacak pasaportlar›n standartgörünümlerinden biraz daha farkl› olmas› ve üzerlerinde bir mikroçiptafl›mas› planlan›yor. Pasaport üzerine yerlefltirilecek haf›za çipinin, birde kablosuz antenin yard›m›yla yeni nesil pasaportlar kullan›labiliyorolacak. Hakk›n›zda kiflisel bilgilerin depoland›¤› ve s›k›flt›r›lm›fl birresminizin yer ald›¤› çipin ömrü 10 y›l. 64 KB bilgi depolayabilen yeninesil pasaportlar yolculuklarda karfl›laflabilece¤iniz her türlü kofluldabelgelerinizin y›pranmadan korunmas›n› sa¤layacak.

Nano De¤il

Nano De¤il

Gemiye a¤›rl›k sa¤layarak suyaoturmas›n› ve böylece geminin denge-de kalmas›n› sa¤lamak amac›yla gemi-lerin tanklar›na almak mecburiyetindeoldu¤u suya, balast suyu denir. Gemi-ler, yük tafl›mad›klar› zamanlarda per-vanenin daha çok suya girmesi, gemi-nin suya biraz daha bat›r›larak denge-sinin sa¤lanmas› ve gemi yap› eleman-lar›na binen stresin azalt›lmas› gibiamaçlarla balast tafl›rlar. Modern gemi-cilikte balast suyu gerçek bir güvenlikve etkin bir çal›flma sa¤lar. Teknoloji-nin yeterince evrimleflmedi¤i geçmifly›llarda gemiler, kum, kaya ve metalgibi kat› balast kullan›rlard›. Günü-

müzdeyse gemiler balast olarak su kul-lan›yorlar. Su olarak kullan›lan balast,geminin yük almas› ve boflaltmas› s›ra-s›nda kolayl›k sa¤l›yor. Bir baflka de-yiflle s›v› balast kat› balasttan daha et-kin, daha ekonomik ve zaman kayb›nayol açm›yor.

Yüklü olan gemiler suya yeterinceoturduklar›ndan balast tanklar›ndakisuyu boflalt›rlar; yükleri olmad›¤›ndada, balast tanklar›n› suyla doldurmakzorundad›rlar. Yani kargolar› su olur.

Fakat son y›llarda balast sular› cid-di flekilde ekolojik, ekonomik, hattasa¤l›¤› etkileyen bir sorun haline geldi.Bu yolla denizlerimizi tehdit eden dört

büyük sorun var: Balast sular›yla ge-len istilac› türler; kara kaynakl› denizkirlenmesi; deniz canl›lar›n›n afl›r› mik-tarda tüketilmesi; k›y› ile deniz canl›la-r›n›n yok edilmesi ve fiziksel de¤iflimi.

Gemilerin balast sular›yla tafl›nanbinlerce deniz canl›s› bulunmakta. Bucanl›lar›n hemen hepsi balast sular›ylageminin içine girebilecek kadar küçükcanl›lar. Bu sularla tafl›nan canl›larbakteriler ve di¤er mikroorganizmalar,planktonlar, küçük omurgas›zlar veyumurtalar olabilece¤i gibi kistler velarvalar gibi çeflitli türlerden de olufla-bilir. Gemi tanklar›na al›nan canl›lar-dan birço¤u, daha al›m s›ras›nda ya dasefer s›ras›nda ölüyorlar. Tankta ya-flamda kalabilmeyi becerenlerin ço¤uda, boflalt›ld›klar› ortamlardaki tuzlu-luk, s›cakl›k, yo¤unluk gibi etkenlerlecanl›l›¤›n› yitiriyor. Ancak baz› durum-larda, baz› türler yaflamay›, hatta kolo-niler oluflturmay› baflarabiliyor; iflte butürler ciddi tehdit haline gelebiliyorlar.

Tür transferinin risk faktörü, denizcanl›lar›n›n hemen tüm türlerinin ha-yat çevrimlerinin bafl›nda plankton flek-linde olmalar› yüzünden art›yor. Böyle-ce, yaflamlar›n›n ileriki evrelerinde bü-yük olan ya da deniz dibine yap›flancanl›lar da gemilerin balast al›m devre-lerinden ve pompalar›ndan rahatl›klageçerek her tarafa yay›labiliyor. 4,500farkl› türün herhangi bir zamanda dün-yan›n de¤iflik bölgelerine balast sula-r›yla tafl›nd›¤› tahmin ediliyor.

Tehlike YaratanlarEn tehlikeli 10 istilac› tür aras›nda

gösterilen birkaç tür var ki bu türlermilyonlarca insan›n yaflam›n› tehditediyor ve hatta daha ileri giderek bin-lerce insan›n ölümüne yol aç›yor.

28 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

G ü l g û n A k b a b a

Bilim ve Teknik Kulübü

Bilim ve Teknik Kulübü hakk›nda ter türlü bilgiyi, mektup, telefon, faks ya da e-posta arac›l›¤›yla edinebilirsiniz. ‹letiflim kurabilece¤iniz adreslerse flöyle: Bilim ve Teknik Kulübü, Atatürk Bulvar› No:221 Kavakl›dere- Ankara,

Güvenli ve etkin yolculuklarda balast suyunun oldukça önemli ifllevlerivar. Ama teknolojinin getirdi¤i art›lar yan›nda eksileri bu konuda da önemli

sorunlar yaflamam›za yol açt›. Bu sorunlar›n baflrol oyuncular›ysa, balasttanklar›ndaki suyu kullanan istilac› türler. Ankara muhabirimiz Alper

Türko¤lu balast suyuyla denizlerimizi kirleten istilac› türleri tan›t›yor.

Balastla Gelen ‹stilac› Türler

1-Geminin kargosu bofl oldu¤u zaman suya oturabilmesi için balast tanklar›na limandan balast suyu al›n›r. 2-Seyir esnas›nda balast tanklar› doludur. 3-Var›lan limanda balast tanklar›ndaki su boflalt›l›r. 4-Kargo dolu ol-

du¤undan balast tanklar› bofltur

29Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Bilim ve Teknik Kulübü

Tel: (312) 467 32 46- 468 53 00/1067, Faks: (312) 427 66 77 e-posta: [email protected]

Cholera (kolera): 1991’de, Pe-ru’nun üç farkl› liman›nda ayn› andabafllayan kolera salg›n› güney Ameri-ka’y› kas›p kavurdu; 1 milyondan fazlainsan› etkileyen bu salg›n, 1994 y›l›nakadar 10,000 den fazla insan›n ölümü-ne yol açt›. Bu türe daha önce Bangla-defl’te rastlanm›flt›. Mikrobun, balastsular›yla tafl›nd›¤› da saptand›.

Asterias amurensis (Kuzey pasifikdeniz y›ld›z›): Kuzey Pasifik’ten GüneyAvustralya’ya tafl›nm›flt›r. Çok h›zl›üremesi nedeniyle iflgal etti¤i bölgeler-de büyük sorunlar ç›kar›r. Yaln›zcaTasmanya’n›n nehir yata¤›nda yakla-fl›k 30 milyon bireylik yo¤unlu¤a ulafl-m›flt›; bu yo¤unluk Kuzey Pasifik de-niz y›ld›z›n›n kendi do¤al ortam›ndaölçülen yo¤unluktan fazlad›r.

Toksik algler: Dünya’da ülkemizdedahil birçok yere balast sular›yla tafl›n-

d›lar. Uygun koflullarda ço¤alan butür, sucul ortamda toplu ölümlere ne-den olmakta, sahili kirletti¤i içinde tu-rizmi olumsuz etkilemekte. ‹stiridyeve midye gibi canl›lar›n besinleri ara-s›nda yer alan bu algler, kabuklularabulaflt›¤›nda zehir salg›lamakta, bu is-tiridye ve midyeyi yiyen insanlarda felçve ölümlere yol açmakta.

Mnemiopsis leidyi: Amerika’n›n li-man bölgelerinde çok miktarda bulu-nur. Amerika’n›n do¤u k›y›lar›ndanKaradeniz’e ve Azov denizine tafl›n-m›flt›r. Amerika’dan Karadeniz’e yap›-lan yolculuklar›n süresi gibi, 20 günya da daha uzun süreli yolculuklarda,balast tanklar›nda bulunan Mnemiop-sis yiyece¤e gereksinim duymaz. Hatta3 hafta ve daha uzun süreler besinsizyaflayabilir. H›zla üreyip yerel zoop-lanktonlarla afl›r› beslenerek besin zin-cirini bozmufl ve Karadeniz’deki bal›kstoklar›n›n, 1990’l› y›llardan beri çö-küflüne büyük ölçüde etkisi olmufltur.Ülkemizde ve tüm Karadeniz’de eko-nomik zararlara yol açan bu tür, flimdide Hazar Denizi’ni tehdit eder halegeldi. Balast sular› ve yüzey ak›nt›lar›-n› kullanarak ‹stanbul Bo¤az›’ndangeçip Marmara Denizi’ne, ÇanakkaleBo¤az›’n› kullanarak da Ege Denizi’neyerleflti.

Yabanc›s› olduklar› ekosistemleri ifl-gal eden bu istilac› türler yaln›zca ba-last sular›yla tafl›nm›yorlar. Bu canl›lardeniz ak›nt›lar›, yüzen kütüklere tutu-narak ve gemi enkazlar›yla da do¤al

olarak yay›l›m gösterebiliyorlar. Ör-ne¤in Süveyfl Kanal›’n›n aç›lmas›n-dan sonra K›z›l Deniz ve Akdeniz bir-birine ba¤lanm›fl ve K›z›l Deniz’dekibirçok tür ak›nt›larla Akdeniz’ e göçetmifltir. Örne¤in, Liza carinata köke-ni Hint pasifi¤i olan bir bal›k olmas›-na ra¤men Süveyfl kanal› yoluyla Ak-deniz’e gelmifltir.

Son y›llarda su sistemine ve canl›la-ra verdi¤i bu gibi zararlardan dolay›

balast sular› önemli bir sorun halinegeldi. Bunun için Romanya’da “globa-last” konulu bir toplant› düzenlendi.Bu toplant›da uluslararas› denizcilikörgütü IMO bünyesinde ve GEF’in fi-nansman deste¤iyle “balast suyu at›kprogram›” haz›rland› ve 2000’de buprogram bafllat›ld›.

Konferansta alt› farkl› çal›flma saha-s› da belirlendi. Bu sahalar Brezilya,Çin, ‹ran, Güney Afrika Cumhuriyeti,Hindistan ve Ukrayna (Karadeniz’dekiçal›flman›n merkezi). Bu program›namac›, gemilerin balast sular›n›n bo-flalt›m›, su sistemine ve canl›lara verdi-¤i zarar hakk›nda geliflmekte olan ül-kelere yard›m etmek; balast suyundanetkilenen tüm sahildar ülkelerin birlik-te çal›flmas›n› sa¤lamak. 2000’de bafl-layan çal›flmalardan 2003 y›l›nda birenvanter ç›kar›ld›. Bu envantere göre:Denizlerimizi istila eden canl›lar› iyi-kötü, zararl›-yaral› ..vb flekilde de¤er-lendiremeyiz. Çünkü gelen bir canl›-n›n ekonomik de¤eri fazla olabilir, hat-ta suyun kalitesini artt›r›c› bir etkisi bi-le olabilir. Fakat ayn› canl› bulundu¤uyerdeki besin piramidini de altüst ede-bilir. Bu durumda gemi ilgililerince al›-nabilecek önlemler flöyle s›ralan›yor:Gemi personeline konu ve tehdit hak-k›nda e¤itim vermek; risk oluflturdu¤ubilinen yerlerde, bölgelerde ve zaman-larda balast almaktan kaç›nmak ya daminimize etmek; balast tanklar›n› tor-tusuz durumda bulundurmak; güvenlive uygulanabilir oldu¤u ölçüde deniz-deyken balast de¤iflimi yapmak; gemibalast yönetim plan› tafl›mak ve içeri¤i-ni uygulamak; balast kay›t jurnali tut-mak ve rapor formlar›n› liman devletiotoritelerine vermek; liman devletininkurallar›na uymak.

Kaynaklarhttp://globallast.imo.org/http://www.turkishpilots.org.tr/DOCUMENTS/C_YAL-

CIN_09_09_2004_Yuzyilin_En_Onemli_Tehdidi.htmImo taraf›ndan belirlenen 6 farkl› çal›flma sahas›...

Her ekosistemde oldu¤u gibi bu türlerinde denizekosisteminde sahip olduklar› bir yaflam döngüleri

ve trofik basamaklar› bulunuyor.

30 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Botox Güzelli¤i-2

Geçen say›da botoxun ne oldu¤undan, etkimekanizmas›ndan, ve günümüzdeki kullan›malanlar›ndan bahsetmifl, do¤an›n en öldürücütoksinlerinden birinin nas›l terapetik bir ajanadönüfltürüldü¤ünden söz etmifltik. “Fil oldu¤un-dan küçük, bit ise oldu¤undanbüyük çizilir hep” diyor J. W.Swift. Bu sözden yola ç›karakbotox kullan›m›n›n dezavantajla-r›n› da göz önünde bulundur-makta yarar var.

Her fleyden önce botox uygu-land›ktan sonra etkisi yaklafl›k3-4 ay sürüyor ve yavafl yavafl or-tadan kayboluyor. Etki geçti¤in-deyse tekrar enjeksiyon yap›l›-yor. Botox yaklafl›k 10 y›ld›r çe-flitli nörolojik rahats›zl›klar›nsemptomlar›n› yok etmek içinuygulan›yor ve peflpefle uygula-maya maruz kalan kiflilerde ra-por edilmifl bir sa¤l›k problemibulunmuyor. Ancak uzun sürelikullan›m› olumsuz yönde etkile-yecek faktörler de yok de¤il. Herfleyden önce uygun kas gruplar›n› seçmek, di¤erkas gruplar›n› etkilemeden enjeksiyon yapmakzor olabiliyor. Çünkü özellikle nörolojik hastal›k-larda, hastal›¤›n ilerlemesiyle daha fazla kas gru-buna enjeksiyon yap›lmas› gerekiyor.

Yafllanmaya ba¤l› k›r›fl›kl›klar›n giderilmesiamaçl› kullan›mda da yeni mimikler oluflturmayabafllayabiliyor insanlar. Bu durumda enjeksiyon

miktar›n›n ve enjekte edilecek kas gruplar›n›n sa-y›s› artabiliyor. Kas gruplar› do¤ru seçilmedi¤in-deyse ifadesiz, mimiksiz insanlar ortaya ç›k›yor.

Doz artt›r›lmas›n›n en büyük sak›ncas›ysa, vü-cutta antikor oluflumunu tetikleme ihtimali. Botu-linum toksini protein yap›s›nda. Yabanc› protein-ler vücudumuza girdi¤indeyse, vücudumuz buproteinlere karfl› do¤al olarak antikorlar olufltu-ruyor. Yüksek dozda ve s›k yap›lan botox enjek-

siyonlar›n antikor oluflumunu tetikledi¤i de bilini-yor. Antikor oluflumunun sonucu olarak uygula-man›n etkisi azal›yor. Bunu engellemek için bo-tox, üretici firma taraf›ndan mümkün olan en dü-flük protein yüküyle üretiliyor. Önemli olan en-jeksiyonlar›n do¤ru kas gruplar›na, mümkün olanen düflük etkili dozda ve uzun aral›klarla yap›lma-s›. Yanl›fl kullan›ld›¤›nda, yüz felci de olas›l›klar

aras›nda yer al›yor. Bu bak›m-dan uygulaman›n e¤itim gör-müfl kifliler taraf›ndan yap›lmas› çok önemli.

Bilim adamlar› botoxun etkisinin antikorlartaraf›ndan tamamen yok edilirse bile çaresiz kal-mamak için çal›flmalara bafllad›. Alternatiflerseyine Clostridium botulinum bakterisinin üretti¤idi¤er nörotoksinler. Çal›flmalar botulinum toksin-B, C ve F’nin de insanlar üzerinde kullan›labile-

ce¤ini gösteriyor. Tabi araflt›rmave gelifltirme çal›flmalar› devamediyor.Göz önünde bulundurulmas› ge-reken bir baflka faktörse enjeksi-yonlar›n yüksek fiyat›. Yaklafl›k300-350 dolardan bafllayan mali-yeti, üretici firma toksinin üretil-mesindeki ve saflaflt›r›lmas›ndakizorluklara ba¤l›yor.Sonuç olarak t›pk› di¤er tedaviyöntemlerine yapt›¤›m›z gibi, bo-toxun da flikayetler için bir çö-züm olup olamayaca¤›na kararverirken, baflar› ihtimali, uzun va-deli enjeksiyonlar›n fiyat› ve etki-si, ve alternatif terapi imkanlar›-na karfl› sa¤layaca¤› avantajlar›ve dezavantajlar› göz önünde tut-mak gerekiyor. Çözüm yaratt›¤›

durumlardaysa, modern t›bb›n s›n›r tan›maz bi-lim adamlar›na tekrar teflekkür etmek...

Kaynaklarhttp://www.botox.comBell ve ark., (2000) “Pharmacotherapy with botulinum toxin: Har-

nesting nature’s most potent neurotoxin” Pharmacotherapy 20(9):1079-1091.

Davis L.E. (1993) “Botulinum toxin” The Western Journal of Medi-cine

Kas›m say›m›zda, Ankara muhabirimiz Müge Simin Tans›’n›n haz›rlad›¤› “Botox Güzelli¤i” yaz›s›nda Müge’nin amac›, oldukça zehirli birmaddenin araflt›rmalar sonunda nas›l tedavi amaçl› kullan›ld›¤›n› ortaya koymakt›. Müge, botox’un güzellik için kullan›m›n› vurgularken de,günümüzde teknolojinin ne kadar elimizin alt›nda, emrimize amade oldu¤unu göstermek istedi. Müge’nin kaleminden son olarak botoxunolumsuzluklar›n› ö¤reniyoruz.

Peyzaj Tasar›m› Ö¤renci Proje Yar›flmas› Sonuçland›

TMMOB Peyzaj Mimarl›¤› II.Kongresi, 25 – 28 Kas›m tarihleriaras›nda gerçekleflti. Kongreninkapsam›nda yer alan etkinliklerdenbiri de, TMMOB Peyzaj Mimarlar›Odas›, Mudurnu Kaymakaml›¤› veMudurnu Belediyesi’nin düzenledi-¤i, “Bolu-Mudurnu ‹lçesi MastaflGölü ve Yak›n Çevresi RekreasyonAlan› Peyzaj Tasar›m› Ö¤renci Proje Yar›flmas›”ve bu yar›flmada dereceye giren projelerin ser-gilenmesiydi. Proje yar›flmas›nda, AÜ Ziraat Fa-kültesi Peyzaj Mimarl›¤› Bölümü ö¤rencileriMehmet Karaca, Elif Boyac›, Secde Baflaran,Mustafa Terzio¤lu ve Tu¤ba Arslan’dan oluflanekip birincili¤i kazand›. Karadeniz Teknik Üni-

versitesi Orman Fakültesi Peyzaj Mimarl›¤› Bö-lümü’nden Hasan Ayd›n, Mehtap Ayd›n, SelamiY›lmaz’›n birlikteli¤inden oluflan ekip yar›flmadaikinci olurken, yine Karadeniz Teknik Üniversi-tesi Orman Fakültesi Peyzaj Mimarl›¤› Bölümü

ö¤rencilerinden Mine Altuntafl, Bu-ket Barsbay, Elif Uzunismail ve Ha-tice ‹fller’in ekibi üçüncülü¤ü eldeettiler.Peyzaj Mimarl›¤› Odas›’n›n bu ya-r›flmay› düzenlemesindeki amac›;Mudurnu ilçesinin önemli aç›k alan-lar›ndan birisi olan ve ilçenin rek-reasyon ihtiyac›n›n karfl›lanmas›n-da önemli ifllevi bulunan yar›flma

alan›n›n projelendirilmesi. Böylece, ilçe halk›y-la beraber, ilçede ve yak›n çevrede konaklayangünübirlik ve uzun süreli ziyaretçilerin bofl za-manlar›n› de¤erlendirece¤i, kullan›c›lara spor,dinlenme, yürüyüfl ve koflu, yeme-içme vb ola-naklar sunacak bir rekreasyon alan› planlanm›flolacak. Bu planlamaysa, ilgili kullan›c›lara, ta-sar›mc›lara ve yerel yönetime fikir verecek,

ufuk açacak ve yol gösterecek. Mudurnu Kay-makaml›¤› ve Mudurnu Belediyesi yar›flma so-nucunda birinci seçilecek projeyi uygulamay›da düflünmekte.

Projelerin kapsam›nda yar›flmac›lar›n dikka-te ald›¤› hususlarsa flöyle özetlenebilir: Mevcutgöletin ve restoran tesisinin korunarak yeni dü-zenleme önerileriyle ziyaretçilerin hizmetine su-nulmas›. Alan›n mevcut de¤erleri gözetilerekyeni kullan›m önerilerinin sunulmas›, ihtiyaçprogram›na uygun tasar›m stratejilerinin geliflti-rilmesi. Yar›flma alan›n›n Mudurnu ilçesi ve ya-k›n›ndaki yerleflim birimleriyle ba¤lant›lar›n›sa¤l›kl› biçimde kurmak, oto, toplu tafl›m ve ya-ya sirkülasyonlar›na uygun yaklafl›mlar› gelifltir-mek. Alan›n otopark ihtiyac›n› karfl›lamak. Öne-rilen kullan›mlar› bir bütünsellik içerisinde yo-rumlayarak örnek çözümler gelifltirmek. Yak›nçevresindeki di¤er aç›k ve yeflil alanlarla ifllev-sel ve estetik ba¤lant›lar› kurmak. Oluflturula-cak mekanlara arazi biçimlendirme, mimarielemanlar ve bitki örtüsüyle ifllevlerine uygunbir anlam kazand›rmak.

Haberler...Haberler...Haberler...Haberler

31Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Ruhunu Bilime ÜfleyenBir Devrimci

Bilime ruhunu üfleyen say›l› bilim adam› var-d›r. Hayatta yap›lan her fleyin bedeli olabilece¤igibi bilime ruhunu vermenin de bilim adamlar›için bazen a¤›r bir bedeli olabiliyor. Antoine La-voisier’in yaflam›nda oldu¤u gibi. Onun ödedi¤ia¤›r bedel Frans›z devriminin keskin giyotinleritaraf›ndan verilmiflti. Mahkemesinde hakiminsöyledi¤i “Cumhuriyetin bilginlere ihtiyac› yok-tur” sözü ak›llara kaz›nm›fl, Lavoisier’in bi-limde yaratt›¤› de¤iflimin önüne geçmiflti.Oysa o iyi bir ekonomist, yönetici, hu-kukçu ve yarat›c› bir bilim adam›yd›.Frans›z devriminin keskin giyotinleribu çok yönlü adam›n bafl›n› bedenin-den ay›r›verdi Bir devrim bir devrim-ciyi yok etmiflti Peki ona devrimcidemek do¤ru bir yaklafl›m m› ? Bu-nun karar›n› verebilmek için yapt›k-lar›na k›saca bakmak gerekir.

O kimyaya ölçmeyi getirmifl kifli-

dir. 18 yy da 0,0005 gram› ölçebilen terazi yap-m›flt›r. Bu geliflmenin katk›s›yla bir reaksiyondaürünlerin kütlelerinin toplam›n›n reaksiyona gi-renlerin kütlelerine eflit oldu¤u, yani maddeninyoktan yarat›lamayaca¤› ve kaybolmayaca¤› orta-ya kondu. Bu sonralar› “kütlenin korunumu ya-sas›” olarak tan›nd›.

Hayvanlarda solunumun oksijenle gerçekle-flen bir yanma ifllemi ve bu yanma sonucu ›s› veCO2 a盤a ç›kt›¤›n› saptad›. Enerjinin korundu¤u-nu yapt›¤› ilginç domuz deneyiyle bulan kifli de o.Kimyasal olaylarda a盤a ç›kan ›s›y› bulmak içinyeni bir yöntem gelifltirdi.

‹lk olarak suyu elementlerinden sentez-lemifl ve tekrar bileflenlerine ay›rm›fl vesuyun yap›s›n› ayd›nlatt›. Bu deneyle-ri s›ras›nda havan›n miktar›n› ne ka-dar al›rsa als›n hidrojen miktar›n›nde¤iflmedi¤i sürece oluflan su mik-

tar›n›n de¤iflmedi¤ini gözlemlemesikimyadaki sabit oranlar yasas›n› belirti-yordu.

Kimyasal adland›rma metotlar›n› ba-z› bilim adam› arkadafllar›yla birlik-te oluflturdu. Element ve bileflikler

aras›ndaki fark› ortaya koy-du. Günümüzün bafl belas›gaz› olan CO2 in ve hidro-jen gaz›n›n isim babas› dao. Yanma olay›n›n do¤as›n›aç›klayan kifli de. Ve dahanice ilginç denemeler... Bu temel katk›lar kimya-y› gerçek anlamda bir bilim haline getirdi. Kendi-sini de kariyerinin zirvesine ç›kard›.

Her iniflin bir ç›k›fl› oldu¤u gibi Lavoisier’inde yükseliflini keskin bir inifl takip etti Jakoben-ler vergi gelirlerinden kendisine ç›kar sa¤lad›¤›gerekçesiyle Lavoisier’in yükselifline son verdiler.Asl›nda giyotinlerin kesti¤i bir devrimcinin büyükbilim aflk›yd›.

Devrimcileri yaflad›klar› dönemde de¤erlen-dirmek daha gerçekçi bir yaklafl›m olsa gerek.Yap›lanlar da o dönemde gerçekten büyük de¤i-flimlerdi. Büyük ilk ad›mlar att›. Ve onun sayesin-de kimya bilim olarak tan›nmaya bafllad›. Ölür-ken, arkadafl› Laplace’den boynu kesildikten son-ra göz hareketlerinin durup durmad›¤›n› kontroletmesini istemesi, ölürken bile bilime ruhunu üf-ledi¤inin en önemli göstergesi olsa gerek. O bili-me ruhunu üfleyen bir devrimciydi.

‹zmir muhabirimiz Yoldafl Seki, kimya temel biliminin önemli isimlerinden biri olan ve bilimsel çal›flmalar› için yaflam›n› hiçe sayan Lavoisier’i bizlere tan›t›yor.

Ziraat Fakültesi Ö¤rencileri KongresiBaflar›yla Yap›ld›

1.Ulusal Ziraat Fakültesi Ö¤rencileri Kongre-si, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi ö¤rencileri ta-raf›ndan, 27-28 Ekim’de E.Ü. Ziraat FakültesiProf. Dr. Feyzi Önder Toplant› Salonu’nda düzen-lendi. Kongrenin amac›, tar›m›n gelece¤e yöneliksorunlar›na çözüm bulunmas›, Türkiye'nin dünyaüzerindeki rekabet flans›n›n artt›r›lmas› için çevredostu üretim tekniklerinin gelifltirilmesi, bu gelifl-melere liderlik edecek ve katk›da bulunacak bi-linçli ve bilgili ziraat mühendislerinin ö¤rencilikdöneminden itibaren tar›m ve tar›ma dayal› tümalanlardaki geliflmelerin takibi, sorgulanmas›, darbo¤azlar›n aç›klan›p ortaya konularak karfl›l›kl›bilgi al›flveriflinin yarat›lmas› için ziraat ve ilgilialanlardaki ö¤rencileri bir araya getirmekti. Kon-greye Ankara, Trakya, Çukurova, Akdeniz, Süley-man Demirel Üniversitelerinden kat›lan ö¤renci-ler; "Tar›m E¤itim ve Ö¤retimine Genç Bak›fl","AB Yolunda Türk Tar›m›", "Tar›mda Yeni Teknik-ler", "Türkiye'nin Ç›k›fl›: Tar›m ve Tar›ma Dayal›Endüstri" oturum bafll›klar› alt›nda poster ve söz-lü sunumlarda bulundular. Ça¤r›l› tebli¤ vermeküzere Ankara Üniversitesi'nden Prof. Dr. GülcanEraktan, Uluda¤ Üniversitesi'nden Prof. Dr. AtillaErifl, Ege Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ediz Ulusoyve Prof. Dr. Kamil Okyay S›nd›r konuflmac› olarakkat›ld›lar.

Kongrede Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi ö¤-rencisi taraf›ndan verilen piyano resitali, ‹zmir Bü-yükflehir Belediyesi’nin organize etti¤i Bostanl› sa-hilindeki akflam yeme¤i ve 29 Ekim tarihinde yap›-lan ‹zmir gezisi keyifli anlar yaflanmas›n› sa¤lad›.

Yücel K›l›ç

Uluslararas› ZeytincilikSempozyumu Yap›ld›

Merkezi Belçika’da bulunan ve 1959’da kuru-lan, Uluslararas› Bahçe Bitkileri Derne¤i (ISHS-In-ternational Society for Horticultural Science,http://www.ishs.org ) Meyvecilik, Sebzecilik, Ba¤-c›l›k, Süs bitkileri, Serac›l›k, Biyoteknoloji gibialanlarda komisyon ya da bölümlere ve bunlar›nalt›nda da çal›flma gruplar›na sahip büyük bir ku-rulufl. Bu derne¤in Meyvecilik Bölümü’nün, Zey-tincilik Çal›flma Grubu, bütün dünyadaki zeytin vezeytinya¤› üzerine çal›flan bilim adamlar›n› vearaflt›r›c›lar› bir araya getirmek ve bilgi al›flveriflin-de bulunmak ve böylece zeytincili¤in bütün dünya-da geliflmesine olanak verebilmek amac›yla ulusla-raras› sempozyumlar düzenliyor. Zeytincilik Çal›fl-

ma Grubu taraf›ndan, 1989 y›l›ndan bu yana her4 y›lda bir olmak üzere zeytin ve zeytinya¤› konu-sunda düzenlenmekte olan “Uluslararas› Zeytinci-lik Sempozyumu”nun 5.’si, ülkemiz zeytincili¤ininbulundu¤u konum göz önüne al›narak 27 Eylül-2Ekim tarihleri aras›nda, ‹zmir’de yap›ld›.

Sempozyumda aç›l›fl› takiben davetli konufl-mac› Dr. L. Ferguson taraf›ndan sulama, budama,gübreleme, toprak iflleme gibi zeytin yetifltiricili-¤ini ilgilendiren konu ve sorunlara yönelik özelbir sunum yap›ld›. Sempozyumun ikinci günü,zeytin hastal›k ve zararl›lar›n› ilgilendiren konu vesorunlara yönelik olarak poster sunumlar› gerçek-leflti. Ayr›ca, zeytin sine¤ine karfl› gelifltirilen or-ganik preparat›n tan›t›m› ve zeytinde gen kaynak-lar› ve biyoteknoloji gibi konular›n ifllendi¤i otu-rumlar düzenlendi. Sempozyumun üçüncü günü,sofral›k zeytin ve zeytinya¤› konulu oturumla bafl-lad›. Bu oturumda, teknolojiyi ve kalite faktörle-rini ilgilendiren konu ve sorunlara yönelik olarakposter sunumlar› yap›ld›.

Tar›m ve Köy ‹flleri Bakanl›¤› Tar›msal Ekono-mi Araflt›rma Enstitüsü’nce organize edilen “Dün-yada ve Ülkemizde Zeytin ve Zeytinya¤› Ekonomi-si ve Pazarlanmas›” bafll›kl› panel ve zeytincilikteperiyodisite, çiçeklenme gibi biyolojik ve fizyolo-jik konu ve sorunlara yönelik sunumlar sempoz-yumun dördüncü gününde gerçekleflti.

Zeytin a¤ac›n›n ço¤alt›lmas› ve fidanc›l›k tekni-¤ini ilgilendiren konu ve sorunlara yönelik sunum-lar, davetli konuflmac› Dr. J. Caballero’nun aç›kla-malar›yla birlikte 5. gün gerçekleflti. Ve sempoz-yum, Prof. Dr. Uygun Aksoy’un oturum baflkanl›-¤›nda, sempozyum baflkan› Dr. Mücahit Taha Özka-ya’n›n sempozyum de¤erlendirme ve kapan›fl ko-nuflmas›n›n ard›ndan 2008’de düzenlenecek 6.sempozyumu düzenlemek isteyen Portekiz BahçeBitkileri Derne¤i bir sunumda bulundu. Sempozyu-mun son günü Ayd›n Valili¤i himayesinde teknik-tu-ristik bir gezi düzenlendi.

Ondokuz May›s Üniversitesi Astronomi Kulü-bü, Doç.Dr. Hüseyin Kalkan dan›flmanl›¤›nda On-dokuz May›s Üniversiteli bir grup gencin birarayagelerek oluflturduklar› bir bilim platformu. Kulü-bün temel amaçlar›ysa flöyle s›ralan›yor: “Astro-nomiyi sürdürülebilir bir hobi haline getirebil-mek. Kurulacak olan gözlemevi ve teleskopu ta-n›tmak. Günefl ve gece gözlemleri ile gökyüzünüve gök cisimlerini tan›mak. Yerli ve yabanc› as-tronomi yay›nlar›ndan, internet ve radyo televiz-yon gibi di¤er kaynaklardan güncel astronomikonular›nda bilgi toplamak. Topluluk üyeleriaras›nda pratik astronomi ve temel bilimler konu-lar›nda çal›flmalar gelifltirmek ve bilginin paylafl›l-mas› için organizasyon yapmak. Güncel astrono-mi ve bilimsel konularda üniversite ö¤rencileriniayd›nlatmak için; ayl›k bir bülten ve internet site-si ile çal›flmalar› duyurmak. Seminer ve konfe-ranslar düzenleyerek, üniversite içinde ilgiyi ar-t›rmak ve tart›flma ortamlar› yaratmak. Çeflitligözlemevlerine geziler düzenlemek. Halka aç›kastronomi günleri düzenlemek. Bu etkinliklerdeilgililere ilginç gök cisimleri ve gök olaylar› tan›-tarak. Dünya merkezli görüflten, evrensel görü-fle aç›l›m› sa¤lamak. ‹lkö¤retim ve liselerde, iste-¤e ba¤l› olarak astronomi konusunda seminerler

vererek fen bilimlerine ve do¤aya karfl› ilgiyi ar-t›rmak. E¤itim çal›flmalar›n› seminerler, film veslayt gösterileri biçiminde sürdürmek. Amatörastronomlar›n ihtiyac› olan gök haritas›, dürbün,teleskop gibi araç ve gereçlerin kullan›lmas›, te-min edilmesi için çal›flma yapmak. Konularla ilgi-li model ve alet yap›m› için çal›flmalarda bulun-mak.”

Amaçlar› do¤rultusunda gerçeklefltirdikleribirçok etkinlikleri de var. Ama en ilginci üniver-sitenin deposunda, k›r›k dökük ›fl›¤› ay›rmak içinbeklerken bulduklar› bir spektrometreyi çal›fl›rhale getirmeleri. Onlar, aleti amac›na ulaflt›rmakiçin bak›mdan geçirip, çok hassas olmasa da y›l-d›zlar›n ›fl›¤›nda ki farkl› renkleri gösterebilecekduruma getirmifller. Kendi söylemleriyle bu çal›fl-ma belki de ileride y›ld›z ›fl›¤›n›n farkl› dalgaboy-lar›n› tespit edip yorumlamay› sa¤layacak, dedek-törler için bir ilk ad›m.

Astronomi Kulubü’ndeki gençlerin düflleriniy-se ileride üniversitelerinde kurulmas›n› düflledik-leri bir gözlemevi. Bu gözlemevinin tasar›m›n› dayap›p, ‹nternet sayfalar›na koymufllar. Tasar›m›,1/250 ölçekli basit bir model olarak niteliyor veflu aç›klamalar› yap›yorlar: Resimde görülen kub-be, 16’’ çap›nda bir teleskop için ideal korumay›

sa¤lamakta. Gözlemevi; gözlem bölümü, 30 kifli-lik bir seminer salonu, bilgi ifllem odas› ve göz-lemcilerin tüm ihtiyaçlar›n› karfl›layabilecekleriyerleri içermekte. Bu yap› yaklafl›k 50 m2’lik biralan› kaplamakta. Ayr›ca ülkemizde çok az gözle-mevinde bulunan bilgisayar destekli kubbe hare-ketleri için de bir model özelli¤i tafl›makta. He-nüz büyük boyutlar için tasar› aflamas›nda olanbu modelde bilgisayar yaz›l›m› sayesinde isteni-len bir gökcismine, 1 derecelik hata pay› ile kub-be yönlendirilebilmekte.

28 Ekim’de, ö¤renci merkezindeki Ay tutul-mas›n› izledikleri s›rada aralar›nda flu konuflma-n›n s›kça geçti¤ini de belirtiyorlar: “Hazz›n verdi-¤i uykusuzluk. Uykusuzlu¤un verdi¤i yorgunluk.Yorgunlu¤un verdi¤i dinginlik. Dinginli¤in verdi-¤i sessizlik. Sessizli¤in verdi¤i düfl. Düflün verdi-¤i haz. Hazz›n verdi¤i uykusuzluk. Uykusuzlu¤unverdi¤i...”

‹lgilenenler, onlar hakk›nda daha çok bilgiyehttp://www2.omu.edu.tr/ogrenciklupleri/astronomi/astronomi/gi-ris.htm adresinden ulaflabilirler.

32 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Bilim Örgütlenmeleri... Bilim Örgütlenmeleri... Bilim Örgütlenmeleri...

Sabanc› ÜniversitesiSualt› Sporlar› Kulübü

Sabanc› Üniversitesi Sualt› Sporlar› Kulübü,2000 y›l›nda Do¤a Sporlar› Kulübü’nde (SU-DOSK) sualt›na ilgili birkaç gencin sualt› sporla-r› alt grubu oluflturma çal›flmalar›yla do¤du. 5-6kifliyle yola ç›kan ve e¤itmen aray›fl›na geçengrup, Bo¤aziçi Sualt› Merkezi - BSAM ve e¤it-men Salih Murat Egi ile e¤itim faaliyetlerinebafllama karar› ald›.

K›sa sürede üye say›s›n›n artmas› nedeniyle2001 y›l›nda tek bafl›na bir kulüp olma ihtiyac›hisseden Kulübün ad› Sabanc› Üniversitesi Sual-

t› Sporlar› Kulübü (SUSS), olarak de¤ifltirildi.SUSS dalg›çlar› sportif amaçl› faaliyetlerin

ötesine geçerek, BSAM taraf›ndan gerçeklefltiri-len Van Gölü, Nemrut Krater Gölü araflt›rmalar›gibi bilimsel çal›smalara kat›l›mc› oldu¤u gibi,Sabanc› Üniversitesi Biyo-bilimler ve Biyo-Mü-hendislik Program›n›n kat›l›m›yla sualtcanl›lar›ve yaflam› üzerine “Türkiye Denizleri ‹çin Florave Fauna Rehberi – Vol. 1”i ve yine Sabanc› Üni-versitesi Mekatronik Mühendisli¤i ile ortaklaflagerçeklefltirilen bir projeyle dal›fl malzemelerihakk›nda temel prensiplerden, bak›m-onar›magenifl çerçeveli bir kaynak olan “SCUBA Malze-meleri Rehberi”ni haz›rlad›.

Bugüne kadar yapt›¤› ve gelecek dönemleriçin planlad›¤› çal›flmalarla yaln›zca bir hobi ku-

lübü olmad›¤›n› ortaya koyan SUSS, baslang›çseviyesinden, ileri seviye dalg›çl›¤a, uzmanl›ke¤itimlerine yani genifl bir e¤itim yelpazesinesahip. Geçen süre içerisinden 100’den fazla da-l›c› yetifltiren kulüp 2003 y›l›yla birlikte kulüpdal›fl e¤itimlerini tamamen kendi bünyesindegerçeklefltirmek ve federasyon onayl› dal›fl oku-lu olmak için çal›flmalar›n› da tamamlad›; Sualt›sporlar›, Cankurtarma, Sukaya¤› ve Paletli Yüz-me Federasyonu – SCSPF sertifikal› bir dal›flokulu oldu.

Ufac›k grubun hayalleriyle bafllayan SUSS,bugün her seviyede verdi¤i e¤itimler ve gerçek-lefltirdi¤i sportif ve bilimsel amaçl› faaliyetlerlesualt› camias›nda tan›nan bir kulüp oldu. (‹lgile-nenler için: [email protected])

1994 y›l›nda kurulan Temiz Enerji Vakf›’n›n(TEMEV) 10. kurulufl y›l› etkinlikleri kapsam›nda,Vakf›n tan›t›lmas› ve bu sayede temiz enerji bilin-cinin topluma kazand›r›lmas› amac›yla bu y›l pekçok etkinlik düzenlendi. Bu çerçevede planlananetkinliklerden biri de, “Temiz-Tükenmez Enerjiler-de Uygulama” konulu “Ödüllü Proje Yar›flmas›”oldu. Ortak hedefi temiz enerji kullan›m›n› yayg›n-laflt›rarak enerji kullan›m›n› verimli k›lmak olanproje yar›flmas›n›n ödül töreni, Vakf›n düzenledi-¤i di¤er etkinliklerin ödül törenleriyle birlikte 27Kas›m’da, TÜB‹TAK Feza Gürsey Salonu’nda ger-çeklefltirildi.

Seçici kurulu TEMEV, TÜB‹TAK, Dünya EnerjiKonseyi Türk Milli Komitesi, üniversite ve özelsektör temsilcilerinden oluflan “Ödüllü Proje Ya-r›flmas›”na on bir proje kat›ld›. Projeler, seçici ku-rulca de¤erlendirildi ve sonuçta, HÜ MühendislikFakültesi Elektrik Elektronik Mühendisli¤i Bölü-mü’nde yüksek lisans çal›flmalar›n› sürdüren Da¤-han Çayc›, “Fotovoltaik Güç Sistemli Su Pompas›‹le Tar›msal Sulama” bafll›kl› projesiyle birinci se-çildi. Yar›flmada, H. Bülent Ertan sorumlulu¤undahaz›rlanan TÜB‹TAK-B‹LTEN-ODTÜ ortak çal›flma-s›, “fiebekeye Uyumlu Ak›ll› Günefl Elektrik Ener-jisi Dönüfltürücüsü” ikinci seçilirken, S›tk› Hoflhantaraf›ndan haz›rlanan, “Günefl Enerjisiyle Çal›flanModel Keflif Uça¤›” projesi üçüncü oldu.

Proje yar›flmas›nda birinci gelen Da¤han Çay-c›, projesinin hedefinin, fotovoltaik sulama sis-temlerinin kullan›m›n›n ülkemizde de yayg›nlaflt›-r›lmas› oldu¤unu söylüyor. Bu sayede, tar›m›n bü-yük önem tafl›d›¤› ülkemizde, sulama için yüksekenerji gereksinimi, do¤a dostu temiz enerji kay-naklar›yla sa¤lanacak ve fosil yak›tlarla enerji üre-timi düzeyi afla¤› çekilebilecek. Çayc›, projesini,Cihanbeyli Ovas›’nda domates yetifltirilen bir dö-nümlük bir pilot bölgede uygulamay› da planl›yor.Çayc›’ya göre, projenin yurt içi ve yurt d›fl›ndakipazarlarda uygulanabilirli¤i de söz konusu. Çayc›,fotovoltaik su pompas› sisteminin, seçilen pilotbölgedeki kuyuya bir mühendis ve bir elektrikteknisyeninin koordinasyonunda kurulabilece¤inive uygulamaya k›sa zamanda geçebilece¤ini belir-tiyor.

Yar›flmada ikinci gelen “fiebekeye UyumluAk›ll› Günefl Elektrik Enerjisi Dönüfltürücüsü”projesinde gelifltirilen teknoloji, varolan teknoloji-nin izin verdi¤i s›n›rlarda fotovoltaik DA enerjiyi,flebeke geriliminde, binalarda var olan elektrikdonan›m›n› kullanarak en az yat›r›mla kullan›c›n›nhizmetine sunabilecek. Devreye al›nmas› içinse fi-flin pirize tak›lmas› yeterli. Batarya gerektirmedi-¤i için ilk yat›r›m maliyeti de düflük. Proje sorum-lusu Bülent Ertan projenin ev, ofis, iflyeri, fabrikaortamlar›n›n yan›s›ra, fotovoltaik panellerin ve fle-bekeye enerji ak›m›n›n oldu¤u di¤er yerlerde dekullan›labilece¤ini belirtiyor. Projede ortaya ko-nan sistem, batarya ile enerji depolama olana¤›

yarat›l›rsa, kesintisiz güç kayna¤› olarak da görevyapabilecek. Ertan’a göre, yeterli kaynak bulunur-sa, sistemden ›s› enerjisi de elde edilebilir. Yap›-lan hesaplar sonucunda, sisteme yap›lan ilk yat›-r›m›n 7-10 y›l gibi bir sürede geri al›nabilece¤inisöyleyen Bayhan, bu durumun tüketiciye de eko-nomik gelebilece¤ini belirtiyor.

Yar›flmada üçüncü gelen “Günefl EnerjisiyleÇal›flan Model Keflif Uça¤›” projesinin hedefiyse,görüntüleme sistemlerinde kullan›lan ve bir böl-genin tepeden foto¤raflar›n›n çekilmesi ya da vi-deo görüntüsünün kaydedilmesi sürecini daha u-cuz, kolay ve güvenilir bir biçimde gerçeklefltire-bilmek için, DC motorlu model uçaklar gelifltir-mek. Projede, DC motor, uça¤›n kanatlar›na ko-nulacak günefl panelleri sayesinde enerjisini sa¤-layacak. Böylece, güneflli bir günde, yaln›zca ya-k›t ve batarya kullanarak uçabilen model uçaklar-dan çok daha uzun süre havada kalabilecek. Uçakiste¤e göre hem batarya hem de günefl enerjisiy-le çal›flabilecek. Uça¤›n üzerindeki bir video ka-mera sayesinde, uçak uçtu¤u bölgelerden görün-tü kay›d› yapabilecek. Ayr›ca, “Rf transmitter”arac›l›¤›yla, al›nan görüntüler gerçek zamanl› ola-

rak uça¤› yerden komuta eden kullan›c›n›n ekra-n›na gönderilebilecek. Videoyu çeken kamera sis-teminin kontrolüyle ayr›nt›l› çekimler de yap›labi-linecek. Projeyi gelifltiren S›tk› Hoflhan’a göre,ulafl›lmas› zor ve tehlikeli olan yerlerin görüntüle-ri, insan yaflam›n› riske sokmadan, bu modeluçakla, kolay ve ucuz bir biçimde elde edilebilece-¤i gibi, telemetri cihazlar›yla birlikte meteorolojikolaylar›n tahmini de çok kolay yap›labilinecek.

TEMEV 10. kurulufl y›l› etkinlikleri çerçevesin-de planlanan ve büyük ilgi gören resim yar›flmas›-naysa türkiye’nin çeflitli illerinden 804 resim gel-di. Resimler Seçici Kurul’ca de¤erlendirildi. De-¤erlendirme sonunda, 7-10 yafl grubunda, Sam-sun’dan Setenay Kamazo¤lu, 11-14 yafl grubundaGiresun’dan Gülruy fienel, 15-18 yafl grubundada, ‹stanbul’dan Deniz Sunmeyer birinci oldular.27 Kas›m’da TÜB‹TAK’ta aç›lan bir sergiyle, ya-r›flmaya kat›lan 50 resim, ilgilenenlerin be¤enisi-ne sunuldu.

Ayn› gün, TEMEV taraf›ndan, vakf›n bilgi ban-kas›ndan seçilen ve yay›nlar›yla temiz-tükenmezenerjilerde önemli katk›lar› olanlara teflekkür bel-geleri de da¤›t›ld›.

G ü l g u n A k b a b a

37Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

TEMEV ÖdülleriDa¤›t›ld›

38 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Hormonlar olmadan canl› yaflam›n devam etmesi olanaks›z; çünkü hormonlar canl›lar›nbüyüme, geliflme, farkl›laflma gibi fizyolojik olaylar›nda söz sahibi olduklar› gibi canl›metabolizmas›n›n düzenlenmesi ve dengeli bir yaflam sürdürülmesinde de büyük rol oynarlar.Örne¤in, bitkilerin büyüme ve geliflmesi de, bütün organizmalarda oldu¤u gibi, çevresel vegenetik faktörlerin kombinasyonuyla gerçekleflir. Dolay›s›yla bitkilerde, bir tohumunçimlenmesi, uzay›p genifllemesi, farkl›lafl›p olgunlaflmas› çevresel etkenlere ba¤l› oldu¤u gibi,tohumun kendi içinde kontrolü sa¤layan kal›tsal etkenlerle de sa¤lan›r. Yapay olarak eldeedilen bitki büyüme düzenleyicileri, ›fl›k, su ve nem de¤iflimleri, yerçekimi, karbonhidrat veazot miktar› gibi çevresel faktörler içinde yerini al›rken, bitkisel hormonlar, bitkinin büyüme vegeliflimini teflvik eden, önleyen ya da de¤ifltiren etkileriyle kal›tsal faktörler aras›ndade¤erlendirilir. Bitkinin varolmas› hormonlar›na ba¤l›d›r... Tar›m ve biyoteknoloji alan›ndasa¤lanan ilerlemelere paralel olarak, tüm dünyada oldu¤u gibi ülkemiz tar›m›nda da, verimart›r›c› birtak›m büyüme düzenleyici maddeler ya da büyütme faktörleri kullan›ma sunuldu.Tar›mda yaflanan bu geliflme sonucu, bizler gerek bitkisel gerek hayvansal ürünleri, hem bolmiktarda, hem de ucuza tüketir olduk. Ancak bu noktada g›da güvenli¤i konusu gündemimizeyerlefliverdi. Konuyla ilgili do¤ru yanl›fl pek çok bilgiyle doldurulan beyinlerimiz, “hormon ne,büyüme düzenleyici ne?” birbirine kar›flt›rd› ve “hormonlu beslenmeye mahkûm muyuz?”isyan›na girdi. Gerçekten de mahkûm muyuz hormona?

“Hormon”laYAfiAMAK

“Hormon”laYAfiAMAK

Modern kent yaflam›n›nbizlere sundu¤u ola-naklardan biri de al›fl-verifl merkezleri. Bumerkezler içinde yer a-

lan sat›fl reyonlar›nda daha önce gör-medi¤imiz, bilmedi¤imiz pek çok bitki-sel ürünle karfl›lafl›yoruz; flafl›r›yoruz.Bir de önce heyecan duyup sonradanhayal k›r›kl›¤› yaflad›¤›m›z ürünler var.Bize bu durumu yaflatanlarsa geneldead›n›, tad›n›, fleklini bildi¤imiz sebze-ler, meyveler. Kocaman kütür kütürdomatesler, bir tornadan ç›km›fl gibiayn› boyutlarda salatal›klar, renginibilmesek elma zannedebilece¤imiz bü-yüklükte çilekler. Görüntünün kusur-suzlu¤u bafl›m›z› döndürse de tatlar›nabakt›¤›m›zda hayal k›r›kl›¤› yaflayabili-yoruz. Bildi¤imiz tat ve lezzeti tafl›m›-yorlar. Bir tedirginlik bafll›yor içimiz-de. Çünkü medya kanal›yla bellekleri-mize girmifl ve yüreklerimizde ister is-temez oluflmufl bir korku var: Hormon-lu bitkiler. “Acaba, albenili görünüflle-rine karfl›n bunlar da m› hormonlu?”sorusu ve korkusu ister istemez akl›-m›za geliyor, can›m›z› s›k›yor. Dahaönce belleklerimize yer etmifl, hormon-lu ürün tan›mlamalar›n› an›ms›yoruz:“Havuca bak, nas›l da yamru yumru,biçimsiz, sanki çift bacakl›; ya domate-se ne demeli, içleri v›c›k v›c›k, çekirde-¤i de yok; patl›can derseniz, içi adetasünger.” Çekirdeksiz üzümler, bitifliksalatal›klar, yap›fl›k kirazlar, erikler.Bu bitkileri bu hale getiren “hormon-

lard›r” denmiflti. “Aman dikkatli olun!Sa¤l›¤›m›z tehlikede! Kanser, allerjikap›m›zda” denmiflti. Kafam›z allakbullak; kimyasal maddeler, geneti¤i de-¤ifltirilmifl ürünler... Peki bunlar›n bir-birlerinden fark› ne? Bir kavram karga-flas› içinde buluyoruz kendimizi. Dola-y›s›yla ad›n› s›kça duydu¤umuz hor-monun kimyasal madde oldu¤unu, ge-neti¤i de¤ifltirilmifl ürünleri de o halegetirenin hormon oldu¤unu san›yoruz.Çözüm olarak kendimize sunduklar›-m›za gelince: Kimimiz kilosu üç yüzbinden domates alaca¤›na befl misliniverip “hormonsuzunu ald›m” demeninkeyfini yafl›yor, kimimiz de, üç yüz bin-li¤i al›p, paras›zl›ktan yak›n›yor. Asl›n-da bu çözümlerin hepsi gereksiz. Çün-kü hormonlar›n bitkiler üzerindeolumsuz hiçbir etkisi bulunmuyor. Ak-sine, bir bitkinin varolmas› hormonlarsayesinde olas›. Yani, y›llar y›l› afiyetleyedi¤imiz her meyvenin sebzenin, evle-rimizde, bahçemizde yetifltirdi¤imizsüs bitkilerinin, sokaktaki a¤açlar›n,k›saca bitkilerin var olmas› için hor-mon kesinlikle gerekiyor. Bir tohu-mun çimlenmesinde, uzay›p, geniflle-mesinde, farkl›lafl›p olgunlaflmas› hephormonlar sayesinde gerçeklefliyor.Yani hormon bitkilerin do¤as›nda varve insan›n sa¤l›¤›n› tehlikeye düflüre-cek hiçbir risk tafl›m›yor. (Zaten sa¤l›-¤›m›z aç›s›ndan tehlikeli olsalard›, in-san›n besin olarak bitki kullanmamas›gerekirdi.) O halde belleklerimizdehormonla ilgili bütün olumsuzluklar›

silip flu tan›m› yerine koymam›z gere-kiyor: Bitki hormonlar›, bitkinin bün-yesinde do¤al olarak oluflurlar, bitki-nin büyüme ve buna ba¤l› di¤er fizyo-lojik olaylar›n› kontrol ederler, bitki-nin farkl› organlar›nda sentezlenirler,olufltuklar› yerlerden bitkinin di¤er k›-s›mlar›na da tafl›nabilirler, etkinlikleri-ni tafl›nd›klar› yerlerde de gösterebilir-ler ve çok düflük konsantrasyonlardabile etkinlik gösterebilirler.

Art›k tan›yamaz hale geldi¤imizsebze ve meyvelerimizse, ›slah edilenyeni çeflitlerin ve yetiflti¤i yerdeki çev-re ve kültür koflullar›n›n etkisiyle (güb-relemeden, toprak yap›s›ndan, afl›r› s›-cak ve so¤uklardan), döllenme yeter-sizli¤inden ve yanl›fl uygulanm›fl tar›m-sal ilaçlar nedeniyle kolayl›kla bu gö-rünümü kazanm›fl olabiliyor. Örne¤in,genleriyle oynanm›fl sebze-meyvelerdaha büyük, daha gösteriflli ve daya-n›kl› hale geliyor gelmesine; ama etsertli¤inin artmas› ve fleker oran›n›nazalmas› nedeniyle bu ürünlerin ger-çek tatlar›, lezzetleri azal›yor. Bu duru-mun hormon kullan›m›yla hiçbir ilgisibulunmuyor. ‹ki bacakl› havucu da ohale getiren hormon kullan›m› de¤il.Havuç, bulundu¤u ortamda büyürkentoprakta bir tafl parçac›¤›na rastlarsa,ikiye bölünüp büyümeye devam edi-yor. Sonuçta da iki bacakl› olarak kar-fl›m›za ç›k›yor.

Meyve ve sebzelerimizde geneldemeyve verimini art›rmak ve özellikleri-ni gelifltirebilmek için kullan›lan dü-

39Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Bitkisel hormonlar, bitkilerin bünyesinde do¤alolarak oluflur, yaflam koflullar› ve fizyolojik faaliyet-lerin oluflumunu bafllat›r, görevlerini yapt›ktan son-ra da küçük zarars›z parçalara ayr›l›p kaybolurlar.Hormonlar bitki bünyesinde çok düflük konsantras-yonlarda yer al›rlar ve mevcut durumda sa¤l›k üze-rine olumsuz bir etkileri yoktur.

Hormon ve genifl kapsamda büyüme düzenleyi-ci maddelerin önemi 1930’lu y›llarda anlafl›ld›; bumaddelerin kimyasal haberleflme araçlar› olduklar›,bitkinin büyüme, geliflme, olgunlaflma ve yafllanmagibi fizyolojik dönemlerinde görev yapt›klar›, veri-mi, kaliteyi, ürünlerin dayan›m sürelerini etkiledik-leri, bilimsel çal›flmalarla ortaya kondu.

Bugüne kadar tan›mlanm›fl 5 hormon grubu var-d›r. Bunlar oksinler, gibberelinler, sitokininler, inhi-bitörler ve etilen. Ayr›ca henüz tam olarak tan›mlana-mayan, ancak kuramsal olarak hormonlar grubundakabul edilen birtak›m kimyasallar da bilinmekte. Eti-len, gaz halinde bulunan ve etkili olan tek hormongrubu.

Hormonlar›n yan›nda birçok kimyasal madde,bitkinin büyüme ve geliflmesinde etkili olabilmekte.Tüm dünyada araflt›rma amaac›yla yayg›n, ancakpratikte çok k›s›tl› bir kullan›ma sahip olan büyümedüzenleyici maddeler için Dünya Sa¤l›k Örgütü(WHO) ve Çevre Koruma Ajans› (EPA) ayr›nt›l› birrapor talep ediyor ve bu raporla baflvuran firmalarsat›fl onay› alabiliyorlar. Hayvanlar üzerinde yap›lanaraflt›rmalarla, ço¤u büyüme düzenleyici maddeninoldukça düflük bir zehirleyicilik düzeyine sahip ol-du¤u anlafl›lm›fl.

Ülkemizde yayg›n bir kullan›m› bulunmayanhormon ve büyüme düzenleyici maddeler hakk›ndaçok yanl›fl, abart›l› bilgilenmeler söz konusu. K›fl›nso¤uk dönemlerde seralar 13 oC’nin alt›na düflme-yecek flekilde ›s›t›lsa ve ar› yard›m›yla tozlanmasa¤lansa patl›can, domates ve sak›z kaba¤›nda bü-yüme düzenleyici madde uygulamas›na da gereksi-nim duyulmayacak. H›yar üretiminde, ›slah yöntem-leri kullan›larak elde edilen sera çeflitlerinde bitki-de yer alan çiçeklerin tamam› difli çiçek olup, do¤al

olarak partenokarp meyve oluflturmakta. Bu türdebüyüme düzenleyici madde kullan›m› hiç yok; zatenkullan›ma gerek de yok.

Modern üretim teknikleri, modern sera yap›lar›ve ›s›tma ekonomisinin sa¤lanmas›, bu tür uygula-malar› kald›raca¤› gibi tar›m ilac› kullan›m›n› da enaza indirgeyecek.

Doç.Dr. Köksal Demir

Bitkilerimizin Hepsi Do¤al Hormonlar›n Kontrolünde.

zenleyici maddelerse bitkilerde do¤alolarak bulunan hormonlar›n yapt›klar›etkilere benzer etkiler gösterebilenmaddeler. Bu maddeler bitkiye sonra-dan uygulan›yorlar. Günümüzde kulla-n›lan bitki büyüme düzenleyicisi mad-delerin belirlenen doz ve zamanlardauygulanmas› durumunda, insan sa¤l›-¤›na zararl› etkilerinin olmad›¤› sap-tanm›fl. Ancak, do¤ru olarak uygulan-may›p, örne¤in yüksek dozlarda kulla-n›lmalar› durumunda, tüm uygulama-larda oldu¤u gibi zehir etkisi yaratabi-liyorlar. Bu zehirin insana zarar veripvermemesi, o üründen tüketilen mikta-ra ba¤l›. Örne¤in, bir zamanlar bitkile-re, bilefliminde bulunan hormon ben-zeri bir madde nedeniyle bitki düzenle-yici madde ad›yla uygulanan 2,4-D her-bisitinin (yabanc› ot öldürücü ilaç) in-sanda zehirleyici doza ulaflabilmesi i-çin, kiflinin günde bu maddeden 100-300 mg almas› gerekiyor. Bu saptama,memeli hayvanlar ve kufllar üzerindeyap›lan çal›flmalarla ortaya konmufl.Canl› a¤›rl›k bafl›na 100-300 mg 2,4-Dverilince ani ölümlerin olufltu¤u, canl›a¤›rl›k bafl›na 10 mg’›n üzerindekidozlarda do¤um ve üreme kusurlar›-n›n meydana geldi¤i bildirilmifl. Ancak,bu miktarda maddenin vücuda al›m› i-çin, maddenin uyguland›¤› meyve-seb-zelerden günde tonlarca tüketilmesigerekiyor. Ayr›ca düzenleyici madde-den, üretim s›ras›nda zamans›z ve faz-la kullan›mlar oldu¤unda, bitki olduk-ça zarar görüyor ve insan tüketiminesunulmadan çok önce, o bitki ekono-mik de¤erini yitiriyor. Dolay›s›yla seb-zelerimiz ve meyvelerimize uygulananbitki büyüme düzenleyicileri aç›s›ndanda sa¤l›¤›m›z risk alt›nda de¤il. Bunoktada belleklerimizde yer almas› ge-reken bir tan›mlama daha yapal›m. Bit-kilerde do¤al olarak bulunan hormon-larla beraber, bitkilerde do¤al olarakbulunmasa da hormonlar›n yapt›klar›etkilere benzer etkiler gösterebilen, ya-pay olarak elde edilebilen farkl› kimya-sal maddeleri de içeren tüm maddelere“bitki büyüme düzenleyicisi” denir.

Bizleri bitkisel besinlerimiz aç›s›n-dan riske sokansa, önerilen dozda veyöntemlerle kullan›lmayan tar›msalilaçlar. Bu ilaçlar›n bitki çeflidine göreuygulama dozlar›, hangi ilac›n hangitüre uygulanaca¤› ve uygulama zaman-lar› biliniyor olmas›na karfl›n, zamanzaman uygulamada gösterilen umarsa-

mazl›k ve dikkatsizlik söz konusu ola-biliyor ve bu yüzden istenmeyen sonuç-lar ortaya ç›kabiliyor. Bu ilaçlar›n biztüketicilere ulaflmas› da en yayg›n bi-çimde, bitkisel ürünlerimizin üzerindebulunan ilaç kal›nt›lar›yla oluyor. Vegerek bitki, gerek insan ve gerekse çev-re aç›s›ndan as›l risk, bu noktada orta-ya ç›k›yor. Dolay›s›yla tar›msal ilaç uy-gulamalar›n›n kontrolü ve denetimindeetkin yeni yöntemler kesinlikle gereki-yor. Dikkatsiz üreticilerin, umursamaz-l›¤› ve h›rs› bir tarafa b›rak›p, bu ilaçla-r›n uygulamas›nda dikkatli olmas› çokönemli. Ayr›ca, ülkemizde k›sa sürede

tar›msal ilaç kal›nt› analizlerini yapa-cak laboratuvarlar›n yeterli say›da ku-rulmas› gerekiyor. Bu laboratuvarlarsayesinde pazara sunulan ürünlerin“tar›msal ilaç kal›nt›s› yoktur” sertifika-s› olacak ve bizler de gönül rahatl›¤›y-la onlar› tüketebilece¤iz.

Hormonlar ve Düzenleyiciler BitkiselÜretimde

“Ekstraksiyon” ad› verilen fiziko-kimyasal yöntemle bitkilerden elde edi-len hormonlar, uygun olmayan s›cak-l›k ve ›fl›k koflullar›nda kimyasal yap›la-r›n› h›zla bozarlar. Bu özellikleri nede-niyle do¤al hormonlar›n, kültür bitkile-rinin üretiminde kullan›lmas›, ekono-mik de¤il. Hormonlar daha çok bitkile-rin büyüme ve geliflimine ba¤l› tüm fiz-yolojik mekanizmay› ayd›nlatmak ama-c›yla bilimsel çal›flmalarda kullan›l›r.Örne¤in, baz› kiraz a¤açlar›n›n meyve-lerinin kabuklar› daha duyarl› olur, ça-buk çatlarlar. Derim öncesindeki ya¤›fl-lar nedeniyle meyvelerin çatlamas›ysa,kiraz yetifltiricileri aras›nda ciddi birsorundur. Kimi araflt›rmalar, çatlama-n›n ya¤mur suyunun meyve kabu¤un-dan içeriye girmesiyle ortaya ç›kt›¤›n›belirtir. Meyve özsuyu ve ya¤mur suyuaras›ndaki osmotik potansiyel fark› ne-deniyle su osmoz yoluyla meyve içinegirer. Su alan kiraz meyvesi genifller,flifler ve kabuk, artan su hacmine dire-

40 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Büyüme düzenleyicisi kullan›lm›fl ürünler herhangi bir sa¤l›k riski tafl›mad›¤› halde, baz› bitkilerimizde bu ürünlerin o-lup olmad›¤›n› gözle bakarak anlamak olas›. Örne¤in, döllenme sonucu oluflan domateslerden enine kesit al›nd›¤›ndaiçerisinde döllenme sonucu oluflmufl tohumlar› görebilmek olas›; büyüme düzenleyicisi uygulanm›fl domateslerdeyse to-hum oluflmaz. Bu tür meyvelerde çiçek burnunda hafif meme oluflumu da gözlenebilir.

necek kadar esnek olmad›¤›ndan çat-lar. Kimi araflt›rmac›larsa, meyve çatla-mas›nda iklimsel, fizyolojik ve genetikbirçok etkenin söz konusu oldu¤unu,bu aç›dan çatlamaya duyarl› çeflitlerinfizyolojik özelliklerinin önemli olaca¤›-n› öne sürer. ‹flte bu noktada de¤iflikkiraz çeflitlerinde büyümenin fizyolo-jik mekanizmas›n› ortaya koymak için,do¤al hormonlardan yararlan›labil-mektedir.

Yapay olarak elde edilen bitki büyü-me düzenleyicilerininse maliyetleri da-ha ekonomik. Bu nedenle, bitkisel üre-timde do¤al hormonlardan çok yapayolarak elde edilmifl bitki büyüme dü-zenleyicileri kullan›l›yor. En s›k kulla-n›lanlar›ysa yapay oksinler. Örne¤in,tozlaflma ve döllenmeden sonra meyda-na gelen meyvenin büyüyüp geliflmesi,meyve içindeki tohumun içerdi¤i oksinmiktar›na ba¤l›. Tozlaflma ve döllenmeolmaks›z›n oluflan “partenokarpik”meyvelerde yeterli düzeyde oksin bu-lunmayaca¤›ndan böyle meyvelerin bü-yüyüp geliflmesi için çiçeklere ço¤un-lukla püskürtme yoluyla yapay oksinverilerek tohumsuz, çekirdeksiz meyveoluflumu sa¤lan›r. Yapay oksinler, çe-liklerin köklendirilmesinde de kullan›-l›rlar. Köklendirmede en fazla kullan›-lan “‹ndol Bütirik Asit (IBA)”d›r.

Bir di¤er bitki büyüme düzenleyici-si olan gibberelinlerin günümüzde yü-zü aflk›n yapay formu elde edilmifl vebunlara GA1, GA2,…..GA108 gibi isimlerverilmifl durumda. Tar›mda en yayg›nkullan›lan formlar›ysa, GA3, GA4 veGA7. Gibberelinler de hücre büyüme vebölünmelerini art›rarak boy uzamas›n›sa¤larlar. Meyve gelifliminin ilk aflama-lar›nda etkili olan bu düzenleyiciler,bitkide organ gelifliminde de oldukçaönemliler. Tohumlarda dinlenme ve

uyku halini k›r›p, çimlenmeyi teflvik e-der ve partenokarpik meyve oluflumu-nu da sa¤layabilirler.

Sitokinlerden, özellikle “benzil ade-nin” ad› verilen bitki büyüme düzenle-yicisi tar›msal üretimde kullan›l›r. Budüzenleyici madde, hücre bölünmesiniart›rarak büyümenin düzenlenmesindeetkili olur. Ayr›ca bitkide yafllanmay›da geciktirir. Bitki yapraklar›nda yafl-lanmay› geciktirmesinin bafll›ca nedenide, proteinlerin ve klorofilin parçalan-

41Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Seralardaki üretimdekullan›lan Bombus ar›lar›, bit-ki büyüme düzenleyici mad-delerin kullan›lmas›na gerekb›rakm›yor.

‹nsektisit (böceköldürücü ilaç), fungi-sit (mantar öldürücüilaç), herbisit (yaban-c›ot ilac›), akarisit(k›rm›z› örümcek öl-dürücü ilaç), rodenti-sit (fare öldürücüilaç), mollussisit (sal-yangoz ve sümüklü-böcek öldürücü ilaç),fumigant (gaz halin-de etkili ilaç) ve ne-matosit (kurtcuk öldürücü ilaç) adlar›yla kullan›-ma sunulan tar›msal ilaçlar, bitkisel üretimimizdeoldukça önemli rol oynuyorlar. Di¤er bitki koru-ma yöntemleri gibi tar›msal ilaç uygulamas›yla dazararl›, hastal›k ve yabanc›otlar›n neden oldu¤uürün kay›plar› önleniyor. Yani tar›msal savafltakullan›lan kimyasal ilaçlar, tar›msal üretim süre-cinin birer bilefleni. Ancak, bitki çeflidine göre uy-gulanma dozlar› ve zamanlar› bilinmesine karfl›n,tar›msal ilaçlar›n üretici taraf›ndan umursama-dan ve dikkatsizce uygulamalar› sonucunda, bit-ki, hayvan, insan ve çevre sa¤l›¤› tehdit edilebili-yor. Bir tar›m ilac›n›n tüketiciye ulaflmas›ysa enyayg›n olarak ürün üzerinde bulunan kal›nt› yo-

luyla oluyor. Kal›n-t›, kullan›lan ilaçla-r›n belli bir süresonra kullan›ld›¤›yüzeyde kalan mik-tar›. Ülkemizde za-man zaman gerekiçpazarda gerek d›flsat›mlarda s›n›r dü-zeyin çok üzerindeilaç kal›nt›lar›narastlanabiliyor. Oy-sa zararl› populas-

yonlar›n› ürünlerde ekonomik olarak zarara yolaçmayacak bir düzeyde tutabilmek, zararl› popu-lasyonu üzerinde bask› oluflturabilmek çeflitli ta-r›msal savafl›m yöntemlerinin bir bütün içinde uy-gulanmas›yla olas›. Böylece, zararl›lara karfl›strateji gelifltirmek mümkün oluyor. Bu stratejikapsam›nda yerini alan tar›msal ilaçlar da, gerek-ti¤i zaman, gerekti¤i doz ve s›kl›kla kullan›ld›¤›n-dan, canl› yaflam› tehdit etmiyor. Günümüz mo-dern üretim tekniklerinden “biyolojik ilaçlar›n’kullan›m›n› getiren “biyolojik mücadele yönte-miyle”, hastal›k zararl› popülasyonunu önemli öl-çüde azaltmak ve minimum seviyede tar›m ilac›kullanmak olas›.

Tar›msal ‹laçlar ve Bitkilerimiz

Bitkisel üretimde zararl›lar›n yol açt›¤› ürünkay›plar›, etmen türüne, etmenin sald›r› fliddetine,

konukçu bitki çeflidine, bitki yetifltirme sistemine, e-kosistem içerisinde canl›lar›n karfl›l›kl› etkileflimleri-ne, iklim faktörlerine, bölgelere ve y›llara göre de¤i-fliklik gösteriyor. Bu durumda karfl›s›nda üreticinin

zararl›larla savafl›mda dikkate almas› gereken baz› et-kenler söz konusu. Üretici zarar› ortaya koyan zararl›türünü, zararl›n›n biyolojisini, o zararl›n›n do¤al düfl-manlar›n›, konukçu bitki çeflidini, üretim yapt›¤› ye-rin iklim koflullar›n›, herhangi bir kay›p karfl›s›ndau¤rayaca¤› ekonomik zarar düzeyini, tar›msal sa-

vafl›mda ve özellikle kimyasal savafl›mda ilaçlama za-man›n› bilerek üretimine bafllarsa, elde edece¤i ürünkendisi için kazanca dönüfltü¤ü gibi, tüketiciye de

sa¤l›kl› ve temiz ürünler sunmufl olur.

mas›n› azaltmas›d›r. Ayr›ca, yapraktabirtak›m enzimlerin oluflumunu engel-leyerek protein y›k›m›n› önler ve buyolla da yafllanmay› geciktirirler.

Etilenin yapay olarak elde edileni-nin etkili maddesineyse ‘etefon’ ad› ve-rilir ve bu madde bitkiye at›ld›¤›ndaetilen gaz›na dönüflür. Geliflen pazaristeklerine ba¤l› olarak, muz, limon gi-bi meyveler baflta olmak üzere meyve-lerin sarart›lmas› ve erken olgunlaflt›-r›lmas› amac›yla bu bitki büyüme dü-zenleyicisi madde kullan›l›r.

Bizim ülkemizdeyse meyve ve seb-zelerde bitki büyüme düzenleyici mad-deler, yaln›zca hava s›cakl›¤›n›n uygunolmad›¤› k›fl aylar›nda seralarda yetiflti-rilen domates, patl›can ve kabakta döl-lenmeyi sa¤lay›p meyve tutumunu art›-rabilmek, çekirdeksiz üzümde meyveirili¤ini art›rmak ve muzda ve turunç-gillerde sarartma ve olgunlaflmay› ar-t›rmak amaçlar›yla kullan›l›yor.

Sultani çekirdeksiz üzüm çeflidindetane irili¤inin art›r›lmas› amac›yla gib-berelinlerden sentetik yolla elde edilenGA3, en önemli hücre büyüten sentetik

42 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Bitkinin yaflam evresi bir tohumun çimlenme-siyle bafllar, genç fidenin büyüyüp geliflmesiyledevam eder ve çiçeklenme döneminden sonra ye-ni bir tohumun oluflumuyla sona erer. Bu döngübelirgin iki aflama içerir: Bitkinin bünyesel büyü-me ve geliflme aflamas›; üreme organlar›, çiçek,meyve ve tohumlar›n oluflumunu içine alan üret-ken büyüme ve geliflme aflamas›.

Bitkinin büyümesi, bitki hücrelerinin ya dabitki organlar›n›n, yap›lar›na yeni maddeler kata-rak geri dönülmeyecek biçimde hacimlerini art›r-malar›yla gerçekleflir. Büyüme s›ras›nda bitkininkökleri ve dallar› uzar; çok y›ll›k bitkilerdeyse bubüyümenin yan›s›ra kök ve gövde kal›nlafl›r. Bit-ki hücrelerinin ya da bitki organlar›n›n farkl›lafl-mas›ysa, bir hücrenin ya da organ›n belli görev-leri yerine getirebilmek için baz› belirgin yap›salve ifllevsel yetenekler kazanmas› demektir. Örne-¤in, fotosentezden sorumlu olacak bitki renkmaddelerinin (kloroplastlar) oluflmas› ya da çiçe-¤in rengini verecek çeflitli renk maddelerinin üre-timi ve bu renk maddelerini belirli bir yerde tu-tan kromoplastlar›n oluflmas›, hücrenin farkl›lafl-mas› sonunda gerçekleflir. Organlar›n farkl›lafl-mas› da, bir organ›n belli bir görevi yerine geti-rebilmesi için baz› yap›sal özellik ve yeteneklerkazanmas›d›r. Örne¤in, yapraklar›n fotosentezyapmak, çiçeklerin üremeyi sa¤lamak için farkl›-laflmalar› gerekir.

1930’lu y›llardan beri yap›lan bilimsel araflt›r-malar, bitkideki büyüme, geliflme, farkl›laflma veölüm gibi fizyolojik olaylar›, tüm canl›larda oldu-¤u gibi, bitkisel hormonlar›n düzenledi¤ini ortayakoydu. Oksinler, gibberelinler, sitokininler, absi-sik asit ve etilen adlar›yla an›lan bu biyokimyasalmaddeler, bitkinin farkl› organlar›nda üretilip,

olufltuklar› yerlerden bitkinin di¤er k›s›mlar›natafl›n›rlar. Etkinliklerini de, tafl›nd›klar› yerlerdeve çok düflük konsantrasyonlarda gösterirler.

Hormonlar›n bir k›sm›, bitki büyüme ve gelifl-mesini olumlu yönde etkiledikleri için uyar›c›lar(stimülatörler) ve bir k›sm› da büyüme ve gelifl-meyi olumsuz yönde etkiledikleri için bask›l›y›c›-lar (inhibitörler) olarak nitelendirilirler. Oksin, gi-berellin ve sitokinin uyar›c›lar grubundayken, ab-sisik asit ve etilen bask›l›y›c›lar grubunda yer al›r.

Oksinlerin, hücre büyümesinde, özellikle bitki-nin uzamas› aflamas›nda oldukça önemli rolleri-var. Bitkilerin tomurcuklanmas›nda, çiçek açma-s›nda, meyve ve sebze oluflumunda, yapraklar›ndökülmesinde etkililer. Bitkilerin ›fl›¤a (fototropiz-ma) ve yere (geotropizma) yönelim davran›fllar›n›da kontrol ederler. Bu kontrol, oksin hormonlar›-n›n bitkide farkl› da¤›l›fllar›yla gerçekleflir.

Gibberelinler, bitki gövdesinin uzamas›n›, çi-çek açma zaman›n› düzenlerler. Dolay›s›yla mey-ve tutumunu sa¤larlar. Tohumlarda çimlenmeninuyar›lmas› da onlar sayesinde olur.

Sitokininlerse, hücre bölünmesini gerçekleflti-rip bitkinin büyümesini sa¤layan hormonlard›r.Ayr›ca hücre genifllemesini de sa¤larlar. Baz› bit-kilerin tohumlar›n›n çimlenmesinde, tomurcukla-r›n›n geliflimi ve olgunlaflmas›nda, yapraklar›nyafllanmas›nda da rol oynarlar.

Absisik asit, olgunlaflan meyve ve sebzelerinkolayca kopmas›n› ve yaprak dökülmesini sa¤lar.Ayr›ca uygun olmayan çevre koflullar›nda tohu-mun çimlenmesini engeller.

Etilen, meyve olgunlaflmas›na, yaprak dökül-mesine ve çiçeklerin solmas›na yol açar, kök bü-yümesinde ve köklerin yere do¤ru yönelmesindeetkili olur.

Bitkilerde do¤al olarak bulunan hormonlarlaberaber, hormonlar›n yapt›klar› etkilere benzeretkiler gösteren, sentetik olarak elde edilen tümkimyasal maddelere bitki büyüme düzenleyicimaddeler denir. Örne¤in, ço¤umuzun aspirindedi¤i salisilik asit, bitki düzenleyici madde ola-rak kullan›l›r. Salisilik asit, baz› bitki hastal›kla-r›yla mücadele eden protein sentezini bitkidebafllat›r. Böylece bitkinin savunma sistemi hare-kete geçer. Ancak, salisilik asit bir hormon de-¤ildir. Ayn› biçimde, bitki büyüme düzenleyiciher madde hormon de¤ildir. Ancak, bitki hor-monlar›n›n hepsi büyüme düzenleyicisi kapsa-m›ndad›r. Günümüzde, bitki büyüme düzenleyi-cisi olarak çok say›da yapay preparat elde edil-mifl ve bunlar farkl› amaçlarla kültür bitkilerin-de kullan›lm›fl durumda. Bu maddeler, bitkiler-de oluflturduklar› etki flekillerine göre befl fark-l› grupta toplan›rlar. Oksinler ( IAA , IBA , NA-A, 4-CPA vb. ); Giberelinler; Sitokininler (Kine-tin, Benzyl adenin vb.); Etilen (etefon); Bask›l›-y›c›lar.

Bu düzenleyici maddeler, çiçek ve meyveseyreltilmesi, çelik köklendirilmesi, çimlenme,

meyve tutumu ve döllenme olmadan meyve olu-flumunu sa¤lama (partenokarpi), dinlenme me-kanizmas›n› etkileme, cinsiyet oluflumu, çiçek-lenme, meyve kalitesini art›rma, hasat öncesidökülmeleri azaltma, yafllanmay› geciktirme, ko-ruma ve doku kültürleri elde etme gibi amaçlar-la tar›msal üretimde kullan›l›rlar. Örne¤in, bitkibüyüme düzenleyicileri ülkemizde özellikle örtü-alt› üretimde kullan›l›r. Çünkü seralardaki üre-timde en büyük üretim giderlerinin bafl›nda ›s›t-ma gelir ve bu girdi, maliyetleri oldukça de¤iflti-rir. Modern iflletmeler d›fl›nda seralar yap›salolarak projeye dayal› yap›lmad›klar›ndan genel-de günefl enerjisinden optimum ölçülerde bileyararlanamazlar. Yan›s›ra seralarda s›zd›rmazl›kda yeterli olmad›¤›ndan, ›s› kay›plar› oldukçafazla olur. Dolay›s›yla seralar›n ço¤unda ›s›tmayetersizdir. Enerjiyi ucuza mal edememek, üre-ticileri so¤uk dönemlerde (13 oC’nin alt›ndakidönemlerde), çiçeklerin meyveye dönüflümünüsa¤layacak, bitkinin farkl›laflmas›nda ve gelifli-minde etkili olabilecek bitki büyüme düzenleyi-cilerini kullan›ma iter. Bu maddelerle döllenme-siz meyve oluflumu sa¤layabilmek bile olas›d›r.

Ülkemizde modern üretim tekniklerini uygulayan ifllet-meler oldukça az. Bu iflletmeler genelde d›fl pazara üre-tim yapmakla birlikte, son y›llarda iç pazarda da bu ü-rünlere rastlayabiliyoruz. Ancak bu ürünlerin etiketleri

de al›m gücümüzü oldukça zorlamakta. Ürünlerin pahal› olmas›ysa oldukça normal; çünkü sera-larda ›s›tma uygulamas› ya da ar› kullan›m› üretim mali-yetlerini oldukça art›rmakta. Modern üretim yöntemleri-

nin yayg›nlaflmas›yla rekabet ortam›nda ürünlerin fiyatlar›n› afla¤›lara çekebilecek.

Ne yaz›k ki seralar›n› uygun s›cakl›kta ›s›tmayarak ya dado¤al tozlaflmay› sa¤lamayarak üretti¤i domatesi,

patl›can›, kaba¤› pazara “ar›l› domates” ya da “ar›l› hor-monsuz” olarak sunan üreticiler de var. Bu insanlar

hem tüketiciyi aldatmakta hem de gerçekten modern ü-retimle do¤al› yetifltiren iflletmelere zarar vermekteler.

Bitki Büyüme Düzenleyicileri

Do¤al Hormonlar

hormon (düzenleyici madde) olarakkullan›l›r. Bunun d›fl›nda üzümlere d›-flar›dan herhangi bir müdahale yap›l-maz. Uygulama, meyve tutumundansonra salk›ma yap›l›r. Böylece hücreleririleflir ve iri meyve oluflumu sa¤lan›r.GA3 uygulamas›, 20 ve 40 ppm (milyonparçada 20-40) gibi çok düflük dozlar-da, tane tutumu devresinde ve genel-likle ilk uygulamadan 10-14 gün sonrada yap›labilir. Bu uygulama biçimi detane büyüklü¤ünü art›r›r. Kullan›lanbu bitki düzenleyici madde, bitkide do-¤al olarak oluflan bir hormon oldu¤un-dan ve kolayca parçaland›¤›ndan insansa¤l›¤› üzerine herhangi bir olumsuzetkisi bulunmaz.

So¤uk dönemlerde, özellikle örtüal-t› tar›m›ndaki çilek üretiminde, meyvetutumunu ve irili¤ini art›rmak için, ül-kemizde 1990’l› y›llara kadar, yapay biroksin olan ‘NOXA’, düflük konsantras-yonda ve uygun zamanlamayla kullan›l-d›. Bu kullan›m biçimine ba¤l› olarak, oy›llarda tüketime sunulan çileklerin in-san sa¤l›¤› üzerine hiçbir olumsuz etki-si olmad›. Son y›llardaysa ›slah yöntem-leri ve gen teknolojisi sayesinde eldeedilen yeni çeflitlerlerle, do¤al olarak i-ri, sert ve düflük s›cakl›klarda da mey-ve tutabilen çeflitler ortaya ç›kt›. Bu ne-denle günümüzde çileklere bitki büyü-me düzenleyicilerinin kullan›lmas›nagerek kalmad› ve kullan›lm›yor da.

Ülkemizde bitki büyüme düzenleyi-ci maddeler, yaln›zca so¤uk dönemler-de ve ›s›tma yap›lamayan dolay›s›ylaüretim için uygun olmayan seralardaüretilen domates, patl›can ve sak›z ka-

ba¤›nda meyve tutumunu sa¤lamakamac›yla kullan›l›yor. Bu konuda 1987y›ll›na kadar kontrolsüz bir uygulamasöz konusuyken, sonras›nda bu amaç-la kullan›lan ve ‘4-CPA’ ve ‘NOXA’ ad›verilen yapay oksinlerin de dahil oldu-¤u büyüme düzenleyici maddelerin, ta-r›m ilaçlar› kapsam›nda ruhsatland›r›l-malar› sa¤lanarak, bu maddelerin de-netim alt›nda sat›fl› sa¤land›. Art›k bumaddeler, meyve tutumunu uyarmakamac›yla tar›m ilaçlar› denetim kapsa-m›nda çok düflük dozlarda kullan›l›-yor. 1970’li y›llara kadar kullan›lan2,4,5-T ve 2,4-D maddeleriyse, yapayoksin özelli¤inde olan ve parçalanma-lar› oldukça zor maddelerdi. Bu mad-delerin her biri yabanc› ot öldürücü yada tar›msal savafl›mdaki adlar›yla her-bisitti. Bileflimlerindeki oksin nedeniy-le, normal amaçl› kullan›ma göre çokdüflük konsantrasyonlarda meyve tutu-munu artt›rd›klar› saptand›¤›ndan, bit-ki büyüme düzenleyicisi ad›yla kulla-n›lm›fllard›; ama günümüzde bitki dü-zenleyici madde olarak kullan›mlar›yasak.

Seralar düzenli olarak ›s›t›ld›¤›nda,domates, patl›can ve sak›z kaba¤›ndadüzenleyici madde uygulamas›na hiçgerek kalmayacak. Çünkü bu bitkilerindöllenmesini sa¤layacak polenlerin (er-kek çiçek tozlar›n›n) oluflumu 13 0C al-t›nda sekteye u¤ruyor. Bitki polenininbeklentisi olan s›cakl›k ona sunuldu-¤undaysa sorun kendili¤inden çözüm-leniyor. Tozlaflma sa¤land›ktan sonra,yani polenler diflicik tepesine geldiktensonra tohumlu meyveler olufluyor,

meyveler büyüyor. Tozlaflman›n ger-çekleflmesini sa¤layan baflka yöntemlerde var. Bu yöntemler kullan›ld›¤›ndada düzenleyici madde kullan›m›na ge-rek duyulmuyor. Örne¤in, seradaki bit-kilerde her gün titreflim cihazlar› kulla-n›larak ya da bitki salk›mlar›na elle ha-fif darbelerle vurarak tozlaflma sa¤lana-biliyor. Daha da kolay› Bombus ar›lar›-n› kullanmak. Bombus ar›lar› sayesin-de bitki büyüme düzenleyicilerine hiçgerek duyulmuyor. Çünkü Bombuslarçok düflük s›cakl›klarda bile çal›flabilenar›lar. Ayr›ca, kokusu nedeniyle di¤erar›lar›n yan›n› bile çok zor yaklaflt›¤›domateslerde, Bombuslar rahatl›klatozlaflmay› sa¤layabiliyolar.

Muz üretiminde bitki düzenleyicimaddeler, meyvelerin olgunlaflt›r›lmas›,sarart›lmas› s›ras›nda kullan›l›yor. Buifllem, gerekli koflullar› sa¤lanm›fl özelodalarda yap›l›yor ve meyvelere, aral›k-larla, meyvelerle dolu odan›n serbestkalan hacmi esas al›narak hesaplanandozda etilen veriliyor. Etilen uygulama-s› yaparken odada hava ak›m› süreklili-¤i sa¤lan›yor. Olgunlaflt›rma odas›n›noransal nemi iyi bir aroma oluflumu-nun sa¤lanmas› için ayarlan›yor ve ka-buk sararmas› bafllad›¤›nda kabuk çat-lamas›n›n önlenmesi için odan›n nemitekrar ayarlan›yor. Etilen uygulamas›-n›n say›s›, meyvenin hasat ve pazara ve-rilme zaman›na göre azalt›l›p art›r›l›-yor. Olgunlaflt›rma ifllemleri genellikleCavendish gibi zor olgunlaflan çeflitler-de uygulan›yor. Ülkemizde muzlar içinmodern olgunlaflt›rma uygulamalar› dayeni yeni gündemimize giriyor.

Belirtilen bu uygulamalar d›fl›nda,ülkemizde beslenmemizde kulland›¤›-m›z meyve sebzelerimizde bitkisel hor-mon ve bitki büyüme düzenleyicilerikullan›lm›yor.

G ü l g û n A k b a b a

Bu çal›flman›n haz›rlanmas›nda bilgilendirmele-riyle katk›lar›n› esirgemeyen

A.Ü Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri AnabilimDal›’ndan Doç. Dr. Köksal Demir’e

teflekkür ederiz.

KaynaklarBozcuk S., “Bitkilerde Büyüme ve Geliflme Olaylar›”, HÜ Fen Fak. Bi-

yoloji Bölümü Botanik Anabilim Dal›, 1994.

Demirsoy L., Bilginer fi., Meyve Çatlamas›na Hassasiyet Bak›m›ndanBaz› Kiraz Çeflitlerinin Kütikülar ve Epidermal Özellikleri Üzeri-ne Kimyasal Uygulamalar›n Etkileri, Turk J. Agric For 24(2000), 541-550, TÜB‹TAK.

Koza B., "Muz", TZMO Yay›n›http://www.biologie.uni-hamburg.de/b-online/e31/31.htm (Phyto-

hormones (Plant Hormones) and other Growth Regularors)http://www.ars.usda.gov/

43Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Tar›msal üretimde afl›r› ve zamans›zyap›lan ilaçlama, hatal› olarak sorumlu-lu¤unu hormonlara yükledi¤imiz zarar-

lara yol aç›yor.

44 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Di¤er tüm üretim dallar›nda oldu¤u gibi hay-vanc›l›k sektöründe de verimlili¤in art›r›lmas›,önemli amaçlardan biri. Yeri baflka g›dalarla dol-durulamayacak hayvansal g›dalar›n insanlar tara-f›ndan ucuz ve kaliteli bir flekilde tüketilebilme-si, geliflen tar›m teknolojileri sayesinde mümkünolabiliyor. Günümüzde daha çok ürün almaya yö-nelik olarak yap›lan “entansif” hayvanc›l›k sis-temlerinde yo¤un bilgi ve teknoloji kullan›m› söz-konusu. Klasik ›slah yöntemleriyle elde edilen üs-tün performans özelliklerine sahip hayvanlardanbeklenen verimin elde edilmesi yem, yem tekno-lojisi ve biyoteknoloji alanlar›nda sa¤lanan ilerle-meler sayesinde gerçeklefltirilebiliyor. Bu uygula-malar çerçevesinde hayvanlar›n daha dengeli vedo¤ru beslenebilmeleri mümkün oluyor. Hayvan-larda performans ve ürün kalitesini art›rmak üze-

re geçmifl y›llarda ve günümüzde çeflitli yem kat-k›lar›, kullan›m alan› bulmufl durumda. Bunlar-dan gündemde olan iki grup, hormonlar ve bü-yütme faktörü olarak kullan›lan antibiyotikler.

HormonlarHormonlar hayvansal organizmada bulunan

biyolojik maddeler; çeflitli bezler ve hücreler ta-raf›ndan salg›lan›yorlar ve kan yoluyla hedef do-kuya tafl›n›yorlar. Büyüme, metabolik olaylar›ndüzenlenmesi, cinsiyet özellikleri vb. fonksiyonla-r›n denetlenmesini sa¤layan hormonlar›n fazlal›-¤› ya da eksikli¤i, anormalliklere yol açabiliyor.Büyüme ve baz› cinsiyet hormonlar›, hayvanlardaperformans› art›rmak amac›yla, özellikle de besihayvanlar›nda kullan›m alan› buldu. “Testoste-

ron”, “Dietilstilbesterol” gibi cinsiyet hormonlar›ve di¤er baz› büyüme hormonlar› geçmiflte ço-¤unlukla besi hayvanlar›nda kullan›ld›. Kanatl›-lardaysa, 1960-70’li y›llarda daha çok araflt›rma-larda denendi, ancak prati¤e aktar›lma olana¤›olmad›.

Günümüzde kanatl› yetifltiricili¤inde hormonkullan›m› kesinlikle yok. Gerek tavukçulukta uy-gulanan entansif sistemin yap›s›, gerekse ekono-mik nedenler, hormon uygulamas›n› mümkün k›l-mad›.

Büyükbafl hayvan yetifltiricili¤inde bu tip hor-monlar›n kullan›m›, insan sa¤l›¤› aç›s›ndan olufl-turdu¤u riskler nedeniyle, Avrupa Birli¤i ve ABD-’de yasakland›. Ülkemizde de hormon ve hormonpreparatlar› kullan›m›, yem kanunu ve ilgili yö-netmeliklerine göre yasak. Ancak bu konuda ka-çak kullan›mlar›n olabilece¤i de bir gerçek. Bunedenle, konuyla ilgili denetim ve izlemenin Ta-r›m Bakanl›¤› taraf›ndan daha ciddi boyutlardayap›lmas› gerekiyor. Kaçak kullan›m ve riskler,bu denetimler sayesinde engellenebilecek.

AntibiyotiklerAntibiyotikler, çeflitli mantar tipleri ya da ba-

z› bakterilerden mikrobiyal sentez (üretim) yoluy-la elde edilen, düflük molekül a¤›rl›kl› organik bi-leflikler. Hayvan beslemede de, tedavi edici vebüyümeyi düzenleyici olarak iki amaçla kullan›l›-yorlar. Dünya genelinde büyüme düzenleyici yada büyütme faktörü olarak kullan›mlar›, toplamantibiyotik kullan›m›n›n yaklafl›k % 80’ini olufltu-ruyor. Bu tip antibiyotik büyütme faktörleri, ka-natl› hayvanlar›n beslenmesinde, 1950’li y›llar-dan itibaren yayg›n kullan›m alan› buldu. Büyüt-me faktörü antibiyotikler, kanatl› hayvanlarda,ço¤unlukla da etleri için yetifltirilen kanatl›larda,sindirim sistemi mikrofloras›nda etkili olan has-tal›k yap›c› mikroorganizmalar›n ço¤almas›, ge-liflmelerinin engellenmesi ve kontrol alt›na al›n-mas› amac›yla, oldukça düflük dozlarda yemlerekat›l›yorlar. Etlik piliç yemlerine büyütme faktö-rü antibiyotiklerin kat›lmas›yla canl› a¤›rl›k art›fl›ve yemden yararlanmada ortalama % 5 civar›ndabir iyileflme sa¤lanabiliyor. Ayr›ca zararl› baz›mikroorganizmalar›n yol açt›¤› baz› hastal›klar›noluflma riski de, yemlere antibiyotik kat›lmas›ylaazalt›labiliyor.

Y›llar geçtikçe büyütme faktörü antibiyotikle-rin kullan›m› baz› sorunlar› da beraberinde getir-di. Özellikle 1970’li y›llarda bakterilerin antibi-yotiklere karfl› direnç kazanabildiklerinin ve son-raki y›llarda da direncin bakteriden bakteriyefarkl› flekillerde ve yollarla aktar›labildi¤inin sap-tanmas›, büyütme faktörlerinin hayvan besleme-de kullan›m›yla endifle ve tart›flmalar›n bafllama-s›na yol açt›. Toplum tepkisi ve bilimsel baz› sap-tamalara dayan›larak, farkl› ülkelerde farkl› yö-netmelikler ç›kar›ld›. Avrupa Birli¤i’nde 1990’l›y›llarda bafllayan yasaklama e¤ilimi, önce baz›antibiyotiklerin kullan›m›na yönelik oldu, ancaksüreç devam etti. Ülkemizde de yem yönetmelik-leri, Avrupa Birli¤i’nin ilgili mevzuatlar›na uygunhale getirildi. Mevcut durumda kullan›m›na izin

Hayvansal Üretimde Hormonlar

45Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

verilen “Avilamisin” ve “Flavomisin” isimli iki an-tibiyoti¤in kullan›m› da, 2006 bafl›nda yasaklan-m›fl olacak. Halihaz›rda kullan›lan bu iki antibiyo-tik, molekül büyüklü¤ü bak›m›ndan kanatl›lardasindirim sisteminden emilmeyen, dolay›s›yla ettekal›nt› b›rakma riski olmayan ve insanlarda hasta-l›klar›n tedavisinde kullan›lan antibiyotiklerdenfarkl› bir grupta yer al›yorlar. Öte yandan, etlikpiliç üretiminde kesim öncesi bir hafta süreyle et-te kal›nt› b›rakabilecek ilaç ve benzeri her türlükatk› maddelerini içermeyen yem kullan›m›, yasalbir zorunluluk. Kurallara uygun üretim yap›ld›¤›konusunda fikir vermesi bak›m›ndan, Tar›m veKöyiflleri Bakanl›¤›, Koruma Kontrol Genel Mü-dürlü¤ü taraf›ndan yap›lan tetkiklerden elde edi-len sonuçlara bakmak yeterli. Bu sonuçlara göre,2004 y›l›nda, 400’e yak›n örnek al›nd› ve hiçbirtavuk eti örne¤inde hormon kal›nt›s›na rastlanma-d›; 2003’teyse al›nan 600’e yak›n örnekten yal-n›zca birinde antibiyotik kal›nt›s› bulundu. Bu so-nuçlar, ülkemiz tavukçuluk sektörü aç›s›ndan sonderece önemli.

Ülkemizde Kanatl› EtiSektörü

Normal koflullarda etlik piliçler 42 günlük birsüreçte ortalama 2250 g a¤›rl›¤a rahatl›kla ulafla-bilmekte. Bu h›zl› geliflme, dengeli ve kaliteli ras-yonlar ve modern üretim tekniklerinin kullan›lma-s› sonucunda olmakta. Piliçlerdeki bu büyüme vegeliflmede herhangi bir genetik de¤ifliklik ya dagen aktar›m› söz konusu de¤il.

Ülkemizde tavukçuluk üretimi, modern tesis-lerde, yeni ve modern teknikler kullan›larak yap›-l›yor ve her geçen gün daha da ileriye gidiyor. Ül-kemizde 2003 y›l›nda kanatl› eti üretimi 850 binton civar›nda gerçekleflti. Kanatl› etleri, k›rm›z› e-te göre daha az ya¤l›, daha ekonomik ve üretim-leri de daha h›zl›. Ayr›ca, amino asit içeri¤i, di¤erhayvansal g›dalarda oldu¤u gibi; dolay›s›yla, biyo-lojik de¤eri de yüksek. Bu olumlu özellikleri ka-natl› etlerinin, tüm dünyada oldu¤u gibi ülkemiz-de de üretimini giderek art›rd›. Fakat dünyada tü-ketilen kanatl› et miktar›na bakt›¤›m›zda, tüketi-mimizin son derece yetersiz oldu¤unu görüyoruz.

Ülkemizde kifli bafl›na 12-13 kg olan kanatl› etitüketimi, ABD’de 45 kg ve Avrupa Birli¤i ülkele-rindeki 20-22 kg.

Bir sanayi haline gelmifl olan tavukçuluk sektö-rü, ülkemizde önemli istihdam alan› yaratt›. Sektö-rün daha da geliflmesi aç›s›ndan, önemli bir potan-siyelimiz de var. Bununla birlikte potansiyeli s›n›r-land›ran etmenler de yok de¤il; örne¤in ihracat ya-p›lamamas› tavukçuluk sektörünün önündekiönemli bir engel. Bu konunun bir an önce çözüm-lenmesi için yo¤un bir çaba da var. Avrupa Birli-¤i’ne ihracat izninin al›nmas›yla tavukçuluk sektö-rümüzün büyük bir at›l›m yapaca¤› ve ülke ekono-misine önemli katk›lar sa¤layaca¤› düflünülüyor. ‹h-racat izninin al›nmas› için Tar›m ve Köy ‹flleri Ba-kanl›¤›’n›n uygulad›¤› “Kanatl› Yetifltirme ve Kon-trol Sistemleri ve Denetleme Mekanizmas›n›n” Av-rupa Birli¤i G›da ve Veteriner Ofisi’nden onay al-mas› gerekiyor. Sektörde, onayla ilgili olarakönemli mesafeler de katedildi. 2005 y›l› bafl›ndayap›lacak denetimlerde bu onay›n verilece¤i ifade

ediliyor. Bakanl›¤›n bu konuda daha h›zl› ve etkinçal›flmas›n›n gereklili¤i ortada. Zira Avrupa Birli-¤i’nin ilgili kurumlar› taraf›ndan, 2003 y›l›nda ifllet-me baz›nda yap›lan denetimlerde, ülkemizde üre-timde bulunan befl entegrasyon, Avrupa Birli¤i’neihracat yapabilecek kalitede bulundu ve onay daal›nd›. Ülkemizde etlik piliç üretiminin çok büyükk›sm›n› gerçeklefltiren entegre tavukçuluk tesisleri-miz, son y›llarda sa¤l›kl› üretim için tüm bu uygu-lamalara gerçekten büyük önem veriyorlar. Bu en-tegrelerimiz, Avrupa Birli¤i’ne tavuk eti ihracat› ya-pabilecek kalite düzeyine ulaflt›lar; ürettikleri piliçetleri, üretim ve kesim ifllemleri aç›s›ndan, AB yet-kililerince, Avrupa Birli¤i normlar›na uygun bulun-du. Banvit, Beypi, Keskino¤lu ve fiekerpiliç gibi en-tegrelerimiz bugünlerde Avrupa Birli¤i’nden ihra-catc› belgelerini almaya haz›rlan›yorlar.

Hayvansal üretimde g›da güvenli¤i tart›flmala-r›n›n gündeme tafl›nmas› ve her yönüyle tart›fl›l-mas›, halk›n ayd›nlat›lmas› son derece gerekli veyararl›. ‹lgili kurumlar›n da halk sa¤l›¤› ve g›dagüvenli¤ini garanti etmek bak›m›ndan denetim veyapt›r›mlar›n› ara vermeden daha yo¤un bir flekil-de yürütmeleri hepimiz aç›s›ndan önemli. Songünlerdeki tart›flmalarsa bu yönüyle olumlu. Bu-nunla birlikte gerek televizyon programlar›nda vegerekse yaz›l› bas›nda, genellikle konunun uzma-n› kiflilerin bilgisine dan›fl›lmadan ve konu uzma-n› kiflilere ulafl›lma gere¤i hissedilmeden, yay›nyap›lmas› hatal›. Tavukçuluk sektörünün de eksik-leri ve hatalar› oldu¤u gibi, sektör içerisinde ge-rekli kurallara uymayan az say›da iflletme de mev-cut. Ancak zamanla tüketicinin bilinçlenmesi, de-netim ve yapt›r›mlar›n etkinleflmesiyle bu iflletme-ler ortadan kalkacak. Çok de¤erli bir g›day›, dahasa¤l›kl› ve güvenilir bir flekilde tüketebilmemiz i-çin, konuyla ilgili tüm kesimlere büyük sorumlu-luklar düflüyor. Ald›¤› ürünün güvenilir oldu¤unubilmek ve do¤ru bilgilendirilmek, tüketicinin endo¤al hakk›.

P r o f . D r . N e c m e t t i n C e y l a nAÜ Ziraat Fakültesi Ö¤retim Üyesi

Hayvan Besleme Bilim Derne¤i Genel Sekreteri

Ülkemizde, büyükbafl hayvan yetifltiricili¤inde, hormon ve hormon preparatlar›n›n kullan›m›, yem kanunu ve il-gili yönetmeliklerine göre yasaklanm›fl durumda. Ancak bu konuda da yasaklara uymay›p, kaçak kullan›mda

bulunan üreticiler olabiliyor.

sergimize bekliyoruzKas›m ay›n›n baflar›l› çal›flmalar›ndan baz›lar›. Sergilenmeye hak kazanan ötekifoto¤raflar› web sayfam›zda izleyebilirsiniz.

Ad› Soyad›: Serhat KeskinFoto¤raf Makinesi: Nikon Coolpix 2100

Ad› Soyad›: Serkan Kas›rgaYafl: 18Mesle¤i: Ö¤renciFoto¤raf Makinesi: Canon EOS 500NÇekim Yeri: ‹stanbul

‹sim Soyisim: Onat ÖzgürYafl: 19Mesle¤i: Ö¤renci

Ad› Soyad›: Ali Y›ld›zYafl: 22Mesle¤i: Ö¤renci (KTÜ Fizik)Foto¤raf Makinesi: Canon EOS 3000

Ad› Soyad›: Kemal Berk Can›dar

www.biltek.tubitak.gov.tr/sanal_sergi.htm

Bilim ve Teknik Dergisi’nin web sayfas›nda okurlar›m›z›n tematik veserbest konularda gönderdikleri foto¤raflar›n konuldu¤u bir sanal sergimizoldu¤unu biliyor muydunuz? Siz de her ay yenilenen “ay›n foto¤raflar›”köflesinde yer almak istiyorsan›z, çal›flmalar›n›z› elektronik ortamda([email protected]) adresine gönderebilirsiniz. Kat›l›m koflullar›n›www.biltek.tubitak.gov.tr/sanal_sergi.htm adresinde bulabilirsiniz.

Ad› Soyad›: Serkan Alt›ntaflMesle¤i: Makine Mühendisli¤i Ö¤rencisi

‹sim Soyisim: Ayfle SerenliYafl: 25Foto¤raf Makinesi: Zenit

Ad› Soyad›: Ayflegül SerovaYafl: 28Mesle¤i: Bilgisayar MühendisiFoto¤raf Makinesi: Canon Powershot A80

Ad› Soyad›: Gürhan Fak›o¤lu Çekim yeri: Güney Galler

Ad› Soyad›: Erhan TuranYafl: 38Mesle¤i: Turizm Bakanl›¤› Profesyonel Turist RehberiFoto¤raf Makinesi: Olimpus Camediac

Ad› Soyad›: Alparslan Esmer

Ad› Soyad›: Galip Pirlibeyo¤lu

Büyük kütleli y›ld›zlar, az say›da ol-duklar› halde, çevrelerinde önemli et-kilere sahip olurlar. Güçlü rüzgarlar›y-la ve ölümlerinde meydana gelen sü-pernova patlamalar›yla, gökadalar›niçindeki y›ld›zlararas› ortam› a¤›r ele-mentlerce zenginlefltirirler. Önemli rol-lerine karfl›n, bu y›ld›zlar hakk›nda bi-linenler pek fazla de¤il. Gökbilimciler,bu y›ld›zlarla ilgili gizemleri ortaya ç›-karmak için çal›fl›yorlar. Ne var ki, sa-

y›lar›n›n az oluflu nedeniyle elde az sa-y›da örnek var. Eta Karina, hem göka-dadaki olas› en büyük y›ld›z olmas›hem de görece yak›n›m›zda yer almas›nedeniyle gökbilimciler için gökadam›-z›n “y›ld›z›” konumunda.

Eta Karina ne kadar büyük bir y›l-d›zsa, bir o kadar da dengesiz. Normal-de büyük kütleli bir y›ld›z, çekirde¤in-deki nükleer tepkimeler sona erdi¤in-de, süpernova patlamas› denen çok bü-

yük bir patlamayla ölür. Bunun yan›n-da, karars›z bir dev y›ld›z, yaflam› süre-since birçok kez, y›ld›z için ölümcül ol-mayan daha küçük patlamalar yapabi-lir. Bu s›rada, önemli miktarda maddeçevreye yay›l›r. ‹flte Eta Karina, bu türpatlamalardan birini geçirdi. Y›ld›z,patlaman›n ard›ndan 1843’te gözlendi-¤i kadar›yla, gökyüzündeki en parlak2. y›ld›z haline geldi. Ünlü gökbilimciJohn Herschel, o s›ralar y›ld›z›n 1,5 ka-

48 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Eta Karina, güney gökkürede yer alan Karina Tak›my›ld›z›’nda bulunan sönük bir y›ld›z.Ç›plak gözün görme s›n›r›na yak›n olan parlakl›¤› yan›lt›c› olmas›n. Bu y›ld›z gerçekte

gökadan›n en parlak y›ld›z›. Eta Karina, Günefl’in bir y›lda yayd›¤› enerjiyi alt› saniyedeyay›yor. Gökbilimciler, uzun süredir bu y›ld›z›n s›rr›n› çözmeye çal›fl›yorlar. Son gözlemler,

Eta Karina’n›n biri 100-150, di¤eri 30-60 günefl kütlesine sahip iki dev y›ld›zdan oluflan bir sistem olabilece¤ini gösteriyor.

Eta KarinaGökadan›n “Y›ld›z›”

dire ulaflm›fl olan parlakl›¤›n›n 5 güniçinde h›zla artarak -1 kadire ulaflt›¤›-na tan›k oldu. ‹flte bu patlamaya ba¤l›olarak, y›ld›z›n Hubble Uzay Telesko-pu taraf›ndan çekilen görüntülerinde-ki kum saati biçimli bulutsu olufltu.

Yaklafl›k 7500 ›fl›k y›l› uzakl›¤›yla,Eta Karina bize en yak›n süperdev y›l-d›z. Bu nedenle, gökbilimciler için ol-dukça de¤erli. Ancak, bu y›ld›z kendi-ni gizledi¤i için hakk›nda bilgi edin-mek pek de kolay olmuyor. Geçirdi¤ipatlamayla çevresine yayd›¤› yo¤unmadde ve buna ek olarak her y›l uzayasavurdu¤u yaklafl›k Jüpiter kütlesinde-ki madde nedeniyle y›ld›z› do¤rudangörmek olas› de¤il. Ancak, y›ld›z›n gi-zemini ortaya ç›karmakta kararl› olangökbilimciler için bu afl›lamayacak birengel de¤il. Gökbilimciler, Dünya’n›nen iyi teleskoplar›yla radyo ve X-›fl›n›dalgaboylar›nda Eta Karina’n›n gize-mini ortaya ç›karan gözlemler yap›yor-lar.

Eta Karina SistemiYak›n zamana kadar, gökbilimciler

için en büyük merak konusu, bu y›ld›-z›n iki y›ld›zdan oluflan bir sistem olupolmad›¤›yla ilgiliydi. Bu düflünceyi ilkortaya atan, Brezilya’l› gökbilimci Au-gusto Daminelli oldu. Daminelli, y›ld›-z›n tayf›nda, baz› atomlara ait izlerinperiyodik olarak kayboldu¤unu, sonrayeniden belirdi¤ini öne sürdü. Dami-nelli bunu, y›ld›n çevresinde dolananve yörüngesi çok bas›k olan bir y›ld›-z›n varl›¤›na ba¤lad›. Buna göre, çokparlak olan ve güçlü morötesi ›fl›n›m›,çevresindeki gazla etkileflime girereknormalde gözlenen tayf çizgilerinin or-tadan kalkmas›na yol aç›yordu. Y›ld›z,sistemin büyük bileflenine yaklaflt›¤›n-daysa, y›ld›z›n yo¤un rüzgar› bu ›fl›n›-m› so¤uruyordu. Bu nedenle, morötesi›fl›n›m gazla etkileflime giremiyor vetayf çizgileri yeniden belirginlefliyordu.Daminelli’nin 1997’de öne sürdü¤ü budüflüncesi, baflka gökbilimcilerin de il-gisini çekti. 1998’in bafllar›nda tayf çiz-gilerinde gözlenen de¤iflim, onun budüflüncesinde hakl› oldu¤unu göster-di.

Y›ld›z›n tayf çizgilerindeki bir son-raki de¤iflimin, 2003’ün ortalar›nda ol-mas› bekleniyordu. Gökbilimciler, te-leskoplar›n› büyük bir hevesle Eta Ka-rina’ya çevirdiler. Gözlemlerde, Hubb-

le Uzay Teleskopu’nun yan› s›ra, yer-yüzündeki birçok teleskop kullan›ld›.Beklenen gerçekleflti. Baz› tayf çizgile-ri Haziran ay› sonunda gözden kaybol-du ve yaklafl›k yedi ay sonra yenidenbelirdi. Yerdeki teleskoplarla radyo vek›z›lötesi dalgaboylar›nda yap›lan veHubble’›n morötesi dalgaboyunda yap-t›¤› gözlemler, Eta Karina’n›n ikili birsistem oldu¤unu do¤rular nitelikteydi.

De¤iflik dalgaboylar›nda yap›langözlemler aras›nda en etkilisi X-›fl›n›gözlemleridir. Çünkü, X-›fl›nlar›, y›ld›-z›n etraf›ndaki yo¤un bulutu fazla so-¤urulmadan aflabilir. Böylece gökbi-limcilere y›ld›z›n gerçekten yak›nlar›n-da neler olup bitti¤ini gözleme olana¤›verir. Nitekim, 1997 ve 98 y›llar›ndaRossi X-›fl›n› (RXTE) uydusuyla yap›langözlemler, Eta Karina’dan kaynakla-nan X-›fl›n›m› miktar›n›n bir zirveyeulaflt›ktan sonra, üç ay süreyle nere-deyse s›f›ra düfltü¤ünü ölçtü. RXTE,bu olay›n tekrar›n› 2003’ün haziranay›nda da gözledi.

Eta Karina’n›n ikili sistem oldu¤uvarsay›m›, bu gözlemleri en iyi destek-leyen varsay›m. ‹ki y›ld›z birbirine yak-laflt›¤›nda, y›ld›zlar›n güçlü rüzgarlar›çarp›fl›yor, ve bu s›rada güçlü X-›fl›n›m›yay›l›yor. Y›ld›zlar birbirinden uzaklafl-t›¤›nda, bu X-›fl›n›m› geçici bir süre içinkesiliyor. Bu gözlemlere dayanarak,sistemin sönük bilefleni henüz do¤ru-dan gözlenemediyse de, ço¤u gökbi-limci art›k bu “ikili y›ld›z” kuram›n›kabul ediyor.

X-›fl›n›m›nda gözlenen tayf de¤iflim-leri, bir saat gibi dakik olsa da, döngü-lerin her biri di¤erinden farkl› özelli¤esahip. Bu farkl›l›k, büyük olas›l›kla y›l-d›z›n yap›s›nda meydana gelen uzundönemli de¤iflimlerden kaynaklan›yor.Örne¤in, 2003’te gözlenen X-›fl›n› yay›-m›, 1997’dekine göre %23 daha güçlügerçekleflti. Ayr›ca, y›ld›z›n görünürparlakl›¤› da 1998’den bu yana üç katartt›. Parlakl›ktaki art›fl› y›ld›zla ara-m›zdaki toz bulutunun seyrelmesineba¤layanlar oldu¤u gibi, Minnesota

49Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Karina Bulutsusu, öteki bulutsularda görmeye al›fl›k olmad›¤›m›z biçimde, çok say›da büyük kütleli y›ld›z içe-rir. Bu bulutsu ayn› zamanda Samanyolu’nun ç›plak gözle görebildi¤imiz parlak bölgelerinden biri. Eta Karina,

bu bulutsudaki en parlak y›ld›z.

Üniversitesi’nde Eta Karina üzerine ça-l›flan Kris Davidson ve John J. Martin,bu de¤iflimi y›ld›z›n geçirdi¤i büyükpatlaman›n ard›ndan hâlâ denge durumuna kavuflmaya çal›flmas›na ba¤l›yor.Bu patlama, y›ld›zda öyle büyük birhasar b›rakm›fl olmal› ki, y›ld›z çap›n›nyaklafl›k yar›s›n› kaybetmifl gibi görü-nüyor.

Çok Fazla Ifl›kEta Karina’y› gizemli ve çekici bir

y›ld›z yapan, bu güne kadar tan›k olu-nan ölümcül olmayan en büyük y›ld›z

patlamas›n› geçirmifl olmas›. Gökbilim-ciler, bu patlaman›n nedenini anlama-dan, süperdev y›ld›zlar›, onlar›n güçlürüzgarlar›n› ve k›sa yaflamlar›n› anla-mam›z›n zor olaca¤›n› düflünüyorlar.Ne var ki, henüz bu patlamay› neyin te-tikledi¤i a盤a kavuflmufl de¤il. Bunun-la ilgili bir yaklafl›m, y›ld›z›n afl›r› par-lamas›ndan esinleniyor. E¤er bir y›ld›zçok fazla parlarsa, ›fl›n›m›n d›fla do¤ruyaratt›¤› bas›nç, kütleçekimini yenebi-lir. Ifl›n›m bas›nc›n›n kütleçekiminebask›n olmaya bafllad›¤› s›n›ra “Ed-dington S›n›r›” deniyor. Günefl’in yay-makta oldu¤u ›fl›n›m›n befl milyon kat›-n› yaymakta olan Eta Karina, yaklafl›kbu s›n›rda duruyor. Geçirdi¤i büyükpatlama s›ras›ndaysa, 20 y›l süresincebu s›n›r› aflt›¤› düflünülüyor.

‹srail’in Hebrew Üniversitesi’ndenNir Shaviv ve Delaware Üniversite-si’nden Stan Owocki, k›sa süre önceyapt›klar› araflt›rmalar›n›n sonucunda,durumun önce san›landan daha kar-mafl›k oldu¤unu öne sürdüler. Onlaragöre, ›fl›n›m bas›nc›, y›ld›z›n böylesinegüçlü bir biçimde patlatmas›na yet-mez. Shaviv, Eddington s›n›r›n›n çokda belirgin bir s›n›r olmad›¤› düflünce-sinde. Shaviv ve Owocki, çekirde¤indeafl›r› enerji üreten bir y›ld›z›n bafl›naneler gelece¤ini bulmak için bir modeloluflturdular. Hesaplar›na göre, bir y›l-d›z›n ›fl›n›m› Eddington s›n›r›na ulaflt›-¤›nda, y›ld›zda karars›zl›k olufluyor ve

afl›r› ›fl›n›m, y›ld›z›n çekirde¤inin üze-rindeki gaz katmanlar›nda delikleraçarak d›flar› kaçma e¤iliminde oluyor.Atmosferin alt katmanlar›, gözeneklihale geliyor ve baz›s› yo¤un, baz›s› da-ha seyrek bölgeler olufluyor. Böylece›fl›n›m, atmosferin alt katmanlar›ndakimaddenin tamam›n› d›flar› do¤ru itme-den, kendine açt›¤› yollar› kullanaraky›ld›z›n d›fl katmanlar›na do¤ru ilerler.Atmosferin üst katmanlar›ndaki gazyo¤unlu¤u ve s›cakl›k iç katmanlarda-kine göre düflüktür. Buradaki maddedaha homojendir; dolay›s›yla ›fl›n›m›nkaçmas›n› sa¤layacak boflluklar yok-tur. Bu nedenle ›fl›n›m bas›nc› d›fl kat-manlar› d›fla do¤ru iter.

Shaviv ve Owocki’nin modelleri, E-ta Karina’n›n bu güçlü patlamay› da¤›l-madan nas›l atlatt›¤›n› aç›klayabilir.Ancak, onun neden Eddington s›n›r›naulaflt›¤›n› aç›klam›yor. Bunun nedeninitam olarak kimse bilmiyor; ancak, y›l-d›z›n karars›z yap›s›n›n buna yol açt›¤›ortada. Y›ld›z›n parlakl›¤›n›n artmas›,bir flekilde maddenin çökmesiyle mer-kezdeki s›cakl›k ve bas›nc›n, dolay›s›y-la da nükleer tepkimelerin artmas›nayol açm›fl olmal›.

Gökbilimciler, bir yandan da siste-min küçük bilefleninin bu patlamadakirolü olabilece¤ini düflünüyorlar. En ya-k›n konumlar›nda bile ancak 2 ila 3 as-tronomi birimi (Günefl-Dünya aras›uzakl›k, 150 milyon km) kadar yak›n-

50 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Eta Karina’n›n iki y›ld›zdan oluflan bir sistem oldu¤u düflünülüyor. Ancak, küçük bileflenin nas›l bir yörünge izledi¤i tam olarak bilinmiyor. Yaln›z, yörüngesinin çok bas›k oldu¤u veyaklafl›k 5,5 y›lda bir büyük y›ld›za yak›nlaflt›¤› düflünülüyor. Eta Karina sistemini oluflturdu¤u düflünülen iki y›ld›z, birbirlerinin çevresinde dolan›rken, bulutsuda çeflitli de¤iflimler göz-

leniyor. Altta görülen foto¤raflar, Hubble Uzay Telekopu’yla morötesi ›fl›kta çekilen foto¤raflar. Foto¤raftaki karanl›k bölgeler, büyük y›ld›z›n yo¤un rüzgar›ndan kaynaklan›yor.

Bir y›ld›z›n parlakl›¤› “Eddington s›n›r›” denen dü-zeye ulaflt›¤›nda, atmosferin alt katmanlar›nda

madde kümeleflir ve bu sayede ›fl›n›m d›fl katman-lara daha rahat ilerler. Ancak yo¤unlu¤un düflük

oldu¤u d›fl katmanlar içeriden gelen güçlü ›fl›n›m›netkisiyle d›fla do¤ru itilir ve yo¤un bir y›ld›z rüzgar›oluflur. Eta Karina bu flekilde, her y›l Jüpiet kütlesi

kadar maddeyi uzaya savuruyor.

Yo¤un ve güçlürüzgar

Çekirdek

Konveksiyonbölgesi

Yüksek yo¤unluklumadde kümeleflmesi

Düflük yo¤unluklumadde

Ifl›kküre

Yo¤un ve güçlürüzgar

laflmalar› nedeniyle bu y›ld›z›n Eta Ka-rina üzerinde çok önemli bir gel-git et-kisine yol açmas› beklenmez. Ayr›ca,bu patlama yaklafl›k 20 y›l sürdü. Yani,bu s›rada y›ld›zlar birbirlerinin çevre-sinde yaklafl›k 4 kez doland›lar. Bu du-rum da küçük bileflenin y›ld›z üzerin-de önemli bir etkisinin olmad›¤›n›, pat-laman›n nedeninin y›ld›z›n kendi için-deki birtak›m mekanizmalardan kay-nakland›¤› düflündürüyor.

NASA’n›n Goddard Uzay Uçufl Mer-kezi’nden Theodore R. Gull, gökbilim-cilerin daha önce düflünmedikleri yada üzerinde durmad›klar› baflka birolas›l›¤a de¤iniyor: 1800’lü y›llar›n or-talar›nda patlayan y›ld›z, neden küçükbileflen olmas›n? Yak›n zamanda k›z›-lötesi dalgaboyunda yap›lan gözlem-ler, Eta Karina’n›n çevresindeki bulut-sunun 10 ila 15 günefl kütlesine sahipmadde içerdi¤ini gösterdi. Bu miktardaha fazla da olabilir. Küçük bileflen,yaflam›na çok daha büyük bir kütleyle,hatta ötekinden biraz daha büyük birkütleyle bafllam›fl olabilir. Bu durum-da, ondan daha h›zl› evrimleflmifl olabi-lir. Çünkü, bir y›ld›z›n kütlesi ne kadarbüyükse o kadar h›zl› evrimleflir.

Normalde, büyük kütleli bir y›ld›z,evriminin ileri aflamalar›nda bir k›rm›-z› deve dönüflür. Bunun nedeni, çekir-de¤indeki tepkimelerin sonucu ortayaç›kan enerjinin yaratt›¤› bas›nc›n d›flta-ki hidrojen katman›n› fliflirmesidir. An-cak, en az›ndan 40 günefl kütlesine sa-hip bir dev y›ld›z, o kadar fliddetli par-lar ki, içeriden gelen ›fl›n›m›n bas›nc›,y›ld›z›n d›fl katmanlar›n› uzaya iter. So-nuçta, geriye yüzeyin alt›ndaki kat-manda bulunan elementlerin a盤a ç›k-t›¤› bir “Wolf-Rayet” y›ld›z› kal›r. ‹flteEta Karina’daki patlaman›n nedeni,öteki bileflenin patlamas› da olabilir.

H›zl› Yafla Genç ÖlBüyük kütleli y›ld›zlar, h›zl› yaflay›p

genç ölürler. Eta Karina’n›n birinci bi-lefleni için de durum böyle. Kuramsalhesaplamalar flunu gösteriyor: Bu küt-ledeki y›ld›zlar nükleer yak›tlar›n› okadar h›zl› tüketirler ki, devasa kütle-lerine karfl›n yaln›zca 3 milyon y›l ka-dar yaflarlar (Günefl’in ömrü yaklafl›k10 milyar y›ld›r.)

ABD’deki Colorado Üniversite-si’nden Nathan Smith ve Arizona Eya-let Üniversitesi’nden Jon A. Morse, par-lak bileflenin kritik bir geçifl durumun-da oldu¤una iliflkin ipuçlar› yakalad›-lar. Yapt›klar› gözlemlerde, bulutsuda-ki azot miktar›n›n y›ld›za yak›n bölge-lerde, d›fl bölgelere göre çok daha faz-la oldu¤unu gözlediler. Bundan ç›kar-d›klar› sonuçsa, azotun geçen birkaçbin y›l içinde y›ld›zdan d›flar› sal›nd›¤›fleklinde. Azot, bir y›ld›zda hidrojeninhelyuma dönüflmesi s›ras›nda ortaya ç›-kan bir yan ürün. Azot, y›ld›z›n yüzeyi-ne ancak çekirdekteki hidrojen tüken-mekteyken ç›k›yor. E¤er bu gözlemlerdo¤ruysa, merkezindeki ›fl›n›m bas›nc›hidrojenin tükenmesiyle azalacak; çe-kirdek çökmeye bafllayacak; s›k›flman›netkisiyle ›s›nan çekirdek helyum yak-maya bafllayacak. Smith’in varsay›m›nagöre, Eta Carina sahip oldu¤u devasakütle nedeniyle bir Wolf-Rayet y›ld›z›olmak için uygun bir aday.

Y›ld›z evrimi kuram› bu kadar bü-yük y›ld›zlar için pek geçerli olmasada, ortada bir gerçek var: Eta Kari-na’n›n çekirde¤i zamanla yak›t›n› tüke-tecek, y›ld›z çökecek ve süpernova ola-rak patlayacak. Normalde, büyük küt-leli bir y›ld›z›n sonu kara delik olmak-t›r. Ne var ki dev y›ld›z›n çökerek çokgüçlü bir flekilde patlamas›yla olufla-

cak bir süpernova sonras›, çekirdekteaz miktarda madde kalarak bir nötrony›ld›z› da oluflabilir.

E¤er y›ld›z bir kara deli¤e dönüflür-se, çevresinde bulunacak bol miktardamadde, bir dönme diski oluflturacak vekara deli¤e düflen madde, y›ld›z›n ön-ceki dönme ekseni do¤rultusunda ›fl›-n›m yayacak. Bu da maddenin yo¤un-lu¤una ba¤l› olarak gama ›fl›n›m› ya daX-›fl›n›m› parlamalar› olarak gözlene-cek. Ancak y›ld›z›n dönme ekseni, bi-zin bak›fl do¤rultumuza göre yaklafl›k40 derece e¤imli. Bu nedenle f›flk›rma-lar gezegenimizi ›skalayacak. Ancak,y›ld›z›n patlamas› s›ras›nda çok yüksekenerjili bir süpernova ortaya ç›kacak.Bu patlama Dünya’dan oldukça parlakgörünecek. Bu y›ld›za daha yak›n ge-zegenlerde yaflayanlar içinse, patlamaöldürücü olacak. Oluflacak yüksekenerjili püskürmeler, binlerce ›fl›k y›l›uzayarak, tarad›¤› bölgelerde bulunantüm gezegenlerde büyük y›k›ma nedenolabilecek.

Eta Karina’n›n gizeminin çözülebil-mesi için çok say›da gökbilimci çal›fl›-yor. Bu y›ld›z›n bir baflka önemi de ev-renin ilk zamanlar›ndaki y›ld›zlarlabenzerlik göstermesi. Eta Karina, builk y›ld›zlar için güzel bir örnek olufltu-ruyor. Ancak, gökbilimciler “gökada-m›z›n y›ld›z›n›n” gizemini ortaya ç›kar-makta ne kadar kararl›ysa, o da gize-mini ortaya dökmemek için bir o kadarkararl› görünüyor.

A l p A k o ¤ l u

Kaynaklar: Naeye R., Eta Carinae, Galactic Superstar, Sky and Telescope, Ekim

2004Pittard J., Enigmatic Eta Carinae, Astronomy & Geophysics, fiubat

2003http://www.aavso.org/vstar/vsots/0400.shtmlhttp://www.seds.org/messier/xtra/ngc/etacar.htmlhttp://home.earthlink.net/~rarydin/etacarinae.htmhttp://www.solstation.com/x-objects/eta-car.htm

51Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Eta Karina’n› de¤iflik dalgaboylar›nda (soldan sa¤a X-›fl›n›m›, k›z›lötesi ve radyo) çekilmifl görüntüleri.

Televizyon, video, uydu ba¤lant›lar›ve kablolu televizyon gibi teknolojileringelifltirilmesinin, Hollywood filmlerinigörebilmek için insanlara yeni yollarsunmaya bafllamas›yla birlikte, film ya-p›mc›lar› da seyircilerini yeniden gerikazanman›n yollar›n› aramaya koyuldu-lar. Bir noktadan sonra da, film endüs-trisi art›k yaln›zca çok para getirece¤igaranti olan gifle filmlerine s›cak bak-maya bafllad›. Gifle filmi etiketi tafl›yabil-menin en önemli flart› da, bol hareketlisahneler, etkileyici müzikler ve tabii kihayranl›k uyand›r›c› görsel etkiler.

Sinema tarihinde ilk kez 1896 y›l›n-da Georges Méliès ad›nda Frans›z birsihirbaz taraf›ndan kullan›lan görsel et-kiler, Hollywood’un erken dönem bilimkurgu filmlerinde yaln›zca fantastik et-ki yaratmay› amaçl›yordu. “Ola¤an gö-rüntü üretme biçimleri d›fl›ndaki yap›-lan yapay oynamalar” olarak tan›mla-nan görsel etkiler, iki görüntünün bir-birine ba¤lanmas›nda kullan›lan basitoptik geçifllerden, fantastik ›rklardanoluflan ola¤anüstü kalabal›k ordular›nsavafl sahnelerinin ya da günümüzdenbin y›l sonra dünyan›n olas› bir görü-

nümünün yarat›lmas›na kadar geniflbir yelpazede kullan›labiliyor.

Bilgisayar ça¤›n›n bafllamas› veprogramc›lar›n kullanabilecekleri yaz›-l›mlar›n ola¤anüstü bir h›zla geliflme-siyle birlikte, art›k bilgisayarlar ço¤ualanda insanlar›n yerine geçmeye bafl-lad›. Sinema endüstrisinde de kamera-manlar›n, ›fl›kç›lar›n, marangozlar›n,dekor tasar›mc›lar›n›n ve elektrik tek-nisyenlerinin yerini h›zla programc›laral›yor. Geçimini bu gibi ifllerle sa¤la-yan kifliler, Shrek ve Final Fantasy gi-

bi tamam› bilgisayarla haz›rlanm›fl o-lan filmlerin yo¤un ilgi görmesi üzeri-ne, yak›n zamanda yerlerini tamamenbilgisayarlara b›rakacaklar› konusun-da ciddi endifleler duymaya bafllad›lar.

Yerlerini bilgisayarlara kapt›rma ko-nusunda endiflelenen di¤er bir kesimde aktörler. Özellikle, bir bilgisayaroyunundan uyarlanan ve tamamen can-land›rma oyuncular›n kullan›ld›¤› FinalFantasy adl› 2001 y›l› yap›m› filmde,ancak dikkatli bak›ld›¤›nda animasyonoldu¤u anlafl›labilen sinema tarihinin

52 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

SANAL HOLLYWOOD

Film Endüstrisinde Görsel EtkilerinGeliflim Sürecine Küçük Bir Yolculuk..

SANAL HOLLYWOOD

en gerçekçi modelleme örnekleri kulla-n›ld›¤›nda, seyircilerin akl›nda ister is-temez “acaba yak›n zamanda filmlerdeart›k gerçek oyuncular› göremeyecekmiyiz?” sorusu uyand›.

Final Fantasy filminde bu denli ger-çekçi görüntülere, Maya ad›ndaki bilgi-sayar program› sayesinde ulafl›labildi.South Park adl› televizyon dizisininyap›m›nda da kullan›lan bu program›100’ün üzerinde eklenti (plug-in) ilegelifltiren programc›lar, tüy folikülleri,

gözenekler, yüz kaslar›, k›r›fl›kl›klar veyüz çizgileri, saç ve cilt rengi de dahilolmak üzere insan yüzünün en inceayr›nt›lar›na kadar hakimiyet sa¤laya-bildiler. Geometrik üç boyutlu çizimle-rin gerçe¤e yak›n biçimde oluflturul-mas›nda da Pixar RenderMan progra-m›n› kullanan yap›mc›lar, özellikle yüzmodellerine sonradan k›r›fl›kl›klar ek-leyerek, gerçe¤e çok yak›n dokular el-de etmeyi baflard›lar. Böylece, foto-ger-çeklik anlam›nda Hollywood tarihinin

ilk gerçeküstü (HyperReal) filmi ola-rak adland›r›lan Final Fantasy’ninoyuncular› yarat›lm›fl oldu.

‹lki 1999 y›l›nda Wachowski kar-defller taraf›ndan yönetilen Matrix fil-mi, hem ça¤dafl Hollywood bilim kur-gu sinemas›n›n, hem de görsel etki tek-niklerinin ulaflt›¤› en son noktay› gös-teren eserlerden biri. Say›sal görsel et-kilerin yayg›n kullan›m› sonucunda,günümüz sinemas›nda art›k yeni birgerçeklik anlay›fl› do¤du: gerçeküstü-cülük ya da hiper-gerçeklik (Hyperrea-lism). Matrix ile birlikte, hiper-gerçek-lik kavram› da her yönüyle gözler önü-ne serilmifl oldu. Hollywood sinemas›,art›k gerçe¤e gereksinim duymad›¤›n›ve kendisinin yaratt›¤› gerçek gibi gö-rünen görsel etkileri kullanmay› tercihetti¤ini bu filmle birlikte çarp›c› bir bi-çimde vurgulad›.

Ancak, Matrix filminde ola¤anüstügörsel etkiler yaratmay› baflaran tek-nik ekibin bafl›ndaki adlardan olanJohn Gaeta, canland›rma ile yarat›lanoyunculu¤un asla gerçek oyunculu-¤un yerini tutmayaca¤›n›, teknolojinin

53Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Görsel EtkilerinOrtaya Ç›k›fl›...

Bir sihirbaz olan Frans›z Georges Méliès,1895 y›l›nda izledi¤i Lumière kardefllerin göste-risinden çok etkilenir ve onlardan sinematografayg›t›n› sat›n almak ister. Ancak, bir sonuç ala-maz ve Edison’dan ald›¤› kinetoskop ile k›safilmler yapar. Paris sokaklar›nda dolaflarak çe-kim yapt›¤› bir gün de, al›c› bir an için durakla-ma sorunu yaflar. Görüntüleri daha sonra izleyenMéliès, bir cenaze arabas›n›n bir otobüse dönüfl-tü¤ü gibi bir yan›lsama fark eder. Her iki tafl›t dafilm üzerinde yaklafl›k olarak eflit alan kaplad›¤›için, geçiflte grafiksel olarak birbirlerinindevam› gibi görünmüfller ve rahat-s›zl›k verecek bir atlama oluflma-m›flt›r. Böylece Méliès, bir ka-za sonucu ilk görsel etki uy-gulamas›n› gerçeklefltirmiflolur. Bu etkiyi, 1896 y›l›n-da çekti¤i “Kaybolan Ka-d›n” filminde kullan›r vebu film de sinema tarihi-ne kare kare canland›rmaya da hareketsiz çekimcanland›rmas› (stop-moti-on) olarak adland›r›lan tek-ni¤in ilk kullan›ld›¤› yap›tlar-dan biri olarak geçer. Yine Edi-son ile birlikte çal›flan John StuartBlackton ise, bir ad›m daha öne giderek,tek kare çekimleri birlefltirme tekni¤ini kullanan

ilk yönetmen olmufltur.Sinema tarihinin ilk bilim

kurgu filmi kabul edilen ve1902 y›l›nda çekilen Ay’aYolculuk adl› filmin sahibiolan Méliès’in kazaylakeflfetti¤i bir di¤er yön-tem de, ayn› film karesiniiki kez pozlamas›yla orta-ya ç›km›fl olan üst üste bin-

dirme tekni¤i. Günümüz si-nemas›nda kullan›lan minya-

tür çekimleri, canland›rma vemaskeleme gibi görsel etkilerin te-

melini oluflturan daha birçok teknikde, yine Méliès taraf›ndan gelifltirilmifltir.

yönetmenler için bir araç olarak kal-mas› gerekti¤ini savunuyor.

Oyuncunun giydi¤i dar bir elbiseüzerinde eklem bölgelerine ilifltirilenyans›t›c› noktac›klar›n ya da ›fl›k yay›c›-lar›n, oyuncunun hareketleri boyuncaoptik al›c›larca kaydedilmesine ve busayede bilgisayardaki bir karaktere ay-n› hareketler yapt›r›labilmeye dayananmotion capture tekni¤i, 1980’li y›llar›nortalar›ndan beri film endüstrisindekullan›l›yor. Asl›nda ilk olarak 1970’liy›llarda elektromanyetik al›c›lar yard›-

m›yla pilotlar›n bafl hareketlerinin iz-lenmesi amac›yla gelifltirilen bu tekno-lojinin, günümüzde mekanik, optik yada sonik ayg›tlar›n deste¤ine dayanançok say›da türü bulunuyor.

Görsel etki dan›flmanlar›n›n AR-GEçal›flmalar› sonucu gelifltirilen son gö-rüntü üretme tekniklerden biri olan“Universal Capture” da, çok say›da al›c›yard›m›yla oyuncunun hem fiziksel dav-ran›fllar›n›n hem de yüz hareketlerininayn› anda kaydedilmesine, daha sonrada oluflturulan bu görüntü kütüphane-

sinden istenen hareketlerin yarat›lmas›-na dayan›yor. ‹lk ad›mda, taramalardanyararlan›larak oyuncunun yüzünün tümdetaylar›n› içeren polimer yap›da birmaske haz›rlan›yor. Hareketlerin kayde-dilmesi ifllemi için de dairesel olarak di-zilen 5 ya da daha fazla kamera kullan›-l›yor. Optik ak›fl ve fotogrametri arac›l›-¤›yla oyuncunun yüz hatlar›n›n hareket-lerini kaydeden bu kameralardan al›nandoku haritalar›n›n birlefltirilmesiyle, mo-rötesi (UV) renk skalas›nda yüzün hare-ketli bir haritas› ç›kar›l›yor. Bu hareket-

54 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Görsel EtkilerinTarihçesi

Sinemalar 1930’lu y›llar öncesinde, yaln›zcasiyah-beyaz görüntülerden oluflan, herhangi birkonuflma ya da ses içermeyen filmler gösteriyor-du. 1929 y›l›n›n sonlar›na do¤ru, yerinden hare-ket bile ettirilemeyecek büyüklükte mikrofonlar-la aktörlerin konuflmalar›n›n kaydedildi¤i tekno-lojiye geçilmesiyle birlikte, Hollywood’un “Alt›nÇa¤›” olarak bilinen dönem bafllad›. Hollywo-od’un ilk uzun metrajl› renkli filmi olan “BeckySharp” ise, 1935 y›l›nda Rouben Mamoulian ta-raf›ndan çekildi. 1950’li y›llarda televizyonunevlere girmeye bafllamas›yla birlikte, insanlar ar-

t›k evlerinde de film izleyebilmeye bafllad›lar vesinemalar›n çekicili¤i ciddi bir darbe ald›. Bununüzerine film endüstrisi, halk›n ilgisini yeniden si-nemaya çekebilmek için çal›flmalara bafllad›. ‹lk3 boyutlu ve genifl aç›l› filmlerin yap›m›, sinema-y› yeniden çekici hale getirebilmek için yap›lanilk çal›flmalardan oldu. Bu arada baz› sinema sa-lonlar› da, filmlerin belli sahnelerinde seyircile-re çok hafif elektrik ak›mlar› vererek, daha il-ginç ve heyecanl› gösterimler sunabilmenin yol-lar›n› arad›lar.

Film endüstrisinin bu sanc›l› dönemleri,1970’li y›llarda baz› büyük flirketlerin, okullar›nkapand›¤› yaz döneminde bofl kalan gençleri“tavlamaya” yönelik filmler çekmeye bafllama-s›yla son buldu. Bu ak›m›n öncüleri, 1975 y›l›n-da çekilen Steven Spielberg imzal› Jaws ve tabi-i ki George Lucas’›n 1977 y›l›na damgas›n› vu-

ran filmi “Star Wars (Y›ld›z Savafllar›)” oldu.Özellikle Y›ld›z Savafllar› filminde ön plana ç›kangörsel etkiler, seyircinin büyük ilgisini çekmeyibaflard›.

1950’li y›llarda renkli filmin icad›yla birlik-te, görsel etkilerde de yeni uygulamalara geçil-di. Oyuncular›n bir perde önünde kaydedilen gö-rüntülerinin daha sonra maskelenerek baflka ar-ka plan görüntüleri üzerine bindirildi¤i Maviperde (blue-box) tekni¤i de bu uygulamalardanbiri.

Bilim kurgu sinemas›na ve görsel etkileringelecekteki kullan›m›na gerçek anlamda yönverdi¤i kabul edilen filmse, 1996 y›l›nda çekilenStanley Kubrick imzal› “2001: Space Odyssey(Bir Uzay Maceras›)”. Filmde görsel etkilerinkullan›ld›¤› her sahnenin “gerçekmifl gibi” gö-rünmesini isteyen Kubrick, film bütçesinin çok

li haritalar üzerine yüzdeki çizgilerin,katlanmalar›n ve k›r›fl›kl›klar›n da eklen-mesiyle, oyuncunun yüz hareketlerinin3 boyutlu betimlemesi elde edilmifl olu-yor. Bu teknik sayesinde, gerçek oyun-cular, bilgisayar ortam›nda “simülas-yon” görüntülerine dönüfltürülüyor.

Lord of the Rings (Yüzüklerin Efen-disi) filminde Gollum karakteri, PeterJackson ve ekibi taraf›ndan bu teknik-le yarat›lm›flt›. Yönetmen Robert Ze-meckis ise bir ad›m daha ileriye gide-rek, bütün bir filmi bu teknikle çekti.Tom Hanks, yak›n zamanda gösterimegirecek olan Robert Zemeckis imzal›Polar Express (Kutup Ekspresi) adl›filmde, Performance Capture tekni¤isayesinde 6 ayr› rolü oynuyor. Canlan-d›rd›¤› karakterler aras›nda Noel Babave küçük bir çocuk da bulunuyor. Ya-ni, art›k bu teknoloji sayesinde her-hangi bir oyuncunun herhangi birfilmde “oynat›lmas›” olas› hale geldi ve›rk, cinsiyet ya da yafl, bir k›s›tlay›c› ol-maktan ç›kt›. Bu yeni teknolojinin birdi¤er özelli¤i de, ›fl›k, makyaj, kostümya da dekor gerektirmemesi. Oyuncu-nun saç, göz ya da deri rengi bile bilgi-sayarda de¤ifltirilebiliyor. Hanks, bu fil-

min çekimlerinde giysisi üzerinde yak-lafl›k 60 yans›t›c› noktac›k ve yüzündede 151 iflaretleyici ile bilgisayar kamera-lar›n›n karfl›s›na geçti. Oyunculuk tama-men insana ait olmas›na karfl›n, filmde-ki tüm oyuncular ve hatta hayvanlar bi-le bilgisayar ürünü.

Tek sorun, gerçek oyuncularla birfilmin çekilmesi 9-15 ay kadar sürer-ken, bilgisayar destekli filmlerde busürenin en az 2 y›la uzamas›. Yap›mc›-lar ve bilgisayar programc›lar› yeniteknikler üretme konusunda çal›flmala-

ra devam ededursunlar, zaman temel-de “para” anlam›na geldi¤i için yap›m-c›lar›n gerçek oyunculardan tamamenvazgeçmeleri henüz uzak bir olas›l›kgibi görünüyor.

D e n i z C a n d a fl

Kaynaklar:Özbanaz›, O.O., “Ça¤dafl Hollywood Bilim Kurgu Sinemas›nda Görsel

Etkiler ‹le Yarat›lan Sinemasal Gerçeklik” Yüksek Lisans Teziwww.azcentral.com/arizonarepublic/ preview/articles/1105polarex-

press05.htmlwww.pbs.org/newshour/extra/features/jan-june01/movies_tech.htmlwww.sgi.com/features/2001/july/fantasy/www.virtualcinematography.org/www.cgnetworks.com

55Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

büyük bir bölümünü yaln›zca görsel etkiler içinkulland› ve kalabal›k bir ekiple çok uzun bir sü-re boyunca çal›flt›. Öyle ki, filmin son sahnesiancak 2 y›ll›k bir süre sonunda flekillenebildi.

1970’lerin ikinci yar›s›ndan itibaren, Y›ld›zSavafllar› ve E.T. gibi filmlerinin büyük baflar›la-r› sonras›nda, bilim kurgu filmlerinin özelliklegrafik yönü üzerinde durulmaya baflland› ve gör-sel etkiler de büyük önem kazand›. Elektronikolarak programlanm›fl bir devre arac›l›¤›yla iste-nen hareketin mekanik olarak yap›lmas› tekno-lojisinin baflar›yla uyguland›¤› ilk filmlerden o-lan Y›ld›z Savafllar›, yaln›zca ça¤dafl Hollywoodsinemas› film biçiminin do¤ufluna de¤il, ayn› za-manda hareket kontrol sistemlerinin günümüz-de ulaflt›¤› noktaya kadar yaflad›¤› geliflime deen güzel örneklerden biri.

Hollywood bilim kurgu sinemas›n›n dahi ço-cu¤u Steven Spielberg’in 1993 y›l›nda yönetti¤iJurassic Park filminde bilgisayar deste¤iyle gör-sellefltirilen yarat›klar, ilk kez antropologlar vezoologlar yard›m›yla gerçekte varolmalar› gerek-ti¤i gibi tasarlanarak kullan›ld›. ‹leri seviyede

gerçekçi etkinin yarat›ld›¤› filmler aras›nda yeri-ni alan Jurassic Park sayesinde bizler de, bilgi-sayarlar›n yard›m›yla yapay canl›lar›n gerçekuzamda, gerçek canl›lar›n da sanal uzamlardavar olabilece¤ini ve insan öznesinin gerçe¤inötesine tafl›nabilece¤ini görmüfl olduk. Aslan,maymun, zebra ve gergedan gibi hayvanlar›ncanland›r›ld›¤› 1995 yap›m› Jumanji adl› JoeJohnston filmiyse, söz konusu hayvanlar›n görü-nüm ve hareketlerinin bilindik olmas› nedeniyle,yap›mc›lar› biraz daha zorlad›.

Bilgisayar arac›l›¤›yla yarat›lan karakterle-rin konufltuklar›n› izledi¤imiz ilk filmse, 1995

y›l›nda Brad Silberling taraf›ndan yönetilenCasper (Sevimli Hayalet) oldu. Bu filmde, ger-çek kifliler konuflturulurken bilgisayara kayde-dilen yüz hareketlerinin, daha sonra bilgisayarmodellemeleri üzerine uygulanmas› (facial mo-tion capture) tekni¤i kullan›ld›.

Bilgisayar teknolojisinin s›n›rlar›n› zorlayan-lar yaln›zca film yap›mc›lar› de¤il. Sony ve IMAXgibi büyük sinema gösterim firmalar› da, seyir-cilerine yeni deneyimler yaflatabilmek ve sinemasalonlar›n› vazgeçilmez hale getirebilmek için buteknolojinin sa¤layabilece¤i bütün olanaklar›kullan›yorlar.

Tim Burton’un 1993 y›l› yap›m› çal›flmas› “A Nightmare Before Christmas (Noel Kabusu)”,

stop-motion tekni¤iyle haz›rlanm›fl ola¤anüstü bir animasyon.

Sporcular, sportif performanslar›-n› art›rmak için antrenman program-lar›, performans testleri, özel beslen-me programlar›, psikolojik haz›rl›kgibi konularda çeflitli bilimsel yön-temler uygularlar. Bunlardan biri de“spor içeceklerinin” kullan›m›. Sporiçeceklerinin temel görevi, hareket s›-ras›nda terlemeyle kaybedilen s›v›y›en h›zl› biçimde tekrar yerine koy-mak. Peki bu içecekler neler içerir?Kullan›lmas› gerekli mi? Kimler buiçeceklerden kullanmal›? Spor dal›naözgü spor içece¤i var m›?

Spor içeceklerini incelemeye bafl-lamadan önce, suyun insan vücudu i-çin önemini hat›rlamakta yarar var.Su, vücudun ortalama % 60’›n› olufl-turur. Oksijenden sonra vücut içinen gerekli ikinci madde olan su, sin-dirim, boflalt›m, dolafl›m gibi yaflam-sal etkinliklerde rol oynar. Hava ko-flullar› ve gösterilen aktiviteye göreterleme, soluk al›flverifli ve idrar yo-luyla, günde 1,7 - 2,5 litre kadar s›v›kayb› olur. Kaybedilen miktar kadars›v›n›n da tekrar yerine konulmas›gerekir. Terleme yoluyla vücut a¤›r-l›¤›n›n % 2’si kaybedildi¤inde susa-ma hissi oluflur. % 10’luk bir su kay-b›yla yaflam tehlikeye girer. Susama

hissi su içerek çözülebilir. Ancak buher zaman yeterli olmayabilir. Vücu-dun su gereksiniminin tam olarakkarfl›lan›p karfl›lanmad›¤›, idrar ren-gine bakarak anlafl›labilir. ‹drar›naç›k renkli olmas› vücut suyunundengede oldu¤unu gösterir. Koyurenkliyse, içinde fazla miktarda elek-trolit var demektir ve su kayb›n›nkarfl›lanmad›¤›n› gösterir. ‹drar aç›krenkli ç›k›ncaya kadar s›v› al›m›nadevam edilir. Kaybedilen su yerinekonmad›¤›nda vücutta neler olur?‹lk olarak vücut s›cakl›¤› ve kalp at›-m› artar. Devam›nda kan hacmindeazalma olur. Bir süre sonra koordi-nasyon bozulur, çal›flma verimi dü-fler ve kifli çok çabuk yorulur.

Sporcu ‹çecekleri Neler ‹çerir?

S›v› kayb› spor yaparken daha fazlaolur. Özellikle profesyonel sporcular vesa¤l›kl› yaflam için düzenli spor yapan-lar, etkinlik s›ras›nda kaybettikleri s›v›-y›, performanslar›n›n düflmemesi içinen k›sa zamanda yerine koymalar› gere-kir. Yüksek tempoda ve s›cak bir hava-da 1 saat boyunca yap›lan egzersiz, ter-leme yoluyla su ve baz› mineral kay›pla-r›na neden olabilir. Bunu önlemenin eniyi yolu spor içecekleri olarak bilinen veiçinde 1-2 kg kadar su, karbonhidrat vemineral bulunan içeceklerden kullan-mak. Karbonhidrat olarak, basit flekerolarak bilinen sukroz (mutfak flekeri),

56 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Enerji ‹çecekleri Spor içece¤i denilince yanl›fl da olsa akla ilk

gelen, yüksek kalorili ve kafein gibi uyar›c› içe-ren “enerji içecekleri”. Alkol ve gaz içermeyenbu içecekler, spor içeceklerinden farkl› olarakkafeinin yan›nda taurin, guarana, glukoronolak-ton, gingseng gibi bitkisel uyar›c›lar içerirler. Ö-zellikle kafein, taurin ve glukoronolakton bir a-rada olmas›, vücut üzerindeki uyar›c› etkiyi çokfazla art›r›r. Bundan dolay› günde en fazla 500ml al›nabilir. Bu oran afl›ld›¤›nda vücut haz›r e-

nerjiye al›fl›r ve enerji üretiminde tembelleflir. E-nerji içecekleri, yaln›zca sa¤l›kl› kifliler ve yüksektempoda spor yapan yetiflkin sporculartaraf›ndan, diyetisyen ve spor hekimi kontrolün-de kullanmal›. Yap›lan bir yanl›fl da, enerji içe-ceklerinin alkolle birlikte kullan›lmas›. Vücut ü-zerinde alkol uyuflturucu, enerji içecekleriyse u-yar›c› etki yapar. ‹kisi ayn› anda kullan›ld›¤›ndaböbreklerin çok daha fazla çal›flmas›na,dolay›s›yla böbrek rahats›zl›klara neden olabilir.Fazla kullan›m kalp ritminin bozulmas›, sinirli vegergin bir yap›, afl›r› duyarl›l›k gibi zararl› etkilerde yapabilir.

Spor ‹çecekleri

Spor ‹çecekleri

fruktoz (meyve flekeri) ve glukoz (üzümflekeri) kullan›l›r. Bunun yan›nda komp-leks fleker olarak bilinen ve yapay ola-rak üretilen glukoz polimerleri ve mal-todekstrinler kullan›l›r. Farkl› tip flekerkullan›lmas›n›n amac›, nedeni farkl› tat-lar elde etmek. Bunlar›n kullan›m oran-lar› genelde % 5-8 aras›nda. Bu, karbon-hidrat›n en h›zl› emildi¤i ve enerjiye dö-nüfltürüldü¤ü orand›r. Spor içeceklerin-de karbonhidrat kullan›lmas›n›n amac›,harcanan enerjinin h›zl› biçimde tekraryerine konmas›. Spor yaparken ilk ola-rak kullan›lan enerji kayna¤›, kaslardadepo edilmifl olan glikojenler. Bunlarharcand›ktan sonra yerleri, basit fleker-ler taraf›ndan doldurulur. Bu karbon-hidratlar ayr›ca, kan flekerini de yüksel-tir. Yap›lan egzersizin temposu artt›kçaharcanan enerji de artar. Enerji a盤›,en h›zl› bu tip içeceklerle kapat›l›r.

Terlemeyle birlikte sodyum, potas-yum, magnezyum, kalsiyum gibi mine-ral kay›plar› da olur. Bunun için sporiçeceklerine de¤iflik oranlarda mineral-ler de konur. Terlemeyle en çok sod-yum kayboldu¤undan, en çok sodyumminerali (bir kullan›m için, 50-150 mi-ligram) kullan›l›r. Spor içeceklerinde,bunlara ek olarak asit düzenleyiciler(sitrik asit), de¤iflik aromalar, renklendi-riciler, tatland›r›c›lar ve vitaminler dekullan›labilir.

Ne zaman ‹çilmeli?Spor içece¤ini, yap›lacak egzersize

bafllamadan 15-20 dakika önce 200-250ml kadar içmek en yararl›s› (Egzersiz-den 1 saat önce 4-6 bardak su içmek devücudu iyice rahatlat›r.). Egzersizebafllad›ktan sonra her 15-20 dakika-da, 1 bardak kadar al›nabilir. 1saatten uzun sürecek egzersiz-lerde, enerji kayna¤› olarakkarbonhidratlar yeterli olmazve vücut ya¤lar› yakmaya bafl-lar. Bunun için 1 saatten son-ra (saat bafl›) 30-60 gram kadarkarbonhidrat al›nmas› yararl›olur. Spor içeceklerinin egzer-siz s›ras›nda fazla miktarda tü-ketilmesinin bir zarar› yok.Fazla s›v› zaten idrarla d›flar›at›l›r. Susama hissi oluflmadaniçece¤i tüketmekse, en uygu-nu. Susama hissi geldiktensonra, ne kadar içilse de vücu-dun su gereksiniminin karfl›-

lanmas› daha uzun bir zaman al›r. Ayr›-ca, spor içecekleri so¤uk olarak içildi-¤inde mideden erken ayr›l›r. Böylecesporcu daha rahat hareket eder.

Spor ‹çece¤ine Gereksinim Var M›?

Bu tamamen yapt›¤›n›z sporun tem-posuna ve süresine ba¤l›. Düflük tem-polu ve 1 saatten az süren sporlar içinyaln›zca su içmek bile yeterli. Orta veyüksek tempolu sporlar içinse, uygunkar›fl›ml› spor içecekleri kullan›lmas›,performansa olumlu katk› yapar. Örne-¤in bir maratoncu, bir defada 4 litre ka-dar su, dolay›s›yla mineral ve tuz kay-beder. Bunu da en h›zl› olarak spor içe-cekleriyle karfl›layabilir.

Hangi Spor ‹çece¤ini Kullanabilirim?

De¤iflik renklerde ve tat-larda, ticari olarak sat›lan,birçok spor içece¤i türü var.Tümünde ortak olarak bulu-nan de¤iflik oranlarda su,karbonhidrat ve minerallervar. Bunlar aras›ndan tercihyaparken, içece¤in tad› veyapaca¤›n›z sporun tempo-su belirleyici olabilir. Yük-sek tempolu ya da dayan›k-l›l›k gerektiren sporlarla u¤-rafl›yorsan›z, karbonhidrat

oran› yüksek olanlar› tercih edebilirsi-niz. Ayr›ca spor içeceklerini evde, yapa-ca¤›n›z spora ve gereksinimlerinize gö-re, kendiniz de haz›rlayabilirsiniz. Buhem pratik, hem de katk› maddesi içer-meyece¤inden, daha yararl›. Kar›fl›moranlar›n› da yapaca¤›n›z spora göreayarlayabilirsiniz. Düflük tempolu (yü-rüyüfl, jimnastik) bir spor için karbon-hidrat ve minerali çok düflük bir orandatutabilirsiniz. Bu gibi içeceklere hipoto-nik içecekler de deniyor. Örne¤in; 1 lit-re suya, 100 mililitre portakal ya da li-mon suyu, 1 çay kafl›¤› da yemek tuzueklenerek bir kar›fl›m haz›rlanabilir. Or-ta tempolu bir spor (bisiklet, koflu, yüz-me) yap›yorsan›z, kar›fl›m›n yo¤unlu¤u-nu biraz art›rman›z gerekli (% 5-8 kar-bonhidrat). ‹zotonik içecek de denenbu içeceklerdeki karbonhidrat oran›, ti-cari olarak sat›lan spor içecekleriyle ay-n›. Örne¤in; 1 litre suya, 200 mililitreportakal ya da limon suyu, 1 çay kafl›¤›da yemek tuzu (soda da olabilir) eklene-rek bir kar›fl›m haz›rlanabilir. Bununyan›nda triatlon, maraton gibi yüksekdayan›kl›l›k gerektiren sporlar için de,karbonhidrat oran›n yüksek oldu¤u hi-pertonik içecekler haz›rlanabilir. Örne-¤in; 1 litre suya, 400 mililitre portakalya da limon suyu, 1 çay kafl›¤› da yemektuzu eklenerek bir kar›fl›m haz›rlanabi-lir. Bu içeceklerde s›v› karbonhidratla-r›n yerine, üzüm suyu ya da üzüm fl›ra-s› da uygun oranlarda kullan›labilir.

B ü l e n t G ö z c e l i o ¤ l u

Kaynaklarhttp://www.adventuresportsonline.com/sportdrink-content.htmhttp://www.sporting-lincs.com/sportdrinks.htmlhttp://www.ext.colostate.edu/PUBS/COLUMNCC/cc970410.html

57Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Daha önce hiç zehirli bir örümcek yada y›lan taraf›ndan sokulmad›¤›m›z hal-de, bu hayvanlar› cam›n arkas›ndan bi-le görmek bizi korkutur. Böyle bir kor-kuyu ya da ac›y› daha önce yaflam›fl ol-masak da, beynimiz bize bu hayvanlar›ntehlikeli oldu¤u uyar›s›nda bulunur. Pe-ki, bir ev köpe¤inin sokakta koflan biri-

ni gördü¤ünde onun peflinden koflmas›-n›n anlam› nedir? Köpek yaflam› boyun-ca hiç avlanmad›¤› halde, koflmakta ola-n›n kendisinden kaçan av, kendisininde avc› oldu¤unu zanneder. Bütün bun-lar, asl›nda atalar›m›zdan bize miras ka-lan içgüdülerdir. Atalar›m›z›n hayattakalmay› borçlu olduklar› bu içgüdüler,

bizlere de miras kald› ve hâlâ en güçlüsilahlar›m›z olmay› sürdürüyorlar.

‹çgüdü, böceklerden insanlara kadar,hayvanlar›n d›fl uyaranlar karfl›s›nda bi-linçten ba¤›ms›z olarak gösterdikleri,önceden belirlenmifl tepki ya da yan›tolarak tan›mlan›yor. Üreme, kaçma yada rekabet gibi içgüdülerin hepsi temel-

En büyük silah›m›z

58 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Yaflam bazen bize çok zor gelir. Birçok fleyle bafla ç›kamayaca¤›m›z› düflünür, kayg›lan›r›z. Amagerçekte, hepimiz hayatta kalmam›z› sa¤layan birtak›m gizli donan›mlara sahibiz. Bu silahlar›-m›z›n her zaman aç›kça fark›nda olmasak da, onlar bizi tehlikelerden korur, sa¤l›kl› ve zindekalmam›z› sa¤lar, yaflama daha s›k› sar›lmam›za yard›mc› olurlar. Üstelik bunlar bize atalar›m›z-dan yadigâr ve bu silahlar›m›z› çocuklar›m›za miras b›rakabiliriz.

içgüdüler

de yararl›l›k ilkesine dayan›r ve kararverme ya da davran›fl sürecinde belirle-yici etkiye sahiptir. Bu içgüdüler, hay-vanlar›n yaflad›klar› çevreye ve koflulla-ra uyum sa¤lama ve hayatta kalma çaba-lar›n›n sonucunda ortaya ç›km›flt›r. Bun-lara sahip olan ya da bunlardan yararla-nanlar hayatta kalmay› baflarabildikle-rinden, bu özellikleri kendilerinden son-ra dünyaya gelen torunlar›na da aktar›l-m›flt›r. Bu mirasç›lar da, ö¤renme ya dabilince gerek kalmadan, bu içgüdülerigerekli durumlarda kullan›rlar.

Birçok hayvan do¤duktan yaln›zcabirkaç saat sonra kendi kendine beslen-meyi baflarmakla kalmaz, aya¤a kalk›pyürüyebilir de. Bizim bebeklerden deayn› çabuklu¤u beklemek faydas›z el-bette. Ama, di¤er tüm bebekler gibi in-san yavrular› da, do¤duklar› andan iti-baren güçlü bir silaha sahiptirler: A¤la-mak! Bir bebe¤in yaflam savafl›nda sa-hip oldu¤u en önemli silah, bazen flafl›r-t›c› derecede güçlü olan a¤lamas›d›r.“Aman can›m, bir bebe¤in ne kadargüçlü bir silah› olabilir ki?” demeyin; 97db’e kadar ç›kabilen bu 盤l›¤›n fliddeti,yer matkab›ndan ç›kan gürültüye eflit!Her a¤laman›n fliddeti bu kadar yüksekde¤il elbette. Bebekler a¤lad›¤›nda ç›-kan sesin yüksekli¤i, bebe¤in hangih›zla yard›m istedi¤ine göre de¤iflir. Be-bek, a¤lama ne kadar yüksek perdedenve içliyse, yard›m›n da o kadar çabukyetiflece¤ini bilir. Bu basit takti¤i çok k›-sa sürede keflfeden bebekler ilgi, flefkat,yiyecek ve daha birçok gereksinimlerinikarfl›latmakta bu yöntemi kullanmak-tan asla çekinmezler.

Yemeden Olmaz!Yiyecek olmadan yaflayamay›z. Üste-

lik yeme zevki, hayattaki en büyükzevklerden biri. Ama, nedense bazen i-pin ucunu biraz kaç›r›r›z. Acaba yemeiçgüdümüz neden hep ya¤l› ve sa¤l›ks›zyiyeceklere bay›ld›¤›m›z› aç›klayabilirmi? Uzmanlara göre, t›pk› di¤er tüm iç-güdülerimiz gibi, ifltah›m›z da milyon-larca y›l önce flekillenmifl. O zamanlaryaflam, flimdi birço¤umuz için oldu¤un-dan çok daha güçtü. Yiyecek bulman›nçok zor oldu¤u o dönemlerde ya¤l› fley-ler yiyerek ya¤ depolamak, açl›¤a karfl›girilen savafl›mda en önemli araçlardanbiriydi. Bir kurama göre, bunun nedenibuzul ça¤›ndaki yiyicek azalmas›d›r.Yüksek kalorili ve ya¤ aç›s›ndan zengin

yiyeceklerle beslenmeyi isteyen atalar›-m›z bu genlerini sonraki kuflaklara ak-tard›lar. Milyonlarca y›l içindeyse, yük-sek kalorili beslenme iste¤i, dereceliolarak içgüdüsel bir davran›fla dönüfltü.Ancak, yemek konusunda da tümüylesavunmas›z de¤iliz; yiyeceklere karfl›duydu¤umuz iste¤in karmafl›k bir yan›var. ‹çgüdüsel olarak hangi yiyeceklerinbizim için güvenli oldu¤unu, hangileri-nin tehlikeli oldu¤unu ço¤unlukla bili-yoruz.

Dilimizin üstünde 5000 civar›nda tatalma kabarc›¤› bulunuyor. Bunlar saye-sinde, yememizde bir sak›nca olmayanya da tükürmemiz gereken fleyleri ay›rtedebiliyoruz. Üstelik, bize zarar vere-cek ya da hasta olmam›za neden olacakfleylere karfl› içgüdüsel tepkiler vermeözelli¤ine de sahibiz. Bunun en belirginörne¤i, i¤renme hissi. Londra Sa¤l›k veTropikal T›p Okulu’ndan Valerie Curtisyapt›¤› deneyler sonucunda, i¤renmehissimizin binlerce kuflakt›r hayatta kal-mam›za yard›mc› oldu¤unu saptam›fl.Deneylerde, bize zarar verebilece¤inidüflündü¤ümüz ya da hissetti¤imiz fley-lerden i¤rendi¤imiz ve onlar› yemektenkaç›nd›¤›m›z gözlenmifl.

Korkuyorum Öyleyse Kaçmal›y›m

Hayatta kalmam›za en çok yard›m›dokunan içgüdü belki de korkudur.Korktu¤umuz için tehlikeli olabilecekfleylerden uzak durur ya da onlardan

kaçar›z. Kimi zaman korktu¤umuz fley-le daha önce hiç karfl›laflmam›fl ya daöyle bir korkuyu daha önce hiçdenememiflizdir. Ama uzmanlar bu iç-güdünün de, bu tür korkular› daha ön-ceden yaflam›fl olan atalar›m›zdan bizemiras kald›¤›n› söylüyorlar. Ne var ki,aram›zdan baz›lar› “hem korkar›m,hem yapar›m!” düflüncesini benimser.Her y›l ‹spanya’n›n Pamplona kentindeyap›lan festivalde insanlar bo¤alar›nönünde arenaya kadar koflarlar. Birbaflka deyiflle, kendilerini bo¤alara ko-valat›rlar. Elbette al›nan genifl güvenlikönlemlerinin bu e¤lencenin her y›l tek-rarlanabilmesinde pay› büyük. Ama bu-na karfl›n, yine de bo¤alar›n önünde ko-flan insanlar gerçekten korkuyu tüm be-denlerinde hissettiklerini söylüyorlar.Bu insanlar›n hepsi bir bak›ma, hayattakalma içgüdülerini bu festivalde s›n›yor-lar. Korku sayesinde vücudumuz, bilin-cimizden önce tepki verebiliyor. Vücu-da yay›lan adrenalin, bizi kaçmaya yada savaflmaya haz›rl›yor. Bir petrol ku-yusunda ç›kan yang›nda Andy Mochanalevlerin ortas›nda kalm›fl. Yanmak yada 46 m yüksekten kendisini dalgara at-mak aras›nda kalan Mochan, denize at-lamay› seçmifl. Bir baflka deyiflle, ya-flam›yla ilgili bir kumar oynam›fl ve ka-zanm›fl. Milyonlarca y›l önce atalar›m›z,vahfli hayvanlardan gelen tehlikelerlebafla ç›kmak ya da bilinmeyen toprakla-ra göç etmek gibi kendileri için riskliolabilecek seçimler yapm›fllar. Risk ald›-¤›m›zda, kazanmak kadar kaybetmeolas›l›¤› da bizi bekler. Ancak, bizler buriski göze alm›fl ve genlerini bugünlereaktarmay› baflarabilmifl atalar›n torunla-r›y›z. Belki de bu, bilinmeyeni keflfetme-ye ya da tehlikeli do¤a sporlar›na duy-du¤umuz karfl› koyulmaz ilginin de al-t›nda yatan neden olabilir.

Her fiey Gen Aktar›m› ‹çin

Üreme, sahip oldu¤umuz en güçlüiçgüdülerden biri; gelecek kuflaklar›nvar olmas› için yaflamsal önemi var. An-cak, kad›nlarla erkeklerin bu içgüdüdo¤rultusunda sergiledikleri davran›fl-lar farkl›l›k gösterir. Londra Üniversite-si yerleflkesinde yap›lan deneyler, ka-d›nlar›n cinselli¤e erkeklere oranla çokdaha sak›n›ml› yaklaflt›klar›n› ve efl ko-nusunda çok daha seçici davrand›klar›-

59Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

n› gösteriyor. Uzmanlar, bunun evrim-sel bir aç›klamas› oldu¤unu söylüyor-lar. Kad›nlar döllenmek üzere ayda yal-n›zca bir yumurtalar›n› serbest b›raka-bilirler. Bu yumurta döllenirse, kad›ndokuz ay boyunca bebek tafl›mak üzerehamile kal›r. Bu, kad›nlar için büyükbir yat›r›md›r. Buna karfl›l›k, bir erkekharcayabilece¤i milyonlarca sperme sa-hiptir ve ayn› dokuz ay içinde yüzlercebebe¤in babas› olabilir. Bu nedenle, ka-d›nlar erkeklere göre, birlikte olacakla-r› kifliyi seçerken çok daha ince eleyips›k dokurlar. Çocuklar›n›n babas›, hemiyi genlere sahip olmal›, hem de ileridegenlerini verdikleri çocuklar›n›n sa¤l›k-l› bir yaflam sürmelerini sa¤layacak kay-naklara sahip olmal›d›r.

Peki, hangi insan›n bizim için do¤ru

efl oldu¤unu nas›l anlar›z?Asl›nda efl seçme konu-sunda kad›nlar için de, er-kekler için de baz› iflaret-ler ipucu olufltururlar.Bunlar›n bafl›nda vücutflekli gelir. Kad›nlarda in-ce bel ve genifl kalçalardo¤urganl›k iflareti say›ld›-¤› için, bu özelliklere sa-hip kad›nlar erkekler tara-f›ndan daha çekici bulu-nur. Erkeklerdeyse, geniflomuzlar ve ince bel fizik-sel güç ve sa¤lam ba¤›fl›k-

l›k sistemi anlam›na geliyor. Ama, birço-¤umuz efl seçiminde bu kadar aç›k gös-tergelerden yola ç›km›yoruz; bizim bilefark›nda olmad›¤›m›z çok daha incelikliyöntemlerle potansiyel eflimizi buluyo-ruz. Efl olarak seçmeyi düflündü¤ümüzkiflinin kokusu bunlar›n bafl›nda geli-yor. Newcastle Üniversitesi’nden CraigRoberts’›n yapt›¤› deneyde, erkeklerinkokular›n› en çok be¤endikleri kad›nla-r›n, kendilerininkinden tümüyle farkl›ba¤›fl›kl›k sistemine sahip olduklar› or-taya ç›km›fl. Bu sonuç evrimsel aç›dançok önemli. Farkl› ba¤›fl›kl›k sisteminesahip anne babalar›n çocuklar›, farkl›hastal›klarla savafl›mda büyük bir flansasahip olurlar.

Bir baflka araflt›rmadaysa, kad›nlar›nkendilerine gösterilen foto¤raflardaki

en çekici erke¤i seçmeleri istenmifl. Yu-murtlama dönemindeki kad›nlara dahaerkeksi yüzlere sahip olanlar çekici ge-lirken, yumurtlama döneminde olma-yanlara yumuflak hatl› yüzlere sahip er-kekler çekici gelmifl. Kad›nlar üretkenolduklar› bu dönemlerde, sa¤l›k ve güçgöstergesi olarak kabul edilen kal›n bo-yun ve genifl çeneli erkeklere ilgi gös-termifl.

Peki bu kadar s›k›nt›ya girip, do¤ruefli seçip ondan bebek yapmak isteyenbir kad›n eflini neden aldat›r? Erkeklerher zaman üremeye uygun durumday-ken, kad›nlar›n yumurtlama dönemlerik›s›tl›d›r. Do¤urgan olduklar›n› belli et-tikleri bu dönemde kad›nlar, efllerindenbaflka erkeklerle de birlikte olma ve on-lardan hamile kalma f›rsat› yakalarlar.Yap›lan araflt›rmalar›n hemen hepsinde,kad›nlar›n efllerini genellikle bu dönem-de aldatt›klar› ortaya ç›k›yor. Bilima-damlar›, bu dönemde kad›nlar›n baflkaerkeklerle birlikte olmalar›n›n nedenini,daha iyi gen peflinde koflma içgüdüsüneba¤l›yorlar. Bebe¤i dokuz ay boyuncakarn›nda tafl›y›p do¤uran kad›n, bebe-¤in kendi çocu¤u oldu¤undan emindir.Oysa erkekler için ayn› garanti söz ko-nusu de¤il. Bu nedenle erkekler, eflleritaraf›nda aldat›lma olas›l›¤›na karfl› baz›savunma mekanizmalar› gelifltirmifller.K›skançl›k elbette bu mekanizmalardanbiri ama, erkekler genlerini garantiyealmak için daha fazla bebek yapman›ndaha do¤ru bir strateji oldu¤una mil-yonlarca y›l önce karar vermifller. Çoksad›k diflilerden oluflan haremlere sahiperkek goriller, bebeklerin kendilerin-den oldu¤undan emindir. Bu nedenle,bebek yapmak için sürekli haz›r sperm-lere gereksinimleri yoktur. Bu nedenle,erkek gorillerin testisleri küçüktür. Oy-sa, diflileri pek de sad›k olmayan flem-panzelerde durum hiç de öyle de¤il. ‹ç-lerini kemiren kuflku nedeniyle, erkekflempanzeler çok say›da difliyle birlikteolup onlardan kendi genlerini tafl›yanbebekler yapmak isterler. Bu nedenlede büyük testislere sahiptirler. ‹nsanlar-da testis büyüklü¤üyse, ikisinin ortas›n-da yer al›r.

RekabetNe kazand›¤›m›z›n ya da neyi kay-

betti¤imizin çok da önemi yoktur. Hepi-miz kazan›nca sevinir, kaybedince üzü-lürüz. Kazand›¤›m›z zaman, kendimizi

60 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Kazanmak m›?Kaybetmek mi?

Kazanmaya yak›n oldu¤umuz zamanlarda be-yinle vücut, zafer duygusunun hazz›n› yaflamak i-çin ortaklafla çal›fl›r. Kazanaca¤›m›z› hissetti¤i-miz andan itibaren meseleye daha fazla odakla-n›r›z, reflekslerimiz h›zlan›r ve kendimize olangüvenimiz artar. Zafer kesinleflti¤indeyse, dopa-min sal›m› artar ve beyinde tatmin hissini olufltu-ran bölgeler uyar›l›r. Bu iyi hissetme dinami¤ibafllad›ktan sonraysa, vücudumuza yay›lan en-dorfin sayesinde yar›fl›n ya da savafl›n tüm yor-gunlu¤unu atar›z. Endorfinin yaratt›¤› bir baflkaetki de, a¤r›y› kesip beyne ve sinir hücrelerineuyar› gitmesini engellemektir. Örne¤in, yar›fl› ka-zanan sporcu sakatlanm›fl olsa bile o anda bunuhissetmeyebilir. Rekabet s›ras›nda bize güç ve-ren adrenalin ve testosteron, kazand›ktan sonraiyileflmeyi h›zland›r›c› bir rol üstlenirler. Kazan-man›n tad›na bir kere erifltikten sonra, art›k ka-zanmak için savaflmak ya da yar›flmak bizim içinvazgeçilmez bir davran›fl biçimi haline gelir.

Kaybetmekse, kazanmaya oranla daha kal›c›hisler b›rak›r. Bir yar›flta kaybetmeye bafllad›¤›-m›z anda kendimizi iyi hissettiren ödül mekaniz-

malar›m›z kapan›r, dopamin ve endorfin tüketil-meye bafllar ve bu girdaba girdi¤imizde kaybet-mek neredeyse kesinleflir. Kaslar›m›z sertleflir,stres hormonu salg›lamaya ve kayg› duymayabafllar›z. Ayr›ca kaybetmenin etkisiyle, temelfonksiyonlar d›fl›nda vücudumuz tepkisizleflir.Vücudun bunu yapmas›ndaki amaç, beyni koru-makt›r. Kalp at›fllar›m›z yavafllar, kan organlar›-m›z› terk eder. Her kaybediflte beyindeki hipo-kampus uyar›l›r ve bu yenilginin yaflad›¤›m›z sü-rece unutulmamas› sa¤lan›r. Bu sayede ayn› ha-tay› yapmam›z içgüdüsel olarak önlenmeye çal›-fl›l›r.

öyle iyi hissederiz ki, bu nedenle “ka-zanma ba¤›ml›s›” oldu¤umuz bile söyle-nebilir; ah, bir de kaybedince kendimizibu kadar kötü hissetmesek! Atalar›m›ziçin koflullarla savafl›m, yaflamlar›n› sür-dürmek ve çocuk sahibi olabilmek içinçok önemliydi. Bu savaflta baflar›l› olan-lar yaln›zca yaflamlar›n› sürdürmeklekalmaz, ayn› zamanda kazanma tutku-sunu da çocuklar›na aktar›rlard›. ‹fltebizler o savaflç›lar›n torunlar›y›z. Ku-flaklar boyunca aktar›lan bu içgüdü sa-yesinde, vücudumuz bir fley kazand›¤›-m›zda ofori (kendini afl›r› derecede zin-de hissetme) hissetmemizi sa¤layacakbiçimde evrim geçirdi.

Rekabet içgüdüsü çok küçük yafllar-da kendini göstermeye bafllar. Anne ba-bam›z›n dikkatini ve ilgisini kendi üstü-müze çekebilmek için, kardefllerimizlebir rekabete gireriz. Uzmanlar, küçükkardefllerin genellikle büyük kardeflleregöre çok daha mücadeleci oldu¤unusöylüyorlar. Ailenin en küçük bireyi, ai-lesinin dikkatini çekmek ya da istekleri-ni gerçeklefltirmek için kas gücünü kul-lanma avantaj›na sahip de¤ildir. Ancak,onda da ayn› rekabet içgüdüsü bulun-du¤undan, baflka yöntemlere baflvurur.Küçük kardefller daha radikal tav›rl› verekabetçidirler. Bunun tarihte birçokörne¤i bulunur. Kopernik, Descartes,Darwin, Jean d’Arc, Karl Marx bunlar-dan yaln›zca birkaç› (Bkz: Bilim ve Tek-nik, Mart 1998, sayfa 88). Büyük kar-defllerse, ço¤u zaman daha uzlaflmac›bir tav›r sergilerler; onlar oyunu kural›-na göre oynamay› daha kolay kabulle-nirler. Uzmanlar, kardefller aras›ndakibu farkl› stratejilerin yaflamlar›n›n ileriaflamalar›nda da bu flekilde devam etti-¤i görüflündeler.

Kazanmay› çok sevsek de, her za-man rekabet etmek için gerekli enerjiyeya da kaynaklara sahip olamayabiliriz.Bu nedenle, bazen yar›flmaktan ya darekabet etmekten çekinmek için kendi-mize göre birtak›m s›ralamalar benim-seriz. Genellikle arkadafllar›m›zla ya dameslektafllar›m›zla rekabet ederiz. Bu,gerçekçi bir biçimde kazanma flans›m›-z›n oldu¤u bir rekabet say›labilir. An-cak, kendimizden çok üstün oldu¤unudüflündü¤ümüz kiflilerle ya da kaybet-me olas›l›¤›m›z›n yüksek göründü¤üdurumlarda rekabetten kaç›n›r›z. Reka-betten kaçmam›z gerekti¤ini kimi za-man fark›nda olmad›¤›m›z iflaretlerlekendi kendimize söyleriz. Sert görü-

nümlü ve bask›n bir yüze sahip bir ra-kip, genellikle rekabetten uzak durul-mas› gereken biri anlam›na gelir. Birbaflka iflaretse, rakibin kendine olan gü-venidir. Kendine güvenen bir tav›r ser-gileyen rakiple rekabete girmekten yada bu rekabette büyük riskler almaktançekinirken, kendine güveninin zay›f ol-du¤unu gözlemledi¤imiz biriyle yar›fl-maktan çekinmeyiz. Kazanman›n verdi-¤i büyük hazz›n yan›nda, kaybetti¤imiz-de yaflad›¤›m›z kötü hisler de ayn› hata-y› bir daha yapmaktan bizi al›koyar. An-cak, kimi zaman tek bafl›m›za üstesin-den gelemeyece¤imiz durumlarda di¤erinsanlarla yard›mlaflabilir ya da birliktetak›m oluflturabiliriz. Ayr›ca, yaln›zcakendimiz yar›fl›rken de¤il, ailemizdenbiri ya da bir arkadafl›m›z girdi¤i reka-bette baflar›l› oldu¤unda, hatta tuttu¤u-muz tak›m galip geldi¤inde de kazanmasevincini hissedebiliriz.

Hepimiz Birer Kahraman›z

‹çgüdüsel olarak yapt›¤›m›z bir bafl-ka fleyse, baflkas›n›n yaflam›n› kurtar-mak için kendimizinkini tehlikeye at-mak. Yard›mlaflmak ya da bir konudagüç birli¤i yapman›n ötesinde, bir bafl-kas› için kendini tehlikeye atmak aç›k-lanmas› güç bir davran›fl biçimi. Bununen iyi örneklerini, annelerin çocuklar› i-çin yapt›klar› kahramanl›klar oluflturur.Kimi zaman bu içgüdü, yaflamda kalmaiçgüdüsünün bile önüne geçebilir. Ço-cu¤unun yaflam›n› kurtarmak için ken-

disini vahfli bir hayvan›n önüne atan yada alevlerin aras›na gözünü bile k›rp-madan dalan annelerin öykülerini bili-yoruz. Çocuk sahibi olmak, genlerimizisonraki kuflaklara aktarman›n garanti-si. Genlerinin yar›s›n› tafl›yan çocuklar›-n›n yaflam›, anne baba için hemen he-men her fleyden de¤erlidir. Bu iliflki, el-bette yaln›zca anne baba ve çocuk ara-s›nda yok; gen paylafl›m miktar› azal-makla birlikte, kardefller ve di¤er akra-balar aras›nda da benzer iliflki var. An-cak, paylaflt›¤›m›z oran ne kadar yük-sekse, kendimizi o kadar fazla tehlikeyeatabiliyoruz. Her ne kadar farkl› fleyler-mifl gibi görünse de, asl›nda hayvanla-r›n yiyeceklerini paylaflmalar› da birbaflkas› için kendi yaflamlar›n› tehlikeyeatmak anlam›na gelebiliyor. Bu dayan›fl-ma, asl›nda ileriye dönük bir yat›r›molarak da nitelendirilebilir. Bugün s›k›n-t›da olana yard›m etmek, yar›n kendibafl› s›k›flt›¤›nda yard›m isteme hakk›do¤urabilir. Ancak, bu sistemin düzgüniflleyebilmesi için o toplulu¤un üyeleri-nin birbirlerine güvenlerinin tam olma-s› gerekiyor. Bu da, evrimin zaman için-de sunduklar›ndan yaln›zca biri. E¤ersistemde aksama olursa, bir daha hiçkimse bu gizli anlaflmaya uymaz ve enbafla dönülür. ‹nsanlarda durum elbettebiraz daha karmafl›k. Hemen hemenhiçbirimiz zor durumda ya da tehlikedeolan birine yard›mdan kaç›nmay›z. Uz-manlar, bunun bir nedenini de empati,yani kendimizi bir baflkas›n›n yerine ko-yabilme yetene¤imizin geliflmifl olmas›-na ba¤l›yorlar. Beynimizdeki ayna nö-ronlar, baflkalar›n›n hareketlerini veduygular›n› taklit etmemize ve bu saye-de onlar›n durumunu anlamam›za yar-d›mc› oluyor. Baflkalar›n›n duygular›n›yüz ifadelerinden anlayabiliriz ve dil sa-yesinde bunu kendimize anlatabiliriz.Ancak, biz yaln›zca içgüdülerimizle ya-flam›yoruz. ‹nsan olman›n gere¤i olarakö¤reniyoruz, iliflkilendiriyoruz ve seçi-yoruz. Tüm bunlar› bir arada düflünür-sek, do¤al afet ya da kazalarda hiçbirakrabal›k ba¤lar› bulunmayan insanlar›kurtarmak için kendi yaflamlar›n› tehli-keye atanlar›n kahramanl›klar›n› anla-yabiliriz.

E l i f Y › l m a z

Kaynaklarhttp://www.bbc.co.uk/science/humanbody/tv/humaninstincthttp://psychclassics.yorku.ca/Rivers/chap6.htmhttp://www.voting.ukscientists.com/condit.htmlhttp://www.wisdomworld.org/additional/ListOfCollatedArticles/Stu-

dies-InstinctR

61Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Yaflam›n bir parças› olan mimari yap›lar, ba-zen geçmifl bir yaflam› anlaman›n arac› ya da birkültürün simgesi olurlar; bazen ola¤anüstü be¤e-niyle ya da yerden yere vuran yergilerle karfl›lafl›r-lar. Bazen tek katl› bir ev, bazen kocaman bir gök-delen ya da güzel bir cami, etkileyici bir katedral,antik bir kal›nt›, saray, yal›, konak, villa vb biçim-ler al›rlar. ‹nfla edildikleri dönemlerin sosyo-eko-nomik koflullar›n›n ve kültürel de¤erlerinin aktar›-c›s› olmay› beceren mimari, bar›nd›rd›¤› artistiközellikleriyle, estetik anlat›m›n da bir arac›. Do¤alolarak mimari, foto¤raf›n temel konular›ndan biri.

Foto¤raf›n di¤er alanlar›na k›yasla mimari fo-to¤raf, foto¤rafç›s›n› daha dar s›n›rlar içinde çal›fl-maya ve yorum yapmaya zorlar. Nedeni oldukçabasit: Ço¤u mimari yap›, foto¤rafik bak›m›ndan “i-yi” olabilecek çok az say›da görüfl aç›s›na olanakverir. Asl›nda, foto¤raf çekerken yaln›zca mimariyap›lar›n de¤il, her türlü büyük ölçekli konu ya danesnenin daha farkl› görüntü veren seçenekleriniyaratmak olanaks›zlaflabilir. Hatta yapay ›fl›klan-d›rma sa¤lanm›fl olsa bile. Yine de mimari, foto¤-rafç›larca s›k ifllenen bir tema olmaktan kurtula-maz.

Mimari foto¤raflar›n büyük ço¤unlu¤unu çev-resinden ba¤›ms›z tek yap›lar oluflturur. Mimari-nin bu türünde rastlanan çok çeflitlilik, foto¤rafç›için çok malzeme oldu¤una iflaret eder. Baflka bi-

nalarla ya da a¤açlarla çevrelenmifl bir yap›n›n ho-fla giden bir mimari görüntüsünü elde etmek dahazor olabilir, ama bu tür yap›lar da foto¤rafa konuolur.

Mimari foto¤raf›n baflar›s›nda do¤ru bak›fl aç›-s›, uygun objektif seçimi ve seçilen objektife görebinayla olan uzakl›k belirleyici olur. Say›s›z de¤i-flik bak›fl aç›s› aramak anlam›na gelen “tatmin edi-ci bir çekim noktas›” bulmak, ilk aflama. Yani fo-to¤rafç›, binan›n daha yüksek bir yerden ya da

komflu bir binan›n balkonundan, en iyi göründü¤üdurumu arayarak, binan›n özelliklerini a盤a ç›ka-racak ve foto¤rafa ilgiyi art›racak, en iyi görünüm-leri elde etmeye çal›fl›r. Ancak, salt iyi bir bak›flaç›s› bulmufl olmak, iyi bir sonuç için yetmez. Bi-nan›n maruz kald›¤› ›fl›k koflullar›, mimari foto¤ra-f› karmafl›k yapan di¤er bir etken. Binay› çevrele-yen komflu binalar çok yak›n ya da uzunsa, görün-tülenecek olan›n üzerine düflürdükleri gölgeler çe-kimi güçlefltirirler. Bu yüzden foto¤rafç›, çekim

62 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Mimari ve Foto¤rafMimari ve Foto¤raf

Artcamera

yapmadan önce iyi bir bak›fl aç›s› araman›n yan›s›ra, binan›n de¤iflen ›fl›k ve hava koflullar›yla na-s›l ayd›nland›¤›n›; yani do¤ru ›fl›¤›, do¤ru bak›flaç›s›n›, do¤ru zaman› yakalamak için, binan›n de-¤iflen koflullarla nas›l bir de¤iflim gösterdi¤ini, u-zun uzun inceler. Sabah ya da akflamüstü günefli,yüksek bir binan›n bir cephesini eflit bir flekildeayd›nlat›yorsa, bu flans› kaç›rmaz. Binan›n ön cep-hesinde bulunan sütun vb. süslemelerin rölyef et-kisini a盤a ç›karmak için, yandan e¤imli gelen›fl›k koflullar›n› bekler. D›fl cephesi cam ya da ay-nal› cam kapl› binalardan, binan›n yans›t›c› yüzeyi-nin gölgede oldu¤u zamanlarda oluflan yans›malaroldukça ilginç görünümler oluflturur. Yar› bulutlu,sisli ya da puslu günlerdeki eflit da¤›l›ml› yayg›n›fl›k, yans›t›c› yüzeyleri olmayan binalar›n görüntü-lenmesi için daha uygun. Böyle bir hava koflulun-da, kontrast azal›rken ayr›nt›lar a盤a ç›kar. Yük-sek gökdelenlerin gökyüzüyle afl›r› kontrast olufl-turmas›na neden olan çok parlak, güneflli bir gü-nün ›fl›k koflullar›yla, d›flar›da yap›lan mimari fo-to¤raf çekimleri için ö¤le saatinde gün ›fl›¤›n›n ya-ratt›¤› ›fl›k koflullar›, sonuçlar› olumsuz etkiler.

Mimari foto¤rafta görüntü düzenleme ayr› birözen gerektirir. Bir binan›n kareyi tümüyle doldur-mas› en yayg›n yaklafl›m. Bu yaklafl›m›n d›fl›ndagörünüflü ilginç hale getirecek, de¤iflik denemelerde yap›labilir. Mimari foto¤raflarda çizgiler ve si-metri bask›n olur. Mimari yap›n›n dekofatif ve ya-p›sal ayr›nt›lar›n çok oldu¤u yerlerde, yak›n plançekimler yap›labilir. Ayr›ca, S/B filmle kullan›la-cak sar›, turuncu ve k›rm›z› filtreler, aç›k bir gök-yüzünün biraz daha koyulaflmas›na yard›mc› ola-rak, siyah/beyaz kontrastl›¤›n› düflürürler. Renklifilmle birlikte kullan›lacak bir kutuplay›c› filtrebenzer bir etki yarat›r; ek olarak, ça¤dafl flehir mi-mari anlay›fl›nda s›k kullan›lan camlarda oluflan,istenmeyen yans›malar›n giderilmesinde de kulla-n›l›r.

Do¤rusall›k SorunuMimari foto¤rafta, genifl aç›yla ya da uzaktan

teleobjektifle yap›lan çekimlerin ana sorunu, fo-to¤rafta do¤rular›n bozulmas› biçiminde karfl›m›zaç›kar; birbirine yaklaflan do¤rular› düzeltmekse,bu foto¤raf alan›n›n önemli bir teknik uygulamas›.Çekim s›ras›nda, makinenin afla¤› ya da yukar›yönde her türlü hareketi, görüntüdeki do¤rular›ne¤rilerek, bir noktada birleflmesine, birlefliyormuflgibi görünmesine ya da bir yönde kaymas›na ne-

den olur. Ancak iki boyutta, bu durum göze pekola¤and›fl› görünmez. Bir binan›n do¤rusal tümde¤erlerinin, her zaman paralel görünmesi gerek-ti¤ine iliflkin bir estetik kural yok; ama ayn› bina-n›n do¤rular› bozulmam›fl bir foto¤raf›, estetik de-¤er tafl›mayan bozulmalar› içerenden daha iyi birizlenim b›rak›r. Bazen de çok genifl aç›yla çekilmiflbir foto¤raftaki do¤rular›n abart›l› biçimde birnoktada buluflmas›, plânl› estetik bir seçim etkisib›rak›rken, daha az e¤ilmifl do¤rular çekim hatas›izlenimi b›rak›r. Uzaktan, tele objektifle yap›lanbir çekimde, makinenin afla¤› yukar› yönde hare-ketiyle oluflan do¤ru bozulmalar› da, itibar gör-mez.

Do¤rulara iliflkin bu sorunu aflman›n bir kaçyöntemi var. Çevre koflullar› olanak veriyorsa enbasit yöntem, makineyi binan›n yar› yüksekli¤inde-ki bir yere yerlefltirdikten sonra, binan›n tepesini

de içine alacak biçimde yatay bir kareleme yapa-rak çekim yapmak. Komflu bir binan›n balkonu yada penceresi böyle bir yöntemin uygulanmas›n›sa¤layabilir. Do¤rulardaki bozulmay› düzeltmeningeleneksel yolu, ya objektifi ya da filmi geriye kay-d›rmak. Bunun için, bozulmalar› giderici, büyükformat bir makine ya da 35 mm SLR’lar için bo-zulmalar› giderici kayan objektif kullanmak yeter-li. Her iki durumda da makine, yatay konumaayarlan›r. Kare içindeki görüntüde, do¤rular düze-linceye kadar objektif kayd›r›l›r. Büyük format ma-kine kullan›ld›¤›ndaysa, film, üst k›sm›ndan afla¤›,geriye do¤ru kayd›r›l›r. Her iki durumda da ayn›sonuç elde edilir. Ayn› kural, agrandizörde, nor-mal genifl aç› bir objektif kullanarak, bask› s›ras›n-da da uygulanabilir. Bozulmalar›n derecesine gö-re, hem bask› ka¤›d›n› hem de negatifi, bask› s›ra-s›nda afla¤› yukar› kayd›rmak gerekir.

63Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Artcamera

Artcamera Artcamera

‹ç Mekânda‹ç mekânlar, ›fl›k koflullar› yüzünden ve uygun

bir bak›fl aç›s› bulmak yönünden, d›fl ortamlara gö-re daha zor ve k›s›tlay›c› olurlar. ‹ç mekân›n, ç›p-lak gözle görünüflüyle foto¤raftaki görünüflü ara-s›nda belirgin farklar olabilir. Ifl›¤›n az oldu¤u biryerde, gözün kolayca alg›lad›¤› bir ayr›nt›y› filmyüzeyi göremeyebilir. Bu bilgiyle, çekimden önceortamda, göz gezdirmek yerine çevreyi anlayarakbakmak gerekir. Baflka bir deyiflle, iç mekân›n ›fl›kkoflullar›n› de¤erlendirmek özel bir dikkat ister. ‹çmekânlardaki ›fl›k düzeyi, baz› filmler için yetersizolabilir; bu da, yüksek kontrast oluflturur. Ço¤u içmekân, pencere ya da kap›dan gelen ve farkl› mev-simlerde, farkl› hava koflullar›nda, gün boyuncade¤iflen do¤al ›fl›kla ayd›nlan›r. ‹ç mekânlarda gün›fl›¤›yla ya da salt yapay ayd›nlatmayla çekim yap›-labilir; ancak her iki durumda da, kontrast yüksekolur. Makinenin çekim aç›s›n› de¤ifltirmek ya dadereceli nötral filtre kullanmak, bu tür sorunlar›nçözülmesini sa¤layarak, kontrast dengesini bir öl-çüde düzeltebilir. Konrast dengesini düzeltmek i-çin ek ayd›nlatma yap›l›yorsa, derecesini özenleayarlamak gerekir; afl›r› ayd›nlanma iç mekân›n at-mosferik özelliklerine zarar verebilir.

‹ç mekân çekimlerinde, gün ›fl›¤›yla yapay ay-d›nlatma birarada kullan›labilir, ama renk s›cakl›-¤›n›n nas›l de¤iflece¤ine dikkat etmek gerekir.Böyle bir durumda, renkli bir gün›fl›¤› film tercihedilmiflse, 30 magenta filtre kullanmak renk den-gesini düzeltebilir. Renkli foto¤rafta az ›fl›kl›l›ksorunlar›ndan kaç›nmak için, tungsten filmleri

kullanmak iyi bir seçim olur; 85B filtre, tungstenfilmi gün›fl›¤›na dengeler. ‹ç mekan çekimlerindetripod kullanmak her zaman yarar sa¤lar; özellik-le, k›s›k diyaframlarda yap›lan çekimlerde kullan›-l›rsa, alan derinli¤ini art›r›c› bir etki yapar.

Mimari foto¤raf, foto¤raf›n di¤er alanlar›nagöre daha az kiflisel yorum yapma olana¤› verir;do¤al olarak, kiflisel üsluplar›n alg›lanabilirli¤iniazalt›r. Bak›fl aç›s› ve ›fl›ktaki belirli s›n›rlamalar-dan ayr›, mimarinin kendine özgü yarat›c› girdi-leri öylesine bask›nd›r ki, görüntüye uygulananyaklafl›m› a盤a vurmaz. Belirgin bir ustal›k ge-rektiren mimari foto¤raf, yarat›c› olmaktan çok,tan›mlay›c› olma özelli¤i tafl›r. Bu nedenle, ço¤uprofesyonel foto¤rafç›n›n, mimari foto¤raflar›nüstesinden gelirken, büyük format makine vefilm kullanmas› sürpriz say›lmaz. Ama 35 mmSLR’la yap›lan harika ifller, profesyonelleri bileflafl›rtabilir.

S e r p i l Y › l d › z

KaynaklarFreeman, M.; The Encyclopedia of Practical Photograpy, Tiger Books

International,1992Hedgecoe, J.; The Photographers Handbook, Ebury Press, London,

1992http://www.ephotozine.com/techniques/viewtechnique.cfm?re-

cid=235

64 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Baz› ÖnerilerObjektif de¤ifltirme olana¤›, farkl› aç›larda çal›-

flabilmeyi kolaylaflt›r›r. Çekilecek görüntünün, düflük›fl›k koflullar›nda iyi sonuç verece¤ini düflünüyorsa-n›z, h›zl› filmler kullan›n. Öte yandan yavafl filmlerinince tanecik özelliklerinden yararlanmak için, dahauzun örtücü h›z› süreleri ve aç›k diyaframlar kullana-bilirsiniz.

Çevrelerinden soyutlanm›fl mimari unsurlar ken-dilerine özgü, farkl› bir anlam kazan›rlar. Kap›lar,pencereler, desenler, biçimler ve renk etkileflimleridetay konusu olabilirler. Bu tür çekimler için teleobjektifler uygun; ancak 50 mm standart objektiflede ya da 35 mm bir genifl aç›yla nesneye yaklaflarak,farkl› bir aç›dan bakma olana¤› yaratmak olas›. Ka-p› kollar› ve tokmaklar› gibi ayr›nt›lar söz konusu ol-du¤unda 80-135 mm aras›ndaki orta uzunluktakiobjektifler tercih edilmeli. Nesnenin gölgede kalma-s› halinde, ›fl›k düzeyine ba¤l› olarak, 200 – 400 I-SO aras› h›zdaki filmlere gerek duyabilirsiniz.

Basit bir iç mekânda, çekimin özellikleri mekâ-n›n ayd›nlanma biçimi ve ayd›nlanma türüyle de¤ifle-bilir. Kap› ve pencereler oda büyüklü¤üne oranla da-ha küçük kal›yorsa, içeri giren ›fl›k huzme fleklini al›rve yüksek kontrast yarat›r. Çekim yap›lacak iç me-

kânda ›fl›k ölçümü ›fl›kla ayd›nlanan parlak noktalar-dan yap›l›rsa, gölgeli alanlar tamamen karar›r ve or-tama dramatik ve gizemli bir atmosfer etkisi yapar.Bu, ayn› zamanda bir sadelefltirme yöntemi olarakda kullan›labilir. ‹ç mekânlar› pencere ya da kap›dangiren ›fl›kla çekerken ISO 400 gibi, orta h›zl› bir filmkullan›lmas› uygun olur. Karmafl›k iç mekânlar›n gö-rüntülenmesinde ayr›nt›lar› a盤a ç›karmak ve kon-trast› azaltmak için makineden ayr› bir flafl, ya da ekyapay ayd›nlatmalar ya da yans›t›c›lar kullan›labilir.

Kar›fl›k ayd›nlanmadan yararlanarak renkli çekim ya-p›l›yorsa, sonuç görüntüdeki renk s›çramalar›na dahaz›rl›kl› olmak gerekir. Büyük iç mekânlar› tümüy-le ayd›nlatmak genellikle zor olur. Çekim esnas›ndakaranl›kta flafl kullanarak çal›flmak, bu zorlu¤un afl›l-mas›n› sa¤lar: makine tripod üzerine sabitlenir veörtücü aç›k kalacak biçimde kilitlenir. Foto¤rafç›,elinde tafl›d›¤› flaflla, ayd›nlanmas›n› istedi¤i bölüm-lere h›zl› biçimde flafl çakar. Görüntü, bu çakmalar-da oluflan ›fl›k yans›malar›yla kaydedilir. Flafl›n pat-lad›¤› anlarda foto¤rafç›, kendini ve flafl donan›m›n›makinenin görüfl aç›s›ndan saklamal›. Büyük ölçekliiç mekânlarda dikkate al›nmas› gereken yeni unsur-lar, konuda seçici olmak, ortamdaki hangi nesnele-rin foto¤raf konusuna girece¤ine karar vermek veuygun objektifi seçmektir. Bu tür mekânlar için enuygun objektifler 24 – 35 mm genifl aç›l› olanlard›r.

Mekânlar› insans›z yakalamak ve görüntülemek,nadiren gerçekleflir. Yine de, insan›n varl›¤› mekânaya da ortama, s›cakl›k ve amaç katarken, mekân oinsana, bir kimlik ve içerik kazand›r›r. Bu tür me-kânlarda makine konumundan, de¤iflik objektifler-den ve diyafram aç›kl›klar›ndan yararlanarak, görün-tüde yer alan unsurlar aras›nda do¤ru bir denge sa¤-lamak önemli; bu sayede, insana dair bir fleyler an-latan, hem de o insan arac›l›¤›yla ortam hakk›nda,izleyiciye bilgi veren türde foto¤raflar çekilebilir.

Artcamera

Artcamera

Artcamera

Artcamera

65Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Yaklafl›k iki y›ld›r Dünya’y› dolafl-makta olan AS‹MO’nun yolu, geçti¤i-miz ay Türkiye’ye u¤rad›. Yaklafl›k 14y›ld›r süren araflt›rmalar›n ›fl›¤›nda vekendisinden önceki 10 prototipin sa¤la-d›¤› bilgiler sayesinde ortaya ç›kan AS‹-MO, yaln›zca 52 kg a¤›rl›¤›nda, kom-pakt, rahat yürüyebilen, kollar›n› geniflbir aç›da hareket ettirebilen ve insanayak›n tasar›ml› bir humanoid. Ad› ise ‹n-gilizce Yenilikçi Hareket Becerisinde‹leri Ad›m kelimelerinin ilk harflerindenesinlenilerek yarat›lm›fl (Advanced,Step in, Innovaite, Mobility).

1.20’lik boyu ile son derece sempa-tik bir görünüme sahip olan AS‹MO,sahneye ç›kt›¤› ilk andan itibaren di-¤er tüm ülkelerde oldu¤u gibi Türki-ye’deki hayranlar›n›n da yo¤un teza-hüratlar›yla karfl›land›. ‹nsan gibi yü-rüyebilen, merdiven ç›k›p inebilen, ka-p›lar› aç›p kapatabilen, el sallayabilen,

alk›fllayabilen ve 50’yi aflk›n soruyu an-lay›p yan›tlayabilen AS‹MO 22-24 Ka-s›m tarihlerinde sundu¤u k›sa gösteri-leri s›ras›nda bizlere tüm bu hünerleri-ni sergiledi. Özellikle çocuklar›n yo-¤un ilgi gösterdi¤i AS‹MO’nun tümsergiledi¤i hünerlerinin ard›ndan izle-yicilerden alk›fl istemesi ve izleyicilerlebirlikte alk›fllara efllik etmesi herkesioldukça e¤lendirdi.

ASIMO’nun ilgi çekici özelliklerin-den biri de, ziyaret etti¤i ülkelerde dev-let baflkanlar›yla bir araya gelmesi veonlar›n elini s›karak, iyi dileklerini sun-mas›. ASIMO’nun flimdiye kadar biraraya geldi¤i devlet baflkanlar› aras›n-da Almanya Baflkan› Gerhard Schroe-der ve ‹spanya Kral› Juan Carlos yeral›yor. Asimo Türkiye ziyareti s›ras›ndael s›k›flt›¤› devlet adamlar›n›n aras›naBaflbakan›m›z Sn. Tayyip Erdo¤an’› daekledi. Üstelik Asimo Erdo¤an ile el s›-

k›flmakla kalmay›p, birlikte bir flark› dasöyledi.

Bir zamanlar olanaks›z bir hayaldenibaret olan AS‹MO bugünlerde, kendisigibi becerikli kardefllerini hayata geçi-recek gençleri desteklemek üzere biryar›flman›n haz›rl›klar›n› sürdürmekte.Önümüzdeki Mart ay›nda Amerika’dailkö¤retim okullar› ve liseler aras›ndarobot bilimi üzerine yap›lacak bir kom-pozisyon yar›flmas›n›n birincisi olanekibin okulunu ziyaret edecek olanAS‹MO, onlara robot biliminin geldi¤inoktay› gösterecek. ASIMO ve benzer-leri gelecekte ihtiyac› olan yafll›lara, ya-talaklara ya da tekerlekli sandalye kul-lanan kiflilere yard›mc› olabilir. ASI-MO’yu ayr›ca yang›n söndürme ya dakimyasal madde kullan›m› gibi tehlike-li görevlerde kullanmak da olas›.

A y fl e n u r T o p ç u o ¤ l u A k m a n

AS‹MO’nun Türkiye ziyareti s›ras›nda herkes bu sevimli robotun fotograf›n› çekebilmek içinbirbiriyle yar›flt›. Bilim ve Teknik dergisi olarak bizlerse ülkemizin teknoloji ile iliflkisinin ceptelefonu ile fotograf çekmekten öteye gidip kendi ülkemizde yap›lm›fl bir robotu izleyece¤imiz

günlerin umuduyla AS‹MO’ya el sallad›k.

Asimo Türkiye’deAsimo Türkiye’de

ti¤ini söyler. Dünya yak›n›nda bu üç say›enlem, boylam ve yükseklik olabilir.

Newton fizi¤i ve geleneksel kuantumfizi¤i, her fleyin yer ald›¤› üç boyutlu uza-y›n sabit ve de¤iflmez oldu¤unu kabul e-der. Buna karfl›n, Einstein’›n genel göre-lilik kuram›na göre uzay aktif bir oyun-cudur: bir noktadan bir baflkas›na olanuzakl›k, yörede varolan madde ve enerjimiktar›yla ve geçmekte olan herhangi birkütleçekim dalgas› olup olmamas›yla daba¤lant›l›d›r. Ne var ki, sözkonusu olanister Newton ister Einstein fizi¤i olsun,uzay, sonlu ya da sonsuzlu¤undan ba-¤›ms›z olarak, bir 3-manifold ile temsiledilir. Bu nedenle, 3-manifoldlar›n özel-liklerini anlamak, tüm fizi¤in (ve tüm di-¤er bilimlerin) temelini tam olarak anla-mak bak›m›ndan zorunludur. (4-mani-foldlar da önemlidir: uzay ve zaman be-

raberce bir 4-manifold oluflturur.) Matematikçiler 3-manifoldlar konu-

sunda birçok fley biliyorlar; ama en temelbaz› sorular› yan›tlamak hiç de kolay ol-mad›. Manifoldlar› inceleyen matematikdal›, topoloji. Topologlar›n 3-manifoldkonusunda sorabilecekleri baz› sorularflunlar: Yap›s› en az karmafl›k, en basit 3-manifold ne? Ayn› ölçüde basit baflka bir-çok kuzeni var m›; yoksa tek mi?

‹lk sorunun yan›t› uzun süredir bilini-yor: 3-küre olarak adland›r›lan uzay, enbasit kompakt (“t›k›z”) 3-manifolddur.(Kompakt olmayanlar, sonsuz olan, yada bir kenar› olan manifoldlar olarak dü-flünülebilir. Burada yaln›zca kompaktmanifoldlar› ele alaca¤›z.) Daha sonrakiiki soruysa yüz y›l boyunca çözüm bekle-di. Son olarak 2002 y›l›nda Rus matema-tikçi Grigori (“Grisha”) Perelman taraf›n-

66 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Uzay›n fiekilleriUzay›n

fiekilleriAs›rl›k Poincaré Sav›’n›n ispat› için vaadedilmifl olan 1 milyon dolarl›k ödülü, belki de Rus ma-tematikçi Grigori Perelman alacak. Matematikçi, ispat› gerçeklefltirmekle üç boyutlu uzaylar ka-talogunu da tamamlam›fl bulunuyor.

Aya¤a kalk›n ve çevrenize ba-k›n. S›çray›n, ileri-geri yürü-yün. Kollar›n›z› sallay›n.Siz, her do¤rultuda milyar-larca ›fl›k-y›l›na uzanan bir

3-manifoldun (üç boyutlu uzay›n) ufakbir bölgesinde hareket eden bir parçac›k-lar toplulu¤usunuz.

Manifoldlar (ya da çok katl›lar, çokboyutlular) matematiksel yap›lard›r. Gali-leo ve Kepler’den bu yana fizi¤in en bü-yük baflar›s›, gerçekli¤i flu ya da bu türmatematikle (örne¤in manifoldlar›n ma-temati¤iyle) aç›klamas›d›r. Fizik, bütünolgular›n üç boyutlu uzay arka zeminin-de yer ald›¤›n› kabul eder (sicim kuram-c›lar›n›n bu üç boyut d›fl›nda çok küçükboyutlar›n varoldu¤u savlar›n› dikkatealmazsak). Üç boyut, bir parçac›¤›n ko-numunu saptamak için üç say›n›n gerek-

dan sunulan çözümse, Poincaré sav› ola-rak bilinen kuram› büyük olas›l›kla ispat-lam›fl bulunuyor.

Bundan tam 100 y›l önce, Frans›z ma-tematikçi Henri Poincaré’nin ileri sürdü-¤ü sav flu: 3-manifoldlar aras›nda yer a-lan 3-küre, benzersizdir; baflka hiçbir 3-manifoldun bu denli ‘basit’ özellikleriyoktur. Daha karmafl›k olan 3-manifold-lar, tu¤ladan bir duvar gibi yukar›ya yük-selen s›n›rlara, ya da bir ormanda önceayr›l›p sonra birleflen patikalar gibi, birbölgeden di¤erine uzanan birden fazlaba¤lant›ya sahiptir. Poincaré sav›, bu tür-den bir karmafl›kl›¤› olmayan yegane 3-manifoldun 3-küre oldu¤unu ileri sürer.Küreyle bu nitelikleri paylaflan herhangibir üç boyutlu nesne, 3-küreyle ayn› biçi-me sokulabilir; topologlar için bu nesne3-kürenin yaln›zca bir baflka kopyas›d›r.Perelman’›n ispat›, ayn› zamanda üçün-cü soruyu da yan›tlayarak varolan bütün3-manifold tiplerinin s›n›fland›r›lmas›n›tamaml›yor.

Bir 3-kürenin neye benzedi¤ini tasar-lamak biraz beyin jimnasti¤i gerektiriyor.(Bu, sözcük anlam›yla bir küre de¤il.) 3-küre, hepimizin bildi¤i 2-kürenin birçoközelliklerini tafl›r: küre fleklinde bir lastikbalonun lasti¤i, bir 2-küre oluflturur. 2-küre iki boyutludur; çünkü üzerindekibir noktan›n konumunu belirlemek içiniki koordinat (enlem ve boylam) yeterli-dir. Ayr›ca, e¤er balonun yüzeyinden çokküçük bir disk al›p onu bir büyüteçle in-celerseniz düz, iki boyutlu bir lastik düz-lemden kesilmifl gibi görünür. Yaln›zcaçok az bir e¤rili¤e sahiptir; balon, üstün-de yürüyen ufak bir böcek için bir düz-lem gibi alg›lan›r. Ancak böcek, bir do¤-ru gibi alg›lad›¤› bir çizgi üstünde yete-rince yürürse, sonunda bafllad›¤› nokta-ya gelir.

Benzer flekilde, 3-kürede bir sinek,(ya da evrenimiz kadar büyük bir 3-küre-de, bir insan!) kendisini, “bildi¤imiz” üçboyutlu uzaydaym›fl gibi alg›lar. Ancakherhangi bir do¤rultuda bir do¤ru üze-rinde uzaya uçtu¤unda, sonunda 3-küre-yi çepeçevre dolaflarak kendisini bafllad›-¤› noktada bulur; t›pk› balon üstündekisinek, ya da dünya turuna ç›kan biri gibi.

Üçten farkl› boyutlarda küreler devar. 1-küreyi biliyoruz: yaln›zca bir çem-ber (yuvarla¤›n kendisi de¤il, kenar›). n-boyutlu küreye de n-küre deniyor.

Savlar›n ‹spat›Poincaré 3-küre sav›n› önerdikten

sonra, ispat› konusunda hiçbir ilerlemekaydedilmeksizin yar›m yüzy›l geçti.1960’larda matematikçiler sav›n befl yada daha fazla boyutlu küreler için ben-zerlerini ispatlad›lar. Bu boyutlar›n herbiri için, n-küre yegane ve en basit mani-folddur. ‹spat›n, üç ve dörtten büyük bo-yutlar için daha kolay olmas›, çeliflki gibigörünüyordu. Özellikle zor olan dört bo-yut için ispat, 1982’de geldi. Geriye yal-n›zca Poincaré’nin ilk sav› olan 3-kürekalm›flt›.

Üç boyut probleminin çözümündekiilk büyük aflama, 2002 Kas›m›nda St. Pe-tersburg’daki Steklov Matematik Ensti-tüsü’nden geldi. Matematikçi Perelman,fizikçi ve matematikçilerin yeni araflt›r-malar›n› gönderdikleri www.arxiv.org.web sunucusuna bir makale göndermiflti.Çal›flma Poincaré sav›ndan söz etmesede, makaleyi gören topoloji uzmanlar› o-nun savla ilgili oldu¤unu hemen anlad›-lar. Bunu 2003 Mart›ndaki ikinci bir ma-kale izledi. O y›l›n Nisan ve May›s ayla-r›nda Perelman Amerika’daki Massachu-setts Teknoloji Enstitüsü ve Stony Brook

Üniversitesi’nde bu çal›flma konusundabir dizi seminer vermek için Amerika’yagitti. Bir düzineye yak›n kuruluflun öndegelen matematikçilerinden oluflan ekip-ler, makaleleri incelemeye bafllad›lar.Her ayr›nt›n›n do¤rulu¤unu inceliyor veolas› hatalar› ar›yorlard›.

Perelman, Stony Brook’da iki haftaboyunca günde üç ila alt› saat ders verdi,konuflmalar yapt›. Stony Brook matema-tikçisi Michael Anderson’un izlenimleriflöyle: “Her soruyu kesin ve aç›k biçimdeyan›tlad›. Ve flimdiye kadar ciddi kuflku-lar öne sürülmüfl de¤il. ‹spat›n tamam-lanmas› için gereken tek fley, görece kü-çük bir ispat. Ama sonuçtan kimseninpek kuflkusu yok.” ‹lk makale temel fikir-leri içeriyor; do¤rulu¤u da kabul edilmifldurumda. ‹kinci makalenin içeri¤iyse uy-gulamalar ve daha teknik görüfller içeri-yor; do¤rulanm›fll›k düzeyi, birincininulaflt›¤› düzeye henüz varabilmifl de¤il.

Poincaré sav›n›n ispat› için 1 milyondolar ödül konmufl durumda. Bu, Cam-bridge, Massachusetts’teki Clay Matema-tik Enstitüsü’nün 2000 y›l›nda belirledi-¤i yedi “Milenyum Problemi’nden biri.Perelman’›n ödülü alabilmesi için ispat›nyay›nlanmas› ve iki y›ll›k bir inceleme sü-resini baflar›yla geçmesi gerekiyor. (Ens-titü, çal›flman›n web sitesinde yay›nlan-mas›ndan sonra, sonucun baflka herhan-gi bir makale kadar ciddi ve dikkatlice in-celenmifl oldu¤una da karar verebilir.)

Perelman, yapt›¤› çal›flmayla,1990’larda Columbia Üniversitesi’ndenRichard S. Hamilton’un yönetti¤i biraraflt›rma program›n› geniflleterek ta-mamlam›fl oluyor. 2003 sonlar›nda ClayEnstitüsü Hamilton’un çal›flmas›n› biraraflt›rma ödülüyle onaylad›. Perel-man’›n hesaplar› ve analizleri, Hamil-ton’un karfl›laflt›¤› ve üstesinden geleme-di¤i birkaç engeli ortadan kald›r›yor.

E¤er ispat› herkesin de bekledi¤i gibido¤ruysa, Perelman gerçekte Poincarésav›ndan çok daha genifl bir çal›flmay›gerçeklefltirmifl olacak. fiimdi CornellÜniversitesi’nde olan William P. Thurs-ton’un ileri sürmüfl oldu¤u Thurstongeometriklefltirme sav›, olanakl› bütün 3-manifoldlar için tam bir s›n›fland›rma.Tekni¤i ve basitli¤iyle inan›lmaz ‘güzel-likteki’ 3-küre, bu harikulade s›n›fland›r-man›n dayanak noktas›. Poincaré sav›yanl›fl olsayd› -yani küre kadar “basit”baflka uzaylar da varolsayd›- 3-manifold-lar›n s›n›fland›r›lmas› Thurston’un öner-di¤inden sonsuz kat daha karmafl›k olur-

67Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Henri Poincaré 1904 y›l›nda üç boyutlu kürenin belirlibaz› özelliklerini tafl›yan herhangi bir üç boyutlu nesnenin

3-küre biçimine dönüfltürülebilece¤ini ileri sürdü. Mate-matikçilerin bunu kan›tlamas› için 99 y›l gerekti. (“Üç bo-

yutlu küre”, bildi¤imiz anlamdaki küreden farkl›.)

2003 Nisan›nda Princeton Üniversitesi’ndeki bir se-minerde Grigori Perelman, Poincaré sav›n›n ispat›n›ve Thurston’un geometriklefltirme program›n›n ta-

mamlanmas›n› aç›kl›yor.

du. Perelman ve Thurston’un sonuçlar›y-la üç boyutlu uzay›n alabilece¤i olanakl›bütün flekillerin; yani evrenimizin (zama-n› de¤il, yaln›zca uzay› ele alarak), mate-mati¤in almas›na izin verdi¤i bütün flekil-lerin eksiksiz bir katalo¤una sahibiz.

Lastik SimitlerPoincaré sav›n› ve Perelman’›n ispat›-

n› daha derinden anlamak için topolojikonusunda baz› fleyler bilmek gerekir.

Matemati¤in bu dal›nda nesnenin tamfleklinin önemi yoktur; sanki oyun hamu-rundan yap›lm›fl gibi onu istedi¤iniz öl-çüde ezer, gerer, bükersiniz. Sanal oyunhamurundan yap›lm›fl nesnelerle ya dauzaylarla neden ilgileniyoruz? Nedeni,bir nesnenin tam fleklinin -üzerindekiherhangi iki nokta aras›ndaki uzakl›¤›n-nesnenin “geometrisi” denen yap›s›yla il-gili olmas›. Topologlar, oyun hamurun-dan yap›lm›fl bir nesneyle, onun geomet-rik yap›s›ndan ba¤›ms›z olan temel özel-

liklerini keflfederler. Topolojiyle çal›fl-mak, insanlar›n ortak özelliklerini bul-maya benzer; belirli herhangi bir insan›nflekline girebilen bir ‘oyun hamuru insa-n›’n› ele almak gibi. Topolojinin herhan-gi bir popüler anlat›m›n› okuyanlar, birtopolog için bir fincanla bir simit aras›n-da bir fark olmad›¤› yolundaki aç›klama-y› bilirler. Bununla anlat›lmak istenen, o-yun hamurundan yap›lm›fl bir fincana,kesmeden, delik açmadan, ya da parçala-r› yap›flt›rmadan, hamuru bast›r›p yuvar-layarak simit flekli verebiliyor olman›z. Ö-te yandan, bir topu simite dönüfltürmekiçin ya ortas›ndan delik açmak, ya da o-nu bir silindir biçiminde uzat›p iki ucuyap›flt›rman›z gerekir. Bu türden bir kes-me ya da yap›flt›rma gerektirecek olanbu ifllemden dolay›, top, topologlara görebir simitle ayn› fley de¤ildir.

Topologlar› en çok ilgilendiren fley,

68 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Kuflbak›fl› • Matematikçiler 100 y›l boyunca, Henri

Poincaré’nin önerdi¤i, üç boyutlu küre veya 3-küre olarak bilinen bir nesneyle ilgili sav› ispat-lamaya çal›flt›lar. Sav, 3-kürenin, bütün üç bo-yutlu nesneler, ya da manifoldlar aras›nda tekoldu¤unu ileri sürüyor.

• Poincaré sav›n›n ispat›, sonunda genç Rusmatematikçisi Grigori Perelman’dan geldi. Pe-relman, çal›flmalar›yla, olanakl› bütün 3 boyutlumanifoldlar› s›n›fland›ran büyük bir araflt›rmaprogram›n› da tamamlam›fl oluyor.

• Evrenimizin flekli 3-küre olabilir. Bununlailgili matemati¤in, parçac›k fizi¤i ve Einstein’›ngörelilik kuram›yla da ilginç ba¤lant›lar› var.

Perelman sav›n›n kalbinde yatan 3-küreyi göz önüne geirmek i-çin biraz çaba gerekiyor. Büyük boyutlu uzaylar konusunda teorem-ler ispatlayan matematikçiler, buna gerek duymaz. Onlar soyut özel-likler ve daha düflük boyutlarla benzetmelere ve sezgiye dayal› kav-

ramlarla yetinirler (ama tabii benzetmelerin gerçek olmad›¤›n› unut-mazlar). Ancak baflkalar› da, bilinen daha küçük boyutlu örnekler-den yola ç›karak daha yüksek boyutlu nesnelerin neye benzediklerihakk›nda fikir sahibi olabilir. 3-küre bu tür bir nesnedir.

Bir çemberle çevrelenmifl bir disk düflünelim. Matematikçi için disk “iki bo-yutlu bir top”tur; çember de “bir boyutlu bir küre”. Ayr›ca, bir “top”, bo-yutu ne olursa olsun, beyzbol topu gibi içi dolu bir nesnedir. “Küre” topunyüzeyidir (balon gibi). Çember bir boyutludur; çünkü üstündeki bir konumubelirlemek için tek bir say› yeterlidir.

fiimdi 2-boyutlu küreyi, diskin iki kopyas›ndan elde edebiliriz.Disklerden birini kuzey yar›mküreye benzer bir yar›mküreye dö-nüfltürün; öteki diski de güney yar›mküreye. Sonra da bu iki ya-r›mküreyi kenar çizgilerinden yap›flt›r›n. ‹flte size 2-küre.

Bir kar›ncan›n kuzey kutbundan yola ç›karak, uluslara-ras› gün de¤iflim çizgisiyle ‹ngiltere’deki Green-wich’den geçen boylam›n oluflturdu¤u büyük çember(solda) boyunca yürüdü¤ünü düflünün. E¤er bu izle¤i i-ki disk üzerine (sa¤da) iflaret edersek kar›ncan›n birdo¤ru boyunca (1) kuzey diskinin kenar›na (a) yürüdü-¤ünü görürüz. Sonra güney diskinde a’ya karfl›l›k ge-len noktaya geçer ve bu disk üzerinde bir do¤ru bo-yunca (2 ve 3) yürür. Tekrar kenara geldi¤inde (b),kuzey diskine girer ve yürümeye devam ederek bafllan-g›ç noktas› olan kuzey kutbuna (4) do¤ru yol al›r. Ka-r›nca 2-küre çevresinde yürürken, izledi¤i yolu disklerüzerinde iflaretledik. Burada, aç›klanmas› gereken nok-ta, bir diskten ötekine geçti¤inde hareket yönününters dönmüfl gibi görünmesi.

Kürelerin Çok Boyutlu Müzi¤i

‹ki boyutlu top

Bir boyutlu küre

2-küre

Kuzey kutbu

Kuzey kutbu

Güney kutbu

Güney kutbu

Ekvator

1

2

3

top ile simitin yüzeyleri; bu nedenle heriki nesnenin içini boflaltarak birer balonolduklar›n› düflünece¤iz. Bu durumda datopolojileri farkl›d›r; küresel bir balon,“tor” denen halka fleklinde bir balona dö-nüflemez. Öyleyse tor ve küre, topolojikbak›mdan farkl› fleylerdir. Bafllang›çta to-pologlar, topolojik bak›mdan farkl› kaçvarl›k bulundu¤unu ve bunlar› ay›rt e-den nitelikleri aramaya girifltiler. “Yü-zey” ad› da verilen iki boyutlu nesnelerinnitelikleri, aç›k ve kesin biçimde, yüzeyin“kulp” say›s›yla belirlenir.

19. yüzy›l sonunda matematikçiler yü-zeyleri nas›l s›n›fland›racaklar›n› bulmufl-lard›. Bütün yüzeyler içinde yaln›zca kü-renin basit oldu¤unu biliyorlard›. 3-kürede, 2-küre gibi basitlik bak›m›ndan tekmiydi? Bu basit sorunun ard›ndan gelenyüz y›ll›k dönem, yanl›fl giriflimler ve yan-l›fl ispatlarla dolu.

20. yüzy›la girildi¤inde, en etkin çal›fl-malar› yapan iki matematikçiden biri o-lan Henri Poincaré (di¤eri David Hilbert)bu soruya do¤rudan yaklaflm›flt›. Poin-caré’nin, temel ya da uygulamal› mate-mati¤in bütün alanlar›na hakim olanla-r›n sonuncusu oldu¤u söylenir. Matema-ti¤in baz› alanlar›n› gelifltirmenin yan›n-da, gök mekani¤i, elektromanyetizmakuramlar› ve bilim felsefesi konular›na(bu konuda çok okunan birkaç kitap dayazm›flt›) da katk›da bulunmufltu.

Poincaré, cebirsel topoloji denen ma-tematik dal›n›n bafll›ca yarat›c›s›d›r. 1900y›l› civar›nda bu yeni alandaki tekniklerikullanarak, bir nesnenin topolojisinin öl-çütü olan ve “homotopi” ad› verilen kav-ram› tan›mlad› ve gelifltirdi. Bir manifol-dun homotopisini saptamak için bu ma-nifolda kapal› bir ilmek gömdü¤ünüzüdüflünün. ‹lmek, manifold çevresinde ola-

nakl› herhangi bir biçimde sar›labilir. Pe-ki, bu ilmek, hiçbir bölümünü manifold-dan kald›rmadan, yaln›zca yer de¤ifltire-rek, bir noktaya s›k›flt›r›labilir mi? Bir si-mit yüzeyi için, yan›t “hay›r”d›r. ‹lmek, si-mitin çevresinde dolan›yorsa bir noktayas›k›flt›r›lamaz; simitin iç çemberinde en-gelle karfl›lafl›r. Homotopi bir ilme¤in en-gellenebilece¤i farkl› bütün yollar›n birölçümüdür.

Bir n-küre üstünde, ilmek ne denlie¤ilip bükülmüfl olsa da, her zaman aç›-larak bir noktaya s›k›flt›r›labilir (bu ifllem-ler s›ras›nda ilme¤in kendi içinden geç-mesine de izin veriliyor). Poincaré, ola-nakl› her ilme¤in bir noktaya büzüflebile-ce¤i yegane 3-manifoldun, 3-kürenin ken-disi oldu¤unu ileri sürdü; ama bunu is-patlayamad›. Bu önerme, zamanla “Poin-caré sav›” olarak ünlendi. On-y›llar bo-yunca birçok kifli sav› kan›tlad›¤›n› bildir-

69Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

fiimdi 2-küreyi ve içerdi¤i üç boyutlu hacmi (“üç boyutlu birtop”) ele alarak çember ve disk ile yapt›klar›m›z› top ve küreylede yapal›m: Bunlar›n iki kopyas›n› al›p kenarlar› birbirine yap›fl-t›ral›m. Toplar› dört boyutta, yar›mküre benzeri bir fleye nas›lçarp›tabilece¤imizi hayal edemeyiz; ama bu gerekmez de. Yü-zeylerde (2-kürelerde) birbirine karfl›l›k gelen noktalar›n, t›pk›çemberlerdeki noktalar gibi, birlefltirildi¤ini bilmek yeterli. ‹kitopu birlefltirmenin sonucu 3-küredir; bu küre de dört boyutlutopun “yüzeyi”dir (3-küre ve 4-topun varoldu¤u dört boyutta,bir nesnenin “yüzeyi” üç boyutludur). Toplardan birine kuzeyyar›mküre, ötekine de güney yar›mküre diyebiliriz. Kuzey kut-bu, kuzeydeki topun merkezindedir (t›pk› kuzey kutbunun, ku-zey diskinin merkezinde oldu¤u gibi).

fiimdi de bu toplar›n, uzay›n büyük bofl bölgeleri oldu¤unu vebir insan›n da kuzey kutbundan uzay gemisiyle yola ç›kt›¤›n› dü-flünelim. Sonunda kuzey topunu çevreleyen kürenin tümü olan“ekvatora” (1) ulafl›r. Ekvatorda güney yar›mküreye geçer vedo¤ru boyunca giderek onun merkezinden (güney kutbu) yolalarak kendini ekvatorun karfl› taraf›nda (2, 3) bulur. Oradatekrar kuzey yar›mküreye geçer ve ç›k›fl noktas› olan kuzey kut-buna (4) gelir. Böylece hayalimizde dört boyutlu topun yüzeyin-de hareket ederek onu çepçevre dolaflan bir kifliyi izlemifl ol-duk! ‹ki topun küresel yüzeylerinin birlefltirilmesinden oluflan 3-küre Poincaré sav›n›n geçerli oldu¤u uzayd›r. Evrenimizin fleklide 3-küre olabilir.

Bu sürece devam ederek befl boyuta (4-küre yapmak için) geçe-biliriz; ancak ne olup bitti¤ini anlamak daha da zorlafl›r. Benzerflekilde iki n-topun kenar noktalar›n› yap›flt›rarak belli herhangibir n-küreyi oluflturabiliriz. Kenarlar, ya da s›n›rlar (n-1)-küreler-dir; t›pk› diskin (2-top) kenarlar›n›n bir çember (1-küre) oldu¤ugibi. Sonuçta (n+1)-topu çevreleyen bir n-küre elde edilir.

Güney kutbu

Güney kutbu

Ekvator (2-küre, tüm yüzey)Ekvator

Üç boyutlu top

Kuzey kutbu

Kuzey kutbu

4

5

di; ama yan›ld›klar› ortaya ç›kt›. (Buradave daha sonraki bölümlerde aç›klamay›daha anlafl›l›r k›lmak için, karmafl›k ikidurumu dikkate alm›yoruz: yönlendirile-meyen manifoldlar ve kenarlar› olan ma-nifoldlar. Örne¤in, büküldükten sonrauçlar› birlefltirilmifl bir flerit olan Mobiusfleridi yönlendirilemez. Kendisinden birdisk kesilip ç›kar›lm›fl olan bir küreninkenar› vard›r. Mobius fleridinin de kena-r› vard›r.)

Geometriklefltirme Çok dikkatli incelemelere gö¤üs gere-

bilen ilk ispat, Perelman’a ait olan›. 3-bo-yutlu manifoldlar› çözümleme yaklafl›m›,geometriklefltirme denen bir süreçle ba¤-lant›l›d›r. Geometri bir nesnenin ya da

manifoldun gerçek biçimiyle ilgilidir:geometri aç›s›ndan nesne, oyun hamu-rundan de¤il, seramikten yap›lm›flt›r. Ör-ne¤in, bir fincan›n geometrisi simitinkin-den farkl›d›r; yüzeyi farkl› biçimlerde e¤-rileflir. Simit ve fincan (tek kulplu) topo-lojik bir tor’un, geometrileri farkl› iki ör-ne¤idir.

Geometriklefltirmenin Perelman’a neanlamda yard›mc› oldu¤unu anlamak i-çin, geometrinin 2-manifold ya da yüzey-leri s›n›fland›rmada nas›l kullan›labilece-¤ini ele alal›m. Her topolojik yüzeye, e¤-rili¤in tümüyle düzgün biçimde yay›ld›¤›özel ve tek olan bir geometri karfl›l›k ge-lir. Küre için, bu yegane geometri, kusur-suzca küresel olan küredir. Topolojik kü-re için bir baflka örnek de yumurta kabu-¤unun biçimi; ama kabu¤un e¤rili¤i her

yerde ayn› de¤il. Yumurtan›n sivri ucu,di¤er uca göre daha büyük bir e¤rili¤esahip.

2-manifoldlar üç geometrik tip olufltu-rur. Küre, “pozitif e¤rili¤e” sahiptir, birtümse¤in tepesi gibi. Geometriklefltirilmiflsimit düzdür; e¤rili¤i düzleminki gibi s›-f›rd›r. ‹ki ya da daha çok kulpu olan bü-tün di¤er manifoldlar›n e¤rili¤i negatiftir.Negatif e¤rilik, bir da¤ geçidi ya da bireyerin e¤rili¤ine benzer: Eyer ön-arkado¤rultusunda yukar› do¤ru, sa¤-sol do¤-rultusunda afla¤›ya do¤ru k›vr›l›r. Poin-caré, Klein fliflesine ad›n› veren Felix Kle-in ve Paul Koebe ile 2-manifoldlar›n bugeometrik s›n›fland›r›lmas›na, ya da geo-metriklefltirilmesine katk›da bulunmufltu.

Benzer yöntemleri 3-manifoldlara uy-gulamaya çal›flmak çok do¤al. Her topo-

70 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Topolojide bir nesnenin t›pat›p flekli veya geometrisi önemli de¤ildir. Sankiher fley oyun hamurundan, ya da lastikten yap›lm›flt›r ve germe, bükme, s›k›fl-

t›rma yoluyla flekillendirilebilir. Ancak, kesme ve yap›flt›rma yasakt›r. Bu du-rumda topolojide, tek deli¤i olan en soldaki fincan, en sa¤daki simite denktir.

Olanakl› bütün 2-boyutlu manifoldlar ya da yüzeyler (kompakt ve yönlendirile-bilir olmak kofluluyla), bir küre al›p (a balonu gibi) ona kulplar ekleyerek ya-

p›labilirler. Bir kulpun ilavesiyle “tür-1 yüzeyi”, ya da tor oluflur. Bu, sa¤ üst-teki simitin yüzeyidir. ‹ki kulp ilavesiyle “tür-2 yüzeyi” (b) elde edilir.

2-küre, yüzeyler aras›nda benzersizdir; üzerine gömülen kapal› bir ilmek, birnokta (a) oluncaya kadar küçültülebilir. Buna karfl›n tor üstündeki bir ilmek,ortadaki delik çevresinde “yakalanabilir” (b). 2-küre d›fl›ndaki her yüzeyde il-me¤in yakalanabilece¤i kulplar vard›r. Poincaré sav›, bütün üç boyutlu mani-

foldlar aras›nda 3-kürenin tek oldu¤unu söyler: Üstündeki herhangi bir il-mek, bir nokta oluncaya kadar küçültülebilir; ama baflka herhangi bir 3-ma-nifoldda ilmek yakalanabilir; yani bir noktaya büzüflmesi olanaks›zd›r.

Yüzeylerin Topolojisi

lojik 3-manifoldu, e¤rili¤in manifold bo-yunca düzgün biçimde yay›ld›¤›, tek birgeometriyle efllefltirmek mümkün mü-dür?

3-manifoldlar›n 2-manifoldlardan çokdaha kar›fl›k oldu¤u anlafl›l›yor. 3-mani-foldlar›n ço¤u tek bir geometriyle efllefl-mez; her birinin, farkl› bir do¤al (“kano-

nik”) geometriye sahip parçalara ayr›lma-s› gerekir. Dahas›, 2-manifoldlarda oldu¤ugibi üç temel geometri yerine, manifoldparçalar›n›n her biri, belirlenmifl 8 do¤algeometriden herhangi birinin biçimini ala-bilir. Bir 3-manifoldu parçalara ay›rmak,bir bak›ma, bir say›n›n tek bir flekilde asalçarpanlara ayr›lmas›na benzer.

S›n›fland›rma yöntemi önce 1970’le-rin sonlar›nda Thurston taraf›ndan öne-rilmiflti. Meslektafllar›yla birlikte bu sav›nbaz› önemli bölümlerini de ispatlad›lar.Ne var ki, tüm sistemin dayand›¤› canal›-c› noktalar, Poincaré sav› da dahil, erim-leri d›fl›nda kald›. 3-küre tek miydi? Busorunun yan›tlanmas› ve Thurston prog-ram›n›n tamamlanmas›, ancak Perel-man’›n makaleleriyle mümkün oldu.

Bir manifoldu geometriklefltirmek -ya-ni, ona her yerde tek-biçim (uniform) e¤-rilik vermek- için ne yapabiliriz? Bir yön-tem, rasgele bir geometriyle, belki de çe-flitli girinti ç›k›nt›lar› olan yumurta kabu-¤u biçimiyle bafllamak ve sonra bütün dü-zensizlikleri gidermek olabilir. 1990’lar›nbafl›nda Hamilton, manifoldlar için böylebir analiz program› bafllatt›. MatematikçiGregorio Ricci-Curbastro’nun ad›yla an›-lan ve s›cakl›k ak›fl›n› düzenleyen denk-lemle benzerlikleri olan Ricci ak›fl› denk-lemini kulland›. S›cak ve so¤uk noktalar›olan bir nesnede do¤al olarak s›cakl›kher yerde ayn› oluncaya kadar, ›s›, dahas›cak bölgelerden daha serin bölgelere a-kar. Ricci ak›fl denklemi, e¤rilik üzerindebenzer etki yaparak bir manifolddaki gi-rinti ç›k›nt›lar› eflitler. Bir yumurtaylabafllarsan›z, yumurta yavafl yavafl kusur-suz küresel biçime dönüflür.

Hamilton’un analizi bir engele tak›ld›:Baz› durumlarda Ricci ak›fl› manifoldunbir bölgesinde, çimdiklenmifl gibi bir nok-taya s›k›fl›yordu. (Bu, Ricci ak›fl›n›n ›s›ak›fl›ndan farkl› oldu¤u durumlardan biri.‘Çimdiklenen’ bölgeler sonsuz s›cakl›¤ayükselmeyi baflarabilen noktalara benzi-yordu. Bunun bir örne¤i, halter biçimin-de, yani ince bir boyunla birleflmifl iki kü-reye benzer bir manifolddu. Küreler bo-yun bölümünü çekerek büyür; boyun daiki taraftan, orta noktas›na do¤ru incelir.Olas› bir baflka örnek, bir manifoldda in-ce çubuk fleklinde ç›k›nt› oldu¤unda orta-ya ç›k›yordu. Ricci ak›fl›, bu durumda“puro tekilli¤i” ad› verilen bir sorun olufl-turabilirdi. Manifold bu flekilde çimdik-lendi¤inde “tekil” niteli¤ini kazan›r; art›kgerçek bir üç boyutlu manifold de¤ildir.Gerçek bir üç boyutlu manifoldda, her-

71Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

2-manifoldlar “tekbiçimlefltirilerek” ya da “geometriklefltirilerek”, yani onlara belirli bir geometri, ya dakat› bir biçim tahsis ederek s›n›fland›r›labilirler. Her biri, e¤rili¤i düzgün biçimde da¤›lm›fl bir flekle dö-nüflebilir. Küre (a) her noktada sabit pozitif e¤rili¤i olan, yani her noktada bir tepenin üst bölümü gibie¤rilmifl yegane biçimdir. Tor (simit) (b) düz, yani her noktada e¤rili¤i s›f›r olan flekle getirilebilir. Bunu

görmek için torun kesilip silindirfleklinde uzat›ld›¤›n› düflünün. Budurumda da silindir, boylu boyuncakesilerek bir dikdörtgen düzlemparças›na dönüfltürülebilir. Tür-2 vedaha yüksek türlere (c) sabit nega-tif e¤rilik verilebilir; kulp say›s›naba¤l› olarak baflka ayr›nt›lar da var-d›r. Burada sabit negatif e¤rilik e-yer flekliyle gösterilmifltir.

Geometriklefltirme

3-manifoldlar›n s›n›fland›r›lmas› da 2-manifoldlar›nkine benzer; ama çok daha karmafl›kt›r. Bu s›n›flan-d›rma, Perelman’›n çal›flmas›yla tamamlanm›fl bulunuyor. Genel olarak, bir 3-manifoldun parçalara ay-r›lmas›, bu parçalardan her birine de, üç boyutlu sekiz do¤al (“kanonik”) geometriden birinin fleklininverilebilmesi gerekir. Afla¤›da verilen mavi renkli örnek (2-manifoldlar olarak art arda çizilmifl) befl ta-nesine denk olan geometrilerden olufluyor: sabit pozitif (a), s›f›r (b), negatif (c) e¤rilikleri olan 3-geo-metriler, ayr›ca 2-küre ile çember “çarp›m›” (d) ve negatif e¤rili¤i olan yüzeyle çember çarp›m› (a).

3-manifold

DO⁄AL (KANON‹K) 3-GEOMETR‹LERDEN ÖRNEKLER

hangi bir nokta çevresindeki küçük birbölge, s›radan bir üç boyutlu uzay›n kü-çük bir bölgesi gibi görünür; ancak çim-diklenmifl noktalarda bu özellik yoktur.‹flte bu engeli ortadan kald›racak yol, Pe-relman’› beklemek zorundayd›.

Perelman ABD’ye 1992 y›l›nda dokto-ra sonras› ö¤rencisi olarak geldi. NewYork Üniversitesi ve Stony Brook’da bir-kaç yar›-y›l kald›ktan sonra Berkeley’de-ki California Üniversitesi’nde iki y›l geçir-di. K›sa sürede, geometrinin belirli birdal›nda önemli sonuçlar ispatlayarak,parlak bir genç y›ld›z olarak ünlendi. Av-rupa Matematik Derne¤i’nin ona verdi¤iödülü reddetse de, Uluslararas› Matema-tikçiler Kongresi’ne bir konferans verme-si için kendisine yap›lan oldukça prestijliteklifi kabul etti. 1995 bahar›nda, öndegelen matematik bölümlerinin kendisineyapt›¤› kadro tekliflerini de geri çevirenPerelman, ülkesine, St. Petersburg’a ge-ri döndü. Amerikal› meslektafllar›ndanbiri onun için “Kültür bak›m›ndan tambir Rus. Materyalizmden çok uzak” de-miflti.

Petersburg’a döndükten sonra Perel-man, matematikçilerin radar ekranlar›n-da pek görünmez olmufltu. Y›llar sonra,eski meslektafllar›na ender olarak elek-tronik posta mesajlar› göndererek, söz-gelimi ‹nternet’te yay›mlanm›fl makalele-rindeki hatalara dikkat çekmek d›fl›ndasesi pek ç›kmad›. Kendisinin neler yapt›-¤›n› soran mesajlarsa yan›ts›z kal›yordu.

Nihayet 2002 sonlar›nda birkaç kifliondan e-posta alabildi. Ortak matematiksunucusuna gönderdi¤i çal›flmay› haberveriyor ve kendine özgü üslubuyla, k›sa-ca, makaleye ilgi duyabileceklerini söylü-yordu. Bu mesaj, onun Poincaré sav›ylau¤raflt›¤›n›n ilk habercisiydi. Bu ön ya-

y›mda Perelman, ba¤l› bulundu¤u Stek-lov Enstitüsü d›fl›nda ABD’deki doktorasonras› pozisyonlar›nda biriktirdi¤i para-n›n deste¤ini de dile getiriyordu.

Perelman, makalesinde Ricci ak›fl›denklemine bir terim eklemiflti. Bu de¤i-fliklik, tekillik sorununu yok etmiyordu;ancak Perelman’›n 3-manifoldlar›n anali-zini çok daha ileriye götürmesini sa¤l›-yor, halter türü tekilliklerde ‘ameliyat’yap›labilece¤ini gösteriyordu. Ameliyatyöntemiyse halterdeki ince tüpü, çimdik-lenmenin bafllad›¤› noktan›n iki yan›n-dan kesip, her iki taraftaki aç›k tüpün a¤-z›n› küre biçiminde bir kapakla kapat-makt›. Bu durumda Ricci ak›fl›, ameliyat-l› manifold ile, bir sonraki çimdi¤e kadardevam eder; bu yeni çimdik için ameliyattekrarlan›r. Perelman bunun d›fl›nda, pu-ro tekilliklerinin oluflamayaca¤›n› da gös-terdi. Öyleyse, herhangi bir 3-manifold,her biri tekbiçim geometriye sahip parça-lar›n bir toplulu¤una indirgenebilirdi.

Ricci ak›fl› ve ameliyat yöntemleri, ola-nakl› bütün 3-manifoldlara uyguland›¤›n-da, bir 3-küre kadar ‘basit’ (yani, 3-kürey-le ayn› homotopiye sahip) herhangi birmanifold, mutlaka 3-küre gibi tekbiçimbir geometriye sahip olacakt›r. Bu de-

mektir ki, topolojik bak›mdan bu mani-fold bir 3-küredir.

Perelman’›n araflt›rmas› Poincaré sa-v›n› ispatlaman›n ötesinde, getirdi¤i yenianaliz teknikleri bak›m›ndan da önemli-dir. Matematikçiler onun çal›flmas›na da-yanan çal›flmalar göndermeye, ya da o-nun tekniklerini baflka problemlere uy-gulamaya bafllad›lar bile. Ayr›ca, bu ma-temati¤in fizikle de tuhaf bir ba¤lant›s›var. Hamilton ve Perelman taraf›ndankullan›lan Ricci ak›fl›, renormalizasyongrubu denen ve etkileflimlerin gücününçarp›flma gücüne ba¤l› olarak nas›l de¤ifl-ti¤ini belirleyen kavramla da ba¤lant›l›.Örne¤in, düflük enerjilerde elektroman-yetik etkileflim 0,0073 (yaklafl›k 1 / 137)say›s›yla nitelenen bir güce sahiptir. An-cak, e¤er ›fl›k h›z›na yak›n h›zda iki elek-tron do¤rudan çarp›fl›rsa, güç 0,0078’edaha yak›n olur.

Çarp›flma enerjisini art›rmak, kuvvetidaha k›sa uzakl›klarda incelemek demek-tir. Bu nedenle, renormalizasyon grubu,bir süreci daha incelikli ya da kabaca iz-lemek için büyütmesi ayarlanabilen birmikroskop gibidir. Benzer flekilde, Ricciak›fl› da, bir manifolda seçti¤iniz bir bü-yütme gücüyle bakmak gibidir. Bir bü-yütme ölçe¤inde görülebilir olan girintive ç›k›nt›lar bir baflka ölçekte kaybolur.Fizikçiler, içinde yaflad›¤›m›z uzay›n 10-35

metre, ya da Planck uzunlu¤u ölçe¤indeçok farkl› görünebilece¤ini düflünüyorlar?bir sürü ilme¤i, kulpu ve baflka topolo-jik yap›lar› da olan bir “köpük”. Fizikselkuvvetlerin de¤iflimiyle ilgili matematik,manifoldlar›n geometriklefltirilmesiyle il-gili matemati¤e çok benzer.

Fizikle bir baflka ba¤lant› da genel gö-relilik denklemleridir. Kütleçekim kuvve-tinin iflleyiflini ve evrenin büyük ölçekliyap›s›n› aç›klayan bu denklemler, Ricciak›fl› denklemiyle yak›ndan iliflkilidir. Da-has›, Hamilton’un kulland›¤› temel ak›fldenklemine Perelman’›n ekledi¤i terim,kütleçekimin kuantum kuram› olan si-cim kuram›nda da ortaya ç›kar. Perel-man’›n tekniklerinin genel görelilik yada sicim kuram› hakk›nda ilginç, yeni bil-giler getirip getirmeyece¤ini henüz bilmi-yoruz. E¤er bu gerçekleflirse, Perelmanbize soyut 3-uzaylar›n flekli konusundabilgi vermifl olman›n yan›s›ra, içinde ya-flad›¤›m›z bu özel uzay›n flekli konusun-da da bizi ayd›nlatm›fl olacak.

Collins, G.P. “The Shapes of Space” Scientific American, Temmuz 2004

Ç e v i r i : N e r m i n A r › k

72 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Perelman’›n çal›flmalar›ndan önce, Poincaré sav›n› ispatlamak ve 3-manifoldlar› geometriklefltirmek için Ricci ak›fl denklemini kullanmaçabalar›, bir engele tak›lm›flt›. Bir 3-manifoldun fleklini yavafl yavaflde¤ifltiren Ricci ak›fl›, arada “tekillikler” ad› verilen sorunlarla kar-

fl›lafl›r. Bir örnek, halter fleklinde (bir tüple birleflen iki küre) fleklin-deki manifolddur (a). Tüp, bir noktada çimdiklendi¤inde manifoldunözelliklerini bozar (b). Puro tekilli¤i denen bir baflka tekilli¤in devarolabilece¤i düflünülüyordu.

Tekilliklerle Bafletmek

“Ameliyat”, Perelman’›n çal›flmas›nda gösterildi¤i gibi, Ricci ak›fl›n-da ortaya ç›kan tekillikler sorununu çözebilir. Manifoldun bir bölge-si çimdiklenmeye bafllad›¤›nda, bunun her iki taraf›nda küçük birerbölge kesilip ç›kart›l›r (c); bu kesikler küçük kürelerle kapat›l›r ve

Ricci ak›fl› devam eder. Daha sonra baflka bölgelerde de çimdik gö-rülürse bu sürecin birkaç kez tekrarlanmas› gerekebilir. Perelman,bu sürecin sonunda bitece¤ini kan›tlad›. Ayn› zamanda puro tekil-liklerinin de asla olmayaca¤›n› gösterdi.

Tekillik

Poincaré (oturmufl ve Marie Curie ile konufluyor)

Ekim 1911’de Brüksel’deki Solvay Fizik Konferans›’na kat›ld›.

Arkas›nda ayakta duranlar, Ernest Rutherford, Heike Ka-merlingh Onnes (o y›l süperiletkenli¤i keflfetmiflti) ve Al-

bert Einstein. Bu, Einstein ve Poincaré’nin ilk ve sonkarfl›laflmalar› olabilir. Poincaré dokuz ay sonra öldü.

Satürn’ün bu dev uydusu hakk›ndaçok az fley biliyorsak da, üzeri buz ve siskapl› Titan’da yaflam›n varolabilece¤iumudumuz oldukça güçlü. Titan’›n, üze-rinde yaflam oldu¤unu gösteren iki temelniteli¤i var: ‹lki, üzerinin yaflam›n temelyap›tafllar›n› infla eden organik kimyasal-larla kayn›yor olmas›. ‹kincisiyse, olduk-ça kal›n ve koruyucu olan atmosferi. Buatmosferi Titan’a, Günefl Sistemi’nde yeralan atmosferli uydular aras›nda bu ismihakk›yla tafl›yan yegane uydu olma ayr›-cal›¤›n› sunuyor.

Titan’›n atmosferi, baz› yönlerdenDünya’n›nkine oldukça benzer. Ço¤unlu-¤u azottan olufluyor ve üzerindeDünya’n›nkinden yaln›zca biraz dahayüksek. Hatta Dünya’n›nki gibi sudanoluflmuasalar da, metandan ve di¤er hid-rokarbonlardan oluflan bulutlar› bile var.Bu özellikleri göz önüne al›nd›¤›nda Ti-tan’›n atmosferinin Dünya’n›n oluflu-mundan hemen sonraki, yani günümüz-den 4 milyar y›l önceki, haline benzedi¤idüflünülüyor. Bu nedenle de Dünya’da

yaflam›n bafllad›¤› dönemdeki atmosferkoflullar›n›n bir prototipi olarak kullan›-labilecek olan Titan, birçok astrobiyolojiuzman›n› oldukça heveslendiriyor. Buhevesin kayna¤›, karmafl›k organik mole-küllerin Dünya üzerinde yaflam›n ortayaç›k›fl›ndan önce nas›l sentezlendiklerinibulma umutlar›. En az bunun kadar he-yecan verici olan as›l merak konusuysa,bu uzak uydunun üzerinde yaflam k›p›r-t›lar›na rastlanabilecek olmas›.

Temel nitelikleri bak›m›ndan umut va-ad eden atmosferine ve organik kimyasalyap›s›na karfl›n, kötümser çevrelere göreTitan, üzerinde yaflanabilecek bir yer ola-bilmesini engelleyen baz› ciddi dezavan-tajlara da sahip. Bunlardan en belirgini,yüzey s›cakl›¤›n›n 178 °C civar›nda olma-s›. Bildi¤imiz yaflam türlerinin hiçbirininbu koflul alt›nda hayatta kalmas› olanak-l› de¤il. Neyse ki yaflam›n bu koflul alt›n-da varolabilmesinin iki yolu var. Bu yol-lardan korkakça olan›, uydunun derinlik-lerine gizlenmek. Su benzeri bir s›v›danoluflan bir okyanus, bu yönteme baflvura-

rak sert buz “kayalar›n›n” alt›na gömül-meyi tercih etmifl ve Titan’› kuflak gibi sa-r›yor olabilir.

Baz› bilgisayar simülasyonlar›na gö-reyse, uydunun kaya çekirde¤indeki birradyaoaktif bozunman›n ortaya ç›karta-ca¤› hafif ›s›ya bir antifirizin cömertce ka-t›lmas›, okyanusu s›v› hale getirmek içinyeterli olabilir. Okyanusun kabaca%15’inin amonyaktan olufltu¤u düflünü-lüyor. Bu birleflimdeki bir okyanus -30°C gibi düflük s›cakl›klarda bile s›v›halde kalmay› baflarabilir.

Çok so¤uk ve bütünüyle karanl›kolan okyanus, bar›nd›rd›¤› amonyak ne-deniyle Ph de¤eri 11 olarak tahmin edi-len oldukça yak›c› bir yer haline geliyor.Ancak Dünya üzerinde bile tüm bu ko-flullarla bafla ç›kabilecek yaflam örneklerivar. Baz› bakteri türleri 12 düzeyindeyüksek Ph de¤erlerinde bile geliflebili-yor. Antarktika’daki baz› bakteri türleriy-se 50 derece s›cakl›ktaki tuzlu su havuz-lar›nda yaflamlar›n› sürdürüyorlar.

74 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Sizin Gezegende

Yaflam Var M›?

Sizin Gezegende

Yaflam Var M›?

Bizler 2004 y›l›n›n son günlerine yaklafl›rken, Cassini uzay arac› da Satürn’ün en büyük uydusu olan Titan’avard› ve çok yak›n›ndan gönderdi¤i görüntülerle bu gizemli gök cismini saran sis perdesini aralad›. Cassini’nin

Huygens sondas›n›n Ocak ortas›nda yüzeyine inece¤i Titan’›n iki temel özelli¤i var: Çok so¤uk olmas› veüzerinde varolan içilebilecek tek fleyin hidrokarbonlar olmas›. Henüz keflfedilmemifl bölge olan Titan’a do¤ruat›lan her ad›m, Günefl Sistemi haritam›zdaki büyük bofllu¤un bir parça daha oldurulmas› anlam›na geliyor.

Titan’›n Denizi Etan’danHubble Uzay Teleskopu’ndan ve Por-

to Riko’daki Arecibo radyo teleskopun-dan elde edilen görüntüler, Titan’›n baz›k›s›mlar›n›n s›v› etanla örtülü oldu¤ununipuçlar›n› veriyor. Bu etan denizlerindemutlu bir flekilde yüzerek hayatta kalabi-len yarat›klar oldu¤una inanan astrobiyo-loji uzmanlar›n›n say›s›ysa hiç de az de-¤il. Ancak bu konu oldukça ciddi tart›fl-malara zemin haz›rl›yor. Ço¤u bilimada-m›na göre denizleri etandan olufluyor ol-sa bile, Titan’›n yüzeyinde yaflam›n varol-mas› olanaks›z. Bu bilimadamlar›na göre,bu kadar düflük s›cakl›klarda kimyasal re-aksiyonlar›n buzul ça¤›ndakine benzerbir h›zda gerçekleflecek olmas›. Yaflam›nvarolabilmesi için bir saniyede trilyonlar-ca reaksiyonun gerçekleflmesi gereklili¤igözönüne al›nd›¤›nda, bu h›zla s›radanorganik reaksiyonlar›n gerçekleflmesininbile milyonlarca y›l sürecek olmas›, Ti-tan’da yaflam umutlar›n› gölgeliyor.

Bu gölgenin giderilebilmesi umudu,Dünya’daki yaflam›n temeli olan bir çokkimyasal reaksiyonun da asl›nda çok ya-vafl gerçeklefliyor olmas›nda yat›yor. Bureaksiyonlar›n tümü, di¤er molekülleriyakalayarak onlar› h›zl› bir reaksiyoniçin gereken uygun yap›lan›fla yönlendi-ren ve baz› reaksiyonlar›n h›z›n› trilyon-larca kez art›rabilen enzimlere dayan›-

yor. Dünya’daki reaksiyonlar› h›zland›-ran süper enzimler Titan’daki reaksiyon-larda da etkili olabilirlerse, yaflam umu-dunu güçlendirebilirler. Baz› bilimadam-lar›na göre çok düflük s›cakl›klarda çal›-flabilen enzimler, kimyasal reaksiyonlar›Titan’da yaflam› olanakl› k›lacak bir dü-zeye kadar h›zland›rmay› baflarabilirler.Üstelik tüm reaksiyonlar›n h›zlanmama-s› baz› aç›lardan yarar da sa¤layabilir.Çünkü Titan’da reaksiyonlar›n yavaflgerçeklefliyor olmas›, kötü reaksiyonla-r›n da yavafl gerçekleflti¤i anlam›na geli-yor. Tüm reaksiyonlar›n h›zl› gerçeklefl-mesinin, istenmeyen reaksiyonlar›n dah›zl› gerçekleflmesi anlam›na geldi¤i vebu durumun zaman zaman Dünya üze-

rindeki biyolojik sistemleri k›s›tlad›¤› gö-zönüne al›n›rsa, Titan baz› aç›lardanavantajl› hale bile gelebilir.

Titan Usulü YaflamDünya’daki yaflam içinde halen çal›fl-

makta olan süper enzimleri hesaba kat-mak Titan’da yaflam umutlar›n› art›rsa bi-le, bu dev uyduda yaflam›n nas›l bafllad›¤›sorusunun yan›t›n› vermiyor. Olas›l›klar-dan biri Titan henüz genç ve s›cakken, bel-ki de yüzeyinde hala s›v› su bulunuyorkenüzerinde yaflam›n bafllam›fl ve daha sonradüflen s›cakl›klara adapte olmufl olabilece-¤i. Ancak, azalan s›cakl›kla birlikte yararl›reaksiyonlar›n yan›s›ra zararl› reaksiyonla-r›n da yavafllad›¤› gerçe¤ine dayanarak,yaflam›n yüzey so¤uduktan hemen sonraolufltu¤unu düflünenler de var.

Belirgin olmayan bir di¤er noktaysa,olas› bir yaflam›n Titan’›n yüzeyindeki su-suzlu¤un oluflturdu¤u engeli nas›l afla-ca¤›. Dünya üzerindeki yaflam, organikmoleküllerin hareket etmesi ve reaksiyo-na girmesi için çözücü olarak suya ge-reksinim duyuyor. Ancak, bu koflulun ya-banc› dünyalar için de geçerli olup olma-d›¤› konusu henüz tam olarak aç›kl›¤akavuflturulabilmifl de¤il. Birçok astrobi-yoloji uzman›na göre su kullanmayan tu-haf bir yaflam›n varl›¤› üzerinde yaln›zcadüflünmek bile, zaman kayb›ndan baflka

bir fley de¤il. Çünkü bu düflünce do¤rul-tusunda ilerleyebilmek için elimizde hiç-bir kan›t yok.

Baz›lar›na göreyse, çevremizde gör-dü¤ümüz yaflam›n yaln›zca 20 amino a-sit ve genetik kodlar gibi hep ayn› fleyinfarkl› görüntüleri oldu¤unu ve bu neden-le yaflam kavram›m›z›n çok dar oldu¤u-nu kabul etmemiz gerekiyor. Bu kiflileregöre, di¤er gezegenlerde Dünya’dakinebenzer bir yaflam aramak, aptal olmakanlam›na geliyor. Çünkü yabanc› dünya-lardaki olas› yaflamlar›n Dünya’dakine t›-pat›p benzemek gibi bir zorunluluklar›yok.

Ancak bu yaklafl›m bile, suyun olma-d›¤› bir ortamda Titan’l›lar›n su gereksi-nimlerini nas›l karfl›layabilecekleri soru-sunu yan›tlayam›yor. Etan›n yaflam içingerekli reaksiyonlar›n çözücü göreviniüstlenebilme olas›l›¤› varsa da, böyle birbiyokimyasal sürecin nas›l çal›flaca¤›n›ayr›nt›l› olarak bilen hiç kimse yok. Ti-tan’daki yarat›klar gökyüzünden ya¤anhidrokarbonlar› yiyor olabilirler. Gü-nefl’ten gelen morötesi ›fl›n›m metan› bo-zunuma u¤ratt›¤›nda, Titan atmosferininüst k›s›mlar›nda asetilen ve etilen gibikimyasallar olufluyor. Mikroplar, süreçiçinde daha çok metan üretecek biçimdegöklerden gelen bu kutsal yiyece¤i meta-bolize ediyor olabilirler. Gerçekten de,Titan’›n atmosferinde üretilen karmafl›korganik moleküllere benzer türde gelifle-

bilen baz› bakteriler Dünya üzerinde bu-lunmufl durumda.

‹pucu ‹zotoplardaTek boynuzlu at ya da a¤z›ndan atefl

püskürten ejderha olmasalar bile, metansalan mikroplar da bulunmalar› yeterin-ce heyecan verici olabilecek canl›lar. Butür canl›lar›n varl›¤›, Titan atmosferindeilk olarak metan›n nas›l varoldu¤u flek-lindeki tuhaf durumu da aç›klayabilir.Metan, morötesi ›fl›k taraf›ndan yok edil-di¤inden, atmosferik stok yaklafl›k 50milyon y›l içinde silip süpürülecektir.Sto¤un halen tükenmemifl olmas›, birfley-lerin atmosfere metan pompal›yor oldu-¤u anlam›na geliyor ki, bu “birfleyler”inmikroorganizmalar olma olas›l›¤› olduk-ça yüksek. Bitmez tükenmez metan›nkayna¤›, yeralt›ndaki bir metan rezerviya da birçok s›radan kimyasal süreçtenbiri olabilir. Cassini’nin metandaki kar-bon izotoplar›nda bir dengesizlik oldu-¤unu belirlemesi, metan›n canl› organiz-malardan kaynakland›¤›na iliflkin bir ipu-cu vererek, kayna¤›n ne oldu¤u konusu-nu aç›kl›¤a kavuflturabilir.

Dünya üzerinde gerçekleflen biyokim-yasal süreçler karbonun iki farkl› formuolan karbon-12 ve karbon-13 aras›ndaay›r›m göstermeye e¤ilimlidir. Yaflam›ntamamen farkl› biçimleri de, büyük olas›-l›kla ayn› fleyi yapacakt›r. E¤er Titan’›n

atmosferindeki metan, mikroorganiz-malar›n a盤a ç›kartt›klar› bir yan ürün-se, bu metan içinde yer alan karbon-12oran›n›n karbon-13’e göre oldukça yük-sek olmas› gerekiyor. Cassini’de bulunanduyarl› - tayfölçer, k›z›lalt› farkl› izotopla-r› içeren moleküllerden yay›lan k›z›lötesi›fl›¤›n dalgaboyundaki çok küçük farkl›-l›klar› bile yakalayabilme yetene¤ini kul-lanarak bu olas›l›¤› de¤erlendirebilecek.Titan’daki metanda bulunan karbon-12’nin karbon-13’e oran›n›n, Dünya’da-kinden ve göktafllar›ndakinden daha bololdu¤unun keflfedilmesi, Titan’da ger-çekten tuhaf birfleyler döndü¤üne iliflkinbir ipucu olabilir.

Cassini’nin alg›lay›c›lar›n›n bir baflkaaraflt›rma konusuysa, atmosferdeki azot.Bir okyanustaki mikroplar, metabolizma-lar› için amonya¤› kullanarak ve azot sal-g›layarak yaflamlar›n› sürdürebilirler. Budurumda da azot-14 ve azot-15 izotopla-r›n›n oran› birbirine paralel olmayabilir.

Cassini ola¤and›fl› azot ve karbon izo-toplar› bulsa bile, bunlar yaflama iliflkinancak ufak ipuçlar› olabilecek. ‹zotoporanlar› oldukça belirgin iflaretler sa¤la-yabilecekse de, tam bir kan›t olamaya-caklar. Çünkü izotop oranlar›n› etkileye-bilecek, ancak biyolojik olmayan süreç-ler de var. Daha net bir fleyler söylenebil-mesi için öncelikle Titan’daki kimyasalreaksiyonlar tak›m›n›n bütünüyle anlafl›l-mas› gerekiyor. Bu aflaman›n ard›ndan

76 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Titan

Dünya

Günefl’ten uzakl›¤› 1,427 milyar km 149,6 milyon kmÇap› 5150 km 12.756 kmKütlesi 1,34X1023 kg 6,0X1024 kgAtmosfer bas›nc› 1500 milibar 1014 milibarYüzey s›cakl›¤› (ortalama) -178 °C 14 °CAtmosfer bileflimi %88-98 azot %77 azot

%1,7-6 metan %21 oksijen%0-6 baflka hidrokarbonlar

yaln›zca yaflam›n varl›¤›yla çözülebilecekbir yap-boz ortaya ç›kabilir.

Solak MoleküllerCassini’nin uzaktan kontrol edilen

alg›lay›c›lar›, atmosferik kimyaya iliflkintam bir resim ortaya ç›kartabilecek ka-dar geliflmifl de¤illerse de, neyse ki uzayarac›n›n bunu yapabilecek bir yolcusuvar. Aral›k ay›nda Cassini, 15 Ocak’ta Ti-tan’›n atmosferine girecek flekilde prog-ramlanm›fl, tava biçimli sondas› Huy-gens’i f›rlatacak. Huygens’in üzerindeTitan havas›n›n ayr›nt›l› bir analizini ya-pacak bir kütle spektrometresi bulunu-yor. Ancak, araflt›r›lmas› gereken fleyinne oldu¤unu kestirebilmek oldukça güç.E¤er Titan’›n üzerinde bilinmeyen bir bi-yokimyasal sürece dayanan gerçektentuhaf bir yaflam varsa, bu yaflam›n izleribulunabilse bile bu izlerin yorumlanma-s› olanaks›z olabilir.

Neyse ki Titan’da olas› yaflam›n çokda belirsiz olmayan bir kan›t› olabileceknitelikte bir iflaret de var. Nas›l ki bir cis-min kendisi ve aynadaki görüntüsü t›pa-t›p ayn›, ama yönler farkl›ysa ya da sa¤ve sol ellerimiz nas›l birbirinin ayn›s› a-ma yönleri farkl›ysa, Dünya’daki biyolo-jik süreçlerde herhangi bir rol oynayanbirçok molekül de sa¤ ve sol fleklinde i-ki yönde yer al›r. Yaflam, bu yönlerdenyaln›zca birini oluflturur ve kullan›r. Ör-ne¤in aminoasitlerimizin tümü solakt›r,fleker moleküllerinin tümüyse sa¤lakt›r.Dünya d›fl› yarat›klar tamamen farkl›moleküller kullan›yor olabileceklerse bi-le, bu yön meselesini aflmalar› pek müm-kün olmad›¤›ndan, her birinin yaln›zcabir flekilde olmas› gerekli gibi görünü-yor. Bu yönlü moleküllerin çok say›da

üretilebildi¤i, ama do¤al ve biyolojik ol-mayan hiçbir bir süreç yok. Bu nedenleTitan üzerinde belli bir yönü olan mole-küllerin keflfedilmesi, yaflam›n güçlü birdelili olabilir. Ancak ne Cassini, ne deHuygens karmafl›k molekülleri izole et-mek ve onlar›n yönünü test etmek içinTitan’›n üzerindeki hidrokarbon tabaka-s›n› tarama kapasitesinde olmad›¤›ndan,bu moleküllerin keflfedilebilmesi için bi-raz daha beklemek zorunday›z. Bu daen iyi olas›l›kla 20-30 y›l sonras› anlam›-na geliyor.

Bu gerçekleflene de¤inse Cassini’ninbu olas› yaflam alanlar›n›n gerçektenorada olup olmad›¤›n› bulmas› gereki-yor. Cassini’nin sisi delebilen radar›,eninde sonunda Titan’›n yüzeyinde hid-rokarbon gölleri olup olmad›¤›n› ve Ti-tan’›n topografik haritas›n› ç›kartarakorada ne tür tektonik süreçlerin iflle-mekte oldu¤unu gösterecektir. Böylece,gezegenbilimciler buzlu kabu¤un alt›n-da gerçekten s›v› bir okyanus bulunupbulunmad›¤› sorusunun yan›t›na kavu-flabilirler.

Titan’› Beklerken...Tüm bunlar olurken bizler hayal kur-

maya devam edebiliriz. Günefl Siste-mi’nde üzerinde Dünya’daki gibi bir ya-flam oldu¤u umudunu verenler aras›ndaMars hâlâ ilk s›rada. Onun ard›ndansa,Jüpiter’in uydular›ndan Europa geliyor.Titan’da mikrobik yaflam olas› de¤ilsede, baz› aç›lardan incelenmesi en heye-can verici yer hala oras›. Çünkü Titanüstünde yaflayan herhangi bir mikroor-ganizman›n düflüncesi bile bilimadamla-r› için yeterince heyecan verici.

Titan’›n üzerinde mikroorganizmalar-dan daha geliflkin herhangi bir fley olupolamayaca¤›ysa, bir sonraki soru. AncakHuygens’in Titan’›n etan dalgalar› ara-s›nda sörf yapan ve asetilen yiyen mik-roplarla beslenen canavarlar bulabilmesibütünüyle olanaks›z de¤ilse de, fazlas›y-la kuflkulu. Konunun ateflli taraftarl› çokkarmafl›k düflünüyorlarsa da, çok hücre-li yaflam Titan için flimdilik fazlas›ylauzak bir menzil. Dünya üzerindeki kar-mafl›k yaflam, oksijen taraf›ndan sa¤la-nan çok daha enerjik reaksiyonlara ge-reksinim duyuyor. Ancak bu düzeydeenerjiler Titan üzerinde bulunabilir du-rumda de¤il.

Buraya kadar anlatt›klar›m›z kuflku-suz, resmin biz Dünya’l›lar›n gözüylebakt›¤›m›zda görünen k›sm›. Titan’danDünya’ya do¤ru bak›ld›¤›ndaysa resimtamamen farkl› görünebilir. Belki de Ti-tan’l›lar için, Dünya hafllay›c› derecede s›-cak, Günefl’ten gelen fliddetli ›fl›n›mla y›-kanan ve zehirli sularla örtülü bir yerdenöte birfley de¤il. Hatta, Titan’da yay›m-lanan bir popüler bilim dergisinde birile-ri Dünya üzerindeki yaflam›n akla uzakolas›l›¤› hakk›nda tahminler yürütüyorbile olabilirler. Özellikle de e¤er Titan’l›gökbilimciler kendi dünyalar›na do¤ruyaklaflmakta olan küçük bir metal gök-cismi oldu¤unu farkederlerse...

Battersby, S.; “The Petrolheads of Titan”; New Scientist, vol 184, issue 2470, Ekim 2004.

Çeviri: Ayflenur Topçuo¤lu Akman

77Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Günefl’e Dünya’n›n 10 kat› uzakl›k-ta olan Titan’›n üst atmosferiDünya’ya düflen Günefl ›fl›¤›n›n an-cak % 1’ini alabiliyor. Bu ›fl›¤›n%90’› da Titan’›n yo¤un atmosfer-ince (resimdeki mor tabaka) so¤u-ruluyor ve dolay›s›yla yüzeyeDünya’ya düflen Günefl ›fl›¤›n›n an-cak %0,1’i eriflebiliyor.

Termosfer

Metan Güneflten gelen morötesi›fl›nlarca yok ediliyor

MezosferUyduya düflen meteorlarburada yan›yor

Stratosfer

Aerosol sisi (karmafl›korganik moleküller)

Metan bulut-lar›

Troposfer Metan ya¤muru

Olas› göller

S›cakl›k (K)

S›cak

l›k

14 Ocak 2005’te Satürn’ündev uydudusu Titan’a

Huygens adl›, bir sonda indi-recek. Araç, Titan’›n yo¤un

atmosferi içindeki 2,5 saatlikyolculu¤u s›ras›nda bileflimin-

deki gazlar, rüzgarlar,yüzeyin fiziki ve kimyasal

yap›s› hakk›nda çok de¤erlibilgiler gönderecek

Titan ‹çin Bir Atmosfer Modeli

Yüks

eklik

(km

)

Bir zamanlar yaln›zca büyük üreti-cilerin ya da s›ra d›fl› tasar›mlarla ünkazanm›fl tasar›mc›lar›n gündeme ge-tirdi¤i konsept otomobilleri, son y›llar-da binek otomobilli üreten hemen he-men bütün markalarda görmek müm-kün. Son y›llarda göze çarpan araçlararas›nda yaln›zca otomobiller de¤il,motosikletler de var. Bu modeller nor-mal otomobillere göre çok daha gözal›c›, ak›lda kal›c› ama bir o kadar dapahal›lar. Merakl›lar›na milyon dolar-larla ifade edilen fiyatlarda sunulan bu

pahal› araçlar için flu soruyu sorabili-riz: Bunlar yaln›zca pahal› oyuncaklarm›, yoksa kullan›fll› ve gerekli araçlarm›?

Günümüz piyasalar› ve tüketici ter-cihleri, otomobil üreten firmalar›n ya-k›ndan izlemek zorunda oldu¤u koflul-lar. Tasar›mc›lar yeni otomobiller ta-sarlarken tüketicilerin seçimlerini ya-k›ndan izlemek zorunda kal›yorlar. Ye-ni tasar›mlar›n tüketici tercihleri üze-rindeki etkisini görmek için konseptotomobiller güzel bir f›rsat sunuyor.

Otomobillerin kimileri yaln›zca güzelbir tasar›m olarak kal›yor, kimileriysek›sa sürede seri üretime geçebilecekkonuma gelebiliyor. Son ürünün flekil-lendirilmesinde tüketicilerin be¤enilerietkili oluyor. Konsept otomobil yapma-n›n de¤iflik yollar› var. En kolay veucuza mal edilen yöntem, firmalar›nhali haz›rda ürettikleri modellerin par-çalar›ndan ve onlar›n üretim süreçle-rinden yararlanmak. Seri üretimi olanmodellerin gelifltirilmesinde kullan›lanbir yol bu. Öte yandan son derece de-

78 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Otomobil fuarlar›nda firmalar, her y›l son model ürünlerini sergiler. Otomobil merakl›lar›n›nbe¤enisine sunulan modeller, teknolojinin en ileri noktas›nda ve tasar›m aç›s›ndan yeniliklerledolu modellerdir. Bununla birlikte büyük otomobil fuarlar›nda firmalar›n son model ürünlerininyan› s›ra bir de konsept otomobiller de bulunur. Son model otomobiller asl›nda bu konseptotomobillerin, seri üretime tafl›nm›fl halleridir. Son derece çarp›c›, hatta bazen göze tuhafgörünen konsept otolar, hem kullan›c›lar›n gözlerini okflar, hem de otomobil üreticisi firmalar›ngelecekte piyasaya sürece¤i yeni modeller hakk›nda fikir verir. Bu anlamda bu tarz otomobilleriçin s›kl›kla söylenen “gelece¤in otomobili” yak›flt›rmalar› çok da yersiz de¤il.

KonseptOtomobiller

Tasar›mdan Üretime Giden Yolda

¤iflik tasar›ml› ve radikal de¤iflikliklergetiren modeller de s›kl›kla görülebili-yor. Bu modellerde amaç yaln›zca tasa-r›mc›lar›n yeni modellerini denemeside¤il, araçlar›n üretiminde kullan›lantekniklerin, hatta yeni malzemelerinkullan›lmas› iste¤ine cevap vermek.Tasar›mda otomobil için tümüyle yenikaroser kullan›labilece¤i gibi, yaln›zcafarlar›n denendi¤i tercihler de kullan›-labiliyor. Kimi zaman da konsept oto-mobiller yaln›zca göze hofl görünmele-ri için üretiliyorlar. Bunlar›n seri üreti-mi yap›lm›yor. Yaln›zca göze hofl gö-rünmesi ve ilgi çekmesi için yap›l›yor.Tüketicinin önüne konmufl cicili bicilipaketlerdeki flekerler gibi, kat›ld›klar›fuarlarda hofl bir izlenim b›rak›yor,sonra da ortadan kayboluyorlar. Buotomobillerin üretim amac›, firman›nimaj›n› güçlendirmekten ibaret. Bu-nunla birlikte, kimi zaman bu otomo-billerin beklenmedik biçimde üretimekondu¤u da oluyor. Sözgelimi, “Cadil-lac Sixteen”, sergilendi¤i zaman o ka-dar be¤enilmifl, o kadar ilgi uyand›r-m›flt› ki, üretici firma 16 silindirli ve1000 beygir gücündeki bu modeli üre-tim plan›na dahil etmeye karar verdi.Bunun yan›nda kimi modeller ne ka-dar güzel olursa olsun ve be¤eni top-larsa toplas›n, üretilemez oluyor. Söz-gelimi, Buick Bengal o kadar yüksekmaliyetlere ulafl›yor ki, sat›lamaz ola-rak kabul edilip üretilmiyor. Yeni tasa-r›mlar›n denendi¤i bu pahal› modeller,her fleye karfl›n üretiliyor ve fuarlardasergileniyorlar. Firmalar yeni tasar›m-larla sürekli yenilendiklerini ve kendi-lerini gelifltirdikleri mesaj›n› bu yollamüflterilerine duyurmufl oluyorlar.

Konsept otomobillerin üretilmesin-de, geçmiflten bugüne de¤ifliklikler ya-fland›. Bafllang›çta yaln›zca gerçek bo-yutlardaki maketler gibi görünen mo-dellerin art›k normal otomobillerdenpek fark› yok. Eskiden yaln›zca güzelgörünen bir karosere önem veriliyor-du; öyle ki, ço¤u zaman otomobilleriniçi bitmemifl olurdu. Kimi konsept oto-mobillerde baz› kap›lar›n sahte oldu-¤u, model üzerinde görülen kimi par-çalar›n ifllevini yerine getirmedi¤i hiçde al›fl›lmad›k bir fley de¤ildi. Oysa, gü-nümüzde, motorundan flasisine, kapor-tas›ndan özel aksesuarlar›na dek nor-mal otomobiller gibiler. Her fleyiylekullan›ma haz›r konsept otomobillerüretme fikrini 1990’larda Chrysler fir-

mas› bafllatm›flt›. Firma, “PT Cruiser”gibi konsept modellerini sonradan seriüretime de tafl›d›. K›sa süre içinde Infi-niti ve Honda gibi firmalar onlar› izle-di. Detroit’te yap›lan 2001 Kuzey Ame-rika Uluslararas› Otomobil Fuar›’nda(NAIAS) konsept olarak sergilenen bir-çok model, ertesi y›l seri üretime gir-mifl olarak sergilendi. Bunun tersi ör-nekler de var elbette. Sonuçta, kon-sept otomobillerin yaln›zca denemeamaçl› yap›ld›¤›n› ve o halleriyle neüreticinin üretebilece¤i ne de tüketici-nin kolayca al›p kullanabilece¤i model-ler oldu¤unu unutmamak gerek. Bu-ick Bengal ve Isuzu GBX gibi model-ler, konseptlerin her zaman baflar›l›olamayaca¤›n›n bir örne¤i.

Konsept Otomobil Yapmak

Konsept otomobillerin tasar›m›nda-ki ilk aflama, bir taslak çizmek. Mode-lin çeflitli taslaklar› de¤iflik aç›lardançiziliyor. Geçmiflte ka¤›t üzerine ka-lemle çizilen taslaklar, teknoloji gelifl-tikçe bilgisayarda tasarlan›r olmufl. Birsonraki aflamaysa otomobilin maketinihaz›rlamak. Tasar›m›n olgunlaflt›¤›aflama maket aflamas›. Modele eklene-cek ya da ç›kar›lacak parçalara bu afla-mada karar veriliyor. Bu aflamalardangeçen otomobilin yap›m›na bafllan›yor.Kullan›labilir otomobiller olarak tasar-lansalar da konsept otomobiller ço¤uzaman uzun ömürlü yap›lm›yor. Oto-

79Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

mobil fuarlar›nda sergilenmek amac›y-la yap›lan modeller, birkaç ayl›k ya dabir y›ll›k ömre sahip olarak düflünülü-yor. Kimi parçalar›n vidayla tutturul-mas› yerine yap›flt›r›lmas› bile söz ko-nusu olabiliyor. Sürücünün rahatl›¤› i-çin baz› otomobil içi malzemeler, kon-sept otomobillere konulmayabiliyor.Binek otomobillerinde uyulmas› gere-ken dayan›kl›l›k ve güvenlik standart-lar›n› bu arabalarda bulmak zor. Bu-nun yerine konsept otomobillerde önplana ç›kan fley güzellik ve gösterifl.Bu otomobillerde kullan›lan baz› fl›kparçalar› ya da renkleri de normal bi-nek otomobillerde göremiyoruz. Söz-gelimi 2003 y›l›nda Nissan’›n “Quest”modelinde kullan›lan zemin malzeme-sinin, ayn› s›n›ftaki “minivanlar›n”günlük kullan›m›na uygun olmad›¤›,yaln›zca güzel görünsün diye kullan›l-d›¤› elefltirileri yap›lm›flt›.

Konsept otomobillerde kullan›lanrenkler de yan›lt›c› olabiliyor. Bu oto-mobillerin her fleyden önce dikkat çek-mek gibi bir amac› var. Uzmanlar, bü-tün gözlerin bu araçlar›n üzerine çev-rilmesi için d›fl boyan›n önemli oldu¤u-nu söylüyor. Yaln›zca müflterilerin de-¤il, fuar alanlar›nda dolaflan profesyo-nel foto¤rafç›lar›n da ilgisini üzerineçekebilmek için konsept otomobillerin

gösteriflli görünmesi gerekiyor. Y›llariçinde ilginin en çok parlak gri ve gü-müfl renkleri üzerinde yo¤unlaflt›¤› gö-rülmüfl. Her modelden otomobillerinfl›k görünmesini sa¤layan bu renkler,tasar›mc›lar›n da gözdesi olmufl. Elbet-te büyük firmalar›n tasar›mlar›n› be¤e-nilmesi için güvendi¤i tek fley, otomo-billerin rengi de¤il. K›sa sürede kata-loglara giren otomobillerin, otomobilfuarlar›nda dolaflmas›, tan›t›m›n›n ya-p›lmas›, hatta müflteri tercihleri yönün-de yeniden tasarlanmas› gerekiyor.Müflteri tercihlerinin ne olabilece¤i yö-nündeki çal›flmalar kimi zaman ilginçsonuçlar da do¤urabiliyor. SözgelimiVolvo firmas›, kad›n kullan›c›lar›n ge-reksinimlerine ve be¤enisine yönelikbir model üretmek amac›yla, yaln›zcakad›nlardan oluflan bir tak›m kurmufl-tu. “Sizin konsept otomobiliniz” (Your

Concept Car) ad›n› tafl›yan Volvo YCC,görünüflünün yan› s›ra ekibiyle de dik-kat çekmiflti.

Konsept otomobillerin hizmet etti¤ibir amaç da, tasar›mc›lar›n kendileriniifade etme ve gelifltirmeleri. Tasar›mö¤rencileri, konsept otomobiller yard›-m›yla hangi modelin uygulanabilirhangisinin uygulanamaz oldu¤unu gö-rüyorlar. Ka¤›t üzerinde çok fl›k görü-nen bir tasar›m, kimi zaman ya uygula-namaz oluyor ya da projeyi gerçeklefl-tirmek için çok para harcanmas› gere-kiyor. En ekonomik ve akl› bafl›nda ta-sar›mlar›n konsept otomobillerde oldu-¤u söylenemez elbette; öte yandan pi-yasa koflullar› içinde kabul edilebilirolanlar üretiliyor ve müflterinin be¤e-nisine sunuluyor. Bunu gerçeklefltire-meyen modeller, de¤il üretime girmek,prototip olmaya bile hak kazanam›yor.Ka¤›t üzerinde kalan her çizim de tasa-r›mc›n›n yapt›¤› ifli bir kez daha düflün-mesine neden oluyor.

Otomobil fuarlar›nda gördü¤ümüzve çok be¤endi¤imiz konsept otomo-billerin geçirdi¤i aflamalar bunlar. Ta-sar›mdan üretime giden süreçte, birk›sm›n›n elenip bir k›sm›n›n yollaraç›kt›¤› bu araçlar otomobil dünyas›n›nen hofl renkleri olarak kabul ediliyor.Parlak, çekici, gösteriflli ve rüya gibi…

G ö k h a n T o k

Kaynaklarhttp://auto.consumerguide.com/auto/editorial/imho/in-

dex.cfm/act/opinion19http://www.archinode.com/mitcar1.htmlhttp://www.nickpugh.com/nicks_content/nickpugh/buying_a_perso-

nal_concept_car/index.asphttp://autos.msn.com/as/autoshow2004/article.aspx?xml=concept-

car&shw=autoshow2004

80 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Volvo’nun “Sizin Konsept Otomobiliniz” (Your Concept Car) ad›n› verdi¤i YCC modeli, kad›n

kullan›c›lar›n ihtiyaçlar› ve tercihlerini daha iyiyans›tabilmesi için tamam› kad›n olan bir tasar›m

grubu taraf›ndan üretildi.

“Cadillac Sixteen”, 16 silindiri ve 1000 beygir gücüyle bir konsept otomobil olarak tasarland›ysa da tüketici-lerden gelen yo¤un ilgi nedeniyle firman›n üretim listesine al›nd›.

Son günlerde oyun-kafeler oldukça ya-y›lmaya bafllad›. Uzun zamand›r görmedi¤i-niz arkadafllar›n›zla buluflup sohbet etmekveya bir fleyler at›flt›rmak için gitti¤iniz yer-ler size çeflit çeflit oyun oynama imkan› dasunuyor. Toplumdaki bu oyun merak›n›ngeçen yüzy›lda ortaya ç›k›p geliflen, hattasinemalara konu olan ve halk aras›nda ye-ni yeni ünlenen oyun kuram›yla bir ilgisiolabilir. Her ne kadar oyunlar, çocuklar›nvakit geçirmek ya da e¤lenmek için kendiaralar›nda düzenledikleri faaliyetler olarakbilinse de büyükler de oyun oynar. Hattaonlar daha bir keyifle oynar. Yeter ki orta-da herkesin marifetini sergileyebilece¤i,stratejilerini planlay›p uygulayabilece¤i yada ancak risk alarak baflar›ya gidebilece¤ibir oyun olsun. ‹flte o zaman herkes insando¤as›n›n bir parças› olan baflarmak h›rs›y-la kollar› s›vay›p ifle girifliverir. fiüphesizböyle keyifle oyun oynayanlar›n pek ço¤umatematikte oyun kuram›ndan haberdarde¤iller. Yine de bu durum onlara çok bir-fley kaybettirmifl say›lmaz çünkü oyun ku-ram› bilmek oyun kazanmay› garanti et-mez. Öyleyse oyun kuram›n›n görevi nedir;neyi analiz eder ve nerelerde kullan›l›r?

Bir varm›fl bir yokmuflHiçbir savafl hikayesi mutlu sonla bit-

mez çünkü savafl hiç kimsenin kazanmad›-¤› bir oyundur. Taraflardan biri daha çokkaybeder ki ona yenilen taraf denir.

Savafl her ne kadar duymaktan hofllan-mad›¤›m›z bir durum ise de her ulusun ba-fl›ndan geçen bir gerçek ne yaz›k ki. Eski-den ak›ll› olan taraf kazan›rm›fl savafl›. Ar-t›k teknolojisi üstün olan taraf galip geli-yor. Gerçi teknoloji üstünlü¤ü de ak›l üs-tünlü¤ü demek zaten. Bilgi güçtür derkenbelki de bunu da kastetmifl büyüklerimiz.

Hikayemiz bir adada geçiyor. General Kve birlikleri T adas›n›n kuzeyini kontrol al-t›nda tutup savunmaktad›rlar ayn› zaman-da adan›n güneyi de baflka bir ulusun kon-trolü at›ndad›r. ‹ki ulus da mevcut askeri

birlik miktar›n›n yeterli olmamas› nedeniy-le çarp›flmay› ak›ll›ca görmemektedir. Amaproblem flu ki herhangi bir ulusa askeri birtakviye gelmesi mümkün olabilir ve bu dadi¤er ulusun adadaki durumunu tehlikeyesokabilir. Nitekim beklenen olur ve birgün General K’ye düflman birliklerine ada-daki asker miktar›n› kuvvetlendirmek içinbir konvoyun yola ç›kt›¤› haberi gelir. Ge-neralin düflüncesi bu konvoyu hava kuv-vetleri ile bombalamakt›r. Fakat konvoyunhangi yoldan gelece¤i kesin olarak bilin-memektedir. Bununla birlikte muhtemel o-lan iki yol vard›r ve vakit çok önemlidirçünkü konvoy ne kadar çabuk bulunursao kadar çok zarara u¤rat›labilinecektir.Bununla birlikte elde sadece 2 bilgi mev-cuttur. Birlikler her 2 yoldan da adaya enerken 3 günde varabilirler ve kuzey yolukötü hava ve yol koflullar› içerirken güneyyolu nispeten daha uygun koflullar bar›n-d›rmaktad›r. Yap›lacak tek fley yönlerdenbirisini seçip ifle bafllamakt›r e¤er seçilenyol yanl›fl ise geri dönüp öbür hatt› araflt›r-mak ve konvoyu mümkün olan en k›sa za-manda bulup böylece en fazla zarara u¤-ratmak gerekmektedir. General K havakuvvetlerinin komutan› M yi ça¤›r›r ve onakonvoyu en k›sa sürede yok etme göreviniverir. Komutan M ayn› zamanda bir iyi birmatematik e¤itimi alm›flt›r ve onun bu du-rumu verece¤i kararlara yans›yacakt›r. Ol-dukça zor bir görev ile karfl› karfl›ya olanKomutan M sandalyesine oturur ve düflün-meye bafllar.

Olas›l›klarE¤er düflman birlikleri güneyden geli-

yorsa;Bu durumda Komutan M ifle güneyi

aramakla bafllarsa yol koflullar› da iyi oldu-¤undan onlar› hemen bulup 3 gün boyun-ca savaflma flans› bulacakt›r. Aksi karar› ve-rip kuzeyi arar ve bulamay›p geri dönersekaybedece¤i vakit 1 gün olacak ve toplam2 gün bombalama zaman› kazanacakt›r.

E¤er düflman birlikleri kuzeyden geli-yorsa;

Komutan M ilk seçimini kuzeyden yanakullan›rsa kötü hava koflullar› nedeniylekonvoyu bulmak için 1gün kaybedecek ve 2gün boyunca onlar› bombalayabilecektir.Yok e¤er güneyi tercih ederse bu sefer gidifldönüfl ile (hava koflular› yüzünden) 2 günkaybedecek ve konvoyu zarara u¤ratmak i-çin kendisine sadece 1 gün kalacakt›r.

Bu durumu daha iyi gözlemleyebilmekiçin komutan M bir ka¤›t kalem ç›kar›r veoyun flemas› diye adland›raca¤›m›z bir tab-lo çizer:

Komutan M tablonun karfl›s›na geçer veflöyle düflünür. “E¤er güneyi aramakla iflebafllarsam ya 3 ya da 1 gün bombalamaflans›m olur. Yok e¤er kuzeyi aramakla iflebafllarsam nereden gelirlerse gelsinler mut-laka 2 gün bombalama flans› bulaca¤›m.”

Düflman kuvvetleri aç›s›ndan da ifle ba-kacak olursak bir taraf için iyi olan›n di¤ertaraf için kötü olaca¤›n› görürüz. KomutanM düflman› zarara u¤rataca¤› minimum za-man› maksimuma ç›karmak isterken düfl-man kuvvetleri de buna maruz kalacaklar›maksimum gün say›s›n› minimuma indir-mek isteyecektir. Bu durumda mant›kl› ka-rar vermesi beklenen Komutan M tercihini(durumunu tehlikeye atmamak için) kuzeyiaramaktan yana kullanacakt›r iflin ilginç ta-raf› düflman kuvvetleri de ayn› sebeptendolay› kuzeyden gelmeyi tercih edecektir.Aksi taktirde 3 gün bombalanma durumu-na maruz kalabilir ve bu göze alamayaca¤›bir durumdur.

84 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Matematikte oyun kuram›

Minimaks teoremive Nash Dengesi

Matematikte oyun kuram›

Minimaks teoremive Nash Dengesi

2 1 3

kuzey yolu güney yolu

Komutan M

kuzeyi araflt›r

kuzeyi araflt›r

güneyi araflt›r

güneyi araflt›r

2

düflman kuvvtleri

Oyun Kuram› Nedir?‹nsan›n olman›n bir sonucu olarak hepi-

miz her gün bir sürü karar al›yoruz. Bun-lardan kimileri, sonuçlar› önemsiz kararlar;kimileri de belki kendi hayat›m›z› belki depek çok insan›n hayat›n› etkileyebilecek so-nuçlar do¤urabilecek kararlar. ‹flte oyunkuram›n›n görevi sonuçlar›n bir kifli veyakiflilerin verdi¤i kararlara ba¤l› oldu¤u du-rumlar› her bir seçim için ayr› ayr› çözüm-leyip incelemektir. Buradaki durum kelime-sini oyun; kifli kelimesini oyuncu, karar ke-limesini belirlenmifl strateji ile de¤ifltirebili-riz. Böylece neden savafl›n oyun kuram›içinde bir oyun oldu¤u daha aç›kl›¤a ka-vuflmufl olur. Yukar›daki hikaye ve aç›kla-malardan sonra art›k oyun deyince akl›m›-za ilk gelen “karar verilecek durum” olsun.Biz bu durumlar› baz› özelliklerine göre s›-n›flayaca¤›z. Bunlardan ilki s›f›r toplaml›oyunlar. Bu oyunlar›n özelli¤i oyuncular›nkazançlar› toplam›n›n s›f›r olmas›d›r. 2 kifli-lik bir s›f›r toplaml› oyunda birisinin kazan-mas› di¤erinin kaybetmesi anlam›na gele-cektir. Savafl s›f›r toplaml› bir oyundur.

Kuram› Kuram YapanlarYine de hala büyük bir eksi¤imiz var.

Bu kuram›n tek yapt›¤› çözümlemek ya dayukar›daki tarzda flemalar çizmek olsayd›ad›na kuram denmezdi. Öyle ise bir kuram›kuram yapan nedir? Tabii ki içindeki ger-çekler, teoremler ve pek çok durumu içere-bilen genellemelerdir. Oyun kuram›n›n dadayand›¤› çok önemli iki teorem vard›r.Bunlardan ilki kuram›n bafllat›c›s› olarakkabul edilen John Von Neumann’›n1928’de üretti¤i minimaks teoremi.

Minimaks Teoremi John Von Neuman’›n teoremi flöyley-

di:”Her iki kiflilik 0 toplaml› oyunda heroyuncu için öyle bir strateji vard›r ki her ta-raf için de beklenen ceza de¤eri ayn›d›r.Hatta bu de¤er iki taraf için de al›nabileceken iyi de¤erdir. Bu nedenle bu stratejiler ta-raflar›n uygulayabilece¤i en üst düzeydestratejilerdir”. Bu teoremin söylemek iste-di¤i k›saca fludur: bu tarz oyunlarda her i-ki kiflinin de memnun olaca¤› bir ortaknokta bulunur ve bu nokta oyunun en üstdüzeyde stratejisidir.

Von Neumann’›n bu hamlesinden sonrah›zla geliflmeye bafllayan oyun kuram› pekçok genç ve zeki matematikçinin hedefi ha-line gelmifltir. Üstüne bir de Minmaks te-oreminin sadece 2 kiflilik 0 toplaml› oyun-lar› içeren bir genelleme sunmas› kuramdapek çok aç›k nokta b›rakmaktad›r ki bu dah›rsl› matematikçileri ifl bafl›na ça¤›rmakta-

d›r. Yeni teoremler çok uzun sürmedenkendisini gösterir ve flüphesiz bunlardanen iyisi John Forbes Nash’e Nobel ödülügetiren denge teoremdir.

Nash’in TeoremiE¤er bir an için di¤er oyuncular› unu-

tup oyunu sadece kendi aç›n›zdan de¤er-lendirseydiniz, kesinlikle en yüksek sonucuelde edebilece¤iniz bir stratejiniz olurdu.Fakat bu strateji karfl›daki oyuncunun enyüksek stratejisine z›t sonuç do¤uraca¤› i-çin onun planlar› sizinkini bozacakt›r. Budurumda herkesin dengenin sa¤lanmas› i-çin biraz fedakarl›k göstermesi gerekecek-tir. Biraz önceki savafl hikayesinde herkes2 gün bombalanmaya ya da bombalamayaraz› olmufltu oysaki herkesin kendi aç›s›n-dan 3 gün bombalamak ya da 1 gün bom-balanmak gibi daha iyi stratejileri vard›.Denge ise 2 gündü ve herkes 1’er gün fe-dakarl›k edip onu seçmiflti. Peki böyle birdengenin bir oyunda olup olmad›¤›n› ga-ranti eden ne idi? ‹flte Nash’in teroemi n ki-flilik “anlaflmas›z” oyunlarda (0 toplaml› ol-sun olmas›n) böyle bir dengenin varl›¤›n›söylemektedir.

Anlaflmas›z OyunlarOyun s›n›fland›rmas›na baflka bir örnek

de anlaflmal› ve anlaflmas›z oyunlard›r. An-laflmal› oyunlarda oyuncular aras›nda ba¤-lay›c› anlaflmalar yap›lmaktad›r. Anlaflma-s›z olanlarda ise oyuncular›n kendi arala-r›nda konuflup konuflmayaca¤› önceden be-lirlenir ve bu konuflmalar›n oyunu dengedurumuna getirece¤i kabul edilir. Anlaflma-s›z oyunlar›n en ünlü örne¤i tutuklununikilemidir.

Tutuklunun ikilemiHer ne kadar yukar›da anlat›lan teorem-

ler oyun kuram›n›n en önemli yap›tafllar›n›olufltursa da Nash’in doktora hocas› AlbertTucker’›n icad› olan tutuklunun ikilemioyunu en az onlar kadar önemliydi. Çünkübu oyun sadece yar›m sayfa yer kaplamas›-na ra¤men oldukça önemli yerlerde kulla-n›labiliniyordu.

‹ki kaçakç› John ve Al bir h›rs›zl›k ola-y› yak›nlar›nda (üzerlerinde ruhsats›z silah-la) yakalan›p polis karakoluna çekilmekte-dir ve ayr› odalarda sorgulanmaktad›r. Herbirine flu seçenekler verilir: Suçunu itiraf e-der ve ayn› zamanda yan odada sorgulananarkadafl› da itiraf ederse 10’ar y›l hapis ce-zas› alacaklard›r. E¤er biri sessiz kal›r veöteki de itiraf edip di¤erini suçlarsa, itiraf e-den polis ile ifl birli¤i yapmas›n›n bir ödülüolarak cezaya çarpt›r›lmayacak di¤eri de 20

y›l mahkumiyete çarpt›r›lacakt›r. Yok ikiside sessiz kalmay› tercih ederse üzerlerinderuhsats›z silah bulunmas› nedeniyle 1er y›lhapis yatarak cezadan kurtulacaklard›r. fiuhaliyle biraz karmafl›k gözüken oyunu cezamatrisini yazarak daha anlafl›l›r hale getire-lim. Böylece bu kavramla da tan›flm›fl olu-ruz:

fiimdi rol gere¤i bu suçlulardan biriben olay›m ve düflünmeye bafllayay›m.“Di¤eri itiraf edebilir veya sessiz kalabilir.‹tiraf ederse: ben de itiraf edersem 10,sessiz kal›rsam 20 y›l yerim. ‹tiraf etmez,sessiz kal›rsa: ben de sessiz kal›rsam 1 y›lile kurtulurum, yok itiraf edersem hiç ce-za yemem.

Bu durumda her iki tutklu da en man-t›kl› görünen itiraf etmeyi stratejisini tercihedeceklerdir ki bu da bu oyunun tek den-ge noktas›d›r.

Tutuklunun ikileminin oyun kuramc›la-r›n› böyle heyecanland›ran bir oyun olmas›-n›n sebebi çok basit bir dille yaz›larak çokönemli durumlar› ifade edebilecek kapasi-tede bir oyun olmas›yd›. Sessiz kalmak ve

itiraf etmek stratejilerini iki ayr› flirketinyüksek fiyat ve alçak fiyat uygulamalar› ilede¤ifltirirsek yine benzer bir mant›k ile fir-malar›n ikisi için de denge konumuna ka-rar verebiliriz. Ayn› tekni¤i kullanarak da-ha pek çok örnek üretebiliriz.

Nerede karfl›m›za ç›karfiimdiye kadar verdi¤im örneklerde so-

nuca hep tek bir kararla ulafl›l›yordu. Amasonuca pek çok karar›n kombinasyonu ilegidilen oyunlar da var, satranç gibi. Nashsatranc›n da en üst düzeyde stratejisi oldu-¤unu ispatlam›flt›r. Ama henüz bu strateji-nin ne oldu¤u bulunamad›¤› için satrançhala gözde bir oyun olma özelli¤ini koru-maktad›r.

Siz siz olun oynad›¤›n›z oyunun kural-lar›n› iyi bilmekle ve kendi stratejilerinizibelirlemekle yetinmeyin. Kendinizi rakibi-nizin yerine de koyup düflünün. Dengeyikurun ve oyunu çözün. Ve bu oyunun sa-dece kafede de¤il savaflda, biyolojide, tra-f›kte, ekonomide, felsefede, sosyolojide, po-litik bilimlerde k›saca her yerde karfl›n›zaç›kabilece¤ini de akl›n›zdan ç›karmay›n.

N i l ü f e r K a r a d a ¤[email protected]

85Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Her sene A¤ustos gelince yüre¤imis›k›nt›l› bir heyecan sarar, çünkü do¤uAkdeniz için A¤ustosun ikinci yar›s› i-le Kas›m bafl› aras›ndaki dönem Akde-niz Fokunun üreme mevsimidir. Be-nim için, her sene bu dönemde bulu-nan yavru say›s› 1994 y›l›ndan bu yanaBat› Mersin Akdeniz Foku KorumaProjesini yürüten tüm ODTÜ Deniz Bi-limleri ekibine fok kolonisinin verdi¤ikarne notudur; 1 yavru “Geçer”, 2 yav-ru “Baflar›l›”, 3 yavru “Y›ld›zl› Pekiyi”.

‹çimdeki heyecan›n nedeni koloni-ye her kat›lacak yeni bireyin kolonininvarl›¤›n› sürdürebilmesi için yeni bir u-mut olmas›. Ancak di¤er taraftan ilkyavru bulunana kadar da içimdeki s›-k›nt› büyür de büyür. “Ya! O sene ko-loni üremezse”.

Bu sene üreme döneminde de ayn›heyecan ve s›k›nt›yla ODTÜ-DBE’ninemektar LAMAS1 teknesiyle yola ko-yulduk. Ekipte benim d›fl›mda 3 Türk,3 Belçikal› genç var. Bu hepsinin ilk u-zun fok seferi olacak ve heyecanlar›

ekibe ayr› bir enerji kat›yor. Bakü-Tif-lis-Ceyhan Boru Hatt› Türkiye fiubesiÇevresel Yat›r›m Program› (BTC Co.) i-le ortak olarak yürüttü¤ümüz araflt›r-mam›z›n 2 temel amac› var: Birincisi,‹skenderun Körfezinde görülen foklar›araflt›rmak ve Bat› Mersin kolonisi ileiliflkisini belirlemek. ‹kincisiyse koloni-nin üreme baflar›s›n› bulmak. Bu günekadar elde edilen sonuçlar, Bat› Mer-

sin kolonisinin Türkiye sahillerinde bi-linen en kalabal›k ve sürekli üreyentek fok kolonisi oldu¤unu gösteriyor;ancak, bulunan yavru say›s› çok da iça-ç›c› de¤il. 1994-2001 y›llar› aras›ndakolonininin y›ll›k do¤um oran› (y›ldado¤an yavru say›s›n›n kolonideki ergindiflilere oran›) 0,23. Bu say›, Akdenizfokunun da bir üyesi oldu¤u Pinnipe-dia (yüzgeçayakl›lar) alttak›m› için ve-

86 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Akdeniz Foku Do¤u Akdeniz

Araflt›rma Seferi

rilen ortalama de¤erin yaklafl›k üçte bi-ri. Moritanya k›y›s›nda Capo Blanco’dayaflayan ve bilinen en kalabal›k Akde-niz foku kolonisi için bu de¤er 0,30 i-le 0,43 aras›nda de¤ifliyor; neredeysebizdeki oran›n 2 kat›. Koloninin de-mografik yap›s›na bakt›¤›m›zda, hersene en az 3 yavru bulmam›z gereki-yor; o yüzden de 3 yavru “Y›ld›zl› Pe-kiyi”.

Bugüne kadar yap›lan çal›flmalardakarne notumuzun düflük olmas›n›n ne-denlerini araflt›rd›k ve karfl›m›za 3 te-mel neden ç›kt›. ODTÜ – DBE’nin reh-berli¤inde bölgede yürütülen korumaçal›flmalar›nda da temel olarak bu 3nedenin ortadan kald›r›lmas›n› hedef-ledik.

Birinci neden bölgedeki bal›k stok-lar›n›n afl›r› tüketilmifl olmas›. 1980’liy›llar›n sonlar›na kadar Taflucu ileAlanya aras›nda büyük bal›kç› teknele-rinin s›¤›nabilece¤i bar›naklar olmama-s› nedeniyle avc›l›k küçük k›y› bal›kç›-l›¤› fleklinde yürütüldü. Daha sonraGazipafla, Bozyaz› ve Ovac›k bal›kç›bar›naklar›n›n yap›lmas›yla, zaten ol-dukça dar k›ta sahanl›¤›na sahip olanbölgedeki s›n›rl› bal›kç›l›k alanlar›, ön-celeri yabanc› troller taraf›ndan y›pra-t›lmaya baflland›. Bu arada h›zla geli-flen yerel filo da büyük darbeyi vurduve stoklardan elde edilen miktar 15kat azald›. Bu azalmaya ek olarak, eko-nomik de¤eri yüksek, büyük boylu ba-l›klar kaybolurken önemsiz, küçükboylu bal›klar ön plana ç›kt›. Bu du-rumdan en çok etkilenenler de av alan-lar›n› trollere kapt›ran küçük k›y› ba-l›kç›s› ve Akdeniz foklar› oldu. Aç ka-lan foklar küçük k›y› bal›kç›s›n›n a¤›nayakalanm›fl kolay avlara yönelirken za-ten yakalad›¤› bal›k günden güne aza-lan k›y› bal›kç›s›, av›na ortak olup bir

de a¤lar›na zarar veren foklar› düflmanbelledi. 1994 y›l›nda bölgede ölü ola-rak bulunan 6 fokun kasti olarak öldü-rüldü¤ü ortaya ç›kt›.

Bat› Mersin k›y›s›nda yapt›¤›m›z ba-l›kç›l›k araflt›rmalar› sonucunda stok-lar üzerinde afl›r› bask›n›n gözler önü-ne serilmesi ile Tar›m ve Köyiflleri Ba-kanl›¤› hem bölgedeki foklar›n korun-mas›, hem de stoklar›n etkin kullan›m›için 1999 y›l›nda bölgeye yeni bal›kç›-l›k düzenlemeleri getirdi. Bu yeni dü-zenlemeye göre foklar›n yo¤un olarakbulundu¤u Mersin’in Bozyaz› ilçesi K›-z›lliman Burnu ile, Ayd›nc›k ilçesi San-cak burnu aras›nda kalan bölge trol veg›rg›r avc›l›¤›na kapat›l›rken bu saha-n›n d›fl›nda trollere uygulanan 3 milyasa¤› 2 mile indirildi.

‹kinci neden, yine 1994 y›l›nda yap›-lan katliam. Araflt›rmalar›m›z bize bubölgedeki foklar›n bask›n bir erke¤insahiplendi¤i ortalama 40 km uzunlu-¤undaki k›y› parçalar›nda küçük grup-lar halinde yaflad›¤›n› gösterdi. AntalyaGazipafla ile Mersin Taflucu aras›ndabu flekilde 4 küçük grubun yaflad›¤›n›bulduk. Çiftleflme döneminde bask›nerkek, kendi egemenli¤i alt›ndaki böl-

geye ve bu bölgenin s›n›rlar› içinde ya-flayan haremine baflka erke¤i yaklaflt›r-m›yor. Bu tip bir sosyal düzen içindebask›n erke¤in ölmesi durumundagenç bir erkek, ölen bireyin yerini al›pgrubu ve haremi himayesi alt›na al›-yor. Bu süreç içinde çiftleflme dönem-leri oldukça k›sa olan difli foklar, çiftle-flebilecek bir efl bulam›yor. 1994 y›l›n-da öldürülen foklardan 3 tanesinin er-kek olmas› bu sosyal düzenin bozul-mufl ve koloninin bu nedenle yeni yav-ru meydana getirememifl olabilece¤inigösteriyor.

Üçüncü nedense foklar›n üreme ha-bitatlar› üzerindeki bask›. Bir deniz me-melisi olan Akdeniz foku deniz kadarkaraya da ba¤›ml›. Yaflamlar›nda k›y›ma¤aralar›n›n büyük önemi var; etrafta-ki yo¤un insan bask›s›ndan ma¤aralaras›¤›narak kurtuluyor ve burada dinleni-yor, uyuyorlar. Daha da önemlisi yavru-lar›n› k›y› ma¤aralar›nda dünyaya getiri-yor, burada emziriyor ve yavru foklarbu ma¤aralar›n civar›nda yüzmeyi ö¤re-niyorlar. Ancak, her ma¤ara üremek i-çin kullan›lm›yor. Çal›flt›¤›m›z alan için-de baz› ma¤aralar›n çok yo¤un olarakkullan›lmas›na karfl›n, içinde asla yavru-

87Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

lanmad›¤›n› gördük. Akdenizfoklar›n›n üremek için kullan-d›klar› ma¤aralar›n ortak özel-liklerinden biri, giriflte sert ha-valardan ma¤aran›n etkilenme-mesini sa¤layan bir yap›n›n bu-lunmas›. Bu yap› bazen hemengiriflte bulunan bir kaya ya dagenifl bir havadanl›¤a aç›landar ya da uzun bir koridor olabiliyor.Di¤er özellik, annenin üzerinde do¤umyapabilece¤i, dalgalar›n ulaflamayaca¤›genifllikte bir kumsal bulunmas›. So-nuncu özellikse, ma¤aran›n içinde do-¤ufltan iyi yüzücü olmayan yavrular›nilk yüzme e¤itimlerini ald›klar› küçük,sakin bir havuzun bulunmas›. Ancak,bütün bu özelliklere sahip k›y› ma¤ara-lar›n›n say›s› son derece s›n›rl›. Mevcutma¤aralarsa, özellikle dal›fl merkezlerive günlük tur teknelerinin yo¤un bask›-s› alt›nda. Foklar›n üreme mevsimiyleturizm sezonunun çak›flmas› bu bask›y›daha da art›r›yor.

Bat› Mersin sahilinde yürüttü¤ümüzönemli fok habitatlar›n›n belirlenmesi-ne yönelik çal›flmam›z sonucunda tümüreme ma¤aralar› ve civar› 1998 y›l›n-da Kültür Bakanl›¤› Adana Tabiat veKültür Varl›klar›n› Koruma Kurulu ka-rar› ile 1. Derece Do¤al Sit alan› olarakilan edildi. Ayr›ca 1999 y›l›nda Tar›mve Köyiflleri Bakanl›¤›nca da ma¤arala-r›n yak›n çevresinde yap›lacak sportifve ticari bal›kç›l›¤a yasak getirildi.

Akdeniz foklar›n›n do¤u Akde-niz’de yaflamlar›n› sürdürebilmesi içinyapt›¤›m›z çal›flmalar›n ve al›nan ön-lemlerin ne derece etkili, harcananemeklerin ne kadar verimli oldu¤unuanlaman›n tek göstergesi, koloninin osene verece¤i not. Bu sene yüre¤imiz-de yatan 5 üreme ma¤aras›nda 5 yavrubulup “takdirname” almak. Botumuz

ilk üreme ma¤aras›na yaklafl›rken, bu-lunacak yavruya verilecek isim tart›fl-malar› da bafll›yor. Adetimiz: Foku bu-lan ad›n› da koyar.

Üreme ma¤aralar›na, özellikle üre-me döneminde girmek son derece risk-li. Ürken annenin yavrusunu terk etme-si ve bu yüzden sadece anne sütüylebeslenen yavru fokun açl›ktan ölmesimümkün. O yüzden botumuzu ma¤ara-n›n uza¤›nda demirliyoruz ve bir kiflima¤aray› kontrole gidiyor. E¤er annefok civardaysa, yavrunun 盤l›klar›n›ma¤aran›n d›fl›ndan duymak mümkün.O zaman sadece yeni yavrunun 盤l›k-lar›yla yetinip geri dönüyoruz. E¤er an-ne ma¤ara d›fl›ndaysa, o zaman yavrukarn› tok bir flekilde derin bir uykudaoluyor. ‹flte o zaman ma¤araya giripyavrunun, cinsiyet, yaklafl›k boy ve kaçgünlük oldu¤una dair verileri kaydedipen k›sa sürede ma¤aray› terk ediyoruz.

Ancak ilk ma¤arada flans›m›z yavergitmiyor. Botta bekleyen ekibe kötühaberi verince herkesin heyecan› bo¤a-z›nda dü¤ümleniyor. ‹kinci ma¤aradada flans›m›z de¤iflmiyor; ma¤aran›n yo-¤un olarak kullan›ld›¤›n› gösteren iz-ler bulmam›za karfl›n yavru yok. Genel-likle anne fok hamileli¤inin sonunayaklaflt›¤›nda, üreyece¤i ma¤aray› s›ks›k kullanarak kontrol eder. ‹çerdebuldu¤umuz yo¤un izler o yüzden do-¤umun yak›n oldu¤una iflaret olabilir.Gece LAMAS1 teknesinde günün yoru-

muy a -p › -l › r -

ken, üreme döneminin he-nüz çok bafl›nda oldu¤umu-za dair yorumlar geliyor. Bu-güne kadar elde etti¤imizbulgular, yavrulaman›n E-kim ay›n›n ilk haftas›nda yo-¤unlaflt›¤›n› gösteriyor. Oyüzden Eylül ay›nda yapt›¤›-m›z bu ilk sefer yavru bul-

mak için biraz erken olabilir.Üçüncü ma¤arada da durum ayn›

olunca, bu defa gece tart›flmalar›m›z-daki yorumlar iklim de¤iflikli¤i ve bude¤iflikli¤in, foklar›n üreme dönemleri-ne ne derece etki edebilece¤inde yo-¤unlafl›yor.

Son günün sabah›nda son 2 ma¤a-ra kontrol edilecek. Kafam›zda henüzüreme döneminin bafllar›nda oldu¤u-muzu kan›tlamak için sürekli mant›kl›aç›klamalar bulsak da, moraller bozuk,suratlar as›k. Kontrol edilecek ilk ma-¤ara, araflt›rman›n bafllad›¤› gündenberi her sene en az bir yavru buldu¤u-muz bir üreme ma¤aras›; ancak sonuçyine ayn›: Bol bol iz var; ama yavru yi-ne yok.

En az›ndan “Geçer” not alabilmek i-çin girdi¤im son ma¤arada kötü bir ko-ku duyuyorum ard›nda da ma¤aran›nbir köflesine s›k›flm›fl siyahl› beyazl› birkütle. Önce bunun hayvan tafl›yan ge-milerden at›lm›fl inek ölüsü oldu¤unudüflünüyorum ama yan›na var›nca ölübir yavru fok oldu¤u belli oluyor.

O an hissetti¤im, yüre¤imde herbofl buldu¤um ma¤arada biraz dahabüyüyen s›k›nt›n›n bo¤az›ma dü¤üm-lendi¤i. Bu olay, araflt›rmaya bafllad›-¤›m günden bu yana ikinci kez bafl›mageliyor ve insan oldu¤um için kendim-den nefret ettiriyor. Neden say›lar› ne-redeyse bir elin parmaklar› kadar olanflu gariban hayvanc›kla koskoca Akde-

88 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

niz’i paylaflam›yoruz? Neden etraf›m›z-daki herfleyi böylesine vurdum duy-mazl›kla yok ediyoruz? Nedir bu aç-gözlülü¤ümüzün, doyumsuzlu¤umu-zun kayna¤›? Kim veriyor bu hakk›?Sonra içimdeki hiddet yavru foka dö-nüyor. Neden öldün, neden dayanma-d›n ve neden fok koruma çal›flmalar›n›devam ettirecek bu gençlerin ilk sefe-rinde, son flans›m›z olan bu ma¤aradaöldün?

Sonra sanki birden flans›m›z dönü-veriyor. Biraz kendime gelince yavrufokun ölümüne dair bulgular› farket-meye bafll›yorum. Öleli bir haftaya ya-k›n oldu¤u için ceset çürümeye baflla-m›fl; ancak erkek oldu¤u, kar›n ba¤›-n›n hala yap›fl›k oldu¤u, t›rnaklar›n ge-liflmedi¤i görülebiliyor. Bu da ölü do¤-mufl olabilece¤ini gösteriyor. Daha de-tayl› inceleme yapabilmek için ana tek-neden otopsi aletlerini al›p geri döndü-¤ümde ma¤aran›n üzerinde b›rakt›¤›-m›z Serdar ve Meltem’›n heyecanla elsallad›klar›n› farkediyorum. Yanlar›nayaklaflt›¤›mda ben ayr›ld›ktan sonraanne fokun ma¤araya girdi¤ini ve ya-k›ndan fok 盤l›klar› duyduklar›n› ö¤-reniyorum. Biraz bekleyince önce an-ne foku ard›ndan da ikinci yavruyu gö-rüyoruz. Hayal k›r›kl›¤›, umutsuzlukve üzüntü içinde geçen o bir saatin ar-d›ndan görülen ikinci yavru ekibin bo-zulan moralini birden yükseltiveriyor.Hele yavrunun difli oldu¤unu belirle-dikten sonra sevincimiz iki kat›na ç›k›-yor.

Gözlem verileri bir araya getirildik-çe neler olabilece¤i daha net ortaya ç›-k›yor. Anne fok, henüz sadece ikincihamileli¤ini yaflam›fl genç bir birey. A-it oldu¤u ailede 2002 y›l›nda da ikizdo¤um gözlenmifl; ancak her iki yavruda hayatta kalmay› baflarm›flt›. Anne-nin genç ve tecrübesiz olmas› yavrular-

dan birini ölü do¤urmufl olma ihtimali-ni kuvvetlendiriyor.

Seferin ilk aflamas› tamamlan›p OD-TÜ Deniz Bilimleri Enstitüsünün lima-n›na yaklaflt›¤›m›zda, ekip onca gününyorgunlu¤unun da etkisiyle bir yandangüvertede günefllenip bir yandan daKas›m ay›nda yap›lacak ikinci seferinplanlar›n› yaparken Karen denizde bir-fleyi iflaret ediyor. Tahir kaptan tekne-yi o yana döndürünce daha net görebi-liyoruz. Bu bir fok. Genç bir difli ve üs-telik “terk edilmifl eski fok habitat›”olarak tan›mlad›¤›m›z bir yerde bulu-nuyor.

Bunun üzerine bu alanda terkedil-mifl olarak kay›tlara geçirdi¤imiz birma¤aray› kontrole gidiyoruz. Ma¤ara-n›n genifl platformu üzerinde oldukçaeski fok d›flk›s› buldu¤umuzda heyeca-n›m›z art›yor ve aradan 10 dakika geç-tikten sonra ma¤aran›n a¤z›nda diflifok görülüyor. Bu, sefer boyunca terke-dilmifl olarak s›n›fland›r›lmas›na karfl›nfoklar taraf›ndan tekrar kullan›lmayabafllad›¤›n› gördü¤ümüz ikinci ma¤ara.Her ikisi de da¤›l›m alanlar›n›n do¤uucunda. Bu da bize al›nan önlemler veher sene meydana gelen yavrular saye-sinde büyüyen koloninin yay›lma e¤ili-minde olabilece¤ini gösteriyor.

Seferin ard›ndan ma¤aray› gözleme-ye devam ediyoruz ve fokun sürekliolarak ma¤aray› kulland›¤› ortaya ç›k›-yor. Henüz hala üreme mevsimininiçindeyiz ve ergin bir difli fokun sürek-li ma¤ara civar›nda olmas›, do¤um ya-pabilece¤inin göstergesi.

Bugün seferden elde etti¤imiz bul-gular›n ve ma¤aralara yerlefltirdi¤imizk›z›lötesi alg›lay›c›lardan elde etti¤i-miz görüntülerin genel bir de¤erlen-dirmesini yapt›¤›m›zda sonucun hiç dekötü de¤il, aksine umut verici oldu¤u-nu görüyoruz. Üzerinde uzun süredirçal›flmakta oldu¤umuz Bat› Mersin ko-lonisinin d›fl›nda, ‹skenderun Körfezive Suriye s›n›r› civar›nda da¤›l›m gös-teren küçük bir koloninin daha varl›¤›tespit edilmifl oluyor. Bu iki koloniningeçmiflte tek bir populasyona ait oldu-¤unu san›yoruz. Mersin k›y›lar›ndaki1980 sonras› k›y› tahribat› bu iki kolo-ninin birbirinden kopmas›n›n temel ne-deni olabilir. ‹ki koloninin birbirindenizole olarak yaflayabilmesi, genetik aç›-s›ndan mümkün görünmüyor. Yenidenkullan›lmaya bafllayan ma¤aralar bu i-ki kopuk koloninin tam ortas›nda yeral›yor. Bu ma¤aralarda üreme olmas›ve bu bölgede yeni bir fok ailesininoluflmas› iki koloni aras›nda köprüoluflmas›n› sa¤layaca¤›ndan son dere-ce umut verici.

Art›k dört gözle henüz isimlendir-medi¤imiz genç annenin sa¤l›kl› biryavru dünyaya getirmesini bekliyoruz.“Takdirname” umutlar›m›z› henüz yi-tirmedik. Kas›m ay›n›n ikinci yar›s›ndadüzenleyece¤imiz ikinci seferde sonu-cun befl ma¤arada befl yavru olmas›n›diliyoruz.

Not: Bulunan yavrunun ad› 7 kiflilik harika ekibimizin biraraya gelmesinde eme¤i geçen Kay van Damme’a hitaben

oy birli¤i ile KAY konuldu.

D o ç . D r . A l i C e m a l G ü c üODTÜ Deniz Bilimleri

89Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

üzerindeki gazete bafll›klar›na flöylebir bakmadan güne bafllayam›yor, sa-t›n alaca¤›m›z CD’lerden parça örnek-lerini ‹nternet üzerinden dinleyip ka-rar veriyor, merak etti¤imiz sorular›ncevaplar›n› ‹nternet üzerinde ar›yor,hatta dostlar›m›z ve ifl arkadafllar›m›z-la iletiflimimizi ‹nternet üzerinden sa¤-l›yoruz. Bu s›rada dikkatimiz s›k s›kbir ça¤r› veya mesaj gelir diyerek yan›-m›zdan ay›rmad›¤›m›z cep telefonlar›-m›z›n üzerine odaklan›yor. ‹nternetüzerinden alabilece¤imiz bilgi ve ser-vislerin çeflitlili¤inin sürekli artmas›naparalel olarak, cebimizdeki mobil ci-hazlar›n yetenekleri de günden güneço¤al›yor. Bugün semtinizin ana cad-

desini flöyle bir turlad›¤›n›zda üzerin-de Java uygulamalar›n› çal›flt›rabilen,GPRS ba¤lant› yetene¤ine sahip, e-pos-ta gönderip alabilen yüksek çözünür-lüklü renkli ekranl› bir cihaz› cebinizekoyup dönebiliyorsunuz.

Bu teknolojilerin her ikisinin dekullan›c›lar›na çok cazip gelmesininarkas›nda kullan›c›lar›na sa¤lad›klar›kolayl›klar yat›yor: ‹nternet sayesindeher tür bilgi ve servise oturdu¤unuzyerden dahi kalkmadan ulaflabilme im-kan›n›z var; di¤er yandan cep telefonu-nuz sayesinde sürekli hareket halindeolsan›z bile kesintisiz iletiflimin ola-naklar›ndan faydalanman›za zemin ha-z›rl›yor. Do¤al olarak ifl yaflam›n› ve

90 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Gelecek, Geliyor, Geldi derken...

Nedir Bu 3GDedikleri?

Üçüncü nesil mobil cihazlar denildi¤inde sadece cep telefonlar› de¤il, farkl› amaçlar için özelleflmifl

terminaller de akla geliyor.

Spot: Mobil cihazlar üzerin-den h›zl› ‹nternet eriflimisa¤lamaya yönelik üçüncünesil (3G) mobil iletiflimteknolojileri dünya çap›n-

da h›zla yay›l›yor. Kas›m 2004 itibariy-le üçüncü nesil ba¤lant› servislerininsunuldu¤u operatör say›s› 113’e, buhizmetlerden faydalanan kullan›c›lar›nsay›s› 140 milyona ulaflt›. Peki ama ne-dir bu 3G ve hayat›m›z› nas›l etkileye-cek?

Hayat etraf›m›zdan h›zla ak›p gider-ken, sürekli bilginin peflinde kofltu¤u-muz ve kesintisiz iletiflimden bir türlüvazgeçemedi¤imiz bir dünyada yaflarolduk. Ço¤umuz sabahlar› ‹nternet

günlük hayat› kolaylaflt›rmaya yönelikbu iki teknolojinin bir araya gelmesi,hareket özgürlü¤ünüzü k›s›tlamadan‹nternet taraf›ndan size sunulabilecekher tür bilgi ve servise kolay yoldanulaflabilmek anlam›na geliyor.

Ancak ‹nternet üzerinden sunulanbilgi ve servislerin çeflitlili¤inin h›zlaartmas› ve mobil cihazlar›n buna para-lel olarak kazand›klar› yeni özellikler,yüksek ba¤lant› h›zlar›na sahip olmay›flart kofluyor. ‹flte üçüncü nesil mobililetiflim teknolojilerinin ortaya ç›k›flamac› da bu bofllu¤u gerekti¤i flekildedoldurabilmek. Di¤er bir deyimle, mo-bil kullan›c›lara yüksek h›zl› ve kesin-tisiz ba¤lant› olanaklar› sunabilmek.

Neler Getiriyor?En basit anlat›mla üçüncü nesil

(3G), ‹nternet protokolü (IP) üzerin-den hizmet veren servislerle h›zl› mo-bil iletiflim imkan› sunabilmeyi hedefle-yen teknolojik standartlara verilen ge-nel bir isim. Üçüncü neslin genel he-deflerini veri ve ses iletiflimi için geniflbant ba¤lant› deste¤i sunarak çeflitlili-¤i artan uygulamalar›n bant geniflli¤iihtiyac›n› karfl›lamak oluflturuyor. Üs-telik her ne kadar flu anda üçüncü nes-le destek vermekte olan operatörler buh›z vaatlerini pek yerine getiremiyorolsalar da, hedeflenen h›zlar bir hayliyüksek. 3G teknolojilerinin bant ge-niflli¤i s›n›rlar› yüksek h›zda harekethalindeyken 144Kbps (18K/saniye),düflük h›zda hareket halin-deyken 384Kbps(48K/saniye) vesabit konumday-ken 2Mbps(256K/saniye)olarak hedefle-niyor. Nereye gi-derseniz gidinpeflinizden kofl-maya haz›r birba¤lant› için ger-çekten harika rakam-lar.

Sa¤lanan bu geniflba¤lant› kapasitesi, alt›ndanancak genifl bant ba¤lant›la-r›n kalkabilece¤i birçok uygu-lamay› da bir anda mümkünhale getiriyor. Üçüncü nesil tek-nolojilerinin genel kullan›mda enön plana ç›kan ve en çok ilgi gören

özelliklerinin bafl›nda görüntülü ileti-flim geliyor. Kameral› cep telefonlar›sayesinde görüflmekte oldu¤unuz kifli-yi ayn› anda telefonunuzun ekran›ndagörebilmek ve kendi görüntünüzü dean›nda karfl› tarafa iletebilmek, 3G ile-tiflimin üzerinde durdu¤u kilit uygula-malar aras›nda.

Tabii kesintisiz genifl bant ba¤lant›yetene¤ine sahip olman›n getirebilece-¤i faydalar, sesle birlikte görüntü akta-r›m›n› mümkün hale getirebilmenin deötesinde kullan›m alanlar›na sahip. Ör-ne¤in ‹nternet üzerindeki ak›flkan sesve görüntü kaynaklar›n›n cep telefonu-na aktar›lmas›yla, mobil cihazlar›n›z›nekran›nda film seyretmek veya televiz-yon yay›nlar›n› takip etmek mümkünhale geliyor. Asl›nda bu uygulamalar2.5G ad› verilen ve bir nevi ara geçiflad›m› olarak nitelendirilen GPRS tek-nolojisiyle de pekala mümkündü. An-cak üçüncü nesille veri iletim h›z›ndayaflanan art›fl, içeri¤in kalitesini art›r›r-ken içeri¤e ulaflmak için beklemenizgereken süreyi de azalt›yor. Örne¤incep telefonunuza sat›n ald›¤›n›z 5 da-kikal›k bir MP3 parças›n› yükleyerekdinlemek istedi¤inizi varsayal›m. Tamkapasiteyle çal›flan bir üçüncü nesilaltyap›s› üzerinde sokakta yürürkenbu parçan›n cebinize gelmesi için bek-lemeniz gereken süre yaklafl›k 2 daki-ka. Yani siz daha parçan›n yar›s›n› bile

dinleyemeden parçan›n tamam› ce-binize inmifl oluyor. Hatta baz is-tasyonuna yak›n bir yerlerde otu-rup beklemeyi planl›yorsan›z bu

süre 20 saniyenin alt›na ini-yor.

Görüntülü iletiflim,yüksek kaliteli müzik vevideo oynatabilme,an›nda mesajlaflma,uygulama paylafl›m›gibi servislerin ya-n›nda üçüncü nesilt ekno lo j i l e r in inönünü açt›¤› birdi¤er konu da As-sisted GPS veyaA-GPS ad› veri-len yönlendiri-ci pozisyon

konumland›rma uygulamalar›. H›zlayay›lan bu uygulamalar sayesinde, ceptelefonlar›na eklenen GPS özelli¤i vebaz istasyonlar›n›n konumland›rabil-me yeteneklerinin bir araya gelmesiylemobil cihaz›n›zla ba¤lant› kuraca¤›n›zservisler sizi ihtiyaçlar›n›z do¤rultu-sunda kolayca yönlendirebiliyorlar. Ör-ne¤in o anda bulundu¤unuz konumaen yak›n pastane, eczane, sinema, al›fl-verifl merkezi veya otobüs dura¤›n›nkonumu, cep telefonunuzun ekran›nabeliren bölge haritas›na iflaretleniyor.Ard›ndan sizin mevcut konumunuz be-lirlenerek gitmek istedi¤iniz yere ulafl-mak için izlemeniz gereken güzergahyön iflaretleri yard›m›yla size gösterili-yor. Benzer servisler, sizinle ortak ser-visleri kullanan arkadafllar›n›z›n o an-da hangi konumda olduklar›n› belirle-me ve size yak›n konumda olanlarlailetiflime geçerek buluflma imkan› dasunuyor.

Tabii üçüncü nesille gelen h›zl› ba¤-lant› imkanlar›n›n sadece mobil cihaz-lar taraf›ndan kullan›labilmesi gibi birk›s›tlama da yok. 3G ba¤lant› servisle-ri, mobil uygulamalar dizüstü bilgisa-yarlar ve benzeri tafl›nabilir cihazlarakapsama alan› içindeki her konumdanyüksek h›zl› genifl bant ‹nternet ba¤-lant›s› sunmak için de kullan›labiliyor-lar. Böylece bulundu¤unuz konum neolursa olsun uzaktan flirket a¤›na ba¤-

91Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Üçüncü nesil veri iletiflimini destekleyen mobil ci-hazlar, bu özelli¤in getirece¤i faydalardan olabildi-

¤ince faydalanacak biçimde tasarlan›yorlar.

Videokonferans uygulamalar› üçüncü nesil mobil iletiflimin temel amaçlar›ndan

birini oluflturuyor.

lanmak, uygulamalar› uzaktan idareetmek, dosya transferi yapmak, yüklüe-posta mesajlar› al›p göndermek, filmseyredip müzik dinlemek, k›sacas› ge-nifl bant ‹nternet ba¤lant›s›n›n sa¤la-yabilece¤i tüm olanaklardanfaydalanabilmek mümkünolabiliyor.

Cep telefonuüreticileri deüçüncü nesils tandart lar ›nauygun olarak sü-rekli güncelledikle-ri ürün çeflitleriylekullan›c›lar›n ilgisinibu yöne çekmeye çal›fl›-yorlar. Günümüzde üçüncünesil standartlara uyumlu ola-rak üretilen cihazlar›n say›s›600’ü geçmifl durumda ve her geçengün bu say› h›zla art›yor.

Bir Ad›m Ötesi: Dördüncü Nesil

Üçüncü nesil mobil iletiflim teknolo-jileriyle ülkemizde henüz tan›flabilmiflde¤iliz; aç›kças› mevcut operatörleriarayarak bu konunun gelece¤iyle ilgilinet bir bilgi almaya yönelik çabalar›mda maalesef sonuç vermedi. Di¤er yan-dan üçüncü nesil teknolojiler, özellikleJaponya ve Kore öncülü¤ünde 2000 y›-l›ndan beri dünya çap›nda h›zla yay›l-maya devam ediyorlar. Ancak bu h›zl›yay›lmaya ra¤men halen üçüncü nesilh›zl› iletiflim teknolojilerinin vaat etti¤iyüksek h›zlar› kullan›c›lar›na sunabi-len servislerin say›s› henüz bir elin

parmaklar›n›geçebil-mifl

d e -¤il. Bun-

da kullan›c›al›flkanl›klar›n›n

ve üçüncü nesil ser-vislerine yönelik kullan›c›

ihtiyaçlar›n›n henüz tam olarak olgun-laflmam›fl olmas›n›n yan›nda, bu stan-dartlara uygun olarak üretilen mobilcihazlar›n getirdi¤i k›s›tlamalar›n daetkisi var.

Bununla birlikte mobil cihazlar›nve buna ba¤l› servislerin dünya çap›n-da görülmemifl bir h›zla yayg›nlaflmas›,üçüncü nesli dördüncü nesle tafl›yacakolan çal›flmalara h›z kazand›r›yor. Ör-ne¤in Japonya’da 2001 y›l›nda UMTSsistemini ilk kez uygulamaya sokanservis sa¤lay›c› olan NTT DoCoMo, 4Golarak isimlendirilen dördüncü nesilteknolojilerini uygulamaya koyma he-defini 2010 y›l›ndan 2006 y›l›na kay-d›rd›¤›n› aç›klad›. Peki dördüncü nesilbize ne getirecek? Aç›kças› dördüncünesil ortaya ç›kmadan ne gibi sonuçla-

ra yol açaca¤›n› söylemek güç; yinede dördüncü nesil standartlar›yla he-deflenen veri aktar›m h›z›n›n 20Mbpsoldu¤unu söylersem san›r›m hayal gü-cünüzü ne kadar zorlaman›z gerekti¤ikonusunda da bir fikir vermifl olurum.Bugün Türk Telekom taraf›ndan yay-g›n olarak sunulan ADSL tarifelerindebireysel olarak sat›n alabilece¤iniz enyüksek ba¤lant› h›z›n›n 2Mbps oldu¤u-nu düflünürseniz, telaffuz edilen ra-kamlar gerçekten inan›lmaz. Tabii di-¤er yandan her ne kadar dördüncü ne-sil servislerin 2006 y›l›ndan itibarenkullan›ma aç›laca¤› öngörülse de, o-nun da yayg›nlaflabilmesi ve tam kapa-site h›zla kullan›m›n›n mümkün olabil-mesi için en az üç-befl y›l daha bekle-mek gerekece¤i ortada. Biz henüz ta-ba¤›m›zdakini bitirmeye çal›fl›rken ten-cerede daha güzel bir fleylerin pifliyoroldu¤unu bilmek de fena olmasa ge-rek.

L e v e n t D a fl k › r a n

Kaynaklar:http://www.3gtoday.comhttp://www.3gnewsroom.comhttp://www.3g.co.ukhttp://whatis.techtarget.com

92 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Mini Terimler Sözlü¤ü

3G (Üçüncü Nesil): Mobil veri iletifliminde sa-niyede 144Kbps ile 2Mbps aras› veri aktar›mh›z›na ulaflmay› hedefleyen standartlar toplulu-¤u. 50 ülkede 100’ün üzerinde operatörtaraf›ndan halihaz›rda destekleniyor.

4G (Dördüncü Nesil): Üçüncü nesil mobil ileti-flimin bir sonras› için düflünülen ad›m. 4G ile mo-bil iletiflim h›z›n›n 20Mbps olaca¤› öngörülüyor.

2.5G: ‹kinci nesil olarak nitelendirilen GSM i-le üçüncü nesil aras›ndaki geçifli ifade eden mo-bil veri iletiflim standard›. H›z› üçüncü nesildendüflük olmakla birlikte 3G ile benzer prensiplereve sürekli ba¤lant› avantaj›na sahip, genelliklede GPRS’i ifade ediyor.

GPRS (General Packet Radio Service-GenelPaket Radyo Servisi): Saniyede 56-114Kbps a-

ras› veri aktar›m h›zlar›na ulaflmay› amaçlayan,sürekli ba¤lant› olana¤›na sahip ve ba¤l› kal›nansüre yerine gönderilip al›nan veri üzerinden üc-retlendirilebilen mobil veri iletiflim standard›.

W-CDMA (Wideband Code-Division MultipleAccess-Geniflbant Kod Bölümlü Çoklu Eriflim):CDMA üzerinden hareketle standartlar› ITU (Te-lecommunication Standardization Sector of theInternational Telecommunications Union)taraf›ndan belirlenen ve resmi olarak IMT-2000direct spread ad›yla bilinen üçüncü nesil veri ile-tiflim altyap›s›.

UMTS (Universal Mobile TelecommunicationsSystem-Evrensel Mobil Telekomünikasyon Siste-mi): Standartlar› ETSI (European Telecommuni-cations Standarts Institute-Avrupa Telekomüni-kasyon Standartlar› Enstitüsü) taraf›ndan belirle-nen ve Avrupa’da tercih edilen üçüncü nesil alt-yap›s›.

EDGE (Enhanced Data GSM Environment-Ge-lifltirilmifl Veri GSM Ortam›): GSM (Global Systemfor Mobile) kablosuz veri servislerini 384Kbpsh›z›na ç›karabilmek için gelifltirilmifl bir standart.EDGE standard› mevcut GSM standard›n› temelal›r ve benzer prensipleri paylafl›r. Baz› kaynak-lar EDGE standard›n› 3G’den öte 2.5G noktas›nadaha yak›n olarak tan›mlarlar.

Kbps, Mbps (Kilobit per second, Megabit persecond): ‹ki nokta aras›ndaki iletifliminin h›z›n›tan›mlamak için kullan›lan ve saniyede geçen ve-ri miktar›n› bit olarak ifade eden birimler. Ki-lobyte ve megabyte birimleriyle çok s›kkar›flt›r›l›rlar. 8 bit 1 byte de¤erine eflit oldu¤un-dan dolay›, kilobit ve megabit gibi de¤erleri ki-lobyte ve megabyte gibi de¤erlere çevirebilmek i-çin 8’e bölmek gerekir. Örne¤in 384 kilobith›z›nda bir ba¤lant›, saniyede 48 kilobyte veriak›fl›na denk gelir.

Bulundu¤u-nuz konumu tes-

pit ederek sizi ihti-yac›n›za uygun biçimde

yönlendirebilen Assisted GPSteknolojisi, üçüncü neslin popüler

uygulamalar› aras›nda.

Çevremize bakt›¤›m›zda LED’lerinkullan›ld›¤› pek çok uygulamalar görü-rüz. Örne¤in trafik lambalar›nda, elek-tronik mesaj panolar›nda, otomobil farla-r›nda ve her türlü elektronik cihaz›n üze-rinde LED’ler dikkatimizi çeker. Çok dü-flük güç tüketimi ile yüksek parlakl›kta›fl›k yayd›klar› için el fenerlerinde de s›k-ça kullan›lmaktalar.

Standart bir el feneri, bilindi¤i gibibirkaç adet pil ve akkor filamanl› (enkan-desan) bir ampulden oluflur. Kullan›lanpilin gücüne ba¤l› olarak fenerin ›fl›k yay-ma süresi 3-4 saat civar›ndad›r.

Akkor filamanl› ampuller 250-500mA ak›mla çal›flt›klar›ndan güç tüketim-leri yüksektir. Ayr›ca, harcad›klar› enerji-nin büyük bir k›sm›n› ›s›ya dönüfltürdük-leri için verimleri de düflüktür. Bu neden-le el fenerinde en kaliteli piller kullan›lsabile fenerin yayd›¤› ›fl›¤›n fliddeti birkaçsaat içinde h›zla azal›r. Uzun süreli ay-d›nlatmaya ihtiyaç duyulmas› halinde tü-kenen pilleri yenileriyle de¤ifltirmektenbaflka çare kalmaz.

El fenerinde akkor filamanl› ampulyerine LED kullan›l›rsa, fenerin ›fl›k yay-ma süresi onlarca saate kadar ç›kabil-mektedir. Bu süre, akkor filamanl› am-pulle çal›flan fenerle k›yasland›¤›nda katkat uzundur. K›saca, LED’li el feneri ilehem uzun süreli ayd›nlatma sa¤lanmaktahem de pil masraf› az olmaktad›r.

Piyasada farkl› tip ve renklerdeLED’ler bulundu¤undan öncelikle fener-de kullanmaya uygun LED tipini seçmekgerekir. Her ne kadar k›rm›z›, sar›, yeflilveya mavi renkte LED’ler olsa da beyazLED kullanmak daha uygundur. LED’inparlak ›fl›k yaymas› için mili kandil (mcd)de¤eri yüksek bir LED seçilmelidir. Örne-¤in ›fl›k fliddeti 5000 mcd civar›nda olanbeyaz bir LED kullanmak yeterli parlakl›-¤› sa¤lar.

LED’lerin yayd›¤› ›fl›k, LED’in yap›s›n-daki yar› iletken katk› malzemeleri ile il-gilidir. Galyum, arsenit, fosfat, indiyum,nitrit gibi kimyasal malzemelerden uy-gun oranda katk› yap›ld›¤›nda LED’in

yayd›¤› ›fl›¤›n dalga boyu de¤iflir. Örne-¤in k›rm›z› renk (660nm) için GaAlAs,yeflil renk (565nm) için GaP ve mavirenk (430nm) için GaN kullan›l›r.

LED’den geçen ak›m 20 mA ikenLED’in uçlar›ndaki gerilim de¤eri, ileriyön gerilimi (Vf) olarak bilinir ve bu de-¤er LED’in türüne göre de¤iflir. K›rm›z›,sar› ve yeflil renkli LED’ler için Vf gerili-mi yaklafl›k 1.8-2.2 volt iken beyaz vemavi renkli LED’ler için 3.5 volt civar›n-dad›r. Yani beyaz LED’le çal›flan bir elfeneri yapabilmek için en az›ndan 3.5voltluk bir gerilim kayna¤›na ihtiyaç var-d›r. E¤er gerilim kayna¤› olarak seriba¤l› 2 adet 1.5 voltluk pil kullan›l›rsa,3 voltluk gerilim elde edilir ki bu da be-yaz LED’i verimli olarak çal›flt›rmaya yet-mez. Bu nedenle ya 3 adet 1.5 voltlukpil (ve LED’e seri ba¤l› bir direnç) kulla-n›lmal› ya da özel olarak tasarlanm›fl birelektronik devre ile pil gerilimi yükseltil-melidir.

Afla¤›da prensip flemas› görülen elek-tronik devre, yükseltici (boost) tipindeçal›flan bir anahtarlama devresidir. Dev-renin görevi, düflük girifl gerilimini al›pLED’in çal›flabilece¤i gerilim de¤erineyükseltmektir. Bu sayede, çok düflük gi-rifl gerilimlerinde bile (örne¤in 0.9 V) be-yaz LED’i çal›flt›rmak mümkün olur.

Anahtarlama devresinin çal›flma man-t›¤› basitçe flöyledir: Yar› iletken biranahtar olan Q transistörü, yüksek fre-kansta anahtarlama yapar. Transistör ile-timdeyken bobinde enerji depolan›r, buesnada diyot kesimde oldu¤undan C kon-dansatörü yükü besler. Transistör kesi-me gitti¤inde ise bobinde ters bir gerilimindüklenir ve oluflan yüksek gerilim Ckondansatörünü flarj eder. Transistörüniletim ve kesim sürelerine ba¤l› olarak ç›-k›fl geriliminin girifl gerilimine oran›1’den büyüktür.

Y a v u z E r o l

Kendimiz Yapal›m

LED’li El Feneri

94 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

95Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Girifl gerilimin yükseltilmesinde bobineleman› önemli bir rol oynar. Bu neden-le üzerinde önemle durulmas› gerekir.Bobin, basit olarak iletken bir telle uygunbir malzeme (nüve) üzerine belirli say›dasar›m yap›lmas›yla elde edilir. Üzerine telsar›lan malzemenin manyetik geçirgenli¤ine kadar büyükse bobinin indüktans› ooranda büyük olur. Genellikle nüve ola-rak toroid fleklinde ferrit çekirdek kulla-n›l›r. Yukar›da çeflitli boyutlarda toroidlergörülmekte.

Piyasada, ferrit çekirdek üzerine sa-r›m yap›larak oluflturulan haz›r bobinleroldu¤u gibi, d›fl görünümü direnç veyakondansatöre benzeyen bobinler de var-d›r. Afla¤›da farkl› tip bobin örnekleri gö-rülmekte.

‹stenen indüktans de¤erini elde ede-bilmek için uygun özellikteki bir toroid

üzerine belirli say›da sar›m yapmak gere-kir. Örne¤in bak›r telle 30-40 sar›m yap›-l›rsa bobinin indüktans› birkaç yüz mikroHenry (uH) civar›nda olur. Kesin indük-tans de¤eri, toroidin manyetik özellikleri-ne, boyutlar›na ve telin sar›m say›s›naba¤l›d›r.

Devre flemas›Düflük girifl gerilimiyle beyaz LED’i ça-

l›flt›ran anahtarlama devresinin flematikçizimi afla¤›daki gibidir. Devre, 1.5 V’luktek bir pille çal›fl›r ve pil gerilimi 0.9 V’adüflünceye kadar LED ›fl›k yaymaya de-vam eder. Devrenin anahtarlama frekan-s› yaklafl›k 20 kHz’dir. Devredeki1N5818, schottky diyottur. Ancak, bu-nun yerine 1N4148 standart diyot ta kul-lan›labilir.

Anahtarlama devresinin uygun flekil-de çal›flabilmesi için indüktans› 120 uHolan bir bobine ihtiyaç vard›r. Bobin ola-rak ya 120 uH de¤erinde haz›r sat›lanbir bobin (L1) kullan›lmal›, ya da ferritçekirdek üzerine 0.5 mm çapl› bak›r tel-den yaklafl›k 45 sar›m yap›lmal›d›r (L2).

Kullan›lan ferrit çekirde¤in türüne göredaha az veya daha fazla sar›m yapmakgerekebilir.

El feneri yap›m›n›n son aflamas›, dev-renin uygun bir kutuya yerlefltirilmesidir.Fenerin elde tafl›nabilir boyutta olmas›için 2’li kalem pil yuvas› kullan›labilir.Bu kutuya hem bir adet pil, hem deanahtarlama devresi kolayl›kla s›¤ar. Fe-neri istendi¤i zaman kullanabilmek içinkutu üzerine bir buton veya aç/kapaanahtar monte edilmelidir. LED’li el fe-nerinin tamamlanm›fl hali sol alt köfledegörülmekte.

Testler

Yukar›daki tabloda, devrede L1 veyaL2 bobini olmas› durumunda LED ak›m›-n›n pil gerilimine göre nas›l de¤iflti¤i gös-terilmekte.

Pil gerilimi 1.5 V iken LED’den geçenak›m yaklafl›k 25 mA’dir. Gerilim 0.9 V’adüfltü¤ünde LED ak›m› 5 mA’e kadar aza-l›r. Tablodan görüldü¤ü gibi devredefarkl› tip bobin kullan›lmas›n›n etkisi çokfazla de¤ildir. LED’li el feneri devresininverimlili¤i %60 civar›ndad›r. Devre, AAboyutunda 1.5 V’luk alkalin bir pille ça-l›flt›r›l›rsa, LED’in ›fl›k yayma süresi 30saatin üzerinde olur.

*F›rat Üniv. Elek-Elektronik Müh. Bölümü[email protected]

/ renksiz kan hücresi / (tersi) Fenerbahçe / Eski M›s›r inan›fllar›nda insan ruhununbafll›ca özelli¤i. 15. Eski M›s›r’da bir tanr› / kötülük / k›rm›z› / yar› de¤erli bir tafl /dans. 16. Bir iflaret s›fat› / küçük bal›kç› teknesi / elektron tafl›ma sistemi / bat› dil-lerinde aziz sözünün k›saltmas› / bir at donu / rütbesiz asker. 17. Eski dilde su / ‹s-tanbul Menkul K›ymetler Borsas› / isim / radyum / Atlas Okyanusu’nda, Orta ve Gü-ney Amerika aras›ndaki deniz. 18. ‹flçi /(tersi) bir binek hayvan› / ‹talyan as›ll› Ame-rikal› fizikçi / su yosunu. 19. Olay / evin bir bölümü / ilave / Eski M›s›r’›n baflkenti/ tat alma organ›. 20. Anadolu Meslek Lisesi / teflhis / bir y›lan türü / büyük deniz.21. ... Behramo¤lu, Türk flair / ikincil / Akira Kurosawa’n›n bir filmi / utanma duy-gusu / roket. 22. K›rm›z› / ö¤ütülmüfl tah›l / Hatay’da bulunan ova / uzun yol koflu-su. 23. Ö¤leden sonra anlam›ndaki k›saltma / K›nal›ada’n›n eski ad› / sinir ucu ilti-hab› / al›fl›lm›fl olan, geleneksel. 24. Müzikli sahneeseri / uyar› / yeni anlam›nda bir ön ek / nicel ol-mayan. 25. A¤aç ya da sebze dikmek için aç›lan çu-kur / ilkça¤ uygarl›¤›na ait / güreflte bir oyun.

YYuukkaarr››ddaann aaflflaa¤¤››::

1. Ünlü Türk kad›n arkeolog / s›k gözlü a¤ / üze-rine ip ya da tel dolanan silindir. 2. Bir ilimiz / (ter-si) duyarga / hayat / kemiklerin toparlak ucu. 3.Söz, lak›rd› / s›v›laflt›r›lm›fl do¤al gaz / bir nota /bilgisayar›n geçici haf›zas›, random access memory/ daha iyi, ye¤ / evvel anlam›nda bir ön ek. 4.Eflölçüm / süsleme yapan, bezekçi / bir de¤er ara-l›¤› belirten ba¤laç / pantolon alt›na giyilen uzundon. 5. ‹ngiltere’nin baflkenti / sezyum / b›rak-mak, ayr›lmak / en k›sa zaman dilimi. 6. ‹nka Gü-nefl tanr›s› / derince çanak / (tersi) anonim ortak-l›k / billurlar biçiminde donarak ya¤an su / Anka-ra Ticaret Odas› / (tersi) yumuflak, yuvarlak ve iri-ce. 7. Göz kaslar›ndaki bir bozukluk sonucu üstgözkapa¤›n›n sarkmas› / bir peynir türü / kilobayt/ ver sözünün tersi / Rolls Royce. 8. Eski Yunan’da

bir filozof / (tersi) bir ba¤laç / molibden / bir nota / bir a¤›rl›k ölçüsü birimi / ünlübir ‹spanyol ressam. 9. ‹lenç / Sicilya’da yanarda¤ / Mikhail ..., eski dünya satrançflampiyonu / Osmanl› döneminde yerel yarg›ç / bir rengin koyuluk ya da aç›kl›k dere-cesi. 10. Bir ünlem / beyaz / ‹srail’de bir kent / Türkiye’nin bat› bölgesi / f-16 uçak-lar› üreten kurulufl. 11. Sahip / deniz yüzeyinden yüksek yeryüzü parças›, plato / Yu-nanistan’da yaflayan halk / Türk Standartlar› Enstitüsü / ‹ran’da bir kent. 12. Atomnumaras› 50 olan element / bir renk / Kuzey Afrika’da bir ülke / cilal› tafl devri. 13.Polonyal› / (tersi) Toprak Mahsulleri Ofisi / (tersi) beyaz / futbolda kazan›lan say› /çok eskiden kalan. 14. Türkiye’nin plaka kodu / Yunan mitolojisinde 100 gözlü cana-var / ABD’nin “Y›ld›z Savafllar›” ad›n› verdi¤i füze savunma sistemi / flüphe. 15. (ter-si) Deveyi çökertmek için söylenen söz / H›ristiyanl›kta dinden ç›karma / küçük ço-

cuk / Akdeniz’de bulunan bir bal›k türü. 16. Her-hangi bir kuvvet alan›nda, belli bir düzlemin belli birbölümünden geçti¤i var say›lan güç çizgileri / girdap/ koruma alt›na al›nm›fl tarihi bölge / alkollü bir içe-cek. 17. fiizofreni hastal›¤›na iliflkin / beyaz / Ric-hard …., ABD’li fizikçi. 18. Hava, su gibi ak›flkanmaddelerin veya elektrik yüklerinin belli bir yöndeak›fl›, yer de¤ifltirmesi / eski dilde mavi / bitifl /kimsesizler, garipler. 19. Ö¤leden sonra uykusu /çat› kirifli / ameliyat öncesi hastay› uyutma / 20.(tersi) yapay zeka / kripton / etiket / Rusya’da s›-rada¤lar. 21. Bir ço¤ul tak›s› / ilkel kabilelerde ya-p›lan bir geleneksel tören / HIV virüsünün yol açt›¤›hastal›k / z›rhl› bir savafl arac›. 22. Ivan Gonca-rov’un tembelli¤iyle ünlü roman kahraman› / bir ge-yik türü / tafllaflm›fl hayvan ya da bitki kal›nt›s›. 23.Babil mitolojisinde bir tanr›ça / Samsun’un bir ilçe-si / y›rt›c› bir kufl / birim. 24. En k›sa zaman dilimi/ tekil olmayan / beyaz / vilayet / belirti, alamet /(tersi) ilave. 25. Bir fley üzerindeki gerekli bilgi, kav-ram / atom numaras› 57 olan element / vücuttakibezlerin üretti¤i s›v› / rütbesiz asker / lityum.

SSoollddaann SSaa¤¤aa::

1. Ünlü bir Türk tarihçi / Türk süsleme sanat-lar›nda kullan›lan stilize edilmifl çiçek motifle-rinden oluflan üslup / (tersi) Kuzey AtlantikPakt›. 2. Güney Amerika’da nehir / radyum /kendi bafl›na var olan, ba¤›ms›z / akfl›n. 3.Frans›z fabl yazar› / bir ço¤ul tak›s› / cisimle-ri görmeyi, renkleri ay›rt etmeyi sa¤layan fizik-sel enerji, ziya / bir göz rengi. 4. Müzikte du-raklama / bilgisayar kullan›c›s›n›n bir uygula-ma program›nda, ayn› anda birden çok belgeaçabilmesini sa¤layan arayüz / gezgin / iflaret/ atom numaras› 24 olan element. 5.Liv…Amerika’l› kad›n sinema oyuncusu / pos-ta telefon telgraf / Dünya’n›n uydusu / evre /stronsiyum / argoda kaba erkek. 6. ‹çine ev-rak, para gibi eflyalar›n kondu¤u kulplu kap /(tersi) küçük yeflil bitkilerin ortak ad› / otuzgünlük zaman birimi / özerklik / pamuktan ya-p›lan kumafl. 7. Gram / (tersi) yayla at›lan siv-ri uçlu çubuk / mafsal / Rönesans dönemindeyaflam›fl ünlü ‹talyan ressam. 8. Manganez /izin, onay / salepgillerden otsu bir bitki / eskidilde uzunluk. 9. Gö¤üsle kar›n aras›ndaki bö-lüm / Nazi hücum k›tas› / deoksiribo nükleikasit / bir Bizans imparatoriçesi / bir göz ren-gi. 10. ‹ki karbonlu alkan / bir organ›m›z / Gö-kova Körfezi’nde bir kasaba / radon / baharatsat›lan dükkan. 11. (tersi) Hollanda’n›n inter-net kodu / bir binek hayvan› / amerikyum /billurlaflm›fl silis / duman lekesi. 12. Geçmifl-ten günümüze ulaflm›fl bitkileri inceleyen bilimdal› / Fransa’da eski ve kültürel bir bölge / ifl-ve, naz. 13. Yaflça denk olanlar / Orta Asya’dabir çöl / birbirini kesen iki yüzey veya ayn› nok-tadan ç›kan iki yar›m do¤runun oluflturdu¤ugeometrik biçim, zaviye. 14. Küçük izci birli¤i

BulmacaG ö k h a n T o k

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 2512345678910111213141516171819202122232425

96 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

Geçen Ay›n Çözümü

Geçti¤imiz y›l, befl yafl›ndaki Charlie bir kezdaha a¤abey oldu. Bu kez bir erkek kardefli ol-mufltu. Emilie ad›nda, kendisinden iki yafl küçükbir k›z kardefli de vard›. Emilie’nin do¤umundansonra öyle önemsenecek bir de¤iflim gerçeklefl-memiflti yaflam›nda. Oysa, yeni erkek kardefli Ja-mie daha bir yafl›na basmadan, Charlie’nin yafla-m› inan›lmaz ölçüde de¤iflti. Yeni erkek kardefliy-le aras›nda a¤abey-kardefl iliflkisinin de ötesindebir ba¤ kurulmaya bafll›yordu.

Genç yafl›na ra¤men, Charlie’nin, yaflam›nda-ki de¤iflimi alg›lamamas› olas› de¤ildi. Anne vebabas›n›n, hemen her gece yatmadan önce, ona,damardan damla damla ilaç veren i¤neyi takma-s›na gerek yoktu art›k. Her üç haftada bir verilenkan nakline de gerek duymuyordu. Art›k eskisikadar çabuk yorulmuyor, koflup oynayabiliyorduda. Hatta futbolda gizli kalm›fl yetene¤ini keflfet-meye bafllad›. Kendi ailesi dahil, onu tan›yan her-kes yepyeni bir Charlie buldu karfl›lar›n-da. Anne ve babas› Michelle ile JaysonWhitaker’in hayalleri sonunda ger-çek olmufltu.

‹lk çocuklar› olan Charlie do¤-duktan sonra, o¤ullar›n›n, dünyadayaln›zca 700 kiflide görülen bir kanhastal›¤›na sahip oldu¤unu ö¤rendik-lerinde, bunun yaflamlar› için ne an-lam tafl›d›¤›n› anlamalar› ilk baflta güçoldu. Charlie’nin kemik ili¤i, k›rm›z›kan hücreleri üretemiyordu. Bu, vücu-dunda kaslar›na oksijen tafl›yacak bir‘arac›n’ bulunmamas› demekti. Bu ne-denle biricik o¤ullar› yaflam› boyuncakan nakliyle yaflamak zorunda kalacakt›.Doktor ziyaretleri, günlük enjeksiyonlaryaflamlar›n›n do¤al bir parças›yd›. Biri-cik o¤ullar›, e¤er flansl›ysa, 30’lu yaflla-r›na ulaflabilecekti. Böyle bir durumda, heranababan›n yapaca¤› gibi, Charlie’nin iyilefl-ti¤ini görmek için ellerinden geleni artlar›nakoymayacaklard›.

Günumüz t›bb›n›n Charlie’ye sunabilece¤i,yaln›zca bir tedavi olas›l›¤› vard›. Bu yegane ola-s›l›k, bugünlerde araflt›rmac›lar›n a¤›zlar›ndandüflüremedikleri, ça¤›m›z t›bb›n›n yeni gözdesikök hücrelerin Charlie’ye nakliydi. Charlie’ye ve-rilecek hücreler, yeni döllenmifl insan embriyola-r›ndan, ya da yeni do¤mufl bir bebe¤in kesilip at›-lan göbek kordonundan elde edilebilirdi. Bu kökhücreler Charlie’nin damar›ndan dolafl›m sistemi-ne verildi¤inde, kemik ili¤i hücrelerine dönüfle-cek ve k›rm›z› kan hücreleri üretmeye bafllayabi-leceklerdi. E¤er baflar›l› olursa, bu, günlük ilaçenjeksiyonlar›n›n ve kan nakillerinin sonu de-mekti.

Soru, kök hücrelerin nereden gelece¤iydi. Ta-ze döllenmifl bir embriyo mu, yoksa yeni do¤anbir bebe¤in kordonu mu? Dahas› Charlie’nin ba-¤›fl›kl›k sisteminin bu hücreleri reddetmemesi ge-rekiyordu. Kök hücreler Charlie’nin dokusuyla

yükselecekti. Ancak, ‹ngiltere’de in-vitro yöntem-lerin yer ald›¤› her ifllemin öncelikle British Hu-man Fertilisation and Embryonic Authority tara-f›ndan onaylanmas› gerekiyor. Michelle ve Jaysonbu kurumdan gerekli onay› alabilmek için hayat-lar›n›n savafl›n› verdiler. Kurum, embriyo seçiminiçok özel durumlarda onayl›yordu. Temel ilke, se-çilen embriyonun seçilme iflleminden bir yarargörmesiydi. Sözgelimi bilinen genetik bir hastal›-¤› tafl›mayan embriyonun seçilmesi, kurumunonaylayaca¤› bir durumdu. Oysa Michelle ve Jay-son’un dünyaya getirecekleri bebek bundan hiçbiryarar görmeyece¤inden dava kurumca onaylan-mad›. Çift, savafllar›n› ‹ngiltere’de kaybetmifllerdi.

Çiftin flans›na, embriyo seçimine iliflkin yasa-lar ülkeden ülkeye de¤ifliyordu. Hâlâ bir çözümvard› önlerinde. Neden baska bir ulkede, sözgeli-

mi ABD’de bir klinikte embriyo secimini ger-çeklestirmesinlerdi? Bunun sonucunda Charli-

e’nin ideal erkek kardefli Jamie, Chica-go’da bir klinikte döllendi ve annesininrahminde geliflimine bafllad›. Michelleve Jayson’un yeni bebeklerini bekle-mekten baflka yapacak birfleyleri yoktu. Jamie’nin do¤umundan yaklafl›k bir y›lsonra ilk çocuklar› Charlie de sa¤l›¤›nakavuflmaya bafll›yordu. Hekimler, Jami-e’nin kordonundan ald›klar› ve embriyo-nik kök hücreleri içeren kan›, Charlie’yenaklettiler. Charlie haftalarla ifade edi-lebilecek bir sürede sa¤l›¤›na kavufl-maya bafllad›. Alt› ay içinde futbol bi-le oynuyordu. Kök hücre nakli saye-sinde art›k önünde uzun bir yaflamm› bekliyor Charlie’yi? Bunu ancakzaman gösterecek. Ama onun sa¤-l›kl› herhangi bir çocuk gibi yafla-

maya bafllad›¤›n› görenler sormadanedemiyorlar:

O kadar kat› olmaya gerek var m›yd›? Bilim-den, teknolojiden yararlanabilece¤imiz dahaolumlu bir durum olabilir mi? Böylesi bir baflar›-y› önlemeye cal›flman›n ne gere¤i vard›?

Di¤er yandan Jamie’ye bak›p da merak ediyorinsan:

Acaba Charlie’yi sa¤l›¤›na kavuflturmak içindünyaya getirildi¤i düflüncesiyle mi geçirecek ya-flam›n›? Nas›l bir iliflkisi olacak a¤abe¤iyle? Yafla-m›n›n sonraki bir aflamas›nda a¤abeyi baflka birdokuya ya da organa gerek duyarsa, yine yard›-m›na koflacak m›?

Michelle ve Jayson’a bakt›¤›n›zdaysa baflkabir sorular zinciri geliyor akl›n›za:

Jamie’yi, gerçekten üçüncü bir çocuk istedik-leri için mi, yoksa yaln›zca Charlie’yi sa¤l›¤›nakavuflturmak için mi dünyaya getirdiler? Ya has-tal›¤› tafl›yan Charlie de¤il de Jayson’un kendisiolsayd›, babas›n›n hastal›¤›n› tedavi etmesi içinJamie’yi dünyaya getirmeyi düflünürler miydi?

Sorular kadar yan›tlar da ceflitli. Peki sizinsorular›n›z ne? Ya yan›tlar›n›z?

uyumlu olmal›yd›. Michelle ile Jayson’un bir se-çim yapmalar› gerekiyordu. Araflt›rmac›lar peka-la klonlama yoluyla Charlie’nin dokular›yla t›pa-t›p bir embriyo üretebilir, embriyodan elde ettik-leri kök hücreleri Charlie’ye verebilirlerdi. Bilim-sel bak›mdan basit bir teknikti bu, ama ‹ngilte-re’de gerceklefltirilmesi yasad›fl› bir prosedürdü.Bir insan› tedavi etmek için baflka bir yaflam bafl-lat›yorsunuz, ve bafllatt›¤›n›z yaflam, yani embri-yo iflinizi görünce, onu yok ediyorsunuz. Onu t›p-k› bir yedek parçaym›fl gibi kullan›yorsunuz.

Yeni do¤mufl bir bebek de gereksinim duyu-lan kök hücreleri sa¤layabilirdi. Her gün yüzler-ce, binlerce bebe¤in do¤du¤unu düflünürsek, el-bette bunlardan biri, Charlie’nin dokusuna uyum-lu kök hücrelerinin kayna¤› olabilirdi. Michelleile Jayson zamanlar›n› hastanelerin do¤um mer-kezlerinde kordon av›yla geçirmek yerine, yatak

odalar›na yönelmeyi düflündüler. Dokusu Charli-e’nin dokular›yla uyumlu bir bebe¤i ancak onlaryapabilirlerdi! Hayalini kurduklar› büyük aileyigerçeklefltirmenin zaman› da gelmiflti zaten. Dün-yaya getirdikleri her bebe¤in Charlie’ye uygunbir verici olmas› olas›l›¤› %25’ti. fianslar› yavergiderse üçüncü çocuklar›, ilk çocuklar›n›n hasta-l›¤›n›n tedavisi için gerekli kök hücrelerini sa¤la-yabilirdi. Olmad›, dördüncü, beflinci ya da alt›nc›-s›? Çift, seçimini sonunda laboratuvarlardan yanakulland›.

Hekimler, tüp bebek yöntemi olarak da bili-nen in-vitro-fertilizasyon ad› verilen yöntem yard›-m›yla laboratuvarda Michelle’in bir düzine kadaryumurtas›n› Jayson’un spermleriyle dölleyecekler;elde ettikleri embriyolardan Charlie’nin tedavisiiçin en uygun olan iki tanesini Michelle’in rahmi-ne yerlefltireceklerdi. Embriyo seçimi olarak bili-nen yöntem sayesinde, üçüncü bebeklerinin (e¤erikiz olursa üçüncü ve dördüncü bebeklerinin)Charlie’ye uygun bir verici olma olas›l›¤› %98’e

Londra’dan MektupD i d e m C r o s b y

97Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Charlie’ye ‹deal Kardefl

Y A Y I N D Ü N Y A S IG ö k h a n T o k

Ben fiimdi Ne Yapaca¤›m?Editör: Donald R. GalloÇeviri: Ümit ArarBulut Yay›nlar›

MasterCamArif Gök, Kadir Gök Pusula Yay›nlar›

Ad›m Ad›m Microsoft Office Access 2003Editör: Selen Y. KölayArkadafl Yay›nevi

Java Uygulamalar›David FlanaganÇeviren: Bülent Savafl FuratPusula Yay›nlar›

Tek Parti DönemindeAz›nl›k Politikalar›M. Ça¤atay Okutan‹stanbul Bilgi Üniversitesi Yay›nlar›

Ad›m Ad›m MicrosoftOffice System 2003 SürümüCurtis FryeÇeviri: Neslihan Varol, Osman Öz, Selim Göksu, Serdar ÖzkayaArkadafl Yay›nevi

Felsefe ve MatematikteAnalitik/Sentetik Ayr›m›Yücel DursunElips Yay›nlar›

Felsefenin öyle ba-z› konular› var ki,kulland›¤› termino-loji nedeniyle mes-lekten olmayan birkifliyi, ilk karfl›laflt›-¤›nda bocalat›yor.Fakat asl›nda o ter-minolojinin gerisin-de yatan düflünce-nin, günlük yaflam-

da herkesin karfl›s›na ç›kabilen flu ya dabu flekilde s›nanabilen bir yal›nl›¤› vard›r.Felsefede analitik/sentetik ayr›m› terimide ilk kez duyuldu¤unda böyle bir bocala-maya neden oluyor. Oysa kabaca, analitikterimiyle, gerçek dünyadaki herhangi birdurum ya da fleyle s›namam›z› gerektir-meyen ifadelerden, sentetik terimiyle de,olgularda karfl›l›¤›n› bulan ifadelerdensöz ediyor deseydik, bu terimler daha an-lafl›l›r olurdu. fiimdi kendimize soral›m5+7=12 önermesi analitik midir, sentetikmi? Ya da bir baflka biçimde söylersek,deneyle ba¤lant›l›, deneyle s›namam›z ge-reken olgusal bir önerme midir, yoksa bü-tünüyle olgulardan ba¤›ms›z, akla daya-nan ve akl›n iflleyiflinin ürünü olan birönerme midir?

Bu ve benzeri sorulara felsefede anali-tik/sentetik bafll›¤› alt›nda yan›t bulunma-ya çal›fl›l›yor. Felsefenin bu derin ayr›m›hakk›nda daha fazla bilgi sahibi olmak is-tiyorsan›z Yücel Dursun’un bu kitab›n›öneriyoruz.

Kör SaatçiRichard DawkinsÇeviren: Feryal Halatç›TÜB‹TAK Popüler Bilim Kitaplar›

Canl›lar›n mükem-melli¤i ve karma-fl›kl›¤› akla flu so-ruyu getiriyor:Mükemmel ve kar-mafl›k canl›lar na-s›l var oldu? Kimi-leri her fleyi tasar-layan bir Yarat›-c›’n›n oldu¤unainan›yor, kimileride karmafl›k canl›-

lar›n rastlant› eseri ortaya ç›kabilecek ka-dar basit olan canl›lardan evrimleflerekolufltu¤unu savunuyor. Yine TÜB‹TAK Po-püler Bilim Kitaplar› aras›ndan yay›mlan-m›fl olan “Gen Bencildir” kitab›yla tan›d›-¤›m›z Richard Dawkins’in Kör Saatçi adl›eseri, bize yine yaflam üzerine berrak dü-flünceler aktar›yor. fiöyle diyor Dawkins:

“Bu kitap, varl›¤›m›z›n bir zamanlar gi-zemlerin en büyü¤ü oldu¤u, fakat art›kçözüldü¤ü kan›s›yla yaz›ld›. Gizemi Dar-win ve Wallace çözdüler; biz onlar›n çözü-müne dipnotlar eklemeyi sürdürüyoruz.Pek çok insan›n bu derin soruya getirilenzarif ve güzel çözümden haberinin olma-mas›, hatta inan›lmaz flekilde böyle bir so-ru oldu¤unun fark›nda bile olmamas› be-ni flafl›rtt›¤› için bu kitab› yazd›m.”

Bu kitap günümüzde de devam etmekteolan tart›flmalara iliflkin Dawkins’in fikirleri-ni aç›kça ortaya koyuyor. Yazar›n yaflam veyaflam›n do¤as› üzerine yazd›¤› bu kitab›be¤enerek okuyaca¤›n›z› düflünüyoruz.

Charles Darwin, EvrimDevrimiRebecca StefoffÇeviren: ‹nci Kal›nyazganTÜB‹TAK Popüler Bilim Kitaplar›

“15 Eylül 1835 ta-rihinde Beaglead›nda küçük birgemi, Güney Ame-rika’n›n bat› k›y›s›-n›n yaklafl›k 1000km a盤›nda, Bü-yük Okyanus’taekvator boyuncayay›lm›fl adalar kü-mesine do¤ru yola

ç›kt›. Gemide bulunan Charles Darwinad›ndaki genç bilim adam›, heyecanla birkara parças›n›n görünmesini bekliyordu.Ancak, gördü¤ü ilk ada onu hayal k›r›kl›-¤›na u¤ratt›. Güncesine ‘bu ilk görünüm-den daha itici bir fley düflünemiyorum’ di-ye yazd›. Manzara, aralar›nda derin yar›k-lar olan siyah lav tepeciklerinden oluflu-yordu. Tek hayat belirtisi, birkaç bodur,yapraks›z çal›yd›. Beagle’›n kaptan› Ro-bert Fitzroy bu s›cak ve ›ss›z aday› cehen-neme benzetti… Her ne kadar ilk bafltakasvetli ve hayat belirtisinden yoksunmuflgibi görünseler de, bu adalar Darwin’ininsano¤lu’nun gezegenimiz üzerindeki ya-flam› kavray›fl›nda devrim yaratacak olançal›flmalar›nda çok önemli bir rol oynaya-cakt›.”

TÜB‹TAK Popüler Bilim Kitaplar›, ya-flam öyküsü dizisini sürdürüyor. Evrim ku-ram›n›n fikir babas› Charles Darwin’in ya-flamöyküsünü merak ediyorsan›z okuma-n›z› öneririz.

98 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

D o ç . D r . F e r d a fi e n e lf s e n e l @ e x c i t e . c o m

‹nsan ve Sa¤l›k

Dismenore (A¤r›l› adet dönemi)

Kad›nlar, ergenlik döneminde bafllay›p me-nopoz dönemine kadar normal olarak ayda birkez menstruasyon, yani adet kanamas› geçiriyor-lar. Rahim her ay kendisini olas› bir gebeli¤e ha-z›rl›yor ve buna ba¤l› olarak çeflitli hormonlar›netkisiyle iç duvar›nda kal›nlaflma oluyor. E¤ergebelik olmazsa hormon seviyelerinin de¤iflmesi-ne ba¤l› olarak iç duvarda dökülme meydana ge-liyor. Yani bir bak›ma rahim kendisini temizli-yor. Bu olaylar, sonuçta adet kanamas› olarakkendilerini gösteriyorlar. Kad›nlar›n yaklafl›k ya-r›s›nda adet dönemi oldukça a¤r›l› geçiyor. “Dis-menore” denilen afl›r› a¤r›l› adet dönemi, özel-likle okul ça¤›ndaki k›z çocuklar›n›n ve çal›flankad›nlar›n günlük performanslar›n› olumsuz et-kiliyor. Dismenore, genellikle ilk adetten bir y›lsonra ortaya ç›k›yor. Adet bafllamadan 1-2 günönce kas›klarda bafllayan ve bacak aralar›na yan-s›yan fliddetli a¤r› oluyor. Bulant›, halsizlik vebafl a¤r›s›, dismenore’ye efllik eden flikayetleraras›nda. Bir ile üç gün aras›nda süren bu duru-mun kesin nedeni bilinmiyor. A¤r›l› adet, genel-likle yumurtlaman›n olmad›¤› menstruasyon dö-ngülerinde görülüyor. Bu nedenle “anovulatuarsikluslar”›n, yani yumurtlama olmadangerçekleflen adet dönemlerinin fliddetli a¤r›yayol açt›¤› düflünülüyor. Baz› araflt›rmac›lara gö-reyse a¤r›l› adetin nedeni, rahim a¤z›n›n darl›¤›.Do¤umdan sonra rahim a¤z›n›n genifllemesineba¤l› olarak flikayetler azal›yor ya da tamamenkayboluyor. Yap›lan baz› çal›flmalar, “prostag-landinler” olarak adland›r›lan bir tür hormongrubunun bu a¤r›ya yol açabilece¤ini gösterdi.Prostaglandinler rahim kas›n›n kas›lmas›na yolaç›yor ve hücrelere yeterli oksijenin gitmesiniengelliyor. Bu hormonun ifllevini bask›layan ilaç-lar adet sanc›s›n› azalt›yor. S›cak bir dufl ve din-lenme, genellikle a¤r›y› azalt›yor. Fakat genellik-le ibuprofen, ketoprofen gibi, prostaglandin bas-k›lay›c›s› olan a¤r›kesici ilaçlara ihtiyaç duyulu-yor. A¤r›l› adet dönemlerinde al›nmas› gerekenbaz› önlemler var. Et ve ya¤ a¤›rl›kl› beslenme-den kaç›nmak gerekiyor. Soya özlü g›dalar›n tü-ketilmesi öneriliyor. E, B ve C vitaminlerindenzengin g›dalar› tüketmek, kilo almaktan kaç›n-mak da oldukça önemli. Çok fliddetli a¤r› durum-lar›nda, jinekoloji uzman› kontrolünde 6-12 aysüreyle do¤um kontrol hap› kullanmak gerekebi-liyor.

99Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Reflü“Reflü” sözcü¤ü geri kaç›fl anlam›na geliyor.

Son y›llarda toplumda görülen en s›k hastal›klar-dan birisi de “gastro-özofajial reflü”. Bunun an-lam›, yedi¤imiz g›dalar›n mideden yemek boru-suna ya da a¤z›m›za geri gelmesi. Normal olarakyenilen g›dalar tek bir yönde hareket ediyor. Ya-ni a¤›zdan yemek borusuna, oradan da mideyegidiyor. Mideye inen g›dalar›n yukar› do¤ru ye-mek borusuna ya da a¤za geri gitmemesi gere-kiyor. G›da ak›m›n›n tek yönde olmamas›, yanig›dalar›n mideden tekrar a¤›za do¤ru yönlenme-si, birçok soruna yol aç›yor. Geri gelen mide su-yu nefes borusuna da kaçarak burada da yarala-ra veya t›kanmaya yol açabiliyor. Reflünün enönemli belirtisi, yemeklerden hemen sonra ye-diklerimizin a¤z›m›za gelmesi, di¤er bir deyifllegevifl getirmek. Midede bas›nç hissi, yemek bo-rusu boyunca yanma ve a¤r›, reflünün yol açt›¤›di¤er flikayetler aras›nda. Sabah kalk›nca a¤›zdakötü bir tat ve koku reflünün belirtisi olabiliyor.Mideden gelen asitli ve bol enzimli mide içeri¤i,yemek borusunun tahrifl olmas›na ve yara oluflu-muna yol aç›yor. Bu da fliddetli mide ve gö¤üsa¤r›s›na yol açabiliyor. Reflünün yol açt›¤› a¤r›

bazen kalp a¤r›s›yla kar›flabiliyor. Reflününtan›s›nda flikayetler oldukça önemli. E¤er g›da-lar, yedikten hemen sonra a¤z›n›za geliyorsa bü-yük olas›l›kla reflünüz var demektir. Fiberoptikince boruyla yemek borusuna ve mideye bak›l-mas›, yani endoskopik inceleme, gastro-özofajialreflünün tan›s›nda önemli. Yemek borusundakiasit miktar›n›n ölçülmesi de reflü tan›s› için ge-rekebiliyor. Normal koflullarda a¤›zda ve yemekborusunda asit miktar›n›n çok az olmas› gereki-yor. Bu miktar›n artmas› reflünün var oldu¤u an-lam›na geliyor. Reflünün tedavisindeki en önem-li basamak korunmak. Reflüden korunmak içinyemek yeme ve beslenme tarz›m›z› de¤ifltirme-miz gerekiyor. Bir oturuflta mideyi sonuna kadardoldurmak yerine, daha az, ancak s›k aral›klayemek öneriliyor. Yani yemeklerden ne aç netam tok olarak kalkmak gerekiyor. Yediktensonra hareket etmek de önemli. Yemek sonras›hemen yatmak son derece sak›ncal›. Akflam ye-me¤ini, yatmadan 3-4 saat önce yemek gereki-yor. Uzun ve sa¤l›kl› yaflamas›n›n neye ba¤l› ol-du¤u soruldu¤unda Dr.DeBakey “akflam alt›dansonra yemek yemem” demifl. Reflüsü olan kiflile-rin yüksek yast›kla ya da yata¤›n baflucunu kal-d›rarak yatmalar› öneriliyor. Ya¤l› g›dalar, k›-

zartmalar, çikolata,hamburger, kola vegazoz gibi gazl› içe-cekler mide bas›nc›n›art›r›yor ve reflüye ze-min haz›rl›yor. Gerekliönlemlerle reflü olduk-ça önemli oranda azal-t›labiliyor. Her türlüönleme ra¤men reflü-nün devam etti¤i du-rumlarda mide asidiniazaltan ülser ilaçlar›kullan›l›yor. Bu tedavi-ye ra¤men yine de ref-lü zarar vermeye veyara oluflturmaya de-vam ediyorsa, cerrahimüdahale gündemegeliyor. Reflünün teda-visinde kapal›, yani la-paroskopik cerrahiyöntemle oldukça ba-flar›l› sonuçlar al›n›-yor.

AAssppiirriinn kkaann›› ssuullaanndd››rr››yyoorrmmuuflfl.. KKaann ssuullaann››nnccaa nneeoolluuyyoorr?? BBuu ffaayyddaall›› bbiirrflfleeyy mmii??

“Kan›n sulanmas›” terimi esas olarak, p›ht›laflmae¤iliminin azalmas› anlam›nda kullan›l›r. Kan›n p›ht›-laflma e¤ilimi azal›nca p›ht› oluflum riski azal›r. Kanp›ht›lar› damarlar› t›kayarak beyin baflta olmak üzerebirçok organ›n ifllevini bozar. Asetilsalisilik asit isekan›n kolay p›ht›laflmas›n› engelleyerek kan ak›fl›n›düzenler, damarlar› korur ve p›ht›laflman›n organlaraverece¤i zarar› engeller.

OOrraakk hhüüccrree aanneemmiissii hhaakkkk››nnddaa bbiillggii eeddiinnmmeekk iissttii--yyoorruumm.

“Orak hücreli anemi”, kal›tsal, kans›zl›¤a yol a-çan ve belirli aral›klarla tekrarlanan a¤r›ya neden o-lan bir kan hastal›¤›d›r. Bu kiflilerde alyuvarlar›n ba-z›lar› sert ve orak fleklindedir. Bu hücreler küçük kandamarlar›n› t›kayarak baz› organlar›n ya da dokular›nyeterli oksijen almas›n› engeller. Bu durum, fliddetlia¤r› ataklar›na neden olabilir. Tedavisinde kan trans-füzyonu ve hidroksiüre kullan›lmaktad›r.

PPaarrmmaakk,, eell,, ss››rrtt vveeyyaa bbooyynnuummuuzzuu hhaallkk ttaabbiirriiyy--llee kküüttlleettmmeenniinn ssaa¤¤ll››kk aaçç››ss››nnddaann bbiirr zzaarraarr›› vvaarr mm››--dd››rr??

El, parmak ve boyun eklemlerini, halk tabiriyle“kütletmek”, o eklemin afl›r› zorlanmas› anlam›na ge-lir. Eklemlerin uzun süreli olarak afl›r› gerilmesi, ek-lem k›k›rda¤›nda hasara yol açabilir. Bu da y›llar içe-risinde o eklemde hareket k›s›tl›l›¤› ve a¤r›ya nedenolabilir. Bu nedenle eklemleri gere¤inden fazla zorla-maktan kaç›nmak gerekir.

Vizite Ücretsizdir!..Vizite Ücretsizdir!..

100 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

H a c e r E r a r

Geçen say›m›zda LED’lerin ayd›nlanma amaçl› kullan›m›ndan örnekler verilmiflti. Arkadafllar›m›z›n ço¤uverilen örnekleri hemen uygulamaya bafllad›klar›n› söylüyorlar. Bunun üzerine bu say›da da LED’leringünlük hayat›m›zda kullan›m›na örnekler vermeye devam edelim dedik. Çok say›da uygulamaya yervermek için gerekli temel bilgiler tekrarlanmayacak, bu nedenle geçen say›daki sayfam›z› mutlakaokuyun (pdf formunu www.biltek.tubitak.gov.tr/tekno_tezgah adresinden edinebilirsiniz).

Gerekli Malzemeler Havya ( 40 Watt kalem tipi), lehim teli, ince ve esnek montajkablosu (içi çoklu bak›r telli, k›rm›z› ve siyah), ›s›n›nca daralanboru (heat shrink tubes), çok say›da LED, direnç(http://www.projectx.com/Kits/LEDNotes/ ), dc güç kayna¤›(pil de olabilir), açma-kapama anahtar›, dekoratif yal›tkanmalzemeler ( ka¤›t, plastik, tahta, cam) ve silikon tabancas›.

Yap›l›fl›Ne yapaca¤›n›za karar verdikten sonra LED’lerin + bacaklar›nak›rm›z›, - bacaklar›na siyah kablolar› lehimleyin. Daha sonraaç›kta kalan iletken k›s›mlara, ›s›n›nca daralan boru geçirin veuzaktan kibrit alevine tutarak iyice yap›flmas›n› sa¤lay›n.Sistemi aç›p kapatacak bir anahtar eklemeyi unutmay›n.

Tekno Tezgah

e - p o s t a : h a c e r e r a r @ y a h o o . c o m

Ak›m›n fazlas› LED’e zarar verir, az›nda ise ›fl›k yay›lmaz.Ak›m›n s›n›rlanmas› seri ba¤l› bir direnç ile yap›l›r. Dirençdevreden ak›m›n (elektronlar›n) geçiflini etkileyen bir devreeleman›d›r. K›saca Ohm (Ω) ile gösterilir (kiloOhm=103 Ohm,MegaOhm=106 Ohm). Dirençler seri ba¤land›klar›nda (R1 ve R2),

toplam direnç RT=R1+R2’dir. ‹kisinden de ayn› ak›m geçer.

Dirençlerdeki voltaj düflmesi Ohm Yasas›ndan (V=IR) hesaplan›r.Dirençler karbon veya telli olabilirler. Sabit de¤erde veayarlanabilir olanlar vard›r. Entegre tipi dirençler sanayide,bilgisayarlarda, hesap makinelerinde ve çeflitli modüllerdekullan›l›r. Foto direncin üzerine düflen ›fl›k fliddeti azald›kçadirenci artar, ›fl›k fliddeti artt›kça direnci azal›r. Dirençlerinde¤erleri do¤ru (dc) ve alternatif (ac) ak›mlarda de¤iflmez.

Direnç Yaflad›¤›m›z Mekan› LED’lerleSüsleyelim

Neler Yapabilirsiniz?

Vazodaki yapma çiçekler LEDeklenince karanl›kta dagörülebilir.

Bukartpostaldakiresme veya resimçerçevesineLED’leryerlefltirerekfarkl›l›kyaratabilirsiniz

Odan›zdaki saate LEDyerlefltirebilirsiniz. LED’lerinbacaklar›n›n geçece¤i yerleriince matkap ile delin (saatikullanmadan önce ailenizdenizin almay› unutmay›n).

Karbon Direnç

Dirençlerin de¤erleri üzerlerindeki renkli bantlardan yararlanarakbelirlenebilir. 4700 Ohm’luk direnç için; 1.bant sar›(4), 2.bant mor (7), 3.bant k›rm›z› (2, 102) olur.

?Dünyan›n a¤›rl›¤› acaba ne kadard›r?Benim ulaflt›¤›m bilgilerden bir tanesi5967.10(üzeri 24) ton’du. Acaba bubilgi do¤ru mudur? Yard›mlar›n›z için

teflekkürler. ‹yi çal›flmalar.Ahmet K›r›lm›fl

Dünya’n›n kütlesinin de¤eri için birbirineyak›n olsa da farkl› çok say›da de¤er bulaca¤›-na eminim. Bunun nedeni bu kütleyi ölçmeninzor olmas›. Önce “nas›l ölçüyorlar” sorusunucevapland›ral›m. Dünya’y› geleneksel yöntem-lerle, yani bir tart›ya koyarak ölçemeyece¤imizaç›k. Benzer sorun di¤er bütün gök cisimleriiçin geçerli (Günefl, Ay, gezegenler vs.)

Fakat baflka bir yöntem, Newton’un kütle-çekim yasas›, bu kütleleri belirlemek için kulla-n›labilir. Bu yasa, iki cisim aras›ndaki kütleçe-kim kuvvetinin, cisimlerin kütleleriyle do¤ruorant›l› oldu¤unu, aralar›ndaki uzakl›¤›n kare-leriyle ters orant›l› oldu¤unu söylüyor. Hisset-ti¤imiz yerçekimi de Dünya’n›n uygulad›¤› küt-leçekim kuvveti; ve bu çok hassas bir flekildeölçülebiliyor. Bunun d›fl›nda Dünya’n›n uydula-r›n›n (Ay veya di¤er yapay uydular) hareketleride tamamen Dünya’n›n çekim kuvveti taraf›n-dan belirleniyor. Bu uydular›n periyotlar› (ayn›konuma gelmeleri için geçen zaman) ve yörün-gelerinin çaplar› da çok hassas bir flekilde öl-çülebiliyor. Bu bilgilerden de Dünya’n›n kütle-sini belirmek mümkün. Bu yöntem özellikle di-¤er gök cisimleri için önemli. Örne¤in Güneflve di¤er gezegenlerin kütleleri, bunlar›n uydu-lar›n› gözlemleyerek elde ediliyor.

Ne yaz›k ki, bu yöntemin önemli bir kusu-ru var. Newton’un kütleçekim yasas›n› kullana-

rak kütle belirlemek için baflka bir büyüklü¤ü,bu yasada geçen ve büyük G sembolüyle gös-terilen evrensel kütleçekim sabitinin de¤erinide bilmek gerekiyor. As›l zor olan, bu sabitiölçmek. Kütleçekim kuvveti, küçük cisimleriçin çok zay›f; örne¤in iki insan›n birbirlerineuygulad›¤› kütleçekim kuvveti, bir sivrisine¤ina¤›rl›¤›n›n yüzde biri civar›nda. Bu kuvvet an-cak Dünya gibi büyük gök cisimleri söz konu-su oldu¤unda büyük, ölçülebilir de¤erlere ula-flabiliyor. ‹flte burada bir k›s›r döngü var. G’yibelirlemek için büyük gök cisimlerinin kütlele-rine gereksinmemiz var, buna karfl›n bu gök

cisimlerinin kütlelerini belirlemek için de G’yibilmek gerekiyor. Newton, bu k›s›r döngüyüaflabilmek için Dünya’n›n sabit yo¤unlukta ol-du¤unu varsay›p, kaba bir de¤er elde etmifl.Daha sonra bir çok kifli bu sabiti ölçmek iste-miflse de baflar›l› olamam›fl.

‹lk defa 1797 y›l›nda ‹ngiliz bilim adam›Henry Cavendish, yapt›¤› deneylerle G’nin gü-venilir bir de¤erini elde edebilmifl. Bu deney-de, birbirlerine çubukla ba¤lanm›fl iki büyükmetal küre uzun bir iple tavana ba¤lan›yor.Üçüncü bir küre bunlardan birine yaklaflt›r›ld›-¤›nda oluflan küçük hareketlerin gözlemlenme-siyle G’nin de¤eri ölçülebiliyor. Cavendish neyapt›¤›n› soranlara, “Dünya’y› tart›yorum”dermifl, çünkü deneyden Dünya’n›n kütlesinielde etmek mümkün. Sonra yap›lan bütün Gölçümleri, Cavendish’in düzene¤inin bir uyar-lamas›. Fakat söz konusu kuvvet gerçektençok küçük oldu¤u için, bu tip deneylerle çokhassas de¤erler elde etmek mümkün de¤il. Birçok fiziksel sabitin de¤eri, modern deneylerledokuz on rakama kadar ölçülebiliyorken,G’nin en fazla üç veya dört rakam› belirlenebi-liyor.

1998 y›l›nda toplanan uluslararas› bir ko-misyon, modern deneylerde elde edilen G de-¤erlerinde, iddia edilenden çok daha fazla ha-ta oldu¤unu belirlemifl. Bu nedenle, Dünya’n›nkütlesi için bulunan de¤erlerde de ayn› dere-cede hatalar var. Kullan›lmas› tavsiye edilenen son verilere göre (CODATA-2002), bu sabi-tin sadece dört rakam› belirlenebiliyor. Bunagöre Dünya’n›n kütlesi 5,972x1024 kg (son ra-kam 1 oynayabilir, yani on binde 1,5 hata pa-y›). fiu anda en genel kabul gören de¤er bu.

???

101Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Atom alt› parçac›klar›n kütlelerini hangiyöntemle ölçüyorlar?

Serdar Köse

Çok büyüklerden çok küçüklere geçiyoruz.E¤er parçac›¤›n elektrik yükü varsa (elektron,proton veya atom çekirdekleri), bu durumdamanyetik alanlardan yararlanan kütle spektro-metreleri kullan›l›yor. Manyetik alan, yüklüparçac›klar›n h›zlar›n›n yönünü de¤ifltiren birkuvvet uygular. Bu da parçac›klar›n daireselbir yörünge çizmesine neden olur. Dairenin ça-p› parçac›klar›n h›zlar›na ve yük/kütle oranla-r›na ba¤l›. Kütlenin ölçüldü¤ü deneylerde, birbaflka ayg›t parçac›klar›n önceden belirlenenbir h›za sahip olmas›n› sa¤l›yor. Bu durumda,yörüngenin çap›n›n ölçülmesi, yük/kütle oran›-n› veriyor. Modern deneylerdeyse, Penning tu-za¤› denen bir ayg›tla, h›zlar› ölçmeye gerekkalmadan yük/kütle oran›n› belirlemek müm-kün. Son olarak, temel yük miktar› (elektronunyükü) hassas bir flekilde ölçülebildi¤i için (Mil-likan deneyi), buradan kütleyi belirlemek müm-kün.

Nötron gibi yüksüz parçac›klarda bu yön-tem uygulanam›yor. Cambridge’deki Cavendishlaboratuvarlar›nda çal›fl›rken nötronu keflfeden

ve bundan dolay› 1935 y›l›nda Nobel ödülü ka-zanan James Chadwick’in baflar›lar›ndan biride nötronun kütlesini ölçmek. Bunun içinChadwick, belli bir kaynaktan gelen nötronla-r›n, bir gaz›n içinden geçerken, gazdaki atom-

lara çarpt›¤›n› ve bunlar›n çekirdeklerini h›zlaf›rlatt›¤›n› gözlemlemifl (bilardo toplar›n›n çar-p›flmas› gibi). Nötronlar, hidrojen gaz›ndan ge-çerken tepen protonlar çok h›zl›. Buna kafl›nazot gaz› kullan›l›rsa, tepen azot çekirdekleridaha yavafl (azot daha a¤›r oldu¤u için). Chad-wick, nötronlar›n f›rlatt›¤› proton ve azot çekir-deklerin h›zlar›n› ölçerek, buradan nötronunkütlesini kabaca belirleyebilmifl.

Bir kaç y›l sonra, yine Chadwick, baflka birfiziksel olay› kullanarak nötronun kütlesini da-ha hassas bir flekilde ölçmeyi baflarm›fl. Bugünde kullan›lan bu yöntemde bir çekirdek tepki-mesi kullan›l›yor. Bir nötronla proton birleflti-¤inde, bir döteryum çekirde¤i olufluyor ve yük-sek enerjili bir gama fotonu a盤a ç›k›yor. Pro-ton ve döteryumun kütleleri hassas bir flekildeölçülebiliyor. Ç›kan fotonun dalgaboyu, dolay›-s›yla enerjisi de ölçülebiliyor. Daha sonra,enerjinin korunumu yasas› ve Einstein’›n ünlüE=mc2 denklemi kullan›larak, nötronun kütlesielde edilebiliyor. Bu flekilde nötronun kütlesi-nin 10 kadar rakam› (yani 10 milyarda bir ha-ta pay›yla) belirlenebiliyor. Genel kural olarak,yüklü veya yüksüz, k›sa ömürlere sahip bütündi¤er parçac›klar›n (piyon, mezon vs.) kütleleribu flekilde, yani enerjinin korunumu yasas› kul-lan›larak belirleniyor.

M E R A K E T T ‹ K L E R ‹ N ‹ Z

S a d i T u r g u t

Henry Cavendish Dünya’y› “tartarken”.

Nötronu “tartan” James Chadwick

Metal detektör teknolojisinin, yaflam›m›zda e¤-lence, ifl ve güvenlik alanlar›n› kapsayan çok geniflbir yeri var. Havaalanlar›nda, ofis binalar›nda, okul-lar hükümet binalar› ve hapishanelerde, buralarakimsenin silah sokmamas› için denetim amaçl› kul-lan›l›yor. Tüketiciye yönelik metal detektörler deyayg›n olarak kullan›l›yor.

Bir metal detektörün anatomisiÇok hafif olan tipik bir metal detektörü birkaç

parçadan olufluyor:1- Dengeleyici (iste¤e ba¤l›) – ‹leri geri oynat›ld›¤›n-da birimin dengede kalmas›n› sa¤l›yor.2- Kontrol kutusu – Devreler, kontroller, hoparlör,piller ve mikro ifllemcileri kaps›yor.3- fiaft – Kontrol kutusuyla bobini birbirine ba¤l›-yor, kullanan›n boyuna göre ayarlanabiliyor.4- Arama bobini – Esas olarak metali alg›layan par-ça; ayn› zamanda “arama kafas›”, “anten” olarakda an›l›yor.

Garrett GTI 1500 metal detektörüÇo¤u sistemde, ucunda kulakl›klar olan ba¤lan-

t›lar bulunuyor, baz›lar›nda kontrol kutusu flaft›n al-t›na, küçük bir gösterge birimi de flaft›n üstüne yer-lefltirilmifl.

Bir metal detektörü çal›flt›rmak oldukça kolay,yap›lmas› gereken tek fley aranacak yüzey üzerineyavafl yavafl sürtmek. Ço¤u detektörde bu ileri gerihareketle arama kafas› da denen bobini hareket et-tirmifl oluyoruz. E¤er hedef nesne üzerinden geçer-se duyulacak cinsten bir sinyal meydana geliyor. Ço-¤u geliflmifl metal detektörü saptad›klar› metalin ti-pini ve bu nesnenin ne kadar derinlikte oldu¤unu dagösteriyor.

Metal detektörleri flu üç teknolojiden birini kul-lan›yor:• Çok Düflük Frekans (VLF – very low frequency)• At› Endüksiyonu (PI – pulse induction)• Vuru-Frekans› Sal›n›m› (BFO – beat-frequency os-cillation)VLF Teknolojisi – Günümüz popüler metal detektör-lerinin ço¤unda kullan›lan bu teknoloji, endüksiyonbalans› olarak da biliniyor. Bir VLF metal detektö-ründe 2 farkl› bobin bulunuyor:

Verici bobin: Bu bir d›fl bobin halkas›, içindeise bir kablo sarg›s› var. Elektrik bir kablo vas›tas›y-la her saniye binlerce kez bir bir yana bir di¤er ya-na yollan›yor. Ak›m yönünün saniyedeki say›s›, biri-min frekans›n› belirliyor.

Al›c› bobin: Bu iç bobin halkas›ndaysa bir bafl-ka kablo sarg›s› bulunuyor. Bu kablo, yerdeki hedefnesnelerden gelen frekanslar› saptay›p büyülten biranten görevi görüyor.

VLF teknolojisi kullanan bir metal detektörü

Al›c› bobinin içinden geçen ak›m ayn› elektrikmotorlar›nda oldu¤u gibi elektromanyetik bir ak›myarat›yor. Manyetik alan›n kutuplan›fl› kablo sarg›s›-na dik gelecek flekilde ve ak›m her de¤iflti¤indemanyetik alan›n kutuplanmas› da de¤ifliyor. Bu da,e¤er kablo sarg›s› yere paralelse, manyetik alan›nsürekli yere do¤ru itti¤i ve sonra da çekti¤i anlam›-na geliyor.

Manyetik alan yere at›lar yollay›p yollay›p çek-tikçe, yerde karfl›laflt›¤› iletken nesnelerin de kendi-lerine zay›f manyetik alanlar yaratmalar›na nedenoluyor. Bu nesne ya da nesnelerin manyetik alankutuplanm›s›, vericinin manyetik alankutuplanmas›na tümüyle z›t yönde oluyor. Yani veri-ci bobinin alan› afla¤› do¤ru at› yolluyorsa, nesne-ninki de yukar› do¤ru yolluyor.

Al›c› bobin, verici bobinin üretti¤i manyetikalandan tümüyle korunmufl vaziyette. Ancak yerde-ki di¤er nesnelerden gelen manyetik alana karfl› ko-runakl› de¤il. Dolay›s›yla al›c› bobin manyetik alanveren bir nesne üzerinden geçti¤inde, küçük de ol-sa bobinin içinden bir elektrik ak›m› geçiyor. Buak›m, nesnenin manyetik alan›yla ayn› frekansta sa-l›n›yor. Sarg› frekans› büyültüyor ve metal detektö-rün kontrol kutusuna yolluyor, burada sensörler sin-yali analiz ediyor.

Metal detektörü, nesnenin üretti¤i manyetik ala-n›n kuvvetine göre nesnenin ne kadar derinde gö-mülü oldu¤unu saptayabiliyor. Nesne yüzeye yak›n-sa, al›c› bobin taraf›ndan yakalanan manyetik alanve dolay›s›yla da üretti¤i elektrik ak›m› daha kuvvet-li oluyor. Derinlerdeyse, manyetik alan da o kadarzay›f oluyor. Belli bir derinli¤in alt›nda, nesnenin ya-ratt›¤› manyetik alan o kadar zay›ft›r ki, al›c› bobintaraf›ndan alg›lanamaz.

Bir VLF metal detektörü metaller aras›ndan na-s›l ay›r›m yap›yor? Bu faz kayd›rmas› denen olguyadayan›yor. Faz kayd›rmas› verici bobinin frekans› ilehedef nesnenin frekans› aras›ndaki zamanlaman›nfark›ndan do¤ar. Bu farkl›l›¤›n birkaç nedeni olabi-lir:

Endüktans – Elektri¤i kolayca geçiren bir nes-ne endüktiftir ve ak›mdaki de¤iflikliklere çok yavaflreaksiyon gösterir. Endüktans› derin bir nehir ola-rak düflünebiliriz. Nehre akan suyun miktar›n› de¤ifl-tirsek de herhangi bir fark gözlemleyebilmek içinepeyi bir zaman geçer.

Direnç – Elektri¤i kolayca geçirmeyen bir nes-ne dirençlidir ve ak›mdaki de¤iflikliklere çabuk reak-siyon verir. Nehir benzetmesini sürdürürsek, diren-ci az s›¤ bir çay olur: Bu çaya akan suyun miktar›n-da yap›lacak de¤ifliklik suyun genel seviyesini dahaçabuk etkileyecektir.

Temel olarak, yüksek endüktansl› bir nesnenindaha büyük faz kaymas› olacakt›r, çünkü manyetikalan›n› de¤ifltirmesi daha uzun sürer. Dirençli birnesnede ise daha küçük faz kaymas›na tan›k oluruz.

Faz kaymas›, VLF temelli metal detektörlereay›rma yetisi verir. Ço¤u metaller, hem endüktanshem de direnç aç›s›ndan çeflitlilik gösterdi¤i için, birVLF metal detektörü, faz demodülatörü denen birçift elektronik devre kullanarak faz kaymas› mikta-r›n› saptar. Bunun üzerine detektör duyulabilir bir

tonla ya da görsel bir gösterge arac›l›¤›yla nesneninne tür metaller aras›nda olabilece¤ine dair ipuçlar›verir.

PI TeknolojisiMetal detektörleri aras›nda pek yayg›n olmayan

tiptekiler, at› endüksiyonu (PI- Pulse Induction) tek-nolojisi üzerine kurulu olanlard›r. VLF’nin tersine PIsistemleri tek bir bobini hem al›c› hem verici olarakkullanabilir, ya da bunlarda iki ya da üç bobin birarada çal›fl›yor da olabilir. Bu teknoloji, bir kablosarg›s›ndan patlamalar (at›lar) halinde ak›m yollar.Her at› k›sa bir manyetik alan yarat›r. At› bitti¤indemanyetik alan, kutuplanmas›n› tersine döndürüpbirden bire göçer, bu arada keskin bir elektrik çak-mas› yarat›r. Bu çakma birkaç saniye sürer ve birbaflka ak›m›n bobinden geçmesine neden olur. Buak›ma yans›m›fl at› (reflected pulse) denir, çok k›sa-d›r, sadece 30 mikrosaniye kadar sürer. Daha son-ra bir baflka at› daha yollan›r. Ve süreç tekrarlar. Ti-pik bir PI temelli metal detektörü saniyede yaklafl›k100 at› yollar, ancak tabi üretici firmaya ve modeleba¤l› olarak bu rakam saniyede birkaç düzineden,binleri aflan at›ya kadar de¤ifliklik gösterir.

Metalleri ay›rmada PI detektörleri çok iyi ifl gör-mez çünkü çeflitli metallerin yans›m›fl at› uzunlu¤ukolayca ayr›flt›r›lamaz. Ancak VLF temelli metal de-tektörlerinin zorlanaca¤›, örne¤in topraktaki ya dagenel çevrede bulunan yüksek iletkenli¤e sahip me-taller gibi pek çok alanda faydal› olabilirler. Su alt›keflifleri böyle bir durum için iyi bir örnek olufltura-bilir. Ayr›ca PI temelli sistemler, di¤er sistemlereoranla ço¤unlukla yerin daha derinlerinde metalarama olana¤› sa¤layabilir.

BFO TeknolojisiDarbe-frekans sal›ngac› (BFO beat-frequency os-

cillator), metal saptama yollar› aras›nda en temelolan›. BFO sisteminde, büyük bir tanesi arama kafa-s›nda, di¤er bir küçü¤ü ise kontrol kutusunun için-de olmak üzere iki tel sarg› bulunur. Her bir sarg›,saniyede binlerce ak›m at›s› üreten bir sal›ngacaba¤l›. Bu at›lar›n frekans›, iki sarg› aras›nda az›c›kkaym›fl vaziyettedir.

E¤er arama kafas›ndaki sarg› bir metal nesneüzerinden geçerse, sarg›dan geçen ak›m›n sebep ol-du¤u manyetik alan, nesne etraf›nda da bir manye-tik alan yarat›r. Nesnenin manyetik alan›, arama ka-fas› sarg›s›n›n üretti¤i radyo dalgalar›n›n frekans›nakar›fl›r. Bu frekans,kontrol kutusunda-ki sarg›n›n frekan-s›ndan sapt›kça, du-yulabilir at›lar›n sü-resi ve tonu de¤iflir.

102 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

T ü r k a n Y ö n e y

N a s › l Ç a l › fl › r

Metal Detektörler Nas›l Çal›fl›r?

At› endüksiyonu kulla-

nan Garrett

metal detektörü

Monitörden Yans›yanlarL e v e n t D a fl k › r a n

l e v e n t d a s k i r a n @ y a h o o . c o m

103Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Bilgisayar›n›z Aç›lam›yor Mu?Bazen öyle zamanlar gelir ki, kendi yapt›¤›n›z bir iflin sonucu olarak veya

anlamad›¤›n›z bir baflka sebepten ötürü bilgisayar›n›z›n bir türlü aç›lamad›¤›-

n› görürsünüz. Bilgisayarlarda yaflanan aç›l›fl problemlerinin ard›nda yatan

birçok farkl› sebep olabiliyor. Virüsler, sabit disklerden kaynaklanan fiziksel

ar›zalar, dosya sisteminin hasar görmesi veya bilgisayar› oluflturan parçalar

üzerindeki yongalar›n bozulmas› bu sebeplere birkaç örnek. ‹flin kötü yan›,

aç›l›fl problemlerinin ço¤u zaman kullan›c›lar› haz›rl›ks›z ve çaresiz yakalama-

s›. Çünkü bu sorunlar› tan›mlamaya ve gidermeye yarayan araçlar›n ço¤u za-

ten o bir türlü yüklenemeyen iflletim sistemi üzerinde çal›fl›yorlar.

Her ne kadar bu durum içinden ç›k›lamazm›fl gibi görünse de, özellikle

profesyonel yard›m alamayaca¤›n›z durumlarda Ultimate Boot CD (UBCD) ile

bu durumu kontrol alt›na alabilirsiniz. UBCD, içinde disk bütünlü¤ünün ve

dosya sisteminin kontrolünden tutun da, ifllemci ve belleklerin bozuk olup ol-

mad›¤›na dair testler yapan çok say›da ücretsiz arac› bir araya toplam›fl bir

kurtarma CD’si. UBCD’yi kullanabilmek için yapman›z gereken fley öncelikle

http://www.ultimatebootcd.com adresine giderek tercihinize uygun UBCD

dosyas›n› çekmek ve bunu uygun flekilde bir CD’ye yazd›rmak. Daha sonra bil-

gisayar›n›z›n aç›l›fl (Boot) menüsüne girerek aç›l›fl önceli¤ini CD-ROM sürücü-

nüze vermeniz gerekiyor. Bu ayarlar›n ard›ndan bilgisayar›n›z› açt›¤›n›zda, k›-

sa bir yüklemenin ard›ndan UBCD içinde bulunan tüm araçlara eriflebilece¤i-

niz bir menüyle karfl›lafl›yorsunuz. Bu menü arac›l›¤›yla sisteminizin çal›flma-

s›na engel olan sorunu bulup ortaya ç›karabilmek için kullanabilece¤iniz en-

vai çeflit test ve tamir arac›na ulaflmak mümkün. Bundan sonras› art›k kullan-

d›¤›n›z araçlar›n becerisine, sorunun çözülebilir olup olmad›¤›na ve kiflisel ye-

teneklerinize kal›yor. ‹lgilenenler için Ultimate Boot CD’nin Windows arabiri-

mine sahip olan, dolay›s›yla daha rahat kullan›labilen bir sürümü de mevcut.

Bu sürümü yine ücretsiz olarak http://ubcd4win.com adresinden edinebilir-

siniz. Her iki proje de ücretsiz, edinece¤iniz fayda karfl›l›¤› yard›mda buluna-

bilme tercihi size b›rak›lm›fl.

Cep ProjeksiyonuCepte tafl›nabilen cihazlar›n ekran›ndaki görüntüyü daha büyük ve daha

okunakl› bir flekilde ifade edebilmek, günümüzde ço¤u firma için öncelikli

bir hedef. Bu hedefin gerçeklefltirilmesine yönelik olarak, MP3 ses

s›k›flt›rma format›n›n da yarat›c›s› olarak bildi¤imiz Alman Fraunhofer Ens-

titüsünün minik lazer projeksiyon sistemi güzel bir çözüm olmaya aday. Sis-

temin temelini 1.5 milimetre çap›nda hareketli bir ayna ve lazer ›fl›nlar› o-

luflturuyor. Ayna h›zla hareket ederken, üzerine yans›t›lan lazer ›fl›n›n›n

aç›s›n› ve yönünü sürekli de¤ifltirerek istenen yüzey üzerinde görüntünün

nokta nokta belirmesi sa¤lan›yor. Görüntünün hareket halindeyken veya

sars›nt›ya ba¤l› olarak titremesinin önüne geçmek için ikinci bir lazer ›fl›n›

kontrol amac›yla kullan›l›yor. Sistem flimdilik sadece 320x240 boyutlar›nda

k›rm›z› renkli bir görüntü sunabiliyor olsa da, bu noktadan sonra daha yük-

sek çözünürlü¤e ve renkli görüntülere ulaflmak için çok beklemek gerekme-

yece¤i konusunda araflt›r›c›lar› hemfikir. Bu yeni teknolojiyle ilgili bas›n

bültenine http://www.fraunhofer.de/fhg/press/pi/2004/11/Mediendi-

enst112004Thema6.jsp adresinden ulaflabilirsiniz. Almanca bilmiyorsan›z,

sayfay› http://babelfish.altavista.com adresinden farkl› bir dile de çevirmek

mümkün. Sayfada yer alan bas›n bülteninden al›nma resmin gerçek bir uy-

gulama olmad›¤› belli, yine de yans›t›lan görüntünün nas›l görünece¤i

hakk›nda bir fikir vermek için yeterli.

Maziye YolculukEski bilgisayarlar deyince düflünceleriniz ne kadar geriye gidebili-

yor? Ço¤unuz odalar› dolduran manyetik bant ünitelerini görmüfl ol-

mal›s›n›z, peki delikli kartlarla programlanabilen bilgisayarlara hiç rast-

lad›n›z m›? 1970’lerde bilgisayarlar›n neye benzedi¤ini ve nas›l

çal›flt›¤›n› merak ediyorsan›z http://davidguy.brinkster.net/computer

adresinde “How it Works - The Computer” adl› kitab›n 1971 ve 1979

y›llar›na ait iki farkl› bask›s› yer al›yor. Kitap, o dönemlerde henüz ço-

¤u kifli için günlük hayatta kullan›ma uzak olan bu cihazlar›n nas›l

çal›flt›klar›na dair prensipleri bir araya toplamak ve zaman›n bilgisayar

sistemleri hakk›nda bilgi vermek üzere haz›rlanm›fl. 1971 ve 1979

bask›lar›n› birebir karfl›laflt›rd›¤›n›zda, aradan geçen süre içinde ne tarz

geliflmeler yafland›¤› da aç›kça izlenebiliyor. Konuya ilginiz varsa, bir

göz atmaya de¤er.

Bu basit görünümlü menü, zor anlarda görebilmeyi en çok isteyece¤iniz fley hali-ne gelebilir.

Mini cep projeksiyon sistemi sayesinde yak›n gelecekte tafl›nabilir cihazlar›nkargac›k burgac›k ekranlar›ndaki bilgiye ulaflmak daha da kolaylaflacak.

Bana bir harf ö¤retenin 40 y›l kölesiolurum.Hz. Ali

Vasat ö¤retmen anlat›r. ‹yi ö¤retmenizah eder. Süper ö¤retmen gösterir. En

iyi ö¤retmen ise ilham verir.William Arthur Ward

Ö¤retmen ancak kap›y› açar, giriflikendi bafl›na yapman gerekir.

Çin Atasözü

Okul kap›s›n› açan hapishane kap›s›n›kapat›r.

Victor Hugo

Ö¤retmen olmak için üç iyi nedenvard›r: Haziran, Temmuz ve A¤ustos

‹simsiz

Bir domuza flark› söylemeyi ö¤retme-ye kalkmay›n...Zaman›n›z› bofla harcar,

domuzu da k›zd›rm›fl olursunuz. ‹simsiz

Ortaokulun birinci s›n›f›ndayd›m; dik-kati çekmeyeyim diye en arka s›rada otur-mufltum ama yine de piyango bana ç›kt›.Verilen emre uyarak bafllad›m okumaya:“Do...Re...Mi...Fa...”- Sol demeye f›rsatbulamadan hoca beni durdurdu: “O¤lum,sokakta yo¤urt mu sat›yorsun, yoksa sol-fej mi okuyorsun?” ‹nsan›n utanc›ndankulaklar›n›n k›pk›rm›z› oldu¤unu anlamakiçin aynaya bakmas› gerekmedi¤ini iflte ozaman anlad›m. Bu an›, akl›ma Demet Sa-¤›ro¤lu’nun “Korkum Yok” adl› son CD’si-ni dinlerken geldi. Muhteflem bir yap›tama ne yaz›k ki, Demet han›m istedi¤i ka-

dar korkmas›n, ben hâlâ arkadafllar›m›nönünde bile flark› söylemekten korkar›m.Kimbilir, o gün hocam bana “Evlad›m,bak öyle de¤il flöyle okuyacaks›n” kabilin-den bir yol gösterseydi, ikinci bir Pavarot-ti veya Ruhi Su olamazd›m, ama hiç ol-mazsa Demet han›m› dinlerken ben dekendi kendime ona vokal yapabilirdim.K›smet de¤ilmifl.

Tabii, bu tür trajedileri yaflayan tekben de¤ilim. Beterin beteri var. Örne¤in

flu sat›rlar› yazan›n bafl›na gelenler: “Ben15 yafl›nda 7. s›n›f ö¤rencisiyken dan›fl-man hocam beni yan›na ça¤›rd› ve okuluterk etmemi istedi. Ben yanl›fl bir fleyyapmad›¤›m› söyleyince tek yan›t› flu ol-du: ‘Senin burada olman, bütün s›n›fakarfl› olan sayg›m› yitirmeye yetiyor.’”Benim aksime bu ö¤renci iyi bir amatörkemanc›ym›fl; yani kovulmak istenmesi-nin nedeni müzik kaynakl› de¤il, haf›zabozuklu¤u ve belki de ondan kaynakla-

Yaflam

104 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

S a r g u n A . T o n t

Hocalar...

Claude Lefebvre’nin “Bir Ö¤retmen ve Ö¤rencisi” isimli tablosu

nan asi davran›fllar›ym›fl. S›n›fta kalma-m›fl ama notlar› pek parlak de¤ilmifl. Benmüzik dersinde hezimete u¤ramama ra¤-men, öbür derslerim fleref listesine geçe-cek kadar iyiydi; haf›zam da oldukça sa¤-l›kl›d›r; ama Nobel bana de¤il, O’na gitti.Ad›: Albert Einstein.

Bu dergi elinize geçti¤i zaman Ö¤ret-menler Günü’nü bir hafta kadar önce kut-lam›fl olaca¤›z. Böyle kutsal bir günüanarken neden yaz›m›za bu kadar olum-suz bir havada bafllad›k? Aç›klayal›m. ‹yibir ö¤retmen nas›l olmal› sorusu yüzy›llarboyunca tart›fl›l›r, önemli düflünürler ara-s›nda bu konuda fikir yürütmeyen birisi-ne rastlamad›m. Bu konuda ben de epeykafam› kafl›d›m ve maalesef bütün ö¤ret-menlerin uygulamas› gereken ancak tekbir kural bulabildim: ‹yi bir ö¤retmen,kendisi ö¤renciyken hofllanmad›¤› fleylerikendi ö¤retmen olunca ö¤rencilerineyapmamal›d›r. (Dikkat ettiyseniz ayn› ku-ral gelin-kaynana iliflkileri için de geçerli-dir). Geriye kalanlar için “Her yi¤idin biryo¤urt yiyifli vard›r” kural› sanki ö¤ret-menler için icat edilmifl. Benim müzik afl-k›m› bir cümleyle yok etmeye çal›flan ho-can›n oldu¤u Pendik Ortaokulu’nda, Ab-dülkerim Kudat ad›nda bir matematik ho-cam›z vard› ki, müzik hocam›z›n aksinebizleri hiç terslemez, e¤er çok k›zarsa“Galiba ö¤leyin yo¤urtlu yediniz, gözleri-niz kapan›yor” diye ç›k›fl›rd›. Ben mate-mati¤in ne kadar zevkli bir bilim oldu¤u-nu o hoca sayesinde anlad›m.

Ayn› okulda müdürümüz Sefa Bey ya-flam›m boyunca gördü¤üm en idealist in-sanlardan biriydi. 1950’li y›llar, benimkidahil birçok aile için çok zorlu zamanlar-d› ama yiyecek için bile paran›n zor bu-lundu¤u bir zamanda Sefa Bey tümüylekendi olanaklar›m›z› kullanarak “BizimHafta” ad›nda haftal›k bir gazete ç›kar›r-d›. Ben de bafl yaz›lar› yaz›yordum. Ga-zete, önce daktiloyla ka¤›da geçirilir,sonra çal›flt›r›ld›¤› zaman etraf› amonyakkokusuna bo¤an bir teksir makinesindeço¤alt›l›rd›. Rahmetli müdürümüzün,idealli¤in dozunu bazen fazla kaç›rd›¤›da olurdu. Örne¤in Robert Kolej’e yapt›-¤› bir tetkik gezisinden sonra hepimizebir kütüphane kart› ç›kartt› ama ne ge-rek vard›, bilmem, çünkü kütüphane sa-dece bir dolaptan ibaretti ve kilit yaln›zbakanl›ktan bir müfettifl geldi¤i zamanaç›l›rd›. Ama ben yine de bugünlerde nezaman “Kardeflim, bizim elimizde de oimkan olsa biz de yapar›z” mazeretiniduysam Sefa Bey’in o “‹steyen Dervifl,

Murad›na ermifl” tavr› akl›ma gelir vekendi kendime gülümserim.

Robert Kolej’de okurken yaln›z bende¤il, belki de bütün arkadafllar taraf›n-dan sevilen üç hocam›z vard›. Behçet Ke-mâl Ça¤lar Türk Edebiyat›, Gilchrist adl›bir ‹skoçyal› hocam›z ‹ngiliz-Amerikanedebiyat›, Hobson ad›nda genç bir Ame-rikal› hocam›z matematik dersi okuturdu.Ça¤lar edebiyat›m›zda pastoral (do¤a) fli-irlerinin azl›¤›ndan yak›n›r, akl›na gelen-leri heyecanl› bir sesle okurken bizleribüyülerdi. Gilchrist, büyük do¤a flairi Wil-liam Wordsworth hayran›yd›; bu flairin fli-irlerini okudu¤u zaman gözlerinin yaflar-d›¤›n› bile hat›rlar›m. Ben do¤a sevgisiniilk kez ekoloji hocalar›mdan de¤il, bu ikiedebiyatç›dan kapt›m. Matematikçi Hob-son, sanki Abdülkerim Bey’in Ameri-ka’da do¤mufl bir o¤lu gibiydi.

Oregon State Üniversitesi’nde çok li-beral bir e¤itim sistemi uygulan›rd›. Ho-ca-ö¤renci iliflkileri resmiyetten o kadaruzakt› ki, bir ö¤rencinin hocas›na ilk is-miyle hitap etmesi normal karfl›lan›rd›.Belki flafl›racaks›n›z ama, bu okulda benien çok etkileyen, Hal Moe ad›nda emekliolmufl ama ders vermeye devam edenboks hocamd›. Birçoklar› gibi ben de, budersi herhalde kendime güvenim olmad›-¤› için ald›m, ama k›sa zamanda sadeceiyi yumruk atmay› de¤il, olumlu bir ya-flam felsefesi ö¤rendim. Dersin sonlar›nado¤ru Moe bizleri yar›m daire fleklinde

105Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

yere oturtur, boksla yaflam aras›ndakiiliflkilere dikkatimizi çekerdi: “Bak›n ço-cuklar, boksta oldu¤u gibi yaflam›n›zdada bir yumrukla yere düflebilirsiniz; amahakem 8 deyince aya¤a kalkacaks›n›z.”En ümitsiz anlar›mda bile, Nietzsche’ninbile takdir edece¤i bu sözler akl›ma ge-lince kendimde yeni bir güç buldum veçok kez hakemler 8 bile demeden aya¤akalkt›m.

Anavatana döndü¤ümde ö¤rencili¤eö¤retmen olarak devam ettim. Müzik ho-cas›n›n bana yapt›¤› azizli¤i, y›llar sonraODTÜ’de Tansel Türkdo¤an ad›nda gençbir doçent arkadafl›m telafi etti; ama mü-zikte de¤il, resim alan›nda. Çocuklu¤um-dan beri resim yapmak isterdim, ama bualanda yetene¤im olmad›¤›na o kadarinanm›flt›m ki, sanat aflk›m› sadece müze-leri dolaflarak, kitaplara bakarak tatminetmeye çal›fl›yordum. O¤lum yafl›ndakiTansel hocan›n derslerini iki sömestr ta-kip ettim. fiimdi, Metropolitan Müzesi’negirecek kalitede olmasa bile, kendi evi-min duvar›na iftiharla asabilecek resim-ler yapmaya bafllad›m.

Düflünüyorum da, boks hocamdan re-sim hocama kadar bir sürü kaliteli insanolmasayd› ne kadar, yaflam›mda fakir birinsan olurdum. Yaz›m› burada noktalar-ken yaflam›n› yitirmifl bütün hocalar›m›nruhlar› flad olsun veya topraklar› bol ol-sun diyorum. Yerli yabanc› bütün hocala-ra mutlu Ö¤retmenler Günü dilerim.

FIDE Dünya Satranç fiampiyonlar›ndan Ruslan Ponomariov’u ikinci ma-sada oynatan Ukrayna, ilk masada oynayan Vassily Ivanchuk ve 14 yafl›n-daki ikinci yedek (6. masa) Sergey Karjakin’in ola¤anüstü performansla-r›yla rahatça 36. Satranç Olimpiyat› fiampiyonu olurken (39,5/56), ikinciRusya ve üçüncü Ermenistan 36,5 puanda kald›. Türkiye 129 tak›m ara-s›nda 29,5 puanla 44-50. s›ralar› paylaflt›. Baflar›l› genç oyuncumuz UmutAtakifli’nin GM normu almas› iflten bile de¤ildi. Bayanlarda ise al›flageldikflekilde Çin flampiyon olurken (31/42), A.B.D. ikinci (28), Rusya üçüncü(27,5) oldu. Bayanlar›m›zsa 87 tak›m aras›nda 20,5 puanla 47-54. s›ralar›paylaflt›. Betül Cemre Y›ld›z, Dünya fiampiyonu Bulgar GM Antoaneta Ste-fanova ile berabere kald›. ‹spanyol polisinin kapan›fl töreninde FIDE As-baflkan› Gürcü GM Azmaiparashvili’yi dövmesi ve iki gün boyunca neza-rette tutmas› ise Galatasaray’›n bir Avrupa Kupas› maç›na giden Türk se-yircilerin havaliman›nda yine ‹spanyol polisi taraf›ndan kad›n-çoluk-çocukdemeden ac›mas›zca coplanmas›n› hat›rlat›yor.wwwwww..3366cchheessssoollyymmppiiaadd..ccoommwwwwww..ttssff..oorrgg..ttrr//ccaallvviiaa22000044//3366tthh__cchheessss__oolliimmpp..hhttmmwwwwww..cchheessssbbaassee..ccoomm//nneewwssddeettaaiill..aasspp??nneewwssiidd==11999966wwwwww..cchheessssbbaassee..ccoomm//nneewwssddeettaaiill..aasspp??nneewwssiidd==22001166

CCaarrmmeenn KKaayybbeettttii:: 22000088 OOlliimmppiiyyaatt›› AAllmmaannyyaa’’ddaa2006 Satranç Olimpiyat› Turin/‹talya’da gerçeklefltirilecek. 2008Olimpiyat› için iki aday Tallinn/Estonya ve Dresden/Almanya yar›flt›.Estonya ‹çiflleri Bakan› ve Satranç Federasyonu Baflkan› SüpermodelCarmen Kass’›n çabalar› sonucu de¤ifltiremedi ve delegeler 69-29 Almanyalehinde oy verdiler.

KKrraammnniikk UUnnvvaann››nn›› KKoorruudduu

2000 y›l›nda Londra’da Kasparov’u 8,5-6,5 yenerek Klasik Dünyafiampiyonu olan Rus GM Vladimir Kramnik (29), Macar GM Peter Leko(25) ile yapt›¤› maçta 7-7 berabere kalarak zor da olsa unvan›n› korumay›baflard›. Son oyuna 1 puan geride giren Kramnik’in mutlaka kazanmas›gerekiyordu ve baflard›.wwwwww..wwoorrllddcchheesssscchhaammppiioonnsshhiipp..ccoommwwwwww..cchheesssscceenntteerr..ccoomm//ttwwiicc//eevveenntt//kkrraammlleekk0044//iinnttrroo..hhttmmllwwwwww..cchheessssbbaassee..ccoomm

KKaass››mmccaannoovv--KKaassppaarroovv MMaaçç›› DDuubbaaii’’ddeeYYeenniiddeenn BBiirrlleeflflmmee TTeehhlliikkeeddeeTürkiye Satranç Federasyonu’nun da almak için giriflimlerde bulundu¤uRüstem Kas›mcanov – Gary Kasparov maç› Dubai’de oynanacak gibi. 1993y›l›nda Kasparov ve Short’un FIDE çat›s› alt›ndan ç›karak Londra’dadüzenledikleri flampiyonluk maç›ndan bu yana Karpov, Khalifman, Anand,Ponomariov ve Kas›mcanov FIDE, Kasparov ve Kramnik de Klasik Dünyafiampiyonu olarak an›ld›lar. Bir ara profesyonel boksta yaflanan unvankarmaflas›na benzer durum tüm gayretlere ra¤men y›llard›r giderilemedi.

Kramnik’in, Dubai’deki maç›n galibiyle oynama olas›l›¤› pek de fazla de¤il.

IIvvaanncchhuukk,,VV ((UUKKRR)) -- RReecceebboovv,,TT ((AAZZEE)) [[BB3322]] CCaallvviiàà 22000044 OOll.. 11..ee44 cc55 22..AAff33AAcc66 33..dd44 ccxxdd44 44..AAxxdd44 ee55 55..AAbb55 dd66 66..AA11cc33 aa66 77..AAaa33 bb55 88..AAdd55 AAccee77 99..AAbb44NNFFdd77 [9...Af6 10.c4 Axe4 11.cxb5 a5 12.Aa6 d5 13.Vc2 AA)) 13...Fxa6 14.bxa6Af5 15.Fb5 (15.Vc6 fie7 16.Fc4 Af6) 15...fie7 16.0–0 Ad4 17.Vd3; BB))13...Ka7 14.Fe3 Kb7 (14...Kd7 15.Kc1 d4 16.Vxe4 dxe3 17.Vxe5 exf218.fixf2 Vb6 19.fie1) 15.Kc1 f5 16.Ac7 (16.f3 Af6 17.Fe2) 16...fif7 17.f3 Af618.Fd2 a4 19.Fa5 (19.Aa6 Ka7 20.Vxa4 Ag6 21.Ac4 Fe6 22.Aa5) BB11))19...Vd7 20.Ac4 Ag6 21.Vxa4 Fc5 22.Aa6 Fd4 23.Ab6 Fxb6 24.Fxb6 Ve725.Fc5; BB22)) 19...Ka7 20.Vd2 e4 21.Ac4 Ag6 22.b6 (22.Vd4 Kxc7 23.Ae5Axe5 24.Fxc7 Axf3 25.gxf3 Ve7 26.fxe4 Vb4 27.Vxb4 Fxb4 28.fid1 Axe429.Kc2) 22...Kb7 23.Ae3 f4 24.Aexd5 e3 25.Vd4 Axd5 26.Fc4; BB33)) 19...Ae820.Vc3 d4 21.Fc4 fif6 22.Axe8 Vxe8 23.Vc2 Fd7 24.0–0; BB44)) 19...Fd720.Vxa4 (20.Vc3 Vb8) 20...Vb8 21.Vd1; BB55)) 19...Ag6 20.Vxa4 Vd7 (20...Ka721.b6 Kb7 22.Kd1) 21.Ac4 Fc5 22.Aa6 Fd4 23.Ab6 Fxb6 24.Fxb6 Ve725.Fc5] 1100..cc44 aa55 1111..AAbbcc22 AAff66 1122..AAxxbb55 FFxxbb55 1133..ccxxbb55 AAxxee44 1144..FFee33 dd55 1155..bb66ff55 1166..VVee22!!?? fififf77 1177..00––00––00 VVdd77 1188..fifibb11 VVee66 1199..ff33 AAdd66 2200..ff44 AAcc44 2211..ffxxee55 KKbb882222..gg44 ff44 2233..VVff33 gg55 2244..FFxxcc44 ddxxcc44 2255..hh44 VVcc66 2266..ee66 fifigg66 2277..VVff22 VVxxee66 2288..FFdd44FFgg77 2299..hhxxgg55 KKbbdd88 3300..KKddee11 VVdd66 3311..FFcc55 VVdd22 3322..KKee66 11––00

SStteeffaannoovvaa,,AA ((BBUULL)) -- YY››lldd››zz,,BB ((TTÜÜRR)) [[BB4466]] CCaallvviiàà 22000044 OOll.. 11..ee44 cc55 22..AAff33 ee6633..dd44 ccxxdd44 44..AAxxdd44 AAcc66 55..AAcc33 aa66 66..AAxxcc66 bbxxcc66 77..FFdd33 VVcc77 88..00––00 AAff66 99..ff44 dd551100..fifihh11 FFee77 1111..VVff33 FFbb77 1122..VVhh33 dd44 1133..AAaa44 cc55 1144..ee55 [14.f5?! e5; 14.c3?! c4]1144......AAdd55 1155..FFee44 [15.b3 Fc6 (15...Ab4) 16.Ab2 Ab4] 1155......AAxxff44??!! [15...Ab4]1166..KKxxff44 FFxxee44 1177..KKxxee44 VVcc66 1188..VVff33 [18.Kg4 Vxa4 19.Vf3 (19.Kxg7 Vb420.c3 Vb7) 19...0–0 (19...Kc8 20.Kxg7 Kf8 21.b3 Vc6 22.Vxc6 Kxc623.Kxh7 f6 24.Fh6 Kf7 25.Kh8 fid7 26.Kf1 c4 27.g4; 19...Ka7 20.Kxg7Fd8 21.Fh6) 20.Fh6 g6 21.b3 Vd7 22.Kf1] 1188......VVxxaa44 1199..KKxxdd44??!! [19.Kg40–0 20.Fh6 g6 21.b3 Vd7 22.Kf1] 1199......VVxxdd44 2200..VVxxaa88 VVdd88 [20...Fd8 21.Fe3Vxe5 (21...Vxe3 22.Vc6 fif8 23.Vd6 fie8 24.Kd1) 22.Kd1 Vc7 (22...fie723.Va7) 23.Ff4] 2211..VVxxdd88 fifixxdd88 2222..FFdd22 fifidd77 2233..KKff11 ff66 2244..fifigg11 fificc66 2255..FFaa55KKbb88 2266..bb33 KKbb77 2277..FFcc33 ff55 2288..fififf22 KKdd77 2299..fifiee22 FFdd88 3300..KKff33 FFcc77 3311..hh44 gg663322..KKee33 FFdd88 3333..KKhh33 FFcc77 3344..KKgg33 FFdd88 3355..KKhh33 FFcc77 3366..aa33 KKdd55 3377..KKee33 FFdd883388..KKhh33 FFcc77 3399..KKee33 FFdd88 4400..KKhh33 FFcc77 4411..KKee33 11//22

RRaammaa,,LL ((AARRNN)) -- AAttaakkiiflflii,,UU ((TTÜÜRR)) [[DD8855]] CCaallvviiàà 22000044 OOll.. 11..dd44 AAff66 22..cc44 gg6633..AAcc33 dd55 44..ccxxdd55 AAxxdd55 55..FFdd22 FFgg77 66..ee44 AAbb66 77..FFee33 00––00 88..FFee22 AAcc66 99..dd55 AAee551100..FFdd44 cc55 1111..FFxxcc55 AAeecc44 1122..KKcc11 AAxxbb22 1133..VVbb33 FFxxcc33 1144..KKxxcc33 AA22aa44 1155..FFxxbb66aaxxbb66!! 1166..KKee33 [16.Kc1 Ac5 17.Vc2 AA)) 17...Ka4 18.f3 (18.Ff3 e6) 18...Fd7;BB)) 17...e6 18.Kd1 exd5 19.exd5 Vf6! 20.Fc4 Ff5 21.Vd2 Ka4 (21...Ka3!?)22.Fb5 Ae4] 1166......AAcc55 1177..VVcc22 ee66!! [17...f5 AA)) 18.f3 e6 19.Fc4 b5 20.Fxb5Va5 21.Kc3 fxe4 22.d6 b6 23.Fc6 (23.a4 Fa6) 23...Ad3 24.fid2 (24.fie2Fa6 25.fid1 Kac8; 24.fif1 Vxa2) 24...Ab4 25.Vxe4 Vg5; BB)) 18.Af3 18...fxe4(18...Axe4 19.0–0) 19.Ad2 e6 (19...Ad3 20.Fxd3 exd3 21.Vb3) 20.dxe6(20.d6 Vxd6 21.0–0 Fd7 22.Axe4 Axe4 23.Kxe4 Fc6; 20.Axe4 Axe421.Kxe4 exd5 22.Vb3 Vg5) 20...Fxe6 21.a3 Vd4 (21...Kc8) ] 1188..FFff33[18.dxe6 Fxe6 19.a3 b5 20.Af3 Va5 21.Ad2 (21.Vc3 b4; 21.Vd2 b4) 21...b4(21...Aa4) ; 18.Fc4 b5; 18.Af3 exd5 19.exd5 Vxd5 20.Fc4 Vf5] 1188......eexxdd551199..eexxdd55 FFff55 2200..VVdd22 KKee88!! 2211..AAee22 [21.Kxe8 Vxe8 22.Ae2 Ad3 23.fif1 Ae5!]2211......KKxxee33 2222..ffxxee33 AAdd33 2233..fififf11 VVhh44!! 2244..gg33 [24.Ag3 Vc4; 24.Ac3 Kc8 25.g4(25.g3 Vf6) 25...Ae5] 2244......VVcc44 2255..VVcc33 FFhh33 2266..FFgg22 [26.fig1 Vb5] 2266......FFxxgg222277..fifixxgg22 VVee44 00––11

OOlliimmppiiyyaattttaann:: SSiiyyaahhllaarr OOyynnaarr VVee KKaazzaann››rr

A y b a r K a r a ç a y

Satranç

106Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Ukrayna Olimpiyat fiampiyonu

107Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Z E K A O Y U N L A R I

Kareler – Daireler (2)

Temmuz 2004 say›s›nda sordu¤umuzbir sorunun benzerini soruyoruz. ‹ç içegirmifl -ve sonsuza kadar devam etti¤inivarsayaca¤›m›z- kareler ve daireler flekil-de görülmektedir. En d›fltaki karenin ke-nar uzunulu¤u 1 birim ise sar› renkli alan-lar›n toplam›n› bulunuz.

Yeni Kurufl9 adet yeni madeni parayla, 70 Ykr ile

190 Ykr aras›nda olan bir ödeme tam ola-rak yap›labilmektedir. Ödeme tutar›n› bi-len birisi hangi cins paradan kaç adet kul-lan›ld›¤›n› kesin olarak bulabilece¤ine gö-re bu tutar nedir?

(Yeni para sisteminde 6 cins madenipara bulunmaktad›r: 1 Ykr, 5 Ykr, 10Ykr, 25 Ykr, 50 Ykr, 1 YTL. )

Küpün Kenarlar›

1’den 12’ye kadar olan 12 say›y› birkübün kenarlar›na öyle yerlefltirin ki, hiç-biri birbirine de¤meyen her dört kenar›ntoplam› ayn› olsun. (5, 9 ve 12 say›lar›n›sizin için biz yerlefltirdik.)

Kare ve KüpÖyle bir say› bulunuz ki, karesini ve

kübünü ald›¤›n›z zaman 0’dan 9’a kadarolan 10 rakam›n hepsi tam olarak birerkez kullan›lm›fl olsun.

Örnek: Soru 1’den 8’ kadar olan ra-kamlar için sorulmufl olsayd› cevap 24olabilirdi.

24x24 = 57624x24x24 = 13824.

Benzer Üçgenler

30-60-90 derecelik bir üçgeni 4 eflit30-60-90 derecelik üçgene bölmek ister-sek 4 farkl› çözüm bulabiliriz. Çözümler-den biri afla¤›da verilmifltir. Di¤erlerini desiz bulunuz.

Do - Ya“Do”lar sürekli do¤ru, “Ya”lar ise sü-

rekli yalan söylemektedir. Do ya da Yaolan A. B,C ve D flu önermeleri yaparlar:

A: “B ve C’den sadece biri Do’dur.”B: “C ve D’den sadece biri Ya’d›r.”C: “D ve A ayn› türdendir.”D: “A ve B farkl› türdendir.”Kimlerin Do, kimlerin Ya oldu¤unu bu-

lunuz.

Tehdit Etmeyen Atlar

a)Standart bir satranç tahtas›na, bir-birlerini tehdit etmemek kofluluyla en faz-la kaç adet at yerlefltirilebilir?

b)Yukar›daki koflulu sa¤layan kaç fark-l› çözüm vard›r?

(At, iki kare yatay ve bir kare afla¤› ve-ya yukar› gider ya da iki kare düfley ve birkare sa¤a veya sola gider. Bu hareket bir“L” harfi oluflturur. At›n gidebilece¤i ka-rede bir tafl varsa, onu tehdit ediyor de-mektir.)

Göz Aldanmas›

Üçgenlerin hiçbirisini

oluflturmakmümkün de¤il.

E m r e h a n H a l › c ›e-posta: [email protected]

Alt› Say›Bu koflullarda oluflturulacak say›lardan hiçbi-

ri 11’ e tam olarak bölünemez. (Not: Bir say›n›n 11’e kalans›z bölünebilme-

si için tek ve çift say›l› basamaklar›n›n toplamla-r› fark›n›n 0 ya da 11’in kat› olmas› gerekir.)

‹ki Kirifl

Toplama843+759 =1602 (Farklar› ise 84)Not :Toplam› 1602 olan 4 ifllem oluflturula-

bilir:843+759=1602(84)849+753=1602(96)853+749=1602(104)859+743=1602(116)(Toplanan iki say›n›n yer de¤ifltirdi¤i di¤er 4

seçenek dikkate al›nmam›flt›r.)

Satranç Atlar›1)Aa1-c2 2)Aa4-c3 3)Ac2-a3 4)Ab4-c2

5)Ac1-a2 6)Ac2-a1 7)Aa2-b4 8)Ac3-a2 9)Ab1-c310)Aa2-c1 11)Ac3-a4 12)Aa3-c2 13)Ac4-a314)Aa3-b1 15)Ac2-a3 16)Aa3-c4

Fenerbahçe1/22(6! x (7x6x5x4x3) / 11! = 1/22)

De¤iflik Saat12’yi 720/143 dakika geçe. (Yani 12’yi 5 geçe-

den biraz sonra.)

‹ki Art›dan Kareye

Eylül Ay›n›n Çözümleri

M A T E M A T ‹ K K U L E S ‹E n g i n T o k t a fl

m a t e m a t i k _ k u l e s i @ y a h o o . c o m

Aç› Avlama

Geometri sorular› çözmenin belki de en güzeltaraf›, görülmesi gereken küçük bir noktay› his-lerinizle bulduktan sonra çözümün bir çorap sö-kü¤ü gibi gelmesi. ‹flte buna güzel bir örnek: fie-kildeki ABC üçgeninde AB = AC ve ED = DC =BC’dir. Üçgenin tepe aç›s› 20 derece oldu¤unagöre AED aç›s›n› bulabilir misiniz?

Özgür Yaflar Akyar, Afflin/K.Marafl(Bu soruyu Matematik Kulesi’ne gönderen

okuyucumuzun adresine TÜB‹TAK Yay›nlar›’n›n“Matematik Sanat› (Jerry P. King)” adl› kitab›postalanm›flt›r.)

‹rrasyonel Belirsizlikab tipindeki say›larda a ve b’yi rasyonel ald›¤›-

m›z halde sonucun irrasyonel ç›kabilece¤ini biliyo-ruz. Örne¤in a=2 ve b=1/2 iken 21/2=1.414213...say›s› bir irrasyonel say›d›r ve kesirlerle ifade edi-

108 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

lemez. fiimdi gelin bu durumu bir de tersinden dü-flünelim. Acaba a ve b’yi irrasyonel seçerek bir ab

rasyonel say›s› oluflturabilir miyiz?

Giz(em)li AsallarBaz› say›lar o kadar yal›nd›r ki bir bak›flta o

say›n›n asal olmad›¤›n› anlay›verirsiniz. Örne¤in1000, 38492862, 6585435 say›lar› ben asalde¤ilim diye ba¤›ran say›lar›n küçük bir k›sm›.Ancak sonsuzluk denizinin di¤er üyeleri için du-rum hiç de böyle de¤ildir. Genelde say›lar, kendi-lerine flüpheyle bakan gözlere asall›k s›rlar›n› ilkaflamada pek aç›klamazlar. fiimdi 1 ile bafllay›pbiten ve ...01010... fleklinde ilerleyen say›laraflüpheyle bakman›z› istiyoruz. 101, 10101,1010101, ... gibi say›lardan acaba hangileri asalolma ayr›cal›¤›n› üzerinde tafl›yor?

En Büyük Çarp›mBir say› alal›m ve bu say›y› di¤er say›lar›n

toplam› fleklinde yazal›m. Ancak say›y› öyle top-lamlar cinsinden yazal›m ki bu toplam› veren sa-y›lar›n çarp›m› en büyük de¤eri versin. Örne¤in10 say›s› 1+2+3+4, 5+5, 3+3+3+1, 4+4+2, ...fleklinde yaz›labilir ve bu say›lar›n çarp›m› s›ras›y-la 24, 10, 27 ve 32 olur. Amac›m›z en büyükçarp›m de¤erini veren genel bir yöntem bulmak.Acaba bu mümkün mü?

Gizemli KasabaBazen bir problemin matematiksel analizini

yapmak için hiçbir say›ya gerek duyulmaz. Yap-man›z gereken tek fley problemi anlamak, siste-matiklefltirmek ne genellefltirmek olur. Matema-ti¤in, birbirleriyle karmafl›k iliflkiler içeren say›-lardan ibaret oldu¤unu düflünen kiflilere (tabi kisizden bahsetmiyorum) bu yaz› san›r›m güzel bircevap olacak.

fiimdi gelin hep birlikte gizemli bir kasabayagidelim. Bu kasabadaki her kad›n, kendi efli ha-riç di¤er erkeklerin yapt›¤› sadakatsizlikten he-men haberdar oluyor. Kasabada yaflayan her ka-d›n çok zeki olmakla birlikte, kasabadaki di¤erkad›nlar›n da çok zeki oldu¤unu biliyor. Kasaba-da flöyle bir yasa geçerli: bir kad›n eflinin kendi-sini aldatt›¤›n› kan›tlad›¤› gün, günefl batmadankocas›n› vurmak zorunda.

Kasabada huzur dolu günler yaflan›rken birgün hiç yalan söylemeyen ve tüm kasabal›lar›ngüvendi¤i bir kifli ç›kar ve der ki “bu kasabadaen az bir kad›n aldat›l›yor”. fiimdi sorumuz flu:gerçekte kasabada 40 sadakatsiz erkek varsa (busay›y› kad›nlar bilmiyor), bu ilan›n ard›ndan kasa-bada yaflanacak olaylar› kestirmeniz mümkünmü?

Matematiksel düflünce sistemini kullan›yorsa-n›z, evet mümkün! Sorunun cevab› sessiz geçen39 günün ard›ndan 40. gün günefl batmadan ya-flanan 40 cinayet olacak. Bu cevab› anlamak ilkbaflta çok kolay gözükmüyor. Oysa kasabadakisadakatsiz erkek say›s›n› bire indirdi¤imizde çö-zümü daha kolay anlayabiliriz. Böyle bir durum-da güvenilir kiflinin söyledi¤i sadece aldat›lan Ba-yan X’e yeni bir bilgi verir. Baflka aldat›lan kim-seyi tan›mayan Bayan X, aldat›lan kiflinin kendisioldu¤unu anlar ve o gün günefl batmadan eflinivurur. Peki sadakatsiz erkek say›s› iki ise neolur? Bu surumda aldat›lan Bayan X ve Bayan Yd›fl›ndaki herkes iki olaydan haberdard›r. X ve Yise sadece di¤erinin aldat›ld›¤›n› bilir. Aldatan enaz bir erkek oldu¤unun ilan›ndan sonra Bayan Xve Y, o gün di¤erinin kocas›n› vurmas›n› bekler.Ancak böyle bir olay gerçekleflmez. Bu demektirki di¤eri baflka bir aldat›landan haberdard›r o dane yaz›k ki kendisinden baflka biri olamaz. So-nuçta ikinci gün sonunda günefl batmadan BayanX ve Bayan Y tüm gerçekleri anlayarak kocalar›-n› vururlar. Bahsetti¤imiz mant›¤› 3 aldatan kocaiçin de kurmak mümkün. Bu durumda 2 sessizgün geçecek ve 3. günde üç cinayet ifllenecektir.Art›k arad›¤›m›z sonuca ulaflabiliriz. 40 sadakat-siz erke¤in yaflad›¤› kasabada 39 gün sessiz sa-kin geçecek, 40. gün aldat›lan 40 kad›n gerçe¤infark›na vararak kocalar›n› vuracaklard›r.

Soruyu çözdü¤ümüzü art›k gönül rahatl›¤›ylailan edebiliriz. Dikkat ederseniz 40 kiflilik karma-fl›k problemle u¤raflmak yerine önce soruyu ba-sitlefltirdik, sonra çözümü sistematiklefltirdik veen sonunda genellefltirdik. Böylece o büyüleyicimatematiksel mant›k, tüm ç›plakl›¤› ve güzelli¤iy-le gözler önüne seriliverdi. Böyle bir güzellik kar-fl›s›nda matemati¤e afl›k olmamak mümkün mü?

Geçen Ay›n Çözümleri

Bilinmeyen Çarp›m Soruda verilen diklik özelliklerini kullanarak

flekildeki aç›lar› yerlefltirdik. Daha sonra FDB veGCE dik üçgenlerinde FB = AB/(2.sin80) ve GC= AC/(2.sin55) eflitliklerini trigonometriyard›m›yla elde ettik. Bu durumda FBxGC =(ABxAC)/(4.sin80.sin55)’e eflit olur. S›ra geldisinüs teoremini kullanmaya. Teoreme göre

AB/sin55 = AC/sin80 = BC/sin45 ’dir. Dikkatederseniz;

olur. BC = 5 oldu¤una göre FBxGC = 12,5 ‘dir.

Tam Bölüma ve b’nin aralar›nda asal oldu¤unu göz önüne

alarak eflitli¤i tekrar yazal›m: a2 + b2 = (c2)2 .Bilindi¤i gibi Pisagor denklemlerinde a = m2 – n2

, b= 2mn ve c2=m2+n2 eflitliklerini veren mutlakam ve n do¤al say›lar› vard›r. Biz 7 | ab (7 bölera.b) oldu¤unu kan›tlamak istiyoruz o halde sadece7 | b veya 7 | a oldu¤unu kan›tlamak yeterli.Farz edelim ki 7 b’yi tam bölmesin. Bu durumda7, m ve n’yi de tam bölemez. Kolayca

gösterilebilir ki 7 ye bölünmeyen bir say›n›nkaresi 7 ye bölündü¤ünde 1, 2, 4 say›lar›ndan biriolur. m ve n nin kalanlar› farkl› iken eflitli¤insa¤lanmas› mümkün de¤ildir. O halde kalanlar›ayn› olmal›d›r ( m = n(mod7) ). Öyleyse a = m2 –n2 say›s› 7 ye bölünür. Sonuç olarak 7 | a.b’dir.

En Büyük AlanSoruda arad›¤›m›z cevap, dörtgenin dört

köflesinin bir çember üzerindeyken ki durumuolacakt›r. ‹lk olarak Pappus’un kan›tlad›¤› “çevresabit iken en büyük alan› bir çember verir”düflüncesinden hareketle cevab› kan›tlayabiliriz.Mentefleler yard›m›yla çember ve dörtgenin fleklinide¤ifltirelim. Bu durumda çember ile dörtgenaras›nda kalan alan de¤iflmezken dörtgenin alan›küçülür. Tüm alan› maksimum yapmak için tekrarçember haline döndürmemiz gerekir.

Meksika Yar›fl›Ü s t t e k i

Meksika l ›n ›nçizgiye göre ay-na görüntüsü-nü alal›m ve di-¤er Meksikal›ile birlefltire-lim. Elde etti¤i-miz A noktas› yeflil flapkal› Meksikal›ya en fazlaavantaj sa¤layan nokta olur. Adil yar›fl› sa¤layanB noktas›n› bulmak için ise iki Meksikal›y› bir do¤-ru parças›yla birlefltirelim. Bu do¤ru parças›n›n or-ta noktas›ndan çizdi¤imiz dikme ile var›fl noktas›-n›n bulundu¤u çizginin kesiflme noktas› bize Bnoktas›n› verecektir.

Matemati¤in fiafl›rtan Yüzü

ABD’li bir amatör gökbilimci olan Donald Mach-holz’un keflfetti¤i C/2004 Q2 Machholz Kuyruklu-y›ld›z›’n›n parlakl›¤›n›n, ocak ay›n›n bafllar›nda 4.kadire kadar yükselece¤i tahmin ediliyor.

Kuyrukluy›ld›z, Aral›k ay›n›n bafl›nda, Irmak Ta-k›my›ld›z›’nda, Avc›’n›n güneyinde yer alacak. Par-lakl›¤›, bu s›rada ç›plak gözün ideal koflullarda gör-me s›n›r›na yak›n olacak. Bu s›rada, bir dürbün yar-d›m›yla, kuyrukluy›ld›z› gözleyebilirsiniz. Kuyruklu-y›ld›z, ilerleyen günlerde gökyüzünde yükselecek.Ay›n ortalar›na gelindi¤inde, parlakl›¤› 5. kadireulaflacak. Aral›¤›n son günlerinde, akflam gökyüzün-de iyice yükselen ve Bo¤a Tak›my›ld›z›nda bulunankuyrukluy›ld›z, ›fl›k kirlili¤inden fazla etkilenmeyenyerlerde ç›plak gözle kolayca gözlenebilecek.

Machholz Kuyrukluy›ld›z›, 10 Ocak 2005’te enyüksek parlakl›¤›na ulaflacak. Bu s›rada, Aral›k so-nundaki 4.3 kadir olan parlakl›¤›ndan biraz dahaparlak, 4.1 kadir parlakl›kta olacak. Kuyrukluy›ld›z,güney-kuzey yönündeki ilerleyiflini sürdürürken, 10ocak’tan sonra giderek sönükleflecek. Ancak, bu sö-nükleflme yavafl olacak. Parlakl›¤›n›n yeniden 6. ka-dire düflmesi, fiubat ay›n›n sonunu bulacak. Bu s›ra-da, kuyrukluy›ld›z Kutupy›ld›z›’yla yak›n görünür ko-numda olacak.

Kuyrukluy›ld›z› gökyüzünde bulabilmekiçin, yüzünüzü güneye dönmelisiniz. Mach-holz, Ay›n ilk günlerinde ufka oldukçayak›n, yaklafl›k 25° aç›sal yükseklik-te olacak. ‹lerleyen günlerde, kuy-rukluy›ld›z›n hem parlakl›¤› hemde yükselimi artt›¤›ndan kuy-rukluy›ld›z daha rahat gözlene-bilecek.

Geminid Göktafl› Ya¤muruGöktafl› ya¤murlar› ara-

s›nda en etkinlerinden biriolan Geminid (‹kizler) gökta-fl› ya¤muru, 7-17 Aral›k ta-rihleri aras›nda gözlenebiliyorve 13/14 Aral›k gecesi, gece-yar›s› civar› en yüksek etkinli¤i-ne ulafl›yor. Bu y›l, Ay’›n da gök-yüzünde olmay›fl› sayesinde, havakoflullar› uygun olursa iyi bir göktafl›ya¤muru izlenebilecek. Uzmanlar, gök-tafl› ya¤muru s›ras›nda saatte 120 kadarakany›ld›z gözlenebilece¤ini öngörüyorlar.

GezegenlerSatürn, akflam gökyüzündeki en parlak geze-

gen. Ay›n bafl›nda 20:00 civar›nda do¤arken, ay›nsonunda erkenden, alacakaranl›¤›n bitmesiyle birlik-

te do¤uyor. Bu nedenle gezegen hemen hemen tümgece gözlenebilir.

Sabah gökyüzündeki Jüpiter, giderek daha yu-kar› t›rman›yor. Ay›n bafllar›nda sabaha karfl›

02:00 civar›nda do¤an gezegen, ay sonundagece yar›s›ndan k›sa bir süre sonra do¤u uf-

ku üzerinde beliriyor. Mars, sabah hava ayd›nlanmadan, gü-

neydo¤u ufku üzerinde yavafl yavaflyükseliyor. Sönük olmas› nedeniy-le fazla dikkat çekmese de, ren-giyle kendini belli ediyor. Marsve Venüs, 5 Aral›k’ta çok yak›ngörünür konumda olacaklar.Aylard›r sabah gökyüzünde al-çalan Venüs, art›k flafa¤›nsökmesinden çok k›sa bir sü-re önce do¤uyor. Ufuktan faz-la yüksekte yer almad›¤› hal-de, parlakl›¤› sayesinde do¤u

ufku üzerinde dikkat çekiyor. Merkür, sabah gökyüzüne h›zl›

bir geçifl yapt›ktan sonra, ay›n or-talar›nda h›zl› bir flekilde yükseli-

yor. Gezegen, ay›n ortalar›ndan son-ra, do¤u ufku üzerinde rahatça gözle-

nebilir. 29 Aral›k sabah›, Merkür ve Ve-nüs, çok yak›n konuma gelecekler. Yine ay-

n› gün, Merkür en büyük uzam›nda olacak vebu s›rada, Günefl’ten yaklafl›k 1,5 saat önce do¤u-yor olacak.

Ay, 4 Aral›k’ta sondördün, 11 Aral›k’ta yeni-ay, 18 Aral›k’ta ilkdördün, 26 Aral›k’ta dolunayevrelerinden geçecek.

1 Aral›k saat 23:00; 15 Aral›k saat 22:00; 31 Aral›k 21:00’de gökyüzünün genel görünüflü

K›fl Gökyüzünde Bir Kuyrukluy›ld›z

GökyüzüA l p A k o ¤ l u

109Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Kraliçe

Perseus

Bo¤a

Avc›

‹kizlerYengeç

Tekboynuz

Irmak

Irmak

Tavflan

Üçgen

Bal›klar

Arabac›

Koç

Balina

Kova

Andromeda

Kanatl› At

Kral

Büyük Ay›

Yunus

Ku¤u

Lir

Küçük Ay›

KUZEY

GÜNEY

DO⁄U

Ejderha

ZürafaVaflak

Kutupy›ld›z›

Deneb

Vega

Kapella

Aldebaran

BATI

KüçükKöpek

BüyükKöpek

Aky›ld›z(Sirius)

Procyon

Satürn

1 Aral›k 2004, 6.2 Kadir6 Aral›k 2004, 5.8 Kadir

11 Aral›k 2004, 5.5 Kadir16 Aral›k 2004, 5.1 Kadir

21 Aral›k 2004, 4.8 Kadir

26 Aral›k 2004, 4.5 Kadir

Avc›

Bo¤a

Perseus

Irmak

Tavflan

Andromeda

Bal›klar

Balina

Büyük Köpek

Arabac›‹kizler

Satürn

Tekboynuz

31 Aral›k 2004, 4.3 Kadir

5 Ocak 2004, 4.2 Kadir

10 Ocak 2004, 4.1 Kadir

15 Ocak 2004, 4.2 Kadir

20 Ocak 2004, 4.3 Kadir

25 Ocak 2004, 4.4 Kadir

30 Ocak 2004, 4.5 Kadir

110 Aral›k 2004B‹L‹M veTEKN‹K

ForumG ü l g û n A k b a b a

Ak›lc›l›k, Bilimsellik, Teknoloji ve Türkiye

Ak›lc›l›k, insan›n gerçe¤iakl›yla aray›p bulmas›, evreni veevrendeki olaylar› ak›l yoluylaaç›klamaya çal›flmas›d›r. Do¤ru-lu¤un ölçütü duyularda de¤il,düflünmededir. Olaylara ak›lc›ve bilimsel davran›fllarla yaklafl-mak, sorunlar›n sa¤l›kl› çözül-mesini sa¤lar. Atatürk de “Herfleyin kayna¤› insan zekas›d›r.”“Ak›l ve mant›¤›n çözemeyece¤i sorun yoktur.” diyerekak›lc›l›¤›n önemini ve evrensel boyutunu vurgulam›flt›r.Atatürk, yeni devletin yap›s›n› oluflturan Cumhuriyet’inilke ve devrimlerini ak›lc›l›k ve bilimselli¤in ›fl›¤›nda bi-çimlendirmifltir.

Kurtulufl Savafl›’n›n kazan›lmas›ndan sonra dahazor bir savafl bafllam›flt›r. Bu savafl›n ad› cahilli¤i öldür-mektir. Türkiye neden flimdi Atatürk’ün bize b›rakt›¤›Türkiye gibi de¤il? Neden ileri gidece¤ine geriliyor?Bence bunun bafll›ca nedenleri aras›nda cahillik geliyor.Cahillik, ba¤nazl›¤› do¤urur. Ba¤nazl›k, ça¤dafllaflmaçabas›nda olan ülkemizin en büyük düflman›d›r. Ulusalba¤›ms›zl›¤›m›z, ancak ve ancak bilim-fen yoluyla sürek-lilik kazan›r. Bilim ve ak›lc›l›k cahilli¤i her zaman yener.

Atatürk Anadolu’da ayd›nlanma seferberli¤i bafllat-t›. Onun en büyük hedefi, Türk ulusunu ba¤nazl›¤›n ka-ranl›¤›ndan ar›nd›r›p, ça¤dafl uygarl›k düzeyine ç›kar-makt›. Bilim ve teknoloji, sa¤l›k, e¤itim, ekonomi, sa-vunma gibi pek çok alanda baflar›l› olman›n koflulu ol-du¤unu biliyordu. Kan›t› da ça¤dafl uygarl›kta yerini al-m›fl toplumlar›n bilim ve teknolojiyi verdi¤i de¤erdi. Butoplumlar›n bireyleri, sa¤l›kl›, özgür, mutlu, yarat›c› veüretkendiler. Atatürk halk›n›n bu de¤erlerin hepsine sa-hip olmas›n› istiyordu. fiimdi düflünüyorum da bizim ül-kemizde insanlar›n ço¤unlu¤u, bu de¤erlerin ço¤undanyoksunlar. Cahillik deseniz, alm›fl bafl›n› gidiyor. Cahil-lik çok, bilim ve teknoloji yok.

Sadi Ersolak

Disiplin Baflar› Getirir mi?

Biliçlenmeye bafllad›¤›m ilk andan beri ailemden di-siplinli olmay› ve disiplinin önemini ö¤rendim. Bu bi-linçle bu kavram hakk›nda düflüncelerimi söylemek isti-yorum.

Disiplin kiflinin kendine olan sayg›s›d›r. Sabah kalk-t›¤›m›zda, vücudumuzun rehavetini atacak egzersizleryapmak, ellerimizi ve yüzümüzü y›kamak, günlük kulla-naca¤›m›z k›yafetleri giymek, odam›z› toplamak disip-linli yaflam›m›z›n örneklerindendir. Disiplin anlay›fl› ol-mayan kifliler, disiplinden korkar ve bunu öcü gibi gö-rürler. Oysa yaflam›m›z› disiplin alt›na ald›¤›m›zda, herfley istedi¤imiz gibi olacakt›r.

Ço¤u ilkö¤retim sekizinci s›n›f ö¤rencisi gibi ben delise girifl s›navlar›na, bir y›la yak›n bir süre haz›rlanarakkat›ld›m. Ancak LGS s›nav›na bir y›l yetmeyece¤ini dü-

flünüyorum. 6. s›n›ftan itibaren al›nan e¤itim, planl›programl› ve disiplinli çal›flmad›r beni baflar›l› k›lan. Ki-mi ö¤renciler “yumurta kap›ya dayan›nca” baflar›l› ol-mak için güç sarfediyorlar. Ancak, baflar›l› olmak bir y›-la s›¤d›r›lacak bir ifl de¤il. Zaten bu ö¤renci arkadaflla-r›m genelde baflar›s›z oluyorlar. Baflar›ya ulaflmak içinuzun vadeli çal›flmalar ve çal›flma disiplini gerekiyor. Budisiplin ö¤renim hayat› bittikten sonra da devam eder-se e¤er, iflte o zaman gerçek baflar› elde edilir.

Sinem Acar/‹stanbul

Bilim ve KurguTV’nin karfl›s›na geçmifl

Carl Sagan’›n Mesaj adl› filminiizlerken, yaklafl›k iki y›l öncedüzenlenen bir bilim-kurgu öy-kü yar›flmas›nda birinci olanBeyaz›t Akman’›n Bilim ve Tek-nik dergisinde yay›mlanan “Ge-lecekten Gelen Notlar” adl›öyküsündeki flu soru akl›mageldi: “Acaba gelecek, biz bu flekilde düflledi¤imiz içinmi böyle oldu, yoksa böyle olaca¤›n› tahmin edebildi¤i-miz için mi bu flekilde düflledik?” Her ne kadar filminkonusu bu soruyla pek ilgili olmasa da bilim-kurgu te-meline dayand›¤› için düflünmeden geçemedim.

Vaktiyle uçaklar, TV’ler, bilgisayarlar, uydu teknolo-jileri ve uzay uçufllar› bafll›bafl›na bir bilim-kurguyken,bugünün dünyas›nda bunlar›n günlük yaflam›n s›radanbirer parçalar› olufllar›, yukar›daki sorunun hangi k›sm›-n› destekliyor acaba? Tasarland›klar› için mi icad edildi-ler, yoksa icad edilecekleri zaten biliniyordu da bu yüz-den mi yaz›ld›lar?

Belki gelecekte de bu tür sorular sorulmaya devamedecek. Bu sorular›n temelindeyse bana göre, bugününbilim-kurgusu, yani gelece¤in bulufllar› yer alacakt›r.

Emre Tekgür-‹stanbul

Makineleflmede As›ls›z Korkular

Ben Nisan say›m›zda Forum’a kat›lan Gökçen arka-dafl›m›z›n makineleflme hakk›ndaki korkular›ndan sözetmek istiyorum. Bence makineleflme yurdumuzu flu aniçin hiç tehdit etmiyor. Aksine, ekonomimizin geliflme-si ve dolay›s›yla sanayimizin ilerlemesi için art›k dahasistemli, güvenli, h›zl› daha çok verim verebilen ve da-ha zarars›z yani do¤ay› kirletmeyen makinelere gerek-sinimimiz var. Örne¤in ülkemizdeki demir fabrikalar›halen kurulduklar› sistemle çal›fl›yorlar ve art›k sistem-leri eskidi. Dolay›s›yla dünyadaki di¤er fabrikalara k›-yasla kârlar› azald›. Yaln›zca demir fabrikalar› için de-¤il, herhangi bir fabrikan›n birim zamanda daha çokparça elde etmesi daha iyi de¤il midir? Ayr›ca insan›ngünlük yaflam›nda kullanabilece¤i birçok makine yap›l›-yor. ‹nsanlar›n yaflam› bu makinelerle kolaylaflt›¤›ndainsanlar yaflamdan daha çok zevk al›r hale geliyorlar.Böylece insanlar, do¤aya ve dünyaya daha çok sahip ç›-

k›p, makinelerini yaln›zca do¤ay› korumas› ve yaflam›kolaylaflt›rmas› için kullanaca¤›n› düflünüyorum. Yanidünyam›z› robotlar›n ve makinelerin yönetmesi banaçok uzak, hatta hayal geliyor. Ayr›ca bu makinelere kar-fl›n insanlar daha h›zl› ço¤al›yorlar. Bu yüzden arkada-fl›m›z gibi ben de dahil pek çok insan›, nüfus art›fl›ylabirlikte farkl› sorunlar›n ortaya ç›kaca¤› düflüncesi endi-flelendiriyor. Bir de klonlama gerçekleflirse. Gerçi buyersiz bir endifle. Ben bilim adamlar›n›n yaln›zca tedaviamaçl› klonlamadan yararlanaca¤›n› düflünüyorum. ‹n-san kopyalamak için de¤il. ‹nsanlar›n hastal›klar›na ça-re üretebilmek için çok yo¤un çal›flan bilim adamlar›,seri olarak hastalanma riski yüksek insan klonlamayageçmeyeceklerini düflünüyorum. Onlar, insanlar›n ra-hats›zl›klar›na çözümler sunacak doku ve organ klonla-mas›n› gerçeklefltirirler. Bir düflünün, insan›n hangi or-gan› çal›flmaz hale gelmiflse tekrar o organ›n klonunuyani “hiç kullan›lmam›fl” bir organ›n nakledilmesi dahakesin ve güvenli bir çözüm de¤il mi? Bu durum sosyalyaflam›m›zdaki kar›fl›kl›klara da çözüm getirir. Örne¤inorgan mafyalar› kendili¤inden çöker.

Bilim s›n›r tan›m›yor. Dolay›s›yla daha pek çok bu-lufl yap›lacak. Belki bu bulufllar aras›nda zararl›lar daolacak. Ama bilim bu zararl›lar› elimine edecek ve biz-lerin kullan›m›na yararl›lar› sunacak diye düflünüyo-rum. Umar›m benim düflündü¤üm gibi de olur; çünkübu dünyada baflka bir Türkiye ve uzayda baflka birdünya yok.

Hilmi Ifl›k/Antalya

Her fiey Köprüyü GeçeneKadar m›?

Neden baz› insanlar belirlibir yere gelebilmek için canlabaflla çal›fl›r, hedefledikleri yeregeldiklerinde de çal›flmalar›n›durdurur ve geri kalan yaflamla-r›n› o s›n›rl› noktada geçirirler?Onlar için daha ilerisi yok mu-dur?

Bir ö¤rencinin amac› ÖSS-’yi kazanmak ve ö¤retmen ol-maksa, ö¤renci s›nav› kazan-mak için büyük bir azimle çal›fl›r, s›nav› kazan›r ve ö¤-retmen olur. Ama bundan sonras›nda yaflam›n›, ileriyihedeflemeyen bir ö¤retmen olarak sürdürecektir. Onuniçin daha ötesi yoktur. Yaflam›nda hiçbir geliflim ve de-¤iflim düflünmez. Kendince ulaflmak istedi¤i zirvededir.Oysa ö¤retmen olduktan sonra kendisini daha fazla ge-lifltirmesi gerekir. Bilim ve teknoloji öylesine h›zl› iler-lemektedir ki, bu ö¤retmen bir süre sonra ö¤rencileri-nin sorular›na bile yan›t veremez olur. Bu durum gelifl-mesi gereken bir toplum için çok büyük bir kay›pt›r. Oö¤retmen kendini gelifltirdi¤i taktirde, binlerce fidan›da gelifltirecek ve ülkesine azimli ve baflar›l› bir nesilkazand›racakt›r. Kendisini gelifltirmeyen bir ö¤retmen-se, sürekli olarak ba¤l› kald›¤› ders kitaplar›ndaki bilgi-yi ö¤rencilerine okuyarak ezberci bireylerin yetiflmesineyol açacakt›r.

Esra Canpolat/Elaz›¤

De¤erli Okurlar, görüfllerinizi 400 kelimeyi geçmeyecek biçimde ve foto¤raf›n›zla birlikte "TÜB‹TAK Bilim ve Teknik Dergisi, Forum Köflesi, Atatürk Bul. No:221 Kavakl›dere- Ankara" adresine gönderebilirsiniz. Görüfller aktar›l›rken 3. flah›slar› suçlay›c› ifade-

lerden kaç›n›lmas›n› rica ederiz. Forum’da ve Serbest Kürsü’de yay›mlanan okuyucu görüflleri Bilim ve Teknik dergisini ba¤lamaz. Forum köflesine afla¤›daki telefon ve faks numaralar›yla da eriflebilirsiniz: Tel: (312) 468 53 00 / 1067 (Gülgûn Akbaba) Faks: (312) 427 66 77

“Önemsiz Bulufllar”Bilim ve Teknik dergisinden ö¤rendi¤imiz, Bi-

lim ve teknik dergisinden özümsedi¤imiz bilgilerleberaber o kadar büyük bulufllara imza at›yoruz ki,e¤er bulufllar› kaydetmeye kalksak, galiba Türki-ye’deki kütüphanelerin raflar› yetmez.

Bilimin o yol gösterici ›fl›¤›n›n hüzmesindeki bil-giler, bana flu yapt›¤›m›z basit fleyin önemini kavrat-t›. O fley ne biliyor musunuz? Bal yemek. Gülmeyin.Bir düflünsenize, çatal› ya da kafl›¤›, baz›lar›m›zdaparma¤›n› bal taba¤›na dald›r›yor ve kafl›¤› çevirme-ye bafll›yoruz. Bu bana göre ola¤anüstü bir bulufl.Kafl›¤› çevirerek bal›n yere akmas›n› önlüyoruz. Bus›rada var olan yerçekimine mi karfl› geliyoruz yok-sa yeni bir yerçekimi mi yaratm›fl oluyoruz?

Raflit Amca ve bilimin süpernova patlamas›n-dan daha güçlü ›fl›¤›n› bana ulaflt›ran dergi çal›flan-lar›, sizlere teflekkürler, hem bana hem Mu¤la’n›no hepsi birbirinden yarat›c› istekli gençlerine, yafll›-lar›na bu dergiyi ulaflt›rd›¤›n›z için.

Ramazan Can Gökmen/Mu¤la

Bilim Ak›m›n› Bafllat›nDünyada bilim ad›na birçok fley yap›l›rken aca-

ba ülkemiz bu ilerlemede nerede? Bizim de bilimadamlar›m›z bu konularda önemli çal›flmalar yap›pNobel Ödülü’ne bir Türkün ad›n› yazd›racaklar m›?Sevgili Bilim Teknik, sizlerden bilim ak›m›n› bafllat-man›z› istiyorum. Gençleri bu tür çal›flmalara yön-lendirmek için neler yap›labilir? Önce bunlar› tart›fl-mal› ve uygulamaya geçilmelisiniz. Örne¤in Bilimve Teknik dergisinde bilimsel araflt›rma yöntemleri-ni yay›mlay›p, “araflt›rma yapmak isteyen amatörbilim merakl›lar› nereden bafllamal›?” sorusuna ya-n›t vermelisiniz. Her say›n›zda, geçmiflte NobelÖdülü alm›fl biliminsanlar›n›n, çal›flmalar›n› tamam-

layana kadar izledikleri yolu ve araflt›rmalar› s›ra-s›nda ne gibi güçlüklerle karfl›laflt›klar›n› anlatanyaz›lar yay›nlanabilirsiniz. Gençleri magazin prog-ramlar›na ve magazin dergi ve gazetelerine karfl›yönlendiren baz› bas›n organlar› da gençleri bilimeyönlendirebilir. Tabii bunun için de siz büyüklerimi-zin giriflimlerde bulunmas› gerekiyor.

Hüseyin Metin

Süperiletkenleri ‹flleyin Bilim ve Teknik dergisiyle babam sayesinde ta-

n›flt›m. Art›k ben de dergimizi ilgiyle izliyorum. 25y›la yak›n bir süredir yay›mlanan Bilim ve Teknikdergilerine sahibim. Her say›s› gerçekten ola¤anüs-tü. Benim dergide ayr›nt›lar›yla yay›mlanmas›n› is-tedi¤im konuysa süperiletkenler. Bu konuda olage-len her bilimsel geliflmeyi bilmek istiyorum.

Hülya Mutlu/Gaziantep

Dergimiz Doyurucu16 yafl›nday›m ve Bilim ve Teknik dergisini iki

y›ld›r sürekli al›p, okuyorum. Dergiyi okuduktansonra içim öyle rahatl›yor ki. Bu durumun nedeni-ni çok düflündüm. Sonunda da buldum.

Bilim ve Teknik dergisini okumam için pek çokneden s›ralayabilirim; ama en önemlisi t›pk› kar›naçl›¤› gibi, bilgi açl›¤›m›z› da doyurmam›z gereki-yor. Bilgi açl›¤›, cahillik demek ve cahillik bafl›m›zagelebilecek her tehlikenin bafll›ca nedenlerinden bi-ri. Cahilli¤in, dünyada var olan bütün sorunlar›n al-t›nda parma¤› oldu¤una inan›yorum. Ama benimbu yarg›ya varmam tam 14 y›l›m› ald›. Cahillikle sa-vaflmaya bafllad›¤›mdan beri Bilim ve Teknik dergi-si okuyorum. ‹nsan bilgi açl›¤›n› ne kadar çabuk ye-nerse, kar›n açl›¤›n› da o kadar çabuk yener. Terör,anarfli, hepsi bu yüzden de¤il mi? ‹flte bu nedenle

dergimizi okudu¤umda içim bir rahat oluyor. Dergi çal›flanlar›n›n ne kadar önemli ve dünya-

n›n en büyük sorununa, cahilli¤i gidermeye karfl›verdikleri savafl›mda onlara destek olabilmek içinher ay Bilim ve teknik dergisini sat›n al›yorum. Her-kesin bu sorunun fark›na var›p, bilgilenmesini iste-rim. Çünkü sorunun fark›na vard›klar›nda dergininsat›fl›n›n artaca¤›na, dolay›s›yla bilimin ülkemizdede yayg›nlaflaca¤›n› biliyorum.

Ça¤dafl Derdiyok/‹stanbul

Daha Ayr›nt›l› GökbilimGökbilimle ilgili bilgileri daha ayr›nt›l› vermeniz

gerekti¤ine inan›yorum. Ayr›ca, karanl›k enerji vekaranl›k madde hakk›nda ayr›nt›lar› ö¤renmek isti-yorum. Ç›plak gözle görünen y›ld›zlara iliflkin ola-rak, onlar› tan›may› kolaylaflt›r›c› gökyüzü haritas›-n›n tatmin edici flekilde yay›mlanmamas›n› bir ek-siklik olarak görmekteyim. Görünen tüm y›ld›z vey›ld›z kümelerinin Samanyolu gökadas›n›n bir üye-si olup olmad›¤›n›n aç›klanmas›n›, an›lan gökadaiçinde bulunan tan›nm›fl y›ld›z ve y›ld›z kümelerininbir listesinin verilmesini beklemekteyim.

‹smail Turgut

Uzay› Bekleyen Sorunlar Gök ve uzay bilimleri oldukça ilgimi çekiyor.

Dergimizde bu konuda yay›mlanan yaz›lar beni çokmutlu ediyor. Merak etti¤im, gökyüzüyle ilgili ola-rak gelecekte bizi bekleyen sorunlar. Ayr›ca arka-dafllar›m astrolojiyi bilim kabul ediyorlar. Bu sorun-la ilgili aç›klama yapman›z› istiyorum. Son olarakülkemizde gökbilimle ilgili meslek olanaklar› hak-k›nda bilgi istiyorum.

Ceren Erto¤ufl

111Aral›k 2004 B‹L‹M veTEKN‹K

Mu¤la’dan Ramazan Can Sökmen kardeflimize Raflit Am-ca’s›ndan ve derginin tüm çal›flanlar›ndan, baldan daha tatl›sözleri için teflekkürler. Ramazan belli ki bize do¤an›n hediye-si bu muhteflem g›day› çok seviyor. Ancak görüyoruz ki, pekcok kiflinin yapt›¤› gibi bilinçsizce yemiyor. Bal›n yere düflme-sini önlemek için kafl›¤a sarmay›, üzerinde düflünmeye de¤-mez, hatta insan›n akl›na bile gelmeyecek, do¤al bir davran›flgibi alg›lamam›fl. Oturup üzerinde düflünmüfl. T›pk› New-ton’un o elman›n kafas›na niye düfltü¤ünü düflündü¤ü gibi.Asl›na bakarsan›z Newton’un elma tecrübesinin gerçekli¤inisorgulayan araflt›rmac› az de¤il. Ama söylemek istedi¤imiz, bi-limin bu çok s›radan görünen, kan›ksanm›fl olgular›n arkas›n-da yatanlar› merak edenlerce ilerletildi¤i. Genç arkadafl›m›zbal›n davran›fl›nda kütleçekiminin parma¤›n› fark etmifl. Aç›-sal momentum, ak›flkan mekani¤i gibi olgular› da ileride ö¤-renecek. Biz, tüm ayd›nlar›n Ramazan gibi olmas›n› istiyoruz.Hiç kimse, içinde kalan, sormaya cesaret edemedi¤i sorununyan›t›n› ö¤renemeden kalmas›n, bir süre sonra da ö¤renmeyeolan ilgisini yitirmesin, merak› körelmesin diye Web sayfam›z-da “Merak Ettikleriniz” köflesini bafllatt›k ve 3000’in üzerin-de soruyu uzmanlar›n da yard›m›yla yan›tlad›k. Ramazan damerak etmeye devam etsin ve arkadafllar›n› da merakland›r-s›n.

Nobel Ödülü alan Türk biliminsanlar›. Bu bizim düflten deöte, inanc›m›z. Biliyorsunuz yurtd›fl›nda pek çok önemli bulu-fla imza atan ya da Nobel alacak nitelikte ortak çal›flmalardakatk›s› olan biliminsanlar›m›z var. Tabii bizler için bu baflar›-lar da gurur kayna¤›, ama elbette gönlümüz Nobel’e götürenbulufllar›n, çal›flmalar›n kendi yurdumuzda, kendi olanaklar›-m›zla gerçeklefltirilmifl olmas›n› istiyor. Nobel ödülleri, bildi¤i-niz gibi kolay verilmiyor. Buluflun uygulamaya yans›m›fl olma-

s›, teorideki fl›kl›ktan, kusursuzluktan çok bilimin, insanl›¤›nilerlemesine sa¤lad›¤› pratik yarar göz önünde tutulmufl oldu-¤undan, bazen bir ömür süren çal›flmalar›n sahipleri ödüllen-diriliyor. Bak›yorsunuz, bazen 20 hatta 30 y›l önce yap›lm›flbulufllar, aradan geçen süre içinde sa¤lad›¤› geliflmelerle tar-t›larak ödüle lay›k görülüyorlar. Bu bak›mdan, içimizdeki “No-bel’cilerin” sizlerin aran›zda gizli oldu¤unu söyleyebiliriz. De-mek istedi¤imiz, Nobel’i kafas›na koymufl kiflinin flimdidensa¤lam bir bilim altyap›s›n› Bilim ve Teknik arac›l›¤›yla olufl-turmaya bafllay›p sürekli gelifltirmesi, bunun yan›s›ra da seçti-¤i dalda üniversite e¤itimi ve sonras›nda hep “en iyi” olmayaçal›flmas› gerekiyor. Hüseyin Metin de anlad›¤›m›z kadar›ylabu ifle niyetli. Tabii o zamana kadar ülkemizdeki teknoloji vearaflt›rma altyap›s› da gereken düzeye ç›km›fl olacakt›r. Buarada bizler de üzerimize düfleni yapmaya haz›r›z.

Hülya Mutlu’nun ilgi alan›, kendisinin yolunu kat› hal fizi-¤i e¤itimine ç›karacak gibi görünüyor. Süper iletkenlik, fizi¤inson y›llarda önemli ilerlemeler kaydetti¤i bir alan. Bu alandadarbo¤az, süperiletkenli¤in mutlak s›f›r denen -273°C’ninçok yak›nlar›nda ortaya ç›kmas› ve yayg›n pratik kullan›m içinbu düflük s›cakl›klara eriflmenin zorlu¤u.Ancak baz› özel mal-zemeler (baflta karbon nanotüpler) ve bileflimler kullan›larak(ki, bunlar›n aras›nda bor bileflimleri de var) iletkenlerin di-rençlerini kaybettikleri nokta, daha makul derecelere çekilme-ye çal›fl›l›yor. Ancak hedeflenen “oda s›cakl›¤›nda süperilet-kenlik” henüz gerçeklefltirilememifl bir hedef olarak duruyor.Bu konuda birçok haber ve makale, dergimizin sayfalar›ndayer ald›. Arkadafl›m›z da yaz›l› ya da elektronik dergimize abo-ne olup ‹nternet üzerinden tüm eski say›lara eriflim hakk›nakavuflarak, arama kolayl›¤›ndan da yararlanarak bu yaz›lar› in-celeyebilir.

Ça¤dafl Derdiyok, anlafl›l›yor ki ad›n› hak etmifl bir arkada-fl›m›z. Ça¤›m›za lay›k bir insan olman›n ilk ad›mlar›n› hiç degeç olmayan bir yaflta atm›fl. Ancak kuflkusuz kendi de fark›n-da ki, tuttu¤u yolda geçecek yaflam› soyad›yla bir türlü örtüfl-meyecek. Arkadafl›m›z›n derdi çok olacak. Önce kendisini ye-tifltirmek, sürekli yenilemek, sonra ülkesine ve daha da öte-sinde insanl›¤a yararl› olmak için sürekli dertlerle, güçlükler-le bo¤uflacak. Ama bu kutsal bir u¤rafl ve gerçekten derdi ol-mayan bir cahil olmaktan çok daha iyi.

Anl›yoruz ki ‹smail Turgut, öteki gökyüzü tutkunlar› gibitüm say›y› bu alana ay›rsak yine de yeter demeyecek bir arka-dafl›m›z. Gerçi gökbilime biraz torpil yap›yoruz ve özel olarakilgilendi¤i konularda epey yaz› ve haber yay›mlad›k; ama bukonular ufkun hemen gerisinde heyecan verici yepyeni bir bi-limin iflaretçileri olduklar› için, ifllemeye devam edece¤iz el-bette. Gökyüzü haritas›na gelince, eskiden vermifl oldu¤umuzbir posteri yenileyerek k›sa süre sonra sat›fla sunaca¤›z.

Öteki gökbilim tutkunumuz Ceren Erto¤ufl, kendi bilgisiy-le de, bizim s›k s›k yineledi¤imiz aç›klamalar› da kullanarak“y›ld›z fal›” merakl›s› arkadafllar›n›, b›rak›n yüzlerce, binler-ce ›fl›ky›l› uzakl›ktaki y›ld›zlar›, Dünyam›z›n birkaç yüz milyon-la birkaç milyar km uzakl›ktaki gezegen kardefllerinin de üze-rimizde herhangi bir etki yapamayacaklar› konusunda iknaedecektir. ‹lgili meslek olanaklar›na gelince, elbette üniversi-tede akademik ve pratik araflt›rmalar, lise ö¤retmenli¤iylegökbilimin daha iyi tan›t›lmas›na yard›mc› olmak akla ilk ge-lenler. Ancak, önümüzdeki y›llarda ülkemizin uzay program›-n›n geliflmesiyle gökbilimcilere çok daha büyük olanaklar aç›-lacakt›r.

Bilim tutkunlar›na BTD çal›flanlar›ndan sevgi ve selamlar. Raflit Gürdilek

‹lettikleriniz

KaradeliklerdeYeni Boyutlar

Karanl›k Enerji

Asla Bitmeyecek Tart›flma:

Virüsler Canl› m›Cans›z m›?

Karar VermekYürek ‹ster...

Haz›rlan›yor...

Y›llard›rsüregelen vebilimçevrelerinineredeyseikiye ay›rm›flolan “virüslercanl› m› yoksacans›z m›”

sorusu nedenhala bir bilmeceolmay›sürdürüyor?Acaba virüslerhakk›ndabilmedi¤imiz

daha nelerolabilir?

Evrenin bebeklik zaman›ndankalma kozmik mikrodalga fon›fl›n›m› üzerinde yap›landuyarl› gözlemler, evreninenerji içeri¤inin dörtte üçününkütleçekiminin tersine etkiyapan gizemli bir iticienerjiden olufltu¤unugösteriyor.

Kararlar›m›z›n kimi “do¤ru” kimi “yanl›fl”. Kimi ak›lc›, kimi de¤il. Amaöyle ya da böyle, en ak›lc› ve duygusal etkilenimlerden uzak görünendüflünce ve kararlar›n bile, çok eskilerden kalan beyinsel ve zihinselbir gelene¤in etkisiyle, ancak duygular›n girdileriyle verilebildi¤ini söy-

lüyor araflt›rmac›lar. Ve bugirdiler olmadan, basit ya dakarmafl›k, herhangi bir kara-ra varman›n en iyi olas›l›klaçok güç oldu¤unu. Duygular,ak›lc› karar verme sürecineters düflmedikleri gibi, sürecehem h›z, hem verimlilik bak›-m›ndan katk›da bulunan biriflleyifl sa¤l›yorlar.

Karadelikler astrofizi¤in engizemli ve ilgi uyand›rancisimleri. Bilim adamlar›n›nson çal›flmalar› gösteriyorki, bu gökcisimleri, bugünedek düflünüldü¤ü kadarkorkunç olmayabilir. Uzay›ngizemli devleri hakk›ndakison geliflmeleri geleceksay›m›zda bulabilirsiniz.