Bir Metafor: Örgütsel Patoloji

11

Transcript of Bir Metafor: Örgütsel Patoloji

CASPER
Yapışkan Not
1-12 VE 74-83 ARASI

5. Sağlık ve Hastane İdaresi Kongresi 13 – 16 Ekim 2011

73

SÖZEL SUNUM OTURUMU – 2 14 Ekim 2011/ 14.00-15.30/ Salon 2

S2-2 BİR METAFOR: ÖRGÜTSEL PATOLOJİ Emine Şener*, Ramazan Erdem** *Muğla Üniversitesi Fethiye Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü **Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü Özet Örgütsel düzeyde metaforun en önemli özelliği, örgütleri görmeye ve anlamaya yarıyor olmalarıdır. Diğer bir ifadeyle; örgütsel bir olguyu anlamak için bir başka olgunun adının kullanılmasıdır. Bilinmeyen bir şeyi bilinen bir şeyle açıklığa kavuşturmaktır. Metafor kullanmak aslında birbirine benzemeyen iki kavramı birbirine benzetmek anlamına da gelmektedir. Örgütler uzunca bir süre organizmaya benzetilmiş ve bu yönde çıkarımlar yapılmıştır. Bu çalışmada da, örgütlerin “vücut” metaforundan hareketle birtakım patolojiler gösterebileceği üzerinde durulmuştur. Kavram ve metafor olarak örgütsel patoloji ile ilgili bir derleme niteliği taşıyan bu çalışma örgütsel düzeyde teori üretimi sürecine katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Örgütsel pataloji, ekonomik piyasada etkin işletmelerin farklı hastalıkları için genel nedenleri, tanı, teşhis ve başarılı tedavi yöntemlerini ve sendromların analizini yapan sistematik bir yaklaşımdır. Örgütsel hastalık oluşturabilecek -örgütün zayıf noktalarıyla: yavaş tepki, rijidite, kriz, saldırı ve savunma stratejileri- unsurlara karşı başarıyla nasıl mücadele edilebileceğine ilişkin bir yaklaşımdır. İnsan vücudunda olduğu gibi örgütlerinde hastalıklarını kazanılmış ya da sonradan oluşabilmektedir, bu hastalıkları kimyasal, biyolojik ve fiziksel ajanların oluşturabilmektedir. Bu ajanlarla bulaş sonucu enfeksiyon meydana gelmektedir. Tüm bunlar kendini, vücudumuzda, inflamasyon, dejenerasyon ve neoplazi olarak göstermektedir. Bu çalışmada örgütsel teorilere katkı sağlama amacıyla organizma metaforundan hareketle “Örgütlerde İnsan Vücudu Gibi Hastalanabilir” yaklaşımıyla örgütsel patolojiler konusuna odaklanmış ve bu kavramı örgütün yaşamını sekteye uğratan her türlü sağlıksız unsuru içeren şemsiye bir kavram olarak vurgulamıştır. Bu doğrultuda örgüt yöneticilerinin de bir patalog gibi davranması ve hastalıklı olduğu düşünülen doku ve organları inceleyerek hastaya belli bir hastalık tanısı koyması veya konulmuş olan bir tanının doğruluğunu değerlendirmesi beklenebilir. Çünkü patolog olarak yöneticinin koyduğu tanıyla tedavinin biçimi belirlenebilir. Anahtar Kelimeler: Metafor, Örgüt, Örgütsel Davranış, Örgütsel Patoloji Giriş “Metafor, belki de bir insanın sahip olabileceği en verimli güçtür”. Jose Ortega Gasset, 1948 (1) İngilizce bir kelime olan “metafor” (metaphor), Türkçe’de “benzetme, eğretileme”, eski Türkçede “mecaz”, Arapça’da “istiare” kelimeleriyle karşılanmaktadır. Metafor; bir şeyi veya bir fikri ona çok benzer niteliklere sahip başka bir şey ile genelde “gibi”, “benzer” sözcüklerini kullanmaksızın istenen tanımlamayı yapmak, anlatıma üslup güzelliği ve kolaylığı katmak için kullanılan sözcük ya da sözcük kümesidir. Başka bir deyişle metafor; bir kavramı, kelimeyi, terimi, olguyu daha güzel ve iyi anlatmak amacıyla, başka bir anlamda olan bir sözcükle, ilgi kurularak benzetme yoluyla kullanılmasıdır (2). Metafor, günümüzde bütün beşeri bilimlerin merkezine yerleşmiş temel bir kavramdır. Önceleri sadece edebi bir üslup figürü olarak değerlendirilen metaforun bugün ilmi düşünce ile sıkı bir şekilde ilişkili olduğu anlaşılmıştır. Meselâ, M. Black, Alman asıllı Amerikan psiko-sosyoloğu Kurt Lewin'ın matematiksel topoloji üzerine kurduğu sosyal psikoloji disiplininde kullandığı "alan, vektör, basınç, kuvvet, valans" gibi fizik kavramlarının birer metfor olduğunu ve bu kavramlar kaldırıldığında bu teorinin anlaşılamaz hale geldiğini göstermiştir. Tabiat bilimlerinde dahi halen birer metafor olan "archétyp" ve "model" kavramları kullanılmaktadır. M. Black'e göre "belki bütün bilimler işe metaforla başlamak ve onu cebirle bitirmek zorunda"dır. Metafor bilimin hem menşeinde yer almış hem onun gelişimine engel olmuştur. Bundan dolayı dil bilimci, edebiyat tenkitçisi, psikolog, antropolog, sosyolog, felsefeci, mantıkçı, epistemolog bu konuyla yakından ilgilenmektedirler. İstiare, edebi sanatlar yani üslup figürleri arasında yer alır ve bu figürlerin en sık kullanılanıdır (3). Metaforların sanatsal amaçlı kullanımları fikri çoktan aşılmıştır. Özellikle sosyal bilimler perspektifinden bakıldığında metaforların sosyal olguları anlaşılır kılmaktaki rolleri açıktır. Metaforların kullanımının yararlı olacağı fikri popülarite kazanmış son dönem yaklaşımı olarak algılansa da metaforların işlevine çok boyutlu ve alternatif yönlerle bakmak gerekmektedir. Bilimsel düşüncenin gelişiminin sağlanması için gereken bilgiyi üretme, kuram oluşturma, teori tümleme fonksiyonları tutucu perspektiflerle mümkün olmayacaktır. Gelenekçi yaklaşımın içgüdüsü olan ihtiyatlılık hissi gelişime zarar verici olabilir. bilimsel düşünceye ve bilimsel dile de önemli kısıtlamalar getirebilir (4)

5. Sağlık ve Hastane İdaresi Kongresi 13 – 16 Ekim 2011

74

Yaratıcılığın ve kavramsal düşünmenin aracı olarak metaforlar bağlantı kurucu ve izah edici olarak algılanır. Buradan da anlaşıldığı üzere; metaforların tanımlanmasında dahi metaforlar kullanılmaktadır. Bir diğer yönüyle metaforlar somutlaştırma maksadıyla kullanılan bir yoldur ve soyutu muhakeme etme sanatıdır. Bu nedenle insan deneyimlerinin somutlaşmış ve şekillendirilmiş halidir. Öyle ki, bu oluşum süreci algıyla başlayıp bilişsel süreçle devam eder. Son aşamada da zihinsel dönüşüme bağlı olarak dilsel ifadeler metaforik bir yapıya dönüşür. Metaforik ifadeler böylelikle bizi zihinsel kalıplara götürebilir (4). Metaforun Algılanma Biçimleri Ve Boyutluları Metafor kavramı literatürde farklı bakış açılarından kaynaklı algılanma biçimleri göstermektedir. Aşağıda kavramın algılanışına ilişkin bir sıralama verilmiştir. 1. Metafor, mecaz (değişmece) demektir. 2. Benzetmeyi içeren her aktarma metafordur. 3. Metafor, benzetme yönünün eksiltilenmesiyle oluşmaya başlar. 4. Benzetmenin ilgeçsiz kuruluşu metaforu oluşturmaya başlar. 5. Metaforu elde etmenin yolu, benzetmenin iki temel öğesinden birisinin sözden düşürülmesi, diğerinin söze esas alınması sonucu aktarma yapmaktan geçer. 6. Metafor, eğretilemeden daha başka, hatta daha geniş, daha kapsamlı bir kavramdır (5). Dilsel analizlerin araştırmalarda kullanılmaya başlanması metaforların varlığına ve kullanımına dair tartışmaları körüklemiştir. Metafor üzerine yapılan tartışmaların 3 boyutu vardır. Bunlar sırasıyla; metaforlar kontrol edilebilir mi?, metaforlar bilgiyi destekler mi? ve metaforlar sanatsal olmanın ötesine gidebilir mi? (Mecazi dil-Gerçek dil ayırımı), şeklinde oluşturulmuş sorular üzerine kurulmuştur. Bu tartışmalar, metaforik bir analizin kullanılmasının ve metaforlardan hareketle düşüncelerin perde arkasının araştırılmasının ne derece mümkün olacağı ve yarar sağlayıp sağlamayacağı üzerine ele alınmıştır (4). Metaforlar kontrol edilebilir hatta sınırlandırılabilir. Özellikle mecazi-yalın dil birbirinden ayrı olsa dahi birbirini tamamlayıcı özelliktedir. Tüm bu tartışmalara sebep olan düşüncelerin buluştuğu iki ortak nokta vardır. Bunlar sırayla metafor kullanımındaki kaçınılmazlık ve sosyal olguları açıklamadaki rollerinin açıklığıdır. Karmaşık fikirleri açıklamaktaki ekonomiklikleri, bütün bir hikayenin sadece bir metafor ile anlatılmasını sağlayabilir. Bize görünenlerin daha derinlerindeki şeyleri sunmaları ve soyut kavramları somutlaştırarak anlamlandırma sürecimizi hızlandırmaları, metaforların önemli rolleri arasında yer almaktadır (6). Metafor Teorisi Söz Sanatı Olarak Metafor Nitelik bakımından zayıf bir varlığı daha kuvvetli göstermek adına yapılan benzetme türüne istiare denir edebi söz sanatlarından İstiare, metafor kavramına karşılık gelmektedir. İstiare (Metafor) sadece benzeyen ile benzetilenin kullanıldığı söz sanatı olmakla beraber; yalnız benzeyenin, benzetilenin ve birçok özellik açısından hem benzeyenin hem de benzetilenin kullanılmasına göre açık, kapalı ve yaygın istiare olmak üzere türlere ayrılabilmektedir. Önceleri sadece edebî bir üslup figürü olarak değerlendirilen istiarenin bugün bilimsel düşünce ile sıkı bir şekilde ilişkili olduğu anlaşılmıştır (3,4). Poetika’nın 21. bölümünde Aristo dört çeşit metafor önerir: Cins-cins, tür-cins, cins-tür ve analoji. İlk üç çeşit metaforun ortak bir özelliği vardır: Bir kelimenin diğeri ile yer değiştirmesi. Cins-cins metaforları, çağdaş metafor incelemelerinde nominal metaforlar olarak en çok ele alınan metafor çeşididir. Nominal metaforlarda “Bazı avukatlar balinadır” örneğinde olduğu gibi bir isim diğerinin yerini alır. Metafor aracı (vehicle) ‘balina’, aynı cinse, yani aynı kategori veya semantik bilgi alanına ait bir kelimenin yerine kullanılır. “Bazı avukatlar” ise metafor konusudur. (topic) Yer değiştirme görüşü için ciddi bir güçlük hemen göze çarpmaktadır. “Balina” ismi muhtemelen, aynı semantik bilgi alanındaki bir diğer isimle yer değiştirir; fakat neyle değiştirdiği belirsizdir. Bu, hangi isim olabilir? Benzer şekilde predikatif metaforlarda da fiillerin yer değiştirdiği söylenir. Mesela “Köpek arka bahçeye uçtu”. Köpekler, hakikî olarak uçamaz, ancak “uçmak” fiili hakikî olarak köpeğin gerçekleştirebileceği bir başka fiille yer değiştirmiştir. Ancak tıpkı nominal metaforlarda olduğu gibi, bu diğer fiil ne olabilir? Yer değiştirme, cinsin türle veya türün cinsle yer değiştirdiği iki tür mürsel mecazda (metonymy) bir sorun teşkil etmez. “Mutfağın ışığını yaktığı zaman böcekler kaçıştı” cümlesinde hamam böcekleri için “böcek” gibi daha genel bir terimi kullanmak, tek olarak tür için cins metaforu olabilir. Cinsin türle veya türün cinsle yer değiştirdiği ifadelerde neyle neyin yer değiştirdiği açıktır. “Böcek” gibi genel bir terim, “kene” gibi daha spesifik bir terim için kullanılabilir. Ancak bu tür ifadeleri metafor olarak ya da başlı başına yer değiştirme (substitution) örnekleri olarak görmek doğru olmayabilir. Her ne zaman bir gönderimde (reference) bulunsak, bağlam (context) içinde uygun olan bir türe özgü oluş seviyesi (specifity) seçeriz. Bu seçimleri hangi prensipler düzenler? En genel seviyede, insanların, Grice’ın işbirliği ilkelerini (cooperative principle) uyguladığını düşünüyorum. İnsanlar konuşurken, konuşmalarının amacına ulaşması için birbirleriyle kapalı bir şekilde işbirliği içinde bulunurlar. İşbirliği içinde olabilmek için insanlar birbirine uygun, doğru sözlü, açık ve bilgilendirici olmaya çalışırlar (1,4).

5. Sağlık ve Hastane İdaresi Kongresi 13 – 16 Ekim 2011

75

Çağdaş Metafor Teorisi Geleneksel metafor incelemesi edebiyatla sınırlanır ve bir çok insan için metafor poetik bir imaj ve retorik gösteriş aracıdır. Hatta metafor tipik olarak sadece dilin bir karakteristiği, düşüncelerin ve eylemlerin değil kelimelerin bir özelliği olarak görülür. Ancak 20.yüzyıldaki metafor çalışmaları ve özellikle de Lakoff ve Johnson’un 1980 yılında yayınladıkları Metaphors We with Live by isimli eserle ortaya koydukları ve “Çağdaş Metafor Teorisi” olarak anılan teori günümüzde metafor kavramını, disiplinlinler arası uygulamalarla biliş/zihin(cognition) ve bildirişim (communication) çalışmalarının merkezine yerleştirmiştir. Bilişsel anlambilim (cognitive semantics) alanındaki çağdaş metafor teorisine göre metafor sadece dilde değildir; düşünmede ve eylemde kullandığımız kavramsal sistemimizin temelde metaforik bir doğası vardır. Yani çağdaş metafor incelemesi metaforu bir düşünce malzemesi, insan kavrayışının bir şekli olarak ve sadece bir söz figürü değil aynı zamanda bir ‘düşünce figürü’ olarak görür (1,4). Yönetsel ve Örgütsel Metaforlar Yönetim ve örgüt teorileri metaforlara ve imgelere dayanır. İmge, imaj, görünüş vb. ifadeler metafor kavramıyla veya bu kavramın yerine kullanılmaktadır. Metaforların en önemli özelliği örgütleri görmeye ve anlamaya yarıyor olmalarıdır. Diğer bir ifadeyle; örgütsel bir olguyu anlamak için bir başka olgunun adının kullanılmasıdır. Bilinmeyen bir şeyi bilinen bir şeyle açıklığa kavuşturmaktır. Bilinmeyenin anlamını bilinenin araçları ile ortaya koymaktır. Metafor kullanmak aslında birbirine benzemeyen iki kavramı birbirine benzetmek anlamına da gelmektedir. Metaforik kullanımlar; bilinenden bilinmeyene, çok bilinenden az bilinene, somuttan soyuta, nesnelden öznele ve genelden bireysel olana doğru bir yolculuğu ifade etmektedir. Klasik Yönetim anlayışının öncülerinde Taylor, Fayol ve Weber örgütlerin mekanik ve rasyonel yapılarına dikkati çekerek makine metaforu üzerinde durmuşlardır. Kath, ve Kahn, Kast ve Rosenzweig ve Trist organizasyon ile organizma arasındaki bağlantı ve benzerlikleri açık sistem yaklaşımı, dış çevre, ekoloji gibi olgularla açıklamışlardır. Sibernetik yaklaşımlar, teknoloji ve öğrenen örgütsel yapılara binaen Simon ve takipçileri örgütlerin beyinle benzerliklerini vurgulamıştır. Kültür olarak örgüt anlayışında Durkheim, Peters ve Waterman’ın örgüt kültürü ve alt kültürler çalışmalarını ifade etmek mümkündür. Burns ve Stalker ile Pettigrew’in çalışmaları örgütlerin birer politik sistemler olarak algılanması düsüncesini öne çıkarmıstır. Kuhn, Burrell ve Morgan’ın bilim perspektifinden paradigma analizleri örgütlerin hapishane yönlerini vurgulamıştır. Braverman ve Heydebrand’ın analizleri akış ve dönüşüm olarak örgütlerin ele alınmasını sağlamıştır. Son olarak da Burrell ve Morgan, Salaman ve Perrow baskı unsurları içerek tahakküm araçları yönünü vurgulamıştır (4). Morgan’ın temel önermesi şudur; bütün örgüt ve yönetim teorileri, örgütleri kısmi olmakla birlikte ayırt edici biçimde görmemizi, anlamamızı ve yönetmemizi sağlayan örtük imgelere ve metaforlara dayanmaktadır. Metafor bizi benzerlikleri görmeye yönlendirirken farklı yönleri görmeyi göz ardı etmemize neden olabilir. Özellikle güçlü kavrayışlar sağlayan hayal gücüyle beraber, çarpıtma tehlikesi ihtiva eder. Ancak bu tarz mecazi yaklaşımlar, yönetim teorisine katkıda bulunarak örgütleri farklı perspektiflerden ele almamızı sağlamaktadır (7,8). Yönetici Metaforları Sanayi toplumunda yöneticiler baron, diktatör, patron ve bilgili isletmeci metaforlarıyla öne çıkarken, bilgi toplumu yöneticileri komando, antrenör (çalıştırıcı) ve koç metaforlarıyla tanımlanmıştır. Bilgili işletme anlayışı da, bilgili yönetici anlayışının yerini almıştır. Sanayi toplumu yönetici metaforlarında otokratik, bilgi toplumu yönetici metaforlarında ise demokratik ve katılımcı bir yönetim biçimi görülmektedir. Sanayi toplumunda yöneticiler bilgiyi ve gücü kendilerinde toplarken, bilgi toplumunda yöneticilerin bilgiyi ve gücü örgüte dağıtma eğiliminde oldukları görülmektedir (4). Yönetilen Metaforları Yönetilen kesimin iş koşulları, çalışma biçimleri, örgüt içindeki pozisyonları, yetki ve sorumlulukları nasıl nitelendirildiklerini gözler önüne sermektedir. Tablo 1’de yönetilenlere ilişkin metaforlar sanayi ve bilgi toplumu açısından karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır.

5. Sağlık ve Hastane İdaresi Kongresi 13 – 16 Ekim 2011

76

Tablo. 1: Yönetilen Metaforları

Yöne

tile

n M

etaf

orla

Olu

mlu

SANAYİ TOPLUMU BİLGİ TOPLUMU Mavi yakalı

İşçi aristosraksisi Aktif işçi ordusu

Kol emekçisi

Beyaz yakalı Bilgi işçisi

Takım birlikleri Kafa emekçisi

Olu

msu

z İşçi istismarı

İşçi proletaryası

Enformasyon kölesi

Elektronik piyon

Kaynak: (4). Yönetim Biçimi Metaforları Yönetim biçimiyle her bir dönemde örgüt yapısına bağlı olarak belirginleşen yönetim değişkenleri sınıflandırılarak karsılaştırılmıştır. Personel güçlendirme, çekirdek yetenek, kalite çemberi, yönetim üçgeni ve yönetim labirenti yönetim literatürüne yerleşmiş bilimsel kavramlardır. Bu kavramlar mecazi algılarla şekillenmiş metaforik kullanımlardır (4). Örgüt Yapısı Metaforları Örgüt yapısı biçimsel oluşumu ifade etmektedir. Örgüt teorisyenleri bu konuyu çoğu zaman metaforlarla tanımlama gereği duymuştur. Somut anlamda görülmesi mümkün olmayan örgüt yapısı somut kavramlardan hareketle belirsiz olmaktan kurtarılmaya çalışılmıştır. Makine, organizasyon, beyin, kültür vb. metaforlar örgüt yapısını tanımlarken kullanılan yaygın kavramlardır (4). Bunlardan en çok kullanılanları makine ve organizma metaforları olmasına rağmen bu mecazlar daha çok örgütün gözle görülen fiziki yönlerini ve boyutlarını ele almış olduklarından örgütün soyut ve özel yönünü açıklamakta eksik kalmıştır (9). Metaforlar, örgütsel yapının analizinde etkin bir araç olarak kullanılabilmektedir. metaforlar ve diğer sembolik formlar, tam anlamlandırılamayan olayların ve davranış biçimlerinin tahmin edilmelerini sağlama özellikleriyle, karmaşık bir olgu olan örgütlerin derinlemesine analizinde kullanılacak az sayıdaki araçlardan biridir (6). Bazı örgütsel yapı metaforları:

Birey kültürü-Örgüt kültürü Hiyerarşi imparatorluğu bilen organizasyon Anlayan organizasyonlar Düşünen organizasyon Öğrenen organizasyon Şebeke organizasyon Matris organizasyon Sanal organizasyon

Örgütsel Patoloji Metaforu Örgütsel patoloji metaforundan bahsetmeden önce bu kavramın diğer ucunda (hastalık-sağlık) başka bir kavram olan örgütsel sağlık kavramından bahsetmekte fayda vardır. “Örgütsel Sağlık” kavramı, ilk kez 1950’li yılların sonlarında Argyris tarafından kullanılmış, kavramın farklı boyutları ile açıklanarak geliştirilmesi 1960’lı yılların ikinci yarısında Miles tarafından yapılmıştır. Miles’in oluşturduğu kuramsal çerçeve, 1980’lerde Hoy ve arkadaşları tarafından eleştirilmiş ve yeni bir kuramsal çerçeve önerilmiştir. Yapılan eleştirilere karşın, en fazla kabul gören ve üzerinde çalışılan kuramın, Miles’ın Örgütsel Sağlık Kuramı olduğu görülmektedir (10). Örgütsel sağlık görüşü, örgütlerin sadece kendi çevrelerinde hayatlarını sürdürmelerini değil, aynı zamanda uzun vadede yeterli bir şekilde sorunların üstesinden gelmelerini ve yaşamlarını sürdürme ve sorunlarla başa çıkma kabiliyetlerini sürekli geliştirmelerini savunur. Bu tarz bir hayatta kalma ve sorunlarla başa çıkma Parsons’un emir işlevlerini ayrıntılı bir şekilde incelemektir. Aslında bütün sosyal sistemler uzun süre hayatta kalmak ve gelişmek istiyorlarsa dört temel problemi çözmelidirler. Bu dört şart, Parsons’a (1961) göre uyum, hedefe ulaşma, bütünlük ve gerginliği gidermedir. Diğer bir deyişle örgütler şu sorunları çözmelidirler. İşe devamsızlık, işi terk etme, şikayet oranlarının düşüklüğünü örgütsel sağlığın her zaman geçerli göstergeleri olarak kabul etmenin doğru olmadığını

5. Sağlık ve Hastane İdaresi Kongresi 13 – 16 Ekim 2011

77

savunan Argyris, örgütsel hastalıkta, piramit biçiminde bir örgütlenmeyi, örgüt doğasının bir nedeni olarak görmektedir (10). Örgütleri organizmalarmış gibi düşünelim. Böylece onları, çeşitli ihtiyaçların karşılanması açısından bağımlı oldukları geniş bir çevrede varlığını sürdüren canlı sistemler olarak düşünmeye başlarız. Ve örgüt dünyasına göz attığımızda, farklı türden çevrelerde farklı örgüt türlerini saptamanın mümkün olduğunu görmeye başlarız. Tıpkı kutup bölgelerinde kutup ayılarına, çöllerde develere ve bataklıklarda timsahlara rastlamamız gibi, belli örgüt türlerinin belli çevre koşullarına diğerlerinden daha iyi “uyum sağladığını” fark ederiz. Bürokratik örgütlerin, istikrarlı veya bir ölçüde korunan .evrelerde en etkin biçimde faaliyet gösterme eğiliminde olduğunu, daha farklı nitelikteki türlerin ise uzay ve mikroelektronik sanayilerinde yüksek teknolojili firma ortalamaları gibi, daha rekabetçi ve çalkantılı bölgelerde var olduğunu gözleriz (8). Bu yaklaşımda, son altmış yılda örgüt kuramındaki en önemli gelişmelerden birçoğunun can alıcı noktasını buluruz. Mekanik örgüt anlayışlarının sorunları, birçok örgüt teorisyeninin mekanik yaklaşımdan uzaklaşarak örgüt üzerinde kafa yorarken kaynak olarak biyolojiye dönüşmüş; bu anlayış çerçevesinde moleküller, hücreler, karmaşık organizmalar, türler ve ekoloji arasındaki farklar ve ilişkiler ile bireyler, gruplar, örgütler, örgüt popülasyonları ve onların toplumsal ekokojisi arasındaki farklar ve ilişkilerin benzerliği üzerinde durulmuştur. Bu yaklaşım tarzını izleyen örgüt teorisyenleri, örgütlerin işleyişinin onların sağlığını etkileyen faktörlerin kavranması konusunda birçok yeni fikir geliştirmiştir (8). Yukarıda da ifade edildiği gibi, örgütler, diğer canlı sistemlerle aynı alt sistem süreçlerine sahiptir. Bir alt sistem durağan halden uzunca bir süre ayrı kalırsa sistem içinde patoloji ortaya çıkmaktadır. Bu durağan halden çıkmanın nedeni sistem elemanlarının içsel ve dışsal çevresel etkiler paralelinde birbirleriyle ve sistemle olan ilişkilerinde oluşan düzensizliklerdir. Bu durum örgütsel boyutta düşünüldüğünde, örgüt sistemini oluşturan elemanların birbirleriyle olan ilişkilerinde ortaya çıkan uyumsuzluk örgütsel patolojilere yol açmaktadır. Oluşan bu patolojik etkiler, çalışanların moralini bozulması, örgütün verimlilik ve etkinliğinin azalması, örgütlerin mantık dışı ve irrasyonel faaliyetlerde bulunması, liderliği ve örgütü zarar görme potansiyeli artması sayılabilir. Sürekli olarak kullanılan yüksek maliyetli düzeltme faaliyetleri bir patoloji örneğidir. Patolojilerin devamlılık göstermesi akabinde örgütsel yapıyı ve sistem işleyişinde kalıtsal bir aksaklık yaratmaktadır. Her yaşayan sistem bir yaşam döngüsüne sahiptir (11,12). Büyüme, gelişme, olgunluk ve düşüş yaşam döngüsü boyunca tarihsel değişimler oluşturur. Sistem kendisini oluşturan alt sistemlerin toplamından daha fazladır. Alt sistemlerde oluşan patolojiler, sistem bütününde, ayrı ayrı alt sistemlerde oluşan patolojiden daha büyük bir olumsuz etki yaratacaktır (11). Yönetim hastalıklarına yakalanan örgütler amaçlarından uzaklaşmaya başlarlar; çünkü hastalık yıpratır ve sistemin durma eğilimi anlamına gelen “entropi” yi hızlandırır. Örgütsel Patoloji Bireyin sağlıklı veya hasta olabileceği gibi, örgütün de sağlıklı veya hasta olabileceği artık birçok araştırmacı tarafından dile getirilmektedir. Araştırmacılar, örgütün sağlıklı olması durumunda, düzenli işleyeceğini, ürünlerini ve hizmetlerini etkili verebileceğini savunmuşlardır. Dünya Sağlık Örgütü’nce (WHO, 2004) kabul edilen sağlık tanımına göre “sağlık, yalnızca hasta veya sakat olmamak değil bedenen, ruhen ve sosyal yönlerden tam bir iyilik halidir.” Bruhn (2001) bu tanımı örgütlere uyarlamış ve sağlıklı örgüt tanımını insan ve örgüt arasındaki benzerliğe göre şekillendirmiştir: • Vücut; örgüt yapısını, örgüt içerisindeki düzeni, gücün kullanımını, iletişim sistemini ve işbölümünü ifade etmektedir. • Akıl; inançları, hedef ve politikaları ifade etmektedir. Çatışmanın nasıl yönetileceği, değişimin nasıl gerçekleştirilebileceği, işgörenlere nasıl davranılacağı ve örgütün nasıl öğreneceği akılla karar verilecek konulardır. • Ruh ise örgütün var olma sebebi olan misyonu ifade etmektedir. Örgütü canlı tutan ve ona enerji veren ruhtur. Bedenin sağlıklı olabilmesi için vücut, akıl ve ruhun uyum içerisinde çalışması gerekir. Benzer olarak bir örgütün sağlıklı olması da; örgüt yapısı, hedef ve politikalar ve örgüt misyonunun belirli bir düzen içerisinde olmasını gerektirir. Bunların herhangi birinde oluşacak bir yetersizlik, diğerini denge dışı bırakabilir ve örgütün baştan sona tüm faaliyetlerini bozabilir (13). Örgütsel pataloji, ekonomik piyasada etkin işletmelerin farklı hastalıkları için genel nedenleri, tanı, teşhis ve başarılı tedavi yöntemlerini ve sendromların analizini yapan sistematik bir yaklaşımdır. Örgütsel hastalık oluşturabilecek -örgütün zayıf noktalarıyla: yavaş tepki, rijidite, kriz, saldırı ve savunma stratejileri- unsurlara karşı başarıyla nasıl mücadele edilebileceğine ilişkin bir yaklaşımdır (14).

5. Sağlık ve Hastane İdaresi Kongresi 13 – 16 Ekim 2011

78

Genel olarak patoloji kavramı, hastalık (Yunanca pathos) çalışması ve bilimi (Yunanca logos) kelimelerinin birleşmesi ile oluşmuş hastalıklar bilimi anlamına gelen bir sözcüktür. Ayrıca belirli bir bozukluğun tipik özellikleriyle birlikte bütününe patoloji denilebilir. Patoloji (hastalık bilim) özellikle altta yatan hastalıkla ilgili hücrelerdeki, dokulardaki ve organlardaki yapısal ve işlevsel değişikliklerin tanınması, araştırılması ve incelenmesiyle ilgilenir (15). Organizma metaforunun patolojik yönleri içeren genişletilmiş bir metaforla şu şekilde bir sonuç çıkarabiliriz. “Organizasyonlarda İnsan Vücudu Gibi Hastalanabilir” İnsan hastalıklarını sonradan olan ve kalıtsal olarak iki sınıfta toplayabiliriz. Organizasyonlarda sıklıkla sonradan ortaya çıkan hastalıklar olmasına rağmen kalıtsal hastalıklar özel kurumlar dışında kamu kurumlarında daha çok bulunmaktadır (16). İnsan vücudunda olduğu gibi örgütlerinde hastalıklarını kazanılmış ya da sonradan oluşabilmektedir, bu hastalıkları kimyasal, biyolojik ve fiziksel ajanların oluşturabilmektedir. Biyolojik ajanlar, genetik ajanlar ve mikroorganizmalarda (Virüs, bakteri ve parazitler) hastalıkların oluşmasında etken ajanlardır. Bu ajanlarla bulaş sonucu enfeksiyon meydana gelmektedir. Tüm bunların kendini, vücudumuzda, inflamasyon, dejenerasyon ve neoplazi olarak göstermektedir. Bundan sonraki kısımda, insan vücudundaki bu hastalık durumlarının örgütsel düzeyde ortaya çıkışı üzerinde durulmuş ve örneklendirilmiştir. Örgütsel İnflamasyonlar Organizmada enfeksiyon, fiziksel, kimyasal ve diğer etmenlerin neden olduğu bir doku hasarına karşı selüler ve humoral düzeyde oluşan güçlü bir fizyolojik cevaptır (17).

Kaynka: (17).

İnsan vücudundaki inflamasyonlara benzer olarak örgütsel hastalıklarda değişim, akışın ritminde artışla ortaya çıkabilir ancak akış miktarı artar fakat yavaşlayabilir. Diğer inflamasyonlar yönetim ile bazı özel sorunları çözmek için atanmış özel gruplarda ya da çalışma takımlarında üretilebilir, ortaya çıkabilir. Bu morfolojik değişiklikler, bazı durumlarda, bazı bireylerin davranışlarında (hücresel) dejenerasyonlar meydana getirmektedir. İnflamasyonun tüm örgütü etkilemesi durumunda Davis bu örgütlere “süper gelişmiş kurumlar” demektedir. Bu kurumlar, hipertrofi (kendisini oluşturan hücrelerin boyutlarının artması nedeniyle organın büyümesi) ve hiperplazi ( hücre sayısındaki artış sebebiyle organın büyümesi) ile karakterizedirler. Kronik ve proliferatif (çoğalmayı tetikleyen) inflamasyonlar örgütler için çok tehlikelidirler. Örgütsel inflamasyonlar kronik olabilir. Bu patolojik bulguların etkileri örgütsel verimliklik açısından analiz edilmelidir (16). Resim 1.’de örgütsel düzeyde ortaya çıkan bir inflamasyon şematize edilmiştir. Resim 1. Örgütsel İnflamasyon

5. Sağlık ve Hastane İdaresi Kongresi 13 – 16 Ekim 2011

79

Kaynak: (16). Resimde de görüldüğü gibi örgütsel yapıda meydana gelen bu durum, örgütün değişik organlarındaki hiperplazi ya da hiperrofi ile kendini gösterebilmektedir. Örgütsel Dejenerasyon İnsan vücudunda olduğu gibi örgütlerde de anormal elementlerin birikimi ile zararlı etkilerin oluşması sonucu meydana gelen ve örgütün bir bölümünü etkileyen duruma örgütsel dejenerasyon denilmektedir. Resim 2. Örgütsel Dejenerasyon

Kaynak: (16). Resimde de görüldüğü gibi her bir birimde yeniden planın yapılışı istenmeyen birikimlere ve dejenerasyona sebep olabilmektedir. Örgütsel Neoplaziler (Tümörler) İnsan vücudunda bir neoplazi türüde kötü huylu tümor olan kanserdir. Neoplazi patolojik anlamda yeni doku oluşumudur. Neoplazi (tümör)’ü oluşturan hücreler normal hücrelerden daha hızlı çoğalırlar ve tedavi edilmezler ise kontrolsuz bir şekilde çoğalmaya devam ederler. Kanserin özellikleri göz önüne alındığında yolsuzluğu örgütsel bir kanser olarak düşünebiliriz. Resim 3. Örgütsel Neoplazi

5. Sağlık ve Hastane İdaresi Kongresi 13 – 16 Ekim 2011

80

Kaynak: (16). Resimde de görüldüğü gibi örgütsel yapı içinde herhangi bir seviyede istenmeyen bir şekilde hücrelerde meydana gelen artış sonucu örgütsel düzeyde patolojiler gözlenebilir. Örgütsel Patolojiler Yaşam Sistemi teorisi 1955 yılında J.G Miller tarafından geliştirilmiş bir teoridir. Yaşam sistemleri kitabı yaşam sistemlerinin çeşitli düzeyleri üzerinde ayrıntılı açıklamalar yapmış ve sonunda temel kitap haline gelmiştir (18). Bu kitap doğrultusunda örgütsel bir analiz yapılacak olursa; Bir patolojik durum (anormal, sağlıksız, uyumsuz ya da yetersiz) herhangi bir yaşam sisteminde önemli bir period için aşırı pahalı ayarlama işlemlerini önlemek için kullanılabilir kritik değişkenler bir ya da daha fazla normal kararlı durum aralığı dışında kalabilir. Ya sistemin kendi alt sistemlerinin arızası ya da hatası, çevrede ya da alt sistemlerde olumsuz koşullar normal, kararlı durum değişkenlerini zorlayabilir (12). Bu tür patolojiler yaşam sistemlerinin her düzeyinde yer almaktadır. Benzeri tüm alt süreçleri patolojinin karşılaştırılabilir sınıfları tüm düzeylerinde bulunur. Yaşam sistemlerinde patolojinin 8 nedeni aşağıda sıralanmıştır. Örneklerin her biri örgütsel düzeyden verilmiştir (12).

1. Made ya da enerji girişinden yoksun olma 2. Madde ve enerji girişine aşırılık 3. Madde ve enerjinin uygunsuz formlarının girişi 4. Yetersiz bilgi girişi 5. Aşırı bilgi girişi 6. Uyum bozucu bilgi girişi 7. Enerj sürecinde iç dinamiklerde anormallikler 8. Iç bilgi sürecinde anormallikler

Yukarıda sıralanan ve yaşam sistemlerinde patalojiye neden olan unsurlar dikkate alınarak ve yapılan literatür taraması sonucu örgütsel patoloji kavramı altında değerlendirilebilecek kavramlar araştırılmış, araştırma esnasında; “İnsan vücudunda olduğu gibi örgütlerinde hastalıklarını kazanılmış ya da sonradan oluşabileceği, bu hastalıkları kimyasal, biyolojik ve fiziksel ajanların oluşturabileceği, Biyolojik ajanlar, genetik ajanlar ve mikroorganizmalarda (Virüs, bakteri ve parazitler) hastalıkların oluşmasında etken olduğu, bu ajanlar sonucu enfeksiyon meydana geldiği. Tüm bunların kendini, inflamasyon, dejenerasyon ve neoplazi gibi patolojik belirtilerle gösterebileceği.” bilgileri göz önünde bulundurulmuş ve sonuçlar elde edilmiştir: Bürokrasi Örgütsel Sapma (Organizational Deviance) Örgütsel Hata (Organizational Mistake) Örgütsel Kötü Davranış (Organizational Misconduct) Örgütsel Afet (Organizational Disaster) Rutine Uymama (Routine Nonconformity) Örgütsel İşlevsizlik (Organizational Dysfunctional)

5. Sağlık ve Hastane İdaresi Kongresi 13 – 16 Ekim 2011

81

Büropatoloji Örgütsel Arıza ( Organizational Malfunction) Örgütsel Eksiklik (Organizational Deficiency) Örgütsel Bozukluk (Organizational Disorder) Tüm kavramların ortak noktası örgütün yapısının normalden anormale doğru gidişidir. Örgüt için gözlenebilecek başlıca patolojiler; söylenti yaymak, iş arkadaşlarını utandırmak, hırsızlık, düşük efor (tembellik), şiddet, başkaldırma, sabotaj, yalancılık, dikkatsizlik, bilgiyi kötüye kullanma, uyuşturucu ve alkol kullanımı, kumar ve taciz olabilir. Sonuç Retorik kullanımlar, mecazlar ve edebi sanatlar bilimden farklı ve ikinci bir kültür olan edebiyatın sınırları içerisinde kabul görmüştür. Bilim dilinin nesnel, açık ve yalın olması gerektiği düşünülmüştür. Ancak bilim dilinde de aktarımı ve öğretimi kolaylaştırmak adına yapılan benzetmelerin yaygınlaşması hatta bilim diline yerleşerek kabul görmeleri yorumlayıcı yaklaşımın ve yorum teorisinin dile dair görüşlerdeki etkinliğinin ifadesidir (4). Dil üzerine gerçekleşen açılımlardan sonra metafor kavramının ortaya atılması ve bir teori ile desteklenmesi yeni açılımlar sağlamıştır. Sadece edebiyat kapsamında söz sanatından ibaret olduğu düşünülen metaforun, hem düşüncede, hem dilde, hem de eylemde olduğu kabul edilerek bilişsel bir süreç olduğu öne sürülmüştür. Dil felsefesi taraflarından olan yapısalcılar ve post-yapısalcılar (yapı sökümcüler) dil üzerine çok farklı eksenlerde bulunurken, ortak buluştukları konunun metafor olduğu söylenebilir. Çünkü her iki görüşte de metaforun dilin kökenine kadar indiği ve dili metaforlardan temizlemenin imkânsız olduğu belirtilir. Bu görüşten hareketle, bilim dili ile günlük dili birbirinden ayırmak imkânsızlaşacaktır. Bilimsel anlama sürecinin niteliğine ilişkin ünlü bir tartışmada, kuvantum fizikçisi Werner Heisenberg şu gözlemde bulunmuştu, Anlamak sonuçta birçok farklı olgunun aslında tutarlı bir bütünün parçası olduğunu kavrama yeteneğine dayanır. Gerçek anlama süreci yüzeydeki karmaşıklığın ötesine geçerek temelde yatan kalıbı açığa çıkarır. Metaforun rolünü anlamanın yapmamıza yardım olduğu şet tam da budur. Rakip teorilerin rakip metaforlar olduğunu kavradığımızda, bunlara yeni bir biçimde yaklaşabiliriz. Bunların güçlü yönlerini görüp devreye sokmayı öğrenebilir ve kaçınılmaz zayıf yönlerinin farkına varabiliriz. Teorilerden çok insanların direksiyonun başında olduğu bir yönetim pratiğine daha derin kavrayışlı bir yaklaşım için gerekli zemini hazırlayabiliriz (8). Morgan’nın Yönetim ve Örgüt Teorilerinde Metafor kitabının sonsöz kısmında: “...Pratik kaygıların hüküm sürdüğü bir dünyada genellikle teorik nitelikte konularla uğraşma isteksizliğinden kaynaklanmaktadır. İnsanlar teorinin pratik önünde bir engel olduğunu düşünme eğilimindedir. Oysa Kurt Lewin’in belirttiği gibi” iyi bir teori kadar pratik olan bir şey yoktur”. Öte yandan prtaik hiçbir zaman teoriden bağımsız değildir. Her türlü kalıcı uğraşta, yaptığımız şeylere ilişkin teoriler doğuran örtük kök imgeler yön verir bize. Bunların içeriğini, ifade ettikleri güçlü ve zayıf yönleri bilmemiz hayati önem taşır. Bunun yönetim ve politika belirlemenin bütün düzeylerinde sonuçları vardır.” demektedir. Bu çalışmada örgütsel teorilere katkı sağlama amacıyla organizma metaforundan hareketle “Örgütlerde İnsan Vücudu Gibi Hastalanabilir” yaklaşımıyla örgütsel patolojiler konunsa odaklanmış ve bu kavramı örgütün yaşamını sekteye uğratan her türlü sağlıksız unsuru içeren şemsiye bir kavram olarak vurgulamıştır. Bu doğrultuda örgüt yöneticilerinin de bir patalog gibi davranması ve hastalıklı olduğu düşünülen doku ve organları inceleyerek hastaya belli bir hastalık tanısı koyması veya konulmuş olan bir tanının doğruluğunu değerlendirmesi beklenebilir. Çünkü patolog olarak yöneticinin koyduğu tanıyla tedavinin biçimi belirlenebilir.

5. Sağlık ve Hastane İdaresi Kongresi 13 – 16 Ekim 2011

82

KAYNAKLAR 1. Akşehirli S. “Çağdaş Metafor Teorisi”, http://www.oup.com/pdf/0195111095_01.pdf. Erişim: 18.12.2009. 2. Aydın İ.H. “Bir Felsefî Metafor “Yolda Olmak”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, VI 2006, Sayı: 4: 9-

22. 3. Filizok R. “İstiare (Metaphor)”, http://www.egeedebiyat.org/, Erişim: 18.12.2009. 4. Alpaslan S. Sanayi Ve Bilgi Toplumu Yönetim Metaforlarının Karşılaştırılması (Tez), Sakarya Üniversitesi

Sosyal Bilimler Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi. Sakarya, 2007, 36-38-40. 5. Uğur N. “Metafor Kavramını Algılama Türleri” Yasak Meyve Dergisi, Ocak-Şubat 2007, Sayı: 24

http://www.nizamettinugur.gen.tr/ Erişim: 18.12.2009. 6. Tamimi Y. Örgüt Kültürünün Metaforlarla Analizi (Tekstil Sektöründe Faaliyet Gösteren Bir İşletme Örneği

(Tez), Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 2005, 4. 7. Becerikli S. “Radikal Hümanist Bir Örgüt Sosyoloğu: Gareth Morgan” Virgül 2002: 47

http://semabecerikli.sayfamtr.net/ Erişim: 19.12. 2009. 8. Morgan G. Yönetim ve Örgüt Teorilerinde Metafor, Çeviren: Gündüz Bulut, MESS YAYIN No:280, 1998,

İstanbul, Aralık. 9. Işık AN, Gürsel M. “Örgüt Kültürünün Bazı Değişkenlere Göre Analizi (Eğitim Fakültesi Örneği)” Selçuk

Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi , 2009, 27:187. 10. Gürkan FB.İlköğretim Okullarının Örgütsel Sağlık Düzeyi (Polatlı İlçesi Örneği) (Tez), Yayımlanmamış Yüksek

Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2006. 11. Kesken J, İlic D. Yönetimin İrrasyonel Yüzü: Örgütsel İşlev Bozuklukları Ve Analizi, Ege Akademik Bakış/Ege

Academic Review, 8(2) 2008: 451-468. 12. Miller jG, Miller JL. A Living Systems Analysis Of Organizational Pathology, Behavioral Science, 1991,36:339-

352. 13. Ardıç K, Polatcı S. İşgören Refahı Ve Örgütsel Etkinlik Kavramlarına Bütüncül Bir Bakış: Örgüt Sağlığı, İktisadi

ve İdari Bilimler Dergisi, Ocak 2007, 21(1):141. 14. Enache R. Forms of Organizational Pathology Among the Teaching Staff in Prahova County. New

Educational Review, 2010,(20)1:29-42. 15. Patoloji, http://tr.wikipedia.org/wiki/Patoloji Erişim: 12.12.2009. 16. ALVARADO, G. S. M., Organızational Pathology, 26th. International Conference of the Institute of

Management Sciences, Copenhagen, Denmark, June 1984. http://www.centrogeo.org.mx/curriculum/GermanMonroy/pdf/organizatio_pathology_1984.pdf, Erişim: 15.12.2009.

17. http://tip.uludag.edu.tr/fizyoloji/dosya/lokositler-ozellikleri-inflamasyon.pdf, Erişim: 15.12.2009. 18. TAORMİNA, R. J., Organizational Analysis Of Information Processing Using Living Systems Theory, Behavioral

Science, 1991, 36:196-223.