Post on 08-Jan-2023
5
2015 Yılı SPK Kompozisyon Yarışması
Sevgili Gençler, Değerli Öğretmenlerimiz,
Sermaye Piyasası Kurulu olarak geleneksel hale getirmeyi
başardığımız ‘Kompozisyon Yarışması’nın bu yıl beşincisini
tamamladık. Bu yarışma 2011 yılında bir sosyal sorumluluk
anlayışıyla başlattığımız finansal eğitim faaliyetlerinde
üzerinde ısrarla durduğumuz projelerden biri oldu. Çünkü
hedeflediğimiz tasarruf ve yatırım kültürünü yaygınlaştırmak
ancak bilinçli finansal kararlar alabilen gençlerin yetişmesiyle
mümkün olabilecektir. Ayrıca, bu donanıma sahip olan gençlerin başta anne ve babaları olmak
üzere etrafındaki herkesi de aydınlatabileceğini, bilinçlendirebileceğini de göz ardı etmemek
gerekiyor. Siz gençlerin erken yaşta edineceği bilgi ve deneyimler ileride tasarruf edebilen, bilinçli
kararlar alabilen ve finansal açıdan bağımsız bireyler olarak yetişmenize katkıda bulunacaktır.
Sermaye piyasalarına yönelik farkındalık düzeyinin geliştirilmesi ve çocuk ve gençlerden
başlayarak tasarruf ve yatırım bilincinin oluşturulması amacı ile düzenlemiş olduğumuz yarışmaya
bu yıl 81 ilden binlerce genç katıldı. Her biri yeni bir fikir içeren ve ciddi bir emek ürünü olan
eserler, bizlere sizlerin bu konulara olan ilgisini açıkça gösterdiği gibi, finansal eğitim konusunda
yaptığımız çalışmalarda bize güç ve motivasyon sağladı.
Yarışmaya katılan tüm öğrencilerin kompozisyonları göz önünde bulundurulduğunda şunu
gördük ki, geleceğimiz için endişelenmemize gerek yok. Çünkü sermaye piyasaları özelinde ve
Türkiye genelinde; düşünen, sorgulayan ve bilgiye değer veren on binlerce gencimiz var. Sizlerin,
kulaktan dolma sözlerle hareket etmeden, önce bilgi sahibi olup, ardından fikirlerinizi bizlerle
paylaşmanız, aslında hayatın her alanında atacağınız adımlarda aynı davranışı sergileyeceğinizin
bir göstergesi olması açısından önem taşıyor.
Hepinizin zihinlerinde mutlu bir anı olarak kalmasını temenni ettiğim bu seneki yarışma ve ödül
töreninin gerçekleşmesini sağlayan başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere, Borsa İstanbul A.Ş.
ve Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği ile emeği geçen, katkı sağlayan herkese teşekkür ediyor,
geleceğimizin teminatı olan siz gençlerimizi sevgiyle kucaklıyorum.
Dr. Vahdettin ERTAŞ
Sermaye Piyasası Kurulu BaşkanıAnkara 2015
8
2015 YILI SPK KOMPOZİSYON YARIŞMASI DERECEYE GİREN ESERLER
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından Milli Eğitim Bakanlığı’nın onayı ile finansal piyasalara
yönelik farkındalık oluşturmak, finansal kurumları tanıtmak, eğitim çağındaki gençlerden
başlayarak tasarruf ve yatırım bilincini geliştirmek amacıyla, ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik
olarak ‘2015 yılı Kompozisyon Yarışması’ düzenlenmiştir.
İl Milli Eğitim Müdürlüklerince, ülke genelinde 81 ilden toplanan binlerce eser arasından seçilerek
Kurulumuza iletilen, ortaokul kısmı için 195, lise kısmı için 173 olmak üzere toplam 368 eser
değerlendirmeye alınmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı, Kurulumuz, Borsa İstanbul ve Türkiye Sermaye
Piyasası Birliği temsilcilerinden oluşan Değerlendirme Kurulu tarafından 02-04 Haziran 2015
tarihlerinde Kurulumuzun Ankara’daki merkezinde yapılan değerlendirme sonucunda dereceye
giren eserler belirlenmiştir.
Ortaokul öğrencilerine yönelik “Gençlikte taş taşı, ihtiyarlıkta ye aşı” atasözünü, tasarruf ve yatırım
dengesi açısından ailenizden bir örnek vererek açıklayınız. Siz olsanız, örnek verdiğiniz olayda
nasıl davranırdınız?” konulu yarışmaya, Trabzon’dan “Geleceğe Güvenle Bakmak” başlıklı eseriyle
katılan İsmetpaşa Ortaokulu öğrencisi Cansu SERDAR ortaokul kısmının birincisi olmuştur.
Lise öğrencilerine yönelik “Size göre, para biriktirmeye en büyük engel nedir? Ne gibi teknolojik
çözümler ve/veya banka uygulamaları, sizin ve arkadaşlarınızın tasarruf etmeye başlamanıza
yardımcı olabilir?” konulu yarışmaya “Şifrenizi Alabilir miyim?” başlıklı eseriyle Denizli İmam Hatip
Anadolu Lisesi’nden katılan Edanur SALUK lise kısmının birincisi olmuştur.
Değerlendirmede emeği geçen Jüri üyelerine teşekkür ederiz.
Ortaokul Jürisi:
Mukadder PEKPALAK - MEB
Gazanfer CANGÜL - MEB
Müge TAŞÇI - SPK
Bülent Şahin - BİAŞ
Dr. Gökhan BÜYÜKŞENGÜR - TSPB
Tuğba OĞAN - TSPB
Lise Jürisi:
Ali ALGÜL - MEB
Eda ATLAY - MEB
Müge TAŞÇI - SPK
Bülent ŞAHİN - BİAŞ
Dr. Gökhan BÜYÜKŞENGÜR - TSPB
Tuğba OĞAN - TSPB
9
2015 Yılı SPK Kompozisyon Yarışması
ORTAOKUL KATEGORİSİNDE DERECEYE GİREN ESERLER
ADI SOYADI ESERİN ADI OKULUN ADI İLİ
1 Cansu SERDAR Geleceğe Güvenle Bakmak İsmetpaşa Ortaokulu TRABZON
2 Sait YAĞLI Gençlik ve Dedem Öbektaş Ortaokulu ÇORUM
3 Ayşe ÖKSÜZ Küçük Damlalar Belevi Halil Uzun Ortaokulu DENİZLİ
4 Tutku ÇALIŞ Kumbaramdaki Gelecek Namık Kemal Ortaokulu SAKARYA
5 Lâl Çiçek ALTUNBAŞ Azmin Gücü Özel Ordu Doğa Ortaokulu ORDU
LİSE KATEGORİSİNDE DERECEYE GİREN ESERLER
ADI SOYADI ESERİN ADI OKULUN ADI İLİ
1 Eda Nur SALUK Şifrenizi Alabilir miyim?Denizli Anadolu İmam Hatip
LisesiDENİZLİ
2 İlknur KURUHALİL Tükettikçe Tükenmek Göl Anadolu Lisesi KASTAMONU
3 Elif ABBAS Yatır Kazan ProjesiMahperi Hatun Mesleki ve
Teknik Anadolu LisesiTOKAT
4 Leyla Ceren BONCUKCU Paranın EfendisiOrhan Dengiz Anadolu
LisesiUŞAK
5 Satı Gül AYDAŞ Birikimi Bozma Şabanözü Anadolu Lisesi ÇANKIRI
14
CANSU SERDARİsmetpaşa Ortaokulu / Trabzon
GELECEĞE GÜVENLE BAKMAK
Direncin, kuvvetin altın çağıdır gençlik. Ekmeğini taştan çıkarır genç insan; çalışır, çabalar, alın teri döker, göz
nuru akıtır; bedenini aklını sermayesini bilir ve geleceğe emin adımlarla yol almak ister. Aydınlık, temiz bir
geleceğe...
Gençlik hatalarla doludur aynı zamanda. Herkes bilmez gençliğin kıymetini, hayatının en verimli dönemini nasıl
geçirmesi gerektiğini. Emeğini, kazancını günübirlik bir anlayış içinde çarcur eder bilinçsizce. Ayağını yorganına
göre uzatmaz ve böylece giderleri gelirini aşar, hep açık üstüne açık verir.
Oysaki planlı harcamanın kazandığı paradan daha önemli olduğunu farkettiğinde hayatında temiz, yeni bir
sayfa açılır. Birikim yapmanın geleceğinin güvencesi olduğunu öğrenir ve bu doğrultuda adımlarını daha bilinçli
ve akıllıca atar. Çünkü insan gün gelir zayıf düşer ve artık birikimleriyle rahat, sıkıntısız bir hayat yaşamanın
zamanıdır. Bugünün resmini dünkü yatırımlarıyla yapmış, fırtınalı bir denizde mücadele verip yelkeni dik
tutmuş, gemisini batırmamıştır.
Tasarruf düşüncesini bana ilk aşılayan kişi annemdir. Geçim sıkıntısının ne demek olduğunu çok iyi bilen annem
sürekli bana “İşten değil, dişten artar” diyerek bu duyarlılığın içime kök salmasını sağlamıştır.
Tüketim çağında yaşıyoruz - anneme göre tüketim çılgınlığı - her şey o kadar göz alıcı ki insan elindekini
avucundakini döküp her şeye ulaşmak istiyor. Bir doyumsuzluk almış başını gidiyor. Hele de ortaokul çağında
bir öğrenciyseniz işiniz daha da zor oluyor.
Babamın kazancı birikim için yeterli olmasa da anneme göre geliri olan herkesin tasarruf etme şansı vardı. Ev
hanımı olan annem bizi uyuttuktan sonra gecelere kadar oturup iğne oyası çemberler yapıyor, şallar, bereler
örüyor ve elde ettiği üç-beş kuruşu biriktirip gelecek güzel günler için bankada açtığı hesaba yatırıyordu.
Bunlarla yetinmeyip okulumdaki öğretmenlerle anlaşmış onlara sıcak yemek çıkarıyor ve kendisine yeni iş
kapıları açıyordu. Ve annem bu sayede hatırı sayılır bir birikim yaptı. Annem biriktirdiği parayla dar günlerimizin
teminatını hazırlamış oldu.
Yaşamın her dönemi bizim için kıymetli. Geleceğini inşa eden bir mimar gibi sağlam zeminlere, sağlam
yatırımlar yapmalıyız.
Yüzümüzdeki çizgiler belirginleşmeye başlamadan birikime başlamalıyız, başlamalıyız ki yüzümüzdeki çizgiler
gibi geleceğimiz de şekillensin.
16
GENÇLİK VE DEDEM
Gençliği nasıl değerlendirmeliyiz? Yaşlılıkta ne yapmalıyız? Bu iki sorunun cevabını sıkça düşünür insan. Benim
hayat felsefem her zaman şudur: Her işini zamanında yap ki sonradan sıkıntı çekmeyesin. Yani gençliğinde
elin ayağın tutuyorken, gücün kuvvetin yerindeyken çalışacaksın ki yaşlılık gelip kapını çaldığında onu hazılıklı
karşılayabilesin.
Benim gençlik deyince aklıma hep, dedem ve keşke deyişi gelir. Sürekli anlatıp durur pişmanlıklarını. Ben de
tanık oldum gençlik hikayelerine. Hep aynı dertten yakınıyordu. Dedemin gençliğinde bizim buralarda işsizlik
ve fakirlik çokmuş. Dedem ise inşaatlarda çalışmak için Bodrum’a gidermiş ve bir sürü para ile dönermiş.
Zamanında bir köyü alacak kadar parası varmış ama hiç sonunu düşünmemiş. Bütün kazandıklarını har
vurup, harman savurmuş. Bu zenginlik hep böyle devam eder sanmış. Ben küçükken bir sürü keçimiz vardı.
Dedem her hafta birini keser eş dosta verirdi. Şimdi ise o eş dosttan bir haber yok. Dedem bizimle yaşıyor. O
zengin adamın şimdilerde bir sigortası bile yok. Kendinden on yaş küçük kardeşinin olduğu halde. Şimdilerde
dedem gençlikten kıymetini bilmediği paralarına yanıp duruyor. “Evlat zamanında testiyi dolduracaksın; ama
bilemedik.” diyor. Evet testiyi su akarken dolduracaktı ki şimdi kimseye muhtaç olmadan yaşayacaktı.
Ben ise bu çocuk aklımla hep bu anlattıklarından ders çıkarmaya baktım. Çünkü zaman su gibi akıp gidiyor.
Gençlik de sabun gibi eriyor hızla. Ben gençliğimin kıymetini bileceğim. Bir Ağustos böceği olup kışın sıkıntı
çekmektense; karınca olup, yazın çalışıp, kışın rahat etmek isterim. O yüzden elinizdekilerin bir kısmını
geleceğiniz için ayırmayı ihmal etmeyin. Çok olmasına gerek yok. Ne demiş atalarımız: “Damlaya damlaya göl
olur.”
SAİT YAĞLIÖbektaş Ortaokulu / Çorum
19
2015 Yılı SPK Kompozisyon Yarışması
KÜÇÜK DAMLALAR
İnsanoğlunun yaratılışı gereği geçirdiği çeşitli dönemler vardır. Bu dönemlerden biri de gençlik dönemidir.
Gençlik dönemi insanlar için en önemli dönemdir. İnsanın en güçlü, verimli ve enerji dolu olduğu bir dönemdir.
İnsanlar her açıdan verimli olduğu gençlik dönemini iyi değerlendirmelidir. Çünkü hayatta edindiğimiz her şey
gençlik döneminin eseridir. Maddi, manevi tüm birikimlerimizi bu dönemde yaparız. İnsanların yaşlılıkta rahat
edebilmesi için gençlikte çok çalışıp birikim yapması gerekir. Bence yaşlılığın sigortası gençliktir. Gençlikte ne
kadar cefa çekip, çalışıp birikim yaparsak; yaşlılıkta o kadar sefa süreriz.
Geçenlerde babamın halası, Cemile halayı, ziyaret etmeye gitmiştik. Büyük hala 80 yaşlarında, uzun boylu,
zayıf, çok kibar bir kadındır. Herkes tarafından sevilen sayılan biridir. Ben de onu çok severim. Hele de hoş
sohbetine, tecrübelerinden yararlanmaya bayılırım. Onlar bizim kılavuzumuz, yol göstericimizdir. Alınlarındaki
çizgiler tecrübeden meydana gelmiştir. Hayat hikayesini ilk defa o gece dinledim.
Cemile hala yoksul bir ailenin üçüncü kızı olarak dünyaya gelmiş. Çocukluğu fakirlik ve sefalet içinde geçmiş,
okumayı çok istemiş; ancak ailesinin gücü buna yetmemiş. 18 yaşına geldiğinde karşı köyden hiç tanımadığı
biriyle evlendirilmiş. Evlendirildiği insan Hasan dede çok iyi biriymiş; ama o da fakirmiş. Evlendikten sonra
birbirlerini sevmişler. Birbirlerine söz vermişler, fakir olmak bir seçenek değil; çok çalışıp, biriktirip durumumuzu
düzelteceğiz, demişler. El ele vermeyince taşın yerinden oynamayacağını, o yaşta anlamışlar. Hasan dede
inşaatlarda çalışıyormuş, Cemile hala da zenginlerin evlerine temizliğe gidiyormuş. Evin ihtiyaçlarını Hasan
dede karşılıyormuş. Cemile hala kazandığı paraları biriktirip bilezik yapıp, kenara koyuyormuş.
Bir taraftan da sigortalarını ödüyorlarmış. Çalışırken çok yorulmuşlar, çok eziyet çekmişler; ama hiçbir zaman
yılmamışlar. Birikimlerinin bir gün damlaya damlaya göl olacağını biliyorlarmış.
Cemile halanın en büyük hayali çocuklarını okutmak ve başlarını sokabilecekleri bir ev almakmış. Halanın
deyimiyle canpareleri, oğulları, liseye geldiğinde hayallerinden birini gerçekleştirmişler kendilerine istedikleri
gibi bir ev almışlar.
AYŞE ÖKSÜZBelevi Halil Uzun Ortaokulu / Denizli
20
Günler günleri kovalamış, çalışmayla zaman akıp geçmiş. Oğullarını da istedikleri gibi okutmuşlar. Büyük
oğulları doktor, küçük oğulları da inşaat mühendisi olmuş. Şimdi hepsi sevdikleri işi yapmanın mutluluğunu
yaşıyorlar. Her hafta anne ve babalarını ziyarete geliyorlar, onların hayır dualarını alıyorlar.
Cemile hala ve Hasan dede yapmış oldukları birikimlerle iki daire daha almışlardı. Şimdi rahatlık ve bolluk
içerisinde yaşıyorlardı. Büyük hala her konuşmamızda şunu söylüyordu: Gençliğimizde gün görmedik, çok
çalıştık, çok yorulduk; küçük küçük biriktirdik ve bugünlere geldik, azmin ve çalışmanın elinden hiçbir şey
kurtulmaz yavrum! diyordu.
O günden sonra büyük halamın hayat hikayesi benim için yaşanmış bir örnek teşkil etmeye başladı. Ben de
onun gibi çok çalışıp birikimimi yapıp tüm istediklerimi yerine getireceğim. Hatta şimdiden babamın verdiği
harçlıklardan küçük küçük birikim yapmaya başladım bile. Küçük damlaların büyük okyanuslara dönüşmesi
için gençlikte çok çalışıp birikim yapmamız gerektiğini çok iyi biliyorum artık.
AYŞE ÖKSÜZBelevi Halil Uzun Ortaokulu / Denizli
24
KUMBARAMDAKİ GELECEK
Günümüzün teknolojik imkanları, işleri kolaylaştıran araç-gereçler bir zamanlar dedelerimizin ve
babaannelerimizin kullanım alanında değildi. Bu durumu düşününce diyorum ki, aslında ne kadar şanslıyız.
Birçok imkana sahibiz. Ama değerini hiç bilmiyoruz. Oysaki şu an bile birçok şeye ihtiyacı olan arkadaşlarımız
var. Onları çok uzaklarda aramamıza gerek yok. Onları yolda yürürken bile görebiliyoruz. Yazık, bizim bu
halimize. Evet, hepimiz böyle değiliz; ama yok mu böyle insanlar dünyada?
Ben, açlık, yoksulluk içinde büyüyen bir kız değilim. Yanımdaki sevdiklerimle - babamla, ağabeyimle - iyi bir
eğitim görerek büyüyorum. Hayatımdan memnunum. Tek eksik yanım annemin yanımda olmaması. Yani her
gece yatağıma yatıran bir anne şevkatinin olmaması. Seneler öncesinde tandığım annemi artık hatırlamıyorum.
Fotoğraflarsa benim en büyük yardımcım. Onlar sayesinde annemin nasıl biri olduğunu görebiliyorum. Ben
annem ve babam sayesinde buradayım. Onların kızı olmaktan çok memnunum. Annemin hayatını pek bilmesem
de mezar taşının yerini biliyorum. Yaşadıklarını da pekâla biliyorum.
“Tüm çocukları toplasak ve onlara sorsak, nasıl bir hayat seçmek isterdiniz?” diye. Hiçbirisi çıkıp da “Ben zor
şartlar altında yaşamak isterdim.” demez. Benim babamda seçmemiş; fakat yoksulluk onun da kapısını çalmış.
Bazen soruyorum babama: “Çocukluğun nasıl geçti?” diye. Pek parlak olmadığını tahmin ediyorum fakat yine
de merak ediyorum. Bu sorumun üzerine babam beni alıp bir gecekonduya götürdü. Bayır bir yerdeydi. Ama
en önemli özelliği başkentte olmasıydı. Bize iki katlı, harap haldeki evi göstererek “İşte! Burası benim çocukluk
yıllarımın ve gençliğimin geçtiği yer.” dedi. Çok şaşkındım. Ev çok kötü bir haldeydi. Sanki çok çalışmış, yılların
ağırlığına, zorluklarına yenik düşmüş gibi öylece karşımda duruyordu.
Tam 26 yıllık bir süreç. Çocukluğun ve gençliğin yeşerdiği yıpranmış ev. Ne kadar komikti. O sokağın biraz
aşağısına inince gökdelenler, iş yerleri gözüküyordu. Hayat rahat bir koşuşturmacayla geçiyordu. Peki, ya
yukarı tarafta? Aşağıda bulunan çocuklarda hep hayal etmişlerdir. Parlak bir ışık gibi gözlerini kamaştırıyordur
orası. Belki de kendilerine bakıp utanıyorlardır yaşamlarından.
Babaannemin, dedemin ve babamın anlattıklarına göre, babam çalışkan bir öğrenciymiş. Kitap okumayı da çok
severmiş. Hatta kitap almak ve ailesine destek olmak amaçlı, çeşitli işlerde çalışmış. Hammallık bile yapmış.
Biriktirdiği paralarla kendine kitap alırmış. Onları okudukça tekrar çalışır, yenilerini alırmış. Çünkü dedem
maaşı yüksek bir işte çalışmıyormuş. Az maaşla, altı kişilik bir aileyi doyuruyormuş. Bazen sadece çorbayla
TUTKU ÇALIŞNamık Kemal Ortaokulu / Sakarya
25
2015 Yılı SPK Kompozisyon Yarışması
karın doyurdukları bile olurmuş. Babaannem çamaşırları elde yıkıyormuş. Hâl böyle olunca da babam da, kendi
parasını kazanmaya başlamış. Sabahları okula gidip, okul bitiminde çalışmaya gidiyormuş. Kalan vakitlerinde
de bol bol kitap okurmuş. Hatta bir keresinde dedem işyerindeyken kitap almak için para istemiş. Dedem de
parası olmadığını söylemiş. Babam da üsteleyince dedem babamı dövmüş. Neyseki babam dedemin elinden
kurtulmuş ve halasına kaçmış. Bu yaşadıkları bir kitap istedi diye olmuş. Okumak bile sıkıntıymış. Ama babam
hem okumuş hem de çalışmış yılmadan.
Şimdi bir kendime bakıyorum, şu halime, istediklerime ve yaşantıma. Elimde olan imkanlara. Biliyorum birçok
çocuktan daha şanslıyım. İstediğim zaman babam önüme kitapları koyuyor. İyi bir eğitim almamı sağlıyor.
Birçok eğlenceden mahrum etmiyor. Belki de onun yaşadıklarını yaşamamamızı istiyor.
Babamın yaşadıkları bana çok güzel örnekler oluyor. Şimdi babamın iyi bir yaşamı var. Öğretmen oldu ve onun
gibi olanların kumbarasına bilgi atıyor. Her gün, her zaman. Ama bunun dışında da kendi kumbarasına her geçen
gün hâlâ bilgi ve para atıyor. Tabiki de babamın benim kumbaralarım gibi pembe ayıcıklı kumbarası yok. Onun
yerine banka kumbarası var. Yani banka hesabı var, her gün biriken. Ben paralarımı pembe ayıcıklı kumbaramda
biriktiriyorum ve kumbaram dolunca bankaya gidip paramı oraya yatırıyorum. Benim bu paralarla hayalim ise
geleceğim. Geleceğimi güvence altına almak. Bir burs kazanmak, okumak ve iyi bir mimar olmak. Babam da
bunun için uğraşıyor, bize yol gösteriyor. O bu yollardan geçerken sanki eline bir tebeşir alıp o yolların doğru
olanlarını çizmiş. Biz de o izleri takip ediyoruz. Babam hâlâ hesaplıyor. Bütçe hesapları, gelen para, giden para,
kalan para hepsi yıllık yıllık tablolar şeklinde ayarlanmış. Aldığı eşyaların faturaları bile dosyalarda saklı. Bizim
geleceğimiz de o dosyalarda saklı.
Babamın küçükkken gelen okuma ve biriktirme alışkanlığı hâlâ devam ediyor. Hatta evimizi görenler kütüphane
bile zannedebilir. Her yer kitap. Ben babamın yaptığı hesapları arkadaşlarımla paylaşınca baban, profesyonel
çalışıyormuş dediler. Ama babam bu günlere kolay kolay gelmedi. Gençken çalıştırdığı aklı, işlerde biriktirdiği
paralar onu bu günlere getirdi ve şu an emeklerinin karşılığını almaya başladı. Ne kadar güzel kendi paranı
kazanabilmek ve har vurup harman savurmadan değerlendirebilmek. Ben de geleceğim için gelecekte rahat
edebilmek için şimdiden harçlıklarımdan biriktiriyorum.
Bugünden başladığım birikim yarınımın garantisi, geleceğimin en temel güvencesidir. Tasarruf edeceğim her
gün geleceğimin rahat bir nefesidir. Şimdiden geleceğimi düşünüp, ona göre davranır ve ona göre yaşarsam
yarın için güzel bir adım atmış olurum. Bundan dolayı şimdiden başladım ben, geleceğimi pembe ayıcıklı
kumbaramda biriktirmeye.
28
AZMİN GÜCÜ
“Gençliğinde taş taşı, ihtiyarlıkta ye aşı.” atasözünün tam karşılığı rahmetli dedemdir. Dedemin yaşam öyküsü
tam da bu sözü destekler nitelikte....
Dedem Ordu ilinin merkez köylerinden birinde yedi kardeşin üçüncüsü olarak dünyaya gelmiş. Çifçilikle uğraşan
başkalarının arazilerinde çalışan bir aile ile fakirlikle mücadeleyle dolu bir yaşam. Dedem diğer kardeşlerden
farkını okuldaki başarısıyla göstermiş, ailesinde tek okuyan kişi kendisi olmuş. Okulda başarılı ve çalışkan,
evdeki işlere de yardımcıymış. Yürüyerek gittiği okul iki köy sonrasıymış. Sabah erkenden kalkan küçük Fehmi
aç bilaç evden aldığı bir parça mısır ekmeği ve pırasa yapraklarıyla “-ki annesi pırasayı kökünden sökmesine
çok kızarmış.” okul yoluna koyulurmuş. Okul bitip doğruca evine yöneldiğinde onu köyün girişinde küçük kız
kardeşi karşılar “Abi inekleri otlat. Akşama da bir yük ot getir.” deyip uzaklaşırmış. Dedem yıllar sonra bana okul
anılarını anlatırken kız kardeşinin ona “Abi şu dala ekmek astım, açsındır yersin.” demesini ne çok istediğini
ama bunun hiç mi hiç gerçekleşmediğini söylediğinde içim burkulmuş ve mısır ekmeğinden neden bu kadar
nefret ettiğini anlamıştım. Ödevlerinin bir kısmını inek otlatırken bir kısmını da akşam evde bitirirmiş. Ama ne
bitirme....
Yedi kardeş, anne ve baba ortaya konulan pancar çorbasından yiyebildikleri kadar yiyip yarı aç yarı tok yatmaya
geçtiklerinde dedem dersini çalışırmış. Annesi gaz lambasını fazla yakmamasını söndürmesini istermiş o da
ocaktaki odunlardan çıkan alevlerin ışığında dersini yapar ve yatarmış.
Azmetmiş, sabretmiş çok çalışmış. Yatılı öğretmen okulu sınavlarına girip kazanmış. Bu okulda da mücadelesi
devam etmiş. Yazları çeşitli işlere girip para kazanarak okumuş. Yükseğini okuyacak kapasitedeyken çabucak
hayata atılmak, para kazanmak için sınıf öğretmeni olarak meslek hayatına atılmış.
Evlenip iki çocuğu olmuş. birisi de annem. Dedem yaz tatillerinde de çalışmış. Fotoğrafçılık yapmış, fındık işçiliği
yapmış, dört kişilik ailesini tek maaşla kimseye muhtaç olmadan geçindirmiştir.
Dedem çok tutumlu bir insandı. Kişisel isteklere para harcamamış sadece ihtiyaç olan şeyleri almıştı. Bu da ona
yaşlılığında rahat rahat geçinmesini sağlayacak evler olarak geri dönmüştü. Hatta kendi cenaze parasını bile
bırakıp öyle göçmüştü bu dünyadan...
LAL ÇİÇEK ALTUNBAŞÖzel Ordu Doğa Ortaokulu / Ordu
29
2015 Yılı SPK Kompozisyon Yarışması
Kısaca dedem çok tutumlu, programlı çalışan ve zeki bir adamdı. Yaşlandığına bile kimsenin eline bakmadı.
Hep dimdik oldu.
Eğer ben onun yerinde olsaydım büyük ihtimalle aynı şekilde çalışırdım. Çünkü öyle bir aile ortamından rahatsız
olur kurtulmak isterdim. Aç kalma konusunda farklı davranırdım diye düşünüyorum. En çok hoşuma giden şey
de dedemi tanıyan herkesin aynı dedem gibi çalıştığımı söylemesi. Hala onun gibi çalışıyor taş taşıyorum ki
gelecekte de onun gibi rahat edeyim. Benim azmimin hikayesini de benim torunum anlatsın bir sonraki nesle...
35
2015 Yılı SPK Kompozisyon Yarışması
ŞİFRENİZİ ALABİLİR MİYİM?
Mantıklıydı. Dokuz ay taksit, yavaş yavaş ödersiniz, rahat rahat kullanırsınız. Ne kadar da haklıydı satıcılar. Ne
güzel ikna etmişlerdi insanı. Vade yok diyorlardı, faiz de yok, daha iyisi de yok. Evet, kendini de ikna etmişti, aklına
yatmıştı. “Şifrenizi alabilir miyim?” Tabi alabilirsiniz. Aylık gelirimin iki katını limitsiz kartımdan alabilirsiniz.
Nakitim yok, kartımdan geçin.
Daha maaş gününe çok var, kartımdan geçin.
Evet, evet. Her şeye çok acil ihtiyacım var kartımdan geçin.
Kredi kartı ödeme günü gelince de ödemeyi karttan yapabiliyor muyuz acaba?
Hadi duralım. Ona ihtiyacımız yok yerine koyalım. Kesinlikle aynı çantanın üç rengine ihtiyacımız yok, en
beğendiğimiz rengi alsak yeter. Bir dakika! Bir dakika, durun biraz. “1 Alana 1 Bedava” mı o? Baksam mı? Belki
sevdiğim bir şey olur. Daha yeni aldım halbuki, ihtiyacım da yok ama kampanya, indirim sonuçta, bir daha ne
zaman yakalayacağım bu fırsatı. Dursun zaten lazım olur.
İşte kaybettiğimiz nokta. Reklam algısı, indirim sanılan göz yanılgısı, anlık bir hevesin sonucu gereksiz bir
harcama. Ama baksanıza şuna kırmızı şeritte ilk fiyatı çizip indirimli fiyatı nasıl da yazmışlar. Raflara ne kadar
da güzel koymuşlar büyük “İNDİRİM” yazılarını. Hem onu daha önce de görüp beğenmiştiniz. Bence de aldığınız
iyi oldu.
Evet, ikna ettiniz mi kendinizi, gereksiz alışverişin suçluluğu gitti mi, gelecek ay daha dikkatli harcama
yapacağınıza, bu ay başka bir şey almayacağınıza da söz verdiniz mi? Verin verin. Verdiğiniz en kolay sözler
tutamaycağınız sözler değil mi zaten?
Yarım bardak çayınız soğumuş masada. Korkmayın kötü bir şey olmadı. Düşünürken dalmışsınız bu yüzden
içmeyi unutmuşsunuz. Düşünülmeyecek gibi değil elinizdeki hesap özetleri. Haklısınız keşke onu almasaydınız.
Belki ödeyeceğiniz miktarın diğer taksitlerle birleşip oluşturduğu meblağaya da şaşırıp dalmış olabilirsiniz.
Ondan soğumuştur çayınız. Etrafınıza bakın. Hiç mağaza ya da indirim yok. Sizi gaza getiren sorumlular, çılgın
alışveriş güruhu da yok.
36
Yenileyin çayınızı, gelirken de bir makas alın. Son çayınızı sıcak sıcak için, içiniz ısınsın. Çok fazla acımayacak
zaten korkmayın. Hissetmeyeceksiniz bile. Kısa süre içinde her şey bitmiş olacak. Rahatlayacaksınız ve
dertlerden kurtulacaksınız. Cazip değil mi? Bence de öyle. Kesin hadi ve aksın gitsin.
Umarım yanlış anlamamışsınızdır. Karttan bahsediyorum. Tereddüt etmeniz normal, alışkanlığınızı
bırakıyorsunuz sonuçta. Ama pişman olmayacaksınız. Kendi kendinizi kapattığınız kafesten kendiniz çıkın.
Bir alışkanlık doğru kazanılırsa bütün bir ailenin alışkanlığı olur. Bir ailenin alışkanlığı, toplumun resmini çizer.
O yüzden çocuklarınıza bu yaptığınızı gösterin. Sebeplerini, sonuçlarını anlatın. Unutmayın söylediklerinizi
değil, yaptıklarınızı örnek alırlar.
Bu kadar konuştuk, yazdık. Kendi hayatımızın ekonomik devrimini yaptık. Ama asıl devrim gelecek nesli
devrime göre büyütüp, yetiştirdiğinizde başarılı olur. Yani çocuğu yetiştirmeden bırakmayayım diye biraz da
bundan bahsetmek isterim.
Ayın yedisi, on beşi, yirmi yedisi. Bilirsiniz bu beklenen günleri. Mali rahatlamaya kavuşulduğu, taksitlerin
yatırıldığı, ay bitmeden biten maaş ve bursların geliş günleri. Öğrencilerin bir anlık coşkuyla ertesi gün
pişmanlıkla kafa kaşıdıkları zamanı aynı şekilde harcamayla devem eden “Genç” formuna bürünmüş
bilinçsizliğin en sevdiği zamandı, paranın hesaba yattığı gün.
Şimdi soru şu; lise ve ilkokul öğrencileri de böyle bir günü beklese nasıl olur? Harcamalarını düzenlese ya
da düzenlemese ve bütün parasını bitirse. Her zaman ki gibi en büyük görev aileye düşüyor. Çocuğunuza
kıyamayıp “al yanında dursun”, “bitirdin mi iyi hadi ben vereyim” bunları yapar ve derseniz o çaresizliği asla
öğretemeyceksiniz. Diğer ay daha dikkatli olmayı, harcama hesaplamayı, gereksiz bir şeyi bırakıp gerekli
olan için para biriktirmeyi anlatamayacaksınız. Biriktirdiği parayla, sahip olduğu eşyanın kiymetini bilmeyi,
kenara koymayı, fazla olandan kısmayı öğretemeyeceksiniz. Bu yüzden en önemli görev sizin. “Hayır” demeyi
bileceksiniz. “Temel ihtiyaclarını karşıladık. Harcamalarını düzenle.” demeyi de siz öğreneceksiniz.
Anlatabildiysem meseleyi çözümümden bahsedeyim.
EDA NUR SALUKDenizli Anadolu İmam Hatip Lisesi / Denizli
37
2015 Yılı SPK Kompozisyon Yarışması
Genç Kart. Ayda belirlenen bir günde karta aile tarafından para yatırılacak. Düşük gelirli ailelerde ise o aileler
belirlenip çocuklarının hesabına devlet tarafından para yatırılacak. Aile sadece çocukların temel ihtiyaçlarını
karşılayacak, diğer harcamalar için bir miktar belirlenecek ve o kadar yatırılacak. Genç Kart ATM’leri kurulacak.
Aileleler ve çocuklara birikim eğitim seminerleri verilecek. Harcama Destek Kurumları oluşturulup bu konuda
bilgili olan insanlarca çocuklara tavsiye ve yönlendirmeler yapılarak her ailenin harcama planı oluşturulacak.
Gelirler ve giderlerin dışındaki birikimlerin artış ve azalışı izlenip, kontrol edilecek. Yani benim çözümüm Genç
Kart’ta.
İleride bizim ve bizden sonraki nesillerin, kartlar tarafından kontrol edilmesini değil, bizim kartları kontrol
etmemiz için bize destek verin.
Şimdi “Genç Kart şifrenizi alabilir miyim?”
41
2015 Yılı SPK Kompozisyon Yarışması
TÜKETTİKÇE TÜKENMEK
Tüketim: Kanaatkar olmayan, hızlı, daha fazlasını isteyen yaşam biçimimiz. Sahte ihtiyaçlarımızla kendimizi
kandırdığımız lüks yaşamımızın her günkü kutsal töreni. Modern ekonominin olmazsa olmazı. Biz tüketiciler ise
mal akışına hizmet eden birer parya.
Para biriktiremiyoruz, birikim yapamıyoruz çünkü biriktirmek için önce eksiltmeye ihtiyacımız var.
Aşırılıklarımızdan, nimet şımarıklığımızdan, bencilliklerimizden biraz eksiltmeye. Temelsiz gerekçelerimizden
kopmaya. Tüketime sınır koymaya ihtiyacımız var.
Biliyoruz ki artık, günümüz insanı tüketimi ihtiyaç olmaktan çıkarmış, haz, başarı, eğlence, özgürlük gibi
kavramları çağrıştıracak şekilde genişletmiştir. Kendisini de birincil kimliği anne, öğretmen, çiftçi gibi sıfatları
olan insan yerine; tüketici olarak değiştirmiştir adını, çapı gittikçe genişleyen bu çemberde.
Bugün bizler çalışırız, canımız sıkılır. Alışveriş yaparız eve gelir, televizyonun karşısına geçeriz. Reklamlar,
diziler, programlar, bize sıkıcı olduğumuzu, hayatımızdakilerin oldukça eskidiğini söyler. Hemen alışverişe
koşarız. İhtimal ki ailemizi ihmal ettiğimizi düşünüp, bu sefer ailecek koşarız AVM’lere. İşte bu yüzden biz bugün
kendimizi tüketiriz. Anne baba olmaya, çocuk olmaya, düşünmeye, üretmeye vakit ayıramayız. Misafirliğe
gideriz; dostlarla mı çay içeriz, yeni köşe takımlarıyla mı, yeni alınmış büyük boy televizyonla mı belli değil.
Sonra hem ayıplayıp hem de ne kadar güzel olduğunu düşünür, bir ay sonra bir üst modeliyle kendi evimizde
ağırlarız misafirlerimizi.
Küreselleşmenin sonucu ortak algılarımız, tercihlerimiz, hayallerimiz oluşur, aynılaşır birbirimize benzeriz.
Farklılıklarımız törpülenir, yadırganır, kültürlerimiz birbiri içinde erir. Bizi biz yapan farklılıklar koybolur.
Yeni kültürel kodlar ortaya çıkar. Eski alışkanlıklarımız giderken yerine gelen değerler tam manasıyla
nitelendirilemez. Fakat tüketileni sergilemek, en son sunulanı almak hepimizin ortak davranışı olur; bu forma
ulaşamayan, ulaşmak istemeyen ise bu sistemin utanç duyulanı olarak nitelendirilir tütektim çağında.
42
Artık beyinlerimizdekileri, kalplerimizdekileri boşaltıp, üzerlerimizi doldururuz. Sosyal değerimiz, modaya
uygunluğumuz ve reklamlardaki insan formuna benzerliğimizle, tüketiciliğimizle ölçülür. Eskiden bilim
adamına, sanatçıya gösterilen saygı, artık seçkine, yani bu formun hakkını verene sergilenir.
Reklamlarda, aldığımız ürünler bir kart daha makyajlanıp, cilalanır. Sanki eskiden onlar olmayınca
yaşayamıyormuş gibi koşar adım gideriz bayilere. Moda, kişiliğimiz olmuştur bir kere. Geçen sene müptelası
olduğumuz ürünlerin bu sene yüzüne bile bakmayız. Aldığımız ürünler bariz bir şekilde çöpe atılmak için
tasarlanır tüketim çağında. Ya da teknoloji öyle hızlı gelişir ki bu sene aldığımız bir bilgisayarın bir süre
sonra yeni versiyonu çıkar, yani kasanın içindeki küçük bir parça değişir. Ve biz bu yeni parçayı alıp oraya
yerleştirmeyiz çünkü her yeni versiyonun, parçanın tasarımı farklıdır. Bu da bilgisayarınızı çöpe atın anlamına
gelir. Tasarımcılar ürünleri çarçabuk tüketilerek sadaketle yeniden alınması için tasarlar. Eskiden bir ürünün
kullanım süresini uzatmak için ayakkabı tamircileri, terziler, koltukçular varken şimdi küçük esnaf kepenk
kapatır, sadece bayramlarda giyilen; abi ablanın eskileri kadar değeri kalmaz onların. Bu modern tüketimin;
yeryüzüne, sağlığımıza, Afrikalı çocuklara, obeziteye etkilerini hesaba katmıyorum bile.
Ve işin açığı bu dünyada biriktirdiklerimiz bir elin parmağını geçmezken sanal dünyada biriktirdiklerimiz 140
karaktere, bilmem kaç megabayta sığmaz olur. Çocuklarımız parmak uçlarında yükseltir çiftliklerini, yarınlarını.
Akıllı telefonlarımız yeter duygularımızı, ekmeğimizi paylaşmaya. Birini mi eliştiririz birine mi öfkeleniriz
içimizdeki kin, aldığımız beğeniler gibi biriktikçe birikir. Kutlamak isteriz dostlarımızı, check in profiller koyup
yayarız cümle aleme. Onlar da sahte yorumlarıyla zincirleniverir mutluluğumuza. Mesele bu ya, işte biz
gerçekten biriktiririz.(!) Tamam, kabul ediyorum. Bizler biriktirmeyip, üretmeden tüketiriz. Emek vermeden,
geliştirmeden, milletin efendisi olan köylülerin dahi ekmeğini kendi unundan, yumurtasını kendi tavuğundan
alamadığı bir toplum oluşturup kredi kartlarımızla sahip olmadığımız paralar harcayarak; üretim, yatırım için
değil tüketim için kredi çekeriz.
Peki ne yapabiliriz?
Bu tüketim çılgınlığı ile yine modern hayatın araçlarını kullanarak başa çıkabiliriz. Hepimiz biliriz ki para
biriktirmenin en güzel yolu bütçeyi planlamaktır. Bununla birlikte aylık tahmini bir gelir-gider tablosu da yeterli
olur. Bunun için yine telefonları kullanabiliriz. Gider tablomuz bizi sık sık uyarır.
İLKNUR KURUHALİLGöl Anadolu Lisesi / Kastamonu
43
2015 Yılı SPK Kompozisyon Yarışması
Daha geniş düşünürsek akıllı telefon, tablet kullanan bizlerin biriktirmeye yönelik uygulamaları olsa mesela
cihazlarında. Örneğin hayal kumbarası desek adına. Sonuçta her insanın yatırım yapmaya biriktirmeye teşvik
eden hayalleri vardır. Almak istediği bir ev, açmak istediği küçük bir dükkan ya da master eğitimi gibi. İşte
hayalimizi ve gerçekleştirmek için gereken miktarı da yazıp bir günün sonunda bu uygulamaya o gün ne kadar
para harcadığımızı ve şimdi elimizde ne kadar para kaldığını belirtsek ve her birikimde motive edici iletiler
gelse. Ya da her gereksiz harcamada uyaran bildirimler.
Bankalarda her alışverişimizin üstünü yuvarlayıp bünyesine alan hesaplarımız olsa mesela. Para yatırmak için
gelen müşteriler sıra beklemeyip hemen işleme alınsa bankaları onları arayıp halini hatrını sorsa.
Ve aslında en önemlisi ve tüketim çağının tek gerçek çözümü; bu garip modern yaşam biçimimizi değiştirmek
olacaktır. Toprağa, değerlere, insanlara, kanaata daha bağlı olsak her şey değişecektir.
Sonuç olarak bizim için biriktiren insan demek biriktiren ülke, biriktiren ülke demek geleceğe yapılan yatırım
demektir. Biriktiren ülke ekonomik anlamda bağımsızdır. Biriktiren ülkenin ithalatı az ve üretimi ve ihracatı bir
o kadar fazla olur bunu sağlayan o ülkedeki insanların tasarruf etmesi ve üretmesidir. Bunun gibi özelliklere
sahip olan o ülkedeki halk bu davranışın karşılığını alır ve devlet halkına en başta eğitim, sağlık, ulaşım
gibi imkanlar sağlar. Böylece bu ailelerin evlatları da ülkesi için bir şeyler yapmak ister en başta ülkesini
bilim yönünden zengin bir duruma getirmeye çalışır. Ki buna ulaşmanın en iyi yolu da yaşam biçimimimizi
değiştirmek, biriktirmek ve üretmektir.
45
2015 Yılı SPK Kompozisyon Yarışması
ELİF ABBASMahperi Hatun Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi / Tokat
46
ELİF ABBASMahperi Hatun Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi / Tokat
YATIR KAZAN PROJESİ
Para biriktirmek istiyoruz. Peki bunun için ne yapıyoruz? “Çok harcamıyorum” cevabı cevap değildir. Çalışarak
para kazanırsınız fakat kazandığınız parayı biriktirmediğiniz için kar edemezsiniz. Bu nedenle paranız artmaz.
Aksine yığınla borcunuz olur.
Para biriktirmek için tasarruflu olmamız gerekiyor. “Ben tasarruflu biriyim fakat para biriktirmek tarzım değil.”
gibi bahaneler çoktur insanda. Bu bahanelere çözüm bulmak ve para biriktirmek oldukça zordur hayatta.
Çünkü insanoğlu o kadar doyumsuz ve bencil ki değil para biriktirmek, elindeki parayı bile yetiremiyor kendine.
Yeryüzünde bulunanların çoğu; genci-yaşlısı, kadını, erkeği, iyisi-kötüsü o kadar doyumsuz oldu ki hepsinin
tek amacı egolarını yüksek tutmak ve kendilerini tatmin etmektir. Her zaman fazlasını daha fazlasını isterler.
Kişisel bakım, sosyalleşme, eğlence, giyim...
Bunların hepsini en iyi şekilde yapar insanoğlu. Fakat iş, eğitim, sağlık, ulaşım vb. konulara geldiğinde değil
cebinde parası, mendili bile olmaz. Sonra da “Ben neden para biriktiremiyorum oysa çokta harcamıyorum.”
der dertli dertli. İnsanın ağlayası gelir öylelerini görünce. Fakat benim gülesim geliyor nedense. Çünkü insan
çok değişik bir varlıktır. Normalde öncelikle temel ihtiyaçlar, daha sonra diğer ihtiyaçlar karşılanmalı. Fakat
biz insanlar her zaman temel ihtiyaçlarımızı karşılamak yerine diğer ihtiyaçlarımızı karşılarız. Bunu yapmak
istemiyoruz. Fakat egomuza söz geçiremediğimiz, nefsimize hakim olamadığımız için hep bunları yapmak
zorunda kalıyoruz. Fakat artık bunları yapmak zorunda olmayacaksınız. Çünkü ben şöyle bir şey geliştirdim.
Öncelikle internet üzerinde herkesin kendine ait “Yatır Kazan” hesabı olacak. Siz oraya kayıt yaptıracaksınız.
Kayıt yaptıktan sonra karşınıza bir tablo çıkacak. Tabloda sizin aylık gelirinizi ihtiyaçlarınıza göre nasıl
değerlendireceğiniz yer alacak. Tablonun yanında ise sizin harcamalarınızı dolduracağınız bir bölüm olacak.
Bu bölüme siz kendi harcamalarınızın hesabını yaparak tahmini parayı yazacaksınız. Fakat tahmini parayı
yazarken “Yatır Kazanın” tahmini fiyatını aşmayacak o arada tahmininizi yazacaksınız. Eğer o aralığı aşarsanız
bilgisayar sizi otomatik olarak siteden çıkaracaktır. Siz tüm ihtiyaçlarınızı yani; faturalar, mutfak masrafları,
alışveriş, eğitim, ulaşım, giyim... bunların hepsinin tahmini tutarını doldurduğunuzda site size harcanan tutarı,
kalan tutarı belirtecek. Daha sonra sizin tamamlamış olduğunuz ihtiyaç listesindeki tutarı bilgisayar otomatik
olarak size ait olan karta yükleyecek. Karta yüklenen parayı siz istediğiniz gün ve saatte çekebileceksiniz.
47
2015 Yılı SPK Kompozisyon Yarışması
Bunun yanında temel ihtiyaçlar giderildikten sonra diğer ihtiyaçlar için size ait olan karttan günlük 10 TL’yi
geçmeyecek şekilde para çekeceksiniz. Eğer günlük limitinin üstünde para çekerseniz size ceza olarak her para
çekmenizde kartınızdan siz harcamadan 5TL para gidecek. Bu uygulama ile insanlar hem doğru harcamayı
hem de düzenli bir yaşam sürmeyi başaracaktır.
ELİF ABBASMahperi Hatun Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi / Tokat
Yatır KazanTahmini Fiyat
Kişinin tahmin tutarı
Faturalar 200-500 220
Alışveriş 50-60 55
Mutfak Masrafları 100-150 150
Giyim 50-100 90
Eğitim 100-150 105
Ulaşım 50-60 53
Sağlık 50-100 55
Yatır kazan kullanılan tahmini tutar 300 TL
Kişinin tahmini kullandığı tutar 253 TL
Diğer ihtiyaçlar için günlük limit 10 TL
50
LEYLA CEREN BONCUKCUOrhan Dengiz Anadolu Lisesi / Uşak
PARANIN EFENDİSİ
Bitmek tükenmek bilmeyen isteklerimiz; sonu gelmeyen ihtiyaçlarımız, aklımızın bir köşesinde kilitlenmiş
hayallerimiz. Karşımıza çıkan iki kapı; isteklerimiz, ve damlaya damlaya göl olmuş ihtiyaçlarımız. Kapıyı açacak
olan küçük anahtar.
Hepimiz para biriktirmek isteriz. Bazen önümüze koyduğumuz bir aracı alma hazzı bu arzumuzu arttırır. Bazen
de savurgan bir insan olmamak için harcamalarımızı kısıtlarız. Bu kararları alırız ama zevklerimiz her zaman
bir adım önde ilerler. Birike birike göl olacak toprağa bir damla bile yağmur düşmez. Çünkü nefsimiz sıkıntılara
dayanamayıp ayağımıza takılan ilk kayalıkta yerini nidalara bırakmıştır. Eğer bu sıkıntaya dayanıp huzuru
düşünseydik ayaklarımızın altında kalan bu sihirli tozlara kanmayacaktık.
Çok haryacınca savurgan, parayı bir köşede saklayınca da cimri derler. Bunun orta yolunu, en hesaplısını
bir kalem ve defterle bulacağınızı söylesem bana inanır mısınız? Akıllı kalem benim hesabımı çizse, fazla
harcamalarımı silse bende deftere biriktirdiğim parayı yazarım.
Bu uygulama bir telefon kadar uzağımızda. Elden düşmeyen binlerce lira verdiğimiz telefonların içinde artık
yüzlerce lira saklanacak. Öncelikle bir yılda ne kadar para biriktirmemiz gerektiğini belirleyelim. Sonra
harcamalarımızın miktarını hesaplayalım. Birikime giden yolda tutarlı olup fazla harcamalardan kaçınalım.
Ortalama günlük harcama miktarını akıllı kalem uygulamasına kaydedelim. Bu miktar sabit kalacak. Bu miktarın
üstüne çıktığımızda kırmızı, tutarlı davrandığımızda yeşil ışık veren kalemimiz dikkatimizden kaçmayacak. Eğer
harcamalarımız belirlenen miktarla aynıysa sarı sinyaller verecek. Umarım ki bu uygulama yeşille sonuçlansın.
Zamanla oluşacak bu küçük gölümüzün kenarı yeşil ağaçlarla çevrelensin. Toprağa hiç zehir bulaşmasın ki
yağmur hep yağsın.
Biriktirdiğimiz parayı çabanın baş tacı yapıp kendimize takalım. Çünkü bu taç bizim azmimizle oluştu.
Parayla alabileceğimiz sadece araçlardır. Para bizim amacımızı satın alamaz. Para iki kapıyı açabilir; isteklerimiz
ve hayalini kurduğumuz bir nesne. Mutluluk ve huzura zil çalamaz bile. Bu yüzden paranın kölesi değil, paranın
efendisi olalım.
51
2015 Yılı SPK Kompozisyon Yarışması
LEYLA CEREN BONCUKCUOrhan Dengiz Anadolu Lisesi / Uşak
SATI GÜL AYDAŞŞabanözü Anadolu Lisesi / Çankırı
53
2015 Yılı SPK Kompozisyon Yarışması
SATI GÜL AYDAŞŞabanözü Anadolu Lisesi / Çankırı
BİRİKİMİ BOZMA
Size göre para biriktirmeye en büyük engel nedir? Para biriktirmek, ya da zor günler için yatırım yapmak
bu kadar zor mu ya da imkansız mı? Hayır elbette. Zor ya da imkansız değil. Biriktiremiyoruz çünkü hep bir
gün daha erteliyoruz. Çünkü hep ihtiyaçlarımız oluyor. Mutlaka sözde alınması gereken ihtiyaçlar... Bitmeyen
ihtiyaçlar, istekler ve aç gözlülük. Hep daha fazalsını istemek. “Neyse bir dahakini birikime koyarım” demek.
“Birazını alayım şu birikimin, sonra sonra onun yerine para koyarım” demek. Sürekli ertelemek, yatırımı bozmak
ve asla tekrar biriktirememek. Gereği olmayan şeylere ihtiyaç deyip, parayı savurmak ve küçük olan birikimi
bozmak. Ve asla geleceğe yönelik birikim yapamamak.
Biriktirmeye engellerimiz çok. Gözümüzde büyütüp, mutlaka olsun istediğimiz engeller var. Bunlardan sıyrılıp
kopamıyoruz ne yazık ki. Büyük engellerle küçük olarak yaptığımız yatırımıysa ufak bir ihtiyaçta bozmakta en
büyük hobimizdir bizim. O küçük yatırımı yerle bir etmeyi çok severiz. Bunun için yapılması gereken şeyler var
mutlaka. Olmalı. Bir banka uygulaması. Kişinin ücretinden her ay üçte biri banka tarafından alınmalı, korunmalı
ve saklanmalı. Gelir ücreti alacak olan kişilereyse çok büyük bir miktar almamak şartıyla aynısı yapılmalı.
Kişinin isteğine sunmadan o para alınıp saklanmalı. Ve gereken zaman sürecinde verilmeli. Çünkü birey hep
erteler ya da birikimi bozar. Oysa bir miktar paranın kenarda durup, gelecekte bizim için sağlayacağı imkanları
ya da zor durumlarımızda yardımımıza koşacağını düşünmeyiz. Bir ürün. Teknolojiden yararlanmış, kullanışlı
ve para biriktiren “Bir akıllı kutu”. Ne olursa olsun kişi ne yaparsa yapsın açılmayacak ve içindeki paraya
dokunulmayacak. Kutuya bir sistem konulacak, kaç yıl sonra açılması gerekeceği belirlenecek. Ve kutunun
sistemine işlenecek. Örneğin kutu üç yıla kurulacak. Üç yılda kutuyu atılan para birikecek. Üç yıl içerisinde
kutudaki elektrik çarpması sayesinde kutuya dokunulmayacak ve birikim bozulmayacak. Üç yıl sonra kutu
kendiliğinden açılacak. Elektrik sistemi kalkacak. Bu şekilde para birikimimiz olacak. Gereksiz şeylere para
harcanmayacak ve tasarruf sağlanacak. Bu gereksiz şeyler alınmazsa bozulan birikimler ortadan kalkacak,
parlak bir gelecek oluşacak.
Evet. Para biriktirmeye pek çok engel vardır. Ertelemek, gerek görmemek, gereksiz gerekliler ve dahası. Ama
bunlar engellenmeyecek bir boyutta değildir. Düşünülen bazı güzel fikirler ve uygulamalar, para biriktirmemizi
sağlar ve gereği olmayan şeylere para harcamamızı durdurur. Tabii ilk başta buna biz “dur” demeliyiz. Gereksiz
şeyler için para harcayıp, sonrasında pişman oluruz. Bunu yapmamakta bizim elimizde yapmakta. Biz insanız.
54
SATI GÜL AYDAŞŞabanözü Anadolu Lisesi / Çankırı
Düşünebilen güçlü ve zeki varlıklarız. Düşünerek hareket edip, geçmişte yapılan hatalardan arınıp, geleceğe
yönelik planlar hazırlayıp akıllıca hareket etmeli ve bazı şeylerin farkına varmalıyız.
Unutmayın! Küçük ihtiyaçlar için birikim bozmak bize bir şey kazandırmaz. Aksine kaybettirir. Her defasında
ertelemekse, gereksiz, düşüncesiz ve olumsuz bir davranış olur. Pek çok teknolojik ürünler, banka uygulamaları
ve dahası... Evet bunlar sayesinde bir birikimimiz olur. Ama ilk önce kendine hakim olmalı ve düşünerek hareket
etmeli bir insan.
Ertelemek çok büyük bir engeldir. Ama birikimi sürekli bozmak daha büyük bir engeldir.
SERMAYE PİYASASI KURULU
Merkez:
Eskişehir Yolu 8. Km No: 156
06530 Ankara / TÜRKİYE
Telefon : +90 (312) 292 90 90
Faks : +90 (312) 292 90 00
İstanbul Temsilciliği
Harbiye Mah. Asker Ocağı Cad. No:15
34617 Şişli / TÜRKİYE
Telefon : +90 (212) 334 55 00
Faks : +90 (212) 334 56 00
http://www.spk.gov.tr
http://www.cmb.gov.tr
Soru ve Önerileriniz için;
Kurumsal İletişim Dairesi
Telefon : (0312) 292 89 00
Faks : (0312) 292 89 03
E-posta : iletisim@spk.gov.tr