Tekirdağ'a kuruluşundan itibaren verilen adlar
-
Upload
independent -
Category
Documents
-
view
6 -
download
0
Transcript of Tekirdağ'a kuruluşundan itibaren verilen adlar
TEKİRDAĞ’A KURULUŞUNDAN İTİBAREN
VERİLEN ADLAR ÜZERİNE BİR
ARAŞTIRMA
İbrahim UZUN
ÖZET
Bu çalışma, Tekirdağ’a verilen adların ortaya çıkarılması
için yapılan mitolojik, teolojik, etimolojik, fonolojik ve
tarihsel bir araştırmayı temsil etmektedir. Çeşitli kültürlerin
Tekirdağ’a tarih boyunca gelip yerleşmeleri, Tekirdağ’ın
çeşitli adlar almasına neden olmuştur. Sırasıyla, Trak, Grek,
Roma, Bizans, Osmanlı ve nihayet Cumhuriyet dönemlerini geçiren
Tekirdağ aldığı adların çeşitliliğiyle dikkati çekmektedir. Bu
ad çeşitliliğinde mitolojik kavramların olduğu kadar dinsel
kavramların da rolü olmuştur. Yapılan araştırmada, Tekirdağ’a
verilen adlar etimolojik olarak incelendiği kadar fonolojik
olarak da incelenmiş, kentin aldığı adların birçoğunun
kaynakları ve anlamları belirlenmiştir. Bu adlar, Tekirdağ’ın
egemenliği altında kaldığı dönemlerdeki dillerin ya da
inançların etkisinde kalarak yazılım ve sessel değişikliklere
uğramıştır. Tekirdağ’a verilen adlardan bazıları, Türklerin
kenti almasıyla birlikte Türk dilinin sessel sistemine uygun
biçimde Türkçeleştirilmiştir. Çeşitli uygarlıkların yerleşim
yeri olan Tekirdağ’ın adlarının çeşitliliği kentte hâkim olan
kültürlerin şehir adlarına yansımasıdır. Kent adlarının
belirlenmesi, aynı zamanda Tekirdağ’a kuruluşundan itibaren
yerleşen kültürlerin de anlaşılmasını sağlayacaktır.
Anahtar Kelimeler: Trak, Trakya, Grek, Roma, Bizans,
Osmanlı, Cumhuriyet,
Tekirdağ’a verilen
adlar
1
A RESEARCH ON THE NAMES GIVEN TO TEKIRDAG
SINCE ITS FOUNDATION
ABSTRACT
This study represents an effort about a historical
research of the names given to Tekirdağ by different cultures.
The research has been carried out in etymologic, mythologic,
theologic, phonologic and historical way. Different cultures
settling in Tekirdağ has caused the city to have various names.
Tekirdağ having the times of Thracians, Greeks, Romans,
Byzantine, Ottoman and Republic draws our attention with its
name range. Mythologic as well as Theologic concepts have a
great importance in this name diversity. In this research, The
names given to Tekirdağ has been studied etymologically and
phonologically, on the other hand, the meanings and sources of
the given names to the city have been determined. These names
have been changed in spelling and phonetically by the languages
and beliefs of the times in which Tekirdağ was under the
domination of those cultures. Some of the given names to the
city, after conquest of the city by Ottomans, have been made
Turkısh in an appropriate way for the phonetic system of
Turkısh Language. The various names of Tekirdağ, a settlement
of different civilisations, is a reflection of various cultures
on the city names. The determination of the city names will be
highly helpful for understanding the different cultures dating
from the city’s foundation
Key words: Thracians, Thrace, Greek, Roman, Byzantine,
Ottoman, Republic,
Names given to Tekirdağ
GİRİŞ
Trakya kelimesine, ilk kez Homer’in Iliad and the
Odyssey adlı eserinde rastlıyoruz. Eskiçağda Trakya ülkesine ve
halkına Thrake denilmiştir. İon lehçesindeki en eski şekline
Homeros’ un İllias destanında rastlanmaktadır. (I1.II,545)
Trakya, atlıların ülkesiydi ve Traklar iyi silah kullanan
savaşçı topluluklardı. Trakya’ya gelen göç dalgasıyla gelen ilk
topluluklar Pelasglar olmuştur.
M.Ö. 8. ve 7. yüzyıllarda eski Greklerde nüfus ve ekonomik
ihtiyaçlar artmaya başladığında, yeni yerleşimlere ihtiyaç
duyulmuştu. İhtiyaca cevap verebileceği düşünülen yeni yerleşme
birimleri kurulmuş, bu yerleşimlerde küçük küçük şehir
devletleri denen
2
Devletler doğmaya başlamıştı. Traklar’la Greklerin M.Ö. 750-550
yılları arasında yaptıkları anlaşmalar sonucunda, Tekirdağ
kıyılarına apoika adı verilen koloni kentler kurmuşlardı.
Marmara kıyılarındaki bu kolonilerden birisi de araştırmamıza
konu olan yer adlarından Bizante’ydi.
Tarihi Antikçağ’lara inen şehrin bilinen ilk ismi
Bisanthe’dir. Tarihte ilk adı 5. Yüzyılda yaşayan Atina’lı
tarihçi Ksenefon’a göre Visanti, yine Halikarnas’lı ( Bodrum’lu
) Yunan tarihçisi Herodot’a göre Bizanda olan Tekirdağ Sami
kolonisi olarak kurulmuş bir şehirdi. Bizans döneminde ise,
Plinius'un bahsettiği Resisthon ile onun devamı olan ve
Prokopius'un Justinianus devri yapılarını anlattığı Peri
Ktismaion adlı kitabında değindiği Rhaidestos, adını almıştır.
Ksenefon’un çok güzel bir şehir diye tanımladığı Visanti, deniz
ticaretine çok uygun olan liman kenti şehir olmasına rağmen sur
ve kalesi olmadığı için çeşitli saldırılara maruz kalmıştı. Bu
yüzden de İmparator Justinyanus tek mahalleli olan kenti 6.
yüzyılda büyütmüş etrafını surla çevirerek, kenti korunaklı
hale getirmiştir.
Ancak yöre, M.S. 41 yılında Roma hâkimiyetine girmiş, yarı
bağımsız yaşamış Traklar uzun süre Romalılar’a direnmişlerdi.
Ama M.Ö 168 ve M.S 395 yıllarında Romalılar bölgeye iyice hâkim
olmuşlardı. Bağımsız yaşamaya alışmış olan Traklar da, uzun
süre Roma hâkimiyetine karşı direnerek kültürlerini
sürdürmesine rağmen fazla direnememişlerdi. MS. 38’de tahta
çıkan Rhoemetalkes Roma desteğiyle korunmasına rağmen, M.S
45’te öldürüldükten sonra son Trak krallığı da tarihe
karışmıştır. Bizanslılar zamanında Rhadiestos adını alan şehir
12. yüzyıldan itibaren Rodosto diye adlandırılmıştır.
Osmanlılar zamanında, 1357 yılından itibaren Rodoscuk diye
adlandırılan kentin Osmanlı resmî kayıtlarında mevcut ilk ismi
Tekfurdağı’dır. Tekirdağ ve çevresinde yer alan yerleşim
birimleri Osmanlı fetihleriyle Türkleştirilerek önceki
adlarının Türk dilinin yapısına ters düşmeyecek şekilde,
Rodosçuk ve Tekfurdağ adlarında olduğu gibi Türkçe’ye uyumlu
hale getirilmiştir. Grek ve Roma - Bizans döneminde şekillenmiş
yerleşim adları Tekirdağ’ın fethinden sonra Türkçe telaffuzları
ile söylenmiştir. Tekirdağ’ın Türk yerleşimine açılmasından
sonra kurulmuş Kayı, Avşar, Danişment, Sevindikli gibi yerlerin
ise Türkçe adlar taşıdıkları görülmektedir.
Tekirdağ’ın yer adları araştırmamız, Tekirdağ şehrinin
kültürel, dinsel ve etnik yapısı hakkında bize önemli ipuçları
verdiği gibi önemli birer kaynak oluşturmaktadır. Bu bölgede
yapılan arkeolojik, prehistorik araştırmalar kentte M.Ö 5000
yılında Trakların yaşadığını bize
3
Göstermektedir. Başlangıcından bugüne kadar geçen süreçte
çeşitli toplumların yerleşimlerine sahne olan Tekirdağ aldığı
adlar bakımından kent üzerinde derin etkiler bırakmıştır.
Grekler döneminden başlayarak her dönemini bildiğimiz
Tekirdağ’ın Trak döneminin Trakolojistlerce araştırılması kent
geçmişini daha da aydınlatacaktır.
Bu araştırmada Tekirdağ’ın Traklar’dan başlayarak aldığı
adlar incelenirken, kentin geçmiş kültür yapısı hakkında da
kısaca bilgi verilecektir.
Tekirdağ’a kuruluşundan itibaren verilen adlar
Bizante
Tekirdağ’ın kuruluşundan günümüze gelene kadar tarih
boyunca aldığı adlar, egemenliği altında kaldığı imparatorluğun
ya da krallığın kullandığı dillerin zaman içerisinde yazılım ve
sessel değişikliklerine uğrayarak ya da kendilerinden önceki
dönemlerin etkisiyle çeşitli değişimler geçirmiştir.
Tekirdağ ve çevresinde yapılan araştırmalarda antik
yerleşmelere rastlanmış, şehir merkezinde ve civarında M.Ö 5.
Yüzyıldan kalan Trak mezar taşları ortaya çıkarılmıştır. Buna
dayanılarak bölgenin en eski sakinlerinin Trak kabileleri
olduğu belirtilmiştir. Yapılan araştırmalarda bölgeye gelen ilk
Trak kabilelerinin Melantedai, Apsint, Kainoi, Bessoi Bistoni,
Paiti, Kikon, Dersai, Edon ve Satrai adlı kabilelerin bulunduğu
tesbit edilmiştir. Bazı antik harita ve atlaslarda burası için
yapılan Bisaltia tanımlaması bölgenin güneyinde Marmara denizi
kıyılarının kuzeybatı bölümünde (bugünkü Tekirdağ ve çevresi)
oturan Biston Trakları dolayısıyladır.
Tekirdağ’ın bilinen ilk ismi olan Bisanthe kimi
araştırmacılara göre bölgede yaşayan Biston Trakları’na
istinaden verilmiştir. Bisaltia Trakları buraya yerleşir ve
Bisanthe adı bu Trak kabilesinin adından gelir [1] . Tekirdağ
ve yöresine kesin olarak hangi Trak kabilesinin geldiği henüz
belirlenememiştir, ancak gelen kabileler içinde Bisalti,
Bistoni adları sessel olarak uyum gösterse de, Tekirdağ’ın
Batısı ve Doğu alanlarında yer alan Bedizo ile Beodizos
yerleşimleri, kente ilk gelen, yerleşim kuran Trak kabilesinin
Bessoi olabileceğini göstermektedir. Bedizo kelimesinde yer
alan dizo eki Bessoi kabilesinin kralının adına eklenmiş kale
anlamına gelen bir ektir.
4
Eski Trak şehri, modern şehrin yanında, çeşitli
kaynaklarda Trak kralı Pezos’dan adını aldığı ileri sürülüyor.
Pezos zamanında başkent olmuş, Pezos, Bezos, öteki yazılış
biçimleriyle Besus, Bessus, kral olmuştu. Söyleniş biçimlerine
bakılırsa, Beos sözcüğünün bu sözcüklerin değişime uğramış
biçimi olması mümkündür. Bisanthe Besus’un eski oturduğu
yerdir. Rhesos adlı Trak kralının adının değişime uğramış hali
olması akla yakın gelmektedir. Çeşitli kaynaklar aynı adı
değişik biçimleriyle vermektedir.
Rhoites adında Meriç’te bulunan kitabeden anlaşıldığı
kadarıyla, Trakya kralı Rhesos, rüzgâr gibi uçan, kar gibi
beyaz atları ve altın zırhlarıyla, altın-gümüş süslü
arabalarıyla ünlü kraldır. Samoslular’ın kurduğu Bisanthe’yi
yöneten ünlü Trak kralının adı kaynaklarda Rezos-
Rhesos(Grekçe)-Resus-Rhesus-Rhessos-Rhessus ( Latince ) -
Rhezos şeklinde geçiyor. Buradan da Bizanthe’ye ilk
yerleşen kişinin Homer’in Iliad adlı kitabının 10. bölümünde
geçen, M.Ö. 7. Yüzyılda Tekirdağ’ın Barbaros ve Altınova
arasındaki bölgesine gelip, şehirsel anlamda Apokia’yı kuran
Samos’luların gözlerinde tanrılaştırdıkları, çevrenin en
korkulan insanı Trak kralı Bezos-Rezus adının Grek kültürünün
etkisiyle değişime uğratılmış Byzas tarafından kurulmuştu.
Besus adının Byzas dönüşümündeki ses benzerlikleri, fonem
değişimleri buna işaret etmektedir. Helenistik yazarlar, şehre
Bizanthe, tarihçi Herodot ise, Bisanta adını veriyor [2].
Samoslular gözlerinde tanrı haline getirdikleri çok güçlü,
korkutucu, kendisine küçük bir kale yapmış Besus’u Byzas’a
dönüştürerek mitolojik bir kahraman haline getirmişlerdir.
Bezus sözcüğü, fonemlerine bakıldığında ses olarak değişmiş ve
Trak dilinde tanrı olan Buzas’tan gelmiştir. Ön Persçe’den ve
Avestan dilinden Traklar’a geçen Buzas keçi anlamına
gelmektedir [3]. Grekler’deki keçi ezgisi anlamına gelen
Tragedyalarının kökeninde keçi olduğu göz önünde tutulursa
kelimenin nerden geldiği daha iyi anlaşılır.
Kurucusunun da Megara’lı Byzas, ya da diğer bir deyişle
Grek mitolojisinde Poseidon’nun oğlu olduğu belirtilen
Byzanthas olmalıdır. Bu tanım, kent adının Traklar’dan alınmış
kavramın Grek efsanesine dönüşerek Byzanthe / Bizanthe olduğunu
bize göstermektedir. Megara’dan gelip Bizante’yi kurduğu
söylenen Byzas, Trak tanrısı Byzas’ın değişmiş biçimi olan Trak
kralı Besus’tur. Daha sonra, Grekler bu kelimeye Firigce’den nt
ekini ekleyerek Bizante’ye dönüştürmüşlerdir [4] . Byzas
kelimesine eklenen nt eki Helence yeri anlamına geldiği için
şehrin adı da Byzas’ın yeri anlamındadır. Her kültür bir önceki
kültürün üzerine yerleşimini kurduğu gibi Grekler de Trakların
yerleşim yeri üzerine
5
Şehirlerini kurmuşlardır. P. Kretschmer, Karia, Lydia, Mysia,
Lykia, Pisidia, Lykaonia ve
Kappadokia (ki bunlara Thrakia’ da eklenebilir) dillerini
inceleyerek ss’ li, nd’ li ve nt’ li coğrafi adların Grek
diline bağlı olmadığını, protohitit dili ile ilişkili olduğunu
ileri sürmektedir Kimi araştırmacılara göre de proto frig
kökenlidir bu ek. Ancak, burada Megara’lı Byzas ile Tekirdağ’ın
ilk kurucusu, Pezos, Bessus’un Greklerin etkisiyle büyük bir
olasılıkla Byzas’a dönüşerek karışıklığa neden olmaktadır.
Zaten, Traklar’ın yerleşmiş olduğu yere gelip, şehir haline
getiren de Samos’lu koloniciler olup, Megaralılar Bizante’ye
gelmemişlerdir. Kelime köküne baktığımızda Persçe Keçi anlamına
gelmektedir Traklarda olduğu gibi nt eki ise ait olan
anlamındadır [5] .
Bizanta:
Herodot,7. kitap 137. maddede ilk kez geçiyor, Helen dilinde
bir anlamı bulunmamaktadır. Hititçe’nin lehçesi diyebileceğimiz
Luvi dilinden geldiği belirtiliyor.
Bisanda: Eski Grekçe söyleniş biçimi, ana tanrıçanın erkeği
sanda ile bi halkı anlamına gelen sözcüğün birleşiminden
oluşmuştur ve Sanda halkı anlamına gelmektedir.
Beisanthe:
M.S. 2.yüzyılda, Prof.dr. Zafer Taşlıkoğlu’nun Tekirdağ’da
incelediği yazı stelinde geçmektedir.
Bezanthe:
Bizans dönemi kullanım biçimi
Bisanthi:
Bizans dönemi kullanım biçimi
Vizanti (Visanthi):
Yunanca verilmiş bir addır, şehrin kurucusu
Vyzantas’tan( Byzanthos mitolojik kurucudur)gelmektedir.
Herodot’un eski Grekçe Bisanda sözcüğünün Grekçede değişime
uğramış biçimidir.
6
Bisanthenos:
Eski Grekçe, yeri eki almış, aynı dönemlere rastlar
Bisanthos:
Ege ve Yunanistan’da Ön Helence’de nthos yer adlarında
kullanılıyor. Hint Avrupa dillerinde, Ön Yunanca’da
kullanılan bir ek. Luvi dilinden gelen bir ek olduğu
belirtiliyor. Hint Avrupa dilinde isimlerde genitive
( iyelik ) oluyor [6]. Trakya kralı burayı başkent
yaptığında Bisanthos adını almış.
Bitenas:
1265 yılında çizilen Roma İmparatorluğu yol ağını gösteren “
Tabula Peutingeriana ” ya göre
Barbaros’taki Bisanthe’nin adıdır, Perinthos İle arası 62 km
verilir
Rhadesta:
M.S. 90-168 yıllarında yaşamış Grek coğrafyacı Ptolemy’nin
söylediğine göre bu adla
Anılmıştır. Rhae adlı ana tanrıça sözcüğünden e düşmesiyle
oluşmuştur. Ptolemy’nin
Adlandırmasıdır.
Rhaidestos:
Grekçe tos eki almış söyleniş biçimidir. Şarlman’nın
haritasından önce ilk kez Prokopius'un 6. yüzyılda yazdığı
Justinianus devri yapılarını anlattığı Justinyen’in Binaları
adlı kitabında geçer.
Rhadestus:
Latince tus eki almış söyleniş biçimidir
Rhoedesthus :
İskender’in M.Ö 334 yılındaki Garnikus savaşına kadar
kullanılan Romalıların kullandığı ad. [7]
7
Rhaedestus:
M.Ö.334-M.S.843 tarihlerinde kullanılmıştır. Şarlman
İmparatorluğu’nun 843’teki paylaşılmasını gösteren haritada
altta kare içinde Rhaedestus yazılmışsa da, verilen bu ad
Bizans devrinin şehre verdiği isimdir. İlk kez Bizanslı tarihçi
âlim Prokopius’un Justinyen’in M.S 6. yy’da yazdığı binaları
adlı eserinin 4. Kitabının 3. Bölümünde geçer [8] 1.yy’da
Trakya’nın başkenti olunca bu adı alır. Rhae Latince adı Kibele
olan ana tanrıçadır, Zeus’un anasıdır. Grekçe karşılığı
Rhae’dir. Ana Tanrıça’dan doğan yer anlamını taşır.
Rhaedestos:
Adlığı son eke bakılınca Yunanca değişik bir söyleniş biçimi
olduğu anlaşılır.
Rhaidestus:
Latince değişik bir söyleniş biçimidir.
Rhaedestenus:
Grekçenin değişik bir söyleniş biçimidir.
Rhaedestum:
Grekçe ana tanrıça Rhae’nın yeri anlamına gelen söyleniş
biçimidir. Bulgaristan’ın adı sonradan Pliska’ya dönüştürülen,
M.S 681-839 yıllarındaki başkenti antik Adoba kentinin
bazilikasında bulunan sütunlardan birinde Rhaedestum adı
geçmektedir.
Redaestum:
Üstteki sözcüğün değişik bir söylenişidir. Trak kralı
Seuthes’ten sonra konan isim, ne zaman konduğu bilinmiyor
Restos:
Greklerin kullandığı, Pelasg tanrılarından alınmış bir ad.
Şehrin koruyucusu Meryem Ana ya ait bir kilise vardı, buradaki
ikonalar ve kalıntılar önce alınıp götürülmüş, bir süre sonra
Selanik’teki Ahiropitos kilisesine bağışlanmıştır
8
Hpaideston:
Ses benzerliklerine bakılırsa, eski Grek kolonilerinin
zanaatkârlık (demircilerin) tanrısı Hephaestus’tan ya da
Hepaistos’tan dönüşmüş olması mümkün, bu tanrının yeri anlamına
gelebilir sondaki ton-tos eki yer belirtiyor. Trak kralı
Seuthes’ten sonra konan isim, ne zaman konduğu bilinmiyor.
Hedestos:
Grek yazarların kullanımı, Yer altı Tanrısı’nın yeri anlamında.
Trak kralı Seuthes’ten sonra konan isim, ne zaman konduğu
bilinmiyor
Hpaidestos:
Aynı sözcüğü Grek yazarların değişik kullanımı, Meslek
koruyucusu, Ateş Tanrısı
Registo:
Romalı Tarihçi Pliny kullanıyor, Reg savaş sırasında büyüleyici
özellik ve becerisi olan güçlü lideri anlatır. Latincede kral
anlamındadır ( rex-regis gibi ) M.Ö 4500-2500 yıllarında
konuşulan Hint –Avrupa dilinde reg krallığı anlatır. Kralın
oturduğu yer anlamına gelmektedir.
Resiston:
M.S. 1.yy’da yaşamış Romalı tarihçi Pliny’nin eseri Naturalis
Historiaeum adlı eserindeki Trakya bölümünde geçen kullanım M.S
9. yy’da Krum(814-1280) han tarafından Bulgaristan Tornova’ya
kale taşı götürülmüş [9]
Resisto:
M.S. 1.yy’da yaşamış Romalı tarihçi Pliny’nin kullanımıdır.
Grekçe, Trak kralı Resus’tan türemiştir.
Resistos:
Grekçe bir addır. Romalı Tarihçi Pliny’nin değişik bir
kullanımı
9
Resisthon:
M.S. 1. yüzyılda Plinius’un kullanımı
Redestos:
Grekçe değişik bir kullanım, tos eki almış
Rudisto:
Bizans dönemi kullanımı [10]
Rudistio:
Bizans dönemi kullanımı [11]
Rodisto:
Bizans dönemi kullanımı [12]
Radostave:
Ön Osmanlı dönemine kadar Batlıların verdiği ad
Rodoste:
Ön Osmanlı dönemine kadar Batlıların verdiği ad
Rodosto:
İlk defa 1173 yılında Yahudi cemaatinden bizdeki Haham
karşılığı olan gezgin, Rabbi Benjamin of Tudela’nın kullandığı
sözcüktür. Bu yüzyılda Rodosto’da 400 kişilik bir Yahudi
cemaati yaşamaktadır [13]. Macarlar da Latince ve çeşitli
Avrupa ülkelerinin dillerinde Rodosto biçiminde
kullanılmaktaydı. Rodosto Yahudi Üniversitesi diye
adlandırılmaktadır. [14].
Rodosçuk:
Ön Osmanlı Türkçesinde kullanılan Türkçe’nin fonetik yapısına
uydurulmuştur.14.yy da, Tekirdağ’ın 1357 yılında Süleyman Paşa,
Evrenos Bey ve Murat Hüdavendigar tarafından fethedilmesinden
sonra kullanılmıştır.
10
Gülbahçe:
19. yüzyılda yetiştirilen güllerin ve gül bahçelerinin çokluğu
yüzünden verilmiş bir ad, çok kısa bir süre kullanılmıştır.
Tekirdağ’ın gül yetiştiriciliği 1940’lara kadar sürmüştür.
Rüstem Paşa da Tekirdağ’ı Cennetin gül bahçelerine
benzetmiştir.
Tekfurdağı:
Bir efsaneye dayandırılarak Bizans’ın feodal lordlarını ifade
eden Ermenice Tekavor sözcüğünden geldiği ifade edilmektedir.
Konuyla ilgili efsaneye göre; Rodosto tekfuru bir gün dağ’da
ava çıkar, karşısına çıkan ceylanı sırtından vurur. Yaralı
ceylan korulukta kaybolur, kan izlerini takip eden tekfur,
ceylanın yaralı halde yavrusunu emzirdiğini ve az sonra da
öldüğünü görür. Tekfur buna çok üzülür, sarayına dönünce
avlanmayı yasaklar,
kendisi de her şeyini bırakarak dağdaki kulübeye gider, ölene
kadar burada kalır, Tanrı’ya yalvarır, bu yüzden Tekfur Dağı
adının bu efsaneden geldiği anlatılır. Ancak, anlatılan bu
efsaneyle şehir adının bir ilgisi bulunmamaktadır.
Tekfurdağ Son Osmanlı Türkçesinde kullanılan bir addır.
Celali İsyanları sırasında Erzincan’ın Kemah ilçesi Surp
Tekavor köyünden kaçan bazı Ermeniler Tekirdağ’a gelirken,
burada ayrıntısına girmeyeceğim kutsal bakiyelerini de
beraberlerinde getirmişlerdir [15]. Gelen ilk grup, Rodosçuk
ileri gelenleri tarafından çalışkanlıklarıyla takdir edilmişler
ve daha sonra iki grup halinde isyan’dan kaçan Ermeniler
Rodsçuk’a yerleşmişlerdir. 1606 tarihinde, Ermenilerin
gelmesiyle padişah ferman çıkararak Tekavur adı verilmesini
emretmiştir. Padişahın bu adı neden verdiğini bilmiyoruz, ancak
belki de Osmanlı toplumunda yaşayan çeşitli dinlere mensup
topluluklara gösterdiği bir saygı ve hoşgörü sonucu, kutsal
bakiyeye atıfla Rodosçuk’a Tekfurdağ adı verilmiştir. Ermeniler
için son derece kutsal olan bakiyenin geldiği yer Surp Tekavor
köyüdür ve buradaki Tekavor sözcüğü, dini anlamıyla taç takan
anlamında olup Hazreti İsa’yı temsil etmektedir, taç
kelimesinin içeriği üzerinde durmayıp, sadece Bizans tekfurunun
taktığı taç olmadığını söylemekle yetineceğim.
Rodosçuk adının Tekfurdağ şekline dönüşme tarihini kimi
yerlerde 1732 olarak görmekteyiz, oysa 1732 tarihi Macar
asıllı, Osmanlı’ya matbaayı getiren İbrahim Müteferrika’nın
Kâtip Çelebi’nin Cihanümma adlı eserini tercüme ettiği
tarihtir. Kâtip Çelebi eserini ilk kez 1648 yılında yazmış ve
Tekfurdağı ifadesini kullanmıştır. Eserin yazılma tarihi bize
Tekfurdağ adının 1732’de konmadığını göstermektedir.
11
Tekirdağ:
1924 Anayasasına göre, Türkiye’de il merkezleri
oluşturulduğu için, 10 Kasım 1924 yılında içişleri bakanı Cemil
Uybadın ve arkadaşları tarafından Meclis’te önerge verilmiş ve
bu verilen önergeyle Tekfurdağ adı Türkçenin sesletim yapısına
uydurularak 1927 yılında Tekirdağ’a dönüşmüştür.
SONUÇ
Bu çalışma bir konuyu vurgulamak amacını taşımaktadır. Bu
amaç, Tekirdağ’ın kuruluşundan itibaren aldığı adların
yeterince incelenmemiş olmasıyla, kente verilen adların
taşıdığı anlamlar ve kullanıldığı dönemler hakkında bilgi
verilmesidir. Kentin aldığı adların dinsel ve mitolojik
anlamları nasıl aldığının araştırılması ihtiyacı nedeniyle,
Tekirdağ’a verilen adların sırasıyla verilmesine dikkat
edilmiştir. Yapılan araştırma göstermiştir ki, Tekirdağ’ın Trak
döneminin Trakolojist ve Epigrafistler’ce, Osmanlı döneminin,
özellikle 17. yüzyılın ilk çeyreğini ilgilendiren bölümündeki
kadı sicilleri, nüfus defterleri ile vakıf defterlerinin
araştırmalarının derinleştirilmesinin gereklidir. Yapılacak
Lingüistik, epigrafik ve tarihsel çalışmalarla değişik
sonuçların çıkacağına inanılmaktadır.
12
KAYNAKLAR
1. Arif Müfid Mansel Trakya Kültür ve Tarihi, İstanbul,
Edirne ve Yöresi Eski
Eserleri Sevenler Kurumu Yayınları, s 34, 1938
2. Herodot, Herodot Tarihi, Çev. Müntekim Ökmen, İş
BankasıYayınları, s 566, 2009
3. http:/ groznijat.tripod.com/thrac/ The Language of
Thracians by Ivan Drudanov
4. Dictionary of Greek and Roman Geography, 1. Cilt ( 1854
), Sır William Smith, s
403
5. Demetrius John Georgacas, The names of
Constantinople, the Johns Hopkins
University Press, S 350, 1947
6. Martin Litchfield West,Indo –European Peotry and
myth. S.8, Oxford, 2007
7. Samuel Buttler, A sketch of ancient geograpghy,
London, s 124.
8. The buildings of Procopius, the Loeb Classical
Library, s 297, 1940
9. Edward Daniel Clarke, Travels in various countries of
Europe, Asia and Africa, London, sayfa 469, 470)
10. Kustas, George L. Studies in the Byzantine Monetary
Economy,1985.Cambridge
University, s. 46 )
11. a.g.e.s 46
12. a.g.e.s 46
13. The itenerary of Benjamin Tudela, translated and
edited by A. Asher, Volume 1,
Hakesheth publishing co, London and Berlin, s 56,
1840
14. Edward Daniel Clarke, Travels in various countries of
Europe, Asia and
Africa, London, s 469,470
15. H. D. Andreasyan, “Celâlilerden Kaçan Anadolu
Halkının Geri Gönderilmesi”,
İsmail Hakkı Uzunçarşılı’ya Armağan, Ankara 1988,
s. 45
13