SINIF ÖĞRETMENLERİNİN MATEMATİK ÖĞRETİMİNDE TEKNOLOJİ KULLANIMI ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMA
nicel ve nitel araştırmalar, quantitative and qualitative reseaarch
Transcript of nicel ve nitel araştırmalar, quantitative and qualitative reseaarch
T.C.
YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
EĞİTİM YÖNETİMİ TEFTİŞİ PLANLAMASI VE EKONOMİSİ PROGRAMI
BİLİMSEL ARAŞTIRMA TÜRLERİ
(Bilimsel Araştırma Yöntemleri Yüksek Lisans Dersi Ödevi)
Hazırlayanlar
Nihat KOTLUK
İbrahim ŞAHİN
Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Hasan Basri MEMDUHOĞLU
i
İÇİNDEKİLER
Giriş........................................................1
Bilimsel Araştırma Türleri...................................1
Tarihsel (Historical) Araştırma Yöntemi.....................2
Etnografik (Ethnographic) Araştırmalar (Kültür Analizi).....4
Eylem (Action) Araştırması..................................8
Korelasyonel (Correlational) Araştırma.....................11
Nedensel Karşılaştırma Araştırması.........................12
Nedensel Karşılaştırma Araştırma ile İlişkisel (Korelasyonel)
Araştırma Arasındaki Benzerlik ve Farklılıklar.............14
Nitel Araştırma............................................15
Nitel araştırma türleri..................................17
Nicel Araştırma............................................17
Nicel araştırma türleri..................................18
Nitel ve Nicel Araştırmalar Arasındaki Farklar.............19
Olgubilim (Fenomenoloji/ Phenomenology)....................21
Meta-Analiz................................................24
Meta analiz çalışmalarında geçerlik ve güvenirlik........29
ii
Sonuç.......................................................29
Kaynakça....................................................30
Giriş
Bilim; doğru düşünme, doğruyu ve bilgiyi araştırma, bilimsel
metotları kullanarak sistematik bilgi edinme ve bilgiyi
düzenleme süreci, evreni anlama ve tanımlama gayretleri olarak
ifade edilebilir. Araştırma kavramı ise çok değişik biçimlerde
algılanmaktadır. Günlük konuşmalarda, çantasını koyduğu yeri
unutarak onu bulmaya çalışanla, laboratuvarda deney yapan
birinin yaptığı işe kadar, çeşitli tür ve düzeydeki çabalar
araştırma olarak nitelendirilmektedir. Oysa bilimsel anlamda
araştırma, karşılaşılan bir güçlüğün giderilmesi için bilimsel
yöntemin uygulanması ya da planlı ve sistemli olarak verilerin
toplanması, çözümlenişi (analizi), yorumlanarak sonucun
raporlaştırılması ile problemlere güvenilir çözümler arama
süreci şeklinde tanımlanmaktadır (Balcı, 2013).
Bilimsel araştırmalarda belirli bir yol takip etmek gerekir. Bu
yol metot, yöntem ve tekniklerden oluşmaktadır. Bu raporda
bilimsel bir araştırma yapmak için kullanılan araştırma
iii
türleri, bunların kullanıldığı yerler, avantajları ve
dezavantajları konusu ele alınmıştır.
Bilimsel Araştırma Türleri
Karakaya’ya (2009) göre araştırma; bir seri dayanaklı
bilgilerden hareket ederek, yeni bir şey bulmaya yönelik
uğraştır. Bu dayanaklı bilgiler, bilimsel bilgiler olup;
doğruluğu test edilmiş, düşünme prensipleri ile çelişkili
olmayan, sistemli ve organize edilmiş bir yapıya sahip bilgi
bütünüdür. Bilimsel araştırma, sistematik veri toplama ve
analiz etme sürecidir. Bazı bilimsel araştırmalar, kuram
(teori) üretmeyi ya da var olan kuramları sınamayı
amaçlamaktadır. Araştırma çabaları, değişik ölçütlere göre,
sınıflandırılarak başka başka adlar almaktadır. Örneğin, bir
sınıflandırmaya göre, araştırmalar a) tarihsel, b) betimsel ve
c) deneysel olarak adlandırılırken, bir başka sınıflandırmaya
göre a) kitaplık, b) alan ve c) laboratuvar araştırmaları
olarak tanımlanmaktadır. Bunların en çok bilineni amacına göre
ve seçilen yöntem bilime göre yapılan sınıflandırmalardır.
Başka sınıflandırmalara da rastlanılmaktadır.
Sınıflandırmalar ayrı olsa da, bütün araştırmalar
hissedilen bir güçlüğün ortadan kaldırılması isteği ile başlar,
iv
aynı temel süreçlerden sonra, eserin yazımıyla son bulur.
Yöntem konusu, bir araştırmanın en önemli sorunlarından
birisidir. O nedenle araştırmaya karar verilirken yönteminde
öncelikle belirlenmesi ve proje tasarısında açıklanması
gerekir.
Tarihsel (Historical) Araştırma Yöntemi
Tarih geçmişteki olgularla kanıtlamaya dayalı bağ kurma
süreci ve bu sürecin sonunda elde edilen dirik bilgiler olarak
tanımlanabilir. Tarihi araştırmalarda olguların geçtiği yer,
zaman, kişi ve kurumlar belirtilmeli ve bunlar arasındaki neden
sonuç bağı kanıtlanmalıdır (Sönmez ve Alacapınar, 2013). Olgu
nerede, ne zaman, kimler ve hangi kurumlar arasında, “Neden
oldu?”, “Sonuçları nelerdir?” sorularına doğru yani geçerli ve
güvenilir yanıtlar verilmelidir. Aksi durumlarda geçmiş
anlaşılamaz, bugün yorumlanamaz ve gelecek kestirilemez; çünkü
tarihi araştırmalarda geçmişi doğru bilirsek, günümüzü
anlayabilir ve gelecekte olabilecekleri kestirip bunlar için
önlemler alabiliriz (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün, Karadeniz ve
Demirel, 2013). Eğitim araştırmalarında bu yöntem günümüzdeki
eğitim dünyasını geçmiştekilerin ışığında anlamaya çalışır.
v
Geçmiştekilerin incelenmesi sonucu elde edilen veriler ışığında
günümüzdeki ve gelecekteki eğitim alanındaki gelişmeleri tahmin
eder (Ekiz, 2003).
Sönmez ve Alacapınar’a (2013) göre tarihte kanıtlama işi
genellikle belgeleme yoluyla yapılabilir. Bu süreçte kimi zaman
kişiler de kullanılabilir. Bu tür çalışmalara sözlü tarih
çalışması da denmektedir. Örneğin II. Dünya, Kore ve Kıbrıs
Savaşlarında bulunan ve bu dönemde yaşayan kişilerle yapılan
görüşmelerden elde edilen bilgiler de bir tarihi araştırmada
kullanılabilir. Tarihi araştırmalarda kullanılan belgeler genel
itibariyle dokümanlar ve kalıntılardır. Dokümanlar; yazılı
tutanaklar, şiirler, dergiler, gazeteler, anılar, mektuplar,
paralar, armağanlar, pullar, antlaşmalar, söylev ve demeçler,
tutanaklar, yazıtlar, süslemeler, fotoğraflar, karikatürler,
resimler, filmler, şarkılar, ses kayıtları, atasözleri,
vecizeler olabilir. Kalıntılar ise; anıtlar, evler, saraylar,
ibadet yerleri, çadırlar, kümbetler, kanallar, yollar, çanak
çömlekler, ev eşyaları, heykeller, yiyecek ve içecekler,
fosiller, iskeletler, mezarlar, bayrak ve flamalar, çalgılar,
giysiler vb. olabilir. Bu belgelerin geçerli ve güvenilir
olması gerekmektedir.
vi
Tarihi belgelerde aranan iki önemli kavram iç ve dış
geçerliktir. Bu iki geçerlik tamamen sağlanmadan belgelerden
doğru bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Tarihi bir araştırma
yapacak kişi ilk olarak belgelerin iç ve dış geçerliğini
denetlemelidir.
Tarihsel modelle, belli bir geçmiş olay ve bu olayın
günümüze etkileri incelenmektedir. Örneğin, ‘bilgisayarlı
öğretime geçiş ve etkileri’ bir tarihsel araştırma problemidir.
Tarihsel modelle yürütülen araştırmalarda verilerin,
olabildiğince, birincil kaynaklara giderek toplanması
önerilmektedir. Örneğin, bir toplantı tutanağındaki bilgiler, o
toplantıyla ilgili yazılan yazılardan daha önemli bir veri
kaynağıdır. Konuyla ilgili bilgileri olduğu gibi incelemek
araştırmacıya, başka kişilerin yorumlarının etkisi altında
kalmadan kendi yorumuna ulaşma olanağı vermektedir (İftar,
1999).
Karakaya’ya (2009) göre tarihi araştırma yönteminin hangi
durumlarda tercih edileceğinin bilinmesi, diğer araştırma
yöntemlerinde olduğu gibi araştırmanın süreci ve sonucu
açısından önemlidir. Bu yöntem herhangi bir nitel ve nicel
araştırma kapsamında tercih edilebilir. Araştırmacı ele aldığı
vii
araştırma problemleri doğrultusunda, tarihi araştırma yöntemini
ve diğer araştırma yöntemlerini birlikte kullanabilir. Tarihi
araştırmalarda önemli olan, ele alınan konu ve araştırma
sorularının geçmişte olan herhangi bir olay ve durum ile
ilişkili olmasıdır. Araştırma, geçmiş durumları ve olayları
inceleme veya mevcut olay ve durumları daha iyi yorumlayabilme
ve geçmişte yaşanan olaylarla ilişkilerini ortaya koyma amacı
taşıyorsa, bu amaca en iyi hizmet eden yöntem tarihi araştırma
yöntemidir. Bir araştırmacı, “1848-1950 yılları arasındaki
eğitim kurumlarının toplumsal değişme üzerindeki etkileri
nelerdir?” gibi bir araştırma sorusuna sahipse tarihi araştırma
yöntemini kullanabilir. Başka bir örnek verilecek olursa, bir
okul müdürü okulunda uygulanan sosyal etkinliklere ilişkin
geçmişte ne tür sorunların yaşandığını bilmek isteyebilir.
Bunun için ilgili dokümanları okuyabilir, o dönemde görev
yapmış yöneticiler ve öğretmenlerle görüşmeler yapabilir.
Tarihi araştırmalar hâlihazırda odaklanılan problemle ilgili
olarak “geçmişte ne oldu?” sorusuna cevap aramaktadır
(Büyüköztürk vd., 2013).
Etnografik (Ethnographic) Araştırmalar (Kültür Analizi)
viii
Nitel araştırmalardan biri olan “etnografik araştırmalar”,
bireyleri ve davranışlarını, davranışların kültürel ve simgesel
yönlerini betimlemek amacıyla kullanılmaktadır. Antropolojiden
gelen etnografya; insan, halk, toplum anlamında kullanılan
“etno” kavramı ile bir davranışı, bir şeyi betimlemek ya da
anlamak amacıyla kullanılan “grafya” kelimelerinden
oluşmaktadır (Punch, 2005). Etnografik araştırmalar bir toplumu
ya da onun bir yönünü çalışmak isteyen antropologlar tarafından
geliştirilmiştir. Bu araştırma türü bir grubun davranışını
doğrudan gözlemlemek ve bu gözleme dayanarak bu gruba ilişkin
bir betimleme yapmak olarak tanımlanmaktadır. Etnografik
araştırmalarda genel amaç, grup üyeleriyle doğrudan ilişki
kurmak ve grubun kültürel yapıları ve bu yapıları oluşturan
davranış ve deneyimleri açıklamaktır. Bu araştırmalarda,
bireyleri ve ilişkili başka insanları gözlemleyerek ya da
onlarla bizzat görüşmeler yaparak onların günlük deneyimlerini
belgeleme ya da tasvir etme üzerinde durulur. Örneğin bir
ortaokulda bir sınıf, olabildiğince düzenli bir biçimde
gözlemlenebilir ve sınıf içerisinde neler olduğunu daha iyi
anlayabilmek için sınıftaki öğrenciler ve öğretmenle görüşme
yapılabilir.
ix
Büyüköztürk vd. (2013) betimlemeleri, sınıfın sosyal
atmosferini; öğrencilerin duygusal deneyimlerini; öğretmenin
cinsiyetten gelen ya da farklı yetenekleri olan öğrencilere
karşı davranışını ve nasıl tepki verdiğini, sınıf kurallarının
nasıl öğrenildiğini, değiştirildiğini ve uygulandığını; sınıf
içerisinde gerek öğretmen gerekse de öğrenciler tarafından
sorulan soruların türlerini ve buna benzer şeyleri tanımlayan
öğeler olarak göstermektedir.
ŞEKİL 1. Etnografik Araştırma
Etnografik araştırmalar her ne kadar antropoloji alanında
yaygın olarak kullanılsa da, son yıllarda sosyoloji, psikoloji
ve eğitim gibi çeşitli alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Bu
araştırmaların eğitim alanında daha çok sınıf, okul kültürü,
iklimi ve sınıf davranışlarının incelenmesinde kullanıldığı
görülmektedir (Karakaya, 2009). Etnografik araştırmaların en
belirgin özellikleri; katılımcı gözlemci olarak araştırmacı,
Birsınıftak
iöğrencil
Araştırmacının veritoplaması (gözlem,
görüşme vb.)
Verileri analizederek bulgulara
ulaşma
x
olayların içerisine girer, kişilerle görüşür, onları yakından
daha iyi tanımaya çalışır, onlara açık uçlu sorular sorarak
onlarla görüşmeler yapar. Böylece, bireylerin günlük
yaşamlarına katılarak ve onların davranışlarını anlamaya
çalışarak gözlemler yapar, çeşitli dokümanları inceler ve veri
toplar. Araştırmacı bu toplamış olduğu verileri kullanarak bir
kültürü tanıma ve değişik açılardan bakarak olayları daha iyi
anlama imkânı elde eder. Bu yönüyle etnografik araştırmanın,
bir keşif amacına da sahip olduğu söylenebilir (Emerson, Fretz
ve Shaw, 2008; akt. Karakaya, 2009).
Bu araştırma yönteminde araştırmacı, üzerinde araştırma
yapacağı toplumun, grubun, kültürün içine dâhil olmalı ve
onlardan biri olmalıdır. Onlardan biri olmadığı sürece
topladığı nitel veriler, geçerli ve güvenilir olmayabilir. O
kültürü yani gelenek, görenek, töreyi, inanç özelliklerini,
giyim ve kuşamlarını, yaşam biçimlerini, anlayışlarını,
alışkanlıklarını, davranışlarını, araç-gereçlerini,
konutlarını, yiyecek ve içeceklerini, eğitimlerini vb. iyice
anlamalı ve bunun yanında o dili etkin bir biçimde
kullanabilmelidir. Bunun için o insanlarla birlikte uzunca bir
süre yaşamalı ve onlardan biri konumuna gelmelidir; yani onlar
xi
gibi düşünüp, davranıp, yaşamalıdır. İnsanlarla empati kurmalı
ve onların güvenini kazanmalıdır; çünkü bunlar olmadan geçerli
ve güvenilir bilgi elde edemez. İnsanlar yapay değil; ancak
doğal ortamlarda gerçek davranışlarını gösterebilirler.
Araştırmacı, orada bulunma sebebinin araştırma yapmak olduğunu
kesinlikle söylememelidir, hatta ima bile etmemelidir. Onlardan
biri konumuna gelince, uzunca bir süre olguları ve davranışları
gözlemelidir. Olaylara ve etkinliklere onlardan biri gibi
katılıp ilgili kişilerle görüşmeler yapmalı, onlara açık uçlu
sorular sorarak verileri toplamalıdır. Gerektiğinde resim veya
video da çekebilir (Wolcott, 2004).
Alacapınar’a (2013) göre etnografik araştırma yöntemi
eğitimde de sıklıkla kullanılabilir. Bu yöntem eğitim için
oldukça uygundur; çünkü öğretmenler, yöneticiler, hizmetliler
ve veliler uzunca bir süre birlikte bulunurlar. Kültürel
değerler açısından bakıldığında, bu süreç içerisinde
birbirlerini benimseme ve empati kurma olasılıkları oldukça
yüksektir. Benzer şekilde bir hastanede doktorlar, hemşireler,
hastalar ve hizmetliler arasında da kültürel değerler
benimsenebilir ve empati kurulabilir. Bu gibi kurumlarda,
gruplar ve bireyler arasındaki sorunları betimlemede ve
xii
açıklamada etnografik araştırmalar hem uygun hem de çok etkin
olabilmektedir.
Bu araştırma yönteminin avantajları;
Etnografik araştırma hem süreci hem de süreç
tamamlandığında elde edilen ürünü kapsar.
Hayatı konu alan çalışmalar yürüten araştırmacıların
deneyimleri daha anlamlı olur.
Uzun süreli araştırmalar olduğundan çok kapsamlı veriler
elde edilir. Eğitim araştırmaları için boylamsal bir
perspektife sahiptir.
Doğal durumlardan elde edilen gözlem verileri
bağlamında, yeni kuram ve önermeler geliştirilebilir.
Araştırmacılar çalışmaya önyargı veya özel bir hipotez
ile başlamadıklarından herhangi bir olgu ya da olayı
gözden kaçırma olasılıkları oldukça azdır.
Araştırma verileri olağan durumlardan toplandığı için
verilerin geçerliliği ve güvenirliği yüksektir.
Bu araştırma yönteminin dezavantajları ise;
Araştırmacının çalıştığı kültürü, topluluğu ve çevreyi
anlayabilmesi, kendini onlara kabul ettirebilmesi çoğu
xiii
zaman uzun sürebilir. Dolayısıyla araştırmaların
aylarca hatta yıllarca sürmesi aynı zamanda çalışmanın
maliyetini de yükseltir.
Araştırma verilerinin tam ve anlaşılır bir biçimde
kayıt altına alınabilmesi için, araştırmacının
deneyimli olması ya da veri toplama ve kaydetme
konularında eğitim almış olması gereklidir.
Görüşmeler ve gözlemler göreceli bir nitelik taşıdığı
için, araştırmacının eğilimleri verilere etki ederse
bundan verilerin geçerliliği olumsuz etkilenebilir.
Araştırma sürecinde olağan ve doğal ortamlarda
gerçekleştirilen görüşmelerdeki her söylemi ve gözlenen
tüm davranışları kaydetmek zordur. Bundan dolayı,
araştırmacı hangi verileri kayıt altına alacağı
konusunda hızlı karar veremezse bazı önemli olan
verileri kaçırabilir.
Bazı çalışmalarda araştırdığı sahada aktif katılımcı
bir konumda olan araştırmacı, çalışma sürecinde
duygusal bir etki altında kalabilir.
Bu araştırma yönteminin doğasında var olan
araştırmacının kimliğini saklaması, bazen etik
xiv
sorunları da beraberinde getirebilir (Yazıcı, Reisoğlu
ve Altun, 2012).
Eylem (Action) Araştırması
Nitel araştırma yöntemlerinden biri olan eylem
araştırması, son yıllarda eğitim araştırmalarında sıkça
kullanılan bir araştırma türü haline gelmiştir. Bogdan ve
Biklen (2003) eylem araştırmasını, “sosyal değişimi sağlamak
amacıyla sistematik olarak bilgi toplama süreci” olarak
tanımlarken, Johnson (2002; akt. Balcı, 2014) eylem
araştırmasını “gerçek okul ya da sınıf ortamında öğretimin ya
da eylemlerin kalitesini anlamak ve geliştirmek amacıyla
yapılan bir araştırma süreci ve önceden planlanmış, organize
edilmiş ve diğer ilgili kişilerle paylaşılabilen bir araştırma
türü olarak tanımlamaktadır.
Greenwood ve Levin’e (2007; akt. Sönmez, 2013) göre, bir
eylem araştırmasının olmazsa olmaz üç temel unsuru vardır:
Bunlar; eylem, araştırma ve katılımdır. Eylem araştırmasında,
araştırmaya konu olan birey, kurum ya da topluluğun
başlangıçtaki durumundan daha iyi ve daha gelişmiş olması
hedeflenir. Bu bağlamda düşünüldüğünde eylem araştırması bir
sosyal soruna çözüm getirerek olumsuz ve rahatsızlık veren bir
xv
durumdan daha iyi bir duruma ulaşmaya ve bireylerin hem kişisel
hem de mesleki gelişimlerini sağlamaya odaklanmalıdır. Bir
araştırma türü olarak eylem araştırması bilimsel bilginin
üretilmesini ve sınanmasını içermelidir. Bu araştırma sürecinde
veri toplayabilmek ve analiz edebilmek için sosyal bilimlerde
kullanılan bütün nitel ve nicel yöntemlerden yararlanılabilir.
Katılımcılar bu araştırma türünde araştırmanın her aşamasında
aktif bir şekilde rol alırlar. Bir başka deyişle katılımcılar
veri kaynağı olarak görülen nesneler değil, araştırmanın ve
eylemin bir parçası olan aktif katılımcılardır (Balcı, 2013).
Ekiz’e (2009) göre eylem araştırmasında uygulamalar,
uygulayıcının bizzat kendisi tarafından yürütülebileceği gibi
dışarıdan farklı bir araştırmacı tarafından da yapılabilir.
Eylem araştırmasında, ortak bir sorundan ya da doğabilecek
muhtemel bir sorundan yola çıkılarak, uygulayıcılar grup olarak
da çalışabilir. Böylelikle, bir ortak çalışma sonucu
profesyonel işbirliği arttırılmış olur ve sistemli bir plan
çerçevesinde uygulanan çalışmaların sonuçlarından yola
çıkılarak yeni uygulamaların denenmesi de mümkün hale
gelmektedir.
xvi
Eğitimde eylem araştırmaları sadece kuram ve uygulama
arasındaki boşluğu doldurmakla kalmaz, aynı zamanda öğretmenin
etkin katılımıyla öğretmenleri yetkili ve kuvvetli kılar. Bu
türden araştırmalar;
Öğretmenlerin, sınıflarıyla ilgili yeni bilgiler
edinmesine yardımcı olur.
Öğretmenin pedagojik dağarcığına katkı sağlar.
Öğretmeni kendi eserinden sorumlu kılar.
Öğrenci başarısı ve uygulama arasındaki bağı
pekiştirir.
Yeni bilgiler öğrenme ve yeni fikirlere açık olmayı
destekler.
Mesleki büyüme ve gelişmeye olanak sağlar.
Bireyselleştirilmiş öğretim programları hazırlamada
öğretmen de sorumludur.
Bir okulda öğretmenler, aileler ve müdürün takım
ruhuyla problemleri çözmelerine ve buna yönelik program
geliştirebilmelerine imkân tanır (Balcı, 2013).
Yerel düzeylerde değişim ve gelişimin oluşturulabilmesinde
en etkili bilimsel araştırmalardan biri de eylem
araştırmasıdır. Bu araştırma türünün avantajları şu şekilde
xvii
sıralanabilir (Ekiz, 2009; Fraenkel ve Wallen, 2008; akt.
Özpınar ve Yenmez, 2014);
Uygulayıcılara uygulamalarını anlama, yorumlama ve
eleştirme imkanı tanır ve böylelikle mesleklerinde
profesyonelleşmelerine yardımcı olur.
Süreci bilen kişi ve kişilerle işbirliği içerisinde
uygulanabilir.
Sistematik bir biçimde yürütüldüğünde uygulama
sürecinde paylaşımı ve iletişimi arttırarak işbirlikçi
çalışmaya olumlu katkıda bulunur. Böylesi bir çalışma
ortamında yalnızlık duygusunun ortadan kaldırılmasını
sağlar.
Uygulama yapanların araştırma sürecine aktif katılımını
sağlayarak, sorunları tespit etme, uygulama yapma ve
farklı çözüm önerileri üretip bunları meslektaşlarıyla
işbirliği içerisinde tartışma olanağı sunar.
Bu kadar avantajının olmasına karşın eylem araştırmasının
aynı zamanda birtakım dezavantajları da mevcuttur. Mertler ve
Charles (2011) bunları şu şekilde sıralamışlardır;
Son yıllarda artan popülaritesine rağmen, geleneksel
araştırma yöntemleriyle kıyaslandığında daha az
xviii
bilinen bir yöntemdir.
Diğer araştırma yöntemlerine göre uygulama süreci
daha zordur. Çünkü eğitimcilerin uygulama sonucu
çıkan değişimleri bir sonraki uygulamalara yansıtma
zorunluluğu bulunmaktadır.
Uygulama sürecinin zorluğu bilinen diğer araştırma
yöntemlerinin gereksinimleriyle uyumlu olmaması
sebebiyle daha az yapılandırılmış olmasından da
kaynaklanmaktadır.
Benzer şekilde sonuçların yazılmasının zorluğu
bilinen araştırma yöntemlerinin gereksinimleri ve
uygulama süreciyle uyum göstermemesinden
kaynaklanmaktadır.
ŞEKİL 2. Eylem Araştırması Döngüsü
Eylemi PlanlamaUygulamaGözlemDeğerlendirme
xix
Korelasyonel (Correlational) Araştırma
İki ya da daha fazla değişken arasındaki ilişkileri
belirlemek ve neden sonuçla ilgili ipuçları elde etmek amacıyla
yapılan araştırma türüdür. Örnek olarak bir matematik öğretmeni
hangi tür öğrencilerin geometri öğrenmede sorun yaşadığını, bu
araştırma yöntemini kullanarak saptayabilir. Öncelikle
geometride başarılı olma konusu ile ilişkili olduğunu düşündüğü
çeşitli bilgileri toplar; bu bilgiler öğrencinin temel beceri
düzeyleri, sözel yetenekleri, ders çalışma alışkanlıkları,
geçmiş bilgileri, matematik dersi ve öğretmenleriyle ilgili
geçmişi, matematikte zayıf ve başarılı olan öğrencilerin
farklılıklarını gösterebilecek her şeyi içerebilir. Sonrasında,
özelliklerin tamamı ya da bazıları ile geometri başarısı
arasında herhangi bir ilişki olup olmadığını görebilmek için
veri incelenir ve bu inceleme olasılıkları daha doğru bir
şekilde tahmin etmeye yardımcı olur (Büyüköztürk vd., 2013).
ŞEKİL 3. Korelasyonel Araştırma
Ders çalışmaalışkanlıkları
Geometribaşarısı
Problem çözmeyeteneği
Yetenekler
İlişki varmı?
xx
Sönmez ve Alacapınar’a (2013) göre ilişkisel araştırmada
değişkenler yordayıcı ve keşfedici olabilir. Örneğin
“öğrencilerin Türkçe başarı notlarıyla matematik başarı notları
arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?” araştırma cümlesi
verilebilir. Bu tür araştırmalarda hesaplanan korelasyon
katsayısına bakılır. Korelasyon -1 ile +1 arasında bir değer
alabilir. Yapılan istatiksel analizler sonucunda eğer ilişki
artı yönünde anlamlı ise öğrencinin Türkçe puanına bakılarak
matematik başarısı kestirilebilir; aralarında ilişki vardır,
birine bakılarak diğeri doğru bir şekilde yordanabilir
denebilir. Ters (eksi) yönde bir ilişkinin olması durumunda, bu
sefer de Türkçe dersinde başarılı olan matematik dersinde
başarısızdır ya da matematik dersinde başarılı olan Türkçe
dersinde başarısızdır yordaması yapılabilir. Bu yordayıcı
ilişkisel araştırmaya bir örnek teşkil edebilir. Keşfedici
ilişki araştırmasındaysa, sonuç değişkenini etkileyen nedenleri
bulma hedeflenir. Bir başka ifadeyle değişkenler arasındaki
ilişkileri saptayıp bunları açıklama çabası güdülmektedir.
Örneğin “Çocuklar neden cep telefonuna sahip olmak isterler?”,
“Türkiye’deki öğrenciler neden matematik dersini
xxi
sevmemektedirler?” gibi soruların yanıtlarını ararken bu tür
araştırmalar kullanılabilir.
Mertens’e (1998; akt. Karakaya, 2009) göre, korelasyonel
(ilişkisel) bir araştırma sırasında aşağıdaki adımlar izlenir;
a) Araştırma problemi en uygun şekilde belirlenir ve
tanımlanır.
b) Çalışmada ele alınacak değişkenler tanımlanır.
c) Araştırmanın yürütüleceği grup ya da gruplar
belirlenir.
d) Nicel veriler toplanır.
e) Veriler çözümlenir ve sonuçlar yorumlanır.
Nedensel Karşılaştırma Araştırması
İnsan grupları arasındaki farklılıkların nedenlerini ve
sonuçlarını koşullar ve katılımcılara müdahale etmeden
belirlemeyi hedefleyen çalışmalardır. Sosyo-ekonomik düzeyi
düşük ve yüksek olan farklı ailelerden gelen öğrencilerin
derslerdeki başarı düzeyinde bir fark olup olmadığını tespit
edebilmek amacıyla bir nedensel karşılaştırma araştırması
yapılabilir. Burada araştırmacı, sosyo-ekonomik düzeyi farklı
ailelerden gelen öğrencilerin başarı puanlarını karşılaştırarak
xxii
sosyo-ekonomik faktörün öğrencilerin akademik başarısındaki
payını saptayabilir. Burada unutulmaması gereken, araştırmacı
yaptığı çalışma sonunda bir farklılık olduğu sonucuna varabilir
ancak bu farklılığa hangi faktörün neden olduğunu net bir ifade
ile söylemesi mümkün değildir (Büyüköztürk vd., 2013).
ŞEKİL 4. Nedensel karşılaştırma araştırması
Sözbilir’e (2014) göre nedensel araştırmanın temel
özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Nedensel karşılaştırma araştırması, aslında deneysel
araştırmanın yapılması gerektiği fakat yasal, etik veya
uygulamaya dayalı bazı engellerden (Maddi, zamansal,
yöntemsel eksiklik, bağımsız değişkenin değiştirilemez
Öğrenciler
A Grubu (Sosyo-ekonomikdüzeyi yüksek) Başarı
Puanları
A Grubu (Sosyo-ekonomikdüzeyi düşük) Başarı
Puanları
PuanlarıKarşılaşt
xxiii
oluşu, vb.) dolayı deneysel araştırmanın yapılamadığı
durumlarda sebep sonuç ilişkisi üretebilmek için yapılır.
Bu tür araştırmalar deneysel olmayan araştırmalardır.
Yani incelenen durum ya da olay mevcut şartlar
içerisinde, herhangi bir değişikliğe uğratılmadan ve olay
gerçekleştikten sonra incelenir.
Nedensel karşılaştırma araştırmalarında, ilişkisel
araştırmalarda olduğu gibi incelemeye konu olan
değişkenler arasında bir ilişkinin varlığını ortaya
çıkarmak hedeflenir.
Bu araştırma türü başlangıçta iki değişken arasında, bir
değişkenden kaynaklı diğer değişkende oluşabilecek bir
farklılığın tespitiyle başlar ve sonrasında bu
farklılığın sebepleri ve sonuçları belirlenmeye
çalışılır.
Nedensel karşılaştırma araştırmalarında hiçbir zaman,
kesin olarak bir değişkenin diğerinin sebebi ya da sonucu
olduğu yargısına varılamaz. Ancak iki değişken arasında
bir sebep-sonuç ilişkisinin varlığından söz edilebilir.
Nedensel karşılaştırma araştırmaları, yaşanmış herhangi bir
olayın neden meydana geldiğini, olayın meydana gelmesinde
xxiv
nelerin etkili olduğunu araştırmak amacıyla yapılan
çalışmalardır. Özellikle tıp, psikoloji, sosyoloji ve eğitim
alanlarında yaygın olarak kullanılan bu araştırmalar geriye
dönük (retrospektive) ve ileriye dönük (prospective) olmak
üzere iki gruba ayrılabilir. Geriye dönük nedensel
karşılaştırmada, gözlenen bir olay ya da duruma sebep olan
faktör veya faktörlerin neler olduğu belirlenmeye çalışılır.
İlköğretim düzeyinde kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre
daha başarılı olmalarının sebeplerinin incelenmesi buna örnek
olarak verilebilir. İleriye dönük nedensel karşılaştırmada ise
bir neden ya da nedenlerin bir olay veya durumu nasıl
etkilediğini belirlemek esastır. Örneğin bir öğretmenin aynı
düzey içinde farklı sınıflarda kullanmış olduğu farklı ders
materyallerinin öğrencilerin ders başarılarını nasıl
etkilediğinin incelenmesi bu tür araştırmalardandır (Gay,
Mills, Airasian, 2006; akt., Sözbilir, 2014).
Nedensel Karşılaştırma Araştırma ile İlişkisel (Korelasyonel)
Araştırma Arasındaki Benzerlik ve Farklılıklar
Sözbilir’e (20014) göre, nedensel karşılaştırma
araştırması ile ilişkisel (korelasyonel) araştırmalar arasında
birtakım benzerlik ve farklılıklar bulunmaktadır. Her iki
xxv
araştırma yöntemi de deneysel olmayan araştırmaların temel
özelliği olan, araştırmaya konu olan olay ya da durumu mevcut
şartlarına herhangi bir müdahalede bulunmadan ele alarak
inceler. Söz konusu değişkenler arasında bir ilişkinin var olup
olmadığı sınanır. Ancak nedensel karşılaştırmada incelemeye
konu olan bağımlı veya bağımsız değişkenler süreksiz olduğundan
karşılaştırma yapmaya, dolayısıyla bir değişkendeki farklı
özelliklerin diğer değişkende bir farka yol açıp açmadığını
saptamaya müsait iken; ilişkisel araştırmalarda değişkenler
sürekli olduğundan iki değişken arasında sadece bir ilişkinin
varlığı sınanmaktadır.
Nitel Araştırma
Nitel araştırma terimi, “kültür analizi”, “antropoloji”,
“durumsal çalışma”, “yorumlayıcı araştırma”, “eylem
araştırması”, “doğal araştırma”, “betimsel araştırma”, “kuram
geliştirme”, “içerik analizi” gibi benzer çalışma
disiplinlerine sahip araştırma desenlerini içine alan bir
şemsiye kavram olarak kullanılmaktadır (Bogdan ve Biklen, 2003;
Yıldırım ve Şimşek, 2006). Tüm bu araştırma desenlerini de
içine alan bir tanım yapmak güç olsa da nitel araştırma,
xxvi
gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi nitel veri toplama
tekniklerinin kullanıldığı, algıların ve olayların, belli bir
bağlam dahilinde doğasının ya da niteliğinin anlaşılması için
doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir biçimde betimlenmesi
için nitel bir sürecin izlendiği sistematik bir yaklaşım olarak
tanımlanabilir (Brantlinger, Jimenez, Klinger, Pugach ve
Richardson, 2005; Yıldırım ve Şimşek, 2008).
Nitel araştırma, araştırılan problemin miktarı, sayısı,
sıklığı ve yoğunluğundan ziyade problemin süreci ve anlamıyla
yakından ilgilenir. Nitel araştırma kısaca, ilgilenilen belli
bir olay ya da olgunun daha iyi anlaşılması için kapsamlı bir
şekilde yazılı ve görsel verilerin toplanması, analiz edilmesi
ve yorumlanmasıdır. Nitel araştırmalar, geniş bir zaman içinde,
mümkün olduğunca doğal ortamlarda eşzamanlı olarak zengin
yazılı ve görsel veri toplamayı gerekli kıldığından araştırmacı
olayı gerçekleştiği ortamda araştırmaya gayret eder (Gay, Mills
ve Airasian, 2006; akt: Büyüköztürk vd., 2013).
Nitel araştırmaların amacı, araştırılan konuyu
derinlemesine, ayrıntılı, doğrudan gerçekçi bir şekilde ele
almaktır. Araştırmaya konu olan bireylerin görüş ve
deneyimlerinin, yapılan gözlemlerin ya da dokümanlar yoluyla
xxvii
elde edilen verilerin mümkün olduğunca ayrıntılı ve
derinlemesine ele alınması, araştırma sonucunda ulaşılan
sonuçların geçerlik ve güvenirliğinin bir göstergesi olarak
değerlendirilmektedir (Patton, 1990). Nitel düşüncenin 13 temel
dayanağı vardır. Bunlar:
* Tekil olaya ilişkinlik (özne araştırmanın merkezindedir, onun
sorunları, günlük yaşamı önemlidir ve eldeki tekil olaylardan
yola çıkarak genel kuramlar oluşturabilme çabasını içerir).
* Açıklık (kuramsal açıklamalar ve yöntemsel sınırlar
araştırmada konunun önemli boyutlarının görülmesini
engellememelidir, gerekli görüldüğünde değiştirilmeli ya da
genişletilebilmelidir).
* Yöntem denetimi (yapılacak işlemler açıkça ortaya konmalı ve
izlenen kuralların gerekçeleri verilmelidir).
* Öngörü (konuyla ilgili sahip olunan öngörülerin araştırmanın
yorumlamasını etkilediği bilinmeli ve dikkate alınmalıdır).
* İçebakış (araştırmacı konuyla ilgili kendi duygu ve
görüşlerinin farkında olmalıdır).
* Araştırmacı-olgu etkileşimi (araştırma sürecinde araştırmacı
ve araştırdığı olgu büyük bir değişime uğrar ve bu bir
xxviii
etkileşim, diyalogdur).
* Bütünlük (nitel araştırma bireyi farklı boyutlarıyla,
yalıtılmış biçimde değil, bütünsel bir incelemeye tabi tutar).
* Tarihi süreklilik (bağlam, tarhsel koşullar ve süreklilik
nitel araştırmada dikkate alınmalıdır).
* Sorun yönelimi (araştırmacı tarafından ortaya atılan
toplumsal, bireysel sorunları anlama, açıklama ve çözme çabası
söz konusudur).
* Genelleştirme (tümevarım olanaklarının belirginleştirilmesi),
tümevarım (tekil gözlemlerden elde edilen ilişkilerle belirli
kestirimlerde bulunulması).
* Kural arayışı (genellemelerin yasalar değil, yalnızca
kurallar biçiminde yapılması ve sapmaların her zaman bağlama,
ortama, duruma göre oluşabileceği akılda tutulmalıdır).
* Nicelleştirilebilirlik (nitel bulguların farklı
araştırmalarla nicelleştirilebilmesinin olanaklı olması).
Nitel araştırma çalışılan konu üzerine çok yönlü bulgular
ve analiz olanakları vermekte, ayrıca araştırmanın odağı
dışındaki diğer konular hakkında da fikir sahibi olunmasını
sağlamaktadır. Diğer yandan nitel araştırmalar araştırmacı ile
xxix
katılımcıları yapay ve sayılara dayalı bir ilişkinin ötesinde
günlük deneyimleri ve günlük dili paylaşarak bir araya
getirmektedir. Bu durum pek çok araştırmacı tarafından nitel
araştırmanın güçlü yanı olarak görülmektedir (Yanchar, Gantt ve
Clay, 2005).
Nitel araştırma türleri
1. İçerik Analizi
2. Durum Çalışması
3. Eylem Araştırması
4. Anlatı Araştırması
Nicel Araştırma
Nicel araştırma, olaylar arasındaki ilişkileri tanımlamak
için sayısal veriler kullanmaktır. Nicel araştırma
yaklaşımlarına göre bireyden bağımsız olan gerçek, doğru ölçüm
ve dikkatli sayısallaştırma ile tanımlanabilir ve anlaşılır
hale getirilebilir (Yıldırım ve Şimşek, 2008).
Patton’un (1990) belirttiği gibi, nicel yaklaşımın
avantajı, belli bir sorular setine büyük insan gruplarının
tepkilerini ölçme olanağı tanıması, böylece verilerin
xxx
karşılaştırılmasını ve istatistiksel işlemler yapılmasını
kolaylaştırmasıdır. Bu durum kısa, özlü ve ekonomik bir şekilde
sunulabilen genellenebilir bir bulgular seti sağlar. Nicel
araştırmanın temel çalışma prensibi, önceden belirlenmiş
araçlarla veri toplayarak elde edilen bulguların bir şekilde
sayısal değerlerle ifade edilmesi ve ölçülebilmesidir.
Araştırmada bilgiyi geliştirmek için; sebep ve sonuç
ilişkileri, hipotez ve araştırma sorularının belirlenmesi,
gözlem ve ölçme araçlarının kullanılması gibi alt boyutları
içerir ve bu tür araştırmaların felsefi dayanakları pozitivizm
ve realizmdir (Creswell, 2002).
Nicel araştırmanın temelini pozitivist paradigma
oluşturur. Bilimsel olması için tıpkı fen bilimciler gibi
sosyal ve insana ait olguları sosyal bilimciler bağımlı ve
bağımsız değişkenler olarak nitelenmişlerdir (Yıldırım ve
Şimşek, 2008). Pozitivist paradigmaya göre tek bir doğru
vardır. Bunun için bilgi üretilir ve üretilen bilgiler ya
doğrudur ya da yanlıştır. Realizimde de; bilgi üretmek amacıyla
gerçeğin gözlemciden bağımsız bir şekilde olacağını savunur
(Ekiz, 2003). Buna göre bilim adamlarının kullandıkları
bilimsel yöntem basamakları bulunmaktadır. Bunlar; hipotez
xxxi
kurma, gözlem yapma, hipotezi test etme, sonuca varma, daha
sonra kullanmak üzere hipotezler oluşturmadır. Bu durumda doğa
bilimlerinde kullanılan nicel araştırma yöntemlerinin eğitim
bilimlerinde de kullanılabileceği savunulmaktadır. Diğer bir
anlatımla, eğitim araştırmalarının amaçlarının ve metotlarının
genel olarak bilinen bilimlerle aynı olduğu düşünülmektedir
(Carr ve Kemmis, 1996; Verma ve Mallick, 1999; akt: Ekiz,
2003).
Nicel araştırma türleri
1.Tarama Araştırmaları
2. Korelasyonel Araştırmalar
3.Nedensel Karşılaştırma Araştırmaları
4.Deneysel Araştırmalar
5.Tek Denekli Araştırma
6. Meta-Analiz
Nitel ve Nicel Araştırmalar Arasındaki Farklar
Bilimsel araştırmalara yön veren ve kaynağı 17.-18.
yüzyıla dayanan pozitivist paradigmanın özünde tek doğruyu
arama düşüncesi yatmaktadır (Yıldırım ve Şimşek, 2008). Bu
xxxii
doğrultuda evren mekanik bir düzen içerisinde ele alınmakta ve
bireyin kendinden bağımsız gerçeklere tepki gösterdiği
düşünülmektedir. Neuman (2007) ise bu yaklaşımın doğa
bilimlerinin yaklaşımı olduğunu ve esasında nedensel yasaları
keşfetmek ve değerden bağımsız araştırmalar yapmak olduğunu
ifade etmektedir.
Pozitivist ötesi yorumlayıcı paradigmaya göre ise evren
holografiktir yani mekaniksel bir düzende bir araya gelmenin
ötesinde evrendeki her şey birbiriyle ilintilidir (Yıldırım ve
Şimşek, 2008). Bu iki paradigmayı birbiri perspektifinden
değerlendirmekten ziyade her birini kendi koşulları içersinde
sağladığı avantajlar açısından değerlendirmek daha doğru
olacaktır (Neuman, 2007). Nitekim birinin diğerine
üstünlüğünden söz etmek mümkün olmayabilir. Ancak bilime yön
veren bu paradigmaların araştırmada kullanılacak yöntem ve
araştırma soruları ile yakından ilişkili olduğu göz önünde
bulundurulmalı, veri toplama ve analiz yöntemleri bakımından
seçilen nitel ve nicel yaklaşımların araştırmanın doğasını
derinden etkileyeceği unutulmamalıdır. Bu nedenledir ki
araştırmacı kendisini araştırılan ortamın dışında tutabildiği
xxxiii
ve birbirinden bağımsız değişkenler ortaya koyabildiği sürece
güvenilir ve geçerli araştırmalar yapacaktır.
Nitel araştırmalar, insan davranışlarını veya
deneyimlerini tanımlamak için sözcükleri, tavırları,
davranışları ve dışavurumları veri olarak kullanır. Nicel
araştırmanın bir araştırma problemi, nitel araştırmanın ise bir
araştırma sorusu vardır. Punch’a (2005) göre, nicel ve nitel
araştırmalar arasındaki bir fark, yöntemsel açıdan tek boyutlu
görünen nicel araştırmaların tam tersine, günümüz nitel
araştırmalarının çok çeşitli olmasıdır.
Punch (2005), nicel araştırmanın sayısal değerler
aracılığıyla hipotezleri test etmeyi, nitel araştırmanın ise
bunun yerine sözel betimlemeler aracılığıyla karmaşık
fenomenleri açıklamayı amaçladığını belirtmektedir. Eğitim
alanında nicel araştırma yöntemlerinin kullanılmasının güçlü
yanı, araştırma sonuçlarının gerçekleri oldukça hatasız bir
şekilde ortaya koyması ve araştırma yöntemi ile sonuçlarının
genellenebilmesidir. Araştırmacı öznelliği araştırmadan
soyutlanabilir ve böylece araştırma objektif bir şekilde
gerçekleri tam olarak yansıtabilir.
xxxiv
En sıradan insanın bile düşüncelerinin, sosyal
ilişkilerinin insanı mekanik, tek düze bir hayattan
uzaklaştırdığı düşünülürse insana has tek bir doğru üretme
çabasının ötesinde bireyin doğasına ilişkin bilgilerin
yorumlanmasını ve inşa edilmesini gerektiren eğitim
bilimlerinin de o denli kapsamlı ve tek düzelikten uzak olması
gerektiği söylenebilir. Bu nedenledir ki özünde birey olan
eğitim bilimlerinin şekillenmesinde yorumlayıcı paradigmanın
rol üstlenmesi kaçınılmazdır. Nitekim son yıllarda nitel
verilere dayalı yorumlayıcı paradigmanın sosyal bilimler ve
eğitim alanında yapılan çalışmalara yön verdiği de
gözlemlenmektedir (Büyüköztürk vd., 2013).
Ancak aynı araştırmada birden çok araştırma yöntemi
kullanılabilir. Buna yöntem üçgenlemesi denilirken, birden çok
veri kaynağı kullanılmasına da veri üçgenlemesi (triangulation)
denilmektedir (Johnson, 1997; akt; Büyüköztürk, 2013). Bu
stratejinin temel mantığı, çoğu zaman bir yöntemin
sınırlılıklarının, başka bir yöntemin güçlü yanlarını
oluşturması ve yöntemlerin bir arada kullanılmasıyla
araştırmacının, bir taraftan farklı yöntemlerin
xxxv
sınırlılıklarının üstesinden gelirken bir taraftan da her bir
yöntemin üstünlüğünden yararlanmayı başarabilmesidir.
Olgubilim (Fenomenoloji/ Phenomenology)
Fenomenoloji Edmund Husserl’ın çalışmalarına dayanan
felsefi bir ekoldür. Bir takım genel temalara ve ön kabullere
sahip olmasına karşın, yalnızca tek bir bakış açısıyla
özetlenemeyecek kadar çok yaklaşıma göndermede bulunmaktadır.
Heidegger, Gadamer, Levinas, Sartre ve Marleau-Ponty gibi
düşünürler bu akım çerçevesinde değerlendirilebilir (Lopez ve
Willis, 2004).
Olgubilim tümevarımsal, tanımlayıcı bir araştırma
yöntemidir. Fenomen (olgu), “bir dünyanın olduğunu ve bu
dünyanın sosyal olduğunu varsayarak beliren olaylar veya
nesnelerdir”. Fenomolojinin babası sayılabilecek Edmund
Husserl'e göre olgu bilimsel model incelenen şeyin “özünü; esas
doğasını” görme sürecidir. Olgubilimsel araştırmada amaç,
araştırmaya katılanların somut deneyimleri üzerinden olguların
özüne ulaşmaktır. Olgubilim kavramı özünde, “davranış içinde
bulunan organizmanın bakış açısından” anlamını taşımaktadır
(Baş ve Akturan, 2008).
xxxvi
Bireye ait bilgiye ancak, bireylerin yaşadıkları gerçekler
üzerinden çalışılarak ulaşılabilir mantığı geçerlidir. Tek tek
insanların bakış açılarından bakarak onların bireysel anlam
yapılarını anlamaya çalışmaktır. Çözümlemenin esas amacı,
şeylerin varlık ve özünün kavranmasıdır. Mevcut fenomenler
farklı bağlamlarda karşılaştırılır ve farklı bağlamlarda nasıl
olacağı ile ilgili düşünsel deneyimler halinde canlandırmalar
yapılır (Mayring, 2004).
Bu yöntemi kullanan araştırmacılar bireylerin tepkilerini,
deneyimlerini ve farklılaşan bakış açılarını anlamak için;
nitel, bağlamsal, tarihsel ve özneler arası bakış açısını
kullanmaktadır. Fenomenoloji çalışılan konuyu soyut olmaktan
çıkararak, yaşamın bir parçası olarak değerlendirmekte ve
bağlam aracılığıyla açıklamaya çalışmaktadır. Yani belirli bir
durumu çalışmak için, bireylerin bu durumla ilgili
deneyimlerinden, yaşantılarından ve bakış açılarından yola
çıkılmaktadır. Gerçeği farklı bireylerin nasıl
değerlendirdiklerine odaklanarak aynı zamanda, bireylerin
gerçeğe nasıl katkılarda bulunduklarını ortaya koymak bu
yöntemin temel hedeflerindendir (Lopez ve Willis, 2004).
xxxvii
Farkında olduğumuz ancak derinlemesine ve ayrıntılı bir
anlayışa sahip olmadığımız olgulara odaklanmaktadır. Olgular
yaşadığımız dünyada olaylar, deneyimler, algılar, yönelimler,
kavramlar ve durumlar gibi çeşitli biçimlerde karşımıza
çıkabilmektedir. Bu olgularla günlük yaşantımızda çeşitli
biçimlerde karşılaşabiliriz. Ancak bu tanışıklık, olguları tam
olarak anladığımız anlamına gelmez. Bize tümüyle yabancı
olmayan aynı zamanda da tam anlamını kavrayamadığımız olguları
araştırmayı amaçlayan çalışmalar için olgubilim (fenomenoloji)
uygun bir araştırma zemini oluşturur. Olgubilim
araştırmalarında başlıca veri toplama aracı görüşmedir.
Olgulara ilişkin yaşantıları ve anlamları ortaya çıkarmak için
görüşmenin araştırmacılara sunduğu etkileşim, esneklik ve
sondalar yoluyla irdeleme özelliklerinin kullanılması
gerekmektedir. Araştırmacının görüşülen bireyle güven ve
empatiye dayalı bir etkileşim ortamı oluşturabilmesi önemlidir.
Böyle bir ortam içinde bireyler kendilerinin bile daha önceden
farkında olmadıkları ya da üzerinde fazla düşünmedikleri
yaşantıları ve anlamları dışa vurabilir, ortaya koyabilirler.
Olgubilim araştırmaları nitel araştırmanın doğasına uygun
olarak kesin ve genellenebilir sonuçlar ortaya koymayabilir.
xxxviii
Ancak bir olguyu daha iyi tanımamıza ve anlamamıza yardımcı
olacak sonuçlar sağlayacak örnekler, açıklamalar ve yaşantılar
ortaya koyabilir. Bu yönüyle hem bilimsel alanyazına hem de
uygulamaya önemli katkılar getirebilir (Yıldırım ve Şimşek,
2008). .
Olgubilimsel araştırmada bireyler için deneyimlerin ne
anlama geldiğini inceleme kararı önceden verilmektedir ve
araştırmacı belirli bir felsefi bakış açısı ve çerçeve ile
konuya giriş yapmaktadır. Belirlenen bakış açısı yalnızca neyin
araştırılacağını değil, nasıl araştırılacağını da belirler.
(Cresswell, 2002). Fenolomolojik yaklaşım Baş ve Akturan'ın da
(2008) değindiği üzere bireysel evrenin araştırılmasıdır ve bu
nedenle temelini bireysel deneyimler oluşturmaktadır.
Fenomolojik yaklaşımda tecrübelerin temel özelliklerini açığa
çıkarmak önemlidir.
Buna göre, olgubilimsel araştırmada izlenecek temel
basamaklar şu şekilde özetlenebilir:
1. Sözel veya yazılı olarak deneyimi anlatan protokolleri
toplamak.
2. Toplanan bilgileri dikkatlice okumak bütünü kavramak.
xxxix
3. Belirgin ifadeleri bulup çıkarmak.
4. Gereksiz tekrarları elemek, "olguyla ilgili olmayan"
ifadeleri göz ardı etmek.
5. İfadelerden ana temaları ve anlamları belirlemek.
6. Bu anlamları, olguya dair tek bir etraflı tanımda
toparlamak.
Fenomenolojide, olguyu yaşayan kişilerin olgu ile
aralarında bir bağlantının olduğu vurgulanmaktadır. Bu nedenle
araştırma metodu, deneyimleri tanımlamak ve yorumlamak için
diğer bireylerden deneyimlerini ödünç almayı amaçlamaktadır.
Fenomenoloji, olgunun altında yatan ortak anlamları keşfetmek
için katılımcılar tarafından tecrübe edilmiş dünyayı
tanımlamayı içerdiği belirtilmektedir. Fenomenolojinin, yapıyı
ya da olgunun yaşanmış deneyiminin özünü açıklamaya çalıştığı
ifade edilmektedir. Buna bağlı olarak yorumlayıcı fenomenoloji
analizinin amacı bireysel ve yaşanmış deneyimleri ayrıntısıyla
incelemek ve katılımcıların bireysel ve sosyal dünyalarına
ilişkin algılarını nasıl oluşturduklarını açıklamaktır (Glesne,
2013).
Meta-Analiz
xl
Meta-analiz son yıllarda oldukça popüler bir yöntem
olmasına karşın, ilk ortaya çıkışı 1900’lü yıllara
dayanmaktadır. İlk olarak 1904 yılında Pearson, aşılanma ve
ölüm arasındaki ilişkiyi ortaya koyan beş farklı çalışmadan
elde edilen bulguların nicel analizini yapmıştır. 1932’de
Fisher, farklı deneylerin sonuçlarını birleştiren bir yöntem
geliştirmiştir. 1954’te Cochran, farklı yer, zaman ve
birimlerde yürütülen araştırmaları uygun biçimde bir araya
getirerek karşılaştırmalarını sağlayan yeni bir analiz yöntemi
geliştirmiştir. Glass 1970’li yıllarda davranış ve sosyal bilim
alanlarında, deney ve kontrol gruplarındaki çalışmalardan
bulunan etki büyüklüklerini (effect sizes) niceliksel olarak
birleştiren ve meta-analiz yöntemini kullanan ilk bilim
adamıdır (Shelby ve Vaske, 2008).
Meta-analiz, kısaca analizlerin analizidir. Meta-analiz,
belirli bir konuda yapılmış, birbirinden bağımsız, birden çok
çalışmanın sonuçlarını birleştirme ve elde edilen araştırma
bulgularının istatistiksel analizini yapma ve bunları yeniden
yorumlama yöntemidir. Bu yöntem, araştırmacılara çeşitli
çalışmaların sonuçlarını özetleyen nicel veriler sunmaktadır.
Sonuçların birleştirilmesiyle ortak bir yargıya ulaşmalarını
xli
sağlamaktadır (DeCoster, 2004). Meta-analiz, aynı konu üzerinde
birbirinden bağımsız olarak yapılmış çalışmalardan elde edilen
sonuçları bir araya getirmek, bu sonuçlardaki çeşitliliği
açıklamak, örneklemi genişleterek daha güvenilir ve doğru
sonuçlar elde etmek için istatistiksel yöntemlerin kullanılması
süreci olarak da tanımlanmaktadır. Meta-analiz araştırmaları
aynı fenomen üzerinde yapılmış araştırmaların sonuçlarını
inceleyerek, söz konusu fenomenin ne derecede farklı
mekanlarda, farklı zamanlarda, farklı gruplarda benzer bir
şekilde ortaya çıktığı hakkında genellemelere varılmasına
yardımcı olmaktadır (Özcan ve Bakioğlu, 2010).
Meta-analiz yönteminin avantajları araştırmalarda şöyle
açıklanmaktadır (Shelby ve Vaske, 2008):
• Bireysel çalışmaların bulgu ve sonuçlarını karşılaştırmak.
• Çalışmaları birleştirip toplam örneklem genişliğini
arttırarak bulguları güçlendirmek ve bu bağlamda istatistiki
anlamlılığı artırmak.
• Literatürde ortaya çıkan tutarsızlıkları belirlemek,
değerlendirmek ve nedenlerini incelemek.
xlii
• Çalışmalar arasında ortaya çıkan heterojenliği belirlemek ve
bu durumun kaynaklarını araştırmak.
• Elde edilen bulguların sonucunda yeni çalışmaların
üretilmesine katkı sağlamak.
Meta-analizde araştırmacılar özellikle altı işlem
basamağının bulunduğunu belirtmektedirler (Shelby ve Vaske,
2008):
1. Araştırmanın probleminin belirlenmesi: Meta-analiz
çalışmalarına nitelikli bir araştırma sorusu belirlenerek
başlanmaktadır. İyi bir araştırma problemi oluşturmak için
literatürdeki çalışmaları dikkatlice incelemek ve
değerlendirmek oldukça önemlidir. Araştırma sorusu
belirlenirken amaçlar, ölçülmek istenen değişkenler ve bunlara
ait ulaşılmak istenen parametreler dikkate alınmalıdır.
Araştırma sorusunun ortaya konulmasının ikinci basamağı
incelenen konunun sınırlarının belirlenmesidir. Araştırma
sorusunu genel bir konu üzerine kurgulamak, altından
çıkılamayacak kadar veriye ulaşmayı gerektirebilmektedir. Bunun
yanı sıra çok spesifik bir şekilde belirlenecek araştırma
konusu ise analiz için gerekli sayıda veriye ulaşmayı
engelleyebilmektedir.
xliii
2. Literatürün taranması ve verilerin toplanması: Probleminin
belirlenmesinin ardından, dâhil edilme kriterleri belirlenerek
çalışma kapsamına alınacak bilimsel araştırmalara ulaşılması
gerekmektedir. Meta-analiz çalışmasına dâhil edilecek
çalışmalar araştırma sınırları içerisinde ve analiz için
gerekli istatistiksel verilere sahip olmalıdır (DeCoster, 2004;
Özcan ve Bakioğlu, 2010). Dâhil edilme kriterlerinin
belirlenmesindeki temel amaç, meta-analizin tekrarlanabilir
olmasını sağlamak ve çalışmaların seçiminde yanlılığı minimuma
indirmektir. Meta-analizde problemi ve sınırları belirledikten
sonra yapılacak en önemli amaç, gerekli olan bütün çalışmalara
ulaşmak olmalıdır. Bunun için iyi bir kaynak taraması yapılması
gerekmektedir. Taramaya başlamadan önce anahtar kelimeler
belirlenmelidir. Tarama süreci dinamik özelliktedir.
Başlangıçta belirlenen anahtar kelimelerle yapılan tarama
pratikte istenilen sonucu vermeyebilir. Bu basamak başlı başına
bir bilimsel faaliyet olarak ele alınmalı istenilen sonuçlara
ulaşılıncaya kadar değişik anahtar kelimeler kullanılarak
taramaya devam edilmelidir. Meta-analiz çalışmalarında verileri
sadece yayımlanmış bilimsel yayınlar oluşturmamaktadır.
Yayınlanmamış araştırma verileri, tamamlanmamış raporlar veya
xliv
başka amaçlarla düzenlenmiş araştırmalar da analize dâhil
edilebilmektedir. Bilgisayar tabanlı veriler, katalog
taramaları, bağımsız yapılan her bir çalışmanın referans
listeleri hedeflenen literatüre ulaşmak için kullanılabilecek
başlıca kaynaklardır.
3. Çalışmaların kodlanması: Literatür taraması yapıldıktan
sonra çalışmaya uygun olabileceği belirlenen araştırmaların
kodlanması gerekmektedir. Bu bağlamda araştırmada çalışmaların
meta-analize dâhil edilme kriterlerine uygun olup olmadığının
anlaşılması için amaca uygun olarak bir kodlama yöntemi
geliştirilmelidir. Mümkün olduğunca açık ve ayrıntılı bir
kodlama yapılması oldukça önemlidir. Kodlama yöntemleri her bir
araştırmadan toplanan tanımlayıcı bilgileri sayısal verilere
dönüştürmek için kullanılmaktadır. Bu yöntemler hem genel hem
de çalışmaların farklı yönlerini gösterecek şekilde özel
olmalıdır (Topçu, 2009). Meta-analizde bağımsız ve bağımlı
değişken arasındaki ilişkinin yönünü değiştiren veya gücünü
etkileyen bu değişkenler, moderatör değişkenler olarak
adlandırılmaktadır. Moderatör değişkenler, etki büyüklükleri
arasındaki ilişkileri değerlendirmede açıklayıcı özelliklere
sahip olacakları için kodlama formunda kaydedilmelidir.
xlv
Moderatör değişkenler şu şekilde sıralanmaktadır (DeCoster,
2004; Özcan ve Bakioğlu, 2010):
• Çalışma yılı, • Çalışmanın yapıldığı yer, • Örneklem
büyüklüğü, • Örneklemin içeriği, • Çalışma türü, • Çalışmanın
yayımlanma durumu.
4. Etki büyüklüğü indeksinin bulunması: Meta-analiz yönteminde
kullanılan en önemli kavram etki büyüklüğüdür (effect size). Bu
kavram, meta-analizin temeli olup 1988 yılında Cohen tarafından
geliştirilmiş ve bir olgunun toplumda bulunma sıklığı olarak
açıklanmıştır. Meta-analizde değişik araştırmacıların yapmış
olduğu çalışmalar veri olarak kullanılmaktadır. Bu durumda
kullanılan ölçekler, ölçüm sonuçları çalışmadan çalışmaya
farklılık gösterebilir. Kullanılacak meta-analizin türüne bağlı
olarak değişik etki büyüklükleri indeksleri kullanılarak
standardize edilmiş değerler elde edilir (Topçu, 2009). Etki
büyüklüğü, ortalamalara, oranlara ve korelâsyona bağlı olarak
hesaplanabilmektedir. İki sürekli değişken arasında hesaplanan
korelasyon (r) aynı zamanda bir etki büyüklüğü indeksidir
(Borenstein, Hedges, Higgins ve Rothstein, 2009).
5. İstatistiksel Analizin Yapılması: Meta-analizde, öncelikle
araştırmanın amacına uygun olarak belirlenen çalışmalara
xlvi
ulaşılmakta, toplanan verilerin betimsel analizi yapılmakta
daha sonra sonuçlar istatistiksel olarak birleştirilmektedir.
Analiz aşamasında ortalama etki büyüklüğü değeri bulunmakta ve
homojenlik testi yapılmaktadır. Veriler kodlanıp etki büyüklüğü
için gerekli dönüşümler yapılarak istatistiksel değerler
hesaplandıktan sonra, verilere uygun olarak önce model seçimi
yapılmaktadır (Küçükönder, 2007). Seçilecek olan istatistiksel
model, araştırmanın sonuçlarının birleştirilmesinde etkili
olacağından, araştırmanın amacına uygun modelin seçilmesi
gerekmektedir. Meta-analizde, sabit ve rastgele etkiler olmak
üzere iki model kullanılmaktadır. Sabit etkiler modeli,
toplanan çalışmaların hepsinin aynı etkiyi tahmin etmesi,
varsayımına dayanmaktadır. Bu varsayımın test edilmesi
homojenlik testi kullanılarak yapılmaktadır. Bu model, etki
büyüklüğü tahminlerini birleştirmede heterojenliği kabul
etmemekte, çalışma sonuçları arasındaki varyansın birbirleriyle
ilişkili verilerden kaynaklandığını varsaymaktadır. Başka bir
anlatımla, sabit etkiler modeline göre bir değişkenin etkisi
tüm durumlarda sabit kalmaktadır. Oysaki çalışmalar farklı
evren, örneklem ve zamanda yürütülebileceğinden, ölçümler çok
doğru olsa bile her çalışma, tamamen aynı etkiyi
xlvii
kestiremeyebilmektedir. Bu durumda çalışmalar arası
değişkenliğin dikkate alınması gerekmektedir (Camnalbur, 2008).
Ayrıca bu modelde, örneklemin büyük olduğu çalışmalar daha
etkili olmakta, küçük örneklemli araştırmalar göz ardı
edilebilmektedir. Sabit etkiler modeli, meta-analizine dâhil
edilen bütün çalışmaların gerçek etki büyüklüklerinin aynı
olduğu durumlarda tercih edilmektedir. Elde edilen çalışmaların
homojen olmadığı ve sabit etkiler modelinin uygun olmadığı
durumlarda rastgele etkiler modeli kullanılmaktadır. Bu
modelde, büyük ve küçük örneklemli çalışmaların etkileri
dengeli bir şekilde dağılmaktadır. Rastgele etkiler modeli,
sabit etkili modeline oranla daha geniş bir güven aralığı
vermektedir. Bu genişlik, rastgele etki analizinde hesaba
katılan çalışmalar arası değişimden kaynaklanmaktadır. Rastgele
etkiler modelinin de homojenliğin sağlanamadığı durumlarda en
uç noktalarda bulgulara sahip çalışmalar atılarak analiz
tekrarlanmaktadır.
6. Bulguların Yorumlanması ve Raporlaştırma: Meta-analiz
raporu, bütün bilimsel çalışmalarda olduğu gibi yapılan
işlemlerin, okuyan kişiler tarafından tam, doğru ve yansız
anlaşılmasını sağlayacak özellikte olmalıdır. Rapor,
xlviii
araştırmada kullanılan yöntemi açık bir şekilde ifade etmeli,
bulguları uygun düzende sunmalı ve sonuçları yansız
tartışmalıdır (Açıkel, 2009). Meta-analizin en önemli etkisi,
gelecekte yapılacak çalışmalara yön vermesidir. Gelecekteki
çalışmalar için, önerilerde bulunmalı ve sonraki araştırmacılar
tarafından çözülmek üzere içinde bulunulan durumun potansiyel
sorunlar belirlenmelidir (DeCoster, 2004). Tartışma bölümünde
özellikle diğer meta-analiz çalışmalarının bulgularına
referanslar verilmelidir. Analizler sonucu, etki büyüklüğüne
sebep olduğu görülen değişkenlerin açıklanması gerekmektedir.
Bulgulara dair teorik çıkarımlardan ve uygulamaya dönük
sonuçlardan bahsedilmelidir. Meta-analizi bulgularının
genellenebilirliğinden bahsedilmelidir. Son olarak, araştırma
önerilerle bitirilmelidir (Topçu, 2009; Özcan ve Bakioğlu
2010).
Meta analiz çalışmalarında geçerlik ve güvenirlik
Uygun veri toplama ve analiz yöntemlerinin kullanılması,
meta-analizinin geçerliği açısından oldukça önemlidir. Meta-
analizinin iç geçerliği, öncelikle dâhil edilen çalışmaların iç
geçerliklerine bağlıdır. Meta-analizlerinin dış geçerliğini
belirleyen en önemli faktör, ulaşılan çalışmaların evreni ne
xlix
ölçüde iyi temsil ettiğidir. İdealde bir meta-analizi, ilgili
konuyu inceleyen tüm çalışmaları kapsamalıdır. Meta-analizin
güvenilir olması için ilişkisel araştırmalarda yeterli sayıda
çalışmaya ulaşılması gerekmektedir.
Sonuç
Bu raporda bilimsel bir araştırma yapmak için kullanılan
araştırma türleri, bunların kullanıldığı yerler, avantajları ve
dezavantajları konusu ele alınmıştır. Araştırma yapacak
kişiler, problemlerine ve yapacakları çalışmaların amaçlarına
bağlı olarak bu araştırma türlerinden birini ya da bir kaçını
aynı anda kullanabilirler. Dikkat edilmesi gereken temel nokta
seçilen yöntemin amaca hizmet edip etmeyeceğidir. Bunu da ancak
deneyerek, yanılarak, yaparak-yaşayarak ama sonuç ne olursa
olsun asla problemi çözmekten vazgeçmeyerek anlayabiliriz.
Kaynakça
Açıkel, C. (2009). Meta analiz ve kanıta dayalı tıptaki yeri.
Klinik Psikofarmoloji Bülteni, 19 (2), 164-172 .
Balcı, A. (2013). Sosyal bilimlerde araştırma: Yöntem, teknik ve ilkeler. (10.
Baskı). Ankara:
Pegem A. Yayıncılık.
Baş, T. ve Akturan, U. (2008). Nitel araştırma yöntemleri: Nvivo ile nitel
veri analizi. Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Bogdan, R. C. & Biklen, S. K. (2003). Qualitative research for
education: An introduction to theories and methods (4th ed.). New York:
Pearson Education Group.
Borenstein, M., Hedges, L. V., Higgins, J. P. T. & Rothstein,
H. R. (2009). Introduction to meta-analysis. United Kingdom: John
Wiley & Sons.
Brantlinger, E., Jimenez, R., Klingner, J., Pugach, M., &
Richardson, V. (2005). Qualitative studies in specail
education. Exceptional Children, 71(2), 195-207.
Büyüköztürk, Ş., Çakmak, E.K., Akgün, Ö.E., Karadeniz, Ş ve
Demirel,F. (2013). Bilimsel araştırma yöntemleri. (14. baskı).
Ankara: Pegem Akademi.
Camnalbur, M. (2008). Bilgisayar destekli öğretimin etkililiği üzerine bir meta-
analiz çalışması. (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Marmara
Üniversitesi, İstanbul.
Creswell, J. W. (2002). Qualitative inquiry and research design: Choosing
among traditions. Thousand Oaks, CA: Sage.
DeCoster, J. (2004). Meta-analysis notes. Department of Psychology,
University of Alabama.
Ekiz, D. (2003). Eğitimde araştırma yöntem ve metotlarına giriş, Ankara:
Anı Yayıncılık.
Glesne, C. (2013). Nitel araştırmaya giriş. (Çev. A. Ersoy ve P.
Yalçınoğlu). Ankara: Anı Yayıncılık.
Karakaya, İ. (2009). Bilimsel araştırma yöntemleri. A.
Tanrıöğen (Ed.), Bilimsel Araştırma Yöntemleri. Ankara: Anı
Yayıncılık.
Küçükönder, H. (2007). Meta analiz ve tarımsal uygulamalar.
(Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Sütçü İmam Üniversitesi,
Fen Bilimleri Enstitüsü, Kahramanmaraş.
Kuş, E. (2003). Nicel-nitel araştırma teknikleri . Ankara: Anı
Yayıncılık.
Lopez, K. and Willis, D. (2004). Descriptive versus
interpretive phenomenology: Their contribution to nursing
knowledge. Quality Health Research, 14, 726-735.
Mertler, C.A. ve Charles, C.M. (2011). Introduction to educational
research. (7th Edition). Boston: Allyn & Bacon.
Neuman W.L. (2007). Basics of social research: Qualitative and quantitative
approaches. Canada: Pearson Education.
Özcan, Ş. ve Bakioğlu, A. (2010). Bir meta analitik etki
analizi: Okul yöneticilerinin hizmetiçi eğitim almalarının
göreve etkisi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, (38), 201–
212.
Punch, K. (2005). Introduction to social research quantitative and qualitative
qpproaches. London: Sage Publications.
Patton, M. Q. (1990). Qualitative evaluation and research methods. (2nd
ed.). London: Sage Publications.
Sönmez, V. ve Alacapınar, F. G. (2013). Örneklendirilmiş bilimsel
araştırma yöntemleri.
(2. baskı). Ankara: Anı Yayıncılık.
Topçu, P. (2009). Cinsiyetin bilgisayar tutumu üzerindeki etkisi: Bir meta
analiz çalışması.(Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Marmara
Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Vaske, J. J. & Shelby, L. B. (2008). Crowding as a descriptive
indicator and an evaluative standard: Results from 30 years
of research. Leisure Sciences, 30, 111-126.
Yıldırım, A. ve Şimsek, H. (2008). Sosyal bilimlerde nitel araştırma
yöntemleri (6. baskı). Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Yanchar, S. C., Gantt, E. E. & Clay, S. L. (2005). On the
nature of a critical methodology. Theory and Psychology, 15,
27–50.
Yazıcı, H., Reisoğlu, S. Ve Altun, F. (2012). Etnografik
araştırmacının değerleri ile araştırma yöntem ve
sonuçları arasındaki ilişki. Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri
Dergisi, 1(1), 649-657.