İDİL-URAL'DA UNUTULMUŞ BİR TÜRK DEVLETİ: KAZAN -- A Tatar-Turk State Forgotten in Idil-Ural...
Transcript of İDİL-URAL'DA UNUTULMUŞ BİR TÜRK DEVLETİ: KAZAN -- A Tatar-Turk State Forgotten in Idil-Ural...
1
İDİL-URAL’DA UNUTULMUŞ BİR TÜRK
DEVLETİ: KAZAN
Bu çalışmada Mihail Hudyakov’un Kazan Hanlığı Tarihi adlı eseri incelenip
değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Kitabın Künyesi
Mihail Hudyakov, Kazan Hanlığı Tarihi, çev: Ayaz İshaki, haz: İlyas Kamalov,
Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2009, 327 sayfa.
Yazar Hakkında
Eserin müellifi olan Mihail Hudyakov 3 Eylül 1894 tarihinde Vyatka
sahilindeki Malmıj (bugünkü Kirov ili) şehrinde doğdu. Soylu ve zengin bir Rus
ailesinin çocuğu olan Mihail Hudyakov Birinci Kazan Gimnazyumu’ndan üstün
başarıyla mezun olduktan sonra 1913-1918 yılları arasında Kazan Devlet
Üniversitesi’nin Tarih-Filoloji bölümünde eğitim gördü. Daha 1914-1915 yıllarında
üniversite ikinci sınıf öğrencisiyken Bulgar ve Bilyar’da yapılan kazılara katıldı. 1920’li
yıllarda, Kazan ve memleketi olan Malmıj’daki tarih müzelerini oluşturma süreçlerine
katılmış Kazan Üniversitesi’ne bağlı Tarih, Arkeoloji ve Etnoğrafya topluluklarının
faaliyetlerini yürütmüştür.
Türk ve Fin-Ugor dillerinin bir çok lehçesini konuşan ve yabancı dillerden
Almanca ile Fransızcayı bilen Hudyakov, Tataristan’ın arkeolojik haritasını
oluşturmuştur. 1926-1929 yıllarında Leningrad Üniversitesi’nde yüksek lisans yapan
Hudyakov, 1936 senesinde doktora ünvanını almıştır. Bu süre içerisinde İdil
bölgesindeki Türk ve Fin-Ugor halklarının tarihi ile ilgili çok sayıda ilmi çalışma
yapmıştır. Ancak 9 Eylül 1936 tarihinde ‘’Sovyet düşmanı’’ olmak suçundan
yakalanmış ve 19 Aralık’ta idam edilmiştir. Bu tarihte Hudyakov’un adının
zikredilmesi kitaplarının okunması ve okutulması suç sayılıyordu. Hudyakov’un en
önemli çalışması hiç şüphesiz 1923 senesinde yayınladığı Kazan Hanlığı Tarihi’dir. Bu
eser bin adet basıldığından ve yasak eserler listesine dahil edildiğinden dolayı nadir ve
aranan bir kitap haline gelmiştir. 1957 senesinde Hudyakov ‘’aklansa’’da yazarın bu
2
kitabı daha uzun bir süre tekrar basılmadı. Ancak 1989-1990 senelerinde Tatarca
yayımlanan İdil dergisinde Hudyakov’un bazı makaleleri tekrar Tatarca olarak
yayınlanmaya başlanmıştır. Yetmiş yıl sonra 1990 ve 1991 senelerinde Hudyakov’un
kitabının ikinci ve üçüncü baskıları da yapılmıştır.1
Çeviren Hakkında
Eserin Rusça yayını, ünlü Tatar ilim adamı Ayaz İshaki İdilli tarafından
Türkçeye tercüme edildi. Muhammed Ayaz İshaki İdilli, İdil-Ural Türklerindendir. 23
Şubat 1878 yılında Çıstay’da doğdu. 1905 yılında Tatar halkının siyasi ve iktisadi
haklarını savunmak için ‘’Tangcılar’’ adında ihtilalci sosyalist karakterli bir teşkilat
kurdu. Yine 1905’te yapılan I. Bütün Rusya Müslümanları Kongresi’ne katıldı. 1906’da
Tang Yıldızı adlı bir gazete çıkardı. 1906’dan 1913’e kadar Rusya’da hapis ve sürgün
hayatı yaşadı. 1913’te Petesburg’da İl gazetesini çıkardı. İl gazetesi milli kurtuluş fikrini
yayması sebebiyle yalnız Kazanlılar için değil diğer Türk kavimleri tarafından da
aranan bir gazete haline gelmiştir. İshaki 1917 yılında İdil-Ural Türkleri için milli ve
medeni muhtariyetin ilanında da önemli rol oynadı. Ancak 1918 yılında Sovyet
askerlerinin Kazan’a hücum edeceği öğrenilince, arkadaşlarıyla beraber yurt dışına
kaçmak zorunda kaldı.
Çeşitli ülkelerde yaşayan Ayaz İshaki, bulunduğu yerlerde Kazanlıların
teşkilatlanması için çalıştı, Uzak Doğu seyahati esnasında Milli Bayrak gazetesini
kurdu. Berlin’de 1928-1929’da Yeni Milli Yol mecmuasını çıkarttı. 1939’da Türkiye’ye
gelen Ayaz İshaki burada Türk Yurdu mecmuasında çalıştı. Elli yıllık edebi ve siyasi
faaliyeti esnasında 10’dan fazla gazete ve dergi 50’ye yakında edebi ve siyasi eser
neşretmiştir. İshaki ayrıca önemli gördüğü Rusça ve Tatarca’daki bir çok eseri
Türkçeye tercüme etmiştir. Bu çevirilerinin başında Kazan Hanlığı Tarihi
gelmektedir. Hayatının son günlerine kadar durmadan çalışan Ayaz İshaki 1954 yılında
Ankara’da kızı Saadet Çağatay’ın evinde vefat etti.
Hazırlayan Hakkında
İlyas Kamalov, 17 Şubat 1978’de Rusya’nın Ulyanovsk şehrinde doğdu. İlk ve
orta öğrenimini Ulyanovsk’ta tamamladıktan sonra 1996 yılında Türkiye’ye geldi. Bir
yıl Türkçe öğreniminden sonra 1997 yılında girdiği üniversite sınavında, Marmara
1 s. IX-X
3
Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Tarih Bölümü’nü kazanarak üniversite öğrenimini
2001 yılında başarıyla tamamladı. 2001 yılında Marmara Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü Orta Çağ Ana Bilim Dalında yüksek lisansa başladı. 2003
yılında Altın Orda-İlhanlı Münasebetleri adlı tezini başarıyla savunarak, aynı yıl
içerisinde Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün Orta Çağ Tarihi
bölümünde doktora programına başladı.
Doktora tezini ise Altın Orda-Rus İlişkileri ve Altın Orda’nın Rusya’ya Etkileri
(Altın Orda Devleti’nin Yıkılışı ve Çarlık Rusyası’nın Kuruluş Sürecinde) adıyla 2008
yılında verdi. Ana dili Tatarca’dan başka Rusça ve İngilizce dillerini bilen Kamalov’un
bugüne kadar biri tercüme ve diğeri de hazırlayan şeklinde olmak üzere dört kitabı
yayınlanmıştır. Bu tercüme ve telif eserler ise şunlardır; Moğolların Kafkasya
Politikası, KGB’den Devlet Başkanlığına Vladimir Putin, çevirisi ise Rızaeddin
Fahreddin’in, Altın Orda ve Kazan Hanları adlı eseridir. Ayrıca Kamalov bu çalışmada
incelediğimiz Mihail Hudyakov’un Kazan Hanlığı Tarihi adlı eserini Ayaz İshaki
İdilli’nin tercüme notlarını da ele alarak hazırlamıştır.
Kitap Hakkında
Eserde bugün İdil-Ural Tatarları olarak bilinen Kazan Hanlığı’nın kuruluştan,
yıkılışa kadar ki siyasi, iktisadi, dahili ve kültürel yapısı ile Rusya’ya etkileri konularına
yer verilmiştir. Bu eseri Kazan Hanlığı ile ilgili yapılan ilk ciddi çalışma olarak da
nitelendirilebilir.
Eser Kazan Tatarlarını Rus, Tatar ve Osmanlı kaynaklarına dayanarak
siyasi, iktisadi, dahili ve kültürel olarak incelemekte ve Kazan Devleti’nin Rusya’ya
etkileri bakımından aydınlatmaktadır.
Çalışmanın Amacı
Başta İdil Bulgar Devleti, Altın Orda ve Kazan Hanlığı olmak üzere Türk-
Tatarlar ve atalarının kurdukları devletlerin kendi dönemlerinin en büyük Türk
devletleri olmalarına rağmen bu devletlerin tarihi bütün Türk tarihi içerisinde en az
araştırılmış ve en az bilinen konuların başında gelmektedir. İşte Hudyakov bu eserinde
bunlardan Kazan Hanlığı’nın kuruluşu ve başta Moskova Knezliği ile ilişkileri olmak
üzere hanlığın siyasi tarihi, sosyo-ekonomik ve kültürel yapısı Rusya üzerindeki Tatar
4
etkisi, Kazan şehrinin tarihi ve coğrafi konumu gibi çok sayıda konuyu aydınlatmaya
çalışmıştır.
Eseri Hazırlayanın Metodu
İlyas Kamalov bu eseri hazırlarken kitabın Rusça yazılmış orjinali ile Ayaz
İshaki’nin daktilo ile yazdığı çeviri metnini karşılaştırmış ve tespit edilen hataları
düzeltmiştir. İlyas Kamalov Ayaz İshaki’nin yorumlarını köşeli parantez içerisinde
göstermiştir. Kamalov ayrıca eserin orijinal metniyle, İshaki’nin tercümesini
karşılaştırmış ve tespit edilen eksik kısımları da tercüme ederek metin içinde italik
olarak göstermiştir. Yine Kamalov yayına hazırladığı bu eserde eksik dipnotları da
ekleyerek eserin orjinali ile Türkçe tercümesi arasındaki farkı azaltmaya çalışmıştır.
Diğer yandan, çevirisinde şahıs ve yer adlarının bir kısmını Tatarca
telaffuzlarını vermiştir. İlyas Kamalov ise bu konuda Mihail Hudyakov’un kitabındaki
orijinal yazımların Türkiye’de kullanılan şekillerini esas almıştır. Yine bu kitaba
Kamalov, XX. Yüzyıl Kazan şehrini tasvir eden fotoğraflar da eklemiştir.
Eser incelendiğinde yazarın ciddi bir hazırlık yaptığını kaynakların genişliğinden
ve ilmi donanımından çıkarılmaktadır. Ayrıca eserin üslubu akıcı ve dili sadedir. Eseri
hazırlayan kişi olan İlyas Kamalov’un bu konularda uzman olması ve bizzat bu
bölgelerde doğup büyümesi eserin değerini arttırmaktadır. Eseri çeviren Ayaz
İshaki’nin de bu hanlığın hüküm sürdüğü İdil-Ural bölgesinden olması ve Tatar Tarihi
ve Edebiyatı konusunda eserlerinin olması eserin doğruluğunu ve değerini
arttırmaktadır. Bibliyografya bölümündeki eserler göstermektedir ki eser birincil
kaynaklara dayanılarak yazılmıştır. Bu durumda, eserin keyfiyetini ve güvenirliğini
arttırmaktadır.
Eserin dizin bölümü, eserde ilgili başlığı bulmak için olumlu bir katkı
yapmaktadır. Ayrıca eserin sonuna resimler eklenmesi okuyucunun eseri daha zevkle ve
ilgiyle bakmasına ve okunmasına katkı yapmaktadır. Yine resimler eserdeki bilgilerin,
akılda kalıcılığı açısından yararlı ve destekleyici olmuştur. Eserin basımında kullanılan
kağıt kalitelidir. Ayrıca kitabın boyutu ve ağırlığı da okuyucu ve araştırmacı için
idealdir.
5
Bu eseri Kazan Hanlığı ile ilgili yapılan ilk ciddi çalışma olarak nitelendirmek
mümkündür. Bu eser Kazan Tarihi çalışacak araştırmacılar için rehber niteliğindedir.
İlyas Kamalov’un ‘’yayına hazırlayanın notu’’ bölümünde yaptığı açıklamalar ve
verdiği ek bilgiler kitabın izahı açısından önem arz etmektedir. Ayrıca Kamalov’un,
eserin orjinali ile tercümesi ve tercümesi ile de hazırlayan arasındaki farkları ortaya
koyması, onun ilmi metodunun kuvvetli olduğunu göstermektedir.
İlyas Kamalov’un özel ve coğrafi bilgileri Ayaz İshaki’ye nazaran orijinal
şekilde vermesi eserin kalitesini arttırmıştır. Buna ek olarak Kamalov, bu eseri
hazırlamakla bugün ülkemizdeki tarihçilerin veya ilgililerin bu bilgilere ulaşmasına ve
Mihail Hudyakov’u tanımasına katkıda bulunmuştur.
Kamalov’un “önsöz” bölümünde verdiği öz bilgiler ile Rus, Osmanlı ve Kazan
kaynaklarını kritik etmesi eseri daha da kaliteli kılmaktadır. Yine Kazan Tarihi
çalışacak araştırmacılar için bu sahanın araştırma metodunu ve zorluklarını anlatması
güzel bir katkı olmuştur.
Diğer yandan kitap içindeki cümlelerde tartışmalı ve tenkitçi bir yaklaşım
sergilenmesi okuyucunun meseleyi daha iyi kavramasında etkili olmaktadır.2
Hudyakov’un bu eseri daha çok Rus kaynaklarına dayanılarak kaleme alınmıştır.
Bunlar müellifin eserini özgün kılmaktadır.
Bu esere dair olumsuz tespitlerim ise;
İlk olarak Kazan Hanlığı’ndan önce İdil-Ural bölgesinde hüküm süren Altın
Orda Devleti hakkında kısa da olsa bilgi verilmesi okuyucunun Kazan Hanlığı’nı daha
iyi anlamasında etkili olacaktır. Fafat eserde böyle bir bölüm bulunmamaktadır. Sonuçta
Altın Orda’yı anlamadan onun bakiyesi durumundaki Kazan Devleti’ni tam olarak
anlamak mümkün değildir.
Salisen kitabın sonuna, konunun genel mahiyetini anlatan bir özet bölümü veya
sonuç bölümü koyulmamış olması eserin ve hazırlayanın büyük bir eksikliği olmuştur.
Eserde konular han değişikliği üzerine bina edilmiş ve bu durum okuyucuyu
sıkmaktadır.
2 s. 91.
6
Ayrıca eseri yayına hazırlayan İlyas Kamalov’un Kazan şehrinin bulunduğu
mahali anlattığı bölümde bir Kazan coğrafi haritası ekleseydi burada anlatılan bilgiler
zihinde daha kalıcı ve görsel olurdu. Son olarak da kitabın bazı sayfalarında ya hiç
paragraf yapılmamış ya da çok az paragrafa yer verilmiştir.3
Eserin Sınırlılıkları
Eser, Kazan Hanlığı tarihinin bütün alanlarını kapsamamakta ve birçok soruyu
cevapsız bırakmaktadır. Bunun en önemli nedeni hiç şüphesiz dönemin siyasi şartları
ve kaynak yetersizliğidir. Hudyakov kitabın neşredilmesi için Bolşevik yönetiminden
izin alabilmek amacıyla bazı konularda kendi kendine sansür uygulamış ve bir takım
siyasi olayları ister istemez farklı açıdan yazmıştır.
Eserin Önemi
Hudyakov’un bu kitabı Kazan Hanlığı tarihi ile ilgili, ilk ve ciddi
çalışmalardan biri olması hasebiyle günümüzde de değerini muhafaza etmekte ve
konuyla ilgili temel çalışma olma özelliğini korumaktadır. Ayrıca İdil-Ural tarihi ile
ilgili Türkçe kaynakların günümüze ulaşmaması ve Türk tarihçilerinin yakın zamana
kadar Rusça kaynaklara ulaşma şansına sahip olamamaları gibi nedenler, Türkiye’de de
konuyla ilgili bilimsel araştırmaların yapılmasını engellemiştir. Bundan dolayıdır ki
Hudyakov’un bu eserinin Türkçe tercümesinin yayınlanması bu boşluğu doldurması
açısından büyük önem arz etmektedir.
İlyas Kamalov’un Tespitleri
Hudyakov diğer tarihçiler gibi geleneksel yalanları kitabına katmadığı gibi
halkları da sınıflandırmamış ve hiç birini diğerinden üstün görmemiştir. Hudyakov’un
Rusya üzerindeki Tatar etkisini incelediği bölüm bunun bir göstergesidir. Hudyakov
diğer tarihçilerden farklı olarak tarihinden utanmamış ve Altın Orda ile Kazan Hanlığı
dönemlerini Rus tarihinin bir parçası olarak görmüştür
Hudyakov diğer Rus tarihçileri gibi Kazan Hanlığı tarihini, hanlıkta yaşanan taht
sorunlarıyla sınırlı tutmamaktadır. Müellif bir taraftan bu taht sorunlarının arkasında
3 s.s., 11, 12, 46, 100, 111, 143, 204, 205, 234, 242.
7
yabancı güçlerin yani Rusların olduğunu belirtmekte diğer taraftan da kaynak
yetersizliğine rağmen hanlığın sosyo-ekonomik tarihini de aydınlatmaya çalışmaktadır.
Hudyakov’un tarih ilmine yaptığı bir başka katkıda, Tatarların Ruslar üzerindeki
müspet tesirlerini tespit etmesidir. Müellif devlet yapısı, askeri nizam, diplomasi,
hukuk, mimari, sanat, edebiyat, dil ve diğer alanlarda, Rusya üzerindeki Tatar etkisini
tespit etmiştir.
Hudyakov’un bütün bunları, Bolşevik Rusya döneminde yapması ise şayan-ı
dikkat bir olaydır. Rusya tarihinin en zor dönemlerinde bile Rus kaynağı olan
vekayinameleri eleştirmekten çekinmemiştir. Mihail Hudyakov’un bu eseri Rus tarihi
ile Türk tarihinin ne kadar iç içe olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.
Bu yayın ayrıca Türk tarihi için son derece önemli olan Rus kaynaklarını tarafsız
ve doğru bir yaklaşımla irdeleyerek tarihimizin önemli bir sayfasını bize yansıtan
Hudyakov gibi değerli bir bilim adamının Türkiye’de tanınmasına fırsat oluşturmuştur.
Eser “içindekiler” bölümüyle başlayıp altı bölüm halinde sona ermektedir.
Eserin “içindekiler” bölümünde “Eseri yayına hazırlayanın notu” bulunmakta ve
“önsöz” yer almaktadır. Eser son olarak “Bibliyografya” “Dizin” ve “Resimler”
bölümüyle sona ermektedir.
Birinci Bölüm
Bu bölümde Kazan Hanlığı’nın kuvvetli devri ve sınırları anlatılmıştır. Bu
sınırları ihtiva eden bölge orta ve aşağı Volga (İdil) sahalarını kapsamaktadır. Bu
hanlığın Bulgar Devleti dönemindeki şehirlerini Bulgar, Bilyar ve Suvar şehirleri ile
onların etrafı teşkil etmektedir. Kazan’ın işgali sonrası bu topraklara Ruslar
yerleştirilmiştir. Genel olarak Kazan Hanlığı’nın temelinin bugünkü Tataristan Federal
Cumhuriyeti’yle uyuştuğu söyleyebilir.
Kazan Hanlığı, doğuda Nogay Ordası, güneyde Astrahan Hanlığı, güney batıda
Kırım Hanlığı, batıda Moskova Knezliği ve kuzeyde Komi ülkesi ile sınırdaştır.
Hanlığın üç idari merkezi mevcuttur. Bunlar Alat, Arsk, Züri, Alatır’dır. Kazan
Hanlığı’nın esas havalisi eski Bulgarların ahfadı idi. Bu halk çoktan göçebelikten
çıkmış ve yerleşmiş olan Türk milletinin bir parçasıdır. Bu halkın Bulgar ahfadından
olduğuna dair çeşitli deliller vardır.
8
Kazan Hanlığı’nın tesisi konusu üzerinde tartışmalar vardır. Bazı Rus
müverrihler, Kazan Hanlığı’nın kuruluş tarihini 1446-1447 seneleri olarak belirtmekte
ve ilk han olarak da Uluğ Muhammed hanı göstermektedirler. Diğer müverrihlerden
bazıları devletin 1445 yılında Uluğ Muhammed’in oğlu Mahmud tarafından
kurulduğunu yazmaktadır. Bu görüşe göre Uluğ Muhammed Han, babası Celaleddin’in
yerine 1420’li yılların sonunda Saray tahtına çıktı. Bu dönemde han hükümeti
uluslararası meselelerle meşgul olacak kadar güçlü ve zengindi. Bu süreci 1436’da Uluğ
Muhammed hanın Saray tahtına talip bir Tatar beyinin gelmesi ve Saray hanını tahttan
indirmesi takip etmiştir.
Saray Hanlığı’nın tahtına Kutluğ Timur’un torunu Küçük Muhammed geçmiş ve
Uluğ Muhammed hanla muharebelere başlamıştır. Birkaç muharebeden sonra iki taraf
Altın Orda Devleti’ni taksim esasında bir antlaşmaya vardılar. Bu muahede sonucu
Kırım, Uluğ Muhammed hana, bütün İdil sahili de Küçük Muhammed Han’a düştü.
Kırım’da da Emir Haydar’ın saldırısı sonrası tutunamayan Uluğ Muhammed han
Moskova knezine sığındı. Fakat burada kabul görmeyip üzerine knezliğin ordusu
gönderildi. Bu orduyu elindeki birliklerle mağlup eden Uluğ Muhammed han, Altın
Orda’nın ikinci bir parçasını ele geçirmek amacıyla eski Bulgar ülkesine doğru harekete
geçti. Bulgar şehri çeşitli saldırılardan dolayı daha önce tahrip olmuştu. Bu yüzden han,
başkent olarak Bulgar şehrini değil Kazan şehrine intisap etti ve onun kurduğu bu devlet
“Kazan Hanlığı” ismini aldı. Bu dönemde burası çoktan büyük bir şehir haline gelmişti.
Uluğ Muhammed Han bu süreci takiben kendi devletini ve otoritesini büyütmeye çalıştı.
Moskova’nın kendisini tanımasını ve daha önce olduğu gibi haraç ödemesini istedi.
Bunun için 1439’da Moskova üzerine sefere çıktı, fakat pek başarı
sağlayamadı. Beş sene süren barıştan sonra 1444-1445 yıllarında Kazan ordusu
Moskova’ya girdi ve knezi esir etti. Önüne konulan bütün şartları kabul eden büyük
knez Vasiliy serbest bırakıldı. Uluğ Muhammed bu antlaşma sonrası Rus ülkesinde ayrı
ayrı yerlere Tatar bey ve mirzalarını yerleştirerek bizzat ülkenin dahili idaresini ele
geçirmeye çalıştı.
Rusya’ya gelen Tatarlar, Rus şehirlerinde kendi hayatlarını istedikleri gibi
şekillendirmiş, gerekli olan milli ve dini müesseseler meydana getirmişlerdir. Mevcut
durumdan hoşnut olmayan Rus tüccarı ve din uleması memnuniyetsizdiler. Bu durum
9
knez Vasiliy’in tahttan indirilmesine yol açtıysa da Uluğ Muhammed han bu duruma
izin vermemiştir.
Uluğ Muhammed han hakkında yazılan eserler az olmakla beraber şüphesiz ki o
önemli bir şahsiyettir. Onun eski Bulgar Devleti’nin bulunduğu sahada, devletini kurma
tasavvuru dahiyane ve iyi hesaplanmış bir plandı. Onun askeri teşkilatçılık dehası
devleti bir anda en güçlü hale getirmesinde etkili oldu.
Kazan hanı öldükten sonra arkasında üç oğlu kalmıştı. Bunların isimleri
Mahmud Yakup ve Kasım’dır. Bunlardan Mahmud, Kazan tahtına geçti. İşte bazı Rus
müverrihleri Kazan Hanlığı’nın kuruluşunu Mahmud’a isnat ederler. Mahmud hanın
hüküm sürdüğü dönemde (1446-1466) Ruslarla hiç harp yapılmadığı için bu devir sulh
içinde geçmiştir. Bu devirde Kazan ile Moskova arasındaki ticaret ilişkileri artmış ve
Kazan milletlerarası ticarette İdil sahasını eline almaya muvaffak olmuştur.
Kazan şehri hakikaten doğu Avrupa’nın en önemli ticaret merkezlerinden biri
oldu. Buraya Orta Asya’dan Türkistan’dan, Sibirya’dan, Kafkasya’dan İran’dan ve İdil
sahili ile Rusya’dan ticari mallar toplanırdı.
Hanlığın askeri kuvvetinin satveti, buradaki ticaretin ve ticaret mallarının
güvenliğini sağlamaktaydı. Mahmud han öldüğünde zevcesi Rusya içinde kurulmuş
Kasım Hanlığı’nın hanı olan Kasım Han’la evlenmek zorundaydı. Mahmud han
öldüğünde arkasında Halil ve İbrahim adında iki oğlu vardı. Bunlardan Halil, Kazan
hanı oldu ise de hanlığı kısa sürdü. Bu devirde Kazan Hanlığı’nda muhalif saflarında
yer alan Abdülmümin, hanlıktaki taht değişiminden yararlanarak darbe yapmak istedi.
Tahta yeni geçecek olan İbrahim yerine Kasım Hanlığı’nın’(Mişerskiy Gorodok)
hükümdarı olan Kasım’ı başa geçirmek planları vardı. 1460’lı yıllarda meydana gelen
bu fikir ayrılığına elde dair hiçbir vesikada bulunmamaktadır.
Bu sürecin devamında Kasım han elinde fazla asker olmadığı için Rus
hükümetinden asker talep etmekteydi. Bu dönemde de Rusya, Suzdal mağlubiyetini
unutmuş ve devlet olma teşekkülünü tamamlamış idi. Devletin başında resmi olarak kör
Vasiliy dursa da faal olarak büyük düşünceler taşıyan III. İvan bulunmaktaydı. III.
İvan’da, Kasım hana yardım ederek Kazan içişlerinde söz sahibi olmak istiyordu.
Rusların, Kazan’ın içişlerine dair ilk girişimleri başarılı olmadı. Kazan birlikleri çok
kuvvetliydi. Kazan hanı, Kasım hanın arkasında kimin olduğunu anlamıştı. Ve bu
10
suretle Rusya’ya sefere çıktı. Mücadeleler iki tarafın birbirlerinin topraklarını talan
etmeleriyle sürmekteydi. İdil’de yapılan savaşta, Tatar birlikleri büyük başarı kazandı
ve Vyatka ülkesi Kazan’a ilhak edildi.
Moskova hükümeti ikinci defa Kazan’a bir sefer düzenlemek istemişse
de mevsim şartlarının olumsuzluğu buna mani oldu. Ruslar ile Kazanlılar arasında barış
devri sekiz sene sürdü. Ruslar 1478 senesinde Kazan’a sefere çıktılar, fakat hava
şartlarından ve askeri teşkilatın bozuk olmasından dolayı başarı gösteremediler. İbrahim
han 1478 senesinde vefat etti. Onun zevcelerinden Nur Sultan Hatun, Kırım hanı
Mengli Giray hanla evlenerek Kazan’dan Bahçesaray’a gitti.
Bu devirde devlette iki siyasi cereyan vardı. Bunun nedeni tahta kimin geçeceği
konusuydu. Bu cereyanlardan ilki Ruslarla ticaret yapan sermayedarların Muhammed
Emin’i han yapmak istemeleri, diğeri ise Kazan Hanlığı’nı Nogay Hanlığı ile
birleştirmek isteyenler ve Orta Asya ile ticari ilişkileri bulunan sermayedarlardı. Bunlar
şehzade Ali’nin han olmasını istemekteydi.
Sonuçta şehzade Ali tahta geçmeye muvaffak oldu. Muhammed Emin
taraftarları ise şehzade Muhammed’i, III. İvan’ın himayesine gönderdiler. Bu devirde
Rus hükümeti, Kazan Hanlığı’nın dahili işlerine sürekli müdahalede bulunmuştur. 1487
yılında Kazan’a karşı büyük bir sefere çıkan III. İvan büyük mücadeleler sonucunda
Kazan kalesine girdi. Kazan tahtına böylece Muhammed Emin çıktı ve Rus muhalifleri
idam edildi. Han ve ailesi Rusya’ya sürgüne gönderilerek çok sert muamelelerde
bulunuldu. Ailenin diğer fertleri ya vaftiz edildi ya da öldürüldü.
İkinci Bölüm
Bu bölümde Kazan Hanlığı’nın elli yıl süren satvetli devrinin sona ermesi ve
Kazan’daki Rus tesiri anlatılmaktadır. Bu dönemde Kazan’da Rus tesiri hakim duruma
geldi. Kazan Hanlığı’na verilen haraç da ilga edildi. III. İvan, Kazan Hanlığı’nın
esaretinden kurtulan Rusya’yı tamamen bağımsız bir devlet haline getirdi. Bu iki devlet
birbirlerine eşit hale geldi. İki devlet arasındaki ilişkiler verilen yemine dayanmaktaydı.
Resmi cihetten Kazan Hanlığı ile Moskova Devleti arasında cereyan eden münasebetler
bu tarzda idi.
11
Kazan Hanlığı’nın ikinci devri Rus müdahale ve tahakküm devri idi ve devlet
idaresi daima Rusya taraftarlarının elinde idi. Bu devirde Kazan hükümeti ile Rus
hükümeti arasında yapılan muahedelerde üç önemli maddeye önem veriliyordu.
Bunlardan birincisi; Kazan Hanlığı’nın Rusya’ya karşı harp etmemesi, ikincisi;
Moskova knezinin rızası alınmadan yeni hanın intihap edilmemesi ve son olarak da,
Kazan Hanlığı’nda yaşayan Rusların menfaatlerinin himaye altına alınması idi.
Ticari münasebetler bu barışın gerekçelerinden biriydi. Kazan hanı evleneceği
kızı bile Rus knezine sorma gereği duymaktaydı. Bu dönemde Kazan, Kırım ve Rus
orduları ittifak halinde Saray Hanlığı’na sefere çıktılar ve savaştan başarıyla döndüler.
Ayrıca Kazan’da milliyetçi kesimler tekrar kuvvetlenmekte ve Sibir hanının desteğine
sahip bir durumdaydılar.
1495 yılında Sibir Hanlığı büyük bir ordu ile Kazan Hanlığı üzerine sefere çıktı.
Bu sefer sonucunda Kazan kalesine giren Sibir kuvvetleri han ve aile efradının
Rusya’ya kaçmasına neden oldu. Yeni, Kazan hanı da Sibir şehzadesi Mamuk oldu.
Kazan tahtına yeni geçen ve yarım göçebe olarak büyümüş Mamuk han bu
coğrafyanın şartlarına uygun değildi ve Kazan ananesini kavrayamadı. Bu dönemde
tüccar ve esnafın memnuniyetsizlikleri hat safaya çıkmıştı. Mamuk hanı başa getiren
Kel Ahmed de pişmanlık içindeydi. Mamuk Han’ın sefere çıkmasını fırsat bilen yeni
hükümet Kazan kalesini kapatmış ve hanın dönüşte bu kaleye girmesine engel olmuştur.
Böylece hanlıkta Rus taraftarı kesim tekrar egemen hale geldi. Bu süreci takiben
hanlığın başına Muhammed Emin’in kardeşi Abdüllatif geçti. Kazan halkı ikinci defa
dışarıda terbiye almış birini tahta çıkarıyordu. Bu han Kırım’da yetiştiği için milliyetçi
biriydi. İlk senelerinde sakin bir politika takip eden Kazan hanı, yirmi beş yaşına
geldiğinde Rusya karşıtı bir siyaset takip etmeye başladı. Bu durum onun Kel Ahmed
tarafından Rus askerinin desteğiyle tahttan indirilmesine ve Rusya’ya sürgüne
gönderilmesine yol açtı. Onun yerine de tahta ikinci defa Muhammed Emin han geçti
Muhammed han ikinci hanlık döneminde daha tecrübeli ve dikkatli bir politika
takip etti. Kazan halkı ile ilişkilerde ve idari yapıda yenilikler yapmaya başladı. İlk iş
olarak kendisi için en büyük muhalif ve tehlike Kel Ahmed tutuklanarak idam edildi.
III. İvan’ın ölümü yaklaşmıştı. Kazan hanı bu dönemde Rusya’ya karşı gizli bir harp
hazırlığı içindeydi.
12
1505’te iki taraf arasında vuku bulan anlaşmazlık sonrası Kazan Hanlığı şehirde
bütün ticari hayata hakim olan Ruslara karşı harekete geçti. Ve bu Ruslar öldürüldü,
malları müsadere edildi. Bu olay Kazan’da milliyetçi duyguları arttırdı. Bu
kargaşalıktan sonra 40.000 Kazanlı ve 20.000 Nogaylıdan müteşekkil bir ordu Rusya
üzerine sefere çıktı. Bu sefer başarılı olamadı. Seferin ardından Ruslar 100.000 kişiden
mürekkep bir orduyu Kazan’a gönderdiler fakat ordu içinde isyanın başlaması, bu seferi
neticesiz kıldı. Ruslar 1506 senesinde Kazan’a iki hücum daha gerçekleştirdi ise de
başarısız oldular ve çok zayiat verdiler. İki tarafta çıkarları ve şartları gereği sulh
yapmayı uygun buldu. Muhammed Emin hanın bu başarıları onu milli kahraman yaptı
ve halk nezdinde onun Rus taraftarı olmadığı düşüncesi arttı. Yine Kazan askerlerinin
maneviyatını yükselten bir başarı oldu. Ayrıca Kazan ahalisi maddi olarak zenginleşti
Ruslar ise çok büyük maddi ve manevi zayiata uğradılar.
Bu dönemde Ruslarla ilişkiler tekrar kurularak Moskova ile Kazan arasında
ebedi sulh antlaşması yapıldı. Muhammed Emin han 1518 senesinde hastalıktan dolayı
öldü. M. Emin han çok akıllı, dirayetli, kurnaz ve ileriyi gören bir devlet adamı idi. Bu
dönemde Rusya’da sürgünde bulunan Abdullatif Han’ın ölümü Kazan için çok büyük
felaketlere yol açacaktı. Nitekim bu iki kardeşin ölmesi Kazan’da Uluğ Muhammed’in
sülalesini sona erdirdi. Bu durumda hanlıkta yeni hanın hangi sülaleden ve kimin
olacağı tartışmalarına yol açtı.
Vefat eden hanın en yakını olan Kırım’daki Sahib Giray Han’ın, han olması
yönünde Moskova’nın görüşü alındı. Fakat Moskova Sahib Giray’ın, hanlığına sıcak
bakmamaktaydı. Moskova ise bu süreçte Kasım şehzadelerinden Şah Ali’yi Kazan
Hanlığı tahtına namzet gösterdi.
Rusya’da yetişmiş biri olan Şah Ali, tahta çıktıktan sonra bile Moskova’ya karşı
düşmanlık hissi beslemedi. Kırım Hanlığı ise bu hanı istememekte ve Sahib Giray’ı
tahtın varisi olarak görmekteydi. Kazan hükümeti ise Şah Ali’nin namzetliğini kabul
etti. Sonuçta Şah Ali 1519’da Kazan hanı ilan edildi. Şah Ali Han Rusya’nın
menfaatlerine uygun hareket edeceğine dair yemin etmişti. Kaynaklar onun çelimsiz ve
çirkin olduğunu söylemektedir. Kazan, Rus tahakkümüne girmiş bir görüntü
sergiliyordu. Bu durum 1521 yılında Sahib Giray’ın orduyla beraber Kazan şehrine
girmesine ve Şah Ali Han’ı tahttan indirmesine yol açtı. Bu devirden sonra Kazan
Hanlığı ile Moskova knezliği arasında mücadele devri başlamaktadır. Kazan tarihinin
13
ikinci devrinde, Kazan’da milli şuurun sukutunu ve onun neticesi olarak Rusların
tahakküm ve müdahalesini görülmektedir. Bu dönemde Kazan Hanlığı’nda milliyetçi
cereyanlar artmakta ve Ruslarla mücadelede Kırım Hanlığı ve Osmanlı Devleti ile
ilişkiler kurulması yönünde çabalar olmaktaydı.
Üçüncü Bölüm
Bu bölümde Kazan Devleti’nde başa geçen Kırımlı Giraylar sülalesinin
faaliyetleri anlatılmaktadır. Bu devirde Kazan Hanlığı tahtına Kırım’daki Giraylar
sülalesi hakim olmuştu. Tahta Sahib Giray çıkmış ve Kırım’daki Muhammed Giray ile
dostane ve müttefikçe ilişkilere girmişti. Kazan hanı tahta çıkar çıkmaz Rusya’ya sefere
çıktı. Bu seferde müttefik olarak Kırım ordusu da bulunmaktaydı. Sefer sonucunda
Ruslar yenilgiye uğratılarak barış istemek zorunda bırakıldı. Bu muahede sonucunda
Rusya eskiden olduğu gibi Kırım Hanlığı’na haraç verecekti. Yine Kazan Hanlığı, Rus
tahakkümünden tamamen kurtarıldı. 1523 senesinde Rusya, Kazan üzerine sefere
çıkmayı planlamaktaydı. Bu süreçte Kazan Hanlığı destek bulabilmek amacıyla
Osmanlı Devleti ile ilişkiler kurdu ve Kazan yurdunun Osmanlı Devleti toprağı haline
getirilmesine dair taleplerde bulunuldu. Fakat Rus knezi bu durumu kabul etmekte
direnmekteydi.
1524 senesinde Kazan Hanlığı tahtında değişiklik meydana geldi. Eski han
Sahib Giray, Kırım hanı olmak amacıyla İstanbul’a giderek padişah nezdinde destek
aramaya başladı. Ona bu fırsat Saadet Giray’ın tahttan istifa etmesiyle geldi. Kanuni
Sultan Süleyman, istifa ile boşalan hanlığa Sahib Giray Han’ı tevcih eyledi. Onun
Kırım’daki devri çok parlak geçti. XVI. yüzyıl Kırım müverrihi Mustafa Cennabi onun
bütün ülkelerde guruba uğramış Cengiz sülalesini ihya ettiğini yazmaktadır. Sahib
Giray, hanlığı döneminde memleketin dahili işlerinde ıslahatçı ve teşkilatçı bir han,
memleketinin harici siyasetinde bir diplomat ve müdafaasında ise iyi bir kumandan
olduğunu gösterdi. Hanlığı 1551 yılına kadar süren Sahib Giray Han hakkında,
Kaysunzade Nedayi, Tarih-i Sahib Giray adlı eser yazdı.
Kazan’da hanlığı bırakarak İstanbul’a gelen Sahib Giray’ın yerine hanlığın
başına Safa Giray çıktı. Tahta çıktığı zaman, 150.000 kişilik Rus ordusu karadan ve
nehirden Kazan’a doğru sefere çıkmıştı. Bu seferin sonucu hiç Rusların beklediği gibi
olmadı. Kazan askerleri aralıklarla Rus askerlerini püskürttü ve ağır zayiatlar verdi.
14
Ruslar daha fazla dayanamayarak sulh istediler. Ruslar Sahib Giray’ı Kazan hanı olarak
kabul etti.
Safa Giray Han devrinde Kazanlılar arasında, bir takım siyasi diplomat ve askeri
kumandanlar ön plana çıktı. 1530 senesinde Ruslar Kazan’a doğru iki koldan harekete
geçtiler ama bu sefer sonucunda muvaffakiyete ulaşamadılar.
Ruslar başarısız döndükleri Kazan seferinden sonra yeni bir plan yaparak
Kazan’da muhalif kesimin desteklediği Gevherşad Sultan’ın tahta geçmesini destek
vermeyi vaad etti. Bu sürecin sonunda Safa Giray Han tahttan azledildi ve yerine
Gevherşad Sultan idaresinde muvakkat bir hükümet kuruldu. Hanlığın başına da
Rusların desteklediği Can Ali geçti. Hanlıkta asıl hakimiyet hükümetin başındaki
Gevherşad Sultan’daydı.
1533’te III. Vasiliy öldü ve Rusya, Kazan’la yapılan muahedeyi yenilemek için
elçileri gönderdi. Rusya’da hükümetin değişmesi Kazan Hanlığı’nın siyasi hayatının
değişmesinde büyük rol oynadı. Rusya’daki bu siyasi değişim Kazan Hanlığı’nda
Ruslar tarafından tayin olunan Can Ali Han’ın öldürülmesinde etkili oldu. Rusya’da
hükümetin zayıf düşmesini fırsat bilen Safa Giray Han 1536 yılında Rus şehirlerine
doğru harekete geçti ve başarılı seferler düzenledi.
Bu seferle birlikte Kırım hanı Sahib Giray Han, Kazan Hanlığı ile resmen ittifak
yapıldığını ilan etti. Rus knezi IV. İvan bu açıklamaya tepki göstererek, Kazan’ın
Rusya’nın tabiiyeti altında olduğunu bildirdi. Kazan’da Safa Giray hanın ikinci hanlığı
çok zor geçti. Hanlıktaki muhalefet Ruslarla görüşmekte ve hana karşı darbe
planlamaktaydı. Bu plan Kırım ordularının Rusya’ya doğru sefere çıkmasıyla başarısız
oldu. Ruslar 1545 yılındaki ikinci seferde de başarısız oldu. Fakat hanlık içindeki
muhalefet yanlıları 1546 senesinde Safa Giray hanı kovdu ve pek çok Kırım’lı
öldürüldü.
Bu olay sonrası Kazan’da yeni hükümet teşkil edilmişti. Nogay iline kaçan Safa
Giray han da daha sonra Astrahan Hanlığı’nın destek birliklerini alarak Kazan’a doğru
sefere çıktı. Fakat başarılı olamadı. Yine bu sene içinde Kazan hükümeti Rusların taht
için namzet gösterdiği Şah Ali hanı tahta geçirdiler. Bu dönemde Ruslar, Osmanlı
Devleti, Kırım ve Kazan Hanlığı ile alakadar idiler. Bu ülkelerin Kazan Hanlığı’nın
içişlerine karışması, hanlık içindeki çatışma ortamını daha da arttırıyordu. Kazan’da
15
Şah Ali hanın hükümranlığı bir aydan fazla sürmedi. Safa Giray han, Nogay
Hanlığı’ndan aldığı askeri birliklerle Kazan’a doğru tahtını geri almak için yola çıktı ve
bu seferden muvaffakiyetle ayrılarak sabık hanın kaçmasında etkili oldu.
Yeni han Safa Giray, ilk iş olarak Rus taraftarı hükümet adamlarını idam etti ve
yerine yalnız Kırımlılardan oluşan yeni hükümet teşkil edildi. Kazan tarihinde 1530-
1546 arası fırkalar arasındaki mücadelenin en yoğun olduğu devirdir. Bu mücadeleden
Rusya ile birleşme taraftarı olanlar değil, Osmanlı Devleti ile birleşme taraftarı olanlar
galip çıktı.
Safa Giray han döneminde Kazan’a Ruslar sefer yaptılar ise de pek ciddi bir
başarı elde edemediler. Ancak bundan sonra Kazan Hanlığı ile Rusya arasında barış
tesis edildi. Aradan çok geçmeden Kazan hanı kırk iki yaşında aniden vefat etti. Bu
durum tekrar hanlıkta taht mücadelesinin başlamasına neden oldu. Safa Giray’ın dört
oğlu ile Kırım hanı Sahib Giray’a rakip olan Mengli Giray han oğlu Devlet Giray,
Kazan Hanlığı tahtına varis gösteriliyordu. Sahib Giray han, Devlet Giray’ı Kazan’a han
tayin etti ise de Devlet Giray, Sahib Giray’ı Kırım’daki tahtından indirerek Kırım hanı
oldu. Dolayısıyla Kazan Hanlığı’na Safa Giray’ın Kırım’da yaşayan oğlu Bülek Giray
tayin edildi. Fakat Kırım şehzadeleri arasındaki kanlı mücadeleler sonucu tahta Bülek
Giray yerine Safa Giray’ın küçük oğlu Ötemiş Giray geçti (1549). Ötemiş’in validesi
Süyümbike’de vasi olarak tayin edildi.
Süyümbike’nin vasiliği döneminde hanlığın en önemli iki görevi, tek kişide
toplanmıştı. Bu dönemde de Kazan Hanlığı’nın hükümeti Kırımlılardan müteşekkil idi.
Bundan sonra Ruslar, Kazan Hanlığı’nı ilk defa istila etmek fikriyle iki sefer düzenledi
ise de başarılı olamadı. 1551 senesinde Ruslar önceki iki seferden dersler çıkarmış
şekilde tekrar Kazan’a doğru harekete geçtiler. Böylece, Kazan kurulduğundan bu yana
aralıklarla devam ettirdiği müstakilliğini kaybedecekti.
Dördüncü Bölüm
Bu bölümde Kazan hanlığının sukutu devri anlatılmaktadır. Rusya 1540 yılına
kadar Kazan Hanlığı’nı ele geçirmek gibi bir düşünce taşımıyordu. Nitekim bu yıldan
sonra Rus Devleti, Kazan’ı istila için sürekli seferlere çıkıyor ve böylece Kazan Hanlığı
son devirlerini yaşıyordu. Rus din adamlarının bu işgal hareketinde etkisi büyük
olmuştur. IV. İvan döneminde devlet idaresi bilfiil papazların eline geçti. Bu durum da
16
Kazan’ın işgaline zemin hazırlıyordu. IV. İvan, buluğ çağına erdiyse de devleti, 1542
yılından 1553 yılına kadar onu vasiliği altına alan İvan Silvestr tarafından yönetildi. Bu
döneme “ruhaniler saltanatı” dönemi de denilebilir. Bu dönemde yapılan bütün ıslahat
mülki ve idari işler papazların rehberliğinde yapılmaktaydı. Kazan üzerine sefer
yapılması için hazırlıklar içine girilmişti. 1547 yılından beri idareyi bilfiil elinde tutan
Metropolit Makariy, Moskova’ya ‘’üçüncü Roma’’ şiarını benimseyerek IV. İvan’a
“Çar” unvanını vermişti.
Makariy hükümeti devri, Rusya’da devletçilik fikrinin ilk temellerinin atıldığı
devir olmuştur. Rusya’nın emperyalist politika izlemesinde etkili olan diğer kişi de İvan
Peresvetov’dur. Ayrıca Rusya’nın istila siyasetine arazi sahipleri tüccar ve Hıristiyan
ruhanilerinin çıkarlarının birleşmesi de önemli bir katkı yapmıştır. Fakat Rusya’da
emperyalizm fikrini fiiliyata geçiren Metropolit Makariy’in hükümeti olmuştur. 1551
senesinde Kazan Hanlığı’nı ele geçirmek için boyar zümresinden askeri mütehassıs İ.V
Şeremetyev, saraylı kesimden mülki idare mümessili A.F Adaşev, katipler zümresinden
de iktisat uzmanı İ. Mihaylov ayrıntılı bir plan hazırladılar. Bu plana Kazan
coğrafyasını iyi bilen Kazan kaçakları da dahil edildi.
Rus ordusunun Kazan’ı muhasara altına alması Kazan’ı müşkül durumda
bırakmıştı. Kazan’daki bu vaziyet Kuçak Oğlan hükümetini zorda bırakmış ve isyanlara
yol açmıştı. Kuçak Oğlan ve 300 kişilik heyeti Kazan’dan ayrılmak için yola
çıkmışlardı. Fakat bu heyet Kama nehri üzerinde Rus askerleri tarafından öldürüldü
veya esir alındı. Bu olay sonrası Kazan’daki Kırım sülalesinin sayılı günleri kalmıştı.
Hükümet Rus taraftarlarının eline geçti ve Ruslarla antlaşma yoluna gitmeye başladı.
Huday Kul hükümeti, Rusya’ya elçi göndererek Rusları tatmin edici şartlar bildirdi ve
çar bu şartları kabul etti. Antlaşma sürecinde ise Rusların talep ettiği şartlar çok ağır ve
Kazan Hanlığı’nın istiklalini tehlikeye sürecek maddeleri ihtiva ediyordu. Ruslar
Kazan’ı ikiye taksim edip yarısını kendilerine istemekteydiler.
Bu kurultayda Kazanlılar hiçbir vakit memleketlerinin Rusya’ya verilmesine razı
olmamışlardı. Hanlık içinde kargaşalar artmakta ve Şah Ali hanın vaziyeti daha da
kötüleşmekteydi. Ruslarda artık Şah Ali hanı tahtan indirerek kendi naibini Kazan’a
atamayı ve Kazan Hanlığı’nı, Rusya’ya bağlama yolunda faaliyetlere başladılar. 1552
şubatında Şah Ali han tahtan indirilmiş ve Ruslar bir beyanname ile Kazan’ın Rusya’ya
bağlandığını bildirmişlerdi.
17
Bu beyanname sonrası Rusya tarafından Kazan’a atanan naip, Kazan kalesine
alınmayarak geri döndü. Artık barış yoluyla verilmeyen kale harp yoluyla alınacaktı.
Yedi ay sonra sulh yoluyla alınamayan kale harp yoluyla istila edildi ve bunu Kazanlılar
kanları ve canlarıyla ödemek zorunda kaldılar.
Kazan’da inkılap fevkalade soğukkanlılıkla gerçekleştirildi. Kazan’a gelen Rus
heyeti beklenmedik bir direnişle karşılaşınca geri çekilmek zorunda kaldılar. Nitekim
Kazan’da eski, zayıf ve korkak Tatar hükümetinin yerini, enerjik ve milliyetçi Çapkın
Otuçev hükümeti almıştı. Fakat umumi durumun Kazanlıların lehine değişmesi Rusları,
Kazan’ı istila amaçlarından vazgeçirmedi. Artık harpsiz bir şekilde Kazan’ın Rusya’ya
ilhakına imkan kalmamıştı.
Bu olayları takiben Kama nehrindeki Rus muhafızlarını atlatan Nogay
hanı Yadigar han, Kazan’a gelerek tahta geçti. Yadigar Han’ın gelmesiyle Kazan’da
ahval-ı ruhiye değişerek Ruslar geri çekilmeye başladılar.
Rusların büyük bir ordu ile sefere çıktığı haberini alan Osmanlı Devleti bu
habere alakasız kalmadı. Kırım hanı, Rus toprakları üzerine gönderilerek Kazan’a
düzenlenecek sefer engellenmeye çalışıldı. Fakat yaşanan gelişmeler Devlet Giray’ın
geri çekilmesine neden oldu. Rus tarafında ise hükümet, halkı sefere iştirak ve teşvik
etmek için propagandalara başvurmaktaydı. Bu muhasara Rusların Kazan kalesini
beşinci muhasarası idi (1487,1524,1530,1550, 1552). Bu seferde Rusların birlikleri
150.000 kişi iken, Kazan ordusu 33.000 kişiydi. Bu mücadele sonunda Ruslar şehre
girmeyi başarmış ve erkek, kadın, çocuk demeden bütün şehri katletmiş ve
yağmalamıştı. Bu işgal esnasında bütün Kazan’daki eserler bir günde yok oldu ve imha
edildi.
Kazanlılar payitahtın elden gitmesiyle bağımsızlık mücadelesini bırakmadılar ve
teşkilatlanarak mücadeleye devam ettiler. Kazan için yeni han belirlemeye çalışan bu
teşkilat, han olarak Ali Ekrem’i Kazan’dan 160 kilometre uzaklıktaki Çalım kalesine
han tayin ettiler. Bu han başkanlığında mücadeleler 1556’ya kadar devam etti. Ruslar
1556’da Kazanlıların ikinci başkenti Çalım kalesini de ele geçirerek Tatarların askeri
mücadelelerini ümitsiz bir hale getirdi. Bu çatışmalardan sonra Rus hükümeti
Kazan’dan Müslüman ahalinin çoğunu sürdü. Milli ve dini her şey yıkılarak yerlerine
Hıristiyanlığın gerektirdiği müesseseler kuruldu. Halk Kazan’da kurulan piskoposluk
18
vasıtasıyla yoğun bir Hıristiyanlık propagandasına tabi tutuldu. Hanlığın istilası
tamamlanır tamamlanmaz 1557 senesinde Rus hükümeti hanlara, emirlere, mirzalara ve
umumen bütün arazi sahiplerine ait Kazan Hanlığı topraklarını Ruslara dağıttı. Ruslar,
Kazan kalesini ele geçirdikten sonra altı yıl daha isyanlarla mücadele etmek zorunda
kaldı. İsyanlar o kadar büyüktü ki koca Rus orduları zaman zaman Tatarlar tarafından
imha edilmekteydi.
Orta İdil’de Kazan’ın Ruslarca işgal edilişi Osmanlı, Kırım, Astrahan ve Nogay
taraflarında kaygıya neden olmuştu. 1561 yılında Osmanlı hükümeti Astrahan’ı
kurtarmak için Rusya’ya harp ilan edecekti fakat bu plan 1569 yılında uygulanabildi.
1572 yılında da Kırım hanı Rusya’ya sefere çıktı. Han Moskova şehrine ulaşarak
Kazan’ın intikamını almaya muvaffak oldu. Devlet Giray aynı sene ikinci defa
Rusya’ya sefere çıktı. Ve bu sefer sonucunda Kazan’ı elde edemese de Astrahan’ın
bağımsız olmasını sağladı. 1582 yılında Kazan ahalisi Ruslara karşı isyan etti. İsyan
ancak 1584 yılında bastırılabildi. Kazan Hanlığı’nın sukutundan sonra farklı
sülalelerden üç Kazan hanı, Şah Ali, Ötemiş ve Yadigar hayatta kaldılar. Sonraki
süreçte ise, bu üç han peş peşe Rusya’da vefat ettiler.
Beşinci Bölüm
Bu bölümde Kazan Hanlığı’nın dahili yapısından bahsedilmektedir. Kazan
Devleti, bilindiği gibi Bulgar ve Tatar kültürü üzerine bina edilmiştir. Hanlığın
yönetiminde askeri kuvvet çok önemlidir. Hanlıkta 118 senede 15 han başa geçmiş bu
durum devlet içindeki istikrarsızlığı göstermektedir. Kazan hanlarının ekserisinin edep
ve nesep bakımından Kazan ile bağları çok zayıftı. Ülkede han namzetliği için iki şart
aranmaktaydı. 1-Cengiz evladından olmak. 2- Müslüman dininde olmak. İleriki
dönemlerde bu şartlardan birincisi bozulmuş ise de ikincisi varlığını korumuştur.
Hanlığın taht mücadelesinde Uluğ Muhammed hanın sülalesi kesildikten sonra Giray ve
Timur Kutluğ sülalesinden Kasım hanları mücadeleyi sürdürmüşlerdir. Kazan
hanlarının ekseriyetinin şahsiyeti aydınlatılmış değildir.
Bu bölümde, Uluğ Muhammed hanın, Mahmud hanın, Halil hanın, Şah Ali
hanın, Sahip Giray hanın, Yadigar hanın hayat hikayeleri ile iyi ve kötü yönleri
anlatılıp şahsiyetleri hakkında bilgi verilmiştir. Bu hanların zevcelerinin hayatları
hakkında ise daha az malumat mevcuttur. Çünkü doğuda kadınlar batıda olduğu gibi
19
büyük roller oynamıyorlardı. Kadınların hicapla yaşadığı bu ülkede bazı dönemlerde
Kazan hanbikeleri devlet hayatına katılma yolu buldular ve tarih sayfalarında
kendilerine yer buldular.
Kazan Devleti’nde hanın tahta geçişi hususu bir merasime tabi olup bu merasim
dini bir ayin halinde camide yapılıyordu. Kazan hanı kale içinde şimdiki Vali Konağı
olan sarayda oturuyordu. Hanın yanında hakimiyetini paylaştığı bir divan vardı. Bu
divan üyelerine karaçi denirdi. Bu hanlıkta asilzadeler mühim görevlerde
bulunmaktaydı. Büyük devlet memuriyetlerinin babadan oğula geçmesi ve büyük
memurun hayatı süresince değiştirilmeden görevinin başında kalması bu hanlığın devlet
teşkilatının mühim hususiyetlerinden birisidir.
Kazan Hanlığı’nda devletin esas kanunlarını değiştirme gücüne sahip olan bir
kurultay da vardı. Bu meclis, halktan intihap edilmiştir. Kurultayda çoğunlukla
ruhaniler, askerler ve arazi sahibi zümrelerin nüfuzu vardı. Kazan Hanlığı’nda ilk
kurultay 1496 senesinde son kurultay da 1551 senesinde toplanmıştır. Kazan’daki idare
sistemi mutlakiyet esasına dayanan ve bir han tarafından idare edilen askeri monarşi idi.
Kazan Hanlığı’nın orta-merkez vilayetlerinde hakim olan din İslamiyet idi.
Tarikat şeyhleri, mollalar, hafızlar, müderrisler, ulemalar, alimler, dervişler,
şeyhzadeler, ruhani zümreye dahildiler. Bunlar kurultaya iştirak ederlerdi. Kazan’da
sufizm de vardı. Sufizmin Kazan’da en fazla rağbet gören kolu Türkistanlı Şeyh Ahmed
Yesevi’nin kurduğu tarikattı. Hanlıkta bütün dinler yaşama olanağı bulmuş ve
hoşgörülü tutum görmüşlerdir. Bu özellik Kazan’a Bulgar Devleti’nden ve Altın
Orda’dan kalmıştır.
Kazan Hanlığı’nda emirler, beyler ve gayri Türk ahalinin kabile başkanları bile
“knez” grubunu girmekteydiler. Bunlar devletin iktisadi ve ictimai teşekkülünün mühim
unsurlarıydı. Bu hanlıkta vergiden muaf zümreye Tarhan adı veriliyordu. Askeri bir
zümre olan oğlanlarda kurultaya katılabilirdi. Bu kurum Tatar askeri birliğinin süvari
kesimini oluştururdu. Zaten askeri teşkilatın merkezinde oğlanlar yer almaktaydı.
Altın Orda hanlarının yarlıkları memleket idaresinde hangi usulün takip
edildiğini açıkça göstermektedir. Hükümet vergi toplamak için ülkeyi taksim ederek
memuriyetler ihdas etmiştir. Bu memuriyetlere Altın Orda’nın mirası denilebilir. Bu
devletin elçilik heyeti ve iç ihtiyaçlara cevap veren idare merkezide vardı.
20
Kazan’da vergiye tabi zümrelere şehrin çeşitli tüccarları, esnafları, ameleler ve
köylü çiftçiler dahildi. Ülkede çeşit çeşit vergiler toplanmaktaydı. Büyük arazi
sahiplerinin işlerini gören ve hayatını toprağa bağlı olarak sürdüren köleler vardı. Kullar
ise harplerden elde edilen Rus esirlerden oluşmaktaydı. “İlyas Kamalov, Kazan
Devleti’nde hiçbir zaman Rusya’daki gibi kölelik olmamıştır demektedir.” Bu düşünce
kitabın yazıldığı dönemde Bolşevik baskısı nedeniyle müellif tarafından yazılmak
zorunda kalınmıştır.
Hanlığın iktisadi durumu ise şu şu şekildedir. Hanlıkta genellikle ziraat işleriyle
uğraşılırdı. İkinci derecede meşguliyet sahası ise ticaretti. Bu ticaret her sene İdil
sahasında yapılan panayırlarla canlandırılmaktaydı. Hanlığın dış ticareti gayet büyüktü.
Köle ticareti de Kazan’da önemli bir yer tutmaktaydı. El sanatlarında ise bilinenler
kumaşçılık, bezcilik ve basmacılıktı. İktisadi durum itibarıyla Kazan Hanlığı birbirinden
sarih olarak ayrılan iki bölümden ibaretti. 1- Tatarlarla meskun olan devletin merkez
sahası. 2-Çeşitli Fin aşiretleriyle meskun olan hanlığın uzak sahası.
XIII. yüzyılda eşsiz bir harp sanatına sahip olan Tatarlar, Kazan Hanlığı
döneminde zayıflamıştı. Moğol ananesinden gelen savaşçılık ve mücadele ruhu
zayıflayıp yerini Bulgar Devleti kültüründen gelen sulhsever bir anane bırakmıştı.
Tatarlar savaş durumunda atı çok iyi kullanmaktaydılar.
Tatarlar Rusya’yı çeşitli yönlerden etkilemişti. İdil sahillerinde yer alan iki
komşu devletten Kazan Hanlığı’yla Moskova knezliği birbirleriyle çok sıkı bağlar
içindeydiler. Tatarlar Moskova’yı vergi sitemi nüfus sayımı, emlak taksimi konusunda
etkilemişlerdir. Tatarların Orta İdil sahasını istila ettikten sonra, Rusya’ya getirdikleri
devlet teşkilatı önceki Rus devlet teşkilatından kıyas edilemeyecek derecede yüksekti.
Bu etkileşim Altın Orda Devleti’nden olmuştur.
Diğer yandan Moskova Devleti’nin bazı teşkilatlarının bizzat Kazan
Hanlığı’ndan alındığı görülmektedir. İki devlet arasındaki ticari münasebetler Tatar
kültürünün Rusya’da yayılmasında etkili oldu. Nitekim Rusların zemskiy soborları,
Kazan Devleti’nin kurultayına muşabihtir. Ayrıca Rusya’da ilk nüfus sayımını
Tatarlar başlatmışlardır. Diplomasi alanında da Rusya üzerinde Tatar etkisini görmek
mümkündür. Yine Ruslar askeri, mimari, gündelik hayat, dil, ticaret ve hayvancılık
sahalarında da Tatarlardan etkilenmişlerdir.
21
Bu bölümde ayrıca Kazan Hanlığı’nın sukutunun sebeplerine de yer verilmiştir.
Hanlığın son zamanlarında yaşanan siyasi, iktisadi ve kültürel zayıflıklar bu devletin
Rus istilasına zemin hazırladı ve devletin yıkılmasına yol açtı. Rusya’nın İdil sahasında
yapılan ticareti elde etmek isteğide bu yıkılmada etkili oldu. XVI. yüzyılda Ruslar
toprak genişliği, nüfus fazlalığı ve askeri birlik bakımından Kazan Devleti’nden
büyüktü.
Altıncı Bab
Bu bölüm Kazan şehrinden bahsetmektedir. Kazan şehrinin kurulduğu saha çok
eski zamanlardan beri iskan edilmiş bir yerdi. Bölgede bu durumu kanıtlayan mezar
taşları ve bazı eserler mevcuttur.
Tatar efsaneleri Kazan şehrinin Bulgarlar zamanında kurulduğunu belirtmekte
ve bunu eski kazan ismindeki yerleşimle bağdaştırmaktaydılar. Beyan-ı Destanı’t Tarih
ve Destan-ı Aksak Timur’da yeni Kazan’ın 1401-1402 de kurulduğu yazılmaktadır.
Kazan şehrinin kuruluşu hakkında Tatarlar arasında pek çok efsane vardır. Bunları üç
kısma ayırmak mümkündür.1- Kazan kelimesinin manası ile ilgili efsaneler 2- Şehrin
bir yerden ikinci bir yere nakli ve yılanlar hakkındaki efsaneler. 3-Kazan şehrinin
etrafına kalenin kurulması ile ilgili efsaneler.
Bu şehir müselles bir saha üzerine inşa edilmiştir. Hanlığın kale duvarları kalın
meşe ağaçlarından yapılan geniş duvar kule ve kapılarla çevrilmiştir. Kazan kalesi,
kurulduğu mevki ve Tatarların gayet ustaca tahkimleri ile bu devletin düşmanı Rusları
bile kendine hayran bırakmıştır.
Kazan kalesinin içine çeşitli müessese binaları inşa edilmiştir. Bunlar arasında
en önemli ve en dikkati çeken Han Sarayı’dır. Rus istilası sonrası bu saray cephanelik
olarak kullanıldı. Ayrıca bir köprü ile Kremlin tepesine bağlanan Voskresenkiy tepesi
de bulunmaktaydı.
Kazan şehri tamamen kale ile sınırlı olmayıp kalenin dışında kasabalar ve
mahalleler mevcuttur. Bu yerleşim birimlerinden başka kale dışında banliyölerde vardı.
Bu banliyöler sırasıyla Ermeni Mahallesi, Kurayş, ve Beş balta Mahalleleridir.
22
Bu bölümde Kazan şehrinin umumi manzarası tasvir edilmektedir. Şehrin bir
bölgesi dağın üzerinde, diğerinin düzlükte üçüncü bir kısmının da çukurlar arasında yer
aldığı belirtilmektedir.
Rus istilası sebebiyle yok olan Kazan mimarisi hakkında çok az bir bilgi
verilebilmekte ve fikir edinilebilmektedir. Bu yüzden eser bir başka Tatar hanlığı olan
Kasım Hanlığı’nı baz alarak Tatar mimarisi hakkında fikir yürütmüştür. Bu hanlıktaki
tespitlere göre Kazan Tatarlarının mimarisi kendisine özgüdür. Genelde yapılar ağaçtan
inşa edilmektedir. Rus mimarisine Tatar tesiri de olmuştur. Örneğin Vasiliy Blajenniy
Kilisesi, Kazan şehrinde sekiz minareli Kul Şerif Camii’ne benzemektedir. Bu kilisenin,
Kul Şerif Camii’nin kopyası olarak yapıldığını Şehabeddin Mercani’de kaydetmektedir.
Eserin Katkısı
Kitabın sonunda yer alan kaynakların türlerine göre verilmesi önemli bir katkı
olmuştur. Ayrıca kitabın dili sade, üslubu açık ve konular birbiriyle bağlantılıdır. Kitap
Kazan Hanlığı hakkında akademik bilgi veren kaynaklar sınıfına girer. Ayrıca eserin
sonuna resimler eklenmesi okuyucunun eseri daha zevkle okumasına ve ilgiyle
bakmasına katkı yapmaktadır. Diğer yandan kitap içindeki cümlelerde tartışmalı ve
tenkitçi bir yaklaşım sergilenmesi okuyucunun meseleyi daha iyi kavramasında etkili
olmaktadır.
Hudyakov’un bu eseri daha çok Rus kaynaklarına dayanılarak kaleme
alınmıştır. Bunlar müellifin eserini özgün kılmaktadır. Bu yayın Türk tarihi için son
derece önemli olan Rus kaynaklarını, tarafsız ve doğru bir yaklaşımla irdeleyerek
tarihimizin önemli bir sayfasını bize yansıtan Hudyakov gibi değerli bir bilim adamının
Türkiye’de tanınmasına fırsat oluşturacaktır. Ayrıca İdil-Ural tarihi ile ilgili Türkçe
kaynakların günümüze ulaşmaması ve Türk tarihçilerinin yakın zamana kadar Rusça
kaynaklara ulaşma şansına sahip olamamaları gibi nedenler, Türkiye’de de konuyla
ilgili bilimsel araştırmaların yapılmasını engellemiştir. Bundan dolayıdır ki
Hudyakov’un bu eserinin Türkçe tercümesinin yayınlanması bu boşluğu doldurması
açısından büyük önem arz etmektedir.
23
Sonuç
Hudyakov diğer tarihçiler gibi geleneksel yalanları kitabına katmadığı gibi
halkları da sınıflandırmamış ve hiçbirini diğerinden üstün görmemiştir. Hudyakov’un
Rusya üzerindeki Tatar etkisini incelediği bölüm bunun bir göstergesidir. Hudyakov
diğer tarihçilerden farklı olarak tarihinden utanmamış ve Altın Orda ile Kazan Hanlığı
dönemlerini Rus tarihinin bir parçası olarak görmüştür.
Eser, Tatarların Ruslar üzerindeki müspet tesirlerini tespit etmesi bakımından
ayrı bir öneme haizdir. Müellif devlet yapısı, askeri nizam, diplomasi, hukuk, mimari,
sanat, edebiyat, dil ve diğer alanlarda, Rusya üzerindeki Tatar etkisini tespit etmiştir.
Bu eseri Kazan Hanlığı ile ilgili yapılan ilk ciddi çalışma olarak nitelendirmek
mümkündür. Ayrıca eser, Kazan tarihi çalışacak araştırmacılar için rehber
niteliğindedir.