İDİL-URAL'DA UNUTULMUŞ BİR TÜRK DEVLETİ: KAZAN -- A Tatar-Turk State Forgotten in Idil-Ural...

23
1 İDİL-URAL’DA UNUTULMUŞ BİR TÜRK DEVLETİ: KAZAN Bu çalışmada Mihail Hudyakov’un Kazan Hanlığı Tarihi adlı eseri incelenip değerlendirilmeye çalışılacaktır. Kitabın Künyesi Mihail Hudyakov, Kazan Hanlığı Tarihi, çev: Ayaz İshaki, haz: İlyas Kamalov, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2009, 327 sayfa. Yazar Hakkında Eserin müellifi olan Mihail Hudyakov 3 Eylül 1894 tarihinde Vyatka sahilindeki Malmıj (bugünkü Kirov ili) şehrinde doğdu. Soylu ve zengin bir Rus ailesinin çocuğu olan Mihail Hudyakov Birinci Kazan Gimnazyumu’ndan üstün başarıyla mezun olduktan sonra 1913-1918 yılları arasında Kazan Devlet Üniversitesi’nin Tarih-Filoloji bölümünde eğitim gördü. Daha 1914-1915 yıllarında üniversite ikinci sınıf öğrencisiyken Bulgar ve Bilyar’da yapılan kazılara katıldı. 1920’li yıllarda, Kazan ve memleketi olan Malmıj’daki tarih müzelerini oluşturma süreçlerine katılmış Kazan Üniversitesi’ne bağlı Tarih, Arkeoloji ve Etnoğrafya topluluklarının faaliyetlerini yürütmüştür. Türk ve Fin-Ugor dillerinin bir çok lehçesini konuşan ve yabancı dillerden Almanca ile Fransızcayı bilen Hudyakov, Tataristan’ın arkeolojik haritasını oluşturmuştur. 1926-1929 yıllarında Leningrad Üniversitesi’nde yüksek lisans yapan Hudyakov, 1936 senesinde doktora ünvanını almıştır. Bu süre içerisinde İdil bölgesindeki Türk ve Fin-Ugor halklarının tarihi ile ilgili çok sayıda ilmi çalışma yapmıştır. Ancak 9 Eylül 1936 tarihinde ‘’Sovyet düşmanı’’ olmak suçundan yakalanmış ve 19 Aralık’ta idam edilmiştir. Bu tarihte Hudyakov’un adının zikredilmesi kitaplarının okunması ve okutulması suç sayılıyordu. Hudyakov’un en önemli çalışması hiç şüphesiz 1923 senesinde yayınladığı Kazan Hanlığı Tarihidir. Bu eser bin adet basıldığından ve yasak eserler listesine dahil edildiğinden dolayı nadir ve aranan bir kitap haline gelmiştir. 1957 senesinde Hudyakov ‘’aklansa’’da yazarın bu

Transcript of İDİL-URAL'DA UNUTULMUŞ BİR TÜRK DEVLETİ: KAZAN -- A Tatar-Turk State Forgotten in Idil-Ural...

1

İDİL-URAL’DA UNUTULMUŞ BİR TÜRK

DEVLETİ: KAZAN

Bu çalışmada Mihail Hudyakov’un Kazan Hanlığı Tarihi adlı eseri incelenip

değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Kitabın Künyesi

Mihail Hudyakov, Kazan Hanlığı Tarihi, çev: Ayaz İshaki, haz: İlyas Kamalov,

Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2009, 327 sayfa.

Yazar Hakkında

Eserin müellifi olan Mihail Hudyakov 3 Eylül 1894 tarihinde Vyatka

sahilindeki Malmıj (bugünkü Kirov ili) şehrinde doğdu. Soylu ve zengin bir Rus

ailesinin çocuğu olan Mihail Hudyakov Birinci Kazan Gimnazyumu’ndan üstün

başarıyla mezun olduktan sonra 1913-1918 yılları arasında Kazan Devlet

Üniversitesi’nin Tarih-Filoloji bölümünde eğitim gördü. Daha 1914-1915 yıllarında

üniversite ikinci sınıf öğrencisiyken Bulgar ve Bilyar’da yapılan kazılara katıldı. 1920’li

yıllarda, Kazan ve memleketi olan Malmıj’daki tarih müzelerini oluşturma süreçlerine

katılmış Kazan Üniversitesi’ne bağlı Tarih, Arkeoloji ve Etnoğrafya topluluklarının

faaliyetlerini yürütmüştür.

Türk ve Fin-Ugor dillerinin bir çok lehçesini konuşan ve yabancı dillerden

Almanca ile Fransızcayı bilen Hudyakov, Tataristan’ın arkeolojik haritasını

oluşturmuştur. 1926-1929 yıllarında Leningrad Üniversitesi’nde yüksek lisans yapan

Hudyakov, 1936 senesinde doktora ünvanını almıştır. Bu süre içerisinde İdil

bölgesindeki Türk ve Fin-Ugor halklarının tarihi ile ilgili çok sayıda ilmi çalışma

yapmıştır. Ancak 9 Eylül 1936 tarihinde ‘’Sovyet düşmanı’’ olmak suçundan

yakalanmış ve 19 Aralık’ta idam edilmiştir. Bu tarihte Hudyakov’un adının

zikredilmesi kitaplarının okunması ve okutulması suç sayılıyordu. Hudyakov’un en

önemli çalışması hiç şüphesiz 1923 senesinde yayınladığı Kazan Hanlığı Tarihi’dir. Bu

eser bin adet basıldığından ve yasak eserler listesine dahil edildiğinden dolayı nadir ve

aranan bir kitap haline gelmiştir. 1957 senesinde Hudyakov ‘’aklansa’’da yazarın bu

2

kitabı daha uzun bir süre tekrar basılmadı. Ancak 1989-1990 senelerinde Tatarca

yayımlanan İdil dergisinde Hudyakov’un bazı makaleleri tekrar Tatarca olarak

yayınlanmaya başlanmıştır. Yetmiş yıl sonra 1990 ve 1991 senelerinde Hudyakov’un

kitabının ikinci ve üçüncü baskıları da yapılmıştır.1

Çeviren Hakkında

Eserin Rusça yayını, ünlü Tatar ilim adamı Ayaz İshaki İdilli tarafından

Türkçeye tercüme edildi. Muhammed Ayaz İshaki İdilli, İdil-Ural Türklerindendir. 23

Şubat 1878 yılında Çıstay’da doğdu. 1905 yılında Tatar halkının siyasi ve iktisadi

haklarını savunmak için ‘’Tangcılar’’ adında ihtilalci sosyalist karakterli bir teşkilat

kurdu. Yine 1905’te yapılan I. Bütün Rusya Müslümanları Kongresi’ne katıldı. 1906’da

Tang Yıldızı adlı bir gazete çıkardı. 1906’dan 1913’e kadar Rusya’da hapis ve sürgün

hayatı yaşadı. 1913’te Petesburg’da İl gazetesini çıkardı. İl gazetesi milli kurtuluş fikrini

yayması sebebiyle yalnız Kazanlılar için değil diğer Türk kavimleri tarafından da

aranan bir gazete haline gelmiştir. İshaki 1917 yılında İdil-Ural Türkleri için milli ve

medeni muhtariyetin ilanında da önemli rol oynadı. Ancak 1918 yılında Sovyet

askerlerinin Kazan’a hücum edeceği öğrenilince, arkadaşlarıyla beraber yurt dışına

kaçmak zorunda kaldı.

Çeşitli ülkelerde yaşayan Ayaz İshaki, bulunduğu yerlerde Kazanlıların

teşkilatlanması için çalıştı, Uzak Doğu seyahati esnasında Milli Bayrak gazetesini

kurdu. Berlin’de 1928-1929’da Yeni Milli Yol mecmuasını çıkarttı. 1939’da Türkiye’ye

gelen Ayaz İshaki burada Türk Yurdu mecmuasında çalıştı. Elli yıllık edebi ve siyasi

faaliyeti esnasında 10’dan fazla gazete ve dergi 50’ye yakında edebi ve siyasi eser

neşretmiştir. İshaki ayrıca önemli gördüğü Rusça ve Tatarca’daki bir çok eseri

Türkçeye tercüme etmiştir. Bu çevirilerinin başında Kazan Hanlığı Tarihi

gelmektedir. Hayatının son günlerine kadar durmadan çalışan Ayaz İshaki 1954 yılında

Ankara’da kızı Saadet Çağatay’ın evinde vefat etti.

Hazırlayan Hakkında

İlyas Kamalov, 17 Şubat 1978’de Rusya’nın Ulyanovsk şehrinde doğdu. İlk ve

orta öğrenimini Ulyanovsk’ta tamamladıktan sonra 1996 yılında Türkiye’ye geldi. Bir

yıl Türkçe öğreniminden sonra 1997 yılında girdiği üniversite sınavında, Marmara

1 s. IX-X

3

Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Tarih Bölümü’nü kazanarak üniversite öğrenimini

2001 yılında başarıyla tamamladı. 2001 yılında Marmara Üniversitesi Türkiyat

Araştırmaları Enstitüsü Orta Çağ Ana Bilim Dalında yüksek lisansa başladı. 2003

yılında Altın Orda-İlhanlı Münasebetleri adlı tezini başarıyla savunarak, aynı yıl

içerisinde Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün Orta Çağ Tarihi

bölümünde doktora programına başladı.

Doktora tezini ise Altın Orda-Rus İlişkileri ve Altın Orda’nın Rusya’ya Etkileri

(Altın Orda Devleti’nin Yıkılışı ve Çarlık Rusyası’nın Kuruluş Sürecinde) adıyla 2008

yılında verdi. Ana dili Tatarca’dan başka Rusça ve İngilizce dillerini bilen Kamalov’un

bugüne kadar biri tercüme ve diğeri de hazırlayan şeklinde olmak üzere dört kitabı

yayınlanmıştır. Bu tercüme ve telif eserler ise şunlardır; Moğolların Kafkasya

Politikası, KGB’den Devlet Başkanlığına Vladimir Putin, çevirisi ise Rızaeddin

Fahreddin’in, Altın Orda ve Kazan Hanları adlı eseridir. Ayrıca Kamalov bu çalışmada

incelediğimiz Mihail Hudyakov’un Kazan Hanlığı Tarihi adlı eserini Ayaz İshaki

İdilli’nin tercüme notlarını da ele alarak hazırlamıştır.

Kitap Hakkında

Eserde bugün İdil-Ural Tatarları olarak bilinen Kazan Hanlığı’nın kuruluştan,

yıkılışa kadar ki siyasi, iktisadi, dahili ve kültürel yapısı ile Rusya’ya etkileri konularına

yer verilmiştir. Bu eseri Kazan Hanlığı ile ilgili yapılan ilk ciddi çalışma olarak da

nitelendirilebilir.

Eser Kazan Tatarlarını Rus, Tatar ve Osmanlı kaynaklarına dayanarak

siyasi, iktisadi, dahili ve kültürel olarak incelemekte ve Kazan Devleti’nin Rusya’ya

etkileri bakımından aydınlatmaktadır.

Çalışmanın Amacı

Başta İdil Bulgar Devleti, Altın Orda ve Kazan Hanlığı olmak üzere Türk-

Tatarlar ve atalarının kurdukları devletlerin kendi dönemlerinin en büyük Türk

devletleri olmalarına rağmen bu devletlerin tarihi bütün Türk tarihi içerisinde en az

araştırılmış ve en az bilinen konuların başında gelmektedir. İşte Hudyakov bu eserinde

bunlardan Kazan Hanlığı’nın kuruluşu ve başta Moskova Knezliği ile ilişkileri olmak

üzere hanlığın siyasi tarihi, sosyo-ekonomik ve kültürel yapısı Rusya üzerindeki Tatar

4

etkisi, Kazan şehrinin tarihi ve coğrafi konumu gibi çok sayıda konuyu aydınlatmaya

çalışmıştır.

Eseri Hazırlayanın Metodu

İlyas Kamalov bu eseri hazırlarken kitabın Rusça yazılmış orjinali ile Ayaz

İshaki’nin daktilo ile yazdığı çeviri metnini karşılaştırmış ve tespit edilen hataları

düzeltmiştir. İlyas Kamalov Ayaz İshaki’nin yorumlarını köşeli parantez içerisinde

göstermiştir. Kamalov ayrıca eserin orijinal metniyle, İshaki’nin tercümesini

karşılaştırmış ve tespit edilen eksik kısımları da tercüme ederek metin içinde italik

olarak göstermiştir. Yine Kamalov yayına hazırladığı bu eserde eksik dipnotları da

ekleyerek eserin orjinali ile Türkçe tercümesi arasındaki farkı azaltmaya çalışmıştır.

Diğer yandan, çevirisinde şahıs ve yer adlarının bir kısmını Tatarca

telaffuzlarını vermiştir. İlyas Kamalov ise bu konuda Mihail Hudyakov’un kitabındaki

orijinal yazımların Türkiye’de kullanılan şekillerini esas almıştır. Yine bu kitaba

Kamalov, XX. Yüzyıl Kazan şehrini tasvir eden fotoğraflar da eklemiştir.

Eser incelendiğinde yazarın ciddi bir hazırlık yaptığını kaynakların genişliğinden

ve ilmi donanımından çıkarılmaktadır. Ayrıca eserin üslubu akıcı ve dili sadedir. Eseri

hazırlayan kişi olan İlyas Kamalov’un bu konularda uzman olması ve bizzat bu

bölgelerde doğup büyümesi eserin değerini arttırmaktadır. Eseri çeviren Ayaz

İshaki’nin de bu hanlığın hüküm sürdüğü İdil-Ural bölgesinden olması ve Tatar Tarihi

ve Edebiyatı konusunda eserlerinin olması eserin doğruluğunu ve değerini

arttırmaktadır. Bibliyografya bölümündeki eserler göstermektedir ki eser birincil

kaynaklara dayanılarak yazılmıştır. Bu durumda, eserin keyfiyetini ve güvenirliğini

arttırmaktadır.

Eserin dizin bölümü, eserde ilgili başlığı bulmak için olumlu bir katkı

yapmaktadır. Ayrıca eserin sonuna resimler eklenmesi okuyucunun eseri daha zevkle ve

ilgiyle bakmasına ve okunmasına katkı yapmaktadır. Yine resimler eserdeki bilgilerin,

akılda kalıcılığı açısından yararlı ve destekleyici olmuştur. Eserin basımında kullanılan

kağıt kalitelidir. Ayrıca kitabın boyutu ve ağırlığı da okuyucu ve araştırmacı için

idealdir.

5

Bu eseri Kazan Hanlığı ile ilgili yapılan ilk ciddi çalışma olarak nitelendirmek

mümkündür. Bu eser Kazan Tarihi çalışacak araştırmacılar için rehber niteliğindedir.

İlyas Kamalov’un ‘’yayına hazırlayanın notu’’ bölümünde yaptığı açıklamalar ve

verdiği ek bilgiler kitabın izahı açısından önem arz etmektedir. Ayrıca Kamalov’un,

eserin orjinali ile tercümesi ve tercümesi ile de hazırlayan arasındaki farkları ortaya

koyması, onun ilmi metodunun kuvvetli olduğunu göstermektedir.

İlyas Kamalov’un özel ve coğrafi bilgileri Ayaz İshaki’ye nazaran orijinal

şekilde vermesi eserin kalitesini arttırmıştır. Buna ek olarak Kamalov, bu eseri

hazırlamakla bugün ülkemizdeki tarihçilerin veya ilgililerin bu bilgilere ulaşmasına ve

Mihail Hudyakov’u tanımasına katkıda bulunmuştur.

Kamalov’un “önsöz” bölümünde verdiği öz bilgiler ile Rus, Osmanlı ve Kazan

kaynaklarını kritik etmesi eseri daha da kaliteli kılmaktadır. Yine Kazan Tarihi

çalışacak araştırmacılar için bu sahanın araştırma metodunu ve zorluklarını anlatması

güzel bir katkı olmuştur.

Diğer yandan kitap içindeki cümlelerde tartışmalı ve tenkitçi bir yaklaşım

sergilenmesi okuyucunun meseleyi daha iyi kavramasında etkili olmaktadır.2

Hudyakov’un bu eseri daha çok Rus kaynaklarına dayanılarak kaleme alınmıştır.

Bunlar müellifin eserini özgün kılmaktadır.

Bu esere dair olumsuz tespitlerim ise;

İlk olarak Kazan Hanlığı’ndan önce İdil-Ural bölgesinde hüküm süren Altın

Orda Devleti hakkında kısa da olsa bilgi verilmesi okuyucunun Kazan Hanlığı’nı daha

iyi anlamasında etkili olacaktır. Fafat eserde böyle bir bölüm bulunmamaktadır. Sonuçta

Altın Orda’yı anlamadan onun bakiyesi durumundaki Kazan Devleti’ni tam olarak

anlamak mümkün değildir.

Salisen kitabın sonuna, konunun genel mahiyetini anlatan bir özet bölümü veya

sonuç bölümü koyulmamış olması eserin ve hazırlayanın büyük bir eksikliği olmuştur.

Eserde konular han değişikliği üzerine bina edilmiş ve bu durum okuyucuyu

sıkmaktadır.

2 s. 91.

6

Ayrıca eseri yayına hazırlayan İlyas Kamalov’un Kazan şehrinin bulunduğu

mahali anlattığı bölümde bir Kazan coğrafi haritası ekleseydi burada anlatılan bilgiler

zihinde daha kalıcı ve görsel olurdu. Son olarak da kitabın bazı sayfalarında ya hiç

paragraf yapılmamış ya da çok az paragrafa yer verilmiştir.3

Eserin Sınırlılıkları

Eser, Kazan Hanlığı tarihinin bütün alanlarını kapsamamakta ve birçok soruyu

cevapsız bırakmaktadır. Bunun en önemli nedeni hiç şüphesiz dönemin siyasi şartları

ve kaynak yetersizliğidir. Hudyakov kitabın neşredilmesi için Bolşevik yönetiminden

izin alabilmek amacıyla bazı konularda kendi kendine sansür uygulamış ve bir takım

siyasi olayları ister istemez farklı açıdan yazmıştır.

Eserin Önemi

Hudyakov’un bu kitabı Kazan Hanlığı tarihi ile ilgili, ilk ve ciddi

çalışmalardan biri olması hasebiyle günümüzde de değerini muhafaza etmekte ve

konuyla ilgili temel çalışma olma özelliğini korumaktadır. Ayrıca İdil-Ural tarihi ile

ilgili Türkçe kaynakların günümüze ulaşmaması ve Türk tarihçilerinin yakın zamana

kadar Rusça kaynaklara ulaşma şansına sahip olamamaları gibi nedenler, Türkiye’de de

konuyla ilgili bilimsel araştırmaların yapılmasını engellemiştir. Bundan dolayıdır ki

Hudyakov’un bu eserinin Türkçe tercümesinin yayınlanması bu boşluğu doldurması

açısından büyük önem arz etmektedir.

İlyas Kamalov’un Tespitleri

Hudyakov diğer tarihçiler gibi geleneksel yalanları kitabına katmadığı gibi

halkları da sınıflandırmamış ve hiç birini diğerinden üstün görmemiştir. Hudyakov’un

Rusya üzerindeki Tatar etkisini incelediği bölüm bunun bir göstergesidir. Hudyakov

diğer tarihçilerden farklı olarak tarihinden utanmamış ve Altın Orda ile Kazan Hanlığı

dönemlerini Rus tarihinin bir parçası olarak görmüştür

Hudyakov diğer Rus tarihçileri gibi Kazan Hanlığı tarihini, hanlıkta yaşanan taht

sorunlarıyla sınırlı tutmamaktadır. Müellif bir taraftan bu taht sorunlarının arkasında

3 s.s., 11, 12, 46, 100, 111, 143, 204, 205, 234, 242.

7

yabancı güçlerin yani Rusların olduğunu belirtmekte diğer taraftan da kaynak

yetersizliğine rağmen hanlığın sosyo-ekonomik tarihini de aydınlatmaya çalışmaktadır.

Hudyakov’un tarih ilmine yaptığı bir başka katkıda, Tatarların Ruslar üzerindeki

müspet tesirlerini tespit etmesidir. Müellif devlet yapısı, askeri nizam, diplomasi,

hukuk, mimari, sanat, edebiyat, dil ve diğer alanlarda, Rusya üzerindeki Tatar etkisini

tespit etmiştir.

Hudyakov’un bütün bunları, Bolşevik Rusya döneminde yapması ise şayan-ı

dikkat bir olaydır. Rusya tarihinin en zor dönemlerinde bile Rus kaynağı olan

vekayinameleri eleştirmekten çekinmemiştir. Mihail Hudyakov’un bu eseri Rus tarihi

ile Türk tarihinin ne kadar iç içe olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

Bu yayın ayrıca Türk tarihi için son derece önemli olan Rus kaynaklarını tarafsız

ve doğru bir yaklaşımla irdeleyerek tarihimizin önemli bir sayfasını bize yansıtan

Hudyakov gibi değerli bir bilim adamının Türkiye’de tanınmasına fırsat oluşturmuştur.

Eser “içindekiler” bölümüyle başlayıp altı bölüm halinde sona ermektedir.

Eserin “içindekiler” bölümünde “Eseri yayına hazırlayanın notu” bulunmakta ve

“önsöz” yer almaktadır. Eser son olarak “Bibliyografya” “Dizin” ve “Resimler”

bölümüyle sona ermektedir.

Birinci Bölüm

Bu bölümde Kazan Hanlığı’nın kuvvetli devri ve sınırları anlatılmıştır. Bu

sınırları ihtiva eden bölge orta ve aşağı Volga (İdil) sahalarını kapsamaktadır. Bu

hanlığın Bulgar Devleti dönemindeki şehirlerini Bulgar, Bilyar ve Suvar şehirleri ile

onların etrafı teşkil etmektedir. Kazan’ın işgali sonrası bu topraklara Ruslar

yerleştirilmiştir. Genel olarak Kazan Hanlığı’nın temelinin bugünkü Tataristan Federal

Cumhuriyeti’yle uyuştuğu söyleyebilir.

Kazan Hanlığı, doğuda Nogay Ordası, güneyde Astrahan Hanlığı, güney batıda

Kırım Hanlığı, batıda Moskova Knezliği ve kuzeyde Komi ülkesi ile sınırdaştır.

Hanlığın üç idari merkezi mevcuttur. Bunlar Alat, Arsk, Züri, Alatır’dır. Kazan

Hanlığı’nın esas havalisi eski Bulgarların ahfadı idi. Bu halk çoktan göçebelikten

çıkmış ve yerleşmiş olan Türk milletinin bir parçasıdır. Bu halkın Bulgar ahfadından

olduğuna dair çeşitli deliller vardır.

8

Kazan Hanlığı’nın tesisi konusu üzerinde tartışmalar vardır. Bazı Rus

müverrihler, Kazan Hanlığı’nın kuruluş tarihini 1446-1447 seneleri olarak belirtmekte

ve ilk han olarak da Uluğ Muhammed hanı göstermektedirler. Diğer müverrihlerden

bazıları devletin 1445 yılında Uluğ Muhammed’in oğlu Mahmud tarafından

kurulduğunu yazmaktadır. Bu görüşe göre Uluğ Muhammed Han, babası Celaleddin’in

yerine 1420’li yılların sonunda Saray tahtına çıktı. Bu dönemde han hükümeti

uluslararası meselelerle meşgul olacak kadar güçlü ve zengindi. Bu süreci 1436’da Uluğ

Muhammed hanın Saray tahtına talip bir Tatar beyinin gelmesi ve Saray hanını tahttan

indirmesi takip etmiştir.

Saray Hanlığı’nın tahtına Kutluğ Timur’un torunu Küçük Muhammed geçmiş ve

Uluğ Muhammed hanla muharebelere başlamıştır. Birkaç muharebeden sonra iki taraf

Altın Orda Devleti’ni taksim esasında bir antlaşmaya vardılar. Bu muahede sonucu

Kırım, Uluğ Muhammed hana, bütün İdil sahili de Küçük Muhammed Han’a düştü.

Kırım’da da Emir Haydar’ın saldırısı sonrası tutunamayan Uluğ Muhammed han

Moskova knezine sığındı. Fakat burada kabul görmeyip üzerine knezliğin ordusu

gönderildi. Bu orduyu elindeki birliklerle mağlup eden Uluğ Muhammed han, Altın

Orda’nın ikinci bir parçasını ele geçirmek amacıyla eski Bulgar ülkesine doğru harekete

geçti. Bulgar şehri çeşitli saldırılardan dolayı daha önce tahrip olmuştu. Bu yüzden han,

başkent olarak Bulgar şehrini değil Kazan şehrine intisap etti ve onun kurduğu bu devlet

“Kazan Hanlığı” ismini aldı. Bu dönemde burası çoktan büyük bir şehir haline gelmişti.

Uluğ Muhammed Han bu süreci takiben kendi devletini ve otoritesini büyütmeye çalıştı.

Moskova’nın kendisini tanımasını ve daha önce olduğu gibi haraç ödemesini istedi.

Bunun için 1439’da Moskova üzerine sefere çıktı, fakat pek başarı

sağlayamadı. Beş sene süren barıştan sonra 1444-1445 yıllarında Kazan ordusu

Moskova’ya girdi ve knezi esir etti. Önüne konulan bütün şartları kabul eden büyük

knez Vasiliy serbest bırakıldı. Uluğ Muhammed bu antlaşma sonrası Rus ülkesinde ayrı

ayrı yerlere Tatar bey ve mirzalarını yerleştirerek bizzat ülkenin dahili idaresini ele

geçirmeye çalıştı.

Rusya’ya gelen Tatarlar, Rus şehirlerinde kendi hayatlarını istedikleri gibi

şekillendirmiş, gerekli olan milli ve dini müesseseler meydana getirmişlerdir. Mevcut

durumdan hoşnut olmayan Rus tüccarı ve din uleması memnuniyetsizdiler. Bu durum

9

knez Vasiliy’in tahttan indirilmesine yol açtıysa da Uluğ Muhammed han bu duruma

izin vermemiştir.

Uluğ Muhammed han hakkında yazılan eserler az olmakla beraber şüphesiz ki o

önemli bir şahsiyettir. Onun eski Bulgar Devleti’nin bulunduğu sahada, devletini kurma

tasavvuru dahiyane ve iyi hesaplanmış bir plandı. Onun askeri teşkilatçılık dehası

devleti bir anda en güçlü hale getirmesinde etkili oldu.

Kazan hanı öldükten sonra arkasında üç oğlu kalmıştı. Bunların isimleri

Mahmud Yakup ve Kasım’dır. Bunlardan Mahmud, Kazan tahtına geçti. İşte bazı Rus

müverrihleri Kazan Hanlığı’nın kuruluşunu Mahmud’a isnat ederler. Mahmud hanın

hüküm sürdüğü dönemde (1446-1466) Ruslarla hiç harp yapılmadığı için bu devir sulh

içinde geçmiştir. Bu devirde Kazan ile Moskova arasındaki ticaret ilişkileri artmış ve

Kazan milletlerarası ticarette İdil sahasını eline almaya muvaffak olmuştur.

Kazan şehri hakikaten doğu Avrupa’nın en önemli ticaret merkezlerinden biri

oldu. Buraya Orta Asya’dan Türkistan’dan, Sibirya’dan, Kafkasya’dan İran’dan ve İdil

sahili ile Rusya’dan ticari mallar toplanırdı.

Hanlığın askeri kuvvetinin satveti, buradaki ticaretin ve ticaret mallarının

güvenliğini sağlamaktaydı. Mahmud han öldüğünde zevcesi Rusya içinde kurulmuş

Kasım Hanlığı’nın hanı olan Kasım Han’la evlenmek zorundaydı. Mahmud han

öldüğünde arkasında Halil ve İbrahim adında iki oğlu vardı. Bunlardan Halil, Kazan

hanı oldu ise de hanlığı kısa sürdü. Bu devirde Kazan Hanlığı’nda muhalif saflarında

yer alan Abdülmümin, hanlıktaki taht değişiminden yararlanarak darbe yapmak istedi.

Tahta yeni geçecek olan İbrahim yerine Kasım Hanlığı’nın’(Mişerskiy Gorodok)

hükümdarı olan Kasım’ı başa geçirmek planları vardı. 1460’lı yıllarda meydana gelen

bu fikir ayrılığına elde dair hiçbir vesikada bulunmamaktadır.

Bu sürecin devamında Kasım han elinde fazla asker olmadığı için Rus

hükümetinden asker talep etmekteydi. Bu dönemde de Rusya, Suzdal mağlubiyetini

unutmuş ve devlet olma teşekkülünü tamamlamış idi. Devletin başında resmi olarak kör

Vasiliy dursa da faal olarak büyük düşünceler taşıyan III. İvan bulunmaktaydı. III.

İvan’da, Kasım hana yardım ederek Kazan içişlerinde söz sahibi olmak istiyordu.

Rusların, Kazan’ın içişlerine dair ilk girişimleri başarılı olmadı. Kazan birlikleri çok

kuvvetliydi. Kazan hanı, Kasım hanın arkasında kimin olduğunu anlamıştı. Ve bu

10

suretle Rusya’ya sefere çıktı. Mücadeleler iki tarafın birbirlerinin topraklarını talan

etmeleriyle sürmekteydi. İdil’de yapılan savaşta, Tatar birlikleri büyük başarı kazandı

ve Vyatka ülkesi Kazan’a ilhak edildi.

Moskova hükümeti ikinci defa Kazan’a bir sefer düzenlemek istemişse

de mevsim şartlarının olumsuzluğu buna mani oldu. Ruslar ile Kazanlılar arasında barış

devri sekiz sene sürdü. Ruslar 1478 senesinde Kazan’a sefere çıktılar, fakat hava

şartlarından ve askeri teşkilatın bozuk olmasından dolayı başarı gösteremediler. İbrahim

han 1478 senesinde vefat etti. Onun zevcelerinden Nur Sultan Hatun, Kırım hanı

Mengli Giray hanla evlenerek Kazan’dan Bahçesaray’a gitti.

Bu devirde devlette iki siyasi cereyan vardı. Bunun nedeni tahta kimin geçeceği

konusuydu. Bu cereyanlardan ilki Ruslarla ticaret yapan sermayedarların Muhammed

Emin’i han yapmak istemeleri, diğeri ise Kazan Hanlığı’nı Nogay Hanlığı ile

birleştirmek isteyenler ve Orta Asya ile ticari ilişkileri bulunan sermayedarlardı. Bunlar

şehzade Ali’nin han olmasını istemekteydi.

Sonuçta şehzade Ali tahta geçmeye muvaffak oldu. Muhammed Emin

taraftarları ise şehzade Muhammed’i, III. İvan’ın himayesine gönderdiler. Bu devirde

Rus hükümeti, Kazan Hanlığı’nın dahili işlerine sürekli müdahalede bulunmuştur. 1487

yılında Kazan’a karşı büyük bir sefere çıkan III. İvan büyük mücadeleler sonucunda

Kazan kalesine girdi. Kazan tahtına böylece Muhammed Emin çıktı ve Rus muhalifleri

idam edildi. Han ve ailesi Rusya’ya sürgüne gönderilerek çok sert muamelelerde

bulunuldu. Ailenin diğer fertleri ya vaftiz edildi ya da öldürüldü.

İkinci Bölüm

Bu bölümde Kazan Hanlığı’nın elli yıl süren satvetli devrinin sona ermesi ve

Kazan’daki Rus tesiri anlatılmaktadır. Bu dönemde Kazan’da Rus tesiri hakim duruma

geldi. Kazan Hanlığı’na verilen haraç da ilga edildi. III. İvan, Kazan Hanlığı’nın

esaretinden kurtulan Rusya’yı tamamen bağımsız bir devlet haline getirdi. Bu iki devlet

birbirlerine eşit hale geldi. İki devlet arasındaki ilişkiler verilen yemine dayanmaktaydı.

Resmi cihetten Kazan Hanlığı ile Moskova Devleti arasında cereyan eden münasebetler

bu tarzda idi.

11

Kazan Hanlığı’nın ikinci devri Rus müdahale ve tahakküm devri idi ve devlet

idaresi daima Rusya taraftarlarının elinde idi. Bu devirde Kazan hükümeti ile Rus

hükümeti arasında yapılan muahedelerde üç önemli maddeye önem veriliyordu.

Bunlardan birincisi; Kazan Hanlığı’nın Rusya’ya karşı harp etmemesi, ikincisi;

Moskova knezinin rızası alınmadan yeni hanın intihap edilmemesi ve son olarak da,

Kazan Hanlığı’nda yaşayan Rusların menfaatlerinin himaye altına alınması idi.

Ticari münasebetler bu barışın gerekçelerinden biriydi. Kazan hanı evleneceği

kızı bile Rus knezine sorma gereği duymaktaydı. Bu dönemde Kazan, Kırım ve Rus

orduları ittifak halinde Saray Hanlığı’na sefere çıktılar ve savaştan başarıyla döndüler.

Ayrıca Kazan’da milliyetçi kesimler tekrar kuvvetlenmekte ve Sibir hanının desteğine

sahip bir durumdaydılar.

1495 yılında Sibir Hanlığı büyük bir ordu ile Kazan Hanlığı üzerine sefere çıktı.

Bu sefer sonucunda Kazan kalesine giren Sibir kuvvetleri han ve aile efradının

Rusya’ya kaçmasına neden oldu. Yeni, Kazan hanı da Sibir şehzadesi Mamuk oldu.

Kazan tahtına yeni geçen ve yarım göçebe olarak büyümüş Mamuk han bu

coğrafyanın şartlarına uygun değildi ve Kazan ananesini kavrayamadı. Bu dönemde

tüccar ve esnafın memnuniyetsizlikleri hat safaya çıkmıştı. Mamuk hanı başa getiren

Kel Ahmed de pişmanlık içindeydi. Mamuk Han’ın sefere çıkmasını fırsat bilen yeni

hükümet Kazan kalesini kapatmış ve hanın dönüşte bu kaleye girmesine engel olmuştur.

Böylece hanlıkta Rus taraftarı kesim tekrar egemen hale geldi. Bu süreci takiben

hanlığın başına Muhammed Emin’in kardeşi Abdüllatif geçti. Kazan halkı ikinci defa

dışarıda terbiye almış birini tahta çıkarıyordu. Bu han Kırım’da yetiştiği için milliyetçi

biriydi. İlk senelerinde sakin bir politika takip eden Kazan hanı, yirmi beş yaşına

geldiğinde Rusya karşıtı bir siyaset takip etmeye başladı. Bu durum onun Kel Ahmed

tarafından Rus askerinin desteğiyle tahttan indirilmesine ve Rusya’ya sürgüne

gönderilmesine yol açtı. Onun yerine de tahta ikinci defa Muhammed Emin han geçti

Muhammed han ikinci hanlık döneminde daha tecrübeli ve dikkatli bir politika

takip etti. Kazan halkı ile ilişkilerde ve idari yapıda yenilikler yapmaya başladı. İlk iş

olarak kendisi için en büyük muhalif ve tehlike Kel Ahmed tutuklanarak idam edildi.

III. İvan’ın ölümü yaklaşmıştı. Kazan hanı bu dönemde Rusya’ya karşı gizli bir harp

hazırlığı içindeydi.

12

1505’te iki taraf arasında vuku bulan anlaşmazlık sonrası Kazan Hanlığı şehirde

bütün ticari hayata hakim olan Ruslara karşı harekete geçti. Ve bu Ruslar öldürüldü,

malları müsadere edildi. Bu olay Kazan’da milliyetçi duyguları arttırdı. Bu

kargaşalıktan sonra 40.000 Kazanlı ve 20.000 Nogaylıdan müteşekkil bir ordu Rusya

üzerine sefere çıktı. Bu sefer başarılı olamadı. Seferin ardından Ruslar 100.000 kişiden

mürekkep bir orduyu Kazan’a gönderdiler fakat ordu içinde isyanın başlaması, bu seferi

neticesiz kıldı. Ruslar 1506 senesinde Kazan’a iki hücum daha gerçekleştirdi ise de

başarısız oldular ve çok zayiat verdiler. İki tarafta çıkarları ve şartları gereği sulh

yapmayı uygun buldu. Muhammed Emin hanın bu başarıları onu milli kahraman yaptı

ve halk nezdinde onun Rus taraftarı olmadığı düşüncesi arttı. Yine Kazan askerlerinin

maneviyatını yükselten bir başarı oldu. Ayrıca Kazan ahalisi maddi olarak zenginleşti

Ruslar ise çok büyük maddi ve manevi zayiata uğradılar.

Bu dönemde Ruslarla ilişkiler tekrar kurularak Moskova ile Kazan arasında

ebedi sulh antlaşması yapıldı. Muhammed Emin han 1518 senesinde hastalıktan dolayı

öldü. M. Emin han çok akıllı, dirayetli, kurnaz ve ileriyi gören bir devlet adamı idi. Bu

dönemde Rusya’da sürgünde bulunan Abdullatif Han’ın ölümü Kazan için çok büyük

felaketlere yol açacaktı. Nitekim bu iki kardeşin ölmesi Kazan’da Uluğ Muhammed’in

sülalesini sona erdirdi. Bu durumda hanlıkta yeni hanın hangi sülaleden ve kimin

olacağı tartışmalarına yol açtı.

Vefat eden hanın en yakını olan Kırım’daki Sahib Giray Han’ın, han olması

yönünde Moskova’nın görüşü alındı. Fakat Moskova Sahib Giray’ın, hanlığına sıcak

bakmamaktaydı. Moskova ise bu süreçte Kasım şehzadelerinden Şah Ali’yi Kazan

Hanlığı tahtına namzet gösterdi.

Rusya’da yetişmiş biri olan Şah Ali, tahta çıktıktan sonra bile Moskova’ya karşı

düşmanlık hissi beslemedi. Kırım Hanlığı ise bu hanı istememekte ve Sahib Giray’ı

tahtın varisi olarak görmekteydi. Kazan hükümeti ise Şah Ali’nin namzetliğini kabul

etti. Sonuçta Şah Ali 1519’da Kazan hanı ilan edildi. Şah Ali Han Rusya’nın

menfaatlerine uygun hareket edeceğine dair yemin etmişti. Kaynaklar onun çelimsiz ve

çirkin olduğunu söylemektedir. Kazan, Rus tahakkümüne girmiş bir görüntü

sergiliyordu. Bu durum 1521 yılında Sahib Giray’ın orduyla beraber Kazan şehrine

girmesine ve Şah Ali Han’ı tahttan indirmesine yol açtı. Bu devirden sonra Kazan

Hanlığı ile Moskova knezliği arasında mücadele devri başlamaktadır. Kazan tarihinin

13

ikinci devrinde, Kazan’da milli şuurun sukutunu ve onun neticesi olarak Rusların

tahakküm ve müdahalesini görülmektedir. Bu dönemde Kazan Hanlığı’nda milliyetçi

cereyanlar artmakta ve Ruslarla mücadelede Kırım Hanlığı ve Osmanlı Devleti ile

ilişkiler kurulması yönünde çabalar olmaktaydı.

Üçüncü Bölüm

Bu bölümde Kazan Devleti’nde başa geçen Kırımlı Giraylar sülalesinin

faaliyetleri anlatılmaktadır. Bu devirde Kazan Hanlığı tahtına Kırım’daki Giraylar

sülalesi hakim olmuştu. Tahta Sahib Giray çıkmış ve Kırım’daki Muhammed Giray ile

dostane ve müttefikçe ilişkilere girmişti. Kazan hanı tahta çıkar çıkmaz Rusya’ya sefere

çıktı. Bu seferde müttefik olarak Kırım ordusu da bulunmaktaydı. Sefer sonucunda

Ruslar yenilgiye uğratılarak barış istemek zorunda bırakıldı. Bu muahede sonucunda

Rusya eskiden olduğu gibi Kırım Hanlığı’na haraç verecekti. Yine Kazan Hanlığı, Rus

tahakkümünden tamamen kurtarıldı. 1523 senesinde Rusya, Kazan üzerine sefere

çıkmayı planlamaktaydı. Bu süreçte Kazan Hanlığı destek bulabilmek amacıyla

Osmanlı Devleti ile ilişkiler kurdu ve Kazan yurdunun Osmanlı Devleti toprağı haline

getirilmesine dair taleplerde bulunuldu. Fakat Rus knezi bu durumu kabul etmekte

direnmekteydi.

1524 senesinde Kazan Hanlığı tahtında değişiklik meydana geldi. Eski han

Sahib Giray, Kırım hanı olmak amacıyla İstanbul’a giderek padişah nezdinde destek

aramaya başladı. Ona bu fırsat Saadet Giray’ın tahttan istifa etmesiyle geldi. Kanuni

Sultan Süleyman, istifa ile boşalan hanlığa Sahib Giray Han’ı tevcih eyledi. Onun

Kırım’daki devri çok parlak geçti. XVI. yüzyıl Kırım müverrihi Mustafa Cennabi onun

bütün ülkelerde guruba uğramış Cengiz sülalesini ihya ettiğini yazmaktadır. Sahib

Giray, hanlığı döneminde memleketin dahili işlerinde ıslahatçı ve teşkilatçı bir han,

memleketinin harici siyasetinde bir diplomat ve müdafaasında ise iyi bir kumandan

olduğunu gösterdi. Hanlığı 1551 yılına kadar süren Sahib Giray Han hakkında,

Kaysunzade Nedayi, Tarih-i Sahib Giray adlı eser yazdı.

Kazan’da hanlığı bırakarak İstanbul’a gelen Sahib Giray’ın yerine hanlığın

başına Safa Giray çıktı. Tahta çıktığı zaman, 150.000 kişilik Rus ordusu karadan ve

nehirden Kazan’a doğru sefere çıkmıştı. Bu seferin sonucu hiç Rusların beklediği gibi

olmadı. Kazan askerleri aralıklarla Rus askerlerini püskürttü ve ağır zayiatlar verdi.

14

Ruslar daha fazla dayanamayarak sulh istediler. Ruslar Sahib Giray’ı Kazan hanı olarak

kabul etti.

Safa Giray Han devrinde Kazanlılar arasında, bir takım siyasi diplomat ve askeri

kumandanlar ön plana çıktı. 1530 senesinde Ruslar Kazan’a doğru iki koldan harekete

geçtiler ama bu sefer sonucunda muvaffakiyete ulaşamadılar.

Ruslar başarısız döndükleri Kazan seferinden sonra yeni bir plan yaparak

Kazan’da muhalif kesimin desteklediği Gevherşad Sultan’ın tahta geçmesini destek

vermeyi vaad etti. Bu sürecin sonunda Safa Giray Han tahttan azledildi ve yerine

Gevherşad Sultan idaresinde muvakkat bir hükümet kuruldu. Hanlığın başına da

Rusların desteklediği Can Ali geçti. Hanlıkta asıl hakimiyet hükümetin başındaki

Gevherşad Sultan’daydı.

1533’te III. Vasiliy öldü ve Rusya, Kazan’la yapılan muahedeyi yenilemek için

elçileri gönderdi. Rusya’da hükümetin değişmesi Kazan Hanlığı’nın siyasi hayatının

değişmesinde büyük rol oynadı. Rusya’daki bu siyasi değişim Kazan Hanlığı’nda

Ruslar tarafından tayin olunan Can Ali Han’ın öldürülmesinde etkili oldu. Rusya’da

hükümetin zayıf düşmesini fırsat bilen Safa Giray Han 1536 yılında Rus şehirlerine

doğru harekete geçti ve başarılı seferler düzenledi.

Bu seferle birlikte Kırım hanı Sahib Giray Han, Kazan Hanlığı ile resmen ittifak

yapıldığını ilan etti. Rus knezi IV. İvan bu açıklamaya tepki göstererek, Kazan’ın

Rusya’nın tabiiyeti altında olduğunu bildirdi. Kazan’da Safa Giray hanın ikinci hanlığı

çok zor geçti. Hanlıktaki muhalefet Ruslarla görüşmekte ve hana karşı darbe

planlamaktaydı. Bu plan Kırım ordularının Rusya’ya doğru sefere çıkmasıyla başarısız

oldu. Ruslar 1545 yılındaki ikinci seferde de başarısız oldu. Fakat hanlık içindeki

muhalefet yanlıları 1546 senesinde Safa Giray hanı kovdu ve pek çok Kırım’lı

öldürüldü.

Bu olay sonrası Kazan’da yeni hükümet teşkil edilmişti. Nogay iline kaçan Safa

Giray han da daha sonra Astrahan Hanlığı’nın destek birliklerini alarak Kazan’a doğru

sefere çıktı. Fakat başarılı olamadı. Yine bu sene içinde Kazan hükümeti Rusların taht

için namzet gösterdiği Şah Ali hanı tahta geçirdiler. Bu dönemde Ruslar, Osmanlı

Devleti, Kırım ve Kazan Hanlığı ile alakadar idiler. Bu ülkelerin Kazan Hanlığı’nın

içişlerine karışması, hanlık içindeki çatışma ortamını daha da arttırıyordu. Kazan’da

15

Şah Ali hanın hükümranlığı bir aydan fazla sürmedi. Safa Giray han, Nogay

Hanlığı’ndan aldığı askeri birliklerle Kazan’a doğru tahtını geri almak için yola çıktı ve

bu seferden muvaffakiyetle ayrılarak sabık hanın kaçmasında etkili oldu.

Yeni han Safa Giray, ilk iş olarak Rus taraftarı hükümet adamlarını idam etti ve

yerine yalnız Kırımlılardan oluşan yeni hükümet teşkil edildi. Kazan tarihinde 1530-

1546 arası fırkalar arasındaki mücadelenin en yoğun olduğu devirdir. Bu mücadeleden

Rusya ile birleşme taraftarı olanlar değil, Osmanlı Devleti ile birleşme taraftarı olanlar

galip çıktı.

Safa Giray han döneminde Kazan’a Ruslar sefer yaptılar ise de pek ciddi bir

başarı elde edemediler. Ancak bundan sonra Kazan Hanlığı ile Rusya arasında barış

tesis edildi. Aradan çok geçmeden Kazan hanı kırk iki yaşında aniden vefat etti. Bu

durum tekrar hanlıkta taht mücadelesinin başlamasına neden oldu. Safa Giray’ın dört

oğlu ile Kırım hanı Sahib Giray’a rakip olan Mengli Giray han oğlu Devlet Giray,

Kazan Hanlığı tahtına varis gösteriliyordu. Sahib Giray han, Devlet Giray’ı Kazan’a han

tayin etti ise de Devlet Giray, Sahib Giray’ı Kırım’daki tahtından indirerek Kırım hanı

oldu. Dolayısıyla Kazan Hanlığı’na Safa Giray’ın Kırım’da yaşayan oğlu Bülek Giray

tayin edildi. Fakat Kırım şehzadeleri arasındaki kanlı mücadeleler sonucu tahta Bülek

Giray yerine Safa Giray’ın küçük oğlu Ötemiş Giray geçti (1549). Ötemiş’in validesi

Süyümbike’de vasi olarak tayin edildi.

Süyümbike’nin vasiliği döneminde hanlığın en önemli iki görevi, tek kişide

toplanmıştı. Bu dönemde de Kazan Hanlığı’nın hükümeti Kırımlılardan müteşekkil idi.

Bundan sonra Ruslar, Kazan Hanlığı’nı ilk defa istila etmek fikriyle iki sefer düzenledi

ise de başarılı olamadı. 1551 senesinde Ruslar önceki iki seferden dersler çıkarmış

şekilde tekrar Kazan’a doğru harekete geçtiler. Böylece, Kazan kurulduğundan bu yana

aralıklarla devam ettirdiği müstakilliğini kaybedecekti.

Dördüncü Bölüm

Bu bölümde Kazan hanlığının sukutu devri anlatılmaktadır. Rusya 1540 yılına

kadar Kazan Hanlığı’nı ele geçirmek gibi bir düşünce taşımıyordu. Nitekim bu yıldan

sonra Rus Devleti, Kazan’ı istila için sürekli seferlere çıkıyor ve böylece Kazan Hanlığı

son devirlerini yaşıyordu. Rus din adamlarının bu işgal hareketinde etkisi büyük

olmuştur. IV. İvan döneminde devlet idaresi bilfiil papazların eline geçti. Bu durum da

16

Kazan’ın işgaline zemin hazırlıyordu. IV. İvan, buluğ çağına erdiyse de devleti, 1542

yılından 1553 yılına kadar onu vasiliği altına alan İvan Silvestr tarafından yönetildi. Bu

döneme “ruhaniler saltanatı” dönemi de denilebilir. Bu dönemde yapılan bütün ıslahat

mülki ve idari işler papazların rehberliğinde yapılmaktaydı. Kazan üzerine sefer

yapılması için hazırlıklar içine girilmişti. 1547 yılından beri idareyi bilfiil elinde tutan

Metropolit Makariy, Moskova’ya ‘’üçüncü Roma’’ şiarını benimseyerek IV. İvan’a

“Çar” unvanını vermişti.

Makariy hükümeti devri, Rusya’da devletçilik fikrinin ilk temellerinin atıldığı

devir olmuştur. Rusya’nın emperyalist politika izlemesinde etkili olan diğer kişi de İvan

Peresvetov’dur. Ayrıca Rusya’nın istila siyasetine arazi sahipleri tüccar ve Hıristiyan

ruhanilerinin çıkarlarının birleşmesi de önemli bir katkı yapmıştır. Fakat Rusya’da

emperyalizm fikrini fiiliyata geçiren Metropolit Makariy’in hükümeti olmuştur. 1551

senesinde Kazan Hanlığı’nı ele geçirmek için boyar zümresinden askeri mütehassıs İ.V

Şeremetyev, saraylı kesimden mülki idare mümessili A.F Adaşev, katipler zümresinden

de iktisat uzmanı İ. Mihaylov ayrıntılı bir plan hazırladılar. Bu plana Kazan

coğrafyasını iyi bilen Kazan kaçakları da dahil edildi.

Rus ordusunun Kazan’ı muhasara altına alması Kazan’ı müşkül durumda

bırakmıştı. Kazan’daki bu vaziyet Kuçak Oğlan hükümetini zorda bırakmış ve isyanlara

yol açmıştı. Kuçak Oğlan ve 300 kişilik heyeti Kazan’dan ayrılmak için yola

çıkmışlardı. Fakat bu heyet Kama nehri üzerinde Rus askerleri tarafından öldürüldü

veya esir alındı. Bu olay sonrası Kazan’daki Kırım sülalesinin sayılı günleri kalmıştı.

Hükümet Rus taraftarlarının eline geçti ve Ruslarla antlaşma yoluna gitmeye başladı.

Huday Kul hükümeti, Rusya’ya elçi göndererek Rusları tatmin edici şartlar bildirdi ve

çar bu şartları kabul etti. Antlaşma sürecinde ise Rusların talep ettiği şartlar çok ağır ve

Kazan Hanlığı’nın istiklalini tehlikeye sürecek maddeleri ihtiva ediyordu. Ruslar

Kazan’ı ikiye taksim edip yarısını kendilerine istemekteydiler.

Bu kurultayda Kazanlılar hiçbir vakit memleketlerinin Rusya’ya verilmesine razı

olmamışlardı. Hanlık içinde kargaşalar artmakta ve Şah Ali hanın vaziyeti daha da

kötüleşmekteydi. Ruslarda artık Şah Ali hanı tahtan indirerek kendi naibini Kazan’a

atamayı ve Kazan Hanlığı’nı, Rusya’ya bağlama yolunda faaliyetlere başladılar. 1552

şubatında Şah Ali han tahtan indirilmiş ve Ruslar bir beyanname ile Kazan’ın Rusya’ya

bağlandığını bildirmişlerdi.

17

Bu beyanname sonrası Rusya tarafından Kazan’a atanan naip, Kazan kalesine

alınmayarak geri döndü. Artık barış yoluyla verilmeyen kale harp yoluyla alınacaktı.

Yedi ay sonra sulh yoluyla alınamayan kale harp yoluyla istila edildi ve bunu Kazanlılar

kanları ve canlarıyla ödemek zorunda kaldılar.

Kazan’da inkılap fevkalade soğukkanlılıkla gerçekleştirildi. Kazan’a gelen Rus

heyeti beklenmedik bir direnişle karşılaşınca geri çekilmek zorunda kaldılar. Nitekim

Kazan’da eski, zayıf ve korkak Tatar hükümetinin yerini, enerjik ve milliyetçi Çapkın

Otuçev hükümeti almıştı. Fakat umumi durumun Kazanlıların lehine değişmesi Rusları,

Kazan’ı istila amaçlarından vazgeçirmedi. Artık harpsiz bir şekilde Kazan’ın Rusya’ya

ilhakına imkan kalmamıştı.

Bu olayları takiben Kama nehrindeki Rus muhafızlarını atlatan Nogay

hanı Yadigar han, Kazan’a gelerek tahta geçti. Yadigar Han’ın gelmesiyle Kazan’da

ahval-ı ruhiye değişerek Ruslar geri çekilmeye başladılar.

Rusların büyük bir ordu ile sefere çıktığı haberini alan Osmanlı Devleti bu

habere alakasız kalmadı. Kırım hanı, Rus toprakları üzerine gönderilerek Kazan’a

düzenlenecek sefer engellenmeye çalışıldı. Fakat yaşanan gelişmeler Devlet Giray’ın

geri çekilmesine neden oldu. Rus tarafında ise hükümet, halkı sefere iştirak ve teşvik

etmek için propagandalara başvurmaktaydı. Bu muhasara Rusların Kazan kalesini

beşinci muhasarası idi (1487,1524,1530,1550, 1552). Bu seferde Rusların birlikleri

150.000 kişi iken, Kazan ordusu 33.000 kişiydi. Bu mücadele sonunda Ruslar şehre

girmeyi başarmış ve erkek, kadın, çocuk demeden bütün şehri katletmiş ve

yağmalamıştı. Bu işgal esnasında bütün Kazan’daki eserler bir günde yok oldu ve imha

edildi.

Kazanlılar payitahtın elden gitmesiyle bağımsızlık mücadelesini bırakmadılar ve

teşkilatlanarak mücadeleye devam ettiler. Kazan için yeni han belirlemeye çalışan bu

teşkilat, han olarak Ali Ekrem’i Kazan’dan 160 kilometre uzaklıktaki Çalım kalesine

han tayin ettiler. Bu han başkanlığında mücadeleler 1556’ya kadar devam etti. Ruslar

1556’da Kazanlıların ikinci başkenti Çalım kalesini de ele geçirerek Tatarların askeri

mücadelelerini ümitsiz bir hale getirdi. Bu çatışmalardan sonra Rus hükümeti

Kazan’dan Müslüman ahalinin çoğunu sürdü. Milli ve dini her şey yıkılarak yerlerine

Hıristiyanlığın gerektirdiği müesseseler kuruldu. Halk Kazan’da kurulan piskoposluk

18

vasıtasıyla yoğun bir Hıristiyanlık propagandasına tabi tutuldu. Hanlığın istilası

tamamlanır tamamlanmaz 1557 senesinde Rus hükümeti hanlara, emirlere, mirzalara ve

umumen bütün arazi sahiplerine ait Kazan Hanlığı topraklarını Ruslara dağıttı. Ruslar,

Kazan kalesini ele geçirdikten sonra altı yıl daha isyanlarla mücadele etmek zorunda

kaldı. İsyanlar o kadar büyüktü ki koca Rus orduları zaman zaman Tatarlar tarafından

imha edilmekteydi.

Orta İdil’de Kazan’ın Ruslarca işgal edilişi Osmanlı, Kırım, Astrahan ve Nogay

taraflarında kaygıya neden olmuştu. 1561 yılında Osmanlı hükümeti Astrahan’ı

kurtarmak için Rusya’ya harp ilan edecekti fakat bu plan 1569 yılında uygulanabildi.

1572 yılında da Kırım hanı Rusya’ya sefere çıktı. Han Moskova şehrine ulaşarak

Kazan’ın intikamını almaya muvaffak oldu. Devlet Giray aynı sene ikinci defa

Rusya’ya sefere çıktı. Ve bu sefer sonucunda Kazan’ı elde edemese de Astrahan’ın

bağımsız olmasını sağladı. 1582 yılında Kazan ahalisi Ruslara karşı isyan etti. İsyan

ancak 1584 yılında bastırılabildi. Kazan Hanlığı’nın sukutundan sonra farklı

sülalelerden üç Kazan hanı, Şah Ali, Ötemiş ve Yadigar hayatta kaldılar. Sonraki

süreçte ise, bu üç han peş peşe Rusya’da vefat ettiler.

Beşinci Bölüm

Bu bölümde Kazan Hanlığı’nın dahili yapısından bahsedilmektedir. Kazan

Devleti, bilindiği gibi Bulgar ve Tatar kültürü üzerine bina edilmiştir. Hanlığın

yönetiminde askeri kuvvet çok önemlidir. Hanlıkta 118 senede 15 han başa geçmiş bu

durum devlet içindeki istikrarsızlığı göstermektedir. Kazan hanlarının ekserisinin edep

ve nesep bakımından Kazan ile bağları çok zayıftı. Ülkede han namzetliği için iki şart

aranmaktaydı. 1-Cengiz evladından olmak. 2- Müslüman dininde olmak. İleriki

dönemlerde bu şartlardan birincisi bozulmuş ise de ikincisi varlığını korumuştur.

Hanlığın taht mücadelesinde Uluğ Muhammed hanın sülalesi kesildikten sonra Giray ve

Timur Kutluğ sülalesinden Kasım hanları mücadeleyi sürdürmüşlerdir. Kazan

hanlarının ekseriyetinin şahsiyeti aydınlatılmış değildir.

Bu bölümde, Uluğ Muhammed hanın, Mahmud hanın, Halil hanın, Şah Ali

hanın, Sahip Giray hanın, Yadigar hanın hayat hikayeleri ile iyi ve kötü yönleri

anlatılıp şahsiyetleri hakkında bilgi verilmiştir. Bu hanların zevcelerinin hayatları

hakkında ise daha az malumat mevcuttur. Çünkü doğuda kadınlar batıda olduğu gibi

19

büyük roller oynamıyorlardı. Kadınların hicapla yaşadığı bu ülkede bazı dönemlerde

Kazan hanbikeleri devlet hayatına katılma yolu buldular ve tarih sayfalarında

kendilerine yer buldular.

Kazan Devleti’nde hanın tahta geçişi hususu bir merasime tabi olup bu merasim

dini bir ayin halinde camide yapılıyordu. Kazan hanı kale içinde şimdiki Vali Konağı

olan sarayda oturuyordu. Hanın yanında hakimiyetini paylaştığı bir divan vardı. Bu

divan üyelerine karaçi denirdi. Bu hanlıkta asilzadeler mühim görevlerde

bulunmaktaydı. Büyük devlet memuriyetlerinin babadan oğula geçmesi ve büyük

memurun hayatı süresince değiştirilmeden görevinin başında kalması bu hanlığın devlet

teşkilatının mühim hususiyetlerinden birisidir.

Kazan Hanlığı’nda devletin esas kanunlarını değiştirme gücüne sahip olan bir

kurultay da vardı. Bu meclis, halktan intihap edilmiştir. Kurultayda çoğunlukla

ruhaniler, askerler ve arazi sahibi zümrelerin nüfuzu vardı. Kazan Hanlığı’nda ilk

kurultay 1496 senesinde son kurultay da 1551 senesinde toplanmıştır. Kazan’daki idare

sistemi mutlakiyet esasına dayanan ve bir han tarafından idare edilen askeri monarşi idi.

Kazan Hanlığı’nın orta-merkez vilayetlerinde hakim olan din İslamiyet idi.

Tarikat şeyhleri, mollalar, hafızlar, müderrisler, ulemalar, alimler, dervişler,

şeyhzadeler, ruhani zümreye dahildiler. Bunlar kurultaya iştirak ederlerdi. Kazan’da

sufizm de vardı. Sufizmin Kazan’da en fazla rağbet gören kolu Türkistanlı Şeyh Ahmed

Yesevi’nin kurduğu tarikattı. Hanlıkta bütün dinler yaşama olanağı bulmuş ve

hoşgörülü tutum görmüşlerdir. Bu özellik Kazan’a Bulgar Devleti’nden ve Altın

Orda’dan kalmıştır.

Kazan Hanlığı’nda emirler, beyler ve gayri Türk ahalinin kabile başkanları bile

“knez” grubunu girmekteydiler. Bunlar devletin iktisadi ve ictimai teşekkülünün mühim

unsurlarıydı. Bu hanlıkta vergiden muaf zümreye Tarhan adı veriliyordu. Askeri bir

zümre olan oğlanlarda kurultaya katılabilirdi. Bu kurum Tatar askeri birliğinin süvari

kesimini oluştururdu. Zaten askeri teşkilatın merkezinde oğlanlar yer almaktaydı.

Altın Orda hanlarının yarlıkları memleket idaresinde hangi usulün takip

edildiğini açıkça göstermektedir. Hükümet vergi toplamak için ülkeyi taksim ederek

memuriyetler ihdas etmiştir. Bu memuriyetlere Altın Orda’nın mirası denilebilir. Bu

devletin elçilik heyeti ve iç ihtiyaçlara cevap veren idare merkezide vardı.

20

Kazan’da vergiye tabi zümrelere şehrin çeşitli tüccarları, esnafları, ameleler ve

köylü çiftçiler dahildi. Ülkede çeşit çeşit vergiler toplanmaktaydı. Büyük arazi

sahiplerinin işlerini gören ve hayatını toprağa bağlı olarak sürdüren köleler vardı. Kullar

ise harplerden elde edilen Rus esirlerden oluşmaktaydı. “İlyas Kamalov, Kazan

Devleti’nde hiçbir zaman Rusya’daki gibi kölelik olmamıştır demektedir.” Bu düşünce

kitabın yazıldığı dönemde Bolşevik baskısı nedeniyle müellif tarafından yazılmak

zorunda kalınmıştır.

Hanlığın iktisadi durumu ise şu şu şekildedir. Hanlıkta genellikle ziraat işleriyle

uğraşılırdı. İkinci derecede meşguliyet sahası ise ticaretti. Bu ticaret her sene İdil

sahasında yapılan panayırlarla canlandırılmaktaydı. Hanlığın dış ticareti gayet büyüktü.

Köle ticareti de Kazan’da önemli bir yer tutmaktaydı. El sanatlarında ise bilinenler

kumaşçılık, bezcilik ve basmacılıktı. İktisadi durum itibarıyla Kazan Hanlığı birbirinden

sarih olarak ayrılan iki bölümden ibaretti. 1- Tatarlarla meskun olan devletin merkez

sahası. 2-Çeşitli Fin aşiretleriyle meskun olan hanlığın uzak sahası.

XIII. yüzyılda eşsiz bir harp sanatına sahip olan Tatarlar, Kazan Hanlığı

döneminde zayıflamıştı. Moğol ananesinden gelen savaşçılık ve mücadele ruhu

zayıflayıp yerini Bulgar Devleti kültüründen gelen sulhsever bir anane bırakmıştı.

Tatarlar savaş durumunda atı çok iyi kullanmaktaydılar.

Tatarlar Rusya’yı çeşitli yönlerden etkilemişti. İdil sahillerinde yer alan iki

komşu devletten Kazan Hanlığı’yla Moskova knezliği birbirleriyle çok sıkı bağlar

içindeydiler. Tatarlar Moskova’yı vergi sitemi nüfus sayımı, emlak taksimi konusunda

etkilemişlerdir. Tatarların Orta İdil sahasını istila ettikten sonra, Rusya’ya getirdikleri

devlet teşkilatı önceki Rus devlet teşkilatından kıyas edilemeyecek derecede yüksekti.

Bu etkileşim Altın Orda Devleti’nden olmuştur.

Diğer yandan Moskova Devleti’nin bazı teşkilatlarının bizzat Kazan

Hanlığı’ndan alındığı görülmektedir. İki devlet arasındaki ticari münasebetler Tatar

kültürünün Rusya’da yayılmasında etkili oldu. Nitekim Rusların zemskiy soborları,

Kazan Devleti’nin kurultayına muşabihtir. Ayrıca Rusya’da ilk nüfus sayımını

Tatarlar başlatmışlardır. Diplomasi alanında da Rusya üzerinde Tatar etkisini görmek

mümkündür. Yine Ruslar askeri, mimari, gündelik hayat, dil, ticaret ve hayvancılık

sahalarında da Tatarlardan etkilenmişlerdir.

21

Bu bölümde ayrıca Kazan Hanlığı’nın sukutunun sebeplerine de yer verilmiştir.

Hanlığın son zamanlarında yaşanan siyasi, iktisadi ve kültürel zayıflıklar bu devletin

Rus istilasına zemin hazırladı ve devletin yıkılmasına yol açtı. Rusya’nın İdil sahasında

yapılan ticareti elde etmek isteğide bu yıkılmada etkili oldu. XVI. yüzyılda Ruslar

toprak genişliği, nüfus fazlalığı ve askeri birlik bakımından Kazan Devleti’nden

büyüktü.

Altıncı Bab

Bu bölüm Kazan şehrinden bahsetmektedir. Kazan şehrinin kurulduğu saha çok

eski zamanlardan beri iskan edilmiş bir yerdi. Bölgede bu durumu kanıtlayan mezar

taşları ve bazı eserler mevcuttur.

Tatar efsaneleri Kazan şehrinin Bulgarlar zamanında kurulduğunu belirtmekte

ve bunu eski kazan ismindeki yerleşimle bağdaştırmaktaydılar. Beyan-ı Destanı’t Tarih

ve Destan-ı Aksak Timur’da yeni Kazan’ın 1401-1402 de kurulduğu yazılmaktadır.

Kazan şehrinin kuruluşu hakkında Tatarlar arasında pek çok efsane vardır. Bunları üç

kısma ayırmak mümkündür.1- Kazan kelimesinin manası ile ilgili efsaneler 2- Şehrin

bir yerden ikinci bir yere nakli ve yılanlar hakkındaki efsaneler. 3-Kazan şehrinin

etrafına kalenin kurulması ile ilgili efsaneler.

Bu şehir müselles bir saha üzerine inşa edilmiştir. Hanlığın kale duvarları kalın

meşe ağaçlarından yapılan geniş duvar kule ve kapılarla çevrilmiştir. Kazan kalesi,

kurulduğu mevki ve Tatarların gayet ustaca tahkimleri ile bu devletin düşmanı Rusları

bile kendine hayran bırakmıştır.

Kazan kalesinin içine çeşitli müessese binaları inşa edilmiştir. Bunlar arasında

en önemli ve en dikkati çeken Han Sarayı’dır. Rus istilası sonrası bu saray cephanelik

olarak kullanıldı. Ayrıca bir köprü ile Kremlin tepesine bağlanan Voskresenkiy tepesi

de bulunmaktaydı.

Kazan şehri tamamen kale ile sınırlı olmayıp kalenin dışında kasabalar ve

mahalleler mevcuttur. Bu yerleşim birimlerinden başka kale dışında banliyölerde vardı.

Bu banliyöler sırasıyla Ermeni Mahallesi, Kurayş, ve Beş balta Mahalleleridir.

22

Bu bölümde Kazan şehrinin umumi manzarası tasvir edilmektedir. Şehrin bir

bölgesi dağın üzerinde, diğerinin düzlükte üçüncü bir kısmının da çukurlar arasında yer

aldığı belirtilmektedir.

Rus istilası sebebiyle yok olan Kazan mimarisi hakkında çok az bir bilgi

verilebilmekte ve fikir edinilebilmektedir. Bu yüzden eser bir başka Tatar hanlığı olan

Kasım Hanlığı’nı baz alarak Tatar mimarisi hakkında fikir yürütmüştür. Bu hanlıktaki

tespitlere göre Kazan Tatarlarının mimarisi kendisine özgüdür. Genelde yapılar ağaçtan

inşa edilmektedir. Rus mimarisine Tatar tesiri de olmuştur. Örneğin Vasiliy Blajenniy

Kilisesi, Kazan şehrinde sekiz minareli Kul Şerif Camii’ne benzemektedir. Bu kilisenin,

Kul Şerif Camii’nin kopyası olarak yapıldığını Şehabeddin Mercani’de kaydetmektedir.

Eserin Katkısı

Kitabın sonunda yer alan kaynakların türlerine göre verilmesi önemli bir katkı

olmuştur. Ayrıca kitabın dili sade, üslubu açık ve konular birbiriyle bağlantılıdır. Kitap

Kazan Hanlığı hakkında akademik bilgi veren kaynaklar sınıfına girer. Ayrıca eserin

sonuna resimler eklenmesi okuyucunun eseri daha zevkle okumasına ve ilgiyle

bakmasına katkı yapmaktadır. Diğer yandan kitap içindeki cümlelerde tartışmalı ve

tenkitçi bir yaklaşım sergilenmesi okuyucunun meseleyi daha iyi kavramasında etkili

olmaktadır.

Hudyakov’un bu eseri daha çok Rus kaynaklarına dayanılarak kaleme

alınmıştır. Bunlar müellifin eserini özgün kılmaktadır. Bu yayın Türk tarihi için son

derece önemli olan Rus kaynaklarını, tarafsız ve doğru bir yaklaşımla irdeleyerek

tarihimizin önemli bir sayfasını bize yansıtan Hudyakov gibi değerli bir bilim adamının

Türkiye’de tanınmasına fırsat oluşturacaktır. Ayrıca İdil-Ural tarihi ile ilgili Türkçe

kaynakların günümüze ulaşmaması ve Türk tarihçilerinin yakın zamana kadar Rusça

kaynaklara ulaşma şansına sahip olamamaları gibi nedenler, Türkiye’de de konuyla

ilgili bilimsel araştırmaların yapılmasını engellemiştir. Bundan dolayıdır ki

Hudyakov’un bu eserinin Türkçe tercümesinin yayınlanması bu boşluğu doldurması

açısından büyük önem arz etmektedir.

23

Sonuç

Hudyakov diğer tarihçiler gibi geleneksel yalanları kitabına katmadığı gibi

halkları da sınıflandırmamış ve hiçbirini diğerinden üstün görmemiştir. Hudyakov’un

Rusya üzerindeki Tatar etkisini incelediği bölüm bunun bir göstergesidir. Hudyakov

diğer tarihçilerden farklı olarak tarihinden utanmamış ve Altın Orda ile Kazan Hanlığı

dönemlerini Rus tarihinin bir parçası olarak görmüştür.

Eser, Tatarların Ruslar üzerindeki müspet tesirlerini tespit etmesi bakımından

ayrı bir öneme haizdir. Müellif devlet yapısı, askeri nizam, diplomasi, hukuk, mimari,

sanat, edebiyat, dil ve diğer alanlarda, Rusya üzerindeki Tatar etkisini tespit etmiştir.

Bu eseri Kazan Hanlığı ile ilgili yapılan ilk ciddi çalışma olarak nitelendirmek

mümkündür. Ayrıca eser, Kazan tarihi çalışacak araştırmacılar için rehber

niteliğindedir.