Birinci Dünya Savaşı arifesinde Rus müsteşriki ve seyyahı B.M.Guryev’in Osmanlı’nın...

12
(m . CIEPO . ULUSLARARASI OSMANLI . VE OSMANLI 6. ARA DÖNEM SEMPOZYUM 14-16 2011 II Prof. Dr. Adnan Prof. Dr. Tuncer BAYKARA Doç. Dr. Mehmet KARAY AMAN KALKINMA VAKFI TARAFINDAN

Transcript of Birinci Dünya Savaşı arifesinde Rus müsteşriki ve seyyahı B.M.Guryev’in Osmanlı’nın...

(m . UŞAK ÜNİVERSİTESİ

CIEPO. ULUSLARARASI OSMANLI ÖNCESİ

.VE OSMANLI TARİHİ ARAŞTIRMALARI 6. ARA DÖNEM

SEMPOZYUM BİLDİRİLERİ

14-16 NİSAN 2011

UŞAK

CİLT II

Yayına Hazırlayanlar

Prof. Dr. Adnan ŞİŞMAN Prof. Dr. Tuncer BAYKARA

Doç. Dr. Mehmet KARAY AMAN

Uşak Tanıtım Yılı Kapsamında

UŞAK İLİ KALKINMA VAKFI TARAFINDAN YAYINLANMIŞTIR

CIEPO ULUSLARARASI 0Sf.11Aı"\JL1 ÖNCESİ VE OS1v1ANL1 TARİHİ ARAŞTIRMALARI 6. ARA DÖNEM BİLDİRİLERİ KİTABI (UŞAK J 14-16 NİSAN 2011)

Yayına Hazırlayanlar

Prof. Dr. Adnan ŞİŞMAN Prof. Dr. Tuncer BAYKARA Doç. Dr. Mehmet KARAY AMAN

ISBN 978-975 -01264 - 5- I _(JJç.J~TJ>)

978 - 975 - 01264- 7 - 5 (II. Cilt)

© Tüm hakları saklıdır. Bu kitabın tamamı ya da bir .kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre, yazarların önceden izni olmaksızın elektronik, mekanik,

fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılamaz, yayınlanamaz, depolanamaz. Ancak kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

-- Yazışma Adresi:

Mehmet Karayaman Uşak Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi,

Tarih Bölümü/ UŞAK ~ o 276 221 21 34 l'8I mkarayaman@hotrİıail.com

Meta Basını Matbaacıhk Hizmetleri 87 Sok. No. 4 / A Bornova

(0.232) 343 64 54 [email protected] İzmit, Kasım - 2011 -

CIEPO 6. ARA DÖNEM SEMPOZY'UMU 14-17 NİSAN 2011 UŞAK

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ARİFESİNDE RUS lVlÜSTEŞRiK.i VE SEYYAHI B.M.GURYEV'iN OSMANLI ULAŞTh1 SİSTEMİ

HAKKINDA RAPORU (İstanbul'dan Yaffa'ya yolculuk)

Namiq MUSALl1

ÖZET

Araştırmalarunız zamanı Türkiye'nin · (Osmanlı Devletinin) ulaşım sistemi hakkında Rus müsteşriki ve seyyahı Boris Mikhayloviç Guryev tarafından I. Dünya Savaşı arifesinde, 1913 yılında hazırlanmış olan ta.rihl bir belge bulmuşuz. Osmanlı'yı gezip dolaşmış ve casusluk bilgileri toplamış Rus müellifi kendi raporunda Türkiye'nin demir yolu şebekesi ve buradakı bazı demir yollarının uzunluğu, Alınanlar tarafından yapılmakta olan yollar, Türkiye'nin ulalşım ve taşımacılık sektörürıde Rus, İngiliz, Fransız ve Alman şirketlerinin rolü vs. gibi konulara yer vermiştir. ·

1913 yılının sonbaharında B.M.Guryev İstanbul ile İskenderiye arasında yolculuklar düzenleyen Rusya Gemicilik ve Ticaret Cemiyeti'ne malisüs "Komilov" gemisinde İstanbul'dan Yaffa'ya kadar sefer etmiş, kendi raporunda Çanakkale Boğazında durum, .buraya· mayın döşenmesi sonucunda ticaret ve yolcu gemilerinin geçişinin kısıtlı bale gelmesi, Anadolu'nun limanları, gemiler için karantina mıntakaları ve Türkiye'nin deniz yollan hakkında bilgiler sunmuş, olası bir savaş sonucunda Osmanlı'nın kendi ulaşım sistemini nasıl kullanacağı, Rusya ve müttefikleri tarafından boğazların ele geçirilme irnkanlan, Osmanlı'nın Ege ve Ak deniz kıyılarına denizden saldınlann doğuracağı sonuçlar v~. meselelere ilişkin düşüncelerini kaleme almıştır. Guryev iki Rus subayı ile birlikte Çanakkale boğazındaki Türk tabyalarını gemiden dürbünle müşahade etmiş, Türk topçularının boğazdaki ulaşım yollarına nasıl nezaret ettiklerini incelemiş ve bu konuda fikirlerini kendi raporunda aktarmıştır.

Anahtar kelimeler: B.M.Guryev, I. Dünya Savaşı, Osmanlı demir yolu, Osmanlı'da gemicilik

Avrupa'da oryantalizm Doğu ülkelerinin işgal edilmesi ve sömürge haline getirilmesi gibi pratik maksatlara hizmet eden bir bilim alanı olarak meydana gelmiştir. Doğu ülkelerine akın eden ve burada askeri ve inzibati kuruluşlar, ticari müesseseler, misyoner kurumları vs. oluşturan AvrupaWar bu amaçlarının yerine getirilmesi için yerel halkların dillerini, düzenlerini,

1 Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi El yazmalar Enstitüsü görevlisi

907

NAMİQ MUSALI

; I

inançlarını, geleneklerini vs. öğrenmek zorundaydılar. XIX. yüzyılda v~:XX. ~izyıhn tıaşlannda 5adece tıilimsel mak~atlardan dolayı Doğu'ya gelmiş

oryantalistlerin yanı sıra bu bölgeye askeri ve siyasi nedenlerden dolayı bir nevi casus olarak gönderilmiş müsteşriklerin de varlığı inkar edilemez. Doğu ülkelerini adeta bir seyyah olarak dolaşan bu kişiler geri döndüklerinde gezdikleri ülkelerin içinde bulundukları durum hakkında gözlemlerini ve düşüncelerini içeren ayrıntılı raporlar hazırlamış ve bunu kendi devletlerinin resmi kurumlarına sunmuşlar. Bu oryantalistlerden bir tanesi de B.M.Guryev'dir.

Rus şarkiyatçısı ve seyyahı Boris Mikhayloviç Guryev 1882'de doğdu. Branş itibariyle İran alanında uzman olarak yetişmiştir2. X:X. yüzyılın başlarında çeşitli Doğu ülkelerine geziler yapmış, bu ülkelerin ekonomik, politik ve askeri durumları hakkında raporlar hazırlamıştır. O, 1910 yılının sonbaharında Rus Şarkiyatçılan Cemiyeti'nio toplanıtısında "İran'da Rus ticareti ve Büyük Hindistan Yolu projesi" isimli bildiri sunmuştur3 • Rusya'nın tarih mecmuasi olan ve Sankt-Peterburg'da neşredilen "İstoriçeskiy Vestnik" dergisinde "Tebriz'e seyahat" (1912, sayı 6 ve 7), "Bakü ve onun petrol sanayisi" (1913, sayı' 12) vs. isimli makaleleri, Sankt-Peterburg'da "Rusya'nın Moğolistan'la siyasi münasebetleri" konulu broşürü (1911) yayımlanmıştır. O, Türkiye ile de ilgilenmiş ve özellikle Osmanlı Devletinın deniz ulaşımı ve denizden gelecek saldırılara karşı hazırlık durumu üzerine araştırmalar

yapmıştır. Önun bp türden olan makalelerinden bir tanesi "Anadolu sahillerinin icmalı (Kara denizin Türkiye kıyısı)" ismini taşıyor ve "İstoriçeskiy Vestnik"in 1914 Aralık tarihli sayısında yayımlanmıştır4. ·

B.M.Guryev'in Türk.iye ile- ilgili diğer bir makalesi 1913 yılının

sonbaharında hazırlarimış ve aynı mecmualllD 1915 yılına ait VI. sayısında

neşredilmişti:r5. "İstanbul'dan Yaffa'ya kadar Türkiye'nio Asya kıyısına seyahat (notlar ve izlenimler)" isimli bu makaleyi hazırlamakta müellifin esas hedefi Osmanlı'lllD Asya kıyılarının ve buradaki önemli liman şehirlerinin savaş

öncesi savunma durumunu öğrenmektir. O, bu seferi için çıkış noktası olarak İstanbul'u, son varış noktası olarak Yaffa'yı seçmiştir. Anlatımının başında müellif, Yaffa'dan Süveyş kanalına kadar toprakların da Türkiye'ye ait olmasına

2 B.M.Guryev. Poyezdka v Tavriz, "İstoriçeskiy Vestnik", 1912, No. 6, s.972. 3 Aynı eser, s.973. 4 B.M.Guryev. Oçerk anatoliyskoqo poberejya (turetskoye poberejya Çernoqo marya),

"İstoriçeskiy Vestnik", dekabr, 1914; bkz.: B.M.Guryev. Po aziatskomu poberejyu Turtsii ot Konstantinopolya do Yaffı, "İstoriçeskiy Vestnik", 1915, No. 6, s.959.

5 B.M.Guryev. Po aziatskomu poberejyu Turtsii ot Konstantinopolya do Yaffı, "İstoriçesk.iy Vestnik", 1915, No. 6, s.958-983.

908

BİRİNCİ DÜNYA SA YAŞI ARİFESİNDE RUS MÜSTEŞRİKİ VE SEYYAHI B.M.GURYEV'İN OSMANLI ULAŞIM SİSTEMİ HAKKINDA RAPORU

rağmen, orada hiçbir önemli liman şehrinin bulunmadığını öne sürerek, kendi yazısını Yaffa ile tamamlayacağının anonsunu veriyor6.

Şunu belirtelim ki, XIX. yüzyılın sonu - :XX. yüzyılın başlarında gerek Hristiyan Ruslar' ın Kudüs ziyareti, gerekse de Rusya İmparatorluğunun Müslüman tebaalarının Hac ziyareti güzergahında İstanbul'dan başlayarak Marmara' dan, Ege' den ve Ak denizden geçen gemi yolculukları önemli bir yere sahipti. Bu deniz seferleri sadece B.M.Guryev'in değil, onunla çağdaş olmuş diğer Rus yazarlarının "İstoriçeskiy Vestnik"te yayımlanmış yazılarında da anlatılmıştır7 • Fakat Guryev'in anlatımı sadece bir yolculuk öyküsü olmayıp, daha geniş kapsamlı oluşu ve meseleyi gerek askeri ve siyasi, gerekse de ekonomik açıdan ele almasıyla dikkat çekicidir.

Yol kayıtlarının bazı yerlerinde Guryev aşırı bir Ortodoks Hristiyan dincisi ve şoven bir Rus milliyetcisi olarak karşımıza çıkıyor ve Türkler'e karşı negatif münasebet sergiliyor. Topladığı bilgilerin içeriğinden yola çıkarak, biz onun sadece seyyah olduğunu düşünmüyoruz ve savaş arifesinde Rusya Devletine bağlı kurumlardan biri tarafından Osmanlı'nıp Asya kıyılarını incelemek için gönderilmiş bir görevli olduğtİ.nu ihtimal ediyoruz. Görünen o ki, Guryev bu seferleri hakkında ayrıntılı raporlar hazırlayıp gerekep kurumlara teslim etmiş, savaş başladıktan sonra ise, bazı izlenimlerini okurlarla paylaşmayı karara almıştır.

1913 yılının Eylül ayında İstanbul'a (Konstantinopol'a) gelen Guryev burada bir hafta kaldıktan sonra Rus Gemiclik Cemiyeti 'nin Makedonya -İskenderiye taşımacılık hattıyla hareket eden ''Kornilov" gemisiyle 30 Eylül 1913 yılında, saat 13. 00' da kendi seyahatine başlamıştır. İki saat sonra onların gemisi "güzel İstanbul körfezini terkedip Marmara denizine açılmış", gece vakti Marmara'yı geçmiş ve sabah erkenden Çanakkale (Dardanel) boğazına yetişmiştir. Müellifin gezisinin esas amaçlarından bir tanesi Çanakkale'deki Türk mevzilerini ve buranın geçilebilme imkanlarını incelemektir: "Dardanel Boğazına giriş yaptığımızı hissettiğimde Rusya'nın politik ve ekonomik çıkarları açısından büyük önem arzeden bu boğazla tanışmak için çabucak giyinip güverteye çıktım". Guryev Çanakkale boğazını iki kez yüzüp geçmiştir (gidiş .ve dönüş yolunda). Dönüş yolunda ona birisi albay, diğeri ise yüzbaşı rütbesinde bulunan iki Rus · topçu subayı da eşlik ediyordu. Onlar Rusya Harp Bakanlığı tarafından Sırp ve Yunan topçu birliklerinin Balkan Savaşı zamanı

6 Aynı eser, s.958. 7 D.F.Sokolov. Poyezdka v qorod Djeddu, "İstoriçeskiy Vestnik'', 1902, No. 5, s.616-617;

M.E.Nikolskiy. Polornniçestvo musulman v Mekku, "İstoriçeskiy Vestnik'', 1911, No. 4, s.260-262.

909

NAMİQ MUSALI

İ\ Türkiye aleyhine faaliyetleriyle tanışmak için bölgeye gönderilmişlerdi. l\2iiellif 26~28 deniz mili uzununda olan Çaınakkale Boğazının dağlık tepelik kıyılarla çevrelendiğini yazar. Ona eşlik eden Rus topçuları dürbünle boğazdaki Türk tabyalarını müşahade etmiş ve oradaki topların ekseriyetinin 11 veya 9 düyümlük8 modern toplar olduklarını belirtmişlerdi. Boğazın bazı yerlerinde hareket eden projektörler koyulmuştu. Türkiye ile Yunanistan arasındaki savaş nedeniyle boğaza mayın döşenmişti. Bu yüzden de Türk savaş botları boğazdan geçen gemileri kendilerinin ardı sua götürerek, onları boğazın mayınsız

yollarından geçiriyorlardı. Rus müsteşrik yazıyor ki, "tilin bunları göz önünde bulundurursak," Türkiye'ye karŞı olası bir savaş zamanı Dardanel Boğazından geçebilmek fevkalade zor bir iş gibi gözüküyor". Bu yüzden yazar boğazı sudan değil, karadan geçmeyi öneriyor9.

Boğazda yüzen ticaret ve yolcu gemileri Çanakkale isimli küçük bir şehrin yanında duruyor, orada iki üç saat mola veriyor, yükleri ve postayı boşaltıyor ve daha sonra yola devam ediyorlardı. Çanakkale'den uzaklaşan yolcu gemisi Afon'a ve Selanik'e yol alıyor. Yolculuğun üçüncü günü Selanik'e varıyorl~. Rus müellif 1430'dan beri Türkler'in elinde bulunan Selanik'i son savaşta fethettikleri için Yunanlar'ı tebrik ediyor ve Selanik'ten "Merkezi Avrupa'ya demir yolları ile birleşmiş olan güzel liman şehri" diye bahsediyor.

Selanik'ten İzmir?e doğru yol alan gemi fırtınalı havada 28-30 saatlik bir yolculuktan sonra, 3 Ekim günü saat 16.00'da İzmir (Smirna) önündeki Türk karantina m.ıntakası olan Klazomeni'ye geliyor. Burada bazı işlemler yapılıyor. Gemi bir gün orada durmalı, üçüncü sınıf yolcular karaya inip, onlar için ayrılmış· kulübelerde kalmalı ve onların eşyaları dezenfekte edilmeliydi. Birinci ve ikinci sınıf yolculara ise İzmir' de karaya inebilmeleri için sağlam oldukları hakkında karantina belgeleri verilmeliydi. Yunanistan ile Türkiye\ arasında ilişkiler iyi durumda olmadığı için TÜrkler Selanik'i, Yunanlar ise izll'.ur·i veba veya taun salgını tehlikesi bulunan bölge ilan etmişlerdi ve karşılıklı olarak gemileri titiz bir. şek.ilde kontrol ediyorlardı. Fakat aslında bu şehirlerin

biçbrrisinde salgın diye bir şey yoktu. ''K.ornilov" gemisinin personali Türk karantina doktoruna b!iyülc bir kutu

havyar ve Rus ·şekerlemeleri bahşiş vererek, geminin 24 saat boyunca bekletilmesini önlemiş ve gemi çabucak bir şek.ilde dezenfekte edildikten sonra İzmir'e doğru yol almıştı. Fakat İzmir kıyısında onları sürpriz bekliyordu. Çünkü o zaman Yunanistan'a karşı yapılan savaş nedeniyle İzmir limanına da mayın döşenmişti. Burada da Türkiye deniz kuvvetlerinin küçük savaş gemileri

8 1 düyüm = 23 mm. . 9 B.M.Guryev. Po aziatskomu poberejyu Turtsii, s.959-960:

910

BİRİNCİ DÜNYA SAV AŞI ARİFESİNDE RUS MÜSTEŞR.İKİ VE SEYYAHI B.M.GURYEV'İN OSMANLI ULAŞIM SİSTEMİ HAKKINDA RAPORU

güneşin çıkışından batışına kadar yolcu gemilerine mayınsız sahadan yol gösteriyorlardı. Fakat Rus gemisi İzmir yakınlanna geç yetiştiği için Türk gemisi ona yol göstermekten imtina e~iş ve bu yüzden yolcular o geceyi denizde geçirmeli olmuşlardı10•

Sabah vakti "Komilov" bir Türk gemisi eşliğinde İzmir limanına girmiş. Etrafta mayına düşüp mahvolmuş yolcu gemilerinin parçaları su üzerinde yüzüyordu. Türkler bu gemilerin mayına düşmelerinde onların personelleri.pin suçlu olduğunu belirtiyorlardı. Fakat "Komilov"un gemicileri bu işte Türkler' in suçlu buluyor, onların mayınları düzgün yerleştirmediklerini ve hatta mayınların bulunduldarı net mekanı bile unuttuklarım iddia ediyorlardı. Kazaya uğramış gemiler arasında Rus gemileri yolanuş.

İzmir limanına mayın döşenmesine ve kıyıda savunma siperlerinin kurulmasına rağmen, Guryev buranın İngiliz ve. Fransız güçleri tarafından fethedilebileceğini yazıyor, ama · şunu da sözlerine ekliyor ki, İngilizler'in, Fransızlar'ın ve Yunanlar'ın bu şehirde çok sayıda adamları ve sermayesi olduğıi için onlar İzrnir'e dokunamazlar. Çünkü böyle olursa, kendi sermayerleri zarar görecektir.

Yük taşıyan gemiler işlemlerin yapılması için İzmir kıyısında birkaç gün duruyor, yolcu gemileri ise sahilden biraz kenarda, İzmir körfezi içinde bir gün bekliyor, bu arada sandallar gelerek, yolcuları şehre götürüyorlardı.

İzmir Guryev'in üzerinde büyük bir etki bırakmıştı. Onun sözlerine göre, gece hayatıyla meşhur olan bu şehir amfiteatro şeklindedir. Onun sahil boyu uzanan bulvarı Fransızlar tarafından yapılmıştır. Bu bulvarın eni 8 sajen, uzunluğu ise yaklaşık 3 versttir11

• Orada duvarlarına beyaz mermer çekilmiş güzel evler vardır. Tüm sahil boyunca, limandan başlayarak demir yolu istasyonuna kadar demir yolu çekilmiştir. Gündüzleri bu yolla atlara bağlanmış vagonlarda yolcular taşıyorlar, geceler ise aynı yolda yük trenleri yürüyerek, limana getirilmiş mallan ülkenin iç bölgelerine taşıyorlar. Aydın demir yolu İngilizlere mahsustur ve bu yol Aydın'dan doğuya doğru Dikra istasyonuna kadar uzanıyor. Turtali ve Çital-Karaağaç istasyonlarından özel kollar ayrılıyor ve bu kollar Tir ve Admiş istasyonlarına varıyor. Tüm Aydın demir yolu toplam 330 verst uzunluğundadır. İzmir'den başlayan ikinci demir yolu hattı _Hasab demir yoludür. Bu yol Alaşegird'e kadar 152 verst uzanıyordu. Onun Magneziya'dan Soma'ya varan 83 verst uzununda bir kolu da vardı. 1894 yılında bir Fransız şirketi bu yolu satın almış ve hemen onun uzatılması işlemlerine başlamıştı. Böylece, bu demir yolu İzmir'den 380 verst mesafede

10 Aynı eser, s.960-963. 11 1 sajen = 2, 13360 m.; 1 verst = 1,0668 km.

911

NAMİQ MUSALI

t bulunan Kara-Hisar'a ulaşmış ve İstanbul - Konya demir yolu ha\"1ına yakl,aşmıştır.

İzmir limanında değişik ülkelerin ticaret gemilerine rastlamak mümkündü. 1913 yılında İzmir'in tüm ticaret tedavülü Rus parasıyla tahminen 80 milyon rubl teşkil ediyordu. İzmir şehrinin nüfusu 400 bin kişiden oluşmaktaydı. O, ticari ve ahali bakımından İstanbuPdan soiıra tüm Osmanlı Devletinin ikinci şehriydi. Etnik nüfus itibariyle şehirde en çok Yunanlar, onların ardı sıra Türkler, daha sonra ise Almanlar, Fransızlar, İngilizler, Ermeniler, Yahudiler vs. yaşamaktaydı. "Önceleri İngilizler'in, daha sonra ise Almanlar'ın İzınir'deki nüfuzlari sebebinden burası Türkler tarafından "Gavur İzmir" diye kötü bir isimle anılmaktadu"12•

Aydın vilayetinin valisi bu şehirde oturuyordu. İzmir' de Müslüman camilerinin yanı sıra Yunan, Ermeni ve Katolik kiliseleri, Yahudi mabetleri de vardı. Yazar İzmir'in tarihl anıtları sırasında onun pazanni, Hisar-Cami'yi, Yunanlar'ın Kutsal · Fotiniya kilisesini, Pagus dağındaki Genuya kalesinin kalıntılarını, Meles nehri üzerindeki köprüyü vs. hatırlatıyor. Türkiye'nin her yerinde oJduğu gibi İzmir' de de Avrupa malları üstünlük teşkil ediyordu. Özellikle de Almanlar'ın iki şirketinin "Stein" ve "Tiring"in buradaki faaliyetleri müsteşrikin dikkatini çekmişti. İzmir' de en önemli yerel mallar altın ve gümüş işlemeli ipek kumaşlar ve İzmir halılariydı. Müellif İzmir pazarında Rus mallarının az olmasından şikayet ediyor. 1912 yılında burada kısa bir süreliğine Rus mallarının fuarı açılmıştı. Guryev Türkler' in Rusya'yı medeni bir Avrupa ülkesi olarak görmediklerini ve onu vahşi bir devlet saydıklarını

yazıyor. ·Müellif "İncil" den tanıştığı İzmir tütsüsü ile ilgilenmiş, fakat Avrupa'dan buraya sahte tütsü getirildiği için hakiki iZmir tütsüsünü bulmanın zor olduğunu görmi)ştfu. o, İzmir hakkındaki . düşüncelerini bu ~ notlarla sonuçlandırıyor: "Genel olarak, İzmir bende Türk şehrinden daJ?-a çok bir Avrupa şehri izleıiimi uyandırdı"13 . ·

Gemi Hios adasının yanından geçerek, bir sonraki gün, yani 5 Ekim'de Rodos · adasına iılaşmı_ş. Müsteşrik · burasının 1912 yılında İtalyanlar tarafından ele geçirildiğini yazıyor, bu adanın Ak denizle Ege deni.zi arasında pulunan ve stratejik açıdan büy'ük önem taşıyan bir mevki olduğunu belirtiyor ve Rodos'un tabiatının güzelliklerini ve tarihi anıtlarını vasfediyor. ·

12 Daha Guryev'den yaklaşık 100 yıl önce İzınir'i ziyaret etmiş Azeri gezgin Hacı Zeynel Abidin Şirvfuıi bu şehrin Frenk samtına doğru bulunduğu ve ahalisinin çoğunluğunun İseviler olması sebebinden Rum ehlinin oraya "Gavur İzmir" ismini takdığını belirtmiştir (H.Z.Şirvfuıi. Riyazu's-seyfilıat, II. cilt, be say-o ehtemaın-i Ağarnir Kuliyev. Moskva, 1974, s.160).

13 B.M.Guryev. Po aziatskomu poberejyu Turtsii, s.964-969.

912

BİR.İNCİ DÜNYA SAV AŞI ARİFESİNDE RUS MÜSTEŞRtK.1 VE SEYYARI B.M.GURYEV'İN OSMANLI ULAŞIM SİSTEMİ HAKK.WDA RAPORU

"Kornilov" Rodos'ta 4 saat durmuş, daha sonra akşama doğru Ak denize açılarak. Mersin'e doğru yol almıştır. Gemi Mersin'e kadar 36 saatlik yol boyunca çok sakin ve güzel bir havada hareket etmiş ve suyun yüzeyi ayna gibi düzmüş, yani hiç dalgalanma ve fırtına yokmuş. Mersin küçük olmasına rağmen, çok önemli bir limanmış ve iyi bir körfezi varmış. O, Anadolu'da büyük bir araziye yayılan Adana vilayetinin tek elverişli liman şehriymiş ve yıllık mal tedavülü 60 milyon frankmış. Türkiye'nin diğer yerlerinden olduğu gibi, buradan da esas itibariyle ham mallar ihraç ediliyor ve dışarıdan Avrupa sanayi mallan getiriliyordu. İlginçtir ki, neredeyse tüm Mersin Yunan Mavromati'ye mahsustu ve o, Rusya'nın buradaki gayri-resmi vice-konsolosuydu.

Aynı günün akşamı gemi İskenderun (Alexandretta) limanına yetişmiş. Burası büyük ve önemli bir limandı. Almanlar bunu kendi menfaatleri için iyi değerlendirmişler. Onlar ilk önce oradan Anadolu'nun içlerine doğru demir yolu battı yapmışlar. Daha sonra ise İskenderun'u deniz üstüne dönüştürmüşler. Böylece, İskenderun Almanya 'nın Ak denizdeki askeri üstü haline gelmişti. Almanla.r bir de Sinop'la Sivas'ı birleştiren bir demir yolu inşa · etmek istemişlerdi . Bununla onlar savaş öncesinde Kara deniz kıyısında bulunan Sinop gibi önemli bir limanla Ak deniz kıyısındaki İskenderun limanını birbirine bağlamayı ve onların her ikisinde deniz üstü oluşturmayı amaçlıyorlardı.

İskenderun' da "Komilov"a çok sayıda· öküz, inek ve koytıQ yüklendi. Onlar Port-Said'e götürüleceklerdi. Çünkü Süveyş kanalından geçerek Hindistan'a, Çin'e ve Japonya'ya yol alan gemiler Port-Said'de gıda ve yiyecek depoluyorlardı. Guryev İskenderun' da gemilere hayvan yüklenmesinin çok acımasız bir şekilde yapıldığını, hayvanların ayağına kendir bağlanarak, onların yukarıya doğru çekildiğini belirtiyor. Onun yazdığına göre, Türlciye'nin Kara deniz limanlarında hayvanların gemilere kaldırılması, onların boynuzlarına

kendir bağlamakla uygulanıyordu. Yolcu taşıyan sandallar felyuga, hayvan taşıyanlar ise magona diye isimlendiriliyordu14

Daha sonra gemi güneye yönelerek, Yaffa'ya doğru yol almış. Seyyah, geminin Mersin'den Yaffa'ya kadar sahilden 5-8 verst mesafede gittiğini ve yolcular açısından bunun daha enteresan olduğunu ifade ediyor. İskenderun' dan çıktıktan sonra seyyah gec~ vakti uzaklarda, denizin iç taraflarında o zamana kadar görmediği çok büyük şimşeklerin çaktığını görmüş ve kendi sözlerine göre, onları gördüğünde insanın yarattıklarının kainatın yaratıcısı olan Tanrı 'nın büyüklüğü karşısında ne kadar önemsiz olduğunu anlamış.

Nihayet, sabah saat 12.00'da, yani yolculuğ\in sekizinci gününde "Komilov" Suriye'deki Tripoli şehrine yanaşmış. Seyyah Tripoli'nin el-Mina

14 Aynı eser, s.969-972.

913

NAMİQ MUSALI

/ ; limanmın açık ve tamamen savunmasız bir körfez olduğunu belirtiyor. \ \ ipoli şehrinin esas kısmı sahilden 1 km. kenardaymış. Güçlü yağmur yüzünden Guryev kıyıya inmemiş. Gemi bu limanda 2 saat durmuş. Rus yolcu Tripoli limanının yıllık mal tedavülünün 40 milyon frank olduğunu belirtirken, demir yolu vasıtasıyla bu şehrin Beyrut - Halep demir yoluna birleştirilmesi

dwuınunda burada ticaretin daha da artacağını sözlerine ekliyor. Tripoli'nin ardından "Kornilov" şimdi Lübnan'ın başkenti olan, fakat

Guryev'in anlattığına göre, o zamanlar Osmanlı Devleti terkibindeki "Suriye'nin en büyük şehri" sayılan Beyrut'a yollanmış ve 6 saat soma gece vakti oraya varmış. Yolculuğun başlarında vuku bulmuş fırtına, karantina ve İzmir' deki mayın sahası yüzünden gemi normal sürenin üzerinde zaman harcamıştı. O yüzden Beyrut'ta fazla oyalanmadan yola devam edildi. Seyyah Beyrut'un güzel bir limanı olduğunu söylüyor. Orada bir Avusturya ve bir İtalya zrrhlı savaş gemisi durmuştu. Guryev öğrenmiş ki, L Dünya Savaşı arifesinde Osmanı Devletinin bu taraftaki sahillerinde Alman, Avusturya, İngiliz, Fransız ve bazeri İtalyan savaş gemileri yüzüyormuş. Yerel ahali arasında yaygınlaşmış söylentilere göre, büyük devletler Osmanlı sahillerini kendi aralarında bölmüşlerdi:

Süveyş'ten Kayfa'ya kadar İngiltere'ye, Kayfa ile İskenderun arasındaki sahiller Fransa'ya, İskenderun'dan İzmir'e kadar ise Almanya'ya aitti. Türkiye'nin tüm Kara deniz sahilleri ise Rusya'ya verilecekti.

Seyyah Beyrut limanında İtalya - Türkiye savaşı zamanı İtalyan gemileri tarafından tahrip edilmiş 1 Türk zırhlı gemisini ve 1 mayın gemisini görmüş. O, etrafta dolaşan yabancı savaş gemilerinin yanında tahrip olmuş iki Türk savaş gemisinin durmasını Türkiye'nin çöküşünün sembolleri gibi değerlendirmiş ve yavaşca ölmekte olan, can çekişen Türkiye'nin çöküşünün uzakta olmadığmı ifade etmiştir15 . Ne ilginçtir ki, Guıryev Osmanlı'nın çöküşünü--;Türkiye'nin çöküşü olarak görüyor ve Osmanlı'dan somaki dönemde Türk halkının bir istikbalinin olmadığına işaret ediyor. Görünen odur ki, Guryev ve onun gibi düşünen insanlar Osmanlı' dan s~ma Türk halkının yeni bir yapılanma içine gideceğini, cumhuriyet oluşturacağını ve bağımsız devlet geleneğini koruyabileceğini ihtimal etmiyorlardı.

Beyrut limanında Guryev'le bir sandalcı . arasında tartışma olmuş. Guryev'in anlattığına göre, Doğu ülkelerinde kıyıdan biraz kenarda durmuş gemilerden limana yolcu taşinmasının gidiş ve dönüş fiyatı bir kişiye iki frankmış. Ama gemiden inen yolcu işi garantiye alarak, sandalcı ile önceden pazarlık -yapmalı, onu götürüp getireceğine ilişkin şart koymalı ve parayı gemiye dönürken vermeliymiş. Aksi takdirde, yolcu 1 frank verip kıyıya ulaştığı

15 Aynı eser, s.972-975.

914

BİRİNCİ DÜNYA SAV AŞI ARİFESİNDE RUS MÜSTEŞR.i:Ki VE SEYY Afil B.M.GURYEV'İN OSMANLI ULAŞIM SİSTEMİ HAKKINDA RAPORU

halde, 5 frank verip geri dönmeli oluyormuş. Çünkü birbirleriyle bağlantısı ol~ sandalcılar geri dönüşünü garantilemeyen yolcuları birbirlerine haber veriyorlarmış ve ondan çok para talep ediyorlarmış. Beyrut'ta Guryev'i ve onunla birlikte daha 2 kişiyi kıyıya çıkaran Arap sandalcı yan parayı önceden talep etmiş . Bu yüzden tartışma çıkmış ve Guryev tabancasını ona gösterdikten sonra tartışma bitmiştir. Sandalcı onları beklemeye ve parasını dönüşte almaya razı olmuştur.

Beyrut limanı azacık İzmir'i hatırlatıyordu. Burada da limana doğru uzanan demir yolu sahil boyunca yapılmıştı ve limana getirilen ürünleri ülkenin iç kısımlarına taşımaktaydı. Bu demir yolunun en büyük olan son istasyonları Halep ve Dimaşk'tı. Kendi ticaret hacmine göre Beyrut Osmanlı devletinde üçüncü yere sahipti. İlk sırada bulunan İstanbul'a Osmanlı ticaretinin % 25'i, ikinci sırada bulunan İsmir'e % 18'i, Beyrut'a i'se % 9'u aitti. Bunların ardı sıra İskenderun, Tripoli ve diğer limanlar geliyordu.

1912'de Beyrut'ta da bir süreliğine Rus ürenleri fuarı düzenlehıniş . Bu şehir de İzmir kadar Guryev'in hoşuna gitmiş. Beyrut.'ta elektrik tramvayı bile varmış. Ama yine de seyyah İzmir'in Beyrut'tan daha güzel olduğunu belirtiyor.

Gemi gece 02.00'da Beyrut'u terkeclip Filistin kıyısında bulunan Kayfa limanına yol almış. Sabah 09.00'da Kayfa'ya varmışlar. Kayfa körfezi rüzgardan korunan bir limandır ve orada kıyıya çıkmak zor değildir. Kayfa'dan Kudüs'e doğru demir yolu inşa aşamasındaydı. Bundan başka, Kayfa'dan Medine'ye de demir yolu çekilmişti. Bunun sayesinde Hacc'a giden Müslüman ziyaretçiler Hicaz limanlarında dolaşmak yerine, Kayfa'da inerek, daha rahat bir şekilde yolculuğa devam ediyordular ve böylece, seyahatlerini 15-20 gün kısaltmış oluyordular.

Kayfa kendi elverişli mevkiyi sebebinden hızla gelişmekteydi. Burada 30 bin ahali vardı ki, bunun da yansı Müslüman, diğer yansı ise Hristiyan' dı. Şehirdeki evlerin çoğunluğu Avrupa üslubunda yapılmıştı. Fakat Kayfa'dan Kudüs'e atlarla yolculuk pahalı olduğu için Yaffa'dan gitmek daha iyiydi. Rus gezgin Osmanlı'nın Ak deniz kıyısının, bazı yerler ve şehirler hariç, genel olarak kayalıklardan ibaret olduğunu ifade ediyor.

9 Ekim 16.00'da gemi Yaffa'ya ulaştı. Yaffa'da körfez olmadığı. için fırtınalı günlerde gemilerin kıyıya yanaşması mümkün olmuyordu. Çünkü sahile yakın yerlerde, denizin içinde çok sayıda kayalar vardı ve yolcuları taşıyan kayıklar bu zaman kayalara çarpılıp parçalana bilirdiler. Ama bu kayalar aynı zamanda dalgaların şehir kıyısındaki evleri vurmamasına yardımcı oluyordular. O yüzden onları patlatmıyorlardı.

Gemi üzerindeki karantina bayrağı indiği zaman felyügalar yolcuları almak için gemiye doğru yüzdüler. Gemi heyetinin tavsiyesiyle Guıyev

915

NAMİQ MUSALI

Yaffa'da "Hotel du Park" otelinde kalmış. O zamanlar Yaffa'nın 40 b~ahalisi Ytıfdı. Bunun '.25 bini Müslüman Araplar. 10 bini Yahudiler ve diğerleri

Hristiyanlar'dı. Ticareti 40 milyon franktı. Burada Rus kilisesi bile vardı. Her yıl Yaffa'dan Kudüs'e 10 binden fazla Rus ziyaretçi gidiyordu: Yolcular Yaffa'dan Kudüs'e kadar demir yoluyla devam ediyorlardı. Seyyah Kudüs'te 1 hafta bulunmuş, daha soma Mısır'm Port-Said şehrine gitmiş, Mısır'dan da Yunanistan'a geçerek, bir süre orada kalmıştı.

Guryev yazıyor ki, Alman ve Avusturya şirketleri sadeçe Osmanlı Türkiyesinin liman şehirlerinde değil, İngiliz kolonisi halinde olan Kahire'de bile çok etkiliydiler. O, şöyle bir umut ifade ediyor ki, savaş sonucunda Almanya ve Osmanlı yenilecek, müttefikleriyle beraber Rusya da bu fırsattan istifade ederek Ak denizin Doğu kıyılarındaki pazarlarda etkisini artıracaktır. Yazısının sonunda gezgin Rusya, İngiltere ve Fransa gibi büyük Hristiyan devletlerinin çabaları sonucunda Kudüs'ün Türkler'in elinden çabucak bir şekilde alınması için Taİıiı 'ya dua ediyor. O, Çanakkale ve İzmir hariÇ, Osmanlı'nın Asya kıyısının tamamen savunmasız olması sonucuna varıyor16•

Böylece, Guryev'in yolculuk anılarının XX. yüzyılın başlarında

Osmanlı'nın deniz ulaşımı, demir yolları ve limanları hakkında bilgiler içermesi açısından önem arzettiğini söyleyebiliriz.

KAYNAKÇA

l. Guryev B.M. Po aziatskomu poberejyu Turtsii .ot Konistantinopolya do Yaffı, "İstoriçeskiy Vestrtik", 1915, No. 6, s.958-983.

2. Guryev B.M. Poyezdka v Tavriz, "İstoriçeskiy Vestnik", 1912, No. 6, s.972-999; No. 7, s.310-337. ·

3. Nikolskiy M.E. Pol.omniçestvo rnusulman v Mekku, "İstoriçeskiy Vestnik", 1911, No. 4, s.256-292; No. 5, s.603-638.

4. Sokolov D.F. Poyezdka v qorod Djeddu, "İstoriçeskiy Vestnik", 1902, No. 5, s.616-649.

5. Şirvani H.Z. Riyazu's-seyahat, II. cilt, be say-o ehternarn-i Ağamir Kuliyev. Moskva, 1974 .

.. . l§ Aynı eser, s.975-983,

916