# 25 CINGENELER

41
ÇİNGENELER, Avrupa 'mn muhtelif yerlerinde, Iran, Belûcistan v. b. gibi, Asya memleketlerinde, Mısır'da, şimalî Afrika'da ve AmeÇİNGENELER. 42i rika 'da yaşayıp, lisanları, yaşayışları, bedenî ve ruhî vasıfları ile diğer milletlerden ayrı bulunan, ekseriya gezici bir kavme verilen adlardan Türkiye 'de kullanılanıdır. Bu kavmin muhtelif isimleri başlıca iki menşe 'e irca edilebilir. Bâzıları çingene ve bâzıları da egyptus ( „kıp-tî" ) kelimesi ile alakadar görürler; fakat bundan başka da Hind dilinde toyeng (musikişinas, dansöz ) kelimesi ile veya athinganus ( At- hos, Aynâros) rum keşişleri ile alâkadar bulanlar veyahut brahman kitaplarında paryalara verilen çandala adının

Transcript of # 25 CINGENELER

ÇİNGENELER, Avrupa 'mn muhtelif yerlerinde,Iran, Belûcistan v. b. gibi, Asya memleketlerinde,Mısır'da, şimalî Afrika'da ve AmeÇİNGENELER.42irika 'da yaşayıp, lisanları, yaşayışları,bedenî ve ruhîvasıfları ile diğer milletlerden ayrı bulunan, ekseriyagezici bir kavme verilen adlardan Türkiye'dekullanılanıdır. Bu kavmin muhtelif isimleri başlıca ikimenşe 'e irca edilebilir. Bâzıları çingene ve bâzıları daegyptus ( „kıp-tî" ) kelimesi ile alakadar görürler; fakatbundan başka da Hind dilinde toyeng (musikişinas,dansöz ) kelimesi ile veya athinganus ( At-hos,Aynâros) rum keşişleri ile alâkadar bulanlar veyahutbrahman kitaplarında paryalara verilen çandala adının

muharref bir şekli gibi telâkki edenler vardır.Çingenelerin lisanlarını hindlilerinki ile mukayeseetmek suretiyle, onlar ile akrabalıkları açık bir şekildeisbat olunduktan sonra, vaktiyle Indüs sahillerindeyaşayan çangar veya zingar denilen halkın adınıtaşıdıkları ve kendilerinin de onlardan geldiği hemenumumiyetle kabul edilmiştir. ÇingenelerinBalkanmilletlerinde, orta Avrupa ve İtalya 'da adlarıtürkçedeki çingene kelimesinin muhtelif şekilleridir :ciganin ( bulg.) ( ciganu rumen ve buradan macar.cigâny ve daha sonra çekçeden cinkan ), zigeuner (alm.) zingari (ital.) cingano (venedik.) ve tsigane (frns.). Diğer taraftan, çingenelerin Mısır 'dan neş'etettiği farz ve kabul edilerek bunlara kıptı denilmiştir ki,

gipsy ( ingil.) agypciano (eski ispanyol.), gitano(bugünkü ispanyol.), gitane (frns.) kelimeleri bundangelir. Fransızların bunlara, ilk defa Bohemya 'dangeldikleri ve çek kırallarından aldıklarımürûriye ilebâzı hakları tanıyan ve sikaları gösterdiklerindendolayı, bohemien, holandalıların ise, evvelâ Macaristan'dangeldikleri için, ungern ve sonra,Danimarka ve İsveç 'de olduğu gibi, tatarolduklarızannı ile, iatern veya tâtern yahut put-peresliklerineişaretle, heidenen demeleri, çingenelerin ne kadarmuhtelif adlar ile anıldıklarını gösterir. ( Şarkmemleketlerindeki adları ve menşeleri için bk. mad.LÛLÎ ve ZOT ). Bundan başka halk arasında,teklifsizce, Türkiye'de pırpırı, kara-oğlan Finlandiya

'da mustalâinen ( „kara" ), Macaristan 'da faraonepe („firavun kavmi ve firavun oğulları" ), yunanistan 'daza-pari, şark ermenileri arasında boşa denilir. Fakatçingeneler, kendilerine rom ( „insan" ) bâ-zan da kalo („kara" ) derler.Bir kısım çingeneler memleketlerinin küçük Mısırdenilen yer olduğunu ve bu memleketin fazla kalabalıkve geçimi dar olması dolayi-siyle, hicrete mecburkaldıklarını söylemişlerdir. Küçük Mısır,Strassburgkronikçisi ( XVI. asır sonu ) Specklin 'eatfenBataillard 'in söylediğine göre, Epir 'dir. Diğer taraftanThököly Imre 'nin kâtibi Komâromi Jânos (Diariam,nşr. Nagy Imre, Peşt, 1861 ) 'e göre, XVII. asırsonlarında İzmit civarına küçük Mısır tesmiye

edilmektedir ki, çingeneler de, belki uzun bir müddetburada ikametten sonra, Avrupa 'ya buradan geçipdağılmışlardı. Çingenelerin Mısır'dan çıktığı, dahaİsviçre'de ilk defa görüldükleri bir sırada ( 1419), Bernkronikçisi Justin-ger Konrad tarafından ilerisürülmüşse de, aradan iki asır geçtikten sonra bile, bumeseleyi ilmî bir şekilde ve dil mukayesesi suretiyleAlmanya'da Bonaventura Vulkanis (ölm. 1614), isbataçalışıyordu ki, sonradan bir çokları bu tezi müdafaaetmişlerdir. Çingenelerin menşe 'ferindenuzun uzadıyabahseden Evliya Çelebi (VIII, 85 v.d.) „kavm-ikababete" dediği ve „kavm-i amal ikanın" inkırazındansonra Mısır 'da, Firavun 'un bu kavimden olduğunu veuzun müddet hâkimiyet kurduklarını bildirdiği çingene

kavminin asıl vatanını Mısır 'a bağlamakta ve bunlarınFiravunlar zamanından beri Rumeli'ye, bilhassaGümülcine'ye, geldiklerini ve, „Mısır hakkı için veGümülcine 'miz hakkı için" diye yemin etmeksuretiyle, asıl vatanları ile o zamanki vatanlarını işaretettiklerini kaydeder.Bizans kroniklerine göre, 835'te Kilikya'daAnazarbas ( Aynzarba, Anazarva ) şehrindebir çingenegurupunun mevcudiyeti anlaşılmaktadır. X.—XIV.asırlarda bir çok çingene grupları İran tarafındangelerek, Suriye üzerinde veya bir müddet Bizansarazisi üzerinde kaldıktan sonra, Mısır ve şimalî Afrika'ya geçtiler ki, daha sonra buradan ispanya ve Avrupa'ya da yayıldılar. Daha ehemmiyetli gruplar Frygia,

Bithynia ve Hellespontus 'tan geçerek, Balkanlara veoradan Avrupa 'ya dağılmışlardır. Öyle görülüyor ki,Balkan yarım adasının muhtelif yerlerindeve bilhassaPeleponez 'de, bir kaç asır kalmışlardı. Bir çok yerde,bilâhare Mora rumları arasındaki dahilî harplerzamanında veya osmanlı fütuhatı esnasındayıkılan vemısırlı diye zikredilenlerin çingenelere âit olduğumuhakkak bulunan Giftocast-ron adındaki kaleharabelerinin mevcudiyeti bunu gösterir. Korfu adasınaâit vesikalarda XVI. asır içinde çingeneler sık-sık bahismevzuu idiler. Yunanistan'dan buraya göçerek, 1326'da frank baronlarının hizmetinde bulunduklarıkaydedildiği gibi, 1370 'te, yerli vassâlolarak, adlarıgeçer. Bu adada, 1396 'da Anjou hanedanından

Venediklilere intikO ettiği vakit, bir foedum acingarum(»çingene cemaati" ) bulunuyordu. Daha sonra XV.asırda bir Bizans şâiri. Mazaris, Peleponez 'de yerleşen7 milletten birinin de kiptiler yâni çingeneler olduğunukaydettiği gibi, yine bu asır içinde Mora'dan geçenseyyahlar Modon şehri yanında bir çok çingeneleryaşadığını söylerler, Sırp4ii ÇİNĞENELİk.kiralı Step han Duşan 1348 'de çingenelere bir manastırvermişti. 1370'te Eflak 'a geçen çingenelerden 40 aileye1387 'de voyvoda Mirce-a'mn yer verdiğinigörüyoruz.Yine bu asrın sonlarında Erdel 'e de göçmüşlerdi.Almanya 'da ilk defa 1417 'de görünen çingenelerden,Alberto Krantius Saxonia adlı eserinde uzun-uzadıyabahseder ve bunlara da grande banda der. Çingeneler

1427 'de Fransa 'da 1433 'te italya'da görünmüşler vebundan sonra diğer Avrupa memleketlerine deyayılmışlardır. Bunlar ingiltere 'ye XIV.asırdageçmişlerdir. Amerika 'ya münferit surettemuhaceretleri XIX. asırdadır (Avrupa 'daki yayılışlarıhakkında Coloeei'nin Gli Zingari (Turin, 1888) adlıeserine göre hazırlanmış bir harita için bk. A PallasNagy Lexikona, IV).Çingeneler, Avrupa'da ilk göründükleri vakit iyikarşılandılar. XV. asrın sonlarında Papanın himayesinite'min ettikleri gibi, her memlekette hükümdarlar veprensler tarafından ihsanlar, imtiyazlar ve hediyeleraldılar. Fakat çok geçmeden bunun bir aksülameli olduve hemen her yerde, bilhassa türklere, casusluk yaptıkları

suçu yüklenerek, takiplere ve tazyiklere mâruzkaldılar. XVI. — XVIII. asırlarda çingeneler hakkında,çok defa ölüm cezasını da ihtiva eden, şiddetli karar vehükümler verildi. En büyük itham mevzuu büyüyapmak, çocuk çalmak ve insan eti yemek suçları idi.Habis ırk olarak, her yerde tel 'in ediliyorlardı.ingiltere, Fransa ve Lehistan 'da XVI. asırda,çingenelerin imhası hakkında, resmî makamlarcatedbirler alındı. Bunun neticesi olarak, Fransa 'da,ancak küçük bir çingene grupu, Basklar arasındakalabildi. Lehistan'da ve İngiltere'de, kıral dediklerireislerinin idaresinde, pek güçlükle ve mütemadiyenazalmak suretiyle yaşayabildiler. Çingenelere karşıgirişilen bu imha hareketlerine XVII. asırda İsveç 'te,

Danimarka'da, uzun müddet kilise ve hükümetmakamları tarafından İtalya 'da, XVIII. asırdaAvusturya ve Rusya 'da devam edildi. Nisbeten daha aztazyik gördükleri yer Eflak ile Macaristan 'di.Maamafih Eflak 'da da esir sınıfına mensuptular. Hürvatandaşların hâiz oldukları haklardan mahrum idiler(krş. Galdi ve Makkai, Geschichte der Rumanen,Budapeşt,1942, s. 135, 138 ). XVIII. asır nihayetindenitibaren, çingenelerin iskânları hususunda bütünAvrupa da alınan tedbir ve kararlar sayesinde,vaziyetleri iyileşmeğe başladı ve bâzı şartlar altındaserbestçe hareket edip, bir takım san'atlar ile demeşgul olabildiler.Çingeneler her yerde voyvoda, çeribaşı, kıral v.s.

namlarını taşıyan reislerin idaresi altında, çingeneçergesi denilen çadırlarda göçebehayatı yaşarlar. Reisleri idare ettiği çingenekabilesinin hâkimidir. Çingeneler bulunduklarımemleketin kanunlarına ve içinde yaşadıkları milletinlisan, din ve âdetlerine kolaylıkla alışırlar. Bununlaberaber, kendilerine mahsus vasıfları heryerdemuhafaza etmişlerdir. Bütün çingeneler lisan, bedenyapısı, ahlâk ve âdet, yaşayış bakımından, birbirinebenzerler. Göçebe çingeneler bir nevi maderşahî aileşeklini muhafaza ederler. Evlenen çingeneerkeği, kıztarafının mensup bulunduğu kabileye girer. Doğançoeuk, o kabilenin malı sayılır. Erkek kadından, çadır,çadır eşyası, araba, at v.s. gibi, „drahoma" ister. Kabileninen ihtiyar kadını çingene âdetlerinin

muhafazasına dikkat eder ve her kese nasihat verir. Birçingene için en büyük ceza, kabilesinden tardedilmektir. Çingenelerin kışlak ve yazlıkları vardır.Kışlaktan nisana doğru ayrılır ve yayladan da teşrin I.ortasında dönerler. Kışlakları hemen dâima aynıyerdedir. Köylerin hâricinde, ekseriya bir su başındaçadırlarını kurarlar. Çingeneler bulunduklarımemleketin dinini kolaylıkla fakat zahiren kabulederler. İsmen islâm veya hıristiyan olurlar. Avrupa 'dakilise, çingeneleri hakikî hıristiyan yapmak için, çokçalışmışsa da, onlar kendi din ve hüviyetlerinimuhafaza da sebat ve taassup göstermişlerve zahirenvaftizi kabul etmekle beraber, kalben kendi dinîan'aneleri-ne bağlı kalmışlardır. Müslüman olanlar

camiye gittikleri ve hattâ bâzan imamlarıdahi bulunduğuhâlde, Evliya Çelebî 'ye göre, „kâfir-Ierilekızıl yumurta, müslümanlar ile kurban bayramı veyahudiler ile kamış bayramları" yapmışlardır.Çingeneler hemen her yerde kalaycılık, bakırcılık,sepetçilik, at canbazlığı ve kerpiç dökücülüğü gibi,işler yaparlar; mamafih Avrupa 'da ilk göründüklerizaman bu işler ile uğraştıklarına dâir bir kayıt yoktur.Kadınları falcılık yapar veya ilâçlık ot toplayıp, satarlar.Çingeneler yerleşmeğe başladıklarından beribulundukları memleket halkları ile az-çokkarışmışlardır. Hattâ bugünkü çingenelerin büyük birkısmının asıl çingeneler ile yerli halkınkarışmasındanhâsıl olduğu ileri sürülmek) tedir. Yerleşik hayata

geçen çingeneler köylerin kenarlarında ayrı birmahallede ikamet ederler. Bunlar arasında, bilhassaMacaristan ve Romanya 'da, kuvvetli musikişinaslaryetişmişti. Çingenelerin kıyafetleri, hemen her yerde,mahallî âdetlere uygundur. Ancak kadınları göz alıcırenklerden hoşlanırlar. Bütün dünyada 4.000.000 kadarçingene olduğu tahmin edilmektedir ki, bunun1.000.000 'u Romanya 'dadır.ÇİNGENELER. 4*3O s ma n l ı i m p a r a t o r l u ğ u n d a çinge n e l e r . Hukukî vaziyetleri. XVI. asrın başlarındanitibaren, Rumeli 'deki çingeneleri, askerî maksatlar ilevücuda getirilen diğer bâzı teşekküller gibi, bir teşkilâtabağlı görüyoruz. Merkezi Kırkkilise olan ve Eski-HisarıZağra, Hayrabolu, Malkara, Döğenci-Eli, Incügez,

Gü-müleüne, Yanbolu, Pmar-Hisar, Pravadi,Dimetoka,Ferecik, İpsala, Keşan ve Çorlu mın-takalarmıihtiva eden bir çingâne livası ihdas edilmiş veçingeneler vaktiyle Anadolu 'da vücuda getirilip,sonradan Rumeli 'ye de naklolunan müsellemteşkilâtına sokulmuştu. Yine Rumeli 'de mevcutÇirmen, Kızılca ve Vize müsellemlerinden ayrı bir Iivâolan çingene müsellemleri de 938 ( 1531 )'de, diğerlerigibi, 3—4 müsellem ile 9—12 yamaktan mürekkepocaklar hâlinde tahrir edilmişti ki, müsellemleri,seferlerde yamaklarından avarız-1 dîvaniye karşılığıolarak, 50 'şer akçe harçlık alıp, nöbetle iştirakederlerdi. Sefer olmadığı zaman, hiç bir şey almazlar vehizmete alman nöbetli müsellem de o senenin ağnam

vergisini (âdet) vermezdi. Müsellemlere ayrıca birerçiftlik mikdarı yer tahsis edilmişti. Çiftliğin hâsılatınısefere giden alır, nöbetli olmayanlar da,yamaklar gibi50'şer akçe (987'de 55 akçe krş. Mahkeme-i şer'iyesicilleri arşivi, Rumeli sadâreti defteri, nr. 36, s. 235)harçlığı ve öşürlerini „eşen müselleme" verirlerdi.Bâzan zaruret hâlinde, üçü veya dördü de hizmetealındığı takdirde, çiftlik hâsılatını ve yamakların 50 'şerakçe harçlığını aralarında müte-sâviyen taksimederlerdi. Çingene müsellemlerinin de vazifesi seferdetop çekip yol yapmak ve askere erzak taşımak gibi, gerihizmetleri idi. Müsellemlerin başında çeribaşılan (seras-kerân) olan timarlı sipahileri bulunuyordu ki,tahrir defterlerinde bunların statüleri (ka-nun-i

seraskerân-ı livâ-i çingâne) ayrıca tes-bit edilmişti.Buna göre, timarlarmda olan göçebelerin resimleri„resm-i haymâne" olarak, kendilerinindir.Bunamukabil sancak beyinin haslarında sakin olangöçebelerin vergileri çingâne livasının sancak beyineaitti. Çeribaşı, timanndaki cürüm ve cinayet resmî ile'arüs ( gerdek ) resminin yarı hâsılatınıalır, yarısı ise,sancak beyine verilirdi. Fakat b a-d i hav a resimleritâbir olunan vergiler (yuva, kaçkon v. s.resimleri )tamamen çeriba-şınmdı. Böyle bir timarda bulunup dayürük, tatar, canbaz gibi askerî ve yağcı, küreci gibimalî ve iktisadî sınıflara mensup olanlardan ziraat ilemeşgul ve çiftlik tutan kimseler, birinciler 12, ikinciler20 akçe olmak üzere, resm-i çiftlerini çeribaşıya

verirlerdi (diğer aidatları hakkındaki tafsilât içinkrş.Başvekâlet arşivi, tapu defteri, 1531 = 938, nr. 170 ).Bu livanın çeribaşılan çingene olmayıp, bilakisöteden beri timarlu sipahileri sınıfına mensup beyzadeve sipahizâdedir. Bunların ti-marları livanın muhtelifmıntakalarında olup, kendileri de bir veya bir kaçnahiyenin müsellemlerini sefere sevkederlerdi. Meselâ938 'de çingâne livasının bir timarlu sipahisi Yanbolu'da muhtelif köylerde 11.463 akçe varidatlı bir timarave Kızılağaç Yenice 'sinde bir köyde 1555akçevaridatlı ayrı bir timara sahiptir ve kendisi seferde buiki yerden başka Keşan, Malkara, Gümülcine v.s. gibiyerlerin müsellemlerini de idaresi altınaalmaktadır.

Diğer taraftan çingâne livası timarlılarıarasındadergâh-ı âli çavuşlarından ve serkürekçilerin-denbâzılarının da bulunduğu görülmektedir. Hattâ butarihte Rumeli kethüdası Hüsam Bey 'in, 963 ( 1555 )'teRüstem Paşa'nın ve serha-zinedar Pirî Ağa'nm busancak teşkilâtı arasında hâsları vardı (krş. Başvekâletarşivi, tapu defteri, nr. 299).Çingâne livası sancak beyine gelince, bâzan çingânemüsellemleri zabiti, bâzan Kırkkilise sancağımüsellemleri beyi denilen bu „m i r 1 i-vâ-i ç i n g â ne", aynı zamanda, Vize yürükleri subaşısıve Vizemüsellemleri zabitidir ve ekseriya, çingâne sancağınıyazan defter eminleri bunları Vize müsellemleri vebâzan da Vize yürükleri ile birlikte kaydetmişlerdir.

Gerek sancak beyi, gerek çeribaşılan, hasvetimarlarından, yukarıda bahsettiğimizden maada diğerbâzı aynî ve nakdî vergiler de alırlardı.Mahallinhususiyetine göre, çeşit ve mik-darları değişen buvergiler arasında, meselâ, buğday, arpa, yulaf, burçak,nohud, bakla gibileri bulunduğu gibi, öşr-i kovan (balvergisi), öşr-i penbe (pamuk vergisi), öşr-i bağ, öşr-ibostan, öşr-i ketan, resm-i âsiyâbî ( değirmen vergisi),resm-i ağıl v.b. nevinden olanları vardır(tafsilât içinkrş. yukarıdaki defterler ).Müsellenlere tahsis edilen çiftlikler veya buçiftliklerin bir kısmını teşkil eden zeminler, mezraalarbâzan, muhtelif tahrirlerde başka başka müsellemlereocak yazıldıkları için, bir ihtilâf mevzuu olmakta ve

meselenin halli âit olduğu mıntaka kadısına bırakıldığıgibi, çe-ribaşılara tımar olarak verilen köylere de müdahaleyapıldığı vâki idi ( krş. Başvekâlet arşivi, aynıdefterler ).Murad III. devrinden itibaren, diğer askerî teşkilâtgibi, çingene teşkilâtı da bozulmağa başladı. 987(l579)'de, Iran harbi sırasında, Bender tarafınahizmete memur edilen çingâne müsellemleri, defterinteslim edilmediğini baİHÇİNGENELERİnane eden yamakların harçlık vermemeleri yüzünden,vazifelerine gidememiş ve çingeneleri yola getirmekhususunda Kırkkilise, Hayrabolu ve Babaeskikadılarına emir ve hükümler gönderilmesinemecburiyet hâsıl elmuştu (krş. Mahkeme i şer'iye

sicilleri arşivi, aynı vesika). Diğer taraftan devlet vesaray ricalinin yolsuzlukları cümlesindenolarak, sipahitimarları ve hattâ zeametler çingenelere tevcihedilmeğe başlandı (krş. Hammer, türk. trc, VII, 156v.d.). Nihayet, XVII. asır başında, umumiyetle yayalarve müsellemler gibi, çingâne müsellemleridekaldırılmış ve mukataaya bağlanmıştır (Ayn-Ali,Kavanin-i âl-i Osman der hulâsa-i me-zâmin-i defter-idivân, İstanbul, 1280, s. 45 ; Koçi Bey, Risale,İstanbul, 1303, s. 52). 1032 (1 62 2 ) 'de Rumeliçingenelerinin cizye ve is-pençlerinin ( bir nevi şahsîvergi) k 1 p t i y â a nezâreti muhasebesikanalındaniltizam suretiyle ve mukataa şeklinde Sipahi-zâdelerdenİbrahim Bey 'e ( 1046 tarihli bir vesikadaki kıptıyan

emîri Budak zade Hacı ibrahim Bey aynı şahıstır; krş.Başvekâlet arşivi, İbnülemin, dâhiliye, nr. 401) tevcihedildiğini görüyoruz ki, 1555 'teki çingâne livasıhasları, timarları ve ocakları hâsılatı yekûnu (6.244.462 akçe ) bu tarihteki mukataa icmalidir. Bumıkdardan ne kadarının hangi vazife sahiplerinesâliyane, mevâcip veya ocaklık olarak verildiğini bildiğimizgibi ne kadarının Sultan Ahmed camiine, Edirne'deki Sultan Bayezid evkafına veya Enirne'deki hassacerrahları ile Hassa suyolcularına v.s. ye tahsisolunduğunu tesbit edebilmekteyiz (krş. Başvekâletarşivi, mâden kalemi, defter nr. 5174).Rumeli çingâneleri. mukataaya bağlandıktan sonrada, hususî durumlarını muhafaza etmişlerdi. Diğer

reayanın ödediği avârız-ı dîvaniye ve diğer resimlerdenmuaf (taife-i kıptiyaıı kadîmden mafruz al-kalem vemaktu al-kıdem serbest) tutuluyor, buna karşılık maktuolarak senede müsellem olanlarından 655'er akçe alınıyor,fakat cizye talep olunmuyordu. Hıristiyanolanlardan ise 730 akçe cizye alınıyordu (krş.Başvekâlet arşivi, ibnülemin, dâhiliye, nr. 829 ). XVII.asrın sonlarına doğru kıptiyan mu-kataasına serhadçingenelerinin de (kıptiyan-ı serhadlûyân) 830.000akçe maktu'a ve cizye ile dâhil olduklarıgörülmekte veSerez, Ohri, Filibe, Niğbolu, Silistre vePrezerin gibiyer-lerdekilere de teşmil olunmaktadır (krş. Başmukataadefteri, nr. 5038). Bu sırada cizye verençingenelere, Balkan yarım adasının her tarafında,bilhassa, Elbasan ve Avlonya gibi Arnavutluk

taraflarında ve Üsküp, Vulçetrin, Prcştine havâlisinde,Mora, Inebahtı ve Karlı-eli 'nde, Ege adalarından birçoğunda rastlanmaktaidi (krş. İbnülemin tasn., dâhiliye, nr. 1028 ).Çingâne mukataasına, bu sırada, Anadolu 'da İzmit veBursa 'nm da dâhil olduğunu görüyoruz. D'Ohsson 'un,Anadolu 'daki kiptiler hakkında sarih olmayan kaydıbuna telmih olsa gerektir ( Tableau general de l'Empire Ottoman, VII, 299 ).Çingenelerin vergisi, Avusturya harpleri yüzündendevletin fazlaca para sıkıntısı çektiği bir sırada,Mustafa II. 'nın ilk saltanat senesinde (1106=1695)hayli arttırıldı. O zamana kadar 45.000 kuruşa toptanverilen bu muka-taanın, bundan sonra, hıristiyanlaratatbik edildiği şekilde, evrak ile cibâyet olunmasında

mîrîye çok fayda te'mini düşünülerek, Rumeli veAnadolu 'daki çingenelerin yekûnu 45.000 kişi (erkekve büyük ) ve bunlardan 10.000'i islâm ve35.000 ihıristiyan olduğu tahmin edilmiş, müslümanlarma 5,hıristiyanlarma 6 kuruş tâyin olunarak, hâsıl olan260.OCO kuruşun parça parça, diğer havass-ı hümayunmukataaları gibi, talibine satılması ferman olunmuştu (krş. Raşid, Tarih, II, 328 v.d.). Buna göre XVIII. asrınbirinci yarısında, cizye ve maktualann cibâyeti yer-yermuhtelif şahıslara havale edilmekte olduğu için bundansonra çingenelerin mâlî mükellefiyetleri,bâzan dasuistimaller ile, artmış, bunun neticesi olarak,çingenelerin birer suretle cizye ve maktua resmiödemekten kaçındıkları ve bâzı kimselerinde bunları

himaye ettikleri görülmüştür (krş. Başvekâlet arşivi,İbnülemin, dâhiliye, tarih 1116, 1136, nr. 2516, 2622).Muhtelif yer ve zamanlarda devam eden bu gibihâllerin önüne geçmek maksadı ile, 1155 (1742) 'te,padişahın yıllık masrafına tahsisen hassabazirgânbasısına ocaklık tâyin edilen istanbul, Edirne, Çirmenve Kocaeli sancakları dahilindeki çingenelerin cizye vemaktuaları ile mirî mallarının tahsiline kadı, mütesellim,voyvoda, selâtin evkafı zabitleri v.s. taraflarındanmümaneat gösterilmemesi hakkında alâkadarlara divantarafından emir ve hükümler gönderilmesinemecburiyet görülmüştü ( krş. Başvekâlet arşivi, Cevdettasnifi, saray, nr. 3865 ). Bâzı yerlerdeki çingâne cizyeve maktualannın saray mensuplarına ocaklık suretiyle

verilmesi keyfiyeti XIX. asır başlarında da henüz câribir usûldü. Hâlbuki, vukua gelen harpler dolayısiyîe,çingeneler, yaşayışları itibariyle de kolaylık görerek,sık sık yer değiştiriyor ve mukataa mültezimleri ileocaklık sahiplerini müşkül mevkie ve ehemmiyetlizarara sokuyorlardı (krş. Başvekâlet arşivi, Cevdet,saray, nr. 3230 ve 4263). Böyle bir zaruretin de şevkiiledir ki, tanzi-mattan sonra bir taraftan çingenelerintahrirleri ile iskânları cihetine gidilmiş, diğer taÇİNGENELER.4Hraftan da vergilerinin cibâyetinde daha başka esaslararanmıştır. Öyle görünüyor ki, çingenelerin tesbit vetahrirleri yolunda yapılan teşebbüsler, imparatorluğunen uzak mmtaka-larında bile başarı ile neticelenmiş,

meselâ doğu Anadolu 'da, Diyarbekir, Beşiri,Çapakçur, Midyat, Mardin havalisindeki müslümançingeneler ayrı ayrı tesbit edildiği gibi, Bosna 'da daiskân şekilleri ile kimseye zarar ve ziyanları olmamaküzere, m ü r u r n i z a m ı n a tevfikanvakit vemevsiminde göçüp gitmeleri te'-min olunmuştur (krş.Başvekâlet arşivi, Cevdet, dâhiliye, nr. 7018, 7019 veçingenelere tarhedilen vergiler hakkında 1261 ve 1281tarihlerine âit yalnız iki misâl için bk.Başvekâlet arşivi,cizye muhasebesi kalemi, nr. 3925 defter;Cevdettasnifi, dâhiliye, nr. 10884).i ş l e r i , y a ş a y ı ş ve â d e t l e r i . ÇingenelerinXV. asırda Anadolu 'da ve Rumeli 'de nerelerde ve nasılbulunduğunu tâyine yarayacak elimizde, şimdilik, tarihî

kayıtlar yoktur. Ancak Selim I. 'in Çaldıran seferi esnasındaErzurum 'dan sonra konakladığı yer, Ka-raçingeneadlı bir köy olduğuna göre ( Feridun Bey,Manşa'St al-salâtin, I, 400 ) çingenelerin, herhâldeXV. asır nihayetlerinden itibaren Anadolu'da yerleşmişbir hâlde de bulundukları anlaşılmaktadır. Anadolu 'nunbir çok yerlerinde Abdal adını taşıyan fakat halkarasında — kendileri bu isnadı asla kabuletmemekleberaber — çingene addolunan zümreler vardı ki, bunlarda hemen umumiyetle çingenelerin görünüşünde idilerve meşguliyetleri aynı idi. Ahmed Vefik Paşa 'ya göre,Hasan Abdallu taifesi de Ankara civarındave Kızanlık'da yaşayan bir çingene taifesi idi (Abdalların veTeberci denilen zümrenin çingeneler ile ve diğer

türkmen göçebe kabileleri ile olan alâkası meselesineve çingenelerin serseri derviş taifeleri arasınakarışdıklarma v. b. dâir tafsilât için bk. Köprü!ü-zâdeMeh-med Fuad, Abdal, Türk halk edebiyatı ansiklopedisi,İstanbul, 1935, s. 42 v.dd.). XVI. asrın ikinciyarısına âit diğer kayıtlardan hususiyle garbı Anadolu'da çingene taifesinin kalabalık bir hâlde bulunduğunugörmekteyiz. 975 ( 1567 ) 'te Beyşehir beyine, 977(1569) 'de Antalya, Aydm ve Saruhan kadılarınaverilen emirlerden öğreniyoruz ki, çingeneler,g u r b e t adı verilen yine göçebe bir taife ile birlikte,o mmtakalarda huzursuzluk âmili olmakta, yollarıkeserek adam soymak, tarla ve harmanlardaki mahsûlüyağma etmek, hattâ mescidle-rin kilim v. b. eşyasını

kaldırarak „şer'e dahi itaat" göstermemeksuretiyleahâliyi ve devlet otoritelerini kendilerine karşımücâdeleyemecbur etmektedirler (krş. Başvekâlet arşivi, mühimmedefteri, nr. 6 ve 7 s. 19, 41). Çingenelerin Rumeli 'de dedâima at besleyerek bu gibi yolsuzluklarateşebbüsettiği görüldüğü içindir ki, gurbet ve çingâne taifesininata binmemesi, zaruret hâlinde, eşeğe ve arabaya binmesi,at ve kısrak beslememesi, hattâ İstanbul 'da atcanbazlığı yapmaması müteaddit emirlerde ve Rumeli'deki sancak beylerine, Kırkki-lise ve İstanbulkadılarına bildirilmiştir (mühimme defteri, nr. 7, s.294", 349; nr. 26,982= 1574, s. 142; Ahmed Refik,XVI. asırda İstanbul hayatı, İstanbul, 1935, s. 147 ).

Kendilerine İstanbul 'da Edirnekapısı dâhilinde,öteden beri, bir yer gösterilmişken sonrabir yolunubularak, XVIII. asrın ortalarında, şehriniçmahallelerine kadar sokulmuş, Fâtih camiicivarındabüyük Karaman ve Dülger-z£de mahallelerindekiodalara yerleşmiş ve mürtekib-i nevâhî f „suç işler" )olarak tanındıkları için, vuku bulan şikâyetler üzerineeski yerlerine, şehrin kenarlarına çıkarılmalarınamecburiyet görülmüştü. Zâten daha evvel de, çingenelerindaha başka türlü yolsuz hareketlerinin önünegeçmek üzere zaman zaman şiddetli hükümlerçıkarılmıştı (Ahmed Refik, Hicrî XII. asırda istanbulhayatı, 1100—1200, İstanbul, 1930, s. 198 ; Hammer,Hist. de VEmpire Ottoman, XII, 400). Çingenelerin

İstanbul 'a Gümülcene 'den ve Menteşe sancağındanFâtih tarafından getirilip yerleştirildiklerini EvliyaÇelebî kaydeder. Mamafih Yenibahçe, Sulu-kule,Ayvansaray, Üsküdar, Kasımpaşa semtlerinedebilâhare yerleşmişlerdi. XIX. asrın ikinci yarısında,Paspati 'ye göre, İstanbul 'da 140 çingene ailesi vardı.Silivri, Çorlu, Çatalca, Büyükçekmece ve Tekirdağkasaba ve şehirlerinde yerleşmiş çingeneleri de tesbiteden (123 aile) ve bilhassa Osmanlı imparator-Iuğundaki çingenelerin dillerini inceleyen bu müellifRumeli 'nin diğer yerlerinde de yerleşenleringöçebelere nazaran çok az olduğunu tasrihve buhususta yanlış rakam ve malûmat veren AmiBoue 'yitenkit etmektedir (krş. Etudes sur les Tshinghiane ou

Bohe-miens de VEmpire ottoman, Constantinople,1870, s. 1—37).Göçebe ve yerleşmiş çingeneler arasında gerek dil,gerek yaşayış ve âdet bakımından ehemmiyetli farklarmeydana gelmiştir. Göçebeler, kendilerinemahsusvasıfları ve dillerinin hususiyetlerini muhafaza ettiklerihâlde, yerleşenler yerli halk ile karışmalarından dolayı,hem dillerine tüıkçe ve rumca kelimeler girmiş, hem degöçebe çingene âdet ve yaşayışını terk etmişlerdi.Yerleşmiş çingeneler göçebeler ile temastan çekinir veonlau426 ÇİNGENELER - ÇİNİ.câhil ve kaba bulurlar. Buna mukabil göçebeler deonları hakir görür ve „kalp çingene, kalpazan çingene,reaya çingenesi ve lakhos" adları ile tesmiye ederdi.Göçebeler dillerine çingenece roman es demektedirler.

Paspati 'ye göre, Rumeli çingenelerinin dili Avrupa veAmerika 'da dağılmış bütün çingene dilinin anasıdır.Çingeneler türklere ve umumiyetle müslümanlarak h o r a k h a i adını verirler. Rumlaraverdikleriumûmî isim b a 1 a m o 'dur. Hıristiyan çingenenin adıda b a l a m o r o m 'dur. Bulgarlara d as, arnavudlarada ç i b a-no adını vermişlerdir.istanbul 'da yerleşenler, ekseriyetle Macaristan veRomanya 'daki çigan orkestraları derecesindeolmamakla beraber, musikişinas olurlar Fakatçingenelerin asıl görülecek hayatı harmanyerlerinde,çergilerde, sepetler, maşalar, sacayaklar, ayılar, falçıkınları arasındadır, ilk baharda kışlaktan çıktıklarızaman istanbul civa-ıındakiler ya Büyükdere'de veya

Çırpıcı ile Çörekçi arasında, dere kenarında çadır kurar,kakkava tesmiye ettikleri ve tencere bayramı demekolan 3 günlük hususî bayramlarını kutlar,bu müddetzarfında mütemadiyen şarkı söyler, oynar,birbirlerineziyafet vererek eğlenirlerdi. Bayram sonunda çeribaşısenelik vergisini toplar, sonra dağılırlardı; rûmî 23 nisana( 6 mayıs ) tesadüf eden ve Paspati 'nin devrindeRumeli 'nin bir çok yerlerinde tatbik edilen bu bayram,bâzılarına göre, aidatını kolaylıkla toplayabilmesi içinçeribaşılar tarafından âdet olarak konmuşve çingenelervergilerini başka usûller ile vermeğe başladıktan sonraartık bundan vazgeçmişlerdir.İstanbul 'da ayı oynatanlar bu çingenelerdendi.Bunların hususî adlan Or sar 'dır Evliya Çelebî, esnaf-i

ayıciyandan bahsederken, Ba-lat 'ta sakin„pîrsizkiptiler" olduklarını, avcı basılara mensup bulunup,alaylarda 70 kadarının resro-i geçide iştirak ile Alayköşkü önünden geçtiklerini, o devirdeki meşhur ayıcıçingenelerden Kar-yağdı, Bin-bereket, Bazu-oğlu v. s.gibi kimseler bulunduğunu kaydetmektedir {ayn. esr, I,561 ; Rene Muffat, Pera de Constantinople, Paris,1881, s. 39 v.dd.).Çingenelere âit dilimizde „çingene düğünü, çingenekavgası, çingene borcu, çingene çer-gesi gibi oradanoraya sürer, çingene çalar kurt oynar, çingene evindemusandıra" gibi tâbir ve darb-ı meseller kalmıştır.Diğer taraftan Ahmed Midhat Efendi 'nin Kâğıthane'deki bir çingene kızının kendisine karşıalâka gösteren

bir istanbullu tarafından terbiye ve tahsil ettirilerekolgunlaştığını gösteren bir romanı ile Osman CemâlKaygılı 'nm, Topçular 'da ve Erenköyü ileÇamlıca 'daçingenelerarasındaki hayatı tasvir eden, aynı zamandaistanbul 'un muhtelif yerlerinde yerleşmiş meşhurçalgıcı çingeneleri anlatan orijinal romanını,çingenelerin romancılığımıza da mevzu teşkil edenbirer misâli olarak zikretmek lâzımdır,B i b l i y o g r af y a : H. M. G. Grellmann, DieZigeuner (Leipzig, 1783); F. Predari,Origineevicen.de degli Zingari (Milan, 1841); C.Hopf, Die Einvıanderung der Zigeuner in Earopa (Gotha, 1870 ) ; P. Bataillard, Sur les Origines desBohemiens ou Tsiganes (Paris, 1876); Wlislocki, Ausdem Inneren Leben der Zigeuner (Berlin, 1892);Miklo-sich, Über die Mundarten der ZigeunerEuropas ( Wien, 1872 —1880). Bu husustaki diğer

eserler için bk. Enciclopedia italiana, ZİNGARİ;Pallas Nagy, Lexicona ; LULY, ZOTT.( M. TAYYİB GÖKBİLGİN.)