# 159 ORUC REIS

47
ORUÇ REİS. ORUÇ RA İS (1474? ~- 1518), Cezayi r 'de türk h â k i m i y e t i n i n ilk k u r u e u s u ve m e ş h u r türk d e n i z c i si d i r. En eski türk kaynakları kendisini Oruç Reis ve Oruç Bey olarak tesmiye ederlerse de, yaşadığı devirden itibaren, şöhret kazandığı geniş Akdeniz bölgesinde Baba Oruç adı ile de tanınmış, Hıristiyan yazarların bu kelimeden bozma olarak yahut da „ki2il sakallı" mânasına gelen ve daha sonra kardeşi Hayreddin Paşa ( Hızır }'ya alem olan [ bk. mad. BARBAROS HAYREDDİN PAŞA ] B a r b a r o s leksbı ile adlandırmaları yaygın bir hâle gelmiştir ; arap-ça kaynaklarda adı 'Aruc okunabilecek bir şekilde tesbit edilmiştir. Oruç Reis'in menşe'i, hayatı ve ieraâtı hakkında en

Transcript of # 159 ORUC REIS

ORUÇ REİS. ORUÇ RA İS (1474? ~- 1518),Cezayi r 'de türk h â k i m i y e t i n in ilkk u r u e u s u ve m e ş h u r türk d e ni z c i si d i r.En eski türk kaynakları kendisini Oruç Reis ve OruçBey olarak tesmiye ederlerse de, yaşadığıdevirdenitibaren, şöhret kazandığı geniş Akdeniz bölgesindeBaba Oruç adı ile de tanınmış, Hıristiyanyazarların bukelimeden bozma olarak yahut da „ki2il sakallı" mânasınagelen ve daha sonra kardeşi Hayreddin Paşa ( Hızır}'ya alem olan [ bk. mad. BARBAROS HAYREDDİNPAŞA ] B a r b a r o s leksbı ile adlandırmaları yaygınbir hâle gelmiştir ; arap-ça kaynaklarda adı 'Arucokunabilecek bir şekilde tesbit edilmiştir.Oruç Reis'in menşe'i, hayatı ve ieraâtı hakkında en

eski ve güvenilir kaynak, eserinin bir yerinde kendisiniMurâdî diye tanıtan biri veya diğer bir görüşe göre,Barbaros 'un kıyı kaptanlarından Sinan Çavuş (SinanReis) tarafından yazılan. Kanunî Sultan Süleyman 'marzusu üzerine, bizzat Barbaros HayreddinPaşa 'mnanlattığı veya imlâ ettirdiği Gazavât-ı Hayred-din Paşaadb eser olup, Kâtib Çelebi 'nin bu hâdiselerden bir asırsonra te'lif ve sâdece türk deniz hareketleri vesavaşlarına tahsis ettiği Tuhfat al-kibâr fi asfâr al-bihör'dan başlayarak, sonraki bütün tarihçilere ve tarihlereme'-haz olmuştur.Babası Vardar-Yenicesi 'nden olup, Midilli 'ninfethinde (1463) gönüllü yazılarak, buradakalan YâkubAğa adında „Diiâver yiğit... ve aslında dahi sipâhî-zâde

... gayet bahadırlıkla meşhur" biri idi (bk. Gazavât-ıHayreddin Paşa Üniv. kütüp., nr. TY 2639, var. 5).Barbaros-larm menâkıbini destan tarzında anlatan diğerbir yazmada da bildirildiği gibi (Necib Asım, Gazavât-ıHayreddin Paşa. T OEM, sene 1, s. 235 ), KâtibÇelebide Eee-Ovası 'ndan ( Çanakkale vilâyetinde bir kaza)olduğunu yazmaktadır {Tuhfat al-kibâr... istanbul,1329, s. 25, bk, bir de Mehmed Şiikrî, Esfâr-ı hahri-yeiosmâniye, istanbul, J 306, s. 36). Bunlarınyanında,Oruç Reis 'in bir rum veya arnavut mühendisi ve hattâsieilyalı olduğu veya bir şövalye ve asilzade bulunduğabakkmda garpkaynaklarında hiç bir aslı ve esâsı olmayan uy« durmabir menşe'e bağlandığı görülmektedir.Yâkub Ağa 'nin Midilli 'de nikâh ile aldığı bir rum

kızından doğan dört oğlu içinde, Oruç, Ishak 'tan sonraikinci olup, Hızır (Barbaros Hayreddin Paşa}'tn büyükkardeşi idi. Daha gençliğinden itibaren, reisliğe hevesile bir tekne yaptırarak, ticârete başladı. Diğer iki kardeşiHızır ve İlyas da bu yolda hareket ediyorlardı.Oruç Reis deniz seferlerinin bir def-' asında, Ilyas ilebirlikte, Trablusşam 'a doğru giderken, ansızın Rodosşövalyelerine âit gemilere rastgeldiler; aralarında vukubulan bir çarpışmada İlyas şehid ve Oruç da gemisi iieberaber Saint-Jean şövalyelerine esir oldu. Ba-yezid 11.devri ortalarında cereyan etmesi muhtemelbulunan buvak'a, her tarafta olduğu gibi, Midilli 'de de duyulmuşve Hızır Reis 'i çok üzmüş idi. Hızır 'm ağabeyinikurtarmak maksadı ile, Bodrum 'a geldiği ve buradan

da tanıdığı bir rum tüeeanna, 28.000 akçevererek,Rodos 'a gönderdiği sırada. Oruç da bu teşebbüsten haberdarve ümitlenmiş olarak, Rodos 'ta zaman-zamangörüşüp, yardımını gördüğü Santurlu-oğlu adsnda birahbabı vâsıtası ile, kurtuluş çârelerini aramağa ve bunute'mine çalışıyordu. Aralarında kararlaştırılan planagöre, Oruç 'un sahibi bulunan kaptan ve diğer kaptanlarile birlikte, Santurlu-oğlu 'nun da hazırbulanaeağı birtoplantı sırasında, Oruç toplantı mahalliönündengeçecek ve bu esnada da Santurlu-oğlu Oruç 'ugöstererek, efendisi olan şövalye kaptandan bu esirisatın almak istediğini bildirecekti. Filhakika bu mülakattâytn edildiği günde yapılmış ve Santurlu-oğlu daefendisinden Oruç 'u, pazarlık suretiyle,800 altına satm

almış idi. Fakat aynı zamanda bu gibi işler ile vazifeliRodos taki deniz kumandanı, 10.000 altın vermeğemuktedir bir türk reisinin bu kadar az bir fiyat ilesatılmasına muvafakat etmeyeceğini bildirdi. Bu eiışverişve kurtulma planı suya düştü ve bundan sonraOruç Reis 'in esaret hayatı daha ağır şartlar ile geçmeğebaşladı; ayağma zincir halka geçirilerek,zindana atıldı.Bir defa. Oruç bizzat kumandan ile konuşarak,durumunun hafifletilmesine çalıştı ise de, onu iknâamuvaffak olamadı ve bu konuşmadan da, BarbarosHayreddin tarafından kendisinin kurtarılması içinRodos 'a gönderilen rum tacirin ihanetinemâruzkaldığını anladı. Oruç Reis "in zindandanalınarak, birgemide küreğe konulması, diğer şövalye reislerinin

ilgili kumandan nezdinde teşebbüsleri, ona: —- „Buesirlik ahvâli bugün Oruç Reis 'e ise, yarın bizedir ;deryada gezen adamın başına çok ahvâl geleğen olur"— demek suretiyle. Oruç 'un lehinde bulunmalarıüzerine, vuku buldu ; tafsilâttaS ORUÇ REİS.için bk. Gazavâİ-ı Hagreddin Paşa, Üniv. kü-tüp. var.9 v.dd.}.Bu sıralarda şehzade Korkut sancak beyi olarakAntalya 'da oturmakta ve her sene loo esiri, fidye-inecat vermek suretiyle, Rodos şövalyelerindenkurtarmak itiyadında idi. Tam bu esnada, yine bir senebaşı (ki şehzade Korkut'un Antalya sancakbeyliği 1502'den itibaren başladığına göre bunu 1505—1509 seneleriarasında kabul edebiliriz) kapıcı-başısmıgöndermiş

ve Rodos 'tan 100 esiri serbest bıraktırmış idi. Şehzadetarafından kurtarılan bu esirleri, kendi gemileri ile, birücret almayarak getirip, Anadolu sahillerine çıkarmakâdetleri olan şövalye tarîkati, bunlardanbir kısmınıOruç Reis 'in kürek mahkûmu olduğ-u kalyona koymuşve bu gemi ile Antalya eivârında ıssız bir yerebırakılmak üzere, yola çıkarmışlardı. Yolda kalyonkaptanı ve diğer şövalye reisleri ile herdilde vebilhassa çok iyi bildiği rumcayı tatlı-tatlı konuşan, buarada kendisini onlara da sevdiren Oruç Reis 'e, biraralık, hıristiyan dinine girmesi teklif edilmiş ona: —„Ey türk, sen bir güzel sözlü kişisin, bahusus bizimlisanımızı âlâ bilürsün, müslümanhktan nebuldun, gelbizim dinimize gir, içimizde sen de adı-sanı belli bir

adam olursun" — demişler ise de, o bunu şiddetlereddetmiş, bu mevzuda onlar ile münâkaşaya girmektençekinmemiş ve nihayet tâyin ettikleri yere gelip, kapıcıbaşıile esirler karaya çıkarıldıktan sonra, onların balıkavlamak üzere, sandal ile gemiden ayrılmalarını fırsatbilerek ve bu esnada çıkan fırtınadan da faydalanarak,ayağından demiri çıkarıp, kaçmağa muvaffak olmuş idi(ayn. esr.. var. 13 v.d.). Oruç Reis evvelâ bir köyesığındı, oraya misafir oldu • sonra Antalya 'ya gelerek,devamlı olarak îskenderiye 'ye sefer yapan ve Cazavât'm ifâdesi ile „on üç alabanda açar şeydigemisi olan"Ali kapudan adında meşhur bir kalyon kaptanınamüracaat ile, onun gemisinde iş buldu ve ikinci reisoldu. İskenderiye 'ye yaptıkları ilk seferde, başından

geçenleri bir mektup ile, o sırada Midilli 'ye gitmeküzere olan bir gemi kaptanı vâsıtası ile,kardeşi Hızır abildiren Oruç Reis şöhretinin etrafa yayılması vegemicilikteki mahareti ve geçirdiği maceralarınMemlûk sultanına da duyurulması sebebi ile, Mısırdevleti hizmetine alındı. O sırada sultanKansu GavrîHindistan taraflarına bir donanma göndermek istemekteidi ve Oruç Reis *i de ince donanma serdarlığ-magetirmiş idi. önceden Adana havalisindekime'mûriyetine 40 parça kalyon için lâzım gelenkerestenin hazırlanmasını emretti ve bunlarınhazırlandığını öğrenince de, Oruç Reis 'i16 gemilikineedonanmanın kumandan kaptanıolmak üzere, Papas Körfezi (İskenderun) "negönderdi. Ancak bunu haber alan kuvvetli bir Rodos

donanması. Oruç Reis'i takip ile, ansızınbastırdı vehepsinin baştan kara etmeleri ile, dağılmalarına sebepoldu. Böylece Oruç Reis tekrar Antalya 'ya gelmekzorunda kaldı. Kısmen kendi parası ile, kısmen deşehzade Korkut 'un yardımı ile, 18 oturaklı mükemmelbir gemi yaptırdı ¥0 bununla Rodos etrafında dolaşarak,bir hayli korsanlık yaptıktan, şövalyelere âit bir çok köybasıp, onlardan sayısız ganimet ile birlikte intikamınıda aldıktan sonra, kendisine karşı amansız bir takiphareketine girişilmesi, hattâ bir limandabastırılarakgemisinin zaptedilmesi üzerine, üçüncü defa Antaîya'ya döndü. Bu esnada Şehzade Korkut tekrar Manisasancak beyliğine gitmek üzere idi (mart 1511). NedimiPiyâle Bey ile öteden beri münâsebeti olan Oruç Reis,

bu defa onun vâsıtası ile, şehzade Korkut'tan alâka Vemüzâharet gördü ; şehzadenin izmir kadısına ve PiyâleBey 'in de İzmir gümrükçüsüne yazdıkları mektuplarile, 22 oturaklı bir gemi yaptırılarak, bütünlevâzımâtmıa, ievendlerinin, zahire vemühimmatlarının te'min edilmesi yolunda emirler aldıve gerçekten üç buçuk ay zarfında, gerek Korkut 'unemri üzerine yapılan 24 oturaklı, gerek Piyâle Bey inmektubu üzerine yapılan 23 oturaklı gemilertamamlandı; Foça limanında teçhizatları ikmâl olundu.Bu vesile ile Oruç Reis de artık Manisa 'ya gelmişbulunan şehzade Korkut nezdine gelerek, teşekkürlerinibildirdi. Onun duasını ve korsanlık yapmak üzereicazetini aldıktan sonra (ayn. esr., var. 23),Foça'dan

hareketle, İtalya sahillerine doğru yola çıktı. EvvelâPolia kıyılarında iki Venedik gemisini basıp, 24.000altın ile mal ve erzaklarını ganimet aldı. Sonra Agrıboz'a yakın Terzi limanı denilen bir limandaüç Venedikgemisi ile, şiddetli bir savaş yaparak, 285 esir vehesapsız ganimet malı almağa muvaffak oldu.Müteakiben Midilli 'ye geldi ve esaretinden berigörmediği kardeşleri Hızır ve İshak ile akrabalarınakavuştu.Onun Midilli 'den ayrıîalı 33 sene geçtiğini tahminsuretiyle kaydeden Cazavât (var. 26 }, bu husustaaldanmış «İsa gerektir. Bir müddet kendi memleketindeoturan ve getirdiği ganimet mallarını akraba vetaallûkatı ile bütün yetim ve fakirlere dağıtan Oruç

Reis, minnet ve şükranını ifâde etmek için, İzmir 'edoğru hareket etmek üzere iken, Sultan Selim 'inpâdişâh olduğunu ve Korkut 'un takip edildiğini veonun firarını ( 1513 ) öğrendi. GemisiairşehzadeKorkut 'a âit olduğunu ileri sürerek, zaptetmeleriihtimâline karşı ve kardeşlerinin tavsiyesi ile, kışıİskenderiye 'de geçirmek üzere, Midilli 'den ayrıldı.Yolda eîs geçirdiği gemilerORUÇ REİS. 4»«ile birlikte, İskenderiye 'ye geldi. OruçReis, evvelceİskenderiye körfezinde, düşman taarruzu neticesindedağılan ve karaya vuran Mısır donanması meselesindendolayı, Sultan Kansu Gavrî 'ye karşı mahcubiyetduymakta ve kendisine kalsa idi, bir dahaburayagelmeği düşünmeyecek idi ise de, neticederefiki Yahya

Reis ile birlikte, dört câriye ve dört köle ile bir takımhediye ve pîşkeşierini sultana takdim etti ve ondan izzetve ikram gördü ; sâdece uğradıkları felâketten sonratekrar Mısır 'a dönmedikleri için, sultanküçük birserzenişte bulundu; bununla beraber İskenderiye 'dekendilerinin ve adamlarının ikametleri veesbâb-ı istirahatlerihususunda ilgililere gereken emirleri vermeğide ihmâl etmedi. O kışı (ISI3/IS,4) İskenderiye 'degeçirerek, sefer için hazırlıklarını ikmâl eden Oruç Reis,ilk baharda Yahya Reis ve diğer maiyeti ile birlikte,hareket etti ve evvelâ Kıbrıs üzerine varıp, burada 5 Venedikticâret gemisi ele geçirdi; yükleri olan çuha, tüfekdemiri v.b. gemiler ile zaptederek, Cerbe[ b. bk.]adasına geldiler, bnrada gemileri tacirlere sattılar;

ganimet malını aralarında paylaştılar. Bunlardan bâzıkıymetli hediyeleri Mısır sultanına da gönderdiği vakit,Kansu Gavrî — «Dünyada nîmet hakkın gözedür veeyülük bilür adam var ise, oğlum Oruç kapudan vardır"— demiş idi (ayrı. esr., var. 30). Oruç Reis artıkCerbe'yi kendisine bir merkez ve hareket üsıfü yaptı,buradan tekrar denize açılarak, kısa zamanda S — 10parça gemi daha zaptetti ve bu adaya getirerek, bunlarıda sattı. Bu sırada kardeşi Hızır (Barbaros Hayreddin)da Cerbe 'ye gelerek, kendilerine mülâki oldu veTürkiye 'de Yavuz Sultan Selim 'in tahta geçmesinimüteakip cereyan eden hâdiseleri anlattı.İki. kardeş bumünâsebetle : — „Çünki türk yerleri karışıktır, varurTunus ocağına gideriz, anda bir kaç zamaneğleniriz" —

kararını verdiler ve Oruç Reis 'in arkadaşı Yahya kapudanıda beraberlerine alarak, 3 gemi ile, Tunus 'ageldiler. Pîşkeş ve hediyelerini düzüp, Tunus beyi BaniHafş hanedanından Sultân Mülây Muhammed 'esundular. Oruç Reis ve Hızır Reis kardeşlerin Tunussultanına teklifleri, kendisinin adaletini ve iyi vasıflarınıişiterek, bu ocağa gelmeleri sebebi ile,—„mâkul ise,bize bir yerceğiz gösteriniz, gaza ideiüm, ümmet-i Muhammeddahi fakir fukara ganimet malı ile, müteneffîolsunlar" —mealinde idi ve elde edilecek ganâimdenTunus sultanına sekizde bir pen-eik ve* ellide bir deliman hakkı ödeyeceklerini bildirdirler»'Bu suretle—„vilâyetin mâmur olmasına eliminden geldiği kadar sayiderüz" ■—diyorlardı {atjn. esr., var. 33 v.d.). Sultan bu

-teklifi-büyük bir .nsamnunhıkla kabul etmiş vesahildeki Halk aî-Vâd kalesini onların emrine vermişidi. O kışı burada geçirdikten sonra, ilkbaharda, üçükendilerine, yâni Oruç Reis, Hızır Reis ve Yahya Reis'e, ikisi de Tunus beyine âit olan 5 gemiile, hareketettiler ve evvelâ Sardunya adasına doğru yöneldiler.Burada Cenevizlilere âit bir korsan gemisizaptederek, hamulesi olan buğday ile 150 esir aldılarve bir gemiyi de donatarak, kendilerine ayakdaş yaptılar.Sonra büyük cesamette bir kalyona rastladılar;kemha, çuha yüklü olan bu gemiyi de ele geçirerek,ganimet mallarını Tunus 'a getirdiler ; sultana âit olanpeoçik hissesini ona verdiler, geri kalanı paylaştılar;Buğdayın da yarısını, peksimetlik olarak,alıkoydular,

diğer yarısını fıkarâya dağıttılar. İkinci seferi, bu defaDeli Mehmed Reis adlı diğer meşhur bir kaptan daberaberlerinde olarak, 4 gemi ile, İspanya taraflarınayaptılar ve ispanyol askeri yüklü bir gemiye rastlayıp,kanlı bir cenk yapıp, epeyce zayiat da verdikten sonra,galebe çaldılar. Bu savaşta Oruç Reis de hafif bir yaraalmış idi. Artık Oruç Reis 'in ve kardeşinin şöhreti bütüngarbî Akdeniz sahillerindeki memleketlereyayılmış bulunuyordu. Cenova 'ya doğru yeni bir denizhareketi yapmak istedikleri hâlde, bir fırtına te 'siri ile,Cezayir 'e yakın Bicâye (Bougie) kalesi civarında,Delikli-Taş denilen bir mevkie sığınmağa ve oradakalmağa mecbur oldular. Diğer taraftan kendileriniaramakta olan 10 parça korsan gemisi de yine fırtına

sebebi ile, bulundukları tarafa gelince, bir manevraile, bunları denize çektiler ve iyi tertiplenmiş veuygulanmış bir tabya neticesinde düşmanlarına galipgeldiler ki, bu on gemiden birini de QruçReiszaptetmiş idi. Bu suretle gemilerin dördünü elegeçirmeğe ve altısını da kaçırmağa muvaffak olanBarbarosîar, tekrar Bicâye kalesinin yakınındaki eskiyerlerine gelip, yattılar {ayn. esr.. var. 39 v. d.; KâtibÇelebi, ayn. esr., s. 26'da hâdiseyi küçük bir farklakaydetmektedir). Bu esnada Oruç Reis, kardeşi HızırReis "in muhalefetine rağmen, 200 kadar adam ile,sahile çıkıp, kaçan 6 gemiyi kale altındasığındıklarıyerden çıkarmağa teşebbüs etti ve gemilerde kimseninbulunmadığını, Bieâye kalesindeki ispanyolların

yanma gittiklerini sanarak, hücuma kalkıştı. Fakat hemkaleden, hem de gemilerden atılan toplar iîe, büyükzayiata uğradılar ve Oruç Reis de kolundan tehlikelibir şekilde yaralandı. Oruç Reis İn bu kalecivarlarına kadar sokulmasının ve hattâ kaleye karşıhüeûma geçmeği istemesinin, Bicâye beyi 'Abd af-Ra!jmân 'in kendisini ispanyollara karşı yardımaçağırması neticesinde vuku bulduğu düşünülebilirse de,bu husustaki türk kaynaklan, kendisinin henüz bu sıra4» REb.da yerli berberî ümerâ ile ispanyolların arasındakiihtilâflara doğrudan-doğruya müdâhale etmek niyeti ile,bu hareketi yaptığı hakkında bir mütâieakaydetmemetktedirler. Oruç Reis "in yaralandığı vearkadaşlarının büyük bir zayiata uğradığıhaberi

üzerine, derhâl Hızır Reis yetişmiş, vaziyeti lehlerineçevirmiş ve Oruç Reis 'i de gemiye alarak, tedâvîsinebaşlamış idi. Ancak Oruç Reis 'in ıztırâbı günden-güneartınca, hekimlerin tavsiyesi ile, kangren olmağa yüztutan yaralı kolu kesildi ki, bu hâl kardeşi Hızır Reis 'içok üzdü; onun tamamen iyi olmasına ve eski sıhhatlihâlini bulmasına kadar, merkezleri olan Tunus'tayanından ayrıl» madı.Ertesi baharda tekrar birlikte 8 gemi ile, denizseferine çıkınca, evvelâ Flandr prensine âit 1 gemiyerastlayıp, içinde hind kumaşı bulunan birini zaptamuvaffak oldular ve Deli Mehmed Reis ve Yahya Beyile birlikte, bunu Tunus 'a gönderdiler,'kendileri deMinorka adasını´ÿÿngp_qý_n tenhâ bir yerinde demirlediler. Bu

esnada bir çok esir ve ganimet aldılar; sonra iki kardeşCenova taraflarına doğruldular. Yeniden 4gemi elegeçirerek, Tunus 'a gönderdiler {aya. esr., var. 48 v. d.).Bu arada ispanya sahillerine giderek, Endülüsmüslümanlarının acıklı hâline şâhid oldular ; yeni-yeniseferler yaparak, başkaca muvaffakiyetlersağladılar.Tekrar Midilli "ye uğradıkları ve akrabalarını ziyaretettikleri oldu. Buradaki ikametleri sırasında. Oruç Reisartık deniz seferi yapmayıp, evlenerek, büyük kardeşiİshak ile birlikte, adada kalmağı aklından geçirdi ise de,sonradan bir takım düşünceler ile, bundanvazgeçti veküçük kardeşi Hızır Reis (Barbaros Hayreddin) 'ten birdaha hiç ayrılmamak kararını verdi (ayn, esr., var. 55v.d.). 9 ay sonra, Oruç Reis, kardeşi üe birlikte, Tunus 'a

döndüğü zaman, yerliler ve Tunus beyi onları büyük birmemnuniyetle karşılamışlardı. Yeni aldıklarıganimetlerden ve gemilerden Tunus beyininpençikhissesini ve Uman hakkını fazlası ile ödedikleri gibi,Osmanlı pâdişâhı Sultan Selim 'e ve devlet erkânına dabir çok kıymetli hediyeleri, meşhur denizci Kemâl Reisin hemşîre-zâdesi Muhiddin Reis idaresinde, 6 gemi ileistanbul 'a gönderdiler ki, bu hareket hükümetmerkezinde büyük bir memnunluğa sebep oldu (ayn.esr., var. 63 v.d.). Cazavâi 'in naklettiğine göre, YavuzSultan Selim İn (her hâlde şark seferinden döndüğüsırada, 1516 'da idi) bunlara mukabelesi de dikkatedeğer bir ehemmiyet w değerde olmuş, bizzat huzurunakabul ettiği Muhiddin Reis'e. Oruç Reis ve kardeşine

verilmek üzere, iki elmas kabzalı kılıç, iki sorguç ve ikihil'at-i fâhire il« iki firkate hçdiye etmiş, — «Kılıçlarınbjrip Oruç İ8Î$ra vebirin Hayreddin lalam kuşansınlar, gaza eylesitı-ler" —demi; idi (tafsilât ve Barbaros kardeşlere gönderilennâme-i hümâyûn için bk. at/n. esr., var. 65 v.d.).Tunus 'tan ıs gemi ile tekrar sefere çıkan Oruç Reis vekardeşi, Bieâye kalesi üzerine giderken, yolda bâzıgemileri eline geçirip, bir çok Endülüs müslümanlarımkurtarmağa muvaffak oldular ve bunları Deli MehmedReis ile Tunus 'a gönderdiler. Sonra yolları üzerindebulunan Cicelli { Djidjelli) kalesini kolaylıkla zapt,muhafızları olan ioo kadar is-panyolu esir ederek,içerisine 50 nefer cenkçi ve limana da üçparça gemi

koydular. Oruç Reis "in ve kardeşinin şanve şöhretleribütün Akdeniz memleketlerine yayılmış ve her taraftakorku ve dehşet yaratmış idi. Hattâ kendilerine yergöstermiş olan Tunus 'taki Bani Hafş hükümetini dahiendîşeye düşürmüş, bunlardan kurtulmak çâreleriniaramağa sevketmiş idi. Bunu anlayan Oruç Reis, Tunus'ta rahatça oturabilmek için, Bani Hafş hanedanını ortadankaldırmak lâzım geldiğini düşünmüş, fakatbutakdirde islâmm bir kolu kırılmış olacağıcihetle, Tunus'u elde etmekten ise, daha ötede ispanyolve Cenevizlilertarafından istilâ ve iz'âe edilen yerlerizaptetmeklüzumunu hissetmiş, böylece, magrib Afrikası 'nmfethine ve buralarda türk-islâm hâkimiyetini te'sise girişmişidi. Oruç Reis ve kardeşi Hızır Reis, it gemi ile,

Bieâye kalesine gelip, karaya top Ve cenkçi çıkararak,üç gün şiddetli muharebe yaptılar ; düşmanın çokluğu veşiddetli mukavemeti dolayısı ile, bâzıları bu harptenVazgeçilerek, çekilmek fikrinde bulundular ise de. OruçGâ-zî: — „Ben burada bir kolumu bıraktım;birini dahadeğil, kellemi de bırakırım. Ölümden korkan, canınaacıyan var ise, çekilsin gitsin; bana sıdk ile yoldaşolanlar korkup kaçmazlar" — cevabını verdi ve bukahramanca hitap gazilerin hamiyet ve şecaatlerini birkat daha tahrik ederek, kale dördüncü günü zaptoîundu.Maktullerden başka, 500 kadar nefer esir alınmış idi(krş. Mehmed Şûkrî, Esför-ı bahriyen osmâniye, 8.364;Kâtib Çelebî, ayn. esr., a. 28). Kâtib Çelebî bu esnadaimdada gelen 20.000 kadar arap askerine kale malının

yağma ettirildiğini söyler ise de, Cazavât (var. 72 ),haklı olarak, bunların etrafında „evlâd-ıurban" bu-Sunduğunu, kalenin fethini işitince, gelip, tabîolduklarını bildirmektedir. Ancak güçlükler Bieâyekalesinin ikinci hisarının zaptına teşebbüs edildiğizaman göründü. Daha sarp ve müs-tahkem olan bukısmın alınması için bu defa kendilerine yardım eden«urban" kuvvetleri il*, birlikte gaziler cansiperaneçalıştılar ve 39 gün miHtiBâçfi'yM» M»yf dövdüler «ede, si4»ORUÇ REİS,,. 4*îdetli mukavemet ve barutun tükenmesi sebebi ile, başarısağlayamadılar; barut istemek üzere, Tunus beyinegönderdikleri tekne de boş dönünce ve sultanın yardımarzusunda bulunmadığı öğrenilince, bilhassa o sırada,

büyük bir düşman donanmasının yardıma geldiği görülünce,Oruç Reis ve arkadaşları bundan ye'se düştüler.Gemilerini bıraktıkları çayın sularının, mevsim icâbıolarak, çekilmesi ve bunların denize indirilmelerinin demümkün olmaması sebebi ile, çaresiz gemilere ateşverdiler ve karadan Cicelli 'ye kadar olan 60 millikmesafeyi aldıkları esirler ile birlikte kat'ederek, OruçReis ve kardeşi orada bulunan 34 oturak kadırgalarınakavuştular. Hızır Reis yeni bir sefere çıktığı hâlde, OruçReis Cicelli 'de kaldı ve buradan kabilelerin ahvâli veberberi ümerâsı arasındaki münâsebetlere karşı ilgigösterdi. Bu sıralarda bu memleket Bani 'l-'Abbâs 'insultanı olan ve ispanyol müellifierince Labes sultanıdenilen 'Abd ai-'Aziz ile Kuko Ahmed b. al-Kâzı gibi,

iki berberi emîri arasında münâkaşa ve ihtilâf mevzuuidi. Oruç Reis, bunlardan birincisini, 'Abd al-'Aziztarafını, tuttu ve onun rakibinden kurtulmasına yardımetti. Bu suretle kendisine kıymetli bir yardımcı bulmuşoluyordu. Nitekim müteakiben yapılan Cezayir 'in zaptve işgalinde bunun büyük te'- ., siri görüldü. GerçektenCezayir halkı şeyhleri (Salim al-Tümi) ile birlikteBarbaroşların üstün başarılarını ve zaferlerini görerek,Oruç Reis 'e müracaatla, Cezayir hisarı karşısındaki adaüzerinde bulanan kaleyi (Penon d'Alger, Gazavâi 'ta„Cezâyir 'in yalısında bir cezire palangaburççağızgöbekli burç dimekle mâruftur" şeklinde geçmektedir,var. 80 ) ve bu suretle ele geçirilen Cezayir'i de devamlıbaskı altında tutan ispanyollardan kurtarmalarını rica

etmekte idiler, Bu sebeple Hızır Reis yeni zaferlerindenkazandığı ganimetleri, Kurd-oğlü Muslihiddin Reis ile,Sinop 'a gönderdikten sonra, kendisi Cicelli 'de OruçReis 'e mülâki olunca, Akdeniz 'deki genel durumu berabercegözden geçirdiler ve magrib Afrikası 'mnispanyollar elinden kurtarılması çâresinimüzâkereettiler. Cezayir halkının bu istimdadı kendilerine böylebir vesile vermiş oluyordu. Verilen karara göre ve HızırReis 'in gaziler arasından 500 kişilik bir gönüllü birliğiteşkil etmesinden sonra ( Gazavât, var. 89), Oruç Reis,Cicelli 'ye kardeşini bırakarak, kendisi bu kuvvetlerin birkısmı ile karadan Cezayir 'e doğru yollandı. Denizden de18 çektir! ve 3 barku ile diğer yardımcı birliklerini vemühimmatını şevketti. Cezayir 'e geldiği zaman (1516),

arsp reislerinden Şayh Salim b, Sami'yi, kendi kabîlegibftlkı il«, febre yer»leşmig ve liman medhaiine hâkim olan ada üzerindeki (Penon d 'Alger ) ispanyol kalesi ile, uğraşmakta buldu.Fakat arapların elinde kâfî derecede top ve ateşlisilâhlar yok idi. Bu bakımdan Oruç Reis 'in Cezayir 'egelmesi ve ispanyollar île mücâdeleye başlamasıçabucak te'şirini gösterdi; onların şehirile ilgileri veirtibatları kesildi, kendi müstahkem ada kaleleri ileiktifaya mecbur kaldılar. Oruç Reis'in Cezayir -e gelişimve ilk vak'aları anlatan, aynı zamanda ispanyollarınelindeki kaleyi zapt için ayrı bir yardımkuvveti isteyenCicelli 'deki kardeşi Hızır Reis 'e hitaben yazdığımektupta: — „Belde elimizdedir ve ehî-i belde ve şeyhler

ve Murâbitlarm gelip bi'at..." ettiklerini bildirmesi {Gazavât, var, 83), her hâlde Kâtib Çelebi 'ye, bumünâsebetle onun „bir muayyen hâkimi olmamakla,şehre girip, temekkün etti" hükmünü verdirmişolmalıdır (agn. esr., s. »8). Gerçi, bu sırada, İspanyakiralı Ferdinand Katolik ölmüş ve diğer yerlerde olduğugibi, bu Cezayir ada kalesindeki ispanyollar arasında daihtilâflar belirmiş ise de, Oruç Reis 'intakviyebirliklerine ve mühimmata ihtiyâcı var idi ve ortaMagrib 'de türk hâkimiyetini kurmak ve tahkim etmekhususundaki düşüncelernin gerçekleşmesi evvel emirdebuna bağlı idi. Bu talebi öğrenen Hızır Reis derhâlgemilerdeki mürettebattan 280 yoldaşı ayırarak,karadan Cezayir deki Oruç Reis 'e gönderdi ( Fevzi

Kurtoğ-iu, Türklerin deniz muharebeleri, Î932, s.213).Kendisi de Tunus 'a gitti ve orada Midilli 'den gelenbüyük kardeşleri İshak Bey 'i buldu ki, kendisininBarbaros kardeşlerin kahramanlıklarını duyan YavuzSultan Selim 'in bir hediye-i şâhâne olarak, tersâne-iâmireden iki büyük kadırga ve Midilli 'den bir gemi ilegönderildiği de rivayet edilir (Mehmed Şükrî, agn, esr.,s. 365 ). Çok geçmeden, kardeşlerini beraberindeMidilli 'ye götürmek üzere gelmiş bulunan, fakatsonradan fikrini değiştirerek onlar ile birlikte buradakalmağa karar veren İshak Bey Cezayir 'e,kardeşi OruçReis 'in yanma gitti. Oruç Reis, Cezayir e yerleşir-yerleşmez,elindeki toplar ile, Penon d'Alger 'ibombardımana, diğer yandan, o zamana kadar harap bir

hâlde bulunan Cezayir kalesini tamire başladı. OruçReis gibi ünlü bir türk korsanının Cezayir 'deyerleşmesi ve deniz üss-leri olan Ada-Kale 'yi, detehdide başlaması ispanyolları telâşa düşürmüş,kendisinden yardımcı kuvvetler talep edilen Toledokardinali F. Ximenes 'i Oruç Reis 'e karşı hareketegeçirmiş idi. Cezayir'i türklerden zaptetmek üzere tertipettikleri sefere Don Diego de Vera kumandan tâyinedildi ve 40 kadırga ve 140 parça gemidenmüteşekkilbir dananma,. 15.000 kişilik4H ORUÇ REİS.bîr kuvvet iie, Oruç Reis ikerise gönderildi (eylül1516). Bu sefer! kuvvet, Cezayir 'e gelerek, karayaasker çıkardı ve kaleyi muhasaraya, toplar ile dövmeğebaşladı. Kendilerine bir kısım arap kabileleri de yardım

ediyorlardı. Fakat Oruç Rei», evveli bunları perişanederek, bir çok eşyalarım ve develerini ele geçirmiş,sonra da Cezayir kalesinde açılau gedikleri tamir ilemeşgul olmuş idi. İspanyol fedaîlerinin bir aralıkesasen bir ax harap ulan kale bessd'e-rine kadar sıkarak,bandıralarını diktikleri görülmüş ise de.Oruç Reis 'iabizzat bu mevkie koşarak, te'sirii tedbirler alması veşiddetli bir müdâfaaya başlaması üzerine,ispanyollargeri çekilmeğe meebûr kaldılar ve kendilerini takipeden türklerin elinden aneak pek ası kurtularak,gemilere caa atabildiler. Bu hüeûm onlaraı.$oo maktulve bir hayli esire mâl olmuş idi (3° eylül, ayn. esr.,gösi. yer.). Oruç Reis bu mu-zafferiyeti kardeşi HışırRei» 'e bildirdiği mektubunda, Cieelii eivârmda

bulunan ve ispanyollar ile müttefik olan arap şeyhinite'dip etme-siai de istemiştir ki, o da bu isteği yerine getirmiş[ bk. mad. BARBAROS HAYREDDİN \ sor». rada gemileri ve kuvvetleri ile birlikte, Ceîâ-yir 'egelerek. Oruç Reis 'e mülâki olmuş idi. Bu esnadavaziyeti şüpheli gören ve kesâ ispanyollar ile müşterekhareket ettiği anlaşılarak, Cezayir'in 90mü garbındakiTenes kalesini onlara zaptettiren arap emîriııe ve bukaleyi ellerine geçiren ispanyollara karşı Oruç Reis 'tenyardım talep edilmekte idi ki, o da, buraya Hıîır Reis 'igönderdi. Evvelâ buraya yakın Medea ve Miîiamevkileri, sonra da Tenes kalesi Barbaroskardeşlerineline geçmiş oldu. Bundan soura Oruç Reis, kardeşi ilebirlikte, Cezayir ve havâlisinde bin nizamlar te'sisiıse

girişti. Evvelâ Tunus 'tan Tenes 'e kadarola» genişsahada idare ve âsâyİş işlerİHİ yoluna koymak maksadıile, aralarında iş ve vazife bolümü yaptılar. Bu ülkeninfark tarafı zâten düşman taarruzundan masun idi. Bokısımdaki kalelerin ve bölgenin idaresiniHızır Reis,merkezi Cezayir olmak ösere, garp kısmının idaresinide Oruç Reis deruhte etti. Bütün memleketi iyi idareedebilmek için, evvelâ nüfus ve arâîi tahririne ihtiyaçvar idi. Artık sâdece bir korsan gibi hareketedemeyeceklerini hesap* layan Barbaros kardeşler,gelirlerinin ne olacağım, ne kadar askerbesleyebileceklerini tanı bir katiyetle bilmek maks*dıile, nüfûs, arazi ve hâsılatı yağdırdılar; ellerindekiaskerî kuvvetlere de bir nizâm verdiler. Ancak Oruç

Bey *in Ce* zâyir 'de yerleşmesi ve kuvvet peydaetmesi ispanyolları olduğu gibi, civardaki bir kısımarap hükümdarlarım da endîşeye düşürmüş idi. O«ır^lfrdf TÖBOŞ ve fm *{an soarf şimilî AfrikaI 'aıu en büyük şehri olan Tilimsân (yahut Tiem-| san, frns. Tlemeen) ile eivârlan Bani Zayyâ» sülâlesinemensup hükümdarlar idaresinde idi. İspanyollarTilimsân in iskelesi olan Oran liman ve kalesinizaptettikten başka, Tilimsân hükümdarını da adetâhimayelerine almış bulunuyorlardı. Telmesaa hâkimiAbû Hammû, O-ruç Bey 'i Cezayir 'de» tardiçin,ispanyollar ile ittifak edince ve bu haber halk arasındaduyulunca, hıristiyan'ar ile ittifak aleyhinde bulunsalarhükümdarlarına karşı bu sebepten variyet aldıkları gibi,

Oruç Bey 'e de müracaat etmişler ve müdâhalesiniistemişlerdi. Bu nıürE-c«*»»,Ofuç. Bey 'iutasavvurlarım ve buralardaki hâkimiyetinigenişletmekhususundaki emellerini gerçekîeştİBMege vâsıta olmakbakımından, iyi bir vesile idi. Bu sebeple kardeşi HızırReis "i Cegâyir 'e bıraktı; kendisi büyükkardeşi SghakBey ile garba doğru sefere çıktı ve Tilimsân üzerineyürüdü. Evvelâ yol üzerindeki Bani Raşid kalesini {rCal'at al-Kjla') zapt ile, buraya kardeşi İshakkumandasında bîr kısım kuvvetlerini bıraktı; sonraArbal civarında Abû Hammû ordusunu perişan ederekve Tilimsân ileri gelenleri iie halkın damuzaheret veitaatini kazanmış olarak, şehre girdi. Tilimsân hâkimiOran '& kaçtı ve ispanyollara sığındı. Oruç Bey 'in bu

şehri, Bani Zayyân (Abû Zayyân) *dan saltanatmâddeîsi olan ve Abû HammS 'nun kardeşleri bulunanmüddeîler adına değil de, kendi n§m ve hesabınazaptetmesi ve kaleyi tahkim ederek, buradahâkimiyetini kuvvetlendirmeğe çalışması yerlilerarasında hoşnutsuzluğa sebep oldu. Diğer yandan bumülteci Tilimsân hâkiminin ispanyollar ile daha sıkı işibirliğine yol açtı ki, Oruç Bey hem civardaki kabileleriitaati altıca a';Bıak, hem de Fas sultam ile ispanyollarakarşı müşterek bir anlaşma yapmak teşebbüsündebulunmakla, buna karşı tedbirlere baş-vuruyor, aynızamanda, Cezayir'deki kardeşi Hızır Reis 'ten yardımcıkuvvet istiyordu. Filhakika Hızır Reis ona derhâl 600yoldaş seçip, s.000 arap atlısı terfik etmiş ve kethüdası

• İskender ile birlikte, Oruç Reis 'in yardımına göndermişidi. Bunlar kısmen Kai'at al-Çilâ* denilen Bani Raşidkalesinde ve Oran'dan ge-îeeek taarruzlara karşı İshakBey "in yanında yerleştiler. Nihayet müzâkereler vehazırlıklardan sonra, Tilimsân'»türklerden ve Oruç Reis'ten istirdat etmek ve eski hükümdarını tahta geçirmekgayesi ile tertip edilen sefer 1518 senesi kânun II.ayında başladı. Don Martin d© Argote kumandasındakiispanyol ordusu, yerli arap kuvvetleri ile de takviyeedilmiş olarak, Kal'at aMfjlâ' 'ı muhasara etti. Buradadeğişik safhalar arşede» kanlı savaşlardan sonra, kale«pfeftt etti; |sh«k B«y re dijer $âz?Ief ç«rpî§*-ORUÇ REİS — OSMAN. 4^5rak, şehid düştüler. Müteakiben Marki de Coroares,

Oran umûmî valisi sıfatı ile ve büyük birkuvvet ilegeiip, îiiiatsan "i muhasaraya başladı. Oruç Bey iuatlıbir savunma yaptı. Şehir ahâlisi artık tamamen eskihükümdarlarına teveccüh etmişlerdi. Bana rağmen, oburada 6 ay şiddetli muhasaraya dayandı. Bu esnada birdefasında bir hurâe hareketi yapıp, 700 düşman katlineve 100 esir alıp, tekrar kaleye çekilmeğemuvaffakolmuş idi. Fakat mütemadiyen yardımcı kuvvet alanispanyollar, iç-kalede çok mahdut yoldaşları ile ve binbirmahrumiyet içinde, kendilerini ve ayni samandatüfk şerefim ve sancağım müdâfaa eden Oruç Bey'ekarşı baskılarını arttırdılar. Oruç Reis Tilimsan halkınında türlü ihanetlerine maruz kalıyordu: bir defa bayramnamazını iç-kaîe camiinde kılmak ve Oruç Bey 'in

zaferine duâ etmek bahanesi ile, kendisinden müsâadeaîan şehir halkı, gizlice getirdikleri kılıçları ile, türklerüzerine hücum ettilerse de, Onıç Bey ve türk gazileritarafından imha olundular. Artık ne cephanesi, ne deyiyeceği kalan Oruç Bey, nihayet 30—40 kişilikmaiyeti ile, daha fazla barınamayaeaf 1 bu kaleden gecesabaha karşı çıkarak, kahramanca bir cesaret ile,muhasaradan bir gedik açıp, ispanyol hatlarını aşmağamuvaffak oldu; fakat farkına varınca, ispanyollaryolunu kesmek üzere, hareket ettiler. Seydt Mûsâgâviyesi ile Salado ırmağı arasına vardığı saman, Gareiade Tineo kumandasındaki ispanyol kıt 'asıilekarşılaştılar. Buradaki son ve ümitsiz bir savaşta, bütünarkadaşlarından sonra, kendisi de kahramanca şehid

düştü ( tJîS son tsahsıı}. Onıç Bey'in Cezayir'de türkhâkimiyetinin temellerini atması bir başlangıç oldu vekardeşi Barbaros Hayreddin tarafından bu eser tamamlandı.Türklerin bu kıt'eya gelişi, hıristiyanlarm vebilhassa ispanyolların Gerilemelerini durdurmuş, birbakımdan Afrika 'da islâmiyeti kurtarmış idi. Usun birkarışıklık ve anarşi neticesinde zayıflayıp, parçalarabölünen küçük berberi devletlerinin enkazı «serine,türkler bütün orta Magrib *i kaplayan birmüslümansiyâsi birliği kurmuşlardı ve Oruç Reis bu hareketinöncüsü olmuş, kahramanlığı ile birlikte, mevcut anarşihâlinden istifâde edecek derecede siyâsî bir anlayıpgöstermiştir ki, Barbarosları Midilli 'liromlar olarakgörmek isteyen ve bunların denizcilik

muvaffakiyetlerini türkîerden ziyâde ramlara mâl edengörüş (rasl. krş. Fernand Braısdei, La Atiditerranee et isMonde mediter-ranien â l 'epoque de Philippe II., Paris,1949, s. 83, tol, 114 v.b.), şüphesiz ki,itibâr edilmeğedeğmez, öldüğü vakit ancak 44 yasında olan Oruç Reisorta boyla, kuvvetli, yorulmaz v» pek eengâver İdi.Sakalı kırmı__________şı ve teni wm«ridi. Askerleri, yoldaşları onu çok sever,ona tam biritaat gösterir ve kendisinden korkarlardı. Bunlar onabüyük tasavvurlarını gerçekleştirmek hususunda birteşebbüs imkânı sağladılar ki, bunun ikmâli kardeşiHızır Reis 'e, Barbaros Hayreddin Paşa 'ya kalmıştır [bk. mad. BARBAROS HAYREDDİN].Bibliyograf ga: Metinde zikredilenlerden başkabk. Sander Rang ve F. Deniş, Fondation de laRegence de Alger, histoire des Barberougses,Ckroniaue du XVI' siecie ( Paris, 1837 ; Gazavût-ı

Hayreddin Paşa 'mn tercümesidir); Haedo,Topografia e historia general de Argel (Valladolid,1612, Berbrug-ger ve Monnereau *nun frns.tre. içinbk. RAfr., XIV, XV); Haedo, Epitome de los reyesd» Argel (frns. trc. H. de Grammond, RAfr.. XXIV,XXV); Watbled, Etablism-ment de la dominationturque en Atgerie {RAfr.. XVII); Lopez Gomara,Chronigue des Barberousses (Memorial historicoespa-Hol, Madrid, 1854, VI); E. Mercier, Hist.del'Afrigue septentr. (Paris, 1888—1891), II, 436 v.d.}III, 15 v.d. ; Uzunçarşılı, Osmanlı tarihi (nşr. TTK ),Ankara, 1949, II, tür. yer.; AH Rıza Seyfî, BarbarosHayreddin ( İstanbul, 1328 ),tür. yer.; bk.bir demad. BARBAROS HAYREDDİN PAŞA veCEZAYİR, bibliyografya.{M. TAYYÎB GÖKBİLGİN.)