“Yunanistan” [Greece]

12

Transcript of “Yunanistan” [Greece]

586

YUNANÝSTAN

devletleri mal deðiþimi yerine para basa-rak ticaret yapmaya yöneldi. Yunan þehirdevletlerinde ilerleyen dönemlerde olaðanüstü yetkilere sahip tiranlar ortaya çýktý.Milâttan önce 510 yýlýnda Atina’da tiran-lýk yýkýldý ve demokrasi dönemine geçildi.Bu dönemde Atina’da çok sayýda düþünürve sanatçý yetiþti. Yunan þehir devletleriarasýnda en geliþmiþ durumdaki Atina,savaþçýlýklarýyla meþhur Spartalýlar’la vedoðudan saldýran Persler’le savaþmak zo-runda kaldý (m.ö. 492-448). Atinalýlar, Pers-ler’in saldýrýlarýna karþý oluþturduklarý de-niz gücü sayesinde baðýmsýzlýklarýný koru-yabildiler. Ayný dönemde Atina büyük birilerleme gösterdi ve klasik Yunan mede-niyetinin teþekkülünde önemli rol oynadý.Yunan þehir devletleriyle bir ittifak kurupbunlarýn öncüsü haline geldi. Fakat Mo-ra yarýmadasýna (Peloponnes) hükmedenSparta, Atina’ya karþý harekete geçti vemilâttan önce 431-404 yýllarýnda Atina ileSparta arasýnda Peloponnes savaþý cere-yan etti. Atinalýlar bu savaþta maðlûp ol-du ve Yunan dünyasýndaki öncülükleri so-na erdi. Öte yandan Sparta da Yunan þe-hirleri üzerinde uzun süren egemenlik ku-ramadý. Parçalanmýþ durumdaki Yunanpolisleri, Makedonyalýlar’ýn bölgeyi tehditetmesine karþý milâttan önce 440’ta birHelen ittifaký oluþturdu. Ancak Makedon-ya Kralý II. Filip’in milâttan önce 338’de Yu-nan ordularýna karþý kesin zafer kazanma-sýna engel olunamadý. Böylece Yunan þe-hir devletlerinin siyasî baðýmsýzlýðý sonaerdi. Milâttan önce 336’da tahta geçenBüyük Ýskender, Makedonya ve Yunanis-tan’ý üs edinerek Persler’e karþý hareketegeçti. Anadolu, Mýsýr ve Ýran’ý ele geçirdi;Asya’nýn içlerine doðru ilerledi; böylece kla-sik Yunan kültürü özellikle kurulan Yunantipinde þehirler yoluyla yayýlýrken zapte-dilen yerlerin kültürel öðeleri de Yunanis-tan’a taþýndý. Bu etkileþim neticesinde He-lenistik kültür oluþtu. Milâttan önce 323’-te Ýskender’in ölümünden sonra Hindis-tan’a kadar uzanan Makedon Ýmparator-luðu parçalandý. Bununla birlikte Yunanis-tan’daki þehir devletleri Makedonya ege-menliðinde kalmaya devam etti. Ardýn-dan Yunanistan’da Roma hâkimiyeti baþ-ladý. Milâttan önce 148’de Makedonya, Ro-ma’nýn bir vilâyeti durumundaydý (Rein-hold, s. 277-295).

Hýristiyanlýðýn Roma Ýmparatorluðu’ndahýzla yayýldýðý dönemlerde Yunanistan’dada Hýristiyanlýða geçiþler oldu. 381’de Ým-parator Theodosios’un Hýristiyanlýðý impa-ratorluðun resmî dini ilân ederek çok tan-rýlý diðer bütün dinleri yasaklamasý bu sü-

reci hýzlandýrdý. 395 yýlýnda Roma Ýmpa-ratorluðu Doðu ve Batý olmak üzere ikiyeayrýlýnca Yunanistan, Konstantinopolis (Ýs-tanbul) merkezli Doðu Roma Ýmparator-luðu’nun sýnýrlarý içinde kaldý (Roedig, s.236-252). Konstantinopolis bütünüyle hý-ristiyanlaþan Yunan dünyasýnýn siyasî, dinîve kültürel merkezi haline gelirken Atinahýzla gerilemeye baþladý; Ýmparator Iusti-nianos devrinde felsefe okullarý kapandý veAtina zamanla bir taþra kasabasýna dö-nüþtü. Müslümanlýðýn doðuþundan sonraVII. yüzyýlda baþlayan Arap fetihleri neti-cesinde Afrika ve Arap coðrafyasýndakitopraklarýný kaybeden Bizans Ýmparator-luðu Yunanistan, Batý Anadolu ve GüneyÝtalya’ya çekildi. Öte yandan yine VII. yüz-yýldan itibaren Slav kabileleri Kuzey Yuna-nistan’a kadar inmeye baþlamýþtý. Slav veArnavut nüfusun Yunanistan’da yerleþme-sinin boyutlarý o kadar geniþtir ki XIX. yüz-yýl tarihçisi Fallmerayer, Yunanistan’da ya-þayan hýristiyanlarýn eski Yunanlýlar’la ilgi-si bulunmadýðý tezini ileri sürmüþtü. 1204’-te Haçlýlar’ýn Konstantinopolis’i iþgal et-mesiyle Yunanistan’ýn önemli bir parçasýolan Mora yarýmadasý Franklar’ýn yöneti-mine girdi, Girit de Venedikliler’e satýldý.Ayrýca birçok liman Venedikliler’in elinegeçti. Bizans imparatoru 1261’de tekrarKonstantinopolis’e dönerken Mora’daki du-rumda bir deðiþiklik meydana gelmedi.XIV. yüzyýlýn baþlarýnda Türkler’le savaþ-mak için getirilen Katalanlar daha sonraAtina’ya hâkim oldular (1311-1387). Aynýyüzyýlda Sýrplar egemenliklerini Kuzey Yu-nanistan’a kadar yaydýlar. 1334’ten itiba-ren Bizans’a karþý savaþa baþlayan SýrpKralý Stefan Duþan, Tesalya ve Epir’i elegeçirdikten sonra 1345’te kendini Sýrp-lar’ýn ve Yunanlýlar’ýn çarý ve hükümdarýilân etti.

Osmanlýlar’ýn 1360’lý yýllardan itibarenBalkanlar’daki hýzlý ilerleyiþleri, Makedon-ya kesiminden baþlamak üzere Yunanis-tan’ý da içine alan yeni bir dönemin haber-cisi oldu. 1371 Çirmen zaferinden sonraTrakya’daki egemenliklerini saðlamlaþtý-ran Osmanlýlar, Makedonya topraklarýnadoðru ilerledi. 1372’de Gazi Evrenos Bey,Batý Trakya’da Gümülcine, Ýskeçe gibi þe-hirleri ele geçirirken Kara Halil Paþa tara-fýndan Kavala, Drama, Zihne, Serez ve Ka-raferye Sýrplar’dan alýndý. Evrenos Bey, Se-rez’i kendine merkez yaptý ve Anadolu’-dan getirilen aþiretler bölgeye yerleþtiril-meye baþlandý. Osmanlý kuvvetleri 1380’-lerde Makedonya’nýn diðer bölgelerini defethetti. Selânik, Çandarlý Hayreddin Paþaile Gazi Evrenos’un uzun kuþatmasý ne-

Selanik Þehri (doktora tezi, 1991), AÜ Sosyal Bi-limler Enstitüsü; Salim Aydýn, Selanik-ManastýrDemiryolu (yüksek lisans tezi, 1999), MÜ TürkiyatAraþtýrmalarý Enstitüsü; Ýbrahim Atalay, Resimlive Haritalý Dünya Coðrafyasý, Ýstanbul 2001, s.44-48; Emrullah Güney, Türkiye’nin Komþularý:Ülkeler Coðrafyasý-Jeopolitik, Ýstanbul 2002, s.355-373; Mehmet Akif Ceylan, Ege AdalarýndaTürkçe Yer Adlarý Üzerine Bir Ýnceleme, Ýstan-bul 2004, s. 1-2; Ýbrahim Güner – Mustafa Ertürk,Kýtalar ve Ülkeler Coðrafyasý, Ankara 2005, s.41-46; H. J. de Blij – P. O. Muller, Geography: Re-alms, Regions and Concepts, New York 2006, s.89-90; Melike Kara, Girit Kandiye’de MüslümanAzýnlýk Cemaati: 1913-1923 (yüksek lisans tezi,2007), Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü; Ramazan Özey, Avrupa Coðrafyasý, Ýstan-bul 2009, s. 358-362; Vladimir Georgiev v.dðr.,“Garcia”, Kratka Balgarska Enciklopedia, Sofia1964, II, 86-93.

ÿHalil Kurt

II. TARÝH

Günümüzde Türkçe’de bu ülkeyi ve hal-kýný tanýmlamak için kullanýlan Yunanis-tan ve Yunan kelimeleri Anadolu’da bulu-nan Ýyonyalýlar’a atfen ortaya çýkmýþtýr veYakýndoðu’daki Helenler’i ifade eder. Ba-tý’da ise Ýtalya’nýn güneyindeki Grekler’eatfen Grek ismi yaygýnlaþmýþtýr. Yunan ka-vimleri ve þehirleri kendilerini Helenler di-ye tanýmlamýþtýr. Bugünkü Yunanistan’ýnismi de “Helen ülkesi” anlamýnda Hellas’-týr (Ellada). Bununla birlikte Helenler, Roma(Bizans) Ýmparatorluðu döneminde kendi-lerini Romalý (Romaios) olarak adlandýrmýþ-lar, Selçuklular ve Osmanlýlar’ca da Rumdiye anýlmýþlardýr. Böylece antik Helen is-mi tarihe karýþmýþ, 1830’da baðýmsýz birdevlet olarak kurulan Yunanistan, kökleri-ni doðrudan eski Yunan medeniyetine da-yandýrdýðýndan Hellas adýný yeniden can-landýrmýþtýr.

Yunanistan’ý içine alan topraklarda iskântarihi eski çaðlara kadar iner. Helenler’inkabileler halinde bu topraklara göçü mi-lâttan önce II. binyýlda gerçekleþmiþtir. Za-manla bu kabileler küçük devletlere dö-nüþmüþ, monarþilerin yerine büyük top-rak sahibi soylular sýnýfý güç kazanmýþ vetoprak köleliði yaygýnlaþmýþtýr. Hýzlý nüfusartýþý ve nüfus çoðunluðunun soylulara ba-ðýmlý duruma gelmesiyle ekilebilir arazi-nin yetersiz kalmasý büyük sosyal sorun-lara yol açýnca milâttan önce 750-550 yýlla-rý arasýnda Yunanlýlar bütün Akdeniz hav-zasýna göç etmeye baþladý. Yunan koloni-zasyonu ekonomik, siyasal ve kültürel ha-yatý derinden etkiledi. Önceden yerel üre-time dayanan ekonomik hayat yerini ti-carete býraktý. Milâttan önce 650 civarýn-da Anadolu’da (Küçük Asya) bulunan Lid-yalýlar’ýn parayý keþfetmesiyle Yunan þehir

587

ne girmiþti. Girit adasýnýn fethi ise 1080’-de (1669) gerçekleþti.

Yunanistan’da baþlayan Osmanlý hâki-miyeti, Yunanlýlar’ca “en karanlýk dönem”olarak nitelendirilse de özellikle son za-manlarda yapýlan ve sayýlarý gün geçtik-çe artan incelemeler, Osmanlý dönemindeRumlar’ýn önemli geliþme fýrsatlarý bulduk-larýný ortaya koyar. Öncelikle Fâtih SultanMehmed’in Ýstanbul’daki Rum OrtodoksPatrikhânesi’ni koruyarak yeniden örgüt-lemesi Ortodoksluk için son derece önem-li bir geliþmedir. Ortodoks kilisesine bellihaklar ve özerklik tanýnmýþ, böylece Rum-lar’ýn dinî hayatlarý güvence altýna alýnmýþ-týr. Athos ve Meteora manastýrlarýna ve-rilen imtiyazlar çok sayýda Ortodoks dinadamýnýn yetiþmesine imkân saðlamýþtýr.Bilhassa Ege denizine uzanan Halkidikyayarýmadasýnýn en doðuda kalan kýsmý At-hos (Osmanlýca Aynaroz, Yunanca AgionOros “kutsal dað”) çok sayýda manastýrýnbulunduðu önemli bir din merkezi niteli-ðini sürdürmüþtür. Osmanlý sultanlarý fer-manlarla manastýrlarýn haklarýný teyit et-miþ ve geniþletmiþtir. Ayrýca Ossa ve Pe-lion daðlarýnda, Pindos bölgesinde Týrha-la ve Karpenisi kazalarýnda, Epir’de ve di-ðer bölgelerde dað köylerinde çok sayýdayeni kilise inþa edilmiþtir.

Bugünkü Yunanistan topraklarý baþlan-gýçta diðer Balkan topraklarýyla birlikteXV. yüzyýldan itibaren Rumeli eyaleti için-de yer almaktaydý. Eyalet Selânik, Mora,Týrhala, Yanya, Karlý ili, Çirmen gibi livâla-ra ve livâlar da kazalara ayrýlmýþtý. 1669’-da ele geçirilen Girit adasý ayrý bir eyaletyapýldý. Ege adalarý ve Mora’nýn güney sa-hilleri 1533’ten itibaren Cezâyir-i Bahr-iSefîd adýyla ayrý bir eyalet haline getirildi.1650’lerde Mora eyaleti kuruldu. Balkantopraklarý asker toplama ve güvenlik ba-kýmýndan sað, orta ve sol kol olarak teþki-lâtlandýrýlmýþtý ve sol kol bugünkü Yuna-nistan coðrafyasýnda yer almaktaydý. Edir-ne’den baþlayarak tarihî Via Egnatia yoluüzerinden Selânik’e ulaþan hat oradan Týr-hala’ya uzanmaktaydý. Yunanistan’ýn ba-ðýmsýzlýðýndan sonra Osmanlýlar’da taþraidaresi yeniden düzenlendi. Rumeli eya-leti ismi XIX. yüzyýlýn ortalarýnda da kul-lanýlmakla birlikte sýnýrlarý daraltýlmýþtý vebugünkü Yunanistan topraklarýný teþkileden coðrafyada 1850’de ayrýca Yanya,Cezâyir-i Bahr-i Sefîd, Selânik, Girit eya-letleri mevcuttu (Devlet-i Aliyye-i Osmâ-niyye Salnâmesi, s. 67-70). Antik dönem-de ve Bizans döneminde kullanýlan, günü-müzde de ayný adý taþýyan Peloponnes,

Attika, Epir, Tesalya, Makedonya, Trakyagibi bölge tanýmlamalarý Osmanlý döne-minde yoktu. Bunlarýn yerine Osmanlý kav-ramlarý ön plana çýkmýþtý. Bununla birlik-te yer isimlerinde önemli bir deðiþiklik ya-pýlmadý ve bu isimler Türkçe’ye uyarlan-mýþ þekilleriyle devam etti.

Yunan ve genel olarak Balkan tarih ya-zýmýnda Osmanlý fetihleriyle birlikte XV veXVI. yüzyýllarda hýristiyan nüfusun Türkboyunduruðundan korunmak için ovalar-dan daðlara kaçtýðý ve ulaþýlmasý güç yer-lere yeni köyler kurduðu belirtilir. Osman-lý fetihleri neticesinde bölgede yapýlan tah-rirlerden elde edilen veriler bu iddialarýndoðru olmadýðýný göstermiþtir. Yapýlan in-celemelerde meselâ Orta Yunanistan’danüfusun XV. yüzyýlla XVI. yüzyýlýn son çey-reðine kadar hýzlý bir artýþ gösterdiði tes-bit edilmiþtir. Nitekim tarýma elveriþli böl-gelerde bir asýr içinde nüfusun üç hattadört kat arttýðý, Yunan tarih yazýmýndanüfusun kaçtýðý iddia edilen daðlýk bölge-lerde ise nüfus artýþýnýn sýnýrlý kaldýðý anla-þýlmýþtýr. Bu nüfus artýþý ekonomik etken-ler gibi farklý sebeplerle 1570’lerden son-ra ve XVII. yüzyýlda durakladý ve gerileme-ye baþladý. Meselâ Lokris-Atalanta böl-gesindeki nüfus XVII. yüzyýlýn ortalarýnda1570’teki nüfusunun yarýsýna kadar gerile-miþti (Kiel, “Ottoman Imperial Registers”,s. 197-199). Eski Yunan dünyasýnýn kültürve ilim merkezi olup Bizans dönemindebir taþra kasabasýna dönüþen Atina’nýn nü-fusu cizye kayýtlarýna göre 1489’da 7000kiþi civarýndaydý. 927 (1521) tarihli Tah-rir Defteri’ne göre burada 2286 hâne,1540 tahririne göre ise 3253 hâne hýris-tiyan ve kýrk üç hâne müslüman, 1570’-te 3150 hâne hýristiyan ve elli yedi hânemüslümanla kale muhafýzlarý yaþamak-taydý. Bu rakamlara göre yaklaþýk nüfusu18.000’den fazla olan Atina, XVI. yüzyýldaBalkanlar’daki Osmanlý þehirleri arasýndaEdirne ve Selânik’ten sonra üçüncü sýradayer almaktaydý. Bu da þehrin Osmanlý yöne-timinde gerilediði iddialarýný yalanlamak-tadýr. Ekonomik yönden de Atina bilhas-sa þarap ve zeytinyaðý üretiminde önemlibir yere sahipti. 1671 yýlý kayýtlarýna göreAttika bölgesinde toplam 500.000 zeytinaðacý bulunuyordu ve bunlarýn 50.000’iAtina’da idi. Bölgeden ihraç edilen zey-tinyaðýnýn en önemli alýcýlarý Venedikliler,Fransýzlar ve Ýngilizler’di. Bununla birlikteözellikle uzun Girit savaþlarý, iklim deði-þiklikleri vb. ekonomik olumsuzluklar yü-zünden XVII. yüzyýlda diðer bölgeler gibiAtina da nüfus bakýmýndan gerilemeyebaþladý. Yunanistan’ýn birçok þehrinde ya-

ticesinde 1387’de alýndý, fakat 1402’dekiAnkara Savaþý’nýn ardýndan tekrar Bizans’abýrakýldý. Osmanlýlar II. Murad dönemindeyeniden Selânik’e yöneldiler. Bunun üze-rine Selânik’in Rum despotu þehri 1423’-te Venedik’e sattý. Bizzat II. Murad’ýn ku-mandasýndaki Osmanlý ordusu 1430’da Se-lânik’i zaptetti. Aya Dimitri Kilisesi Rum-lar’a býrakýldý, geri kalan kiliseler camiyeçevrildi ve buraya Türkler iskân edilmeyebaþlandý. Ardýndan merkezi Yanya olan Epirdespotuna karþý harekete geçildi. Despot-luk kavgalarýndan býkan Epir halký 1430’unEkim ayýnda Yanya’yý Sinan Paþa’ya tes-lim etti. Yýldýrým Bayezid zamanýnda Mo-ra yarýmadasý da Osmanlý nüfuzu altýnagirmiþ, fakat Ankara Savaþý’ndan sonra bunüfuz sona ermiþti. Bizans Ýmparatorlu-ðu’nun elinde Konstantinopolis ile Kara-deniz kýyýsýndaki birkaç þehir yanýnda Pa-leologlar tarafýndan yönetilen Pelopon-nes (Mora Despotluðu) kalmýþtý.

Mora despotu olan Bizans imparatoru-nun kardeþi Konstantinos, Osmanlýlar’akarþý savunma önlemleri aldý. Özellikle Ko-rinthos (Gördüs) Geçidi’ni boydan boya tah-kim ettirdi. Varna Savaþý döneminde Os-manlý Devleti’nin meþguliyetinden yarar-lanarak Korinthos’u aþýp kuzeyde Osman-lý yönetimindeki topraklarý ele geçirmeyebaþladý. Bunun üzerine Turahan Bey ku-mandasýndaki akýncýlar ve ardýndan II.Murad’ýn kumanda ettiði Osmanlý ordu-su 1446’da Korinthos’a gelerek burayý al-dý; ardýndan Patras’ý (Balyabadra) ele ge-çirdi. Despot Konstantinos vergi ödeme-si þartýyla Mora’da býrakýldý. Daha sonraKonstantinos, II. Murad’ýn da onayýyla Bi-zans imparatoru oldu ve kardeþleri Tho-mas ile Demetrios’u Mora despotluðun-da býraktý. Ýstanbul’un fethinin ardýndanönce Latinler’in elinde bulunan Atina (860/1456), 1460’ta yapýlan bir seferle de Vene-dikliler’in elindeki kaleler hariç Mora bü-tünüyle Osmanlýlar’ýn hâkimiyetine girdi.Mora ve Kuzey Ege adalarýnda yaþayançok sayýda Rum, Ýstanbul’a göç ettirilerekiskân edildi. Böylece Yunanistan tamamýy-la Osmanlý Devleti’ne katýldý. Yunan tarihyazýmýnda özellikle Ýstanbul’un alýnmasý-na Yunan dünyasýnýn esaret altýna giriþive Turkokratia’nýn (Türk egemenliði) baþ-langýç tarihi olarak büyük önem atfedilir.II. Bayezid döneminde 1500 yýlýnda Vene-dik’in elindeki kýyý limanlarý Navarin, Mo-don ve Koron’un, Kanûnî Sultan Süleymandöneminde de Anabolu (Nauplion / Nafpli-on) ve diðer yerlerin alýnmasýyla Mora’nýnfethi tamamlandý. Bu dönemde ayrýca Ro-dos ve diðer Ege adalarý Osmanlý idaresi-

YUNANÝSTAN

588

YUNANÝSTAN

vetlerinin Sakýz adasýnda Rumlar’a kar-þý yaptýðý katliam Avrupa’da büyük yankýuyandýrdý. Avrupa’da güçlü bir akým ha-line gelen Filhellenizm’in de oluþturduðukamuoyunun etkisiyle Ýngiltere ve Rusyaönce Saint Petersburg Protokolü’nü (4 Ni-san 1826), ardýndan Ýngiltere, Fransa veRusya 6 Temmuz 1827’de Londra Proto-kolü’nü imzalayýp Osmanlý Devleti’ne yýllýkvergi veren bir Yunan beyliðinin kurul-masýný kararlaþtýrdý. Saint PetersburgProtokolü’nün birinci maddesi ve LondraProtokolü’nün önemli maddelerinden bi-ri müslümanlarýn bu Yunan Beyliði’ndençýkarýlmasýyla ilgiliydi. Buna göre müslü-manlarla Rumlar’ýn arasýnda karþýlýklý kö-tü muamelenin engellenmesi için ayrýlma-larý gerekiyordu ve müslümanlar YunanBeyliði’nde ve adalarda bulunan mülkleri-ni Rumlar’a satacaktý (Örenç, Mora Türk-leri, s. 131). Batý tarih yazýmýnda, Balkan-lar’daki ilk etnik temizlik hareketlerininBalkan savaþlarýnda yapýldýðý görüþü yay-gýn olsa da Saint Petersburg ve Londraprotokollerindeki bu maddeyle Balkanlar’-daki ilk etnik temizlik kararýnýn üstelik Ba-týlý büyük güçler tarafýndan müslümanla-ra karþý alýndýðý açýktýr. Nitekim bu karar,1829-1832 yýllarý arasýnda yapýlan diðergörüþme ve protokollerle uygulamaya ko-nuldu (a.g.e., s. 240-253).

Osmanlý hükümetinin Londra Protoko-lü’nü reddetmesi üzerine Avrupalý mütte-fiklerin donanmasý Mýsýr-Osmanlý donan-masýný 20 Ekim 1827’de Navarin’de imhaetti. 1828’de Ýbrâhim Paþa Mora’dan çe-kildi. Rusya, Osmanlý Devleti’ne karþý sa-vaþ açtý ve 1827-1829 savaþýnda Rus or-dularý Edirne’ye kadar ilerleyerek bu þehriele geçirdi. Osmanlý yenilgisi üzerine Mo-ra yarýmadasýnda ve Atina’yý da içine alan,Attika’dan Tesalya’ya kadar uzanan bir Yu-nan Devleti kuruldu (1829). Osmanlý Dev-leti 1830’da bu devleti tanýmak zorundakaldý. Merkezi 1833 yýlýna kadar Anaboluolup bu tarihte Atina’ya taþýnan YunanDevleti eski Yunanistan’a referansla Hel-las adýný aldý. Baðýmsýz Yunan Devleti, Os-manlý idaresindeki yaklaþýk 2 milyonlukRum nüfusun yarýsýndan az bir kýsmýnýiçermekteydi. Yunanistan’ýn fiilen baðým-sýz hale geldiði 1828’de Korfulu bir Rumolup uzun süreden beri Rus çarýnýn hiz-metinde diplomat olarak çalýþan IoannesKapodistrias yeni kurulan devletin baþýnageçmesi için çaðrýldý. Baskýcý bir rejim kur-maya yönelen ve Rusya’ya yakýn bir poli-tika izleyen Kapodistrias 1831’de bir sui-kasta kurban gitti. Yunanistan’da siyasalgüçler Rus yanlýsý, Ýngiliz yanlýsý ve Fransýz

yanlýsý þeklinde üç gruba ayrýldý. 1832’debüyük güçlerin onayýyla Yunan Millî Mec-lisi, Bavyera kralýnýn henüz reþid olmayanoðlu Otto’yu “Helenler’in kralý” sýfatýyla Yu-nanistan’a davet etti. 1833’te Otto ve be-raberindeki heyet Yunanistan’a geldi vedevleti teþkilâtlandýrmaya baþladý. Yunankilisesi, Ýstanbul’daki Fener Rum OrtodoksPatrikhânesi’nden ilk ayrýlan (otosefal) Bal-kan kiliselerinden biri oldu. Patrikhâne budurumu ancak 1850’de tanýdý. Yunanis-tan’ýn bundan sonraki siyaseti Rumlar’ýnyaþadýðý diðer Osmanlý topraklarýný ve Ýs-tanbul’u ele geçirmekti. “Megali idea” (bü-yük ülkü) diye adlandýrýlan bu siyaset Os-manlý Devleti ile Yunan Krallýðý arasýnda-ki iliþkileri belirlemekteydi. Megali ideayasadýk bir politika izlemeye çalýþan, fakatbunda kayda deðer bir baþarý göstereme-diði gibi baskýcý bir rejim oluþturan KralOtto, 1862’de bir isyanla tahttan indirildi.Otto dönemi Yunan tarih yazýmýnda “Bav-yera egemenliði” (Bavarokratia) diye adlan-dýrýlýr.

Ýç çekiþmeler devam ederken büyükgüçlerin müdahalesiyle Yunan Millî Mec-lisi, 1863’te Danimarkalý on yedi yaþýnda-ki Prens Wilhelm Georg’u (Georgios) “He-lenler’in kralý” seçti ve Yunanistan’da uzunsürecek yeni bir hânedan ortaya çýktý.1864’te meclis daha demokratik yeni biranayasa hazýrladý. Yüzyýlýn son çeyreðin-de kralýn yanýnda siyasal partilerin önemiarttý ve krallýk demokrasisi denilen bu dö-nemde Trikoupis adlý politikacý en önemlirolü oynadý. 1877-1878 Osmanlý-Rus Sa-vaþý’ndan sonra Osmanlý Devleti ile Yuna-nistan arasýnda 1881’de Ýstanbul’da yapý-lan bir antlaþmayla Tesalya Yunanistan’abýrakýldý. 1895’te finans krizlerinin etkisiy-le Trikoupis hükümetten çekilmek zorun-da kaldý. 1897’de Atina’daki ihtilâl komi-telerince desteklenen Giritli milliyetçilerintalebiyle Prens Georg kumandasýnda birfilo adaya gönderildi ve burasý ele geçiril-di. Osmanlý Devleti’nin büyük devletler nez-dindeki giriþimleri sonucu Yunanistan’ýnadadan çekilmesi talep edildi. Yunanistanbuna uymayýnca Osmanlý Devleti ile Yu-nanistan arasýnda savaþ çýktý (1897). Yu-nanistan bu savaþta aðýr bir yenilgiye uð-radý ve Osmanlý ordusunun ilerlemesi bü-yük güçlerin aracýlýðýyla durduruldu. Buzafere raðmen yine büyük güçlerin iste-ðiyle Girit’in özerklik haklarý geniþletildi veözerk bir vilâyet haline getirildi. Bu arada1878’de kurulan Bulgaristan kuzeye doð-ru geniþlemek isteyen Yunanistan ile reka-bete baþlamýþtý. Makedonya’da ve Trakyatopraklarýnýn güney kýsmýnda ortaya çýkan

hudi nüfusu da vardý. XVII. yüzyýlda Saba-tay Sevi hareketinden etkilenen en önem-li yahudi cemaatlerinin baþýnda Selânikyahudileri geliyordu. Bunlarýn büyük birkýsmý Sabatay Sevi’ye uyarak Müslüman-lýðý kabul etti, böylece þehirde “dönme” di-ye adlandýrýlan bir topluluk meydana gel-di. Taþrada âyanlarýn etkin olduðu XVIII.yüzyýlda ve XIX. yüzyýl baþlarýnda Yunanis-tan’da da yerel âyanlar ortaya çýktý. Bun-lardan en meþhuru Tepedelenli Ali Pa-þa’dýr. Âyanlýk mücadeleleri neticesinde1785’te Týrhala’ya mutasarrýf olarak ta-yin edilen Ali Paþa, Tesalya ve Epir bölge-lerini kontrolü altýnda tutmaktaydý. 1788’-de Yanya’da kontrolü ele geçirince Yanyavaliliðine tayin edildi. Kýsa zamanda rakip-lerini ortadan kaldýrarak Yunanistan’ýn bü-yük bir kýsmýna ve güney Arnavutluk’a hâ-kim oldu, diðer güçlü âyanlar gibi yarý oto-nom bir yönetim kurdu. 1820’de II. Mah-mud tarafýndan azledilince isyana meyilliRumlar’la iþ birliði yaptý. 1822’de Osmanlýmerkezi tarafýndan bastýrýlan Ali Paþa’nýnbaþlattýðý isyan, Yunan baþ kaldýrýsýný ko-laylaþtýrdý ve baþarýlý olmasýna katký sað-ladý.

Yunan baðýmsýzlýk hareketi Fransýz Ýhti-lâli ile geliþen sürece baðlanýr. Tesalya’dabir Rum tüccarýn oðlu olan Rigas Velestin-lis’in, daha 1790’larda baðýmsýzlýk mani-festosu ve þiirler yazarak Yunan baðýmsýz-lýk hareketini baþlattýðý ileri sürülür. Veles-tinlis, Viyana’da yedi arkadaþýyla birlikteele geçirilerek Osmanlý hükümetine teslimedildi ve 1798’de Belgrad’da arkadaþlarýy-la birlikte idam edildi. 1814’te Rum tüccar-larýn ve siyaset adamlarýnýn yer aldýðý birgrup, Rusya’nýn Karadeniz’deki önemli li-man þehri Odesa’da Filiki Eteria (DostlukCemiyeti) adýyla gizli bir örgüt kurdu, bu ör-güt imparatorluk içinde ve dýþýnda Yunanbaðýmsýzlýðý için çalýþmaya baþladý. Nihayet1821’de Fenerli beyler tarafýndan yöneti-len Eflak-Boðdan’da ve ardýndan Mora’-da Yunan isyaný baþladý. Osmanlý hüküme-ti, isyanla ilgileri olduðu gerekçesiyle Pat-rik V. Grigorios’u ve Rum milletinin baþkadinî liderlerini idam ettirdi. Girit’teki isyan-larý bastýrmasý için Girit, Mýsýr Valisi Kava-lalý Mehmed Ali Paþa’ya verildi. Fakat Rum-lar’ýn baðýmsýzlýk hareketi Mora’da sürdü.Osmanlý güçlerinin isyaný bastýramamasýüzerine kendisinden yardým istenen MýsýrValisi Mehmed Ali Paþa’nýn oðlu ÝbrâhimPaþa kumandasýndaki Mýsýr donanmasý1825’te Mora’ya çýkarak Modon’u karar-gâh yaptý ve isyaný sert bir þekilde bastýrdý.Mora’daki isyancýlarýn müslümanlarý kat-letmesine misilleme olarak Osmanlý kuv-

589

du. Fakat ihtilâlin baþarýyla sona ermesiRumlar’ýn da yeni durumu kabullenme-sine yol açtý. Ekim 1908’de Bulgaristan’ýnbaðýmsýzlýk ilâný ve Bosna-Hersek’in Avus-turya-Macaristan Ýmparatorluðu tarafýn-dan ilhaký ile Girit de Yunanistan’a katýl-dýðýný bildirdi. Osmanlý Devleti buna pro-testolar ve Yunan mallarýnýn boykotuylakarþýlýk verdi. Hâmi devletler Girit’in Yuna-nistan’la birleþmesine izin vermedi. 1910’-da Girit Millî Meclisi, Helenler’in kralý adý-na açýlýnca buna müslüman mebuslar tep-ki gösterdi ve hükümet reisi Venizelos’unteklifi üzerine meclise müslüman mebuskabul edilmemesi kararlaþtýrýldý. NihayetBalkan savaþlarýnýn baþlamasýyla Yunan hü-kümeti Girit’i resmen topraklarýna kattý.

Jön Türk ihtilâlinden bir yýl sonra Yuna-nistan’da da benzer bir askerî ihtilâl ger-çekleþti (Gudi ihtilâli) ve askerî yönetimbir süre sonra Giritli politikacý EleftheriosVenizelos’u Yunanistan’a davet etti. As-kerî yönetimin sona ermesini saðlayarak1910’da baþbakan seçilen Venizelos mo-dern Yunanistan tarihinde önemli rolleroynayacak ve Yunanistan açýsýndan büyükbaþarýlar elde eden bir lider olacaktýr. Us-ta siyaseti sayesinde 1912-1913 Balkansavaþlarýndan en kârlý çýkan devlet Yuna-nistan oldu. Yanya, Selânik, Serez ve Ka-vala dahil hem Güney Epir hem de Make-donya’nýn önemli bir kýsmý ile Ege adalarýYunanistan’ýn eline geçti. 30 Mayýs 1913

Londra ve 10 Aðustos 1913 Bükreþ antlaþ-malarý ile Yunanistan’ýn kazanýmlarý tanýn-dý. Yunanistan toprak ve nüfus bakýmýn-dan iki katýna yakýn büyüdü. Osmanlý Dev-leti, Yunanistan’ýn bazý Ege adalarýný elegeçirmesine itiraz etti, fakat bu adalarýniadesi saðlanamadý. 1913’te Kral Georg,Yunan topraklarýna yeni katýlan Selânik’-te bir suikast sonucu öldürüldü. Yerine oð-lu Konstantinos kral oldu. I. Dünya Savaþý’-nýn baþlamasýyla birlikte Venizelos, Ýtilâfdevletleri yanýnda yer almayý isterken karý-sý Alman imparatorunun kardeþi olan KralKonstantinos tarafsýz kalmak istiyordu. Ka-muoyunun Venizelos ve kral yanlýlarý ola-rak ikiye bölünmesiyle Venizelos hükümet-ten düþürüldü. Bulgaristan’ýn Ýttifak dev-letleri blokuna katýlarak Batý Trakya’ya gir-mesi ve Ýtilâf devletlerinin Selânik’e çýkar-ma yapmasý üzerine Selânik’teki subaylar1916’da bir darbe yaptý, Venizelos Selâ-nik’te kendi hükümetini kurdu. Venize-los’un yönetime gelmesiyle Yunanistan,Ýtilâf devletleri yanýnda savaþa girdi. Fran-sa’nýn baskýsýyla Kral Konstantinos 1917’-de tahtý oðlu Aleksander’e (Aleksandros)býraktý. Savaþýn sonunda Bulgaristan, BatýTrakya’yý Yunanistan’a terketmek zorun-da kaldý. Ýtilâf devletlerinin Osmanlý hükü-metiyle yaptýðý Sevr Antlaþmasý (10 Aðus-tos 1920), Yunanistan’a hem adalar üze-rinde hem Doðu Trakya ve Batý Anadolu’-da önemli haklar tanýyordu. Bu toprak ka-zanýmlarý Büyük Yunanistan idealinin ger-çekleþmesi için önemli bir baþarý olarakgörülüyordu. 1920’de Kral Aleksander’inâni ölümüyle sürgündeki Konstantinos tek-rar geri çaðrýldý. Ayný yýl yapýlan seçimler-de Venizelos’un yönetimindeki Liberal Par-ti seçimi kaybetti. Bununla birlikte Veni-zelos karþýtlarý ve Konstantinos, Venize-los’un Anadolu’ya yayýlma politikasýný de-vam ettirdi. Anadolu’da baþlayan kurtu-luþ hareketi Sevr Antlaþmasý’ný tanýmadý-ðýndan Ýngiltere, Yunan ordularýnýn bu ha-reketi bastýracaðýný umarak Yunanistan’ýnileri hareketine destek verdi. Nihayet Mus-tafa Kemal Paþa önderliðindeki Türk or-dusu Yunan ordularýný 1921 ve 1922’deyenilgiye uðratarak Anadolu’dan çýkardý.Bu yenilgiyle birlikte Anadolu’da yaþayanve Büyük Yunanistan hayaliyle Yunan or-dularýný destekleyen yüz binlerce Rum ileTürkler arasýndaki iliþkiler tamamen bo-zuldu. Rumlar’ýn önemli bir kýsmý Türk or-dularýnýn ilerleyiþi karþýsýnda Yunanistan’akaçmak zorunda kaldý. Geri kalanlarla Yu-nanistan’da yaþayan müslümanlar 1923’-te imzalanan ve Lozan Barýþ Antlaþmasý’-na da eklenen sözleþmeyle mübadele edil-

komiteler yoluyla bölgede yaþayan Orto-doks nüfus Bulgar Eksarhlýðý’na veya RumPatrikhânesi’ne tâbi olmaya zorlanýrkenher iki taraf da bölgede nüfus çoðunluðu-nun kendisine ait olduðunu iddia etti. Burekabet silâhlý harekete dönüþtü ve Sýr-bistan’ýn da dahil olmasýyla kanlý çatýþma-lar meydana geldi. Osmanlý hükümetinin1902 ve 1903’te baþlattýðý reform hare-ketine raðmen bölgedeki çarpýþmalar so-na erdirilemedi. Bir Bulgar-Makedon ör-gütü olan Ýç Makedonya Devrimci Örgü-tü’nün silâhlý faaliyetleriyle Rum etkisininbastýrýlmaya çalýþýlmasý üzerine Yunanis-tan, Selânik baþkonsolosluðu ve diðer kon-solosluklar aracýlýðýyla Rum MakedonyaKomitesi’ni örgütleyip güçlendirerek böl-gedeki etkinliðini arttýrdý. Osmanlý yetki-lilerinin ve 1906’dan itibaren bölgede ör-gütlenmeye baþlayan Ýttihat ve TerakkîCemiyeti’nin gizli desteðini alan Rum ko-mitesi Bulgar Makedon örgütlerine kar-þý baþarýlar elde etmeye baþladý. Bu aradaMakedonya’nýn Rus-Ýngiliz müdahalesiyleOsmanlýlar’dan koparýlacaðýndan endiþe-lenen Jön Türkler 1908’de bir darbeyle II.Abdülhamid’i anayasayý ilân etmeye zor-ladýlar. Atina hükümeti ve patrikhâne JönTürk ihtilâlini patrikhânenin imtiyazlý ko-numuna, dolayýsýyla bölgedeki Rum nüfu-zuna zarar vereceði korkusuyla destekle-medi. Hatta Ýttihat ve Terakkî Cemiyeti’-nin silâhlarý býrakma çaðrýlarýna uymayantek komite Rum Makedonya Komitesi ol-

YUNANÝSTAN

1917 yangýnýndan sonra tarihî kýsmýnýn büyük bir bölümü harabe haline gelen Selânik’in görünümü

590

YUNANÝSTAN

ler alarak cumhuriyeti laðvetti. Kral II. Ge-org Atina’ya çaðrýldý ve yeniden krallýk re-jimine geçildi.

1936’da baþbakanlýða getirilen IoannisMetaxas, Ýtalya’daki faþizmin ve Alman-ya’daki nasyonal sosyalizmin de etkisiylefaþist bir diktatörlük kurdu. Metaxas re-jimi özellikle ülkede gittikçe güçlenen ko-münistlere ve azýnlýklara karþý baský uy-gulamaya baþladý. Yunanistan ilk aþama-da II. Dünya Savaþý’nýn dýþýnda kaldý. Fa-kat Ýtalya, Yunanistan’ýn Epir Arnavutla-rý’na baský yaptýðý bahanesiyle 28 Ekim1940’ta Yunanistan’a saldýrdý; savaþ Ni-san 1941’e kadar sürdü. Almanya, Ýtalya’-nýn yardýmýna gelerek Yunanistan’ý iþgaletti. Alman iþgali üzerine Yunan kralý vehükümet Ýngiliz elçisiyle birlikte Girit’e kaç-tý. Mayýs ayýnda Girit’teki Yunan-Ýngiliz di-reniþi kýrýldý ve Almanlar adayý da ele ge-çirdi. Ýþgalden sonra Yunanistan’ýn büyükbölümü Ýtalyan yönetimine, Trakya ile Do-ðu Makedonya, Almanlar’ýn yanýnda sava-þa dahil olan Bulgarlar’a býrakýlýrken stra-tejik açýdan önemli bölgeler (Türkiye sýný-rý, Girit vb.) doðrudan Almanlar tarafýn-dan yönetilmeye baþlandý. Ýþgal 1944 yýlý-na kadar devam etti. Ýþgal altýndaki ülke-de açlýk ve sefalet dayanýlmaz boyutlaraulaþtý. Bu dönemde Amerika’dan topla-nan yardýmlar Türkiye üzerinden Yunanis-tan’a gönderildi. Ayrýca ülkedeki yahudi-lerin önemli kýsmý Naziler tarafýndan Po-lonya’daki kamplara sevkedilerek öldürül-dü. Selânik’te yaþayan yahudilerden yak-laþýk 45.000 kiþi Naziler tarafýndan 1943’-te Auschwitz kampýna nakledilerek gazodalarýnda imha edildi (Mazower, s. 442).Ýþgale karþý milliyetçi ve komünist gruplardireniþ hareketleri baþlattý. Savaþ Alman-ya’nýn aleyhine dönünce Alman ordularý

Ekim 1944’te Yunanistan’ý terketti. Ýþga-lin sona ermesiyle rahatlayan Yunanistan’-da milliyetçi gruplar ve komünistler ara-sýnda çatýþmalar baþladý. Ýç savaþ 1949yýlýna kadar sürdü. Amerika’nýn devreyegirmesiyle komünistler bertaraf edildi veYunanistan Batý blokunda kaldý. 1952’deNATO’ya alýndý. Yunanistan bunun ardýn-dan Kýbrýs’ýn Ýngiliz yönetiminden ayrýl-masý (Enosis) düþüncesini gündeme ge-tirdi. Adada baþlayan direniþ hareketi veTürkler’e yönelik saldýrýlar üzerine 1955’-te Londra’da Türkiye’nin de çaðrýldýðý gö-rüþmeler yapýlýrken Ýstanbul’da 6-7 Eylültarihlerinde Rumlar’a karþý saldýrýlar mey-dana geldi. Kýbrýs sorunu Yunanistan’ýnTürkiye ile iliþkilerini olumsuz etkilemeyebaþladý. 1959’da Ýngiltere, Yunanistan veTürkiye baðýmsýz bir Kýbrýs devletinin ku-rulmasýnda anlaþtý ve 1960’ta Kýbrýs Cum-huriyeti ilân edildi. Daha sonra siyasî is-tikrarsýzlýk baþ gösterdi. Yaþanan hükü-met krizi sonucu 20-21 Nisan 1967’de or-du bir darbe yaptý. “Albaylar cuntasý” diyebilinen darbeciler antik döneme dayalý Yu-nan milliyetçiliði, hýristiyan-Yunan kültü-rü gibi deðerlere sarýlarak komünistlerevb. gruplara karþý þiddetli bir baský rejimioluþturdu. Cunta yönetiminin emriyle aþý-rý milliyetçiler Kýbrýs’ta 15 Temmuz 1974’-te Makarios’a karþý darbe yaptý. Bununüzerine Türkiye 20 Temmuz’da adaya çý-karma yapmaya baþladý. Türkiye ile sava-þa girme tehlikesiyle karþý karþýya kalanYunanistan’da askerî yönetim yine asker-ler tarafýndan yýkýldý.

Eski baþbakan Karamanlis ülkeye çað-rýlarak hükümetin baþýna geçirildi. Kara-manlis, Türkiye ile savaþ tehlikesini önle-mek için diplomatik görüþmelere baþla-dý; fakat anlaþmaya varýlamamasý üzeri-

di. Lozan Antlaþmasý, Sevr Antlaþmasý’nýnYunanistan’a saðladýðý kazanýmlarý orta-dan kaldýrdýðýndan Yunanistan’ýn kuruldu-ðu tarihten beri sürdürdüðü geniþlemeyidurduran bir antlaþma oldu. Yunanistan’ýnAnadolu’daki yenilgisi Yunan tarih yazý-mýnda “Küçükasya felâketi” (Mikrasiatiki ka-tastrofi) diye adlandýrýlmakta ve önemli biryer tutmaktadýr. Bu “felâket”le megali ideapolitikasý fiilen sona erdi.

Yunan ordularýnýn Anadolu’daki yenil-gisi Yunanistan’da siyasal krize yol açtý;Eylül 1922’de askerlerin müdahalesi üze-rine Kral Konstantinos tahtý býrakarak ül-keyi terketti. Yerine oðlu Georg geçti. Ku-rulan askerî mahkeme yenilgiden sorum-lu tutulan politikacý ve askerleri yargýlaya-rak idama mahkûm etti. Ordu ülke içindeyönetimini sürdürürken Lozan görüþme-lerindeki diplomatik temsil Venizelos’a bý-rakýldý. Venizelos, Lozan’dan Yunanistan’ýnen az kayýpla çýkmasý için çaba sarfetti.Lozan Antlaþmasý’na karþý Yunanistan’dabüyük tepkiler meydana geldi. Ekim 1923’-te de askerî yönetime karþý bir darbe giri-þimi oldu. Bu giriþim baþarýsýz kaldý, fakataskerî yönetim kralýn tahttan feragatinitalep etti. Bunun üzerine Kral II. GeorgAralýk 1923’te ülkeyi terketti. Yapýlan se-çimlerin ardýndan Venizelos yönetime gel-di. 1924’te, Osmanlýlar’dan kurtuluþun an-ma günü olarak kutlandýðý 25 Mart günüYunanistan’da cumhuriyet ilân edildi. Yu-nan tarihçileri bu dönemi I. Cumhuriyet,bazýlarý ise Osmanlýlar’a karþý baðýmsýzlýksavaþý dönemini de cumhuriyet dönemiolarak gördüðü için II. Cumhuriyet diyetanýmlamaktadýr. Cumhuriyetin ilk yýllarýfarklý liderlerin önderliðinde krizlerle geç-ti. 1928’de Venizelos tekrar seçimi kaza-narak yönetimi aldý. 1932’ye kadar sürenVenizelos yönetiminde nisbeten istikrarlýbir dönem yaþandý. Bu istikrar sayesindeYunanistan dünya ekonomik krizini hafifatlattý. Bu dönemde Türkiye ile Yunanis-tan arasýnda mübadeleyle ilgili sorunlarçözülerek 30 Ekim 1930’da bir dostlukantlaþmasý imzalandý ve Venizelos Anka-ra’ya gelip Mustafa Kemal Paþa’yý ziyaretetti. Bu arada Hitler’in iktidara gelmesi veMussolini Ýtalyasý’nýn Balkanlar’ý tehdit et-meye baþlamasý üzerine Yunanistan, Tür-kiye ile 1933’te bir antlaþma imzaladý. Da-ha sonra diðer Balkan ülkeleri Romanya veYugoslavya’nýn da katýlýmýyla Balkan Paktýkuruldu. Yunanistan’da siyasî kriz devamederken 1935’te Venizelos’un önderliðin-deki cumhuriyetçi askerlerin darbe giriþi-mi bastýrýldý ve Venizelos ülkeyi terketmekzorunda kaldý. Krallýk yanlýlarý karþý önlem-

Mustafa

Kemal

Atatürk,

Yunanistan

Baþbakaný

Eleftherios

Venizelos ile

29 Ekim 1930

tarihindeki

Cumhuriyet

Bayramý

balosunda

591

isimlerinin de teyit ettiði bu yerleþim an-cak daha sonra Bizans Ýmparatorluðu dö-neminde baþka bölgelerden Yunanlýlar’ýnMora’ya yerleþtirilmesi ve Slavlar’ýn asimi-lasyonu yoluyla nüfus olarak Yunanlaþtý.Günümüzde Yunanistan’a baðlý Girit ada-sý daha 673-674 yýllarýnda ilk Arap akýnla-rýyla karþýlaþmýþtý. 818’de Endülüs’ten sü-rülen çok sayýda müslüman 827’de Mýsýr’-dan da çýkarýldýktan sonra gemilerle Gi-rit’e gelip burayý ele geçirdi. Rabazulhan-dak (Kandiye) þehrini kuran Araplar 961yýlýna kadar Girit’i hâkimiyetlerinde tut-tular. 150 yýla yakýn süren bu Ýslâm ida-resinde Kandiye önemli bir ilim merkezihaline geldi. Ada Bizans’ýn eline geçtiktensonra adadaki müslümanlarýn çoðu kaç-tý, kalanlar ise zorla hýristiyanlaþtýrýldý vezaman içerisinde Yunanlaþtý. Mora’ya ilkmüslüman akýnlarý 807 yýlýnda Afrika üze-rinden yapýldý. Bölgedeki Slavlar’la iþ bir-liði yapan müslümanlar Patras’ý kuþattý.Fakat Bizans Ýmparatorluðu bu akýnlarýgeri püskürterek Mora’ya hâkim oldu. IXve X. yüzyýllarda Girit’ten Arap korsanlarýMora kýyýlarýna akýnlar yaptý; Girit’in Bi-zans’ýn eline geçmesiyle bu akýnlar sonaerdi. 1204’te Franklar’ýn eline geçen Mo-ra’yý geri almak isteyen Bizans imparato-ru 1263’te Selçuklular’dan 6000 civarýn-da paralý asker getirtti. Bu askerlerin birkýsmý din deðiþtirerek Mora’da kaldý. Sa-vaþlar sebebiyle nüfusu azalan Mora’yaXIV. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda Mezistre des-potu tarafýndan 150.000 civarýnda Ar-navut getirtilerek yerleþtirildi. Günümüzekadar izleri takip edilen bu yerleþimlerleMora’nýn nüfus yapýsý önemli ölçüde de-ðiþti.

Osmanlý Devleti’nin Balkanlar’a giriþiylebirlikte bölgeye müslümanlar iskân edil-di ve þehirler Osmanlý tarzýnda geliþmeyebaþladý. Özellikle vakýflar yoluyla bölgede

önemli eserler meydana getirildi. Osman-lý yönetiminde istikrarlý bir dönem geçi-ren Mora’da nüfus XVI. yüzyýlýn ilk çeyre-ðine kadar iki kat arttý. 1521’de Mora’danüfusun % 9’u müslümandý (Anabolu veMenekþe hariç 50.176 hýristiyan ve 5330müslüman hânesi). Mora’da SadrazamHadým (Atik) Ali Paþa tarafýndan Balya-badra, Modon, Koron, Mezistre ve Nava-rin’de mektep ve hamamlar yaptýrýldý. II.Bayezid, Balyabadra ve Androusa’da ca-miler inþa ettirdi. 1571 Ýnebahtý Deniz Sa-vaþý’nýn ardýndan tehdit altýnda kalan Mo-ra kýyýlarýnýn savunmasý için Navarin’de ye-ni bir hisar inþa edildi ve kalenin yanýndaküçük bir kasaba oluþtu. III. Murad kale-de bir mescid ve kasabada büyük bir ca-mi yaptýrdý. Hâlâ ayakta olan bu cami Yu-nanistan’ýn güneyindeki en büyük Ýslâmîeser olarak bilinmektedir. XVII. yüzyýldaMora’da veba salgýný gibi sebeplerle nüfusazalýrken müslümanlarýn nüfusa oraný art-tý. Arnavutlar’ýn bulunduðu bazý yerlerdeÝslâm’a geçiþler oldu. 1583’te % 11 olarakhesaplanan müslüman nüfusu 1642’de %26’ya yükseldi (DÝA, XXX, 282). Evliya Çe-lebi meselâ Gaston’u (Gastouni) dört ca-misi, medreseleri ve tekkeleriyle bir müs-lüman kasabasý þeklinde tarif eder (Seya-hatnâme, VIII, 302 vd.). 1684-1686 yýllarýarasýnda Venedik Mora’ya hâkim oluncabölgedeki müslüman varlýðý ortadan kal-dýrýldý. 1715’te Osmanlý ordusu Mora’yý ye-niden ele geçirirken Katolik baskýsýndanbunalan Ortodoks halk Osmanlý ordusu-

ne 1960’taki garantörlük hakkýna daya-nan Türkiye ikinci defa adaya müdahaleetti ve adanýn % 37’sini ele geçirdi. Tür-kiye’nin bu müdahalesini engellemediðigerekçesiyle Karamanlis hükümeti Yuna-nistan’ýn NATO’nun askerî kanadýndan ay-rýldýðýný ilân etti; ancak 1980’de Yunanis-tan tekrar NATO’ya dahil oldu. 1974 Ka-sým ayýnda yapýlan seçimlerde Karaman-lis’in kurduðu Nea Demokratia Partisi se-çimi kazandý. 1975’te Yunanistan, Avru-pa Topluluðu’na üyelik baþvurusunda bu-lundu ve 1 Ocak 1981’de birliðe üye ka-bul edildi. 1990’da sosyalist blokun daðýl-masý ve Yugoslavya’nýn parçalanmasý ileBalkanlar’da büyük krizler baþladý. Bu dö-nemde Yunanistan dünya kamuoyununaksine saldýrgan durumundaki Sýrbistan’adestek verdi ve özellikle Makedonya Cum-huriyeti’nin tanýnmasýný engellemek içingiriþimlerde bulundu. Ancak Eylül 1995’-te, Makedonya’ya karþý uygulanan ambar-goyu sona erdirerek Makedonya Cumhu-riyeti’nin isminde, bayraðýnda ve anaya-sasýnda bazý deðiþiklikler yapýlmasý þar-týyla bu yeni cumhuriyeti Eski Yugoslav-ya Cumhuriyeti Makedonya adýyla tanýdý.1996 baþlarýnda Türkiye ile Ege denizindeKardak (Imia) adasý sebebiyle savaþýn eþi-ðine gelindi. Bunun ardýndan Yunanistankomþularýyla iliþkilerini düzeltmeye baþ-ladý ve ülkenin içe kapanýklýðýna son veril-di. Her ne kadar Türk-Yunan sorunlarýnakesin çözümler bulunamadýysa da sürek-li savaþ tehdidi ortadan kaldýrýldý. 2010-2012 yýllarýnda Yunanistan aðýr bir eko-nomik krizin etkisi altýndaydý.

III. ÜLKEDE ÝSLÂMÝYET

Bugünkü Yunanistan coðrafyasý tarih-te farklý halklarýn göçlerine mâruz kaldý.Özellikle VI. yüzyýlýn sonlarýndan itibarenTesalya ve Mora dahil olmak üzere böl-geye yoðun bir Slav göçü gerçekleþti. Yer

YUNANÝSTAN

Atina

Akropolisi’ndeki

Ýçkale

Camii’nin

sulu boya

resmi(BostonLawellInstitute)

Karaferye’de Eminzâde Hacý Ahmed Aða Camii (Heath Lowryfotoðraf arþivi)

592

YUNANÝSTAN

ketti. Nihayet adada kalan müslümanlarda Lozan Antlaþmasý ile birlikte yapýlanmübadele antlaþmasýna göre adayý ter-ketmek zorunda kaldý.

Yunanistan’ýn müslüman nüfusu barýn-dýran bir diðer bölgesi Tesalya idi. BurayaAnadolu’dan müslümanlar getirilip yerleþ-tirildi, Evrenosoðullarý ilk Osmanlý-Ýslâmeserlerini inþa ettiler. Evrenosoðlu Ýbrâ-him Bey, Alasonya’da (Elasson) bir ima-ret, oðlu Ahmed Çavuþ imaretin yanýnabir cuma camisi yaptýrdý. Torunu ÖmerÇelebi, Badracýk kazasýnda bir cami, Ýz-din’de bir kervansaray inþa ettirdi. Savaþ-lar sebebiyle yýkýlan Larissa’nýn yakýnýn-da Yeniþehir adýyla bir þehir kuruldu. Ga-zi Evrenos Bey’in oðlu Barak Bey buraya1400 yýlý civarýnda bir imaret camisi, birkervansaray ve otuz iki dükkân yaptýrdý.Yeniþehir zaman içinde Tesalya’da önem-li bir Ýslâm merkezi haline geldi. Gazi Ev-renos’un mîrâhuru olan ve 1422-1456 yýl-larýnda aralýklarla bölgenin valiliðini yapanTurahan Bey de çok sayýda mimari eserinþa ettirdi. Bunlardan sancak merkeziTýrhala’da bir cami, iki mescid, hamam,bir kervansaray, zâviye, çok sayýda dük-kân, Yeniþehir’de cami, medrese, zâviyeve dükkânlar; Selânik’e çýkan yol üzerin-de kervansaraylar, köprüler sayýlabilir. Tu-rahanoðlu Ömer Bey ise Týrhala’da med-rese, mektep, hamam, kervansaray, be-desten, mescid, imaret, halvethâne, çoksayýda dükkân, köprü, yollar; Yeniþehir’-de cami, imaret, mescid, hamamlar, ker-vansaray; Tatarlar kasabasýnda cami; Pla-tamona’da zâviye, kervansaray, mescid vediðer birçok yerde mimari eserler inþa et-tirdi. Tesalya’daki bu eserlerden büyük ço-ðunluðu tahrip oldu; yalnýzca Larissa’dakibüyük bedestenin ve Hasan Baba Tekke-si’nin kalýntýlarý günümüze ulaþabildi (Ki-el, Das Türkische Thessalien, s. 143-153).

Tesalya’da Yeniþehir’in dýþýnda Yenice(Agia), Cumapazarý, Embelek / Anbelaki(Ambelakia), Ermiye (Almiros), Karditsa, Týr-nova ve Velestin gibi þehirler Osmanlý dö-neminde ortaya çýktý. Bunlardan Cuma-pazarý (Sahrâ-i Cum‘a), Atina ve Mora’yagiden yol üzerinde kurulmuþtu ve cami-leri, mescidleri, hamamý ve medresesiy-le tipik bir Osmanlý-Ýslâm þehriydi. XIX.yüzyýlda Cumapazarý, Yunan þehrine dö-nüþmeye baþladý ve adý Megalo Pazarakioldu. Tesalya, Yunanistan’a býrakýlmadanbir yýl önce 1880’de bir Yunanca rapora gö-re 6000 Rum, 3000 yahudi ve 10.800 Türk’-ten ibaret nüfusa sahipti ve yirmi yedi ca-mi, yirmi dört mescid, dört kilise, beþ Rumokulu vardý. Þehrin Yunanistan’a verilme-

sinden sonra müslümanlar burayý hýzlaterketmeye baþladý. I. Dünya Savaþý’nýnardýndan ismi Agios Visarion olarak deðiþ-tirildi. Þehirdeki Osmanlý eserleri zamaniçerisinde yok edildi. XVII. yüzyýldan kal-ma bir hamam yakýn dönemlerde ortadankaldýrýldý (a.g.e., 153-159). Kasabada ku-rulmuþ eski camilerden yalnýzca birinin fo-toðrafý günümüze ulaþabildi. Yunan arke-ologlarýnýn 2006’da yaptýklarý kazýlarda bircami ile bir hamam bulundu. Machiel Kielbu caminin Turahanoðlu Ömer Bey’in ese-ri olduðunu tahmin etmektedir. Ermiye’-de de çok sayýda Osmanlý eseri mevcuttu.Bunlardan günümüze bazý mezar taþla-rýyla kitâbeler dýþýnda hiçbir þey kalmadý.1881’de Yunanistan’a verilen Tesalya’dakalan son nüfus da Lozan Antlaþmasý’ylaTürkiye’ye göç ettirildi. 1906’da Bulgaris-tan’dan kaçan yaklaþýk 15.000 Rum Te-salya’ya iskân edildi. Daha sonra müba-deleyle Türkiye’den göç eden Rumlar’ýnbir kýsmý da buraya yerleþtirildi. Eðriboz(Euboia / Evia) adasýnýn merkezinde de (gü-nümüzde Halkis / Khalkis) Evliya Çelebi’-ye göre kale ve istihkâmlar, on bir müs-lüman mahallesi ve on bir cami, bunlarýnyanýnda mescidler ve diðer eserler mev-cuttu. Atina’nýn da baðlý olduðu bir san-cak merkezi olan Eðriboz’daki müslümannüfus Yunanistan’ýn kuruluþundan sonraburayý terketti. Günümüzde þehirde nere-deyse hiçbir Osmanlý eseri kalmamýþtýr.

Yunanistan coðrafyasýnda Osmanlý dö-neminde en büyük þehir Selânik’ti. Selâ-nik, özellikle imparatorluðun sonlarýna doð-ru baþþehrin yanýnda en önemli kültürelve siyasal merkez halini almýþtý. 1840’taFallmerayer, Selânik’te 30-36.000 civarýndayahudi, 25.000’den fazla Türk ve 3-4000

na yardým etti. Müslümanlarýn bir kýsmýyeniden Mora’ya döndü ve Ýslâm eserleriinþasýna baþlandý. 1770’te Rus donanma-sý Mora’yý iþgal edince mahallî isyanlar çý-karttý. 1779’da tekrar Osmanlý idaresi ku-ruldu. Müslüman nüfusun çoðunlukta ol-duðu Tripoliçe eyalet merkeziydi. 1821 Yu-nan isyaný baþladýktan sonra Tripoliçe’de-ki müslümanlar katletildi. Mora’yý ele ge-çiren isyancýlar Mora’daki müslümanlarýnyarýdan fazlasýný (yaklaþýk 25.000 kiþi) or-tadan kaldýrdý (DÝA, XXX, 284). Osmanlý-Mýsýr donanmasýnýn 1827’de Navarin’deimha edilmesi üzerine Mýsýrlý Ýbrâhim Pa-þa burayý terkedince geride kalan müslü-manlar bütünüyle imha edildi. Günümü-ze ancak yýkýlmýþ cami ve hamam harabe-leri ulaþabildi. Son yýllarda bunlarýn birka-çýnýn (Navarin’deki III. Murad Camii, Gör-düs / Korinthos Sezâi Tekkesi Türbesi, Ar-gos Moralý Beþir Aða Camii) restorasyonuiçin çalýþmalar yapýlmaktadýr.

1669’da Osmanlý yönetimine geçen Gi-rit’te Müslümanlýk hýzla yayýldý ve çok sa-yýda Ýslâmî eser inþa edildi. Evliya Çelebi,Kandiye’de Vâlide Sultan Camii’ni ve ba-zý paþalarýn adýný taþýyan çok sayýda camikaydeder. Ona göre þehirde on sekiz camive yetmiþ bir mahalle mescidi mevcuttu.Kiliselerin bir kýsmý camiye çevrilmiþtir. Os-manlý yönetiminde Girit’te yerli halkta daÝslâmlaþma oldu. 1821’de adada yaklaþýk160.000 müslüman ve 129.000 hýristiyanyaþarken Yunan isyaný ve Mýsýr yönetimi-nin ardýndan müslümanlarýn sayýsý hýzlaazaldý ve 1866’da 200.000 hýristiyana kar-þýlýk adada 60.000 müslüman kaldý. 1821’-de baþlayan milliyetçi isyanlarda adanýnmüslümanlarý isyancýlarýn hedefi halinegeldi. Girit’in resmen Yunanistan’a katýl-dýðý 1912 yýlýna kadar dönem dönem busaldýrýlar sürdü ve müslümanlarýn çoðumülklerini yok pahasýna satarak adayý ter-

Dimetoka’da Çelebi Sultan Mehmed Camii

Atina’da Mustafa Aða Camii

593

makta ve Türkiye’den gelen misafirlerinen önemli uðrak yerlerinden birini teþkil et-mektedir. Selânik’te bugün 889’da (1484)inþa edilmiþ Alaca Ýmaret (Ýshak Paþa Ca-mii), Hamza Bey Camii, 849 (1444) tarihliII. Murad Hamamý, 890 (1485) tarihli Ha-lil Bey (Mûsevî) Hamamý, 1460’lardan kal-ma bedesten, Abdülhamid dönemindenkalma hükümet konaðý, 1893’ten kalmagünümüzde üniversite binasý olarak kul-lanýlan idâdiye, gümrük binasý, XX. yüzyý-lýn baþlarýnda yapýlan belediye hastahane-si, 1903’te yapýlan Üçüncü Ordu Kýþlasý (gü-nümüzde Yunan ordusu tarafýndan kulla-nýlmaktadýr), II. Abdülhamid’in sürgündekaldýðý Alatini Köþkü vb. çok sayýda Os-manlý dönemi eseri bulunmaktadýr. Ayrý-ca Yedikule, Kuþaklý Kule ve Beyaz Kule deOsmanlý eserleri arasýnda yer almaktadýr.Yunanistan’daki Osmanlý mimari eserleriy-le ilgili çalýþmasýnda Ekrem Hakký Ayverditoplam 3771 eser sýralamýþtýr. Bunlardan2336’sý cami ve mescid, ayrýca 182 medre-se, 307 tekke ve zâviye, 315 mektep, alt-mýþ beþ imaret, 171 han, 134 hamam, ýlý-ca, kaplýca, otuz türbe, beþ saat kulesi, yir-mi beþ köprü, yirmi iki kale, on kervansa-ray, altý su kemeri ve diðer eserlerdir (Av-rupa’da Osmanlý Mimârî Eserleri IV, s. 382-384).

Batý Trakya’da ve Makedonya þehirlerin-de günümüzde çok sayýda Osmanlý eserimevcuttur. Meselâ Osmanlý sultanlarýnamerkezlik yapan Dimetoka’daki (Didymo-teichon) Çelebi Sultan Mehmed Camii hâ-lâ ayaktadýr. Dimetoka yakýnýnda Kýzýl De-li Sultan Zâviyesi meþhurdur. Burada ay-rýca Oruç Paþa Hamamý ve Türbesi’nin ha-rabeleri, Gümülcine’de (Komotini) 1370’-lerde inþa edilen ve günümüzde restoreedilerek koruma altýna alýnan EvrenosBey Zâviye-Ýmareti, Yenice-i Vardar’da (Gi-annitsa) Hacý Evrenos Hamamý ve Türbe-si, Selânik’te 1444 tarihli II. Murad Ha-mamý, Serez’de XV. yüzyýldan kalma be-desten, yeni restore edilen Zincirli Cami,Mehmed Bey Camii, Mustafa Bey Camii,Kavala’da XVI. yüzyýlda Sadrazam ÝbrâhimPaþa tarafýndan yaptýrýlan su kemeri, Ýbrâ-him Paþa Camii gibi çok sayýda eser kýs-men restore edilmiþtir (Lowry, s. 16-255).Ayný þekilde Florina, Grebene, Karaferye,Kesriye, Kozani, Siroz, Týrhala, Yeniþehirbölgeleriyle Midilli, Rodos, Sakýz ve Ýstan-köy adalarýnda kaynaklarda tesbit edilenOsmanlý eserleri ve bunlarýn günümüzdemevcut olanlarýný gösteren çalýþmalar ya-yýmlanmýþtýr.

Atina’da günümüzde ayakta kalabilmiþnâdir Osmanlý eserlerinden biri Fethiye

Camii’dir. 1935’te yýktýrýlmak istenen ca-mi Türkiye’nin giriþimleri sonucunda kur-tarýlmýþtýr. Atina’da Mustafa Aða Camii,El Sanatlarý Müzesi olarak kullanýlmakta-dýr. Bunlarýn dýþýnda Atina’da hiçbir Ýslâ-mî eser yoktur. XVII. yüzyýldan kalma ÂbidEfendi Hamamý 1986’da restore edilmiþ-tir. Mora’daki önemli liman þehirlerindenAnabolu’da Osmanlý döneminde yeni inþaedilen veya kiliseden çevrilen toplam do-kuz cami ve mescid vardý. Zamanýmýzdayalnýzca üç cami kalmýþ ve minareleri yýk-týrýlarak biri kiliseye çevrilmiþtir, biri mü-ze, biri de tiyatro olarak kullanýlmaktadýr.Yunanistan’ýn dördüncü büyük þehri olanPatras (Balyabadra / Eski Patras) Osmanlý dö-neminde kuþ üzümü üretimiyle tanýnmýþ,Rumlar’ýn yanýnda müslüman nüfusu dabarýndýran önemli bir þehirdi. Yunan baðým-sýzlýk savaþýnda harap olan ve ardýndan ye-niden planlanan bu þehirde kalede II. Ba-yezid Camii’ne ait kalýntýlar dýþýnda hiçbirOsmanlý-Ýslâm eseri kalmamýþtýr. Bir diðerönemli þehir olan Yanya’da bugün Osman-lý eserleri arasýnda Yanya Kalesi, Arslan Pa-þa Camii, Fethiye Camii, Tepedelenli Ali Pa-þa Konaðý ve saat kulesi bulunmaktadýr(Býçakçý, s. 21-32, 389-401). Bunlarýn dýþýn-da ayakta kalan Osmanlý eserleri arasýn-da Girit’te Resmo’da (Rethymnon) camiler(Kara Mûsâ Paþa Camii), Navarin Kalesi,Ayamavra’da (Lefkade) Kaptanýderyâ Ký-lýç Ali Paþa tarafýndan yaptýrýlan kale mev-cuttur.

Yunanistan’da hemen her þehrindenönemli müslüman þairler, yazarlar ve ilimadamlarý çýkmýþtýr. Yeniþehir, Yenice-i Var-dar, Selânik ve Yanya bu anlamda öne çý-kar. Yeniþehir’den XV. yüzyýldan HasanEfendi, XVI-XVII. yüzyýllardan Kadý ÂrifMehmed, þair Mehmed Sâilî, XVIII ve XIX.yüzyýllardan Derviþ Hasan Dede (Nakþi-bendî), Yeniþehirli Avni (Mevlevî þeyhi),

civarýnda Rum yaþadýðýný belirtir. Özellikleliman ticaretiyle geliþen Selânik, XIX. yüz-yýlýn son çeyreðinde demiryollarýyla Ýstan-bul’a ve diðer Avrupa merkezlerine baðlan-dý. 1324 (1906) tarihli Vilâyet Salnâmesi’-ne göre otuz altý cami, yirmi dört mescidbulunmaktaydý. Balkan savaþlarýnda böl-gedeki Osmanlý / Ýslâm eserlerinin önemlikýsmý tahrip edildi. Yunanistan’ýn ele ge-çirdiði bölgelerdeki müslüman nüfus kit-leler halinde göç etmeye baþladý. Göçmen-ler genellikle Selânik limanýndan ve diðerEge limanlarýndan taþýnýyordu (Halaçoðlu,s. 55-58). 1917’de Ýtilâf devletlerinin Bul-garlar’a karþý cephe açmak amacýyla þehregiriþinde büyük bir yangýn baþladý ve þeh-rin tarihî kýsmýnýn büyük bölümü harapoldu. Selânik yeniden planlanýrken müs-lüman mahalleleri daraltýldý (Gökaçtý, Nü-fus Mübadelesi, s. 84). 1923-1924 yýllarýndagerçekleþen zorunlu mübadele ile birlikteBatý Trakya hariç Yunanistan’daki müslü-man varlýðý sona erdi. Meselâ Yunan Ma-kedonyasý’nda 1913’te Yunanlýlar nüfusunyalnýzca % 42’sini oluþtururken bu oran1926’da % 88’e çýktý (Kitsikis, s. 167).Müslümanlarýn göçüyle birlikte Osmanlýeserleri daha radikal bir þekilde tahrip gör-dü. Nitekim Selânik’teki cami minareleriÝslâm izlerinin silinmesi amacýyla hemenyýktýrýldý. Sadece Ýslâm eserleri deðil þehir-deki yahudi mezarlýðý da II. Dünya Savaþýdöneminde tahrip edildi ve yerine üniver-site kampüsü kuruldu (Mazower, s. 351,426-428). Mustafa Kemal Atatürk’ün doð-duðu ev Selânik Belediyesi tarafýndan sa-hibinden satýn alýndý ve anahtarý 1937’deAtatürk’e hediye edilmek üzere Türk kon-solosuna verildi. II. Dünya Savaþý’nýn ardýn-dan tamir edilen eve Topkapý ve Dolma-bahçe saraylarýndan getirilen eþyalar yer-leþtirildi ve 1953’ten itibaren müze halin-de kullanýlmaya baþlandý. Günümüzde Tür-kiye Konsolosluðu’nun bahçesinde bulun-

YUNANÝSTAN

43. CÝLT 6. FASÝKÜL (269) 8. Forma / 2. Kontrol24 Ocak 2013

Siroz’da Mehmed Bey Camii (Heath Lowry fotoðraf arþivi)

Yanya’da Arslan Paþa Camii ve çevresini gösteren XIX. yüzyýl

sonuna ait bir fotoðraf (ÝÜ Ktp., Albüm, nr. 91104)

594

YUNANÝSTAN

lümanlarý yakýn zamanlara kadar Türk ola-rak tanýmayý reddetmiþtir. Ülkedeki siya-set bilimi ve tarih uzmanlarý da genellik-le resmî politikayý desteklemiþler ve BatýTrakya’da geniþ bir Pomak nüfusun bulun-duðunu, Türkiye’nin ve bölgedeki Türk-ler’in aslen Slav olan Pomaklar’ý da zorlaTürkleþtirdiðini iddia etmiþlerdir. Hattaayrý bir Pomak dilinin ve kimliðinin can-landýrýlýp geliþtirilmesi için çok sayýda ya-yýn yapýlmýþ, Bulgarca kitaplar temin edil-miþtir. Bu þekilde Batý Trakya’da yapýlanbaský ve sindirme politikalarý Avrupa ka-muoyunda da meþrulaþtýrma yoluna gi-dilmiþtir. Yunan hükümeti kendini, BatýTrakya’daki farklý etnik kökenlere sahipmüslüman azýnlýklarý “Türk boyunduru-ðu”ndan koruyan ve bölgedeki kültürel çe-þitliliði teminat altýna alan devlet þeklin-de tanýtmaya çalýþmaktadýr. Batý Trakya’daRodop daðlarýnda sayýlarý yaklaþýk 25.000olarak ifade edilen müslüman Pomaklar’ýnyaþadýðý bölgeye seyahat, Yunan hüküme-ti tarafýndan 1953’ten 2000 yýlýna kadarburanýn askerî bölge olduðu gerekçesiyleözel izne baðlanmýþtý. Batý Trakya’da Yu-nan hükümetinin politikalarý sonucu yeniveya çok katlý binalarýn yapýlmasýnýn ya-saklanmasý, yurt dýþýna çýkanlarýn (1998yýlýna kadar yürürlükte kalan Yunanistan Vatan-daþlýk Yasasý’nýn 19. maddesine göre) vatan-daþlýktan çýkarýlmasý gibi baskýlar netice-sinde fýrsat bulan müslümanlar Türkiye’-ye göç etmiþtir ve bu göç süreci devam et-mektedir. Gümülcine’ye gidildiðinde müs-lümanlarýn yaþadýðý mahalleler evlerin du-rumundan hemen belli olur. Tek katlý eskievlerin bir arada olduðu mahalleler Türk-ler’e, çok katlý modern binalar ise bölge-ye yerleþen Yunanlýlar’a ait mahallelerdir.1990’da soðuk savaþýn sona ermesiyle es-ki Sovyet cumhuriyetlerinde yaþayan Rum-lar (Pontus Rumlarý) toplu halde Yunanis-tan’a göç etmeye baþladý ve bu göçmen-lerin önemli bir kýsmý Batý Trakya’ya iskânedildi.

Son yýllara kadar Batý Trakya’da Türkvarlýðýnýn sistematik olarak yok edilmeyeçalýþýldýðý söylenebilir. Bununla birlikte gü-nümüzde eskiye oranla daha demokratikbir görüþ hâkimdir. 1990’da Mitsotakis hü-kümetiyle birlikte Türkiye ile Yunanistanarasýndaki iliþkilerin iyileþmeye baþlamasýy-la bölgedeki azýnlýða karþý politikalarýnyumuþadýðý tesbit edilmektedir. BatýTrakya’da müslüman cemaatin yöneti-minde iki cemiyet rol oynamaktaydý:1932’de kurulan Ýslâm Birliði Cemiyeti ve1970’lerin baþlarýnda kurulan Ýslâm Þu-

uru Cemiyeti. Müslümanlarýn en büyüksorunlarýndan biri müftü seçimi veya ta-yini meselesiyle ilgilidir. Ayrýca Türk okul-larý ve Türkçe eðitimle ilgili sorunlar davardýr. Batý Trakya dýþýnda Yunanistan’daRodos ve Ýstanköy (Kos) adalarýnda yakla-þýk 5000 kiþilik bir Türk nüfusu bulun-maktadýr. Lozan Antlaþmasý’nýn imzalan-dýðý dönemde Ýtalya’ya ait olan bu ada-lardaki Türkler’in Batý Trakya’daki Türk-ler’den daha önemli problemleri olduðuve ayýrýmcýlýða mâruz kaldýklarý görül-mektedir (Macar, s. 109-117). Bunlarýndýþýnda Makedonya’da bir miktar Pomak,Çingene ve Arnavut müslümanla Arna-vutluk ve Arap ülkelerinden Atina’ya gel-miþ müslümanlar yaþamaktadýr.

Yunanistan’da Osmanlý döneminden ka-lan tarihî eserlerin büyük çoðunluðu tah-rip edilirken bölgede kalan arþiv malzeme-si de genelde yok edilmiþtir. Peloponnesve merkezi Yunanistan’da bulunan Osman-lý belgeleri ve defterleri daha baðýmsýzlýksavaþlarý döneminde (1821-1830) ve takipeden yýllarda imha edilmiþti (Balta, s. 74-75, 88-89). Yalnýzca Balkan savaþlarýndansonra ele geçirilen bölgelerdeki Osmanlýarþiv malzemesi kýsmen mevcuttur. Selâ-nik’teki Makedonya Tarih Arþivi ve Girit’inHerakleion (Kandiye) þehrindeki VikeleiaÞehir Kütüphanesi, Osmanlý arþiv malze-mesini barýndýran en önemli kurumlardýr.Buralarda baþta kadý sicilleri olmak üze-re Osmanlý idaresiyle ilgili farklý tipte bel-ge ve defterler mevcuttur. Meselâ Girit’-te üç þehirde Osmanlý kadý sicilleri bulun-maktaydý. Bunlardan Hanya’da yer alankadý sicilleri 1897 Osmanlý-Yunan savaþýdöneminde tahrip edilmiþ, Rethymnon’-daki (Resmo) siciller, 1945’te Resmo MillîDireniþ Örgütü tarafýndan yaðmalanarak

Yeniþehirli Fennî (Bektaþî þair), Nusret Aligibi isimler zikredilebilir. Yenice-i Vardar’-dan XVI. yüzyýlda yaþamýþ divan þairi Ha-yâlî ve Hurûfî þairi Usûlî; Yanya’dan Halve-tî þeyhi Yûsuf Sinan Sümbülî Efendi (XVI.yüzyýl), eski Yunan düþünürlerinin eserle-rini de çeviren âlim Esad Yanyavî (XVIII.yüzyýl), Nakþibendî þeyhi Yûsuf Yanyavî,bir Yunanca Türkçe sözlüðün de yazarýolan Nakþibendî âlim Ref‘î Efendi Yanyavî(ö. 1902) anýlabilir. Yanya’da ayrýca Arapharfleriyle Yunanca olarak dinî içerikli eser-ler de (aljamiado) yazýlmýþtýr. Selânik’tede çok sayýda âlim ve edebiyatçý yetiþmiþ-tir (tarihçi Mustafa Selânikî, Müneccim-baþý Ahmed, Mevlevî þairi Âkif, Cemal,Hasan Dâniþ, Esad Dede Mevlevî, HâmiEfendi, Meþhûrî, Osman Nûri gibi). XX.yüzyýlýn baþýnda Selânik, Osmanlý Devleti’-nin en önemli siyaset ve düþünce merke-zi haline gelmiþ, burada çok sayýda Türk-çe (meselâ Genç Kalemler) ve baþka dil-lerde (Fransýzca, Yunanca, Bulgarca) gazeteve dergi basýlmýþtýr. Mora’da XVI. yüzyýl-da Mezistreli þair Firdevsî, XVII. yüzyýldaGördüslü þair Hüseyin, þair ve Sezâiyye’-nin kurucusu Hasan Sezâî-yi Gülþenî, XVIII.yüzyýl ve XIX. yüzyýlýn ilk dönemlerindeMora Ýhtilâli Tarihçesi adlý eserin yaza-rý Tripoliçeli Süleyman Penah Efendi, þairAnabolulu Mehmed Emin Sabri Efendi,þair ve siyasetçi Tripoliçeli AbdurrahmanSâmi Paþa, Halvetiyye þeyhinin oðlu Ne-cib Ahmed Efendi, aslen Moralý Mevlevîderviþi ve þair Leylâ Haným, Moralý askerve siyaset adamlarýndan Mora Valisi TopalOsman Paþa gibi isimler yetiþmiþtir. Nâ-mýk Kemal de aslen Moralý olan Râtib Ah-med Paþa’nýn torunudur. Ýstefeli Kadý Mah-mud Efendi XVII. yüzyýlýn sonlarýnda Ati-na’nýn tarihini yazmýþtýr (Târîh-i Medîne-tü’l-hükemâ). Atina’da yetiþen önemli ki-þiler arasýnda XIX. yüzyýlda yaþayan þairSürûrî de anýlabilir.

IV. TÜRK-MÜSLÜMAN AZINLIKve KÜLTÜR VARLIKLARI

Günümüzde Yunanistan’da Batý Trak-ya’da Lozan Antlaþmasý’yla mübadele dý-þýnda kalan müslümanlar / Türkler yaþa-maktadýr. Komotini (Gümülcine), Xanthi (Ýs-keçe) ve Alexandrupolis (Dedeaðaç) illerin-den oluþan Batý Trakya da 1920’de Ýtilâfdevletleri tarafýndan Yunanistan’a veril-miþti. Bu tarihte nüfusun büyük çoðunlu-ðu müslümandý. 1920 verilerine göre top-lam nüfusu 191.700 olan bölgede 129.120(% 67) müslüman yaþamaktaydý. Müba-dele dinî mensubiyete göre yapýldýðýndanYunanistan Batý Trakya’da yaþayan müs-

Selânik’te Bey Hamamý (Heath Lowry fotoðraf arþivi)

595

as), Oxford 1999, s. 195-218; a.mlf. – FrederichSauerwein, Ost-Lokris in türkischer und neug-riechischer Zeit (1460-1981), Passau 1994; E.Tzelempi, Odoiporiko stin Ellada: 1668-1671(trc. D. Lupis), Atina 1994; Ahmet Halaçoðlu, Bal-kan Harbi Sýrasýnda Rumeli’den Türk Göçleri(1912-1913), Ankara 1994; Halit Eren, Batý Trak-ya Türkleri: Lozan’dan Günümüze (doktora tezi,1995), MÜ Türkiyat Araþtýrmalarý Enstitüsü; H.-J.Kornrumpf, Territoriale Verwaltungseinheitenund Kadiamtbezirke in der europaeischen Tür-kei, Karlsruhe 1995-2005, I-II; Bekir Çelebi, Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi (yüksek lisans tezi,1999), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü-sü; Turgay Cin, Yunanistan’da Müslüman Azýn-lýk Açýsýndan Din ve Vicdan Özgürlüðü (dokto-ra tezi, 2002), Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bi-limler Enstitüsü; G. I. Salakides, Sultansurkun-den des Athos-Klosters Vatopeti aus der Zeit Ba-yezid II. und Selim I., Thessaloniki 1995; a.mlf.,I Larisa (Yeniþehir) sta mesa tu 17u aiona,Thessaloniki 2004; a.mlf., Ta Sultanika Engra-fa tis Dimotikis Vivliothikis tis Kozanis (1721-1909), Kozani 2004; G. Schreiber, “Die FrühzeitGriechenlands”, Weltgeschichte II: Im Schattendes Olymp (haz. H. Pleticha), Gütersloh 1996, s.77-90; M. Firnkes, “Griechenland von der Blüte-zeit der Polis biz zum Niedergang”, a.e., s. 91-122; D. Reinhold, “Alexander der Grosse und dieDiadochenreiche”, a.e., s. 277-298; H. Schreiber,“Freunde und Gegner. Die Völker im Mittelmeer-raum”, a.e. II: Rom und der Osten (haz. H. Pletic-ha), Gütersloh 1996, s. 61-83; Ch. Roedig, “Augus-ti, Caesaren, Bischöfe. Das Reich zur Zeit Diok-letians und Constantins”, a.e., s. 231-252; Meh-met Ali Gökaçtý, Geographika: Yeniden Keþfedi-len Yunanistan, Ýstanbul 2001; a.mlf., Nüfus Mü-badelesi: Kayýp Bir Kuþaðýn Hikâyesi, Ýstan-bul 2002; Evangelia Balta, Ottoman Studies andArchives in Greece, Ýstanbul 2003; Ýsmail Býçak-çý, Yunanistan’da Türk Mimari Eserleri, Ýstan-bul 2003; M. Mazower, Salonica, City of Ghosts,London 2004; F. Zarinebaf v.dðr., A Historicaland Economic Geography of Ottoman Greece:The Southwestern Morea in the 18th Century,Princeton 2005; Mehmet Hacýsalihoðlu, “Osma-nische Quellen zur Balkangeschichte: Versucheiner Übersicht über die Bestaende des Zentra-larchivs in Istanbul und weiterer osmanischerArchive”, Südosteuropa von vormoderner Viel-falt und nationalstaatlicher Vereinheitlichung(der. K. Clewing – O. J. Schmitt), München 2005, s.35-85; a.mlf., Jön Türkler ve Makedonya Soru-nu: 1890-1918 (trc. Ýhsan Catay), Ýstanbul 2008;a.mlf., “Doðu ve Güneydoðu Avrupa’daki Orto-doks Halklarýn Tarihinde ve Düþünce Dünyasýn-da Ýstanbul”, Ýstanbul: Ýmparatorluk Baþkentin-den Megakente (ed. Yavuz Köse, trc. Ayþe Daðlý),Ýstanbul 2011, s. 66-90; Elçin Macar, “The Turksof the Dodecanese: From Lausanne to the Pre-sent”, Minority Issues in the Balkans and theEU (ed. Mehmet Hacýsalihoðlu – Fuat Aksu), Ýs-tanbul 2007, s. 109-117; T. I. Verrou, Toponymiakai Dioikitiki Katanomi Oikismon tis Make-donias: Metavoles ston 20o aiona, Thessaloniki2008; H. W. Lowry, The Shaping of the OttomanBalkans, 1350-1500: The Conquest, Settlementand Infrastructural Development of NorthernGreece, Ýstanbul 2008; Neval Konuk, Midilli, Ro-dos, Sakýz ve Ýstanköy’de Osmanlý Mimarisi /Ottoman Architecture in Lesvos, Rhodes, Chi-os and Kos Islands, Ankara 2008; a.mlf., Yuna-nistan’da Osmanlý Mimarisi / Ottoman Archi-

tecture in Greece / Othomaniki Arhitektonikistin Ellada, Ankara 2010; Ali Fuat Örenç, Balkan-larda Ýlk Dram: Unuttuðumuz Mora Türklerive Eyaletten Baðýmsýzlýða Yunanistan, Ýstanbul2009; Pýnar Þenýþýk, The Transformation of Otto-man Crete: Revolts, Politics and Identity in theLate Nineteenth Century, London 2011; Sema-vi Eyice, “Yunanistan’da Türk Mimari Eserleri”,TM, XII (1955), s. 205-230; David E. Aune, “Gre-ek”, The Oxford Encyclopedia of Archaeologyin the Near East, New York 1997, II, 434-440; F.Rosenthal, “Yunan”, EI 2 (Ýng.), XI, 343-345.

ÿMehmet Hacýsalihoðlu

– —YÛNÎNÎ, Ali b. Muhammed

א������� )�� ������ )

Ebü’l-Hüseyn Þerefüddîn Alîb. Muhammed b. Ahmed el-Yûnînî

(ö. 701/1302)

Buhârî’ninel-Câmi£u’s-sahîh nüshalarý üzerine

yaptýðý çalýþmayla tanýnan hadis âlimi.˜ ™

11 Receb 621’de (29 Temmuz 1224) doð-du. Aslen Lübnan’daki Ba‘lebek þehrininYûnîn kasabasýnda ilim ve tasavvuf ehlibir aileye mensuptur. Ailenin Abdülkadîr-iGeylânî soyundan geldiði ileri sürülür. Ta-nýnmýþ bir Hanbelî fakihi ve hadis âlimiolan babasý Muhammed el-Yûnînî ayný za-manda onun ilk hocasýdýr. Buhârî’nin el-Câmi£u’½-½a¼î¼ nüshasýnýn rivayetini Mu-hammed el-Yûnînî’ye nisbet eden IgnazGoldziher ve onu izleyen Alfred Guilla-ume’un Ali el-Yûnînî’yi babasý ile karýþtýr-dýklarý anlaþýlmaktadýr. Yûnînî’nin kardeþiKutbüddin el-Yûnînî ise ¬eylü Mirßâti’z-zamân adlý eseriyle tanýnan bir tarih vehadis âlimidir. Abdülmü’min b. Halef, ÝbnFerah, Ýbnü’s-Salâh, Hüseyin b. Mübârekez-Zebîdî, Münzirî, Ýbnü’l-Cümmeyzî gibiâlimlerden hadis dinleyen ve dil mesele-lerine hâkim bir hadis hâfýzý olan Yûnînî,Ba‘lebek’te babasýnýn ardýndan Hanbelî-ler’in en önde gelen ismi olarak ders ver-di, ayný zamanda diðer bölgelerden gelençok sayýda kiþi onun derslerine katýldý. Yû-nînî, Dýmaþk ve Mýsýr’a ilmî seyahatler yap-tý; bilhassa çok sýk gittiði Dýmaþk’ta bir-çok kiþi ondan hadis dinledi. Bu ziyaretlerisýrasýnda edindiði kitaplardan Ba‘lebek’-te bir kütüphane kurdu. Zehebî, Ba‘lebek’-te iki aydan fazla bir süre kalarak ondanfaydalandýðýný, Birzâlî de kendisinden Dý-maþk’ta hadis dinlediðini kaydeder. Ýb-nü’l-Lebbân ve Yûsuf el-Mizzî onun tale-belerindendir. Yûnînî, 668’de (1270) gitti-ði Dýmaþk’ta dil âlimi Ýbn Mâlik et-Tâî’ninve diðer birçok âlimin hazýr bulunduðu birmecliste Øa¼î¼-i BuÅârî nüshasýný yet-

bakkallara paket kâðýdý olarak satýlmýþ,sadece Kandiye’deki kadý sicilleri (166 def-ter) günümüze kadar gelebilmiþtir (Stav-rinidis, I, 22). Bunlarýn yanýnda Girit’teHanya’da, Kuzey Yunanistan’da Karafer-ye ile (Veroia) Kozani’de ve Rodos gibi yer-lerde küçük arþivler bulunmaktadýr (Ha-cýsalihoðlu, Südosteuropa von vormoder-ner Vielfalt, s. 71-72, 78-79). Yüzyýllarca Os-manlý yönetiminde kalan bugünkü Yuna-nistan topraklarýnda Türkçe yer isimleri deyaygýnlaþmýþtý. Yunanistan’ýn baðýmsýzlý-ðýyla birlikte yer isimleri Yunancalaþtýrýl-dý. 1912’de ve daha sonra Yunanistan’ýnele geçirdiði bölgelerde meselâ Makedon-ya’da “yabancý” yer adlarý 1927’de toplu-ca deðiþtirildi ve bu yolla da bölgenin Os-manlý-Ýslâm geçmiþiyle baðlarý koparýlma-ya çalýþýldý. Bundan Slavca isimler de nasi-bini aldý. Metaxas diktatörlüðü dönemin-de bölgede yaþayan Bulgar-Makedon top-luluðunun þahýs isimleri zorla Yunancalaþ-týrýldý. Batý Trakya’daki Türkçe yer isimleride ayný âkýbete uðradý.

BÝBLÝYOGRAFYA :Evliya Çelebi, Seyahatnâme, VIII, tür.yer.; Dev-

let-i Aliyye-i Osmâniyye Salnâmesi, 4. defa, Ýs-tanbul 1266, s. 67-70; J. Ph. Fallmerayer, Geschich-te der Halbinsel Morea während des Mittelal-ters, Teil I: Untergang der peloponnesischen Hel-lenen und Wiederbevölkerung des leeren Bo-dens durch slavische Volksstämme, Stuttgart1830; G. Chassiotis, L’instruction publique chezles grecs depuis la prise de Constantinople parles turcs jusqu’à nos jours, Paris 1881; Uzunçar-þýlý, Osmanlý Tarihi, I, tür.yer.; H. Antoniadis-Bi-bicou, “Villages désertés en Grèce. Un bilan pro-visoire”, Villages désertés et histoire économi-que, Paris 1965, s. 343-417; Hans-Georg Beck,Geschichte der byzantinischen Volksliteratur,München 1971; N. S. Stavrinidis, Metafraseis tur-kikon istorikon engrafon: Aforonton eis tin is-torian tis Kritis, Herakleion 1975-85, I-V; CengizOrhonlu, “Yunanistan Türkleri”, TDEK, s. 1099-1103; K. Kreiser, Die Siedlungsnamen Westthra-kiens nach amtlichen Verzeichnissen und Kar-tenwerken, Freiburg 1978, tür.yer.; Charalam-bos Buras, Ekklesies stin Ellada meta tin Alosi,Atina 1979-98, I-V; D. Kitsikis, Istoria tu Ellino-turkiku horu, 1928-1973, Atina 1981; Ayverdi,Avrupa’da Osmanlý Mimârî Eserleri IV, s. 179-384; R. Clogg, “The Greek Millet in the OttomanEmpire”, Christians and Jews in the OttomanEmpire (ed. B. Braude – B. Lewis), New York 1982,I, 185-207; E. Krüger, Die Siedlungsnamen Griec-hisch-Makedoniens nach amtlichen Verzeich-nissen und Kartenwerken, Berlin 1984; A. Va-kalopulos, Griechische Geschichte von 1204 bisheute, Köln 1985; M. Kiel, Studies on the Otto-man Architecture of the Balkans, Hampshire1990; a.mlf., Das Türkische Thessalien, Göttin-gen 1996; a.mlf., “The Ottoman Imperial Regis-ters: Central Greece and Northern Bulgaria in the15th-19th Century. The Demographic Develop-ment of Two Areas Compared”, ReconstructingPast Population Trends in Mediterranean Euro-pe: 3000 BC-AD 1800 (ed. J. Bintliff – K. Sboni-

YÛNÎNÎ, Ali b. Muhammed

596

YÛNÎNÎ, Ali b. Muhammed

BuÅârî’nin Sultan Abdülhamîd’in emriylehazýrlanan neþri de (I-IX, Bulak 1311-1313)bu nüshaya dayanmaktadýr. Yûnînî’nin ay-rýca el-Fürûsü’l-mübârekü’d-dâl £ale’l-Åilâfi’l-vâšý£ fî ba£²i’l-¼urûf mine’l-Câ-mi£i’½-½a¼î¼ adlý bir risâlesi vardýr (Süley-maniye Ktp., Hacý Beþir Aða, nr. 161).

BÝBLÝYOGRAFYA :

Ebû Dâvûd, es-Sünen (nþr. Muhammed Avvâ-me), Beyrut 1419/1998, neþredenin giriþi, I, 99-101; Zehebî, Te×kiretü’l-¼uffâ¾, IV, 1500; Ýbn Re-ceb, e×-¬eyl £alâ ªabašåti’l-¥anâbile (nþr. Ab-durrahman b. Süleyman b. Muhammed el-Usey-mîn), Riyad 1425/2005, IV, 329-333; Ýbn Hacer,ed-Dürerü’l-kâmine, III, 98; Ahmed b. Muham-med el-Kastallânî, Ýrþâdü’s-sârî, Kahire 1323, I,39-40; A. Guillaume, The Traditions of Islam: AnIntroduction to the Study of the Hadith Literature,Oxford 1924, s. 30; Fuat Sezgin, Buhârî’nin Kay-naklarý Hakkýnda Araþtýrmalar, Ýstanbul 1956,s. 181-187; a.mlf., GAS, I, 117; I. Goldziher, Mus-lim Studies (trc. C. R. Barber – S. M. Stern), Lon-don 1971, II, 221; Hasan Nasrullah, TârîÅu Ba£al-bek, Beyrut 1404/1984, II, 365-366; J. Fück, “Be-iträge zur Überlieferungsgeschichte von Bupa-rý’s Traditions-sammlung”, ZDMG, XCII (1938),s. 60-87; R. Quiring-Zoche, “How al-Buparý’s Sa-hýh Was Edited in the Middle Ages: .Alý al-Yuný-ný and his Rumuz”, BEO, L (1998), s. 191-222;M. Yaþar Kandemir, “el-Câmiu’s-sahîh”, DÝA, VII,117.

ÿFatma Kýzýl

– —YÛNÎNÎ, Kutbüddin��Àא���א������� ) )

Ebü’l-Feth Kutbüddîn Mûsâ b. Muhammedb. Ahmed el-Ba‘lebekkî el-Yûnînî

(ö. 726/1326)

¬eylü Mirßâti’z-zamân adlýeseriyle tanýnan tarihçi.

˜ ™

8 Safer 640’ta (7 Aðustos 1242) Dýmaþk’-ta doðdu. Aslen Ba‘lebek þehrinin Yûnînkasabasýndan bir sûfî-ulemâ ailesine men-suptur. Ýlk bilgilerini tanýnmýþ bir Hanbelîfakihi ve hadis âlimi olan babasý Muham-med el-Yûnînî’den aldý. Dýmaþk’ta aðabe-yi Ali b. Muhammed el-Yûnînî’nin yaný sý-ra Þerefeddin el-Erbilî, Þerefeddin el-En-sârî, Ýbn Abdüddâim gibi âlimlerin ders-lerine devam ederek hadis yanýnda dinîilimleri tahsil etti. Daha sonra Mýsýr’a gi-dip Kahire’de Ýzzeddin Ýbn Abdüsselâm’ýnders ve sohbetlerine katýldý, hadis hâfýzýReþîd el-Attâr’dan hadis rivayeti konusun-da icâzet aldý. 673’te (1275) hac vazifesiniifa etti. 680 (1281) yýlýnda, Abaka Han’ýnkardeþi Mengü Timur kumandasýndakiMoðol ordusuyla el-Melikü’l-Mansûr Kala-vun’un emrindeki Memlük kuvvetleri ara-sýnda meydana gelen, Moðol ordusununaðýr bir yenilgiye uðradýðý II. Humus sa-vaþýna katýldý. 689 (1290), 701 (1302) ve

711 (1311) yýllarýnda Mýsýr’ý ziyaret ederekoradaki âlimlerle görüþüp bilgisini geliþ-tirdi, yapacaðý çalýþmalar için malzemetopladý. Aðabeyi Ali b. Muhammed’in ve-fatýndan sonra Ba‘lebek’teki Hanbelîler’inþeyhliðine tayin edildi (701/1302) ve dersokutarak icâzet vermeye baþladý. Memlüksultanlarý ve ileri gelenleri nezdinde büyükbir itibara sahipti. Hayatýnýn hiçbir döne-minde resmî görev almadý. Ömrünün sondönemini uzlet içerisinde geçiren Yûnînî13 Þevval 726’da (12 Eylül 1326) Ba‘lebek’-te vefat etti ve Bâbü Sathâ Mezarlýðý’ndakardeþinin yanýna defnedildi. 23 Þevval’-de öldüðü de rivayet edilir.

Eserleri. 1. MuÅta½aru Mirßâ’ti’z-za-mân (el-MuÅtâr min Mirßâti’z-zamân). Yû-nînî’nin Sýbt Ýbnü’l-Cevzî’nin Mirßâtü’z-zamân fî târîÅi’l-a£yân adlý tarihini ihti-sar ve ikmal ederek hazýrladýðý bir eser-dir. el-MuÅtâr’ýn çeþitli kütüphanelerdeyazma nüshalarý mevcuttur (Þakir Musta-fa, IV, 38). 2. ¬eylü Mirßâti’z-zamân. 654-711 (1256-1312) yýllarýný kapsayan eser geçdönem Eyyûbîler, Haçlýlar, Moðollar ve er-ken dönem Bahrî Memlükleri tarihinin te-mel kaynaklarýndandýr. Eserde Memlük or-dusuyla Moðol kuvvetleri arasýnda mey-dana gelen, Moðollar’ýn ilk defa maðlûpedilerek batýya ilerleyiþlerinin durduruldu-ðu Aynicâlût Savaþý (658/1260) hakkýndaorijinal bilgiler yer alýr. Özellikle Suriye’decereyan eden, bir kýsmýna müellifin de þa-hit olduðu hadiselerin ayrýntýlý biçimde kay-dedilmesi eseri daha da önemli hale ge-tirmektedir. Yûnînî eserinde her yýla aitolaylarý anlattýktan sonra o yýl vefat edenmeþhur þahsiyetlerin hayatýna dair bilgiverir. Devrin tarihçilerinin üslûbunu takipeden Yûnînî þifahî rivayetlerin yanýnda ÝbnAsâkir, Kudâî, Ýbnü’l-Kalânisî, Birzâlî, ÝbnSürûr, Tâceddin Ýbn Hýnnâ, Emînüddin Ýb-nü’l-Fârið, Ýbn Hallikân, Ebû Þâme, Tâced-din Ýbn Hameveyh el-Cüveynî, Ýbn Vâsýl veÝbn Abdüzzâhir gibi müelliflerin eserlerin-den faydalanmýþ, Nâsýrüddin Ýbnü’l-Furât,Ýbn Dokmak, Kalkaþendî, Makrîzî, Ýbn Ha-cer el-Askalânî, Zehebî, Ebü’l-Fidâ Ýbn Ke-sîr, Ýbn Taðrîberdî gibi tarihçiler de onuneserini kaynak olarak kullanmýþtýr. ¬eyl’desiyasal, sosyal ve ekonomik konularla bir-likte Mýsýr ve Suriye’nin kültürel ortamýy-la ilgili önemli bilgiler de aktarýlmakta vebürokratik bir görev almayan müellif hadi-seleri daha objektif biçimde anlatmakta-dýr (Baybars el-Mansûrî ile karþýlaþtýrýlma-sý için bk. ¬eylü Mirßâti’z-zamân, neþrede-nin giriþi, s. 16-17). ¬eylü Mirßâti’z-za-mân’ýn 654-686 (1256-1287) yýllarýný içe-ren kýsmý ilk defa Fritz Krenkow tarafýn-

miþ bir celsede okuyup nakletti. Bu oku-malar sýrasýnda Yûnînî, Ýbn Mâlik et-Tâî’-nin yardýmýyla, kendisine ulaþan Øa¼î¼-iBuÅârî rivayetlerini Arap dili kaideleri açý-sýndan tashih etti. Bununla birlikte ÝbnMâlik’in her söylediðini dikkate almadý, na-hiv bakýmýndan doðru olmakla berabertek kiþi tarafýndan nakledilen bazý rivayet-lere hâþiyede yer verdi (Sezgin, Buhârî’-nin Kaynaklarý, s. 182-183). Ýbn Mâlik et-Tâî de bu konudaki görüþlerini Þevâhi-dü’t-tav²î¼ ve’t-ta½¼î¼ li-müþkilâti’l-Câ-mi£i’½-½a¼î¼ adlý eserinde yazdý. Yûnînî,701 Þâbanýnda (Nisan 1302) yaptýðý sonDýmaþk seyahatinin ardýndan Ba‘lebek’teHanbelîler’in mescidindeki kütüphanedebulunduðu sýrada bir kiþinin saldýrýsýna uð-radý; aldýðý yaralar yüzünden 11 Ramazan701’de (10 Mayýs 1302) öldü ve Bâbü Sat-hâ Mezarlýðý’nda defnedildi.

Øa¼î¼-i BuÅârî’nin zabtýna ve tashihi-ne gösterdiði özenle tanýnan Yûnînî, ese-rin Firebrî rivayetinin çeþitli râviler tarafýn-dan nakledilen hadislerini mukayese et-miþ, Firebrî nüshasýnýn tenkitli metninihazýrlamýþtýr. Bu çalýþmada el-Câmi£u’½-½a¼î¼’in râvileri Asîlî, Ebû Zer el-Herevî,Ebü’l-Vakt ve Ebü’l-Kasým Ýbn Asâkir’in çe-þitli isnadlar vasýtasýyla ulaþtýklarý Firebrîrivayetlerini esas kabul etmiþ, fakat bun-larý kendisine ulaþan diðer yazmalarla dakarþýlaþtýrmýþtýr. Zehebî de Yûnînî’nin ken-di nüshasýnýn Øa¼î¼-i BuÅârî’nin güveni-lir nüshalarý ile mukayesesine çok önemverdiðini ve eseri bir yýlda on bir nüsha ilemukayese ettiðini bildirmektedir. Yûnînîkendi nüshasýnda esas aldýðý rivayetlereiþaret etmek üzere Asîlî için “sâd” (�),Ebû Zer el-Herevî için “he” (�), Ebü’l-Vaktiçin “zý” (�), Ebü’l-Kasým Ýbn Asâkir için“þîn” (�) remizlerini kullanmýþ, bu remiz-leri ve metodunu günümüze ulaþan el-U½ûl ve’r-rumûz elletî tete£allašu bi-Øa¼î¼i’l-BuÅârî adlý risâlesinde (Merke-zü’l-Melik Faysal li’l-bühûs ve’d-dirâsâti’l-Ýslâmiyye, nr. 2-05116) açýklamýþtýr. Bu-hârî’nin rivayetleri ve Yûnînî’nin Buhârînüshalarýný elde ettiði isnadlarla ilgili birmakale yazan Rosemarie Quring-Zoche sözkonusu risâlenin adýný er-Rumûz £alâ Øa-¼î¼i’l-BuÅârî þeklinde kaydetmiþ ve risâ-leyi makalesinin sonunda yayýmlamýþtýr(bk. bibl.). Þerhinde Yûnînî nüshasýný esasalan Ahmed b. Muhammed el-Kastallânî,Ýrþâdü’s-sârî’nin mukaddimesinde Yûnî-nî’nin kullandýðý remizlere ayrýntýlý biçim-de yer vermiþse de adý geçen risâleye atýf-ta bulunmamýþtýr. el-Câmi£u’½-½a¼î¼’insonraki nüshalarýnýn ekserisinde Yûnînî’-nin çalýþmasý esas alýnmýþ olup Øa¼î¼-i