SIĞINTILAR - Tiyatro Oyunu

47
SLAWOMİR MROZEK SIĞINTILAR 1

Transcript of SIĞINTILAR - Tiyatro Oyunu

SLAWOMİR MROZEK

SIĞINTILAR

1

Gri, kirli, yıkık dökük, geniş lekeli duvarlar. Tavandan çıplak, basit bir ampul sarkıyor. Işıklandırma çiğ. Dipte, sağ duvarda bir kapı (sol, sağ tanımları salona göredir.) pencere yok.

Sol ve sağ duvarlar boyunca, salona yakın, iki demir karyola. Sağda bulunanyatağın üstündeki tahta portmantoda, çiviye bir palto asılı. Dipteki duvarda solda duvar uzunluğunun bir çeyreği uzaklığında eski bir lavabo. Lavabonun porseleni çatlak ve sararmış üstünde pirinç bir musluk, musluğun ütünde adi bir raf.

İki tuvalet gereci biri pek ucuz, ikincisi daha şık türden. Rafın üstünde, çiviye asılı, kötü bir ayna. Dipte, sağ duvara daha yakın yırtık pırtık eski bir paravan. Dip duvarda boylu boyunca çeşitli borular ve elektrik kabloları odayı boydan boya geçmektedir.

Odanın ortasında ampulün altında, gazete kağıdı kaplı bir masa. Masada iki kirli tabak, iki kaşık, iki plastik maşrapa, açılmış iki konserve kutusu, boş bira şişesi, bir çay poşeti, iki izmarit. Masanın iki yanında iki iskemle. Soldaki iskemle de açık gri bir pantolon. Arkalığında kumlu kumaştan bir ceket ve bir ipek fular. Altında bir çift ayakkabı.

Soldaki karyolaya tıraşsız, ropdöşambrlı bir adam uzanmıştır. Çoraplı ayakları salona doğrudur. Otuz yaşlarında zayıf biridir. Saçları hafifce açılmıştır. Siyah bağa bir gözlük takmıştır. Kitap okur

Sağdaki karyolanın üstünde çok açık renkli pelüş kumaştan bir oyuncak köpek… Sağdaki iskemlede bir adam oturur. Sırtında bazı ülke yada bazı bölgelerde köylülerin Pazar günleri giydikleri türden, kalın şayak dokumadan, modası geçmiş siyah bir giysi, beyaz gömlek, cırtlak renkli bir kravat, ayaklarında çok sivri uçlu ve özenle cilalanmış pabuçlar. Sinekkaydı tıraşlıdır. Saçları çalı gibi sıktır. Salona göre yan oturmuştur. Her ikisi de aşağı yukarı aynı yaşlardadır.

2

XX:Biz geldik

( AA istifini bozmaz. Bir sessizlik XX daha yüksek yineler) Biz geldik, dedik.

AA: (okumasını kesmeden) Ben geldim, denir

XX: (Başını kaşıyarak) Sigaran var mı?

( AA okumayı bırakmadan yastığının atını karıştırır ve bir paket sigara çıkararak XX’e uzatır. Belki kalkar,topallayarak yatağa yaklaşır. Bir sigara alır. AA okumayı sürdürmektedir. XX sigarayı cebine indirir ve bir ikincisini alır. Bir anlık duralamadan sonra gene aynı şeyi yapar, ikinci sigarayı da cebine koyarak üçüncüsünü alır, dudaklarına götürür.)

Tamam aldım.

AA: (AA hala kitabına dalmış olarak, sigara paketini öylece uzatmış durmaktadır bir ara)

Ver şunu(XX cebinden bir sigara çıkararak pakete koyar, döner ve yürür. AA kolunu uzatmış, paketi hala öyle tutmakta ve okumasını sürdürmektedir.) Verşunu, dedim…

XX: Verdim ya!

AA: Üç tane aldın. (XX ikinci sigarayı da cebinden çıkarır ve pakete koyar.AA okumayı sürdürür. Paketi gene yastığının altına koyar. XX odanın ortasındaki eski yerine gelir. Cebinden bir kibrit kutusu çıkarır, açar, bir kibrit alır ve tam sürtecekken duralar. AA’ya doğru bakar. Onun hala okumakta olduğunu görünce, kibriti kutusuna koyar ve kutuyu sağ cebine indirir. Ceketin asılı bulunduğu iskemleye yönelir. Ceplerini yoklar, kibriti bulur ve alır. Sigarasını yakar ve kibrit kutusunu sol cebine indirir. XX gene kendi iskemlesine, aynı şekilde oturur. Belli bir hazla derin bir nefes çeker. Baldırlarını kaşır,gömleğinin yakasını çözer, kravatını gevşetir, ayakkabılarını çıkarır. Çorapları büyük deliklerle süslenmiştir. Parlak ayakkabılarına, üstündeki görünmez tozları yok etmek

3

istercesine, üfler. Sonra onları, büyük bir özenle iskemlenin yanına koyar.Hazla ayaklarını uzatır ve parmaklarını oynatır. Bir sessizlik.)

XX: Gardaydım.

AA: (Okumayı bırakmadan)Eeee?

XX: Hiç… Kalabalıktı. (Sessizlik) Bira içtim.

AA: (İnansız) Sen mi?

XX: Hey ya. (Ara) İki bira. (Duraklama) Büfede.

AA: Ya!

XX: Telefon kulübeleri vardı. Adamlar telefon ediyordu.

AA: Hı…

XX: Ben etmedim. Niye edeyim ki? Gittim, durdum öyle…

AA: İyi… (Ara)

XX: Gazete kulübeleri vardı.

AA: Sonra?

XX: Hiç… Adamlar gazete alıyordu.

AA: Bak sen!

XX: Okuyorlardı… Ama, ben okumadım. Niye okuyayım?

AA: Doğru

XX: Öyle durdum (ara) Gişeler vardı. (Ara. AA oralı olmaz) Gişeler vardı dedim.

AA: Ne?

XX: Gişeler… Bilet satıyorlar ya… Adamlar bilet alıyordu. (AA bir beğeni ıslığı çalar) Ama ben, almadım, durdum öyle…

AA: İyi etmişsin

XX: Sonra gidip peronda bir tur atayım dedim.

4

AA: Niye?

XX: Çünkü bedava. Bizim memlekette, istasyona adamı biletle sokarlar ama bunlar öyle değil… Neyse istasyona girdim.

AA: Hıı… Eee, sonra?

XX: Hiç… Raylar… bir de esiyordu.

AA: Esen ne?

XX: Rüzgar. O zaman dedim, eve döneyim. Tam dönüyordum, baktım hoparlörden duyuru yapıyorlar. O zaman durdum. Rüzgar… Raylar… Tam gideceğim ne göreyim?

AA: Bir tren?

XX: Nerden bildin. (Ara) Doğru. Bir tren. Elektrikli olanından. Elektriği olduğundan sessiz sessiz geliyor. Bizim memlekette buharlı şimendiferler var...Kıpırdamıyorum. Bir sigara yaktım.

AA: Biri mi ikram etti?

XX: Kendimin… Vardı. Dehşet bir tren. Ama ben kıpırdamıyorum. İçimden, ‘Buraya, gel buraya oğlum’ diyorum. ‘Daha uzağa gidemezsin, burası son istasyon…’O yaklaşıyor, yaklaşıyor, ta ki…

AA: Duruncaya kadar.

XX: Nerden bildin? (Ara) Adamakıllı durdu. O zaman, dedim, ‘Görüyor musun? Ben sana daha uzağa gidemezsin dememiş miydim!’

AA: (Okuduğu kitabın sayfasını çevirerek) Peki, o ne yaptı?

XX: Milim kıpırdamadı artık.

AA: Bu kadar mı?

XX: Yine istifimi bozmadan öyle sigaramı tüttürüyorum. Hakkım değil mi sence?

AA: Tabi ki hakkın

XX: Dedim ki sigaramı bitirir öyle giderim. Tam izmariti atacaktım ki, karşı pencereden bir karı sarktı, kibarca bağırdı: ‘Hamal!’

AA: Anladın yani kadını

XX: Ben mi? Yoo… Ama hamal anladı ve hemen karıya doğru koşturdu. Yeminle bir saç vardı karıda, nah buraya kadar. Karı insin diye heyecanla bekledim.Bu arada izmarit parmaklarımı yakarken; açık hava sigaramı daha çabuk

5

bitiriyor. Bari filtreli olsaydı… Ama benim sigara filtresiz. Çaresiz izmariti öbür elime geçiriyorum ve ağızlığımı yanıma almadığıma pişman oluyorum. Dedim, insin bakalım karı…

AA: Devam et ?

XX: (Zafer kazanmışçasına) Sonunda indi karı…

AA: Şanslı köpek (Uzun sessizlik) Bu kadarcık mıydı? (XX alayla güler) Ne var bunda bu kadar sırıtacak?

XX: Karının ardından gidiyorum be! (AA ilk kez, kitabından başını kaldırıp XX’e bakar)

AA: Ne!

XX: (Güler) Bak…

AA: Kes de adam gibi anlat!

XX: Karının ardından nasıl gittiği bir görsen…

AA: Nereye?

XX: Tuvalete. Lüks sınıfa hem de…

AA: Ama para ödersin orada

XX: Ne olmuş. Karı saydı parayı. Hem bana, hem kendine (AA kitabı kapatır) Daha istiyordu, ama benim iştahım kalmamıştı.

AA: Peki sonra?

XX: Hiç.

AA: Nasıl hiç.

XX: Dedim ya. O hala istiyordu, ama benim nefsim sönmüştü.

AA: Anladık, sonra?

XX: Sonra mı? Sonra gittim, o da gitti. Adresini vermek istedi, boş ver dedim… Hem verse de kaybederdim.

(Yastığının altındaki sigara paketini alır, bir sigara çıkarır, ropdöşambrının cebinde kibrit arar; kalkar, ceketinin asılı olduğu iskemleye gelir. Ceplerini karıştırır, bulamaz.)

XX: Ateş mi?

6

(AA ona yaklaşır, XX ceketinin sol cebinden kibrit kutusunu çıkarır ve uzatır. AA iskemlede bulunan pantolonu kaldırır ve yatağın üstüne fırlatır.İskemleye oturur. Derin bir nefes çeker)

AA: Sana, bu işin aslında nasıl olduğunu anlatayım mı?

XX: Benden daha iyi biliyorsan…

AA: Elbette senden daha iyi biliyorum. Baştan başlayalım. Gara gittiğin doğru, ama hemen oraya gitmedin. Bu sabah kalktığında önce oraya gitmeye niyetin yoktu. Pazarlık elbiseni ve sivri pabuçlarını giydiğinde de… Seni topallattığı halde neden bu ayakkabıları giyersin, diye hep düşünmüşüdür. Osivri pabuçların o koca ayaklarını gizlediğine gerçekten inanıyor musun?

XX: (Sinirlenmiş) Bu ayakkabılar kaç para haberin var mı?

AA: Neyse, nereye çıktın? Sokağa ? Herkes sokağa çıkmakta özgürdür. Ama o bakışlar… Bir kilometre uzaklıktan kim olduğun anlaşılır. Evet gezinmek hakkındır, ama sana bakmak da onların hakkı… o sığıntı suratını görmeleri de… Öte yandan sen bizim sınıftan olduğundan ideologların medarı iftiharısın. Vatanseverler için bir azizsin, efendimizsin.

XX: Küfretme!

AA: Gelelim meşhur gar macerasına. Sinemanın önünden geçerken, kendi kendine, ‘Ulan, girsem iyi olur,’ dedin.

XX: Severim sinemayı…

AA: Tabii. Sinemada kimse bakmaz sana. Herkes perdeye bakar, sen de kıpırdanan resimler görürsün… Ne konuştuklarını anlamasan da, orada kendinigüvende hissedersin. Yalnız işte, sinemanın tek bir kusura vardır parayla girilir.

XX: Ben sinemaya hiç gitmem.

AA: Ama dur şimdi gara geliyoruz.

XX: Merkez Garı.

AA: Merkez Garı… Seç seç al, oradan uygun bulamazsın. Doğru Merkez Garına dalıyorsun. Bir kere giriş bedava… ikincisi, orada sen bir yabancı değilsin. Gar, özellikle yabancılar için yapıldığından, orada artık kimse yabancı değildir. Gardaki yabancılar, buranın yerlilerinden daha çok buralıdır. Bir garda senin yabancılığın kaynar gider… Hem sonra garlar iyi ışıklandırılmış, iyi ısıtılmış sıcacık yuvalardır. Gazete ve telefon kulübeleri, gişeler, büfeler… İşte oralarda sürttün durdun…

XX: Bir bira alıp içtim…

7

AA: Biraz şüpheliyim. Bira da olsa parayla içilir. Önce perona çıktın, sonra kenefe gittin. Ama peron hikayesini kafanda daha sonra kurdun.

XX: Elinden gelse bana, ‘peron yoktu,’ diyeceksin!

AA: Hayır canım, hayır… peron vardı, bir tren de geldi. Sen, bir yataklı vagonun karşısında duruyor, sigaranı içerken yolcular iniyordu. Bütün bunlar doğru. O güzel kadının yataklı vagondan indiği de doğru…

XX: İşte gördün mü?..

AA: Evet, bütün bunları olduğu gibi seyrettin, sonra da işemeye gittin… Amadur, yoo.. öyle kenefçi karının masası çiçekli, duvarları fayanslı, mis gibi kokan ve parayla girilen bir tuvalete, bir lavabori’ye değil… kim olursa olsun herkesin parasız girdiği, pisuarları sidik içinde yüzen izmaritlerle tıkanmış, kimsenin el sürmeye cesaret edemediği leş gibi havluları olan bir kenefe girdin. Orada coşkuyla sıralanmış pantolonlarıyla, ayrı ayrı, ama gene de bir tür birleşme ve boşalma uyumu içinde harıl harıl düğmelerini açan adamlar bulunur. Yok, bu seni tiksindirmez, tam tersine; yanındakinin aynen sana benzeyen başka halini biliyor musun? Tamamen eşitliğin sağlandığı; orada herkesin bir olduğu, eşit olduğu yer! İşini bitirip saçına da şöyle bir tarak vurduktan sonra yeraltındaki heladan çıktın. İşte o zaman, bu küçük, budalaca yalan doğdu kafanda; trendeki kadınla aşk masalı…

XX: İnan takip ediyordum.

AA: Baksana gözümün içine! Yataklı vagonun karşısında öyle duruyordun ve o pis izmaritinle parmaklarını yakıyordun. Bu sigara senin tek özgürlüğündü. Yoksa sen, arzu, nefret ve aşağılanmadan başka bir şey değildin… Elbette o karıyı düşünüyordun; sadece kadın olarak değil sana tamamen yasaklanmış birdünyanın simgesini görüyordun. Bu uçurumu aşamadığın için de, hayalinde atladın kadına…

XX: Kes artık!

AA: Niye? Her şey böyle olmadı mı?

XX: Hayır!

AA: Neyse, boş ver! Gelecek hafta gara yine gidersin.

(XX, masada duran boş bira şişesini alır, masanın kenarında kırar ve kırık şişeyi havaya kaldırır. İkisi de ayağa fırlar.) Tamam lafımı geri aldım. Karıyı becerdin. Becerdin dedik. Ellerini ayaklarını öptü. O güzel pabuçlarını da… Kendini sana teslim etti. Hadi asma suratını! Barıştık mı? Sana çay yapıyım…

XX: Her şeyi berbat etmesen olmaz sanki!.. Ne istiyorsun? Ne yaptım sana?..

8

AA: Neden dostum? Yalnızca durumunun bilincine varmana yardım ediyorum ben.

XX: Gerçekten gara gittim diyorum.

AA: Hep böyle olur; olaylar biraz abartılır, düşlere gerçek gözüyle bakılır. Uyduruk bir şimdiki zaman, hastalıklı bir gelecek doğurur. Sonra tarih, intikamını alır.

XX: Hangi tarih?.. hay bu tarihin içine… gittim gara ben.

AA: Gara gittin… di’li geçmiş zaman… madem geçmiş, o halde tarih. Genel tarih, tek tek bireylerin tarihinden oluşur.

(Birden bire, odadan geçen boruların birinden, su gürültüsü gelir. AA’nın sözlerini örten bir gürültü. AA eliyle, yanıldığını belirten bir işaret yapar ve düşünceli bir halde yatağına oturur. XX gerinir ve esner)

XX: Karnım acıktı.

AA: Zıkkımlan da beni rahat bırak.

XX: Yiyecek bir şey yok ki…

AA: Ya konserveler?..

XX: Benimkiler bitti.

AA: Hepsini ziftlendin mi?

XX: Konserve yok mu?

AA: Var, ama sana vermeyeceğim artık.

XX: Neden?

AA: Didaktik nedenler!

XX: Hıı? Ne demek o?

AA: Şu demektir ki, hep benim konservelerimi tıkınıyorsun!

XX: Yo yo … benimkilerden de yedim.

AA: Yiyecek hiçbir şey yok işte.

XX: Hiç ha?.. Çay yaparım demiştim.

AA: Kalk da kendin yap.

XX: (Kalkar, ceketini çıkarır, özenle tozunu aldıktan sonra sandalyenin arkalığına asar. Paravanın ardında kaybolur. Çalıştığı duyulur.

9

Kaynatılacak suyu doldurur. Döner gelir ve iskemlesine oturur. Bir ara) Baksana bu odada neden hiç sinek yok?

AA: (Hala biraz dalgın) Bilmem.

XX: Koridorda da yok. Hiçbir yerde… (Buluşundan heyecanlanmıştır.) Baksana, burada hiç sinek gördün mü sen?

AA: Cık. Bilmem. Belki de, hepsinin kökünü kazımışlardır. Sağlık nedenleriyle… Neden ısrarla soruyorsun?

XX: Onları yakalayabilir, onları seyredebiliriz. Vakit daha çabuk geçer. Bizim memlekette çok sinek olur yazın. Bir ara yine çok sinek vardı… Sinek kâğıtları da… Hatırlıyorum. Onları lambalara asıyorlardı. İnsan, bu kağıtların üstü balla kaplanmış sanırdı, ama bal değildi… Neyse, kağıda yapışıyorlar ve vızlıyorlardı. Sineklerin kimi pesten, kimi de tizden vızıldardı. Çünkü, küçük sinekler de, büyük sinekler de yapışırdı. Ama eşekarıları hep kurtuluyordu. Çünkü güçlüydüler. Hatırlıyorum.

AA: Hatırlıyorum, hatırlıyorum, hatırlıyorum… Ya ben? Hiçbir şey hatırlamıyorum…

XX: (Gerçekten şaşırmış) Nasıl hatırlamıyorsun?

AA: (Bir sıçrayışta yataktan kalkar ve enine boyuna yürümeye başlar.) Hayır, hatırlamıyorum bir şey… Hatırlamak da istemiyorum! Hep aynı şey; ‘Şunu hatırlıyor musun? Bunu hatırlıyor musun? Durmadan yıllardan beri… Şimdi de sineklerin

XX: Ne yani… Vardı sinekler.

AA: Anladık sinekler! Uğraşmaya mahkum olduğumuz küçük sorunları simgeliyor. Küçük ülkedeki küçük insanları... Hiç değilse burada kanat açıpuçabiliyor insan.

XX: Küçük bir sinek gibi…

AA: Büyük sorunlara kafa tutabiliyor. Büyüklük büyük şeylerle yüz yüze gelmekten doğar. Aman! Neyse ne! Yeter!

Paravanın ardında bir düdük sesi gelir.

XX: Fokurdadı.

Kalkar ve paravanın ardına geçer. Alüminyum bir çaydanlıkla döner. Plastik bir kupaya suyu döker, sonra içine bir çay poşeti daldırır.

AA: Bana da koysana…

XX: Şeker verecek misin?

10

AA: Ama çayı ben aldım!

XX: İyi de, şeker yok (AA karyolasının altından deri bir valiz çıkarır. Cebinden çıkardığı küçük bir anahtarla açar. Bir kutu şeker alır içinden. Valizi anahtarla kapatır, anahtarı cebine, valizi karyolanın altına koyar. Masaya oturur. XX çaydanlığı plastik kupaya doğru eğer.) Su kalmamış içinde

AA: Kaynat o zaman

(XX sürüklenir gibi musluğa gider. Açar su akmaz)

XX: Muslukta da yok.

AA: Bir işi de bensiz becersen… (Musluğa gider, sonuna kadar açar.) Doğru, yokmuş.

(Masaya döner yerlerine otururlar. XX çayına şeker koyar.)

AA: Bu çayı içecek misin?

(XX başını sallar.)

Tek başına mı?

(XX gene başını sallar)

Dayanışma buna derler işte. Bende de sandım ki, arkadaşın içmeyince…

(XX gene şeker alır)

Çok şekerli olacak

XX: Çok şekerli seviyorum.

AA: (Cebinden madeni bir para çıkarır.) Yazı mı tura mı? Çünkü bir bardak çay var. biz iki kişiyiz. Yazı mı tura mı?

XX: Yazı

(AA parayı havaya çok yükseğe atar)

Tura

(Para yere düşer ve sağdaki karyolanın altına yuvarlanır. İkisi de parayı aramak üzere karyolanın altına eğilir. Paranın düştüğü yer önemli değildir.Oyuncular, sanki karyolanın altına düşmüş gibi ararlar onu)

Buldun mu?

AA: Karanlık, görünmüyor. (Elini karyolanın altına uzatır.)

XX: (Onu iter.) Dur sen, bana bırak

11

AA: Bir dakika! (Yatağın altından bir kutu konserve çıkarır.) Ne bu?

XX: O mu? Göster bakayım… Ha, konserve canım.

AA: Hani bitmişti. (XX oralı olmaz) O zaman alıyorum bunu.

XX: Olmaz! (Konserve kutusunu çekip alır.)

AA: Utan yalan söylediğin için! ( Sağdaki iskemleye oturur, elini çay bardağına doğru uzatır.) Aman, sanki senin konservelerine muhtaçmışım gibi…( XX konserve kutusunu karyolanın altına saklar.) Sırrın ortaya çıktı; şimdi rahat rahat pisliğine gömülüp o hastalıklı, o hayvansı iştahını doyurabilirsin. Hayvanlar hiçbir vakit ihtiyaçlarından daha fazlasını yemez. Ya sen; bitmek tükenmek bilmez bir şekilde tıkınıp duruyorsun.

XX: Sen de ister miydin?

AA: İstemez! (Çaydan bir yudum içer ve hemen tükürür.) Amma da şekerliymiş.

XX: Biraz yesem mi?

AA: Aferin! Pintiliğini yendin bakıyorum. Dikkat et de miden bozulmasın

XX: Konserve açacağı nerede? (Telaşla konserve açacağını arar.) Şurada bir yerdeydi?

AA: Baksana sen neden bu kadar yiyorsun?

XX: Nerde bu? Yerin dibine girdi sanki! (Paravanın arkasına gider.)

AA: Buradaki mesele yalnızca yiyip yutmak, silip süpürmek… Elinin altındakileri; yiyecek içecek görüntüsü altında silip süpürdükçe, etrafını kuşatan gerçeği yutuyorsun adeta… dünyayı yutuyorsun…

(XX paravanın ardından çıkar. Elinde bir balta tutmaktadır. Masanın soluna,AA’nın karşısına oturur ve baltayla kutuyu açmaya çabalar.)

Senin habire atıştırıp durman, başka bir şey anlatıyor sanki.

XX: (Konserve kutusuyla, masanın üstüne ve AA’ya doğru olanca gücüyle vurur.) Al!

AA: Ne yapıyorsun.

XX: Al! Ye de kapa çeneni!

AA: Beni anlamadın. Ben dengeli besleniyorum. (Kutuyu alır.) Dursana biraz…

XX: Kıyma. Hem de ekstra cinsinden

AA: Nereden aldın bunu?

12

XX: Marketten

AA: ( Gözlüğünü takar.) Bu köpek maması be!

XX: Nasıl köpek maması?

AA: (Etiketini alır.) ‘Olağanüstü, ekstra’. Evcil hayvanlar için evrensel gıda. Veteriner kontrolleri altında uzun denemeler ve derin laboratuvar araştırmaları sonucu hazırlanmıştır. Şişmanlık, hazımsızlık, iştah kesmek gibi yan etkileri olmayıp besleyicidir. Deneyiniz; dört ayaklı dostunuzun gözlerinde, sadık sevgisinin bütün ifadesini göreceksiniz. Ona hazzı tattırın…

XX: Tamam. Çok iyi olduğunu söylüyor işte.

AA: Köpekler için diyor.

XX: Köpekler demiyor ki; dostlar diyor.

AA: Dört ayaklı dostlarınız; köpekler demektir. Kediler de olabilir.

XX: İmkansız! Kesin bir yerde bir hata yaptılar.

AA: Hayır efendim. Al işte şurada da açık açık yazıyor: ‘Evcil hayvanlar için gıda.’ Nah, daha aşağıda da ‘veteriner’ lafı geçiyor. Hala kalın kafanalmadı mı?

XX: Göster. (Kutuyu alır ve adamakıllı inceler. AA gözlüğünü çıkarır, röpdaşambırının cebine koyar.) Hayır sana inanmıyorum.

AA: Burada yabancı dil bilen kim? Sen mi, ben mi?

XX: Bilerek yapıyorsun, beni kudurtmak için.

AA: Peki baksana şu resme. Doğan güneşin karşısında gülümseyen bir köpek… Okuma yazma bilmeyen biri bile bu resmi görünce anlar.

XX: Resim resimdir! Bizim evde de bir resim vardı. Bir ormanın içindeki otlakta, geyik resmi… Güneş batarken. Geyik memnun. Öyleyse şimdi bu, onun ot yediği anlamına mı gelir?

AA: Belki

XX: Hayır. Bir resim tek başına anlamsızdır. Oraya süs olsun diye konur.

AA: Bence de su konserveyi de çok ucuz olduğu için aldın.

XX: Birinci sınıf

AA: Köpekler için

XX: Bana ne! Yiyeceğim ben onu!

13

(Ara)

AA: Engel olan mı var? Hadi ye! (Ara) Eee, niye yemiyorsun?

(XX konserve kutusunu öfkeyle bir köşeye fırlatır. Kızmıştır. Ara)

XX: Kendime köpek dedirtmem!

AA: Değil misin?

XX: Değilim.

(Ara. XX kutuyu almak üzere kalkar.)

(AA karyolasının altındaki valizi çıkarır, anahtarıyla açar ve içinden bir kutu konserve çıkarır. Valizi, bu kez kilitlemeksizin yatağın altına iter. Konserve kutusunu masaya, XX’in önüne koyar.)

İnsanlar için mi?

AA: İnsanlar için

XX: Öyleyse farklı bu.

(Kutuyu açmaya koyulur. Kapıların üstünden, yukarılara çıkanların sesleri duyulur. Erkek sesleri, kadın gülüşmeleri… AA odayı yukarıdan aşağıya doğrukesen büyük borulardan birine yaklaşıp kulağını dayar.)

AA: Birinci kata çıkıyorlar. (Borudan uzaklaşır.) İnsan bir merdiven altında oturmaya görsün… Boruların sayesinde bütün sesler duyuluyor. En ufak bir gürültü… Açığı, gizlisi… Lağım boruları, su boruları, kalorifer boruları, çöp boruları, havalandırma boruları… Her şeyi duyuyorum. Girişlerini, çıkışlarını, yatışlarını, kalkışlarını, sifonu çekişlerini duyuyorum. Havalanıp rahatladıklarını, ürediklerini duyuyorum. Ama gene de,bugüne kadar öldüklerini hiç duymadım.

XX: (Bu arada kutuyu açmış ve yemeğe koyulmuştur.) Sağlıklı bu herifler anlaşılan.

AA: Bazen onların karnında oturuyormuşuz gibi geliyor. Mikroplar gibi. Hayır, şu borulara baksana bağırsaklara benzemiyorlar mı? Bir canlının içindeki iki bakteri misali yaşıyoruz. Yabancı iki cisim… Parazitler… Ya hastalık yapan iki mikropsak… Ben kendime oldum olası değerli bir hücre, son derece gelişmiş bir beyin hücresi gözüyle bakmışımdır…

XX: (Kuşkulanmış) Benden mi söz ediyorsun?

AA: Mahzenlere dayanamam ben! Nefret ederim. Bütün yeraltılar gibi… Yerin altında olan her şey sinirimi bozuyor. Güneşe, açık havaya ihtiyacım var

14

benim. İyi işleyebilmeleri için kafaların yüksek de durmaları gerekir. Burada pencere bile yok.

XX: Daha iyi işte… Pencere olursa cereyan yapar.

AA: Duvarlar, yalnızca duvarlar, hep duvarlar…

XX: Evet, ama hiç değilse dışarıdan soğuk girmiyor.

AA: Mahzenlerin, bodrumların küf kokusu…

XX: Korkma kimse ölmez bundan… Oysa havadar yerlerde insan soğuk alabilir. Babam Allah rahmet eylesin, bir bodrumda yaşardı ve çok uzun yaşadı.

AA: Neden öldü peki?

XX: Dışarıda fazla kalmaktan. Eve hep sarhoş dönerdi… geceleyin yolda soğuktan ölmüş.

AA: Demek sen buraya katlanabilirsin?XX: Tabii, yuva gibi uygun bir yer. Hem korunaklı sonra, pahalı da değil.AA: Bak bu doğru. Hele kirayı da ben ödüyorsam! Aklıma gelmişken... Hala bana eylül, ekim borcunu ödemedin.XX: Meteliğim yok

AA: Aylığını daha yeni aldın.XX: Yok işte!

(Üst kapının çalındığı duyulur. Yeni gelenler sevinç çığlıklarıyla karşılanır. Kapı kapanır.)

AA: Paranı ne yaptığını anlamıyorum. Şu ülkede yabancı bir işçi ne kadar kazanıyorsa, en az o kadar para alıyorsun. Fazla mesai yaptığın için de daha fazla kazanıyorsun. Hem sonra, sağlığına zararlı bir iş yaptığın için ayrıca pirim de alıyorsundur. Durumun pek de fena sayılmaz. Oysa berbat biryerde oturuyorsun ve benimle oturduğun için de zaten az olan kiranın yarısını ödüyorsun… yine de hep parasızsın.

XX: Senin var ama.

AA: Nasıl?XX: Senin diyorum, senin daima paran var.

AA: ( Bir aradan sonra buz gibi) Şu anda ne söylediğinin farkında mısın?XX: Doğru değil mi?

AA: Sonunda benim sabrımın da taşacağını bilmen lazım.XX: Ne yani! Kirayı ödüyorsan paran da var demektir. Yalan mı?

15

AA: Damarıma basıyorsun, farkında mısın?XX: ( Kaygılı) Neden

AA: ( Pantolonunu giyer)XX: ( Yerken durur) Neden giyiniyorsun?(AA röpdoşambrını çıkarıp, ceketini giyer.)XX: Nereye gidiyorsun?

AA: (Aynanın önünde fularını bağlarken) Şimdiye kadar sana acıyordum, ama bu sefer sınırı aştın. Bu kadarı fazla! Çoktandır düşünüyordum... Bu kadar zaman sana nasıl katlanabilmişim? Bencilliğine, kabalığına, pisliğine nasıl dayanabilmişim! Horultularından uyuyamıyorum. Çıkardığın gazlar başımı ağrıtıyor ama yeter! Sana merhamet yok. Gidiyorum. Bıktım usandım . XX: Anahtar paspasın altında.

AA: Ne dedin? XX: Anahtar paspasın altında olacak. Olur da geç dönersin filan...

AA: Seninle konuşmuyorum.( AA paltosunu giyer, XX’in yanında durur ve paltosunu ilikleyerek ona doğru döner)AA: Bir daha buraya dönenin...(XX yanıt vermez. Rahat rahat lokmalarını çiğner ve AA’ya dikkat bile etmez. AA hiçbir yanıt alamayınca omuz silker ve kapıya yönelir. Tokmağı tutar.)XX: Ayakkabılar...

AA: Ne?XX: Sokağa çorapla çıkınca, köpek arkana takıldığı zaman görürüm ben seni.

AA: Tavsiye istemez.(Odanın ortasına gelir, ayakkabılarını giyer ve tekrar kapıya gider, tokmağı tutar.)AA: Darılma da, geri döneceğimi nereden anladın?XX: Valizinden. (Ara) Valizini bıraktın.

AA: Ne olmuş?XX: Gerçekten taşınacak olsaydın, eşyalarını toparlardın.

AA: Yanıma hiçbir şey almayacağım.XX: Tamam işte; buda taşınmayacaksın demektir.

AA: Ya! Taşınıyorum işte! Ama bir şey almıyorum. Al işte gidiyorum. Sana yeminle. Gitsem de her şeyi bırakıyorum. Nasıl; şimdi iyice inandın mı?XX: Ya çamaşırların.... Çarşaflar... Elbiseler?...

AA: Kitaplar, notlar, fotoğraflar… hepsi senin olsun. Bilirsin; eşya, elbise, ıvır zıvırmış, benim gözümde önemsizdir. Ben tüketim sonrası bir

16

topluma aitim. Oysa sen, hala yontma taş ve incik boncuk ticareti yapıyorsun. Kâğıtlarıma gelince… boş ver!XX: Onları da mı bırakıyorsun?

AA: Eee... Belki her şeyi değil... Doğrusunu istersen, hatıra olarak, önemsiz bir şey alayım diyorum. Değersiz bir şey de olabilir.... ( Düşünür gibi yapar) Bilmem ki... Şöyle ikimizi hatırlatacak… ha şu olabilir…

(Sağ karyolaya doğru yaklaşır ve XX’in maskotu, pelüş köpek Pluto’yu alır)XX: Hayır! (Üstüne atılır)

AA: Ama neden? Bu masum oyuncak birlikte geçirdiğimiz zamanlardan kalma.

XX: Ver!

AA: İnsafsızın tekisin. Ben sana sahip olduğum her şeyi bırakıyorum; karşılığında senden bu boktan şeyi istiyorum.... ve sen...XX: Ver onu bana!

AA: Hadi gidelim buradan benim küçük köpeğim. Bu efendi çok kötü.. Bizi sevmiyor bu efendi. Hem de aşağılık…XX: Ver şunu bana

AA: Hadi kuçukuçucuk, efendiyi burada bırakalım. Buradan çok uzaklara gidelim, çok uzaklara...XX: (XX bez köpeği onun elinden çekip almaya çalışır, ama AA ondan kurtulupmasanın öbür yanına kaçmayı başarır)

AA: Hav hav hav!... Efendi, bak bize nasıl da kızdı! Hav hav hav! (Bir köpek gibi havlar kovalamaca sürer.) Hadi Pluto bizi yakalayamasın. Kaç!

(XX masanın solunda, AA ise sağında bulunduğu sırada, XX masanın üstünden atlar ve AA’yı gırtlağından yakalar. Ama yalnızca fular kalır elinde. AA yana doğru sıçrar, ayağı iskemleye takılır ve iskemleyle birlikte düşer. XXüstüne atılır. AA bir eliyle Pluto’yu tutmaktadır. XX onu yakalamaya çalışır. AA oyuncak köpeği öbür eline geçirir ve XX’şn arkasında bir yere fırlatır. İkiside kalkar ve tıpkı topun peşinden koşan rugby oyuncuları gibi köpeğe atılılırlar. Köpeğin üstünde, birbirlerine şiddetle çarparlar. Bu sırada, açık bırakılmış musluktan su akmaya başlar.)

Su geldi!

(AA, oyuncak köpeği açgözlülükle göğsüne yapıştırmış olan XX’i bırakır, musluğa gider ve kapatır.)

Hele şükür! Şimdi kendimize mis gibi bir çay demleyebiliriz.(Masanın üstünden çaydanlığı alır. Musluktan su doldurur ve paravanın

17

ardından kaybolur. Gözleriyle onu izleyen XX, korkulu bir tavırla köpek Pluto’yu hala gögsünde sıkmaktadır. AA paravanın ardından çıkar.)

Ne yapıyorsun hala...

(Paltosunu çıkarır, çiviye asar.)

Hadi yeter... Kalk artık.

XX: Kalıyor musun?

AA: Çayın hatırı olmasa… İyi bir çay insanın kendi evinde içilmezse, neredeiçilir? Ah sıcak yuva!(XX kalkar, bez köpeği yastığının altına saklar. Yani sağdaki karyolanın üstündeki yastığın altına… Sonra yatağa oturur. AA fularını yerden alır ve soldaki iskemleyi kaldırır.)XX: Param olur olmaz borcumu ödeyeceğim.

AA: Odanın kirasını mı söylüyorsun?XX: Yeminle sana!

AA: Konuşmaya bile değmez.XX: Gelecek ay…

AA: Acelesi yokXX: İyi. Öyleyse gelecek hafta…

AA: Yok canım, rica ederim.

XX: Yada öbürsü gün.

AA: A!XX: Ya da yarın?... Hah! Yarın ister misin?

AA: Rahat ol. Önemsiz bir şey. Dostlar arasında böyle şeyler…XX: Şimdi desen, ödeyemem. Nah sana yeminle…

AA: ooooohhh! Evim, güzel yuvam…(Ceketini çıkarmaya hazırlanır. XX ona doğru atılır ve çıkarmasına yardım eder.)XX: Sahiden çok iyi adamsın. (Soldaki iskemleye yayılarak oturur. XX ceketi onun arkalığına geçirir.)AA: Bana bir iyilik yapar mısın… Bu çıplak ampul felaket göz alıyor. Şöyle abajur gibi bir şey yapabilsek? Kağıttan yada başka bir şeyden… Oldum olasıböyle işleri beceremem.XX: Yaparım ben sana!

18

AA: Harika. Bak, orada, yatağın yanında resimli dergiler var.(XX, soldaki karyolanın yanında duran resimli dergilerden birini alır.)XX: Makas ister.

AA: Rafta var.(XX, lavabonun üstündeki raftan makası alır. Masanın üstüne çıkar. Dergiyi açar ve ampulün üstüne sarmaya çalışır. AA eliyle gözlerini siper ederek ona bakar.)

Rahatsız ediyor mu?

XX: Ne?

AA: Bir şey soracağım. Kör olacağım diye düşünmeden direkt ampule bakabiliyor musun?

XX: Ampule mi?

AA: Bu ışık gözlerini karartmıyor mu?

XX: Yoo…

AA: Gözlerini sulandırmıyor mu?

XX: Yoo

AA: Kamaştırmıyor mu?

XX: Hayır

AA: Göz kapakların yanmıyor mu? Gözlerinin önünde böyle kıpırdayan küçük siyah benekler görmüyor musun? Demek ampul rahatsız etmiyor.

Direkt bakabiliyorsun.

Gözünü de kamaştırmıyor

Gözkapakların da yanmıyor

Gözlerinin önünde,kıpırdayan küçük siyah benekler filan da yok

(Devam Eder)

Yanmıyor

Kamaşmıyor

( AA masaya çıkar, bir göz doktoru gibi XX’in gözkapaklarını kaldırır.)Öteki gözün.(Öteki gözüne bakar) Hayret! ( AA masadan iner. XX çalışmaktadır. AA dolaşır.) (Birden durur) Sen hiç sorguya çekildin mi? Polis tarafından.

19

XX: Ben bir şey yapmadım

AA: Onu sormadım. Hiç sorguya çekildin mi, diye soruyorum sana.

XX: Çekilmedim

AA: (Normal bir tonla) Yazık, mükemmel bir sanık olurdun. Polis bakımından değil tabi… Senin duyarsızlığın, başkalarının dayanamadığı birçok şeye dayanmana yarardı. Yazık, cidden yazık. Harika bir siyasal tutuklu olurdun sen.

XX: Ben… Siyasal…

AA: Biliyorum, siyasetle uğraşmıyorsun. Bana söylemek istediğin buydu, değil mi? Ama gene de, insan düş kurabilir.

(XX, resmi dergilerdeki bir reklamla ilgilenir,Parmağını tükürükler, sayfayı çevirir, bakar)Ne gözmüş bu! Senden bir itiraf koparmak öyle kolay olmaz. Yani, söyleyecekbir şeyin varsa elbette…Şu işe bak .... bir şey söylememesi gerekenler konuşuyor, susmayı becerenlerinse, zaten söyleyecek lafları yok.

XX: Bunu keseyim mi?

AA: Neyi ?

XX: Şu renkli şeyi.

AA: Beni dinlemiyorsun galiba..

(Renkli bir reklamı göstererek)

XX: Keseyim ben bunu

(Masadan iner ve seyirciye dönük olarak sağ iskemleye oturur. Reklam resmini keser. Yukarıdan müzik sesi duyulur.)

AA: (Başını ellerinin arasına alarak kulaklarını tıkar) Bir bu eksikti! (Saatine bakar.) Saat dört… olamaz! (Saatini kulağına götürür.) Eee, tabii,durmuş… Baksana, saat kaç olmuştur, dersin?

XX: Dokuz falan…

AA: Bu demektir ki, daha yeni başlıyorlar. En az sekiz saat şenlik yapacaklar. Şenlikleri…

XX: Birazdan keserler belki.

AA: Yooo, bu gece kolay kolay bitmez. Sabaha kadar eğlenecekler. Bu gece, yılbaşı gecesi.

20

(XX dergiyi keserken duralar. Başını kaldırır, gözleri bir noktaya çakılı, hareketsiz kalır. Paravanın ardından bir ıslık sesi duyulur.)

A, su kaynadı.

XX: (AA paravanın ardına gider ve çaydanlıkla gelir. Yerine oturur, plastikkupaya sıcak su boşaltır. Ve çay poşetini içine daldırır. XX’in elleri yanadüşer, bir elinde makas, ötekinde dergi vardır. Yukarıdan gelen müzik hafifler. AA çay poşetini çıkarır, çayına şeker koyup karıştırırlar. XX makası ve dergiyi elinden bırakır. Yavaşça doğrulur ve bir otomat gibi yatağına yönelir. Kendini sırtüstü yatağa bırakır ve gözlerini tavana diker. AA çayını karıştırmayı keser ve XX dikkatle izlemeye koyulur.)

AA: (Çayını karıştırır… durur) Neyin var?

Hasta mısın?(XX istifini bozmaz, AA kalkar ve ona yaklaşır.) Sana diyorum.

(Kolundan tutup sarsar. XX sırtını AA’ya çevirerek duvara doğru döner. AA ne yapacağını şaşırmış, yerden makası ve dergiyi alır. XX’e döner, sokulur.)

AA: Eeee… bitirmemişsin. İstediğin kadar kes… engel olmuyorum sana… Buzdolaplarını, elektrik süpürgelerini, bisikletler, motosikletler, arabalar, cep radyoları ve reklamların hepsini. (Yastığa oturur.) İstersen ben keseyim sana… İster misin telefonlar, televizyonlar (Dergideki renkli reklam sayfasını iyice keser, çıkarır, sonra makası yere koyar.) Bak, ne güzel oldu! Ha? (Reklam resmini uzatır ve ona yüzünü buruşturarak bakar.)

(Kızgın) Baksana be! Babamın hayrına mı kestim bunu?(Kestiği resmi avucunun içinde top yapıp bir köşeye fırlatır. Bir an, kıpırdamadan, öyle kalır.Borular aracılığıyla, bir çocuk korosunun söylediği “Die stille Nacht heilige Nacht” duyulur. XX birden kafasını yastığın altına saklar.)Demek sebebi buydu. (AA kalkar, bir şeyler düşünerek çevresine bakınır. Sonra bir karar verir; masada ne varsa, üstüne kaplanan gazete kağıtları da dahil, tümüyle toplar,kaldırır, duvarın yanına yere koyar. Çay kupasını musluğa döker. Yatağına doğru gider. Yastığının kılıfını çıkarır, döner ve örtü gibi onu masanın üstüne yayar. Valizinden bir konyak şişesi çıkarıp masaya koyar. Şişenin yanına da, o an’a kadar yastığının altında sakladığı sigara paketini bırakır. Bardakları muslukta yıkar ve getirip şişenin yanına koyar. Ceketini giyer. Bu sırada müzik yavaş yavaş sona ermiştir.) Kalk hadi

XX: (Kafasını yastığın altından çıkarır) Ne oldu?

AA: (Görkemli) Yılbaşı!(XX başını yastığın altına sokmaya hazırlanırken, AA yastığını çekip alır.)

21

XX: Git başımdan

AA: Olmaz. tek başına, içemem.

XX: (Savunarak) İstemem

AA: Böyle bir gece için daha iyi bir şeyim var. Çay değil bu.

XX: (Şişeyi görür ve yatağın içine doğrulur.) Nereden buldun

AA: Ceketini giy. Bendensin.

XX: Niye?

AA: Çünkü bu gece bayram. Bayram! düğün, dernek, eğlence… Giden yıla elveda…Yeni yıla merhaba. yeni bir hayat, her şey yeni… Halleluya! Kıpırda biraz.

(XX’i kaldırmaya çalışır. Sağ iskemledeki ceketi alır ve XX’e uzatır.) Kravatını bağla, saçını tara… yeni yılın seni böyle görmesini istemeyiz

XX: Senin de kravatın yok!

AA: Evet, ama ben başka…. ben hiç kravat takmam. Raconuma uymaz.(XX ceketini çıkarır, AA’ya uzatır ve karyolasına yönelir.)Dur!

(XX tekrar yatağa uzanır.)… gerçekten şart mı?

XX: Bayram bu...

(AA karyolasına gider, geçerken XX’in ceketini sağdaki iskemleye asar. Yatağın altından valizini alıp açar ve bir kravat çıkarır. Aynanın önünde boynuna bağlar. XX’e bakar, sonra sağ iskemleye oturur. Cebinden bir mendilçıkarır, ayakkabılarını parlatır. Kravatını bağlamış olarak XX’e dönerken…)

AA: Şimdi nasıl? Tamam öyleyse… Kızmazsan bir şey söyleyeceğim. Şu çoraplarını değiştirsene.XX: (Hayretle, delik deşik çoraplarının içindeki ayaklarına bakar.)Neden, daha o kadar eskimedi ki…

AA: Ya hep ya hiç!

XX: Pabuçlarımı giyersem bir şey görünmez. Peki peki…(Sıkıştırılmış mukavvadan yapılma bir valizi karyolasının altından çıkarır ve içinden bir çift çorap alır. Eski çoraplarını çıkarır valize koyar. Yenigiydiği çoraplar da en az öbürleri kadar eski ve yırtıktır. İskemlesine döner ve pabuçlarını giyer. Bu sırada, AA ceketini çıkarmış, soldaki iskemleye asmıştır. Aynanın önünde durur ve tıraş olmaya başlar. XX ise

22

AA’nın tıraşını bitirmesini beklerken, kıpırdamadan oturarak onu seyreder. Göğüs geçirir.)

Hoş geldin İlkbahar! Sen çok yaşa!

AA: Hayırdır?

XX: Duyduğuma göre bahar aylarında donsuz gezenler varmış

AA: Hoppala, işte başlıyoruz.

XX: Doğru yeminle san… Şimdi hendek açma işinde çalışıyoruz. Boru döşenmesilazım

AA: Ne alaka

XX: Anlasana.. yukarıdan bir karı geçince, aşağıdan her şeyi gözüküyor be oğlum.

AA: Demek ameleler böyle eğleniyor.

XX: Bu günlerde kibar bir mahallede çukur açıyoruz. Kenar mahallelerde hendek açarken o kadar kıyak değil. Hem gelen giden az hem de karılar ya paçoz ya içi geçmiş. bu kibar mahallede öyle mi ya, bazen kürk mantolu o biçim karılar oluyor. Hep bir gözcü koyuyoruz oraya. Yaklaşan bir karı gördü mü, bize işaret çakıyor. Sonra değme keyfimize… Şimdi kazdığımız yerde fena sayılmaz. Bir gün gelsene sen de..

AA: Sağ ol.. Benim gittiğim yerler başka.

XX: Evli miydin sen?

AA: İki defa hem de… boşandım.

XX: Çocuk?

AA: Hangi çocuk?.. Çocuğum yok.

XX: Neden evlendin öyleyse?

AA: Sevgimizden… Ruhlarımız birleşsin diye…

XX: İyiymiş… Sağlığına… Memleketten niye kaçtın? Orada durumun iyi değil miydi? İki karın, başkentte bir evin vardı, kıyak para kazanıyor, kodamanlarla düşüp kalkıyordun… niye şimdi buradasın?

AA: İnsan bir şeye doğru kaçmaz… bir şeyden kaçar. Bir gün parkta gezinirken oynayan çocuklar gördüm. Onlardan daha büyük yapılı bir çocuğun,bir ağacın ardına saklandığını fark ettim. Yerden çakıl taşı alıp çocuklarafırlatıyor. Sonra yine ağacın ardına saklanıyordu. Matrak geçer gibi bir

23

hali vardı. Taş atıyor, saklanıyor, taş atıyor yine saklanıyordu. Çok eğlendiği belliydi.

XX: Ne anlatmaya çalıştığını anlar gibiyim. Baklayı çıkar ağzından. Herhalde piç kurusunun teki çocuklara taş attığı için yurtdışına kaçtığını söyleyecek değilsin. Üstelik sana da atmıyordu. Benimle bir kardeş gibi konuşabilirsin. Dur hele, sakın sen siyasi olmayasın.

AA: Öyle de denebilir. Bundan çoktandır şüphelendiğini biliyordum.

XX: İnsan şimdi mi söyler?.. kara listede misin?

AA: Belki… Olabilir…

XX: Ne salakmışım. Baştan beri bu işte bir çapanoğlu var diyordum. Çalışmaya gönülsüz. Sabahtan akşama kitap okuyup vakit öldürüyor. O bakımlıeller bir düşünür, aydın

AA: Bir şey yapmadığım nerden biliyorsun? Çalışmak yalnızca yol kazmak mıdır?

XX: Öyleyse niye bütün gün yataktasın?

AA: Düşünüyorum.

XX: Neyi?

AA: Seni… Mesela kendi kendime acaba ajanlık yapabilir mi diye soruyorum.

XX: Nelik?.. Nelik?..

AA: Yani beni ele verir misin, gammazlar mısın? Burada değil, ülkemizde?

XX: Orada tanışmıyorduk ki?

AA: İnsan yalnızca tanıdığı kişileri yada dostlarını mı ele verir sanıyorsun? Dinle, diyelim ki sen hapishanedesin… Ben de gelip sana hadi kaçalım diyorum. Bu durumda ne yaparsın? Gardiyanları çağırıp beni onlara teslim eder misin?

XX: Hangi hapishane bu?AA: İmkanları iyi olan bir hapishane olsun. Belki de, özgürken olduğundan daha iyi yiyip içtiğin, hiç üşümediğin bir yer.

XX: Hiç duymadım böyle bir hapishaneAA: Ama bu hapishanede bir şey, tek bir şey yasak; H harfiyle başlayan bütün kelimeleri kullanmak yasaklanmış. Konuşma dilinde olduğu gibi yazı dilinde de kullanmak yasak.

24

XX: Neden?AA: “hapishane” kelimesi söylenmesi yazılmasın diye. Düşünülmesi bile yasak.

XX: Böyle hapishane olmaz.AA: Şimdi sana önerseydim…

XX: (Bir fırlayışta kalkarak) Ne istiyorsan benden yahuAA: Bir şey istediğim yok canım. Yalnızca, sana böyle bir şey önermiş olsaydım, sonucu ne onu düşünüyorum.

XX: Benim bir karım var… ve de çocuklarım…AA: Ya benim? Benim… Sahi neyim var benim? Diyelim benim kelimelerim… o sevgili kelimelerim… alfabenin her harfiyle başlayan kelimelerim var… Hayırben bir şey önermiyorum. Sence ben bir kahraman mıyım?

XX: Şu hayat insanın karşısına kimleri çıkartıyor.AA: İltifatına teşekkür ederim. İnan ben bir kahraman değilim. Otur beraberiçelim (XX oturur, AA içki koyar.) Hadi bakalım; sağduyunun sağlığına! Sağlıktan daha büyük bir devlet yoktur.Prozit! Skol! Şerefe! Çin çin! Basit bir herifim ben. Hatta sıradan, şerefsizin tekiyim. Hadi iç. Burada biz bizeyiz.(XX kadehini bırakır.)Niye içmiyorsun?

(XX susar)Anlıyorum şimdi de benim bir kışkırtıcı olduğumu düşünüyorsun.

XX: Eee… hayırAA: İtiraf et. Sana şerefsiz olduğumu söyledim. Sen de bu mutlaka ajandır diye düşündün. Değil mi?

(XX susar, AA kadehini kaldırır) (XX istifini bozmaz)

XX: Anlamıyorum.

AA: Senin sağduyuna sesleniyorum

XX: Seninle içmeyeceğim.

AA: Dikkat! Ben devleti…hükümeti…rejimi, iktidarı temsil ediyorum.

XX: Onun için değil…

AA: Niçin öyleyse?

XX: Bir şerefsiz olduğunu söyledin ya…

AA: Doğru. Ne olmuş yani?

25

XX: Öyle işte, bu yüzden…

AA: A… demek bir şerefsizle birlikte içmek istemiyorsun.

XX: Yok canım içebilirim.. Sorun o değil. Yalnız sen, “burada biz bizeyiz” dedin ya; Bu demektir ki, ben de bir şerefsizim.

AA: Ne yani, şerefsizlik…

XX: Kesinlikle Neden bana şerefsiz diyorsun. Ben niye şerefsiz oluyormuşum. İnsanaböyle küfredilmez.

AA: Evet, biraz abarttım.

XX: (sevinçli) Şimdi oldu. Şimdi bir kadeh parlatabiliriz.

AA: Sakıncası yok.

XX: (rahatlamış) Bence de sakıncası yok. İçelim öyleyse.

AA: Barıştık

XX: Tamam(Kadehi tokuşturup içerler)

AA : Biliyor musun, konuştuk ettik, ama gene de garip… Düşünüyorum da, neden ikimizden yalnızca ben kışkırtıcı olayım.

XX: Yetti ama

AA: Hayır, yani neden yalnızca ben şüpheli olayım da sen olmayasın?

XX: Kes şunu!

AA: Tamam konuyu kapattım. XX: Gece yarısı oldu mu acaba?

AA: Bilmiyorum saatim çalışmıyor.

XX: Birine mi sorsak?

AA: Yukarıda şampanya içiyorlardır. Nasılsa gece yarısı olunca mantarların patladığını duyarız.

XX: Memlekette çoluk çocuk yolumu gözlüyordur şimdi… Her yıl böyle, vay anasını sattığımı... Ne hayat be!..

AA: Siyasi suçlu değilsin ki… Tatilde yanlarına gitseydin ya.

XX: Tatilde mi? Benim hiç tatilim olmadı ki…

26

AA: Ama izin isteyebilirdin.

XX: Allah korusun! Buraya tatil yapmak için gelmedim. Ben buraya para kazanmaya geldim. Memlekete dönünce tatil yapacağım. Bütün hafta kırlarda, bir örtünün üstüne uzanacağım ve uyuyacağım. Parmağımı bile kıpırdatmak yok. Arasıra, tek gözümü öylece aralayıp gökyüzü yerinde mi değil mi diye baktıktan sonra,tekrar uyurum. Yalnızca yemek getiren bir velet olacak ve sonra da..

AA: Sonra da..?

XX: Sonra da kalkıp giyineceğim. Takım elbisemin içinde iki dirhem bir çekirdek… Sorsana neden? Çünkü doğum günümü kutlayacağım.

AA: Doğum günün mü?

XX: Elbette. Tam mayısa denk geliyor. Bütün köy halkı davetli. Yok… hepsi demeyelim. Sevmediğim bir sürü insan var. Onlar çağrılmayacak, hasetlerinden çatlasınlar diye çağrılmayacak. Bir koyun, bir dana yada sığır kesilecek, İçki alınacak gani gani. Yararlansınlar, yesinler, içsinler, benim gurbetten döndüğümü iyice anlasınlar. Hem sonra gelirken negetirmişsem kapının önüne konulacak, herkes görebilsin diye… ama el sürmek yok. Hayır yalnızca bakılacak. Bir araklama olayına karşı, bacanağıma erkete de duracak. Yoo yo ona da güvenemem o da sağlam değil

AA: Köpek, koy oraya.

XX: Köpek mi?

AA: Evet azılı bir köpek bağlarsın. Kimseyi yaklaştırmaz… Bir köpeğin herhangi bir şey çalma tehlikesi yoktur.

XX: İyi fikir! Ondan sonra da, üç gün düğün dernek yapılacak. Eğlence bittikten sonra da…

AA: Çağrılanların bulaşıklarını yıkayacaksın!

XX: Yerin dibine batsınlar, onlar çoktan gitti. Zaten canım, bulaşığı da kaynanam yıkar. Hemen arkasından bir ev yaptırmaya başlayacağım.

AA: Deme

XX: Evet, güpgüzel bir ev. Taştan, iki katlı, kaloriferli hem de…

AA: Dalga geçiyorsun

XX: Köyün en güzel evi. Kendi paramla

AA: Bitmesi vakit alır mı?

27

XX: Ohoo. Yıllar sürecek. Biter bitmez o dakika kaynanamlardan taşınacağım…kendi evimde oturacağız. Bizim kendi evimizde… kendi kendimizin evinde…

AA: (Kalkar ve kadehi uzatır) Öyleyse güzel evinin şerefine!

XX: Evin şerefine! (Kadeh tokuştururlar. Birden, XX’in kadeh tuttuğu eli titremeye başlar.)

AA: Dikkat! İçkin dökülüyor. Sıkı tut be Allahın cezası. Yarısı yere gitti.

(XX kadehini tutamayınca masaya bırakır. AA’ya yan, seyircilere yüzü dönük oturur. AA da kadehini bırakır ve XX’e yaklaşır.)

Ellerini uzat

(XX ellerini cebine sokar.)

Uzat şu ellerini

(XX kararsız ellerini cebinden çıkarır)

Uzat şunları

(XX yumruklarını sıkarak uzatır.)

Öyle değil, doğru dürüst uzat

(Zorla XX’in yumruklarını açar. XX kollarını uzatarak başını çevirir. Elleri yaprak gibi titremektedir. AA, XX’e bakmaksızın oradan uzaklaşır. XXtekrar ellerini cebine sokar.)

Ne zamandır bu böyle

XX: Bir yıldır

AA: Sık sık oluyor mu?

XX: Bazen, ara sıra

AA: Gittikçe sıklaşıyor mu?

(XX susar. AA kadehini alır, onun ardına geçer ve sol koluyla başını yakalayıp arkaya eğilmesini sağlar. Kadehini onun dudaklarına dayar. XX kadehin içindekini içer. AA boş kadehi masaya koyup onunkini alır. Bir dikişte yuvarlar ve tekrar masaya bırakır.)

XX: (Öksürüp tıksırarak) Çok sağol!

AA: Neden buranın dilini öğrenmiyorsun?

(XX öksürmeyi sürdürür, ama bu kez vakit kazanmak üzere, biraz da yalancıktan öksürmektedir.)Sinirlendirme adamı! Bu ülkede sen, okuma yazmaz

28

bilmez bir cahilsin. Daha da beteri, bir sağır dilsizsin. Bu sakatlıktan nezaman kurtulacaksın?

XX: Ben onların dilini konuşmak istemiyorum.

AA: Neden? Bu ülkede yaşıyorsun. Bu ülkenin ekmeğini suyunu yiyip içiyorsun, sokaklarında yürüyorsun. Öyleyse, neden onlar gibi konuşmak istemiyorsun? Belki de daha iyi bir iş bulabilirdin.

XX: Bunlar benim insanım değil. İnsanlık yok bunlarda. İnsanlık…

AA: Nerede varmış?

XX: Memlekette… Bizim orada.

(Ellerini ceplerinden çıkarır bakar) Geçiyor (Tekrar cebine sokar)

AA: Bu makineyle uzun zaman çalışanlara ne olduğunu söyleyeyim.

XX: Yaşlanırlar. Biraz sağır olurlar. (Cebinden bir elini çıkarıp parmağınıkulağına sokar.) Bayağıdır bir çınlama var. Eskisi gibi duyamıyorum.

(XX parmağını kulağından çeker, öteki elini de cebinden çıkarır.)

AA: Daha kötüsü var. Beton, asfalt, kaya deldiğiniz o titreşimli makine varya… Günde sekiz saat çalışınca, bağlayıcı dokularda değişiklikler oluyor. Yani, kasları kemiklere bağlayan dokularda… Ne kadardır bu iştesin

XX: Üç yıl oldu. Hatta üç buçuk bak artık titremiyorlar.(Ellerini uzatarak) Bak, artık titremiyorlar.

AA: Dokuların değişimi, aslında bir doku yozlaşması demektir. Başka bir deyişle, etler kemiklerden ayrılmaya başlıyor… Bu da insanı çalışmaktan tamamen alıkoyar.

XX: Ciddi mi söylüyorsun?

AA: Bu tam bir meslek hastalığı

XX: Eee! Bunların hepsi hıyarlık! Amacın beni korkutmak…

AA: (XX’in ceketinin yakasına yapışır) Sen kendini insan mı sanıyorsun? Yalnızca bir hayvansın sen, insan değilsin… köpek de değilsin… şerefsiz bile değilsin… bir ineksin … daha da kötüsü bir öküz… bir boyunduruk öküzü…Tek işi geberinceye kadar saban çekmek olan ve bundan mutlu olan bir öküz… Daha fazla iş daha fazla…Ama biraz da saman tabi… Karnı tok ve mutludur artık.

XX: Çek ellerini…

29

AA: Hayır! Bu saçma rüyadan uyandırıncaya kadar sarsacağım seni. Çalışmadığın zaman ya uyursun, ya da geviş getirirsin. Seni sarsacağım, senden bir insan çıkarıncaya kadar bas bas bağıracağım. O insana ulaşana kadar durmayacağım. Çünkü sen bir öküz kaldıkça… ben de bir şerefsiz olacağım. Biri ötekinden ayrılmaz. Başka yolu yok bunun.

XX: (Tehditkâr) Beni sarsma dedim sana.

AA: Savunmaya mı geçtin şimdi? Zararı yok. Gün gelecek teşekkür edeceksin. Ya ikimiz de insanız, ya hiç birimiz! (Biraz da içtiği içkinin etkisiyle, daha da içten bir atılımla konuşmakta ve hala XX’in yakasından tutmayı sürdürmektedir.) Ve ne zaman ikimizde ayaklarımızın üstünde duracağız işte o zaman yükseleceğiz

(XX onun ellerine vurur. AA yakasını bırakır ve sendeleyerek geriler.)

XX: Hemen ellerini çek!.. (Kalkar) Kime el kaldırıyorsun sen!

AA: Anlayamayacaksın.

XX: Bana el kaldırıyorsun. Bana! (Köpürmüş, AA’ya bakar) Seni eşşoğlueşşek!Seni ukala dümbeleği! Göstereceğim ben sana… (Elini kaldırıp AA’ya vurmaya hazırlanır. Işık söner, her yer karanlığa gömülür. Yukarı katta herkesin koro haline bağrıştığı, birden elektrik sönmesinin şaşkınlığıyla ‘Aaaa’ dediği duyulur. Sonra düdük ve ıslık sesleri gelir. Aynı anda, bir saat on ikiyi vurur. Uzaklarda kilise çanları vurmaya başlar.)

AA: (Karanlıkta sesleri duyulur) Gece yarısı olmuş.

XX: Neden her yer karanlık?

AA: Yılbaşı geceleri, saat on ikide elektrik söndürülür. Yeni yıla girildi.Gelenektir. (Bir ara) Kibritin var mı?

(XX kibrit çakar. AA paravanın ardına gider. Bir şamdanla gelir. Mumu XX’intuttuğu kibritle yakar. Şamdanı masaya koyar ve XX’e doğru döner.)

Tamam

XX: (Sıkıntıyla boğazını temizler) İyi

AA: Şey yapmak lazım…

XX: Nasıl istersen…

AA: Hadi o zaman

XX: Eee olur.

AA: Hıı hıı

30

XX: Neden olmasın?

AA: Tam zamanı… Çanlar çalıyor…

XX: Evet.

AA: İçelim öyleyse… (İçki koyar) Bu yeni yıla…

XX: Yani, ben seni

AA: Ben de…

XX: Geçmişe mazi derler

AA: Unutalım hepsini… Mutlu yıllar

XX: Mutlu yıllar

(Masanın üstünden el sıkışırlar… Sigaralarını yakarlar. Rahatlamışlardır. İçkinin etkisi belirgin bir şekilde artmıştır)

Eee… Yeni yıl… Nasıl dönüyor. Her şey dönüyor. Hatırlıyorum küçük bir çocuktum; sığırlara bakıyordum, ağaçlardan karga yumurtaları toplayıp, okula giderken yalınayak başıkabaktım. Ama yalnız sonbaharda… Baharda tarlalarda çok iş vardı, kışınsa deli soğuk… Sonra babam şehre gitti. Dedemle ninem kalmıştı… çok sefillerdi. Ah sefillik!

AA: Sefaleti sevmem

XX: Babam da sevmezdi… O kadar sevmezdi ki, kazancını olduğu gibi içkiye yatırırdı İçtikçe sevgisi azalır, bu nedenle yeniden içerdi. Ya ben… ben içmem! Ben bir şeylerim olsun isterim. Bir şeyi tuttuğumda, o benimdir. Bıraktığımda da benim değildir artık

AA: Doğru

XX: İşim zor, ama paramı veriyorlar. Ve şöyle adamakıllı para biriktirince de… zengin olacağım… Böylece hak yerini bulacak… Yanlış mıyım?

AA: Mantıklı!

XX: Bazen bütün bunlar neye yarar diye soruyorum kendime.

AA: Nasıl

XX: Sahip olduklarım… Kefenin cebi yok … ölünce mezara götüremeyeceğim ki… Bir kere cennete onlarla sokmazlar, bu yükle cehenneme zaten sığmam… Öyleyse, ne diye böyle geberip gitmeli?..

AA: Sen istedin böyle olmasını…

31

XX: Sağlığımı kaybediyorum… Özel bir zevkim de yok. İçki içmem, sigara içmem… bana ikram ettiğin zamanlar hariç tabi

AA: (Sigara paketini çıkarıp uzatır) Hadi al, iç, çekinme

XX: Allah razı olsun! (Bir sigara alır ve onu hemen masanın üstüne atar) Söyle, kimin için bütün bunlar?

AA: Çocukların? Bir ev yapacaksın, sonra da onu çocuklarına bırakacaksın

XX: Onlar kime bırakacak?

AA: Kendi çocuklarına

XX: Sonu yok mu bunun, hiç bitmeyecek mi? Eğer bir başlangıç varsa, bunun bir de sonu olmalı. Başlangıç iyi değilse… sonu da gelmez. Beli bükülmüş bir başlangıç… ve bu sırada ben eşek gibi çalışıyorum… Hiçbir keyif, hiçbir eğlence falan yok. Sinemaya adım atmıyorum… kerhaneye gitmiyorum… Sen bunu kolay mı sanıyorsun?

AA: Düşünmedim hiç

XX: Sıkıysa benim gibi çalış bakalım. Biliyor musun nasıl yaşıyorum ben? Hayvan gibi… it gibi…

AA: Fazla abarttın

XX: (Masaya yumruk atar) Zıttıma gitme!.. daha da beteri bir köpek gibi… evet, sen söyledin bana. Köpekler bile benden iyi yaşar. En azından ağır işler yapmazlar. Buna hayat mı denir? Söylesene. Neyse sana bir bilmece soracağım

AA: Sor

XX: Hem var hem de yok olan nedir?

AA: Dur bakalım… Hem var…

XX: Hem de yok…

AA: Var ama yok… var ama yok.. Bilmiyorum

XX: Bulmaya çalış…

AA: Zor bir soru oldu bu… bilemeyeceğim…

(XX parmağıyla göğsüne vurur)

Sen mi?

XX: Ben

32

AA: Var…

XX: Ama yok… İyi mi (Kahkahayla güler)

AA: Nesi var?

XX: (Gülmeyi keser tehditkâr bir tonla) Yoksa bir şeyim olmadığını mı sanıyorsun

AA: Var mı?

XX: Sen beni züğürt mü sandın! Babam çulsuzdu… Dedem ondan da çulsuz… Ama ben değilim. Şimdi göreceksin (XX masaya dayanıp kalkmaya çalışır)

AA: Bırak (XX’i oturtmaya çalışır) İstemiyorum

XX: Zamparalık benim de hakkım. (Masanın üstünden bir el hareketi yapar) Garson! Hesabı ben ödüyorum.

AA: Kusura bakmayın, çok sarhoş…

(Bir ara- XX susar başını eğip ampüle bakar)

Bu elektriğe de ne oldu?

(Bir ara- XX sendeleyerek tuvalet gitmeye çalışır)

XX: Açsana

Yeni yıl! Yeni yıl!

AA: Evet, ama çok uzun sürdü.

XX: Belki ampul patlamıştır.

AA: (AA elindeki mumla iskemleye çıkar. Ampüle bakar. İskemleden iner, kapıya gidip açar. Koridora göz atar.) Her yer karanlık… Belki de kısa devre oldu, yada bir arıza (Kapıyı kapatıp şamdanı masanın üstün koyar)

XX: Bir şey değil ışığımız tükenecek... Hoşuna gitmiyorsam... Burada benimle niye oturuyorsun?

AA: İşte esaslı bir soru

XX: Seni buraya ben çağırmadım; kendin geldin.

AA: Doğru.

XX: Öyleyse ne yapıyorsun burada?

AA: Senin yaptığını

33

XX: Atma! Ben mecburum. Ben bir boyunduruk öküzü, bir kör cahil, bir hayvanım… Ama sen okumuş etmişsin, yabancı diller biliyorsun… Sen mecbur değilsin.

AA: Doğru

XX: Her yerde başının çaresine bakabilirsin. Mesela speak english, mersi boku falan… Öyleyse burada ne işin var.

AA: Hiç

XX: Yok yok, bir şey bekliyorsun benden. Ara sıra kendi kendime soruyorum; ben senin için hiçbir şey değilim, bir yabancı… Bana yiyecek veriyorsun, borç para veriyorsun… Gerçi aşağılıyorsun ama yine de veriyorsun. Seni daraltıyorum ama çekip gitmiyorsun. Seni zorla burada tutmuyorum ki! Memnundeğilsen neden hala buradasın?

AA: Hiç işte

XX: Madem oturduk birlikte içiyoruz; bana her şeyi anlatabilirsin.

AA: Bir suçun kefaletini ödüyorum

XX: Hangi suçun?

AA: Atalarımın günahlarını ödemek istiyorum. Atalarımız kesinlikle birlikteoturup içmezlerdi…

XX: Günah mı bu?

AA: Ulusal bir günah hem de… Ben yalnızca bir bilim adamıysam… Akılcı ve ilerici… Sen, tarihin lokomotifi, insanlığın öncüsüsün. Eee, öyleyse, bir lokomotifle oturup içmemde ne gariplik var? İnsanlığın öncüsüyle aynı tabağa yumurta kırmamda, onunla aynı odada don paça dolaşmamda, onunla aynıhavluya kurulanmamda şaşılacak ne var? Düşünmedin mi bunları hiç?

XX: Hayır. Böyle değil bu iş

AA: Neden değilmiş?

XX: Çünkü ben onları tanırım. Dediğin gibi biri var bizim orada, şantiyeyegeliyor… Çok nazik. Bize hiç küfretmiyor, katiyen! Aksine, güleryüz gösteriyor, kuyruk sallıyor, broşürler dağıtıyor, açıklamalar yapıyor…

AA: Ben yapmam öyle şeyler. Şimdi soracağım soruyu açık ve net cevaplamanı istiyorum. Sen hiç düşünmez misin?

XX: Düşünmenin ne önemi var? Hem benim gibi biri ne düşünür ki? Para kazanmayı, çocuklarını, karıcığını… ha sonra karıyı; kızı … Herkes düşünür bunu. Bu da, gerçekten, hükümeti ırgalamaz. Madem bir bok karıştırmıyorum,

34

köşeme uslu uslu oturuyorum, hükümet için ne düşündüğüm vız gelir tırıs gider. Bir kışkırtıcı beni ne yapsın? Buna değer miyim?

AA: Eee… özgür olmayı düşünmedin mi hiç?

XX: Nasıl yani?

AA: Aaa… düşünceni söylemeyi…

XX: Söyledim ya… hükümet benim düşüncemi söylememi engellemez. Ne diyorsun sen?.. Düşüncelerimmiş…

AA: Daha çok düşünmeyi düşünmedin mi?

XX: Düşünmeyi düşünmek… O kadar aptal değilim

AA: Düşünmek, aptallık değildir.

XX: Bizim köyde bir salak vardı… Hiçbir iş yapmazdı… Çünkü bir boka yaramazdı… İneklere bile bakamazdı… yersiz yurtsuz bir başına onun bunun verdiği ile geçinirdi. Bak şimdi hiçbir iş yapmadığına göre; ne yapardı, neyi düşünürdü? Hiçbir iş yapmasını bilmediği için neyi düşünebilirdi? Yalnızca düşünmeyi düşünüyordu. Zeki miydi?.. Bir deliydi…

AA: Ama özgürdü…

XX: Özgürlük… Ben bir tek özgürlük tanırım, çalışmaya gitmemek özgürlüğü… Ben Pazar günleri özgürüm. Bana haftada yedi pazar günü ver… Sizin Hz. İsa’nın ayaklarıymış gibi senin ayaklarını öperim! Yedi Pazar; ama gündeliğim işleyecek…

AA: Ya o bir tek Pazar gününü de alırsam elinden…

XX: Sen mi? Sıkar biraz! Senin bütün yapacağın, bir divana uzanıp uzun uzunvaaz vermek. Başka da bir şey yapamazsın.

AA: Ben yapamam ama iktidar yapar.

XX: Biliyor musun? Okulunla, kitabınla iktidar karşısında benden daha güçlüdeğilsin. Yalnızca tek iktidar oldu mu; herkes maçasını sıkar oturur. İktidar karşısında herkes eşittir.

AA: Umumi helalarda olduğu gibi

XX: Aynen öyle! Ben senin gibi hanım evladı değilim.

AA: Aferin! Gel öpeyim seni… Çünkü beni hayal kırıklığına uğratmadın. Sana güveniyordum, haklıymışım. Tam da senin gibi birine ihtiyacım varmış. İdealbir köle…

XX: Gene laf salatasına başladın.

35

AA: Aslında ne halt ettiğimi sormuştun ya… onu söyleyeceğim. Biliyor musun?Beni son şansım ne? Sen…

XX: Ben?!..

AA: İlham kaynağım… esin perim

XX: Baksana sende biraz ibnelik var mı?

AA: Dur şimdi dinle… Her şey önce ülkemizde başladı. Haklısın diktatörlük karşısında herkes eşittir. Korkuda eşitlik… bu gerçeğe varmak çok zamanımı aldı. Sen bu tespiti çok kolay yaptın. Üstelik benim gibi uyanık bir insanın en yalın gerçeği göremeyişi şaşırtıcı… gerçekle gururum çatıştığı için en yalın gerçekleri göremedim. Onca kafa yormadan sonra anladım ki benyalnızca kafese kapatılmış bir maymundum.

XX: Maymunlar çok eğlencelidir. Hayvanat bahçesinde görmüştüm.

AA: Haklısın eğlencelidir. Böyle bir maymun olduğumu anlayınca, kendi halime gülmeye başladım. Güldüm, güldüm. Ta ki gülme boğazımı tıkayıncaya; bir hıçkırığa dönüşünceye kadar. Ağlamaktan o maymun suratım gözyaşı içerisinde kaldı. O zaman anladım ki bir maymun için önünde sonunda bir maymun olduğunu kabullenmekten başka bir çıkar yol yoktur.

XX: Öyledir

AA: Maymun ve köle emin olduktan sonra bundan hiç değilse bundan hiç değilse gücün ve bilgeliğin gururunu çekip çıkarmalı

XX: Bir maymundan mı?

AA: Evet bir maymundan. İnsanlar maymundan gelmiyor mu?

XX: Hayır

AA: İnsan üzerine bütün bilgiler bende, aşağılanmış ve hapsedilmiş bir maymun da yatıyor.Başka bir deyişle hapsedilmiş maymun olarak insan üzerinebir kitap yazmaya karar verdim.

XX: Bir maymun yazı yazamaz ki…

AA: Özellikle de, kafes de olduğu vakit… Doğru. Ben, bunu çok geç anladım. Saf haldeki insan üzerine, köle üzerine, yani kendim üstüne bir kitap yazmaya karar verdim. Hayatımın eseri!.. bir şeyimiz yok ama köleliğimiz var. İşte bizim hazinemiz. Ötekiler ne bilir ki. Buradakiler mesela… her şeyi okuyup yazdılar. Lakin işin özünü bilmiyorlar. Kölelik üstüne tüm edebiyat yanlış ne kusurlu… kölenin acılarını, sevinçlerini, inançlarını, törelerini kim nereden bilecek. Ama ben hepsini biliyorum. Bu yüzden de bildiklerimi yazmaya karar verdim.

36

XX: Yazdın mı bari?

AA: Hayır

XX: Neden?

AA: Daha fazla korkmamak içip kaçıp buraya geldim. Burada birlikteyiz ve deiçiyoruz. Neden burada senle birlikteyim ve de içiyorum.

XX: Gayet basit benimle çene çalmak için.

AA: Sen benimle hangi konuda konuşabilirsin k

XX: Mesala… Sinekler… Sinek kağıtlar üzerine… bizim oralardan, hayattan, normal şeylerden yani.

AA: Benim kutsal bir gayem var. Yüce bir eser, büyük bir yapıt yaratma peşindeyim.

XX: Hadi oradan kutsal bir gayeymiş. Bizimkilerden bana mektup geldiğinde nasıl kıvrandığını görmüyor muyum sanki. Köşene çekilip sözde kitap okuyor gibi yaptığın zaman acıyorum sana. Çünkü hiç mektubun gelmiyor.

AA: İhtiyacım yok da ondan

XX: Mektup almıyorsun, çükü kimse yazmıyor sana. Mektup yazacağın ve de sana mektup gönderecek kimsen yok. Lafa bak kitap yazacakmış. Sen kitap falan yazamazsın. Hatta çok dilde yazmasını bilsen de… Peki yazacağın kitapne hakkında.

AA: Senin hakkında.

XX: Hadi canım, kim bilir ne ucube şeyler yazacaksın. Bu kimin işine yarayacak. AA: İnsanların.

XX: Herkes kendi bokunda boğulur gider, bir de seninkileri ne yapsınlar.AA: İnsalar daima gerçeğe ihtiyaç duyarlar. Seni hakkında kötü şeyler yazmayacağım korkma

XX: Hiçbir şey yazamazsın senAA: Neden ?

XX: Öyle orada kıçını yayıp duruyorsun.

AA: Şimdilik düşüncelerimi toparlıyorum.

XX: Kolay gelsin öyleyse.

AA: Çok yakında çalışmaya…. Yarın… yarın başlarım.

37

XX: Ne yarın nede öbür gün…. Seni iyi tanırım boş versene.

AA: Öyleyse bir iki yıl sonra? .. Ne önemi var! Aslolan, yapıtın olgunlaşmasıdır. O zaman verecek meyvelerini.

XX: Vakit kalırsa.

AA: Zamanımız çok bizim. Seninle burada uzun zaman kalacağım.

XX: Sen belki kalırsın, ama ben kalmam.

AA: Taşınamazsın, oda kiranı kim ödeyecek.

XX: Taşınan kim, temelli gidiyorum.

AA: Nereye?

XX: Eve tabi ki! sen de burada kalacaksın; Çünkü sen dönemezsin, benim dönecek yerim var. Ben döneceğim sen burada kalacaksın. Sen hiçbir vakit dönemeyeceksin. Sıçtııııııın !

AA: Ne zaman dönüyorsun?

XX: Ne zaman canım isterse, bakacağız. Kalacağım biraz daha, biraz daha para biriktirip ondan sonra hadi bana eyvallah… selametle…

AA: Sen de dönmeyeceksin.

XX: Nedenmiş, ben siyasi suçlu değilim ki!

AA: Şimdilik…

XX: Korkum yok, beni suçlayamazlar.

AA: Emin misin?

XX: Neden korkacakmışım? Benim vicdanım rahat.

AA: Mektup yazmadığımı söyledin doğru, kitap yazmayacağımı söyledin, belki…Ama yine de bir şeyler yazabilirim.

XX: Ne gibi mesala?

AA: Bir ihbar mektubu.

XX: İktidara karşı ben bir şey yapmadım ki…

AA: Acaba? Kim oturuyor bir hain, bir satılmış, bir rejim düşmanıyla… Yani benimle! sen olmayasın sakın.

XX: Ha siktir!

AA: Nasıl Ha siktir? Benimle aynı odada oturuyorsun.

38

XX: Hani delil?

AA: Olacak. Ben yazınca… Birkaç kelime yazmak işini bitirir, imza bile istemez. İşte o zaman elveda güzel evin… elveda bahçen… elveda kadının… çoluk çocuk…

XX: Neden?

AA: Hala neden diye soruyorsun. Buyurun işte, şimdiden siyasal ahlakın bozuldu bile. Üstelik beraber oturup içkide içtik, konuştuk. Bir anarşistleyaşamak için mi yabancı bir ülkeye işçi olarak girmene izin verdiler sanıyorsun.

XX: Bana bunu yapamazsın. Karım var… sonra çoluk çocuğum var…

AA: Onları en başta düşündüm zaten. Evet karın ve çocukların var. Maalesef onlara kavuşamayacaksın. Bir de onların başını belaya sokacaksın. Bu yüzdenyanımda kalacaksın… Kalacağın besbelli… Burada birlikte kalacağız. Buradan çocuklarına oyuncak yollarsın, severler böyle şeyleri. Karına gelince, belki de ne bileyim; karının sana o kadarda ihtiyacı yoktur. Bak gördün mü cuk oturdu. ( Canavar düdüğü duyulur)

XX: Yangın var!

AA: Dua edelimde yakında bir yerde olmasın.

XX: Burada bir şey yanmıyor.

AA: Ama yanacak. Nerondan söz edildiğini duymadın mı hiç?

XX: Hayır kimmiş o?

AA: Canı sıkıldığı için bütün şehri ateşe veren bir Roma İmparatoru.

XX: Şehri ateşe mi verdi?

AA: Tabii böyle bir şey yapabilirdi… Çünkü çağının tek özgür insanıydı. Şimdi düşünebiliyor musun canının ne kadar sıkıldığını?(XX odada hızla yürür. Parmağıyla masaya, sandalyelere dokunur, ayağı ile gazete ve dergi yığınlarını dağıtır.)Burası cumhuriyetle yönetilen demokratik bir ülke. Herkes alabildiğine özgür. Bu nedenle de herkesin özgürlükleri ölçüsünde canı sıkılıyor. Ne arıyorsun?

XX: … Hiç… hiç….

AA: Sıkıntının toplamı hep aynı kalıyor bu durumda. Ne yapıyorsun.

XX: Eşyalarımı topluyorum.

AA: Neden?

39

XX: Yangın çıkmış ya… çıkmamış mı?

AA: Yok canım bizde değil, yangın üst katlardan, özgür kişilerin dairelerinden başlar. Burada bodrum katında yalnızca İmparatorun köleleri yaşar.

XX: Aynı şey.

AA: Kim demiş! Bizim yangınımız değil bu, onların yangını.

XX: Aynı işte.

AA: İmparatorluk yangını değil bu, cumhuriyet yangını.

XX: Sahi mi?

AA:Bize ulaşmaz. Biz de merdivenin altından olup biteni kölelere yaraşır bir şekilde seyrederiz. Aşağıdan seyretmenin yararlarını da es geçmeyelim. Mesala yangından kaçan kadınlar, işte sana güzel bir fırsat! Bunun dışında hiçbir (AA kadehine konyak doldurur. Kadeh elinde sahnenin sol tarafına geçer ve yüzü seyirciye dönük durur. XX bavulunu, dengini, bez köpeği kapının yanınabırakır.)

Ses azalıyor… Geçtiler

XX: Yangın yokmuş. Sen yangın dedin.

AA: Okuldan kalma alışkanlık bir grev de olabilirdi.

XX: Elektrik işçilerinin mi?

AA: Su ve elektrik. Bu yüzden demin su yoktu. Beni öldürmek mi istedin? Anlıyorum.

(kendi kendine) Nasılsa yangın var dedin. Ateş bütün izleri siler, cesedinikül eder. Bir iblisin alevleri arasında kaybolup gidecektim ha. Seni küçümsemekle hata etmişim. Sen gerçekten mi yangın çıktı sandın. Yangınla ilgili söylediğim şeylere gerçekten inandın mı?

XX: Hayır.

AA: Öyleyse?(XX cebinden bir kibrit kutusu çıkarıp havaya atar, tutar. Sonra kutuyu cebine koyar.)

Şu işe bak sen? Demek yalnızca cinayet değil. Üstelik bir de yangın çıkarma. .. Sağlığıma (içerler) Yanlış anlamadıysam, o ihbar mektubunu yazabileceğimi hala inanıyor musun? Çünkü nasıl olsa dönmeyeceksin. Bu

40

ihbardan korkak beni öldürsen bile, dönmeyeceksin. Öyleyse ne diye bir mektubu yazayım ki için rahat etsin yazmayacağım.

XX: Doğru mu?

AA: Doğru, Ver onu bana (kalkar keseri XX elinden alır) O keserle bana vurmadığın için Tanrıya şükret. Burada bensiz tek başına ne yapardın. Birlikte kalmamız daha iyi değil mi?

XX: Ben kalmayacağım burada

AA: Kalacaksın

XX: Döneceğim ben.

AA: Dönüş senin varlık nedenin, yoksa burada bir dakika daha kalamazdın. Çıldırırdın… ya da intihar ederdin.

XX: Kim engel olacak buna?

AA: (XX eşyalarını ve bez köpeği bıraktığı yöne doğru döner.) Şu köpecik…

XX: Bırak onu!

AA: Onu ısırmam, gördün mü yaramaz kuçu kuçu… beyimiz bizi kıskandı. Seninle oynamama izin vermiyor. Basit bir köpeğe böyle bağlanmak hayret! İçi de saman dolu. Onu sevmeye hakkım yok mu? Hem canım bu köpeği neden bu kadar sahipleniyorsun?

XX: Hiç de değil.

AA: Onu neyle besliyorsun? Öyle semirmiş ki neredeyse ortasından çatlayacak. Sahi ne yiyor bu?

XX: Hiç… doldurmuşlar işte.

AA: Tamam da içinde ne var?

XX: Bir şey yok; bıraksana şunu!

AA: Dur içimizde şüphe kalmasın. (Yerden makası alır. XX engel oluncaya kadar köpeğin karnını yarar ve oradan para destelerini çıkarır) Demek bunları saklıyordun.

XX: Benim onlar… ver onları. (Para destelerini alır)

AA: Anladım; bu yüzden hiç paran yoktu.

XX: Benim onlar hırsız!

AA: Sözlerine dikkat et! Paranı çalmak isteseydin bunu daha önce yapardım. Papellerini oraya yerleştirirken seni göreli çok oldu.

41

XX: Casusluk yapıyordun ha…

AA: Başta yalnız şüpheleniyordum. Senin gibiler parasını bankaya yatırmaz. Sonra bir akşam itiraf edeyim; köpeğin karnına papelleri nasıl tıkıştırdığını gördüm. Yeminle istemeden oldu. Biz aydınların uykusu pek hafiftir tavşan uykusu gibi…

XX: Hırsız! (Sandalyeye oturur ve parasını saymaya başlar)

AA: Sayabilirsin; tek kuruşunu almadım. Alabilirdim buna hakkım da vardı.

XX: Ne hakkı! Onlar benim!

AA: Bana epeyce borcun var ama… biliyorum biliyorum… karın ve çocukların için…

XX: Paramı sana kaptırmayacağım; onları kimseye vermeye niyetim yok.

AA: Orası öyle de; onca eziyetle biriktirdiğin, bu paraları bir gün harcamak zorunda kalacaksın. Her gün biraz daha paran oluyor. Kafanda; yarın daha çok olacak, diyorsun. Küçük bir evle, küçük bahçesini alacak parayı şimdiden bir kenara koydun. Öyleyse neden biraz daha büyük bir evle daha büyük bir bahçe alacak kadarını biriktirmeyesin. Bu da çok basit… dönüşünü birkaç geciktirmeye bakar… sonra çok daha büyük bahçeli daha büyükbir evin olmasın… işte ondan sonra durmadan dönüş tarihini ileri atar durursun. Çünkü ne kadar çok paran olursa o kadar çok şey alabilirsin. Yıllar geçer ve sen hep memlekete dönüşü geciktirir, daha çok çalışmaya daha çok biriktirmeye çabalarsın. Hep ilerisi için…

XX: Neden bunları söylüyorsun?

AA: Seni burada tutan sebep ben değilim, bunu anla diye söylüyorum. Kalman için seni ihbar edecek bir mektup yazmama gerek yok. Zaten sen kendi isteğinle kalacaksın. Ha bir de o keserle oynama fikrine kapılmayasın diye.

XX: Memlekete dönmeyecek miyim?

AA: Hiçbir zaman…

XX: Hiçbir zaman ha?..

AA: Neden takıldın buna. Güzel bir hayatın olacak, umut, özlem ve düş dolu…

XX: Neden hiçbir zaman, neden?

AA: Daha önce açıkladım ya… hiçbir zaman dönmeyeceksin çünkü sen bir kölesin. Memlekette devletin kölesiydin buradaysa açgözlülüğün seni kendineköle yaptı. Sen hep köle kalacaksın, kurtuluşun yok; özgürlük ancak kendi kendinin efendisi olmakla başlar; yoksa hep birileri kullanır seni. İnsanlar… insanlar olmazsa eşyalar…

42

XX: Hangi eşyalar?

AA: Sahip olmak, parayla satın almak istediğin eşyalar. Eşyaların kölesi olmak mükemmel bir hapishaneye kapanmak demektir. Gerçekten ideal bir kölelik… sendeki bu kulluk ve kölelik ruhuyla ilgileniyorum; yazmaya niyetlendiğim eser için…

XX: O eseri nerene sokacağını söylemeyeyim şimdi! Peki, bu kölelikten kurtulamaz mıyım?

AA: Kurtulamazsın, çünkü tabiatını değiştiremezsin, bu imkansız…

XX: Memlekete geri döneceğim.

AA: Dönemeyeceksin!

XX: Döneceğim

AA: Ya onlar (Parmağıyla para destelerini gösterir)

XX: Döneceğim, döneceğim, döneceğim (Sonra birdenbire paraları yırtmaya başlar)

AA: Ne yapıyorsun? Senin paraların bunlar… yıllardır kendi ellerinle, kendiemeğinle biriktirdin!

XX: Ben bir köleyim… bir böceğim ben… (AA onu durdurmaya çalışır ama XX iter, paraları parçalar ve çevresine savurur)

AA: Kendi paran… senin paran…

XX: Kendi param… kendi biriktirdiğim… benim… bana ait…

AA: Delirdi! (Emekleyerek ilerler ve yerden kağıt parçalarını toplar) Belkiyapıştırabiliriz.

XX: Sahi mi?

AA: Yok

XX: Ne yapacağım ben şimdi?

AA: Şu anda sen özgür bir insansın.

XX: Niye böyle oldu?

AA: Sevinsene paranın egemenliğine başkaldırdın.

XX: Ama artık dönemem

AA: Eskiden de dönemezdin ne fark eder.

43

XX: Senin yüzünden oldu.

AA: Ben sana paralarını yırt mı dedim?

XX: Yalnızca memlekete dönmek istiyordum. Dönmek… başka bir şey değil…

AA: Çok geç ( Karyolanın altından valizini alır. İçinden bir sürü yazılı kağıt çıkarır. Sayfaları özenle yırtmaya koyulur)

XX: Onlar ne

AA: Notlar, denemeler, taslaklar esaslı bir kitap yazacaktım.

XX: Öyleyse neden yırtıyorsun hepsini?

AA: Çünkü yazmamaya karar verdim. İdeal kölenin var olmadığını anlamış bulunuyorum. Senin gibi bir prangalı bir köle bile esaretinden kurtulabiliyormuş. Bir anda her şeyi yıktın… Düşüncelerimin ve deneyleriminmeyvesini koparıp aldın. Büyük bir eseri daha çekirdek halindeyken yok ettin. Sen bir serseriden zorbadan başka bir şey değilsin.

XX: Eşekçe şeyler söyleyip, terbiyesizlik etme bozuşuruz.

AA: Sana göre hava hoş… Çılgınca davranman yüzünden, insanlık; onarılmayacak bir kayba uğruyor, sen oralı olmuyorsun. Evrensel kültüre haciz koymak derler buna.

XX: (masanın üstüne çıkar.) Çekil hele…

AA: Her şeyi berbat ettin. Yalnız kendini düşünüyorsun… (XX kravatını çıkarır. İlmik yapıp düğümler ve ampulün yuvasına bağlar.) Kendini mi asacaksın?

XX: Ne yani… ona da mı hakkım yok?

AA: Yok canım, hakkın var. İntihar, özgür insanın en yüce hakkı, özgürlüğünen son kanıtıdır.

XX: Öyleyse engel olma!

AA: Madem özgür olmaya başladın artık önüne hiçbir engel konulamaz.

XX: (Dayanıklılığını ölçmek için kravatın ucundan çeker. ) Taşıyacak gibi… (İlmiği boynuna geçirir) Geri kaçıl!

AA: Neden?

XX: Çünkü masayı devireceğim.

AA: Israrlısın ha?

XX: Sana bas geri dedik.

44

AA: Hem inatçısın hem de kaba…

XX: Sıçtırtma da çekil!

AA: Bir dakika son sözünü söylemedin.

XX: Senin ananı…

AA: Hişşşttt! Sakin ol… böyle olmaz… sıradan da olsa ruhu yücelmiş bir insanın hatırası kalsın bende… Ya ailen, bir ailen olduğunu unutma… onlara da bir şey söylemen gerekir

XX: Beni duyamazlar ki…

AA: Yaz onlara…

XX: Şimdi mi?

AA: Tabi şimdi. Kendini asıyorsun, sonra nasıl yazarsın?

XX: Ama ilmiği geçirdim bile…

AA: Senin yerine ben yazarım, sen söyle yeter ki. (Yırtılmamış son kağıdı alır ve yüzünü çevirip kalemini çıkarır) Tamam başlıyoruz.

XX: Sevgili karıcığım ve sevgili çocuklarım

AA: Sev-gi-li ka-rı-cı-ğım

XX: Size, … sağlığımın yerinde olduğunu bildirmek için yazıyorum…

AA: Sağlığımın yerinde… hımm… neyse geçelim

XX: Umarım sizlerde benim gibi iyisinizdir.

AA: Belki de bunu yazmaya değmez

XX: Neden

AA: Saçma! (Eliyle gırtlağını tutup dilini çıkarır)

XX: Aynen

AA: (okur) sağlığımın yerinde olduğunu bildirmek için yazıyorum… Nokta. Sonra?

XX: Çok şükür yuvarlanıp gidiyoruz işte.

AA: (Yazar) Öbür dünyada da…

XX: (Farkına varmadan sürdürür) Bu dünyada da… (toparlanır) Neden öbür dünyadaymış.?

45

AA: Allah Allah… öbür dünyaya gitmiyor musun?

XX: Olmadı çiz onu…

AA: Çizdim. Sonra. Senin yerine yazmamı ister misin?

XX: Yaz

AA: (Yazar ve) Hep se-ni ve ço-cuk-la-rı dü-şü-nü-yo-rum.

XX: Güzel

AA: Bu yüzden de kendimi asmak istiyorum.

XX: Ne?

AA: Kendimi asmak…

XX: Yoo olmaz. Yazma onu vazgeçtim.

AA: Peki… (Yazar) Sizi hiç düşünmediğim için kendimi asıyorum

XX: Hayır.

AA: Ne, bu da mı uygun düşmedi?

XX: Öyle değil… Mektup yazmasını bilmeyen aydın bir kişiden söz eder gibisin.

XX: Öyleyse hadi. Sen olsan nasıl yazardın?

AA: Kendimi asıyorum. Sizi seven babanız ve kocan… imza… (XX yazılanları okur ve kağıdı buruşturup atar. Kafasını ilmikten çıkarır ve masadan iner) Ne oldu?.. Yazmıyor muyuz? Kalemimi ver. Nasıl istersen… (Kravatı ampulden çözer) Haklısın daha her şey bitmedi. Kendimden değil senden söz ediyorum… Sıfırdan başlayabilirsin (Yukarıda kapının kapandığı insanların indiği duyulur… Sesler… Gülüşmeler) Göreceksin karın nasıl sevinecek… hele çocukların hasretle seni bekliyor… karın senin yüzünden eriyip muma döndü… herkes nasıl sevinecek düşünsene… herkes gelecek seni karşılamaya… bütün köy halkı… bakarsın bir bando bile tutarlar. (Merdivende son bir kahkahaya duyulur) Bir şey söylemedin?.. (XX yanı vermez) Ya oyuncaklar… oyuncakları düşünsene… öyle güzeller ki hangisine bakacağını şaşıracaksın… herkesin hediyesi hazır olacak… canın ne isterse, ne de gözün kaldıysa hepsini alacaksın… valizler dolusu, çantalar dolusu… seni nasıl da kıskanacaklar. (XX yanıt vermez. AA, XX’in eşyalarını bıraktığı yere doğru gider. Yorganı alır ve XX’in üstünü örter.) Sola geçer yatağına uzanır) Sonra hayalindeki o güzel ev büyük… yontulmuş taşlardan… öyle gecekondu falan değil… hem sinekler de olacak… çocuklarını okula yollayacaksın, okuyup adam olacaklar.Emeğinin karşılığını alacaksın ve kanunlar özgürlük getirecek. Çünkü özgürlük kanun, kanun özgürlük olacak… Aradığımız, özlediğimiz de bu değil

46

miydi?.. Hepimizin ortak bir amacı varsa hepimiz aynı şeyi istiyorsak… kim bizim akıllı bilge bir toplum kurmamıza engel olabilir…Memleketine döneceksin ve bundan böyle artık hiç köle olmayacaksın. Ne sen, ne de çocukların…

(XX gürültüyle horlamaya başlar. AA yüzünü duvara doğru çevirir. Biraz sonra XX’in horultularına başka bir ses karışır. Önce derinden giderek dahada yüksek hıçkırıklar. Yırtıcı, yüreğe işleyen, iç paralayan…)

PERDE

47