Selçuk (İzmir) Şehrinin Fonksiyonel Gelişimi
Transcript of Selçuk (İzmir) Şehrinin Fonksiyonel Gelişimi
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü
COĞRAFYA DERGİSİ Sayı 23, Sayfa 34-54, İstanbul, 2011
Basılı Nüsha ISSN No: 1302-7212 Elektronik Nüsha ISSN No: 1305-2128
SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİNİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ
“Functional Development of the city of Selçuk (İzmir)”
Dr.Cengiz Kahraman
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü
Alındığı tarih: 20.02.2012; Kabul tarihi: 14.05.2012
Özet
Anadolu’nun batı kıyılarında, en geniş körfezlerden biri olan Kuşadası Körfezi’nin orta bölümünde yer alan, Selçuk, tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yapmış; önemli kültürel
ve dini kaynaklara sahip bir şehirdir. Efes antik şehrinin ve Meryemana Evi’nin şehrin
kültürel hayatı üzerindeki etkisi oldukça büyüktür. Ayrıca, çevresindeki en büyük turizm
merkezi olan Kuşadası’na olan yakınlığı nedeniyle deniz ve kültür turizminin bir kavşak
noktası olmuştur. Bölgede yerleşme antik döneme kadar uzanmaktadır. Küçük Menderes
delta alanının güneydoğusunda bir tepenin yamaçlarında kurulan Selçuk, geçmişten günümüze kadar gerek beşeri olaylar gerekse fiziki şartlar nedeniyle birçok kez yer
değiştirmiştir. Günümüzdeki Selçuk şehrinin asıl gelişimi Türk dönemi ile birlikte olmuştur.
Geçmişte bir kıyı şehri olarak hayat bulan Selçuk’un, Küçük Menderes nehrinin getirdiği
alüvyonlarla denizle bağlantısı kesilmiş, bugün kıyıdan 8 km kadar içeride kalmıştır. Gitgide
deniz bağlantısını ve dolayısıyla liman şehri özelliğini yitiren Selçuk, deniz ticareti fonksiyonunu, Ortaçağda Venediklilerin verdiği isimle “Scala Nova” (“Yeni İskele”) olarak
bilinen Kuşadası’na kaptırarak eski ekonomik önemini kaybetmiş ve sönükleşmiştir.
Şehirde 2010 ADNKS’ne göre 5 mahallede toplam 27880 kişi yaşamaktadır. İzmir-Aydın
karayolu ve demiryolu üzerindeki şehir, özellikle yaz mevsiminde kültür ve inanç turizmi
nedeniyle büyük bir canlılık kazanmaktadır. Bu makalede Selçuk şehrinin antik dönemden
günümüze yerleşme tarihi ve nüfus özellikleri açıklanmaya çalışılmış, şehrin sosyo-kültürel gelişmesine yönelik önerilere yer verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Selçuk, Efes, Nüfus, Şehir Yerleşmesi, Kültür Turizmi
SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ
35
Abstract
Home to significant cultural and religious rituals and sites, the city of Selçuk, which is situated in the middle of one of the largest West Anatolian coasts, namely Kuşadası Bay,
has been a cradle of many civilizations throughout history. The ancient city of Ephesos and
the House of Mary, both of which lie within the boundaries of Selçuk, have an enormous
additional impact on the cultural milieu of the region. Moreover, due to its geographical
proximity to Kuşadası, which is the center of touristic life of the region, Selçuk has always been a crossroads of maritime and cultural tourism. Established on the slopes of a mount,
southeast of the River “Küçük Menderes” delta region, the settlement in the region dates
back to the antiquity. However, due to frequent physical and socio-cultural factors the city
of Selçuk experienced frequent displacements throughout history. The city has finally
consolidated its establishment during the “Turk” period and administration. Although
established as a coastal city, Selçuk is today located 8 kms on the dry lands of the Aegean, with the alluvium accumulated by the River “Küçük Menderes.” Thus, losing its connection
with the sea, Selçuk has lost its status as a port-city to Kuşadası—named in the middle-
ages by the Venetians as “Scala Nova” (“The New Port”)—and its former economic
significance. According to the 2010 Census, 27880 people live in 5 separate districts. The
city, with its location upon the İzmir-Aydın highway, gains touristic significance especially during the summer seasons for its religious and cultural sites. The present article explores
Selçuk’s history of settlement and demographics from the antiquity to the present, offering
suggestions related to the socio-cultural development of the city.
Keywords: Selçuk, Ephesos, Demographics, Urban Settlement, Cultural Tourism
Giriş
Selçuk, Kuşadası Körfezi’nin orta kesiminde yer alan, güneyden Kuşadası,
güneydoğudan Germencik, doğudan Tire kuzeyden ise Torbalı ve Menderes şehirleri ile
komşu olan ve İzmir iline bağlı tarihi bir yerleşmedir. Ege Denizi kıyısından kuş uçuşu
yaklaşık 8 km içerde kalan Selçuk şehri, geçmişte önemli bir kıyı yerleşmesi olan ve
zamanla limanının alüvyonlarla dolması nedeniyle sönükleşen Efes’in yerini almıştır. Bu
anlamda Selçuk şehrinin gelişimini tarihsel süreç içerisinde bölgede cereyan eden fiziki ve beşeri etkenler nedeniyle Efes’ten bağımsız düşünmek olanaksızdır. Küçük Menderes
Nehri’nin getirdiği alüvyonlarla ilerleyen kıyı çizgisi, ilk çağda kıyı hattını oluşturan,
ortaçağdaki adıyla “Ayasulug” şimdiki adıyla “Selçuk” şehrinin denizle bağlantısını
kesmiştir.
Küçük Menderes Nehri’nin jeolojik ve jeomorfolojik gelişimler için ortalama 2.000 yıl gibi oldukça kısa sayılabilecek bir süre içerisinde deltasını 8 km kadar ilerletmiş olması,
havzasından önemli miktarda alüvyon taşıdığını kanıtlamaktadır. Günümüzde, Efes antik
kenti içerisinde kalıntıları izlenebilen liman, Efes antik şehrinin gelişmesinde önemli bir rol
oynamıştır. Efes kentinin deniz ticareti açısından öneminin giderek azalmasında, Küçük
Menderes Nehri’nin eskiden korunaklı bir koy durumundaki sahayı alüvyonlarla doldurması
ve denizle irtibatının kesilmesi etkili olmuştur. Zira Kuşadası’nın bir liman ve ticaret kenti olarak gelişimi de aynı döneme rastlamaktadır. Bu dönemde, Kuşadası limanı Venedik ve
Cenevizliler tarafından yeni iskele anlamına gelen “Scala Nova” ismiyle anılmıştır.
Selçuk şehri Küçük Menderes delta alanının doğusunda Selçuk Tepesi’nin yamaçlarında
bulunmaktadır. Kuşadası’nın 14 km kuzeydoğusunda bulunan Selçuk şehrinin, İzmir
şehrine uzaklığı 76 km’ dir.
CENGİZ KAHRAMAN
36
Şekil 1: Araştırma sahasının coğrafi konumu (H.G.K)
Eski çağların meşhur Efes şehri de bu bölgede kurulmuştur. Zamanında deniz kıyısında
yer alan şehir, zamanla Küçük Menderesin getirdiği alüvyonlarla dolmuş ve şehir daha batıda şimdiki harabelerin bulunduğu yere taşınmıştır. Ancak buradaki limanın da
alüvyonlarla dolmasıyla ortaçağda şehrin ilk kurulduğu tepede yeni bir yerleşim yeri
gelişmeye başlamıştır. Bu yeni şehir Efes’te yaşayan ve mezarı burada bulunan havari St
Jhon Thelogosun adına ithafen Bizans ve İtalyan kaynaklarında Agio Teologo, Aya Thologo,
Altolugo, Altologo, Altolloch, Latologo; Arap ve Osmanlı kaynaklarında ise Ayasulug olarak
geçer (Emecen,1991:226-227). 1914 yılına kadar Ayasulug olarak bilinen şehir bu tarihten sonra Selçuk ismiyle anılmıştır.
Selçuk Şehrinin Doğal Çevre Özellikleri
Herhangi bir sahanın doğal çevre özellikleri coğrafi peyzajda oluşan değişiklikleri en
etkileyen başlıca sebeptir. Eğim, yükselti gibi fiziki özellikler; iklim, toprak, bitki örtüsü, yerleşme sahaları, ziraat sistemlerindeki farklı durumlara zemin hazırlamaktadır.
Dolayısıyla bir bölgenin topografya şartları coğrafi birçok olayda rol oynamaktadır.
(Göney,1985:8) Araştırma sahamızın da içinde yer alan bölge gerek jeomorfolojik gerekse
ekonomik faaliyetlerin çeşitliliği bakımından ilgi çekici bir coğrafyaya sahiptir. Bölge, çeşitli
jeolojik dönemlerde meydana gelmiş farklı yapısal ve stratigrafik birimlerden oluşmuştur.
Batı Anadolu’nun en eski ve yaşlı birimi olan Menderes masifi, bulunduğu sahanın jeolojisinde önemli bir rol oynamıştır. Bölgedeki yerşekillerine temel oluşturan Menderes
masifi, (daha önceleri Likya-Karya masifi) Ege Bölgesi’nin dünya literatürüne geçmiş
kristalen bir kütlesidir. Bu kütlenin kuzeyinde Gediz, merkezi kısmında Küçük Menderes,
güneyinde ise Büyük Menderes ovaları veya depresyonları yer alır. Bütün bu ova ve
depresyonlar masifin Neojen ve Kuvaterner esnasında bir kısmının çökmesi, bazı
K
SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ
37
kısımlarının yükselmesi sonucu oluşmuş genç tektoniğin eserleridir (Ardos, 1985:15).
Bölgenin temelini oluşturan Menderes masifi, Menteşe Dağları ile kuzeyde, Kütahya-Murat-Eğrigöz Dağları arasında geniş bir alanı kaplamaktadır. Menderes masifinin uzantıları, batı
yönünde farklı mesafelerde Kuşadası Körfezi’ne doğru üç kol halinde uzanmaktadır. Masif,
daha öce tek bir kütle halinde iken, jeolojik süreçler sonucunda kırılarak yüksek alanlar ve
depresyonlar meydana gelmiştir. Körfezin orta kesiminde yer alan Küçük Menderes
depresyonu, Bozdağlar ile Aydın Dağları arasında bu şekilde meydana gelmiş depresyonlardan biridir.
Batı Anadolu’nun temeli durumundaki Menderes masifini Paleozoik yaşlı metamorfik
birimler oluşturmaktadır. Bu birim, çekirdek kısmında gnays, üst bölümde mikaşist ve bu
iki birimi örten mermerlerden meydana gelmiştir. Menderes masifi kabaca, Kemalpaşa-
Torbalı-Ortaklar hattı batısında, Paleozoik-Mezozoik yaşlı mikaşist, kristalize kalker ve
mermerlerden oluşan bir kuşak tarafından çevrelenmektedir. (Öner-Uncu, 2001:2).
Philippson, Menderes masifini alp orojenezi esnasında oluşan faylanmalar neticesinde,
parçalanmış eski bir dom tipi strüktür olarak tanımlamaktadır. Menderes masifine birçok
araştırıcı tarafından, Prekambriyen-alt Paleozoik yaşı verilmektedir. Bu masif, NNE-SSW
doğrultusunda yaklaşık 220 km uzunlukta ve 100 km genişlikte bir sahayı kaplamakta ve
Büyük Menderes, Küçük Menderes ve Gediz vadileri tarafından kesilmektedir. Masif, Büyük Menderes ve Gediz vadileri arasında dağlık bir özellik gösterirken, Simav vadisine doğru
yaptığı uzantıda düz bir saha görünümündedir. Masifteki en büyük yükseltiyi Küçük
Menderes ve Gediz vadileri arasında 2.169 m ile Bozdağ kütlesi oluşturmaktadır
(Kalafatçıoğlu,1973:14) Pleistosenin ilerlemiş bir evresinde masif, faylarla parçalanmış,
Bozdağ ve Aydın Dağları’na tekabül eden meyillenmiş yüksek bloklar ile Küçük Menderes
ovasına tekabül eden çökmüş bir fay bloğu oluşmuştur. Konsekant özellikte ve yüksek alanlardan gelen Küçük Menderes Nehri tmolos depolarını derin bir şekilde yarmıştır.
Grabenlerin oluşmasından sonra Küçük Menderes depresyonu bir kapalı havza halinde
kalmış, Selçuk boğazının kapma ile açılması sonucunda dış drenaja, yani Ege Denizi’ne
bağlanmıştır ve alüvyonlar akarsularla yarılarak taraçalar halini almışlardır
(Atalay,1987:215).
Paleozoik formasyonlar, Kuşadası Körfezinin farklı sahalarında çeşitli yaş ve yapıdaki
formasyonlar tarafından kesintiye uğrar ve tarihi Efes şehrinin güneyine kadar uzanım
gösterirler. Bu sahada, Üst Paleozoik unsurlar, mermerler ve bunları çevreleyen şistler
şeklinde bulunurlar. İnce bir hat şeklinde doğuya doğru uzanan bu formasyon, kuzey
kesimde Küçük Menderes deltası ile sonlanır.
Mermerler, Selçuk çevresinde geniş aflörmanlara sahiptir. Antik çağlardan bu yana çeşitli medeniyetlerde, heykel yapımı ve diğer abidelerin inşasında kullanılan bu mermerler
için sayısız ocaklar açılmıştır. Siyahtan beyaz renge kadar arada muhtelif renklerde
bulunan mermerler ince veya iri kristallidir. Kompakt mermerler daha geniş sahalarda yer
almakta olup, renkleri genellikle beyaz ya da grimsidir (Akartuna,1962:20-21).
Flişler, yeşilimsi kahverengi, kumtaşı, kiltaşı gibi ince taneli materyal ile fillit görünümündeki gri kayaçlardan oluşmaktadır. Zeytinköy’ün batısı ve doğusunda mermerler
üzerinde yer alan filiş serileri gözlenebilmektedir. Selçuk -Kuşadası arasındaki geniş bir
bölge metamorfik seriler ile üzerine gelen Neojen yaşlı sarı kireçtaşı, kiltaşı serilerinden
oluşmaktadır. Genel bir stratigrafi verilmesi gerekirse, altta gnays benzeri distenli kuvars
şistler üzerine, biyotit / mikaşist ve kuvars siştler, bu yapının üzerine de klorit şist ve
fillitlerle kalın bir mermer serisi gelmektedir. Tüm bu metamorfik seriyi Neojen kireçtaşları diskordan olarak üstelemektedir (Başarır,1989:32-34).
Araştırma sahamızda 4. zaman Kuvaterner, alüvyonlarla temsil edilmektedir.
Alüvyonlar, çeşitli kaya türlerine ait çakıl, kum, kil boyutundaki kırıntılardan müteşekkildir.
Kuvaterner yaşlı araziler, araştırma sahamızda kıyı çizgisinden başlayarak iç kesimlere
uzanabilen sahil dolguları ve delta alanı olarak görülürler. Körfezin orta bölümünde yer alan Selçuk ovası, Küçük Menderes Nehri’nin getirdiği alüvyonlarla oluşmuş bir deltadır.
Kuvaterner formasyonları, Selçuk ovasında, alüvyon ve birikinti konileri olarak yer
CENGİZ KAHRAMAN
38
almaktadır. Bu bölümde alüvyonlar, 20-40 m arası kalınlığa ulaşmaktadır. Alüvyonların
esasını blok çakıl, kum, kil ve siltler oluşturmaktadır. Pliyosen sonrası yüksek alanlar
aşınmış, erozyon ile taşınan malzemeler yamaç önlerinde birikinti yelpazelerini, tabanda ise
alüvyal dolgu sahalarını meydana getirmiştir.
Bölgenin genel jeomorfolojik durumuna bakıldığında ise Kuşadası merkezi ile Selçuk
arasındaki GB/KD eksenli bölümde dağlık saha aşıldıktan sonra kuzey bölümde Küçük Menderes deltası ve Selçuk ovasına geçilir. Efes harabelerinin de yer aldığı Panayır
yükseltisi (135 m) burada yer almaktadır. Selçuk şehrinin 2 km kadar güney batısında yer
alan Panayır Dağı bütünüyle arkeolojik sit alanı içerisinde kalmaktadır. Küçük Menderes
Nehri, Selçuk şehrinin kuzeyinde Bayrakçı Tepe (133 m) ve Sinan Burnu’nun oluşturduğu
boğazdan geçerek Küçük Menderes deltasına açılır.
Alp-Himalaya kuşağında yer alan ülkemiz ve buna bağlı çalışma sahamız tektonik
hareketler bakımından dikkat çeken bir sahadır. Bu bağlamda Selçuk şehri de günümüze
kadar birçok deprem yaşamıştır. Hiç kuşkusuz ki bu depremler şehrin gelişme sürecinde
olumsuz etkide bulunmuştur.
İklim, belirli bir sahada cereyan eden beşeri ve iktisadi faaliyetler üzerinde önemli
etkilere sahip doğal faktörlerden biridir. Çalışma sahamızda tipik Akdeniz iklimi görülmektedir. Elverişli iklim şartları bölgedeki turizm üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir.
Diğer taraftan zeytin ve turunçgil başta olmak üzere yetiştirilen tarım ürünleri Akdeniz
iklimine uyum göstermektedir. Doğal bitki örtüsü ise 500-600 m yükseltiye kadar maki, üst
yükseltilerde kuru ormanlar şeklindedir.
Selçuk şehrinin yıllık ortalama sıcaklık değeri 16.50C dir. Tipik Akdeniz iklimini yansıtan bu değerler, sahamızın ılıman kuşağa dahil olduğunu göstermektedir. Selçuk’ta ise
yaz mevsimi ortalama sıcaklığı 25,3 0C iken, kış mevsiminde sıcaklık 8,6 0C olarak
gerçekleşmiştir. Yaz ve kış mevsimleri arasındaki sıcaklık farkı ise 16,7 0C’dir. Bahar
mevsimlerinde ise ortalama sıcaklıklar dengeli ve birbirlerine yakın değerler gösterirler.
Tablo1: Selçuk’ta aylık ortalama sıcaklıklar (0C)
AYLAR YILLIK ORT. İSTASYON O Ş M N M H T A E E K A
Selçuk 8,1 8,5 10,8 14,7 19,3 24,1 26,5 25,5 21,4 16,8 12,3 9,4 16,5
Kaynak: Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
Yağış, sıcaklıkla birlikte özellikle tarım hayatını doğrudan etkileyen fiziki unsurların
başında gelmektedir. Bunun dışında yağış, akarsu debileri, yer altı suyu seviyesi, toprak
şartları vb. fiziki unsurların oluşumunda önemli bir rol oynamaktadır. Selçuk’ta yıllık
ortalama yağış 672.1 mm’dir.
Tablo 2: Selçuk’ta aylık ortalama yağışlar (mm)
AYLAR YILLIK ORT. İSTASYON O Ş M N M H T A E E K A
Selçuk 117,4 93,6 79,4 50,5 26,3 5,7 0,3 0,5 14,9 40,4 110 133,1 672,1
Kaynak: Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
Yağışlar genellikle Mayıs ayının ortalarına doğru azaldığından, bu düşüş sulama
imkanlarının bulunmadığı alanlarda, özellikle yaz aylarında sulamaya ihtiyaç duyan
ürünlerin tarımında çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Ayrıca turizm merkezi olan çalışma
sahamız bu özelliği itibariyle yaz mevsiminde turizm faaliyetleri açısından canlılık
göstermektedir. Toprak ve iklim şartlarının müsait olduğu Selçuk şehrinin çevresinde
SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ
39
önemli ziraat sahaları bulunmaktadır. Selçuk şehrinin ziraat alanları üzerinde büyümesi
tarımsal faaliyetler açısından bir dezavantajdır.
Selçuk Şehri’nin Yerleşme Tarihi
Ege bölgesi çok eski zamanlardan beri komşu ülkelerle siyasal ve kültürel ilişkilerde
bulunmuştur. Anadolu’nun batı kıyıları ön Asya’dan gelen büyük ticaret yollarının sonunda
yer almaktadır. Anadolu’nun batı kıyıları Yunanistan kıyıları kadar olmamakla birlikte yine bir hayli iyi korunmuş koy ve limanlara sahip bulunmaktadır. Bölgede sıradağlar birbirine
paralel olarak batı kıyılarından içerilere doğru uzanmakta ve aralarında Kaikos (Bakırçay),
Hermos (Gediz), Kaystros (Küçükmenderes) ve Maindros (Büyükmenderes) gibi büyük
akarsular tarafından sulanan ve kıyılara kadar uzanan geniş ve verimli vadiler ihtiva
etmektedir. Bu coğrafya durumu çeşitli vadilerde kurulan şehirlerin birbirleriyle karadan
temasa geçmelerini güçleştirmiş, buna karşılık bu şehirlerin iç bölgelerle kültürel ve ekonomik ilişkilerde bulunmalarını kolaylaştırmıştır. Fakat bu kıyıların gerisinde bulunan
güçlü devletler sözü edilen vadiler yoluyla denize ulaşma çarelerini aramış, bundan dolayı
bu vadilerdeki şehirlerin güvenliği açısından büyük bir tehlike olmuşlardır (Mansel, 1947:3).
Ege tarihi içerisinde bölgenin tarihi dokusu bugünkü batı medeniyetlerinin doğuşunda
çok önemli roller oynamıştır. Ege kıyılarında tarihsel süreç içinde Ephesus, Magnesia, Priene, Miletos, Didyma, Euromos ve Heraklion gibi merkezler kurulmuştur. (Tolay,
2001:584).
Selçuk ve çevresindeki yerleşme tarihini antik Efes şehri tarihi ile birlikte düşünmek
gerekmektedir. Efes antik şehri, Kuşadası Körfezi’nin doğusunda, 157 m yüksekliğindeki
Panayır Dağı’nın batı eteklerinden başlayıp, güneybatısındaki 356 m yüksekliğinde Bülbül
Dağı arasında dar bir vadi boyunca güneydoğuya uzanım göstermektedir. Selçuk yakınlarında Kuşadası-Selçuk karayolu üzerinde bulunan Efes antik şehri, Selçuk şehrine 3
km Kuşadası’na ise 18 km mesafededir. Efes şehri döneminde önemli bir liman kenti ve
Anadolu’nun Ege Denizi’ne açılan kapısı olması nedeniyle ticari anlamda da önemli bir
yerleşme olmuştur. Efes ismi bölgede M.Ö. 13 ve 16. yy’lar arasında egemenlik kuran Luvi
krallığının başkenti Apasa’dan zamanla Ephososa dönüşmüş ve kent bu isimle anılmıştır. Apasa şehri, bu dönemde Efes şehrine kadar sokulan Kuşadası Körfezi kıyısında, Astarpa
ırmağının (Küçük Menderes Nehri) o dönemde denize döküldüğü saha yakınlarında
kurulduğu sanılmaktadır. Orta Anadolu’da oldukça güç kazanmış Hitit devleti, kral II.
Mursili’nin batıya yönelmesi neticesinde, M.Ö 1315’te düzenlediği bir sefer sonucunda Luvi
krallığının egemenliğine son vererek Luvi Devletini kendisine bağlamıştır. Hitit
egemenliğinin zayıflamasıyla Yunan ana karasından Ege sahillerine doğru başlayan göçlerle Dorlar önünden kaçan Akalar bölgeye yerleşmişler ve zamanla eski Yunancada göç
anlamına gelen İonlar olarak anılmışlardır. Daha sonra sırasıyla Liyalılar ve Pers
egemenliğinde kalan bölge, M.Ö 334 yılında Makedonyalı Büyük İskender’in yönetimine
geçmiştir. Bu dönemde günümüzde harabelerinin bulunduğu Panayır Dağı ile Bülbül Dağı
arasındaki bölgeye taşınan şehir, burada gelişme göstermiştir. Bu dönemde iskan faaliyetleri hız kazanmıştır. Büyük İskender’in ölümünden sonra kral olan Büyük
İskender’in generallerinden Lysmokhos Efes tarihinde köklü değişiklikler yaratacak
uygulamalar yapar. Kaystros (Küçük Menderes Nehri) ve Marnas (Derbent) deresinin
getirdiği alüvyonlar, Arkaik kent çevresini bataklık hale getirmesi ve limanın hızla dolarak
işlevsiz hale gelmeye başlaması nedeniyle şehir bugünkü harabelerin olduğu yere yani
Bülbül ve Panayır Dağı arasındaki vadiye taşınmıştır. Yerleşme, bu dönemde büyük surlarla çevrilerek saldırılara karşı korumaya alınmıştır. Günümüzde görülebilen büyük ölçekli
yapıların birçoğu Helenistik dönem adı verilen bu dönemde inşa edilmiştir.
Daha sonra Bergama Krallığı M.Ö 190’da bölgede egemenlik kurmuştur. Efes’te M.Ö 133
yılında Bergama Kralı III. Attalos’un ölümüyle Efes’te Roma hakimiyeti başlamıştır. Bu
dönemde Efes, Roma İmparatorluğu’nun Asya’daki kentleri içerisinde hızla yükselmiş ve Asya’daki en önemli kenti haline gelmiştir. Bu dönemde Efes şehrinde büyük imar
faaliyetleri devam etmiş ve nüfus 200 bin kişiyi aşmıştır. Ticari hayat ve bankacılık
CENGİZ KAHRAMAN
40
faaliyetleri oldukça gelişme göstermiştir. Bu dönemde Hrıstiyanlığın ortaya çıkışını takiben
Meryemana ve İsa’nın havarilerinden St. Jean’ın Efes’e yerleşmesi, Efes’in ticaret ve kültür
şehri özelliği yanında bir de dini merkez olmasını sağlamıştır. Efes yakınlarındaki
Meryemana kilisesi günümüzde Hrıstiyanlarca kutsal bir mekan olarak kabul edilmekte ve
inanç turizmine konu olmaktadır.
Efes Limanı’nın artık işlevsiz hale gelmesi, oluşan bataklıkların sıtma hastalığına neden olması ve şiddetli depremler nedeniyle Efes gittikçe eski etkinliğini kaybetmeye başlamıştır.
M.S 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması sonucunda Efes’te Doğu Roma
İmparatorluğu dönemi başlamıştır. Bizans döneminde M.S 9.yy’ın başlarına kadar bölge
birçok kez Arap istilasına uğramış, Efes şehrindeki yapılar birçok kez tahrip edilmiştir. Tüm
bu siyasi ve doğal olaylar karşısında Efes’i terk etmeye başlayan halk bugünkü St Jean klisesinin bulunduğu Ayasuluk denilen yüksek sahada yerleşmeye başlamıştır. Ayasuluk
adı, Bizans döneminde Hagia Logos kutsal söz anlamına gelmekteydi. Yeni şehir bu bölgede
gelişme göstermiştir (Ünsal, 2006:84).
İşte bu yeni yerleşme günümüzdeki Selçuk şehrinin çekirdek yerleşmesini
oluşturmaktadır. Arap akınlarının VII. yy’da hız kazanmasıyla şehir surlar içine alınmış ve
şehri tepe noktasından gören, Ayasuluk Kalesi inşa edilmiştir. Bizans döneminde St Jean ve Meryemana evinin bu bölgede olması ve yedi uyurlar efsanesi nedeniyle şehir adeta bir
Hristiyanlık merkezi olmuş, bununla birlikte şehirde ticaret hayatı da oldukça gelişmiştir.
Bölge gerisindeki verimli tarım arazilerinden elde edilen ürünler Efes Limanı’ndan başka
ülkelere gönderilir, başka ülkelerden gelen mallar da yine Efes Limanı üzerinden
Anadolu’nun iç bölgelerine gönderilmekteydi.
Bölgede, Arap istilalarından sonra, 1071’den itibaren Anadolu’yu yurt edinmeye
başlayan Türklerin etkisi görülür. Nitekim Ayasuluk, 1090-1097 yılları arasında
Tanrıvermiş adlı bir Türk tarafından kontrol altında tutulmuştur. Kısa bir dönem Türk
egemenliğinde kalan bölge, 1097 de I. Haçlı seferi sonrasında tekrar Bizans Devleti’nin eline
geçmiştir (Şeker,1998:265). 1304 yılında tekrar Türk egemenliğine giren Ayasuluk, Menteşe
Beyliği’ne bağlı Sasa Bey tarafından kontrol edilmeye başlanmıştır. 1307 yılında Katalanlardan yardım alan Bizanslılar bölgeyi tekrar ele geçirmiş olsalar da bu hakimiyet
uzun sürmemiş, bu kez Aydınoğlu Mehmet Bey’in desteğini alan Sasa Bey tarafından tekrar
hakimiyet altına alınmıştır. Daha sonra Aydınoğlu Mehmet Bey, beylik sürecini
tamamlayınca 1310 dolaylarında bölgeyi kendi topraklarına katmıştır (Ökten, 200:17-18).
Ayasuluk Aydınoğulları’nın önemli bir deniz ticaret şehri olmuştur. Şehir bu dönemde, liman Ayasuluk’u (Pamucak çevresi) ve kara Ayasuluk’u (bugünkü Selçuk) olarak iki parçalı
bir özellik göstermektedir. Liman tarafında Lombardiyalı İtalyanlar tarafından bir ticaret
kolonisi oluşturulmuştu. Çok canlı bir ticari merkez olan Ayasuluk’ta, İtalyan tüccarlar
kumaş, gümüş eşya, sabun vb. ürünler getirirler buradan ise pamuk, yün, buğday,
balmumu, pirinç, kenevir götürürlerdi. Aydınoğulları’ndan Mehmet Bey’in oğlu Hızır Bey
döneminde papalık ve onun müttefikleriyle ticari antlaşmalar imzalanmış ve burada bir Venedik Konsolosluğu kurulmuştur. Bu dönemde Ayasuluk’ta bir çok batılı tüccar
bulunmaktaydı. Ticari hayatı çok canlı olan bölgede, Venedik tarzında para dahi
basılmaktaydı (Emecen,1991:226-227). Hızır beyin ölümünden sonra yerine kardeşi İsa Bey
geçmiştir. Bu dönemde de ticari canlılığını sürdüren Ayasuluk’ta günümüze kadar gelebilen
şu anki İsabey mahallesi sınırları içinde kalan İsabey Cami (1373) inşa edilmiştir. Selçuklu mimarisinin çok güzel örneklerinden bir olan İsabey Cami, Ayasuluk tepesinin (Selçuk
Tepesi 82 m) 200 m kadar güney batısında inşa edilmiştir. Hemen doğusunda St.Jean
Bazlikası, güneybasında Artemis tapınağı kalıntıları yer alır. Bu sahada, Ayasuluk kalesi,
st. Jean Bazlikası, Artemis tapınağı harabeleri, İsa Bey Cami ve Ayasuluk Kalesi arkeolojik
ve tarihi açıdan önemli bir peyzaj oluşturur.
SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ
41
Şekil 2: Artemis tapınağı, İsabey Cami,st Jean Bazlikası ve Atasuluk Kalesi
Şekil 3: Selçuk (Ayasuluk) Kalesi
Artemis Tapınağı
st. Jhon Bazlikası İsabey Cami
Ayasuluk Kalesi
CENGİZ KAHRAMAN
42
Ayasuluk Kalesi’nin Helenistik ve Bizans dönemlerine ait surları güneydoğudan
kuzeybatıya doğru uzanan iki ayrı bölüm halindedir. Helenistik surlar Bizans surlarından
daha az tahribe uğradığı için kısmen daha iyi durumdadır. Her iki sur arasında 2-3 km’lik
bir mesafe bulunmaktadır. Gününüzdeki iç kale on beş burçla takviye edilmiş ve
konumlandığı tepeyi çepeçevre sarmaktadır. Kale esas itibarıyla bir Bizans eseridir.
Aydınoğulları döneminde onarılan kale, daha güçlü hale getirilmiştir (Sevgen, 1959:69-70).
Şehir, 1390 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı hakimiyetine alınmıştır. Ancak,
1402 yılında yapılan Ankara savaşının kaybedilmesiyle beylikler tekrar kurulmuş ve
Ayasuluk, Timur tarafından Aydınoğullarına tekrar verilmiştir. Fetret devri olarak
adlandırılan 12 yıllık bir sürede çeşitli karışıklıklara sahne olan Ayasuluk’ta 1404 yılında
Cüneyd Bey egemenlik kurmuş, bölge en nihayetinde 1425 yılında II. Murat tarafından kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Erken Osmanlı döneminde Ayasuluk, XVI. yy ikinci yarısında kadar Aydın sancağının
bir kazasıydı. 1475 tarihili tapu-tahrir defterine göre Ayasuluk’ta 11 mahalle ve 2.200
dolayında nüfus bulunmaktaydı. Bu nüfusun 1850’si Müslüman 350’si ise Hristiyan
nüfustan oluşmaktaydı. Bu dönemde nüfus Yegan, Şeyhlü, Kayacık, Beyhamamı, Kara
Fakih, Burakbey, Kadı, Penbegan, Kemer, Yengi, Süle Satılmış, Fakih, Kubbelimescid, Şadgam, Hatip ve Sarısinan mahallelerinde toplanmıştır. XVI. yy’da mahalle sayısı azalmış,
ancak nüfus artışı kaydedilmiştir. Ayasuluk, 1512 yılında 3.950, 1529’da 3.400, 1575’te ise
3.200 civarında bir nüfus barındırmaktadır (Emecen, 1991:225-227). XVII. yy’da Ayasuluk,
İzmir ve Kuşadası limanlarının gelişmesi ve ticaretin bu bölgelere kayması nedeniyle sonraki
dönemlerde ticari özelliğini kaybetmiş, salgın hastalıklar nedeniyle nüfus 500 civarına gerilemiştir. Osmanlı son dönemine kadar nüfusu bir hayli azalan ve birkaç evden ibaret
küçük bir tarım köyü özelliğinde varlığını sürdüren Ayasuluk, asıl gelişmesini Cumhuriyet
döneminde gerçekleştirmiştir. 1914 yılından itibaren Ayasuluk ismi kullanılmamış, bunun
yerine Selçuk adı verilmiştir. I.Dünya Savaşı sonrasında 22 Mayıs 1919’da Yunan işgaline
uğrayan Selçuk, Büyük Taarruz ile 8 Eylül 1922’de düşman işgalinden kurtulmuştur. 1957
yılına kadar Kuşadası’na bağlı bir nahiye merkezi durumundaki Selçuk, bu tarihten sonra ilçe merkezi olarak İzmir iline bağlanmıştır. Cumhuriyet döneminde bataklıkların
kurutularak yeni tarım alanlarının açılması ve ulaşım şartlarındaki iyileşme Selçuk’un
giderek nüfuslanmasını sağlamış, şehir çekirdek yerleşmenin doğu ve güneyine doğru
gelişme göstermiştir.
Selçuk ve çevresi antik çağlardan bu yana sahip olduğu doğal, ekonomik ve stratejik özellikler nedeniyle her dönemde nüfus hareketlerine sahne olmuştur. Cumhuriyet
döneminden önce siyasi olaylar ve savaşlar bölgeye alınan göçte etkili olmuştur. 1877-1878
Osmanlı-Rus savaşı sonrasında Balkanlardan Ege sahilleri başta olmak üzere ülkenin batı
bölgelerine yoğun bir göç yaşanmıştır. Bu göç Osmanlı Devletinin son döneminde Selçuk
şehrinin gelişmesinde ve nüfuslanmasında etkili olmuştur. Ayrıca Lozan antlaşmasıyla
bölgedeki Rum nüfusunun bir bölümü de Yunanistan’a göç etmiştir. Göçmenlerin bölgeye yerleştirilmeleri 1926 yılına kadar devam etmiştir (Yapucu, 2001:306). II. Dünya savaşı
döneminde birer savaş alanı haline gelen Ege adalarından, özellikle Kuşadası’na çok yakın
konumdaki Sisam (Samos) adasından gelen Rumlar Kuşadası’na sığınmışlardır.
SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ
43
Şekil 4: Selçuk şehri
Selçuk Şehri’nin Nüfus Özellikleri
Selçuk şehrinin 1935-2009 yılları arasındaki nüfusu ve sayım yıllarındaki nüfusun 1935 yılına göre artış oranları Tablo 3’te gösterilmiştir. Tablo incelendiğinde, 1935 yılında
şehirde nüfus 4.024’tür. 2009 yılı sayımına göre ise nüfus 27801 kişi olmuş ve 1935 yılına
göre nüfus % 584.7 oranında artış göstermiştir. 1935 yılına göre nüfusun yaklaşık 6 kat
artış göstermesinde 1970’lere kadar Balkanlardan alınan göçlerin büyük bir etkisi olmuştur.
Diğer taraftan Küçük Menderes delta alanında bulunan bataklıkların önemli bir bölümünün
kurutularak yeni tarım alanlarının açılması da nüfusu artıran önemli bir faktör olarak görülmektedir. Turizm özelliklerinin gelişme hızı Kuşadası şehri kadar olmasa da özellikle
1980’den sonra Antik Efes şehri ve Meryemana evi bölgede kültür ve inanç turizminin
gelişmesini sağlamıştır. Selçuk şehrinin turizm özellikleri gün geçtikçe gelişmekte,
kruvaziyer turizmi ile Kuşadası’na gelen turistlerin büyük bir bölümü Selçuk şehrini de
ziyaret edip dönmektedir. Turizm sektöründeki gelişmeler son yıllarda Selçuk şehrindeki nüfusun artmasında etkili olmuştur. Selçuk’ta tarımın günümüzde önemini koruması
nedeniyle turizm kaynaklı yerleşme Kuşadası kadar gelişme göstermemiştir. Kültür turizmi
nedeniyle son yıllarda bu talepten kaynaklanan konaklama tesislerinin sayısında artış
görülse de henüz yeterli seviyeye ulaşmamıştır. Kuşadası’na göre toplu bir yerleşme
görünümündeki Selçuk, doğusundaki dağlık alanlar ile bölgenin önemli bir bölümünün
arkeolojik ve doğal sit alanı olarak korunması sebebiyle daha fazla genişleme imkanına sahip değildir.
CENGİZ KAHRAMAN
44
Tablo 3: Selçuk şehrinde sayım yıllarına göre nüfus miktarı ve 1935 yılına göre
artış oranı
SAYIM YILI Nüfus 1935 Sayımına Göre Artış Oranı %
1935 4.024 -
1940 4.692 16,6
1945 4.906 21,9
1950 6.035 49,9
1955 8.450 109,9
1960 8.887 120,8
1965 10.227 154,1
1970 11.101 175,8
1975 12.251 204,4
1980 12.775 217,4
1985 16.242 303,6
1990 19.412 382,4
1997 23.224 477,1
2000 25.414 531,5
2007 27.284 578,0
2008 27.555 584,7
2009 27.801 590,8
Kaynak:TUİK.
Şekil 5: Selçuk şehrinde sayım yıllarına göre nüfusun değişimi Kaynak:TUİK
0
5000
10000
15000
20000
25000
30000
19
35
19
40
19
45
19
50
19
55
19
60
19
65
19
70
19
75
19
80
19
85
19
90
19
97
20
00
20
07
20
08
20
09
Nü
fus
Sayım Yılları
SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ
45
Selçuk şehrinde sayım dönemleri arasındaki yıllık ortalama nüfus artış hızlarını
gösteren Tablo 4 incelendiğinde, savaş dönemi de dahil olmak üzere sayım dönemlerinin hiçbirinde nüfusun azalmadığı görülmektedir. 1935-1940 döneminde nüfus artış hızı ‰
30,7’dir. Nüfus artış hızının en az olduğu dönem, 1940-1945 yılları arasıdır ve bu dönemde
II. Dünya Savaşı’nın etkileriyle yıllık ortalama artış hızı ‰ 8,9’a düşmüştür, ancak nüfusta
bir azalma meydana gelmemiştir. 1945-1950 yılları arasında ise yıllık ortalama nüfus artış
hızı Balkan göçlerinin hız kazanmasıyla ‰ 41,4 olarak gerçekleşmiş, sayım dönemleri içindeki en fazla nüfus artış hızına ise 1950-1955 döneminde, yine bölge dışı göçlerin
etkisiyle ‰ 67,3 ile ulaşılmıştır. 1980 yılına kadar dalgalanmalar gösteren nüfus artış hızı,
1980 den sonra tekrar yüksek değerler göstermeye başlamış, 1980-1985 yılları arasında ‰
48, 1985-1990 döneminde ‰ 35,6, 1990-1997 arasında ‰ 25,6, 1997-2000 arasında ise
‰30 olmuştur. Selçuk şehrinde son dönemlerdeki nüfusun artmasında İzmir-Selçuk
arasındaki otoyolun hizmete girmesiyle bu mesafenin son derece kısalması ve şehirde turizme yönelik yatırımların artması etkili olan faktörlerdendir.
Tablo 4: Sayım dönemlerine göre Selçuk şehrinde göre nüfus artış hızı
Sayım Dönemleri
Nüfus Artış Hızı( ‰ )
1935-1940 30,7
1940-1945 8,9
1945-1950 41,4
1950-1955 67,3
1955-1960 10,0
1960-1965 28,0
1965-1970 16,4
1970-1975 19,7
1975-1980 8,3
1980-1985 48,0
1985-1990 35,6
1990-1997 25,6
1997-2000 30,0
2000-2007 10,1
2007-2008 9,8
2008-2009 8,8
ORTALAMA 24,9
CENGİZ KAHRAMAN
46
Şekil 6: 1935-2009 döneminde Selçuk şehrinde nüfus artış hızındaki değişim( ‰ )
Selçuk şehrinde nüfusun cinsiyet bazında, yaş gruplarına göre dağılımı Tablo 5’te gösterilmiştir. Şehirde 2009 yılı sayımına göre 12.759 erkek nüfusa karşılık 12.665 kadın
nüfus yaşamaktadır. Toplam nüfus içinde kadın nüfusun oranı % 49.80 iken, erkek nüfus
oranı ise % 50,20’dir. Selçuk şehrinde, kadın ve erkek nüfusu son derece dengeli
görülmektedir. Çalışma çağındaki nüfusu oluşturan 15-64 yaş arasındaki nüfusun toplam
nüfusa oranı % 67,57’dir. Bu grupta yer alan toplam 17.173 kişiden, 8.601’inin erkek, 8.572’sinin ise kadın olduğu anlaşılmaktadır. Bağımlı nüfusu temsil eden 0-14 yaş
grubunun toplam nüfusa oranı % 25,61 (6.509 kişi), 65+ yaş grubunda bu oranın % 6,81
olduğu görülmektedir. Şehrin nüfus piramidinden ise (Şekil 3) Kuşadası şehrinde olduğu
gibi 0-14 yaş arasın nüfusun önceki dönemlere göre toplam nüfus içinde giderek azaldığı
anlaşılmaktadır. Burada da doğum kontrol politikaları etkili olmuş, piramid 25-29
aralığından tabana doğru daralan bir özellik göstermektedir. Diğer taraftan, 20-34 yaş arası erkek nüfusun kadın nüfusundan bir miktar az olmasının, bu yaş grubunda çevre bölgelere
çalışmaya giden nüfustan kaynaklandığını düşünmekteyiz. Turizm özelliklerini gün geçtikçe
ön plana çıkaran Selçuk şehrinde en önemli sorunlardan biri gelen turistlerin çoğunun
şehirde günübirlik kalmalarıdır. Bunda, turistlerin Kuşadası’nda kalmayı tercih etmelerinin
yanında, Selçuk şehrinde turistik tesislerin ve otellerin henüz istenilen düzeyde olmaması etkili olmuştur. Önümüzdeki yıllarda turistlerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek tesislerin
açılması, Selçuk şehrinde çalışma çağındaki nüfus için yeni istihdam olanakları
sağlayacaktır.
0
10
20
30
40
50
60
70
80
Nü
fus
Art
ış H
ızı
Sayım Dönemi
SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ
47
Tablo 5: Selçuk şehrinde nüfusun cinsiyet bazında yaş gruplarına göre
dağılımı ve toplam nüfusa oranları (2000 yılı)
Yaş Grubu Erkek Kadın Toplam Toplam Nüfusa Oranı %
00-04 1.042 923 1.965 7,73
05-09 1.148 1.071 2.219 8,73
10-14 1.177 1.143 2.320 9,12
15-19 1.263 1.128 2.391 9,4
20-24 910 1.128 2.038 8,01
25-29 1.022 1.107 2.129 8,37
30-34 1.071 1.114 2.185 8,59
35-39 1.103 1.051 2.154 8,47
40-44 962 902 1.864 7,33
45-49 817 766 1.583 6,22
50-54 638 545 1.183 4,65
55-59 432 429 861 3,38
60-64 383 402 785 3,08
65-69 367 363 730 2,87
70-74 227 312 539 2,12
75+ 194 269 463 1,82
Bilinmeyen 3 2 5 0,01
TOPLAM 12759 12655 25414 100
(2000 yılı nüfus sayımı verileri kullanılmıştır.) Kaynak:TUİK.
Şekil 7: Selçuk şehri nüfus piramidi (2000 ylı) Kaynak:TUİK.
1500 1000 500 0 500 1000 1500
.00-04
.05-09
.10-14
.15-19
.20-24
.25-29
.30-34
.35-39
.40-44
.45-49
.50-54
.55-59
.60-64
.65-69
.70-74 .75+
Kişi sayısı
Yaş
Gru
bu
Kadın
Erkek
CENGİZ KAHRAMAN
48
Selçuk şehrinde nüfusun ekonomik sektörlere göre dağılımı incelendiğinde (Tablo 6),
2000 yılı Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Selçuk şehrinde toplam çalışan sayısı
7.935’dir. Çalışanların 6.048’ini erkekler, 1.887’sini kadınlar oluşturmaktadır. Toplam
çalışan nüfus içerisinde erkeklerin oranı %76,22, kadınların oranı ise %23.78’dir. Yine aynı
tablodan, şehirde 2669 kişi ile en fazla hizmetler sektöründe çalışanın bulunduğu
görülmektedir. Hizmetler sektöründe çalışanların toplam çalışanlar içindeki payı %33,63 iken bunu % 32,74 ile ticaret sektörü takip etmektedir. Son yıllarda şehirde turizme yönelik
yatırımlarda görülen artışla birlikte hizmetler ve ticaret sektöründe çalışanların oranında
önemli artışlar yaşanmıştır. Bunu yanında, şehirdeki kamu kuruluşlarının varlığı ve giderek
gelişen şehirsel fonksiyonlara paralel olarak, hizmetler sektöründe çalışanların da oranı
artmıştır. Tarım ve Ormancılık sektöründe çalışanların oranı ise %17,49 dur. Bu oran Kuşadası’nın yaklaşık on katıdır. Dolayısıyla Selçuk şehrinde tarım sektörünün çok önemli
bir ekonomik faaliyet olduğu anlaşılmaktadır. İnşaat sektöründe ise çalışanların toplam
çalışan nüfusa oranı % 7,1, imalat sektöründe çalışanların oranı % 8,78’dir. İnşaat
sektörünün bir tarım şehri için oldukça yüksek olması, şehrin özellikle turizm yatırımları
çerçevesinde imar edildiğini göstermektedir.
Tablo 6: Selçuk şehrinde çalışan nüfusun cinsiyet bazında iş kollarına göre dağılımı (2000 yılı)
EKONOMİK FAALİYET
ÇALIŞAN SAYISI TOPLAM
TOPLAM ÇALIŞAN SAYISINA ORANI (%)
Erkek Kadın
Ticaret 2.054 544 2.598 32,74
Hizmetler 1.979 690 2.669 33,63
İnşaat 548 16 564 7,1
İmalat Sanayi 544 153 697 8,78
Tarım, Ormancılık 910 478 1.388 17,49
Madencilik 6 - 6 0,07
Bilinmeyen 7 6 13 0,16
TOPLAM 6.048 1.887 7.935 100
Kaynak:TUİK.
Şekil 8: Selçuk şehrinde çalışan nüfusun iş kollarına göre oransal dağılımı (2000 yılı)
Kaynak:TUİK
%33
%34
%7
%9
%17
%0.08 %0.16
Ticaret
Hizmetler
İnşaat
İmalat Sanayi
Tarım,Orm.
Madencilik
Bilinmeyen
SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ
49
Selçuk Şehrinin Yerleşim Planı ve Fonksiyonel Gelişimi: Çevresindeki sit alanları
verimli tarım arazileri nedeniyle oldukça toplu bir yerleşme özelliği gösteren Selçuk şehri, günümüzde 5 mahalleden oluşmaktadır. Bunlar: kuzey kesimdeki İsabey ve Zafer
mahalleleri, orta kesimde Atatürk ve 14 Mayıs mahalleleri ile güney kesimde yer alan
Cumhuriyet mahallesidir. Şehrin merkezi durumundaki Atatürk mahallesi, kamu binalarını
barındıran bir mahalledir. Selçuk şehri ulaşım imkanları bakımından oldukça gelişmiş bir
özellik gösterir. İzmir Adnan Menderes Hava Limanına 60 km uzaklıkta yer alan şehirden, havalimanına ortalama 45 dk. gibi bir zamanda ulaşılabilmektedir. Bunun dışında İzmir-
Aydın demiryolu da şehirden geçerek Çamlık köyü üzerinden Aydın’a ulaşır Şehrin
kuzeyinden İzmir- Aydın otoyoluna bağlanılır. İzmir’den gelen yol, şehri boydan boya
katederek sırasıyla Acarlar, Çamlık köyü Havutçular üzerinden Ortaklar ilçesine bağlanır.
Yol orta kesimdeki Atatürk mahallesinde batı yönünde ayrılarak Dr Sabri Yayla Bulvarı
üzerinden Kuşadası ilçesine ulaşır. Kuşadası yolu üzerinde Antik Efes şehrinin kuzeybatısında planörler için bir de havaalanı mevcuttur.
Herhangi bir bölgedeki ulaşım şartları yerleşme ve sosyo-ekonomik hayat üzerinde çok
yönlü etkisi olan beşeri bir faktördür. Elverişli ulaşım imkânları bir bölgenin
nüfuslanmasında, sanayi, ticaret ve turizmin gibi ekonomik faaliyetlerin gelişmesinde
önemli bir rol oynar. Gerek insanların bir bölgeden başka bir bölgeye hızlı, güvenli ve konforlu bir şekilde taşınması gerekse ekonomik faaliyetler sonucunda üretilen mal ve
hizmetlerin başka bölgelere sorunsuz olarak gönderilmesi ulaşım şartlarının elverişli
olmasıyla mümkün olmaktadır.
Antik dönemde Anadolu ticaret yollarının bitim noktasında yer alan Kuşadası Körfezi,
Anadolu’nun denize açılan en önemli kapılarından biriydi. 5 yy’da Efes şehrinden başlayan
Sardes üzerinden Polatlı yakınlarında bulunan Gordion’a oradan da Pers kenti Susa’da son bulan Kral yolu ve İzmir’i Ephesos Meander vadisi ve Apameia-celaenae (Dinar) ile
birleştiren şark ticaret yolu antik dönemin önemli ticaret yollarını oluşturmaktadır. Bu
yollar, geçmiş çağlarda başta ticaret olmak üzere savaşlar ve göçler üzerinde etkili olmuştur.
Selçuk şehri bu açıdan geçmişte olduğu gibi günümüzde de çevresindeki İzmir, Kuşadası,
Söke, Aydın, Menderes gibi şehirlerin merkezi yerinde adeta bir kavşak rolü üstlenmiştir.
Tarım şehri kimliği yanında bir turizm şehri olan Selçuk’ta turizm ulaştırması ön plana
çıkmaktadır. İnsanların turizm talebinin olduğu bölgelerden, turistik çekiliğe sahip
rekreasyon alanlarına ekonomik, hızlı ve güvenli bir şekilde taşınması turizmin gelişmesi
için vazgeçilmez gerekliliklerden biridir. Bu amaçla, araştırma sahamızda 1960’lı yıllardan
itibaren turizm talebinin artmasına paralel olarak ulaşım şartları da gelişme göstermiştir.
Çalışma sahamıza yapılan seyahatlerde kara, hava, deniz ve demiryolu ulaşımlarının tümü kullanılmaktadır. Karayolları topografik şartların müsaade ettiği oranda gelişme
göstermiştir. Şehri köylere bağlayan yolların tümü asfattır. Kuşadası Körfezi’ni diğer
bölgelere bağlayan en işlek yol, İzmir-Selçuk arasındaki otoyoldur. 1996 yılında tam olarak
hizmete giren İzmir-Aydın otoyolu üzerinden Belevi Beldesi yakınlarından ayrılan bir
kavşakla güneybatıya doğru 10 km. uzunluğunda bir yolla Selçuk ilçesine bağlanılır. Selçuk ilçe merkezinde ikiye ayrılan yollardan biri Atatürk Caddesi istikametinde güneye doğru
Acarlar, Çamlık köyü üzerinden Ortaklar ilçesine; diğeri ise Dr.Sabri Yayla Bulvarı ile
batıya doğru Pamucak sahiline doğru uzanır. Burada Özdere yönünden gelen sahil yolu ile
birleşerek güneye doğru Kuşadası ilçesine bağlanır.
CENGİZ KAHRAMAN
50
Şekil 9: Şelçuk Şehir Planı (http//mappery.com)
Demiryolları açısından bakıldığında Selçuk’a ulaşım, İzmir- Aydın demiryolu ile
olmaktadır. Osmanlı döneminde 1856 yılında hizmete giren demiryolu ülkemizdeki ilk
demiryolu olma özelliği taşımaktadır. İzmir yönünden düzenlenen seferler, Selçuk ve Çamlık
istasyonlarına uğramakta ve Aydın denizli yönüne doğru devam etmektedir. Ulaşımda demiryolları karayollarına göre çok fazla tercih edilmemektedir. İzmir-Aydın arasındaki
demiryolunun modernize edilerek kullanıma açılması özellikle Selçuk ve çevresine Aydın
Denizli, İzmir gibi yakın illerden bölgeye ulaşımı kolaylaştıracak ve karayoluna önemli bir
alternatif yaratacaktır. Diğer taraftan, havayolları ile yolcu taşımacılığ İzmir Adnan
Menderes Havalimanı üzerinden olmaktadır. Havalimanı Selçuk ilçesine 60 km
SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ
51
uzaklığındadır. Havayolu ile Adnan Menderes Havalimanı’na gelen yolcular buradan
düzenlenen otobüs seferleri ile bölgeye taşınmaktadır. Bir diğer havaalanı ise Selçuk ilçesinin 2,5 km batısında bulunan Türk Hava Kurumu’na ait Efes Havaalanıdır. 1.800x30
m uzunluğunda bir piste sahip olan havaalanında ayrıca, terminal binası, uçuş kulesi,
eğitim ve yarışma tesisleri ile uçak park yerleri bulunur. Havaalanında yılın her dönemi
pilot, paraşüt ve mikrolayt eğitimleri yapılmakta bunun yanında, orman yangınları ve
tarımsal ilaçlama da kullanılan uçaklar için de hizmet verilmektedir. Havaalanında küçük ölçekli özel uçaklar haricinde yolcu hizmeti verilmemektedir.
Şelçuk şehrinin kıyı kesimini oluşturan Pamucak’ta, genel ekonomik faaliyet turizmdir.
Şehir çevresinde ise tarımsal özellikler ön plana çıkmaktadır. Ancak, bölge genelinde tarım
arazileri gün geçtikçe turizm alanlarına dönüşmektedir. Bu sorun ile birlikte plansız
yerleşme, çarpık yapılaşma, kuraklık ve su kaynaklarının yetersiz olması başlıca
sorunlardandır. Tarım ve turizm özellikleri nedeniyle sanayi pek gelişme göstermemiştir. Bölgede yer alan küçük ölçekli sanayi tesisleri genellikle tarıma dayalı faaliyet
göstermektedir. Ticaret ise büyük oranda turizm sektörü çerçevesinde yapılmaktadır.
Selçuk’ta toplam çalışan nüfusun % 8,78’i sanayi sektöründe çalışmaktadır. Buna
karşılık, ticaret sektöründe çalışanlar % 32,74’tür. Ticaret sektöründe çalışanlar daha çok
turizme yönelik ticari faaliyette bunmaktadırlar. Selçuk’ta ticarete konu olan mal ve hizmetlerin % 70’i turizm kaynaklıdır. Bölgede yaz aylarında hareketlenen turizm ile
hediyelik eşya, deri ve halı ticareti ağırlık kazanmaktadır. Selçuk’ta dönemsel olarak çalışan
8 adet zeytinyağı fabrikası, 2 adet çırçır fabrikası, 4 adet mandıra ve iki adet şarap fabrikası
bulunmaktadır. Ayrıca, 150.000 m2 alan üzerine, 1980 yılında kurulmuş küçük sanayi
sitesi 120 ünite ile faaliyet göstermektedir. Selçuk şehrinde son dönemde gerçekleştirilen
“Tarımsal Sanayi Alanı Projesi” ile 23.000 m2 alan üzerinde hal binaları, bölgede üretilen tarım ürünleri için paketleme tesisleri ve işleme fabrikaları oluşturulmuştur. Tamamlanma
aşamasında olan bu projeyle ilçedeki tarımsal faaliyetlerin geliştirilmesi hedeflenmektedir.
İlçe merkezinde 3500 m2 alan üzerinde kurulmuş pazar alanı, başta tarımsal ürünler olmak
üzere birçok mamul ürünün satıldığı en önemli merkezlerden biri olarak görülmektedir.
Ticaret Odası, Ziraat Odası, Esnaf ve Sanatkârlar Odası, Şöförler ve Otomobilciler Odası, Turistik Otel ve Pansiyoncular Odasının bulunduğu ilçede Ticaret Odası’na kayıtlı 579 üye
mevcuttur. Selçuk Ticaret odasına kayıtlı üyelerin faaliyet gösterdiği işletmeler Tablo 7’de
gösterilmiştir.
Tablo 7: Selçuk Ticaret odasına kayıtlı üyelerin
faaliyet gösterdiği işletmeler
İşletme Tipi Adet
Şahıs Şirketler 209
Limited Şirketler 257
Anonim Şirketler 34
Yapı Kooperatifleri 49
Motorlu Taşıyıcılar Koop. 7
Esnaf Kefalet Koop. 1
Kooperatifler Birliği 1
Tarımsal Kalkınma Koop. 3
Su ürünleri koop. 4
Tarım Satış Koop. 3
Toplam Üye 568
Kaynak:selcukticaretodasi.org (2011 yılı)
CENGİZ KAHRAMAN
52
Bilindiği gibi kültür turizmi son yıllarda giderek önem kazanmaktadır. Bu amaçla
seyahat eden turistler, arkeolojik alanları, anıtları, müzeleri, mimari yerleri, sanatsal
galerileri, festivalleri, heykelleri gezmek; müzik ve dans etkinlikleri, tiyatro gösterilerini ve
dini festivalleri izlemek amacını taşımaktadır (Richards,2001:23). Kültür turizminin
gelişmesi diğer turizm türleri karşısında bir alternatif yaratarak, ülkelerin turizm
gelirlerinde önemli bir yer tutmuştur. Ülkemizin yer aldığı coğrafyada birçok medeniyetin yaşamış olması, kültürel miras açısından son derece zengin bir ülke olmasını sağlamıştır.
Ancak dünyada diğer kültürel alanlar ile kıyaslandığında kültür turizminin pek geliştiği
söylenemez. Bunda tanıtım eksikliği kadar kültürel mirasa sahip alanların birçoğunda
turizm alt yapısının yeterince geliştirilememesi etkili olmuştur. Kuşadası Körfezi çevresi
antik çağlardan bu yana birçok uygarlığa yurt olmuştur. Bölgenin Anadolu ticaret yollarının bitim noktasında olan yer alması önemini daha da arttırmış, geçmişte bölgede
yaşamış ve Milet, Efes gibi dönemine göre ileri şehir devletleri kuran İyonya’ya başkentlik
yapmıştır. Selçuk, çevresindeki deniz turizmi dışında önemli kültürel kaynaklara sahiptir.
Sırasıyla Miken dönemi, Helenistik dönem, Roma dönemi, Bizans dönemi ve son olarak
Osmanlı dönemine ait kaynaklar kültür turizmi açısından zengin bir peyzaj sunmaktadır.
Efes merkezli olmak üzere Artemis tapınağı Ayasuluk Kalesi gibi bölgede yer birçok tarihi mekan kültür turizmine konu olmaktadır. Bu kaynakların büyük çoğunluğu günümüzde
dünya kültür mirası içinde çok önemli bir yeri bulunan ve bölgedeki kültür turizminin odak
noktasını oluşturan Selçuk ilçe merkezinin güneybatısında Panayır Dağı’nın (159 m) batı
eteklerinde yer alan tarihi Efes şehrindedir. Meryemana Kilisesi ve st. Jhon Bazlikası’nın da
bu bölgede yer alması nedeniyle, inanç turizmi de gelişmiş ve bölge Hristiyanlar için adeta bir hac merkezi durumuna gelmiştir. 2010 yılında yerli ve yabancı olmak üzere Meryem ana
evini toplam 760.500, Efes ören yerini ise 2.444.183 kişi ziyaret etmiştir. Ziyarete gelen bu
turistler Selçuk şehrinin özellikle ticaret ve ulaşım fonksiyonuna canlılık katmaktadır.
Şekil 10: Efes Antik Şehri’nde yer alan ve 1970-1978 yılları arasında onarılan Celcus
Kütüphanesi
SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ
53
Sonuç ve Öneriler
Selçuk, Anadolu’yu Ege Denizi’ne bağlayan önemli bir kavşak noktasıdır. Tarihsel süreç içerisinde beşeri ve iktisadi hayat bakından geçirdiği değişimlere paralel olarak şehrin
fonksiyonlarında da önemli değişimler meydana gelmiştir. Günümüzde güçlü bir şekilde
önemini koruyan tarımsal faaliyetler karşısında kültür ve inanç turizmi hızla gelişme
göstermektedir. Ancak şehrin ekonomisine önemli katkılar sağlayacak konaklama
konusunda önemli eksiklikler bulunmaktadır. Bölgede turizmde konaklama Kuşadası odaklıdır. Kültür turizminde çok önemli kaynaklara sahip Selçuk şehri bu açıdan
Kuşadası’nın oldukça gerisinde kalmıştır. Selçuk’ta kültür ve inanç turizmi amacıyla gelen
turistlerin konaklayabilecekleri yeni turizm tesislerinin yapılması turizm faaliyetlerini yılın
bütün dönemlerine yayabileceği gibi şehrin ekonomisine de fayda sağlayacaktır. Bölgede
arkeolojik buluntuların sergilendiği merkez Selçuk Müzesi’dir. Daha önce yapılan düzenleme
ile genişletilen bu müze günümüzde yetersiz kalmaktadır. Bölgede devam eden arkeolojik araştırmalar neticesinde elde edilecek eserlerin sergilenmesi için daha büyük bir müze
binasına ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca, Efes ören yerini ziyaret eden kruvaziyer turizmi
yoluyla gelen turistlerin bir bölümü uzaklık ve zaman darlığı nedeniyle müzeyi ziyaret etme
fırsatı bulamamaktadır. Bu amaçla yeni yapılacak müze binasının Efes ören yerine yakın bir
konumda olması Selçuk Müzesi’nin ziyaretçi sayısını arttıracaktır. Ayrıca, İleride yapılacak planlamalarda Kuruvaziyer turizmi ile gelenlerin Kuşadası-Selçuk arasındaki transferlerinde
Kuşadası’nın kuzeyinden başlayıp, Küçük Menderes delta alanını katederek Selçuk’a ulaşan
hafif raylı bir sistemin oluşturulması bu akstaki ulaşım karmaşasını giderektir.
Selçuk çevresinde geniş bir alanın sit alanı olması ve çevrede verimli tarım alanlarının
bulunması nedeniyle yerleşme toplu bir özellik gösteren Selçuk’ta şehri daha fazla genişleme
imkanına sahip değildir. Bu açıdan şehir çevresindeki tarım alanları yapılaşma riski altındadır.
Selçuk’ta küçük sanayi siteleri dışında organize sanayi siteleri bulunmamaktadır.
Selçuk’ta turizm tüketimine yönelik üretim yapan organize sanayi sitelerinin oluşturulması
ekonomik gelişime katkıda bulunacağı gibi önemli bir istihdam imkanı yaratacaktır. Bu
tesisler içinde turizm mevsiminde bölgede artan nüfusun et, süt ve süt ürünleri ihtiyacını karşılamaya yönelik et ve süt ürünleri üreten işletmelere de yer verilmelidir. Yine turizm
nedeniyle artan nüfusunun ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak köylerde kümes
hayvancılığı yapan işletmelerin sayısı arttırılmalıdır.
Kaynakça
AKARTUNA, M., 1962, İzmir-Torbalı-Seferihisaf-Urla Bölgesinin Jeolojik Etüdü, İ.Ü Fen Fak. Monografileri, Tabii İlimler Kısmı, İstanbul.
ARDOS, M., 1985, Türkiye Ovalarının Jeomorfolojisi, C.2, İstanbul Üniversitesi, İstanbul.
ATALAY,İ., 1987, Türkiye Jeomorfolojisine Giriş, Ege Üniversitesi, İzmir.
BAŞARIR, E, 1989, Gümüldür (İzmir) ve Selçuk (Aydın) Yörelerinin Jeolojisi ve Petrografisi,
Bornova, İzmir.
EMECEN, F., 1991, “Ayasulug” İslam Ansiklopedisi, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı, Cilt:4,
s.225-227.
GÖNEY, S., 1985, Büyük Menderes Bölgesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul.
KALAFATÇIOĞLU, A., 1973, 1/500.000 Ölçekli Türkiye Jeoloji Haritası, Maden Tetkik
Arama Enstitüsü Yay. Ankara.
MANSEL, M.A., 1947, Ege ve Yunan Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara.
ÖKTEN, G., 2000, Selçuk Kent Alanı İçinde Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Yapıları, Koruma ve Onarım Sorunları, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir.
CENGİZ KAHRAMAN
54
ÖNER, E.,UNCU, L., 2001, “Kuşadası’nın Gelişiminde Coğrafi Çevre Özelliklerinin Etkisi” 7
Geçmişten Geleceğe Kuşadası, Kuşadası Belediyesi, s.1-11.
RICHARDS, G., 2001, Cultural Attractions And European Tourism, New York.
SEKER, M., 1998, “Aydınoğulları Beyliği ve Ayasulug” Geçmisten Günümüze Selçuk, s. 265–
274, İzmir.
SEVGEN, N., 1982, Anadolu Kaleleri, I.Cilt, Doğuş Ltd. Şti. Matbaası, Ankara.
TOLAY, M., 2001, “Akdeniz Uygarlıkları ve Kuşadası’nın Yeri” Geçmişten Geleceğe Kuşadası,
Kuşadası Belediyesi, s.575-585.
ÜNSAL,D., 2006, Efes, Kora yayınları, İstanbul.
YAPUCU,O., 2001, “İzmir Vilayeti İstatistiklerine Göre Cumhuriyetin İlk Yıllarında Kuşadası” Geçmişten Geleceğe Kuşadası, Kuşadası Belediyesi, s.305-310.
Elektronik Kaynaklar
http//www.hgk.mil.tr
http//www.mta.gov.tr
http//www.mappery.com
http//www.selcuk.bel.tr
http//www.selcuk.gov.tr
http//www.tuik.gov.tr
http//www.meteor.gov.tr
http//www.selcukticaretodasi.org