Selçuk (İzmir) Şehrinin Fonksiyonel Gelişimi

21
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü COĞRAFYA DERGİSİ Sayı 23, Sayfa 34-54, İstanbul, 2011 Basılı Nüsha ISSN No: 1302-7212 Elektronik Nüsha ISSN No: 1305-2128 SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİNİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ “Functional Development of the city of Selçuk (İzmir)” Dr.Cengiz Kahraman İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü [email protected] Alındığı tarih: 20.02.2012; Kabul tarihi: 14.05.2012 Özet Anadolu’nun batı kıyılarında, en geniş körfezlerden biri olan Kuşadası Körfezi’nin orta bölümünde yer alan, Selçuk, tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yapmış; önemli kültürel ve dini kaynaklara sahip bir şehirdir. Efes antik şehrinin ve Meryemana Evi’nin şehrin kültürel hayatı üzerindeki etkisi oldukça büyüktür. Ayrıca, çevresindeki en büyük turizm merkezi olan Kuşadası’na olan yakınlığı nedeniyle deniz ve kültür turizminin bir kavşak noktası olmuştur. Bölgede yerleşme antik döneme kadar uzanmaktadır. Küçük Menderes delta alanının güneydoğusunda bir tepenin yamaçlarında kurulan Selçuk, geçmişten günümüze kadar gerek beşeri olaylar gerekse fiziki şartlar nedeniyle birçok kez yer değiştirmiştir. Günümüzdeki Selçuk şehrinin asıl gelişimi Türk dönemi ile birlikte olmuştur. Geçmişte bir kıyı şehri olarak hayat bulan Selçuk’un, Küçük Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlarla denizle bağlantısı kesilmiş, bugün kıyıdan 8 km kadar içeride kalmıştır. Gitgide deniz bağlantısını ve dolayısıyla liman şehri özelliğini yitiren Selçuk, deniz ticareti fonksiyonunu, Ortaçağda Venediklilerin verdiği isimle “Scala Nova” (“Yeni İskele”) olarak bilinen Kuşadası’na kaptırarak eski ekonomik önemini kaybetmiş ve sönükleşmiştir. Şehirde 2010 ADNKS’ne göre 5 mahallede toplam 27880 kişi yaşamaktadır. İzmir-Aydın karayolu ve demiryolu üzerindeki şehir, özellikle yaz mevsiminde kültür ve inanç turizmi nedeniyle büyük bir canlılık kazanmaktadır. Bu makalede Selçuk şehrinin antik dönemden günümüze yerleşme tarihi ve nüfus özellikleri açıklanmaya çalışılmış, şehrin sosyo-kültürel gelişmesine yönelik önerilere yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Selçuk, Efes, Nüfus, Şehir Yerleşmesi, Kültür Turizmi

Transcript of Selçuk (İzmir) Şehrinin Fonksiyonel Gelişimi

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü

COĞRAFYA DERGİSİ Sayı 23, Sayfa 34-54, İstanbul, 2011

Basılı Nüsha ISSN No: 1302-7212 Elektronik Nüsha ISSN No: 1305-2128

SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİNİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ

“Functional Development of the city of Selçuk (İzmir)”

Dr.Cengiz Kahraman

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü

[email protected]

Alındığı tarih: 20.02.2012; Kabul tarihi: 14.05.2012

Özet

Anadolu’nun batı kıyılarında, en geniş körfezlerden biri olan Kuşadası Körfezi’nin orta bölümünde yer alan, Selçuk, tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yapmış; önemli kültürel

ve dini kaynaklara sahip bir şehirdir. Efes antik şehrinin ve Meryemana Evi’nin şehrin

kültürel hayatı üzerindeki etkisi oldukça büyüktür. Ayrıca, çevresindeki en büyük turizm

merkezi olan Kuşadası’na olan yakınlığı nedeniyle deniz ve kültür turizminin bir kavşak

noktası olmuştur. Bölgede yerleşme antik döneme kadar uzanmaktadır. Küçük Menderes

delta alanının güneydoğusunda bir tepenin yamaçlarında kurulan Selçuk, geçmişten günümüze kadar gerek beşeri olaylar gerekse fiziki şartlar nedeniyle birçok kez yer

değiştirmiştir. Günümüzdeki Selçuk şehrinin asıl gelişimi Türk dönemi ile birlikte olmuştur.

Geçmişte bir kıyı şehri olarak hayat bulan Selçuk’un, Küçük Menderes nehrinin getirdiği

alüvyonlarla denizle bağlantısı kesilmiş, bugün kıyıdan 8 km kadar içeride kalmıştır. Gitgide

deniz bağlantısını ve dolayısıyla liman şehri özelliğini yitiren Selçuk, deniz ticareti fonksiyonunu, Ortaçağda Venediklilerin verdiği isimle “Scala Nova” (“Yeni İskele”) olarak

bilinen Kuşadası’na kaptırarak eski ekonomik önemini kaybetmiş ve sönükleşmiştir.

Şehirde 2010 ADNKS’ne göre 5 mahallede toplam 27880 kişi yaşamaktadır. İzmir-Aydın

karayolu ve demiryolu üzerindeki şehir, özellikle yaz mevsiminde kültür ve inanç turizmi

nedeniyle büyük bir canlılık kazanmaktadır. Bu makalede Selçuk şehrinin antik dönemden

günümüze yerleşme tarihi ve nüfus özellikleri açıklanmaya çalışılmış, şehrin sosyo-kültürel gelişmesine yönelik önerilere yer verilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Selçuk, Efes, Nüfus, Şehir Yerleşmesi, Kültür Turizmi

SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ

35

Abstract

Home to significant cultural and religious rituals and sites, the city of Selçuk, which is situated in the middle of one of the largest West Anatolian coasts, namely Kuşadası Bay,

has been a cradle of many civilizations throughout history. The ancient city of Ephesos and

the House of Mary, both of which lie within the boundaries of Selçuk, have an enormous

additional impact on the cultural milieu of the region. Moreover, due to its geographical

proximity to Kuşadası, which is the center of touristic life of the region, Selçuk has always been a crossroads of maritime and cultural tourism. Established on the slopes of a mount,

southeast of the River “Küçük Menderes” delta region, the settlement in the region dates

back to the antiquity. However, due to frequent physical and socio-cultural factors the city

of Selçuk experienced frequent displacements throughout history. The city has finally

consolidated its establishment during the “Turk” period and administration. Although

established as a coastal city, Selçuk is today located 8 kms on the dry lands of the Aegean, with the alluvium accumulated by the River “Küçük Menderes.” Thus, losing its connection

with the sea, Selçuk has lost its status as a port-city to Kuşadası—named in the middle-

ages by the Venetians as “Scala Nova” (“The New Port”)—and its former economic

significance. According to the 2010 Census, 27880 people live in 5 separate districts. The

city, with its location upon the İzmir-Aydın highway, gains touristic significance especially during the summer seasons for its religious and cultural sites. The present article explores

Selçuk’s history of settlement and demographics from the antiquity to the present, offering

suggestions related to the socio-cultural development of the city.

Keywords: Selçuk, Ephesos, Demographics, Urban Settlement, Cultural Tourism

Giriş

Selçuk, Kuşadası Körfezi’nin orta kesiminde yer alan, güneyden Kuşadası,

güneydoğudan Germencik, doğudan Tire kuzeyden ise Torbalı ve Menderes şehirleri ile

komşu olan ve İzmir iline bağlı tarihi bir yerleşmedir. Ege Denizi kıyısından kuş uçuşu

yaklaşık 8 km içerde kalan Selçuk şehri, geçmişte önemli bir kıyı yerleşmesi olan ve

zamanla limanının alüvyonlarla dolması nedeniyle sönükleşen Efes’in yerini almıştır. Bu

anlamda Selçuk şehrinin gelişimini tarihsel süreç içerisinde bölgede cereyan eden fiziki ve beşeri etkenler nedeniyle Efes’ten bağımsız düşünmek olanaksızdır. Küçük Menderes

Nehri’nin getirdiği alüvyonlarla ilerleyen kıyı çizgisi, ilk çağda kıyı hattını oluşturan,

ortaçağdaki adıyla “Ayasulug” şimdiki adıyla “Selçuk” şehrinin denizle bağlantısını

kesmiştir.

Küçük Menderes Nehri’nin jeolojik ve jeomorfolojik gelişimler için ortalama 2.000 yıl gibi oldukça kısa sayılabilecek bir süre içerisinde deltasını 8 km kadar ilerletmiş olması,

havzasından önemli miktarda alüvyon taşıdığını kanıtlamaktadır. Günümüzde, Efes antik

kenti içerisinde kalıntıları izlenebilen liman, Efes antik şehrinin gelişmesinde önemli bir rol

oynamıştır. Efes kentinin deniz ticareti açısından öneminin giderek azalmasında, Küçük

Menderes Nehri’nin eskiden korunaklı bir koy durumundaki sahayı alüvyonlarla doldurması

ve denizle irtibatının kesilmesi etkili olmuştur. Zira Kuşadası’nın bir liman ve ticaret kenti olarak gelişimi de aynı döneme rastlamaktadır. Bu dönemde, Kuşadası limanı Venedik ve

Cenevizliler tarafından yeni iskele anlamına gelen “Scala Nova” ismiyle anılmıştır.

Selçuk şehri Küçük Menderes delta alanının doğusunda Selçuk Tepesi’nin yamaçlarında

bulunmaktadır. Kuşadası’nın 14 km kuzeydoğusunda bulunan Selçuk şehrinin, İzmir

şehrine uzaklığı 76 km’ dir.

CENGİZ KAHRAMAN

36

Şekil 1: Araştırma sahasının coğrafi konumu (H.G.K)

Eski çağların meşhur Efes şehri de bu bölgede kurulmuştur. Zamanında deniz kıyısında

yer alan şehir, zamanla Küçük Menderesin getirdiği alüvyonlarla dolmuş ve şehir daha batıda şimdiki harabelerin bulunduğu yere taşınmıştır. Ancak buradaki limanın da

alüvyonlarla dolmasıyla ortaçağda şehrin ilk kurulduğu tepede yeni bir yerleşim yeri

gelişmeye başlamıştır. Bu yeni şehir Efes’te yaşayan ve mezarı burada bulunan havari St

Jhon Thelogosun adına ithafen Bizans ve İtalyan kaynaklarında Agio Teologo, Aya Thologo,

Altolugo, Altologo, Altolloch, Latologo; Arap ve Osmanlı kaynaklarında ise Ayasulug olarak

geçer (Emecen,1991:226-227). 1914 yılına kadar Ayasulug olarak bilinen şehir bu tarihten sonra Selçuk ismiyle anılmıştır.

Selçuk Şehrinin Doğal Çevre Özellikleri

Herhangi bir sahanın doğal çevre özellikleri coğrafi peyzajda oluşan değişiklikleri en

etkileyen başlıca sebeptir. Eğim, yükselti gibi fiziki özellikler; iklim, toprak, bitki örtüsü, yerleşme sahaları, ziraat sistemlerindeki farklı durumlara zemin hazırlamaktadır.

Dolayısıyla bir bölgenin topografya şartları coğrafi birçok olayda rol oynamaktadır.

(Göney,1985:8) Araştırma sahamızın da içinde yer alan bölge gerek jeomorfolojik gerekse

ekonomik faaliyetlerin çeşitliliği bakımından ilgi çekici bir coğrafyaya sahiptir. Bölge, çeşitli

jeolojik dönemlerde meydana gelmiş farklı yapısal ve stratigrafik birimlerden oluşmuştur.

Batı Anadolu’nun en eski ve yaşlı birimi olan Menderes masifi, bulunduğu sahanın jeolojisinde önemli bir rol oynamıştır. Bölgedeki yerşekillerine temel oluşturan Menderes

masifi, (daha önceleri Likya-Karya masifi) Ege Bölgesi’nin dünya literatürüne geçmiş

kristalen bir kütlesidir. Bu kütlenin kuzeyinde Gediz, merkezi kısmında Küçük Menderes,

güneyinde ise Büyük Menderes ovaları veya depresyonları yer alır. Bütün bu ova ve

depresyonlar masifin Neojen ve Kuvaterner esnasında bir kısmının çökmesi, bazı

K

SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ

37

kısımlarının yükselmesi sonucu oluşmuş genç tektoniğin eserleridir (Ardos, 1985:15).

Bölgenin temelini oluşturan Menderes masifi, Menteşe Dağları ile kuzeyde, Kütahya-Murat-Eğrigöz Dağları arasında geniş bir alanı kaplamaktadır. Menderes masifinin uzantıları, batı

yönünde farklı mesafelerde Kuşadası Körfezi’ne doğru üç kol halinde uzanmaktadır. Masif,

daha öce tek bir kütle halinde iken, jeolojik süreçler sonucunda kırılarak yüksek alanlar ve

depresyonlar meydana gelmiştir. Körfezin orta kesiminde yer alan Küçük Menderes

depresyonu, Bozdağlar ile Aydın Dağları arasında bu şekilde meydana gelmiş depresyonlardan biridir.

Batı Anadolu’nun temeli durumundaki Menderes masifini Paleozoik yaşlı metamorfik

birimler oluşturmaktadır. Bu birim, çekirdek kısmında gnays, üst bölümde mikaşist ve bu

iki birimi örten mermerlerden meydana gelmiştir. Menderes masifi kabaca, Kemalpaşa-

Torbalı-Ortaklar hattı batısında, Paleozoik-Mezozoik yaşlı mikaşist, kristalize kalker ve

mermerlerden oluşan bir kuşak tarafından çevrelenmektedir. (Öner-Uncu, 2001:2).

Philippson, Menderes masifini alp orojenezi esnasında oluşan faylanmalar neticesinde,

parçalanmış eski bir dom tipi strüktür olarak tanımlamaktadır. Menderes masifine birçok

araştırıcı tarafından, Prekambriyen-alt Paleozoik yaşı verilmektedir. Bu masif, NNE-SSW

doğrultusunda yaklaşık 220 km uzunlukta ve 100 km genişlikte bir sahayı kaplamakta ve

Büyük Menderes, Küçük Menderes ve Gediz vadileri tarafından kesilmektedir. Masif, Büyük Menderes ve Gediz vadileri arasında dağlık bir özellik gösterirken, Simav vadisine doğru

yaptığı uzantıda düz bir saha görünümündedir. Masifteki en büyük yükseltiyi Küçük

Menderes ve Gediz vadileri arasında 2.169 m ile Bozdağ kütlesi oluşturmaktadır

(Kalafatçıoğlu,1973:14) Pleistosenin ilerlemiş bir evresinde masif, faylarla parçalanmış,

Bozdağ ve Aydın Dağları’na tekabül eden meyillenmiş yüksek bloklar ile Küçük Menderes

ovasına tekabül eden çökmüş bir fay bloğu oluşmuştur. Konsekant özellikte ve yüksek alanlardan gelen Küçük Menderes Nehri tmolos depolarını derin bir şekilde yarmıştır.

Grabenlerin oluşmasından sonra Küçük Menderes depresyonu bir kapalı havza halinde

kalmış, Selçuk boğazının kapma ile açılması sonucunda dış drenaja, yani Ege Denizi’ne

bağlanmıştır ve alüvyonlar akarsularla yarılarak taraçalar halini almışlardır

(Atalay,1987:215).

Paleozoik formasyonlar, Kuşadası Körfezinin farklı sahalarında çeşitli yaş ve yapıdaki

formasyonlar tarafından kesintiye uğrar ve tarihi Efes şehrinin güneyine kadar uzanım

gösterirler. Bu sahada, Üst Paleozoik unsurlar, mermerler ve bunları çevreleyen şistler

şeklinde bulunurlar. İnce bir hat şeklinde doğuya doğru uzanan bu formasyon, kuzey

kesimde Küçük Menderes deltası ile sonlanır.

Mermerler, Selçuk çevresinde geniş aflörmanlara sahiptir. Antik çağlardan bu yana çeşitli medeniyetlerde, heykel yapımı ve diğer abidelerin inşasında kullanılan bu mermerler

için sayısız ocaklar açılmıştır. Siyahtan beyaz renge kadar arada muhtelif renklerde

bulunan mermerler ince veya iri kristallidir. Kompakt mermerler daha geniş sahalarda yer

almakta olup, renkleri genellikle beyaz ya da grimsidir (Akartuna,1962:20-21).

Flişler, yeşilimsi kahverengi, kumtaşı, kiltaşı gibi ince taneli materyal ile fillit görünümündeki gri kayaçlardan oluşmaktadır. Zeytinköy’ün batısı ve doğusunda mermerler

üzerinde yer alan filiş serileri gözlenebilmektedir. Selçuk -Kuşadası arasındaki geniş bir

bölge metamorfik seriler ile üzerine gelen Neojen yaşlı sarı kireçtaşı, kiltaşı serilerinden

oluşmaktadır. Genel bir stratigrafi verilmesi gerekirse, altta gnays benzeri distenli kuvars

şistler üzerine, biyotit / mikaşist ve kuvars siştler, bu yapının üzerine de klorit şist ve

fillitlerle kalın bir mermer serisi gelmektedir. Tüm bu metamorfik seriyi Neojen kireçtaşları diskordan olarak üstelemektedir (Başarır,1989:32-34).

Araştırma sahamızda 4. zaman Kuvaterner, alüvyonlarla temsil edilmektedir.

Alüvyonlar, çeşitli kaya türlerine ait çakıl, kum, kil boyutundaki kırıntılardan müteşekkildir.

Kuvaterner yaşlı araziler, araştırma sahamızda kıyı çizgisinden başlayarak iç kesimlere

uzanabilen sahil dolguları ve delta alanı olarak görülürler. Körfezin orta bölümünde yer alan Selçuk ovası, Küçük Menderes Nehri’nin getirdiği alüvyonlarla oluşmuş bir deltadır.

Kuvaterner formasyonları, Selçuk ovasında, alüvyon ve birikinti konileri olarak yer

CENGİZ KAHRAMAN

38

almaktadır. Bu bölümde alüvyonlar, 20-40 m arası kalınlığa ulaşmaktadır. Alüvyonların

esasını blok çakıl, kum, kil ve siltler oluşturmaktadır. Pliyosen sonrası yüksek alanlar

aşınmış, erozyon ile taşınan malzemeler yamaç önlerinde birikinti yelpazelerini, tabanda ise

alüvyal dolgu sahalarını meydana getirmiştir.

Bölgenin genel jeomorfolojik durumuna bakıldığında ise Kuşadası merkezi ile Selçuk

arasındaki GB/KD eksenli bölümde dağlık saha aşıldıktan sonra kuzey bölümde Küçük Menderes deltası ve Selçuk ovasına geçilir. Efes harabelerinin de yer aldığı Panayır

yükseltisi (135 m) burada yer almaktadır. Selçuk şehrinin 2 km kadar güney batısında yer

alan Panayır Dağı bütünüyle arkeolojik sit alanı içerisinde kalmaktadır. Küçük Menderes

Nehri, Selçuk şehrinin kuzeyinde Bayrakçı Tepe (133 m) ve Sinan Burnu’nun oluşturduğu

boğazdan geçerek Küçük Menderes deltasına açılır.

Alp-Himalaya kuşağında yer alan ülkemiz ve buna bağlı çalışma sahamız tektonik

hareketler bakımından dikkat çeken bir sahadır. Bu bağlamda Selçuk şehri de günümüze

kadar birçok deprem yaşamıştır. Hiç kuşkusuz ki bu depremler şehrin gelişme sürecinde

olumsuz etkide bulunmuştur.

İklim, belirli bir sahada cereyan eden beşeri ve iktisadi faaliyetler üzerinde önemli

etkilere sahip doğal faktörlerden biridir. Çalışma sahamızda tipik Akdeniz iklimi görülmektedir. Elverişli iklim şartları bölgedeki turizm üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir.

Diğer taraftan zeytin ve turunçgil başta olmak üzere yetiştirilen tarım ürünleri Akdeniz

iklimine uyum göstermektedir. Doğal bitki örtüsü ise 500-600 m yükseltiye kadar maki, üst

yükseltilerde kuru ormanlar şeklindedir.

Selçuk şehrinin yıllık ortalama sıcaklık değeri 16.50C dir. Tipik Akdeniz iklimini yansıtan bu değerler, sahamızın ılıman kuşağa dahil olduğunu göstermektedir. Selçuk’ta ise

yaz mevsimi ortalama sıcaklığı 25,3 0C iken, kış mevsiminde sıcaklık 8,6 0C olarak

gerçekleşmiştir. Yaz ve kış mevsimleri arasındaki sıcaklık farkı ise 16,7 0C’dir. Bahar

mevsimlerinde ise ortalama sıcaklıklar dengeli ve birbirlerine yakın değerler gösterirler.

Tablo1: Selçuk’ta aylık ortalama sıcaklıklar (0C)

AYLAR YILLIK ORT. İSTASYON O Ş M N M H T A E E K A

Selçuk 8,1 8,5 10,8 14,7 19,3 24,1 26,5 25,5 21,4 16,8 12,3 9,4 16,5

Kaynak: Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü

Yağış, sıcaklıkla birlikte özellikle tarım hayatını doğrudan etkileyen fiziki unsurların

başında gelmektedir. Bunun dışında yağış, akarsu debileri, yer altı suyu seviyesi, toprak

şartları vb. fiziki unsurların oluşumunda önemli bir rol oynamaktadır. Selçuk’ta yıllık

ortalama yağış 672.1 mm’dir.

Tablo 2: Selçuk’ta aylık ortalama yağışlar (mm)

AYLAR YILLIK ORT. İSTASYON O Ş M N M H T A E E K A

Selçuk 117,4 93,6 79,4 50,5 26,3 5,7 0,3 0,5 14,9 40,4 110 133,1 672,1

Kaynak: Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü

Yağışlar genellikle Mayıs ayının ortalarına doğru azaldığından, bu düşüş sulama

imkanlarının bulunmadığı alanlarda, özellikle yaz aylarında sulamaya ihtiyaç duyan

ürünlerin tarımında çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Ayrıca turizm merkezi olan çalışma

sahamız bu özelliği itibariyle yaz mevsiminde turizm faaliyetleri açısından canlılık

göstermektedir. Toprak ve iklim şartlarının müsait olduğu Selçuk şehrinin çevresinde

SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ

39

önemli ziraat sahaları bulunmaktadır. Selçuk şehrinin ziraat alanları üzerinde büyümesi

tarımsal faaliyetler açısından bir dezavantajdır.

Selçuk Şehri’nin Yerleşme Tarihi

Ege bölgesi çok eski zamanlardan beri komşu ülkelerle siyasal ve kültürel ilişkilerde

bulunmuştur. Anadolu’nun batı kıyıları ön Asya’dan gelen büyük ticaret yollarının sonunda

yer almaktadır. Anadolu’nun batı kıyıları Yunanistan kıyıları kadar olmamakla birlikte yine bir hayli iyi korunmuş koy ve limanlara sahip bulunmaktadır. Bölgede sıradağlar birbirine

paralel olarak batı kıyılarından içerilere doğru uzanmakta ve aralarında Kaikos (Bakırçay),

Hermos (Gediz), Kaystros (Küçükmenderes) ve Maindros (Büyükmenderes) gibi büyük

akarsular tarafından sulanan ve kıyılara kadar uzanan geniş ve verimli vadiler ihtiva

etmektedir. Bu coğrafya durumu çeşitli vadilerde kurulan şehirlerin birbirleriyle karadan

temasa geçmelerini güçleştirmiş, buna karşılık bu şehirlerin iç bölgelerle kültürel ve ekonomik ilişkilerde bulunmalarını kolaylaştırmıştır. Fakat bu kıyıların gerisinde bulunan

güçlü devletler sözü edilen vadiler yoluyla denize ulaşma çarelerini aramış, bundan dolayı

bu vadilerdeki şehirlerin güvenliği açısından büyük bir tehlike olmuşlardır (Mansel, 1947:3).

Ege tarihi içerisinde bölgenin tarihi dokusu bugünkü batı medeniyetlerinin doğuşunda

çok önemli roller oynamıştır. Ege kıyılarında tarihsel süreç içinde Ephesus, Magnesia, Priene, Miletos, Didyma, Euromos ve Heraklion gibi merkezler kurulmuştur. (Tolay,

2001:584).

Selçuk ve çevresindeki yerleşme tarihini antik Efes şehri tarihi ile birlikte düşünmek

gerekmektedir. Efes antik şehri, Kuşadası Körfezi’nin doğusunda, 157 m yüksekliğindeki

Panayır Dağı’nın batı eteklerinden başlayıp, güneybatısındaki 356 m yüksekliğinde Bülbül

Dağı arasında dar bir vadi boyunca güneydoğuya uzanım göstermektedir. Selçuk yakınlarında Kuşadası-Selçuk karayolu üzerinde bulunan Efes antik şehri, Selçuk şehrine 3

km Kuşadası’na ise 18 km mesafededir. Efes şehri döneminde önemli bir liman kenti ve

Anadolu’nun Ege Denizi’ne açılan kapısı olması nedeniyle ticari anlamda da önemli bir

yerleşme olmuştur. Efes ismi bölgede M.Ö. 13 ve 16. yy’lar arasında egemenlik kuran Luvi

krallığının başkenti Apasa’dan zamanla Ephososa dönüşmüş ve kent bu isimle anılmıştır. Apasa şehri, bu dönemde Efes şehrine kadar sokulan Kuşadası Körfezi kıyısında, Astarpa

ırmağının (Küçük Menderes Nehri) o dönemde denize döküldüğü saha yakınlarında

kurulduğu sanılmaktadır. Orta Anadolu’da oldukça güç kazanmış Hitit devleti, kral II.

Mursili’nin batıya yönelmesi neticesinde, M.Ö 1315’te düzenlediği bir sefer sonucunda Luvi

krallığının egemenliğine son vererek Luvi Devletini kendisine bağlamıştır. Hitit

egemenliğinin zayıflamasıyla Yunan ana karasından Ege sahillerine doğru başlayan göçlerle Dorlar önünden kaçan Akalar bölgeye yerleşmişler ve zamanla eski Yunancada göç

anlamına gelen İonlar olarak anılmışlardır. Daha sonra sırasıyla Liyalılar ve Pers

egemenliğinde kalan bölge, M.Ö 334 yılında Makedonyalı Büyük İskender’in yönetimine

geçmiştir. Bu dönemde günümüzde harabelerinin bulunduğu Panayır Dağı ile Bülbül Dağı

arasındaki bölgeye taşınan şehir, burada gelişme göstermiştir. Bu dönemde iskan faaliyetleri hız kazanmıştır. Büyük İskender’in ölümünden sonra kral olan Büyük

İskender’in generallerinden Lysmokhos Efes tarihinde köklü değişiklikler yaratacak

uygulamalar yapar. Kaystros (Küçük Menderes Nehri) ve Marnas (Derbent) deresinin

getirdiği alüvyonlar, Arkaik kent çevresini bataklık hale getirmesi ve limanın hızla dolarak

işlevsiz hale gelmeye başlaması nedeniyle şehir bugünkü harabelerin olduğu yere yani

Bülbül ve Panayır Dağı arasındaki vadiye taşınmıştır. Yerleşme, bu dönemde büyük surlarla çevrilerek saldırılara karşı korumaya alınmıştır. Günümüzde görülebilen büyük ölçekli

yapıların birçoğu Helenistik dönem adı verilen bu dönemde inşa edilmiştir.

Daha sonra Bergama Krallığı M.Ö 190’da bölgede egemenlik kurmuştur. Efes’te M.Ö 133

yılında Bergama Kralı III. Attalos’un ölümüyle Efes’te Roma hakimiyeti başlamıştır. Bu

dönemde Efes, Roma İmparatorluğu’nun Asya’daki kentleri içerisinde hızla yükselmiş ve Asya’daki en önemli kenti haline gelmiştir. Bu dönemde Efes şehrinde büyük imar

faaliyetleri devam etmiş ve nüfus 200 bin kişiyi aşmıştır. Ticari hayat ve bankacılık

CENGİZ KAHRAMAN

40

faaliyetleri oldukça gelişme göstermiştir. Bu dönemde Hrıstiyanlığın ortaya çıkışını takiben

Meryemana ve İsa’nın havarilerinden St. Jean’ın Efes’e yerleşmesi, Efes’in ticaret ve kültür

şehri özelliği yanında bir de dini merkez olmasını sağlamıştır. Efes yakınlarındaki

Meryemana kilisesi günümüzde Hrıstiyanlarca kutsal bir mekan olarak kabul edilmekte ve

inanç turizmine konu olmaktadır.

Efes Limanı’nın artık işlevsiz hale gelmesi, oluşan bataklıkların sıtma hastalığına neden olması ve şiddetli depremler nedeniyle Efes gittikçe eski etkinliğini kaybetmeye başlamıştır.

M.S 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması sonucunda Efes’te Doğu Roma

İmparatorluğu dönemi başlamıştır. Bizans döneminde M.S 9.yy’ın başlarına kadar bölge

birçok kez Arap istilasına uğramış, Efes şehrindeki yapılar birçok kez tahrip edilmiştir. Tüm

bu siyasi ve doğal olaylar karşısında Efes’i terk etmeye başlayan halk bugünkü St Jean klisesinin bulunduğu Ayasuluk denilen yüksek sahada yerleşmeye başlamıştır. Ayasuluk

adı, Bizans döneminde Hagia Logos kutsal söz anlamına gelmekteydi. Yeni şehir bu bölgede

gelişme göstermiştir (Ünsal, 2006:84).

İşte bu yeni yerleşme günümüzdeki Selçuk şehrinin çekirdek yerleşmesini

oluşturmaktadır. Arap akınlarının VII. yy’da hız kazanmasıyla şehir surlar içine alınmış ve

şehri tepe noktasından gören, Ayasuluk Kalesi inşa edilmiştir. Bizans döneminde St Jean ve Meryemana evinin bu bölgede olması ve yedi uyurlar efsanesi nedeniyle şehir adeta bir

Hristiyanlık merkezi olmuş, bununla birlikte şehirde ticaret hayatı da oldukça gelişmiştir.

Bölge gerisindeki verimli tarım arazilerinden elde edilen ürünler Efes Limanı’ndan başka

ülkelere gönderilir, başka ülkelerden gelen mallar da yine Efes Limanı üzerinden

Anadolu’nun iç bölgelerine gönderilmekteydi.

Bölgede, Arap istilalarından sonra, 1071’den itibaren Anadolu’yu yurt edinmeye

başlayan Türklerin etkisi görülür. Nitekim Ayasuluk, 1090-1097 yılları arasında

Tanrıvermiş adlı bir Türk tarafından kontrol altında tutulmuştur. Kısa bir dönem Türk

egemenliğinde kalan bölge, 1097 de I. Haçlı seferi sonrasında tekrar Bizans Devleti’nin eline

geçmiştir (Şeker,1998:265). 1304 yılında tekrar Türk egemenliğine giren Ayasuluk, Menteşe

Beyliği’ne bağlı Sasa Bey tarafından kontrol edilmeye başlanmıştır. 1307 yılında Katalanlardan yardım alan Bizanslılar bölgeyi tekrar ele geçirmiş olsalar da bu hakimiyet

uzun sürmemiş, bu kez Aydınoğlu Mehmet Bey’in desteğini alan Sasa Bey tarafından tekrar

hakimiyet altına alınmıştır. Daha sonra Aydınoğlu Mehmet Bey, beylik sürecini

tamamlayınca 1310 dolaylarında bölgeyi kendi topraklarına katmıştır (Ökten, 200:17-18).

Ayasuluk Aydınoğulları’nın önemli bir deniz ticaret şehri olmuştur. Şehir bu dönemde, liman Ayasuluk’u (Pamucak çevresi) ve kara Ayasuluk’u (bugünkü Selçuk) olarak iki parçalı

bir özellik göstermektedir. Liman tarafında Lombardiyalı İtalyanlar tarafından bir ticaret

kolonisi oluşturulmuştu. Çok canlı bir ticari merkez olan Ayasuluk’ta, İtalyan tüccarlar

kumaş, gümüş eşya, sabun vb. ürünler getirirler buradan ise pamuk, yün, buğday,

balmumu, pirinç, kenevir götürürlerdi. Aydınoğulları’ndan Mehmet Bey’in oğlu Hızır Bey

döneminde papalık ve onun müttefikleriyle ticari antlaşmalar imzalanmış ve burada bir Venedik Konsolosluğu kurulmuştur. Bu dönemde Ayasuluk’ta bir çok batılı tüccar

bulunmaktaydı. Ticari hayatı çok canlı olan bölgede, Venedik tarzında para dahi

basılmaktaydı (Emecen,1991:226-227). Hızır beyin ölümünden sonra yerine kardeşi İsa Bey

geçmiştir. Bu dönemde de ticari canlılığını sürdüren Ayasuluk’ta günümüze kadar gelebilen

şu anki İsabey mahallesi sınırları içinde kalan İsabey Cami (1373) inşa edilmiştir. Selçuklu mimarisinin çok güzel örneklerinden bir olan İsabey Cami, Ayasuluk tepesinin (Selçuk

Tepesi 82 m) 200 m kadar güney batısında inşa edilmiştir. Hemen doğusunda St.Jean

Bazlikası, güneybasında Artemis tapınağı kalıntıları yer alır. Bu sahada, Ayasuluk kalesi,

st. Jean Bazlikası, Artemis tapınağı harabeleri, İsa Bey Cami ve Ayasuluk Kalesi arkeolojik

ve tarihi açıdan önemli bir peyzaj oluşturur.

SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ

41

Şekil 2: Artemis tapınağı, İsabey Cami,st Jean Bazlikası ve Atasuluk Kalesi

Şekil 3: Selçuk (Ayasuluk) Kalesi

Artemis Tapınağı

st. Jhon Bazlikası İsabey Cami

Ayasuluk Kalesi

CENGİZ KAHRAMAN

42

Ayasuluk Kalesi’nin Helenistik ve Bizans dönemlerine ait surları güneydoğudan

kuzeybatıya doğru uzanan iki ayrı bölüm halindedir. Helenistik surlar Bizans surlarından

daha az tahribe uğradığı için kısmen daha iyi durumdadır. Her iki sur arasında 2-3 km’lik

bir mesafe bulunmaktadır. Gününüzdeki iç kale on beş burçla takviye edilmiş ve

konumlandığı tepeyi çepeçevre sarmaktadır. Kale esas itibarıyla bir Bizans eseridir.

Aydınoğulları döneminde onarılan kale, daha güçlü hale getirilmiştir (Sevgen, 1959:69-70).

Şehir, 1390 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı hakimiyetine alınmıştır. Ancak,

1402 yılında yapılan Ankara savaşının kaybedilmesiyle beylikler tekrar kurulmuş ve

Ayasuluk, Timur tarafından Aydınoğullarına tekrar verilmiştir. Fetret devri olarak

adlandırılan 12 yıllık bir sürede çeşitli karışıklıklara sahne olan Ayasuluk’ta 1404 yılında

Cüneyd Bey egemenlik kurmuş, bölge en nihayetinde 1425 yılında II. Murat tarafından kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Erken Osmanlı döneminde Ayasuluk, XVI. yy ikinci yarısında kadar Aydın sancağının

bir kazasıydı. 1475 tarihili tapu-tahrir defterine göre Ayasuluk’ta 11 mahalle ve 2.200

dolayında nüfus bulunmaktaydı. Bu nüfusun 1850’si Müslüman 350’si ise Hristiyan

nüfustan oluşmaktaydı. Bu dönemde nüfus Yegan, Şeyhlü, Kayacık, Beyhamamı, Kara

Fakih, Burakbey, Kadı, Penbegan, Kemer, Yengi, Süle Satılmış, Fakih, Kubbelimescid, Şadgam, Hatip ve Sarısinan mahallelerinde toplanmıştır. XVI. yy’da mahalle sayısı azalmış,

ancak nüfus artışı kaydedilmiştir. Ayasuluk, 1512 yılında 3.950, 1529’da 3.400, 1575’te ise

3.200 civarında bir nüfus barındırmaktadır (Emecen, 1991:225-227). XVII. yy’da Ayasuluk,

İzmir ve Kuşadası limanlarının gelişmesi ve ticaretin bu bölgelere kayması nedeniyle sonraki

dönemlerde ticari özelliğini kaybetmiş, salgın hastalıklar nedeniyle nüfus 500 civarına gerilemiştir. Osmanlı son dönemine kadar nüfusu bir hayli azalan ve birkaç evden ibaret

küçük bir tarım köyü özelliğinde varlığını sürdüren Ayasuluk, asıl gelişmesini Cumhuriyet

döneminde gerçekleştirmiştir. 1914 yılından itibaren Ayasuluk ismi kullanılmamış, bunun

yerine Selçuk adı verilmiştir. I.Dünya Savaşı sonrasında 22 Mayıs 1919’da Yunan işgaline

uğrayan Selçuk, Büyük Taarruz ile 8 Eylül 1922’de düşman işgalinden kurtulmuştur. 1957

yılına kadar Kuşadası’na bağlı bir nahiye merkezi durumundaki Selçuk, bu tarihten sonra ilçe merkezi olarak İzmir iline bağlanmıştır. Cumhuriyet döneminde bataklıkların

kurutularak yeni tarım alanlarının açılması ve ulaşım şartlarındaki iyileşme Selçuk’un

giderek nüfuslanmasını sağlamış, şehir çekirdek yerleşmenin doğu ve güneyine doğru

gelişme göstermiştir.

Selçuk ve çevresi antik çağlardan bu yana sahip olduğu doğal, ekonomik ve stratejik özellikler nedeniyle her dönemde nüfus hareketlerine sahne olmuştur. Cumhuriyet

döneminden önce siyasi olaylar ve savaşlar bölgeye alınan göçte etkili olmuştur. 1877-1878

Osmanlı-Rus savaşı sonrasında Balkanlardan Ege sahilleri başta olmak üzere ülkenin batı

bölgelerine yoğun bir göç yaşanmıştır. Bu göç Osmanlı Devletinin son döneminde Selçuk

şehrinin gelişmesinde ve nüfuslanmasında etkili olmuştur. Ayrıca Lozan antlaşmasıyla

bölgedeki Rum nüfusunun bir bölümü de Yunanistan’a göç etmiştir. Göçmenlerin bölgeye yerleştirilmeleri 1926 yılına kadar devam etmiştir (Yapucu, 2001:306). II. Dünya savaşı

döneminde birer savaş alanı haline gelen Ege adalarından, özellikle Kuşadası’na çok yakın

konumdaki Sisam (Samos) adasından gelen Rumlar Kuşadası’na sığınmışlardır.

SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ

43

Şekil 4: Selçuk şehri

Selçuk Şehri’nin Nüfus Özellikleri

Selçuk şehrinin 1935-2009 yılları arasındaki nüfusu ve sayım yıllarındaki nüfusun 1935 yılına göre artış oranları Tablo 3’te gösterilmiştir. Tablo incelendiğinde, 1935 yılında

şehirde nüfus 4.024’tür. 2009 yılı sayımına göre ise nüfus 27801 kişi olmuş ve 1935 yılına

göre nüfus % 584.7 oranında artış göstermiştir. 1935 yılına göre nüfusun yaklaşık 6 kat

artış göstermesinde 1970’lere kadar Balkanlardan alınan göçlerin büyük bir etkisi olmuştur.

Diğer taraftan Küçük Menderes delta alanında bulunan bataklıkların önemli bir bölümünün

kurutularak yeni tarım alanlarının açılması da nüfusu artıran önemli bir faktör olarak görülmektedir. Turizm özelliklerinin gelişme hızı Kuşadası şehri kadar olmasa da özellikle

1980’den sonra Antik Efes şehri ve Meryemana evi bölgede kültür ve inanç turizminin

gelişmesini sağlamıştır. Selçuk şehrinin turizm özellikleri gün geçtikçe gelişmekte,

kruvaziyer turizmi ile Kuşadası’na gelen turistlerin büyük bir bölümü Selçuk şehrini de

ziyaret edip dönmektedir. Turizm sektöründeki gelişmeler son yıllarda Selçuk şehrindeki nüfusun artmasında etkili olmuştur. Selçuk’ta tarımın günümüzde önemini koruması

nedeniyle turizm kaynaklı yerleşme Kuşadası kadar gelişme göstermemiştir. Kültür turizmi

nedeniyle son yıllarda bu talepten kaynaklanan konaklama tesislerinin sayısında artış

görülse de henüz yeterli seviyeye ulaşmamıştır. Kuşadası’na göre toplu bir yerleşme

görünümündeki Selçuk, doğusundaki dağlık alanlar ile bölgenin önemli bir bölümünün

arkeolojik ve doğal sit alanı olarak korunması sebebiyle daha fazla genişleme imkanına sahip değildir.

CENGİZ KAHRAMAN

44

Tablo 3: Selçuk şehrinde sayım yıllarına göre nüfus miktarı ve 1935 yılına göre

artış oranı

SAYIM YILI Nüfus 1935 Sayımına Göre Artış Oranı %

1935 4.024 -

1940 4.692 16,6

1945 4.906 21,9

1950 6.035 49,9

1955 8.450 109,9

1960 8.887 120,8

1965 10.227 154,1

1970 11.101 175,8

1975 12.251 204,4

1980 12.775 217,4

1985 16.242 303,6

1990 19.412 382,4

1997 23.224 477,1

2000 25.414 531,5

2007 27.284 578,0

2008 27.555 584,7

2009 27.801 590,8

Kaynak:TUİK.

Şekil 5: Selçuk şehrinde sayım yıllarına göre nüfusun değişimi Kaynak:TUİK

0

5000

10000

15000

20000

25000

30000

19

35

19

40

19

45

19

50

19

55

19

60

19

65

19

70

19

75

19

80

19

85

19

90

19

97

20

00

20

07

20

08

20

09

fus

Sayım Yılları

SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ

45

Selçuk şehrinde sayım dönemleri arasındaki yıllık ortalama nüfus artış hızlarını

gösteren Tablo 4 incelendiğinde, savaş dönemi de dahil olmak üzere sayım dönemlerinin hiçbirinde nüfusun azalmadığı görülmektedir. 1935-1940 döneminde nüfus artış hızı ‰

30,7’dir. Nüfus artış hızının en az olduğu dönem, 1940-1945 yılları arasıdır ve bu dönemde

II. Dünya Savaşı’nın etkileriyle yıllık ortalama artış hızı ‰ 8,9’a düşmüştür, ancak nüfusta

bir azalma meydana gelmemiştir. 1945-1950 yılları arasında ise yıllık ortalama nüfus artış

hızı Balkan göçlerinin hız kazanmasıyla ‰ 41,4 olarak gerçekleşmiş, sayım dönemleri içindeki en fazla nüfus artış hızına ise 1950-1955 döneminde, yine bölge dışı göçlerin

etkisiyle ‰ 67,3 ile ulaşılmıştır. 1980 yılına kadar dalgalanmalar gösteren nüfus artış hızı,

1980 den sonra tekrar yüksek değerler göstermeye başlamış, 1980-1985 yılları arasında ‰

48, 1985-1990 döneminde ‰ 35,6, 1990-1997 arasında ‰ 25,6, 1997-2000 arasında ise

‰30 olmuştur. Selçuk şehrinde son dönemlerdeki nüfusun artmasında İzmir-Selçuk

arasındaki otoyolun hizmete girmesiyle bu mesafenin son derece kısalması ve şehirde turizme yönelik yatırımların artması etkili olan faktörlerdendir.

Tablo 4: Sayım dönemlerine göre Selçuk şehrinde göre nüfus artış hızı

Sayım Dönemleri

Nüfus Artış Hızı( ‰ )

1935-1940 30,7

1940-1945 8,9

1945-1950 41,4

1950-1955 67,3

1955-1960 10,0

1960-1965 28,0

1965-1970 16,4

1970-1975 19,7

1975-1980 8,3

1980-1985 48,0

1985-1990 35,6

1990-1997 25,6

1997-2000 30,0

2000-2007 10,1

2007-2008 9,8

2008-2009 8,8

ORTALAMA 24,9

CENGİZ KAHRAMAN

46

Şekil 6: 1935-2009 döneminde Selçuk şehrinde nüfus artış hızındaki değişim( ‰ )

Selçuk şehrinde nüfusun cinsiyet bazında, yaş gruplarına göre dağılımı Tablo 5’te gösterilmiştir. Şehirde 2009 yılı sayımına göre 12.759 erkek nüfusa karşılık 12.665 kadın

nüfus yaşamaktadır. Toplam nüfus içinde kadın nüfusun oranı % 49.80 iken, erkek nüfus

oranı ise % 50,20’dir. Selçuk şehrinde, kadın ve erkek nüfusu son derece dengeli

görülmektedir. Çalışma çağındaki nüfusu oluşturan 15-64 yaş arasındaki nüfusun toplam

nüfusa oranı % 67,57’dir. Bu grupta yer alan toplam 17.173 kişiden, 8.601’inin erkek, 8.572’sinin ise kadın olduğu anlaşılmaktadır. Bağımlı nüfusu temsil eden 0-14 yaş

grubunun toplam nüfusa oranı % 25,61 (6.509 kişi), 65+ yaş grubunda bu oranın % 6,81

olduğu görülmektedir. Şehrin nüfus piramidinden ise (Şekil 3) Kuşadası şehrinde olduğu

gibi 0-14 yaş arasın nüfusun önceki dönemlere göre toplam nüfus içinde giderek azaldığı

anlaşılmaktadır. Burada da doğum kontrol politikaları etkili olmuş, piramid 25-29

aralığından tabana doğru daralan bir özellik göstermektedir. Diğer taraftan, 20-34 yaş arası erkek nüfusun kadın nüfusundan bir miktar az olmasının, bu yaş grubunda çevre bölgelere

çalışmaya giden nüfustan kaynaklandığını düşünmekteyiz. Turizm özelliklerini gün geçtikçe

ön plana çıkaran Selçuk şehrinde en önemli sorunlardan biri gelen turistlerin çoğunun

şehirde günübirlik kalmalarıdır. Bunda, turistlerin Kuşadası’nda kalmayı tercih etmelerinin

yanında, Selçuk şehrinde turistik tesislerin ve otellerin henüz istenilen düzeyde olmaması etkili olmuştur. Önümüzdeki yıllarda turistlerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek tesislerin

açılması, Selçuk şehrinde çalışma çağındaki nüfus için yeni istihdam olanakları

sağlayacaktır.

0

10

20

30

40

50

60

70

80

fus

Art

ış H

ızı

Sayım Dönemi

SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ

47

Tablo 5: Selçuk şehrinde nüfusun cinsiyet bazında yaş gruplarına göre

dağılımı ve toplam nüfusa oranları (2000 yılı)

Yaş Grubu Erkek Kadın Toplam Toplam Nüfusa Oranı %

00-04 1.042 923 1.965 7,73

05-09 1.148 1.071 2.219 8,73

10-14 1.177 1.143 2.320 9,12

15-19 1.263 1.128 2.391 9,4

20-24 910 1.128 2.038 8,01

25-29 1.022 1.107 2.129 8,37

30-34 1.071 1.114 2.185 8,59

35-39 1.103 1.051 2.154 8,47

40-44 962 902 1.864 7,33

45-49 817 766 1.583 6,22

50-54 638 545 1.183 4,65

55-59 432 429 861 3,38

60-64 383 402 785 3,08

65-69 367 363 730 2,87

70-74 227 312 539 2,12

75+ 194 269 463 1,82

Bilinmeyen 3 2 5 0,01

TOPLAM 12759 12655 25414 100

(2000 yılı nüfus sayımı verileri kullanılmıştır.) Kaynak:TUİK.

Şekil 7: Selçuk şehri nüfus piramidi (2000 ylı) Kaynak:TUİK.

1500 1000 500 0 500 1000 1500

.00-04

.05-09

.10-14

.15-19

.20-24

.25-29

.30-34

.35-39

.40-44

.45-49

.50-54

.55-59

.60-64

.65-69

.70-74 .75+

Kişi sayısı

Yaş

Gru

bu

Kadın

Erkek

CENGİZ KAHRAMAN

48

Selçuk şehrinde nüfusun ekonomik sektörlere göre dağılımı incelendiğinde (Tablo 6),

2000 yılı Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Selçuk şehrinde toplam çalışan sayısı

7.935’dir. Çalışanların 6.048’ini erkekler, 1.887’sini kadınlar oluşturmaktadır. Toplam

çalışan nüfus içerisinde erkeklerin oranı %76,22, kadınların oranı ise %23.78’dir. Yine aynı

tablodan, şehirde 2669 kişi ile en fazla hizmetler sektöründe çalışanın bulunduğu

görülmektedir. Hizmetler sektöründe çalışanların toplam çalışanlar içindeki payı %33,63 iken bunu % 32,74 ile ticaret sektörü takip etmektedir. Son yıllarda şehirde turizme yönelik

yatırımlarda görülen artışla birlikte hizmetler ve ticaret sektöründe çalışanların oranında

önemli artışlar yaşanmıştır. Bunu yanında, şehirdeki kamu kuruluşlarının varlığı ve giderek

gelişen şehirsel fonksiyonlara paralel olarak, hizmetler sektöründe çalışanların da oranı

artmıştır. Tarım ve Ormancılık sektöründe çalışanların oranı ise %17,49 dur. Bu oran Kuşadası’nın yaklaşık on katıdır. Dolayısıyla Selçuk şehrinde tarım sektörünün çok önemli

bir ekonomik faaliyet olduğu anlaşılmaktadır. İnşaat sektöründe ise çalışanların toplam

çalışan nüfusa oranı % 7,1, imalat sektöründe çalışanların oranı % 8,78’dir. İnşaat

sektörünün bir tarım şehri için oldukça yüksek olması, şehrin özellikle turizm yatırımları

çerçevesinde imar edildiğini göstermektedir.

Tablo 6: Selçuk şehrinde çalışan nüfusun cinsiyet bazında iş kollarına göre dağılımı (2000 yılı)

EKONOMİK FAALİYET

ÇALIŞAN SAYISI TOPLAM

TOPLAM ÇALIŞAN SAYISINA ORANI (%)

Erkek Kadın

Ticaret 2.054 544 2.598 32,74

Hizmetler 1.979 690 2.669 33,63

İnşaat 548 16 564 7,1

İmalat Sanayi 544 153 697 8,78

Tarım, Ormancılık 910 478 1.388 17,49

Madencilik 6 - 6 0,07

Bilinmeyen 7 6 13 0,16

TOPLAM 6.048 1.887 7.935 100

Kaynak:TUİK.

Şekil 8: Selçuk şehrinde çalışan nüfusun iş kollarına göre oransal dağılımı (2000 yılı)

Kaynak:TUİK

%33

%34

%7

%9

%17

%0.08 %0.16

Ticaret

Hizmetler

İnşaat

İmalat Sanayi

Tarım,Orm.

Madencilik

Bilinmeyen

SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ

49

Selçuk Şehrinin Yerleşim Planı ve Fonksiyonel Gelişimi: Çevresindeki sit alanları

verimli tarım arazileri nedeniyle oldukça toplu bir yerleşme özelliği gösteren Selçuk şehri, günümüzde 5 mahalleden oluşmaktadır. Bunlar: kuzey kesimdeki İsabey ve Zafer

mahalleleri, orta kesimde Atatürk ve 14 Mayıs mahalleleri ile güney kesimde yer alan

Cumhuriyet mahallesidir. Şehrin merkezi durumundaki Atatürk mahallesi, kamu binalarını

barındıran bir mahalledir. Selçuk şehri ulaşım imkanları bakımından oldukça gelişmiş bir

özellik gösterir. İzmir Adnan Menderes Hava Limanına 60 km uzaklıkta yer alan şehirden, havalimanına ortalama 45 dk. gibi bir zamanda ulaşılabilmektedir. Bunun dışında İzmir-

Aydın demiryolu da şehirden geçerek Çamlık köyü üzerinden Aydın’a ulaşır Şehrin

kuzeyinden İzmir- Aydın otoyoluna bağlanılır. İzmir’den gelen yol, şehri boydan boya

katederek sırasıyla Acarlar, Çamlık köyü Havutçular üzerinden Ortaklar ilçesine bağlanır.

Yol orta kesimdeki Atatürk mahallesinde batı yönünde ayrılarak Dr Sabri Yayla Bulvarı

üzerinden Kuşadası ilçesine ulaşır. Kuşadası yolu üzerinde Antik Efes şehrinin kuzeybatısında planörler için bir de havaalanı mevcuttur.

Herhangi bir bölgedeki ulaşım şartları yerleşme ve sosyo-ekonomik hayat üzerinde çok

yönlü etkisi olan beşeri bir faktördür. Elverişli ulaşım imkânları bir bölgenin

nüfuslanmasında, sanayi, ticaret ve turizmin gibi ekonomik faaliyetlerin gelişmesinde

önemli bir rol oynar. Gerek insanların bir bölgeden başka bir bölgeye hızlı, güvenli ve konforlu bir şekilde taşınması gerekse ekonomik faaliyetler sonucunda üretilen mal ve

hizmetlerin başka bölgelere sorunsuz olarak gönderilmesi ulaşım şartlarının elverişli

olmasıyla mümkün olmaktadır.

Antik dönemde Anadolu ticaret yollarının bitim noktasında yer alan Kuşadası Körfezi,

Anadolu’nun denize açılan en önemli kapılarından biriydi. 5 yy’da Efes şehrinden başlayan

Sardes üzerinden Polatlı yakınlarında bulunan Gordion’a oradan da Pers kenti Susa’da son bulan Kral yolu ve İzmir’i Ephesos Meander vadisi ve Apameia-celaenae (Dinar) ile

birleştiren şark ticaret yolu antik dönemin önemli ticaret yollarını oluşturmaktadır. Bu

yollar, geçmiş çağlarda başta ticaret olmak üzere savaşlar ve göçler üzerinde etkili olmuştur.

Selçuk şehri bu açıdan geçmişte olduğu gibi günümüzde de çevresindeki İzmir, Kuşadası,

Söke, Aydın, Menderes gibi şehirlerin merkezi yerinde adeta bir kavşak rolü üstlenmiştir.

Tarım şehri kimliği yanında bir turizm şehri olan Selçuk’ta turizm ulaştırması ön plana

çıkmaktadır. İnsanların turizm talebinin olduğu bölgelerden, turistik çekiliğe sahip

rekreasyon alanlarına ekonomik, hızlı ve güvenli bir şekilde taşınması turizmin gelişmesi

için vazgeçilmez gerekliliklerden biridir. Bu amaçla, araştırma sahamızda 1960’lı yıllardan

itibaren turizm talebinin artmasına paralel olarak ulaşım şartları da gelişme göstermiştir.

Çalışma sahamıza yapılan seyahatlerde kara, hava, deniz ve demiryolu ulaşımlarının tümü kullanılmaktadır. Karayolları topografik şartların müsaade ettiği oranda gelişme

göstermiştir. Şehri köylere bağlayan yolların tümü asfattır. Kuşadası Körfezi’ni diğer

bölgelere bağlayan en işlek yol, İzmir-Selçuk arasındaki otoyoldur. 1996 yılında tam olarak

hizmete giren İzmir-Aydın otoyolu üzerinden Belevi Beldesi yakınlarından ayrılan bir

kavşakla güneybatıya doğru 10 km. uzunluğunda bir yolla Selçuk ilçesine bağlanılır. Selçuk ilçe merkezinde ikiye ayrılan yollardan biri Atatürk Caddesi istikametinde güneye doğru

Acarlar, Çamlık köyü üzerinden Ortaklar ilçesine; diğeri ise Dr.Sabri Yayla Bulvarı ile

batıya doğru Pamucak sahiline doğru uzanır. Burada Özdere yönünden gelen sahil yolu ile

birleşerek güneye doğru Kuşadası ilçesine bağlanır.

CENGİZ KAHRAMAN

50

Şekil 9: Şelçuk Şehir Planı (http//mappery.com)

Demiryolları açısından bakıldığında Selçuk’a ulaşım, İzmir- Aydın demiryolu ile

olmaktadır. Osmanlı döneminde 1856 yılında hizmete giren demiryolu ülkemizdeki ilk

demiryolu olma özelliği taşımaktadır. İzmir yönünden düzenlenen seferler, Selçuk ve Çamlık

istasyonlarına uğramakta ve Aydın denizli yönüne doğru devam etmektedir. Ulaşımda demiryolları karayollarına göre çok fazla tercih edilmemektedir. İzmir-Aydın arasındaki

demiryolunun modernize edilerek kullanıma açılması özellikle Selçuk ve çevresine Aydın

Denizli, İzmir gibi yakın illerden bölgeye ulaşımı kolaylaştıracak ve karayoluna önemli bir

alternatif yaratacaktır. Diğer taraftan, havayolları ile yolcu taşımacılığ İzmir Adnan

Menderes Havalimanı üzerinden olmaktadır. Havalimanı Selçuk ilçesine 60 km

SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ

51

uzaklığındadır. Havayolu ile Adnan Menderes Havalimanı’na gelen yolcular buradan

düzenlenen otobüs seferleri ile bölgeye taşınmaktadır. Bir diğer havaalanı ise Selçuk ilçesinin 2,5 km batısında bulunan Türk Hava Kurumu’na ait Efes Havaalanıdır. 1.800x30

m uzunluğunda bir piste sahip olan havaalanında ayrıca, terminal binası, uçuş kulesi,

eğitim ve yarışma tesisleri ile uçak park yerleri bulunur. Havaalanında yılın her dönemi

pilot, paraşüt ve mikrolayt eğitimleri yapılmakta bunun yanında, orman yangınları ve

tarımsal ilaçlama da kullanılan uçaklar için de hizmet verilmektedir. Havaalanında küçük ölçekli özel uçaklar haricinde yolcu hizmeti verilmemektedir.

Şelçuk şehrinin kıyı kesimini oluşturan Pamucak’ta, genel ekonomik faaliyet turizmdir.

Şehir çevresinde ise tarımsal özellikler ön plana çıkmaktadır. Ancak, bölge genelinde tarım

arazileri gün geçtikçe turizm alanlarına dönüşmektedir. Bu sorun ile birlikte plansız

yerleşme, çarpık yapılaşma, kuraklık ve su kaynaklarının yetersiz olması başlıca

sorunlardandır. Tarım ve turizm özellikleri nedeniyle sanayi pek gelişme göstermemiştir. Bölgede yer alan küçük ölçekli sanayi tesisleri genellikle tarıma dayalı faaliyet

göstermektedir. Ticaret ise büyük oranda turizm sektörü çerçevesinde yapılmaktadır.

Selçuk’ta toplam çalışan nüfusun % 8,78’i sanayi sektöründe çalışmaktadır. Buna

karşılık, ticaret sektöründe çalışanlar % 32,74’tür. Ticaret sektöründe çalışanlar daha çok

turizme yönelik ticari faaliyette bunmaktadırlar. Selçuk’ta ticarete konu olan mal ve hizmetlerin % 70’i turizm kaynaklıdır. Bölgede yaz aylarında hareketlenen turizm ile

hediyelik eşya, deri ve halı ticareti ağırlık kazanmaktadır. Selçuk’ta dönemsel olarak çalışan

8 adet zeytinyağı fabrikası, 2 adet çırçır fabrikası, 4 adet mandıra ve iki adet şarap fabrikası

bulunmaktadır. Ayrıca, 150.000 m2 alan üzerine, 1980 yılında kurulmuş küçük sanayi

sitesi 120 ünite ile faaliyet göstermektedir. Selçuk şehrinde son dönemde gerçekleştirilen

“Tarımsal Sanayi Alanı Projesi” ile 23.000 m2 alan üzerinde hal binaları, bölgede üretilen tarım ürünleri için paketleme tesisleri ve işleme fabrikaları oluşturulmuştur. Tamamlanma

aşamasında olan bu projeyle ilçedeki tarımsal faaliyetlerin geliştirilmesi hedeflenmektedir.

İlçe merkezinde 3500 m2 alan üzerinde kurulmuş pazar alanı, başta tarımsal ürünler olmak

üzere birçok mamul ürünün satıldığı en önemli merkezlerden biri olarak görülmektedir.

Ticaret Odası, Ziraat Odası, Esnaf ve Sanatkârlar Odası, Şöförler ve Otomobilciler Odası, Turistik Otel ve Pansiyoncular Odasının bulunduğu ilçede Ticaret Odası’na kayıtlı 579 üye

mevcuttur. Selçuk Ticaret odasına kayıtlı üyelerin faaliyet gösterdiği işletmeler Tablo 7’de

gösterilmiştir.

Tablo 7: Selçuk Ticaret odasına kayıtlı üyelerin

faaliyet gösterdiği işletmeler

İşletme Tipi Adet

Şahıs Şirketler 209

Limited Şirketler 257

Anonim Şirketler 34

Yapı Kooperatifleri 49

Motorlu Taşıyıcılar Koop. 7

Esnaf Kefalet Koop. 1

Kooperatifler Birliği 1

Tarımsal Kalkınma Koop. 3

Su ürünleri koop. 4

Tarım Satış Koop. 3

Toplam Üye 568

Kaynak:selcukticaretodasi.org (2011 yılı)

CENGİZ KAHRAMAN

52

Bilindiği gibi kültür turizmi son yıllarda giderek önem kazanmaktadır. Bu amaçla

seyahat eden turistler, arkeolojik alanları, anıtları, müzeleri, mimari yerleri, sanatsal

galerileri, festivalleri, heykelleri gezmek; müzik ve dans etkinlikleri, tiyatro gösterilerini ve

dini festivalleri izlemek amacını taşımaktadır (Richards,2001:23). Kültür turizminin

gelişmesi diğer turizm türleri karşısında bir alternatif yaratarak, ülkelerin turizm

gelirlerinde önemli bir yer tutmuştur. Ülkemizin yer aldığı coğrafyada birçok medeniyetin yaşamış olması, kültürel miras açısından son derece zengin bir ülke olmasını sağlamıştır.

Ancak dünyada diğer kültürel alanlar ile kıyaslandığında kültür turizminin pek geliştiği

söylenemez. Bunda tanıtım eksikliği kadar kültürel mirasa sahip alanların birçoğunda

turizm alt yapısının yeterince geliştirilememesi etkili olmuştur. Kuşadası Körfezi çevresi

antik çağlardan bu yana birçok uygarlığa yurt olmuştur. Bölgenin Anadolu ticaret yollarının bitim noktasında olan yer alması önemini daha da arttırmış, geçmişte bölgede

yaşamış ve Milet, Efes gibi dönemine göre ileri şehir devletleri kuran İyonya’ya başkentlik

yapmıştır. Selçuk, çevresindeki deniz turizmi dışında önemli kültürel kaynaklara sahiptir.

Sırasıyla Miken dönemi, Helenistik dönem, Roma dönemi, Bizans dönemi ve son olarak

Osmanlı dönemine ait kaynaklar kültür turizmi açısından zengin bir peyzaj sunmaktadır.

Efes merkezli olmak üzere Artemis tapınağı Ayasuluk Kalesi gibi bölgede yer birçok tarihi mekan kültür turizmine konu olmaktadır. Bu kaynakların büyük çoğunluğu günümüzde

dünya kültür mirası içinde çok önemli bir yeri bulunan ve bölgedeki kültür turizminin odak

noktasını oluşturan Selçuk ilçe merkezinin güneybatısında Panayır Dağı’nın (159 m) batı

eteklerinde yer alan tarihi Efes şehrindedir. Meryemana Kilisesi ve st. Jhon Bazlikası’nın da

bu bölgede yer alması nedeniyle, inanç turizmi de gelişmiş ve bölge Hristiyanlar için adeta bir hac merkezi durumuna gelmiştir. 2010 yılında yerli ve yabancı olmak üzere Meryem ana

evini toplam 760.500, Efes ören yerini ise 2.444.183 kişi ziyaret etmiştir. Ziyarete gelen bu

turistler Selçuk şehrinin özellikle ticaret ve ulaşım fonksiyonuna canlılık katmaktadır.

Şekil 10: Efes Antik Şehri’nde yer alan ve 1970-1978 yılları arasında onarılan Celcus

Kütüphanesi

SELÇUK (İZMİR) ŞEHRİ’NİN FONKSİYONEL GELİŞİMİ

53

Sonuç ve Öneriler

Selçuk, Anadolu’yu Ege Denizi’ne bağlayan önemli bir kavşak noktasıdır. Tarihsel süreç içerisinde beşeri ve iktisadi hayat bakından geçirdiği değişimlere paralel olarak şehrin

fonksiyonlarında da önemli değişimler meydana gelmiştir. Günümüzde güçlü bir şekilde

önemini koruyan tarımsal faaliyetler karşısında kültür ve inanç turizmi hızla gelişme

göstermektedir. Ancak şehrin ekonomisine önemli katkılar sağlayacak konaklama

konusunda önemli eksiklikler bulunmaktadır. Bölgede turizmde konaklama Kuşadası odaklıdır. Kültür turizminde çok önemli kaynaklara sahip Selçuk şehri bu açıdan

Kuşadası’nın oldukça gerisinde kalmıştır. Selçuk’ta kültür ve inanç turizmi amacıyla gelen

turistlerin konaklayabilecekleri yeni turizm tesislerinin yapılması turizm faaliyetlerini yılın

bütün dönemlerine yayabileceği gibi şehrin ekonomisine de fayda sağlayacaktır. Bölgede

arkeolojik buluntuların sergilendiği merkez Selçuk Müzesi’dir. Daha önce yapılan düzenleme

ile genişletilen bu müze günümüzde yetersiz kalmaktadır. Bölgede devam eden arkeolojik araştırmalar neticesinde elde edilecek eserlerin sergilenmesi için daha büyük bir müze

binasına ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca, Efes ören yerini ziyaret eden kruvaziyer turizmi

yoluyla gelen turistlerin bir bölümü uzaklık ve zaman darlığı nedeniyle müzeyi ziyaret etme

fırsatı bulamamaktadır. Bu amaçla yeni yapılacak müze binasının Efes ören yerine yakın bir

konumda olması Selçuk Müzesi’nin ziyaretçi sayısını arttıracaktır. Ayrıca, İleride yapılacak planlamalarda Kuruvaziyer turizmi ile gelenlerin Kuşadası-Selçuk arasındaki transferlerinde

Kuşadası’nın kuzeyinden başlayıp, Küçük Menderes delta alanını katederek Selçuk’a ulaşan

hafif raylı bir sistemin oluşturulması bu akstaki ulaşım karmaşasını giderektir.

Selçuk çevresinde geniş bir alanın sit alanı olması ve çevrede verimli tarım alanlarının

bulunması nedeniyle yerleşme toplu bir özellik gösteren Selçuk’ta şehri daha fazla genişleme

imkanına sahip değildir. Bu açıdan şehir çevresindeki tarım alanları yapılaşma riski altındadır.

Selçuk’ta küçük sanayi siteleri dışında organize sanayi siteleri bulunmamaktadır.

Selçuk’ta turizm tüketimine yönelik üretim yapan organize sanayi sitelerinin oluşturulması

ekonomik gelişime katkıda bulunacağı gibi önemli bir istihdam imkanı yaratacaktır. Bu

tesisler içinde turizm mevsiminde bölgede artan nüfusun et, süt ve süt ürünleri ihtiyacını karşılamaya yönelik et ve süt ürünleri üreten işletmelere de yer verilmelidir. Yine turizm

nedeniyle artan nüfusunun ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak köylerde kümes

hayvancılığı yapan işletmelerin sayısı arttırılmalıdır.

Kaynakça

AKARTUNA, M., 1962, İzmir-Torbalı-Seferihisaf-Urla Bölgesinin Jeolojik Etüdü, İ.Ü Fen Fak. Monografileri, Tabii İlimler Kısmı, İstanbul.

ARDOS, M., 1985, Türkiye Ovalarının Jeomorfolojisi, C.2, İstanbul Üniversitesi, İstanbul.

ATALAY,İ., 1987, Türkiye Jeomorfolojisine Giriş, Ege Üniversitesi, İzmir.

BAŞARIR, E, 1989, Gümüldür (İzmir) ve Selçuk (Aydın) Yörelerinin Jeolojisi ve Petrografisi,

Bornova, İzmir.

EMECEN, F., 1991, “Ayasulug” İslam Ansiklopedisi, İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı, Cilt:4,

s.225-227.

GÖNEY, S., 1985, Büyük Menderes Bölgesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul.

KALAFATÇIOĞLU, A., 1973, 1/500.000 Ölçekli Türkiye Jeoloji Haritası, Maden Tetkik

Arama Enstitüsü Yay. Ankara.

MANSEL, M.A., 1947, Ege ve Yunan Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara.

ÖKTEN, G., 2000, Selçuk Kent Alanı İçinde Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Yapıları, Koruma ve Onarım Sorunları, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir.

CENGİZ KAHRAMAN

54

ÖNER, E.,UNCU, L., 2001, “Kuşadası’nın Gelişiminde Coğrafi Çevre Özelliklerinin Etkisi” 7

Geçmişten Geleceğe Kuşadası, Kuşadası Belediyesi, s.1-11.

RICHARDS, G., 2001, Cultural Attractions And European Tourism, New York.

SEKER, M., 1998, “Aydınoğulları Beyliği ve Ayasulug” Geçmisten Günümüze Selçuk, s. 265–

274, İzmir.

SEVGEN, N., 1982, Anadolu Kaleleri, I.Cilt, Doğuş Ltd. Şti. Matbaası, Ankara.

TOLAY, M., 2001, “Akdeniz Uygarlıkları ve Kuşadası’nın Yeri” Geçmişten Geleceğe Kuşadası,

Kuşadası Belediyesi, s.575-585.

ÜNSAL,D., 2006, Efes, Kora yayınları, İstanbul.

YAPUCU,O., 2001, “İzmir Vilayeti İstatistiklerine Göre Cumhuriyetin İlk Yıllarında Kuşadası” Geçmişten Geleceğe Kuşadası, Kuşadası Belediyesi, s.305-310.

Elektronik Kaynaklar

http//www.hgk.mil.tr

http//www.mta.gov.tr

http//www.mappery.com

http//www.selcuk.bel.tr

http//www.selcuk.gov.tr

http//www.tuik.gov.tr

http//www.meteor.gov.tr

http//www.selcukticaretodasi.org