1924 ANAYASASI VE GETİRİLEN ELEŞTİRİLER

29
1924 ANAYASASI VE GETİRELEN ELEŞTİRİLER Emrullah ÖZTÜRK Giriş Anayasa, hukuksal ve siyasal kuralların bütünü, toplumsal ve hukuksal bir sözleşmedir. 1 Türk anayasacılık tarihinde şimdiye kadar, anayasa yerine “ana tüze”, “teşkilat-ı esasiye”, “esasiye”, “temel hukuk”, “esasi”, “esas teşkilat”, “ana” (hukuk), “devlet ana” (hukuku) tabirleri kullanılmıştır. 2 Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğüne bakıldığında anayasa, “Bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların kamu haklarını bildiren temel yasa, kanunuesasî.”şeklinde karşılanmaktadır. 3 Yani sözlüğe göre anayasa temel, esas, asıl kanun anlamlarına gelmektedir. “Kanun-u Esasi” tabiri, Türk hukuk düzeninde, anayasa yerine kullanılan ilk deyim olup ilk anayasa yani 1876 Anayasası’nın da resmi adıdır. Esasla ilgili kanun anlamına gelmektedir. Cumhuriyet dönemi ilk hukukçulardan olan Tarık Zafer Tunaya’nın açıklamasına göre, “Kanun-ı Esasî” kelimesinin kullanılmasını ilk defa Sadrazam Mehmet Sait Paşa önermiştir. 1 Kemal Gözler, Anayasa Hukukunun Genel Esaslarına Giriş, Ekin Yayınları, 2009, s.17 2 Faruk Türinay, “Bir Kelime Olarak ‘Anayasa’nın Tarihsel Yolculuğu Üzerine Düşünceler ”, TBB Dergisi 2011 (95), s.273 3 Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük, http://tdkterim.gov.tr/bts/, “anayasa” başlığı, 1

Transcript of 1924 ANAYASASI VE GETİRİLEN ELEŞTİRİLER

1924 ANAYASASI VE GETİRELEN ELEŞTİRİLER

Emrullah ÖZTÜRK

Giriş

Anayasa, hukuksal ve siyasal kuralların bütünü, toplumsal

ve hukuksal bir sözleşmedir.1 Türk anayasacılık tarihinde

şimdiye kadar, anayasa yerine “ana tüze”, “teşkilat-ı esasiye”,

“esasiye”, “temel hukuk”, “esasi”, “esas teşkilat”, “ana”

(hukuk), “devlet ana” (hukuku) tabirleri kullanılmıştır.2 Türk

Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğüne bakıldığında anayasa, “Bir

devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama

güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların kamu

haklarını bildiren temel yasa, kanunuesasî.”şeklinde

karşılanmaktadır.3 Yani sözlüğe göre anayasa temel, esas, asıl

kanun anlamlarına gelmektedir.

“Kanun-u Esasi” tabiri, Türk hukuk düzeninde, anayasa

yerine kullanılan ilk deyim olup ilk anayasa yani 1876

Anayasası’nın da resmi adıdır. Esasla ilgili kanun anlamına

gelmektedir. Cumhuriyet dönemi ilk hukukçulardan olan Tarık

Zafer Tunaya’nın açıklamasına göre, “Kanun-ı Esasî” kelimesinin

kullanılmasını ilk defa Sadrazam Mehmet Sait Paşa önermiştir.

1 Kemal Gözler, Anayasa Hukukunun Genel Esaslarına Giriş, Ekin Yayınları, 2009, s.17

2 Faruk Türinay, “Bir Kelime Olarak ‘Anayasa’nın Tarihsel Yolculuğu Üzerine Düşünceler”, TBB Dergisi 2011 (95), s.273

3 Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük, http://tdkterim.gov.tr/bts/, “anayasa” başlığı,

1

Bu, Fransızcada “constitution” kelimesine karşılık

gelmektedir.4

Türk hukuk tarihinde kullanılan “Teşkilat-ı Esasiye

Kanunu” adı, 1. Meclis’in Kanun-u Esasi’nin yerine vazettiği

1921 Anayasası ile 1924 Anayasasına verilen isimdir. 1921’de

Kanun-u Esasi yerine Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ibaresinin

kullanılmasının sebebi, bu düzenlemenin açıkça Kanun-u Esasi’yi

yürürlükten kaldırmıyor oluşudur.

Günümüzde kullanılan “Anayasa”ifadesi ise, 1945–1952

yılları arasında yani anayasa dilinin Türkçeleştirildiği

dönemde, 1924 Teşkilât-ı Esasiye Kanunu için ve 1961 ile 1982

Anayasalarının adı olarak kullanılmıştır. Esen’den

aktarıldığına göre, “anayasa” terimini ilk kullanan, 1930’lu

yıllarda Jandarma Subay Okulunda Esas Teşkilât Hukuku dersi

okutan Osman Nuri Uman’dır.5

İlk Osmanlı-Türk anayasası 1876 yılında ilan edilmişti.

1876 Anayasası, “Cemiyet-i Mahsusa” adını taşıyan bir kurulca

Belçika, Polonya ve Prusya anayasalarından yararlanılarak

hazırlanmış ve Mithat Paşa başkanlığındaki Heyet-i Vükela’dan

da geçtikten sonra 23 Aralık 1876’da Padişah İkinci Abdülhamit

tarafından ‘ferman’ biçiminde ilan edilmiştir. Resmi adı

“Kanun-u Esasi”dir. 1924 Anayasası’nın kabulüne kadar

yürürlükte kalmıştır.

Türk tarihinin ikinci anayasası, Büyük Millet Meclisi’nin

(BMM) kabul ettiği 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye

4 Aktaran: Gözler, “Anayasa Hukukunun Metodolojisi”, s.132, http://www.anayasa.gen.tr/metodoloji-3-s-117-196.pdf,Erişim Tarihi:14.10.2014

5 Gözler,a.g.m, s.1332

Kanunudur. Bu Kanun kısa ve genel bir düzenlemedir. 1921

Anayasası, BMM’nin açılışından sonra Mustafa Kemal’in Meclise

sunduğu, devletin kuruluşu ve yetkilerini öngören 24 Nisan 1920

tarihli önergesi;6 yine aynı zamanda devletin siyasi, sosyal,

idari ve askeri yapısını ilgilendiren ve 18 Eylül’de okunan

önerge -ki bu önerge aynı zamanda bir broşür olarak basılıp

dağıtılan ve “Halkçılık Programı” olarak bilinen "Kanunu

Esasiye Layihası"dır ve M. Kemal tarafından 13 Eylül 1920

tarihinde sunulmuştur.- bağlamında özel bir komisyon tarafından

hazırlanmıştır. Bu Anayasa Komisyonu, sözü edilen önergeleri

temel alarak hazırladığı Anayasa Tasarısı’nı 18 Kasım’da

TBMM’ye sunmuştur. 7 Girizgâhı "BMM Beyannamesi" olarak ilân

edilen tasarının Mecliste görüşülmesine 18 Kasım’da başlanmış

uzun tartışmalar sonucunda ancak 20 Ocak 1921 tarihinde ve 85

sayılı Teskilat-ı Esasiye Kanunu olarak kabul etmiştir. 1921

Anayasası yalnız yirmi dört maddeden oluşmaktadır.8 1921

Anayasasının kısa olmasının sebebi, 1876 Kanun-ı Esasi’nin

çelişmeyen hükümlerinin yürürlükte olması ve savaş dönemine

hitap etmesi olabilir.

6 24 Nisan 1920 tarihli önerge; 1) Hükümetin kurulması zaruridir.2) Geçici olarak bir hükümet başkanı seçmek veya Padişaha bir vekil tanımak mümkün değildir.3) Mecliste yoğunlaşan millî iradenin doğrudan doğruya vatanın mukadderatına el koymuş olduğunu kabul etmek temel ilkedir. TBMM’nin üstünde bir kuvvet yoktur.4) TBMM yasama ve yürütme yetkilerini kendisinde toplar. Meclisten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir heyet, hükümet, Meclis başkanı bu heyetin de başkanıdır.Padişah ve halife baskı ve zorlamadan kurtulduğu zaman, Meclisin düzenleyeceği kanunî esaslar çerçevesinde durumunu alır.7 http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-57/birinci-tbmmde-hilafet-ve-saltanat-meselesi-uzerine-bazi-notlar, Erişim Tarihi:27.10.20148 Zeynep Korkmaz (Haz.), Kemal Atatürk Nutuk, Atatürk Araştırma Merkezi,

Ankara, 2012, s.383-3853

Bazı hukukçular 1921 Anayasası’nı hazırlanış, kabul ediliş

özellikleri bakımından ve millî iradeyi lâyıkiyle temsil eden

bir meclis tarafından yapılmış olmasına binaen en demokratik

anayasa olarak kabul etmektedirler.9 Devletin kuruluşunun

hukuki alt yapısını oluşturan bu temel yasa, dinamik bir

dönemin anayasasıdır. Yasama, yürütme, yargı erkleri ve bütün

yetkiler Mecliste toplanmıştır.10

Üçüncü anayasa ise, konumuzu teşkil eden 1924 Teşkilat-ı

Esasiye Kanunudur.11 Bunu daha sonra 1961 ve 1982 Anayasaları

izlemiştir. Bu çalışmada öncelikle 1924 Anayasasının kabul

edilmesine, ardından 1924 Anayasasının temel özelliklerine ve

bu anayasaya getirilen eleştirilere değinilecektir.

1924 Anayasasının Kabulüne Giden Yol ve Siyasi

Gelişmeler

Türk modernleşmesinin en önemli eşiklerinden biri TBMM’nin

açılmasıdır. Ondan sonra Meclisin kendi içinden bir hükümet

çıkarması ve daha sonra da bir anayasa yapılmasıdır. Türkiye’de

önce milli mücadele için örgütlenme yapılmış, sonra Türkiye

Büyük Millet Meclisi toplanmış ardından da Meclis içinden bir

hükümet çıkarılmıştır.

9 Aktaran: Murat Erol, “Anayasanın Ruhu: Tarih, Kültür Ve Evrensel Değerler Arasında Bir Rota Arayışı”,Akademikteklif, s.35, http://www.akademikteklif.com/images/dergiler/001_sayi/1_sayi_makaleler/anayasanin_ruhu__ murat_erol.pdf, Erişim Tarihi:14.10.2014

10 Hamza Eroğlu, Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yayınları, 1990, s.23211 Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin diğer Anayasaları ise; dördüncüsü 1952

yılında kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, beşinci anayasa, 9 Temmuz 1961’de halkoyunca kabul edilmiş Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve sonuncusu 7 Kasım 1982’de halkoylamasıyla kabul edilmiş, (1982 Anayasası olarak adlandırılan) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’dır.

4

23 Nisan 1920 Cuma günü en yaslı üye sıfatıyla Sinop

Mebusu Şerif Bey’in konuşmasıyla açılan Büyük Millet Meclisi

(BMM) daha sonra temel esaslarını belirlemiştir. Bu esasları

belirleyen 24 Nisan 1920 tarihli konuşmasıyla Mustafa

Kemal’dir. Mustafa Kemal, önerge olarak da verdiği bu

konuşmasında şu esaslar üzerinde durmuştur: 1. Bir hükümet

kurulması zorunludur. 2. Geçicibile olsa bir “hükümet (devlet)

reisi” tanımak ya da “padişah vekili” seçmek doğru olmaz. 3.

Meclisin temsil ettiği milli irade, vatanın kaderine fiilen el

koymuştur ve meclisin üstünde herhangi bir güç yoktur. 4. BMM

yasama ve yürütme yetkilerini uhdesinde toplar. Meclisten

seçilip görevlendirilecek bir heyet hükümet islerini yürütür.

Meclis başkanı bu kurulun da başkanıdır.12

Yeni kurulan birinci Meclisin en önemli hedefi Misak-ı

Milliye’yi gerçekleştirmekti. Yer yer mecliste tartışmalar ve

fikir ayrılıkları olsa da hiç kimse bu hedefin dışına

çıkmamıştır. 1921 Anayasasını kabul eden birinci Meclis içinde

kendilerine ikinci grup denilen Tesanüt Grubu, İstiklal Grubu,

Müdafaa-i Hukuk Zümresi, Islahat Grubu gibi muhalif gruplar

oluşmuştur. Mustafa Kemal, bu gruplar karşısında daha sonraları

Halk Fırkası olacak olan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk

Grubunu kurmuştur. Meclisteki ayrışma ve tartışmalar, yapılması

planlanan yenilik hareketlerini engellemeye, gereksiz vakit

kayıplarına sebep olmaktaydı. Oysa Modern bir Türkiye’nin inşa

edilmesi, M. Kemal’in önceden beri hedeflediği bir durumdu. Bu

hedefler, muhtelif eserlerde ve Nutuk’ta bahsedilmektedir.

Mesela M. Kemal’in yapacağı inkılâpları, Erzurum’a giderken12Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk,c.II, Milli Eğitim Bakanlığı Basımevi, İstanbul, 1973, s.931

5

yolda Mazhar Müfit (Kansu)’ya dikte ettirdiğini yine Kansu’nun

hatıralarında görmekteyiz.13 M. Kemal’in vakit kaybına

tahammülü yoktur. Muhalif grupların yenilikçi düşüncelere karşı

çıkması, bazı oturumları sabote etmesi seçimlerin yenilenmesini

önemli kılmıştır. Zaten iki yılda bir yapılması gereken

seçimler üç yıl geçmesine rağmen yapılmadığı da bir gerçektir.

Yani yapılması gereken seçim geciken bir seçimdir.14

Seçimlerin Yenilenmesi

TBMM 29 Ekim 1920’de açılmıştı. 1921 Anayasası ve Kanunu

Esasiye göre seçimler iki yılda bir yapılmaktadır. Ancak savaş

dönemi gelişmelerinden dolayı seçimler yenilenememiştir.

Birinci Mecliste muhalif ikinci grubun M. Kemal ve hükümetin

her icraatına muhalefet edip bu planları akil bırakma çabaları,

görüşmeleri sabote etmeleri seçimlerin yenilenmesini zorunlu

kılmıştır. Lozan görüşmelerine denk gelen günlerde Mustafa

Kemal’in de isteği doğrultusunda 120 vekilin imzası ile 1 Nisan

1923’te Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesi kararı

alınmıştır.15

Meclisin yenilenmesine karar verildikten sonra 8 Nisan

1923’te, daha sonra Halk Fırkası’nın da parti programı olacak

olan ilk seçim beyannamesi olan “9 Umde” (ilke) kabul

13 Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, c.1, TTK yayınları, Ankara, 1988, s.130-13214 Faruk Yılmaz, Türk Anayasa Tarihi, İz Yayıcılık, İstanbul, 2012, s.11615 Erol Kürkçüoğlu, “1923 Seçimleri”, s.121,

file:///C:/Users/pc2/Downloads/836-3301-1-PB.pdf, Erişim Tarihi:15.10.2014

6

edilmiştir.16 Bu bildirinin en önemli özelliği, Cumhuriyet

yönetimine geçileceğinin işaret etmesidir.

Yapılan iki dereceli seçimler17 sonucunda genellikle

Müdafaa-i Hukuk Grubu düşüncesi doğrultusundaki adaylar

seçilmiş ve ardından ikinci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi

açılmıştır.18 Böylece, ilk Meclis dönemi tarihe karışmış oldu.

Meclis 11 Ağustos 1923’te çalışmalarına başladıktan sonra ilk

iş olarak 1921 Anayasasını tadil ederek Cumhuriyetin ilanından

sonra anayasal değişikliği gerçekleştirmiştir.19

Bilindiği gibi, Cumhuriyetin ilan edildiği gün, 1921

Anayasasında çok önemli bir değişiklik yapılmıştı: 29 Ekim 1923

tarih ve 364 sayılı “Teşkilat-ı Esasiye Kanununun Bazı Mevaddının Tavzihan

Tadiline Dair Kanun” baslığını taşıyan yasa ile Cumhuriyetin

ilanının yanı sıra hükümet sistemiyle de ilgili önemli

değişiklikler getirmiştir. Yeni sistem, vekillerin ve

başvekilin seçimini, meclisin elinden alıp Cumhurbaşkanına

vermekle Meclis Hükümetinden parlamenter rejime doğru ilk adım16 8 Nisan 1923 tarihinde açıklanan 9 Umde:1 - Hâkimiyet, kayıtsız, şartsız milletindir. Bu değişmez düsturumuzdur.2 - Teşrinisani 1338 (Kasım 1922) kararıyla saltanat mülgadır. Hukuku hâkimiyet ve hükümrani, gayri kâbili terk ve tecezzi ve ferag (terk edilmez, parçalanmaz ve devredilmez) olmak üzere Türkiye halkının mümessilihakikisi olan Büyük Millet Meclisinin şahsiyeti mâneviyesinde mündemiçtir.3 - Memlekette emniyet ve asayişin muhafazası en mühim vazifemizdir.4 - Mahkemelerimizin süratle adaleti dağıtması temin edilecektir.5 - İktisadî kalkınma temin edilecektir.6 - Halkın askerlik müddeti azaltılacaktır.7 - İhtiyat zabitlerinin (Yedek subaylar) istikbali temin edilecektir.8 - Memurlar meselesinin tespit ve ikmali, halk işlerinin çabuk neticelenmesi.9 - Harap yerlerimizin sür’atle imarı.17 İki dereceli seçimde, seçmenler önce “ikinci seçmen” adı verilen bir grupseçmeni seçerler. Daha sonra bu ikinci seçmenler Milletvekillerini seçerler.18 Serap Yazıcı, Yeni Bir Anayasa Hazırlığı ve Türkiye, İstanbul Bilgi

Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2009, s.1619 Yılmaz, a.g.e., s.124

7

atılmıştır.20 Diğer düzenleme ise “Türkiye devletinin dini, din-i İslam’dır,

Resmi lisanı Türkçedir” hükmüdür. Bu hüküm daha sonra 1924

Anayasası’nda da aynen korunmuştur.21

1924 Anayasası’nın Hazırlanması

Anayasa hukukçularına göre anayasa koyuculuğu üç

kategoride sınıflandırılmaktadır. Bunlardan birincisi,

anayasanın millet iradesini ifade eden bir usulle yapılmasıdır.

Nitekim Milli Mücadele’den beri kabul edilen her iki anayasa ve

tadilleri Büyük Millet Meclisi tarafından yapılmıştır.

İkincisi, anayasayı, halkın bu iş için seçtiği bir heyet

tarafından yani kurucu meclis tarafından ve müzakere ile

yapılmasıdır. Üçüncüsü ise anayasa tasarısını, genel oyla

gelmemiş bir heyetin hazırlayıp referandumla halkoyuna

sunulması şeklidir.22

Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yaptığı 1921

Anayasası’nda, onun nasıl değiştirileceği hakkında bir hüküm

yer almamıştı. Ancak gelişen şartlarda ve beliren ihtiyaçlar

sonucunda Anayasa’yı tamamlama yolunda zaman zaman üstü örtülü

bir Meclis iradesi kullanılmıştır. TBMM'nin Kurucu Meclis

sıfatıyla anayasayı yaptığı yönünde fikirler ileri sürülmüşse

de gerçek bundan farklıdır. Anayasa yapımı yöntemlerinden biri

olan kurucu meclis usulüne göre meclis, münhasıran anayasa

yapımı amacıyla halk tarafından seçilmiş olmalıdır. Kurucu

20 Eroğlu, a.g.e., s.218-21921 Fehmi Akın, “1924 Anayasasının Modernleşme Açısından Anlamı”, Sosyal Bilimler

Dergisi, http://test.aku.edu.tr/AKU/DosyaYonetimi/SOSYALBILENS/dergi/VIII3/fakin.pdf, Erişim Tarihi:14.10.2014

22Saadettin Bilgiç, “Anayasa Nasıl Bir Meclis Tarafından Yapılmalıdır” Türk Yurdu, cilt 29 (61) Sayı: 263 (624) 98, 2009, s.24

8

meclis anayasayı yapıp, halk adına bunu kabul ettikten sonra

dağılır. Yasama faaliyetinde bulunamaz. Çalışmasını

tamamlayınca kabul ettiği anayasa metninde öngörülen kurumlara

yerini bırakarak ayrılır. Bu yönüyle TBMM’nin kurucu meclis

yönteminin doğasıyla bağdaşmadığı açıktır. 1924 Anayasası'nı

yapıp kabul eden ikinci Meclis, ne münhasıran anayasayı

hazırlayıp millet adına kabul etme amacıyla seçilmiş ne de bu

işi müteakiben görevinden ayrılmıştır.23

M.Kemal’e göre, o güne kadar 1921 Anayasası’nın

dolduramadığı birçok boşluk, meclis üyelerince de meşru sayılan

1876 Anayasası (Kanuni Esasi) ile doldurulmaktaydı.24 Aslında

Milli Mücadelenin zaferle sonuçlanması ve ardından Saltanatın

kaldırılması Kanun-i Esasiyi de resmen yürürlükten kaldırmıştı.

Cumhuriyetin ilan edilmesi ve Halifeliğin kaldırılması gibi

köklü düzenlemeler karşısında 1921 Anayasası da ihtiyaçları

karşılamaktan uzak kalmıştı.25 Sonuçta Meclis, millet adına

yetki kullanarak, ara dönem anayasası olan 1921 Anayasası’nı

değiştirme kararlılığını göstermiş ve 12 kişilik bir Anayasa

Komisyonu kurularak çalışmalara başlanmıştır. Komisyon başkanı

Yunus Nadi (Abalıoğlu) idi.

23 Ömer Anayurt, “1924 Anayasası'nda Temel Hak Ve Hürriyetler”, http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/7_7.pdf24 Atatürk, a.g.e., s.56325Temuçin Faik Ertan, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Siyasal Kitapevi, Ankara, 1999, s.233

9

1924 Anayasası’nın Kabulü

1924 Anayasası,26 Türkiye Devletinin ikinci anayasasıdır.

Anayasa, altı bölüm halinde ve 105 maddeden oluşmaktadır. 1924

Anayasası temel hak ve özgürlüklerine fazla yer ayırmaması gibi

bazı eksikliklerine rağmen modernleşme bakımından önemli

parametrelere sahip olduğu belirtilir. Bunlar; söz konusu

anayasanın yasallığa verdiği önem, herkesi vergi veren bir fert

yapma hedefi, meşruiyetin millete dayandırılması ve Türkiye

Büyük Millet Meclisi’ni siyasal hayatın merkezine koyması

şeklinde sıralanabilir.27

İkinci dönem Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra Anayasa

tasarısının hazırlanması için ilk önce Anayasa Komisyonu

(Kanun-u Esasî Encümeni) oluşturuldu. Anayasa taslağını

hazırlamakla görevli komisyon, yerinde bir görüş benimsemiş,

1921 metnini değiştirip genişletmek yerine, yeni bir anayasa

hazırlanmasını daha doğru bulmuştur. Komisyon, çalışmalarını

sürdürürken Meclis, önemli bir karara imza atmış, 11 Mart 1340

26 1924 Anayasasının ilk maddeleri şöyledir; Madde 1- Türkiye Devleti Bir Cumhuriyettir. Madde 2- Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi Layik

ve Devrimcidir. Devlet diliTürkçedir. Başkent Ankara’dır.Madde 3- Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir.Madde 4- Türk milletini ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi temsil eder ve

Millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır. Madde 5- Yasama yetkisi ve yürütme erki Büyük Millet Meclisinde belirir ve

onda toplanır. Madde 6- Meclis, yasama yetkisini kendi kullanır. Madde 7- Meclis, yürütme yetkisini kendi seçtiği Cumhurbaşkanı ve onun

tayin edeceği Bakanlar Kurulu eliyle kullanır. Meclis, Hükûmeti her vakit denetleyebilir ve düşürebilir. Madde 8- Yargı hakkı, millet adına usul ve kanuna göre bağımsız mahkemeler

tarafından kullanılır. Bkz. Resmi Gazete 15/1/1945-5905, Kanun No. 491, C. 5: 1019-103227 Akın, a.g.m.

10

(1924) tarih ve 83 sayılı “Teşkilât-ı Esasîye Kanununun Ekseriyet-i

Mutlakanın Sülüsan Ekseriyetiyle Kabul Edilmesine Dair Kararı” almıştır. Bu

değişikle yeni Anayasa’nın kabul edilebilmesi için, Meclis’in

mutlak çoğunluğunun üçte ikisinin oyu yeterli olacaktır.

Meclis, aslında bu kararla yetkisini sınırlandırmış ancak

Anayasanın diğer bütün kanunlardan üstün olduğunu fiilen

göstermiştir.28

1924 Anayasası, hedefinde parlamenter sistem olmasına

rağmen 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu’ndan tam anlamıyla

kopamamıştır.29 Yasanın temel yapısı bakımından büyük ölçüde

1921 Anayasası’nın 1923 değişikliği ile kurulan çatısına sadık

kalındığı ifade edilmiştir.30Encümen (komisyon), BMM’ne kanun

teklifi ile birlikte verdiği mazbatada, “layihamızın tanziminde ilim

ve fennin son telakkiyatından ve sair cumhuri devletlerin kavanin-i esasiyesinden bir

hayli istifade edildiği gibi, inkılabımızın ruhu daima dikkatte tutulmuştur.”

demektedir. 31

Kanun-ı Esasi Encümeninin hazırladığı Anayasa Tasarısı 9

Mart 1924 tarihinde Genel Kurulda görüşülmeye başlanmıştır.

Anayasanın Kabulüne Dair Meclis Tartışmaları

1924 Anayasası tek partili bir meclis tarafından

hazırlanmış olsa da anayasa tasarısının mecliste görüşülmesi

sırasında önemli tartışmalar yaşanmış, pek çok madde önerisi

reddedilmiş veya değiştirilmiştir. Bunlardan en önemlisi

tasarının 25. maddesidir.32

28 Mumcu, a.g.m.29 Cemil Koçak, “Siyasal Tarih (1923-1950)” Çağdaş Türkiye (1908-1980), (ed)

Sina Akşin, Cem Yayınevi, İstanbul, 1992, s.9630 Aynı yer.31 Aktaran: Akın, a.g.m.32 TBMM Zabıt Ceridesi, On dokuzuncu İçtima, II. Devre, 23.3.1340

11

Söz konusu tasarı maddesinde, cumhurbaşkanına, hükümetin

görüşünü alarak gerekçesini Meclis’e ve millete bildirmek

şartıyla Meclis’i erken seçime götürme yetkisi tanınıyordu. Bu

açıkça Meclis’i fesh etme yetkisiydi. Yani yürütme, yasama

organının üstünde konumlandırılıyordu. Bununla, meclis hükümeti

yapısından büyük ölçüde uzaklaşılmış oluyordu. Tasarıdaki hüküm

ile cumhurbaşkanına verilen feshetme hakkı hiçbir koşula

bağlanmamıştı. Anayasa’nın gerçek yapısıyla bağdaşmayan bu

hüküm, genel kurulda en çok üzerinde durulan konu olmuştur.

Milletvekillerinin büyük bir çoğunluğu, cumhurbaşkanının

Meclis’i dağıtma hakkına karşı çıkmışlar, dağıtma hakkının

reisicumhurda olmasının milli egemenlik ilkesine ve güçler

birliği ilkesine uygun olmadığını ileri sürmüşler ve meclis

üstünlüğünün mutlak olması gerektiğini

vurgulamışlardır.33Saruhan milletvekili Reşat Bey bizzat

Atatürk’e verilmek istenen yetkiye karşı çıkmış “Gazi Paşa

hazretleri emin olsun ki millet yine kendi tabir ve tavsiyeleri veçhile hakimiyetlerinden

bir zerresini ismi ve makamı ne olursa olsun ve kim olursa olsun hiçbir makama,

hiçbir ferde teslim etmeyecektir” diye görüşünü açıklamıştır. Neticede,

gece yarısından sonra görüşülen tasarının bu maddesi34 uzun

müzakereler sonucunda, Meclis’te 130 üyenin katıldığı oturumda

126 üyenin oyuyla reddedilmiştir. Maddenin son hali şöyledir;

“Seçim dönemi bitmeden Meclis, üyelerinin tam sayısının salt çokluğu ile seçim

yenilemeğe karar verirse, yeni toplanan Meclisin seçim dönemi kasım ayından

başlar.”35

33 Mumcu, a.g.m.34 “Meclis kendiliğinden intihabatın tecdidine karar verebileceği gibi

Reisicumhurda Hükümetin mütalâasını aldıktan sonra erbabı mucibesini Meclise ve millete bildirmek şartıyla buna kanar verebilir”

35 Resmî Gazete, 24.4.1924; Düstur, Üçüncü Tertip, Cilt 5, ( 20 Nisan 1340(1924) ve 491 sayılı Teşkilât-ı Esasîye Kanunu)

12

Cumhurbaşkanının yedi yılda bir seçilmesi de çok

tartışılmıştır. Komisyon başkanı Yunus Nadi, istikrar amacıyla

sürenin uzun tutulduğunu söylese de bu süre uzun bulunmuş, uzun

görüşmelerden sonra süre dörde düşürülmüştür. Cumhurbaşkanının,

Meclis üyeleri arasından ve Meclisçe dört yıllığına seçilmesi

meselesi güçler birliği ilkesine uygun bir şekilde

hallolmuştur.36

Meclisin yasama yetkisini kısıtlayan Cumhurbaşkanının,

meclisten geçen yasa tasarılarını veto etme hakkı da çok

tartışılmış, güçler birliği ilkesi ile bağdaşmadığını düşünen

vekillerce bu doğru bulunmamıştır. Nitekim eleştiriler ciddiye

alınarak cumhurbaşkanına bugün olduğu gibi ikinci kez meclise

yeniden görüşülmesi için iade etme hakkı verilmiştir.37

Gece yarılarına ve sabahlara kadar süren komisyon

görüşmelerinde bundan başka meseleler de tartışılmıştır;

Başkumandanlık yetkisinin cumhurbaşkanına verilmesi, kadınlara

seçme ve seçilme hakkının tanınması, Türkiye Devletinin bir

halk devleti olduğunun anayasaya yazılması, ikinci bir meclisin

kurulması gibi... Mersin milletvekili Niyazi Bey, yasada yer

alan “Türkiye” kelimesinin “Türk” kelimesiyle değiştirilmesini

istemiş, ama reddedilmiştir. Milletvekili seçilme hakkını

içeren madde görüşülürken” her Türk” ifadesinin belirsiz

olduğu, kadınları kapsamadığının anlaşılabileceği, bundan ötürü

ifadenin “kadın-erkek her Türk” olarak yazılmasının gerektiği

vurgulanmıştır. Ancak, bunun sırasının henüz gelmediği

36 TBMM Zabıt Ceridesi, On dokuzuncu İçtima, II. Devre, 23.3.134037 Koçak, Tarihin Buğulu Aynası, Timaş Yayınları, İstanbul, 2013, s.115

13

düşüncesinden olsa gerek öneri reddedilmiş, madde “her erkek

Türk” olarak değiştirilmiştir.38

Meclisin dikkat çekici tartışmalarından biri de

hâlihazırdaki meclisin süresi ile ilgili meseledir. Meclis 1921

Anayasasına göre iki yıllığına seçilmişti. Yeni tasarıya göre

meclislerin süresi ise dört yıla uzatılmıştı. Bazı üyeler,

seçilen vekillerin sonradan çıkarılan yasadan etkilenmemesi

gerektiği ve dört yılın siyasi olarak da etik olarak da doğru

olmadığı görüşündeydi. Meclisin kendi kendine süresini

uzatması, hâkimiyetimilliyeye tecavüz olur dendi. Tartışmalar

sonunda bunun kararını Meclis’in verebileceği üzerinde ortak

bir karar alındı. Meclis de dört yıldan yana karar alınca bu

karara muhalif üyelerden Gaziantep milletvekili Zeki Bey “Ne

oldu hakimiyeti milliye yahu” diye tepkisini dile

getirmiştir.39

Hiç şüphesiz yukarıda belirtilen tartışmaların kaynağında

Meclisin üstünlüğünün ve ilkelerinin korunmasına yönelik

esaslar vardır. Alınan ortak kararlar parlamentonun üstünlüğünü

sağlamaya yönelik hükümlerdir. TBMM, üstün ve rakibi olmayan

bir organdır. Meclis iradesinin üstünde herhangi bir güç veya

makam bulunmamalıydı. Meclisin üstünlüğü ilkesi aynı zamanda

Cumhuriyet tarihinin bir geleneği olacaktır.40

38 TBMM Zabıt Ceridesi, On dokuzuncu İçtima, II. Devre, 23.3.134039 Koçak, a.g.e.,, 2013, s.11840 Ömer Anayurt, “1924 Anayasası'nda Temel Hak Ve Hürriyetler”,s.2,

http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/7_7.pdf, Erişim Tarihi:14.10.201414

Neticede 12 üyeden oluşan Anayasa Komisyonunun hazırladığı

1924 Anayasası, 9 Mart 1924’te başlayan Meclis görüşmelerinin

ardından 20 Nisan 1924 tarihinde kabul ve ilan edilmiştir.41

1924 Anayasası kısa, basit, sağlam yapılı ve kendi içinde

tutarlı bir Anayasadır.42 Herhangi belli bir ülkenin anayasası

esas alınarak hazırlanmamıştır. Ancak Anayasa Komisyonu sözcüsü

Celal Nuri Bey’in ifadelerinden anlaşıldığına göre, anayasa

taslağı hazırlanırken,1875tarihli Fransız Anayasası’ndan ve

özellikle Polonya Anayasa’sından yararlanıldığı

anlaşılmaktadır. Bu durum, Polonya’da da güçler birliği

sisteminin kabul edilmiş olması etkili olmuş olabilir.43

1924 Anayasası’nın dayandığı ilkelerin, 1921 Anayasası’nın

dayandığı temel ilkelerle benzerlik gösterdiği ifade

edilmektedir. Yapılan şey, kısa ve öz olan 1921 Anayasası’nın

eksikliklerinin giderilmesi ve günün şartlarına göre düzenleme

ve ilavelerin yapılarak 105 madde olarak yeni Türkiye

Devleti’ni temsil eder hale getirilmesidir.44

1924 Anayasası’nın Yapısı ve Temel Özellikleri

1924 Anayasasının temel özelliklerini şöyle sıralamak

mümkündür:

Öncelikle bu anayasanın 104. maddesi ile 1921’den beri

uygulanan ikili anayasal dönemi sonlandırılmış; 1876 Kanunu

41 A.Şeref Gözübüyük, Açıklamalı Türk Anayasaları, Turhan Kitabevi, Ankara, 2007,s.48

42 Gözübüyük, a.g.e.,s.4743 Aynı yer.44 Aynı yer.

15

Esasi ve 1921 Teşkilatı Esasiye açıkça yürürlükten

kaldırılmıştır.45

1924 Anayasası'nın dayandığı temel ilkelerden biri ve en

önemlisi, hiç şüphesiz Milli Mücadele döneminin vazgeçilmezi

olan kuvvetler birliği ilkesi idi. 1921 Anayasası’nın

geleneğini sürdürerek güçler birliği ilkesi devam

ettirilmiştir. Bu ilke gereği millet, vekalet verdiği

temsilcileri aracılığı ile egemenliğini hiçbir güçle

paylaşmadan kullanabiliyordu. Anayasa Komisyon üyesi Celal Nuri

Beyin ifadelerinde ve Zabıt Ceridelerinde görüldüğü gibi,

tasarının yapımı aşamasında güçler birliği ilkesine son derece

özen gösterilmiş, Meclisin varlık gayesinin de bu olduğu

vurgulanmıştır.46

1924 Anayasası 6 bölümden ve 105 maddeden oluşmaktadır.

Birinci bölüm genel hükümlerden, ikinci bölüm yasamadan, üçüncü

bölüm yürütmeden, dördüncü bölüm yargıdan, beşinci bölüm temel

hak ve hürriyetlerden, altıncı bölüm değişik konulardan

bahsetmektedir. Genel hükümlere göre; “devletin şekli

Cumhuriyettir.” Bu devlet şekli aynı zamanda 102. madde ile

korunmuştur.47

1924 Anayasası’na göre ulusal egemenliğin, yasama ve

yürütme iktidarının yalnızca TBMM tarafından kullanılacağı

belirtilmiştir. Meclisteki tartışmalarda Yürütmeye, Meclisi

feshetme yetkisinin verilmemiş olması Meclis üstünlüğünün devam

ettiğinin göstergesidir. Kurulan sisteme göre Cumhurbaşkanı,

üyeleri arasından Meclis tarafından seçilmekte; Başbakan,45 Gözler, a.g.e., 2008, s.3646 TBMM Zabıt Ceridesi, On dokuzuncu İçtima, II. Devre, 23.3.134047 Resmi Gazete 15/1/1945-5905, Kanun No. 491, C. 5: 1019-1032

16

Cumhurbaşkanı tarafından yine üyeler arasından atanmaktadır.

Başbakanın belirlediği hükümet, Cumhurbaşkanının onayı ve

TBMM’nin güvenoyu ile kurulmaktadır. Siyasal sorumluluk,

parlamenter sistemin gereği Cumhurbaşkanında değil Başbakan ve

hükümettedir.48

Yasama görevi TBMM tarafından kullanılmaktadır. TBMM

millet tarafından seçilen mebuslardan oluşur. Mebus olabilmek

için erkek olmak ve 30 yaşını doldurmuş olmak gerekir. Seçme

yaşı 18’dir (daha sonraki düzenlemede 22’ye çıkarıldı). 4 yılda

bir yapılan seçimlerde seçilen mebusların yasama sorumsuzluğu

ve dokunulmazlığı vardır. Meclisin kabul ettiği kanunların

Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması gerekir. Cumhurbaşkanının

mutlak veto yetkisi olmayıp bir defaya mahsus “ bir daha

müzakere edilmesi” üzerine Meclise iade etme yönünde

geciktirici bir veto yetkisi vardır.49

1924 Anayasası’na göre Yürütme yetkisi parlamenter

sistemin gereği olarak Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu (İcra

Vekilleri Heyeti) tarafından kullanılmaktadır. Siyasi

sorumluluğu olmayan Cumhurbaşkanının yetkileri sınırlı ve

semboliktir. Bakanlar Kurulu, hükümetin genel siyasetinden ve

kendi selahiyeti dairesindeki icraattan sorumludur.50

Anayasasının, 68 - 88nci maddeler arası, temel hak ve

hürriyetleri ile ilgilidir. Bu maddeler incelendiğinde 18.

yüzyıl filozoflarınca geliştirilen ve 1789 Fransız İnsan ve

Yurttaş Hakları Bildirisi ile somut ifadesini bulan doğal

48 Koçak, “Siyasal Tarih (1923-1950)” Çağdaş Türkiye (1908-1980), (ed) Sina Akşin, Cem Yayınevi, İstanbul, 1992, s.96

49 Resmi Gazete 15/1/1945-5905, Kanun No. 491, C. 5: 1019-103250 Gözler, a.g.e., 2008, s.39

17

hukuk, doğal hak ve ferdiyetçiliğin Anayasa'nın hürriyet

anlayışına yansıdığı anlaşılmaktadır. Mecliste, yirmi maddeden

ibaret bulunan hürriyetler bölümü, birkaç madde dışında hemen

hemen hiç tartışılmamış ve Komisyon'un teklif i olduğu biçimi

ile kabul edilmiştir.51

Anayasa'da hak ve hürriyetlerin öznesi olarak "Türkler"

gösterilmiştir. 88. maddede Türk ifadesi, "Türkiye ahalisine

din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla (Türk) itlak

olunur" şeklinde tanımlanmıştır. Yani Türklük ne dini, ne de

ırki bir anlam ifade etmeyip, coğrafi ve siyasi bir içeriğe

sahiptir.

1924 Anayasası, bütün kişi haklarına yer vermiştir. Kişi

dokunulmazlığı, vicdan, düşünce, söz, yayım, seyahat, toplantı,

dernek kurma (m. 70), hayat hakkı (m.71), tutuklama ve

yakalamanın kanuniliği (m. 72), işkence, eziyet, müsadere ve

angarya yasağı (m. 73), kanunda belirtilen istisnalar dışında

el koyma ve kamulaştırma yasağı (m. 74), dini ve felsefi görüş,

düşünce ve inançlarından dolayı kişinin kınanmaması,(m. 75),

kanun çerçevesinde dini ayin ve törenler düzenleyebilme (m.75),

konut dokunulmazlığı (m. 71 ve 76), sansür yasağı (m. 77),

seferberlik, sıkıyönetim ya da salgın hastalık halleri dışında

seyahat hürriyetine engel olunmaması (m. 78), haberleşmenin

gizliliği hakkı (m.81), kanuni yargı yolu (m. 83).52

Anayasa siyasi hakların bir kısmına da yer vermiştir. Her

ne kadar bu alanda eksiklikler olsa da, hak kategorisi olarak

bu grup haklar da anayasal listede yer almıştır. Seçme ve

51Anayurt, a.g.m.52 Resmi Gazete 15/1/1945-5905, Kanun No. 491, C. 5: 1019-1032

18

seçilme hakkı (m. 10, 11), dilekçe hakkı (m. 82), vatandaşlık

hakkı (m. 88), vergi ödevi ve verginin kanuniliği ilkesi (m.

84, 85), kamu hizmetlerine girme hakkı (m. 92).53

Bundan başka Anayasa, bugün ekonomik haklar olarak bilinen

bazı hak ve hürriyetleri de saymıştır: Mülkiyet hakkı (m. 70)8,

çalışma ve sözleşmeyapma hürriyeti (m. 70, 79), ortaklık kurma

hakkı (m. 70) gibi.

Anayasa’da öne çıkan bu özgürlüklerin kısıtlanmasının da

ancak kanunla yapılabileceği hükmüne yer verilmiştir. Lakin bu

sınırlamaların ölçüsünün ne olduğu açık bir şekilde ifade

edilmediğinden, zamanla iktidarların geniş yetkiler elde

etmesine sebep olduğu yönünde tartışmalara yaşanmıştır.54

1924 Anayasası'na göre devlet müdahaleci ve düzenleyici

değildir. Bunda bir yıl önce yapılan İzmir İktisat Kongresi'nde

alınan liberal ve özel teşebbüsçü kararları etkili olmuş

olabilir. Anayasa'nın öngördüğü devlet felsefesi sosyal değil,

liberal ve bireyci olup, kişinin kendi kaderini kendisinin

düzeltmesi gerektiği inancına dayalıdır.55

Özbudun’a göre 1924 Anayasasında hükümet sistemi, bazı

yönleri itibariyle parlamenter sisteme, bazı yönleri itibariyle

meclis hükümeti sistemine benzemektedir.56 Karma sistem olarak

adlandırılan bu sistemde “kuvvetler birliği ve görevler53 Resmi Gazete 15/1/1945-5905, Kanun No. 491, C. 5: 1019-103254 Ertan, a.g.e., s.23355Anayurt, a.g.m.56 Meclis Hükümeti sistemine benzeyen uygulamalar: Meclis millet namına

egemenlik hakkını kullanır; Yasama ve Yürütme erkleri Mecliste toplanır; Meclis, hükümeti her zaman denetleyebilir, düşürebilir. Parlamenter sisteme benzeyen uygulamalar: Yürütme yetkisini Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu eli ile kullanır; Hükümetin kolektif sorumluluğu vardır. Bkz: Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukukuna Giriş, Ekin, Bursa, 2008, s.40

19

ayrılığı” vardır. Mesela yasama ve yürütme, Meclis bünyesinde

teorik olarak birleşmiştir; ancak, Meclis yürütme yetkisini

bizzat değil, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu marifetiyle

kullanmaktadır.57

1924 Anayasası, teorik çerçevede katı bir anayasa olarak

ifade edilir. Anayasanın katılığı hem şeklinde hem de

içeriğinde göze çarpar. Bu katılık, 103. maddede anayasanın

üstünlüğü ilkesinde kendini gösterir: Şöyle ki;"Teşkilat-ı

Esasiye Kanunu'nun hiçbir maddesi, hiçbir sebep ve bahane ile

ihmal veya tatil olunamaz. Hiçbir kanun Teşkilatı-ı Esasiye

Kanununa münafi (aykırı) olamaz". Ancak kanunların anayasaya

aykırı olamayacağının anayasada gösterilmiş olması, bunu

sağlayacak kurumlar getirilmemişse, elbette pratik bir yarar

sağlamaz. Eğer anayasa hükümleri; yasama organınca

çiğnenebiliyor ve bu ihlallere karşı herhangi bir yaptırım

uygulanamıyorsa, anayasanın üstünlüğü boş bir sözcükten öte bir

anlam taşımaz. Anayasanın üstünlüğü ancak kanunların anayasaya

uygunluğu denetiminin varlığıyla işlerlik kazanır.58

1924 Anayasası’na Getirilen Eleştiriler

1924 Anayasası bazı maddeleri ve ortaya koyduğu normlar

itibariyle eleştirile gelmişti. Eleştirilen konulardan en

başında yargı yolu teminatının ve genel savunma hakkının

olmaması konusu olmuştur. Yargı erki 1924 Anayasasının 8.

maddesine göre millet namına bağımsız mahkemeler tarafından

kullanılmaktadır. Ancak daha sonraki İstiklal Mahkemelerinin

kurulmasında da görüleceği üzere olağanüstü mahkemelerin

57 Aktaran: Gözler, a.g.e., 2008, s.4058Anayurt, a.g.m. s.13

20

kurulması bu Anayasa ile engellenmemiştir. Bu tür eksikliklerin

yaşanmasında sebep olarak anayasanın maddelerinin

yorumlanmasının (tefsir etme) mahkemelere değil yasama organına

verilmiş olması olarak görülmüştür.59

Anayasa teorisyenleri, 1924 Anayasasının çoğulcu değil

çoğunlukçu demokrasi anlayışında olduğunu belirtmektedirler.

Çoğunlukçu demokrasiyi andıran bu yapıdaki meclislerde,

meclisin iradesinin sınırsız olduğu ve Mecliste çoğunluğu

elinde bulunduran parti veya grubun istediğini yapmakta serbest

olduğu söylenmektedir. Kişisel hak ve özgürlüklerin yargısal

güvencesinin olmaması, özgürlüklerin sınırlandırılmasının

ölçütlerinin ortaya konmaması, çıkarılan kanunların Anayasaya

uygunluğunu kontrol edecek üst yargı kurullarının (daha açık

ifadesiyle Anayasa Mahkemesi) kurulmaması, yargı

bağımsızlığının tam olarak sağlanamaması bu tür çoğunlukçu

demokrasi anlayışının pekişmediğine dair göstergelerdir. Bu

göstergelerin 1924 anayasasında var olduğu belirtilmektedir.60

1924 Teşkilât-ı Esasîye Kanunu, temel hak ve hürriyetler

konusunda oldukça liberal bir anlayışa sahiptir. Ancak bu

dönemde, uygulamaların böyle olmadığı yönünde eleştirilere

rastlanmaktadır. Mesela 4 Mart 1925’te çıkarılan Takrir-i Sükûn

Kanunu ile basın ve siyasal muhalefetin susturulduğu,

59 “Kanun koymak, kanunlarda değişiklik yapmak, kanunları yorumlamak, kanunları kaldırmak, Devletlerle sözleşme, antlaşma ve barış yapmak, harp ilan etmek, Devletin bütçe ve kesin hesap kanunlarını incelemek veonamak, para basmak, tekelli ve akçalı yüklenme sözleşmelerini ve imtiyazları onamak ve bozmak, genel ve özel af ilan etmek, cezaları hafifletmek ve değiştirmek, kanun soruşturmalarını ve kanun cezalarını ertelemek, mahkemelerden çıkıp kesinleşen ölüm cezası hükümlerini yerine getirmek gibi görevleri Büyük Millet Meclisi ancak kendisi yapar.” (26. Madde)

60 Aktaran: Gözler, a.g.e., 2008, s.4321

çıkarılan “İnkılâp Kanunları”nın kabul ettirilmesinde şiddete

başvurulduğu, olağanüstü mahkeme niteliğinde olan “gezici”

Ankara İstiklâl Mahkemesinin bu kanunlara aykırı hareket

edenleri terörle sindirdiği, mahkemelerin âdil yargılanma

hakkını ihlâl ettiği vurgulanmıştır. Yine, 1925 yılında muhalif

dergi ve gazetelerin çoğunun kapatılması, 25 Temmuz 1931 tarih

ve 1881 sayılı Matbuat Kanunu ile “memleketin umumî siyasetine

dokunacak” yayınlar yapan gazetelerin Bakanlar Kurulu kararıyla

kapatılması dikkat çekmiştir. Bundan başka, Anayasadaki “altı

umde”ye aykırı dernek kurulmasının yasaklanması, seçimlerin

iki dereceli olarak ve “açık oy, gizli sayım” esasına göre

yapılması da yine anayasanın özgürlükçü ve demokratik liberal

yapısına aykırı uygulamalar olarak görülmüştür.61

1924 Anayasası, bazı hukukçular tarafından, sosyal ve

ekonomik haklar akımına yabancı kalması, sosyal devlet

anlayışından uzak, klasik ve bireyci bir felsefeye sahip olması

yönüyle eleştirilmiştir. Ancak sosyal haklara yer

verilmemesinin nedeni; sosyal hakların Anayasa'nın yapıldığı

dönemde klasik haklar kadar yaygın olmaması ve zamanın

anayasalarına yeni yeni girmeye başlamış olduğundan 1924

Anayasası'nı hazırlayanların bu akıma yabancı kalmış olması

olabilirler. Zira sosyal hakların anayasal tanınmalarına ve

düzenlenmelerine daha çok, Soğuk Savaş döneminde

rastlamaktadır. Bununla birlikte, Anayasanın 1960 yılında

kaldırıldığı tarihe kadar, sosyal haklaralanında özel kanunlar

yoluyla ve bazı uluslararası sözleşmelere taraf olarak

küçümsenmeyecek adımlar atılmıştır. Mesela, kömür madeni61 Gözler, “1924 Teskilati Esasiye Kanunu”, www.anayasa.gen.tr/tek-1924.htm;

Erişim Tarihi:14.10.201422

işçilerine tanınan haklar, Frenginin önlenmesi kanunu, iş

kanunu ve işkazaları, meslek hastalıkları ve analık

sigortalarıylailgili haklar buna örnek gösterilebilir.

Görüldüğü üzere 1924 Anayasasında, sosyal haklara yer vermese

de, özelkanunlarla kabul edilen haklar, döneme sosyal bir

karakter vermiştir.62

Diğer taraftan 1924 Anayasası, dış dinamiklerin baskısıyla

yapılmış olmaması, olağanüstü dönemde ve bir kurucu meclis

tarafından değil de olağan parlamento tarafından hazırlanmış

olması yönüyle Türkiye’nin en sivil ve demokrat anayasası

olarak ifade edilir. Ancak özgürlüklerin arttırılması için

biraz daha beklenmesi gerekecektir.

1924 Anayasası’nda Yapılan Değişiklikler

1924 Anayasası’nda 1924’ten 1960 yılına kadar beş ayrı

değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikler şunlardır:

10 Nisan 1928 tarih ve 1222 sayılı Kanunla yapılan

değişiklikte, Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “Türkiye

Devleti’nin dini İslâm’dır” hükmü çıkarılmıştır. Ayrıca 8.

madde ve 38. maddede yer alan milletvekillerinin ve

cumhurbaşkanının yeminlerindeki “vallahi” kelimesi “namusum

üzerine söz veririm” ifadesiyle değiştirilmiştir. Yine Meclisin

görevleri arasında yer alan “ahkam-ı şer’iyyenin tenfizi”

hükmü, Anayasanın 26. maddesinden çıkartılmıştır. Bu

değişiklikler Türkiye Cumhuriyeti Devleti, laik devlet yapısına

büründürülmüştür.63

62 Anayurt, a.g.m.,s.263 Resmî Gazete, 14.4.1928, Sayı 863; Düstur, Tertip 3, Cilt 9, s.142

23

10 Aralık 1931 tarih ve 1883 sayılı Kanunla Maliye işleri

ile ilgili Anayasanın 95. maddesinde bir değişiklik

yapılmıştır.64

5 Aralık 1934 tarih ve 2599 sayılı Kanunla Anayasanın 10.

maddesinde yer alan “onsekiz yaşını bitiren her erkek Türk”

ifadesi, “yirmi iki yaşını bitiren kadın, erkek her Türk”

şeklinde değiştirilerek, kadınlara milletvekili seçme hakkı

verilmiş ve seçmen yaşı on sekizden yirmi ikiye çıkarılmış; 11.

maddedeki değişiklikle de kadınlara milletvekili seçilme hakkı

getirilmiştir.65

5 Şubat 1937 tarihli ve 3115 sayılı Kanunla Cumhuriyet

Halk Partisi’nin (CHP) ilkeleri olan “cumhuriyetçilik,

milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılâpçılık”

ilkeleri, Anayasanın 2. maddesine dahil edilerek Türkiye

Cumhuriyeti Devleti’nin temel nitelikleri olarak

belirtilmiştir. Ayrıca bakanlıklarda siyasi müsteşarlıklar

oluşturularak 44, 47, 48, 49, 50 ve 61. maddelerinde değişiklik

yapılmıştır.66

29Kasım 1937 tarih ve 3272 sayılı Kanunla Anayasanın, 44,

47, 48, 49, 50 ve 61. maddelerinde değişiklik yapılmış, siyasi

müsteşarlıklar kaldırılmıştır.67

10 Ocak 1945’de ve 24 Aralık 1952’de yapılan

değişikliklerle Anayasa’nın dili üzerinde değişikliklere

gidilmiştir. Anayasada kullanılan kelimeler yeni Türkçe ismi

verilen kelimelerle değiştirilmiştir. Mesela “vekil” yerine

64 Resmî Gazete, 15.12.1931, Sayı 1976; Düstur, Tertip 3, Cilt 13, s.2565 Resmî Gazete, 11.12.1934, Sayı 2877; Düstur, Tertip 3, Cilt 16, s.3666 Resmî Gazete, 13.2.1937, Sayı 3533; Düstur, Tertip 3, Cilt 18, s.30767 Resmî Gazete, 1.12.1937, Sayı 3773; Düstur, Tertip 3, Cilt 19, s.38

24

“bakan”, “mebus” yerine “milletvekili” denilmiştir. Daha sonra

bundan vazgeçilmiş ve 24 Aralık 1952 tarihinde yapılan

değişiklikle Anayasanın dili tekrar 1945’ten önceki şekline

getirilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 36 yıl gibi çok uzun süre

yürürlükte kalan 1924 Anayasası, 1945 sonrasında ortaya çıkan

siyasal ve toplumsal gelişmeler karşısında sorunları çözmede

yetersiz kalmıştır. II. Dünya Savaşı sonrası gündeme gelen

İnsan hakları konusunda yeni ilkeleri kapsamada yetersiz kalan

1924 Anayasası, yapısında var olan Meclis üstünlüğü ilkesinin

zamanla aşırı bir biçimde kullanılması sonucu özgürlüklerin

sınırlandırılmasına ve siyasi krizlerin yaşanmasına sebep

olmuştur. Bu da 1950’li yıllarda anayasa sorununu gündeme

getirmiştir. Yaşanan siyasi krizler sonucu 27 Mayıs 1960

tarihinde Ordu ülke yönetimine müdahale etmiş ve ardından

parlamentoyu feshederek 1924 anayasasını yürürlükten

kaldırmıştır.

Sonuç

1924 Anayasasını kabul eden ikinci dönem Meclis, hem tek

partiden oluşması hem de vekillerinin seçilme usulleri

itibariyle tartışmalı bir konu olsa da, kabul edilen 1924

Anayasası içeriği itibariyle demokratik bir yapıya sahiptir.

Egemenliğin millete ait olması ve millet adına bu hakkın

seçilmiş bir organ olan TBMM tarafından kullanılacağı hükmü

önemli bir demokratik özelliktir. Öte yandan parlamenter

yapısıyla, yasamanın Meclis tarafından, yürütmenin Meclis adına

Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından kullanılması

hükmüyle, izlenecek politikaların belirlenmesi yetkisini25

seçilmişlere vermektedir. Yine yargı hakkının, millet adına

bağımsız mahkemelerce uygulanmak istenmesi, yargı düzeninin

oluşmasında önemli etkiye sahiptir. Bütün bunlara ek olarak

kişi dokunulmazlığı, din ve vicdan hürriyeti, basın hürriyeti,

düşünce, seyahat, sözleşme, çalışma, mülkiyet, toplanma, dernek

kurma gibi pek çok klasik hakkı düzenlemektedir. Nihayet 103.

madde ile anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına yer

vererek özgürlüklere güvence vermektedir.

Ancak, özünde demokratik bir ruh taşımasına rağmen,

Anayasanın üstünlüğü kuralını ve benimsenen demokrasi

anlayışını gerçekleştirecek hukuk devleti mekanizmalarının

kurulamaması anayasanın temel norma dönüşememesine sebep

olmuştur. Böylece Devlet iktidarının sınırlanmasında etkin

araçların öngörüldüğü ve temel hak ve özgürlüklere güvence

verildiği çoğulcu demokrasi yerine, kökü Rousseau'ya dayanan

ve çoğunluk iradesine yanılmazlık atfederek, "çoğunlukçu

demokrasi" anlayışı ortaya çıkmıştır. O gün Anayasa yapıcıları

için Meclisin iradesini denetlemek milletin iradesini

denetlemek anlamını taşıdığından olsa gerek, çıkarılan

kanunları denetleyici üst yargı kurulları kurulamamıştır.

Ancak, meclis iradesine karşı hiçbir anayasal güvenceye yer

vermeyen sistemlerde meclis çoğunlukları, temel hak ve

hürriyetleri çiğneme noktasında bazen, mutlak yönetimleri bile

aratır olabilmektedir. Anayasa yargısı ile kontrol edilmeyen ve

yasama organının çoğunluğuna göre işleyebilecek bir sistemin,

güvence altına alınmamış hak ve hürriyetler için ne büyük bir

tehlike olduğu zaman içinde kendini gösterdiği ortadadır.

Düşünceleriyle Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nı tetikleyen ABD’li

26

siyaset kuramcısı Thomas Paine'in "çoğunluk istibdadı, istibdatların en

korkuncudur" veciz sözünün somut anlamı hem tek partili

dönemlerinde, hem de çok partili dönemlerde açıkça yaşanmıştır,

yaşanmaktadır.68

1924 Anayasasına getirilen çoğunlukçu demokrasi anlayışı

aynı zamanda mecliste azınlık durumundaki partilerin temsil

ettiği hakları güvencesiz bırakmakta, çoğunluğa dönüşme

olanağını sınırlandırmakta ve bunların karar alma mekanizmasına

katılımlarını engellemekte, aynı zamanda iktidarın seçimler

aracılığı ile el değiştirmesini neredeyse imkansız kılmaktadır.

Ancak 1924 Anayasası’nın temel amacı o dönem için milli

devletin yapılandırılması, toplumun biçimlendirilmesi ve

gerekli reformların gerçekleşebilmesi idi. 1924 Anayasası, o

gün Avrupa modelinde bir anayasa yargısına yer verseydi,

toplumsal değişim ve dönüşümün ivmesi o kadar hızlı ve radikal

olmayabilirdi. Fakat kanaatimce eğer Avrupa modeli anayasa

yargısı zaman içerisinde dönüşümle giderilebilseydi veya yargı

organları, denetimi içtihatla kurumsallaştırabilseydi

Atatürk’ün mirası olan bu Anayasanın, bugün, uygulanışının 90.

yılını kutluyor olabilirdik.

Kaynakça

AKIN, Fehmi; “1924 Anayasasının Modernleşme Açısından Anlamı”, Sosyal

Bilimler Dergisi,

68 Anayurt, a.g.m.,s.427

http://test.aku.edu.tr/AKU/DosyaYonetimi/SOSYALBILENS/dergi/VIII3/

fakin.pdf

ANAYURT, Ömer; “1924 Anayasası'nda Temel Hak Ve Hürriyetler”,

http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/7_7.pdf

ATATÜRK, Mustafa Kemal; Nutuk,TDTEY, İstanbul, 1973

BİLGİÇ, Saadettin; “Anayasa Nasıl Bir Meclis Tarafından Yapılmalıdır” Türk

Yurdu, cilt 29 (61) Sayı: 263 (624) 98, 2009

EROĞLU, Hamza; Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yayınları, 1990

EROL, Murat; “Anayasanın Ruhu: Tarih, Kültür Ve Evrensel Değerler Arasında Bir

Rota Arayışı”,Akademikteklif,

http://www.akademikteklif.com/images/dergiler/001_sayi/1_sayi_makale

ler /anayasanin_ruhu__ murat_erol.pdf

ERTAN, Temuçin Faik;Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi,

Siyasal Kitapevi, Ankara, 1999

GÖZLER, Kemal; “1924 Teskilati Esasiye Kanunu”,

www.anayasa.gen.tr/tek-1924.htm;

____________; “Anayasa Hukukunun Metodolojisi”,

http://www.anayasa.gen.tr/metodoloji-3-s-117-196.pdf

____________; Anayasa Hukukunun Genel Esaslarına Giriş, Ekin

Yayınları, 2009

GÖZÜBÜYÜK, A.Şeref; Açıklamalı Türk Anayasaları, Turhan

Kitabevi, Ankara, 2007

KANSU, Mazhar Müfit;Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le

Beraber, TTK yayınları, Ankara, 1988,

KOÇAK, Cemil; “Siyasal Tarih (1923-1950)” Çağdaş Türkiye (1908-1980),

(ed) Sina Akşin, Cem Yayınevi, İstanbul, 1992

28

___________; Tarihin Buğulu Aynası, Timaş Yayınları, İstanbul,

2013

KORKMAZ, Zeynep; (Haz.), Kemal Atatürk Nutuk, Atatürk Araştırma

Merkezi, Ankara, 2012

KÜRKÇÜOĞLU, Erol; “1923 Seçimleri”,

file:///C:/Users/pc2/Downloads/836-3301-1-PB.pdf

MUMCU, Ahmet; 1924 Anayasası,

http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-05/1924-anayasasi

Resmî Gazete

TBMM Zabıt Ceridesi

TÜRİNAY, Faruk;“Bir Kelime Olarak ‘Anayasa’nın Tarihsel Yolculuğu Üzerine

Düşünceler”, TBB Dergisi 2011 (95)

Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük

YAZICI, Serap; Yeni Bir Anayasa Hazırlığı ve Türkiye, İstanbul

Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2009

YILMAZ, Faruk; Türk Anayasa Tarihi, İz Yayıncılık, İstanbul,

2012

29