1924 ANAYASASI VE GETİRİLEN ELEŞTİRİLER
Transcript of 1924 ANAYASASI VE GETİRİLEN ELEŞTİRİLER
1924 ANAYASASI VE GETİRELEN ELEŞTİRİLER
Emrullah ÖZTÜRK
Giriş
Anayasa, hukuksal ve siyasal kuralların bütünü, toplumsal
ve hukuksal bir sözleşmedir.1 Türk anayasacılık tarihinde
şimdiye kadar, anayasa yerine “ana tüze”, “teşkilat-ı esasiye”,
“esasiye”, “temel hukuk”, “esasi”, “esas teşkilat”, “ana”
(hukuk), “devlet ana” (hukuku) tabirleri kullanılmıştır.2 Türk
Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğüne bakıldığında anayasa, “Bir
devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama
güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların kamu
haklarını bildiren temel yasa, kanunuesasî.”şeklinde
karşılanmaktadır.3 Yani sözlüğe göre anayasa temel, esas, asıl
kanun anlamlarına gelmektedir.
“Kanun-u Esasi” tabiri, Türk hukuk düzeninde, anayasa
yerine kullanılan ilk deyim olup ilk anayasa yani 1876
Anayasası’nın da resmi adıdır. Esasla ilgili kanun anlamına
gelmektedir. Cumhuriyet dönemi ilk hukukçulardan olan Tarık
Zafer Tunaya’nın açıklamasına göre, “Kanun-ı Esasî” kelimesinin
kullanılmasını ilk defa Sadrazam Mehmet Sait Paşa önermiştir.
1 Kemal Gözler, Anayasa Hukukunun Genel Esaslarına Giriş, Ekin Yayınları, 2009, s.17
2 Faruk Türinay, “Bir Kelime Olarak ‘Anayasa’nın Tarihsel Yolculuğu Üzerine Düşünceler”, TBB Dergisi 2011 (95), s.273
3 Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük, http://tdkterim.gov.tr/bts/, “anayasa” başlığı,
1
Bu, Fransızcada “constitution” kelimesine karşılık
gelmektedir.4
Türk hukuk tarihinde kullanılan “Teşkilat-ı Esasiye
Kanunu” adı, 1. Meclis’in Kanun-u Esasi’nin yerine vazettiği
1921 Anayasası ile 1924 Anayasasına verilen isimdir. 1921’de
Kanun-u Esasi yerine Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ibaresinin
kullanılmasının sebebi, bu düzenlemenin açıkça Kanun-u Esasi’yi
yürürlükten kaldırmıyor oluşudur.
Günümüzde kullanılan “Anayasa”ifadesi ise, 1945–1952
yılları arasında yani anayasa dilinin Türkçeleştirildiği
dönemde, 1924 Teşkilât-ı Esasiye Kanunu için ve 1961 ile 1982
Anayasalarının adı olarak kullanılmıştır. Esen’den
aktarıldığına göre, “anayasa” terimini ilk kullanan, 1930’lu
yıllarda Jandarma Subay Okulunda Esas Teşkilât Hukuku dersi
okutan Osman Nuri Uman’dır.5
İlk Osmanlı-Türk anayasası 1876 yılında ilan edilmişti.
1876 Anayasası, “Cemiyet-i Mahsusa” adını taşıyan bir kurulca
Belçika, Polonya ve Prusya anayasalarından yararlanılarak
hazırlanmış ve Mithat Paşa başkanlığındaki Heyet-i Vükela’dan
da geçtikten sonra 23 Aralık 1876’da Padişah İkinci Abdülhamit
tarafından ‘ferman’ biçiminde ilan edilmiştir. Resmi adı
“Kanun-u Esasi”dir. 1924 Anayasası’nın kabulüne kadar
yürürlükte kalmıştır.
Türk tarihinin ikinci anayasası, Büyük Millet Meclisi’nin
(BMM) kabul ettiği 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye
4 Aktaran: Gözler, “Anayasa Hukukunun Metodolojisi”, s.132, http://www.anayasa.gen.tr/metodoloji-3-s-117-196.pdf,Erişim Tarihi:14.10.2014
5 Gözler,a.g.m, s.1332
Kanunudur. Bu Kanun kısa ve genel bir düzenlemedir. 1921
Anayasası, BMM’nin açılışından sonra Mustafa Kemal’in Meclise
sunduğu, devletin kuruluşu ve yetkilerini öngören 24 Nisan 1920
tarihli önergesi;6 yine aynı zamanda devletin siyasi, sosyal,
idari ve askeri yapısını ilgilendiren ve 18 Eylül’de okunan
önerge -ki bu önerge aynı zamanda bir broşür olarak basılıp
dağıtılan ve “Halkçılık Programı” olarak bilinen "Kanunu
Esasiye Layihası"dır ve M. Kemal tarafından 13 Eylül 1920
tarihinde sunulmuştur.- bağlamında özel bir komisyon tarafından
hazırlanmıştır. Bu Anayasa Komisyonu, sözü edilen önergeleri
temel alarak hazırladığı Anayasa Tasarısı’nı 18 Kasım’da
TBMM’ye sunmuştur. 7 Girizgâhı "BMM Beyannamesi" olarak ilân
edilen tasarının Mecliste görüşülmesine 18 Kasım’da başlanmış
uzun tartışmalar sonucunda ancak 20 Ocak 1921 tarihinde ve 85
sayılı Teskilat-ı Esasiye Kanunu olarak kabul etmiştir. 1921
Anayasası yalnız yirmi dört maddeden oluşmaktadır.8 1921
Anayasasının kısa olmasının sebebi, 1876 Kanun-ı Esasi’nin
çelişmeyen hükümlerinin yürürlükte olması ve savaş dönemine
hitap etmesi olabilir.
6 24 Nisan 1920 tarihli önerge; 1) Hükümetin kurulması zaruridir.2) Geçici olarak bir hükümet başkanı seçmek veya Padişaha bir vekil tanımak mümkün değildir.3) Mecliste yoğunlaşan millî iradenin doğrudan doğruya vatanın mukadderatına el koymuş olduğunu kabul etmek temel ilkedir. TBMM’nin üstünde bir kuvvet yoktur.4) TBMM yasama ve yürütme yetkilerini kendisinde toplar. Meclisten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir heyet, hükümet, Meclis başkanı bu heyetin de başkanıdır.Padişah ve halife baskı ve zorlamadan kurtulduğu zaman, Meclisin düzenleyeceği kanunî esaslar çerçevesinde durumunu alır.7 http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-57/birinci-tbmmde-hilafet-ve-saltanat-meselesi-uzerine-bazi-notlar, Erişim Tarihi:27.10.20148 Zeynep Korkmaz (Haz.), Kemal Atatürk Nutuk, Atatürk Araştırma Merkezi,
Ankara, 2012, s.383-3853
Bazı hukukçular 1921 Anayasası’nı hazırlanış, kabul ediliş
özellikleri bakımından ve millî iradeyi lâyıkiyle temsil eden
bir meclis tarafından yapılmış olmasına binaen en demokratik
anayasa olarak kabul etmektedirler.9 Devletin kuruluşunun
hukuki alt yapısını oluşturan bu temel yasa, dinamik bir
dönemin anayasasıdır. Yasama, yürütme, yargı erkleri ve bütün
yetkiler Mecliste toplanmıştır.10
Üçüncü anayasa ise, konumuzu teşkil eden 1924 Teşkilat-ı
Esasiye Kanunudur.11 Bunu daha sonra 1961 ve 1982 Anayasaları
izlemiştir. Bu çalışmada öncelikle 1924 Anayasasının kabul
edilmesine, ardından 1924 Anayasasının temel özelliklerine ve
bu anayasaya getirilen eleştirilere değinilecektir.
1924 Anayasasının Kabulüne Giden Yol ve Siyasi
Gelişmeler
Türk modernleşmesinin en önemli eşiklerinden biri TBMM’nin
açılmasıdır. Ondan sonra Meclisin kendi içinden bir hükümet
çıkarması ve daha sonra da bir anayasa yapılmasıdır. Türkiye’de
önce milli mücadele için örgütlenme yapılmış, sonra Türkiye
Büyük Millet Meclisi toplanmış ardından da Meclis içinden bir
hükümet çıkarılmıştır.
9 Aktaran: Murat Erol, “Anayasanın Ruhu: Tarih, Kültür Ve Evrensel Değerler Arasında Bir Rota Arayışı”,Akademikteklif, s.35, http://www.akademikteklif.com/images/dergiler/001_sayi/1_sayi_makaleler/anayasanin_ruhu__ murat_erol.pdf, Erişim Tarihi:14.10.2014
10 Hamza Eroğlu, Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yayınları, 1990, s.23211 Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin diğer Anayasaları ise; dördüncüsü 1952
yılında kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, beşinci anayasa, 9 Temmuz 1961’de halkoyunca kabul edilmiş Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve sonuncusu 7 Kasım 1982’de halkoylamasıyla kabul edilmiş, (1982 Anayasası olarak adlandırılan) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’dır.
4
23 Nisan 1920 Cuma günü en yaslı üye sıfatıyla Sinop
Mebusu Şerif Bey’in konuşmasıyla açılan Büyük Millet Meclisi
(BMM) daha sonra temel esaslarını belirlemiştir. Bu esasları
belirleyen 24 Nisan 1920 tarihli konuşmasıyla Mustafa
Kemal’dir. Mustafa Kemal, önerge olarak da verdiği bu
konuşmasında şu esaslar üzerinde durmuştur: 1. Bir hükümet
kurulması zorunludur. 2. Geçicibile olsa bir “hükümet (devlet)
reisi” tanımak ya da “padişah vekili” seçmek doğru olmaz. 3.
Meclisin temsil ettiği milli irade, vatanın kaderine fiilen el
koymuştur ve meclisin üstünde herhangi bir güç yoktur. 4. BMM
yasama ve yürütme yetkilerini uhdesinde toplar. Meclisten
seçilip görevlendirilecek bir heyet hükümet islerini yürütür.
Meclis başkanı bu kurulun da başkanıdır.12
Yeni kurulan birinci Meclisin en önemli hedefi Misak-ı
Milliye’yi gerçekleştirmekti. Yer yer mecliste tartışmalar ve
fikir ayrılıkları olsa da hiç kimse bu hedefin dışına
çıkmamıştır. 1921 Anayasasını kabul eden birinci Meclis içinde
kendilerine ikinci grup denilen Tesanüt Grubu, İstiklal Grubu,
Müdafaa-i Hukuk Zümresi, Islahat Grubu gibi muhalif gruplar
oluşmuştur. Mustafa Kemal, bu gruplar karşısında daha sonraları
Halk Fırkası olacak olan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Grubunu kurmuştur. Meclisteki ayrışma ve tartışmalar, yapılması
planlanan yenilik hareketlerini engellemeye, gereksiz vakit
kayıplarına sebep olmaktaydı. Oysa Modern bir Türkiye’nin inşa
edilmesi, M. Kemal’in önceden beri hedeflediği bir durumdu. Bu
hedefler, muhtelif eserlerde ve Nutuk’ta bahsedilmektedir.
Mesela M. Kemal’in yapacağı inkılâpları, Erzurum’a giderken12Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk,c.II, Milli Eğitim Bakanlığı Basımevi, İstanbul, 1973, s.931
5
yolda Mazhar Müfit (Kansu)’ya dikte ettirdiğini yine Kansu’nun
hatıralarında görmekteyiz.13 M. Kemal’in vakit kaybına
tahammülü yoktur. Muhalif grupların yenilikçi düşüncelere karşı
çıkması, bazı oturumları sabote etmesi seçimlerin yenilenmesini
önemli kılmıştır. Zaten iki yılda bir yapılması gereken
seçimler üç yıl geçmesine rağmen yapılmadığı da bir gerçektir.
Yani yapılması gereken seçim geciken bir seçimdir.14
Seçimlerin Yenilenmesi
TBMM 29 Ekim 1920’de açılmıştı. 1921 Anayasası ve Kanunu
Esasiye göre seçimler iki yılda bir yapılmaktadır. Ancak savaş
dönemi gelişmelerinden dolayı seçimler yenilenememiştir.
Birinci Mecliste muhalif ikinci grubun M. Kemal ve hükümetin
her icraatına muhalefet edip bu planları akil bırakma çabaları,
görüşmeleri sabote etmeleri seçimlerin yenilenmesini zorunlu
kılmıştır. Lozan görüşmelerine denk gelen günlerde Mustafa
Kemal’in de isteği doğrultusunda 120 vekilin imzası ile 1 Nisan
1923’te Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesi kararı
alınmıştır.15
Meclisin yenilenmesine karar verildikten sonra 8 Nisan
1923’te, daha sonra Halk Fırkası’nın da parti programı olacak
olan ilk seçim beyannamesi olan “9 Umde” (ilke) kabul
13 Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, c.1, TTK yayınları, Ankara, 1988, s.130-13214 Faruk Yılmaz, Türk Anayasa Tarihi, İz Yayıcılık, İstanbul, 2012, s.11615 Erol Kürkçüoğlu, “1923 Seçimleri”, s.121,
file:///C:/Users/pc2/Downloads/836-3301-1-PB.pdf, Erişim Tarihi:15.10.2014
6
edilmiştir.16 Bu bildirinin en önemli özelliği, Cumhuriyet
yönetimine geçileceğinin işaret etmesidir.
Yapılan iki dereceli seçimler17 sonucunda genellikle
Müdafaa-i Hukuk Grubu düşüncesi doğrultusundaki adaylar
seçilmiş ve ardından ikinci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi
açılmıştır.18 Böylece, ilk Meclis dönemi tarihe karışmış oldu.
Meclis 11 Ağustos 1923’te çalışmalarına başladıktan sonra ilk
iş olarak 1921 Anayasasını tadil ederek Cumhuriyetin ilanından
sonra anayasal değişikliği gerçekleştirmiştir.19
Bilindiği gibi, Cumhuriyetin ilan edildiği gün, 1921
Anayasasında çok önemli bir değişiklik yapılmıştı: 29 Ekim 1923
tarih ve 364 sayılı “Teşkilat-ı Esasiye Kanununun Bazı Mevaddının Tavzihan
Tadiline Dair Kanun” baslığını taşıyan yasa ile Cumhuriyetin
ilanının yanı sıra hükümet sistemiyle de ilgili önemli
değişiklikler getirmiştir. Yeni sistem, vekillerin ve
başvekilin seçimini, meclisin elinden alıp Cumhurbaşkanına
vermekle Meclis Hükümetinden parlamenter rejime doğru ilk adım16 8 Nisan 1923 tarihinde açıklanan 9 Umde:1 - Hâkimiyet, kayıtsız, şartsız milletindir. Bu değişmez düsturumuzdur.2 - Teşrinisani 1338 (Kasım 1922) kararıyla saltanat mülgadır. Hukuku hâkimiyet ve hükümrani, gayri kâbili terk ve tecezzi ve ferag (terk edilmez, parçalanmaz ve devredilmez) olmak üzere Türkiye halkının mümessilihakikisi olan Büyük Millet Meclisinin şahsiyeti mâneviyesinde mündemiçtir.3 - Memlekette emniyet ve asayişin muhafazası en mühim vazifemizdir.4 - Mahkemelerimizin süratle adaleti dağıtması temin edilecektir.5 - İktisadî kalkınma temin edilecektir.6 - Halkın askerlik müddeti azaltılacaktır.7 - İhtiyat zabitlerinin (Yedek subaylar) istikbali temin edilecektir.8 - Memurlar meselesinin tespit ve ikmali, halk işlerinin çabuk neticelenmesi.9 - Harap yerlerimizin sür’atle imarı.17 İki dereceli seçimde, seçmenler önce “ikinci seçmen” adı verilen bir grupseçmeni seçerler. Daha sonra bu ikinci seçmenler Milletvekillerini seçerler.18 Serap Yazıcı, Yeni Bir Anayasa Hazırlığı ve Türkiye, İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2009, s.1619 Yılmaz, a.g.e., s.124
7
atılmıştır.20 Diğer düzenleme ise “Türkiye devletinin dini, din-i İslam’dır,
Resmi lisanı Türkçedir” hükmüdür. Bu hüküm daha sonra 1924
Anayasası’nda da aynen korunmuştur.21
1924 Anayasası’nın Hazırlanması
Anayasa hukukçularına göre anayasa koyuculuğu üç
kategoride sınıflandırılmaktadır. Bunlardan birincisi,
anayasanın millet iradesini ifade eden bir usulle yapılmasıdır.
Nitekim Milli Mücadele’den beri kabul edilen her iki anayasa ve
tadilleri Büyük Millet Meclisi tarafından yapılmıştır.
İkincisi, anayasayı, halkın bu iş için seçtiği bir heyet
tarafından yani kurucu meclis tarafından ve müzakere ile
yapılmasıdır. Üçüncüsü ise anayasa tasarısını, genel oyla
gelmemiş bir heyetin hazırlayıp referandumla halkoyuna
sunulması şeklidir.22
Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yaptığı 1921
Anayasası’nda, onun nasıl değiştirileceği hakkında bir hüküm
yer almamıştı. Ancak gelişen şartlarda ve beliren ihtiyaçlar
sonucunda Anayasa’yı tamamlama yolunda zaman zaman üstü örtülü
bir Meclis iradesi kullanılmıştır. TBMM'nin Kurucu Meclis
sıfatıyla anayasayı yaptığı yönünde fikirler ileri sürülmüşse
de gerçek bundan farklıdır. Anayasa yapımı yöntemlerinden biri
olan kurucu meclis usulüne göre meclis, münhasıran anayasa
yapımı amacıyla halk tarafından seçilmiş olmalıdır. Kurucu
20 Eroğlu, a.g.e., s.218-21921 Fehmi Akın, “1924 Anayasasının Modernleşme Açısından Anlamı”, Sosyal Bilimler
Dergisi, http://test.aku.edu.tr/AKU/DosyaYonetimi/SOSYALBILENS/dergi/VIII3/fakin.pdf, Erişim Tarihi:14.10.2014
22Saadettin Bilgiç, “Anayasa Nasıl Bir Meclis Tarafından Yapılmalıdır” Türk Yurdu, cilt 29 (61) Sayı: 263 (624) 98, 2009, s.24
8
meclis anayasayı yapıp, halk adına bunu kabul ettikten sonra
dağılır. Yasama faaliyetinde bulunamaz. Çalışmasını
tamamlayınca kabul ettiği anayasa metninde öngörülen kurumlara
yerini bırakarak ayrılır. Bu yönüyle TBMM’nin kurucu meclis
yönteminin doğasıyla bağdaşmadığı açıktır. 1924 Anayasası'nı
yapıp kabul eden ikinci Meclis, ne münhasıran anayasayı
hazırlayıp millet adına kabul etme amacıyla seçilmiş ne de bu
işi müteakiben görevinden ayrılmıştır.23
M.Kemal’e göre, o güne kadar 1921 Anayasası’nın
dolduramadığı birçok boşluk, meclis üyelerince de meşru sayılan
1876 Anayasası (Kanuni Esasi) ile doldurulmaktaydı.24 Aslında
Milli Mücadelenin zaferle sonuçlanması ve ardından Saltanatın
kaldırılması Kanun-i Esasiyi de resmen yürürlükten kaldırmıştı.
Cumhuriyetin ilan edilmesi ve Halifeliğin kaldırılması gibi
köklü düzenlemeler karşısında 1921 Anayasası da ihtiyaçları
karşılamaktan uzak kalmıştı.25 Sonuçta Meclis, millet adına
yetki kullanarak, ara dönem anayasası olan 1921 Anayasası’nı
değiştirme kararlılığını göstermiş ve 12 kişilik bir Anayasa
Komisyonu kurularak çalışmalara başlanmıştır. Komisyon başkanı
Yunus Nadi (Abalıoğlu) idi.
23 Ömer Anayurt, “1924 Anayasası'nda Temel Hak Ve Hürriyetler”, http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/7_7.pdf24 Atatürk, a.g.e., s.56325Temuçin Faik Ertan, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Siyasal Kitapevi, Ankara, 1999, s.233
9
1924 Anayasası’nın Kabulü
1924 Anayasası,26 Türkiye Devletinin ikinci anayasasıdır.
Anayasa, altı bölüm halinde ve 105 maddeden oluşmaktadır. 1924
Anayasası temel hak ve özgürlüklerine fazla yer ayırmaması gibi
bazı eksikliklerine rağmen modernleşme bakımından önemli
parametrelere sahip olduğu belirtilir. Bunlar; söz konusu
anayasanın yasallığa verdiği önem, herkesi vergi veren bir fert
yapma hedefi, meşruiyetin millete dayandırılması ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi’ni siyasal hayatın merkezine koyması
şeklinde sıralanabilir.27
İkinci dönem Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra Anayasa
tasarısının hazırlanması için ilk önce Anayasa Komisyonu
(Kanun-u Esasî Encümeni) oluşturuldu. Anayasa taslağını
hazırlamakla görevli komisyon, yerinde bir görüş benimsemiş,
1921 metnini değiştirip genişletmek yerine, yeni bir anayasa
hazırlanmasını daha doğru bulmuştur. Komisyon, çalışmalarını
sürdürürken Meclis, önemli bir karara imza atmış, 11 Mart 1340
26 1924 Anayasasının ilk maddeleri şöyledir; Madde 1- Türkiye Devleti Bir Cumhuriyettir. Madde 2- Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi Layik
ve Devrimcidir. Devlet diliTürkçedir. Başkent Ankara’dır.Madde 3- Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir.Madde 4- Türk milletini ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi temsil eder ve
Millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır. Madde 5- Yasama yetkisi ve yürütme erki Büyük Millet Meclisinde belirir ve
onda toplanır. Madde 6- Meclis, yasama yetkisini kendi kullanır. Madde 7- Meclis, yürütme yetkisini kendi seçtiği Cumhurbaşkanı ve onun
tayin edeceği Bakanlar Kurulu eliyle kullanır. Meclis, Hükûmeti her vakit denetleyebilir ve düşürebilir. Madde 8- Yargı hakkı, millet adına usul ve kanuna göre bağımsız mahkemeler
tarafından kullanılır. Bkz. Resmi Gazete 15/1/1945-5905, Kanun No. 491, C. 5: 1019-103227 Akın, a.g.m.
10
(1924) tarih ve 83 sayılı “Teşkilât-ı Esasîye Kanununun Ekseriyet-i
Mutlakanın Sülüsan Ekseriyetiyle Kabul Edilmesine Dair Kararı” almıştır. Bu
değişikle yeni Anayasa’nın kabul edilebilmesi için, Meclis’in
mutlak çoğunluğunun üçte ikisinin oyu yeterli olacaktır.
Meclis, aslında bu kararla yetkisini sınırlandırmış ancak
Anayasanın diğer bütün kanunlardan üstün olduğunu fiilen
göstermiştir.28
1924 Anayasası, hedefinde parlamenter sistem olmasına
rağmen 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu’ndan tam anlamıyla
kopamamıştır.29 Yasanın temel yapısı bakımından büyük ölçüde
1921 Anayasası’nın 1923 değişikliği ile kurulan çatısına sadık
kalındığı ifade edilmiştir.30Encümen (komisyon), BMM’ne kanun
teklifi ile birlikte verdiği mazbatada, “layihamızın tanziminde ilim
ve fennin son telakkiyatından ve sair cumhuri devletlerin kavanin-i esasiyesinden bir
hayli istifade edildiği gibi, inkılabımızın ruhu daima dikkatte tutulmuştur.”
demektedir. 31
Kanun-ı Esasi Encümeninin hazırladığı Anayasa Tasarısı 9
Mart 1924 tarihinde Genel Kurulda görüşülmeye başlanmıştır.
Anayasanın Kabulüne Dair Meclis Tartışmaları
1924 Anayasası tek partili bir meclis tarafından
hazırlanmış olsa da anayasa tasarısının mecliste görüşülmesi
sırasında önemli tartışmalar yaşanmış, pek çok madde önerisi
reddedilmiş veya değiştirilmiştir. Bunlardan en önemlisi
tasarının 25. maddesidir.32
28 Mumcu, a.g.m.29 Cemil Koçak, “Siyasal Tarih (1923-1950)” Çağdaş Türkiye (1908-1980), (ed)
Sina Akşin, Cem Yayınevi, İstanbul, 1992, s.9630 Aynı yer.31 Aktaran: Akın, a.g.m.32 TBMM Zabıt Ceridesi, On dokuzuncu İçtima, II. Devre, 23.3.1340
11
Söz konusu tasarı maddesinde, cumhurbaşkanına, hükümetin
görüşünü alarak gerekçesini Meclis’e ve millete bildirmek
şartıyla Meclis’i erken seçime götürme yetkisi tanınıyordu. Bu
açıkça Meclis’i fesh etme yetkisiydi. Yani yürütme, yasama
organının üstünde konumlandırılıyordu. Bununla, meclis hükümeti
yapısından büyük ölçüde uzaklaşılmış oluyordu. Tasarıdaki hüküm
ile cumhurbaşkanına verilen feshetme hakkı hiçbir koşula
bağlanmamıştı. Anayasa’nın gerçek yapısıyla bağdaşmayan bu
hüküm, genel kurulda en çok üzerinde durulan konu olmuştur.
Milletvekillerinin büyük bir çoğunluğu, cumhurbaşkanının
Meclis’i dağıtma hakkına karşı çıkmışlar, dağıtma hakkının
reisicumhurda olmasının milli egemenlik ilkesine ve güçler
birliği ilkesine uygun olmadığını ileri sürmüşler ve meclis
üstünlüğünün mutlak olması gerektiğini
vurgulamışlardır.33Saruhan milletvekili Reşat Bey bizzat
Atatürk’e verilmek istenen yetkiye karşı çıkmış “Gazi Paşa
hazretleri emin olsun ki millet yine kendi tabir ve tavsiyeleri veçhile hakimiyetlerinden
bir zerresini ismi ve makamı ne olursa olsun ve kim olursa olsun hiçbir makama,
hiçbir ferde teslim etmeyecektir” diye görüşünü açıklamıştır. Neticede,
gece yarısından sonra görüşülen tasarının bu maddesi34 uzun
müzakereler sonucunda, Meclis’te 130 üyenin katıldığı oturumda
126 üyenin oyuyla reddedilmiştir. Maddenin son hali şöyledir;
“Seçim dönemi bitmeden Meclis, üyelerinin tam sayısının salt çokluğu ile seçim
yenilemeğe karar verirse, yeni toplanan Meclisin seçim dönemi kasım ayından
başlar.”35
33 Mumcu, a.g.m.34 “Meclis kendiliğinden intihabatın tecdidine karar verebileceği gibi
Reisicumhurda Hükümetin mütalâasını aldıktan sonra erbabı mucibesini Meclise ve millete bildirmek şartıyla buna kanar verebilir”
35 Resmî Gazete, 24.4.1924; Düstur, Üçüncü Tertip, Cilt 5, ( 20 Nisan 1340(1924) ve 491 sayılı Teşkilât-ı Esasîye Kanunu)
12
Cumhurbaşkanının yedi yılda bir seçilmesi de çok
tartışılmıştır. Komisyon başkanı Yunus Nadi, istikrar amacıyla
sürenin uzun tutulduğunu söylese de bu süre uzun bulunmuş, uzun
görüşmelerden sonra süre dörde düşürülmüştür. Cumhurbaşkanının,
Meclis üyeleri arasından ve Meclisçe dört yıllığına seçilmesi
meselesi güçler birliği ilkesine uygun bir şekilde
hallolmuştur.36
Meclisin yasama yetkisini kısıtlayan Cumhurbaşkanının,
meclisten geçen yasa tasarılarını veto etme hakkı da çok
tartışılmış, güçler birliği ilkesi ile bağdaşmadığını düşünen
vekillerce bu doğru bulunmamıştır. Nitekim eleştiriler ciddiye
alınarak cumhurbaşkanına bugün olduğu gibi ikinci kez meclise
yeniden görüşülmesi için iade etme hakkı verilmiştir.37
Gece yarılarına ve sabahlara kadar süren komisyon
görüşmelerinde bundan başka meseleler de tartışılmıştır;
Başkumandanlık yetkisinin cumhurbaşkanına verilmesi, kadınlara
seçme ve seçilme hakkının tanınması, Türkiye Devletinin bir
halk devleti olduğunun anayasaya yazılması, ikinci bir meclisin
kurulması gibi... Mersin milletvekili Niyazi Bey, yasada yer
alan “Türkiye” kelimesinin “Türk” kelimesiyle değiştirilmesini
istemiş, ama reddedilmiştir. Milletvekili seçilme hakkını
içeren madde görüşülürken” her Türk” ifadesinin belirsiz
olduğu, kadınları kapsamadığının anlaşılabileceği, bundan ötürü
ifadenin “kadın-erkek her Türk” olarak yazılmasının gerektiği
vurgulanmıştır. Ancak, bunun sırasının henüz gelmediği
36 TBMM Zabıt Ceridesi, On dokuzuncu İçtima, II. Devre, 23.3.134037 Koçak, Tarihin Buğulu Aynası, Timaş Yayınları, İstanbul, 2013, s.115
13
düşüncesinden olsa gerek öneri reddedilmiş, madde “her erkek
Türk” olarak değiştirilmiştir.38
Meclisin dikkat çekici tartışmalarından biri de
hâlihazırdaki meclisin süresi ile ilgili meseledir. Meclis 1921
Anayasasına göre iki yıllığına seçilmişti. Yeni tasarıya göre
meclislerin süresi ise dört yıla uzatılmıştı. Bazı üyeler,
seçilen vekillerin sonradan çıkarılan yasadan etkilenmemesi
gerektiği ve dört yılın siyasi olarak da etik olarak da doğru
olmadığı görüşündeydi. Meclisin kendi kendine süresini
uzatması, hâkimiyetimilliyeye tecavüz olur dendi. Tartışmalar
sonunda bunun kararını Meclis’in verebileceği üzerinde ortak
bir karar alındı. Meclis de dört yıldan yana karar alınca bu
karara muhalif üyelerden Gaziantep milletvekili Zeki Bey “Ne
oldu hakimiyeti milliye yahu” diye tepkisini dile
getirmiştir.39
Hiç şüphesiz yukarıda belirtilen tartışmaların kaynağında
Meclisin üstünlüğünün ve ilkelerinin korunmasına yönelik
esaslar vardır. Alınan ortak kararlar parlamentonun üstünlüğünü
sağlamaya yönelik hükümlerdir. TBMM, üstün ve rakibi olmayan
bir organdır. Meclis iradesinin üstünde herhangi bir güç veya
makam bulunmamalıydı. Meclisin üstünlüğü ilkesi aynı zamanda
Cumhuriyet tarihinin bir geleneği olacaktır.40
38 TBMM Zabıt Ceridesi, On dokuzuncu İçtima, II. Devre, 23.3.134039 Koçak, a.g.e.,, 2013, s.11840 Ömer Anayurt, “1924 Anayasası'nda Temel Hak Ve Hürriyetler”,s.2,
http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/7_7.pdf, Erişim Tarihi:14.10.201414
Neticede 12 üyeden oluşan Anayasa Komisyonunun hazırladığı
1924 Anayasası, 9 Mart 1924’te başlayan Meclis görüşmelerinin
ardından 20 Nisan 1924 tarihinde kabul ve ilan edilmiştir.41
1924 Anayasası kısa, basit, sağlam yapılı ve kendi içinde
tutarlı bir Anayasadır.42 Herhangi belli bir ülkenin anayasası
esas alınarak hazırlanmamıştır. Ancak Anayasa Komisyonu sözcüsü
Celal Nuri Bey’in ifadelerinden anlaşıldığına göre, anayasa
taslağı hazırlanırken,1875tarihli Fransız Anayasası’ndan ve
özellikle Polonya Anayasa’sından yararlanıldığı
anlaşılmaktadır. Bu durum, Polonya’da da güçler birliği
sisteminin kabul edilmiş olması etkili olmuş olabilir.43
1924 Anayasası’nın dayandığı ilkelerin, 1921 Anayasası’nın
dayandığı temel ilkelerle benzerlik gösterdiği ifade
edilmektedir. Yapılan şey, kısa ve öz olan 1921 Anayasası’nın
eksikliklerinin giderilmesi ve günün şartlarına göre düzenleme
ve ilavelerin yapılarak 105 madde olarak yeni Türkiye
Devleti’ni temsil eder hale getirilmesidir.44
1924 Anayasası’nın Yapısı ve Temel Özellikleri
1924 Anayasasının temel özelliklerini şöyle sıralamak
mümkündür:
Öncelikle bu anayasanın 104. maddesi ile 1921’den beri
uygulanan ikili anayasal dönemi sonlandırılmış; 1876 Kanunu
41 A.Şeref Gözübüyük, Açıklamalı Türk Anayasaları, Turhan Kitabevi, Ankara, 2007,s.48
42 Gözübüyük, a.g.e.,s.4743 Aynı yer.44 Aynı yer.
15
Esasi ve 1921 Teşkilatı Esasiye açıkça yürürlükten
kaldırılmıştır.45
1924 Anayasası'nın dayandığı temel ilkelerden biri ve en
önemlisi, hiç şüphesiz Milli Mücadele döneminin vazgeçilmezi
olan kuvvetler birliği ilkesi idi. 1921 Anayasası’nın
geleneğini sürdürerek güçler birliği ilkesi devam
ettirilmiştir. Bu ilke gereği millet, vekalet verdiği
temsilcileri aracılığı ile egemenliğini hiçbir güçle
paylaşmadan kullanabiliyordu. Anayasa Komisyon üyesi Celal Nuri
Beyin ifadelerinde ve Zabıt Ceridelerinde görüldüğü gibi,
tasarının yapımı aşamasında güçler birliği ilkesine son derece
özen gösterilmiş, Meclisin varlık gayesinin de bu olduğu
vurgulanmıştır.46
1924 Anayasası 6 bölümden ve 105 maddeden oluşmaktadır.
Birinci bölüm genel hükümlerden, ikinci bölüm yasamadan, üçüncü
bölüm yürütmeden, dördüncü bölüm yargıdan, beşinci bölüm temel
hak ve hürriyetlerden, altıncı bölüm değişik konulardan
bahsetmektedir. Genel hükümlere göre; “devletin şekli
Cumhuriyettir.” Bu devlet şekli aynı zamanda 102. madde ile
korunmuştur.47
1924 Anayasası’na göre ulusal egemenliğin, yasama ve
yürütme iktidarının yalnızca TBMM tarafından kullanılacağı
belirtilmiştir. Meclisteki tartışmalarda Yürütmeye, Meclisi
feshetme yetkisinin verilmemiş olması Meclis üstünlüğünün devam
ettiğinin göstergesidir. Kurulan sisteme göre Cumhurbaşkanı,
üyeleri arasından Meclis tarafından seçilmekte; Başbakan,45 Gözler, a.g.e., 2008, s.3646 TBMM Zabıt Ceridesi, On dokuzuncu İçtima, II. Devre, 23.3.134047 Resmi Gazete 15/1/1945-5905, Kanun No. 491, C. 5: 1019-1032
16
Cumhurbaşkanı tarafından yine üyeler arasından atanmaktadır.
Başbakanın belirlediği hükümet, Cumhurbaşkanının onayı ve
TBMM’nin güvenoyu ile kurulmaktadır. Siyasal sorumluluk,
parlamenter sistemin gereği Cumhurbaşkanında değil Başbakan ve
hükümettedir.48
Yasama görevi TBMM tarafından kullanılmaktadır. TBMM
millet tarafından seçilen mebuslardan oluşur. Mebus olabilmek
için erkek olmak ve 30 yaşını doldurmuş olmak gerekir. Seçme
yaşı 18’dir (daha sonraki düzenlemede 22’ye çıkarıldı). 4 yılda
bir yapılan seçimlerde seçilen mebusların yasama sorumsuzluğu
ve dokunulmazlığı vardır. Meclisin kabul ettiği kanunların
Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması gerekir. Cumhurbaşkanının
mutlak veto yetkisi olmayıp bir defaya mahsus “ bir daha
müzakere edilmesi” üzerine Meclise iade etme yönünde
geciktirici bir veto yetkisi vardır.49
1924 Anayasası’na göre Yürütme yetkisi parlamenter
sistemin gereği olarak Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu (İcra
Vekilleri Heyeti) tarafından kullanılmaktadır. Siyasi
sorumluluğu olmayan Cumhurbaşkanının yetkileri sınırlı ve
semboliktir. Bakanlar Kurulu, hükümetin genel siyasetinden ve
kendi selahiyeti dairesindeki icraattan sorumludur.50
Anayasasının, 68 - 88nci maddeler arası, temel hak ve
hürriyetleri ile ilgilidir. Bu maddeler incelendiğinde 18.
yüzyıl filozoflarınca geliştirilen ve 1789 Fransız İnsan ve
Yurttaş Hakları Bildirisi ile somut ifadesini bulan doğal
48 Koçak, “Siyasal Tarih (1923-1950)” Çağdaş Türkiye (1908-1980), (ed) Sina Akşin, Cem Yayınevi, İstanbul, 1992, s.96
49 Resmi Gazete 15/1/1945-5905, Kanun No. 491, C. 5: 1019-103250 Gözler, a.g.e., 2008, s.39
17
hukuk, doğal hak ve ferdiyetçiliğin Anayasa'nın hürriyet
anlayışına yansıdığı anlaşılmaktadır. Mecliste, yirmi maddeden
ibaret bulunan hürriyetler bölümü, birkaç madde dışında hemen
hemen hiç tartışılmamış ve Komisyon'un teklif i olduğu biçimi
ile kabul edilmiştir.51
Anayasa'da hak ve hürriyetlerin öznesi olarak "Türkler"
gösterilmiştir. 88. maddede Türk ifadesi, "Türkiye ahalisine
din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla (Türk) itlak
olunur" şeklinde tanımlanmıştır. Yani Türklük ne dini, ne de
ırki bir anlam ifade etmeyip, coğrafi ve siyasi bir içeriğe
sahiptir.
1924 Anayasası, bütün kişi haklarına yer vermiştir. Kişi
dokunulmazlığı, vicdan, düşünce, söz, yayım, seyahat, toplantı,
dernek kurma (m. 70), hayat hakkı (m.71), tutuklama ve
yakalamanın kanuniliği (m. 72), işkence, eziyet, müsadere ve
angarya yasağı (m. 73), kanunda belirtilen istisnalar dışında
el koyma ve kamulaştırma yasağı (m. 74), dini ve felsefi görüş,
düşünce ve inançlarından dolayı kişinin kınanmaması,(m. 75),
kanun çerçevesinde dini ayin ve törenler düzenleyebilme (m.75),
konut dokunulmazlığı (m. 71 ve 76), sansür yasağı (m. 77),
seferberlik, sıkıyönetim ya da salgın hastalık halleri dışında
seyahat hürriyetine engel olunmaması (m. 78), haberleşmenin
gizliliği hakkı (m.81), kanuni yargı yolu (m. 83).52
Anayasa siyasi hakların bir kısmına da yer vermiştir. Her
ne kadar bu alanda eksiklikler olsa da, hak kategorisi olarak
bu grup haklar da anayasal listede yer almıştır. Seçme ve
51Anayurt, a.g.m.52 Resmi Gazete 15/1/1945-5905, Kanun No. 491, C. 5: 1019-1032
18
seçilme hakkı (m. 10, 11), dilekçe hakkı (m. 82), vatandaşlık
hakkı (m. 88), vergi ödevi ve verginin kanuniliği ilkesi (m.
84, 85), kamu hizmetlerine girme hakkı (m. 92).53
Bundan başka Anayasa, bugün ekonomik haklar olarak bilinen
bazı hak ve hürriyetleri de saymıştır: Mülkiyet hakkı (m. 70)8,
çalışma ve sözleşmeyapma hürriyeti (m. 70, 79), ortaklık kurma
hakkı (m. 70) gibi.
Anayasa’da öne çıkan bu özgürlüklerin kısıtlanmasının da
ancak kanunla yapılabileceği hükmüne yer verilmiştir. Lakin bu
sınırlamaların ölçüsünün ne olduğu açık bir şekilde ifade
edilmediğinden, zamanla iktidarların geniş yetkiler elde
etmesine sebep olduğu yönünde tartışmalara yaşanmıştır.54
1924 Anayasası'na göre devlet müdahaleci ve düzenleyici
değildir. Bunda bir yıl önce yapılan İzmir İktisat Kongresi'nde
alınan liberal ve özel teşebbüsçü kararları etkili olmuş
olabilir. Anayasa'nın öngördüğü devlet felsefesi sosyal değil,
liberal ve bireyci olup, kişinin kendi kaderini kendisinin
düzeltmesi gerektiği inancına dayalıdır.55
Özbudun’a göre 1924 Anayasasında hükümet sistemi, bazı
yönleri itibariyle parlamenter sisteme, bazı yönleri itibariyle
meclis hükümeti sistemine benzemektedir.56 Karma sistem olarak
adlandırılan bu sistemde “kuvvetler birliği ve görevler53 Resmi Gazete 15/1/1945-5905, Kanun No. 491, C. 5: 1019-103254 Ertan, a.g.e., s.23355Anayurt, a.g.m.56 Meclis Hükümeti sistemine benzeyen uygulamalar: Meclis millet namına
egemenlik hakkını kullanır; Yasama ve Yürütme erkleri Mecliste toplanır; Meclis, hükümeti her zaman denetleyebilir, düşürebilir. Parlamenter sisteme benzeyen uygulamalar: Yürütme yetkisini Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu eli ile kullanır; Hükümetin kolektif sorumluluğu vardır. Bkz: Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukukuna Giriş, Ekin, Bursa, 2008, s.40
19
ayrılığı” vardır. Mesela yasama ve yürütme, Meclis bünyesinde
teorik olarak birleşmiştir; ancak, Meclis yürütme yetkisini
bizzat değil, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu marifetiyle
kullanmaktadır.57
1924 Anayasası, teorik çerçevede katı bir anayasa olarak
ifade edilir. Anayasanın katılığı hem şeklinde hem de
içeriğinde göze çarpar. Bu katılık, 103. maddede anayasanın
üstünlüğü ilkesinde kendini gösterir: Şöyle ki;"Teşkilat-ı
Esasiye Kanunu'nun hiçbir maddesi, hiçbir sebep ve bahane ile
ihmal veya tatil olunamaz. Hiçbir kanun Teşkilatı-ı Esasiye
Kanununa münafi (aykırı) olamaz". Ancak kanunların anayasaya
aykırı olamayacağının anayasada gösterilmiş olması, bunu
sağlayacak kurumlar getirilmemişse, elbette pratik bir yarar
sağlamaz. Eğer anayasa hükümleri; yasama organınca
çiğnenebiliyor ve bu ihlallere karşı herhangi bir yaptırım
uygulanamıyorsa, anayasanın üstünlüğü boş bir sözcükten öte bir
anlam taşımaz. Anayasanın üstünlüğü ancak kanunların anayasaya
uygunluğu denetiminin varlığıyla işlerlik kazanır.58
1924 Anayasası’na Getirilen Eleştiriler
1924 Anayasası bazı maddeleri ve ortaya koyduğu normlar
itibariyle eleştirile gelmişti. Eleştirilen konulardan en
başında yargı yolu teminatının ve genel savunma hakkının
olmaması konusu olmuştur. Yargı erki 1924 Anayasasının 8.
maddesine göre millet namına bağımsız mahkemeler tarafından
kullanılmaktadır. Ancak daha sonraki İstiklal Mahkemelerinin
kurulmasında da görüleceği üzere olağanüstü mahkemelerin
57 Aktaran: Gözler, a.g.e., 2008, s.4058Anayurt, a.g.m. s.13
20
kurulması bu Anayasa ile engellenmemiştir. Bu tür eksikliklerin
yaşanmasında sebep olarak anayasanın maddelerinin
yorumlanmasının (tefsir etme) mahkemelere değil yasama organına
verilmiş olması olarak görülmüştür.59
Anayasa teorisyenleri, 1924 Anayasasının çoğulcu değil
çoğunlukçu demokrasi anlayışında olduğunu belirtmektedirler.
Çoğunlukçu demokrasiyi andıran bu yapıdaki meclislerde,
meclisin iradesinin sınırsız olduğu ve Mecliste çoğunluğu
elinde bulunduran parti veya grubun istediğini yapmakta serbest
olduğu söylenmektedir. Kişisel hak ve özgürlüklerin yargısal
güvencesinin olmaması, özgürlüklerin sınırlandırılmasının
ölçütlerinin ortaya konmaması, çıkarılan kanunların Anayasaya
uygunluğunu kontrol edecek üst yargı kurullarının (daha açık
ifadesiyle Anayasa Mahkemesi) kurulmaması, yargı
bağımsızlığının tam olarak sağlanamaması bu tür çoğunlukçu
demokrasi anlayışının pekişmediğine dair göstergelerdir. Bu
göstergelerin 1924 anayasasında var olduğu belirtilmektedir.60
1924 Teşkilât-ı Esasîye Kanunu, temel hak ve hürriyetler
konusunda oldukça liberal bir anlayışa sahiptir. Ancak bu
dönemde, uygulamaların böyle olmadığı yönünde eleştirilere
rastlanmaktadır. Mesela 4 Mart 1925’te çıkarılan Takrir-i Sükûn
Kanunu ile basın ve siyasal muhalefetin susturulduğu,
59 “Kanun koymak, kanunlarda değişiklik yapmak, kanunları yorumlamak, kanunları kaldırmak, Devletlerle sözleşme, antlaşma ve barış yapmak, harp ilan etmek, Devletin bütçe ve kesin hesap kanunlarını incelemek veonamak, para basmak, tekelli ve akçalı yüklenme sözleşmelerini ve imtiyazları onamak ve bozmak, genel ve özel af ilan etmek, cezaları hafifletmek ve değiştirmek, kanun soruşturmalarını ve kanun cezalarını ertelemek, mahkemelerden çıkıp kesinleşen ölüm cezası hükümlerini yerine getirmek gibi görevleri Büyük Millet Meclisi ancak kendisi yapar.” (26. Madde)
60 Aktaran: Gözler, a.g.e., 2008, s.4321
çıkarılan “İnkılâp Kanunları”nın kabul ettirilmesinde şiddete
başvurulduğu, olağanüstü mahkeme niteliğinde olan “gezici”
Ankara İstiklâl Mahkemesinin bu kanunlara aykırı hareket
edenleri terörle sindirdiği, mahkemelerin âdil yargılanma
hakkını ihlâl ettiği vurgulanmıştır. Yine, 1925 yılında muhalif
dergi ve gazetelerin çoğunun kapatılması, 25 Temmuz 1931 tarih
ve 1881 sayılı Matbuat Kanunu ile “memleketin umumî siyasetine
dokunacak” yayınlar yapan gazetelerin Bakanlar Kurulu kararıyla
kapatılması dikkat çekmiştir. Bundan başka, Anayasadaki “altı
umde”ye aykırı dernek kurulmasının yasaklanması, seçimlerin
iki dereceli olarak ve “açık oy, gizli sayım” esasına göre
yapılması da yine anayasanın özgürlükçü ve demokratik liberal
yapısına aykırı uygulamalar olarak görülmüştür.61
1924 Anayasası, bazı hukukçular tarafından, sosyal ve
ekonomik haklar akımına yabancı kalması, sosyal devlet
anlayışından uzak, klasik ve bireyci bir felsefeye sahip olması
yönüyle eleştirilmiştir. Ancak sosyal haklara yer
verilmemesinin nedeni; sosyal hakların Anayasa'nın yapıldığı
dönemde klasik haklar kadar yaygın olmaması ve zamanın
anayasalarına yeni yeni girmeye başlamış olduğundan 1924
Anayasası'nı hazırlayanların bu akıma yabancı kalmış olması
olabilirler. Zira sosyal hakların anayasal tanınmalarına ve
düzenlenmelerine daha çok, Soğuk Savaş döneminde
rastlamaktadır. Bununla birlikte, Anayasanın 1960 yılında
kaldırıldığı tarihe kadar, sosyal haklaralanında özel kanunlar
yoluyla ve bazı uluslararası sözleşmelere taraf olarak
küçümsenmeyecek adımlar atılmıştır. Mesela, kömür madeni61 Gözler, “1924 Teskilati Esasiye Kanunu”, www.anayasa.gen.tr/tek-1924.htm;
Erişim Tarihi:14.10.201422
işçilerine tanınan haklar, Frenginin önlenmesi kanunu, iş
kanunu ve işkazaları, meslek hastalıkları ve analık
sigortalarıylailgili haklar buna örnek gösterilebilir.
Görüldüğü üzere 1924 Anayasasında, sosyal haklara yer vermese
de, özelkanunlarla kabul edilen haklar, döneme sosyal bir
karakter vermiştir.62
Diğer taraftan 1924 Anayasası, dış dinamiklerin baskısıyla
yapılmış olmaması, olağanüstü dönemde ve bir kurucu meclis
tarafından değil de olağan parlamento tarafından hazırlanmış
olması yönüyle Türkiye’nin en sivil ve demokrat anayasası
olarak ifade edilir. Ancak özgürlüklerin arttırılması için
biraz daha beklenmesi gerekecektir.
1924 Anayasası’nda Yapılan Değişiklikler
1924 Anayasası’nda 1924’ten 1960 yılına kadar beş ayrı
değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikler şunlardır:
10 Nisan 1928 tarih ve 1222 sayılı Kanunla yapılan
değişiklikte, Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “Türkiye
Devleti’nin dini İslâm’dır” hükmü çıkarılmıştır. Ayrıca 8.
madde ve 38. maddede yer alan milletvekillerinin ve
cumhurbaşkanının yeminlerindeki “vallahi” kelimesi “namusum
üzerine söz veririm” ifadesiyle değiştirilmiştir. Yine Meclisin
görevleri arasında yer alan “ahkam-ı şer’iyyenin tenfizi”
hükmü, Anayasanın 26. maddesinden çıkartılmıştır. Bu
değişiklikler Türkiye Cumhuriyeti Devleti, laik devlet yapısına
büründürülmüştür.63
62 Anayurt, a.g.m.,s.263 Resmî Gazete, 14.4.1928, Sayı 863; Düstur, Tertip 3, Cilt 9, s.142
23
10 Aralık 1931 tarih ve 1883 sayılı Kanunla Maliye işleri
ile ilgili Anayasanın 95. maddesinde bir değişiklik
yapılmıştır.64
5 Aralık 1934 tarih ve 2599 sayılı Kanunla Anayasanın 10.
maddesinde yer alan “onsekiz yaşını bitiren her erkek Türk”
ifadesi, “yirmi iki yaşını bitiren kadın, erkek her Türk”
şeklinde değiştirilerek, kadınlara milletvekili seçme hakkı
verilmiş ve seçmen yaşı on sekizden yirmi ikiye çıkarılmış; 11.
maddedeki değişiklikle de kadınlara milletvekili seçilme hakkı
getirilmiştir.65
5 Şubat 1937 tarihli ve 3115 sayılı Kanunla Cumhuriyet
Halk Partisi’nin (CHP) ilkeleri olan “cumhuriyetçilik,
milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılâpçılık”
ilkeleri, Anayasanın 2. maddesine dahil edilerek Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin temel nitelikleri olarak
belirtilmiştir. Ayrıca bakanlıklarda siyasi müsteşarlıklar
oluşturularak 44, 47, 48, 49, 50 ve 61. maddelerinde değişiklik
yapılmıştır.66
29Kasım 1937 tarih ve 3272 sayılı Kanunla Anayasanın, 44,
47, 48, 49, 50 ve 61. maddelerinde değişiklik yapılmış, siyasi
müsteşarlıklar kaldırılmıştır.67
10 Ocak 1945’de ve 24 Aralık 1952’de yapılan
değişikliklerle Anayasa’nın dili üzerinde değişikliklere
gidilmiştir. Anayasada kullanılan kelimeler yeni Türkçe ismi
verilen kelimelerle değiştirilmiştir. Mesela “vekil” yerine
64 Resmî Gazete, 15.12.1931, Sayı 1976; Düstur, Tertip 3, Cilt 13, s.2565 Resmî Gazete, 11.12.1934, Sayı 2877; Düstur, Tertip 3, Cilt 16, s.3666 Resmî Gazete, 13.2.1937, Sayı 3533; Düstur, Tertip 3, Cilt 18, s.30767 Resmî Gazete, 1.12.1937, Sayı 3773; Düstur, Tertip 3, Cilt 19, s.38
24
“bakan”, “mebus” yerine “milletvekili” denilmiştir. Daha sonra
bundan vazgeçilmiş ve 24 Aralık 1952 tarihinde yapılan
değişiklikle Anayasanın dili tekrar 1945’ten önceki şekline
getirilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 36 yıl gibi çok uzun süre
yürürlükte kalan 1924 Anayasası, 1945 sonrasında ortaya çıkan
siyasal ve toplumsal gelişmeler karşısında sorunları çözmede
yetersiz kalmıştır. II. Dünya Savaşı sonrası gündeme gelen
İnsan hakları konusunda yeni ilkeleri kapsamada yetersiz kalan
1924 Anayasası, yapısında var olan Meclis üstünlüğü ilkesinin
zamanla aşırı bir biçimde kullanılması sonucu özgürlüklerin
sınırlandırılmasına ve siyasi krizlerin yaşanmasına sebep
olmuştur. Bu da 1950’li yıllarda anayasa sorununu gündeme
getirmiştir. Yaşanan siyasi krizler sonucu 27 Mayıs 1960
tarihinde Ordu ülke yönetimine müdahale etmiş ve ardından
parlamentoyu feshederek 1924 anayasasını yürürlükten
kaldırmıştır.
Sonuç
1924 Anayasasını kabul eden ikinci dönem Meclis, hem tek
partiden oluşması hem de vekillerinin seçilme usulleri
itibariyle tartışmalı bir konu olsa da, kabul edilen 1924
Anayasası içeriği itibariyle demokratik bir yapıya sahiptir.
Egemenliğin millete ait olması ve millet adına bu hakkın
seçilmiş bir organ olan TBMM tarafından kullanılacağı hükmü
önemli bir demokratik özelliktir. Öte yandan parlamenter
yapısıyla, yasamanın Meclis tarafından, yürütmenin Meclis adına
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından kullanılması
hükmüyle, izlenecek politikaların belirlenmesi yetkisini25
seçilmişlere vermektedir. Yine yargı hakkının, millet adına
bağımsız mahkemelerce uygulanmak istenmesi, yargı düzeninin
oluşmasında önemli etkiye sahiptir. Bütün bunlara ek olarak
kişi dokunulmazlığı, din ve vicdan hürriyeti, basın hürriyeti,
düşünce, seyahat, sözleşme, çalışma, mülkiyet, toplanma, dernek
kurma gibi pek çok klasik hakkı düzenlemektedir. Nihayet 103.
madde ile anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı kuralına yer
vererek özgürlüklere güvence vermektedir.
Ancak, özünde demokratik bir ruh taşımasına rağmen,
Anayasanın üstünlüğü kuralını ve benimsenen demokrasi
anlayışını gerçekleştirecek hukuk devleti mekanizmalarının
kurulamaması anayasanın temel norma dönüşememesine sebep
olmuştur. Böylece Devlet iktidarının sınırlanmasında etkin
araçların öngörüldüğü ve temel hak ve özgürlüklere güvence
verildiği çoğulcu demokrasi yerine, kökü Rousseau'ya dayanan
ve çoğunluk iradesine yanılmazlık atfederek, "çoğunlukçu
demokrasi" anlayışı ortaya çıkmıştır. O gün Anayasa yapıcıları
için Meclisin iradesini denetlemek milletin iradesini
denetlemek anlamını taşıdığından olsa gerek, çıkarılan
kanunları denetleyici üst yargı kurulları kurulamamıştır.
Ancak, meclis iradesine karşı hiçbir anayasal güvenceye yer
vermeyen sistemlerde meclis çoğunlukları, temel hak ve
hürriyetleri çiğneme noktasında bazen, mutlak yönetimleri bile
aratır olabilmektedir. Anayasa yargısı ile kontrol edilmeyen ve
yasama organının çoğunluğuna göre işleyebilecek bir sistemin,
güvence altına alınmamış hak ve hürriyetler için ne büyük bir
tehlike olduğu zaman içinde kendini gösterdiği ortadadır.
Düşünceleriyle Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nı tetikleyen ABD’li
26
siyaset kuramcısı Thomas Paine'in "çoğunluk istibdadı, istibdatların en
korkuncudur" veciz sözünün somut anlamı hem tek partili
dönemlerinde, hem de çok partili dönemlerde açıkça yaşanmıştır,
yaşanmaktadır.68
1924 Anayasasına getirilen çoğunlukçu demokrasi anlayışı
aynı zamanda mecliste azınlık durumundaki partilerin temsil
ettiği hakları güvencesiz bırakmakta, çoğunluğa dönüşme
olanağını sınırlandırmakta ve bunların karar alma mekanizmasına
katılımlarını engellemekte, aynı zamanda iktidarın seçimler
aracılığı ile el değiştirmesini neredeyse imkansız kılmaktadır.
Ancak 1924 Anayasası’nın temel amacı o dönem için milli
devletin yapılandırılması, toplumun biçimlendirilmesi ve
gerekli reformların gerçekleşebilmesi idi. 1924 Anayasası, o
gün Avrupa modelinde bir anayasa yargısına yer verseydi,
toplumsal değişim ve dönüşümün ivmesi o kadar hızlı ve radikal
olmayabilirdi. Fakat kanaatimce eğer Avrupa modeli anayasa
yargısı zaman içerisinde dönüşümle giderilebilseydi veya yargı
organları, denetimi içtihatla kurumsallaştırabilseydi
Atatürk’ün mirası olan bu Anayasanın, bugün, uygulanışının 90.
yılını kutluyor olabilirdik.
Kaynakça
AKIN, Fehmi; “1924 Anayasasının Modernleşme Açısından Anlamı”, Sosyal
Bilimler Dergisi,
68 Anayurt, a.g.m.,s.427
http://test.aku.edu.tr/AKU/DosyaYonetimi/SOSYALBILENS/dergi/VIII3/
fakin.pdf
ANAYURT, Ömer; “1924 Anayasası'nda Temel Hak Ve Hürriyetler”,
http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/7_7.pdf
ATATÜRK, Mustafa Kemal; Nutuk,TDTEY, İstanbul, 1973
BİLGİÇ, Saadettin; “Anayasa Nasıl Bir Meclis Tarafından Yapılmalıdır” Türk
Yurdu, cilt 29 (61) Sayı: 263 (624) 98, 2009
EROĞLU, Hamza; Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yayınları, 1990
EROL, Murat; “Anayasanın Ruhu: Tarih, Kültür Ve Evrensel Değerler Arasında Bir
Rota Arayışı”,Akademikteklif,
http://www.akademikteklif.com/images/dergiler/001_sayi/1_sayi_makale
ler /anayasanin_ruhu__ murat_erol.pdf
ERTAN, Temuçin Faik;Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi,
Siyasal Kitapevi, Ankara, 1999
GÖZLER, Kemal; “1924 Teskilati Esasiye Kanunu”,
www.anayasa.gen.tr/tek-1924.htm;
____________; “Anayasa Hukukunun Metodolojisi”,
http://www.anayasa.gen.tr/metodoloji-3-s-117-196.pdf
____________; Anayasa Hukukunun Genel Esaslarına Giriş, Ekin
Yayınları, 2009
GÖZÜBÜYÜK, A.Şeref; Açıklamalı Türk Anayasaları, Turhan
Kitabevi, Ankara, 2007
KANSU, Mazhar Müfit;Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le
Beraber, TTK yayınları, Ankara, 1988,
KOÇAK, Cemil; “Siyasal Tarih (1923-1950)” Çağdaş Türkiye (1908-1980),
(ed) Sina Akşin, Cem Yayınevi, İstanbul, 1992
28
___________; Tarihin Buğulu Aynası, Timaş Yayınları, İstanbul,
2013
KORKMAZ, Zeynep; (Haz.), Kemal Atatürk Nutuk, Atatürk Araştırma
Merkezi, Ankara, 2012
KÜRKÇÜOĞLU, Erol; “1923 Seçimleri”,
file:///C:/Users/pc2/Downloads/836-3301-1-PB.pdf
MUMCU, Ahmet; 1924 Anayasası,
http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-05/1924-anayasasi
Resmî Gazete
TBMM Zabıt Ceridesi
TÜRİNAY, Faruk;“Bir Kelime Olarak ‘Anayasa’nın Tarihsel Yolculuğu Üzerine
Düşünceler”, TBB Dergisi 2011 (95)
Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük
YAZICI, Serap; Yeni Bir Anayasa Hazırlığı ve Türkiye, İstanbul
Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2009
YILMAZ, Faruk; Türk Anayasa Tarihi, İz Yayıncılık, İstanbul,
2012
29